19.09.2015 Views

Hedefimiz Günü gören yarını düşünen genç

Camia 4 - IGMG

Camia 4 - IGMG

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Gemeinschaft. Community. Communauté. İslam Toplumu Millî Görüş » www.igmg.de<br />

16 Kasım 2012 — Sayı 4<br />

Aile<br />

Camilerimiz<br />

Hayatın İçinden<br />

Evimizde biri mi var (?)<br />

Hollanda Rotterdam<br />

Hicretin hatırlattıkları<br />

İskender Paşa Camii<br />

s. 08 s. 10 s. 12<br />

IGMG<br />

Genel<br />

Sekreterimiz<br />

Oğuz üçüncü İle<br />

Röportaj<br />

s. 18<br />

<strong>Hedefimiz</strong>: <strong>Günü</strong> <strong>gören</strong>,<br />

<strong>yarını</strong> <strong>düşünen</strong> <strong>genç</strong><br />

“Dünü bilen, günü <strong>gören</strong>, <strong>yarını</strong> <strong>düşünen</strong> <strong>genç</strong>lik” sloganıyla düzenlenen<br />

İslam Toplumu Millî Görüş Gençlik Teşkilatı İdareciler <strong>Günü</strong>, 3<br />

Kasım’da Almanya’nın Hagen kentinde coşkulu bir kalabalığın katılımı<br />

ile gerçekleştirildi.<br />

İlhan Bilgü<br />

Fatih Demirtaş ile Mustafa Sağdıç’ın<br />

sunuculuğunu yaptığı İdareciler <strong>Günü</strong>’nde,<br />

Ağustos ayından itibaren görevi İsmail<br />

Karadöl’e devreden Gençlik Teşkilatı eski<br />

Başkanı Mesud Gülbahar başta olmak üzere,<br />

bölgelerde ve genel merkezde görevlerini<br />

yeni idarecilere devreden başkanlar ile idarecilere<br />

teşekkür plaketleri takdim edildi.<br />

Sanatçı Mustafa Cihat coşkun ezgileri ile,<br />

stand-up sanatçısı Recep Demirkaynak çeşitli<br />

parodi ve hicivleri ile İdareciler <strong>Günü</strong>’ne renk<br />

katarken, Genel Başkan Kemal Ergün, Gençlik<br />

Teşkilatı Başkanı İsmail Karadöl ve önceki<br />

Başkan Mesud Gülbahar birer konuşma yaptı.<br />

Avrupa’daki Müslümanların kalıcılıklarının<br />

farkında olduklarına dikkat çeken Kemal<br />

Ergün, bilhassa <strong>genç</strong> kuşağın, kendisini, ne<br />

sosyo-politik anlamda ne de fıkhî anlamda<br />

istisnai bir ortamda yaşayan özel bir grup<br />

olarak görmediğini, görmek istemediğini<br />

söylediği konuşmasında şunları söyledi: “Artık<br />

Avrupa’daki Müslüman <strong>genç</strong>lik kendisini<br />

ve dinlerini yabancı olarak algılamamaktadır.<br />

Aksine kendilerini içinde yaşadıkları toplumun<br />

bir parçası olarak görmekte ve İslamî bir<br />

cemaat olarak dinî ve kültürel zenginliklerini<br />

yaşamak, yaşatmak ve toplumla paylaşmak<br />

istemektedirler ki, doğru ve doğal olan da budur.<br />

Elbette çok kültürlü bir toplumda yaşamanın,<br />

farklı insanları tanımanın, farklı inanç<br />

ve kültürlerden insanlarla birlikte yaşamanın<br />

bizlere kattığı zenginlikler, tanıdığı imkanlar<br />

ve aynı zamanda bizlere yüklediği sorumluluklar<br />

vardır. Bu sorumluluklarımızın başında,<br />

kültürel farklılıkları, bir ayrışma ya da çatışma<br />

sebebi haline getirmemek, bizden farklı olanı<br />

ötekileştirmemek ve bunları yapmak isteyenlere<br />

fırsat vermemek gelmektedir.”<br />

s. 21<br />

Hizmet İçi<br />

Eğitim Okulu başladı<br />

İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim Başkanlığı ailelere, anne babalara,<br />

çocuklara ve bünyesinde hizmet veren eğitimcilere yönelik<br />

olarak hazırladığı “Hizmet İçi Eğitim Okulu”nu başlattı.<br />

İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim<br />

Başkanlığı’nın başlattığı “Hizmet İçi Eğitim<br />

Okulu” çalışması kapsamında 3-4 Kasım<br />

tarihlerinde tüm eğitmenlere yönelik olarak<br />

hazırlanan ilk seminer gerçekleştirildi. Seminerde<br />

“Hizmet İçi Eğitim Okulu” sistemini<br />

16 Kasım<br />

• Hannover - Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler konferansı,<br />

Konu: Arap Uyanışı ve Ortadoğu’nun Yeni Paradigmaları,<br />

Leibniz Üniversitesi Hannover, Sınıf E001, saat: 19:00<br />

17 Kasım<br />

• Hessen - Tefekkür Konferansı, Konu: Hicret, Mehrzweckhalle<br />

Nord, Schlossweg 10, 65451 Kelsterbach,<br />

Saat: 18:00<br />

• Köln – Kerpen Seminer, Konu: Yerel Politikanın Çalışması<br />

ve Entegresyon Bağlamındaki Önemi, IGMG<br />

Kerpen Camii, Sindorfer Str. 23, 50171 Kerpen, Saat:<br />

11:00 – 16:00<br />

17-18 Kasım<br />

• Güney Bavyera - Gençlik Teşkilatı Orta Öğretim Yatılı<br />

Eğitim Semineri (YES), Jugendherberge Mühldorf,<br />

Friedrich–Ludwig-Jahn- Str. 19, 84453 Mühldorf a. Inn<br />

Ajanda Notları<br />

anlatan Meryem Özmen, hizmet içi eğitimin<br />

amacının, teşkilatta idarecilerin ve görevlilerin<br />

hizmete yatkınlıklarını sağlamak, verimliklerini<br />

arttırmak ve idarecileri daha ileriki hizmetlere<br />

hazırlamak olduğunu kaydetti.<br />

Ajanda Notları<br />

s. 07<br />

18 Kasım<br />

• Viyana - Kadınlar Gençlik Teşkilatı Voleybol Turnuvası,<br />

Donauinsel 1, Schulschiff, 1210 Viyana<br />

19 Kasım<br />

• Viyana - Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birliği, Osmanlıca<br />

Kursu (Almanca), Rauchfangkehrergasse 36, 1150<br />

Viyana, Saat: 18:00 – 20:00<br />

22 Kasım<br />

• Viyana - Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birliği, Osmanlıca<br />

Kursu, (Türkçe), Rauchfangerkehrergasse 36, 1150<br />

Viyana, Saat: 19:00 – 21:00<br />

25 Kasım<br />

• Hannover - Garbsen Şubesi Aşure günü salon programı,<br />

Star Event Center - Alter Flughafen 11, 30179 Hannover,<br />

Saat:: 13:00<br />

30 Kasım<br />

Viyana - 22 şubede “Uzun camii geceleri” düzenlenecektir.


ve İslam düşmanlıǧına karşı çeşitlilik kültürünün<br />

“Hoşgörüsüzlük, ırkçılık, antisemitizm<br />

geliştirilmesiˮ konulu pankart yarışmasında<br />

üçüncülüğü elde eden afiş.


camia | 16 Kasım 2012<br />

|<br />

03<br />

Değerli<br />

Kardeşlerim<br />

İçindekiler<br />

Gündemden<br />

Fransa’da İslamofobi kök salıyor – S. 04<br />

Aşırı sağ terör güven sarsıyor – S. 04<br />

Bölgelerimizden<br />

“Başarının sırrı teşkilatlanmadadır” – S. 14<br />

Berlin’de çocuklar “Hayırda koştu” – S. 14<br />

Kurban Bayramı ve hac mevsimini geride<br />

bırakırken, hacılarımız da kutsal topraklardan<br />

döndüler. Allah’tan, kardeşlerimizin haclarını<br />

mebrur eylemesini niyaz ediyoruz. Ayrıca bu<br />

yıl düzenlenecek olan umre seferleri için tüm<br />

hazırlıkların tamamlandığını hatırlatmak istiyoruz.<br />

Bununla birlikte, geçen yıl Gençlik Teşkilatımızın<br />

öncülük ettiği “Gençlik Umreleri”nin<br />

devam etmesini ve bir gelenek haline gelmesini<br />

bekliyoruz. Bu konuda Gençlik Teşkilatımız,<br />

IGMG Hac-Umre ve Seyahat organizasyonumuz<br />

ile bir program hazırlayacaktır.<br />

Kasım ayı başında Gençlik Teşkilatımızın<br />

İdareciler <strong>Günü</strong>’nü gerçekleştirdik. Avrupa’nın<br />

hemen her yerinden 1500 gencimizin katıldığı<br />

bu gün gösteriyor ki, <strong>genç</strong>lik için yapılan her<br />

hizmet ve çalışma yerini ve değerini buluyor.<br />

Hem böyle bir günü organize ettiği hem de<br />

teşkilatımıza böyle <strong>genç</strong>ler kazandırdığı için<br />

Gençlik Teşkilatımızı kutluyorum. Görevini<br />

devreden Mesud Gülbahar’a teşekkür ederken,<br />

Gençlik Teşkilatı yeni Başkanımız İsmail<br />

Karadöl’ü ise tebrik ediyorum, Allah kendisine<br />

başarılar ihsan eylesin. Gençlik Teşkilatı<br />

Üniversiteliler Başkanlığı’nda da görev değişimi<br />

gerçekleşti. Uzun yıllar görevde bulunan<br />

Celal Tüter’in yerine Taner Doğan Üniversiteliler<br />

Başkanlığı’na getirildi. Celal Tüter’e yaptığı<br />

hizmetlerden dolayı teşekkür ederken, Taner<br />

Doğan’ı da tebrik ediyorum.<br />

Gençler bir toplum ve o toplumun geleceği<br />

için çok önemlidir. Bizler de “<strong>Günü</strong> <strong>gören</strong>,<br />

<strong>yarını</strong> <strong>düşünen</strong>” bir <strong>genç</strong>lik diyoruz. Bu hedefe<br />

ulaşabilmek için de <strong>genç</strong>lerimize önemli<br />

görevler düşüyor, onların İslam tarihini özümseyerek,<br />

günün şartlarında İslam’ın mesajını<br />

yaşamak ve yaşatmak anlamında çok ağır bir<br />

sorumlulukları olduğuna inanıyoruz. Allah’ın<br />

inayeti ile <strong>genç</strong>lerimizin bu ağır sorumluluğun<br />

üstesinden geleceğine olan inancımız ise<br />

tamdır.<br />

Değerli kardeşlerim! Geçen ayın sonunda<br />

Türkiye Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan<br />

Almanya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu<br />

ziyaret esnasında IGMG heyeti olarak kendisi<br />

ve heyetiyle Almanya’da yaşayan Müslümanların<br />

sorunlarıyla ilgili görüşmelerde bulunduk.<br />

Kendilerine, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza<br />

ve Müslümanların sorunlarının çözümünde<br />

gösterdiği yakın ilgiden dolayı teşekkür<br />

etmek istiyorum.<br />

Öte yandan 15 Kasım’da, 1434. Hicri<br />

Yılbaşı’nı idrak ettik. Tüm Müslümanların yeni<br />

yılını tebrik eder, bu yeni yılın barış ve kardeşlik<br />

anlayışının gelişmesine ve ümmet bilincinin<br />

pekişmesine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan<br />

niyaz ederim.<br />

Bir dahaki sayıda buluşmak duasıyla...<br />

Kemal Ergün<br />

Genel Merkezimizden<br />

Hepimiz barış elçisiyiz – S. 05<br />

Uganda’da üniversitelilere seminer – S. 05<br />

Üniversiteliler Başkanı Taner Doğan – S. 06<br />

Hacılarımız dönüyor – S. 06<br />

Hizmet içi eğitim okulu başladı – S. 07<br />

Aile<br />

Evimizde biri mi var (!) – S. 08 / 09<br />

Camilerimiz<br />

Rotterdam İskender Paşa Camii – S. 10 / 11<br />

Hayatın İçinden<br />

Gerçek hicret – S.12<br />

Hicretin hatırlattıkları – S. 12<br />

Fıkıh Köşesi / Âdâb-ı muaşeret – S. 13<br />

Impressum | Künye<br />

Herausgeber | Yayıncı<br />

IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V.<br />

İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018)<br />

Abteilung für Verbandskommunikation | Kurumsal İletişim Başkanlığı<br />

Mustafa Yeneroğlu (V. i. S. d. P.)<br />

Boschstr. 61-65 • D-50171 Kerpen<br />

T +49 2237 656-0 • F +49 2237 656-555 • www.igmg.de • camia@igmg.de<br />

Postanschrift | Adres<br />

camia • Merheimer Str. 229 • D-50733 Köln<br />

T +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21<br />

Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni<br />

İlknur Küçük<br />

Redaktionsleiter | Yazı İşleri Müdürü<br />

İlhan Bilgü<br />

Redaktion | Redaksiyon<br />

redaksiyon.camia@igmg.de<br />

T +49 221 942240-41/42/43 • F +49 221 942240-21<br />

Ilknur Küçük, Ilhan Bilgü, Rahime Söylemez<br />

Hessen’de seminerler – S. 14<br />

Bayramlaşma programları – S. 15<br />

Hasene<br />

Kurban kampanyası – S. 16<br />

Mercek Altında<br />

Oğuz Üçüncü ile röportaj – S. 18 / 19<br />

Genel Sekreterliğimizin çalışma alanları – S. 19<br />

Gençlik<br />

Ulustan Avrupa’ya ve benim vizyonum – S. 20<br />

Hessen Bölgesi 26 mezun verdi – S. 20<br />

Hamburg’da Fütüvvet Gençlik Programları – S. 20<br />

<strong>Hedefimiz</strong>: Yarını <strong>düşünen</strong> <strong>genç</strong> – S. 21<br />

Kültür ve Sanat – S. 22<br />

Fotoğraflarla Faaliyetler – S. 23<br />

Anzeigen | İlanlar<br />

ilanlar.camia@igmg.de • T +49 221 942240-41 • F +49 221 942240-21<br />

Werbung | Reklam<br />

reklam.camia@igmg.de • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21<br />

Distribution | Dağıtım<br />

dagitim.camia@igmg.de • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21<br />

Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı<br />

99names communication GmbH<br />

Merheimer Str. 229 • D-50733 Köln<br />

T +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21<br />

Auflage | Tiraj<br />

51.650<br />

Erscheint alle zwei Wochen Freitags.<br />

İki haftada bir cuma günleri yayınlanır.<br />

Im Auftrag der IGMG durch 99names communication GmbH erstellt.<br />

IGMG adına, 99names communication GmbH tarafından hazırlanmıştır.


04 | Gündemden<br />

camia | 16 Kasım 2012<br />

Fransa’da İslamofobi kök salıyor<br />

Fransız halkının İslam algısı giderek olumsuzlaşıyor.<br />

Halkın yüzde 43’ü, İslam dininin Fransız ulusal kimliğine bir tehdit oluşturduğu kanaatini taşıyor.<br />

Avrupa ülkelerinde giderek yaygınlaşan<br />

İslam düşmanlığı Fransa’da da kök salıyor.<br />

Fransız kamuoyu araştırma kuruluşu IFOP ile<br />

sağ eğilimli Le Figaro gazetesinin ortaklaşa<br />

düzenlediği bir kamuoyu araştırması Fransız<br />

toplumunun İslam ve<br />

Müslümanlar ile ilgili<br />

görüşlerinin önceki<br />

yıllara göre daha da<br />

olumsuzlaştığını ortaya<br />

koydu. “Fransa’da<br />

İslam Algısı (L’image<br />

de l’Islam en France)”<br />

başlıklı araştırmaya göre, halkın yüzde 43’ü<br />

İslam dininin Fransız ulusal kimliğine bir tehdit<br />

oluşturduğuna inanıyor. Araştırma sonuçlarını<br />

yayınlayan Le Figaro gazetesi durumu<br />

“Fransa’da İslam algısı giderek kötüleşiyor<br />

şeklinde değerlendirdi.<br />

Fransa’da bir taraftan, 732 yılında<br />

Şarlman’ın Müslümanlara galibiyetini ima<br />

eden ve adına “732 Generation Identity” (732<br />

Nesli Kimliği) denilen aşırı sağcı bir <strong>genç</strong>lik<br />

grubunun inşa halindeki camilere Poitiers’da<br />

saldırması gibi gelişmeler yaşanırken, diğer<br />

taraftan François Hollande yönetimi yeni<br />

camilerin inşa edilmesine ilkesel olarak karşı<br />

çıkmayacaklarını açıklıyor. Ancak, araştırmaya<br />

katılan Fransızların yüzde 60’ı ülkede<br />

İslam’ın etkisinin çok büyük olduğuna vurgu<br />

yapıyor. Bunun için de Fransızların yalnızca<br />

yüzde 17’si İslam’ın Fransız kültürünü zenginleştirdiğine<br />

inanıyor.<br />

Yeni camilerin inşa edilmesi konusunda<br />

da Fransız kamuoyu giderek daha da olumsuz<br />

görüşlere sahip oluyor. Bu araştırmaya<br />

göre yeni camilerin inşasına karşı olanların<br />

oranı iki yıl önce yüzde 30 iken şimdi bu oran<br />

yüzde 40’a çıkmış bulunuyor. Aynı şekilde<br />

kamusal alanda Müslüman kadınların tesettürlü<br />

bir şekilde bulunmalarına karşı çıkan<br />

Fransızların oranı giderek artıyor. 2010 yılında<br />

yüzde 59 oranında Müslüman kadınların kamusal<br />

alanda bulunmalarına karşı çıkılırken<br />

şimdi bu oran yüzde 63’e çıkmış durumda.<br />

Fransız halkının Müslümanların yerli<br />

topluma uyum sağlayamadığı<br />

yönündeki kanaat<br />

de giderek artıyor. Kamuoyu<br />

yoklamasında görüş<br />

açıklayanların üçte ikisi<br />

hem Fransız Müslümanların<br />

hem de Fransa’ya göç<br />

etmiş bulunan Müslümanların<br />

toplumsal entegrasyonu gerçekleştirmediğine<br />

inanıyor. Yüzde 68 oranındaki bir<br />

kesim Müslümanların entegre olmayı reddettiği<br />

kanaatine sahip iken, yarıya yakını da bu<br />

sonucun aşılmaz bir kültürel farklılıktan kaynaklandığını<br />

düşünüyor.<br />

Aşırı sağ terör güvenlik<br />

güçlerine olan güveni sarsıyor<br />

Bir yıl önce Almanya’da ortaya çıkarılan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) ile ilgili dava açıldı. Ancak, gelişmelerin kesin bir sonuca varamaması,<br />

güvenlik güçlerine olan inancı zedeliyor. Yapılan soruşturmalarda, örgütü savunucu tutumlara gidilmesi ise endişeleri artırıyor.<br />

