14.11.2023 Views

2020 Paralel Ufuklar

Çoklu Evren İddiaları Özelinde Popüler Bilime Teolojik Bir Bakış

Çoklu Evren İddiaları Özelinde Popüler Bilime Teolojik Bir Bakış

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kalemzáde

PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0


ZİHNİMİZDE, DOĞANIN HENÜZ

ANLAŞILIR OLMAYAN VE

ANALİZ EDİLMEMİŞ BİLGİSİ,

KEŞFEDİLMEYİ BEKLER BİR HALDE

DEPOLANMIŞTIR.

ERNST MACH

2

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

G İ R İ Ş B Ö L Ü M Ü

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

GİRİŞ

D İ N S İ Z B İ L İ M !

B İ L İ M S İ Z D İ N !


DİNSİZ

BİLİM !

B İ L İ M C İ L E R O R T A D A İ Ş L E Y E N

T E K B İ R F O R M Ü L V E D Ü Z E N

A R I Y O R L A R S A D Ü Z E N L E Y E N İ

O L M A D I Ğ I N I İ D D İ A E T M E L E R İ

B Ü Y Ü K Ç E L İ Ş K İ D İ R

D İ N C İ L E R O R T A D A İ Ş L E Y E N B İ R

D Ü Z E N İ N O L D U Ğ U N A

İ N A N I Y O R L A R S A O D Ü Z E N İ

Ö Ğ R E N M E K T E N K A Ç I N M A L A R I

B Ü Y Ü K Ç E L İ Ş K İ D İ R

B İ L İ M S İ Z D İ N !

KAVRAMLARLA

SORUNUMUZ VAR

Din deyince ne anlıyoruz?

Bilim deyince ne anlıyoruz?

EVREN YAPBOZU

Yaşadığımız evren kocaman

bir "puzzle" olabilr mi?

GERÇEKLER

ZAMANLA

DEĞİŞEBİLİR Mİ?

Allah'ın ayetleri süreç içinde

değişebilir mi?

4

PARALEL UFUKLAR


DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

KAVRAMLARLA

SORUNUMUZ VAR

DİN DEYİNCE NE ANLIYORUZ?

Yüzyıllardır bilimden uzak tavırlar

çizen ve saplantılı kabullerle

uyumakta olan “hurafe dolu” dini

anlayışları artık kendi sahte kurtuluş

hesaplarının içinde bırakıp bilimsel

teolojiyi aydınlıkta tartışmanın

zamanı geldi de geçiyor. Bu

tartışmaları kendi inanışlarını

toplumlara din diye domine eden

dinci adamlara bıraktığımız ve

toplumun her kesiminden düşünen

insanlara yaymadığımız sürece

aslında sahte bir söylem olan dinbilim

çatışması da bilgi zemininde

olmadığı için boşa enerji tüketilen

arenasında sürüp gidecektir.

İNANÇTA DİKTA

Kavramlarla ne yazık ki problemimiz

var. Din de bunlardan biri. Asıl

kaynağına bakarsak “dinler” diye

çoğul bir tabir olamaz, çünkü Tanrı

tekse dini de tek olmalıdır. Ali’nin dini

İbrahim’in dini ya da Michael’in dini

de Allah’ın dinidir. Kendi dini

anlayışlarını “benim dinim” diye

toplumlara baskılayanların dinleri

sahtedir, inançta diktadır.

Var olan o gerçek din bizim din

zannettiğimiz ve değişik isimlerle

andığımız mezheplerin üstünde ve

ötesinde bir gerçekliktir.

TEK TANRI TEK DİN

Gerçek din yaşadığımız ve

yaşamadığımız, bildiğimiz ya da

bilmediğimiz tüm evrenin ya da varsa

o çoklu evrenin tamamında ve o olası

paralel evrenlerin içinde ve arasında

olan her varlıkta ve yoklukta işleyen

sistemin ta kendisidir. Bizim “yokluk”

ya da “boşluk” dediğimiz şey bile

aslında bir “varlık dokusu” olmalıdır.

Bu sistem bireysel olarak bizlerde ve

yaşamımızın her alanında vücut

bulmalıdır. Bu sistemin tek bir

yaratıcısı (kaynağı) olmalıdır.

Hıristiyanlık, Budistlik, Yahudilik,

Müslümanlık ve diğerlerinin tamamı

insanlara o dinin iz düştüğü haliyle

verilen isimlerdir. Bu isimlerin

ardındaki hakiki inançların kaynakları

aynı ana kitapta (tek kaynakta)

birleşmelidir. Çünkü Tanrı tekse dini

de tek olmalıdır.

5

Farklı yer ve zamandaki farklı işleyişler tek bir düzenin içindeki farklı

büyüklükte dişliler gibidir. Bu dişlilerin tümü tek bir makinede, tek bir ana

formülde birleşmiş olmalıdır. Allah kendi dininden yeryüzünün bir kısmını

mahrum bırakmaz, toplumların sadece bazısını haberdar ederek torpil geçmez.

PARALEL UFUKLAR


DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

EVREN YAPBOZU

YAŞADIĞIMIZ EVREN KOCAMAN BİR

"PUZZLE" OLABİLİR Mİ?

Ana kitabın işleyişini düşünmeyenler

ondan bir parça olan bir kitapla ya da

bir öğretiyle yetinir ve o parçayla

övünmekle vakit kaybeder. Sadece

ona öğretilmiş olanı ya da kutsal

gördüğü metni, irdelemeden

doğru kabul eder. Oysa doğru tanık

olunandır. Metnin doğruluğunu

sınamayan, sonra da o metnin

içindekini kendi zaman ve mekân

koordinatına, hatta içsel ve bireysel

koordinatına iz düşürüp, o metinden

kendine düşen hikmeti (izdüşümü)

ortaya çıkarmayan kişi başkalarını

taklitten öte bir imana sahip olamaz.

Taklitse aslının yerini tutmayan bir

çeşit yalandan ibarettir.

ELİNDEKİYLE

ÖVÜNÜP DURMAK

Allah’ın dinini de evreni de bir

yapboza benzetebiliriz. Eğer kişi

elindeki parçada gördüğü rengi ve

çizgiyi gerçeğin tamamı

zannediyorsa, öte taraftaki farklı bir

renk ya da şekle ihtiyacı olmadığını

veya onun da elindekiyle aynı olması

gerektiğini düşünüp reddediyorsa

tabloyu asla birleştiremez.

Ona istediğiniz kadar kocaman bir

tablonun parçasını elinde tuttuğunu

anlatmaya çalışın; o kaybedeceğini

zannederek elindekine daha da sıkı

sıkıya yapışacaktır. O parçadaki

renkler ve şekliler artık onun için

önemini kaybetmiştir. Önemli olan

elinde tutuyor oluşudur. İşte o

elindeki şey dinin kendisine iz düşen

parçasıdır. Oysa Allah’ın dini ve

düzeni tüm parçaları birleştirince

ortaya çıkacak olan bir tablodur.

TEK TANRI TEK DİN

Daha da acınası bir durum vardır:

Sahte parçalar üretip satarak geçinen

bazı adamlar o elindeki değerli

parçayı da o kişiye bırakmazlar. Onu

elinden alır karşılığında kendi

ürettikleri sahte parçaları gerçek diye

eline tutuştururlar. “Bunları sakın

bırakma, biz olmasak bunları sana kim

verirdi?” diyerek kendilerine bağlar,

kendi yamuk yumuk çizimlerini

muhteşem tablolar diye savunurlar.

Oysa biz bırakın yapbozu belki de

öyle yüksek çözünürlüklü bir ekranda

yaşıyoruz ki her piksele sayması

imkânsız parçacıklar düşüyor.

6

Allah'ın dininden olabiliriz ama Allah'ın dininin "tamamını"

sahiplenip kuşatamayız. Allah’ın dini ve düzeni tüm yapboz

parçalarını birleştirince ortaya çıkacak olan bir tablodur.

PARALEL UFUKLAR


DÜNYA HAKKINDA

DÖNÜŞEN

GERÇEKLER

Ö K Ü Z Ü N B O Y N U Z U N D A

D U R A N D Ü N Y A

Yeryüzünün bir öküzün

boynuzunda durduğu inancı belki

de sadece bir benzetimden

ibaretti. Bugün bir geçerliliği

kalmasa da kendi zamanında

mümkündür ki karmaşık bir

konuyu açıklamak için varsayılmış

bir teşbih unsuruydu. Ama kimileri

hiç düşünmeden benzetimi

gerçeğin yerine koydu. Tanrı’yı

babaya benzeten İsa’nın gerçekten

Tanrı’nın oğlu zannedilmesi gibi.

D A H A Ö N C E D Ü N Y A

D Ü Z D Ü , H A L E N D Ü Z

Dünya’nın bir düzlükten ibaret

olduğu şeklindeki inanç ve göğün

kubbe biçiminde oluşu ise

gözlemlenmiş bir gerçeklikti ve bu

gerçeklik belirli bir tarihe kadar

asla hatalı değildi. Dünya’nın

yuvarlak olduğu keşfedilene kadar

dünyanın engebeli bir düzlükten

ibaret olduğuna iman etmek hiç de

yanlış olmamıştı. Hatta doğrunun

ta kendisiydi. Hatta ve hatta

yerkürenin büyüklüğü göz önüne

alınırsa üzerindeki engebelerin bile

onun neredeyse cam gibi pürüzsüz

bir yüzey kabul edilmesine engel

değildir.

DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

TANIK OLUNAN GERÇEKLER

DEĞİŞEBİLİR Mİ?

ALLAH'IN VARLIĞI YOKLUĞU

DÜNYA'NIN DÜZLÜĞÜ YUVARLAKLIĞI

“Allah var” demekle Allah var olmaz, “yok” demekle de yok olmaz.

Varsa varlığını yoksa yokluğunu kendi izdüşümünde kanıtlayan kişi

ancak bir iman sahibi olur. İnanmak bir hipotezse iman

laboratuvarda ya da düşünce dünyasında deneyi yapılmış, kaçar yanı

kalınmamış, emin olunmuş sonuçtur. Hatta emin olunan şeylerin bile

zamanla edinilmiş yeni bilgi ve deneyimlerle pürüzlü yüzeyleri

yontulabilir, zayıf tarafları atılabilir. O gerçekler biçim değiştirebilir,

geliştirilebilir ve güçlendirilebilirler. Allah'ın varlığı başka bir

gerçekliktir, nitelikleri ise başka bir gerçeklik. Şu anda karşınızda bir

dergi sayfası var, artık derginin yokluğunu iddia edemezsiniz. Ama

içeriğini deney yoluyla doğrulayabilir ya da yanlışlayabilirsiniz. Onu

okumamış olmak derginin olmadığı anlamına gelmez. Sizin için yok

hükmünde olur. Gerçekler bilgi ölçüsünde kuşatılabilir ama

kuşatamıyorum diyerek varlıkları inkar edilemez. Bilim ortada

işleyen bir düzen arıyorsa düzenleyen olmadığını söylemek büyük

çelişkidir.

D Ü N Y A Y U V A R L A K T I R

Kutsal kitaplarda yeryüzünün

yayılmış bir satıh olduğu ve göğün

kubbe biçiminde onun üzerinde

bulunduğuna yönelik ayetler de

gerçeğin ta kendisidir. Bugün bile

geçerlidir. Ancak gezegenin

yuvarlak olduğu tespit edildiğinde

halen “Dünya düzdür” demek

tutuculuktur. Ayetin hakiki

mesajını anlamamaktır. Peki

ayetler değişmiş olmuyor mu?

7

PARALEL UFUKLAR


DÜNYA HAKKINDA

DÖNÜŞEN

GERÇEKLER

D Ü N Y A Y U V A R L A K

DİYEN BİLİMCİLER

İlk defa dünyanın yuvarlaklığını

fark eden bilim insanları kendi

çağlarına indirilmiş ayeti

okumuşlardır. Bu ayet, işte bu

tespitten önceki ayetleri de aslında

reddetmemiş, doğrulamış, hatta

güçlendirmiştir. Ama elindekiyle

mutlu olup övünmeye alışan din(ci)

adamlar ellerindeki her neyse onu

kaybetmek korkusuyla bu

gerçeklerin farkına varamazlar.

D Ü N Y A T A M O L A R A K

Y U V A R L A K D A D EĞİL

Gezegenimizin tam anlamıyla

yuvarlak bir küre olmayıp

geoit denilen özel bir geometrik

biçimde olduğu tespit edildiğinde

ise Dünya’nın yuvarlak olduğu

iddiasını aslında reddetmemiş

geliştirmiştir. Geoit dediğimiz yeni

ayet kendi zamanına inmiştir. Bir

önceki yuvarlaklık ayetini

çürütmemiş, onun pürüzlü bilgisini

çağın kümülatif bilgisi gereği

yontmuş, bir önceki ayeti daha

güçlü bir hale getirmiştir. Nesih

budur.

ALLAH'IN AYETLERİ

DEĞİŞEBİLİR Mİ?

DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

GERÇEKLER DÖNÜŞÜYORSA AYETLER DE GERÇEK

DEĞİL Mİ? ONLAR DA MI DÖNÜŞÜYOR?

Bugünden 1400 ya da 2000 küsur yıl evvelki ayetlere baktığımızda o

tarihlere iz düşümüyle gerçeğin ta kendisini okuduğumuzu görürüz.

Yanlış değildirler. Çünkü (iz düştükleri devirde muhataplarının

bilmesi gereken haliyle) yeryüzü halen bir düzlükten ibaretti. Bu

düzlüğün birbirinin üzerine kaplanan bir küre sarmalında olması düz

olduğu gerçeğini değiştirmez ve hatta ayetlerde buna işaretler

mevcuttur. Ekseninde belli bir eğiklik bulunan bir geoit biçiminde

olması da yuvarlak oluşunu tamamlar. Gelen ayet eski ayeti tüm

gerçekliğiyle onamış ve tamamlamıştır.

Bugün ayetler düşünen beyinlere indirilmeye devam etmektedir.

Kutsal olan bilgidir, deri tabakalar, taş levhalar, ağaç yaprakları ya da

kağıtlar değil. Onların üzerinde gerçeğe rehber olan bilgidir kutsal

olan. Bilim dinden ayrı değil, zaten dinin olmazsa olmaz bir

parçasıdır.

A Y E T L E R İNMEYE

D E V A M E DİYOR

Edindiğimiz her yeni bilgi daha

önceki bilgimizi kuşatıp

geliştirmektedir. Ayetlerin

mutlaka kutsal bildiğimiz bir

kitapta yazması da gerekmez.

Bugün ayetler düşünen beyinlere

indirilmeye devam etmektedir.

8

PARALEL UFUKLAR


DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

KİMSE ÖĞRENEMEZ

DEĞİLDİR

BİLİM; ADINA DİN DEDİĞİMİZ EVRENSEL

GERÇEKLİĞİN İÇİNDEKİ EN GENİŞ ALT KÜMEDİR

Bilim dinden ayrı veya onun dışında

değildir. Kutsal metinler de kendi

zamanlarının, mekanlarının ya da tüm

şartlarının içinde elde edilmiş olan

bilgi birikiminin tamamlayıcı, onayıcı

ve yol gösterici ilahi dilidir, Tanrı’nın

sözüdür.

Bu dilin kelimeleri deri sayfalar

arasında insanlarca ihanete uğramış,

gerçeklerle olan bağlantılılar

toplumları oluşturan insanların

çoğunluğunca kaybedilmiştir.

Tüm kutsal kitapların bozulmamış

ayetleri tamamen ve şüphe götürmez

biçimde Allah’tandır. Bu ayetlerin

alınış ve görülüş biçimleri farklı

olabilir. Bazen bir ateşin içinde, bazen

düşvari bir görümde, bazen bir

denizin dibinde, bazen bir dağın

tepesinde kullanabildiği tüm iletişim

becerisiyle bu düzenin sahibiyle kendi

dilinde irtibat kurmuş olanlar

olmuştur. İlahi irtibatın mutlaka ki

karşılıklı konuşma biçiminde olması

gerekmez. Söz salt bir gerçekse, o

söze şahit olan kişi Allah’la konuşmuş

demektir.

Bununla birlikte bir teleskobun

merceğinden, bir mikroskobun

lamelinden, bir cetvelin ölçtüğü

milimetrelerin ya da akademik bir

makalenin satırları arasından da

Allah’ın ayetleri alınabilir.

Sadece karnını doyurmayı hayatının

tek amacı haline getirmekle tutsak

edilen sıradan insanın, göründüğü

konumunun tam aksine ciddi bir bilgi

birikimine sahip olduğu bir gerçektir.

Zannedilenin aksine sıradan görülen

kişiler bile bilgisiz değiller. Daha

doğrusu “öğrenemez” değiller. Kimse

değil. Küçümseyerek “Bu insanlara

biz nanoteknolojiyi, uzay bilimlerini,

medeni hukuku, çağdaş demokrasiyi,

matematiği, fiziğin yeni teorilerini

nasıl anlatabiliriz ki? Kafası almaz

bunların! Lümpen Proletarya işte!”

denilerek bayağı görülen bir yurdum

insanı size tüm teferruatıyla namaz,

oruç, abdest gibi ritüellerin en

karmaşık hallerini anlatabilir, bunlarla

ilgili en detay sorunlarda çözüm

yollarının neler olduğunu gösterebilir.

Hangi hareketi yaparken hangi

Arapça sözleri hangi sıra ile ne kadar

söylenmesi gerektiğini anlatabilir.

9

Tüm bunları gerekli ya da gereksiz görsek de kolayca öğrenebilmiştir.

Günlük hayata yönelik konularda hangi markette ya da pazarda hangi ürünün

bir diğerinden ne kadar ucuz ya da pahalı olduğunu ve elindeki geliriyle bu

karmaşık matematiksel durumun içinden nasıl çıkabildiğini de açıklayamasa

bile gösterebilir.

PARALEL UFUKLAR


K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

10

U F U K L A R I N

İZDÜŞÜMÜ

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


KARNINI

DOYURMAK

İHTİYAÇ YA

ZİHNİNİ?

ÖĞRENMEYE İHTİYAÇ

HİSSETMEK

İnsan öğrendiği her şeyi ihtiyaç

duyduğu için öğrenir, yoksa

anlamaz ya da unutur. Sıradan

dediğimiz kişi belki örgün

eğitimdeki matematikten,

istatistikten ya da mikro/makro

ekonomiden anlamadığını söyler

ama hayatın içinde bunlardan

ihtiyaç hissettiğini içgüdüsel

olarak kullanır. Kritik olan işlev

ihtiyaç hissetmesidir.

D A Y A T I L A N BİLGİ

İ H TİYAÇ MIDIR?

Eğer çok ciddi bir zihinsel

bozukluğu yoksa ihtiyaç

hissettiği anda en karmaşık şeyleri

öğrenemeyecek kimse yoktur.

Sorun şu ki ihtiyaç hissedip

öğrendiği bilgi zihinsel işlevlerine

yeni açılımlar yaptıracak ölçüde

değerli içerikten yoksun olabilir.

Birçoğu da kuru taklit, alışkanlık

ya da çok yönlü dayatmalardır.

Kendisine dayatılan şeyi ihtiyaç

zannedip öğrenmiştir.

İLİM Mİ DAHA ÖNEMLİ

YOKSA BİLİM Mİ?

BÖYLE BİR SORU MANTIKLI MI?

DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

Birisine “ilim nedir” diye sorduğunuzda ve ardından “bilim nedir?”

diye ikinci bir soru sorduğunuzda alacağınız cevaplar genellikle

farklıdır. Geleneksel öğretilere göre de verdiği cevaplar doğru kabul

edilebilir. Bugün bu fark akademik bir gerçeklik gibi öğretilmeye de

ne yazık ki devam ediliyor. Size çok şey söylerler. İlmin manevi,

bilimin ise maddi temele dayandığını söyleyebilirler. İlmin dine,

bilimin deneye dayandığını söyleyebilirler. İlmin zanna ve sezgiye

dayalı, bilimin müspet alanda olduğunu söyleyebilirler. İlim

yapanların imam, alim, ermiş, bilim yapanlarınsa bilim adamı

olduğunu söyleyebilirler.

Oysa gerçek şudur: İlim ile bilim kelimeleri arasında hiç ama hiçbir

fark yoktur. Tek fark ilim kelimesinin Arapça, bilim kelimesinin ise

Türkçe oluşudur. İlim yapınca alim olunuyor da bilim yapınca zalim

mi olunuyor?

