You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Cizre</strong><br />
<strong>Cizre</strong><br />
— İlçe —<br />
<strong>Cizre</strong>'nin havadan görünümü, 2012<br />
Şı<strong>rnak</strong> haritası<br />
<strong>Cizre</strong><br />
Şı<strong>rnak</strong> haritası<br />
İsmi<br />
En eski ismi Kardu Rahipliği anlamına gelen "Kardu Gazarta" dir. Modern Kürt kelimesinin en<br />
eski yazılış biçimi Kardu dur.[2] Persler Gazarta veBazibda, Abbasiler onların Şehir Yöneticisi<br />
Omar olduğundan Djasirat-ibn ʿUmar (Cezire-i İbn-i Ömer) ve daha sonra Cizîra Botan ismi
verilirdi.Akkoyunlular <strong>Cizre</strong>'ye Ceziretuşşeref derlerdi. Cezire Arapça'da "ada" anlamına gelir,<br />
çünkü Dicle nehri burada kıvrılır, bir su adası gibi bir alan oluşturur.<br />
Tarihçe<br />
<strong>Cizre</strong> Demir Çağında Kumme (Kumaha, Kummuh, veya Qumaha, Qumenu) krallığının<br />
merkeziydi. MÖ 10. yüzyılda şehir, Musul ile beraberʿUquail merkeziydi. [3]<br />
MÖ 2000 yılından itibaren, Babil, Araplar, Asurlular, Medler, Persler, Selevkos ve Sasanilerin;<br />
İslamiyetin bölgeye gelmesi ile beraber Emevi veAbbasilerin hakimiyeti altında kalmıştır. 1096<br />
yılında Büyük Selçuklular müteakiben emir ve şeyhliklerle idare edilen <strong>Cizre</strong> 1627 yılından<br />
itibarenOsmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir. <strong>Cizre</strong> beyliği<br />
önceleri Diyarbakır Sancak Beyliğine bağlı iken 1841 yılında Musul'a bağlanmıştır. Milli mücadele<br />
döneminde büyük başarılar gösteren <strong>Cizre</strong>'ye Fransızlar gelip şehri savaşsız teslim almak<br />
istemişlerse de, halkın direnişi ve silahlanmayı görerek işgalden vazgeçmişlerdir. İslamiyet'in<br />
<strong>Cizre</strong>'ye girmesi ile birlikte şehre yarımada anlamına gelen Cezire adı verilmiş, Cumhuriyet<br />
döneminde ise küçük bir düzeltmeyle <strong>Cizre</strong> olarak değiştirilmiştir. Önceleri Mardin iline bağlı bir<br />
yerleşim birimi iken 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile Şı<strong>rnak</strong> iline bağlanmıştır.<br />
Şı<strong>rnak</strong> yöresi 993 yılında Mervaniler denetimine geçmiştir. Yörenin yönetsel merkezi olan <strong>Cizre</strong>;<br />
Mervaniler, Selçuklular, Zengiler, Eyyübi zamanlarında Musul Atabeklerine ve Diyarbekir<br />
emirlerine bağlıydı. Bu halde iç işlerinde bağımsız bir Derebeylik gibiydi. 1071 yılında Selçuklu<br />
Sultanı Alparslanın bölgeye girmesiyle Mervaniler Selçuklulara tabi oldu. Selçuklu<br />
komutanlarından Fahrüddevle 1085 yılında Diyarbekir ve <strong>Cizre</strong> bölgesini zaptederek Mervani<br />
emirliğine son verdi.<br />
Mervaniler döneminden sonrada Şı<strong>rnak</strong> yöresi sık sık el değiştirmiş Selçuklular döneminden<br />
itibaren sırasıyla 1100 da Musul Atabegi Çökürmüş denetimine geçmiş ardından Zengiler,<br />
Eyyübiler, ve Artuklular burada hakimiyet kurdular. 13. yüzyıl İkinci çeyreğinde yörede Harizmliler<br />