İlhan Bilgü<br />

8’i Türk kökenli 10 kişiyi öldüren Nasyonal<br />

Sosyalist Yeraltı (NSU) ile olarak bir yıl<br />

sonra dava açıldı. Almanya’nın Münih kentindeki<br />

Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde açılan<br />

davada, örgütün ileri gelenlerinden Beate<br />

Zschäpe, aralarında bir de polis bulunan<br />

10 kişinin öldürülmesi olayında işbirlikçi olarak<br />

suçlanıyor. Almanya Federal Savcılığı,<br />

Beate Zschäpe’yi örgütün parasal kaynağını<br />

yönettiğini ve diğer suçluları koruduğunu<br />

iddia ediyor.<br />

Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü ile ilgili<br />

bilgilerin silinmesi skandalına bir yenisi daha<br />

eklendi. Yeni skandal Berlin Eyaleti Anayasayı<br />

Koruma Dairesi’nde yaşandı. Eyalet Anayasayı<br />

Koruma Dairesi, Federal Meclis’te<br />

oluşturulan araştırma komisyonunun istediği<br />

bilgileri vermeyerek geçtiğimiz Haziran<br />

ayında imha etmekle suçlandı. Konu ile ilgili<br />

olarak Berlin Eyalet Meclisi’nde milletvekillerinin<br />

sorularını cevaplayan İçişleri Bakanı<br />

Frank Henkel, imhalardan sorumlu olmadığını<br />

ileri sürerken, dosya imha meselesinin<br />

nasıl gerçekleştiğini<br />

de anlamadığını<br />

iddia etti. Dosya<br />

imha olayı ilk olarak<br />

Federal Anayasayı<br />

Koruma<br />

Dairesi’nde ortaya<br />

çıktı. Federal dairenin,<br />

NSU terör<br />

örgütünün açığa<br />

çıkarılmasından<br />

bir ay sonra yaklaşık<br />

200 sayfalık<br />

bilgi ve belgeyi<br />

bilgi koruma kanununu<br />

gerekçe<br />

göstererek silmesinin<br />

akabinde ise<br />

Thüringen Eyalet<br />

Anayasayı Koruma<br />

Dairesi’nin de<br />

Nisan ayında dosyaları<br />

sildiği ortya<br />

çıkmıştı. Her iki<br />

dairenin başkanı<br />

da olayın kamuoyuna<br />

yansıması<br />

sonunda istifa etmek<br />

zorunda kalmıştı.<br />

Bir tesadüf sonucu ortaya çıkarılan Nasyonal<br />

Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün<br />

cinayetleri ile ilgili bilgilerin imha edilmesi<br />

güvenlik güçlerine olan güveni sarsıyor.<br />

Bununla birlikte cinayetlerin işlendiği sırada<br />

ya cinayet mahallinde ya da oraya yakın bir<br />

yerlerde istihbaratla bir şekilde irtibatı bulunan<br />

kişilerin de bulunduğu ve Uwe Mundlos<br />

gibi teröristlerin Alman askeri istihbaratının<br />

(MAD) elemanı veya muhbiri olduğu yönündeki<br />

bilgiler Alman devletinin bu olaylarla<br />

ilgisi konusunda şüpheler oluşturmuştu.<br />

Bu gelişmeler üzerine Baden Württemberg<br />

Uyum Bakanı Bilkay Öney’in Almanya’da<br />

da Türkiye’de olduğu gibi bir derin devlet<br />

bulunabileceği yöndeki uyarıları ise büyük<br />

tepki görmüştü. Olayların ilk başladığı sırada,<br />

emniyet güçleri suçlu olarak kurbanların<br />

yakınlarını sorgulamış ve geçen Kasım ayına<br />

kadar onları hep zanlı olarak not etmişti.<br />

Davanın açıldığı gün Federal Almanya<br />

Meclisi’nde özel bir oturum yapıldı. Özel<br />

oturumda araştırma komisyonuna başkanlık<br />

eden SPD’li Sebastian Edathy soruşturma<br />

yapılırken bilgi ve belgelerin imha edilmesinin<br />

mazur görülmesine anlayış gösterilemeceğini<br />

bildirdi. Edathy “Kurban yakınları,<br />

bu dosyalar imha edilirken, olayın örtbas<br />

edilmeye çalışıldığını sormazlar mı?” dedi.<br />

Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich<br />

ise, aşırı sağ terör örgütü ile ilgili olarak güvenlik<br />

birimlerine getirilen eleştirilere cevap<br />

vermek yerine, bu soruşturma kapsamında<br />

400 memurun görevlendirildiğini söylemekle<br />

yetindi. Friedrich, “NSU olayı, aşırı sağ ile<br />

mücadele için yeni bir kararlılık oluşturdu”<br />

dedi<br />

Öte yandan 1985 yılında Hamburg’da aşırı<br />

sağcıların saldırısı sonu hayatını kaybeden<br />

Ramazan Avcı’nın adı Hamburg Belediyesi<br />

tarafından öldürüldüğü caddeye verilecek.


camia | 16 Kasım 2012 Genel Merkezimizden | 05<br />

Hepimiz barış elçisiyiz<br />

IGMG Genel Sekreterlik ve Kurumsal İletişim Başkanlığı Bölge Birim<br />

Başkanları Toplantısı’nda konuşan Kemal Ergün: “Bizler, hepimiz<br />

yeryüzünde barışın, adaletin temsil edilmesi için çalışıyoruz. Bu anlamda<br />

hepimiz barış elçileriyiz.”<br />

İlhan Bilgü<br />

IGMG Genel Sekreterlik ve Kurumsal İletişim<br />

Başkanlığı Bölge Birim Başkanları Toplantısı<br />

10-11 Kasım tarihlerinde Kerpen’de<br />

yapıldı. Bölgelerin tanıtma, basın-yayın ve dış<br />

ilişkiler başkanlarının iştirak ettiği toplantıya<br />

Genel Başkanımız Kemal Ergün de katıldı.<br />

Kemal Ergün bir selamlama konuşması yaparak,<br />

bu tür toplantıların teknik bir takip olmaktan<br />

ziyade Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.)<br />

ashabı ile yaptığı toplantılar gibi görülerek, bu<br />

minvalde önem verilmesini istedi. “Çünkü biz<br />

O’nun yolundan gidiyoruz. O, nasıl ki haftalık,<br />

aylık toplantılarını ashabı ile yapıyorsa biz<br />

de bir dinî cemaat olarak, O’nun yolundan<br />

gidenler olarak bu toplantıları aynı iştiyak ile<br />

sürdürmeliyiz. İşte o zaman bu toplantıların<br />

manevî gücü olur” diyen Kemal Ergün şöyle<br />

devam etti:<br />

“Bizler ‘emri bi’l-ma’ruf ve nehyi ani’lmünker’i<br />

daha nasıl güzel yapacağız, Allah<br />

Resûlü bunu nasıl yapmış ve biz bunun neresindeyiz<br />

meselesini konuşuyoruz. Her şeyimizin<br />

ölçüsü Efendimiz olduğuna ve O’nun<br />

yolu da her şeyi hikmet ile anlatmak olduğuna<br />

göre, bizler de daha hikmetli bir şekilde<br />

inancımızı nasıl anlatabilirizin mücadelesini<br />

vereceğiz. Bizler, hepimiz yeryüzünde barışın<br />

adaletin temsil edilmesi için çalışıyoruz. Bu<br />

anlamda hepimiz barış elçileriyiz. Bilelim ki,<br />

Efendimiz bir yere elçi gönderirken, o beldeyi<br />

çok iyi tanıyan ashabını görevlendirirdi.”<br />

Genel Sekreterlik ve Kurumsal İletişim<br />

Bölge Birim Başkanları Toplantısı’na IGMG<br />

Onursal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan<br />

da katılarak bir selamlama konuşması yaptı.<br />

Genel Sekreterimiz Oğuz Üçüncü ise, teşkilatın<br />

hizmetlerinin zaman zaman farklı alanlarda<br />

yoğunlaştığını ancak bir bütün olarak<br />

değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. “İnsani<br />

yardım çalışmalarına yoğunlaştık. Ama biz bir<br />

insani yardım kuruluşu değiliz” diyen Üçüncü,<br />

hac organizesini de seyehat acentası oldukları<br />

için yapmadıklarını söyledi. Üçüncü şunları<br />

söyledi: “Allah rızasını kazanmak için çalışan,<br />

Kur’an ve Sünnet’i rehber edinen, adaletsizliğin<br />

ortadan kaldırılması için gayret eden bir<br />

kurumuz. Bunun için, hacca gidenimiz, farklı<br />

bir Müslüman olarak geri dönmeli. Yardımlar<br />

için gidenler bir seyahat için değil, ümmetle<br />

bütünleşmek, dertleri ile dertlenmek ve karşılıklı<br />

tecrübe aktarmak için gitmeli.”<br />

Kurumsal İletişim Birim Başkanı Mustafa<br />

Yeneroğlu, Ekim 2011 tarihinde oluşturulmuş<br />

olan biriminin şimdiye kadar yapılan çalışmalarını<br />

takdim etti ve gelecek için yapılması<br />

planlanan projelerini anlattı. Yeneroğlu, “Davamızı<br />

iki günü birbirine eşit olan ziyandadır<br />

bilinci içerisinde tanıtmakla mükellefiz. Dolayısıyla<br />

her zaman mesajımızı yüksek bir idrak<br />

ve sadakatle en güzel bir biçimde takdim<br />

etme çabası içerisinde olmalıyız” dedi.<br />

Toplantıda Almanya’da gerçekleştirilen 3<br />

Ekim Açık Cami Günleri çalışmaları da değerlendirildi<br />

ve bölgelerin veya cemiyetlerin<br />

tecrübeleri aktarıldı. Kurumsal İletişim Başkanlığı<br />

bünyesinde yayınlanan Perspektif,<br />

Sabah Ülkesi ve camia gibi yayınlarla ilgili<br />

geniş bir değerlendirmenin yapıldığı iki günlük<br />

toplantıda bölge birim başkanlarının temennileri<br />

de alındı.<br />

IGMG sponsorluğunda Uganda’da<br />

üniversitelilere seminer<br />

IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı Uganda Muteesa 1. Royal<br />

Üniversitesi’nde “Barışı ve birlikteliği teşvik etmede ve terörizmi azaltmada<br />

dinin rolü” başlığı altında dinlerarası diaolog ana konulu bir seminerin<br />

sponsorluğunu üstlendi.<br />

İlknur Küçük<br />

Seminere farklı dinlere mensup öğrenciler katıldı<br />

Çalışmalarını sadece Avrupa ile sınırlamayan<br />

IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı,<br />

dünyanın diğer coğrafyalarında da hizmet sunuyor,<br />

verilen örnek hizmetlere destek oluyor.<br />

Bu çalışmalardan birine geçtiğimiz haftalarda<br />

Uganda’da bir yenisini daha ekleyen IGMG<br />

Sosyal Hizmetler Başkanlığı, 50 Katolik, Anglikan<br />

ve Müslüman gencin katıldığı bir seminer<br />

ve uygulama çalışmasına (workshop)<br />

sponsorluk yaparak destek oldu.<br />

Farklı dinlere, etnik kökenlere mensup<br />

dört binden fazla öğrenciye eğitim imkânı<br />

sunan Muteesa 1. Royal Üniversitesi’nde<br />

düzenlenen semineri “Interpro” adlı bir dernek<br />

organize etti. Interpro derneğinin kuruluş<br />

amacı; farklı dinlerden üniversiteli <strong>genç</strong>leri,<br />

akademik bir ortamda bir araya getirerek<br />

onlara dinler arasındaki farklılığı değil, ortak<br />

paydaları ve ortak değer yargılarını aktarmak<br />

böylelikle özellikle Uganda toplumunda yeniden<br />

kurulma mücadelesi verilen sosyal barış<br />

ve huzurun temin edilmesine yardımcı olarak,<br />

bu sayede global terrörizm ile de mücadele<br />

etmek.<br />

Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmalardan<br />

biri olan Muteesa 1. Royal Üniversitesi’ndeki<br />

sözkonusu seminerin onur<br />

konuğu Buganda Eyaleti Eğitim ve Spor<br />

Bakanlığı’ndan Ow’ekitiibwa Ahmed Lwasa<br />

olurken, bazı Müslüman ve Hristıyan kuruluşların<br />

temsilcileri ve öğrenci hareketlerine<br />

öncülük eden üniversite çalışanları da konuşmacı<br />

ve müzakereci olarak seminere katıldı.<br />

Seminerde konuşmacılar tarafından vurgulanan<br />

ortak konu; Uganda’da toplumsal<br />

huzura darbe vuran silahlı çetelerin özellikle<br />

<strong>genç</strong>leri kendi saflarına çekmek istedikleri, bu<br />

nedenle hangi dinden olursa olsun <strong>genç</strong>lerin<br />

bu gruplara karşı dikkatli olarak, onların kirli<br />

ajandalarına alet olmamaları gerektiği oldu.<br />

Uganda toplumunun barış ve huzur içinde yaşayabilmesi<br />

için bu bağlamda üniversitelere ve<br />

üniversiteli <strong>genç</strong>lere, halkı bilinçlendirme noktasında<br />

büyük görevler düştüğü kaydedildi.<br />

Seminerin ardından <strong>genç</strong>ler gruplara ayrılarak<br />

seminer konusu ile ilgili alanda projeler<br />

hazırladıkları workshoplara katıldılar.<br />

IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı,<br />

Uganda’da bu tür seminer ve çalışmalara<br />

destek olmasının yanı sıra aynı zamanda<br />

Interpro önderliğinde, dinlerarası işbirliği ve<br />

toplumsal beraberliği pekiştirmek amacıyla<br />

yayınlanan Together adlı bir derginin de çıkartılmasına<br />

maddi katkı sağlıyor.


| camia | 16 Kasım 2012<br />

06 Genel Merkezimizden<br />

Üniversiteliler Başkanlığı’na<br />

Taner Doğan getirildi<br />

IGMG Üniversiteliler Başkanlığı’nda görev değişimi gerçekleştirildi.<br />

2005 yılından beri görevi başarıyla sürdüren Celal Tüter emaneti<br />

yeni başkan Taner Doğan’a devretti.<br />

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik<br />

Teşkilatı Üniversiteliler Başkanlığı’nda görev<br />

değişimi oldu. 2005 yılından beri görev yapan<br />

Celal Tüter görevini aynı birimde çalışmalar yapan<br />

Taner Doğan’a devretti. Taner Doğan 1<br />

Kasım 2012 tarihi itibari ile görevine başladı.<br />

Görevini teslim eden Celal Tüter şu cümleler<br />

ile veda etti: “Görevimi yani üzerimdeki<br />

emaneti Taner Doğan kardeşime teslim ettim.<br />

Taner, yanımızda yoldaşımızdı. Aynı ruh aynı<br />

heyecan bundan sonra da şüphesiz ziyadesiyle<br />

devam edecektir. Bizden daha güzel işler<br />

yapacağından hiç şüphem yok. Rabbim yâr ve<br />

yardımcısı olsun.”<br />

Taner Doğan ise, uzun süre birlikte çalıştıkları<br />

Celal Tüter’e yaptığı çalışmalar sebebiyle<br />

teşekkür ederken, görevini aynı şuurla<br />

sürdüreceğini söyledi. Doğan IGMG Üniversiteliler<br />

Başkanlığı’nın amacının; üniversiteye<br />

hazırlanan, yüksek öğrenim <strong>gören</strong> ve eğitimini<br />

tamamlamış olan Müslüman <strong>genç</strong>lerin ufuklarını,<br />

İslamî kimlik bilinciyle sadece uzmanlaştığı<br />

alanla kısıtlamamasını sağlayıp, kendi dinî,<br />

tarihî ve kültürel hassasiyetleriyle yaşamını tasarlayıp,<br />

fikirlerini özgüvenle savunabilmesini<br />

sağlamak olduğunu ifade etti. Taner Doğan,<br />

“Sual, mesele ve mesuliyet sahibi nesiller yetiştirerek<br />

içinde yaşadığı toplumda sözü es<br />

geçilmeyecek bireyler yetiştirmek” gayretinde<br />

olduklarını belirterek, bundan sonra da bu<br />

amaçlar doğrultusunda çalışmalarına devam<br />

edeceklerini kaydetti.<br />

Taner Doğan kimdir?<br />

Almanya doğumlu olan Taner Doğan, pazarlama<br />

ve iletişim bölümünde eğitim gördü.<br />

Doğan, Ortadoğu, Asya ve Afrika araştırmalarında<br />

dünyanın önde gelen üniversitelerinden<br />

sayılan ve Londra Üniversitesi’ne bağlı olan<br />

SOAS’da “Global Medya ve Ulusötesi İletişim”<br />

alanında yüksek lisansını tamamladı. Tezini<br />

“Mısır devrimi esnasında Tahrir Meydanı’nın<br />

mobilizasyonu, El Cezire’nin rolü ve Mısır’ın<br />

demokratikleşme süreci” başlığı hakkında kaleme<br />

alan Doğan, Mayıs-Ağustos 2012 ayları<br />

arası Kahire Amerikan Üniversite’sinde araştırmalarda<br />

bulundu. USA Sabah gazetesine<br />

ve Perspektif dergisine yazılar yazan Doğan,<br />

Ortadoğu siyaseti ve İslamî hareketler konularına<br />

yoğunlaşmış bulunmaktadır. 2000 yılından<br />

itibaren teşkilatın farklı kademelerinde görev<br />

alan Doğan, Üniversiteliler Başkanlığı’na gelmeden<br />

önceki son dört yılda Birim Başkanı<br />

Celal Tüter’in komisyonunda yer aldı.<br />

Celal Tüter ve Taner Doğan<br />

Hacılarımız dönüyor<br />

Allah haccınızı<br />

mebrur eylesin!<br />

Bu sene hacca giden hacılarımız geri dönmeye başladı.<br />

Gelen ilk kafileler yine hac için ilk hareket eden kafileler<br />

oldu. Kısa dönem için giden kafileler de döndü.<br />

Hacıları Frankfurt Havaalanı’nda yakınları karşıladı<br />

Ruhr A hacılarını Bölge Başkanı karşıladı<br />

Ali Sağlam, Fatih Kahraman,<br />

Menderes Singin, Ali Atik, Sinan Mert<br />

IGMG Hac Umre ve Seyahat organizesi ile<br />

bu sene hac farizasını yerine getiren hacılarımız<br />

kafileler halinde dönüyorlar. Bölgelerimizden<br />

gelen haberlere göre, hacılarımızın dönüşleri<br />

bu ay sonunda tamamlanmış olacak.<br />

Hessen<br />

İlk gelen kafileler arasında 80 ve 110 kişilik<br />

iki Frankfurt kafilesi yer aldı. Frankfurt<br />

Havaalanı’nda yakınları ve dostları tarafından<br />

karşılanan kafileler hac yapmanın ve sevdikleri<br />

ile yeniden buluşmanın mutluluğunu yaşadılar.<br />

Ahmet Ergün, Ahmet Doğan, A. Burhan<br />

Örnek ve Ahmet Sertkaya’nın kafile<br />

grup başkanlığını yaptığı Hessen Bölgesi<br />

Kafilesi’nde yer alan hacılarımız, memnuniyetlerini<br />

“Allah (c.c.) bu heyecanı ve mutluluğu<br />

herkese yaşatsın. Bu duygu anlatılmaz<br />

yaşanır. Hac ise Millî Görüş ile yapılır” şeklinde<br />

dile getirdiler.<br />

Ruhr A<br />

IGMG Ruhr A Bölgesi hac kafilelerinin<br />

ilki de döndü. IGMG Bölge Başkanı Özcan<br />

Kuri, Bölge Yürütme Kurulu üyeleri ile birlikte<br />

Bölge Kadınlar Teşkilatı’nın da hazır bulunduğu<br />

karşılamada hacılarımız Düsseldorf<br />

Havaalanı’na geldi.<br />

Bu hac kafilesi, hac vazifelerini ifa etmek<br />

üzere yaklaşık olarak bir aydır Medine<br />

ve Mekke’de bulunuyorlardı. Ailelerine<br />

ve dostlarına kavuşmanın sevincini,<br />

kutsal topraklardan ise ayrılmanın üzüntüsünü<br />

yaşayan hacılarımız hem kendileri<br />

için hem de diğer Müslümanlar için<br />

tekrar bir hac nasip etmesi için Allah<br />

(c.c.)’a dua ettiler. Bu kafilenin başkanlığını<br />

Bölge İrşad Başkanı Adnan Yıldız yaptı.<br />

Berlin<br />

Berlin’den hacca giden hacılarımızın da ilk<br />

kafileleri dönüş yaptı. IGMG Berlin Bölge Başkanı<br />

Siyami Öztürk de hacıları karşılamak üzere<br />

havaalanına gelenler arasındaydı. Öztürk,<br />

teşkilat adına hacılarımızı karşılarken Berlin<br />

Bölge Kadın Kolları Teşkilatı da her hacıya bir<br />

gül dağıttı. Hac Kafile Başkanlığı’nı Ramazan<br />

Gülmez’in yaptığı Berlinli hacılarımız da Millî<br />

Görüş hac hizmetlerinden memnun kaldıklarını<br />

bildirdi.<br />

Freiburg<br />

Freiburg Bölgesi’nden hacca giden hacılar<br />

ise Stuttgart Havaalanı’na geldi. Hacılarımızı<br />

Stuttgart’da teşkilat adına IGMG Freiburg Bölge<br />

Başkanı Ahmet Ölmez, Dış İlişkiler Başkanı<br />

Erol Arslan, Basın Yayın Sorumlusu Ali Atik<br />

karşıladı. Aileleri ve sevenleri Freiburglu hacılarımızı<br />

güllerle karşıladı. Freiburg hac kafilesi<br />

ilk giden kafileler arasında yer alıyordu ve hac<br />

için 30 Eylül’de hareket etmişlerdi.


