Toraks Bülteni - Aralık 2011
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Görüş<br />
<strong>Toraks</strong> <strong>Bülteni</strong><br />
<strong>Toraks</strong> <strong>Bülteni</strong><br />
Performans...<br />
lere, aile hekimine, kurum hekimine<br />
gidecek hastaya da, muayenehanede<br />
muayene olmak isteyen hastaya da<br />
saygı gösterilmelidir. Hastanın hekimini<br />
seçme hakkı engellenmemelidir.<br />
Muayenehane açmak, her türlü işyeri<br />
açılması gibi anayasal bir haktır. Bugün<br />
Sağlık Bakanlığı baskı ile muayenehanelerin<br />
çoğunu kapatmıştır, açık<br />
olan muayenehanelerden yapılması<br />
imkansız ve trajikomik taleplerde<br />
bulunulmaktadır. Muayenehane<br />
açılması uygun bulunmayan bir binada<br />
özel bir şirket veya bir avukat<br />
yazıhanesi çalışabilmekte veya konut<br />
olarak kullanılabilmektedir.<br />
YA TIP EĞİTİMİ, NASIL İYİ<br />
DOKTOR YETİŞECEK?<br />
Performans sistemi özellikle tıp eğitimini<br />
vurmaktadır. Öğrenciler ayrılan<br />
hocaları nedeniyle, asistanlar<br />
layıkıyla rotasyon yapamadıkları için<br />
eğitimleri aksamaktadır. Bütün eğitim<br />
hastanelerinde olmadığını ümit<br />
ettiğim ama duyduğum kadarıyla,<br />
bölümlerinin performanslarının etkilenmemesi<br />
için bazı yerler, asistan<br />
rotasyona gelmeden de belge verir<br />
hale gelmiş. Herhalde bu durumu<br />
bildiğinden Bakanlık birçok ihtisasın<br />
sürelerini kısalttı. Göğüs Hastalıkları<br />
da bu furyada 5 yıldan 4 yıla indi,<br />
bunun sonu yok ki. Birkaç yıl önce<br />
Mısır’da Göğüs Hastalıkları ihtisası<br />
sadece 4 aydı. Yeter mi, demek istenirse<br />
yetiyor! Bu arada henüz yolda<br />
olan yabancı doktor arkadaşları da<br />
geldiklerinde göreceğiz.<br />
DOKTOR MAAŞLARI DÜŞÜK<br />
OLSUN, HERKES HOCA<br />
OLABİLİR<br />
Yine anlaşılması zor olan başka bir<br />
konu da, muayenehane hakkını kısıtlayıp<br />
kaldırmaya çalışırken, özel hastanelerde<br />
çalışan doktorların maaşlarının<br />
da azaltmaya çalışılması. Her<br />
konuda liberal ekonomi diyorken,<br />
neden konu doktor maaşları gelince<br />
eski Sovyetik mantıkla düşünüyorsunuz?<br />
Her gün yeterli tesis ve akademik<br />
kadrosu olmadan onlarca üniversite<br />
ve fakülte kurulmasına izin<br />
veriyorsunuz, buralara hoca olmadan<br />
öğrenci alıyorsunuz, hocalığı ucuzlatıp<br />
hak etmeyen kişilere (kanuni<br />
olabilir ama gönüllerde meşru<br />
olmayan biçimde) akademik<br />
kadrolar yaratıyorsunuz. Bir çok kişi<br />
üniversite dışında kendi işlerini yaparken,<br />
hiç ilgisiz bir ildeki bir tabela<br />
üniversitesinde kadro ve maaşları<br />
çalışıyor. Üniversite hocalığı böyle<br />
olmaz ki. Eski bir Cumhurbaşkanımızın<br />
doktoru olup, halen bir gazetede<br />
sağlık konuları yazarı olan bir meslekdaşımız,<br />
aynı yöntemle profesör<br />
olduğunda yer yerinden oynamıştı,<br />
şimdi bu adaletsizlikler epidemik<br />
halde. Hiç üniversitede çalışmadan<br />
ders vermeden hoca olunur mu? Buralardan<br />
yetişen öğrenciler nasıl nitelikli<br />
doktor olacak?<br />