ve Moğollar gibi yeni güçler ortaya çıktı. Moğolların yağma hareketleri sonrasında 1400'lü yıllarda<br />
yöreye hakim olma çabası içerisinde bulunan Akkoyunlular'la Karakoyunlular arasında<br />
çatışmalar çıkmıştır. 1508'de Akkoyunluların varlığına son veren Safeviler sonrasında yörede<br />
hakimiyet kurup egemenlikleri altına almışlardır.<br />
Mem û Zin<br />
Mir Abdal Camii olarak isimlendirilen medrese 1437 yılında <strong>Cizre</strong> Azizan Beyi Emir Abdullah<br />
(Abdal) ibn Abdillah Seyfettin Boti tarafından yapılmıştır. Mescid ve İdare odalarının bir kısmı<br />
ayaktadır. Şair ve yazar Ahmed-i Hani tarafından manzum olarak kaleme alınmış olan aşk<br />
hikâyesinin kahramanları Mem u Zin ile bu aşkın engelleyicisi olan Bekir'in türbeleri caminin<br />
güney bölümü bodrum katındadır.<br />
İsmail Ebul-iz El Cezeri<br />
1153 yılında <strong>Cizre</strong>'de doğdu. Fizikçi ve 60 makine mühendisi ve<br />
mucididir. Sibernetik ve robotik biliminin kurucusudur. Otomatik kontrol alanında<br />
çalışmalarda bulunmuş, bilgisayar ana temelleri, saatler, su makineleri, musluk, kilitler, çocuk<br />
oyuncakları buluşları arasında yer alır. 1233 yılında vefat etmiştir. Nuh Peygamber Camii<br />
avlusunda gömülüdür. Kitapları uzun yıllar Avrupa üniversitelerinde okutulmuştur.<br />
2015-16 çatışmaları<br />
İlçede Ağustos 2015 tarihinde başlayan çatışmalarda yüzlerce kişi yaralandı ve yaşamını<br />
yitirdi. Ocak 2016'da Şı<strong>rnak</strong> il merkezinin idari tedbirler kapsamında <strong>Cizre</strong>'ye taşınacağı<br />
duyuruldu.[4]
Tarihi ve turistik unsurları<br />
<strong>Cizre</strong> tarihi bir yerleşim olması ve kültür turizmine yönelik zenginlik arzetmesine rağmen<br />
özellikle güvenlik kaygısı ve eksik tanıtım nedeniyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin<br />
rotalarının dışında kalmıştır. Kente yönelik ilk tur programı yalnızca 2014 yılında<br />
hazırlanmış ve ilk organize turistik ziyaret yine aynı yıl içerisinde Nükhet Everi tarafından<br />
gerçekleştirilmiştir.[5][6] <strong>Cizre</strong>'de gezilebilecek başlıca tarihi eserler şunlardır.<br />
Kırmızı Medrese ve Ahmed El-Cezeri Türbesi<br />
Kırmızı Medrese 15. asırda <strong>Cizre</strong> Azizan Beyi 2. Şeref tarafından yaptırılmıştır. Kırmızı<br />
tuğlalardan yapıldığı için "Medresetul Hamra" olarak adlandırılır. Mescit, idare, öğrenci,<br />
öğretmen bölümleri ile külliyeden oluşmuştur.<br />
Medrese içinde türbesi bulunan Molla Ahmed-i Cezirî ünlü bir şairdir. Kaside ve<br />
şiirlerinde tasavvuf konularını işlemiştir. 2000 beyitlik bir divanı vardır. Şiirler alfabetik ve<br />
Kur'an sureleriyle uyumludur. "Guften Mela" ve "Guften Emir" adlı şiir antolojileri vardır.<br />
Halk arasında "Mellayı Ciziri" ve "Nişani" olarak adlandırılır.<br />
<strong>Cizre</strong> Ulu Cami ve Kapı Tokmağı<br />
