bizi do ru yola ilet - IGMG
bizi do ru yola ilet - IGMG
bizi do ru yola ilet - IGMG
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Ya Rabbi! <strong>bizi</strong> <strong>do</strong><strong>ru</strong> <strong>yola</strong> <strong>ilet</strong>; Do<strong>ru</strong> yolda,<br />
<strong>do</strong><strong>ru</strong> mekanlarda, <strong>do</strong><strong>ru</strong> insanlarla bulutur!<br />
Do<strong>ru</strong> yolun eklini kitabımız Kur'an’da<br />
bildiriyorsun; o kitabı <strong>do</strong><strong>ru</strong> bir ekilde<br />
anlamayı nasib et! Bu kitap, muhataplarını hem<br />
<strong>do</strong>s<strong>do</strong><strong>ru</strong> <strong>yola</strong> götürecek bilginin pınarına <strong>ilet</strong>ir,<br />
hem de bir hayat ve hidayet kitabı olarak<br />
karımızda du<strong>ru</strong>r...<br />
Ya Rabbi, "Allah'tan en çok bilinler korkar"<br />
buyu<strong>ru</strong>yorsun, "Hakkında bilgin olmayan<br />
eyin ardına düme" buy<strong>ru</strong>unla da bizleri<br />
uyarıyorsun!... Bizlere böyle olmayı nasib eyle!...<br />
Ya Rabbi! nsalıa gönderdiin dinlerin<br />
onaylayıcısı ve sonuncusu olan slâm, yücelik ve<br />
güzelliktir... Köklü bir silkinme ve arınmadır..<br />
Ya Rabbi! yice arınanlardan eyle!<br />
Ya Rabbi! Bizi <strong>do</strong><strong>ru</strong> bilgiye ulatır ki; <strong>do</strong><strong>ru</strong><br />
bilgi, <strong>bizi</strong> <strong>do</strong><strong>ru</strong> bilince; <strong>do</strong><strong>ru</strong> bilinç, <strong>do</strong><strong>ru</strong><br />
inanca; <strong>do</strong><strong>ru</strong> inanç da <strong>do</strong><strong>ru</strong> yaayıa<br />
götürsün.<br />
Yüce Kitab'ında, imtihanı ve hesabı herkes için<br />
var etmi ve ahireti herkese va'detmi<br />
bulunuyorsun.<br />
Ya Rabbi! Bizleri imtihanını ve hesabını<br />
hakkıyle verenlerden eyle!..<br />
Ya Rabbi! Her alanda sılıkların, beeni<br />
kısırlıının, etik ve estetik yoksulluunun,<br />
düzeysizliin hüküm sürdüü kekeme ve<br />
kırılgan bir zaman diliminde yaıyo<strong>ru</strong>z.<br />
Düünsel kabalık ve duygusal körlükle<br />
çevrelenmi yorgun, yalnız ve hafızasız bireyler,<br />
dükün, dirençsiz ve unutkan bir toplum haline<br />
gelen ümmete salih amel ilemeyi ve öüt<br />
vermeyi nasib eyle!...<br />
Ya Rabbi! lahî destu<strong>ru</strong>nu özümsemeyi, nasip<br />
eyle.. Zihinde ve yürekte güzellemenin adı olan<br />
salih amellerle, bizleri güzelletir.<br />
Ya Rabbi! Bizi <strong>do</strong><strong>ru</strong> <strong>yola</strong> <strong>ilet</strong>!<br />
Ve sonsuz hamd ü sena<br />
Rabb'imiz olan Yüceler Yücesi’ne!...<br />
1<br />
• Mehmet DO⁄AN
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Baflkan› Mehmet S. Erbakan’›n<br />
Kurban Bayram› Mesaj›<br />
Bir mübarek Kurban Bayramına<br />
daha eritiren Yüce Rabbimize<br />
hamd ve verdii nimetleri için de<br />
sonsuz teekkür ediyo<strong>ru</strong>z.<br />
Mübarek Kurban Bayramı günlerini<br />
slam alemi için anlamlı ve<br />
önemli kılan, HAC ibadetinin bu<br />
günlerde yerine getirilmi olmasıdır.<br />
Milyonlarca müslüman bu<br />
günlerde Allah’ın evi Kabe’yi ziyaret<br />
ediyor; ilk insan Adem aleyhisselam’ın<br />
Havva validemizle bir araya<br />
geldii Arafat’ta hazır bulunuyor.<br />
Böylece çeitli ırk, renk ve dillere<br />
mensup insanların itirak<br />
ettii, yeryüzünün katılımı en büyük<br />
toplantısı gerçekletiriliyor. Bu<br />
vesile ile tüm hacıların haccını,<br />
mensuplarımızın ve slam aleminin<br />
Kurban Bayramlarını tebrik<br />
ediyor ve insanlık adına barı ve<br />
huzur getirmesini diliyo<strong>ru</strong>m.<br />
Kelime manası itibarı ile ‘yakınlamak’<br />
anlamına gelen ‘kurban’,<br />
aynı zamanda, mal feda etmek<br />
suretiyle Allah Teala’ya yakın<br />
olmak maksadıyla, biz müslümanların<br />
yaptıı bir ibadettir.<br />
Varlık aleminin yaratıcısı Allah<br />
Teala, kullarından kendisini tanımalarını<br />
ve iman etmelerini istemi,<br />
uyarıcı olarak gönderdii Peygamberlerine<br />
de insanlıa örnek<br />
olmalarını ve yol göstericilik yapma<br />
so<strong>ru</strong>mluluunu yüklemitir.<br />
Bu seçilmi insanlardan biri de,<br />
her biri ayrı bir güzel insan olan<br />
Peygamberlerden brahim aleyhisselam’dır.<br />
O, Allah’a karı sadakatinin<br />
zirve örneini, olu smail’i<br />
Allah için feda edebilecek<br />
ekilde göstermitir. smail aleyhisselam<br />
da babasının bu fedakarlıına<br />
karılık, tam bir teslimiyet<br />
göstererek, ‘her ey Allah<br />
içindir ve hepimiz O’na döndürüleceiz’<br />
(Bakara 156) anlayı-<br />
ıyla karılık vermi; bunun üzerine<br />
baarılı bir sadakat ve teslimiyet<br />
örnei ortaya koyan Hz. brahim’e<br />
Rabbimiz tarafından azametli bir<br />
kurbanlık hediye edilmitir. Saffat<br />
suresinin 107-111. ayetlerinde belirtildii<br />
gibi: ‘Biz, oluna bedel<br />
olarak ona büyük bir kurban<br />
verdik. Geriden gelecekler<br />
arasında ona (iyi bir nam) bıraktık:<br />
brahim’e selam dedik.<br />
Biz iyileri böyle mükafatlandırırız.<br />
Çünkü o, <strong>bizi</strong>m<br />
mümin kullarımızdandır.’<br />
Böyle büyük bir nefs imtihanını kazanan<br />
brahim (a.s.)’a Rabbimizin<br />
yaptıı bu iltifatından anlıyo<strong>ru</strong>z ki,<br />
Hakk’a teslim olanlara ve sadakat<br />
gösterenlere ilahi merhamet ve<br />
mükafat vardır. Allah’ın rızasını<br />
kazanmak için gayret gösterenlere<br />
2<br />
honutsuzluk yoktur; Allah onlarla<br />
beraberdir.<br />
Gösteriten uzak ibadet ve derin<br />
bir samimiyet, kullukta zirveye<br />
tırmanıtır. Bundan <strong>do</strong>layı Allah<br />
Teala, kullarının ibadet anlayılarında<br />
ihlas ve samimiyetin ön planda<br />
olmasını gerekli görmütür. Bu<br />
hususta En’am suresinin 161. ayetinde<br />
öyle buyu<strong>ru</strong>luyor. ‘Deki:<br />
üphesiz benim namazım,<br />
kurbanım, hayatım ve ölümüm<br />
hepsi alemlerin Rabbi<br />
Allah içindir’.<br />
Hac Suresinin 37. ayetinde de<br />
Rabbimiz, yalnız kendisi için yapılan<br />
ibadetleri kabul edeceini ilan<br />
ediyor ve buyu<strong>ru</strong>yor: ‘Onların ne<br />
etleri ne de kanları Allah’a<br />
ulaır; fakat O’na sadece sizin<br />
takvanız ulaır. Sizi hidayete<br />
erdirdiinden <strong>do</strong>layı Allah’ı<br />
büyük tanıyasınız diye O, bu<br />
hayvanları böylece sizin istifadenize<br />
verdi. (Ey Muhammed!)<br />
Güzel davrananları<br />
müjdele!’<br />
Rabbimize sonsuz ükürler olsun<br />
ki, bir çok cihetten hikmetlerle<br />
<strong>do</strong>lu olan kurban ibadeti, yıllardır,<br />
tekilatımız tarafından <strong>ru</strong>huna<br />
uygun bir ekilde organize ediliyor.<br />
Her yıl artan bir oranda onbinlerce<br />
kurban, 60 küsur ülkede din, dil ve
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
ırk farkı gözetilmeksizin madur ve<br />
muhtaçlara ulatırılıyor, insani dayanımanın<br />
en güzel örnekleri veriliyor.<br />
Kesilen kurban sayısına göre<br />
hesapladıımızda, bu güzel hizmetten,<br />
milyona varan bir kitle istifade<br />
ediyor. Böylece sevgi ve kardelik<br />
baları kuvvetleniyor.<br />
Bizim peygamberimiz komuluk<br />
ilikilerine çok büyük deer<br />
vermitir. Bundan <strong>do</strong>layı tüm kardelerimiz<br />
bu ibadeti yerine getirirken<br />
bulundukları ülkelerde birlikte<br />
yaadıkları insanlara bayramlarımızı<br />
ve dinimizi tanıtmak gayesi ile<br />
ikramda bulunmalıdırlar; sofralarını<br />
onlara açmalı yediklerine onları<br />
ortak etmelidirler. Bu tür gayretlere<br />
son derece önem vermeliyiz.<br />
Çünkü so<strong>ru</strong>mluluumuz büyüktür<br />
ve bu so<strong>ru</strong>mluluumuz dinimizin<br />
esaslarından kaynaklanmaktadır.<br />
Son zamanlarda bu so<strong>ru</strong>mluluumuz<br />
daha da artmıtır.<br />
11 Eylül terör olayı sebeb gösterilerek<br />
korkular yayılmak istenmitir.<br />
Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.<br />
slam’ı yeni düman olarak<br />
sunmak tarihi bir hata olur.<br />
Biz müslümanlar, insanı yaratılmıların<br />
en ereflisi olarak tanımlayan<br />
Allah’a iman etmekteyiz.<br />
Ki Yüce Rabbimiz Allah Teala,<br />
Kur’an-ı Kerim’in et-Tin suresinin<br />
4. ayetinde ‘Biz insanı, en güzel<br />
bir biçimde yarattık’ buyurarak<br />
insanın kıymetli bir varlık olduuna<br />
iaret etmi ve biz kullarından<br />
yaratılı hikmetine uygun davranılar<br />
sergilememizi istemitir. Ancak<br />
ne var ki, ilahi ölçülere uymak<br />
istemeyen insanolu, bazen ölçü<br />
3<br />
tanımamakta ve yanlılıklara sapmaktadır.<br />
nsanlık tarihi boyunca<br />
karanlık dönemlerin yaanmasının<br />
temelinde hep bu ölçü tanımamazlık<br />
vardır. Bundan <strong>do</strong>layı temelde<br />
dinler, insanı <strong>do</strong><strong>ru</strong>ya, güzele ve<br />
iyiliklere uymaları istikametinde<br />
terbiye eden ku<strong>ru</strong>mlardır. slam’a<br />
balı olan bizler de kendimizi, bu<br />
terbiyeye tabi tutan fertler olarak<br />
görüyor, insanlık dıı davranılarla<br />
müslümanlıı badatıranların büyük<br />
bir yanlılık içinde olduklarını<br />
özellikle belirtiyo<strong>ru</strong>z.<br />
Bu mesajımızda aynı zamanda<br />
camiamıza mensup bir üyemizin<br />
haklı mücadelesi neticesinde açılan<br />
davada Almanya Anayasa<br />
Mahkemesinin hayvan kesimi ile<br />
ilgili verdii karara dikkat çekmek<br />
istiyo<strong>ru</strong>z. Takdirle karıladıımız<br />
bu kararla, Almanya’daki müslümanlar,<br />
‘bayıltmaksızın’ islami<br />
usullere göre kurbanlarını kesecekler;<br />
ancak bu belli kurallara göre<br />
gerçekleebilecektir. Bundan <strong>do</strong>layı<br />
tekilat olarak so<strong>ru</strong>mluluumuzun<br />
icabı, müslüman kardelerimizin<br />
uygun olmayan artlarda kurban<br />
kesimi yapmamaları gereini<br />
hatırlatmakta fayda görüyo<strong>ru</strong>z.<br />
Hatırlatmakta fayda gördüümüz<br />
bir dier husus ta, bu yılın Almanya’da<br />
seçim yılı olma<br />
hususudur. Yapılacak seçimlerle<br />
önümüzdeki dönem için yöneticilerimizi<br />
seçeceiz. Yaptıımız aratırmalardan<br />
anlıyo<strong>ru</strong>z ki, mensuplarımızdan<br />
önemli bir kitle Alman<br />
vatandalıına geçmi du<strong>ru</strong>mdadır.<br />
Bir oy dahi seçimlerde çok<br />
önemlidir. Mensuplarımız bulundukları<br />
yerlerde, demokrasi, insan<br />
hakları ve özgürlükler yönünden<br />
samimi buldukları adayları desteklemelidirler.<br />
Anayasadan kaynaklanan<br />
hakları taleb etme noktasında<br />
vatandalık haklarından yararlanmalıyız.<br />
Biz müslümanlar kendimizi,<br />
dini hayatı güvence altına<br />
alan anayasal bir düzende<br />
yaamanın emniyeti içinde hissetmekteyiz;<br />
ancak ne var ki, katedilmesi<br />
gerekli bir hayli mesafe vardır.<br />
Örnein, slam Dindersinin Alman<br />
okul sistemi içinde okutulması<br />
gibi Anayasal bazı hakların<br />
verilmesinde halen yeterli gelimeler<br />
salanabilmi deildir.<br />
Umarız bu seçim döneminde<br />
yabancılar seçim malzemesi olarak<br />
kullanılmaz ve siyasi partiler müslümanların<br />
anayasal haklarının<br />
temini yolunda önemli adımlar<br />
atarlar ve gerekli kararlar alırlar.<br />
Bu duygu, düünceler ve nice<br />
güzellikler temennisi ile, idrak<br />
ettiimiz Kurban Bayramının slam<br />
alemine ve insanlıa huzur<br />
ve barı getirmesini diliyor, tüm<br />
kardelerimizin bayramlarını<br />
tebrik ediyo<strong>ru</strong>m.