camia | 16 Kasım 2012 Genel Merkezimizden | 07<br />

Hizmet İçi<br />

Eğitim Okulu başladı<br />

Hizmet İçi Eğitim Okulu kapsamında;<br />

kurslar, konferanslar, paneller, seminerler<br />

tertiplenerek, personelin de, göreviyle ilgili<br />

olarak teorik ve uygulamalı yöntemlerle daha<br />

bilgili, daha becerili ve daha olumlu davranışlara<br />

sahip olması hedefleniyor. Hizmet İçi Eğitim<br />

Okulu ile; eğitimcilerin görevlerinde daha<br />

Seminere katılanlara katılım sertifikaları takdim edildi<br />

faydalı olabilmelerini sağlamak amacıyla<br />

onları yeni bilgilerle donatmak, yeteneklerini<br />

göstermelerine imkân tanımak ve hizmetlerin<br />

daha düzenli yürütülmesini sağlamak, hizmetlerdeki<br />

verimi kalite ve kantite yönünden<br />

arttırmak, cemiyetlerdeki boş kadrolar için<br />

personel yetiştirmek ve eğitime katılanlar<br />

aracılığıyla bölge ve şubelerde<br />

oluşan sorunları ele<br />

almak hedefleniyor.<br />

Hizmet İçi Eğitim<br />

Okulu’nun ilk seminerine<br />

konuşmacı olarak katılan<br />

Saliha Erdim, eğitimin anlamı<br />

ve önemi, okul öncesi<br />

eğitim, çocuğun sosyal ve<br />

fiziksel çevresi, çocuklarda<br />

sevgi, ilgi ve bilgi gibi konuları<br />

ele aldı. “Çocuklarınız<br />

ailenizin yüzakı olsun” diyen<br />

Erdim konuşmasını şöyle<br />

sürdürdü: “Zahirî ameller<br />

daima gönüllerin hayal ettiğinin<br />

dışa yansımasıdır. İnsan kuvvetli bir<br />

irade ve içten gelen şiddetli bir istek ile, herhangi<br />

bir maksada yönelecek olursa, Allah’ın<br />

izniyle muvaffak olur. Eğitim insanlara ‘evet,<br />

ben yapabilirim!’ fikrini aşılar. Eğitim, kiminle<br />

birlikteyseniz, onun rengine bürüneceğinizi<br />

bilmektir. Güvercin kargalarla beraber kalırsa,<br />

tüyleri beyaz kalır, ama kalbi kararır...”<br />

“Eğitim alanında söylenenler hiçbir zaman<br />

boşa gitmez, yeterki yanlış metodlarda<br />

ısrar etmeyelim” diyen Erdim, “Eğitim, doğru<br />

ile yanlış arasında seçim yapılması gerektiğinde,<br />

bilerek ve kararlı şekilde doğruyu<br />

seçmektir. Biz de verdiğimiz eğitimlerde, bütün<br />

insanların bir aile olduğunu öğretmeliyiz”<br />

şeklinde konuştu. Hırsın bedeni tahrip edeceğini<br />

kaydeden Erdim, bu nedenle kanaatkar<br />

olunması gerektiğini ifade etti.<br />

Okul öncesi dönemine de değinen Erdim,<br />

çocuk eğitiminin çocuk daha doğmadan önceki<br />

dönemde başladığını söyledi. “Çocuk<br />

henüz anne karnındayken, annenin duygularını<br />

hissetmeye başlar. Bu nedenle 0-6 yaş,<br />

hayatı etkileyen bir öneme sahiptir. İnsanın<br />

karakteri bu yaşlarda oluşmaya başlar, ilerleyen<br />

zamanlarda ise yapımız değişmez, ama<br />

alışkanlıklarımız değişir” dedi.<br />

Bir çocuğun çevreye ne kadar bağımlıysa,<br />

o kadar çok çevreden etkilendiğini vurgulayan<br />

Erdim, Peygamberimizin “Çocuklarınıza<br />

asil insan muamelesi yapın” buyruğu<br />

doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini<br />

söyledi. “Toplum içinde başkasını döven<br />

çocukların %99’u evde şiddet <strong>gören</strong> çocuklardır.<br />

Ailede şiddet <strong>gören</strong> çocuklar, ailenin<br />

bulunduğu ortamdan ayrılınca, ne yapacağını<br />

şaşırırlar, etrafındaki çocukları dövmeye<br />

başlarlar. Burada bir dürtü-kontrol bozukluğu<br />

olabilir” dedi.<br />

Çocukların onlara söylenenleri doğru çıkaracak<br />

şekilde davrandıklarını belirten Saliha<br />

Erdim, “Çocuğa ne yapması gerektiğinin söylenmesi<br />

lazım, ne yapmayacağı değil. Kimse<br />

pembe bir fil düşünmesin dersek hemen herkes<br />

düşünür, bu nedenle çocuklarımızla ilgilenirken<br />

olumlu cümleler kurmalıyız” dedi.<br />

“Muhakkak ki, biz Allah (c.c.)’dan geldik<br />

ve muhakkak ki, ona döneceğiz.”<br />

Bakara [2:156]<br />

Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve<br />

mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz.<br />

Vefat eden IGMG<br />

Cenaze Fonu Üyelerimiz<br />

İsmi Vefat tarihi Şubesi<br />

Mehmet Kaçır 26.10.2012 Espelkamp<br />

Sabri Yılmaz 26.10.2012 Wiesbaden<br />

Ömer Güzel 27.10.2012 Günzburg<br />

Ferdun Uslu 29.10.2012 Burscheid<br />

Mehmet Erkek 30.10.2012 Hemelingen<br />

Memet Chasan 30.10.2012 Lollar<br />

Feta Samakoski 30.10.2012 Sindelfingen<br />

Yakup Bulut 30.10.2012 Mainz<br />

İsmail Yücelay 03.11.2012 Hemelingen<br />

Muzaffer Seren 03.11.2012 Elsenfeld<br />

Zeliha Karakılıç 08.11.2012 Peine<br />

Sertif Zorbozan 05.11.2012 Mannheim-Çarşı<br />

Vefat eden CIMG<br />

Cenaze Fonu Üyelerimiz<br />

İsmi Vefat tarihi Şubesi<br />

Ali Turan Önler 28.10.2012 Montbelliard<br />

İslam Toplumu Millî Görüş<br />

Cenaze Fonu<br />

Boschstr. 61-65<br />

D- 50171 Kerpen<br />

Tel: +49 2237 656-313<br />

+49 2237 656-0 (Santral)<br />

Faks: +49 2237-656 555<br />

Mail: cenazefonu@igmg.de


| 08 Aile<br />

camia | 16 Kasım 2012<br />

Evimizde biri mi var (?)<br />

Truva atına dönüşebilen televizyonlarımız<br />

Sevcan Çaylak<br />

“Çocuk ekilmemiş bir tarla gibidir, ne verirsen<br />

onu alır” der Hz. Ali. Bu yüzden çocuğu<br />

kötü etkileyecek faktörlerden mümkün<br />

oldukça korumaya çalışırız. Onun iyi arkadaşlar<br />

edinmesini, kendisine yararı dokunacak<br />

fırsatlardan faydalanmasını isteriz. “Akşam<br />

karanlığından önce evde ol!” derken bile<br />

amacımız çocuğu bazı tehlikelerden korumaktır<br />

sadece; nitekim Rabbimiz (c.c.) bile<br />

Felak Sûresi’nde gecenin ve karanlığın şerrinden<br />

bahsetmiyormu? Kısacası dışarıdaki<br />

olumsuz etkenlerin çocuğa yansıma ihtimalini<br />

minimize etmek isteriz.<br />

Lakin çoğumuzun farkında olmadığı birşey<br />

vardır. Biz çocuğu dışarıdan koruruz, titizce<br />

sarıp sarmalarız ama evimize gizlice giren<br />

ve yanlış kullanıldığında tehlike arz eden<br />

şeyi unuturuz. Neden mi bahsediyorum? Tabii<br />

ki, truva atından; televizyondan...<br />

Televizyon ve diğer kitle iletişim araçları<br />

günlük hayatımızın sabit parçaları haline<br />

gelmiş vaziyette. Ne kadar tuhafdır aslında<br />

küçük bir kara kutunun (şimdi ise uzun ince<br />

ve çeşit çeşit renkleri bulunan ekranın) bizleri<br />

saatlerce, günlerce hiç sıkılmadan meşgul<br />

edebilmesi. Nefsimizin o kadar hoşuna<br />

gitmiştir ki bu kutu, akşam sohbetlerimizin,<br />

dinlenme saatlerimizin, boş vakitlerimizin<br />

hatta uyuyarak geçirdiğimiz zamanın yerini<br />

almayı başarmıştır! Çoğu zaman ise sorumluluklarımızı<br />

bile unutturmuş, görevlerimizi<br />

unutturmuş, “Yarın akşam şunu yapalım mı”<br />

sorusuna “Hayır, yarın şu dizi var” diye cevap<br />

verdirir hale getirmiştir bizleri. Televizyon<br />

hayatın sıkıntılarından bir nebze de olsa rahatlamak<br />

isteyenler için yapay bir mutluluk<br />

kaynağı haline gelmiştir! Hatta birçok ailenin<br />

buluştuğu ortak noktadır. Mathilda John Riley,<br />

aileye daha çok odaklı olan çocukların<br />

daha az problemli ve sosyal olduklarını şu<br />

cümleleriyle ifade etmiştir; “Aileleriyle bütünleşen<br />

çocuklar ve arkadaş grubu olan<br />

çocuklar zamanlarını televizyon karşısında<br />

geçirmek arzusunu daha az göstermekte,<br />

ailesiyle bütünleşemeyen veya problemi olan<br />

çocuklardan daha az filmlerdeki kahramanların<br />

davranışlarını taklit etmektedirler.”<br />

Sosyal hayatın zayıf olduğu birçok ülkede<br />

ortalama televizyon izleme oranı 3 ila 5 saat<br />

arasıdır. Çoğu zaman bu oran daha da fazla<br />

olabiliyor. 5 saat boyunca ahlaka sığmayan<br />

Peki ama bu televizyonun hiç mi faydası yok? Elbette faydası vardır.<br />

Bu aracı nasıl kullandığımıza bağlıdır. Televizyon insanları eğlendirebilir,<br />

eğitebilir, toplumda belli değerlerin, kültürlerin yerleşmesine ve<br />

pekişmesine yardımcı olabilir.<br />

hikayeler, senaryolar gözümüzün önünde dönüyor<br />

duruyor, hergün onlarca fragman dizi<br />

izlemeye teşvik ediyor, insanları çekmeye çalışıyor<br />

ve birçok zaman da bunu iyi bir şekilde<br />

başarıyor. Bazen izlediklerimiz kendi aile ahlakı<br />

ve yaşantımızla alakasız. Hatta ahlak dışı<br />

olduğunu bile bile izlemeye devam ediyoruz.<br />

Çocuk ve Televizyon<br />

Ortalama bir çocuk 16 yaşına kadar televizyonda<br />

13 bin şiddet eylemine tanık oluyor.<br />

Bütün bunlar da çocuklarda ruhsal gerginliğe<br />

neden olabiliyor. Dolayısıyla dürtüsel ve<br />

duygusal kontrollerini zayıflatıyor. Amerikan<br />

“Journal of Pediatrics” dergisinin yaptığı bir<br />

araştırmayla; çocukların bir ile üç yaş arasında<br />

iken düzenli bir şekilde televizyon izlemelerinin,<br />

çocuklar yedi yaşına geldiklerinde<br />

bariz konsantrasyon bozukluklarına neden<br />

olduğunu ispatlamıştır. 1<br />

Çocuğun anlayış gücünün henüz gelişmediği<br />

erken yaşlarda renkli, hızla değişen<br />

hareketli resimler ve cisimler düzensiz bir<br />

içerik olarak hafızaya yerleşiyor, dolayısıyla<br />

alınan bilgiler de düzensiz oluyor. Davranış ve<br />

tepkilerin de bu biriken düzensiz bilgiye dayanarak,<br />

veya ondan etkilenerek ortaya çıktığını<br />

düşünürsek, davranışta da bir düzensizliğin<br />

teşhis edilmesi kaçınılmaz bir sonuç.<br />

Bunun dışında çocuğun ekranda gördüklerine<br />

dokunamaması, kokusunu alamaması<br />

veya hissedememesi de ayrı bir karışıklığa<br />

ve eksikliğe neden oluyor. Örneğin yetişkin<br />

bir insan televizyonda çilek gördüğü zaman


camia | 16 Kasım 2012<br />

Aile<br />

| 09<br />

bunun bir meyve olduğunu, tadının ve kokusunun<br />

özelliklerini, üzerinde küçük küçük çekirdekler<br />

olduğunu veya yerde büyüdüğünü<br />

bilir. Ama o çileği sadece ekrandan tanıyan<br />

bir çocuk tüm bu bilgilerden, tecrübelerden<br />

mahrum kalır.<br />

Öte yandan televizyonda şiddetin ne kadar<br />

basite alındığı da şaşırtıcıdır. Tom & Jerry<br />

çizgi filmi bile bunun için basit bir örnek. Bir<br />

araştırmanın elde ettiği sonuçlara göre 6-12<br />

yaş arası çocuklar şiddetin orantısını az çok<br />

kestirebilmekteler. Örneğin silah veya herhangi<br />

bir şekilde zarar verebilen bir nesne ile<br />

uygulanan şiddeti ağırlıklı olarak görmekteler.<br />

Bunun tam aksine psikolojik şiddet veya<br />

insanların birbirine karşı uyguladıkları fiziki<br />

şiddet çocuklar tarafından daha hafif olarak<br />

algılanıyor. 2<br />

Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmada<br />

ise sekiz yaşındaki çocukların gerçek<br />

hayvanlardan çok Pokemon (!) karakterlerini<br />

bildiği ortaya çıkmıştır. Sorun aslında bizde.<br />

Çocuk nasıl bir çevrede yetişirse, o çevrede<br />

gördüklerini alır ve o çevreye uyum sağlar.<br />

Çizgi filmlerinden bahsettik ama sorun<br />

gerçekten çizgi filmlerindeki şiddet midir?<br />

Çocuklara yönelik olumsuz yan etkilerini sadece<br />

şiddet bağlamında ele almamak lazım,<br />

nitekim çizgi film ile şiddet davranışı arasındaki<br />

ilişkiden daha çok esasa almamız gereken<br />

diğer bir konu; çizgi filmlerin çocukların<br />

ruh ve duygu dünyalarına doğrudan ne tür<br />

etkileri olduğudur. Örneğin, çocuklarımız<br />

seyrettikleri çizgi filmlerden korkuyorlar mı,<br />

korkuyorlarsa ne kadar? Bütün bunlar çocukların<br />

gelişmeye başlayan bilinçli korkularına<br />

ne gibi etkileri bulunuyor ve çizgi filmlerdeki<br />

kötü karakterler, şiddet ve negatif<br />

yansımalar onun hayal dünyasında nasıl bir<br />

etki bırakıyor ve bilincine korku nasıl işliyor?<br />

Bunlar hep gözönünde bulundurulması gereken,<br />

etkilerinin tesbiti güç olan konular.<br />

Peki ama bu televizyonun hiç mi faydası<br />

yok? Elbette faydası vardır. Bu aracı nasıl<br />

kullandığımıza bağlıdır. Televizyon insanları<br />

eğlendirebilir, eğitebilir, toplumda belli değerlerin,<br />

kültürlerin yerleşmesine ve pekişmesine<br />

yardımcı olabilir.<br />

1<br />

Prof. Dr. Haluk Yavuzer, Çocuğu anlamak ve tanımak<br />

2<br />

www.bpb.de, Wie wirkt medial dargestellte Gewalt<br />

Çocuklar televizyonu nasıl izlemeli?<br />

• Çocukların izlemek istedikleri<br />

programları önceden seçin.<br />

Çocuğun yaşına uygun bir program<br />

seçmeye dikkat edin.<br />

• Kurallar koyun. Ne kadar<br />

süre ile ve neleri seyredebileceklerini<br />

çocuğa anlatın.<br />

• Televizyonun doğru kullanıldığında<br />

çocukların zihinsel gelişimine<br />

ve dil gelişimine olumlu<br />

katkı sağladığını unutmayın, tabiki<br />

doğru zamanda ve aşırı izlememek<br />

kaydıyla.<br />

• Çocuklar ile birlikte televizyon<br />

seyredin. Böylelikle onların<br />

sorularına yanıt verebilirsiniz ve<br />

kafalarının karışmasına izin vermemiş<br />

olursunuz.<br />

• Televizyonu bir ceza veya<br />

ödüllendirme aracı olarak kullanmayın.<br />

Şayet televizyon ceza<br />

veya ödüllendirme aracı olarak<br />

kullanılırsa farkında olmadan çocuğun<br />

televizyona ilgisi artacaktır<br />

ve cezanın asıl nedenini anlamayacaktır.<br />

• Televizyonu kapatmasını<br />

bilin. Televizyon izlemek ailenin<br />

ortak vakit geçirebileceği tek<br />

faaliyet yada olanak haline gelmemeli.<br />

Çocuk, aile ve arkadaşlarıyla<br />

beraber zaman geçirebilmelidir.<br />

• Televizyonun çocuğun ve<br />

sizin hayat akışını belirlemesine<br />

izin vermeyin.