KİTABINI OKUMAYA

İ H TİYAÇ

D U Y U L M A Y A N DİN

Din lazımdır; ama içindekilerle

birlikte. İçindeki yol gösterici bilgi

ile birlikte. Şu dergi gibi; içi ile

ilgilenmediğiniz sürece kolayca

kopyalayıp sonra orada

unutacağınız aptal bir dijital

dosyadan başka bir şey değildir.

Ama şu satırları okumaya

başladığınızda o dijital dosya

amacına uygun bir dergi olur ve

okuyanda karşılık bulacak gerçek

bir anlam ifade etmeye başlar.

Gerçek din de böyledir.

11

PARALEL UFUKLAR


İLİM BİLİM AYRIMI

K E LİMELERİN EVRİMİ

Tabi ki yukarıda her kelimenin

kendi toplumunda zaman içinde

yüklendiği yan anlamları yok

sayıp, farklı dillerde karşılık

bulması gereken ortak

anlamlarıyla ilgilendik. Yoksa zaten

hiç bir kelimeyi diğer bir dile tüm

içeriğiyle birlikte çeviremeyiz.

Kelimelerin en doğru anlamı kendi

doğduğu yerdeki lisanla

açıklanabilir. Buradaki kritik sorun

ilim kelimesinin dilimize çevrilmesi

gereken temel anlamının yok

sayılarak sürekli süreçte ortaya

atılan yan anlamlarıyla ilgilenilmiş

olmasıdır.

BİLİM CESEDİ

Bu öyle bir hal almıştır ki bilim

kelimesi dindarların çoğu için dinle

ilgisi olmayan bir cesettir adeta.

Bilimsel iddiaların çoğunun dindar

birisi için tırnağını kesmek ya da

ayağını mesh etmek kadar bile

önemi yoktur. Anlamak için

(bilmek için) okumak kötülenip

onun yerine bilmediği bir dilde

kutsal kitabını ezbere tekrarlamak

"lazım olan ilmi tahsil etmektir"

onlara göre.

DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

BİZ NE'DEN SORUMLUYUZ?

ONLARIN YAPIP ETTİKLERİNDEN SORUMLU

MUYUZ?

Kitabını okuyanların bile çoğu şayet ismi geçen kişilere empati

kuruyor da olsalar çoğunlukla onların yaptığının aynısını yapmayı

iman ve itikatla özdeşleştiriyorlar. Oysa Kur’an’a göre bizler onların

yapıp ettiklerinden sorumlu değiliz.

Yok artık! O ne biçim söz! Ne demek onların yapıp ettiklerinden sorumlu

değiliz? Neyden sorumluymuşuz o halde?

Şayet gerçek peygamberlerle aynı yolda gidiyorsak onların başına

gelenlerin aynısının değil bir benzerlerinin başımıza geleceğini ve

hatta gelmekte olduğunu fark ederek bugünün doğru davranışlarını

ortaya koymaktan sorumluyuz. Buna; zina edene yüz kırbaç ve zina

iftirası atana seksen kırbaç vurmak yerine; iftira edene iftira ettiği

suçun kanunlarımızdaki cezasının yüzde seksenini vermemizin adil

olabileceğini örnek verebiliriz. Güneşe ve aya bakarak zamanı

belirlemenin bugün duvarımızdaki takvime, kolumuzdaki saate ya

da cep telefonumuzdaki ajanda uygulamasına evrildiğini görebiliriz.

Teyemmüm denilen yönelişin toz toprak değil temizleyici madde

olduğunu, bugün sıvı sabuna, ıslak mendile veya hijyen jellerine

dönüştüğünü anlayabiliriz. Ama halen bilim dediğimiz şeyi ilim değil

zannedersek hepimizin zaten yaptığını bile güya iman adına inkâr

etmiş oluruz.

K O R K U N Ç S O N U Ç

12

Toplumlarda ilim ve bilim

kelimelerinin arasında yapılan bu

ayrımın sonuçları ise korkunçtur.

Örneğin Kuran’ı okuyan o sıradan

kişi kitabın hiçbir yerinde Allah’ın

bizim bilim yapmamızı istediğini

göremez. Günlük hayatında

yaşadığından farklı bir şeyler ve

peygamberlerden eski hikayeler

duyduğunu düşünmektedir.

PARALEL UFUKLAR


KUR'AN'A KARŞI

DURANLARIN

NEDENLERİNDEN

BİRİ

İ LİM YERİNE BİLİM

Kuran’ı okuyan insanların yüzlerce

ayetteki o kelimeyi “ilim” değil de

“bilim” diye okuduklarını

düşünelim. Ayetlerden

anladıklarının nasıl olumlu ve

gerçekçi anlamlara dönüştüğünü

göreceksiniz.

Y O Z L UĞUN ETKİSİ

Bu yozluk, bilimi sevenleri, bilim

yapanları da etkiliyor. Onlar da bu

yozluğa karşı bir duruş sahibi

olmak isterken (gerçek) din ile

(daha doğrusu Allah ile)

bağlarını koparıyorlar. Kur'an’a

uzak duran kişi bilim ile dinin

(gerçek dini kast ediyorum) asla

bağdaşmayacağını düşünüyor.

DİNSİZ BİLİM | BİLİMSİZ DİN

ALLAH “BİLİM YAPIN”

DEMİYOR MU?

KUR'AN'DA BİLİM YAPMAMIZI İSTEYEN AÇIK

AYETLERİN OLMADIĞI ZANNEDİLİYOR

Dindarlığını bilinçsizce yaşayanlar ilimi başka bir şey zannettiği için

bilime ve bilim insanlarına zamanla mesafeli durmaya başlıyorlar.

Hatta onları tekfir etmeye kadar vardırıyorlar. Çocuklarına bilim

öğreteceğine ilim öğrettiğini düşünerek o taze zihinleri dindar

olsunlar diye bilimden uzak yetiştiriyorlar. Hatta ilim öğrensin diye

bilim öğrenemeyeceği okullara gönderiyorlar. Hatta ve hatta farklı

anlamlara geliyormuş gibi ona okul demiyor medrese diyorlar!

Arapçada medrese okul demektir zaten.

Soyut düşünebilme çağına erişmemiş küçücük çocuklarını ziyan

edercesine pedagojik düzlemde ön eğitim alacağı bir anaokuluna

göndermek yerine "dinine bağlı büyüsün" diye adına sübyan mektebi

dedikleri (kanımca faydadan çok zararı olan) okullara gönderiyorlar.

Sonuçta toplum zaman içerisinde giderek yozlaşmaya maruz kalıyor.

Ayetleri okusa bile hikmetiyle değil, kalıbıyla alıp papağan gibi

tekrar ediyor. “Yedi kat gökleri altı günde yarattı ve üzerine istiva

etti” diyor, ama üzerinde düşünmüyor. Sen “acaba üç boyutun

ötesinde boyutlar, alemler, evrenler” gibi mırıldanırsan “Sus

bakıym!” diyor, “Otur yerine! İslam’da böyle şeyler yok!” Gerçekten

yok mu acaba? Bakacağız.

C E H A L E TİN DEĞİL

A L L A H ' I N DİNİNİ

K Ü Ç Ü M S E M E K

Hem felsefe okuyor hem Kur'an’ı

küçümsüyor. Ayetlerdeki felsefi

derinliği anlamak için ne gözünü

ne zihnini yoruyor. Hem

astronomiye hayranlık duyuyor

hem de çok büyük ölçüde

kozmolojik içeriğe sahip olan

Kuran’a ne söylüyor diye

bakmıyor. Kozmoloji öğrenirken

Allah’ın yaratışını reddetmeyi

bilimsellik zannediyor.

13

PARALEL UFUKLAR


İNSANOĞLUNUN

HENÜZ FARKINA VARDIĞI

HER GERÇEK BİLGİ

ALLAH'IN BİZE İNDİRDİĞİ

YEPYENİ BİR AYETTİR

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

14

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

1 . B Ö L Ü M

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

ANINDA RED!

P A R A L E L E V R E N L E R M İ ?

Y O K A R T I K !

KOLAY DEĞİL

Ç O K L U E V R E N … D Ü Ş Ü N Ü L M E S İ

G E R Ç E K T E N Z O R B İ R K O N U

Çoklu evren ve paralel evren tabirleri

birebir aynı şey değiller

Red ya da kabulümüz bilgiye mi dayalı

yoksa ön yargıya mı?

ŞAHİTLİK

K U A N T U M D A T A N I K L I K

Parçacık dünyasında aynı anda farklı

gerçeklikler mümkün mü?


PARALEL EVRENLER Mİ?

YOK ARTIK!

A N I N D A R E D !

PARELEL UFUKLAR

Red ya da kabulümüz bilgiye ve akıl yürütmeye mi

dayalı yoksa ön yargılrımıza mı?

Çoklu evren ve paralel evren tabirleri son zamanlarda

popüler bilim yayınlarının manşetlerine çıkmaya

başladı. Farklı biçimlerde tanımlanmış olanlar arasında

çoklu evrenin paralel evrenleri içeren (matematiksel

ifadeyle) bir evrensel küme oluşu tercih edilebilir.

Özellikle bilime daha fazla yatırım yapan ülkelerde

başta teorik fizik ve parçacık fiziği olmak üzere birçok

akademik alan için irdelenecek olağan konulardan biri

oldu. Bu kapsamda bizzat teorisyenler tarafından

kendi satır aralarında yapılıyor olsa da teolojik

incelemeler de yok değil.

Ancak geleneksel dini kesimlerin tutuculuğu her yeni

fikri ve kavramı görmezden geldiği gibi çoklu evren

kavramına da soğuk bakmaya ve hatta baştan

reddeder tutumlara girmeye hazır. Oysa araştırmalar

ve incelemeler dayatma değillerdir. Adı üstünde

“araştırma” bir iddianın geçerliliği kadar geçersizliğini

de ortaya koyabilir. Aslolan öğrenmek değil midir?

Konu hakkında bir fikrimiz var mı?

Bir iddiayı dillendirdiğiniz anda bile kesip atıcı bir tepki

alıyorsanız, bu tepkileri verenlerin o konuyu incelemiş,

üzerinde çalışmış ve bir yargıya varmış olması gerekir.

Reddeden neden reddettiğini geçerli bir nedene

dayandırarak ve temellendirerek açıklaması gerekir.

Ama çoğunlukla durum böyle değildir. Tepki verenlerin

çoğunun konu hakkında hemen hiçbir fikri yoktur.

Bu iddialar kesilip atılmalı mıdır?

Çoklu evrenlerin olabilirliği hususunda adı üstünde

ortada birtakım “iddialar” var. Bizim yapacağımız da

işte bu iddiaların teolojik zeminde ve özellikle

“yaratılış” alanında ne kadar yer bulup bulamayacağına

dair ufka bakmak olacaktır.

Allah'ın yaratışını mı çürütmek istiyorlar?

Çoklu evrenler üzerinde çalışmalar yapan birçok bilim

insanının da ön yargılı biçimde hareket ettiğini

zihinden uzak tutmamak gerekiyor. Adeta bu bilimsel

serüveni Tanrı’yı ya da O’nun yaratışını yok etmek için

canhıraş biçimde sürdürenler de var. Dolayısıyla onlar

da ön yargılı. Ama böyle davranmaları bile

çalışmalarının önemini ve değerini düşürmüyor. Hiç

değilse bu iddialarını da böylece denemiş oluyorlar.

16

PARALEL UFUKLAR


PARELEL UFUKLAR

CİSİMLERE BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİRSENİZ

BAKTIĞINIZ ŞEYLER DE DEĞİŞİR

M a x P l a n k

PARÇACIK FİZİĞİNDE

ŞAHİTLİĞİN ETKİSİ

Gözlemcilik veya tanık olma işinin bu konudaki yeri

nedir? İşte esasen çoklu evren fikri bu tanıklık gerçeğine

dolayısıyla parçacık (kuantum) fiziğine dayanıyor. Eğer

bir oluşa tanıksanız sizin için gerçek olan o demektir.

Eğer tanık değilseniz o hususta tüm alternatif olasılıklar

sizin için bir tekil gerçeklik içermez. Parçacık fiziğini

klasik fizikten ayıran temel fark burada yatıyor. Klasik

fiziğin kuralları ve kuramları parçacık aleminde geçersiz

hale geliyor. Bir parçacığın aynı anda farklı yerlerde

olması mümkün. Ancak eğer o parçacığı gözlemleyecek

olursanız parçacık olası durumlarından birine çöküyor.

Yani sadece şahit olmuş olmanız, olasılıklar arasından

birinin gerçeğe dönüşmesine direkt etki etmiş oluyor.

Sadece gözlem yaparak gerçeği oluşturmuş ya da

değiştirmiş oluyorsunuz.

17

Aynen parçacığa tanık olan kişi gibi gerçeklik o insanın

gözleminin, tecrübesinin ve farkındalığının etkisiyle

olması gereken olasılığa çökmüş ve gerçeğe dönüşmüş

durumda olabilir. Burada gerçeklik algısında görecelik de

söz konusudur. Delilsiz söylem tek başına bir başkasının

gerçeklik algısında bir anlam ifade etmez.

PARALEL UFUKLAR


Konu gerçekten zor bir konu. Doğruluğu ya da

yanlışlığı hakkında ön yargısız biçimde önce

konunun ne olduğunu cüret edebildiğimiz ölçüde

anlamak, üreteceksek sonra bir fikir üretmektir bize

düşen. “Çoklu evren” tabiri ile daha yaygın olarak

ifade edilen “paralel evren” söyleminin bire bir aynı

şey olmadığını hatırlatalım. Bu ikisi arasındaki en

belirgin fark; çoklu evrenin, paralel evrenleri içeren

(matematiksel ifadeyle) bir evrensel küme

oluşudur.

Var iseler... Bizim şu anda deneyimlediğimiz gibi

olan birçok olası alternatif evrenlerin buralarda bir

yerlerde de gerçekleşmekte olduğunu

söyleyebiliriz. Ancak kutsal kitaplar bize sorumlu

olduğumuz tek bir yaşam çizgisini fısıldıyor. Peki bu

durumda çoklu evren iddiası teolojik olarak daha

baştan çökmüş mü oluyor? Hayır.

PARELEL UFUKLAR

ZORLAYICI

Ç O K L U E V R E N . . . K A V R A N M A S I

G E R Ç E K T E N Z O R B İ R K O N U

TEK BİR HAYATIN HESABINI VEREMEZKEN...

Bireysel sorumluluğa göre tek bir yaşam çizgimizin

olması demek, bu tek yaşamımızı tek bir evrende

geçirdiğimiz anlamına gelmez. İstanbul’da yaşarken

Adana’ya taşındığımızda farklı bir hayata geçmeyiz.

Kendi yaşam çizgimize kaldığımız yerden orada

devam ederiz.

FARKLI ZAMAN ÇİZGİLERİ

Paralel evrenlerden her biri sadece gözlemci ya da

tanık olan kişi için gerçek bir yaşam çizgisine dahil

olabilir. Bu anlamda içi içe geçmiş birçok paralel

evrenden bahsetmiş oluyoruz. Mümkün mü?

Neden olmasın! Adeta bu paralel evrenler ilk gök

tabakası altında ama farklı zaman çizgilerinde, az

da olsa birbirinden farklı olayların yaşandığı, farklı

doğu ve batıları olan iç içe dünyalar gibi

varsayılabilirler. Bu durumda çoklu evren ise tüm

gök katmanlarındaki tüm boyutlardaki tüm paralel

evrenlerin toplamı olur.

ELEKTRONLARIN YÖRÜNGELERİ GİBİ

Bunu çekirdeğin etrafında dönmekte olan

elektronun orbitali olarak düşünebiliriz. Çekirdeğe

en yakın yörüngede elektronun bulunma olasılığı

olan tüm noktalar bize yakın paralel evrenlerse, üst

üste giderek uzak dönen yörüngelerdeki tüm

noktalar da çoklu evrenin tamamını simgelerler.

18

PARALEL UFUKLAR


KÜTLE ÇEKİMİ

SORUNU

PARELEL UFUKLAR

G Ö K L E R İ N D A Y A N A K S I Z

Y Ü K S E L T İ L M İ Ş O L M A S I

Şuna benzer ifadeler duymuşsunuzdur: Kuran’da Allah

göklerin direksiz ayakta tuttuğunu söylemişmiş! Böyle

saçma bir ifade olur muymuş? Biz bilimsel olarak

böyle bir soru sormalı mıymışız! Onu Allah tutmuyor,

fizik kanunları var, yerçekimi var, atmosfer basıncı var,

öz kütle var… Bu cahillerin işiymiş! Neden Kur'an'ı

yazan doğru dürüst açıklamamış da “direksiz ayakta

tutuyorum” demiş? Bu bilimsel bir açıklama mıymış

şimdi? Demek ki Kuran’ı yazan da konuyu

bilmiyormuş! Gökyüzü düşer miymiş hiç? Soru

muymuş şimdi bu? Peki! Şimdi gelin o ayetlere bir

bakalım… Arkadaş sızlanmasında ne kadar haklı ya da

değil görelim:

31:10 O gökleri dayanak olmaksızın yarattı, bunu

görmektesiniz...

13:2 Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti,

onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile

aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar

akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer

birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin

bilgiyle inanırsınız.

Şimdi gelelim bilime: Büyük Patlama (Big Bang)

Teorisini duymayanınız yoktur. Bu teori (bilinen,

görünür) evrenin başlangıcını bugün için en iyi

biçimde ortaya koyan iddiadır. Gerek matematiksel

gerekse gözlemsel bulgularla teori başlarda ona karşı

çıkanların bile çok büyük bölümü tarafından bugün

doğru kabul edilmekte ve ileriye taşınmakta. Ama

buna rağmen büyük patlama ile ilgili halen

cevaplanamamış o kadar çok soru ve sorun vardır ki

bilim insanlarının başını ağrıtmaya devam etmekteler.

Bu sorunlardan birisi ve belki de en önemlisi kütle

çekiminin büyük etkisine rağmen diğer kuvvetler

karşısındaki inanılmaz küçüklüğüdür. Aslında sorun

yukarıdaki ayetlere konu olan göğün duruşu sorunu

ile ilintili.

maddelerin kütle çekimlerinin ve yörüngelerinin

hesaplanması sonucu bu dengeli duruşu

sağlayamayacaklarını, gökadaların ya da güneş

sistemlerindeki tüm öğelerin bir araya toplanmasının

önüne geçen, evrenin dokusunda (şişmeyi) genişlemeyi

hızlandıran bilinmez ve görülmez bir karanlık enerji

alanının olduğunu gösteriyor.

Kısacası bilim insanların cevabını aradığı soruyu

basitleştirirsek; aslında bu kadar galaksi ve yıldızların

evrendeki boşlukta bu halleriyle dağılmadan ya da

kütle çekim nedeniyle bir araya yığışmadan nasıl

durabildiklerinin cevabını bulmaya çalışıyorlar. Yani

kimilerinin Kuran’da ifade edilen ve o hiç beğenmediği

sorunun cevabını arıyorlar.

Klasik biçimde “Bak Kuran’da zaten var” demiyorum.

Ben bu sorunun cevabını Kuran veriyor da demiyorum.

Kuran’da bu sorunun soruluyor oluşunun hiç de

zannedildiği gibi saçma olmadığını söylüyorum. Kuran

“Yerçekimi ya da diğer kuvvetler şöyle şöyle işler”

demiyor, anlayana kısaca “bilim yapın” diyor. Kuran’ın

ilettiği; bizim yapacağımız bilimin sonucunu direkt

vermesi değil, o erdemi o yolu bize göstermesidir.

Kısacası “göklerin direksiz/dayanaksız yükseltilmesi”

sorunu sadece 7. yüzyılın (bugüne göre) bilgisiz

Araplarının sorusu değil, bugünün popülerlikte

merkeze oturmuş bilim insanlarının da sorusu. O

günün soruluş biçimiyle bugünkünün arasında aslında

hiçbir fark yok. Kuran’ın o günkü mesajı ile bugünkü

mesajı da aynı: Bilim yapın.

Sadece bilim insanları değil sanatçı Bob Miller bile bu

soruyu farklı bir tarzda soruyor: “Yarım ton suyu

görünür bir destek kullanmadan havaya nasıl

asarsınız?” diyor ve cevabını mizahi bir biçimde kendisi

veriyor.

19

PARALEL UFUKLAR

Konunun basitçe ve belirgin bir yönünü söylemek

gerekirse; yapılan tüm hesaplamalar evrenin

tamamındaki (yıldız, gezegen, astreoid vs) gibi tüm

“Bir bulut inşa ederek”

Yedinci yüzyılda değil yirmi birinci yüzyıldayız değil mi?


O YILDIZ

ORADA MI?