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Kurban’›n dinî hükmü<br />
ve<br />
Kurban çeflitleri<br />
Sözlükte “yaklamak, Allah’a<br />
yakınlık salamaya vesile<br />
olan ey” anlamına gelen kurban,<br />
dînî bir terim olarak,<br />
“badet maksadıyla belirli bir<br />
vakitte belirli artları taıyan<br />
hayvanı usulünce boazlamak,<br />
ya da bu ekilde boazlanan<br />
hayvan” demektir. Arapça’da<br />
bu ekilde kesilen hayvana udhiyye<br />
denilir.<br />
nsanlık tarihi boyunca hemen<br />
bütün dinlerde Kurban<br />
uygulaması mevcut olmakla<br />
birlikte ekil ve amaç yönüyle<br />
aralarında farklılıklar bulunur.<br />
Kur’an’da Hz. Âdem’in iki<br />
olunun Allah’a kurban takdim<br />
ettiklerinden söz edilir<br />
(el-Mâide 5/27); bir baka<br />
âyette de ilâhî dinlerin hepsinde<br />
kurban hükmünün konulduuna<br />
iaret edilir (el-Hac<br />
22/34). Ancak Yahudilik ve<br />
Hıristiyanlık’ta Kurban telakkisi<br />
bir hayli deiiklie uramıtır.<br />
slâm’da Kurbanın dinî<br />
hükmüyle ilgili olarak<br />
4<br />
Kur’an’da, Hz. Peygamber’in<br />
sünnetinde önemli açıklamalar<br />
yer almı, bu çerçevede<br />
oluan fıkıh kültüründe de konu<br />
hakkında ayrıntılı bilgi ve<br />
hükümler derlenmitir.<br />
Kurban gerek fert gerekse<br />
toplum açısından çeitli yararlar<br />
taıyan malî bir ibadettir.<br />
Kii Kurban kesmekle Allah’ın<br />
emrine boyun emi ve kulluk<br />
bilincini ko<strong>ru</strong>duunu canlı bir<br />
biçimde ortaya koymu olur.<br />
Müminler her kurban kesiminde<br />
Hz. brahim ile olu smail’in<br />
Cenâb-ı Hakk’ın buy<strong>ru</strong>una<br />
mutlak itaat konusunda<br />
verdikleri baarılı sınavın<br />
hâtırasını tazelemi ve kendilerinin<br />
de benzeri bir itaate hazır<br />
olduunu simgesel davranıla<br />
göstermi olmaktadır.<br />
Kurban, toplumda kardelik,<br />
yardımlama ve dayanıma<br />
<strong>ru</strong>hunu canlı tutar, sosyal<br />
adaletin gerçeklemesine katkıda<br />
bulunur, özellikle et satın<br />
alma imkânı hiç bulunmayan<br />
veya çok sınırlı olan yoksulların<br />
bulunduu ortamlarda<br />
onun bu rolünü daha belirgin<br />
biçimde görmek mümkündür.<br />
Zengine malını Allah’ın rızâsı,<br />
yardımlama ve bakalarıyla<br />
paylama yolunda harcama<br />
zevk ve alıkanlıını verir, onu<br />
cimrilik hastalıından, dünya<br />
malına tutkunluktan kurtarır.<br />
Fakirin de varlıklı kullar aracılııyla<br />
Allah’a ükretmesine,<br />
dünya nimetinin yeryüzündeki<br />
daılımı konusunda karamsarlık<br />
ve dümanlıktan kendini<br />
kurtarmasına ve kendini<br />
toplumunun bir üyesi olarak<br />
hissetmesine vesile olur.<br />
Kurbanın Dinî Hükmü ve<br />
Kurban Çeitleri<br />
lmihal dilinde kurban ve<br />
kurban kesiminin dinî hükmü<br />
denilince, aksine bir kayıt bulunmadıı<br />
sürece, Kurban<br />
bayramında kesilen kurban ve<br />
bunun hükmü anlaılır.<br />
Kurban kesmenin fıkhî açıdan<br />
deerlendirilmesi husu-
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
sunda fakînler arasında<br />
görü farklılıkları<br />
vardır. Dinen<br />
aranan artları taıyan<br />
kimselerin kurban<br />
kesmeleri Hanefî<br />
mezhebinde<br />
aırlıklı görüe ve<br />
bazı müctehid<br />
imamlara göre vacip,<br />
fakihlerin ço-<br />
unluuna göre müekked<br />
sünnettir. Hanefîler,<br />
Kur’an’da<br />
Hz. Peygamber’e hitaben<br />
“Rabbin için<br />
namaz kıl, kurban kes” (el-<br />
Kevser 108/2) buy<strong>ru</strong>lmasının<br />
ümmeti de kapsadıı ve gereklilik<br />
bildirdii görüündedir.<br />
Ayrıca Hz. Peygamber’in birçok<br />
hadisinde hali vakti yerinde<br />
olanların kurban kesmesi<br />
emredilmi veya tavsiye edilmi,<br />
hatta “Kim imkânı oldu-<br />
u halde kurban kesmezse <strong>bizi</strong>m<br />
mescidimize yaklamasın”<br />
(bn Mâce, “Edâhî”, 2-,<br />
Müsned, II, 321), “Ey nsanlar,<br />
her sene, her ev halkına<br />
kurban kesmek vaciptir” (Tirmizî,<br />
“Edâhî”, 18; bn Mâce,<br />
“Edâhî”, 2) gibi ifadelerle bu<br />
gereklilik önemle vurgulanmıtır.<br />
Öte yandan kurban<br />
kesmeyi Hz. Peygamber hiç<br />
terketmemitir. Bu ve benzeri<br />
delillerden hareket eden fakihler<br />
gerekli artları taıyanların<br />
kurban bayramında kurban<br />
kesmesini vacip görürler. Kurban’ın<br />
sünnet olduunu ileri<br />
sürenler ise, Kur’an’da bu konuda<br />
açık bir emrin bulunmayıından,<br />
Hz. Peygamber’in<br />
devamlı yapmı olmasının<br />
Hz. Peygamber (s.a.v.) kurban kesmeyi hiç<br />
terketmemitir. Bu ve benzeri delillerden<br />
hareket eden fakihler gerekli artları taıyanların<br />
kurban bayramında kurban kesmesini<br />
vacip görürler. Kurban’ın sünnet<br />
olduunu ileri sürenler ise, Kur’an’da bu<br />
konuda açık bir emrin bulunmayıından,<br />
Hz. Peygamber’in devamlı yapmı olmasının<br />
kurbanın sünnet olmasıyla da açıklanabilecei<br />
noktasından hareket ederler.<br />
kurbanın sünnet olmasıyla da<br />
açıklanabilecei noktasından<br />
hareket ederler.<br />
Kurban bayramında kesilen<br />
kurbandan ayrı olarak yine<br />
ibadet niyetiyle kesilen baka<br />
kurban çeitleri de vardır.<br />
Buna göre kurban çeitleri<br />
öylece sıralanabilir:<br />
1- Kurban bayramında kesilen<br />
kurban,<br />
2- Adak kurbanı, 3- Akîka<br />
kurbanı,<br />
4-Kıran ve temettü haccı<br />
yapanların kestikleri ve hedy<br />
adı verilen kurban,<br />
5- hacda yasakların ihlâli<br />
halinde gereken ceza ve kefaret<br />
kurbanı.<br />
5<br />
Bu kurban çeitlerinin ortak<br />
ve farklı hükümleri vardır.<br />
Vasiyetinin veya adaının<br />
bulunması halinde ölmü kimse<br />
için kurban kesilmesi gerekir<br />
ve kesilen kurbanın etinin<br />
tamamı fakirlere daıtılır. Vasiyet<br />
veya adak olmasa bile,<br />
âfıîler hariç fakihlerin çounluuna<br />
göre, sevabı<br />
ölüye baılanmak<br />
üzere onun adına<br />
kurban kesilebilir.<br />
Kurban Kesme<br />
Yükümlülüü<br />
Bir kimsenin kurban<br />
kesmekle yükümlü<br />
sayılması için<br />
bulunması gereken<br />
artlara kurbanın<br />
vücûb artları denilir.<br />
Kurban kesmenin<br />
sünnet olduunu<br />
söyleyenlere göre ise bunlar<br />
sünnet oluun artlarıdır.<br />
Bir kimsenin kurban kesmekle<br />
yükümlü olabilmesi için<br />
dört art aranır:<br />
1. Müslüman olmak.<br />
2. Akıllı ve bulûa ermi olmak.<br />
3. Yolcu olmamak, yani mukim<br />
olmak.<br />
4. Belirli bir mâlî güce sahip<br />
bulunmak.<br />
Gayri müslimler öncelikli<br />
olarak imanla mükellef olup<br />
ancak iman ettikten sonra ibadetleri<br />
ifa etmeye ehil sayılırlar.<br />
Bu sebeple, bir kimsenin<br />
kurban kesmekle yükümlü tutulabilmesi,<br />
daha <strong>do</strong><strong>ru</strong>su<br />
böyle bir ibadeti ifaya ehil sayılabilmesi<br />
için müslüınan olması<br />
gerekir. Bu kural bütün<br />
ibadetler için geçerlidir.<br />
Hanefîler’den Ebû Hanîfe ve<br />
Ebû Yûsuf ile Mâlikî ve Hanbelî<br />
mezheplerine göre kurbanla yükümlü<br />
sayılmak için akıl ve bulû<br />
art olmayıp gerekli malî güce sa-
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
hip olan küçük çocuklar ve akıl<br />
hastaları adına kanunî temsilcileri<br />
tarafından kurban kesilmesi<br />
gerekir. Bu fakihler kurbanın<br />
mâlî bir ibadet oluu ve bata fakirler<br />
olmak üzere üçüncü ahısların<br />
hakkının gözetilmesi hususunu<br />
ön planda tutmulardır.<br />
Hanefî fakihlerinden mam<br />
Muhammed’e ve âfiîler’e göre<br />
kurban mükellefiyeti için<br />
akıl ve bulû arttır. Hanefî<br />
mezhebinde bu konuda fetva<br />
mam Muhammed’in görüüne<br />
göre verilmi ve tatbikatta<br />
bu görü aırlık kazanmıtır.<br />
Bu son görüün ilk bakıta,<br />
üçüncü ahısların yani kurban<br />
etinden yararlanacak ihtiyaç<br />
sahiplerinin haklarını göz ardı<br />
ettii ileri sürülebilirse de, ehliyetsiz<br />
ve eksik ehliyetli kimselerin<br />
mal varlıının ko<strong>ru</strong>nması<br />
ve gerekli tedbirler alınarak<br />
onlara daha güvenli bir gelecek<br />
hazırlanması açısından<br />
isabetli olduu da söylenebilir.<br />
Çünkü çocuk ve akıl hastasının<br />
haklarının istikbale matuf olarak<br />
ko<strong>ru</strong>nması, kanunî temsilciler<br />
için hukukî ve dinî bir so<strong>ru</strong>mluluktur.<br />
Böyle bir kaygının<br />
söz konusu olmadıı du<strong>ru</strong>mlarda<br />
kanunî temsilcilerinin<br />
zengin çocuklar ve ehliyetsizler<br />
adına kurban kesmesi<br />
güzel bir davranı olur.<br />
Dinen yolcu hükmünde<br />
olan kimse kurban kesmekle<br />
yükümlü deildir. Ancak yolcu<br />
hükmünde bulunan kimsenin<br />
tek baına veya mukimlerle<br />
birlikte kurban kesmesine bir<br />
engel de yoktur. Dier mezheplere<br />
göre kurban mükellefiyeti<br />
açısından yolcu olanla<br />
mukim olan arasında, kurban<br />
kesmenin onlara göre sünnet<br />
olması sebebiyle, zaten bir<br />
farklılık yoktur. Hanefîler’in<br />
yolcu için böyle bîr <strong>ru</strong>hsattan<br />
söz etmeleri, ibadetlerde külfeti<br />
kaldırmaya ve kurbandan<br />
gözetilen hikmetlerin gerçeklemesine<br />
öncelik vermeleri<br />
sebebiyledir. öyle ki; yolculuk<br />
halinde bulunan kimse gerek<br />
kurbanlık temin etme ve kurbanı<br />
kesme, gerekse kesilen<br />
kurbanın etini deerlendirme<br />
ve daıtma açısından o bölge<br />
halkının (mukim kimseler) sahip<br />
olduu bilgi ve imkâna sahip<br />
deildir. Ayrıca yolculuk<br />
hali zengin olan yolcunun bile<br />
elindeki parayı daha tedbirli<br />
harcamasını gerektirir. Böyle<br />
olunca kurban bayramı süresince<br />
