kızını bir baştan bir başa sırıtır görmek, delirtti spiro'yu. Daha bahçe kapısın<strong>da</strong>n bağırdı, "Orospu!" Çiçek tarhlarını bir adım<strong>da</strong> geçti. "Orospu! Rezil ettin bizi Karpas'a!'' Başına inen ilk yumrukla sendeledi, Eleni. Babası saçların<strong>da</strong>n yakaladı, düşmesini önledı. ikinci yumruk ağzının üstüne indi. Eleni, evin içine kaçmak için divrandı, bu defa <strong>da</strong> yakasın<strong>da</strong>n tuttu, bahçenin ortasına çekti, işi uzatmak, <strong>olan</strong> bitene tanık toplamak ister gibi, ön bahçenin çimleri üzerinde sürüklemeye koyuldu, kızını. Eleni, gül fi<strong>da</strong>nlarınln arastna kaçtı, tekmeleri oraya <strong>da</strong> yetişti. Fi<strong>da</strong>nlartn arasın<strong>da</strong>n çekip çıkarmaya çalıştı, yüzünü dikenler çizdi, <strong>da</strong>ha <strong>da</strong> delirdi a<strong>da</strong>m. Rastgele patlatmaya başladı. "Ma<strong>da</strong>m Maria, Ma<strong>da</strong>m Maria!" yardım çağırıyordu Eleni. "o kutsal kadının adını ağzına alma! Alma dedim sana!'' spiro'nun tokatları sağlı sollu iniyordu. Eleni son bir gayretle, "Helena Teyze!" diye haykırdı. ve dehşet içinde gördü, son kurtulma şanstnt yok ettiğini, sokak kapısını kapattığını bir elin! Babasının beline indirdiği tekmeyle yere yığılırken, Ma<strong>da</strong>m Menas'ı <strong>da</strong> son kez gördti. İı
Lefkoşa'ya, Kuzey'den, Girne kapısın<strong>da</strong>n giren otomobil, Ömeriye Camisini, soluna alıp, eski Lefkoşa'nın karmaşık sokakların<strong>da</strong>n zorlukla yol aldı. Otuz yılı aşkın evliliği süresince, Dromos Panos'a, topu topu iki kez uğramuş <strong>olan</strong> Spiro, evi bulmakta bir hayli zorlandı. GöIgelere sığınmış meczup Ksenyayı, kerpiç duvarlar<strong>da</strong>n ayırdettiğinde, kadın kaldırımın üstüne attığı san<strong>da</strong>lyede, hiç bitmeyen ve asla kullanmadığı <strong>da</strong>ntellerinden birisini örüyordu. Spiro, otomobil'den indi, ona doğru yürüdü, Ksenya, yaklaşan ayak seslerini tınmadı. Ancak, işinin üstüne çöken karanlıktan, önüne dikilen gövdenin sağına, soluna eğilmesine rağmen kurtulamayınca, başını kaldırdı. Bu ısrarlı engele baktı, bomboş. "Kalispera, Ksenya," dedi, Spiro, "Beni tanıdın mı?" Ksenya renksiz gözlerini dikti, uzun bir süre baktı Zangoç'a.Tanıyıp, tanımadığını belli etmeyen bir sesle, "Ne istiyorsun?" diye sordu, kısaca. "Afroditi'den sel6m getirdim." Kadının yüzünde bir tek hat bile oynamadı. "Seninle konuşmam gerek!" Ksenya, cevap yerine <strong>da</strong>ntelin ipini baş parmağına doladı, hızlı hızlı batırdı tığını. Spiro, "Konuş!" demek istediğini var saymayı yeğledi, "Bura<strong>da</strong> olmaz!" Başıyla otomobilde büzülü Eleni'yi işaret etti. Ksenya, eniştesinin hareketini görmedi. Başını kaldırmaya <strong>da</strong> niyeti yok gibiydi. "Parakalo, Ksenya. Ocağına düştük!" "Gark!" diye bir ses çıkardı ihtiyar kadın. Karga gibi ve yüzünün tek bir çizgisini bozma<strong>da</strong>n, 68 "Gark, gark!" Tahta iskemlesini gıcır<strong>da</strong>tarak kalktı, ödemli ayaklarına geçirdiği panduflaları sürükleyerek, karanlık evin içinde kay_ uoia". §piro, bir mağaraya girer gibi, başını eğerek izledi. uzunca bir süre kaldılar içerde. zangoç, <strong>olan</strong> biteni an_ latma<strong>da</strong>n, pazarlık etti kadınla. Eleni,nin yanın<strong>da</strong> kalmasına karşılık, kırk İngiliz lirası. Ksenya yere tükürdü- "Elli," dedi Spiro. "Nakit," dedi, Ksenya. ..Şimdi hemen veriyorum." Elini telaşla cebine attı. Bir tomar para çıktı. Araların<strong>da</strong>n bir ellilik ayırdı. ksenya para_ ıarı goidü. Spiro,nun canı sıkıldı ama artık yapacak bir şey kalmamıştı. ,,Her Paskalya, iki teneke hellim, her Noel,de ikişer tene_ ke çakıstes ve zeytinyağ." "Malista!" dedi Spiro, "Başüstüne," alaylı, kadın renksiz gözlerini dikti yine spiro,nun yüzüne. Ne cevap verdi, ne de yüzü kıpır<strong>da</strong>dı, Evin tepesinden, camlart sarsan bir ses patladı, "Allah-ü ekber, Allah-ü ekber! La"," yerinden sıçradı spiro, titremeye başladı. sesler gitgide büyüdüler. Türk kesiminden, Ahmet, Omeriye, Selimiyo" Hayaarpaşa, yenicami arka arkaya katıldılar akşam namazl çağrısına. Gününyorgunluğu,vic<strong>da</strong>nlnınisyanınaeklendi,ummadığı bir dehşJte kiptırdı Spiro,yu. Ksenya,nın <strong>da</strong>yandığı surlar<strong>da</strong>n, sanki hem6n atlamaya başlayıvereceklerdi Mu_ hammed,in palalı askerleri. A<strong>da</strong>mın üstüste haç çıkardığını gören Ksenya, bir kez <strong>da</strong>ha tükürdü yere, Spiro'yu mu, ezanları mı protesto ediyordu, belli olmadı, 69 ] il I i] ]iıı l lü ! ]l][l
- Page 1 and 2: Yumurta da taşın üstüne düşse
- Page 3 and 4: Başucundaki şalına uzandığınd
- Page 5 and 6: "Açasın bize bir Angliacık!'' "T
- Page 7 and 8: verdi. Şehir yerinde büyüyecek.