Bütün bu sorunların çözümü baskıcı<br />
uygulamalar değildir. Doktorların<br />
ve hastaların düşüncesi alınmadan<br />
yapılan düzenlemeler, hem hastalarımızı<br />
hem de bizleri rahatsız etmektedir.<br />
Bakanımızın son dönemdeki çözümlerinden<br />
olan ambulans uçakla<br />
Avrupa’ya hasta gönderme<br />
fikrini son derece popülist ve incitici<br />
buluyorum. Bakanın bu söyleminden<br />
sonra günlük eforumuzun bir kısmını<br />
da, bu hakkı talep eden hastalarımıza<br />
ayırmak, onları ikna etmek durumda<br />
kaldık. Yine bu konuyla ilintili olarak<br />
neden acaba önceden olmayan, doktor<br />
dövülme olayları gündelik vaka-i<br />
adiye haline geldi? Amacını aşan<br />
orantısız suçlama ve değerlendirmeler<br />
her geçen gün meslekdaşlarımıza<br />
şiddeti arttırmaktadır. Hastalarımız<br />
karşılarında sadece bizleri gördüğünden,<br />
her konunun sorumluluğunu da<br />
faturasını da bize yüklemektedir.<br />
Son günlerde bizleri üzen bir diğer<br />
konu da, Bakanlığınızın üniversite<br />
hastanelerine el koyma hazırlığı yapmasıdır.<br />
Sağlık Bakanlığının “kar<br />
amacıyla” üniversite hastanesine<br />
el koyup işletmesi bilimi öldürür,<br />
hizmeti bozar. Kaliteli sağlık hizmetinin<br />
nedeni; bilim ve istekle<br />
çalışan personeldir. Bu şevk ve<br />
bilim ortamı kırıldı mı, hiçbir<br />
şey eskisi gibi olmaz. Bu nedenle,<br />
üniversite hastanesinin bir ticarethane<br />
mantığı ile işletilmesi yanlıştır.<br />
Üniversite hocaları çok zor yetişen kişilerdir,<br />
öyle zannedildiği gibi hemen<br />
kendiliğinde hoca olunmaz. İnsana<br />
20-30 yılda ancak “hocam” denmeye<br />
başlanıyor. Üniversiteleri sıradanlaştırırsanız<br />
problem çözemezsiniz,<br />
kördüğüm haline getirirsiniz.<br />
SONUÇTA<br />
Ben kendim için sadece onurlu bir yaşam,<br />
mesleki birikim ve eğitime saygı<br />
istiyorum. “Dayatma” olmamalı, insanlar<br />
her şeyi konuşabilmeli. Bütün<br />
hastaneleri kontrol eden eski Sovyetik<br />
sistemden dünya sıyrılmaya çalışırken,<br />
neden biz üzerimize alalım?<br />
Tıp eğitimi iyi olsun, yetiştirdiğimiz<br />
öğrencilerimizden bir sürü Münci<br />
Kalaycıoğlu, Gazi Yaşargil, Refik Saydam,<br />
Hulusi Behçet, İzzettin Barış’lar<br />
yetişsin, bunlar sadece Türkiye’ye<br />
değil,dünyanın her yerine yayılıp ülkemizi<br />
temsil etsinler. Bizler de hastalandığımızda<br />
gönül huzuru ile kendimizi<br />
onlara emanet edebilelim.<br />
Her tür olumsuzluğa rağmen yine de<br />
eğitim, araştırma ve sağlık hizmetini<br />
sürdüren meslekdaşlarıma da bu vesileyle<br />
binlerce kez teşekkür ederim…<br />
İçinde bulunduğumuz durumun vahametine<br />
rağmen hala bu hizmetleri<br />
sürdürülebiliyorlar.<br />
Bu bilgilendirmeyi, kişisel olarak<br />
sağlık alanında yaşanan sorunların<br />
önemli bir boyuta ulaşması nedeniyle<br />
yapmak zorunda hissettim.<br />
Dr. Ahmet Uğur Demir<br />
TTD Üyesi<br />
ademir68@gmail.com<br />
Performans, Etik ve Biz<br />
Yakın zamanda (22.07.<strong>2011</strong>) Radikal<br />
Gazetesi’nde performans sisteminin<br />