i ve görev gerei yolda<br />
olan veya bulunduu bölgede<br />
yolcu konumunda olan kimselerin<br />
bu <strong>ru</strong>hsattan yararlanması<br />
mâkuldür. sterlerse kurban<br />
kesmeyebilirler. Bu kimselere<br />
kurban mükellefiyeti<br />
yüklemek maddî yönden ziyade<br />
ibadetin ifası yönünden<br />
aır bir külfet tekil edebilir.<br />
Ancak, klasik fıkıh kültüründe<br />
konu böyle ele alınmı<br />
olmakla birlikte, günümüzde<br />
yolculuk imkân ve artları büyük<br />
ölçüde deimitir. Bayram<br />
tatilini fırsat bilerek yurt<br />
içi veya yurt dıı geziye çıkan,<br />
yazlıa giden, memleketine<br />
ana-ata ocaına giden kimsenin<br />
du<strong>ru</strong>mu farklıdır. Bu du<strong>ru</strong>mdaki<br />
kimselerin söz konusu<br />
<strong>ru</strong>hsattan yararlanma yerine<br />
ya önceden gerekli tedbirleri<br />
alarak vekâleten kurbanını<br />
kestirmesi ya da bulunduu<br />
yerde kurban kesmesi daha<br />
isabetlidir. Çünkü kurbanın<br />
namaz, o<strong>ru</strong>ç gibi bireyin niyetiyle<br />
ve iç dünyasıyla alâkalı<br />
yönü bulunduu gibi onlara<br />
ilâveten toplumda sosyal adaleti<br />
salayan ve üçüncü ahısların<br />
haklarını ilgilendiren yönü<br />
de mevcuttur. Bu sebeple<br />
de, yolcunun yolculuk sebebiyle<br />
namazı kısaltma, cem etme<br />
ya da o<strong>ru</strong>ç tutmama <strong>ru</strong>hsatından<br />
yararlanması daha bireysel<br />
bir karar iken, kurbanda<br />
du<strong>ru</strong>m farklıdır. Böyle olunca,<br />
bu ibadetin sosyal amaçlarının<br />
göz önünde bulundu<strong>ru</strong>lması,<br />
savunulabilir bir gerekçe, sıkıntı<br />
veya mazeret bulunmadı-<br />
ı sürece kurban ibadetinin<br />
yerine getirilmesi gerekir.<br />
Kurban kesme mükellefiyeti<br />
için dördüncü art, malî imkânın<br />
bulunmasıdır. Hanefî mezhebine<br />
göre, kurban kesmeyi<br />
vacip kılan zenginliin ölçüsü,<br />
zekâtta ve fıtır sadakasında aranan<br />
zenginlik ölçüsüyle aynı<br />
olup kiinin borçları ve aslî ihtiyaçları<br />
dıında 20 miskal (85<br />
gr.) altına, ya da buna denk bir<br />
paraya veya mala sahip olmasıdır.<br />
Bu miktar bir mala sahip<br />
olan kimsenin kurban kesme<br />
imkânının mevcut olduu dü-<br />
ünülmütür. Böyle olunca ücretli,<br />
memur gibi sabit gelirli<br />
kimselerin, kendi bütçe imkânları<br />
içinde sıkıntı çekmeden<br />
kurban ücretini ödeyip ödeyemeyeceini<br />
göz önünüde bulundurması<br />
ve ona göre karar<br />
vermesi gerekir. Pratik bir çözüm<br />
olması itibariyle, bu konuda<br />
Hanefîler’in yukarıda zikre-<br />
6
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Fıtır sadakasının Ramazan o<strong>ru</strong>cuyla irtibatlandırılarak<br />
Ramazan bayramına getirilmesi,<br />
Kurban kesmenin ise adını bu iten alan<br />
öteki dinî bayramla birlemesi tesadüfi olmayıp<br />
bu günlerin yeme, içme ve elenme<br />
günleri oluuyla ilgilidir. Böyle bayram günlerinde<br />
herkes yiyip içerken fakirlerin mahzun<br />
kalmamasını salamak Müslümanlık<br />
gerei olmak bir yana, toplumsal bütünleme<br />
ve kaynamayı salamanın da hem etkili<br />
bir yolu hem de gereidir.<br />
dilen ölçüsü esas alınabilir.<br />
Bu takdirde, sabit<br />
gelirlilerin aslî ihtiyaç<br />
harcamalarını çıktıktan<br />
sonra yıllık gelirinden<br />
artakalan miktar 85 gr.<br />
altın deerine ulaıyorsa<br />
kurban kesmeleri gerekir.<br />
Zekât, sadaka-i fıtır<br />
ve kurban gibi malî yönü<br />
bulunan ödevlerle<br />
yükümlülük, dinimizde<br />
belli bir asgari zenginlik<br />
ölçüsüne ulamı olmaya<br />
balanmıtır. Dinen asgari<br />
zenginlik ölçüsü olarak belirlenen<br />
bu miktara nisâb denir. Bu<br />
üç malî mükellefiyet için aranan<br />
asgari zenginlik ölçüsü kural<br />
olarak aynıdır. Fakat, zekât<br />
verme yükümlülüünün mükellefe<br />
fiilen yönelmesi için, di-<br />
er ikisinden farklı olarak, öngörülen<br />
bu nisabın üzerinden<br />
tam bir yılın geçmi olması art<br />
görülmütür. Bu art bir bakıma,<br />
ulaılmı olan bu asgari<br />
zenginlik seviyesinin ne kadar<br />
sürecei belli olmayan bir ihtiyaçsızlık<br />
(istina) hali mi, yoksa<br />
oturmu istikrar bulmu bîr<br />
zenginlik (gına) hali mi olduunun<br />
test edilmesi amacına yöneliktir.<br />
Fıtır sadakasının Ramazan<br />
o<strong>ru</strong>cuyla irtibatlandırılarak<br />
Ramazan bayramına getirilmesi,<br />
Kurban kesmenin ise<br />
adını bu iten alan öteki dinî<br />
bayramla birlemesi tesadüfi<br />
olmayıp bu günlerin yeme, içme<br />
ve elenme günleri oluuyla<br />
ilgilidir. Böyle bayram günlerinde<br />
herkes yiyip içerken fakirlerin<br />
mahzun kalmamasını<br />
salamak Müslümanlık gerei<br />
olmak bir yana, toplumsal bütünleme<br />
ve kaynamayı salamanın<br />
da hem etkili bir yolu<br />
hem de gereidir. Böylesi bir<br />
günde harcama yapmak için<br />
oturmu zenginlik (nisâb-ı ına)<br />
aranmamı, o an için var<br />
olan ihtiyaçsızlık du<strong>ru</strong>mu (nisâb-ı<br />
istina) yeterli görülmütür.<br />
Böyle kimse kurban kesmekle,<br />
fitre vermekle mükellef<br />
olup zekât ve fitre de alamaz.<br />
Kiinin bu tür zenginliinde<br />
Kurban Bayramı süresindeki<br />
du<strong>ru</strong>mu ölçü alınır. Böyle bir<br />
malî imkâna sahip her müslümanın,<br />
akıllı ve bali (ergen)<br />
olması kaydıyla kurban kesmesi<br />
gerekir. Bu du<strong>ru</strong>mdaki kadın<br />
ve yetikin çocuklar bizzat mükellef<br />
olmakla birlikte kocası<br />
veya babası bunlar adına -hibe<br />
yoluyla- kurban keserse o da<br />
yeterli olur. Klasik fıkıh kitaplarında<br />
kurban mükellefiyeti için<br />
sayılan “hür olma” artı, o dönemde<br />
sosyal bir vakıa olarak<br />
mevcut bulunan kölelerin mülkiyet<br />
sahibi olamayıından kaynaklanır.<br />
Dier mezhepler kurban<br />
kesmeyi sünnet saydıklarından,<br />
kurban mükellefiyeti<br />
için aynca bir zenginlik ölçüsü<br />
7<br />
tesbit etmemilerdir.<br />
Uygun olan, kurban<br />
alma imkânı bulunmayan<br />
kimselerin, kurban<br />
kesmek için kendini<br />
zorlamamasıdır. Hatta<br />
bazı Hanefî fakihlerine<br />
göre, böyle kimselerin<br />
kendilerine vacip olmayan<br />
ibadeti vacip hale<br />
getirmesi, böylece kesilen<br />
kurbanın adak kurbanı<br />
hükmünü alması<br />
bile ihtimal dahilindedir.<br />
Fakir kimsenin aldı-<br />
ı kurbanlık hayvanın kaybolması<br />
halinde ikinci bir kurbanlık<br />
almasının gerekmesi, bu<br />
arada birincinin de bulunması<br />
du<strong>ru</strong>munda iki hayvanı da kesmesi<br />
gerektii hükmü bu ihtimale<br />
dayanır. Ancak fetvada<br />
tercih edilmeyen bu görü hakiki<br />
mânasından ziyade maddî<br />
imkânı olmadıı halde sosyal<br />
baskı sebebiyle veya ibadetin<br />
ecrini kaçırmama gayesiyle<br />
kendini kurban kesmeye zorlayan<br />
kimseleri uyarı, böyle bir<br />
mükellefiyetin bulunmadıına<br />
vurgu ve bunu örneklendirme<br />
eklinde anlaılmalıdır. Zaten<br />
Hanefî mezhebinde fetvaya<br />
esas olan aırlıklı görü, fakir<br />
kimsenin kestii kurbanın, özel<br />
olarak onu adamadıı sürece,<br />
adak kurbanı hükmünü almayacaı,<br />
zengin kimsenin kestii<br />
kurbanla aynı hükme tâbi olduu,<br />
hatta kurbanın etini<br />
daıtma mükellefiyetinin en<br />
aza indii yönündedir.<br />
Prof. Dr. Ali BARDAKO⁄LU,<br />
‹lmihal<br />
- ‹slâm ve Toplum bölümü,<br />
‹SAM yay›n›, ‹stanbul 1999.
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Kurban kesim ve da¤›t›m görevlileri toplant›s›<br />
Mazlum ve ma¤durlarla elele...<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas› devam ediyor<br />
malar programlandı.<br />
Toplantıya <strong>IGMG</strong> Genel Bakanı<br />
Mehmet S. Erbakan ile bir-<br />
8<br />
slam Toplumu Milli Görü’ün<br />
uzun yıllardan beri baarıyla<br />
sürdürdüü Kurban Kampanyası<br />
devam ediyor.<br />
Dünyanın 65 ülke ve bölgesinde<br />
ihtiyaç sahiplerine ulaatırılmak<br />
üzere düzenlenen Kurban<br />
Kampanyası için bütün çalımalar<br />
tamamlandı.<br />
Öte yandan, kurban kesim<br />
görevlileri de çeitli ülke ve bölgelere<br />
hareket ettiler.<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Merkezi’nde yapılan<br />
toplantıda bir araya gelen<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kesim görevlileri<br />
gidecekleri ülke ve bölgelerle ilgili<br />
olarak bilgilendirildiler.<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Komisyonu Bakanı<br />
Sadettin Erkılıç’ın<br />
yönettii toplantıda bir araya<br />
gelen kesim görevlilerine, bununla<br />
birlikte yapılacak olan<br />
çalımalarla ilgili olarak da geni<br />
bir bilgi sunuldu ve gerekli ön çalılikte,<br />
<strong>IGMG</strong> Tanıtma Bakanı Ali<br />
Bozkurt, Tanıtıma Bakan Yardımcısı<br />
lhan Bilgü ve nsan<br />
Hakları Masası So<strong>ru</strong>mlusu Mehmet<br />
Doan da katıldı.<br />
Erbakan, Kurban Kampanyası’nın,<br />
ümmetin önemli bir<br />
parçası olan Av<strong>ru</strong>pa müslümanlarının<br />
dier müslümanlar ile<br />
mazlum ve madurlarla olan<br />
dayanımasının bir göstergesi<br />
olduunu; bu yüzden de, bir<br />
ibadeti yerine getirmenin yanı<br />
sıra kardeliin, dayanımanın<br />
ve hogörünün de sembolü haline<br />
geldiini belirtti. Erbakan,<br />
görevlileri yaptıkları fedakarlıktan<br />
<strong>do</strong>layı tebrik etti.<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Komisyonu<br />
Bakanı Sadettin Erkılıç<br />
da, hem ibadet ve hem de<br />
evrensel so<strong>ru</strong>mluluu olan<br />
bu Kampanya’ya itirak eden<br />
herkese teekkür etti.