PARELEL UFUKLAR

Y I L D I Z L A R I N M E S A F E L E R İ V E

Z A M A N A L G I M I Z

Mesele okuduğunuzdan ne

anladığımızdır. Daha da

önemlisi ne aldığımızdır.

Yedinci yüzyılın Arap’ı sordu

diye sorguladığı şey

küçümsenemez, yirmi birinci

yüzyılın sanatçısı sorunca da

ona yanaşıp biz ne kadar da

çağdaş konuşuyoruz, bu

cahillerden uzağız diyerek

böbürlenilemez. Bugünkü

kümülatif bilgi o gün olsaydı

belki de her şeyin teorisini

formüle edecek bilgiye çoktan

ulaşmış olacaktık.

Her şey bir ölçü çerçevesinde,

üstel eğrilerdeki gibi

ivmelenerek yürüyor. Biz de o

ölçü çerçevesinde tekâmül

eden yaratıklarız. Primat olarak

kalmamak için kuyruğunun

kopması yetmiyor. Bilim

yapmak önemli. Okey

oynamayı ya da işe yaramaz

arsasını nasıl daha pahalıya

satabileceğini araştırıp

öğrenebilen bir insanın bilimsel

birçok gerçeği öğrenmeye

yetecek kadar beyni de var

demektir. Mesele ona ihtiyaç

duyup duymamasıdır.

Gökyüzüne baktığımızda

oradaki cisimlerin bize

uzaklığına göre geçmişteki

hallerini görmekte olduğumuzu

da duymuşsunuzdur. Örneğin

Güneşin ışığı bize sekiz

dakikada gelmektedir.

GÖZÜMÜZÜ NE

KADAR UZAĞA

DİKERSEK O

KADAR

GEÇMİŞE

BAKIYORUZ

Bu da demektir ki o anda gördüğümüz güneş aslında

sekiz dakika önceki halidir. Güneş sisteminin dışındaki

en yakın yıldız ise ortalama dört ışık yılı mesafededir.

Anlayacağınız gibi o yıldıza baktığımızda da dört yıl

önceki halini görmekte oluruz. Bununla birlikte

gökyüzünde bırakın dört yılı çoğu yıldızlar ve gök adalar

milyarlarca ışık yılı mesafededirler. Geceleyin

parladığını gördüğünüz bir yıldızın dünya bile

oluşmadan önceki hallerini

görmekteyiz demektir bu. Kısaca şunu söylememiz

gayet makuldür: Gökyüzünde ne kadar uzağa

gözümüzü dikersek aslında o kadar geçmişe bakıyoruz

demektir. Belki de o yıldızlar şu anda orada değiller

ama biz onları halihazırda oradaymış gibi görüyoruz.

Çünkü ışıkları bize daha yeni gelmiş bulunuyor.

Gözle yıldızlara bakarsak belli

bir mesafeden ötesini de

göremeyiz. Daha uzakları

görmek için dürbünler, türlü

mercekler ve teleskoplar icat

edildi. Bu da yetmedi. Daha

uzağa bakma ihtiyacı

hissettiğimizde görünen ışığın

yetmediğini de anladık.

Kızılötesi ve radyo teleskoplar

devreye girdi. Yıldız

zannettiğimiz birçok ışık

kaynağının aslında milyarlarca

yıldızdan oluşan birer gök ada

olduğunu öğrendik. Bu

dönemde uzayda gözlem yapan

dev teleskoplar da gönderildi.

Hubble Teleskopu bu anlamda

çok önemli işlev gördü. Daha

iyisini, daha güçlüsünü de

gönderdi insanoğlu ve

önümüzdeki dönemde aktif

hale gelecek olan süper bir

teleskobun verilerini duymaya

başlayacağız. Nihayet tüm bu

gelişmeler neticesinde

görebileceğimiz en uzak yere

bakmayı başardı bilim insanları.

Neredeyse büyük patlamayı

görmesi gerekiyordu. Ama

olmadı. Çünkü büyük patlama

ile görünür evrenin uzak ucu

arasında üç yüz bin yıl civarında

karanlık bir dönem var. Normal

şartlarda görebileceğimiz o

mesafeyi göremiyoruz. İşin

ilginci bunun sebebi

teleskoplarımızın o mesafeyi

görecek yeteneği olmaması

değil. Henüz ışığın o dönemde

var olmuş olmaması.

20

PARALEL UFUKLAR


KARA DELİKLER

BU İŞİN NERESİNDE?

PARELEL UFUKLAR

S O L U C A N D E L İ Ğ İ O L A B İ L İ R L E R M İ ?

Büyük Patlamadan sonra karanlık

bir dönem var. İşte bu karanlık

dönemde fotonlar bile

oluşamıyor, birbiri ardına

tutunamıyordu. Oysa ışık

oluşsaydı o mesafeyi de

görebilecektik. Büyük patlamanın

ilk saniyesinde o kadar hızlı bir

şişme vardı ki bu şişme ışığın

hızını zaten aşıyordu. İşin ilginci

bugün de evren hızlanarak

genişlemeye devam ediyor.

İşte çoklu evren kuramı burada

devreye giriyor. Einstein’ın izafiyet

teorisine göre ışık hızı kozmolojik

bir sabittir. Işıktan daha hızlı

hareket edebilen herhangi bir

madde ya da parçacık yoktur.

Ama büyük patlama ve

akabindeki şişme döneminde

meydana gelen genişleme hızı

ışıktan çok daha fazlaydı.

Neredeyse yok hükmünde bir

noktadan ama sonsuz kabul

edilen bir kütleden meydana

gelen bu patlamanın hızı uzay

zamanı sayısız noktada sonsuz

biçimde bükmüş olmalıydı. Bu da

süper kütleli bu tek noktanın bir

değil birden fazla patlamaya ve

birden fazla evrenin oluşmasına

yol açmış olabilirdi. Bir döneme

kadar parçacık fiziği kanunları da

devrede olmalıydı.

Uzay zaman zemininin üzerinde

oluşan birçok kara delik ve belki

de bu kara deliklerin her birinden

diğer tarafa doğru kabarcık veren

sonsuz sayıda evrenden

bahsediyoruz. Hatta bizim tekil

büyük patlama olarak bildiğimiz

şey bile tüm kapsamıyla daha üst

bir evrenden uzanan bir kara delik

ya da her ne yol bulmuşsa oradan

filizlenen bir kabarcık olabilme

ihtimali de bu teoriye dahil oluyor.

İşleyiş tam olarak böyle miydi ve

kara delikler ya da başka biçim

solucan delikleri gerçekten başka

evrenlere açılan kapılar mıdır,

parçacık fiziği hangi noktada sona

ermiştir, evrenin dokusunu

oluşturduğu düşünülen karanlık

enerji nasıl bir şeydir halen

çözülmüş olmasalar da bir kuram

olarak çoklu evren iddiasının

matematiksel hesaplamalarla

mantığının örüldüğü iddia ediliyor.

Bu durumda gökyüzünde artık

gözlemlenmeye başlanan kara

deliklerin her birinin belki de bir

başka dünyaya açılıyor olma

olasılıkları konuşuluyor.

İyi bir akademik alt yapısı olanlar

için bile zorlayıcı olan bu konunun

kozmolojik bilgi birikiminden

aktarımda hatalarımız da

olabilir. Ama bizim incelediğimiz

zeminin teolojik taban olduğunu

unutmayalım.

21

PARALEL UFUKLAR


PARELEL UFUKLAR

Çoklu evren bahsi bu kadar yalın ve basit değil elbette. Detaylarına girip anlamak için ciddi bir okuma ve hazım lazım. Newton fiziğinden, parçacık

fiziğine, görelilik kuramından üst boyut teorilerine kadar birçok bağlantılı bilimsel alana da hâkim olunmadıkça kavranması gerçekten çok zor ve

aynı zamanda beyni sınırlarına kadar zorlamaya amade bir heves gerektiriyor. Dergide konuya buraya kadar ayrdığımız bölümde ancak konuya

giriş yapabildik. Çoklu evreni etraflıca konuşabilmek için biraz daha tuğla koymamız gerekecek. Bilimin iddialarını doğruysa diye varsayacağız.

Uygunluğunu teolojik temelde denetleyeceğiz. Dikkat edelim “öyledir” demiyoruz. İmanını kaybedeceğini zannederek cinnet geçirmeye hazır

olanlar sakinleşsinler. Hakikiyse kazanılmış iman kaybedilmez. Hele gerçekler imanı asla kaybettirmez, aksine buldurur veya güçlendirir. İnandığı

şeye güveni olmayansa zaten kaybetmiştir. Çünkü elinde tuttuğu ve tanık olduğu şey bir yapboz parçasıdır ve tabloda nereye koyacağını hiç

merak etmemektedir. Hatta ona bakmaktan bile korkmaktadır.

BURADA BÖYLE BIRAKMADIK ELBETTE; GELECEK SAYIDA DÜŞÜNCE DENEYLERİNE GİRMEK VE KONUYA DEVAM ETMEK UMUDUYLA

22

K A L E M Z Á D E

İZDÜŞÜMÜ

PARALEL UFUKLAR


PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

2 . B Ö L Ü M

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

DÜŞÜNCE

DENEYLERİ

H E R B İ L İ M S E L K O N U

L A B O R A T U V A R D A T E S T

E D İ L E B İ L İ R M İ ?

Doğanın keşfedilmemiş bilgisi

zihnimizde ham halde mevcuttur

KUTSAL

METİNLERDE

TEŞBİHLER

B E N Z E T M E L E R D E B İ R E R

D Ü Ş Ü N C E D E N E Y İ O L A B İ L İ R M İ ?

Bilimciler, dinin dogmatik

görünüşünden ne kadar uzakta?


PARELEL UFUKLAR

“ZİHNİMİZDE, DOĞANIN HENÜZ ANLAŞILIR OLMAYAN VE

ANALİZ EDİLMEMİŞ BİLGİSİ, KEŞFEDİLMEYİ BEKLER BİR

HALDE DEPOLANMIŞTIR.”

E r n s t M a c h

SORGULAMA VE İNCELEME

YÖNTEMİ OLARAK DÜŞÜNCE

DENEYLERİ

Sadece bilim insanı olarak değil bilme meraklısı olarak

da her hangi bir konuyu kavrayabileceğimiz biçimiyle

sadeleştirmeye ihtiyaç duyarız. Bu çerçevede

ilerlediğimizde asıl değineceğimiz şey çoklu evren

mantığının teolojiye, bu kapsamda kutsal kitaplara ve en

önemlisi Kuran’a ne kadar uyumlu olup olamayacağı

olacak. Çoklu evrenlere dair iddialar hakkında daha

açıklayıcı bir doğrulukta ve çok daha kapsamlı akademik

bilgi edinebileceğimiz kaynaklara bakmamız önemlidir.

Çoklu evren iddialarının teolojiye, dine ve özelde Kuran’a

ne kadar uyumlu olup olmadığını görebilmek için

yapacağımız yolculuk düşünce deneyleri çerçevesinde

olacaktır. Çünkü teori zaten laboratuvarda yapılabilecek

bir deneyle ölçümlenemiyor. Ancak madem öyle diyerek;

hemen ayetleri önünüze alıp metotsuz şekilde bunu

yapmamalısınız. Eğer öyle yaparsak söylediklerimiz

havada kalan zanlardan ibaret olur. Bu etüdü de

yöntemli bir zeminde yapmalı, uyumlu olan ya da

olmayan noktalarını net biçimde ortaya koymalı ve

mümkün olduğunca anlaması kolay hale getirmeliyiz. Bu

yüzden önce düşünce deneyi dediğimiz şey nedir, bunu

öğrenmemiz lazım.

24

PARALEL UFUKLAR


BİLİM İNSANLARI ORTADA İŞLEYEN TEK BİR FORMÜL VE

DÜZEN ARIYORLARSA DÜZENLEYENİ OLMADIĞINI İDDİA

ETMELERİ BÜYÜK ÇELİŞKİDİR

DİNDARLAR ORTADA İŞLEYEN BİR DÜZENİN OLDUĞUNA

İNANIYORLARSA O DÜZENİ ÖĞRENMEKTEN KAÇINMALARI

BÜYÜK ÇELİŞKİDİR

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

25

U F U K L A R I N

İZDÜŞÜMÜ

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


DÜŞÜNCE

DENEYLERİ

PISA DENEYİ

Aristoteles’in ağırlık akışı

tezine karşıt bir deney

KOVA DENEYİ

Newton’un evrende tek

başına bir su kovası deneyi

Z İ H İ N L A B O R A T U V A R I

M U Ğ L A S I T K I K O Ç M A N Ü N İ V E R S İ T E S İ F E L S E F E

B Ö L Ü M Ü A R A Ş T I R M A G Ö R E V L İ S İ M U S T A F A E F E

A T E Ş ’ İ N “ B İ L İ M L E R D E D Ü Ş Ü N C E D E N E Y L E R İ ”

İ S İ M L İ Ç A L I Ş M A S I K O N U Y U A K A D E M İ K O L A R A K

Ç E V R E L E M E M İ Z E Y A R D I M C I O L D U .

B u b ö l ü m d e d e ğ i n e c e ğ i m i z h u s u s l a r ı n i n t i h a l

s a y ı l m a m a s ı i ç i n e l e k t r o n i k p o s t a g ö n d e r d i ğ i m d e

t e r e d d ü t e t m e d e n v e r d i ğ i i z i n i ç i n k e n d i s i n e

b u r a d a n d a a y r ı c a t e ş e k k ü r e d i y o r u m .

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m

HAREKETSİZ

ZİNCİR DENEYİ

Stevinus’un sürtünmesiz

ortam düşlediği deney

FEYNMANN’IN

İZLER TOPLAMI

Zihnin odadaki en kısa yolu

seçmesi deneyi

EINSTEIN'IN

DENEYLERİ

Işık hızında hareket, tren,

uzay gemisi deneyleri

26

KUTSAL METİN

BENZETMELERİ

Kur'an, İncil ve Tevrat'ta

düşünce deneyi öngören

ilginç kıssalar

PARALEL UFUKLAR

M u s t a f a E f e A t e ş ' i n m a k a l e s i n i n b u l u n d u ğ u ; M e d i t e r r a n e a n J o u r n a l o f H u m a n i t i e s

m j h . a k d e n i z . e d u . t r V / 1 , 2 0 1 5 , 1 2 5 - 1 3 8 k a y n a ğ ı n d a n f a y d a l a n ı l m ı ş t ı r v e i l g i l i

s a y f a l a r d a n a l ı n t ı l a r i ç e r m e k t e d i r .


DÜŞÜNCEDE

DENEY YAPMAK

ZATEN ÖN

KOŞULDUR

H E R ŞEY HAYALLE

B AŞLAR

Bilim insanları da (bir kesiminin) o

çok eleştirdikleri din ve felsefenin

yolundan pek de farklı bir yol

izlemiyorlar. Her şey bir hayalle

başlar. Bununla beraber bazı

düşünce deneyleri gerçek

deneylere de ihtiyaç duyabilir.

H E S A P KİTAP

"Bir yolculuğa çıkmadan önce,

otomobilimin hızını ve yolda

vereceğim molaları hesaba katarak,

hedeflediğim şehre ne kadar süre

sonra varacağımı ve ne kadar litre

benzin harcayacağımı zihnimde

önceden tasarlayabilirim. Yine de

düşünce deneyi bu yolculuğu

gerçekte yaptığınızı

düşündüğünüzde bire bir aynı

sonucu çıkarmaz. Bu örnek, düşünce

deneyinin gerçek deneye ihtiyaç

duymasına bir örnektir."

"Diğer taraftan Mach’a göre, bir

düşünce deneyinin beklenen sonucu

kesin ve belirgin olarak verdiği

durumlar da olabilir. Böylesi bir

durumda, fazladan bir fiziksel deneyi

gerçekleştirmenin gereği yoktur."

D ÜŞÜNCE DENEYİ

T E C R Ü B E D E N E L D E

E DİLEN HAM BİLGİYİ

A Ç IĞA ÇIKARIR

"Doğayı deneyimleyerek elde

ettiğimiz fakat anlaşılır olmayan ve

analiz edilmemiş bilgiler düşünce

deneyleri aracılığıyla ortaya

çıkarılabilir. Yani fazladan bir fiziksel

deneye gereksinim duymadan

düşünce deneyleri aracılığıyla daha

önceden elde etmiş olduğumuz fakat

kesin ve belirgin olmayan bilgileri

açık hale getirerek yeni bir bilgi elde

edebiliriz.

PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

İNSAN GERÇEKTE DOĞANIN

BİLGİSİNE SAHİP MİDİR?

ERNST MACH'IN SÖZLERİ ANLAM

ARAYIŞINA IŞIK TUTUYOR

M.Efe Ateş'in makalesini incelerken karşılaştığım bir tanım beni

derinden rahatlattı. Avusturya-Çek kökenli fizikçi ve felsefeci Ernst

Mach tam yüzyıl önce benim bugün kendi içgüdüme güvenerek

inandığım şeyleri söylemiş meğer. Mach’ın düşünce deneylerini

tanımlamak isterken söylediği cümleleri Mustafa Efe Ateş

makalesinde kendi üslubuyla çeviriyor.

“Zihnimizde, doğanın henüz anlaşılır olmayan ve analiz edilmemiş bilgisi,

keşfedilmeyi bekler bir halde depolanmıştır.”

Bu cümleyi okuduğumda hissettiğim duyguyu belki tam olarak

aktaramam ama şöyle açıklayabilirim belki...

Hani sizin için bir şey önemlidir ama kimsenin umurunda değildir de

kendinizi kalabalıklar içinde yapayalnız hissedersiniz ya... İşte bu

cümle bana yüzyıl önce yaşamış ve aynı dili konuşmadığım bir

adamın ağzından şu dünyada yapayalnız olmadığımı hatırlattı ve

çocuk gibi sevinmeme neden oldu. Orada da kalmadı ve devam eden

cümlelerle iyice içimi ferahlatarak doğru yolda olduğuma dair

kabulümü pekiştirdi.

"Mach’a göre düşünce deneylerinin işlevi yalnızca, içgüdüsel bilgiyi daha

açık hale getirmekle sınırlı değildir. Düşünce deneyleri çoğu kez fiziksel

deneyi önceler ve onun yolunu açar. Bununla birlikte, bir düşünce deneyi

aynı zamanda fiziksel deneyin zorunlu ön koşuludur."

27

PARALEL UFUKLAR


DÜŞÜNCEDE

DENEYLERİNİN

İŞLEVLERİ VE

ÖZELLİKLERİ

D ÜŞÜNCE DENEYİNİN

D Ö R T T E M E L Ö Z E L LİĞİ

1. Deney zihnin laboratuvarında yani

düşüncede yürütülür.

2. Bir senaryoya, daha doğrusu bir

anlatı formuna sahiptir.

3. Varsayımsal ya da olgu karşıtı akıl

yürütmeler içerir.

4. Bilimsel ya da felsefi bir soruya

yanıt arar.

D ÜŞÜNCE DENEYLERİNİN

İŞLEVLERİ

1. Yıkıcılık işlevi: Bir kurama karşı

argüman geliştirmek ya da o kuramın

içsel yapısının saçma olduğunu

göstermektir.

2. Yapıcılık İşlevi: Buluşçu/yapıcı

işlev deneyden artı sonuçlar elde

etmeyi amaçlar.

3. Açıklama Gücü İşlevi: Gerçekte

olmayan bir varsayım ortaya

konularak karmaşık görünen bir

konuya böylece makul bir açıklama

getirir.

4. İdealizasyon İşlevi: Birçok

zorluğun düşünce deneyleri üzerinde

etkisi yoktur. Çünkü bir işlevi de

belirli bir doğa durumunun ötesine

geçmemize, onu idealize etmemize

olanak tanımasıdır.

DİĞER DURUMLAR

"Bazı düşünce deneyleri kesin ve

belirgin sonuçlar vermeyebilir. Bu

durumda, düşünce deneylerinin

erişemediği kesin sonuçlara fiziksel

deneylerin yardımıyla erişilebilir.

Fiziksel bir deneyin nasıl

yapılacağına ilişkin zihinsel ön

hazırlığın gerçek deney için zorunlu

bir ön koşul olduğu ve aynı zamanda

bir düşünce deneyi olarak

değerlendirilebileceğidir."

PISA DENEYİ

BAŞKA BİR DENEYE İHTİYAÇ

DUYMAYAN VE YIKICI İŞLEVE SAHİP

BİR DÜŞÜNCE DENEYİ ÖRNEĞİ

"Deney Aristoteles’in evrendeki cisimlerin doğal yerlerine doğru,

ağırlıklarıyla orantılı olarak düştüğü iddiasına karşıt olarak

geliştirmiştir."

