03.04.2017 Views

DERGI_vsmall

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Buram buram tarih kokan Ayasofya’dan bahsetmek<br />

istiyorum sizlere. Bizans için çok önemli bir kiliseydi<br />

Ayasofya…”<br />

Ayasofya aynı yerde 3 kez yapılmış olup,<br />

ilk inşa edildiğinde Ekklesia(Büyük Kilise),<br />

5. yüzyıl itibariyle de Ayasofya olarak<br />

adlandırılmaya başlandı. Ayasofya, “Kutsal<br />

Bilgelik” ya da “İlahi Bilgelik” manasını taşıyor.<br />

Birinci kilise 360 yılında İmparator Konstantios,<br />

ikinci kilise 415 yılında İmparator II. Theodosios<br />

tarafından yaptırılmış. Üçüncü olan,<br />

yani kilisenin son hali 532-537 yılları arasında<br />

İmparator Justinianos tarafından, o dönemde<br />

yaşamış Miletos’lu İsidoros ve Tralles’li Anthemios<br />

adındaki 2 önemli mimara yaptırılmış.<br />

Osmanlı Dönemi’nde çeşitli ilaveler ve restorasyonlarla,<br />

özellikle Mimar Sinan tarafından<br />

yapılan minarelerle bu görkemli yapı, içerisinde<br />

ibadet edilebilen bir cami olarak kullanılmaya<br />

başlandı. Namaz saatleri haricindeyse<br />

dini bir yapı olarak kullanılmaktan çok bilim<br />

adamlarının eğitim verdiği bir yer halini de alıyordu.<br />

Bunun için ise yapının içerisinde maksure<br />

adında 11 tane alan bulunuyor. Ancak 1<br />

Şubat 1935’te Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği<br />

emir ve verilen Bakanlar Kurulu kararıyla<br />

birlikte Ayasofya Camii, tüm turistlerin ziyaret<br />

edebileceği bir müze haline getirildi. Dolayısıyla,<br />

günümüzde Ayasofya müzesi ibadet yeri<br />

olarak kullanılamıyor.<br />

Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın başyapıtları<br />

arasında yer alan hatta dünyanın 8. harikası<br />

olarak gösterilen Ayasofya, sanat tarihi ve<br />

“<br />

mimari açıdan önemli bir üne sahip. Binanın<br />

dört tarafında 24 payanda bulunuyor. Bu payandaların<br />

bir kısmı Bizans Dönemi’nden kalma,<br />

bir kısmı ise Osmanlı Dönemi’ne ait.<br />

Bazı kaynaklarda<br />

dilek sütununda bulunan<br />

deliğin Roma<br />

Dönemi’nde yaşayan<br />

hastaların iyileşmesi<br />

için kullanıldığı yer<br />

almaktadır.<br />

“<br />

Ayasofya içerisinde birçok büyük hat levhalar<br />

bulunuyor ve bunlar İslam Dünyası’nın en büyük<br />

hat levhaları olarak yerini alıyor. Bu çarpıcı<br />

levhalar ana mekanın duvarlarında asılmış<br />

ve Sultan Abdülmecid(1839-1861) döneminde<br />

yaşayan en ünlü hattat Kadıasker Mustafa<br />

İzzet Efendi’ye yazdırılmış. Ayrıca müzede<br />

bulunan çiniler incelendiğinde<br />

Türk<br />

çini sanatının çok<br />

üst noktalarda olduğunu<br />

görebilirsiniz.<br />

Yine müze içerisindeki<br />

Sultan I. Mahmut<br />

Kütüphanesi’nde<br />

bulunan İznik ve<br />

Kütahya çinileri dönemin<br />

ve günümüzün<br />

başarılı çinileri<br />

arasında yer alıyor. I Mahmut Kütüphanesi,<br />

müzenin en önemli yapılarından biri.<br />

Özellikle çok dikkat çeken, tarih olarak Helenistik<br />