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Toplumsal<br />
dayan›flma<br />
ve infak<br />
Allah için vermek<br />
9<br />
Allah yolunda harcamak anlamına<br />
gelen infak, mükemmel<br />
dinimizin biz müslümanlara<br />
örettii dayanıma ahlakının<br />
en önemli unsurlarından biridir.<br />
nfak, kulun, Allah’ın lutfettii<br />
nimetlerden, severek ve Allah’ın<br />
rızasını umarak bakasına<br />
vermesidir.<br />
Rabbimiz, brahim suresinin<br />
32 ve 33. ayetlerinde, bütün<br />
varlık alemindeki hereyi<br />
insanın faydasına sunduunu<br />
öyle anlatıyor: ‘(O öyle lütufkar)<br />
Allah’tır ki, gökleri ve yeri yarattı,<br />
gökten suyu indirip<br />
onunla rızık olarak size türlü<br />
türlü meyveler çıkardı; izni ile<br />
denizde yüzüp gitmeleri için<br />
gemileri emrinize verdi; nehirleri<br />
de sizin (yararlanmanız)<br />
için akıttı. Düzenli seyreden<br />
günei ve ayı size faydalı kıldı;<br />
geceyi ve gündüzü de istifadenize<br />
verdi.’<br />
nsanolu, hereyi ile hazır bir<br />
alemde yaanabilir bir dünyaya getirilmi<br />
ve kendisine üstün kaabiliyetler<br />
verilmitir; buna karılık insandan,<br />
iki önemli görev beklenmitir.<br />
nsanın birinci görevi, yaratılı<br />
hikmetini kavraması, bou bouna<br />
yaratılmadıını idrak etmesi, bütün<br />
mevcudatın yegane yaratıcısı Allah’ı<br />
tanıması, ona teslim ve emirlerine<br />
tabi olmasıdır.<br />
nsanın ikinci temel görevi de<br />
canlı-cansız bütün varlıklara efkat<br />
etmesi ve kendine verilen nimetlere<br />
ükretmesidir.<br />
Kendisini inkar edenlere dahi<br />
hayat ve nimetler veren Yüce Rabbimiz’e<br />
iman eden bir mü’minin katı<br />
kalbli olması ve cimrilik yapması<br />
düünülemez.<br />
Yeryüzünde ilahi rahmetle emrine<br />
verilen hayvanların her birinden<br />
türlü ekilde istifade eden bir insan,<br />
daha güzel bir ekilde ikram edemiyor<br />
ve infakta bulunamıyorsa, böyle<br />
bir insan için, en hafif tabirle, nankörlük<br />
ediyor demek mümkündür.<br />
Bir insan hem mü’min, hem<br />
cimri olamaz. Hep kendisini düünüp,<br />
komusunu ve din kardeini<br />
unutamaz. Mü’min, maddi olarak<br />
verecek bir ey bulunamasa bile,<br />
kalbinden iyilik düüncesi, gönlünden<br />
hayır duası, dilinden samimi selamı<br />
ve yüzünden sıcak tebessümü<br />
eksik etmemelidir.<br />
Sevgili Peygamberimiz ‘Canımı<br />
elinde tutan Allah’a yemin ederim<br />
ki, bir kul kendisi için istedii<br />
hayırları din kardei için<br />
de istemedikçe, hakiki iman etmi<br />
sayılmaz.’ buyu<strong>ru</strong>yor.<br />
Dinimizin bizleri so<strong>ru</strong>mlu tuttu-<br />
u ahlaka göre mü’min, kardeine<br />
kendi nefsi gibi sahip çıkmak ve<br />
onunla elindekini paylamak zo<strong>ru</strong>ndadır.<br />
Zekat, sadaka, hediyelemek<br />
gibi Allah rızasını kazanmaya müteallik<br />
harcamalar, her mü’minin yapabilecei<br />
cömertliklerdir.<br />
Kendi nefsi için sevdii hayırları<br />
dier kardei için de istemesi, bir<br />
mü’minin ulaacaı ileri bir ahlaktır.<br />
Böyle bir ahlaki seviye bugünün<br />
maddeci anlayıı için hayaldir; kendini<br />
slam terbiyesi ile gelitiren insan<br />
için ise bir hayat tarzıdır. Ashab-ı<br />
Kiram’da bunun en güzel örnekleri<br />
yaanmı olmakla birlikte,<br />
her dönemde bu zirve ahlaki olgunlua<br />
erien mü’minler ola gelmitir.<br />
Kaldı ki, her mü’minin hedefi ve gayesi<br />
bu kemale erimek olmalıdır.<br />
Bir de kendisi ihtiyac içinde iken,<br />
önce kardeinin ihtiyacını karılamak<br />
mertebesi vardır. Bu,<br />
Sevgili Peygamberimizin<br />
ahlakıdır ve Ashab bu ahlaki<br />
seviyeye ulamıtır.<br />
Yüce Rabbimiz Har suresinin<br />
9. ayetinde bu ahlaka<br />
sahip olanları öyle övüyor:<br />
‘Onlar, kendileri<br />
ihtiyaç içinde olsalar<br />
bile bakalarını kendilerine<br />
tercih ederler’<br />
Evet, onlar kendileri<br />
muhtaç iken dier mü’min<br />
kardelerini tercih ediyorlar,<br />
sıkıntılarını gideriyorlardı. Peygamber<br />
efendimizin u hadisi onlar<br />
için yol göstericiydi. ‘Kim bir müminin<br />
dünya sıkıntırından birini<br />
giderirse, Allah da onun<br />
kıyamet günündeki sıkıntılarından<br />
birini giderir. Kim, mümin<br />
kardeinin ayıbını örterse,<br />
Allah da onun dünya ve ahirette<br />
ayıbını örter. Bir kul din<br />
kardeinin yardımında bulunduu<br />
sürece, Allah da ona yardım<br />
eder.’<br />
Dünyada açlıkla karı karıya<br />
bulunan insanlara el uzatmaya, Allah<br />
için harcamaya, yani infak’a en<br />
müsait bir mevsimde bulunuyo<strong>ru</strong>z.<br />
Kurban Bayramı yaklaıyor. Bunu<br />
fırsat bilerek, yıllardan beri tekilatımız,<br />
çok güzel bir hayra yol<br />
gösteriyor ve Kurban Kampanyası<br />
yapıyor. Tekilatımız, organize ettii<br />
bu hizmeti ile, bizlerin bizzat gidemeyeceimiz<br />
diyarlara ulaarak,<br />
bizlerin kurbanlarından oralardaki<br />
muhtaç kardelerimizi istifade ettiriyor.<br />
Böyle bir hayra itirak etme<br />
imkanını deerlendirmenizi en samimi<br />
duygularımızla tevik ediyo<strong>ru</strong>z.<br />
Bu tür cömertliklerin yok olması<br />
ile insanlık büyük kayıplara ma<strong>ru</strong>z<br />
kalacaktır. nsanlıın hayal ettii<br />
güzelliklere ve huzura kavuması,<br />
ancak so<strong>ru</strong>mluluklarını hatırlaması<br />
ve slam ahlakının hayata geçmesiyle<br />
mümkün olacaktır.<br />
• Abdullah MÜEZZ‹NO⁄LU
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Hac›lar›m›z› u¤urlad›k<br />
slam Toplumu Milil Görü<br />
Hac Organizasyonu’nun bu sene<br />
düzenledii Hac seferleri tamamlandı.<br />
Av<strong>ru</strong>pa’dan binlerce müslümanın<br />
kutsal beldelere giderek<br />
Hac ibadetini yerine getirmelerine<br />
yardımcı olan Milli Görü<br />
Hac Kafilesinin ilki 25 Ocak tarihinde<br />
hareket ederken, en son<br />
kafileler de 14 ubat tarihinde,<br />
Düssel<strong>do</strong>rf ve Brükselden 15 ubat<br />
tarihinde ise Hamburg ve<br />
Frankfurt’tan hareket etti.<br />
Yakınları ve sevenleri tarafından<br />
dualarla ve sevinç gözyaları<br />
ile uurlanan hacı adayları<br />
ömürleri boyunca özlemini çektikleri<br />
topraklardaki nura yakın<br />
olmanın heyecanıyla cotular:<br />
“Lebbeyk Allahümme Lebbeyk...”<br />
nidalarıyla yolculuklarına<br />
balayan hacı adaylarının bir<br />
bölümü, Cidde havaalanına indikten<br />
sonra Peygamber efendimizin<br />
Mescidi’nin bulunduu<br />
Medine-i Münevvere’ye hareket<br />
ettiler. Mekke’deki ibadet ve ziyaretlerini<br />
tamamladıktan sonra<br />
ise Kurban bayramına yakın<br />
günlerde Mekke’ye geçerek Hac<br />
ibadetini yerine getirecekler.<br />
Kafilelerin bir bölümü ise<br />
Cidde’den sonra <strong>do</strong><strong>ru</strong>dan Mekke’ye<br />
geçtiler.<br />
Mekke’ye geçen bu kafileler,<br />
bayramı müteakiben, cemre ve<br />
veda ziyaretlerinin tamamlanmasından<br />
sonra ise Medine’ye<br />
geçecekler.<br />
Cidde’den Mekke’ye geçen<br />
kafileler ise bayram sonrasında<br />
dönü ilemlerine balayacak.<br />
Tecrübeli bir hizmet ekibine<br />
sahip olan Milli Görü Hac Orga-<br />
Hac› adaylar› oldu¤u kadaryak›nlar› ve <strong>do</strong>stlar› da heyecanl›yd›<br />
10
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
nizasyonu hacıların salık problemlerinin<br />
çözümü için her sene<br />
olduu gibi bu sene de bir ekip<br />
kurdu. Salık ekibi, hem otellerde<br />
ve hem de Arafat’ta hizmetlerine<br />
devam edecek.<br />
Pek çok özel hediyenin yanı<br />
sıra otellerde Türk mutfaının<br />
seçkin örneklerinin sunulduu<br />
lokanta hizmetlerine de önem<br />
veren Milli Görü Hac Organizasyonu,<br />
döviz bozdurma hizmetlerini<br />
bu sene de sürdürüyor.<br />
Döviz bozdurma hizmetlerinin<br />
yanı sıra deerli eya ve kıymetlerin<br />
muhafaza altına alınacaı Emanet<br />
hizmetlerini de sunuyor.<br />
Önceki yıllarda balatılan<br />
Otel-Kabe arasındaki otobüs<br />
servislerini bu sene yine hizmete<br />
sunan Milli Görü hac Organizasyonu<br />
Mekke ve Medine’de çe-<br />
itli ziyaret yerleri için de program<br />
yaptı.<br />
Stuttgart ve Rhein-Saar kafileleri<br />
ilk dönecek olan kafileler.<br />
dönü tarihi: 25 ubat. En son<br />
dönecek olan Düssel<strong>do</strong>rf 14, Belçika<br />
15, Hamburg ise 16 Mart’ta<br />
dönecek.<br />
Hac›lar›m›z dualarla u¤urland›: Allah herkese nasib etsin!<br />
11
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Genel Sekreterlik’deki görev de¤iflikli¤i <strong>IGMG</strong> Bölge Baflkanlar› toplant›s›nda aç›kland›...<br />
O¤uz Üçünçü, Genel Sekreter vekili oldu<br />
Genel Sekreterlikte görev de¤iflimi<br />
Bölge Baflkanlar› toplant›s› yap›ld›<br />
slam Toplumu Milli Görü<br />
(<strong>IGMG</strong>) Bölge Bakanları ubat ayı<br />
toplantısını Genel Merkez’de yaptı.<br />
Bölge Bakanları toplantısında, Genel<br />
Sekreterlik’de gerçekletirilen<br />
Önceki Genel Sekreter Ali K›z›lkaya,<br />
Islamrat Baflkanl›¤› görevine bafllam›flt›.<br />
görev deiiklii de açıklandı.<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Sekreteri Ali Kızılkaya,<br />
Federal Almanya slam Konseyi<br />
(Islamrat für die Bundesrepublik<br />
Deutschland) Bakanlıına seçilmesi<br />
üzerine bu görevinden ayrılmıtı.<br />
Ali Kızılkaya’dan boalan Genel<br />
Sekreterlik görevine de, yapılan isti-<br />
areler sonucunda vekaleten Ouz<br />
Üçüncü’nün getirildii açıklandı.<br />
Ouz Üçüncü, uzun süreden beri<br />
Gençlik Tekilatı Yürütme Ku<strong>ru</strong>lun’da<br />
görev yapmaktaydı.<br />
Bölge Bakanları ile birlikte, Bölge<br />
Sosyal Hizmetler Bakanları ve<br />
kurban kesim ve daıtım görevlilerinin<br />
ortak toplantısı da gerçekletirildi.<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Bakanı Mehmet<br />
Sabri Erbakan, ortak toplantıda bir<br />
deerlendirme konuması yaptı ve<br />
Av<strong>ru</strong>pa’da müslümanların problemlerinin<br />
çözümünde ve gelecee bakılarında<br />
<strong>IGMG</strong>’nin so<strong>ru</strong>mluluklarına<br />
deindi.<br />
Erbakan, Islamrat Bakanlıına<br />
seçilen Ali Kızılkaya’ya,<br />
12<br />
<strong>IGMG</strong>’de yaptıı hizmetlerden <strong>do</strong>layı<br />
teekkür etti ve yeni görevinde<br />
baarılar diledi. Erbakan, Ouz<br />
Üçüncü’nün de bu görevi hakkıyla<br />
yerine getireceinden emin<br />
olduunu söyledi.<br />
Genel Sekreter’lik görevine bafllayan O¤uz<br />
Üçüncü, Gençlik Teflkilat› MYK üyesiydi.