10 | Camilerimiz<br />

Camilerimizi tanıttığımız yazı serimiz çerçevesinde<br />

bu kez Hollanda’ya uzanıyoruz.<br />

Hollanda’da Millî Görüş’ün temellerinin atıldığı<br />

ve cemaat olarak ilk namaz kılınan yer olan<br />

Rotterdam İskender Paşa Camii’ndeyiz.<br />

Caminin temellerinin atıldığı o yıllarda,<br />

şimdiki başkan Ali Yücetaş daha 9-10 yaşlarındadır.<br />

Hatırladığı kadarıyla çocukluğunda<br />

cuma ve bayram namazları kiliselerde<br />

ve okullarda kılınıyordu. Kendisi de Barolar<br />

Birliği’nin salonunda namaz kılmıştı. “Bu namazları<br />

Maraşlı Muharrem Hoca olarak bildiğim<br />

bir hoca efendinin kıldırdığını hatırlıyorum.<br />

1979’dan itibaren camiler açılmaya başlacamia<br />

| 16 Kasım 2012<br />

Hollanda’da<br />

Millî Görüş’ün<br />

temellerinin atıldığı yer:<br />

Rotterdam<br />

İskender Paşa Camii<br />

Bugün çoğu minareli onlarca camisi, binlerce üyesi ve yine<br />

binlerce cemaati bulunan Hollanda Millî Görüş’ün temeli<br />

Rotterdam Colsastraat’ta 9m² büyüklüğündeki bir zemin<br />

katta atıldı.<br />

Adnan Şahin • İlhan Bilgü<br />

İskender Paşa Camii’nin dıştan görüntüsü<br />

dı” diyor başkan Yücetaş. Caminin tarihi ile<br />

Yücetaş’ın hayatı neredeyse paralel gidiyor.<br />

Zira, 1967 Karaman doğumlu olan Yücetaş,<br />

1991 yılından beri Rotterdam İskender Paşa<br />

cemiyetinde, başta <strong>genç</strong>lik teşkilatı olmak<br />

üzere çeşitli kademelerde idarecilik yaptı ve<br />

son 1,5 yıldan beri de İskender Paşa Camii<br />

Cemiyet Başkanlığı görevini yürütüyor.<br />

Millî Görüş’ün temellendiği ve adı sonradan<br />

İskender Paşa Camii olacak olan bu<br />

hayırlı çalışmayı Hamdi ve Hüseyin Meral ile<br />

Hüseyin Arı başlatıyor ilk dönemde. “Daha<br />

sonra İbrahim Çınar... Bunlar öncülerimizdi”<br />

diyor, Yücetaş.<br />

İskender Paşa Camii’nin ilk mekanı Colsastraat<br />

36 olur. Başkanlığını ise Hasan Peştek<br />

yapar. Daha sonra Insulindestraat’daki<br />

şimdiki yeri satın alınır ve<br />

buraya taşınılarak dönemin<br />

Hollanda Bölge Başkanı<br />

Necati Toprak başkanlığında<br />

genel merkeze bağlanır.<br />

Insulindestraat’a gelinince<br />

İskender Paşa adıyla cemiyet<br />

kurulur. Burada Hüseyin<br />

Meral (Allah rahmet eylesin),<br />

Mustafa Güngör, Yaşar Sevinç,<br />

Cemil Gülmüş, Ethem<br />

Turgut, Cemal Aydın, İsa<br />

Kandemir, Mehmet Erdoğan<br />

gibi cemaate öncülük eden<br />

büyüklerimiz başkanlık ederler<br />

camiye. Caminin ikinci adresi<br />

aslında Insulindestraat’ta<br />

158 numaradaki bir yerdir.<br />

Altında garaj, üstünde ise<br />

meskenler vardır. 236 numaradaki<br />

şimdiki yere 2001 yılında<br />

taşınılır.<br />

Caminin ilk kurulduğu<br />

dönemlerde, Rotterdam’da<br />

ilk cemiyet ve ilk cami olması<br />

hasebiyle herkes buraya gelir.<br />

O zamanlar canla başla çok<br />

samimi bir şekilde hizmet veren<br />

150 kadar üyesi vardır.<br />

Bilhassa bu 150 üye sürekli olarak camiye<br />

gelir, hizmetlere öncülük eder. Bu<br />

fedekârâne çalışmalar neticesinde Rotterdam<br />

ve çevresinde 4 tane cemiyetimiz<br />

oluşur. İskender Paşa’nın cemaati buna<br />

rağmen azalmaz tam tersine, gün geçtikçe<br />

giderek artar. Caminin tüm birimleriyle<br />

birlikte şu andaki üye sayısı 400’ü aşmış<br />

durumdadır. Cami müştemilâtı içinde bir de<br />

El Biruni yatılı erkek yurdu yer alır.<br />

Cemiyetin ilk kurucu neslinin temsilcisi<br />

olan Hikmet Meral o dönemlere ait şu bilgileri<br />

veriyor: “Ben, 1976 yılında Hollanda’ya<br />

geldim. O zamanlar Hamdi Meral değişik<br />

yerlerde imamlık yapıyordu. 1979 tarihinde<br />

yine onun girişimi ile ve Hasan Peştek’in<br />

başkanlığında Colsastraat 36 numarada, 3<br />

metreye 3 metre yani 9 m² bir yerde Hollanda<br />

Millî Görüş hareketinin ilk temeli atıldı. İlk toplantılar<br />

ilk faaliyetler, ilk kararlar orada alınmaya<br />

başladı. Aynı yıllarda biz, onların teşviki ile<br />

İslamî Gençliği kurduk. Başkanımız İmam-<br />

Hatip kökenli Sivaslı Recep Aluç idi. Çeşitli<br />

faaliyetlerimiz oluyordu. 7-8 kişilik bir gurubumuz<br />

vardı, birlikte karate gibi spor dersleri<br />

alıyorduk. Hikmet Aktalan ile Cemil Gülmüş<br />

ders veriyorlardı. Daha sonra, elhamdülillah,<br />

ifade edildiği gibi, başka bir bina alındı ve İskender<br />

Paşa olarak ilk bölge başkanı Necati<br />

Toprak hocamızın öncülüğünde<br />

hizmete devam ederek bugünlere geldik.”<br />

Başkan Ali Yücetaş, caminin şu anda ne<br />

kadar cemaati olduğu ve ne kadar cemaate<br />

hizmet ettiği, hangi hizmetleri verdikleri ile ilgili<br />

soruları ise şöyle cevaplıyor: “600 dolayında<br />

olan cuma cemaatimiz, bayramlarımızda ikiye<br />

katlanıyor. Hizmet ağımız oldukça geniş.<br />

El Biruni yatılı yurdumuzda 35 talebe kalıyor.<br />

Hafta sonları ise yaklaşık 350 çocuğa eğitim<br />

hizmeti sunuyoruz. Kadınlar Teşkilatımız, yetişkinlerimiz,<br />

<strong>genç</strong> kızlarımız ve <strong>genç</strong>lerimiz<br />

pek çok faaliyet yapıyor. Hafta sonu dersleri,<br />

kurslar, ev sohbetleri, çeşitli konularda ak-<br />

El Biruni yurdunda bilgisayar salonları da mevcut


camia | 16 Kasım 2012<br />

|<br />

Camilerimiz 11<br />

Camii 600 dolayında cuma cemaatine sahip<br />

şam sohbetleri,<br />

konferanslar, sportif faaliyetler, salon<br />

futbolu, geziler, kermesler şeklinde faaliyetlerimiz<br />

devam ediyor, hizmetlerimiz nesilden<br />

nesile aktarılıyor.”<br />

El Biruni Yurdu<br />

Şu anda dördüncü neslin hizmet aldığı<br />

Rotterdam İskender Paşa Camii’nde bulunan<br />

El Biruni Erkek Öğrenci Yurdu 12 yıldır<br />

eğitim ve hizmet veriyor.<br />

El Biruni yurdu, cemaatle yapılan istişareler<br />

sonucunda kurulur. O dönemin başkanı<br />

olan Cemal Aydın da bu yurdun açılması için<br />

önemli bir çaba harcar. İskender Paşa cemiyet<br />

idaresi ile cemaat bu yeni binada öncelikli<br />

olarak çocuklarımızın eğitimini gündeme alır<br />

ve bu eğitimin kaliteli bir şekilde verilebilmesinin<br />

imkanlarını araştırır. Böylece yatılı bir yurt<br />

ile bu hizmetlerin daha olumlu bir şekilde icra<br />

edileceğine kanaat getirildikten sonra, caminin<br />

üçüncü katı tamamıyla El Biruni yurduna<br />

tahsis edilir. Yurt, 2001 yılında hizmete başlar.<br />

Yurt müdürü olarak da Abdulhalim Öner<br />

hoca görevlendirilir. Abdulhalim Öner hoca<br />

görevini başarıyla yürütür. Daha sonra ise<br />

görevi Mustafa Doğan’a devreder.<br />

Başkan Ali Yücetaş bu hizmetlerin gelecek<br />

nesillerce de sürdürüleceğini ifade ederek<br />

şu temennide bulunuyor: “Bizler birinci<br />

ve ikinci nesil olarak elimizden geldiğince<br />

çalışarak içinde güzel hizmetlerin verildiği bu<br />

güzel eserleri bugüne taşıdık. Umudumuz ve<br />

ilk hac kafilesi<br />

temennimiz odur ki, yeni nesiller bunun<br />

üzerine bir şeyler koyarak daha<br />

da ileriye taşırlar.”<br />

Mustafa Doğan <strong>genç</strong> nesil idarecilerden.<br />

Kendisi 2002 yılında bu<br />

yurtta düzenlenen yaz kurslarına<br />

katılır. Yaz kursları sonrasında ise<br />

yurtta kalmaya karar verir. 1987 doğumlu<br />

olan Mustafa Doğan Mavo,<br />

Havo ve HBO diplomalarını (ortaokul,<br />

lise ve üniversite diplomaları)<br />

bu yurtta iken alır, şimdi ise bir<br />

Türk firmasında çalışıyor. Doğan,<br />

yurt ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor:<br />

“Yurdumuz şu an tam kapasite dolu olarak<br />

eğitim veriyor. Dört belletmen ve her birinin<br />

birer yardımcısı bulunuyor. Bir de müdür<br />

yardımcımız var. Yüksekokula giden öğrencileri<br />

geleceğe hazırlıyoruz. Zira burası meslek<br />

okulundan öte teorik derslerden oluştuğu<br />

için tercihimiz yüksek okula<br />

devam edenlerdir. Okuldan<br />

geldikten sonra her gün öğrencilerle<br />

önce Kur’an-ı Kerim<br />

okuyoruz. Sonra iki saat<br />

ders çalışıyoruz. Daha sonra<br />

yarım saatimizi kitap okumaya<br />

ayırıyoruz. Hafta sonları<br />

bowling, yüzme vb. sportif<br />

faaliyetlerimiz oluyor Gezi<br />

programlarımız oluyor. Türkiye,<br />

Çanakkale, Bosna gezilerimiz<br />

oluyor. İki sene evvel umre<br />

ziyaretimiz oldu. Matematik,<br />

kimya, fizik gibi dersler için özel<br />

öğretmenler getiriyoruz. Aynı<br />

zamanda eski öğrencilerimizden<br />

de yardım talep ediyoruz.<br />

Ahlak, fıkıh, akâid, siyer, tefsir,<br />

hadis dersleri için de teşkilatımızın<br />

imamlarından istifade ediyoruz.<br />

El Biruni’de şimdiye kadar<br />

200 öğrenci eğitim gördü. Ve<br />

yüze yakın da devamlı yaz kursuna<br />

gelen öğrencilerimiz oldu.<br />

Kırka yakın üniversiteli öğrencimiz<br />

var. İçlerinde yüksek lisanslarını bitiren öğrencilerimiz<br />

var. Gençlerimizin İslamî kimlikleri<br />

ile örnek bir Müslüman olarak toplumda<br />

yerlerini alabilmelerine yardımcı oluyoruz.”<br />

Bir zamanlar, İskender Paşa Camii binasında<br />

yer alan Bölge Gençlik Teşkilatı<br />

Başkanlığı’nı da yapan şimdiki Güney Hollanda<br />

Bölge Başkanı Mehmet Yaramış da<br />

caminin tarihi sürecinde verdiği hizmetleri<br />

takdirle anıyor: “İskender Paşa Camii’nden<br />

sonra Amsterdam’da Selimiye Camimiz,<br />

Enschede’de, Den Haag’da ve Rotterdam’ın<br />

içinde faaliyet gösteren diğer camilerimiz<br />

açıldı. Yani burası öncülük etti. Bugün sayısı<br />

40’a yaklaşan camimizle hizmet ağımız hızla<br />

genişledi. Görev sorumluluğu sırası bizde.<br />

Biz de bu hayırlı hizmeti ilk günkü heyecanla<br />

sonuna kadar sürdürmeye kararlıyız. Bu<br />

şekilde de bizden sonrakilere bırakacağız.<br />

Bu arada söylemek gerekir ki,<br />

İskender Paşa cemiyeti bünyesinde gerek<br />

cemiyet başkanlığı yapan, gerek <strong>genç</strong>lik<br />

başkanlığı ve gerekse federasyon başkanlığı<br />

yapan çok önemli hizmetler vermiş hizmet<br />

erbabları yetişmiştir. Allah cümlesinden razı<br />

olsun.”<br />

İskenderpaşa Camii bugünkü adresine<br />

2001 yılında taşındı. En alt katında kantin ve<br />

sohbet lokali ile bir süre lokanta olarak kullanılıp<br />

sonra da derslik haline dönüştürülen<br />

salonlar bulunuyor. İkinci katta yaklaşık 700<br />

kişilik cemaat kapasiteli cami, idare odası,<br />

hanımlar için toplantı salonu bulunuyor.<br />

Üçüncü katta 35 kişi kapasiteli El Biruni erkek<br />

öğrenci yurdu, bilgisayar salonları, eğitmenler<br />

odası, banyo ve tuvaletler yer alıyor.<br />

Dördüncü ve son katta ise 500 kişilik konferans<br />

salonu, mutfak ve öğrenciler için yemek<br />

salonu bulunuyor.<br />

Camiinin 9m² büyüklüğündeki ilk mekanı


| camia | 16 Kasım 2012<br />

12 Hayatın İçinden<br />

Gerçek hicret,<br />

hataları ve günahları terk etmektir<br />

Fitne zamanlarında, fitneden uzak durmak, Resûlün sünnetine sarılmak ve ibadet ile meşgul<br />

olmak da hicret tanımlamasına dahildir. “Fitneler etrafı sardığı bir zamanda ibadete yönelen<br />