Dönem’de yapılmış olan 2 adet küp<br />

bulunuyor. Bu küpler, Ayasofya’ya Sultan III.<br />

Murat Dönemi’nde Bergama antik şehrinden<br />

getirilmiş.<br />

Türkiye sınırları içerisinde görüp görebileceğiniz<br />

mimari açıdan ilginç bir yapıya sahip<br />

olan ve gelen ziyaretçileri görkemiyle büyüleyen<br />

Ayasofya, İstanbul’da gezilecek yerler<br />

listesinde ilk sırada yer almaktadır. Göz alıcı<br />

desenlerle bezeli olan süslemeleri ve Bizans<br />

mimarisinden izler taşımasıyla içine girdiğiniz<br />

andan itibaren tarihin leziz kokusu burnunuza<br />

geliyor. Zaman içerisinde bazı sebeplerden<br />

ötürü zarar görmüş olmasına rağmen<br />

ihtişamını koruyor. Tarihi ve mimari açıdan<br />

büyük bir öneme sahip olan Ayasofya mirasını<br />

mutlaka keşfetmelisiniz.<br />

Eşsiz süslemeleri, mimarisi, çinileri, mozaikleriyle<br />

İstanbul’a gelen tüm yabancı turistlerin<br />

ilgi odağı olan Ayasofya’da İsa ile Tanrı’nın aynı<br />

olmadığını anlatan bazı motifler bulunuyor.<br />

Bu durum da o zamanın koşulları için büyük<br />

bir reform niteliğinde aslında.<br />

Müze içerisinde yer alan en ilginç yapı da ortası<br />

oyulmuş bronz bir sütun. Dilek sütunu ya<br />

da terleyen sütun adı verilen bu yapı efsaneye<br />

göre tüm dertlere deva olma özelliğini taşıyor.<br />

Bu mermer sütuna tüm ziyaretçiler büyük<br />

ilgi gösteriyor. Yapının kuzeybatı yönünde<br />

bulunan bu taşın alt kısmı bakır metalle kaplı<br />

olmakla birlikte üzerinde bir delik var ve bu<br />

oyuk kısım daima nemli. Bu yüzden halk arasında<br />

terleyen sütun deniliyor. Hatta bir rivayete<br />

göre elleri çok terleyen insanlar parmaklarını<br />

bu deliğin içine sokarlarsa ellerindeki bu<br />

aşırı terlemenin geçtiği düşünülüyor. Bazı kaynaklarda<br />

ise bu deliğin Roma Dönemi’nde yaşayan<br />

hastaların iyileşmesi için kullanıldığı yer<br />

almakta. Eğer<br />

şu an Ayasofya<br />

Müzesi’ni ziyaret<br />

etme imkanı<br />

bulur da giderseniz<br />

o sütunun<br />

“<br />

Ayasofya sadece<br />

Türkiye’nin değil,<br />

dünyanın başyapıtları<br />

arasında yerini alıyor.<br />

önünde uzun<br />

bir kuyruk olduğunu<br />

görebilirsiniz.<br />

Peki insanlar neden bu yapının önünde<br />

kuyruk oluşturuyorlar? Günümüzdeki rivayete<br />

göre de bir kişi mermer sütunda bulunan deliğe<br />

baş parmağını sokup bir tam tur attırırsa ve<br />

o esnada bir dilek dilerse, dileği gerçek oluyor.<br />

Ayasofya tüm güzellikleriyle, en başta tarihin<br />

sonra da İstanbul’un en renkli motiflerinden<br />

biridir. İçine girip de hayran kalmamanın<br />

mümkün olmadığı bu yapının her yerinde sizi<br />

içine çekip geçmişe götürecek izler bulabilirsiniz.<br />

Gizemli yılların yaşanmışlığı ile çeşitli imparatorluklara<br />

yaptığı ev sahipliğiyle sizi uzak<br />

diyarlara götürür sanki oraya aitmişsiniz gibi..<br />

“<br />

74 75

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!