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Yar›flmaya kat›lan ör¤enciler<br />
Hessen’de Kur’an-› Kerim Yar›flmas›<br />
13<br />
slam Toplumu Milli Görü<br />
(<strong>IGMG</strong>) tarafından 12 seneden<br />
beri yapılan Av<strong>ru</strong>pa Kur’an-ı Kerim<br />
Tilavet Yarımasının Hessen<br />
Bölgesi ubelerarası Elemeleri<br />
Offenbach Mevlana Camiinde<br />
cokulu bir cemaat topluluunun<br />
katılımıyla yapıldı.<br />
Hessen Bölgesi Tanıtma Bakanlıı<br />
tarafından organize edilen<br />
program Kur’an-ı Kerim<br />
okunmasıyla baladı. Programın<br />
sunuculuunu BYK Üyesi Mustafa<br />
Yücel yaptı.<br />
Daha sonra söz alan Hessen<br />
Bölgesi Tanıtma Bakanı Sinan<br />
Aktürk katılımcılara Hessen Bölgesi<br />
adına hogeldiniz dedi ve<br />
“Almanya’da böyle güzel bir yarımanın<br />
yapılmasından <strong>do</strong>layı<br />
Cenab-ı Allah’a ne kadar ükredersek<br />
azdır” diyerek sözlerini<br />
noktaladı.<br />
<strong>IGMG</strong> Hessen Bölge Bakanı<br />
brahim Gümüolu da talebeleri<br />
yetitiren hocalara teekkür<br />
ettikten sonra yarıma jürisi tanıtıldı.<br />
Yarıma jürisi, Bölge<br />
Bakanı brahim Gümüolu,<br />
Muzaffer Kurnaz Hocaefendi ve<br />
Adem Bark hocaefendiden olu-<br />
uyordu.<br />
lk önce 8-12 yag<strong>ru</strong>bunda<br />
yarıacak talebeler sırayla kürsüye<br />
gelerek birinci olarak ezberden<br />
ve devamında da yüzünden okuyarak<br />
imtihan edildiler. Çok ho<br />
görüntülerin yaandıı bu ilk<br />
safhadan sonra; ikindi namazı<br />
beraberce eda edildi.<br />
Daha sonra 13-20 yag<strong>ru</strong>bunun<br />
yarımasına geçildi.<br />
Bu g<strong>ru</strong>b da ilk önce ezber ve<br />
devamında yüzünden okumadan<br />
imtihan edildiler.<br />
Bazı talebelerin oldukça heyecanlı<br />
oldukları gözlendi. Tabii<br />
yarımaya çocuklarıyla beraber<br />
gelen babalar da onlardan daha<br />
da heyecanlı idi.<br />
Yarımacıların puanlaması 4<br />
katagoride yapıldı: 1- Ezber 2-<br />
Yüzünden Okuma 3- Hu<strong>ru</strong>fat 4-<br />
Makam. Her puanlama g<strong>ru</strong>bu 25<br />
puan Üzerinden deerlendirildi.<br />
Yarıma sonunda jüri heyetinin<br />
deerlendirme yapması için<br />
programa kısa bir ara verildi. Bu<br />
arada Yerel sanatçılarımızdan ve<br />
yarımacılardan birinin de babası<br />
olan Ekrem Türker’in hocaefendilerin<br />
de eliinde okuduu<br />
ilahilerden sonra da jüri bakanı<br />
Adem Bark Hocaefendi iki g<strong>ru</strong>bunda<br />
derecelerini açıkladı.<br />
Adem Bark Hoca ilk üç derecenin<br />
dıındakilerin hepsini dördüncü<br />
ilan ederek Üç deiik kitaptan<br />
oluan hediyelerini vermek<br />
için Bölge Hac ve Umre So<strong>ru</strong>mlusu<br />
Abdullah Salba ve Offenbach<br />
Cemiyet Bakanı Hasan<br />
Akdemir’i davet etti.<br />
Daha sonra ilk üçe girenlerin<br />
hediyelerinin daıtımına geçildi.<br />
8-12 ya g<strong>ru</strong>bunda 286 puanla<br />
Hanau Cemiyetinden brahim<br />
Yavuz; 273 puanla Lollar Cemiyetinden<br />
Yahya Fırat ikinci; ve<br />
271 puanla Offenbach Cemiyetinden<br />
Muhammed Canpolat<br />
üçüncü oldu.<br />
Daha sonra 13-20 ya g<strong>ru</strong>bunun<br />
hediyelerinin daıtımına geçildi.<br />
13-20 ya g<strong>ru</strong>bunda 292 puanla<br />
Herborn Cemiyetinden<br />
Bünyamin Akda birinci; 275<br />
puanla Offenbach Cemiyetinden<br />
Ha<strong>ru</strong>n Balıkçı ikinci; 273 puanla<br />
olan Rüsselsheim Cemiyetinden<br />
Muhammed Yerlikaya üçüncü<br />
oldu. Bu yarımacılara da hediyeleri<br />
takdim edildi.<br />
Hediyelerin daıtımından<br />
sonra bütün katılımcıların itirakiyle<br />
topluca resim çektirildi.<br />
Kuran-ı Kerim Tilavet Yarıması,<br />
13-20 yag<strong>ru</strong>bu birincisi<br />
Herborn Cemiyetinden Bünyamin<br />
Akda’ın okuduu<br />
Kur’an-ı Kerimle sona erdi.
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
“Müminler ancak,<br />
Allah anıldıı<br />
zaman kalpleri titrer.<br />
Kendilerine Allah’ın<br />
ayetleri<br />
okunduu zaman<br />
imanlar artar ve<br />
yalnız Rablerine<br />
dayanıp güvenirler”.<br />
(Enfal. 2)<br />
“lerinizde orta<br />
yolu tutunuz. Amellerinizi<br />
olgunlua<br />
yaklatırınız. Sabah-<br />
Akam ve bir<br />
parçada gece çalıınız, ibadet<br />
ediniz. Ölçülü olmaktan ayrılmayınız<br />
ki hedefe ulaanız”. (R. Salihin<br />
Terc. C.1/177)<br />
nsanlar bazen yaadıkları zaman<br />
ve mekandan baka zaman ve<br />
mekanlarda yaamayı hayal ederler.<br />
Biz müslümanlar da Peygamberimiz<br />
(sav)’in devrinde yaamak istemiizdir.<br />
Kim istemez ki, O’nunla<br />
diz dize otursun, O’nun terbiyesinden<br />
geçsin, O’nunla birlikte dünya<br />
ve ahiret mutluluuna erisin…<br />
Müslüman gönlün bu hayalini,<br />
Yüce önderimiz (sav)’e balılık ve<br />
muhabbet olarak açıklayabiliriz.<br />
Ancak bu tür hayaller bizleri yaadı-<br />
ımız zaman ve mekandan kopartmamalıdır.<br />
Allah Teala, yaadıımız<br />
bu zaman diliminde; son üç asırdır<br />
dünyanın gidiatında etkin rol oynayan,<br />
müslüman dünya görüünden<br />
farklı bir medeniyete sahip olan<br />
Av<strong>ru</strong>pa’da bizleri yaatmayı takdir<br />
etmitir. Müslüman, bu zamanda ve<br />
mekanda yaamayı bir yanlılık olarak<br />
deerlendiremez. Bizim sınavımız<br />
bu artlarda olacaktır. Takdir<br />
edilende hayır ve güzellikler vardır.<br />
Sevgili peygamberimiz aramızdan<br />
ayrılırken bizlere iki emanet bırakmıtır.<br />
Onlara tabi olduumuzda<br />
‹nanmak<br />
ve<br />
Yaflamak<br />
14<br />
hangi devirde olursak olalım mutluluu<br />
yakalayacaız. Bu iki emanet;<br />
Allah’ın kitabı ve Muhammed<br />
(a.s)’ın yoludur. Bu emanetlere riayet<br />
edenler dünyada ve ahirette<br />
emniyette olurlar. Ancak gerek bireysel,<br />
gerekse toplumsal ve ümmet<br />
hayatımıza baktıımızda maalesef<br />
bu iki kaynaktan yeterince beslenmediimiz<br />
görülücektir.<br />
Mümin, ehli tevhiddir. O, hayatı<br />
ölümden, bedeni <strong>ru</strong>htan, dünyayı<br />
ahireten, çalımayı ahlaktan, ameli<br />
imandan ayırmaz ve ayrı düünmez.<br />
Mesela iman-amel ilikisi hakkında<br />
bazı alimler “iman, söz ve amelden<br />
ibarettir”, bazıları “iman, kalpte marifet<br />
(bilmektir)”demiler, bazıları<br />
da “iman, dille ikrar (söyleme),<br />
kalple tasdik (<strong>do</strong><strong>ru</strong>lama), erkanınca<br />
amel (gerei gibi yaamak)tır”<br />
demilerdir. mam-ı Azam bu görütedir.<br />
ncelediinde bu üçüncü<br />
görüün daha kapsayıcı olduu anlaılmaktadır.<br />
Kur’an-ı Kerimde imanın gerei<br />
olan amelin de iman kelimesiyle<br />
isimlendirildii görülmektedir. Bu<br />
isimlendirilme Kur’an-ı Kerim namaz<br />
için kullanılmıtır: “Bu ekilde<br />
kıblenin (Kudüs’ten Kabe’ye) çevirilmesi,<br />
Allah’ın yol gösterdii kimselerden<br />
bakasına<br />
aır gelir. Allah sizin<br />
imanınızı asla zayi<br />
edecek deildir. üphesiz<br />
Allah insanlara<br />
efkatli ve merhametlidir”.<br />
Ayette geçen<br />
“iman” kelimesinin,<br />
namaz hakkında<br />
kullanıldıı açıktır.<br />
Çünkü kelime, kıble<br />
deiikliinde bahseden<br />
bir ayette geçmektedir.<br />
Ibni Abbas<br />
gibi bazı sahabiler. “Buradaki<br />
iman kelimesi namaz için kullanılmıtır”<br />
demilerdir.<br />
Ayrıca iman, amellerin dayandı-<br />
ı temel dayanaktır. Yine namazın<br />
iman ile isimlendirilmesinin bir di-<br />
er sebebi, onun imanın ubelerinden<br />
biri olmasıdır.<br />
Kur’an-ı Kerim, Muhammed<br />
(sav) ümmetini ölçülü, seçkin ve orta<br />
bir ümmet olarak deerlendirirken<br />
müslümanların kafa ve kalpleriyle,<br />
<strong>ru</strong>h ve vicdanlarıyla, dünya ve<br />
ahiret ilerini dengelemeleriyle insanlara<br />
adalet örnei ve hak ahitleri<br />
olmalarını tavsiye etmitir. Peygamberimiz<br />
(sav) ise bütün düünce,<br />
inanç ve davranılarda dengeli<br />
ve ölçülü olması gereken bu ümmete<br />
u tavsiyede bulunmutur. “lerinizde<br />
orta yolu tutunuz. Amellerinizi<br />
olgunlua yaklatırınız. Sabah,<br />
akam ve bir parça da gece çalıınız,<br />
ibadet ediniz. Ölçülü olmaktan<br />
ayrılmayınız ki hedefe ulaanız.”<br />
Gerçek bir iman insanı mutlaka<br />
iyi iler ilemeye yöneltir. Kur’an-ı<br />
Kerim, deiik ayetlerde mümin ki-<br />
inin niteleklerine dair bilgiler verir<br />
ve gerçek bir imanın kiiyi iyiliklere<br />
sürüklediini belirtir. “Müminler<br />
ancak, Allah anıldıı zaman kalple-
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
ri titrer. Kendilerine Allah’ın ayetleri<br />
okunduu zaman imanları artar<br />
ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler.<br />
Onlar, namazlarını <strong>do</strong>s<strong>do</strong><strong>ru</strong><br />
kılar ve kendilerine rızık olarak<br />
verdiimizden infak ederler. te<br />
onlar gerçek müminlerdir. Onlar<br />
için Rableri katında dereceler, ba-<br />
ılama ve tükenmez bir rızık vardır”.<br />
man ettikten sonra her ey bitmi<br />
deildir. Bu imanın ko<strong>ru</strong>nması<br />
ve devam ettirlimesi gerekir. Çünkü<br />
imandan çıkıp küfre gitme tehlikesi<br />
herkes için, her zaman için mevcuttur.<br />
O halde mümin sürekli kendini<br />
kontrol edecek ve imanını ko<strong>ru</strong>yup<br />
yaatacak amellerde bulunacaktır.<br />
Geçen yaklaık iki asır slam<br />
ümmeti için maduriyetler içinde<br />
geçmitir. Bu maduriyetlerin ortadan<br />
kalkması için hepimize görevler<br />
dümektedir. Ancak müminler önce<br />
kendi yanlılarını düzeltmelidirler.<br />
Bizim mümin oluumuz, kendimizi<br />
kurtarmalıdır öncelikle. Bizim mümin<br />
oluumuz, ailemizin ve akrabalarımızın<br />
kurtuluuna vesile olmalıdır.<br />
Bizim mümin oluumuz, insanlıın<br />
sıkıntılarına deva olabilmelidir.<br />
Bizim mümin oluumuz, Hz. Osman<br />
(r.a)’nın ifadesiyle <strong>bizi</strong> öldürmeye<br />
gelen dümanı dahi diriltmelidir.<br />
O halde müminler olarak insanlıın<br />
üzerimizdeki haklarının gere-<br />
ini yerine getirmeliyiz. Allah’tan<br />