Yani Aristoteles abi, ağır cisimlerin yukarıdan bırakıldığında daha

hızlı düşeceğini, hafif cisimlerin ise daha yavaş düşeceğini iddia

etmiş. İşte bu iddiaya karşı Galileo bir düşünce deneyi kurgulamış ve

zihin laboratuvarında yapmış. (Biliyorum benden zekisiniz ama kolay

anlamak için lütfen yavaş okuyun)

Salviati: Ayrıca bir deney yapmadan, inandırıcı ve kısa bir argüman

aracılığıyla, Aristoteles’in söylediğine karşıt olarak, aynı malzemeden

yapılma iki cisimden, daha ağır olan cismin daha hafif olana göre hızlı

hareket etmediğini, açık bir biçimde kanıtlamak mümkündür. Eğer doğal

hızları farklı olan iki cismi ele alıp birleştirdiğimizde, daha hızlı olan

cismin daha yavaş olan cisim tarafından yavaşlatılacağı ve bir şekilde

daha yavaş olanın daha hızlı olan tarafından hızlandırılacağı gayet

açıktır. Sen de bu görüşe katılmıyor musun?

Simplicio: Kuşkusuz doğru söylüyorsun.

PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

Salviati: Ancak eğer bu doğruysa, ağır taş diyelim ki 8, yavaş taş ise 4

gibi bir hıza sahip olsun, bu iki cisim birleştirildiğinde, sistem 8'den daha

düşük bir hızla hareket edecek; fakat bu iki taş bir araya getirildiğinde, 8

gibi bir hıza sahip olan taştan daha ağır olacaktır. Bu yüzden, daha ağır

cisim daha hafif olana göre daha yavaş hareket edecektir ve bu

varsayımımıza karşıt bir sonuçtur. Böylece daha ağır cismin daha hafif

olana göre hareket edeceği varsayımımızdan, daha ağır cismin daha

yavaş hareket ettiğini nasıl çıkarsadığımı görürüz. Buna bağlı olarak da

büyük ve küçük cisimlerin aynı özel yerçekimi sağlandığında, aynı hıza

sahip olacaklarını çıkarırız."

Aristoteles’in iddiasının başka bir deneye ihtiyaç bırakmadan nasıl

çürütüldüğünü anlayabildik mi? Karışık mı geldi? Şu satırları da

okuyunca şekillenecek.

Kısaca diyor ki; sen bir cismin ağır olanının daha hızlı düştüğünü

söylüyorsun. Bu doğruysa ağır taşla hafif taşı birbirine bağlayarak

yukarıdan düşürdüğümüzde hafif taşın düşük hızı ile ağır taşın

yüksek hızını toplayıp bir ortalama hız bulmamız gerek. Bu durumda

ağır taş kendi başına daha hızlı düşerken hafif taşı ona

eklediğimizde daha yavaş düşmesi gerekir. Oysa eklenen taşla bir

bütün olduğunda toplam ağırlık daha fazla olacağına göre senin

iddian gereği daha da hızlı düşmeli değil miydi?

İşte böylece sırf düşünce deneyi yoluyla bir iddia çürütmüş oldu.

Deney aynı zamanda dört temel özelliğe de sahip: Zihinde, anlatı

formu var, sürtünme olgusunu yok saydı ve bir soruya cevap verdi.

28

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

EINSTEIN

DÜŞÜNCE

DENEYİNE EN ÇOK

BAŞVURAN BİLİM

İNSANLARINDAN

BİRİDİR

E I N S T E I N ' D A N Ö R N E K

D ÜŞÜNCE DENEYLERİ

Albert Einstein de düşünce

deneylerine özellikle görecelilik

konularını açıklamak için çokça

başvurmuş bir bilim insanıdır.

Kimi zaman bir ışık huzmesini ışık

hızında takip ettiğini varsayarak

ışığın özelliklerini keşfetmiş…

Kimi zaman bir hayali trende

ayakta durduğunu varsayarak

zamanın gözlemciye göre nasıl

işlediğini ifade etmeye çalışmış…

Kimi zaman ışık hızına yakın bir

hızda hareket eden uzay

gemisindeki bir ikizini hayal ederek

birinin diğerine göre daha önce

yaşlanacağını ortaya koymuş…

Kimi zaman bir kutunun içinde

dışarıyı görmeden ayakta

durduğunu ve düştüğünü

varsayarak bunlardan hareketle

yer çekiminin uzay zamanı

büktüğünü ortaya koymuştur.

KOVA DENEYİ

BAŞKA BİR DENEYE İHTİYAÇ

DUYMAYAN VE YAPICI İŞLEVE SAHİP

BİR DÜŞÜNCE DENEYİ ÖRNEĞİ

"Newton’un hareketin çevredeki nesnelere göre olmadığını ve buna ek

olarak mutlak uzaya göre olduğunu gösterebilmesi için uzaydaki

nesneleri yok etmesi gerekir. Yani deney ancak uzayda nesnelerin

olmadığı bir düzen içerisinde yürütülebilir. Dolayısıyla burada bir

düşünce deneyine gereksinim vardır. Newton düşüncede tasarladığı

deney düzeninde elde ettiği sonucu şu sözlerle ifade ediyor."

"Düşünelim ki evrende su dolu bir kova hariç hiçbir nesne kalmadı. Bu

kova, burulmuş hayali bir ip yardımıyla aşağıya doğru sarkıtıldı. İlk

olarak oluşturduğumuz su ve kova sisteminde, göreli bir hareket

bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle 'su ve kova arasında göreli bir

hareket yoktur; yani suyun yüzeyi düz ve dingindir'. Daha sonra burulmuş

ip yavaşça çözülmeye başlayacak ve kova göreli bir harekete

kavuşacaktır. Su henüz hareketine başlamasa da yüzeyinde bir tür

titreşim oluşacaktır. Son durumda ise, burulmuş ip iyice çözülmeye

başlayacak ve suyun seviyesi başlangıcındaki durumundan farklı olarak

iç bükey bir derinlik oluşturacaktır. Şimdi aniden kovayı durduğumuzu

varsayalım. Gözlemleyeceğimiz şey kovanın durduğu, fakat suyun hâlen

hareket ettiği olacaktır. Peki, kovanın içinde hareket halindeki su neye

göre hareket etmektedir. Newton’a göre, evrende hiçbir şey kalmadığını

ve kovayı da durdurduğumuzu da hesaba kattığımızda geriye yalnızca

mutlak uzaya göre hareket ettiğini (yani mutlak uzaya bağlı bir hareketi)

söylemekten başka uygun bir açıklama bulunmamaktadır."

"Bu varsayım üzerinden en iyi açıklama sunulur, şimdi mutlak uzayın

varlığını kabul etmekten başka yolumuz yoktur. Görüldüğü üzere

Newton’un zihninde yürüttüğü bu deney yalnızca göreli hareket

kuramının ve onun etkilerinin reddedilebileceğini göstermekle

yetinmemiştir. Deney aynı zamanda artı bir sonuç elde ederek, düşünce

deneylerinin buluşçu/yapıcı işlevinin de nasıl iş gördüğünü uygun bir

biçimde göstermektedir."

G E R Ç E K O R T A M D A

Y A P I L A M A Z D E N E Y L E R

29

Bu deneylerin hiçbiri doğada

gözlemlenemez ya da laboratuvar

ortamında yapılamazdı. Ama

Einstein düşüncede yürüttüğü bu

deneylerle bilim tarihini

değiştirmiştir.

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

FEYNNMANN'IN

İZLER TOPLAMI

DENEYİ

ZİHNİMİZ ÇOK

K A R M AŞIK İŞLEMLER

Y A P I Y O R A M A

F A R K I N D A D EĞİLİZ

Feynmann’ın İzler Toplamı da bir

düşünce deneyidir:

Diyelim ki bir odadayız.

A noktasından B noktasına gitmek

için en kısa yolu seçeriz genellikle.

Ama bu kararı vermek üzere tüm

izlerin toplamını

değerlendirmişizdir aslında.

Olası tüm yollar neredeyse sonsuz

sayıdadır. Bunu deneyimlemediği

halde zihnimiz en doğru yolu

kolayca bulur. Keşke insanlar bunu

delilsiz iman ettiği şeyler için

yapmayı da istese. Kısa yollar

varken Allah'a yaklaşmak için

araya bir sürü dolaylı işleri ve

kişileri koymasalar.

Oysa çoğunluğun bulduğu yol

aklını kullandığı değil de aklını

emanet ettiği kişilerin takip

ettirdiği yoldur.

D ÜŞÜNMEK ACI

V E R M E Z , A C I T M A Z V E

K U L E T M E Z KİMSEYE.

SUDA YÜZEN

KÜTÜK EVREN

DÜŞÜNCE DENEYLERİNİN AÇIKLAMA

GÜCÜ İŞLEVİ

"Düşünce deneylerinin bir diğer önemli işlevi açıklama gücü işlevidir. Bu

işleve göre gerçekte olmayan bir varsayım ortaya konularak karmaşık

görünen bir konuya böylece makul bir açıklama getirilebilir."

“X açıklaması zor bir durumdur, fakat eğer kesin olarak bilmediğimiz ama

özünde mantıksız olmayan bir P’yi varsayarsak, X’in kusursuz biçimde iyi

bir açıklamasını elde ederiz”

"Varsayalım ki yeryüzü (bir kütük gibi) suyun üzerinde yüzmekte olsun.

Bu varsayımın, yeryüzünün, doğa fenomenlerine dayanarak doğa içinde

nasıl konumlandığını açıklayacağını (ve bunun en azından diğer

alternatifler kadar iyi olduğunu) dikkate alın."

O halde: Yeryüzünün suyun üzerinde (bir kütük gibi) yüzdüğü iddiamızı

temellendirdik.

"Rescher’e göre Thales, üstte gösterildiği gibi yeryüzünün doğa içerisinde

nasıl bir pozisyona sahip olduğuna, makul bir varsayıma dayanarak, iyi

bir açıklama getirmektedir. Yeryüzünün tıpkı bir kütük gibi suyun

üzerinde yüzdüğü varsayımı Rescher için bir düşünce deneyidir ve bu

deney aracılığıyla yeryüzünün konumu son derece iyi bir biçimde

açıklanmıştır."

"Düşünce deneylerinin bir fenomeni açıklamak için tasarlanması bilimde

oldukça sık rastlanan bir durumdur."

Kimsenin deney sonuçlarına

katlanmak zorunda değilsiniz.

Çünkü siz de kendi çıkarımlarınızı

yapabilirsiniz ve hatta düşünce

deneylerinin kurgusunu

değiştirebilir ve varsa hatalı

inşaları düzeltebilirsiniz. Herkesin

deneyi her zamanki gibi kendi

ufkunu paylaşmak olacaktır. Belki

sizin ufkunuz o kişiden daha da

ileridedir. Düşünmek güzeldir

dostlar. Korkmayın.

30

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

DÜŞÜNCE

DENEYLERİNDE

KİMİ BİLİMCİLER

VE DİN

D ÜŞÜNCE DENEYLERİ

S A D E C E BİLİMCİLERİN

T E K E LİNDE DEĞİL

Bazı bilim insanlarının özellikle

teori üretme sürecinde son

yüzyılda yeniden aşkla sarıldığı

düşünce deneylerinin en kadim

kaynaklarının kutsal metinler

olduğundan habersiz biçimde

bugün “Biz düşünce deneyi

yapıyoruz, dinin dogmatik

yollarından uzağız” derken

düştükleri tutarsızlığı görmek

bilgeliğin etrafından dolaşmayı

elitlik zannedenler için pek

mümkün değildir.

BİLİM, DİNİN

( E V R E N S E L DİNİN)

A R AŞTIRILMASIDIR

Bugüne iz düşmeyen ve açıkça

yanlışlanmış bir inanç öğesi ilahi

bir metin olmaktan çıkmış

demektir. Bırakın bilimi artık o dini

bir anlam da taşımaz. Ancak

yanlışlanamamış olan şey bilimin

henüz kabul edemeyeceği halde

olmasına rağmen akılcıl olabilir. Bu

da henüz gerçekleşmemiş bir

delile işaret de ediyor olabilir. Bazı

bilim insanları dini inanışları

küçümserken aslında daha da bariz

biçimde aynı şeyi hep yapmış,

hayalden, kurgudan ve akıl

yürütmeden faydalanarak bilimin

yolunu açmışlardır.

HAREKETSİZ ZİNCİR

DENEYİ

DÜŞÜNCE DENEYLERİNİN

İDEALİZASYON İŞLEVİ

Bahsedilen son işlev, idealizasyon işlevidir. Bu işlev basitçe;

düşünebilmek ve düşünce deneyi yapabilmek için mükemmel bir

ortam oluşturmayı içerir. Bazı şeyler sınama ve deney gereği yok

sayılabilir. Aşı üretmek için çalışılan bir kimya laboratuvarında

hassas ve dezenfekte edilmiş bir ortam oluşturmak gibi düşünün.

Düşünce deneylerinin idealizasyon işlevi de budur. Hatta fiziki

laboratuvarlada bu tam olarak mümkün de değildir.

Birçok zorluğun düşünce deneyleri üzerinde etkisi yoktur. Çünkü düşünce

deneylerinin önemli bir işlevi de belirli bir doğa durumunun ötesine

geçmemize, onu idealize etmemize olanak tanımasıdır.

Bu işlevi Simon Stevinus’un ‘Hareketsiz Zincir’ olarak bilinen düşünce

deneyi üzerinde görebilirsiniz. Konuyu çok da uzatmamak açısından bunu

internetten araştırıp incelemek isteyenlere için kısaca özetleyip bırakalım.

Konu düzlemlerin mekaniği ile ilgilidir. Bu düşünce deneyi, üçgen

prizmanın iki eğimli kenarının bitim noktalarına kadar uzanan bir zincir

bırakıldığında oluşabilecek durumunun ne olacağını gözlemlemek için

tasarlanmıştır. Akla yatkın durumun geçerli olabilmesinin tek koşulu bazı

durumların düşünce deneyi aracılığıyla idealize edilebilmesine bağlıdır.

Stevinus bu nedenle düzlemin sürtünmesiz kabul edilmesi gerektiğini

baştan belirtmektedir; çünkü sürtünmenin olduğu bir düzlemde yüzeyin

ihmal edilmeyecek bir etkisi hareketin üzerinde değişikliğe yol açabilir.

Birçok düşünce deneyi idealizasyon içerir. Bishop düşünce deneylerinin

idealizasyon olduğunu ve gerçek dünyanın doğasında bulunan karmaşık

zorlukların ya da pratik olanaksızlıkların aşılabilmesini sağladığını

düşünmektedir.

31

PARALEL UFUKLAR


KUTSAL

METİNLERDE

DÜŞÜNCE

DENEYLERİ

İ N CİL'DEKİ

B E N Z E T M E L E R

İncil’deki “Bağcının Oğlu”

benzetmesi de böyledir. Sürekli

kendini kötülüğe evirmeye meyilli

insanoğluna Tanrı’nın devamlı

surette müdahalelerde bulunup

yoldaki işaretleri göstermesinden

alınacak derslerle dolu bu kıssayı

düşünemeyen insanlar benzetmeyi

gerçek zannedip İsa’yı Tanrı’nın oğlu

saymaya mesnet etmiştir.

Aynı biçimde tohum benzetmesi, tuz

ve ışık, kandillikteki kandil, dar ve

geniş kapı, ağaç ve meyvesi, sağlam

ve çürük temel, deliceler, hardal

tanesi ve maya, balık ağı, define ve

inci, insanı kirleten şey, acımasız

köle, meyvesiz incir, düğün şöleni, on

kız, emanet para, filizlenen tohum, iyi

çoban, asma ile çubuklar, dünyanın

nefreti gibi birçok benzetme bizzat

İncil tarafından önerilen düşünce

deneyleridir.

T E V R A T V E K A DİM

M E TİNLER

Bugün elimizde olan Tevrat, Kuran

ve İncil’e nazaran sıkıntılı metinler

içerse de özünde Tanrı sözü olduğu

açık satırlar da içermektedir. Bu

kapsamda bugünkü Tevrat’ta da

(Zebur dahil) birtakım benzetmelere

rastlayabilirsiniz. Yeruşalim’in kızları,

Davut’un nağmeleri, Yeşeya’nın

övgü ve sevinç ilahileri, Yeremya’nın

doğru dalı, iki sepet incir ve hatta

Levililer kitabı ve Tanrı’nın konutu

pasajı bile ters motivasyon söz

konusu edilerek bunlara örnek

sayılabilir.

Zerdüşt Avesta’sında, Mayaların

Popol Vuh’unda, Babil’in Enuma Anu

Enlil’inde, Hint Vedalarında, Orta

Asya Tengri dininde, Çin ve Japon

felsefi din metinlerinde, birçok kadim

tablette, yazıtlarda ve daha

nicelerinde benzetmeler ve

üzerlerinden düşünce deneyleri

kurabileceğiniz satırlar bulmanız çok

olasıdır.

PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

KUR'AN'DAN DÜŞÜNCE

DENEYLERİNE YOLLAR

KUR'AN: CAHİLE TERK EDİLMİŞ,

DEĞERİ HİÇ BİLİNMEMİŞ KİTAP

Kur'an’da sıradan bir kıssa zannedilen düşünce deneyleri ile aklın

yolunun açıldığını görüyoruz. İncil’de İsa’nın ağzından anlatılanların

önemli bir kısmının aslında birer düşünce deneyi olduğuna şahit

oluyoruz. Kadim metinlerde ve kutsal kitaplarda anlatılan ve

düşünen insanların algısına benzetmeler yoluyla yönelen birçok

ifade mevcuttur. Hatta bu yol atalarını taklit etmeyi din zanneden

cehaletin ve öğrendiğini sindirme yolunu seçen bilgeliğin ayrımını

ortaya koyan bir yöntemdir. Kuran’da Allah’a iman etmekle (emin

olmakla) ona ortak koşma yolu ayrımı tam da buna işaret eder.

Kuran’daki “Musa ile salih kul” kıssası düşünce deneyi olarak

değerlendirilerek mesajı daha kolay alınabilecek örneklerden biridir.

Bu kıssa ile Allah’ın yeryüzündeki sistemi sorgulanmakta ve kötülük

problemi gibi sıkıntılı sorulara cevaplar bulunmaktadır. Kehf Suresi

adeta bir düşünce deneyi makinesidir. İçinden bir değil birçok

düşünce deneyi kurgulayıp zor sorularınıza yanıtlar bulabilirsiniz.

Kuran’da köle ile efendisi, iki tanrı edinenin durumu, göğün kapıları,

İbrahim’in doğa ile imtihanı, Haman’ın kulesi, göğe merdiven

dayanması, gökyüzünün bina kılınması, gökyüzünün sayfalar gibi

katlanışı, Musa’nın kuşları kendisine alıştırması, nefislerin

birleşmesi, İsa’nın durumunun Adem’in durumu gibi olması, şihab

ayetleri, saklı inciler, ürkmüş eşekler, kitap yüklü eşekler, dilini

sarkıtan köpek, yedi başak, kardeşini gömen karga, kuşların salatı

gibi sayısız düşünce deneyi önermesi vardır.

Musa’nın asası, Nuh’un gemisi, Yusuf’un gömleği, Melike’nin tahtı,

Salih’in devesi, Talut’un deresi, İbrahim’in rüyası, Kabil ve Habil’in

kurbanları ve hatta meleklerin itirazı ve İblis’in isyanı gibi konular

bile üzerinde düşünce deneyi yapmaya zorlandığımız mükemmel

anlatılardır.

32

PARALEL UFUKLAR


BİLİM

İNSANLARININ

ALANINDA

GEZİYORUZ,

ELLERİNDEN

ALMIYORUZ

B U BİR ZİHİN

S E Y A H A Tİ

Bu zihin seyahatine birlikte çıkarken

ve paralel evrenler, çoklu dünyalar,

zıtlıklar alemi ve üç boyutun

üstündeki üst boyutlar bizi beklerken

haddi aşmamak, yanlış bilgilerden de

kaçınmak gerek. Tabi ki neye göre

yanlış olabilecekleri de ayrı bir konu.

Akademik olarak fiziğin çeşitli

dallarını ve ilgili kapsamda parçacık

(kuantum) fiziğini, teorik fiziği veya

özel kapsamda sicim teorisini, m

teorisini ve benzerlerini teknik

olarak bizden çok daha iyi bilen,

çalışan, geliştiren akademisyenlere

saygısızlık etmek istemem. Bu

yüzden bu çalışmamızda onların

alanında bir otorite gibi konuşmak

haddime değil. Ancak onların

çalışmaları ve popüler bilimin

topluma yansıması ışığında konunun

teolojik tabanda nasıl göründüğünü,

kutsal kabul edilen kitaplar

çerçevesinde ve özel olarak Kur’an

bağlamında çoklu evrenler tezinin ne

kadar geçerli olup olmadığını

görmeye ve göstermeye çalışmak

üzere iki sayıdır ancak bir zemin

oluşturmaya çalışıyorum.