çarpıklıkları ile ilgili bir yazı yayımlandı<br />
(1). Siteden bu yazı duyuruldu.<br />
Bu konu ile ilgili dikkatimi çeken şeyleri<br />
paylaşmak istedim.<br />
Haberin ve Yorumun Metalaşması<br />
Süreci: Kararlı bir hekim<br />
kitlesinin büyük yürüyüşü (13 Mart<br />
<strong>2011</strong>) medya tarafından görmezden<br />
gelindi. İlginç bir tesadüf aynı güne<br />
denk getirilen basın çalışanlarının<br />
eylemiydi. Sonrasında da başka sıcak<br />
gündem maddeleri belirdi (birinci<br />
sayfalaşan ikinci sayfa haberleri…).<br />
Herbert Marcuse “Tek-Boyutlu İnsan”<br />
kitabında bunu da kastediyor<br />
muydu bilemeyiz, ama görünen kaç<br />
sütun, kaç manşet ve kaç dakikayı<br />
dolduran medyanın güncelliğe tek<br />
boyutlu bir zenginlik içinden bakması<br />
ve sunması.<br />
Güç ilişkilerine tabi olan, dolaylı olsa<br />
da güç sahibinin (iktidarın) bakışını<br />
simgeleyen medya anlaşılabilir nedenlerle<br />
ciddiye alınıyor. Burada bir<br />
parantez açmak gerekli. Büyük yürüyüşe<br />
katılanların önemli bir bölümünün<br />
kafasında böyle bir beklenti<br />
(“Televizyonda, ana akım medyada<br />
yayımlanırız, söz ederler…”) vardı<br />
demek çok yanlış olmaz sanırım. Bu<br />
haksız bir beklenti değilse de sistemin<br />
iç işleyişini görmezden gelen bir<br />
naifliğe sahip. Diğer taraftan, medyanın<br />
kendisini ne kadar ciddiye aldığı<br />
tartışılır. Örnek olsun, yazılı görsel<br />
basını da içeren son tutuklamalardan<br />
sonra “muhabirlik yapma yasağı”<br />
gibi bir cezadan da söz edilirken<br />
“tutuklu gazete” gibi her şeyden öte<br />
sembolik bir çıkış gerçekleşti. Ana<br />
akım medya bunu ek olarak vermeyi<br />
düşünmedi bile…<br />
Etik: Yine medyadan yine<br />
sembolik bir olaya bakalım:<br />
1 Temmuz <strong>2011</strong> tarihli<br />
Radikal Gazetesi, 29 Haziran<br />
<strong>2011</strong> günü hayatını<br />
kaybeden yazar ve şair,<br />
Hulki Aktunç’un ölüm haberini,<br />
“Argonun şairi ‘mortu çekti’”<br />
başlığıyla ilk sayfasından duyurdu.<br />
Bu durum tepkilere neden oldu.<br />
Radikal’in başlığını “hakaret” olarak<br />
görenler, Facebook’ta “Radikal Gazetesi<br />
Hulki Aktunç’tan Özür Dilesin<br />
Diyenler” adıyla bir grup kurdu.<br />
“Mortu çekmek” sözünün hakaret olduğunu<br />
hatırlatan şair küçük İskender,<br />
“Aynı zamanda Hulki Bey argo<br />
şiir hiç yazmadı ki ‘argonun şairi’<br />
diye anılsın. Kendisi sadece Argo<br />
Sözlüğü diye çok büyük bir çalışma<br />
yaptı. Kendisini hiç tanımadıkları<br />
da ortaya çıktı. İki ayıp var ortada<br />
aslında. Küçücük bir özür yayımlasalar<br />
konu kapanacak aslında” dedi.<br />
Etiği hatırlatmak -muarızlarının en<br />
hafif deyimiyle “argonun şairi” diyebilecekleri-<br />
bir şairden geldi.<br />
Yazıda ve sürecin anlatımda eksik<br />
olan da burada bir yerlerde gizli belki<br />
(1). Sorun yumağına, yukarıdakine<br />
benzer bir izlekten, etiğe ilişkin gerekliliklerden<br />
bakılabilir.<br />
98 <strong>Aralık</strong> <strong>2011</strong> <strong>Aralık</strong> <strong>2011</strong> 99