bakasına kulluk etmeyerek Allah’ın<br />
hakkını, yolunu harfiyyen takip ederek<br />
Resülünün hakkını, elimizdeki<br />
imkanlara ükür edip onları unutmıyarak<br />
madur müslümanların<br />
haklarını, cemiyet ve organizasyonları<br />
destekleyip onlarla birlikte<br />
çalıacak tüm insanlıın haklarını<br />
ödemeye gayret etemeliyiz ki; Rabbimiz<br />
rızasını kazanalım.<br />
• Ahmet ASLAN<br />
Ziyarette ö¤rencilerin problemleri ve istekleri de¤erlendirildi<br />
<strong>IGMG</strong> heyeti, Chateau-<br />
Chinon ‹lahiyat<br />
Fakültesi’nde okuyan<br />
gençleri ziyaret etti<br />
<strong>IGMG</strong> heyeti, Fransa’nın Chateau-Chinon<br />
kentinde ku<strong>ru</strong>lu bulunan<br />
lahiyat Fakültesi’nde okuyan<br />
örencileri ziyaret etti.<br />
Genel Merkez Bakanlık Divanı<br />
üyeleri Tekilatlanma Bakanı<br />
Yavuz Çelik Karahan, Tanıtma<br />
Bakanı Ali Bozkurt ve r-<br />
ad Bakanı Mustafa Mullaolu<br />
15<br />
ile Kadın Kolları Tekilatlanma<br />
Bakanı Hatice Karahan’ın bulunduu<br />
heyet, örenciler ile görütü.<br />
Heyet, örencilerin dilek ve<br />
temennilerini deerlendirdi.<br />
<strong>IGMG</strong>, Chateau-Chinon<br />
lahiyat Fakültesinde okuyan<br />
örencilere yardımcı oluyor.<br />
Chateau-Chinon’da okuyan gençler
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Lyon ve Annecy Bölge Toplant›s› yap›ld›<br />
Toplant›ya; Bölge ve fiube Teflkilatlanma, Tan›tma ve<br />
‹rflad Baflkanlar› ile Hocalar kat›ld›<br />
<strong>IGMG</strong> Lyon ve Annecy Gen<strong>ilet</strong>ilmi<br />
Bölge ve ube Tekilatlanma,<br />
Tanıtma, rad Bakanları<br />
ve Hocalar toplantısı yapıldı.<br />
Toplantıya Lyon Bölge Bakanı<br />
Hamza Mor ve Annecy Bölge<br />
Bakanı Emir Demirta’ın yanı<br />
sıra Genel Merkez Bakanlık<br />
Divanı üyeleri Tekilatlanma<br />
Bakanı Yavuz Çelik Karahan,<br />
Tanıtma Bakanı Ali Bozkurt ve<br />
rad Bakanı Mustafa Mullaolu<br />
katıldılar. Ali Bozkurt’un verdii<br />
“Teiklat<br />
Modelimiz ve<br />
Temel Esaslarımız”<br />
seminerinden<br />
sonra ayrı<br />
ayrı birim çalımalarına<br />
geçildi.<br />
Tekilatlanma<br />
Bakanı Yavuz<br />
Çelik Karahan,<br />
Bölge ve<br />
Cemiyet Tekilatlanma<br />
Bakanları<br />
ile; Tanıtma Bakanı Ali<br />
Bozkurt Bölge ve Cemiyet Tanıtma<br />
Bakanları ile birim çalımalarını<br />
yürütürken, rad Bakanı<br />
Mustafa Mullaolu da Bölge ve<br />
Cemiyet rad Bakanları ve Hocalar<br />
ile birim çalımalarını gerçekletirdiler.<br />
Yavuz Çelik Karahan “deal<br />
bir Tekilat Çalıması nasıl olmalıdır?”<br />
konusunda açıklamalar<br />
yaptı.<br />
Ali Bozkurt ise tekilatın hizmet<br />
ve faaliyetlerinin tanıtımına<br />
verilmesi gereken öneme iaret<br />
etti ve her cemiyetin açık cami<br />
günleri yapabilecek kapasiteye<br />
gelmesini istedi.<br />
Mustafa Mullaolu ise,<br />
<strong>IGMG</strong>’nin yeni rad hamlesi ile<br />
ilgili açıklamalarda bulundu.<br />
Toplantı, Tekilatlanma Bakanı<br />
Yavuz Çelik Karahan’ın<br />
“darecilerin Görev ve So<strong>ru</strong>mlulukları”<br />
konulu semineri ile sona<br />
erdi.<br />
Lyon ve Annecy Bölge toplant›s›na Yavuz Çelik Karahan, Ali Bozkurt ve Mustafa Mullao¤lu da kat›ld›.<br />
16
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Bölge Kad›n Kollar› ve Gençlik<br />
Teflkilat› Baflkanlar› bir araya geldi<br />
<strong>IGMG</strong> Bölge Kadın Kolları ve<br />
Gençlik Tekilatı Bakanları Genel<br />
Merkez’de bir araya geldi. ki birimin<br />
ortak toplantısına Genel Bakan<br />
Mehmet Sabri Erbakan da katıldı.<br />
Erbakan toplantıda hem Kadın<br />
Kolları’nın ve hem de Gençlik Tekilatı’nın<br />
yaptıı hizmetleri deerlendirdi.<br />
Genel Bakan Erbakan konumasının<br />
baında, Bölge Gençlik Tekilatları<br />
ve Kadın Kolları bakanlarının<br />
fevkalade hayırlı hizmetler ifa ettiine<br />
dikkat çekti ve öyle dedi:<br />
“Sizler çok önemli hizmetler ifa<br />
ettiinizden <strong>do</strong>layı<br />
bahtiyar insanlarsınız.<br />
Çünkü Allah<br />
Teala Kur’an’da,<br />
Hakk’a davet eden<br />
mü’minleri hayırlı<br />
bir topluluk olarak<br />
nitelendiriyor. Bu<br />
çalımalar bir bayrak<br />
yarıı eklinde<br />
devam etmektedir.<br />
Ve bugün böyle<br />
bir bayrak yarı-<br />
ının bir nöbet deiimine daha<br />
ahit oluyo<strong>ru</strong>z. Gençlik tekilatımızın<br />
bakanlıını baarıyla<br />
yapan ve bundan böyle tekilatımızın<br />
dier bölümlerinde hizmete<br />
devam edecek olan Mehmet<br />
enel kardeimiz, bu hayırlı<br />
yarıta yerini Süleyman Yılmaz<br />
kardeimize devretti. Mehmet<br />
enel kardeimize ve görevi<br />
devralan Süleyman Yılmaz kardeimize<br />
çalımalarından <strong>do</strong>layı<br />
teekkür ediyor ve bundan<br />
sonraki hizmetlerinde üstün<br />
baarılar diliyo<strong>ru</strong>m.’<br />
‘Bir sivil dini ku<strong>ru</strong>lu olan<br />
tekilatımız, herkesin gıpta ile<br />
baktıı bir ku<strong>ru</strong>lutur,’diyen Erbakan,<br />
bakanlara, emr-i bil ma’<strong>ru</strong>f<br />
ve nehy-i anil münker (iyilii tavsiye,<br />
kötülüklerden uzaklatırma) görevlerinin<br />
önemini de hatırlattı.<br />
Erbakan öyle dedi: ‘Gençliimizin<br />
ve hanım kardelerimizin<br />
so<strong>ru</strong>mlusu olan siz bakan<br />
kardelerimiz, mensuplarımızın<br />
daha iyiye ve güzele yönlendirme<br />
vazifesi yapıyorsunuz.<br />
Kendi rızasına uygun yapılan<br />
her ite Allah, kullarını baarıya<br />
ulatırıcaına<br />
dair müjde<br />
vermektedir.<br />
Biz de bu<br />
uurda<br />
bütün samimiyetimizle<br />
gayretimize<br />
devam<br />
edeceiz.’<br />
Mehmet Erbakan, Kad›n Kollar› ile Gençlik Teflkilat› mensuplar›na teflekkür etti.<br />
17
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
ORTA SAYFA<br />
EUZÜ BLLAHMNEEYTANRRACM<br />
18
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
ORTA SAYFA<br />
EUZÜ BLLAHMNEEYTANRRACM<br />
19
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Din adamlar› Assisi’de<br />
bar›fl için dua ettiler<br />
Papa 2. John Paul’un çarısı<br />
üzerine talya’nın Assisi kentinde<br />
bir araya gelen din adamları<br />
barı için dua ettiler.<br />
Assisi’deki Fransiskan Katedralinde<br />
bir araya gelen din<br />
adamları arasında 29 müslüman<br />
lider de yer aldı.<br />
Protestan, Orto<strong>do</strong>ks gibi çe-<br />
itli hristiyan mezheplerini temsilen<br />
din adamlarının katıldıı<br />
barı duası toplantısında, dünyanın<br />
her tarafından gelen Hahamlar<br />
ile<br />
birlikte, Budist,<br />
Hindu,<br />
Sih gibi farklı<br />
dinlere<br />
mensup din<br />
adamları da<br />
Papa: “Kimse Allah ad›na kötülük yapmas›n.”<br />
yer aldı.<br />
Her din mensubu, kendi ibadet<br />
usulüne göre dua yaptı ve ret ettiler.<br />
birliinin alması gerektiine ia-<br />
dünyanın artık savalara tahammülü<br />
kalmadıı belirtilerek, sadaki<br />
gelir adaletsizliinin gide-<br />
Barı duası töreninde dünlavaların<br />
yerinin dayanıma ve irilmesi<br />
de istendi.<br />
Bütün dünyadan din adamlar› Assisi Fransiskan Katedralinde bir araya geldiler. Müslümanlar camaatle namaz k›ld›lar<br />
20
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Hatemi Orto<strong>do</strong>ks Kilisesis Patri¤i Bartelomeus ile ibirlikte<br />
Hatemî: “Dünya art›k bar›fla susad›”<br />
Son gelimeler, "Medeniyetlerarası<br />
Diyalog" sürecinin daha epey yol<br />
alması gerektiine iaret ederken, bu<br />
diyalog sürecinin barıın, <strong>do</strong>stluunve<br />
dayanımanın pekimesi sürecine<br />
<strong>do</strong><strong>ru</strong> adım atması za<strong>ru</strong>retini de ortaya<br />
koyuyor.<br />
ran Cumhurbakanı Seyyid Muhammed<br />
Hatemî, Suriye'nin bakenti<br />
am'da düzenlenen "Medeniyetlerarası<br />
Diyalog Nasıl Yürütülmelidir?"<br />
konferansına gönderdii mesajda bu<br />
konuya dikkat çekti. "Artık dünyada<br />
kitleler barı, adalet, <strong>do</strong>stluk ve insan<br />
hakları istiyor", diyen Hatemî, barı-<br />
ın, adaletin, <strong>do</strong>stluun ve insan haklarının,<br />
savaların hakim olduu, özgürlüklerin<br />
baskı altında tutulduu,<br />
insanlar ve kültürlerarasında ayırımcılık<br />
yapıldıı ve diktatörlüklerin geçerli<br />
olduu bir ortamda söz konusu<br />
olamayacaını belirtti.<br />
"Böyle bir ortamda, savalarla bile<br />
elde edilmi olsa bile barıı kormak<br />
mümkün olmayacaktır" eklinde<br />
açıklamasını sürdüren Hatemî'nin<br />
dier görüleri de öyle:<br />
"Müslüman entellektüellerin,<br />
am'da bu konu üzerinde düüncelerini<br />
ortaya koyması önemlidir. Zira<br />
diyalog, insanla birlikte <strong>do</strong>mu ve<br />
hayatı boyunca da hep insanla birlikte<br />
olmu olan bir sanat olduu kadar,<br />
bir bilim dalıdır da. nsanın ebediyete<br />
bakıını da etkileyen diyalog, bata<br />
slam olmak üzere çeitli inançların<br />
yapılarına da girmitir. Çünkü, kelimelirin<br />
ortaya çıkardıı mucizeler<br />
her iki tarafın da hayrına olmaktadır.<br />
slam, tarih boyunca mükemmeliyeti<br />
arama yolunda çeitli din,<br />
fırka ve medeniyetlerle diyalou<br />
21<br />
sürdürmekle kalmamı, bu medeniyetlerin<br />
temsilcilerine kollarını<br />
da açmıtır. Örnein , Yunan felsefesi<br />
gibi hiç bir Tevhidî özellii olmayan<br />
düünce yapıları, skenderiye'den<br />
slam dünyasına <strong>do</strong><strong>ru</strong><br />
yayılmıtır.<br />
Bugün çok zor bir tarihi dönemeçten<br />
geçiyo<strong>ru</strong>z. Bu dönemeçte<br />
sava ve terörizm atei ile birlikte<br />
ayırımcılık ve baskı atei de etrafımızı<br />
sarmıtır. Ama, dünyada insanlar,<br />
savalardan uzak, barıın<br />
egemen olduu ve yaanılabilir bir<br />
dünya olmasını istiyorlar. Görüyo<strong>ru</strong>z<br />
ki bazı kimseler, slam'ın adını<br />
kullanarak teröre ve diktatörlüe<br />
onay çıkarıyorlar. Bu ne kadar yanlısa,<br />
slam'ı terör ile, baskı ile e anlamlı<br />
tutarak dünya politikalarını<br />
yönlendirmek de o kadar yanlıtır.”
