04.09.2015 Views

SEMPOZYUMU

OBS-HKU

OBS-HKU

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

A.F. RASMUSSEN: Suriye’de bazı özel durumları dikkate almak<br />

gerekir. Bir Bosna çözümünü Suriye’de geçerli kılabilmek için,<br />

hiç kuşku yok ki uluslararası barış gücüne ihtiyacımız olacaktır.<br />

Bosna’da bir çözüm için, ilk başta NATO liderliğinde, 20 bin<br />

kişilik bir barış gücü Bosna’ya gönderildi. Şimdi Suriye için askeri<br />

zorluklar daha büyük olacaktır. Bölgedeki ülkelerin son derece<br />

önemli bir rol oynaması gerekir bu açıdan. Türkiye gibi ülkelerin<br />

gerçekten oraya bir barış gücü, bir askeri güç göndermeleri<br />

gerekmektedir.<br />

Moderatör Murat AKGÜN: Türkiye kaçınılmaz olarak bir “rolmodel”<br />

ülke konumundadır. Fakat geçmişte Türkiye Suriye’ye<br />

yönelik çok aktif politika izlediğinde de, bu defa Suriye’nin<br />

içişlerine karışmak ile suçlandı. Şimdi bu nasıl bir dengedir ki,<br />

Türkiye hem “rol-model” olacak, (bölgedeki ülkelerin) hem<br />

de içişlerine karışmakla suçlanacak? Sayın KURTULMUŞ,<br />

Türkiye’nin bu “rol-model” durumunu siz bir hükümet görevlisi<br />

olarak nasıl yorumluyorsunuz?<br />

Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ: Bu bölgede halkların bir<br />

geçmişi vardır. Suriye, Irak gibi veya Sünniler, Museviler, Aleviler,<br />

Kürtler ve Türkmenler dediğimiz unsurlar tesadüfen bir araya<br />

gelip yeni karşılaşmış değillerdir. Biz tarih boyunca uzun yıllar<br />

bir arada yaşadık. Bu bölgenin Müslüman, Gayrimüslim ve<br />

bütün etnik unsurlarıyla bir aradaydık. Şimdi bu bölgede barışı<br />

getirebilmek için gerçekten bir perspektifimizin olması lazım.<br />

Bizim perspektifimiz şudur; bizim bu bölge insanları arasındaki<br />

ortak coğrafya üzerinde durmamız gerekiyor. Bu zamana<br />

kadar Ortadoğu’da, Osmanlı barışı bütün mezhepleri de içinde<br />

barındırarak bölgeye hakim oldu. Eğer hegemonya üzerinden,<br />

yani güçlü olanın hakim olduğu sistem üzerinden barışı sağlamaya<br />

kalkarsanız, barışı sağlayamazsınız. Kaddafi rejimi halkına o kadar<br />

zulüm yaparken hür dünya neredeydi? Veya Mübarek rejimi<br />

halkına eziyet ederken, arkasını İsrail’e, ABD’ye yaslamışken, hür<br />

dünya niye sesini çıkarmadı? Dolayısıyla bu mandacı rejimler,<br />

Soğuk Savaş’tan sonraki rejimler, halkıyla irtibatı olmayan<br />

diktatörlerin olması, bugünkü kavganın temel nedenlerindendir.<br />

Ayrıca Arap Baharı’nın ortaya çıkaran temel neden de şudur;<br />

özellikle Fas’tan Endonezya’ya kadar, Yemen’den Suriye’ye kadar<br />

olan bütün Arap coğrafyasında halklar; haksızlıkların, rüşvetlerin,<br />

zulümlerin içine girmiş olan o rejimlerden, o insanlardan nefret<br />

ediyorlardı. Genç kitleler siyasi sürece katılmak istiyorlardı. Genç<br />

kitleler istikballerini aramak istiyorlardı. Bunun karşılığında<br />

hem ülkelerinin geleceğine katkıda bulunmak hem de bunu<br />

karşılığında teminat almak istiyorlardı.<br />

Arap Baharı denen şeyin başlangıcı budur. Ama bu talep ciddi<br />

bir şekilde karşılanmadı ve bir kenarda duruyor. Dolayısıyla bu<br />

da bugünkü karışıklıkların önemli nedenlerinden birisidir. Diğer<br />

nedeni ise, İsrail politikalarıdır. Bunu da görmeden, Ortadoğu’da<br />

barışı sağlayacak bir perspektife sahip olmamız beklenmemektedir.<br />

İsrail I.Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde oluşmaya başladı.<br />