Bu çalışmamız çerçevesinde ister

istemez girmek zorunda kalacağımız

temel ya da teorik fizik veya

kozmoloji ve hatta felsefe dallarında

değineceğimiz hususlar

çalışmamızın esası değil, fikri

dayanağımız olacaktır. Neticede

henüz bilim dünyasında da genel

kabul görmemiş bir konu olan çoklu

evrene dair bu bilgiler derlendiği

yerlerle ilgili olarak anılacaktır.

Bizim için esas düşünce deneyi

aslında fizik platformunda değil,

büyük oranda Kur’an teolojisi

tabanındadır. İtirazlar söz konusu

olursa bunların değişebilir fizik bilimi

tabanında değil Kur’an’ın değişmez

ayetleri kapsamında olmasını

bekliyorum.

PARALEL UFUKLAR | DÜŞÜNCE DENEYLERİ

ÇOKLU EVREN İDDİALARI

DA DÜŞÜNCE İLE

DENEYLENEBİLİRLER

ZİHİN LABORATUVARLARI DA

GEÇERLİ DENEYLERE SAHNE OLUR

Fizikle ve bağlantılı bilimsel alanlarla ilgili alıntıladığımız yoruma

dayalı bilgiler zaman içinde değişebilir ama Kur’an sizin de önünüzde

durmakta ve bin dört yüz yıldan beri değişmemiş olduğu genel kabul

görmektedir. Benim için de öyledir. Bu yüzden oluşacak reddiyelerin

bu kapsamda yapılmasını beklerim. Fizik ve bağlantılı dallara ilişkin

reddiyeleri ise üzerime alınmadan bu konuda çalışan

akademisyenlere yönlendirmem daha doğru olacaktır.

Çoklu evren iddiası sıradan bir laboratuvarda deneyini

yapabileceğimiz bir teori değil. Ancak bilim deney yapabilmek için

her zaman bir binanın alt katında araç gereçleriyle hazırlanmış bir

laboratuvara ihtiyaç duymaz. Bunun yerine zihin laboratuvarları

oluşturur ve iddialarını orada test eder. İşte zihin laboratuvarlarında

yapılan bu deneylere "düşünce deneyleri" diyoruz. Zannedilenin

aksine zihin laboratuvarları geçerliliği olmayan deneylere sahne

olmaz. Bilim insanları gelmiş geçmiş birçok tezi düşünce deneyleriyle

ispatlamış ya da yanlışlamıştır. Önceki bölümlerde bunlara örnekler

de verdik.

Gelecek bölümden itibaren artık konuyu Kur'an'dan ayetler

çerçevesinde ele almaya başlayacağız. Şu ana kadar değindiğimiz

hususlar kimilerine göre çok ağır, kimilerine göre ise hafif olabilir.

Ağır diyenler daha çok okumalı, hafif diyenlerse ortalama bilgiye

sahip şu insanlara, onları küçümsemek yerine bu konuları daha güzel

ve anlaşılır anlatmanın yolunu bulmaya çabalamalıdır. Gelecek

sayıda görüşmek umuduyla...

Kalemzáde | Cengiz Yardım

33

PARALEL UFUKLAR


Başarısızlık başarıdır.

Umudunuz bulutlara ve ufuklara uzansın.

Hayal kırıklıklarınızı sevin.

Her hayal kırıklığı umudun bulutuna çıkan

merdivenin bir sonraki basamağıdır.

Hayal kırıklarınızdan gemiler yapmayı

öğrenirseniz ufukların da hiç uzakta

olmadığını göreceksiniz.

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

34

U F U K L A R I N

İZDÜŞÜMÜ

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

3 . B Ö L Ü M

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

EVRENSEL

DENEYLER

Ç O K L U E V R E N E I Ş I K T U T A N

D Ü Ş Ü N C E D E N E Y L E R İ

Mary'nin bilmediği şey, İkiz Dünyalar,

Maxwell'in cini, Schrödinger'in Kedisi


PARELEL UFUKLAR

“DÜŞ GÜCÜNE SAHİP OLMAK, BİLGİYE SAHİP

OLMAKTAN BİLE DAHA ÖNEMLİDİR.”

A l b e r t E i n s t e i n

ÇOKTAN KABULLENDİĞİMİZ

DÜŞÜNCE DENEYLERİ

Geçen sayıda düşünce deneylerinin ne olduğundan ve

işlevlerinden bahsetmiş ve bilimsel alanda düşünce

deneylerine belirgin örnekler vermiştik.

Esasında günlük yaşamımızda doğru kabul ettiğimiz

birçok kabul geçmişte yapılmış olan düşünce

deneylerine dayanmaktadır. Örneğin bugüne kadar

Dünya’nın sıcak çekirdeğine giden ve bu duruma açıkça

tanık olan olmamıştır. Buna rağmen mevcut kümülatif

bilgimiz ışığında böyle olması gerektiği ortaya konulmuş

ve çeşitli müspet bilim araçlarının ortaya koyduğu

izdüşümlerle Dünya gezegeninin adeta röntgeni

çekilmiştir. Kimse henüz bu gerçeğe fiziken şahit

olmadığı halde kesin biçimde bunu bilmekteyiz.

Hatta uzayın uçsuz bucaksız boşluğunda bulunan

gökcisimlerine gitmediğimiz halde onların yapısını bile

oradaymışız gibi inceliyoruz. 2019 Nisan ayına kadar kara

deliklerin varlığı ile ilgili de böyle bir durum geçerliydi.

Nihayetinde M-87 karadeliğinin fotoğrafı çekildi ve

düşünce deneyleriyle var olduklarından emin olunan

kara delik fenomeni fiziksel anlamda da kanıtlanmış

oldu.

36

PARALEL UFUKLAR


YANLIŞLARIMIZ OLABİLİR. DÜŞTÜĞÜMÜZ HATALAR

OLABİLİR. BUNDAN SONRA DAHA DOĞRUSUNU BULUP

ONA YÖNELECEK DE OLABİLİRİZ. YARIN

SÖYLEYECEKLERİMİZ AKLIMIZ BAŞIMIZDA OLDUĞU

SÜRECE BUGÜNKÜLERDEN DAHA DOĞRU OLACAKTIR.

KUŞKU YOK Kİ DNA’LARIMIZI KOPYALADIĞIMIZ VE BİZDEN

SONRA GELECEK YENİ NESİLLER BAZI BİLGİLERİMİZİ

YANLIŞLAYACAK VE BİZDEN ÇOK DAHA DOĞRULARINI

BULACAKLARDIR.

BİLİMİN YOLU DA BUDUR, GERÇEK DİNİN YOLU DA.

EĞER GERÇEKTEN DÜŞÜNMEK İSTEYECEKSENİZ.

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

37

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


EVRENSEL

DENEYLER

Z İ H İ N L A B O R A T U V A R I

B U B Ö L Ü M D E D A H A Ö N C E B A H S E T M E D İ Ğ İ M İ Z B A Z I

D E N E Y L E R D E N B A H S E D E C E K V E Ç O K L U E V R E N

T E M A S I N I G İ D E R E K D A H A Y A K I N D A N İ L G İ L E N D İ R E N

D Ü Ş Ü N C E D E N E Y L E R E G Ö Z A T A C A Ğ I Z

MARY'NİN

BİLMEDİĞİ ŞEY

Siyah beyaz odada yaşayan

bir kız kırmızıyı tanır mı?

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m

İKİZ DÜNYALAR

DENEYİ

Kopya bir dünyada suyun

formülü farklıysa ne olur?

MAXWELL’İN

KAPIDAKİ CİNİ

Termodinamiğin 2.yasasını

ihlal eden kapı cini

38

SCHRÖDINGER’İN

KEDİSİ DENEYİ

Bir canlı aynı anda hem ölü

hem de diri olabilir mi?

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | EVRENSEL DENEYLER

GELECEKTE

DÜŞÜNCE

DENEYLERİ

Y A P A Y Z E K A

Ç A L IŞMALARI;

K O N T R O L E T M E K T E

Z O R L A N D IĞIMZ

ZİHİN PANOMUZU

K O N T R O L E DİLEBİLİR

H A L E G E TİRECEK Mİ?

Belki de gelecekte salt düşünsel

düşünce deneylerinin biçimi de

değişecek ve artık düşünce

deneyleri çok daha erken

dönemde kesin tespit içeren

sonuçlar üretmeye başlayacaktır.

Bu yolda yapay zekâ hafıza

kapasitesinin önümüze yeni bir

çığır daha açabileceğini

düşünüyorum.

MARY'NİN BİLMEDİĞİ ŞEY

SİYAH BEYAZ BİR ODADA YAŞAMIŞ

BİR ÇOCUK KIRMIZI RENGİ

GÖRÜNCE TANIYABİLİR Mİ?

Geçen sayıda bahsetmediklerimizin arasında geçmişte iz bırakan

birçok düşünce deneyi bilimin ve bilim felsefesinin önüne ufuklar

açmaya devam etmiştir. “Mary’nin Bilmediği Şey Deneyi” bunlardan

biridir. Frank Jackson’un bu deneyi: Siyah beyaz bir odada büyütülen

ve renkler hakkındaki tüm teorik bilgiye sahip olan bir kızın, bir gün

dışarı çıktığında kırmızı rengi tanıyabilir olup olmayacağı ile ilgili

düşünsel açılımlar verir. Konu elbette sadece bir renk değil, bu yolla

gerçekliğin sorgulanması, deneyimlenmemiş gerçekliklerin sadece

tanımlamayla ne kadar göreceli anlaşılıp anlaşılmadığıdır.

İlahi kabul edilen metinlerde de cennet ve cehennem tasvirleri gibi

veya vahiy alış biçimiyle ilgili tasvirler bu çerçevede düşünülürse

ortaya muazzam çıkarımlar konulabilir. Neden ilahi metinler böyle

bir yolla analiz edilmesin? Buna engel olan tutucu anlayışlar ne kadar

doğrudur ki yanlış sonuçlar çıkarılabileceğinden bu kadar

korkulsun?

Belki belirli sınırlar içinde olsa da

özgür iradeyi bir türlü kapsamlı

biçimde simüle edemeyeceğiz ya

da simüle edebilecek yapay zekalar

kısa vadede üretemeyeceğiz.

Çünkü insanı örnek alsak da insan

sadece mantıkla hareket etmiyor.

İşin içinde çevresel şartlara

bağımlı izdüşümsel birçok etken

ve birçok farklı duygu söz konusu.

39

Buna rağmen zihin kontrol

panomuz yapay zeka sayesinde

yine de daha geniş bir ufku kapsar

hale gelecek ve onu kontrol etmek

kolaylaşacaktır.

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | EVRENSEL DENEYLER

TEORİLER YANLIŞ

ÇIKARSA NE OLUR?

A L IŞTIĞINIZ VE GENEL

K A B U L G Ö R E N DİNİ

B A K IŞ AÇISI YANLIŞ

O L A M A Z M I ?

Kur'an'dan görebildiğim kendi dini

algıma göre söylüyorum ki; eğer

paralel ve çoklu evren teorileri, m

teorisi, sicim teorisi gibi ve yahut

tüm bunların dışında ortaya

atılacak ve ilk bakışta uçuk gibi

gelen bu bilimsel teorilerin

herhangi biri doğru çıkarsa asla

Tanrı ve ahiret imanıma sekte

vuracağını düşünmüyorum. Hatta

Allah’ın yaratışındaki

muhteşemliğin bir sır perdesini

daha aralamış olacağız. Bir başka

açıdan yaratılışa tanık ve hayran

olacağız.

Şayet tersi olur da, eğer teoriler

yanlış çıkarsa daha iyi ve daha

doğru teorilerle

karşılaşabileceğimizi de

biliyorum. Bilim böyle ilerler,

bilmek de budur zaten. Dünkünü

onaylamak onu yanlışlamaktır aynı

zamanda.

İKİZ DÜNYALAR

DÜŞÜNCE DENEYİ

FARKLI FİZİK VEYA KİMYA

KURALLARI OLAN BENZER

EVRENLER MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?

Hilary Putnam’ın “İkiz Dünyalar Düşünce Deneyi” de bu kapsamda

oldukça ilgi çekicidir. Deneyde Dünya’nın bire bir kopyası olan bir

dünya hayal ediyoruz. Tek fark suyun kimyasal yapısı H2O değil de

XYZ. İki dünyada da yaşayan Oscar "su" dediği zaman dünyada

H2O’ya gönderme yapıyor. Fakat ikiz Oscar ikiz dünyada XYZ’ye

göndermede bulunuyor. Aynı ayetten farklı anlamlar

çıkarılmasından çok korkan geleneksel tutucu anlayışlara rağmen,

bir insanın aynı delillerden farklı ama her biri doğru olan davranışlar

çıkarabilmesinin gayet mümkün olacağını görüyorum. Aynen

yağmur yağarken kimisinin şemsiye kullanıp, kimisinin camdan

seyredip, kimisinin dışarı çıkıp ıslanmayı tercih etmesi ve yahut o

yağmurun kimisi için bereket kimisi için afet anlamına gelmesi gibi.

Bunların hiç birisi yağmurun nasıl algılandığının ve nasıl

tanımlandığının dışında kendi gerçek kimliğini değiştirmez. Her

yağmur indiği yere göre tanım bulsa da vasıfları değişmeyen aynı

yağmurdur. Afete dönüşmesi dere yatağına ev yapanla, berekete

dönüşmesi, zamanında tarlasına tohum atan çiftçiyle ilgilidir.

Yağmur aynı yağmurdur. Suyu nasıl tanımladığımız değil, bizim için

neyi ifade ettiğidir bizim gerçekliğimiz.

Teorilerin mutlaka hataları ve

tıraşlanması gereken pürüzleri de

olacaktır. Ama ne olursa olsun

Allah’ın izniyle imanımız

zedelenmeyecektir. Dün

bildiğimizin yanlış olduğunu

öğrenmek neden kötü olsun?

“Oku” diyen Rabbin emri budur.

Hata yapıp hatamızdan

dönmemizden rahatsız olacak,

bilim yapmamızdan razı ve

memnun olmayacak bir Tanrı mı

düşünüyorsunuz yoksa? Eğer

öyleyse Kuran’daki tek tanrıyı,

Allah’ı hiç anlamamışız

demektir.

40

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | EVRENSEL DENEYLER

İNANDIĞINIZ

ŞEYDEN EMİN

OLMAK İSTEMEZ

MİSİNİZ?

E MİN OLMADAN

İ N A N M A K ; G E R Ç E K T E N

İ N A N M A K M I D I R ?

Gerçek nedir? İnandıklarımız

mıdır? Emin olduklarımız mı? Eğer

inandıklarımıza hiçbir delilimiz

olmadan gerçek diyorsak bu

tatmin edici değildir. İnandığımız

şey ileride doğru çıksa bile emin

olmadan inanmanın gerçekte

hiçbir değeri yoktur. Bir yalan ve

temelsiz bir inanıştır. İstediğimiz

kadar inandığımızı söyleyelim

vicdanımızın sesi bizi hep huzursuz

edecektir. İnatla düşüncenizi

savunmaya kalksanız da eğer

deliliniz yoksa bırakın kanıt arayan

kimseyi kendinizi bile gerçekte

ikna edemezsiniz. Ama eğer

inandıklarımız emin olduklarımız

ise vicdanımız da tatmin bulacak,

savunma gücümüz de

güçlenecektir.

Bu iddiamıza rağmen

kanıtlayamadığımız bazı şeylere

inanıyor olmamızın değer

kazanacağı bir istisna vardır. O da

emin olunan güven kaynağıdır.

Kanıt olmamasına rağmen

inandığımız şey emin olduğumuz

bir güven kaynağından geliyorsa

bu durumda yanlışlanabilir

inançlara sahip olmamızın pek de

değersiz olduğunu söyleyemeyiz.

Üstelik elbette emin olduklarımız

da yanlışlanabilir. Ancak böyle bir

yanlışlama; eskisinin yerine size

yeni bir gerçeğe yaklaşım

getireceği için hiç de kötü bir şey

değildir. Güvensiz ve delilsiz inanç

ile güvenli ve delil bekleyen inanç

aynı şey değildir. Ama hem güvenli

hem de emin olduğunuz bir inanca

sahipseniz tadından

yenmeyeceğinin de farkında

olmalısınız.

MAXWELL’İN

KAPIDAKİ CİNİ

TERMODİNAMİĞİN İKİNCİ YASASINI

İHLAL EDEN DÜŞÜNCE DENEYİ

“Maxwell’in Cini” termodinamiğin ikinci yasasını sorgulamak

amacıyla 1867’de ortaya attığı bir düşünce deneyidir. Maxwell

birbirinden tamamen yalıtımlı ama aralarında bir kapı olan iki odacık

hayal eder ve her ikisinin de aynı çeşit ve aynı sıcaklıkta gazla

doldurulduğunu varsayar. Termodinamiğin ikinci yasasına göre,

kapıyı istediğimiz kadar açıp kapayalım eşit sıcaklıktaki odalar

arasında bir ısı akışı olmayacaktır. Fakat Maxwell kapının başında

duran akıllı bir cin hayal eder. Bu cin her iki taraftaki gaz

moleküllerini de gözlemleyebilmektedir. A odasından kapıya doğru

ortalamadan yüksek bir hızla gelen bir molekül gördüğünde kapıyı

açarak onun B odasına geçmesini sağlar. Benzer şekilde B odasında

ortalamadan düşük hızla hareket eden moleküllerin de A odasına

geçmesini sağlar. Böylece zaman içinde B odasının içindeki

moleküllerin ortalama hızı artarken A odasındakilerin ortalama hızı

azalmaktadır. Ortalama hız da sıcaklık demek olduğundan B odasının

sıcaklığı artmakta A odasının sıcaklığı düşmektedir. Dolayısıyla bu

durum termodinamiğin ikinci yasasının açık bir ihlali anlamına gelir.

Konuya felsefi açıdan bakarsak sosyal hayat için yapabileceğimiz

toplumsal dengeye yönelik ve davranışsal çıkarımlar epeyce fazladır.

41

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | EVRENSEL DENEYLER

KUANTUM

FİZİĞİNDE

PARÇACIKLAR

P A R Ç A C I K L A R I N

H E R H A N Gİ BİR YERDE

B U L U N M A

O L A S I L I K L A R I V E

D A L G A İŞLEVİ

Kuantum fiziğinde aynı parçacığın

aynı anda farklı noktalarda

bulunuyor olmasına rağmen,

gözlemlenmesi durumunda tek bir

olasılığa çöküyor olması iddiası bu

düşünce deneyindeki iddianın

neredeyse aynısını ortaya koyar.

Bu düşünce deneyi kabaca

mikroskobik bir olayı makroskobik

boyuta taşımak için

düşünülmüştür. Gerçekte böyle

bir deneyin yapılabilmesi pek

mümkün değil, aslında gerekli de

değildir.

Kutu açılmadan önceki durum için

kuantum fizikçileri kedinin hem ölü

hem de canlı olduğu bir üçüncü

olasılığın da var olması gerektiğini

söylüyorlar. Böyle bir olasılık

aynen elektronlarda, fotonlarda ve

diğer tüm atom altı parçacıklarda

gözlenen ikili (hem dalga hem

parçacık) yapıdan kaynaklanan

dalga işlevinin bir özelliğidir ve

evrenin temel kanunlarından birini

oluşturur. Gözlemci devreye

girdiğinde ise algılanamaz olan bu

durum algılanabilir olan iki (ya da

daha fazla) olasılıktan birine doğru

çöker.

SCHRÖDINGER’İN

KEDİSİ DENEYİ

BİR CANLI AYNI ANDA HEM DİRİ

HEM DE ÖLÜ OLABİLİR Mİ?