kimse, sanki bana hicret etmiş gibidir” buyurmuştur Allah Resûlü.<br />

İlhan Bilgü<br />

Ashabını üç kez hicrete gönderen ve sonunda<br />

kendisi de hicret edenlerden olan Peygamber<br />

Efendimiz (s.a.v.) Mekke’nin fethedilmesi üzerine<br />

“Bundan böyle fetihten sonra artık hicret yoktur”<br />

buyurmuşlardır. O halde, artık hicret bitti ise hicretin<br />

yalnızca eski Müslümanlara ait olan bir haslet olduğunu<br />

söyleyebilir miyiz? Bu soru yalnızca bugünün<br />

Müslümanlarının cevap aradığı bir soru olmadı. Muhacirlerle<br />

ensar hem ayetlerle hem de Peygamber<br />

Efendimizin ifadeleriyle öylesine övüldü ki, gelecek<br />

olan Müslüman nesiller o ilk nesil Müslümanların<br />

hasletlerini tabir caiz ise kıskanıp<br />

durdular. Peygamberimizin ashabı içinde ne hicrete<br />

katılmış ne de ensardan olmayan binlerce sahabe<br />

vardı. Bu yüzden bizzat Efendimizin ashabı da bu<br />

muhacirlerin ve ensarın hâline gıbta ile bakıyor, aynı<br />

faziletlerin kendilerine de bağışlanmasını niyaz ediyordu.<br />

Ensar, Mekke fethedilince Efendimizin<br />

“Bundan böyle fetihten sonra artık hicret<br />

yoktur” sözünü işittiğinde O’nun Mekke’de<br />

kalacağını zannetmiş ve büyük bir hüzne<br />

dalmıştı. Bunun üzerine Allah Resûlu “Ben<br />

sizinle geliyorum” demiş ve arkasından da artık hicretin<br />

nasıl olabileceğini gelecek Müslüman nesillere<br />

şöyle müjdelemişti: “Hakiki muhacir, Allah’ın yasakladığı<br />

şeylerden kaçan, onları terk eden kimsedir.”<br />

(Buharî, İman, 4) Bu hadisin başka şekillerdeki iki<br />

rivayeti de şu şekildedir: “Gerçek muhacir, hata ve<br />

günahları terk edendir.” (İbni Mace, Fiten, 2 ). “Hakiki<br />

muhacir, Allah’ın üzerine haram kıldığı şeyleri<br />

terk edendir.” (Ahmed b. Hanbel, 3/412) Bir başka<br />

rivayetde hicret iki sınıfa ayrılmış durumdadır: “Hicretin<br />

birisi kötülüklerden hicret, diğeri de Allah ve<br />

Resûlü’ne hicrettir.” (İbnu’l-Esir)<br />

Fitne zamanlarında, fitneden uzak durmak,<br />

Resûlün sünnetine sarılmak ve ibadet ile meşgul<br />

“Hicretin birisi kötülüklerden hicret,<br />

diğeri de Allah ve Resûlü’ne hicrettir.”<br />

olmak da hicret tanımlamasına dahil edilmiştir. “Fitneler<br />

etrafı sardığı bir zamanda ibadete yönelen<br />

kimse, sanki bana hicret etmiş gibidir” buyurmuştur<br />

Allah Resûlü.<br />

Görülüyor ki, Allah Resûlü her ne kadar<br />

Mekke’nin fethinden sonra hicret olmayacağını buyursa<br />

da, hicretin gerçek manasına getirdiği açıklama<br />

ile tüm Müslümanlara hicret etme sevabını<br />

kazanabilecekleri müjdeler sunmuştur. Bu müjde<br />

de, Allah’ın haram kıldıklarından kaçınmak, hata<br />

ve günahları terk etmek, fitne zamanında ibadete<br />

sarılmaktır.<br />

Her gün Hanefilerin vitir ve Şafilerin sabah namazında<br />

okuduğu kunut dualarında da bu manayı<br />

içeren ifadelerle Allah’a yakarışta bulunuruz:<br />

“Ey Allahım! Yalnızca senden yardım<br />

ister, yalnızca senin bağışlamanı diler ve<br />

yalnızca senin bize hidayet vermeni isteriz.<br />

Sana inanır ve Sana tevbe ederiz. Yalnızca<br />

Sana güvenir, yalnızca Sana tevbe<br />

ederiz. Bize verdiğin nimetlere şükreder, onları inkar<br />

etmeyiz. Kim senin nimetini inkar ederse ve her kim<br />

senin nimetlerine karşı gelirse onları da<br />

terk ederiz.”<br />

Hicretin hatırlattıkları:<br />

Hiçbir dava tek kişi ile yücelmez<br />

Mustafa Ur<strong>genç</strong><br />

İslam tarihinin on üç yıllık dönemi Mekke<br />

dönemidir. Mekke dönemi başlangıçta üç yıl<br />

süren gizli, daha sonra yakın akrabayı uyarma<br />

ile başlayan açık davet dönemi ile devam<br />

eden, İslam’ın ayırıcı özelliğinin ortaya konduğu<br />

bir dönem olmuştur. Onun için de bu<br />

dönem alışılagelmiş cahiliye yapısının kırıldığı<br />

bir dönemdir.<br />

Dâru’l-Erkâm dinamizmi<br />

Bu kırılma öyle kolay olmadı. Yeni dinle,<br />

eski din arasında şiddetli bir mücadele yaşandı.<br />

Aileler parçalandı. Öyle ki; anne-baba<br />

müşrik, çocuk Müslüman; koca Müslüman,<br />

eş müşrik. Ardından evden kovulma, boşanma,<br />

evlatlıktan reddedilme, hapsedilme, baskı,<br />

dayak vb. işkenceler yaşandı. Bu ortamda<br />

Müslümanlar, Erkâm b. Ebil-Erkâm’ın evini<br />

kendilerine merkez yaptılar ve geceleri buluşmaya<br />

başladılar. Orada yeni din öğreniliyor;<br />

ayetler ezberleniyor, namaz kılınıyor, evinden<br />

kovulan, aç kalan, işkenceye uğrayan Müslümanlara<br />

kanat geriliyordu. Ama en çok sabır<br />

ve metanet öğretiliyordu. Dâru’l-Erkâm onları<br />

bu noktada yetiştirip hazırlıyordu.<br />

Tehdit dönemi ve Habeşistan hicretleri<br />

Mekkeliler karşılarında o döneme kadar<br />

ezilen bir insan kitlesi bulurken, artık karşılarında<br />

söz sahibi ve sözü dinlenilen insanları<br />

bulmaya başladılar. Bunun için de sadece<br />

tehditlerle kalmadılar, cinayetlere yöneldiler.<br />

Yasir ailesi ilk şehid ailesi olarak tarihe geçmiştir.<br />

Bundan sonra Mekkeliler güçlülere de<br />

saldırmaya başladılar. Bunun sonucu olarak<br />

Peygamberimiz (s.a.v.) ashabından on<br />

beş kişiyi Habeşistan’a hicret ettirdi.<br />

Amaç, Müslümanların güvenliğini sağlamak<br />

ve İslam’ı o diyarlara da anlatmaktı. İkinci hicrette<br />

yetmiş üç kişi daha buraya göç etmişti.<br />

Akabe biatleri<br />

Habeşistan’a hicretlerin ardından Kureyş,<br />

Mekke’de kalanlara yönelik ekonomik ve sosyal<br />

boykot uyguladı. Efendimiz (s.a.v.) bir yandan<br />

davetini Mekke dışına taşımayı planlıyor,<br />

diğer yandan da sabrediyordu. Davetin dışarıya<br />

taşınması planında öne çıkan şehir Taif<br />

idi. Taif, Peygamberimizin davetine istenilen<br />

karşılığı vermemiş ve sonuç olarak oradan da<br />

taşlanarak kovulmuştu. Bu arada miraç olayı,<br />

ardından da Medine hicretinin temellerini teşkil<br />

eden “Akabe Biatleri” gerçekleşmişti.<br />

Tarihte üç defa yapılan Akabe toplantısında<br />

birincisi tanıtım, diğer ikisi ise Peygamber<br />

Efendimiz’e biat ile şekillenmiş tarihî bir<br />

toplantıdır. Bu biatlerin ilkinde Müslümanlar:<br />

“Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayacaklar; hırsızlık<br />

yapmayacaklar, zina etmeyecekler, ırza<br />

geçmeyecekler, çocukları öldürmeyecekler,<br />

iftira etmeyecekler, haktan ayrılmadığı sürece<br />

Peygamber’e itaat edecekler”di. İkincisinde<br />

ise Peygamberimiz (s.a.v.): “Beni, eşlerinizi ve<br />

çocuklarınızı koruduğunuz gibi koruyacaksınız.<br />

Ben sizdenim siz de bendensiniz. Sizin<br />

savaştığınızla savaşır, barıştığınızla barışırım...”<br />

şartlarını ilave etmişti. Akabe Biatleri’nin<br />

ardından Mekke’de ve Habeşistan’da bulunan<br />

bütün Müslümanlar Medine’ye göç etti<br />

ve Medine hicret şehri oldu.<br />

Medine’ye hicretin kararlaştırılması<br />

Mekke boşaltıldığında Peygamberimiz<br />

ve bazı Müslümanlar hâlâ Mekke’de idiler.<br />

Kureyş, Dâru’n-Nedve parlamentosunda<br />

Peygamberimizi öldürmek, asmak veya sürgün<br />

etmek noktasında görüşler ortaya attılar.<br />

Sonunda her kabileden birer kişiye kılıç verilerek<br />

hepsinin bir anda hücum ederek Peygamberimizi<br />

öldürmesini ve bunun sonucunda<br />

da Hâşimîlerin bu kadar geniş bir kabile<br />

ile savaşmayı göze alamayacağı gerekçesi<br />

ile Peygamberimizin tazminatını ödeyerek bu<br />

belâdan kurtulacakları fikrini Ebû Cehil ortaya<br />

atmış ve bu fikir etrafında karar verilmiştir.<br />

Böylece kana susamış ne kadar ayak takımı<br />

varsa bu iş için kışkırtıldı. Ellerine kılıç verilerek<br />

Peygamberimizin hayatını ortadan kaldırmaya<br />

teşvik edildi. Her şeyi en âlâsı ile bilen Allah,<br />

bu kararı Peygamberine bildirerek hicret emrini<br />

vermişti.<br />

Hz. Ali’nin hicretteki rolü<br />

Peygamberimiz (s.a.v.), müşriklerin düşman<br />

kabul ettikleri ve diğer yandan da en güvendikleri<br />

bir şahsiyet idi. Emanetlerini O’na<br />

teslim ederlerdi. Peygamberimiz Hz. Ali’ye<br />

o gece kendi yatağında yatmasını söylemiş,<br />

kendisine teslim edilen emanetleri de sahiplerine<br />

iade ederek onun da kısa zamanda hicret<br />

etmesini söylemişti. Hz. Ali tereddüt göstermeden<br />

bu teklife “Evet” demişti. Bunun üzerine<br />

Peygamberimiz (s.a.v.) evinin etrafı sarılı olduğu<br />

halde yerden bir avuç kum alarak haydutların<br />

üzerine serpmiş ve böylece haydutları derin<br />

bir uyku tutarak aralarından geçip gitmiştir.<br />

Hz. Ebû Bekir’in hicrette aldığı rol<br />

Gündüzün sıcağının hâkim olduğu bir vakitte<br />

Peygamberimiz doğruca sadık arkadaşı<br />

Ebû Bekir’in evine geldi. Durumu kendisine<br />

bildirdi ve hicret için hazırlık yapmasını söyledi.<br />

Ebû Bekir (r.a.) derhal Adiy b. Dil denilen<br />

bir müşrikten deve kiralayıp, Abdullah b.<br />

Ureykıt isimli kişiyi yol kılavuzu ayarlayarak<br />

gereken bütün hazırlıkları tamamladı. Bundan<br />

sonra Efendimiz (s.a.v.) yol haritasını belirleyerek<br />

Medine’ye “Sevahil” yolunu kullanarak<br />

gideceklerini bildirdi. Sevr dağını emniyet<br />

açısından değerlendirmeyi planladılar. Bu hususta<br />

Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah gündüzleri<br />

haber toplayarak geceleyin tenha vakitte<br />

bu bilgileri getiriyordu. Hz. Ebû Bekir’in çobanı<br />

Âmir b. Füheyre de koyunları otlatarak<br />

Abdullah’ın gidip geldiği yerin izlerini silmeye<br />

çalışıyordu. Mağarada üç gün üç gece kaldılar.<br />

Tevbe Suresi’nden bazı ayetler burada<br />

nâzil oldu. Müşrikler mağaranın önüne kadar<br />

gelebildiler ise de, Allah, dostlarını onların<br />

görmelerine izin vermedi. Sonra tekrar dönüp<br />

gittiler. Bundan sonra hicret yolculuğu gerçekleşti.<br />

Hicret esnasında yukardıda anlatılanlar<br />

gibi pek çok hikmetli olay yaşanmıştır. Süraka<br />

b. Cü’şum’un yüz deve kazanmak uğruna<br />

Peygamberimizin peşine düşmesi ve gördüğü<br />

hikmetlerden sonra Müslüman olarak<br />

dönmesi. Göçebe bir ailenin çadırına uğrayıp<br />

yiyecek satın almaları esnasında yaşanan hikmetler<br />

ve Ümmü Ma’bed’in Peygamberimizin<br />

şemaili noktasında en seçkin Arapça kelimelerle<br />

yaptığı anlatımı dikkate değer noktalardandır.<br />

Hiçbir dava, sadece bir kişinin gayretleri<br />

ile yücelmez. İllâ zemin oluşacak ki, zirve<br />

oluşmuş olsun. Peygamberimizin hicreti de<br />

yine bu çerçevede gerçekleşmiştir. Resûlullah<br />

(s.a.v.) Hicrette genel başkan ve planlayıcı,<br />

Hz. Ebu Bekir (r.a.) başkan yardımcısı ve planı<br />

uygulayıcı, Hz. Ali emanetlerin mutemedi,<br />

Esma ve Abdullah b. Ebu Bekir hizmetçi ve<br />

haber toplayıcı, Amir b. Füheyre hedef saptırıcı,<br />

müşrik Abdullah b. Ureykıt ise kılavuz,<br />

yol gösterici rolünü üstlenmişlerdir. Bütün<br />

bunların neticesi olarak tarihimizin en önemli<br />

dönüm noktalarından olan “Medine Hicreti”<br />

gerçekleşmiştir.


camia | 16 Kasım 2012 Hayatın İçinden | 13<br />

Fıkıh Kösesi<br />

Âdâb-ı muaseret<br />

M.Hulusi Ünye<br />

Melek Paşalı<br />

1. Hicrî yılbaşını kutlamak caiz midir? Kutlanırsa nasıl kutlanmalıdır?<br />

Asıl itibariyle ilk dönem İslamî gelenekte yıl dönümü gibi kutlamalar yoktur.<br />

Bu adet daha çok batı kültürü kaynaklıdır. Sonraki asırlarda Müslümanlar<br />

da bazı kutlamalar yapmaya başlamışlardır. Örneğin, Peygamber Efendimiz<br />

(a.s.)’ın doğum günü anlwwamında “Mevlid Kandili” kutlamaları hicrî 4. yüzyılda<br />

başlamıştır.<br />

Muharrem ayı, kamerî ve hicrî takvim esasına göre, Müslümanların yılbaşıdır.<br />

Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın Mekke’den Medine’ye göçü bu takvime<br />

başlangıç olarak kabul edilmiştir. Böyle önemli bir tarihin yıl dönümünün kutlanması<br />

anlamında bazı programların yapılması, “Eşyada asıl olan mübah olması”<br />

kaidesinden hareketle yasak olmasa gerektir. Dolayısı ile hicrî yılbaşı<br />

kutlanacak ise, bu kutlamada, Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın hayatının, mücadelesinin,<br />

tebliğ ettiği dinin (İslam’ın) özelliklerinin anlatıldığı toplantılar, konferanslar,<br />

paneller yapılabilir.<br />

2. Aşure günü neden önemlidir?<br />

“Aşure” gününe bu ismin takılmasına sebep, bu günün muharrem ayının<br />

10. günü olmasındandır. Bazı müfessirlerimiz aşure gününün Allah(c.c.) katında<br />

da seçkin bir yerinin olduğunu göstermek için, Fecr Sûresi’nin ikinci ayeti<br />

olan “On geceye yemin olsun” ifadesine işaret ederler.1 Tefsirlerde bu on gecenin,<br />

ramazan ayının son on günü ve zilhicce ayının ilk on günü olduğuna dair<br />

ifadeler bulunurken, muharrem ayının aşuresine kadar geçen on gece olduğu<br />

da beyan edilir. Buna göre Cenâb-ı Hak, bu gecelere yemin ederek onların<br />

önemini ve bereketini bildirir.<br />

Öte yandan Cenâb-ı Hak, aşure gününde bir çok peygambere değişik ikram<br />

ve ihsanlarda bulunmuştur. Adem (a.s.)’ın tevbesinin kabulü, Nuh (a.s.)’ın<br />

tufandan kurtulması, Yunus (a.s.)’ın balığın karnından salimen çıkması, İsmail<br />

(a.s.)’ın doğumu, Yakup (a.s.)’ın gözlerinin açılması ve Eyyup (a.s.)’ın hastalıktan<br />

şifa bulması, Hz. Musa (a.s.)’ın denizi yararak karşıya geçmesi, Firavun’un<br />

ordusu ile denizde boğulması vs. hep aşure gününde gerçekleşmiştir. Bütün<br />

bunlar aşure gününün önemine delalet eder.<br />

3. Aşure gününde oruç tutmanın fazileti nedir?<br />

Hz. Aişe (r.a.)’den nakledilen bir hadis-i şerife göre Peygamber Efendimiz<br />

(a.s.), Mekke döneminde aşure orucu tutardı ve Medine’de de bu oruca devam<br />

etti. Ashabının da tutmasını emretti. Ancak Ramazan orucu farz kılınınca,<br />

aşure günü orucunu bıraktı. İsteyen bu orucu tutmaya devam etti; dileyen de<br />

bıraktı.2 Dolayısı ile aşure orucunun tutulması müstehap olarak kaldı. Ancak<br />

başka din mensuplarına benzememek için muharrem ayının 9, 10 ve 11’nci<br />

günlerinde oruç tutulması güzel görüldü.<br />

4. Peygamberimizin aşure gününün değerlendirilmesi ile ilgili olarak yaptığı<br />

ibadet ya da uygulamalar var mıdır?<br />

Yukarıda da ifade edildiği gibi, aşure gününde öteden beri var olan orucu<br />

Peygamber Efendimiz (a.s.), bir, iki gün ilave etmek suretiyle önce emretmiş,<br />

sonra da serbest bırakmıştır. Muharrem ayında ve aşure gününde oruç tutulması<br />

ile alakalı olarak bazı hadis-i şerifler zikredilmiştir ki, bunların bir kısmı<br />

şunlardır: Sahabeden bir zat Peygamberimiz (s.a.v.)’e “Ramazan ayından<br />

sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” diye bir soru yöneltti. Peygamberimiz<br />

(a.s.), “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda<br />

öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o<br />

günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.3 Yine Tirmizî’de geçen bir<br />

başka hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Aşure gününde<br />

tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına keffaret<br />

olacağını kuvvetle ümit ediyorum.”4<br />

Bu günlerde oruç tutulmasının dışında, kılınması uygun olan bir namaz<br />

veya bir başka ibadet tesbit edilmemiştir. Ancak nafile namaz ve sadakalar<br />

elbette verilebilir.<br />

Aşure günü<br />

Doğu toplumlarında asırlardır yaşayan bir gelenek olan “Aşure”nin ne<br />

zaman ve niçin ortaya çıktığını bilen insanların sayısı, “Aşure”den nasiplenen<br />

insanlara nazaran kuşkusuz çok azdır. Anlamından ziyade tadına<br />

aşina olduğumuz aşure, İslam geleneğinde çok önemli açılımları olan<br />

sembolik bir yiyecektir. Bugün artık pek hatırlanmayan bu arka plan,<br />

insanlık tarihinin en önemli olaylarını ihtiva eder.<br />

Aşure kelimesi, Arapça’da “onuncu” anlamına gelen “aşara” kelimesinden<br />

türemiştir. Hicrî takvimin ilk ayı olan muharrem ayının onuncu<br />

günü kullanılır. Bu güne İslam inancında büyük bir önem atfedilir ve tarihte<br />

önemli birçok olayın bugünde gerçekleştiğine inanılır.<br />

Hz. Hüseyin ve beraberindeki 72 kişi hicri 61’de muharrem ayının<br />

onuncu gününde Kerbela’da Yezid’in ordusunca katledilmiştir. Bunun<br />

dışında aşure gününde gerçekleştiğine inanılan dinî açıdan önemli bazı<br />

rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br />

Hz. Adem’in tövbesinin kabul edilmesi ve Arafat’ta Hz. Havva ile yeniden<br />

buluşması, Hz. İdris’in diri olarak göğe yükseltilmesi, Hz. Nuh’un<br />

gemisinin tufandan kurtulması,<br />

Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması, Hz. İsmail’in doğumu, Hz.<br />

Yakup’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması, Hz. İsa’nın doğumu ve göğe<br />

yükseltilmesi.<br />

Bu olaylar güvenilir hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir.<br />

Musevilerin de bu günü oruçla geçirdikleri bilinir. Hz. Peygamber bu<br />

günde oruç tutmayı tavsiye etmiş fakat Yahudilere benzememek açısından<br />

orucun aşure gününden bir gün önce başlamasını veya bir gün<br />

sonra da tutulmasını istemiştir.<br />

Aşurenin yiyecek olarak ilk kez yapılışı ise Hz. Nuh’un gemisinden<br />

kurtulan insanların eliyle olmuştur. Tufandan kurtulan insanlar gemide<br />

arta kalan yiyeceklerden bir tatlı yaparak insanlara dağıtırlar. Böylece bu<br />

kurtuluşu kutlarlar. Muharrem ayının onuna denk gelen bu bu olay daha<br />

sonra semavî dinlerde bir gelenek haline gelir.<br />

Elbette bu geleneğin gayesi insanlara sadece yiyecek ikram etmek<br />

değil, insanlık için anlamlı olan bugünü hafızalarda diri tutacak bir vesile<br />

kılmaktır. Hz. Nuh’un gemisi de insanlık için bir semboldür nihayetinde;<br />

insanın batıldan hakka iltica edişinin, nefsinden ruhuna yolculuğunun,<br />

dünyadan ahirete yönelişinin, iç aleminde sürekli yükselme gayretinin ve<br />

bezm-i elestte verdiği ahde, vefa gösterişinin sembolü.<br />

Bugün Anadolu’da ve diğer İslam toplumlarında hâlâ yaşamakta olan<br />

bu gelenek, komşular arasında küçük bir yiyecek alış-verişinden çok<br />

daha fazla anlama sahiptir ve bu anlamın insanın nisyan ile malül olan<br />

hafızasına yenilmemesi için hatırlanmaya, hatırlatılmaya ve <strong>genç</strong> kuşaklara<br />

daha çok anlatılmaya ihtiyacı vardır. Umulur ki elden ele geçen bir kap<br />

tatlı, gönülden gönüle geçen güzel bir duygunun, unutulan bir hakikatin<br />

ve bizi aslımıza bağlayan bir hatıranın ölümsüz sembolü olsun...<br />

1 Hak Dini Kur ân Dili, 8/5793<br />

2 Buharî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI/307-308<br />

3 Tîrmizî, Savm, 40<br />

4 Tirmizî, Savm, 47


14<br />

| camia | 16 Kasım 2012<br />

Bölgelerimizden<br />

“Başarının sırrı teşkilatlanmadadır”<br />

Schiedam Merkez Camii salonunda, teşkilatlanmadan sorumlu çok sayıda<br />

Hollanda İslam Federasyonu (NIF) idarecisi olağan aylık çalışma toplantısı için bir araya geldi.<br />

Adnan Şahin<br />

Hollanda İslam Federasyonu Teşkilatlanma<br />

Başkanları toplantısı 4 Kasım’da<br />

Schiedam’da yapıldı. Toplantıya, federasyona<br />

bağlı olarak hizmetlerini yürüten cemiyet<br />

başkanlarının yanı sıra, cemiyet teşkilatlanma<br />

başkanları ve kadınlar teşkilatı ile kadınlar<br />

<strong>genç</strong>lik teşkilatlanma başkanları da katıldı.<br />

IGMG Genel Merkezi’nden Teşkilatlanma<br />

Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Murat<br />

İleri ve Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim<br />

Kaygısız’ın katıldığı toplantı iki ayrı<br />

salonda eşzamanlı olarak yapıldı. Cemiyet<br />

başkanlarının bulunduğu toplantı ayrı bir<br />

salonda gerçekleştirilirken, idarecilerle teşkilatlanma<br />

başkanları toplantısı da bir başka<br />

salonda yapıldı.<br />

Toplantıda konuşan IGMG Teşkilatlanma<br />

Başkanı Murat İleri, Avrupa’da Müslümanların<br />

bulunduğu her yerde teşkilatlanma<br />

azminde olduklarını zira teşkilatlanmanın her<br />

şeyin başı ve başarının sırrı olduğunu belirttiği<br />

konuşmasında şöyle dedi: “Mesajımızın<br />

gönüllere, kalplere ulaşabilmesi için sizin yolları<br />

açmanız lazım. Siz önemlisiniz. Bu ne-<br />

denle, biz toplantılarımızı aksatamayız. Zira<br />

bizi diri tutan, haberleşmemizi, bilgi akışımızı<br />

sağlayan, genel merkez ile bölge, bölge ile<br />

şube iletişimini canlı tutan en önemli toplantılarımız<br />

şube başkanları toplantılarımız ve<br />

ilgili birim toplantılarımızdır.”<br />

Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim<br />

Kaygısız “Bu teşkilatta almış olduğumuz<br />

görev vasıtasıyla eğer sırtımıza her hangi bir<br />

yük yüklenmişse ya da bir sıkıntıyla girmişsek<br />

bundan dolayı asla mahzun olmamalıyız,<br />

şükretmeliyiz” dedi.<br />

Toplantıda, Bölge Başkanı Mehmet Yaramış<br />

Bölge Kadınlar Teşkilatı’na ve tüm emeği<br />

Toplantıya teşkilatlanma başkanları katıldı<br />

geçenlere en son, Avrupa genelinde yapılan<br />

kızlar Kur’an okuma yarışmalarında elde ettikleri<br />

bir birincilik ve iki tane ikincilikten ötürü<br />

teşekkür ederek başarılarının devamını diledi<br />

ve “Tüm işlerimizi Allah rızası için ve adaletli<br />

bir şekilde yapalım. Ölçümüz bu olsun” şeklinde<br />

konuştu.<br />

Berlin’de çocuklar<br />

“Hayırda koştu”<br />

Menderes Singin<br />

Berlin IGMG Çocuk Kulübü’nün düzenlediği<br />

“Hayırda Koşuyoruz” projesi çerçevesinde<br />

düzenlenen programa çok sayıda çocuk<br />

katıldı. Vakıf ve Mevlana Camileri Çocuk Kulüblerinin<br />

ortaklaşa düzenlediği koşu Berlin’in<br />

Tempelhof parkında gerçekleştirildi. Anne ve<br />

babaları ile koşu için gelen çocuklar heyecanlı<br />

bir şekilde koşuya katıldı.<br />

Atacakları her adımın Afrikalı çocuklara<br />

ulaşacağının bilincinde koşan çocuklar, koşu<br />

sonrası elde edilen yardımı IGMG Sosyal Yardımlaşma<br />

Derneği aracılığı ile Afrikalı çocuklara<br />

ulaştıracaklar. Öte yandan, koşu sonrasında<br />

katılımcı çocuklara katılım belgesi ve<br />

madalya verildi.<br />

Hessen Bölgesi’nde Teşkilat İçi<br />

Eğitim Seminerleri<br />

Bütün idarecileri kapsayan Teşkilat İçi Eğitim Semeinerleri iki grup halinde Hanau ve Darmstadt’da yapıldı.<br />