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Çocuk olmak Afganistan’da,<br />
nasıldır, bilir misiniz!!!???<br />
Bilemezsiniz! Çünkü siz,<br />
çocuk olmadınız<br />
Afganistan’da... Yaamadınız<br />
22<br />
hep savaları. Siz sava<br />
oyunları oynadınız; Afganlı<br />
çocuklar o savaı ta içinden<br />
yaadılar, yaıyorlar... Ölümü<br />
siz hayal bile edemezsiniz;<br />
onlar ölümle her gün yüz<br />
yüze<br />
geliyorlar...<br />
Bilir misiniz,<br />
Afganlı<br />
çocuklar okul<br />
da bilmiyorlar;<br />
çünkü onların<br />
okulları,<br />
gürleyen<br />
bombaların,<br />
patlayan
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
silahların dehetinten yıkılıp<br />
gitti... Onlar ev de<br />
bilmiyorlar nedir diye; çünkü<br />
onların evleri hep çadır<br />
olmu, uçsuz bucaksız<br />
bozkırlarda...<br />
Siz souu veya sıcaı bilir<br />
misiniz, nasıldır diye?!!<br />
Hayır bilemezsiniz; çünkü<br />
Afganlı çocuklar souu ve<br />
sıcaı iliklerinin<br />
derinliklerinde yaıyorlar.<br />
Siz açlıı bilemezsiniz;<br />
tokluu ise hiç<br />
anlamazsınız...<br />
çocukların ise göz yaları hiç<br />
dinmiyor ki...<br />
Afganlı çocuklar hiç<br />
büyümeyecekler.... Çünkü 25<br />
sene önce de, 25 sonra da<br />
Afganlı çocuklar, hep<br />
savaların, bombaların<br />
içinde büyüdü. Onlar çektiler<br />
çileyi, döktüler göz yaını....<br />
Ve yine onlar hakkında<br />
kararı, dünyanın<br />
büyümüleri verdi.<br />
Zaman zaman a verdiler; ve<br />
çou zaman da bomba...<br />
Ama Afganlı<br />
çocuklar, açlıın<br />
ne olduunu,<br />
çok iyi<br />
biliyorlarlar.<br />
Siz göz yaının<br />
ne olduunu<br />
bilir misiniz?<br />
Afganlı<br />
23
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Almanya Anayasa Mahkemesi<br />
‹slâmî usüllere göre<br />
hayvan kesimine izin verdi<br />
Almanya Federal Anayasa Mahkemesi,<br />
slâmî usüllere göre hayvan<br />
kesimine izin verdi.<br />
Hessen Eyaleti’ne balı Wetzlar’da<br />
kasaplık yapan, ancak 1995 yılında,<br />
kesim <strong>ru</strong>hsatı yenilenmeyen Rüstem<br />
Altınküpe’nin müracaatı üzerine ko-<br />
Alt›nküpe: “Anayasal haklar›m› kulanmama<br />
izin verilmesini istedim”<br />
nuyu görüen Federal Anayasa Mahkemesi,<br />
müslümanların da Hayvanları<br />
Ko<strong>ru</strong>ma Kanunu ile getirilen hayvan<br />
kesimindeki bazı artlardan muaf<br />
tutulması gerektiine karar verdi.<br />
Rüstem Altınküpe, mahkeme ile<br />
ilgili süreci dergimize deerlendirirken,<br />
her eyden önce<br />
anayasal haklarının<br />
kullanılmasına müsade<br />
edilmesini istediini<br />
belirtti.<br />
“Hessen Eyalet Çalıma<br />
ve Sosyal düzen<br />
Bakanlıı, 1988 yılından<br />
beri her sene verdii<br />
istisna <strong>ru</strong>hsatını<br />
1995 yılında yenilemedi,”<br />
diyen Altınküpe,<br />
böylece mesleini de<br />
yapamaz hale geldiini<br />
bildirerek bu haksızlı-<br />
ın giderilmesi için Bakanlık<br />
aleyhine Giessen<br />
Eyalet Mahkemesinde<br />
dava açtı.<br />
Giessen Eyalet<br />
Mahkemesi konu ile ilgili<br />
olarak Hamburg<br />
Eyalet Mahkemesinin<br />
de bir kararı bulundu-<br />
unu; bu kararın gerekçesinde<br />
de, slam<br />
dinine göre hayvanların<br />
elektrik oku verilerek<br />
veya kafalarına<br />
ku<strong>ru</strong>n sıkılarak kesilmesinde<br />
bir sakınca<br />
bulunmadıına dair,<br />
Türkiye Diyanet leri<br />
Bakanlıı ile Ezher<br />
24<br />
Üniversitesi’nin rapo<strong>ru</strong> olduunu belirterek,<br />
<strong>ru</strong>hsatın yenilenmesine ihtiyaç<br />
kalmadıı kararını aldı.<br />
Rüstem Altınküpe, Giessen Eyalet<br />
Mahkemesi’nin kararını ise Kassel’deki<br />
Eyalet Yüksek Mahkemesin’de<br />
temyiz etti. Ancak Kassel ‘deki Yüksek<br />
Mahkeme de, bakanlıın <strong>ru</strong>hsatı yenilememe<br />
kararını yerinde buldu.<br />
Rüstem Altınküpe mesleini de icra<br />
edemez hale geldii bu kararla birlikte,<br />
Federal Anayasa Mahkemesi’ne<br />
müracaat ederek, Almanya’da uygulanmakta<br />
olan haksızlıın giderilmesini<br />
istedi.<br />
Altınküpe, Federal Anayasa Mahkemesi’ne<br />
müracaatında üç nokta<br />
üzerinde durdu:<br />
1- slamî usullere göre kesim yapan<br />
kasaplık mesleini icra edemeyerek<br />
maddi ve manevî zarara uradıı,<br />
2- slâmî kasaplık mesleinin, aynı<br />
zamanda <strong>do</strong><strong>ru</strong>dan dinî inançlarıyla<br />
da alakalı olduu için, bu ekilde,<br />
sadece kasaplık mesleini icra etmekten<br />
deil aynı zamanda dinî inançlarına<br />
göre hayatını idame ettirmekten de<br />
alınkonulmu olduunu, böylece,<br />
Anayasa’da verilen ve kullanımı<br />
garanti altına alınan dinî hürriyetlerinin<br />
kısıtlanmı hale geldii,<br />
3- Anayasaya göre bütün insanlar<br />
yasaların önünde eit olduunu; hayvan<br />
kesimi konusunda dier dinî cemaatlere<br />
tanınan istisnaî müsadelerin,<br />
aynı ekilde müslümanlara da verilmesini<br />
<strong>do</strong>layısıyla, kanun önünde<br />
insanların dinî inanç ve etnik köken<br />
farkı olmaksızın eit olması gerektii.<br />
Federal Anayasa Mahkemesi bu istekleri<br />
görümek üzere Rüstem Altın-
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Alt›nküpe’yi deseteklemek üzere Mahekemede bulunan<br />
heyet daha sonra <strong>IGMG</strong> Karls<strong>ru</strong>he cemiyetinde<br />
kahvalt› yapt›. Heyette, <strong>IGMG</strong> insan Haklar› Masas›<br />
So<strong>ru</strong>mlusu Mehmet Do¤an, Stuttgart Bölge Baflkan›<br />
Sami Ganio¤lu, Zentral Baflkan› Dr. Nadim Elyas ve<br />
Karls<strong>ru</strong>he Cemiyet baflkan› bulunuyordu.<br />
küpe’den, dinî inançlarına göre<br />
hayvan kesimi ekil ve usüllerinin<br />
özelliklerini belirten ve<br />
bu usul ve ekillerin, mensubu<br />
bulunduu slâmî ku<strong>ru</strong>lu tarafından<br />
böylece kabul edilip<br />
uygulanması gerektiini isteyen<br />
bir rapor sunmasını istedi.<br />
Altınküpe, mahkemeye,<br />
Almanya’da yaayan müslümanlar<br />
olarak, dinî inançlar<br />
konusunda görüü alınması<br />
gereken ku<strong>ru</strong>luların baında<br />
Islamrat für die Bundesrepublik<br />
ve Zentralrat der Muslime<br />
geldiini, bu iki ku<strong>ru</strong>lu-<br />
un da dinî görülerinin kendi<br />
görülerini desteklediini, Almanya<br />
dıında verilen dinî kararların, oradaki<br />
çok istisnaî hallere göre verilmi bir<br />
karar olduunu, <strong>do</strong>layısıyla Almanya’daki<br />
slamî ku<strong>ru</strong>luların kararının<br />
geçerli olması gerektiini bildirdi.<br />
Bunun üzerine Federal Anayasa<br />
Mahkemesi Altınküpe’yi ve Zentralrat<br />
der Muslime in Deutschland Baakan’ı<br />
Nadim Elyas ve Genel Sekreter<br />
Eyup Köhler’i sözlü du<strong>ru</strong>maya davet<br />
ettiler. Elyas ve Köhler, slam dininde<br />
bayıltma ile hayvan kesmenin sadece<br />
zarûrî hallerde caiz olduunu, normal<br />
hallerde ise bayıltmadan kesim yapılması<br />
gerektiini bildirdiler.<br />
Bunun dinî gerekçesi olarak da<br />
unları gösterdiler: A- Bayıltılan hayvanların<br />
kanlarının yeterince akmayacaından<br />
süphe ediliyor. Çünkü slam’a<br />
göre kan yemek haram maddeler<br />
arasında yer alıyor.<br />
B- Bayıltılma, profesyonel yapılamadıı<br />
takdirde, hayvanın ölümüne<br />
sebeb olacaı için tereddütte kalınıyor.<br />
slam’a göre hayvanların usûle<br />
göre kesilmeden ölmü olması ve bu<br />
ekilde etlerinin yenmesi haram kabul<br />
ediliyor.<br />
Bu iki gerekçeden hareket eden<br />
Federal Anayasa Mahkemesi, hayvanların<br />
kesimi ile ilgili olarak,<br />
hayvanları ko<strong>ru</strong>ma kanununda bazı<br />
dinî g<strong>ru</strong>plara getirilen istisnaî <strong>ru</strong>hsatların<br />
müslümanlar tarafından<br />
da kullanılması gerektiine karar<br />
verdi. Ancak <strong>ru</strong>hsat aaıdaki artlarda<br />
kullanılabilecek:<br />
1- slam’a göre kesim yapmak istyen<br />
kii, slam dininde böyle bir zo<strong>ru</strong>nluluk<br />
olduunu, Almanya’da müslümanları<br />
temsil eden dinî bir ku<strong>ru</strong>lutan<br />
aldıı karar ile<br />
belgeleyecek.<br />
2- Bu kiinin, slam’a<br />
göre kesim yapabileceini<br />
belgeledikten<br />
sonra, bu konuda<br />
mesleki olarak da ke-<br />
25<br />
sim yapabileceini<br />
gösteren bir ustalık<br />
belgesine sahip olması<br />
gerekiyor.<br />
3- Kesim yapılan<br />
yerin, hayvanlara eziyet<br />
etmeden kesim du<strong>ru</strong>muna<br />
getirebilecek<br />
teknik <strong>do</strong>nanıma sahip<br />
olması gerekiyor.<br />
Bu kararı yo<strong>ru</strong>mlayan<br />
ilgililer müslümanların<br />
u hususlara<br />
dikkat etmesi gerekti-<br />
ine iaret ediyorlar:<br />
1- Özel kiiler kesim<br />
yapamayacak.<br />
2- Kesimler, kesim<br />
izni olmayan<br />
mezbahanelerde yapılamayacak.<br />
3- Kesim yapacak<br />
olan kiinin müslüman<br />
ve kasaplık ustası<br />
belgesi bulunması<br />
gerekiyor.<br />
slâmî Kesim Komisyonu<br />
Federal Anayasa Mahkemesi’nin<br />
kararından sonra bir araya<br />
gelen Islamrat für die Bundesrepublik<br />
Deutschland ve<br />
Zentralrat der Muslime in Deutschland<br />
“slâmî Kesim<br />
Komisyonu” kurdular.<br />
Konuyla ilgilenenler daha<br />
geni bilgiyi komisyondan alabirler.<br />
Komission für islamisches<br />
Schlachten (KIS)<br />
C/o ZMD<br />
Indestrasse 93<br />
ESCHWEILER<br />
Tel.: 02403-702075<br />
Fax: 02403-702076<br />
e-mail: KIS@zentralrat.de<br />
Alt›nküpe: “‹nançlar›mdan <strong>do</strong>lay›, mesle¤imi<br />
de yapamaz hale gelmifltim.”
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Tolerans m›? Sayg› m›?<br />
Günümüz çok kültürlü toplumların<br />
“egemen güçleri” farklı<br />
bir kültüre ve bu kültürün mensuplarına<br />
tolerans gösterilmesini<br />
isterler.<br />
Du<strong>ru</strong>m öylesine normal hale<br />
getirilmitir ki, bu farklı kültürün<br />
mensupları da kendilerine<br />
“tolerans” gösterilme eiliminden<br />
<strong>do</strong>layı, sevinir; mutlu olur.<br />
Ancak konuyu derinlemesine<br />
incelersek, kendilerinden bakalarına<br />
tolerans göstermesi beklenenler,<br />
bunu bir lutûf ve baılama<br />
gösterisine dönütürüyorlar.<br />
Av<strong>ru</strong>pa ve Amerika’da müslümanların<br />
konumu ve du<strong>ru</strong>munu<br />
ele alarak konuya bir göz attıımızda,<br />
müslümanların bu “tolerans<br />
gösterisi” altında ezilmek<br />
istendiine ahit oluyo<strong>ru</strong>z.<br />
Özellikle kamu imkanlarından<br />
yararlanma ve inancına göre<br />
bir hayatı sürdürme istei gündeme<br />
geldiinde müslümanların<br />
“tolerans” ile aralarının “iyi olmadıı”,<br />
<strong>do</strong>layısıyla da toleransı<br />
hak etmedikleri gündeme getiriliyor.<br />
Tarihsel süreç, ters yüz<br />
edilerek müslümanlar, kendilerinin<br />
hiç ilemedii, ilemelerine<br />
26<br />
de inandıkları dinin “cevaz vermedii”<br />
hayali bir suçtan <strong>do</strong>layı,<br />
toplum içinde ve kamu alanında<br />
mahkum edilmek isteniyor.<br />
Tolerans deerlendirmesinin<br />
bu yüzden pek çok boyutu bulunuyor.<br />
Bu boyutları ele aldıımızda,<br />
ortaya çıkan sonucu imdiden söylemekte<br />
fayda vardır: Müslümanların<br />
baskı altında tutularak, çeitli<br />
dinî ayrıcalıklardan yararlanmasının<br />
önlenmesini mazur ve hatta<br />
hukukî göstermek.<br />
Yazının baında da deindimiz<br />
gibi, toleransdan bahsedenler,<br />
karısındaki insanların ta<br />
batan yanlı yaptıını, <strong>do</strong>layısıyla<br />
da bu yanlılarının, toleransla,<br />
hogörü ile karılanması<br />
gerektiini empoze ediyorlar.<br />
Hogörüye muhatap olacak<br />
olan kitlenin büyük oranda<br />
müslümanlar olduuna baktımızda,<br />
müslümanların kendilerini<br />
batan suçlu olarak kabul<br />
etmeleri yönünde bir baskı ile<br />
karı karıya kaldıını görüyo<strong>ru</strong>z.<br />
Müslümanlar, “ne yaptı da<br />
yanlı yaptılar?”, ki dier insanların<br />
toleranslarını/hogörülerini<br />
beklesinler?<br />
Kelimelerin sihirli güzelliinde,<br />
ön bir yargı ve toplumsal<br />
baskı ile, ilenilmeyen bir suçun<br />
yüklenilmesi anlamına gelen bu<br />
du<strong>ru</strong>mdan kurtulmanın yolu,<br />
müslümanlara karı toleranslı<br />
olduunu idda edenleri “saygı”ya<br />
davet etmektir.<br />
Saygı, karısındakinin fikrine,<br />
davranılarına, inançlarına<br />
ve yaam biçimine katılmasanız,<br />
hatta onlara karı bile çıksanız,<br />
itiraz etmemenizdir. Yani, onun<br />
hayatını nasıl düzenleyecei yönünde<br />
sizin baskınızın olmaması<br />