- Page 9 and 10: I VAI(ANL7VİS: Azk Paulus, İsa ha
- Page 11 and 12: ellerive çarpık bacakları ile, a
- Page 13 and 14: "Bugün okuiun kapısında dağıtt
- Page 15 and 16: ca uzanan yediveren gülleri ile "d
- Page 17 and 18: Maria onu duymamış gibi devam ett
- Page 19 and 20: "Enosis'e kadar, Kirie Lawrence Hug
- Page 21 and 22: O gece, Mikalis Menas her zamankind
- Page 23 and 24: "Ne yaptın ilk mektubu alınca?" "
- Page 25 and 26: sıralandığı bir kamptı. Lawren
- Page 27 and 28: u VAı
- Page 29 and 30: Mikalis top gibi atıldı, kadına
- Page 31 and 32: "Cesaret kanda, akıl baştadır, k
- Page 33: da kaykılan vücudunun kıvrımlar
- Page 37 and 38: BOLUM II x Arif Tahsin, ilkokula, K
- Page 39 and 40: "Mahmut'un angası Hafiz'anım söy
- Page 41 and 42: Pide incesi sert yatağa uzandı, s
- Page 43 and 44: "Bu varken, kim bakar Ksenya'nın e
- Page 45 and 46: kardı. Eleni'ye binmesini işaret
- Page 47 and 48: mısın, pamuğu, yünü, meyan kö
- Page 49 and 50: Hasan Efendi baktı ki konuşmanın
- Page 51 and 52: "Esip köpürürsün deminden beri.
- Page 53 and 54: Bir anda sardılar Eleni'nin etraf
- Page 55 and 56: Girne kapısından yirmi dört saat
- Page 57 and 58: "Nümayişte ya. Bizim Hacı Hüsre
- Page 59 and 60: Berber gülecekken, Halo Dayı'nın
- Page 61 and 62: Günler çocukluktan kalm a yaz|ar
- Page 63 and 64: evin koridorunda öldürmüşlerdi.
- Page 65 and 66: D( vAıçANtjvİS: M. B. Seagar, Le
- Page 67 and 68: nlmıştı. Bu nedenle Meserya'dahi
- Page 69 and 70: sonuçta bize bitmez tiihenmez sora
- Page 71 and 72: "Mazohistlerin?" "öyle be guzum! M
- Page 73 and 74: ı "Ne zaman gelseler buraya, çene
- Page 75 and 76: miş bizim saray otel'e, bir soral
- Page 77 and 78: "Gaçırırsak kötü!" dedi Cemil.
- Page 79 and 80: "Getirmez, getirmez. Onu biz de bil
- Page 81 and 82: pıştı. Böğürtüsünden telOş
- Page 83 and 84: cevap vermedi. Durup arkasından da
- Page 85 and 86:
na. Gres yağının gözeneklerine
- Page 87 and 88:
mezdi, "Hemen başIa süpürgeye!"
- Page 89 and 90:
"Otur be!" dediler, ama yarım ağ
- Page 91 and 92:
esinlenmiş, beyaz fırfırlı önl
- Page 93 and 94:
acele toplaQ boşalan bardakları.
- Page 95 and 96:
"Bravo!" dedi, sokağın öteki tar
- Page 97 and 98:
* i t ,* ; J "Tövbe yarabbim, töv
- Page 99 and 100:
Naciye yıne unuttu. Evdokia, yine
- Page 101 and 102:
"A, ne bileyim? Hiç l6fı olmadı
- Page 103 and 104:
"Çocuk?" "Yok. Kimsesi yok." Konu
- Page 105 and 106:
kunmak, sarılmak, anlatmak, açık
- Page 107 and 108:
Hydra Adası'nın, kirazıyla ünl
- Page 109 and 110:
"Eyh!" dedi Glafkos, "Çoluğum, ç
- Page 111 and 112:
daha neler görmüştü! Hastasın
- Page 113 and 114:
Ağzından çıkan sonraki cümle d
- Page 115:
)ü VAı(#,ı,ıL|VİS: Constantine