Çoklu evren teorileriyle son derece ilgili bir düşünce deneyi de

“Schrödinger’in Kedisi Deneyi”dir. Avusturyalı Schrödinger kapalı bir

kutunun içinde bir kedinin hapsedildiğini hayal eder. Kutunun içinde

uranyum gibi beta bozunması yapan radyoaktif bir maddenin

yapacağı ışınıma bağlı olarak çalışan bir mekanizma yerleştirildiğini

kurgular. Bu mekanizmaya göre eğer yayılan beta parçacığı

dedektöre çarparsa yayılacak olan zehirli bir gaz kediyi öldürecek,

beta parçacığı yayılmazsa, kedi canlı kalacaktır. Eğer dışarıdaki bir

gözlemci kutunun içerisini görmeden önce bir tahminde bulunursa

(beta bozunumu olasılığı %50 olduğundan) kedinin canlı mı yoksa

ölü mü olduğunu söyleyemeyecektir. Ona göre kedi %50 canlı ve

%50 ölüdür. Yani kedi eşit oranda canlı ve ölü olma olasılığına

sahiptir. İşin tuhafı kedi görülmediği (gözlemlenmediği) sürece her

iki olasılık da aynı oranda gerçektir. Yani kedi aynı oranda hem canlı

hem de ölüdür. Eğer gözlemci gidip kutuyu açarsa işte bu durumda

kedi ya ölü ya da canlı olarak karşısına çıkacaktır ki gözlemcinin bu

müdahalesi ortam şartlarını değiştirmiş ve olasılıklardan birinin

gerçekleşmesine neden olmuştur. İşte gözlem sonucu ortaya çıkan

ve belki de maddi dünyayı algılama biçimimize temel olan bu durum

“dalga işlevinin çökmesi” (collapse of the wave function) olarak

bilinir.

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m

42

PARALEL UFUKLAR


Öğreneceğiz; öğrenmeye devam edeceğiz.

Hata da yapsak yerimizde durmayacağız.

Başkaları ileriye yürürken hata yapmamak

için yerinde saymak zaten geriye gitmektir.

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

43

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

4 . B Ö L Ü M

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

DİNDE

KOZMİK ÇOĞULLUK

K U R ' A N L A B O R A T U V A R I

Paralel evren teorileri ve evrende başka

canlı yaşamlar olma ihtimali dinde ve

özelde Kur'an'a ne kadar uyumlu?

İlgili Kur'an ayetlerinin incelemesi


DİNDE KOZMİK

ÇOĞULLUK

K U R ' A N L A B O R A T U V A R I

B U B Ö L Ü M D E G E L E N E K S E L İ S L A M İ A N L A Y I Ş T A

D A H A Ö N C E K O Z M İ K Ç O Ğ U L L U Ğ U D İ L E

G E T İ R E N L E R İ N O L U P O L M A D I Ğ I N A B A K A C A K V E

K U R ' A N T E M E L İ N D E Ç O K L U E V R E N K O N U S U N U

İ N C E L E M E Y E B A Ş L A Y A C A Ğ I Z

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m

GEÇMİŞTE KOZMİK

ÇOĞULLUK

Daha önce kozmik çokluğu

dile getirenler

ALEMLERİN RABBİ

TABİRİ

"Alemlerin Rabbi" tabirinin

Kur'andaki açık tanımı

GÖKYÜZÜNE BİNA

BENZETMESİ

Yeryüzünün bir döşeğe,

göğün binaya benzetilmesi

45

TEKİL GÖK YERİNE

ÇOĞUL GÖKLER

Gök neden genellikle çoğul

olarak kullanılıyor?

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

KUR'AN'A

BİLİMSEL BAKIŞ

K U R ' A N I N BİLİMLE

İ L GİSİNİN OLMAMASI

M Ü M K Ü N D EĞİLDİR

Kuran’ın güya bilimsel incelemesini

yapanların çoğu çoktan ve kolayca

yanlışlanabilmiş bir rivayet ve

hurafe yığını üzerinde halen

debeleniyorlar. Hadis veya sünnet

adı altında, fikirlere daima bir sınır

koyuluyor. Eğer bir ravi

peygambere ait bir hırkanın ateşte

yanmadığını iddia etmişse ne

yapsanız boş onlar için. İstediğiniz

deneyi yapın ve bak bu yanlış

deyin, hatta o hırkayı alıp ateşe

atıp yakın sizin deneyinizi

onayacak durumları yoktur.

Ulaştığınız tek şey kafir ya da

dinsiz ilan edilmeniz olacaktır.

Adeta kendilerini Allah yerine

koyar sizi dinsiz ilan etmek onların

yetkisindeymiş gibi hareket

ederler.

Gel de bu cehaletin içinde bir de

Allah’la arasına mesafe koyanlara

Kuran’ın bilimle olan temasını

göstermeye çalış! Modern bir

engizisyon mahkemesi de onlar

kurarlar ve sizi güya tertemiz bilim

laboratuvarlarından dışarı çıkmaya

zorlar, sizinle yan yana

görünmekten bile utanç duyarlar.

Acı belki ama “bari bunlar anlasın”

dediğiniz halde onlar da başka bir

tür cehaletin pençesinde kibirlenir,

size kulaklarını tıkarlar. Sizi

küçümser, ben buraya teoloji

tartışmaya gelmedim, bilim

konuşalım bilim derler.

GEÇMİŞTE KOZMİK

ÇOĞULLUK

İSLAM TARİHİNDE ÇOKLU YAŞAM

FİKİRLERİ SAVUNULMUŞTUR

Çoklu evren konuları kimisi için yeni bir çalışma alanı gibi gelse de

geçmiş dönemlerde de çok saygın kabul edilen isimler bile dini

konularda birbirine yakın ya da paralel “kozmik çoğulculuk”

fikirlerini savunmuşlardır. Bugüne gelindiğinde verilen aşırı tepkiler

göz önüne alınırsa; yoksa insanlar dini anlayış yönünden eskilerden

çok daha mı tutucu hale geldiler?

İbni Abbas (619-687): Yedi yer, yedi gök tabirlerinden ilhamla; farklı

gezegenler olduğu ve bunlarda farklı canlıların yaşadığı, farklı

peygamberlerin buralara gittiği fikrini savunmuştur.

Muhammed El-Bakır (677-733): Şiilerin beşinci imamı kabul

edilir. Farklı gezegenlerde farklı yaşamlar olduğunu tezini savunur.

İbnül Cezvi (1116-1200): Kozmik çoğulcu fikirlerini tefsirlerinde

savunmuştur.

Fahrettin Razi (1149-1210): Kuran’daki “âlemlerin rabbi” ifadesini

birden fazla âlem (evren) olduğu ve buralarda farklı canlıların

yaşadığı, bunların kendi peygamberleri olduğu fikrini savunmuştur.

Uluğbey (1394-1449): Türk matematikçi ve astronomu olarak

çoğul hayat fikrine hiç uzak durmamıştır. Gözlemevlerini hayata

geçirmiştir.

Mevdudi (1903-1979) ve Muhammed Esed (1900-1992):

Uzaylıların olabileceği ve/veya dünya dışı akıllı yaşamın olabileceği

fikrine sahip olmuşlardır.

Bilim teori üretebilir ama sıra dine gelince teoriye yer yok ve hatta

haram mı? O halde sizin dininiz bilimle uyuşur mu? Allah’ın dininin

tekliğinin ve gerçekliğinin ispatlanmış gerçeklerle uyuşmuyor

olması söz konusu bile olamaz. Eğer bir uyuşmazlık varsa ya

elinizdeki bilim yanlıştır ya da edindiğiniz din Allah’ın dini değildir.

Geleneksel din anlayışı sahiplerinin önemli bir kısmı neden Kuran’la

bu kadar taban tabana zıt? Oysa Kuran’ın böyle bir sorunu yok.

Sadece Kuran değil, sadece İncil ya da Tevrat da değil, insanoğlunun

henüz farkına vardığı her gerçek bilgiyi Allah’ın bize indirdiği

yepyeni bir ayet (delil) olarak görmek gerekir. Hatta bu yeni

gerçekler kutsal kitapların tekrar ve tekrar ışıldamalarına yol

açmalıdır. Eğer böyle olmuyor ise ya gerçek sandığımız yeni bilgi

gerçek değil ya da Tanrı sözü ve uyarısı kabul ettiğimiz yazılı

ayetlerin gerçeklerle ilgisi yok demektir. Bir üçüncü ihtimal daha var:

O da aklı devre dışı bırakmış olma ihtimalimizdir.

46

PARALEL UFUKLAR


KUR'AN REHBERDİR

P U T D EĞİLDİR

Kuran muhteşem bir rehberdir.

Ama bizim keşfetmediğimiz

konularda verdiği mesajlar,

keşfedişimizin ardından

doğmaktadır ve hep yeniden

doğacaktır. Bilimsel iddiaların

doğruluğu veya yanlışlığı kitapla

değil bilimsel gelişmelerle ortaya

konulacaktır. “Suya elini uzatmakla

su sana gelmez” diyen bir kitap

olarak doğru yolu göstermekte,

bize çalışarak, aklı kullanarak

delilleri görüp bilgiyi elde

edeceğimizi yazılı yüzlerce ayetle

hatırlatmaktadır. O kitap bir hokus

pokus kitabı değildir.

Teori üretmek emin oluşun veya

emin oluşu kuvvetlendirmenin

giriş yoludur. Kur'an’ın verdiği

bilgiyi kendi hayatımızda biçim

kazandığında ancak delillendirmiş

oluruz. İman budur, emin olmaktır.

Bir konuya kitapta yazdığı için

iman edilmez, o konu gerçeğe

dönüştüğünde o konuya gerçek

anlamda iman edilmiş olur.

Kur’an put değildir, olmamalıdır.

Dışındaki deliller ancak o kitabın

doğru olduğunu gösterir.

Kaçmadan, körlemesine teslim

olunmaz, kaçacak yeri kalmayan

teslim olur. Zihnimizde kirli bir

inanç varken o inanca rağmen

iman ettiğimizi söylemek yalan

söylemektir. O kirli bilgiden

kurtularak gerçeği fark

ettiğimizde emin olmuş oluruz.

Kendi kirli inancımızdan kaçarken,

yanlıştan kaçarken doğru bizi

yakalar. Teslim olmak budur. İnkâr

etmek de işte o anda olası hale

gelen; geçmiş kirli bilgiye yeni

gerçeğe rağmen sahip çıkma

yanılgısıdır. Gerçeklerin akılla

farkına varılır, o gerçeklerle yol

alınır. Bir yoldur, süreçtir, emek

ister. Kardan adam yapmayı haram

sayan din adamlarıyla robot

yapamazsınız.

PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

"ALEMLERİN RABBİ"

"EVRENLERİN RABBİ" OLABİLİR Mİ?

Dindar olsun, dine mesafeli bir duruşu olsun, toplumumuzdaki

hemen her bireyin ezbere bildiği bir ifadedir Fatiha suresinin

besmeleden sonraki ilk ayeti:

"El hamdülillahi RABBİL ÂLEMİN"

1 Fatiha 2.ayet: Övgü Âlemlerin Rabbinedir.

Buradaki “Alem” tabiri çoğunlukça yeryüzündeki farklı canlı türleri

olarak alınsa da veya cinler ve insanlar olarak anılsa da sonuç

değişmiyor. Öyle ya da böyle farklılıkları olan yaratılmış

toplumlardan bahsedilmiş olunuyor. Alemler demekle evrenler

tabirinin örtüştüğünü iddia eden tefsir sahipleri de var. Kur’an’ın

genel yapısına baktığımızda da “alemler” kelimesini “evrenler” olarak

alabileceğimiz ve çok daha kesin biçimde gökyüzüyle ilişkilendirilmiş

kozmik bir içeriğe sahip olduğu açık birçok ayet görüyoruz. Hatta ve

hatta kitap anlamak isteyene o kadar anlaşılır bir içeriğe sahip ki

“Alemlerin Rabbi” kavramının Kur’an’ın içinde açık biçimde tanımının

yapıldığını bile okuyoruz. Aşağıdaki ayetleri yavaş ve dikkatlice

okuduğunuzda ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Musa

peygamber kardeşi Harun ile birlikte, halkını kandıran ve onlara

zulmeden Firavun’a giderek kendisinin “Alemlerin Rabbi’nin elçisi”

olarak geldiğini söyleyince bakın Firavun ona ne soruyor?

26 Şuara 23.ayet:

Firavun dedi ki: ÂLEMLERİN RABBİ de nedir?

Kur'anı "sen anlayamazsın, günaha girersin" diyerek bugün

anlaşılmaz yapanlar din tüccarlarıdır. Çünkü herkes anlarsa onlara

gerek kalmayacaktır. İşte açık biçimde merak ettiğimiz bir tabirin

tanımı bile kitapta veriliyor.

26 Şuara 24.ayet:

(Musa) dedi ki; Göklerin, yeryüzünün ve bu ikisinin arasında

olan her şeyin rabbidir. Eğer kesin bilgiyle iman edecekseniz.

Yeryüzü, gökler ve bu ikisinin arasındakiler! Bu ifade tek başına bile,

bu evrende (ya da evrenlerde) en azından yalnız olmadığımızın kitabi

cevabı değil mi?

15 Hicr 85.ayet:

Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasındakileri hakkın dışında bir

amaçla yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak

gelmektedir. Öyleyse güzel davranışlarla davran.

Konunun "saat"le ilişkilendirilmesi komple bir kıyamet senaryosuna

değil de bir evrenler (ya da mekânlar) arası (zorunlu ya da gönüllü)

taşınıma mı tekabül ediyor acaba? Bilim insanları bunları düşünüyor

da bizim (kitabımızda geçtiği halde) düşünmemiz neden haram veya

inkâr olsun?

47

PARALEL UFUKLAR


DİNDEKİ GELİŞİM

BİLİMDEKİ GİBİDİR

Peki Kuran içinde yazan her şeyi

biz bugün ulaştığımız yeni bilimsel

gerçeklerle ilişkilendirebildik mi?

Eğer kitabın tamamı için bu

kapsamda bir kanıtımız yoksa bu

durumda Kuran’a neden

inandığımızı iddia ediyoruz

diyebilirsiniz. Bugüne kadar

verdiği tutarlılık ve güven bundan

sonrakiler için de bir öngörü

oluşturuyor. Bilim için de benzer

şeyler söylenmiyor mu? Teknik

olarak bilimin ilerleyişinin esasen

bir kutsal kitaba inanmaktan çok

da farkı yok. Biz her geçen gün

Kur'an’ı anlamakta ne kadar ileri

gidebiliyorsak, bilim insanları da

evrenin kitabını anlamada o

biçimde ileri gidiyorlar. Önce bir

rahatsızlık baş gösteriyor, sonra

teori kuruluyor, üzerinde

düşünülüyor, tartışılıyor,

hipotezler kurup deneniyor. Hatta

birçok teorinin deneylenme

aşamasında sorunları olduğu halde

o teorilerin hepten reddedilmesi

ve bilimsel literatürden hepten

çıkarılması söz konusu olmuyor.

Bilim hep üstüne koyarak

ilerlerken sureti sinekkaydı

görünmüyor, bir yandan da

sakallarını tıraş etmek durumunda

kalıyor. Bizim gibi yaklaşımları

devre dışı bırakırsak maalesef din

söz konusu olunca çoğunlukla bu

deneysellik ya devre dışı

kalıyor ya da seçkin bir azınlık

tarafından yeni ama daha baştan

törpülenmiş fikirler ancak ortaya

konabiliyor. Başka bir deyişle

“dünya yuvarlaktır” diyenler için

her zaman engizisyon

mahkemeleri cehaletin

adliyesinde kurulu ve cahiller de

adliyenin bahçesinde çoktan

pankart açıp sizi linç etmeye hazır

bekliyorlar. Oysa dinde de her yeni

fikir diğerinin üzerine bina

edilerek gelseydi bugün bilim de

çok daha ileriye gitmiş, belki de

“uzayda bizden başka canlılar var

mı?” gibi sorular çoktan geride

kalmış olabilirdi.

PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

"ALEMLERİN RABBİ"

HEP KOZMİK İFADELERLE BİRLEŞİR

Önceki ayetlere geri dönelim… Firavun “Alemlerin Rabbi” tanımını

öğrenip, göklerle ilişkisini anlayınca Musa’yı alaya alıyor ve

yandaşlarına dönüyor…

26 Şuara 25.ayet:

(Firavun) Çevresindekilere dedi ki: İşitiyor musunuz?

26 Şuara 26.ayet:

(Musa veya Harun) dedi ki: O sizin de Rabbiniz, geçmişteki

atalarınızın da rabbidir.

26 Şuara 27.ayet:

(Firavun) dedi ki: Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz

gerçekten delinin tekidir.

Kozmik ilişkili ifadelerden sonra gelen aşağıdaki sözler de ilginç.

26 Şuara 28.ayet:

(Musa dedi ki) Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız O doğunun da

batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de rabbidir.

26 Şuara 29.ayet:

(Firavun) dedi ki: Eğer başka bir tanrı edindiysen seni zindana

atarım.

Bu olayın peşinden gelen asa, yılan ve elin ışıkla beyazlanması

delilleri ilginçtir ve farklı fizik kanunlarına işaret etme ihtimali de yok

değildir. Bununla beraber “arzınız” tabiri de sadece “Mısır” demek

olmayabilir.

26 Şuara 35.ayet:

(Firavun dedi ki) Büyüsüyle sizi ARZINIZDAN (yeryüzünden)

çıkarmak istiyor, ne diyorsunuz?

Zühruf suresinin 46.ayetinde ilgi çekici bir durum vardır. Alemlerin

Rabbi ifadesi delillerle işaretlenir. Yani Musa’nın gösterdiği yılana

dönüşen asa ve beyazlayan el gibi hünerlerin buna delil olduğu

söylenir.

43 Zühruf 46.ayet:

Andolsun biz Musa’yı Firavun’a ve onun önde gelen çevresine

delillerimizle gönderdik. O da dedi ki: Gerçekten ben

ÂLEMLERİN RABBİNİN elçisiyim.

Firavun’un Musa’yı alaya alışı bile konunun kozmik içeriğini bakın

bize nasıl fısıldıyor.

28 Kasas 38.ayet:

Firavun dedi ki: Ey önde gelenler! Sizin için başka bir ilah

tanımıyorum. Ey Haman! Çamurun üstünde bir ateş yak da

bana yüksekçe bir kule inşa et. Belki Musa’nın ilahına çıkarım.

Çünkü ben gerçekten onun bir yalancı olduğuna eminim.

48

PARALEL UFUKLAR


KENDİ DİNİMİZ

KENDİ BİLGİMİZ

Her şeye ve herkese rağmen biz

kendi görüp duyduğumuz, kendi

okuduğumuz, kendimizce hesap

ettiğimiz ve kendi sınırlı aklımızın

sınırlarını zorlayabildiğimiz ölçüde

çabalamaya devam etmeliyiz.

Şayet zekamızın sınırları çoklarına

göre geride olsaydı bile bizim için

sorun teşkil etmemelidir. Çünkü

kendi sınırlarımız içinde

ulaşacağımız izdüşümsel

zeminimiz bize yetecek, her yeni

ulaştığımız bilgi yeni zirvemiz

olacaktır. Hayatımızı başkasının

iddia ettiği dine göre değil kendi

gerçek zirvemizde yaşamalı ve

yeni zirvelere yönelmek için ufka

bakmaya devam etmeliyiz.

Kimisine bir ikilem gibi de gelebilir.

Hata yapmayı elbette sevmeyiz

ama hatadan dönmeyi çok

sevmemiz gerekir. Hata lazım

olan bir şeydir. Hiç yanlışımız

yoksa doğrumuzun kıymetini

neyle ölçebiliriz? Ne zaman bir

hatamızı fark etsek üstüne

dayadığımız ıslah merdivenimizde

bir basamak daha yukarı çıkmış

hissetmemiz gerekir. Birilerinin

bizi beğenmesi değil bizim

kendimizi nerede gördüğümüz

önemlidir.

Kimileri kendilerini o kadar

yüksekte görüyor ki! Eğer

gerçekten o kadar yüksekteyseniz

bizim gibi alçakta olanlara bugüne

kadar neden elinizi uzatmadınız?

Eğer bizim fikrimizi

küçümsüyorsanız üstüne basıp

bize neden yeni bilgiyi koyarak geri

vermiyorsunuz? Bizim fikrimizi

küçümsemeniz sizin için nasıl olur

da amaç olabilir? Neden

elimizden tutmuyorsunuz? Arkaya

bakıp elinizi uzatmıyorsunuz. Sen

daha yukarıda isen nasıl olur da

tuttuğum ipten beni tekmeleyerek

düşürmeye çalışırsın? Allah elini

bir terliksi hayvana bile uzatırken

sen ne kadar yükseğe çıktın ki bu

kadar rahatsın? Düşmeyesin

oradan!

PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

"ALEMLERİN RABBİ"

GÖKLER VE GÖNDERİLENLER

Konu Tanrı’nın gökte oluşu değil elbette. Kur’an’daki tüm tanımlar

gereği Allah her şeyi yaratan ve onları kuşatan, insana şah

damarından yakın olandır. Dolayısıyla ayetlerde kast edilen Allah’ın

zati sureti değil, yarattığı evrenin ya da evrenlerin içindeki

varlıklardır.