<strong>Cizre</strong>'nin İslam'ı kabul etmesiyle 639 yılında kiliseden camiye çevrilmiştir. Abbasiler<br />
döneminde cami yıktırılıp, onarıma alınmıştır. 1160 yılında <strong>Cizre</strong> Beyi Baz Şah'ın oğlu Al<br />
Sencer tarafından yeniden yaptırılmıştır. 1156 da dörtköşe inşaa edilen minaresi<br />
1945-1946 ve 1971 yıllarında 2 kez onarım görmüştür. <strong>Cizre</strong> Ulu Camii kapılarında<br />
bulunan Ebul-İz'in yaptırdığı ünlü ejder figürlerinden biri İstanbul Türk ve İslam Eserleri<br />
Müzesinde bulunmaktadır. <strong>Cizre</strong> Ulu Camii’nin, 13. yüzyıla tarihlenen, eşsiz bir el<br />
işçiliğine sahip ahşap kapısının tunç kapı tokmağı üzerinde iki ejder ve ortasında bir<br />
aslan başının bulunduğu bir kompozisyon görülmektedir. Ejder sivri kulaklı, badem gözlü<br />
ve kanatlıdır. Gövdeleri yılan pulu ile kaplı ve ortadan düğümlüdür. Birbirine dolanan<br />
kuyrukların uçları kartal başı şeklinde görünmektedir. Ejderlerin ortasında ise stilize<br />
aslan başı yer almaktadır. 1976 yılından beri Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde<br />
sergilenen kapı tokmağının diğer teki 1969 yılında yerinden sökülerek çalınmıştır ve<br />
günümüzde Kopenhag David Samling Müzesi’nde sergilenmektedir.<br />
<strong>Cizre</strong> Müzesi<br />
Arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin bulunduğu <strong>Cizre</strong> Müzesi 1996 yılında İsmail Ebul-İz<br />
İlköğretim Okulu bünyesinde, okul müdürü Abdullah Yaşin tarafından kurulmuştur.<br />
Müzede Guti, Med, Asur, Babil, İslam İmparatorluğu, Emeve, Abbasi, Selçuklu, Azizan,<br />
Zengi, Rum, Arap ve Osmanlı dönemine ait eserler bulunmaktadır.<br />
Hz. Nuh Türbesi<br />
Hz. Nuh'un gemisinin Cudi Dağı'na indiğine inanılır (Kur'an, Hud Suresi, ayet 44). Bu<br />
inanışa göre, Hz. Nuh, Tufan'dan sonra <strong>Cizre</strong>'ye yerleşmiş, <strong>Cizre</strong>'nin Dağkapı<br />
Mahllesi'nde vefat etmiştir. Hz. Nuh'un vefat ettiği yere önce bir havra, daha sonra da bir<br />
kilise inşa edilmiştir. 639 yılında ise bu kilise camiye çevrilmiştir. Bu caminin hemen<br />
yanında yer alan türbenin Hz. Nuh'a ait olduğunu, ünlü tarihçi <strong>Cizre</strong>li İbnülesin,<br />
Firuzabadi, Evliya Çelebi, Katip Çelebi, Ebubekir Helevi ve Babilli Berassus (Bersis) da<br />
savunmaktadır.[7]<br />
Nuh Tufanı<br />
Kur'an, Tevrat ve İncil'de adı tufan olayı ile geçen Nuh, tufan sonunda gemisi Cudi<br />
Dağı'na inmiş (Kur'an, Hud Suresi, ayet 44) <strong>Cizre</strong>'yi kurup <strong>Cizre</strong>'de vefat etmiştir.<br />
Peygamberler arasında en çok yaşayan ve en çok sıkıntı çekendir. Peygamberlerin<br />
soyu, Adem'den sonra "baba" olarak Ondan türemiş olup , Mezopotamyadaki insanlık
ondan ve 3 oğlu Ham, Sam ve Yafes'den türemiştir. Asıl adı Abdulgaffar olup, yeni baba<br />
anlamında Nuh, Nova adları verilmiştir. Türbe ve çevre düzenlemesi Şı<strong>rnak</strong> Valiliği'nce<br />
yaptırılmıştır.<br />