Seminerleri Bölge Teşkilatlanma Başkanlığı organize etti.<br />

Sinan Aktürk<br />

IGMG Hessen Bölgesi bölge ve cemiyet<br />

idarecilerinin katıldığı Teşkilat İçi Eğitim<br />

Seminerleri’ne (TİES) devam ediyor. Seminerlerin<br />

birisi Hanau’da yapılırken ikincisi ise<br />

Darmstadt’ta gerçekleştirildi. Seminerlere<br />

bölge ve cemiyetlerimizin idarecileri katıldı.<br />

Teşkilat İçi Eğitim Seminerleri’ne seminerci<br />

olarak IGMG Genel Merkez Disiplin ve<br />

Teftiş Başkanı Ramazan Başlık, IGMG Hessen<br />

Bölge Teşkilatlanma Başkanı Hikmet<br />

Atak, Bölge Yürütme Kurulu Üyeleri Cengiz<br />

Pekdemir ve Adil Papak katıldılar.<br />

Ramazan Başlık, “Temel esaslar, hatalı<br />

davranışlar ve düzeltme yolları” başlıkları adı<br />

altında iki farklı seminer sunarak, idarecilere<br />

çalışmalarda dikkat edilmesi gereken hususları<br />

hatırlattı. Başlık, seminerlere idarecilerin<br />

gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti de<br />

dile getirerek, bu tür çalışmaların bütün idarecilerimize<br />

yönelik yapılması gerektiğini vurguladı.<br />

Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı<br />

Hikmet Atak ise seminerini “Teşkilat Yapımız”<br />

başlığı ile verdi. Atak, “Hessen Bölgesi<br />

Teşkilat İçi Eğitim Seminerleri’ni tüm şube<br />

idarecileri ile gerçekleştireceğini ve yapılan<br />

programa göre bölge TİES çalışmalarının<br />

aralık ayı sonunda tamamlanmış olacağını”<br />

da ifade etti.<br />

Koşuya katılan çocuklar heyecanlıydı<br />

Seminere bölge idarecileri katıldı


camia | 16 Kasım 2012<br />

Bölgelerimizden<br />

|<br />

15<br />

Bölge ve cemiyetlerimizde<br />

bayramlaşma programları yapıldı<br />

Kurban Bayramı dolayısıyla bölge ve cemiyetlerimizde özel bayramlaşma<br />

programları yapıldı. Programlara, cemaatimiz kadın-erkek ve<br />

çocuklarla birlikte katıldı.<br />

Wuppertal<br />

Köln<br />

Düsseldorf<br />

Avusturya<br />

Ekim ayının 25’ine rastlayana bu seneki<br />

Kurban Bayramı dolayısıyla bölge ve cemiyetlerimizde<br />

çeşitli bayramlaşma programları düzenlendi.<br />

Programların bir kısmı camilerimizin<br />

kendi salonlarında yapılırken, bir kısmı da<br />

daha geniş salonlarda gerçekleştirildi. Programlar<br />

bayram gününün hafta içine rastlaması<br />

sebebiyle daha çok hafta sonu, cumartesi<br />

ve pazar günlerinde yapıldı.<br />

Hollanda<br />

Bayramlaşma programı yapan bölgelerimizden<br />

biri Hollanda İslam Federasyonu idi.<br />

Federasyon yıllardır geleneksel olarak yaptığı<br />

bayramlaşma programını bu yıl Eindhoven<br />

Mevlana Camii’nde gerçekleştirdi. Programa<br />

federasyon yönetimi ile birlikte federasyona<br />

bağlı cemiyet başkanları aileleri ile birlikte katıldı.<br />

Bu arada, Hollanda Savunma Bakanlığı’nda<br />

görev yapan Müslümanların bir<br />

kısmı da Eindhoven’da bir araya gelerek<br />

bayram kutlaması yaptı. Hollanda Savunma<br />

Bakanlığı’nda çoğunluğu orduda olmak<br />

üzere yaklaşık 2 bin Müslüman görev yapıyor.<br />

Ordu, askerî hizmetlerde bulunan Müslümanların<br />

dinî ihtiyaçlarını karşılamak üzere Suat<br />

Aydın ve Ali Eddaou gibi imamlar da istihdam<br />

ediyor.<br />

Norveç<br />

Norveç Bölgemizde Kurban Bayramı kutlamaları<br />

Kristiansand ve Stavanger şehirleri<br />

olmak üzere iki ayrı şehirde yapıldı. Kristiansand<br />

Şubemizde bayramın 3. günü cemaatimizden<br />

yaklaşık 120 kişi bir araya geldi.<br />

Bayram kutlamasına IGMG Norveç Bölge<br />

Başkanımız Murat Yüksel Ercan da katıldı.<br />

Stavanger Eyüp Sultan Camii’ndeki bayram<br />

kutlama programı ise bayramın 4. <strong>Günü</strong>nde<br />

yapıldı. Programda kız öğrenciler ilahiler okudular<br />

ve IGMG Sosyal Yardım Derneği Kurban<br />

Kampanyası’na katılanların listesi sunuldu.<br />

Wuppertal<br />

Düsseldorf Bölgemizde bulunan Wuppertal<br />

Yunus Emre Camii’nde bir bayramlaşma<br />

şöleni yapıldı. Kalabalık bir cemaatin katıldığı<br />

bayramlaşma şöleninde sandalye kapma,<br />

yumurta taşıma, ip çekme ve çuvalla yürüme<br />

gibi eğlencelik yarışmalar da yapıldı. Yarışmaları<br />

kazananlara çeşitli hediyeler takdim edildi.<br />

Yunus Emre Camii’ndeki bayram şöleninde<br />

cemaate pilavlı Kurban eti ikram edildi.<br />

Viyana<br />

Avusturya Viyana Bölgemizdeki İslam<br />

Federasyonu Bad Vöslau Hacı Bayram<br />

Camii’nde de özellikle çocuklarımızın katıldığı<br />

bir bayram şöleni düzenlendi. Çeşitli yarışmalarla<br />

çocuklarımızın okudukları ilahilerle şenlenen<br />

şölende anasınıfı öğrencilerinin sunduğu<br />

tiyatro gösterisi beğeni kazandı.<br />

Köln<br />

Köln Bölgesi bayramı coşku ile kutladı.<br />

Bölge ve şubeler cemaatle bayramlaşma<br />

programları düzenlerken, Ford fabrikasında<br />

çalışan işçiler de hem cuma namazı için hem<br />

de bayramlaşma için Köln Bölge Merkezi’ne<br />

geldi. İşçiler, kendileri için cuma namazı imkanı<br />

sağlayan Köln Bölgesi’ne teşekkür etti.<br />

Köln’ün en eski camilerinden olan Barbaros<br />

Camii de Başkan Şerafettin Özkan ve İmam-<br />

Hatip Şuayip Güney ile birlikte bayramlaşma<br />

töreni düzenledi.<br />

Berlin<br />

Berlin Bölgemizdeki bayramlaşma programı<br />

ise Bölge Merkezi’nde yapıldı. Bölge<br />

Başkan Vekili Resul Bayram ve Bölge Eğitim<br />

Başkanı Muzaffer İnanç’ın da katıldığı programda<br />

misafirlere ikramda bulunuldu.<br />

Avusturya<br />

Avusturya İslam Federasyonu (AİF) Vorarlberg<br />

ve Tirol eyaletlerinde bulunan yüksek<br />

ışık gücüne sahip LED ekranlar aracılığı<br />

ile eyalette yaşayan Müslümanların Kurban<br />

Bayramı'nı kutladı. Avusturya İslam Federasyonu,<br />

önümüzdeki günlerde aynı ekranlara<br />

Peygamber Efendimizin özellikle sosyal sorunlara<br />

ışık tutan hadislerinin yer aldığı afişler<br />

asacak.<br />

Düsseldorf<br />

IGMG Düsseldorf Bölgesi ve IGMG Sosyal<br />

Yardım Derneği Hassene Kurban Kanpanyası<br />

dahilinde Kurban Bayramı’nın 3. günü<br />

(27 Ekim 2012 tarihinde) “Duisburger Tafel”<br />

yani “Duisburg Aş Evi”nde yoksullara yardım<br />

etti. Bölge Sosyal Hizmetler komisyonu<br />

tarafından önceden hazırlanıp takip edilen bu<br />

program Bölge Kadınlar Teşkilatı’nın desteği<br />

ile gerçekleşti. Kesilen kurban aş evinin mutfağında<br />

Kadınlar Teşkilatı mensupları tarafından<br />

hazırlanıp pişirildikten sonra yaklaşık, 50<br />

kişiye servis yapıdı. Organizede görev alanlar<br />

bu işi zevkle ve gurur duyaraktan yaptıklarını<br />

dile getirdiler. Yemekten sonra Bölge Kadınlar<br />

Teşkilatı Sosyal Hizmetler Başkanı Kübra<br />

Kayhan, orada bulunanlara hem bu proje<br />

hem de İslam’daki paylaşma ve dayanışma<br />

konusu hakkında da bir konuşma yaparak,<br />

teşkilatımızın hizmetlerinin din, dil, ırk ayrımı<br />

yapmadan her ihtiyaç sahibine sunulduğunu<br />

ifade etti.


16 | Hasene<br />

camia | 16 Kasım 2012<br />

Kurban<br />

kampanyasından<br />

zihne ve yüreğe düşenler<br />

IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene 2012 Kurban Kampanyası’nı<br />

başarıyla tamamladı. 64 ülkede 129 binden fazla kurban hissesi milyonlarca<br />

ihtiyaç sahibine ulaştırıldı. Kampanya için değişik ülkelerde<br />

bulunan gözlemciler yaptıkları çalışmalar ve yaşadıkları olaylar hakkında<br />

bilgi verdi.<br />

Murat Kubat<br />

Ana sıcaklığını hissettiren çalışma:<br />

kurban kampanyası<br />

Hasene Kurban Kampanyası Karadağ<br />

ülke sorumluluğu görevinden dolayı ne kadar<br />

şükretsem azdır. Bu kutsal görevi hakkıyla<br />

yerine getirmiş olmayı ümit ediyorum.<br />

Bu kampanya vesilesiyle Bosna’daki erkek<br />

ve kız yurdunu da ziyaret ettik. Burada<br />

Türkiye’den gelen <strong>genç</strong>lerle tanıştım. Kimisi<br />

tıp, kimisi ise ilahiyat okuyor. Bosna’da bir<br />

diğer uğrak noktamız şehitlik idi, şehitlerin<br />

ruhları için fatihalar okuduk.<br />

Kesimleri yaptığımız bölgede seksen<br />

yaşlarında bir ninenin kapısını çaldık ve kendisine<br />

kurban etinden verdik; canım kaynadı<br />

biraz da nakit verdim. Bana anamı hatırlattı,<br />

sımsıcak sarıldım kendisine. Ellerini öptüm,<br />

ana sıcaklığını tattım, anamın kokusunu duydum<br />

onda. Başka bir isteğinin olup olmadığını<br />

sordum; “Allah razı olsun” dedi, dua etti.<br />

Amacımızın sadece et vermek olmadığını,<br />

kardeşlerimizi görmek, Avrupa’daki kardeşlerinin<br />

onların yanında olduğunu göstermek<br />

ve hissettirmek için burada olduğumuzu<br />

söyledim. Hal ve hatırını sorduğumuzda, bir<br />

of çekti ve şunları söyledi: “Yavrularım; dün<br />

namazımı kıldım, duada Allah’a halimi arzederken<br />

dedim ki: Allah’ım! Kış geldi, ne yer<br />

ne içerim, kimler kapımı çalar. Sonra içimi bir<br />

burukluk ve yalnızlık kapladı. Bu halime de<br />

kızdım. Çok sıkıntı çektim ama Allah her defasında<br />

yardım etmemişmiydi! diye. Bu duygular<br />

içerisinde iken, kapımı sizler çaldınız.”<br />

Bizlere ne dualar etti ne dualar.<br />

Kesimleri yaptığmız kesimhanenin önüne<br />

gelen kardeşlerimizi güler yüzle karşıladık;<br />

hem bayramlaştık hem de kurban etlerinden<br />

paylarına düşeni verdik. Diyebilirim ki;<br />

herkesi memnun olmuş şekilde gönderdik.<br />

Yanımıza 35 yaşlarında bir adam geldi, çekingen<br />

ve mahcup bir edayla. Selam verdi<br />

ve bayramlarımızı tebrik etti. Biz de et için<br />

geldiğini hissettiğimiz fakat istemekte çekinen<br />

bu <strong>genç</strong> adamın bayramını kutladık. 5<br />

çocuğu olduğunu öğrendiğimiz bu çekingen<br />

davranışlı adama son kalan etleri poşetleyerek<br />

verdik. Mütevazi halli adam dua ederek<br />

onbeş yirmi metre gittikten sonra gerdi<br />

döndü ve içimi titreten bir bakışla baktı. Belli<br />

bir mühlet baktıktan sonra geri yoluna devam<br />

etti. Yapmış olduğumuz bu çalışmaların<br />

nerelerde, ne tür etkiler yarattığını; yürekleri<br />

duaya nasıl durdurduğunu gördüm. Bu kutlu<br />

çalışma ile nerelerde ne farklı hikayelere şahitlik<br />

ediyoruz.<br />

NE DEDİLER ?<br />

2012 Kurban Kampanyası’nın gerçekleştiği ülkelerden hayır duaları<br />

aldık. Çalışmalarımıza şahit olan bölge insanları iyi temennilerini<br />

bizlerle paylaştı. İşte onlardan bazıları:<br />

Everyone here talking after ALLAH mercy,<br />

about your beneficent action, your beautiful hands<br />

and your association.<br />

(Allah’ın rahmetinden sonra herkes burada; sizin<br />

hayırlı aksiyonunuzu (Kurban Kampanyanızı), hayır<br />

sever ellerinizi ve onları bizlere ulaştıran kurumunuzu<br />

konuşuyor.)<br />

Dr. Faisal Mahmoud Ismail / BREZİLYA<br />

Great thanks from Endonesia for the quarbani project in<br />

our country. Thanks to all benefiecients. Hope to see you<br />

next year.<br />

(Endonezya’dan, ülkemizde düzenlediğiniz kurban kampanyası<br />

için çok teşekkürler. Bütün hayırsevelere teşekkürler.<br />

Seneye tekrar görüşmek ümidiyle.)<br />

Muhammad Mukhlish Nashrulloh / ENDONEZYA<br />

Svaka vam cast da vam dragi<br />

ALLAH podari sve najbolje.<br />

(Size helal olsun. En güzel şeyleri<br />

Allah size bahşetsin.)<br />

Jasmin Poturovic / BOSNA<br />

Selamalejkum,kao što sam vidjela hedije i kurbane<br />

za bajram dijelite,neka vas allah dž.š nagradi<br />

(Selamun aleykum, gördüğüm kadarıyla kurban dağıtıyorsunuz;<br />

hediyeler veriyorsunuz . Allah sizlerden razı olsun.)<br />

Zuhra Alesevic / BOSNA<br />

Thank you for coming to Kashmir.<br />

(Keşmir’e geldiğiniz için teşekkürler.)<br />

Amir Sohail / PAKİSTAN<br />

Thank you Sir for making it possible for the people<br />

of Ghana to be able to celebrate the edul adhah this year.<br />

(Bu yıl Gana halkına Kurban Bayramı’nı kutlamayı mümkün<br />

kıldığınız için teşekkür ediyorum.)<br />

Aliyu Ciesse Alhassan / GANA<br />

Welcome in Brazil again Thanks so much!<br />

(Brezilya’ya tekrar hoş geldiniz. Çok teşekkürler.)<br />

Mundo Árabe / BREZİLYA<br />

We are very thankful for your help to the poor people<br />

in my country. May Allah bless you.<br />

(Ülkemdeki fakir insanlara yardım ettiğiniz için müteşekkiriz.<br />

Allah sizlere esenlik versin.)<br />

Fatima B. Abubakar / FİLİPİNLER<br />

Thank you very much for what you are doing to help<br />

children in the world. With greetings to all organization<br />

members and thank you again.<br />

(Dünyadaki çocuklara yardım ettiğiniz için çok teşekkür<br />

ediyorum. Bütün üyelerinize saygılarımızı iletiyoruz. Tekrar<br />

teşekkürler.)<br />

Ibrahem Paiesa / LİBYA<br />

I hereby thank you the effort you made this eidul<br />

adha festive in my home town GARISSA.<br />

(Memleketim Garissa şehrinde Kurban Bayramı nedeniyle<br />

gösterdiğiniz çaba için teşekkürlerimi sunuyorum.)<br />

Yahya / KENYA<br />

Köylerimizi yakıp yıktılar. Çoluk – çocuk göç<br />

yollarına düştük. Orada kalan akrabalarımız var;<br />

onların nasıl olduğunu merak ediyoruz.<br />

Arakanlı mülteci bir kadın


18 | Mercek Altında<br />

camia | 16 Kasım 2012<br />

“Toplumun tam ortasına yerleşmiş olan<br />

ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele<br />

en önemli gündemimiz olmalıdır”<br />

Genel Sekreterimiz Oğuz Üçüncü ile gündemi ve<br />

Müslümanlarla ilgili yaşanan gelişmeleri konuştuk:<br />

İlknur Küçük<br />

Sayın Üçüncü, kamuoyuna dönerci cinayetleri<br />

olarak yansıtılan seri cinayetlerin<br />

arkasında Nasyonal Sosyalist Yeraltı(NSU)<br />

örğütünün bulunduğu ortaya çıkalı bir yıl<br />

oldu. Buna rağmen cinayetlerin aydınlatılması<br />

noktasında kayda değer bir adım<br />

atılabilmiş değil, bu noktada önemli kaygılar<br />

var. Bir yıldır yaşanan bu süreci nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Malesef bugün geldiğimiz noktada cinayetlerle<br />