II.Dünya Savaşı’ndan sonra bir tüp bebek olarak suni yollarla bir<br />

devlet oldu. İsrail devleti hükümeti sürekli saldırgan ve genişlemeci<br />

tavırlarını sürdürdü. Kendisine kuruluşunda bırakılan toprakları<br />

değil, (Ortadoğu’da) geniş (bir) coğrafyayı kendi hakimiyeti altına<br />

almayı temel hedefi olarak gördü. Ayrıca Müslümanlara yapılan<br />

zulümlerin, İslami mimarilere olan saldırıların da, Ortadoğu’da<br />

barışı önleyen en önemli nedenlerden birisi olduğu kanısındayım.<br />

Bütün bu sebepleri biraraya getirdiğimizde; Yahudisi, Hıristiyanı,<br />

Müslümanı birarada yaşamış olan bölge halkları maalesef<br />

uzunca bir süredir çatışmaların içerisinde ve hep farklı ayniyetler<br />

üzerinden yeni bir kimlik oluşturabilme telaşı içerisindedirler.<br />

Hür dünya, gelişmiş dünya, demokratik dünya bu anlamda<br />

yeterince destek verdi diyemeyiz. Türkiye’de bu konuda rol<br />

model oldu mu? Türkiye’nin bir ilham kaynağı olduğu oldukça<br />

açıktır. Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarını koruyarak ilham<br />

kaynağı olmaya devam edecektir. Ayrıca Türkiye’nin en önemli<br />

başarılarından birisi şudur: Türkiye demokratik çalışmalarından<br />

birini başaramasaydı, Türkiye’deki değişim süreçleri de Mısır’dan,<br />

Suriye’den farklı olmazdı.<br />

Moderatör Murat AKGÜN: Türkiye’nin uzun zamandır Suriye<br />

sınırında bir tampon bölge oluşturma talebi var. Bu isteğin<br />

iki ayağını görebiliriz; birincisi güvenlik gerekçesiyle. Çünkü<br />

hemen sınırımızın diğer tarafında çok şiddetli çatışmalar var ve<br />

bombalar Türk toprağına düşüyor. Zaman zaman hayatını yitiren<br />

vatandaşlarımız oldu. Hayatın felce uğraması söz konusudur.<br />

Diğer taraftan göç dalgası, Türkiye’de şu anda 1.7 milyon göçmen<br />

var ve şu anda Halep kenti de rejimin elinden düşerse, 100<br />

binlerle tahmin edilen bir göç dalgası bekleniyor. Yani neden<br />

o insanları belirli yerde karşılayıp tutmaya yönelik bir tampon<br />

bölge oluşturulmuyor? Sayın RASMUSSEN görev yaptığınız<br />

NATO’daki tecrübelerinize dayanarak bunu bize izah edebilir<br />

misiniz?<br />

A.F.RASMUSSEN: Türkiye’nin tampon bölge talebinin<br />

farkındayım tabiiki. Suriye topraklarında bir tampon bölge<br />

oluşumu, Suriye’nin bazı bölgelerini işgal etmeye denk olacaktır.<br />

BM mandası yok tabii bunu yapmak için. Bir sonraki soru da şu;<br />

kim bunu (tampon bölge kararını) uygulayacak? Tabiiki böyle bir<br />

tampon bölge için,karada asker gerekecek. Tampon bölge, bir hava<br />

operasyonuyla, tek başına oluşturulamaz. Bu yüzden, bu bayağı<br />

kapsamlı bir askeri operasyon gerektirmektedir. Uluslararası<br />

toplum tampon bölge oluşturma konusunda, bu yüzden isteksiz<br />

kaldı diye düşünüyorum.<br />

Moderatör Murat AKGÜN: Geçmişte Irak operasyonu bir<br />

şüphe üzerine yapılırken bu kadar ince elenip sık dokunmamıştı.<br />

Sayın KURTULMUŞ ne dersiniz, bu bir ikilem mi? Ayrıca Halep<br />

düşerse, oradan on binlerce insan gelirse biz yine kabul edecek<br />

miyiz? Ama Türkiye’nin de bir kapasitesi var. Çok iyi bir ekonomisi<br />

de yok. Hazırlıklarımız nelerdir?<br />

kalmec.hku.edu.tr<br />

19

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!