04.09.2015 Views

SEMPOZYUMU

OBS-HKU

OBS-HKU

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Tekrar üzerinden geçecek olursak bir meşrutiyet krizi olduğu<br />

zaman, sınır bütünlüğü krizi olduğu zaman, kimlik krizi olduğu<br />

zaman ve ulus devlet krizi olduğu zaman bu rolü kim oynayacak?<br />

Şu anda Suudi Arabistan muhalefetin bazı kısımlarını destekliyor<br />

aynı zamanda IŞİD gruplarının da bir kısmını destekliyorlar.<br />

Katar da aynı şeyi yapıyor. Sunni ve Arap dünyasının bir kısmı<br />

bu savaşı solluyor. İran Hizbullahı destekliyor. Suriye hükümetini<br />

destekliyor. Batı ise seyrediyor. Bu durumdan memnun,<br />

çünkü ABD’nin yaptığı silahları alıyorlar ve diğer taraftan İran’ı<br />

zayıflatıyorlar bu da problem olan El-Kaideyi zayıflatıyor. Bütün<br />

Avrupa’da Arap olmayan teröristleri getiriyorlar ve Suriye’ye<br />

sokup çıkarmadıklarından emin oluyorlar sonra orada ölebilirsin<br />

diyorlar.<br />

Türkiye doğal lider olarak bu rolü oynayabilir. Çünkü Avrupalılarda<br />

da olan modele sahip, sanayisi gelişmiş, harika bir eğitim sistemine<br />

sahiptir. Bugünkü gördüğümüz gibi modernizasyon süreci ki o<br />

bizde yok, yerel hegemonya gücü ile bir denge kurabiliyor ve bu<br />

savaşa katılmıyor. Halbuki Suudi Arabistan ve İran müdahale edip,<br />

bölgedeki değişik güçleri bir araya getirebilir ve yerel öğeleri bir<br />

araya getirebilirse Lübnan modeli uygulanabilir bir çözüm olabilir.<br />

Bu bölgedekiler bu entegrasyonun uzun dönemde işleyeceğini<br />

anlamalıdır.<br />

NATO Eski Genel Sekreterinin de bahsettiği güçlerin<br />

ayrışmasında, hukuki yasama- yürütme-yargı aynı zamanda gücü,<br />

tabiiki güç paylaşım anlaşmasında dikkate almalıdır. En önemlisi<br />

de ekonomik kalkınma, ekonomik kalkınma yokluğu yüzünden<br />

zaten değişik organizasyonlara katıldı. İnsanlar bir işim yoksa<br />

gidip savaşayım düşüncesindeler. Bu yüzden Arap Baharı Arap<br />

kabusuna dönüştü. Gerçek ekonomik kalkınma olmaksızın<br />

ve bütün toplumun entegrasyonu olmazsa ilerleyemeyiz.<br />

Benim önerim kesinlikle Arap sorunun ‘Lübnanlaştırılması’ bu<br />

hegemonya güçlü bunu yapabiliriz.<br />

Moderatör Prof. Dr. M.Yavuz COŞKUN: Uluslararası ilişkiler<br />

olarak Ortadoğu’da mezhep çatışmaları, diğer yeni bazı oluşumlar<br />

IŞİD gibi yapay bir şey mi? Yoksa üretilmiş bir şey mi? Batı mı<br />

üretti? Yani bütün bunları da ele alan bir cevap bekliyoruz. Aslında<br />

bir de Ortadoğu halkları dedik, Arap Baharı mı Arap kabusu mu,<br />

nasıl oldu bu iş? Bahar diye başladı, kimi yerde son bahar oldu.<br />

Arap toplumunun ortak olarak tutunabileceği bir referans, bir<br />

sözleşme gerekir. Şimdi dördüncü konuşmacımız Sayın Yrd.Doç.<br />

Dr. Süleyman ELİK, söz sizde.<br />

Yrd. Doç. Dr. Süleyman ELİK<br />

Medeniyet Üniversitesi / İstanbul<br />

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Lisans, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümünden<br />

Yüksek Lisans, University of Durham’den uluslararası ilişkiler konusunda Doktora<br />

derecesine sahiptir. Halen Medeniyet Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler konusunda<br />

ders vermektedir. Elik’in yayınlanmış çok sayıda makalesi bulunmaktadır.<br />

Yrd. Doç. Dr. Süleyman ELİK: Türkiye ve İran üzerinden,<br />

orta ölçekli güçlerin yapabilecekleri ya da ittifak oluşturup<br />

oluşturamayacakları, tehdit algılamaları gibi konuları işledim. Bir<br />

de Suriye krizinin etkilerini ele aldım.<br />

İlk olarak bütün dünyada olan yani şu anda olan vakıaları analiz<br />

edebilmek için öncelikli olarak uluslararası sistem denilen<br />

şeyin ne olduğunu algılamak gerekiyor. Bu nasıl doğmuş, nasıl<br />

gelişmiş ve bizi nasıl etkiliyor? Bugün halihazırda fonksiyonel<br />

olarak bizimde itaat etmek zorunda olduğumuz gerçekliklerle<br />

karşı karşıyayız. Avrupa da Aydınlanma Çağı ile beraber iki<br />

tartışma oluştu. Bunlardan birisi Ulus-Devlet sistemi diğeri de<br />

Cumhuriyetçilik tartışmasıydı. II.Dünya Savaşı bu Ulus-Devlet<br />

inşasıyla sonuçlandı. Dolayısıyla bütün devletlerin ulus-devlet<br />

kategorisinde değerlendirmek gerekiyor.<br />

Uluslararası ilişkilerde genelde kuramları veya uluslararası<br />

ilişkiciler temel anlamda dünyada ‘biz barışı nasıl sağlarız?’<br />

sorusuna cevap ararız ama hegemonik teoriler bunun tam<br />

tersidir. Maaselefki uygulanan da budur. Dolayısıyla Spykman’ın<br />

kullandığı ‘kenar kuşak’ teorisi kuramına göre; biz Bağdat<br />

Paktı ve sentoyu oluşturduk. Bu bağlamda Türkiye ve İran’ın<br />

işbirlikleri söz konusu tamamen Batı çıkarlarını korumak amaçlı<br />

çıkarılmış yapılardır. Bir de ‘peri-peri paktı’ oluşturduk. 1958<br />

yılında bu anlaşma İran- Türkiye, Etiyopya ve İsrail ile yapılan<br />

gizli askeri anlaşmamızdır. Soğuk Savaş döneminde uluslararası<br />

sistemin yapılanmasında etkin olan bir yeni dönem başlıyor ki<br />

buna dikonalizyon diyoruz. Bu dönemde artık manda devleti<br />

statüsünde yani a-b-c kategorisindeki devletlerin artık millileşme<br />

dönemidir ki bu dönem yeni bir milliyetçilik akımı başlamıştır.<br />

Bu Ortadoğu ülkeleri ve Afrika ülkeleri buna dahildir. Yani ulusdevletleşme<br />

ve kapitalizme seküler ahlaklaşma gibi şeylerle<br />

bunu tanımlayabiliriz. Soğuk Savaş bittikten sonra yeni bir<br />

dönem başlıyor. Bu dönem Ahlaki Uluslararası sistem dediğimiz<br />

kalmec.hku.edu.tr<br />

49

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!