ilgili sorular cevaplanacağı yerde,<br />

daha çok soru ortaya çıkmış durumda. Cinayetlerle<br />

ilgili üç isim verildi, “Bunlardan ikisi<br />

birbirini vurdu, biri tutuklandı, konu kapandı”<br />

denecek kadar basit bir mesele değil. Bu<br />

tablo sadece buzdağının görünen yüzü. Zira,<br />

yeraltında aynı görüşlere mensup, sayıları<br />

hakkında 18 ila 111 arasında farklı rakamlar<br />

verilen insanların devlet tarafından arandığını<br />

bu araştırmalar esnasında öğrendik. Bunlar<br />

kimlerdir, bunlarla ilgili takipler ne noktadadır,<br />

yeni eylem planları var mı, bir dahaki hedefleri<br />

kim gibi sorular açıklık kazanabilmiş değil,<br />

hâlâ zihinleri meşgul etmeye devam ediyor.<br />

Parlamentonun bu konuyla ilgili çalışmasını<br />

takdir ediyorum. Federal Meclis NSU<br />

Araştırma Komisyonu meseleye ciddi bir hassasiyet<br />

gösteriyor, sıkı bir şekilde takip ediyor.<br />

Buna karşın; Anayasa Koruma Teşkilatı’nın,<br />

içişleri bakanlarının, bazı emniyet ve güvenlik<br />

yetkililerinin meselenin aydınlatılması için ülke<br />

güvenliğini bahane ederek yeterli bilgi vermemeleri<br />

endişeleri artırıyor. Bu noktada parlamentonun<br />

araştırmaları bürokrasi engeline<br />

takılıyor. Ancak yine de Meclis NSU Araştırma<br />

Komisyonu’nun ısrarlı çalışmalarının netice<br />

vereceği kanısındayım.<br />

NSU tarafından hazırlanan ölüm listesinde<br />

sıradaki isimlerden biri sizdiniz.<br />

Alman güvenlik güçlerinin bunu bilmesine<br />

rağmen sizi haberdar etmemesini ve gereken<br />

önlemleri almamasını neye dayandırıyorsunuz?<br />

İsmim listede olduğunu basından öğrendim,<br />

bunun üzerine Federal Kriminal Dairesi<br />

ve Eyalet Kriminal Dairesi’ne bilgi almak için<br />

başvurdum. Bu tür bir bilginin olmadığını belirttiler,<br />

basında çıkan haberleri ne doğruladı<br />

ne de yalanladılar. Ancak ilginçtir ki, başvuru<br />

yaptığım günün akşamı polis evime ailemi<br />

teskin etmeye geldi. Burada düşündürücü<br />

olan, listede oluşumu basından öğrenmek bir<br />

yana, konu ortaya çıktıktan sonra bile ne polis<br />

tarafından ne de Anayasa Koruma Teşkilatı<br />

tarafından sağlıklı ve yeterli bilginin verilmemiş<br />

olması.<br />

Almanya’da ırkçılık NSU örneğinde<br />

görüldüğü gibi zirveye çıkıyor zaman<br />

zaman. Genelde ırkçılık özelde ise Müslümanlara<br />

karşı olan ırkçılık ve saldırılar<br />

azalmış değil, zira camilere yönelik saldırılar<br />

gündemimizden düşmüyor. Ancak<br />

ırkçılar yerine hâlâ IGMG takip ediliyor, bu<br />

traji komik durum hakkında neler söylersiniz?<br />

“Ayrımcılık ve ırkçılık”<br />

artık Avrupa’nın<br />

reddedilemez bir gerçeği<br />

olmuş durumda<br />

Camilerimize yapılan saldırılar; binaların<br />

boyalarla veya çeşitli malzemelerle kirletilmesi,<br />

domuz organları atılması, camların<br />

kırılması şeklinde olduğu gibi, kundaklama<br />

girişimlerine kadar varabildi. Ancak bu saldırılar<br />

kamuoyunda yankı bulmadı. Bu konuda<br />

belki bu tür bir karşılaştırma yapmak yanlış<br />

olur, dileğimiz her mabede saygı duyulmasıdır,<br />

ancak camilere yapılan bu saldırılar, başka<br />

dinlere ait kutsal mabedlere karşı yapılmış<br />

olsaydı, kamuoyunda gösterilen tepkinin çok<br />

daha farklı olacağını tahmin etmek zor değil.<br />

Saldırıya uğrayanlar bizim camilerimiz ama<br />

sorunun yine Müslümanlarda aranması sizin<br />

de dediğiniz gibi tutarsız traji komik bir tablo<br />

ortaya koyuyor.<br />

Bu sürecte Müslümanların hataları, eksiklikleri<br />

nelerdir?<br />

Müslümanların eksiklikleri ve hatalarından<br />

ziyade şunu değerlendirmek gerekli. Evet saldırılar,<br />

haksızlıklar oluyor ancak sürekli olarak<br />

mağdur konumunda olmak, haksızlıklardan<br />

sürekli şikayet eden bir pozisyonda olmak,<br />

sürekli bu konularla medyada gündeme gelmek<br />

de çözümü kolaylaştırmıyor. Burada sıkıntı,<br />

haklı olduğunuz halde bir anlamda haksız<br />

duruma düşme tehlikesi, yanlışın içinde<br />

doğruyu bulma çabası. Alman medyasında<br />

zaten bu saldırılar ve haksızlıklar neredeyse<br />

hiç yansıtılmıyor. Bizler medyada güçlü olalım<br />

Müslümanlara karşı yapılan haksızlıklar duyulsun<br />

desek de, bu sefer de sadece “Müslümanlar<br />

sürekli bir şeylerden şikayet eden bir<br />

kesim” gibi olumsuz bir algının oluşabilmesi<br />

söz konusu. Bu konuda takınılacak en güzel<br />

tutum; Müslümanların farklı yönlerdeki başarılarıyla,<br />

çalışmalarıyla, topluma katkı sağlayan<br />

girişimleriyle gündeme gelmesi ve böylece<br />

ezber bozmaları olacaktır.<br />

“Bütün teşkilat<br />

çalışmalarımızda olduğu<br />

gibi bizim de çalışma<br />

prensiplerimizi Kur’an<br />

ve Sünnet belirler”<br />

Irkçılık sadece Almanya ile sınırlı değil,<br />

Avrupa genelinde de İslamofobi gittikçe<br />

artıyor. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?<br />

Adına ister ırkçılık deyin, ister İslamofobi,<br />

“Ayrımcılık ve ırkçılık” artık Avrupa’nın reddedilemez<br />

bir gerçeği olmuş durumda. Bu noktada<br />

ayrımcılıkla mücadeleyi teşvik etmeli, bu<br />

alandaki ihtisasımızı geliştirmeliyiz. Müslüman<br />

olsun, olmasın tüm sivil toplum kuruluşlarına<br />

bu konuda ciddi görev düşmektedir. Toplumun<br />

tam ortasına yerleşmiş olan ırkçılık ve ayrımcılıkla<br />

mücadele STK’ların listesinde birinci<br />

derecede yer alması gereken en önemli gündem<br />

maddesidir. Bugün Almanya’da önemli<br />

sayıda göçmen kökenli insan yaşamaktadır,<br />

hatta okullara baktığımızda birçoğunda her<br />

iki öğrenciden biri göçmen kökene sahiptir,<br />

diğer Avrupa ülkeleri de hatırı sayılır miktarda<br />

<strong>genç</strong> göçmen nüfusa sahiptir. Bu nedenle<br />

STK’lar bu rakamları da gözönüne alarak,<br />

Avrupa’da ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelenin<br />

ne kadar önemli olduğunu, bu konunun ertelenemez,<br />

ihmal edilemez bir mesele olduğunun<br />

farkında olarak adımlar atmalıdır. Ayrımcılıkla<br />

mücadele genelde kadın-erkek arasında,<br />

iş yerinde ya da sosyal hayatta yapılan ayrımcılıklarla<br />

gündeme geliyor. Ancak bu konu<br />

daha geniş bir şekilde ele alınmalıdır. Ayrımcılıkları<br />

izleyen bazı STK’lar ya da kurumlar,<br />

Müslümanlara yapılan ayrımcılıkları kayıt altına<br />

almada çekingen davranıyorlar. Mesela az<br />

önce değindiğimiz cami saldırıları yeterince<br />

kamuoyuna yansımadığı için ayrımcılık ra-


camia | 16 Kasım 2012<br />

Genel Sekreterimiz<br />

Mercek Altında<br />

|<br />

19<br />

Bu prensiplerimiz sadece dışarıyla olan ilişkilerimizde<br />

değil kendi IGMG çatımız altındaki ilişkilerimiz<br />

de geçerlidir. Hiç bir zaman içe farklı,<br />

dışa farklı bir tavır sergilemedik.<br />

porlarında gereği gibi yer bulamıyor. Müslümanlara<br />

karşı yapılan ayrımcılıklar en belirgin<br />

olarak kıyafet nedeniyle yapılan ayrımcılıklar<br />

olarak karşımıza çıkıyor, bugün bazı ülkelerde<br />

okul ve işyerlerinde başörtüsü nedeniyle<br />

yapılan ayrımcılıklar bunun en bariz örneği.<br />

Minare yasağı, sünnet yasağı gibi diğer yasaklar<br />

da çarpıcı örnekler. Bu noktadaki en<br />

ciddi sıkıntı ise, Müslümanlara ve kurumlarına<br />

yönelik saldırıların nefret suçları kapsamında<br />

değerlendirilmemesi nedeniyle gerekli şekilde<br />

kayıtların tutulmaması dolayısıyla da sağlıklı<br />

verilerin toplanamamasıdır.<br />

Almanya’ya göç 50. yılını doldurdu. Türkiye<br />

devlet olarak, gurbetçileri yurt dışına<br />

gönderdi ve uzun yıllar boyunca onları kendi<br />

haline bıraktı, ilgilenmedi. Bu durumun<br />

yurt dışında yaşayan Türkler açısından en<br />

önemli getirileri ve götürüleri neler oldu?<br />

Türkiye devlet olarak başından beri vardı.<br />

Ancak bu varlık uzun bir müddet sadece<br />

bürokratik varlıktan öte geçemedi. Toplumsal<br />

bir çok ihtiyacı, gelen insanlar kendi kurmuş<br />

oldukları yapılarla gidermek mecburiyetinde<br />

kaldılar. Bu anlamda Türkiye devletinin biz<br />

göçmenleri bir çok hususta yalnız bırakmasının<br />

faydasını sivil bir altyapı oluşturma açısından<br />

gördük. Fakat yurt dışına gelen nesil, sivil toplum<br />

kuruluşu geleneğine yabancı olduğu için<br />

kurumlaşma noktasında zorluklar inişler, çıkışlar<br />

yaşandı. Sürecin sonunda ise kendine güvenen,<br />

ne istediğini bilen, kendi başına dimdik<br />

ayakta durabilen sivil kuruluşlar oluştu.<br />

IGMG Genel Sekreteliğimizin kurumsal<br />

ilişkiler boyutunda izlediği temel prensipler<br />

nelerdir?<br />

Bütün teşkilat çalışmalarımızda olduğu<br />

gibi bizim de çalışma prensiplerimizi Kur’an ve<br />

Sünnet belirler. Çalışmalarımızı bu doğrultuda<br />

sürdürüyoruz. Bununla birlikte ümmet bilincini<br />

geliştirmek ve din anlayışımızın bir parçası olan<br />

barış, adalet ve huzurun hakim olduğu toplumlar<br />

için gayret etmek başlıca prensiplerimizdir<br />

diyebilirim.<br />

Müslümanlarla, gayri müslimlerle ve<br />

devletle olmak üzere üç farklı alanda diyalog<br />

ve işbirliği gerçekleştiriliyor. Bu alanlarda<br />

özen gösterilen konular ve hassasiyetleriniz<br />

nelerdir?<br />

Her üç alanda da temel prensiplerimiz aynıdır.<br />

Bu prensiplerimiz sadece dışarıyla olan<br />

ilişkilerimizde değil kendi IGMG çatımız altındaki<br />

ilişkilerimiz de geçerlidir. Hiç bir zaman<br />

içe farklı, dışa farklı bir tavır sergilemedik. Her<br />

çalışmamızda düsturumuz Kur’an ve Sünnet<br />

olmuştur. Bahsettiğiniz bu üç alanda da işbirliğine,<br />

diyaloga kapılarımız her zaman sonuna<br />

kadar açıktır. Lakin kabullenemeyeceğimiz durumlar,<br />

onaylamadığımız çalışmalar önümüze<br />

sunulursa orada da sınırlarımız bellidir, devlet<br />

de olsa diğer sivil kuruluşlar da olsa tepkimiz<br />

aynı olur. Yani bizlerin inanç ve yaşam anlayışına<br />

ters düşen konularda tepki göstermekten<br />

hiç bir zaman çekinmedik, çekinmeyiz.<br />

Almanya Müslümanlar Koordinasyon<br />

Konseyi (KRM) kurulalı beş yıl oldu. Sizce<br />

beklentilere cevap verebildi mi?<br />

KRM’in kurulması çok önemli bir adım<br />

olmuştur. Herşeyden önce ezber bozmuştur,<br />

çünkü çatısı altında “Biraraya gelmezler” diye<br />

tabir edilen kurumları birleştirmiştir. Ayrıca ilahiyat<br />

fakülteri ve İslam din dersleri başta olmak<br />

üzere bir çok hususta Alman devletinin<br />

muhatap aldığı bir kurumdan bahsediyoruz.<br />

Tabii ki, eksiklikler ve zaman zaman yanlış giden<br />

hususlar da var, ancak bu Müslümanların<br />

birlikte bir çatı altında toplanabilmiş olmasının<br />

önüne hiç bir zaman geçmemeli. Bu manada<br />

eğer KRM hukuki altyapısını geliştirirse ve<br />

eyaletlerde Müslümanların temsil kurumlarının<br />

mevzuata uygun bir şekilde kurulmasına ve<br />

geliştirilmesine önayak olursa faydasının Müslümanlar<br />

tarafından çok daha net anlaşılacağına<br />

inanıyorum.<br />

Genel Sekreterliğimizin<br />

çalışma alanları<br />

Genel Sekreter Yardımcısı A. Engin Karahan (ortada), Hukuk Sorumlusu Bekir Altaş (sağda)<br />

a) Kurumsal İlişkiler<br />

Genel Merkez olarak bizzat İslam Konseyi<br />

ve Almanya Müslümanlar Koordinasyon<br />

Kurulu’nda (KRM) temsil gerçekleştirilmektedir.<br />

Bunun yanı sıra eyaletlerdeki katılım<br />

kuruluşlarındaki Bölgelerimizin çalışmaları<br />

koordine edilmektedir. Bunlar Almanya içinde<br />

Schura Hamburg, Schura Bremen, Schura<br />

Niedersachsen, Islamische Glaubensgemeinschaft<br />

Baden-Württemberg gibi kurumlardaki<br />

faal olan Bölge yetkililerimizin yanı sıra,<br />

örneğin Hollanda’da CMO (Contactorgaan<br />

Moslims en Overheid), Belçika’da Executief<br />

van de Moslims van België, Fransa’da Conseil<br />

(Conseil français du culte musulman) ve<br />

Avusturya’da da İGGiÖ (İslamische Glaubensgemeinschaft<br />

in Österreich) gibi temsil<br />

kurumları ile bölgelerimizin çalışmaları destek<br />

ve koordine edilmektedir.<br />

Bu çalışmalar bağlamında özellikle Almanya<br />

içinde Federal Devlet ve birçok eyaletlerde<br />

devlet kurumları ile irtibat ve siyasî<br />

çalışmalar yine Genel Merkezimiz öncülüğünde<br />

yürütülmektedir.<br />

Genel Sekreterliğimiz ayrıca AGİT (Avrupa<br />

Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı), Avrupa<br />

Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi Uluslarası<br />

Kurumlar ile teşkilatımızın irtibatını sağlamakta<br />

ve işbirliği geliştirmektedir.<br />

b) ARGE Hukuk ve Toplum<br />

ARGE çalışmalarımız bağlamında, Müslümanların<br />

Avrupa’daki varlığı ile ilgili çözüm<br />

bekleyen sorulara cevaplar aranmaktadır.<br />

Bunun için farklı konularda hem hukukî hem<br />

de sosyal bilimler alanındaki gelişmeler gözönünde<br />

bulundurarak konsept çalışmaları<br />

hazırlanmaktadır. Özellikle din-devlet ilişkileri,<br />

Avrupa’da Müslüman varlığı ve ayrımcılıkla<br />

mücadele konuları bağlamında araştırma<br />

çalışmaları yapılmaktadır.<br />

c) Teşkilatımızın ayrımcılık, ırkçılık ve<br />

İslamofobi ile mücadele çalışmaları Genel<br />

Sekreterlik bünyesinde takip edilmektedir.<br />

Bu alanda, bizzat teşkilat mensuplarımızın<br />

vatandaşlık gibi konularda yaşadığı sıkıntılar<br />

ele alınmakla birlikte, diğer Müslümanların<br />

da, Müslüman olduklarından dolayı uğradıkları<br />

ayrımcılık vakaları ile ilgilenilmektedir.<br />

Çalışmalarımız sadece ayrımcılık vakaları ile<br />

ilgilenmekle sınırlı değildir bilakis, Müslümanlara<br />

yönelik ayrımcılıkların belgelenmesinin<br />

yanı sıra bunların kamuoyu ile paylaşılması<br />

da çalışmalarımız kapsamında yer almaktadır.<br />

Bu amaçla farklı insan hakları kuruluşları<br />

ile paylaşımlarda bulunulmakta, ulusal ve<br />

uluslararası kamuoyunda var olan ayrımcılığa<br />

yönelik duyarlılık oluşturmaya yönelik siyasi<br />

çalışmalar yürütülmektedir.<br />

Genel Sekreterlik birimi öncelikle teşkilatımızın<br />

kurumsal ilişkilerinden sorumlu olmakla<br />

birlikte, Müslümanların Avrupa’da yerelleşmesi<br />

sürecinde ortaya çıkan konuların çözümlerini<br />

araştırıp geliştirme görevini yerine getirmektedir.<br />

Bunun yanı sıra yıllardır sistematik bir şekilde<br />

Müslümanlara karşı uygulanan ayrımcılık<br />

vakalarını takip etmekte ve bu konuda mağdurlar<br />

olanların yanında yer almaktadır.<br />

Bu faaliyetler birim içinde üç ayrı alt-birim bağlamında<br />

sürdürülmektedir:<br />

• Kurumsal İlişkiler<br />

• ARGE Hukuk ve Toplum<br />

• Ayrımcılıkla mücadele<br />

KRM toplantısından bir görüntü


20 | Gençlik camia | 16 Kasım 2012<br />

Ulustan Avrupa’ya ve Benim Vizyonum<br />

Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) Üniversiteliler Komisyonu 2012/2013<br />

yılı çalışma takviminin ilk Üniversiteliler Yatılı Eğitim Semineri’ni (UniYES),<br />