Mir Abdal (Abdaliye) Medresesi<br />
1437 yılında <strong>Cizre</strong> beylerinden Emir Abdullah (Abdal) İbn Abdillah İbn Seyfeddin Boti<br />
tarafından yaptırılmıştır. Medresenin bodrumunda, ünlü aşk hikâyesi Mem û Zîn'in<br />
kahramanları olan Mem (Mehmet) ve Zîn'in (Zeynep) kabirleri bulunmaktadır.<br />
Ermeni Tehciri<br />
<strong>Cizre</strong>de 1915 ten önce 2.716 Ermeni ve Kürtleşmiş 1.565 göçebe Ermeni bulunuyordu.<br />
Osmanlı Devletinin emriyle Hareket eden Kürt Hamidiye Alayları Ermeni<br />
tehciri başlayınca bütün Ermeni erkekleri ve bazı Ortodoks ve Katolik Süryani erkekleri<br />
tutukladılar. Kadınlar ve çocuklarsa 1 Eylül’de keleklere bindirilerek Musul’a<br />
gönderiliyordu. Savaş koşullarından dolayı Yolculuğa dayanamayan hasta ve yaşlılardan<br />
ölenler oldu.<br />
<strong>Cizre</strong>, Ermenilerin tehcir hattında da bulunuyordu. Onlardan biri, Prof. Dr. Verjine<br />
Svazlian'ın hatıralarını derlediği, 1893 yılında Urfa’nın Kamurç köyünde doğan Khaçer<br />
Hakobi Ablaputyan’dı. Ablaputyan’ın anlatısı dönemin <strong>Cizre</strong>’sindeki ortamı aktarmaya<br />
yetiyordu: “Tigris (Dicle) Nehri’ni kayıklarla geçtik. O taraf Cizrabodan şehriydi. Babam<br />
ağabeyimi getirdi ve şehre girdik. Altı kişiydik ve bir tek yatağımız vardı. Kış sert<br />
geçiyordu. Ocak ayıydı. Yolda bir eşek bulup, elbiselerimizi sırtına yükledik ve yola<br />
devam ettik." [8][9]<br />
Coğrafya<br />
İklim<br />
Yaz aylarında sıcak ve kurak, kış aylarında ılık ve yağmurlu bir iklime sahiptir. Yaz<br />
aylarındaki sıcaklık kimi zaman +48 °C kadar ulaşmaktadır. <strong>Cizre</strong>, meteorolojik verilere<br />
göre Türkiye'nin en sıcak noktalarından biridir.<br />
Enlem ve boylam açısından <strong>Cizre</strong>'nin konumuna gelince, Dicle Nehri'nin ana mecrasının<br />
sağında, uzunluğuna 42 derece ve 11 dakika doğu, genişliğine 37 derece ve yirmi dakika<br />
kuzeyde kurulmuştur.<br />
<strong>Cizre</strong> eskiden; Dicle Nehri'nin derin ve akımı hızlı bir kanalıyla etrafı çevrilmiş küçük bir<br />
yarımada gibiydi. Bağ ve bahçelerinin çokluğuyla meşhurdu. Şehrin toprakları verimli<br />
arazilerden oluşan geniş bir alanı kapsıyordu, bol kazançlı bir üretimi vardı. Ayrıca <strong>Cizre</strong>,<br />
önemli bir ticari konuma da sahipti. Çünkü İpekyolu <strong>Cizre</strong>'den geçiyordu. Şimdi de sınır<br />
kapısına olan yakınlığıyla önemli bir ticaret şehridir <strong>Cizre</strong>.<br />
Nüfus<br />
Yıl Toplam Şehir Kır<br />
1990 63.626 50.023 13.603
Yıl Toplam Şehir Kır<br />
2000[10] 82.042 69.591 12.451<br />
2007[11] 105.651 90.477 15.174<br />
2008 [12] 110.267 94.076 16.191<br />
2009[13] 113.041 96.452 16.589<br />
2010[14] 117.429 100.478 16.951<br />
2011 [15] 122.967 104.844 18.123<br />
2012[16] 124.804 106.831 17.973<br />
2013[17] 129.578 110.166 19.412<br />
2014 [18] 132.857 112.973 19.884<br />
2015[19] 131.816 111.266 20.550