Musa’nın ilk vahyi aldığı, ateşi gördüğü yer de ilginçtir. Adeta bir

bağlantı gibi, bir başka evrenden Allah’ın mesajının dokunuşu gibidir.

(Gibidir diyorum, olabilirlikten bahsediyorum, lütfen ifadelerimi

böyle anlayın)

27 Neml 8.ayet:

Oraya gittiğinde kendisine seslenildi: Ateş yerinde olanlarla,

çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. ÂLEMLERİN

RABBİ olan Allah ne yücedir.

İbrahim kıssasında da "âlemlerin rabbi" tanımının gökyüzüyle

ilişkilendirildiği açık biçimde çıkarımlanabilir.

37 Saffat 87-90.ayetler:

(İbrahim dedi ki) Alemlerin rabbi hakkındaki zannınız nedir?

Sonra yıldızlara bir göz attı.

"Doğrusu ben hastayım (iyi hissetmiyorum)" dedi.

Arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar.

Gelelim “gönderilenler” ve “indirilenler” tabirlerine. Bu ifadelerle

belirtilenler elçiler de olsa, melekler de olsa, kitaplar da olsa ya da

bilmediğimiz başka kimseler de olsa mutlak bir içeriğe sahiptir.

Gönderilenler demek, başka bir yerden gönderilenler demektir. O

yer neresi olabilir, direkt Allah denilmeyip de “Alemlerin Rabbi”

denilerek alemlerle (ya da evrenlerle) ilişkilendirilmesi manidardır.

37 Saffat 181.ayet:

Gönderilmişlere selam olsun.

37 Saffat 182.ayet:

Ve ÂLEMLERİN RABBİ olan Allah’a hamdolsun.

39 Zümer 75.ayet:

Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak

Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün.

Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve

ÂLEMLERİN RABBİNE hamd olsun denmiştir.

32 Secde 2.ayet:

Kendisinde tutarsızlık olmayan bu kitabın indirilişi

ÂLEMLERİN RABBİ tarafındandır.

49

4

PARALEL UFUKLAR


İnsan soyunun henüz farkına vardığı her

gerçek bilgi Allah’ın yeryüzüne indirdiği

yepyeni bir ayettir

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

50

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


İNANÇSIZ BİLİM

OLUR MU?

Yüzyıllardır cahil cühela takımları

yüzünden bilim ve Tanrı hep sanki

yabancı kavramlar gibi algılandı

maalesef. En açık gerçek olan

yaratılış, yıkılış, ahiret ve Tanrı

gerçeğinin sadece hurafeci dinciler

değil bazı bilim insanları

tarafından da kirletilmesinden

artık ciddi biçimde rahatsız

olmamız gereken bir dönemdeyiz.

Eğer iman ediyorsak bilimi,

bilmeyi, okumayı ve yeniyi

öğrenmeyi en çok sevenler biz

olmalıyız.

Dünya çapında üne kavuşmuş bazı

bilim insanları diyor ki: “Bugün

artık bilim, yaratılış düşüncesini

yıkmıştır, büyük patlama (big bang)

başlangıç değil. Sicimler, zar

evrenler, yer çekiminin çoklu

evrenlere bölünmesi, başka

boyutlar ve sair tezler

matematiksel olarak söz konusu.”

Eyvallah… Okuduğumuz ve

anlayabildiğimiz kadarıyla bu

teorilerin oldukça tutarlı yanları

var. Neden olmasın? Ama tüm

bunlar Allah’ı ve yaratılış fikrini

nasıl yok edebilir ki? Yıllarca

yaratılışı savunanlara sorulan soru

şuydu: “Tanrı her şeyi yarattıysa,

Tanrı’yı kim yarattı?” Bunu

soranların Tanrı kavramı hakkında

hiçbir geçerli mantıksal algıları

yoktu. Tamam, yüzyıllarca

inandıklarına emin olmadan dini ve

Tanrı’yı savunan ve kendilerini

evrimin karşısına koyan dindarlar

yüzünden bunlar oldu biliyoruz.

Ama aynı soruyu şimdi Tanrı’yı yok

sayan bilimcilere sormak isteriz:

Eğer bulursak sicimden, zardan,

sonsuz çoklu evrenlerden önce ne

vardı? Bitecek mi bilim

yolculuğumuz? On bir boyutun

üstünde ne var? Hadi yine onların

da öncesinde ya da ötesinde bir

şeyler daha bulalım, o

bulduklarımız neden ve nasıl var

olmuş olacak? Sormayacak

mısınız? Tanrı’nın en üst

denklemde nasıl bir sabit olduğunu

hiç mi düşünmeyeceksiniz?

PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

GÖK, GÖKLER VE 7

GÖKLERİN BİNA OLARAK TASVİRİ

Diğer bir manidar konu yeryüzünün geçiciliğiyle birlikte

gökyüzünün sık sık asıl kalıcı olunacak olan bir bina olarak tasvir

edilmesidir. Ve bu ifade yine “Alemlerin Rabbi” ifadesiyle birleştirilir.

2 Bakara 22.ayet:

O sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı ve

gökten su indirerek bununla sizin için ürünlerden rızık çıkardı.

40 Mümin 64.ayet:

Allah yeryüzünü sizin için bir karar yeri, gökyüzünü bir bina

kıldı. Sizi suretlendirdi. Suretinizi de en güzel bir incelikte ve

biçimde kıldı. Ve size güzel, temiz şeylerden rızık verdi.

İşte sizin rabbiniz Allah budur. ÂLEMLERİN RABBİ

Allah ne yücedir.

Bazı ayetlerde doğru yoldaki insanlar tasvir edilirken gökyüzünü

düşünüp varlıklarının sebebini akletmeye çalışmaları örnek

gösterilir. Şüphesiz ki bu tip ayetler bilim yapmaya ve özelde gök

bilimine teşvik edici ayetlerdir.

3 İmran Ailesi 191.ayet:

Onlar ayakta iken, otururken, uzanırken Allah’ı zikrederler ve

göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Rabbimiz sen

bunları boşuna yaratmış olamazsın, bizi ateşin azabından koru,

derler.

Nebe 12’nin işaret ettiği 7 sayısı gelenekte çok farklı şeylerle

ilişkilendirilmiş çok tartışılan bir ayettir. Ancak biz gökyüzünün bir

bina olarak tasvir edilmesiyle aşağıdaki ayeti birleştirirsek bu

tasvirle yine “yedi gök katmanı” kavramına işaret edildiğini ve

kozmik bir içeriğe sahip olduğunu söylememiz hiç de yanlış olmaz.

78 Nebe 12.ayet:

Sizin üstünüze sağlam bir YEDİ bina ettik.

Çünkü ayetin öncesinde; yeryüzünün döşek olduğu, insanların çiftler

halinde yaratıldığı, gecenin ve gündüzün oluşumunun anlattığı

ayetlerle birlikte; bu ayetin ardından da gökyüzünde ışık saçan bir

kandilden ve bulutlardan akan sudan bahsedilir. Konu yine açık

biçimde gökyüzüyle ilgilidir. 7 sayısını alıp büyülü sırlara kadem

basmaya gerek yok. Yedi gök, hadi bilemediniz yedi ileri boyuta sahip

gök kademeleri diyebiliriz.

Sicim teorisinin geldiği son nokta itibarıyla 11 boyutun matematiksel

olarak zorunlu kabul edilmesi söz konusu. Bu kapsamda bildiğimiz 3

boyut artı zamana (4 eder) yedi boyut daha eklediğimizde 11 ediyor

oluşu hiç ilgi çekici durmuyor mu? Bence ilgisini çekenler için

üzerinde çalışmaya değer bir konu. Mesele doğrulanması değildir.

Bir fikri yanlışlamak da bilim için bir sonuçlar üretir.

51

PARALEL UFUKLAR


TANRI'NIN

DENKLEMDEKİ YERİ

Tanrı’nın en üst denklemde nasıl

bir sabit olduğunu hiç mi

düşünmeyeceksiniz de

değişkenler buldukça

bulduklarınızı hiç yıkılamayacak

bir şeyi yıkmak için boş yere

savuruyorsunuz? Aynı anda çok

yerde olabilen tüm o parçacıklar

neden varlar? Gravitonu bul,

sicimleri tespit et, sonsuza kadar

daha başka ve daha başka öte

parçacıklar bul, sonsuzda

bulacağın o son parçacık neden var

olacak? En basit soru da şu:

Yok olması yerine neden bir şeyler

var? Neden yok değil de var? Biz

neden yok değil de varız? Sonsuz

olasılık denizindeki bir ihtimal

olduğumuz akla değer bir cevap

değil buna. O sonsuz ihtimalde

olanlar neden varlar? O sonsuz

ihtimal neden var?

Bırakın düşmanlığı, beraber

öğrenelim, beraber düşünelim. Sen

bilim yolunda gördüğün

melekleri göster ben de o sonsuz

ilmin sahibi olan Allah’ın sanatını

ve o melekleri nasıl yönettiğini

daha iyi delillendirmiş olayım. Ben

senin yaptığın bilime düşman

değilim ki! Hatta bulduğun şeyin

sana ait olmadığının da farkında

olmama rağmen merakına

hayranım. İnsanların çoğu cahil

diye sen bu kadar bilimden sonra

neden başka bir tür cahil olmak

zorunda hissediyorsun?

Paralel ya da çoklu evrenler fikri

Kuran’la uyumsuz değildir. Ama

sen kabul edemesen de yoktan var

oluş henüz deneyleyemediğimiz o

kayıp çoklu dünyalardan çok daha

apaçık bir gerçektir. Vardan

varoluşun limiti seni sıfıra, yine

yoktan varoluşa yaklaştırmayacak

mı? Tanımlayamıyorsun diye

tanımsız bırakıyor, sonra

matematiği ve mantığı mı terk

ediyorsun?

PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

GÖKLERDEKİ GELECEK

GÖKLERDE RIZKINIZ VARDIR

Diğer bir manidar konu “Allah yolunda öldürülenler” tabiri ve onlarla

ilgili ifade edilenlerdir. Çoklu evren kuramlarına direkt bir bağlantı

kuramayız belki ama konu şimdiki zamandır ve onların halen

yaşadıklarına ayetler bağlamında çıkarım yapmak kitap içinde

kalmak koşuluyla gayet tutarlı bir durumdur.

2 Bakara 154.ayet:

Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.

3 İmran Ailesi 169.ayet:

Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma.

Diridirler, siz şuurunda değilsiniz, rızıklandırılıyorlar.

Göklerde de bizi bekleyen nimetler olduğunu hatırlatan ayetler ve

bu ayetlerin etrafındaki bağlam adeta başka evrenleri işaret ediyor

gibi düşünülebilir. Belki işaret edilen yerler başka paralel evrenler

değil de uzayda yaşamın olduğu bir başka yer de olabilir tabi ki. Ama

bu durum bile izafiyet teorileri gereği farklı zamanları ve

koordinatları ister istemez hatırlatır.

51 Zariyat 22.ayet:

Göklerde rızkınız vardır, size vaat olunan da.

51 Zariyat 23.ayet:

İşte göğün ve yerin rabbine andolsun ki şüphesiz o, sizin

konuştuklarınız kadar kesin bir gerçektir.

Bu ayetlerin hemen peşinden İbrahim peygambere gelen genç insan

kılığında ve ikram edilen kızartılmış ete el uzatmayan konukların

konu edilmesinin bir tesadüf olduğunu ve birdenbire konunun

değiştiğini düşünmek kitabı farkındalıkla bir okuyuş değildir. Bu

durum açık biçimde gelenlerin o bir başka yer neresi ise oradan

gelmiş olduklarının işareti olarak kolayca anlaşılabilir.

51 Zariyat 24.ayet:

Sana İbrahim’in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?

İsa kıssasında geçen ve havarilerin gökten bir sofra indirilmesini

ondan istemeleri bir kanıt, bir delil, bir belge olarak

kaydedilmektedir. Ayetleri teşbih olarak görüp ders almak tabii ki

mümkündür ama anlatılan olay sadece bir ders olarak kaldığında

nasıl olur da “belge” olabilir? O halde buradaki belge gerçekten de

kozmik olmalıdır. Üzerinde düşünülüp çalışılması gerekir. Allah bize

ibreti direkt olarak da verebilirdi.

5 Maide 114.ayet:

Meryem oğlu İsa “Allah’ım Rabbimiz bize gökten bir sofra indir.

Öncemiz ve sonramız için bir bayram ve senden bir belge olsun.

52

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

KUR'AN, DİN,

TANRI VE

KOZMOLOJİK

İFADELER

T E O L O JİNİN DE

BİLİMLE İLGİSİNİN

O L M A M A S I M Ü M K Ü N

D EĞİLDİR

Bilim yolunda en son varlığını

bulacağın şeyi var eden kim ya da

ne olacak? Neden bu da var, bu

sonuncusu nereden gelmiş

demeyecek misin? Belki de

bir gün o limiti sen göreceksin. Üç

beş parçacık bulunca Tanrı yok

olmayacak. Cehaletle savaştığını

zannederken Tanrı’yla savaşmaya

başlıyor olabilir misin? Hem de

Tanrı’nın ne demek olduğuna hiç

kafa yormadan.

Tüm bunlar sebepsiz yere ve

boşuna var olmuş olamaz.

Boşluğun bile karanlık madde ve

karanlık enerjiyle dolu olması

gerektiğini kuramlarken yokluk

fikri dahi boşuna var olmuş

olamaz. Bilgelik olmadan yapılan

bilim oyundan ve eğlenceden öte

bir şey değildir.

Y E R Y Ü Z Ü N E G E LİŞ DE

Y E R Y Ü Z Ü N D E N GİDİŞ

D E K O Z MİKTİR

Kuran’daki ayetler akıllıca

incelendiğinde şunu görürüz:

İnsanoğlunun yeryüzüne kozmik

bir gelişi ve kozmik gidişi vardır.

Kitap o kadar çok kozmik ayet

içerir ki adeta dünyayı bu geliş

gidiş arasında küçücük ve geçici bir

yaşam yeri olarak gösterir.

GÖĞE MERDİVEN KURMA

VE YERE TÜNEL AÇMA

6 Enam 75.ayet:

Ve İbrahim’e kesin bilgiyle inananlardan olması için göklerin ve

yerin melekûtunu gösteriyorduk.

Yukarıdaki ayetin devamında İbrahim’in güneş, ay ve yıldızları

sorgulamasıyla ilgili ayetler gelir. Bu durum dini uyanışın bile aslında

göklere varıp dayandığı gerçeğini ortaya koyan bir ayettir. Şu ana

kadar ki ayetlerde çoğunlukla göğün tekil değil gökler olarak çoğul

anılmasının da manidarlığını göz önüne alırsak bilimdeki çoklu evren

çalışmalarının Kurani bağlamda bile boşa kürek çekmek olmadığını

anlayabiliriz. Elbette ki şu anki çalışmaların eksik tarafları, hatalı

yönleri ve geliştirilmesi gereken ufukları olacaktır. Fakat bir gerçeğe

ulaşmak için bir yerden başlanılacaksa o başlangıç çoktan yapılmış

durumdadır. Bizim sadece uzaktan seyretmekle yetinmemiz

eksikliğimizdir. Bilgimiz çoğaldıkça ve keşifler artıp, hatalar

düzeltildikçe çoklu evren konusu da çok daha makul ve anlaşılır hale

gelecektir.

Aşağıdaki ilk ayet yine gökyüzüne ve gökte bir yaşama işaret eden

ayetlerden kanıt niteliği taşıyan ifadeler içeriyor. Hatta bu ayetler

Araf’la ilgili anlatımlarla birleştirilirse cennetin gökyüzüne,

cehennemin yeryüzüne işaret ettiği çıkarımı Kur’an’a aykırı

olmayacaktır.

6 Enam 35.ayet:

Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse onlara bir delil

getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven

dayamaya gücün yetiyorsa yap. Eğer Allah dileseydi onların

tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.

11 Hud 107.ayet:

Onlar Rabbin dilemedikçe gökler ve yer sürüp gittikçe orada

süresiz kalacaklardır. Rabbin dilediğini yapandır.

11 Hud 108.ayet:

Mutlu olanlar ise artık cennettedirler. Rabbin dilemedikçe

gökler ve yer sürüp gittikçe orada süresiz kalacaklardır.

Bu kesintisi olmayan bir ihsandır.

Firavun’un Mümin suresindeki ifadeleri de aynı biçimde göklerle ve

oraya giden yollarla ilişkili bir istihzadır.

40 Mümin 36.ayet:

Firavun dedi ki: Ey Haman! Bana yüksek bir kule bina et. Belki

o yollara ulaşabilirim.

53

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

SORULAR...

SORULAR...

H E R K E S E BİR EVREN

Allah her canlı için haksızlığa

uğradığı durumlarda bir yeni

evren daha her seferinde

yaratacak kadar merhametli

olabilir mi olamaz mı? Tanrı

yarattığı her kuluna ayrı bir evren

hatta birçok evrenler kurabilecek

kadar büyük, merhametli ve

azametli olamaz mı? Ve yahut

böyle yapması azametinden ve

adaletinden bir şey eksiltir mi? En

kritik soru da şu: Böyle olması

bizim imanımızı zedeler mi?

Bence hayır!

İ S A Ö L M E Dİ, ONLARA

Ö Y L E B E N Z E TİLDİ

İsa ölmedi… Onun asmadılar da,

onlar öyle zannediyorlar… gibi

ayetleri nasıl anlıyorsunuz?

B AŞKA EVRENLERDEN

K I S S A L A R

Kıssaların bir kısmı Dünya'nın

tarihsel sürecinde olmayıp bir

başka evrende yaşanmış olabilir

mi?

Ö L Ü M L E BİR EVREN

G E ÇİŞ Mİ YAPIYORUZ?

Paralel bir evrene ya da farklı bir

kozmik mekana geçiş ancak bir

dirilimle mi mümkün olabilir? Ya da

bu bedeni bırakıp bilinç ile mi

geçmek demek olur? Yoksa ölünce

bir evren geçişi mi yapıyoruz?

GÖKLERİN KAPILARI

BİR TAŞINMA MI SÖZ KONUSU?

Aşağıdaki Hicr suresi ayetleri cennet için kapı açılabilir bir

gökyüzünü işaret ediyor. Kapı bir başka mekâna geçişi ifade eden bir

metafor değil midir? Ahiretteki cennet dediğimiz mutlu yer için

gökyüzünün, cehennem dediğimiz mutsuz son için yerin yarılışının

delil getirilmesi esasında mevcut bildiğimiz yer ve göklerin yok

oluşunun değil, dönüşümünün işareti değil midir aynı zamanda?

15 Hicr 14-18.ayetler:

Gökten bir kapı açsak da oradan yükselseler bile. "Herhalde

gözlerimize perde çekildi, doğrusu büyülenmiş bir topluluğuz."

diyecekler. Ant olsun, Biz, semada burçlar yaptık ve bakanlar

için onu donattık. Onu kovulmuş tüm şeytanlardan koruduk.

Ancak, kulak hırsızlığı yapan olursa, onu açıkça görünen bir

alev kovalar.

“Ayrım günü” iyilerin (başaranların) ve kötülerin (kaybedenlerin)

birbirlerinden ayrılmalarının gerçekleşeceği zamanı gösteriyor. Yine

gökyüzünün geçip gidecekler için “kapı kapı” oluşu söz konusudur.

Arafın (geçiş kontrol yerinin) biçimleneceği yeryüzü ise cehenneme

dönüşmekte olan ve gidenlere arkadan bakılacak bir gözetleme

yeridir adeta.

78 Nebe 17-23.ayetler:

Ayırma Günü belirlenmiş bir vakittir. O gün Sur'a üflenir,

bölükler halinde gelirsiniz. Gökyüzü açılmış ve kapı kapı

olmuştur. Dağlar yürütülmüş, bir serap olmuştur. Cehennem

gözetleme yeri oldu; Haddi aşanlar için varacakları yer olarak.

Orada ahkaben kalacaklardır.

Ve işte Araf suresinin bu kozmik geçiş sürecini en net biçimde

betimleyen ve yukarıdakileri bütünleyen ayetleri…

7 Araf 40-41.ayetler:

Ayetlerimizi yalanlayan ve büyüklenenler var ya, onlara gök

kapıları açılmayacak ve onlar halat iğnenin deliğinden

geçmedikçe, Cennet'e giremeyeceklerdir. Suçluları böyle

cezalandırırız. Onlar için cehennemden döşek ve örtüler vardır.

İşte zalimleri böyle cezalandırırız.