“Ulustan Avrupa’ya ve Benim Vizyonum” teması çercevesinde 2 - 3 Kasım<br />

2012 tarihlerinde Kerpen’de Genel Merkez binasında gerçekleştirdi.<br />

Kevser Erol<br />

Programa Almanya, Fransa, Belçika,<br />

Hollanda’dan 50’nin üzerinde katılım gerçekleşti.<br />

Katılımcılar interaktif çalışmalar ve çalıştaylarla<br />

hem birbirlerini daha yakından tanıdılar,<br />

hem de fikirler ve metinler üzerinde birlikte<br />

tartışma fırsatı buldular.<br />

2 Kasım 2012 tarihinde katılımcılar “Where<br />

do I stand?” adlı çalışma kapsamında ünlü<br />

düşünürlerin demokrasi ve ulus hakkındaki<br />

sözleri ve düşüncelerini ele alarak, interaktif<br />

bir şekilde kendi görüşlerini ifade ettiler. Ardından<br />

Sümeyye Aksel tarafından takip edilen<br />

“Kavram Tanımları’’ adlı çalıştayda üniversite<br />

öğrencileri gruplara ayrılarak İnglizce ve<br />

Türkçe metinleri okuyarak demokrasi, NGO<br />

(Sivil Toplum Örgütleri), INGO (Uluslararası<br />

Sivil Toplum Örgütleri) gibi kavramların tanımlarını<br />

sözcüler arasında katılımcılara aktardılar.<br />

Daha sonra “wVizyon, model, hedef ve<br />

Smart-Prensibi’’ hakkında KGT Üniversiteliler<br />

Başkanı Nursen Elemenler bir seminer sundu.<br />

Elemenler, <strong>genç</strong>lere vizyonlarının gerçekleşmesi<br />

için gerekli unsurları SMART akronimini<br />

açarak aktardı. Bu seminere binaen yapılan<br />

ikinci çalıştayda katılımcılar gelecekteki meslektaşları<br />

ile gruplar oluşturarak (hukukçular,<br />

ilahiyat ve din bilimleri, öğretmenlik, mimarlık,<br />

mühendislik vb.) gelecek vizyonları üzerinde<br />

yoğun bir şekilde fikir telakisinde bulundular.<br />

Daha sonra Kevser Erol Forum of European<br />

Muslim Youth and Student Organizations<br />

(FEMYSO-Avrupalı Müslüman Genç<br />

Forumu ve Öğrenci Organizasyonu) kurumunun<br />

tanıtımı yaptı ve IGMG Gençlik Teşkilatı<br />

ve KGT’nin üyesi olduğu bu çatı kuruluşunu<br />

tanıttı ve <strong>genç</strong>leri Avrupa bazında projeler<br />

oluşturmaya ve mevcut projelere katılmaya<br />

davet etti.<br />

Akşam saatlerinde programa kişisel gelişim<br />

uzmanı Saliha Erdim katıldı. Erdim, Müslüman<br />

bir bayanın özel ve iş hayatında nasıl<br />

bir başarı sağlayabileceğini örneklerle katılımcılara<br />

sundu. Kendisi ayrıcı katılımcıları motive<br />

ederek: “Eğer Allah bizi bir noktaya getirdi ise,<br />

kesinlikle bir muradı vardır” dedi.<br />

İkinci gün IGMG Sosyal Yardım Derneği<br />

Hasene Başkanı Mesud Gülbahar<br />

“Endülüs'ten günümüze alacağımız dersler”<br />

adlı bir seminer sundu. Seminerde katılımcılara<br />

hem bugünün hem de Endülüs’ün tarihinden<br />

bahseden Gülbahar, tarihten önemli<br />

Müslüman düşünür ve alimlerin ve gerek tıbbı<br />

gerekse edebi alanda gerçeleştirdikleri vizyonlarından<br />

bahsetti.<br />

Seminerden sonra katılımcılar seminer ve<br />

kendileri ile ilgili mektuplar yazarak Üniversiteliler<br />

Komisyonu üyelerine teslim ettiler. Bu<br />

mektuplar katılımcılara ilerde, anılarını ve yaşadıkları<br />

atmosferi tazelemeleri için kendilerine<br />

posta ile gönderilecek.<br />

UniYES sonunda katılımcılar yapılan çalışmalar<br />

için KGT Üniversiteliler Komisyonu’na<br />

şükranlarını sunarken, hem yorgun hem de<br />

motive olmuş bir şekilde evlerine doğru yol<br />

aldılar.<br />

Gençlik Eğitim Kursları Hessen<br />

Bölgesi’nde 26 mezun verdi<br />

Bir yıldan beri süren Hessen<br />

Bölgesi Kuzey Kadınlar Gençlik<br />

Teşkilatı’nın düzenlediği Gençlik<br />

Eğitim Kursları mezuniyet töreni<br />

ile sona erdi.<br />

İslam Toplumu Millî Görüş Hessen Bölgesi<br />

Kuzey Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın<br />

düzenlediği Gençlik Eğitim Kursları (GEK)<br />

tamamlandı. Gießen şehrinde yapılan son<br />

kursla tamamlanan programdam 26 <strong>genç</strong><br />

kız mezun oldu. Böylelikle bir sene boyunca;<br />

her ay, bir hafta sonu olmak üzere değişik<br />

slogan, konu ve hatiplerle farklı şubelerden<br />

<strong>genç</strong>lerin katılımı ile yapılan Gençlik Eğitim<br />

Kursu başarıyla tamamlanmış oldu.<br />

Temel sloganı “İnsan başak gibidir, cehaletinde<br />

dimdik ve cesur. İlim olgunluk verir,<br />

aldıkça gider gurur. Biiznillah başak eğilir,<br />

insan tevazu bulur” şeklinde olan Gençlik<br />

Eğitim Kursları (GEK) yedi kişilik bir ekibin<br />

fedakârâne çalışması ile icra edildi.<br />

Gençlik Eğitim Kursları Projesi’nin içeriği<br />

ise dört temel taştan oluşuyordu: 1. Kimlik<br />

gelişimi, 2. Şube çalışmalarında gerekli tek-<br />

Sinan Aktürk<br />

nikler, 3. Yönetim sanatı, 4. Dava bilinci.<br />

Her kurs programı zihinsel, manevi ve<br />

bedendel eğitime göre hazırlandı. Zihinsel<br />

eğitiminin ana ders konuları arasında grup<br />

çalışmaları ve teknik eğitim,<br />

kitap müzakereleri,<br />

tarihten önemli şahsiyetlerin<br />

tanıtımı yer aldı. Manevi<br />

eğitim bölümünde,<br />

Kur’an okuma ve tefsir<br />

derslerinin yanı sıra, nasihatler<br />

ve maneviyatı geliştirmeye<br />

yönelik dersler verildi. Beden eğitimi<br />

bölümünde ise çeşitli geziler ve sportif aktiviteler<br />

gerçekleştirildi.<br />

GEK’te her ay farklı konularda seminerler<br />

verildi. Seminerciler arasında; Amina Erbakan,<br />

Özlem Nas, Ahmed Khalifa, İbrahim<br />

Zeyd Gerçik, Asmah El-Shabassy, İbrahim<br />

El-Zayat, Ramazan Başlık, Mesud Gülbahar,<br />

“İnsan başak gibidir, cehaletinde<br />

dimdik ve cesur. İlim<br />

olgunluk verir, aldıkça gider<br />

gurur. Biiznillah başak eğilir,<br />

insan tevazu bulur”<br />

Nursen Elemenler, Zehra Dizman, Naile Atsız,<br />

Hikmet Atak, Habib Yazıcı, Selcan Demirci,<br />

Cengiz Şahbaz, Perihan Yılmaz ve Bilal<br />

Kaçmaz gibi isimler yer aldı.<br />

Gençlik Eğitim Kursları’nın sona ermesi<br />

dolayısıyla bir program düzenlendi. Program<br />

kapsamında Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı<br />

Eğitim Başkanı Handan Yazıcı bir seminer<br />

vererek “Ekip çalışması”<br />

konusunu ele aldı ve “Neden,<br />

nasıl, niçin çalışacağız”<br />

sorularına cevap<br />

aradı. Bu semineri müteakiben<br />

de “Kendime Yolculuk”<br />

adlı bir grup çalışması<br />

yapıldı. Bu çalışmadan<br />

sonra da şiir okuma yarışması düzenlendi.<br />

Yarışmacılar, Necip Fazıl Kısakürek’e ait<br />

“Destan” adlı şiiri seslendirdiler.<br />

Program sonrasında kurstan mezun<br />

olanlara mezuniyet sertifikası takdim edildi ve<br />

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihati’nin<br />

okunması ile Gençlik Eğitim Kursu nihayete<br />

ermiş oldu.<br />

Hamburg’da Fütüvvet Gençlik Programları başladı<br />

Berati Aksu<br />

Hamburg Bölge Gençlik Teşkilatı Orta Öğretim<br />

Birimi bu yılkı çalışma takviminde planladığı<br />

Fütüvvet Gençlik Programları’ndan ilkini<br />

gerçekleştirdi. Seevetal Eğitim Merkezi’nde<br />

yapılan programa yaklaşık 30 <strong>genç</strong> katıldı.<br />

Hamburg Bölge Orta Öğretim Komisyonu<br />

tarafından hazırlanıp yürürlüğe konulan Fütüvvet<br />

Gençlik Programları, 2015 yılında Yıldız<br />

Gençlik Programlarına katılacak olan <strong>genç</strong>leri<br />

hazırlıyor.<br />

Fütüvvet Gençlik Programları’nda, dinî ve<br />

ahlaki eğitim alan <strong>genç</strong>ler, aynı zamanda okul<br />

derslerine yardımcı dersler de alıyorlar ve çeşitli<br />

okullar ile meslek dallarına yönlendiriliyorlar. Bu<br />

yılın ilk programının ana konusu olarak “Güzel<br />

Ahlak” başlığı seçildi. Diğer alt konu başlıkları ise<br />

“Anne-baba hakkı, toplum ahlakı, dinî ve kültürel<br />

ahlak kuralları ve yeme-içme adabı” şeklindeydi.<br />

Programlara eğitimci ve seminerci olarak<br />

Hamburg Merkez Camii İmam-Hatibi Ercan<br />

Yüksekkaya, Bölge Eğitim Başkanı Mehmet<br />

Karaoğlu ve Türkiye’den eğitimci Mehmet Baki<br />

Öztürk katıldı. Farklı konular üzerine çalışma<br />

gruplarının da oluşturulduğu programda kamp<br />

ateşi yakıldı, film gecesi ve sportif faaliyetler<br />

düzenlendi.<br />

Fütüvvet Gençlik Programları, geçen yıl<br />

12-14 yaş grubu <strong>genç</strong>lerden seçilmiş ve orta<br />

öğretime devam eden 50 <strong>genç</strong>le başlamıştı.<br />

Program toplam iki buçuk yıl sürecek.


camia | 16 Kasım 2012<br />

Gençlik |<br />

21<br />

Mesud Gülbahar ve İsmail Karadöl<br />

<strong>Hedefimiz</strong>:<br />

Dünü bilen, günü <strong>gören</strong>,<br />

<strong>yarını</strong> <strong>düşünen</strong> <strong>genç</strong> nesiller<br />

Mustafa Cihat<br />

Gençlik Teşkilatı İdareciler <strong>Günü</strong>’nde Avrupa’daki<br />

Müslüman <strong>genç</strong>leri, burada devam<br />

edecek olan iman neslinin ve ilelebet yaşayacak<br />

olan İslam kültürünün taşıyıcıları olarak<br />

gördüklerini de ifade eden Kemal Ergün,<br />

bunun için <strong>genç</strong>lerin hayatlarında bunu pratiğe<br />

dökecek imkanlar sunulması gerektiğini<br />

söyledi. “Nasıl ki Resûlullah Efendimiz (a.s.)<br />

<strong>genç</strong>lere sorumluluk vererek kendilerinin gelişmesini<br />

sağlamışsa, bizler de çalışmalarımızda<br />

sorumluluk alacağız ve kardeşlerimizi<br />

hizmetlerimize dahil etmenin, onların kendi<br />

potansiyellerini keşfetmelerinin yollarını arayacağız”<br />

diyen Kemal Ergün konuşmasını<br />

şöyle sürdürdü: “Bu doğrultuda, camilerimizi,<br />

dernek ve kurumlarımızı çalışmalarımızın en<br />

uygun icra mekanları olarak görmeli, cemaate<br />

dahil olmalıyız ve <strong>genç</strong>lerimizin cemaat<br />

içinde görev alarak özgün birer fert olmalarına,<br />

sağlam bir aidiyet duygusu kazanmalarına,<br />

böylece sorumluluk sahibi bireyler olarak<br />

yetişmelerine vesile olmalıyız.<br />

Görüldüğü gibi, ‘Dünü bilen, günü <strong>gören</strong>,<br />

<strong>yarını</strong> <strong>düşünen</strong> <strong>genç</strong>lik’i birçok görev bekliyor.<br />

Gençlik Teşkilatımızın da bu minvalde çalıştığını<br />

görmek bizleri son derece mutlu ediyor<br />

ve gururlandırıyor. Tüm kardeşlerime, bugüne<br />

kadar ortaya koydukları ve gelecekte daha da<br />

artacağından emin olduğum emek ve çabalarından<br />

dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum,<br />

Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah!”<br />

Göreve başlayan Gençlik Teşkilatı Başkanı<br />

İsmail Karadöl ise bir teşekkür konuşması<br />

yaptı. Karadöl, “Avrupa’da, bir ayağı manevî<br />

ve kültürel değerlerinde olan, yani manevî terbiyesini<br />

almış, diğer ayağı ise alemleri gezen,<br />

marifet sahibi olup insanlara faydalı olan bir<br />

<strong>genç</strong>lik tahayyül ediyoruz” dedi. Maneviyat<br />

boyutu itibariyle dinî ve<br />

kültürel değerlere sahip<br />

çıkarak, geleceğini geçmişinden<br />

aldığı güç ve<br />

ilhamla şekillendiren bir<br />

<strong>genç</strong>lik temenni ettiklerini<br />

belirten Karadöl, marifet<br />

boyutu itibarı ile de, iyi<br />

eğitim almış, okulunu ve<br />

üniversitesini başarı ile bitirmiş, bilgi ve hikmetle<br />

donanmış, bu toplumda artı bir değer<br />

olmuş ve öğrendiklerini insanların faydasına<br />

sunan bir <strong>genç</strong>lik tasavvur ettiklerini söyledi.<br />

Karadöl, <strong>genç</strong>liğin içinde yaşadığı dünyayı<br />

da tanımasını istediği konuşmasında,<br />

“Fuzuli'yi, Mehmet Akif'i nasıl tanıyor ve okuyorsak,<br />

Goethe'yi, Nietsche'yi ve Kant'ı da<br />

bilmeliyiz. Bu hem bizim için hem de parçası<br />

olduğumuz toplum için mühim bir zenginlik<br />

ve değerdir” dedi. Karadöl şöyle devam<br />

etti: “Bizler içinde yaşadığımız Avrupa coğrafyasında<br />

olup biten meselelere vakıf olan,<br />

sorunlara çözüm üreten, katkı sağlayan, ben<br />

de varım diyen Müslüman <strong>genç</strong>leriz. Evet biz<br />

“Fuzuli'yi, Mehmet Akif'i nasıl<br />

tanıyor ve okuyorsak, Goethe'yi,<br />

Nietsche'yi ve Kant'ı da bilmeliyiz.<br />

Bu hem bizim için hem de parçası<br />

olduğumuz toplum için mühim bir<br />

zenginlik ve değerdir”<br />

Avrupalıyız ve evet biz Müslümanız elhamdülillah.<br />

Bazı siyasiler, yazarlar ve bilim adamları<br />

Avrupa'nın zengin bir parçası olan bizleri,<br />

yani Müslümanları, istedikleri gibi yansıtmaya<br />

devam etsinler. Görmek istemedikleri, görmekten<br />

çekindikleri tablo işte bu salonda bulunan<br />

siz kıymetli <strong>genç</strong>lersiniz. Bu toplumda<br />

yerimizi almışız, aranızda<br />

doktorlar, mühendisler,<br />

avukatlar, öğretmenler,<br />

iş adamları, teknisyenler,<br />

ustalar ve daha birçok<br />

önemli alanda hizmet sunan<br />

yiğitler var. Gayemiz<br />

gelecekte de, Avrupa<br />

toplumunda ‘Allah’a sevimli,<br />

insanlara faydalı’ nesiller yetiştirmektir.<br />

Gençlerinizin İslami kimlik ve bilincini pekiştirmenin<br />

yanı sıra bulundukları topluma artı bir<br />

değer olarak kazandırılmasını sağlamaktır.”<br />

Mesud Gülbahar da, yeni <strong>genç</strong>lik idarecilerinin<br />

tamamının bu teşkilattan yetişen <strong>genç</strong>ler<br />

olduğunu söyledi ve bu <strong>genç</strong>lere görevi<br />

devrederken endişesi bulunmadığını bildirdi.<br />

Gülbahar, kendi tecrübesini her zaman yeni<br />

idarecilerle paylaşacağını da ifade etti.<br />

Programda Gençlik Teşkilatı’nın önemli<br />

bir hizmeti olan “Yıldız Gençlik” çalışmasının<br />

düzenlediği hutbe yarışmasında birinci gelen<br />

hutbenin de sunumu yapıldı. İdareciler <strong>Günü</strong><br />

yapılan toplu dua ile sona erdi.


22 | Kültür ve Sanat<br />

camia | 16 Kasım 2012<br />

Kültür-Sanat ve<br />

Felsefe’nin Türkçesi Yenilendi<br />

Sekiz yılı aşkın bir süredir yayın hayatına devam eden<br />

dergimizin bu yeni ve daha ‘‘hacimli’’ sayısının neşre<br />

hazırlığı esnasında, Avrupa’da, ‘‘farklı olan’’ konumundaki<br />

‘‘yabancı’’lar olarak, bu farklılığın fikri ve<br />

kültürel verimlilik için aramakla bulunmayacak bir<br />

fırsat olduğu düşüncesiyle hareket ettik. Tasarım<br />

olarak da yenilenen bu son sayımızda, yitik malımız<br />

olan hikmet’in ne’liği üzerinde düşünmeyi, düşüncenin/felsefenin<br />

olmazsa olmazlığına ve düşünce<br />

ile kültür/sanat’ın birbirinden ayrıl(a)mazlığına<br />

yaptığımız vurgunun şiddetini arttırmayı denedik.<br />

Avrupa’nın üzerinde güz rüzgarları esen düşünce<br />

ve sanat iklimine yeni ve ‘‘Türkçe’’ bir soluk<br />

getireceğini umduğumuz dergimizin hakettiği<br />

yankıyı bulması ümidiyle.<br />

Not: Üç aylık, kültür-sanat ve felsefe dergisi<br />

olan Sabah Ülkesi’nin aboneliği IGMG genel<br />

merkez üyeliği üzerinden yürütülmekte olup,<br />

dergi genel merkez üyelerine ücretsiz olarak<br />

iletilmektedir. Ayrıca yıllık 20 € karşılığında<br />

dergiye abone olunabilir.<br />

Sabah Ülkesi Dergisi aboneliği için: IGMG Üyelik Bürosu<br />

Boschstr. 61-65 • D-50171 Kerpen<br />

+49 2237 656-293 • uyelik@igmg.de


camia | 16 Kasım 2012<br />

Fotoğraflarla Faaliyetler<br />

|<br />

23<br />

Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene’nin<br />

Türkiye’deki Kurban Kampanyası’na katılarak, Uşak ve Manisa’da dağıtımlara yardımcı oldu.<br />

IRAB’lı <strong>genç</strong>ler Kurban Bayramı vesilesi ile Hamm’da bir ilkokulda<br />

3. sınıf öğrencilerine kurban ve Kurban Bayramı’nı anlattılar.<br />

Hollanda Deventer Şubesi,<br />

Arakanlı Müslümanlara yardım amacıyla iki günlük bir kermes düzenledi.<br />

IGMG Löhne Gençlik Teşkilatı, <strong>genç</strong>leri sabah namazının ardından<br />

kahvaltı ve sohbet halkasında bir araya getirdi.<br />

Avusturya İslam Federasyonu - Gençlik Teşkilatı Yıldız Gençleri,<br />

Kurban Bayranı’nın ikinci gününde Vorarlberg - Altach Müslüman<br />

Mezarlığı’nı ziyaret etti. Ziyarete, eyalette bulunan diğer islami<br />

kuruluşların temsilcileri de katıldı.<br />

Celal Tüter’in verdiği Köln Bölge Merkezi’nde düzenlenen<br />

Aliya İzetbegoviç ve Bosna konulu seminere yaklaşık elli <strong>genç</strong> iştirak etti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!