54

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | DİNDE KOZMİK ÇOĞULLUK

SORULAR...

SORULAR...

C E N N E T ' E GİDİŞE

K A T K I M I Z O L A C A K M I ?

Allah’ın kurduğu düzen böyle ise

ve bir gün cennete gideceksek

Allah bu düzende bizim

yürüyeceğimiz yolu ve yöntemi de

belirlemiş olmalıdır. Yani cennete

girme becerisini gösterecek olan

biziz. O halde bu düzenden

cennete gidecek olan yol bilimsel

bir içerik içermeli (ki 3:191 gibi

ayetlerden bu bellidir) ve bu gidişe

(insanlık olarak) katkı sunmamız

gerekmeli değil mi? Sözgelimi bir

gün bizi kalıntı DNA’mızdan

yeniden bedenlerlerse bu

geçiş için geçmişte (maddi manevi)

katkı sunup sunmadığımıza

bakılmaz mı? Bilime, insanlığın

gelişmesine katkı sağlamadan salt

iyilik gök kapısı pasaportu için

yeterli midir?

B AŞKA HAYAT

Ş A N S L A R I

Acaba bir kimseye çok hayat şansı

ve çok tane evrene geçme şansı

verilse de sonuç değişir mi? Buna

kendisini de tanık etmek

üzere izletilen hayatlar başkasının

değil, yansıma da olsa yine onun

hayat ve kurtuluş fırsatları olmaz

mı? Bir tanesini tepen hepsini

tepiyor olamaz mı?

Gök kapısından önce başka bir

evrene geçebileceksek olsaydık

bile bunun şehir değiştirmekten

farkı olur muydu?

Ya da… Bu evren değişimlerini her

an ve her seçimimizde zaten

yaşıyorsak ve bunun farkında bile

değilsek!

TARIK NEDİR?

NEDİR BU KOZMİK ANLATIMIN

NEDENİ?

Ve işte Tarık suresi tüm konuyu kozmik detaylarıyla pekiştiriyor.

86 Tarık Suresi 1-17 Tüm Ayetleri:

Göğe ve Tarık'a ant olsun,

Tarık'ın ne olduğunu idrak edebiliyor musun?

O, delip geçecek parlayan yıldızdır.

Hiçbir nefis yoktur ki üzerinde koruyucu bulunmasın.

İnsan ne’den yaratıldığına bir baksın.

Atılan bir sıvıdan halk edildi.

Bel ve leğen kemiği arasından.

Kuşkusuz O, onu yeniden diriltmeye elbette kadirdir.

Bütün sırların ortaya çıkarıldığı gün,

Onun ne bir gücü ne de bir yardımcısı vardır.

Geri dönüşün sahibi göğe andolsun,

Yarılmanın sahibi yeryüzüne andolsun.

Kuşkusuz o, ayırt edici bir sözdür.

Sıradan bir söz değildir.

Onlar planlar yapıyorlar.

Ben de plan yapıyorum.

İnkarcılara mühlet ver ve onları biraz kendi hallerine bırak.

Artık yorum sizin. Soracağım soru şu: Şayet çoklu evren söz

konusuysa, farklı kozmik alanlarda başka hayatlar söz konusuysa

bunlar üzerinde bilim yapmak, teori üretmek, düşünce deneyleri

yapmak günah mı, sapkınlık mı, haram mı ve Kuran’a aykırı mı? Allah

bize neden böyle şeyler düşünüyorsun diye kızar mı?

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m

55

PARALEL UFUKLAR


PARALEL

UFUKLAR

Ç O K L U E V R E N İ D D İ A L A R I Ö Z E L İ N D E

P O P Ü L E R B İ L İ M E T E O L O J İ K B İ R B A K I Ş

5 . B Ö L Ü M

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

11 BOYUT

P A R A L E L E V R E N T E O R İ L E R İ V E E V R E N D E B A Ş K A C A N L I

Y A Ş A M L A R O L M A İ H T İ M A L İ K A P S A M I N D A

FARKLI BOYUTLARI ANLAMAK

VE ZİHİNDE CANLANDIRMAK

11. boyuta kadar üst ve alt farklı boyutları nasıl

anlayabilir, zihnimizde nasıl canlandırabiliriz?


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

İlk 3+1 boyutu pekiştirmek için

KALEM KAĞIT

DÜŞÜNCE DENEYİ

10+1 boyutu kavramak için

NEHİRDEKİ SANDAL

DÜŞÜNCE DENEYİ

ÜÇ BOYUTTAN ÖTE BAŞKA

BOYUTLAR OLABİLİR Mİ?

Matematiksel olarak ifade edilseler bile üç boyutun

dışındaki olası başka boyutları zihinde

canlandırmak oldukça zor bir iş. Adeta beyninizin

tıkandığını hissediyor, sanki düşünmenin sınırına

dokunuyorsunuz gibi oluyor! Ama şimdi bazı

etkileri dışarıda bırakarak açıklayıcı bir düşünce

deneyi yapıp bu zorluğu ortadan beraberce

kaldıracağız.

Birazdan deney platformunu kuracağız. Ama önce

bildiğimiz üçüncü boyutu ve altındakileri yeterince

hatırlayıp hem bilgimizi tazeleyelim hem de

boyutların ilişkisini kavrayalım.

57

Üç boyutlu cisimlerin biliyorsunuz bir hacmi vardır.

Örneğin bir dikdörtgen prizmanın eni, boyu ve

yüksekliği üç boyutunu gösterir. Eğer bir silindirse

taban alanı iki boyutu yüksekliği ise üçüncü

boyutudur.

Şimdi üç boyutlu cisme örnek olarak yuvarlak

bir kurşun kalem koyalım kenara.

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

KALEM KAĞIT DÜŞÜNCE DENEYİ

Üç boyutlu cisme örnek olarak bir kursun kalemi

kenara koyduk. Gelelim hemen altındaki boyuta. İki

boyutlu bir cismin sadece eni ve boyu olup (veya

alanı olup) yüksekliği yoktur. Bir kâğıdı ele alalım.

Onun da gerçekte elbette bir yüksekliği (kalınlığı)

var ama iki boyuta örneklendirdiğimiz için bu

kalınlığı şimdilik yok sayalım ve kâğıdı da kalemin

yanına bırakalım.

Tek boyutlu cisme gelirsek; sadece bir uzunluğu

vardır. Eni ve yüksekliği yoktur. Buna örnek olsun

diye de kenara bıraktığımız kalemi alıp kâğıdın

üstüne beş on santimlik bir çizgi çizelim.

Şimdi geldik sıfır boyuta. Hiçbir büyüklüğü

olmayan bir nokta demektir. Onu da

örneklendirmek için çizdiğimiz çizginin herhangi

bir yerine bir toplu iğne batıralım. Aslında o

noktanın kendisi bile gerçekte olmamalıdır. Çünkü

iğneyle belirlediğimiz nokta bile bir yer kaplıyor

ama sıfır büyüklükte bir örnek olsun diye böyle

kabul edelim.

Şimdi üç boyutlu kalemi elimize alıp, iki boyutlu

kâğıdın üzerinde öyle bir delik açalım ki; bir

boyutlu çizgiye değsin ve onun üzerinde bulunan

iğneyle deldiğimiz noktayı da içine alacak şekilde

olsun. Ardından kurşun kalemi ortasına gelene

kadar kâğıttan geçirelim.

Şimdi dümdüz bir cin düşünün. Kâğıdın üzerinde

ve onunla bütünleşik bir hayat yaşıyor. Tüm evreni

o kâğıt kadar. Bu cin sizin kaleminizin tamamını

göremeyecek, bilemeyecektir. Çünkü onun hayatı

iki boyutludur. Ama buna rağmen kalemin geçtiği

yer onun dünyasına aittir. Ona göre kâğıttan

yapılmış o evreninde yuvarlak bir delik vardır.

Kalemin tamamını üç boyutlu olarak

düşünebileceği bir bakışı olmayacaktır. Sadece

kalemin değdiği yerdeki yuvarlak bölge onun için

ilginç ve anlaşılması zor bir alandır.

Şimdi gelin cinimizi küçültelim. Artık kâğıdı da

bilmeyen ve sadece kâğıdın üzerine çizdiğimiz

çizgi üzerinde yaşayan tek boyutlu bir varlık olsun.

Daha kâğıdın kâğıt olduğunu bilmeyen bu cin için

kalem zaten düşünülemez haldedir. Sizin kalemle

deldiğiniz deliğin çizgiye değen kısmı onun için

kendi çizgi evreninde sadece bir doğru parçasıdır.

Düzlemin değen kısmıysa her zaman bir noktadan

ibarettir.

58

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

Aynı şeyi noktadan ibaret saydığımız sıfır boyut

için düşünürseniz artık ortada çizgi bile yoktur.

Varlığı ve yokluğu aynı tek noktaya değen çizgi,

kâğıt ve kalem olsa da orada var olması varsayılan

bir varlık için bunların hiçbirisi hiçbir anlam ifade

etmez. Oraya değen her şeyin zerresi zaten aynı

zamanda kendisidir.

Şimdi biz kendi üç boyutlu evrenimize geri

dönelim. "Oh be! Dünya varmış!" diyesi geliyor

insanın. Ama burada durmayacak bu kez yukarı

doğru çıkacağız. O hep beynimizi anlamak için

zorladığımız yerlere doğru.

Nokta, çizgi, alan, hacim! Bunları zaten biliyoruz

ve anladık da şimdi üzerlerine neler koyacağız?

Hadi yeni boyutlar koyalım da bunları geometrik

olarak nasıl düşünebileceğiz?

Bu zorlamadan bizi kurtaracak olan şey dördüncü

boyut kabul edilen zaman kavramı olacak. Neden

hep geometrik ilave boyutlar düşünmeye çalışalım

ki? Hepsini bildiğimiz bir cinsten örnekleyemez

miyiz? Gayet de güzel örnekleriz.

Şimdi asıl deneyimiz başlıyor. Alt boyutları da

unutun, üst boyutları da. Tekrar üç boyuta döndük

ve nehirdeki (zamandaki) laboratuvarımızı

kuruyoruz.

59

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

NEHİRDEKİ

SANDAL

D Ü Ş Ü N C E D E N E Y İ

F A R K L I B O Y U T L A R I Z İ H İ N D E C A N L A N D I R M A K İ Ç İ N

A Ç I K L A Y I C I B İ R D Ü Ş Ü N C E D E N E Y İ

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m

EVDE KÜÇÜK

EVRENLER

YARATMAK

Oturma odanızda akan

nehirde bir sandal

ALT BOYUTLARI

DÜŞÜNEBİLMEK

3 boyutun altındaki küçük

boyutlarda hayat

ÜST BOYUTLARI

DÜŞÜNEBİLMEK

3 boyutun üstündeki büyük

boyutlarda hayat

60

KUŞATICI ON

BİRİNCİ BOYUT

Tüm boyutların üstündeki

zorunlu beyin evren

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

NEHİRDEKİ SANDAL

DÜŞÜNCE DENEYİ

KENDİ ÜÇ BOYUTLU EVRENİNİZDE BAŞKA

EVRENLER TASARLAYABİLİR MİSİNİZ?

Kendi üç boyutlu evinizin içinde bir metre uzunluğunda yine üç

boyutlu küçük bir nehir düzeneği kurduğunuzu düşünün. Nehir aynı

yöne doğru sürekli akmakta olsun. Bu nehrin başlangıcına küçücük

bir sandal ve içine küçük bir adam yerleştirin. Bu küçük adamın ömrü

de sandalın nehrin sonuna kadar gideceği zaman kadar olsun.

Sandalın kürekleri yoktur. Nehrin akıntısıyla nehrin sonuna

vardığında çöp adamın da ömrü sona erecektir.

Siz bu düzeneği bina eden kişi olarak çöp adamın hayatı boyunca

karşılaşacağı her şeyi önceden tahmin edebilir ve o çöp adamın

zamanını başından sonuna görebilirsiniz. Çünkü onun boyutları sizin

evinizin içinde olup ona yukarıdan bakmaktasınızdır.

Bu durumda sandaldaki çöp adamınız kendi üç boyutlu evreninde

yani sandalında yaşamakta; genişliğini, uzunluğunu ve yüksekliğini

yeteneği ölçüsünde ölçebilmektedir. Akmakta olan bir şeyin içinde

olduğunu da fark etmekte ama ne nehir hakkında ne nehrin dışı

hakkında ne de nehrin uzunluğu hakkında hiçbir fikri

bulunmamaktadır. Çünkü bildiği evren nehrin aktığı sürece tanık

olduğu üç boyutlu sandaldan evrendir. Kendi varlığı son bulmadığı

sürece nehrin hep var olacağını düşünmektedir.

İkinci aşamada bu üç boyutlu düzeneğin içindeki çöp adamın da

aynen bizim gibi bir alt hayat kurguladığını düşünün. Kendi nehrinin

küçük bir kesitinde bir nehir bina ettiğini ve kendisinden küçük bir

çöp adamı da ona göre bir sandala koyduğunu varsayın. Bizim

kurgumuzdan tek farkı kurduğu düzeneğin iki boyutlu olması olsun.

61

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

Bu iki boyuttaki çöp adam kendi iki boyutlu evreninde yani kendi

sandalında yaşamaktadır. Sandalının genişliğini ve uzunluğunu

yeteneği ölçüsünde ölçebilmekte ama sandalın bir yüksekliği

olmadığı için bu bilgi biliminin dışında kalmaktadır. Akmakta olan bir

nehirde olduğunu o da fark etmekte ama nehrin tamamının bir üst

nehrin içinde olduğunu anlayamamaktadır. Kendi fark ettiği nehir

onun için nehrin tamamıdır. Oysa onun nehri bir üst nehrin

boyutunun sadece küçük bir parçasıdır.

Şimdi aynı işlemi bu iki boyutlu adamın da yaptığını ve kendi

nehrinin altında küçük bir nehir ve tek boyutlu bir sandal ve çöp

adam oluşturduğunu düşünelim.

Bu tek boyuttaki çöp adam kendi tek boyutlu evreninde yani kendi

sandalında yaşamaktadır. Sandalının uzunluğunu yeteneği

ölçüsünde ölçebilmekte ama sandalın bir genişliği ve yüksekliği

olmadığı için bu bilgi biliminin dışında kalmaktadır. Akmakta olan bir

nehirde olduğunu o da fark etmekte ama nehrin tamamının bir üst

nehrin içinde olduğunu anlayamamaktadır. Kendi fark ettiği nehir

onun için nehrin tamamıdır. Oysa onun nehri üstteki nehrin bir

parçası, üstteki nehir de daha üstteki nehrin bir parçasıdır.

Aynı şeyi sıfır boyuta uygularsak sıfır boyuttaki çöp adamın kendisi

bile yok hükmünde, hissettiği nehir de sadece bir su damlası (bir an)

olarak kalacaktır.

62

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

Başlangıca dönelim. Biz kendi evrenimizde üç boyutlu bir düzenek

hazırlamıştık. Üç boyutlu bir çöp adam ve sandalı ile altına akmakta

olan bir nehir sermiştik. Bizden farkı nehrinin yani zamanının bizim

zamanımıza göre kısalığı idi. Zamanın dışında ondan artı bir

boyutumuz yoktu. Peki ya bizim zamanımız da üstümüzde akan daha

uzun bir nehrin küçük bir parçası ise! Ve o da daha da üstteki bir

nehrin küçük bir parçası ise! Bu serilimle üzerimizde yedi tane daha

nehir üstü nehir varsa ve en üstte de tüm bunları yöneten (olması da

zaten elzem olan) bir “arzın en üstü” (kürsü) söz konusu ise!

Nehrin yani zamanın dışında farklı düşünmeye bizi zorlayacak bir

boyuta gereksinim var mıdır? Biz üst boyutları düşünürken kendi üç

boyutlu dünyamızın dördüncü bir geometrik boyuta katlamamız

gerektiğini hep hayal ediyoruz. Bu yüzden de düşünme sınırlarımızın

neredeyse haddine takılıyoruz. Oysa tek bir zamanı altlara

parçalayıp üstü üstüne koyduğumuzda bu durum zaten bize boyut

farklarını göstermiyor mu? Bu modelle üst boyutlar hakkında daha

verimli düşünme imkânı yakalamış olmaz mıyız?

Veriler: Bir alt boyutta onun üstündeki boyutun izdüşümleri fark

edilebilir. Sıfır boyuta bir doğru tümü kaplayan bir nokta olarak

değmektedir. Asla bir çizgi oluşamaz. Bir doğruya bir düzlem sınırlı

bir doğru parçası olarak değmektedir. Asla alan oluşamaz. Bir

düzleme bir hacim sınırlı bir alan olarak değmektedir. Asla hacim

oluşamaz. Üçüncü boyuta ise zaman an olarak değmektedir. Asla

zamanın tümü oluşamaz. Dördüncü zamana beşinci zaman bir zaman

parçası olarak değer…

63

Bu sırayla onuncu boyuta tüm zaman ondan daha küçük zaman

parçaları olarak değer. Bu durumda zamanın tümü ancak zamandan

muaf en üst boyutta görülebilir. Alttaki tüm boyutları sarıp kuşatan

bilinçli bir beyin boyut elzem görünüyor.

Deneyimizde nehir düzeneğini tek bir tane ile sınırlandırmaz birçok

nehirdeki birçok sandal düzeneği kurabiliriz. Bu durumda aynı

boyutlara sahip ve aynı seviyede ama farklı nehirlerde yüzen farklı

sandallar kurabileceğimizi düşünebiliriz.

PARALEL UFUKLAR


PARALEL UFUKLAR | FARKLI BOYUTLAR

Aynı deneyi isterseniz sinema perdesine de uyarlayabilirsiniz. İki

boyutlu perdede yaşadığını varsayacağınız canlılar için evrenlerinin

ömrü film şeridinin uzunluğu kadardır. Dilersek yeni bir film çeker ve

oradaki canlılara yeni bir evren kurabiliriz ya da başkalarını onların

yerine getirebiliriz. İlkini yapabildiğimize göre ikincisini üçüncüsünü

de yapabilir ve hatta yan yana ekranlarda izleyebiliriz. Hatta üç

boyutlu bir film çeker onlara üst boyut sağlayan bir evren de tahsis

edebiliriz. Kendi boyutumuza göre alttakilere yatay ve dikey

evrenler oluşturabiliriz.

Sonuç olarak: Evet. Bildiğimizden başka boyutlar söz konusu olabilir.

Peki bu durum Kuran’la uyumlu mudur? İleride bu boyut teorileri

ispatlanırsa Kuran’ı çöpe atmak zorunda kalır mıyız? Hayır. Buna

yönelik incelememizi daha önce Ağustos sayımızda tüm ayetlerin

serimiyle açıklamıştık.

Peki tüm bunlar bilimle ne kadar uyuşuyor? Sicim teorisinin geldiği

noktada on boyut gereklilliği ve ardından gelen matematiksel on

birinci boyut zorunluluğunun; üç boyutlu yaşamımız üstüne

Kur'an'daki "üzerinizde yedi gök var" ve "Allah arşı kuşatmıştır"

tabiriyle uyumu bir tesadüf mü?

3+7+1=11

Zorlama veya tesadüf diyenler olabilir de...

Ama tüm bunlar tesadüf olmayabilir de. Zorlama zaten değil.

Buradan ötesini bilim insanlarına bırakayım...

Belki düşünürler...

Acayip tabirlerle ve yabancı kelimelere boğarak

"ben bilirim, siz anlamazsınız" demez,

belki bize anlayacağımız dilde artık bilimi anlatırlar...

Belki işlerine daha bir hevesle sarılırlar...

Belki küçümseyici bakarlar...

Belki eleştirirler...

Ama belki de kariyer ve para konusunu geçici de olsa bir süreliğine

unutur ve düşünürler.

Belki akademisyen değil, aydın olmak, aydınlanmak ve aydınlatmak

isterler.

Biz de çeviri kitaplar okuyacağımıza...

İngilizceyle boğuşacağımıza...

Dublajlı ya da alt yazılı belgeselleri ağzımız açık izleyeceğimize...

"Bizim bilim insanlarımız" deriz...

Artık onları da dinlemek ister...

Onları da anlayabilir, onları da izleyebiliriz.

64

PARALEL UFUKLAR

K a l e m z á d e | C e n g i z Y a r d ı m


Tesadüf dediğimiz her şey, henüz kavrayıp

kuşatamadığımız bir düzenin farkına

vardığımız bir parçasıdır.

K A L E M Z Á D E C E N G İ Z Y A R D I M

65

4

İZDÜŞÜMÜ

U F U K L A R I N

2 0 2 0

PARALEL UFUKLAR


loading...

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!