demektir.<br />
Tolerans, yani hogörüye gelince...<br />
te burada du<strong>ru</strong>m kelimenin<br />
sihirli güzelliine sinmi du<strong>ru</strong>mdadır.<br />
Müslümanlara karı toleranslı<br />
olduunu iddia edenler, müslümanları,<br />
peinen suçlu olduklarına<br />
inandırıyorlar. Kendileri<br />
toleranslı/hogörülü davrandı<br />
için de büyük bir insanlık lütfunda<br />
bulunduklarını ima ediyorlar.<br />
Bu davranıların aslına bakarsanız,<br />
tolerans kelimesi ile enin-
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Günümüzde, bir saygı<br />
ve hogörü kültürü<br />
olumaktadır. En azından,<br />
aynı zamanda bir<br />
toplumsal sözleme da<br />
olan Anayasalar ve yasalar,<br />
bu konuda olutu<strong>ru</strong>lmu<br />
ve gelitirilmeye<br />
devam edilen belgeler<br />
ve hareket kaynakları<br />
olarak karımıza<br />
çıkmaktadır.<br />
de sonunda hogörüsüzlüü<br />
haklı çıkarmaya çalıtıklarını<br />
görürsünüz.<br />
Hogörü gerçekten de bir lütûf<br />
baılamasıdır. Hogörünün<br />
yeri ve ortamı, hogörüyü gösterenin,<br />
yani üstünlüü elinde tutanın<br />
mekanıdır.<br />
Hogörüye muhatap olan kesimin<br />
yeri ise, ilenilen suçun,<br />
ayıbın mahcubiyeti içerisinde<br />
kabulünden ve af dilenmesinden<br />
baka birey deildir.<br />
Bata müslümanlar olmak<br />
üzere, hiç kimse böyle bir aaılanmayı<br />
kabul edemez.<br />
Bu ifadelerimizden, toleranssızlıı,<br />
yani hogörüsüzlüü tevik<br />
ettiimiz, <strong>do</strong><strong>ru</strong>dan da, toleransa<br />
karı çıktıımız anlaılmalıdır.<br />
Çok kültürlü toplumlarda -aslında<br />
mono-kültürlü de olsa her<br />
topluda- esas olan “saygı” olmalıdır.<br />
Saygı göstermeyi öenmeden,<br />
öretmeden ve toplumsal<br />
ilikileri bu esasa o<strong>ru</strong>tmadan toleransdan<br />
bahsetmek pek de anlamlı<br />
deildir. Zira, tolerans adı<br />
altında, hor görülen bir kültür<br />
g<strong>ru</strong>bu, suçlu muamelesi görmektedir.<br />
Tolerans/hogörü gerçekten<br />
de üstün bir insanî faz<strong>ilet</strong>tir.<br />
Saygı göstermeyi örenip, bunu,<br />
toplumsal iliki, muamele ve<br />
davranı kültürü haline getirebildiimizde,<br />
toleransın bir anlamı<br />
olacaktır.<br />
Yoksa, farklı inançlara, hayat<br />
ekillerine saygı göstermeyi akledemeyenler,<br />
bakalarını ezmek<br />
için “tolerans” kelimesini kullanmaya<br />
devam edeceklerdir.<br />
Tolerans, hereye ramen bazı<br />
konularda hata edenlere, yanlı<br />
yapanlara, ayıp ileyenlere<br />
karı gösterilecek bir üstün davranı<br />
olduuna göre, müslümanların<br />
bakalarından veya bakalarının<br />
da müslümanlardan öncelikle<br />
saygı beklemeleri daha<br />
tabiî bir hak olarak görülmelidir.<br />
Toleransın tarihî köklerine<br />
baktıımızda da, müslümanlar<br />
saygıda olduu kadar tolerans da<br />
da önde gelen inanç g<strong>ru</strong>bu arasında<br />
yer almaktadır.<br />
Bununla birlikte günümüz<br />
dünyasının gerçeklerini bir tarafa<br />
iterek, sadece tarihî köklerden<br />
hareketle saygı/tolerans gereklilii<br />
üzerinde durmak <strong>do</strong><strong>ru</strong> bir<br />
ey deildir.<br />
Bütün toplumsal gelimelerde<br />
olduu gibi, bir inanç olayı<br />
olan dinde de, farklı algılamalar,<br />
anlayılar ve uygulamalar olacaktır.<br />
Yani, insanların inandıkları<br />
dinleri/inançları yo<strong>ru</strong>mlama<br />
artları ve ekilleri zamanla de-<br />
iebilmektedir.<br />
Bu yüzdendir ki tarihte saygısızlıı/hogörüsüzlüü<br />
ile tanınan<br />
dinî g<strong>ru</strong>pların veya toplumların<br />
bugünkü hali, <strong>bizi</strong>m için birinci de-<br />
erlendirme noktası olmalıdır.<br />
Eer tarihî gerçeklerden hareketle,<br />
27<br />
bir suçlama söz konusu oluyorsa o<br />
zaman, karımızdakinin “cemaziyel<br />
evveli”ni gündeme getirme<br />
hakkımız olacaktır.<br />
Günümüzde, bir saygı ve hogörü<br />
kültürü olumaktadır. En<br />
azından, aynı zamanda bir toplumsal<br />
sözleme da olan Anayasalar<br />
ve yasalar, bu konuda olutu<strong>ru</strong>lmu<br />
ve gelitirilmeye devam<br />
edilen belgeler ve hareket<br />
kaynakları olarak karımıza çıkmaktadır.<br />
Bu gerçeklerden hareketle,<br />
saygı göstermeyi, saygı duymayı<br />
bir davranı biçimi haline getirmek,<br />
eninde sonunda toleransı<br />
da gündeme getirecektir.<br />
Saygı göstermeyi örenenler,<br />
bakalarının hatasını affedebilmeyi,<br />
ayıplarını örtebilmeyi ve<br />
yanlılardan dönmelerine yardımcı<br />
olmayı da otomatik olarak<br />
örenebilecektir.<br />
Bugün müslümanların en<br />
önemli problemi aslında, ikide<br />
bir “tolerans”a muhatap olmalarıdır.<br />
1- Müslümanların, yanlı<br />
ve hata yapmadıkları halde tolerans<br />
gördükleri kanaati yaygınlatırılıyor,<br />
2- Müslümanların da<br />
tolerans göstermeleri gerektii<br />
iddia ediliyor, 3- Müslümanların,<br />
toleransı hakedecek ekilde<br />
davranmaları isteniyor.<br />
Bunun üçü de yanlı. Çounluu<br />
göçmen olan müslümanlara,<br />
hem saygı ve hem de tolerans<br />
gösterilmelidir.<br />
Zira müslümanlar, anayasaların<br />
ve kanunlrın kendilerine<br />
tanıdıkları en <strong>do</strong>al hakları dahi<br />
kullanabilme imkanına çou zaman<br />
sahip deillerdir.<br />
Yine de, hiç kimseden, tolerans<br />
bekleme lüksüne de dümemek<br />
gerekiyor; ama herkesten<br />
saygı beklemek de hakkımız.<br />
Saygı göstermek te görevimizdir.<br />
• ‹lhan B‹LGÜ
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban-Aktion verstärkt<br />
Zusammenleben der Gläubigen<br />
Die Ereignisse des 11. September<br />
belegten, was für Menschen mit<br />
fairem Blick für die Verhältnisse<br />
zwischen Christen und Muslimen<br />
schon länger klar war: Um diese<br />
Welt sicherer und fairer zumachen,<br />
muss das Zusammenleben der<br />
Gläubigen aktiv gestaltet werden.<br />
Es kann nicht reichen, in der<br />
wirtschaftlichen Globalisie<strong>ru</strong>ng die<br />
Lösung für alles und jedes zu sehen.<br />
Mehr und neue Bemühungen<br />
derjenigen, die die Differenzen<br />
zwischen den Kulturkreisen nicht<br />
eskalieren lassen sondern gestalten<br />
wollen sind da nötig. Es ist zu<br />
begrüßen, dass das Auswärtige<br />
Amt, somit die Bundesregie<strong>ru</strong>ng<br />
ein Sonderprogramm "Dialog mit<br />
der islamisch geprägten Welt<br />
gestartet hat und ähnliche Initiativen<br />
von anderen Bundesorganen<br />
angegangen wurden. Wir begrüßen<br />
auch die Erklä<strong>ru</strong>ng der Budestagsfraktion<br />
Der GRÜNEN, "Interreligiöser<br />
Dialog wichtiger denn je".<br />
Auch die <strong>IGMG</strong> ist bemüht,<br />
diese neuen Wege mit zu entwerfen<br />
und mit zu gehen: Kurban & Dialog<br />
wird im Jahr 2002 dafür eine besondere<br />
Möglichkeit bieten. Der<br />
Menschenrechtsbeauftragte der<br />
<strong>IGMG</strong> und andere Interessierte haben<br />
mit einer Reihe christlicher<br />
und nicht-religiöser Organisationen<br />
Gespräche geführt, um die<br />
Ausreise unserer Delegationen in<br />
viele Länder der Welt auch zu<br />
Ereignissen zu machen, die der Völkerverständigung<br />
und dem Dialog<br />
der Religionen international dienen.<br />
In den Tschad, den Südsudan<br />
28<br />
und Uganda, eventuell auch andere<br />
Länder, werden die Vertreter der<br />
<strong>IGMG</strong> und befreundeter muslimischer<br />
Organisationen vor allem<br />
zusammen mit Repräsentanten<br />
christlicher Friedensorganisationen<br />
und Menschenrechtsvereinen<br />
reisen. In zwei Länder<br />
werden auch Vertreter christlicher<br />
Medien mitreisen. Schon in der<br />
Vorbereitungszeit wird es mehrere<br />
Treffen geben, um das Auftreten<br />
vor Ort zu diskutieren, gemeinsame<br />
G<strong>ru</strong>ndwerte, vielleicht aber auch<br />
heikle Punkt, über die später ausführlicher<br />
zu sprechen ist.<br />
Vor Ort soll das gemeinsame<br />
Auftreten die stärken, die sich lokal<br />
und regional für eine gleichberechtigte<br />
Kooperation zwischen<br />
den Religionen und die Menschenrechte<br />
einsetzen. Die gemischten<br />
Delegationen werden in den ausgewählten<br />
Ländern werden auch Projekte<br />
besuchen, speziell solche<br />
deutscher Organisationen, die direkt<br />
der Förde<strong>ru</strong>ng des Friedens dienen.<br />
In mehreren Bundesländern haben<br />
sich St<strong>ru</strong>kturen entwickelt, wo<br />
Vertreter unserer Organisation<br />
oder z.B. des "Bündnis islamischer<br />
Gemeinden (Norddeutschland) mit<br />
christlichen Vertretern eine längerfristig<br />
angelegte Diskussion über<br />
Fragen der Menschenrechte und<br />
des internationalen christlich-muslimischen<br />
Dialogs diskutiert wird.<br />
Wir fordern alle unsere<br />
Vertreter die mit unserem Kurban<br />
in die Welt reisen werden<br />
auf, gerade in der erhitzten<br />
Situation nach dem 11. September,<br />
sowohl für Gerechtigkeit<br />
zwischen den Völkern als auch<br />
für die Suche nach friedlichen<br />
Wegen und dabei speziell die<br />
geschwisterliche Zusammmenarbeit<br />
mit christlichen Institutionen<br />
einzutreten. Sie sollen vor<br />
Ort den Kontakt mit diesen religiösen<br />
Führern suchen und<br />
ihnen den G<strong>ru</strong>ß der Muslime in<br />
Deutschland überbringen. Hierbei<br />
ist auch die Möglichkeit umzusetzen,<br />
einen Teil des Kurban<br />
für bedürftige anderen Glaubens<br />
zu übergeben.<br />
Vorbild für diese Aktivitäten ist<br />
der Kurban der <strong>IGMG</strong> in Uganda,<br />
der einen sehr positiven Einfluß auf<br />
die Entwicklung von St<strong>ru</strong>kturen<br />
des christlich-muslimischen<br />
Dialogs in diesem Land hatte,<br />
indem er auf über mehrere Jahre<br />
immer wieder verschiedene religiöse<br />
Vertreter vor Ort zusammen<br />
brachte. Hier wurde erfolgreich die<br />
Diskussion über das Gemeinsame<br />
von Christentum und Islam<br />
gepflegt. •Erhard BRUNN
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Christen und Muslime in Ingolstadt<br />
treffen sich zum Friedensgebet<br />
Einen neuen Weg suchten<br />
die Lehrer und Schüler der<br />
Hauptschule an der<br />
Herschelstraße in Ingolstadt.<br />
Die Religionslehrer wollten<br />
zeigen, dass die Schülerinnen<br />
und Schüler den Frieden<br />
zwischen den Religionen bereits<br />
täglich leben und erleben.<br />
Bisher trafen sich die christlichen<br />
Schülerinnen und Schüler<br />
in einer der Kirchen zum<br />
gemeinsamen Gottesdienst.<br />
Muslimische Kinder und Andersgläubige<br />
wurden in einem<br />
Klassenzimmer beaufsichtigt.<br />
In diesem Jahr versammelten<br />
sich alle Kinder in der Aula<br />
der Schule. Ein katholischer<br />
und ein evangelischer Geistlicher<br />
sowie ein muslimischer<br />
Hodscha gestalteten gemeinsam<br />
die Gebetsstunde. Der<br />
Hodscha rezitierte aus dem Koran<br />
die Sure von der Geburt des<br />
Propheten Isa (Jesus). Anschließend<br />
hielt er eine Predigt<br />
über den Auftrag der Schöpfung.<br />
Allah verlange, dass seine<br />
Geschöpfe entsprechend der<br />
Schöpfung leben und ein gottgefälliges<br />
Leben führen sollen.<br />
Die Erde biete genügend Platz<br />
für alle Menschen, erstrebenswert<br />
sei ein friedliches Zusammenleben<br />
aller Menschen und<br />
ein wetteifern in guten Dingen.<br />
Der katholische Pfarrer<br />
sprach in seiner Rede von der<br />
Botschaft der Menschwerdung<br />
Jesu.<br />
Der evangelische Pastor<br />
erklärte Gott habe durch Jesus<br />
allen Menschen die Botschaft<br />
des Friedens verkündet.<br />
Sein Auftrag<br />
sei das friedliche<br />
miteinander der<br />
Menschen gewesen.<br />
Am Ende sprach<br />
der Hodscha ein<br />
Bittgebet dem die<br />
muslimischen<br />
Kinder mit "AMIN"<br />
zustimmten.<br />
Die kirchlichen<br />
vertreten t<strong>ru</strong>gen<br />
"Vater unser" vor<br />
29<br />
und sprachen das Segensgebet.<br />
In seiner Abschlussrede<br />
forderte der Schulleiter alle Kinder<br />
auf, diesen Frieden im Leben<br />
täglich zu praktizieren. Nur<br />
gemeinsam könne man an einer<br />
besseren Welt arbeiten. Er hoffe,<br />
dass das Friedensgebet auch an<br />
anderen Schulen praktiziert wird.
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Neonazis verprügeln<br />
muslimische Frau<br />
– Ausländer sollen bestimmte Bezirke Berlins meiden<br />
Berlin – 31. Januar - Während<br />
des Be<strong>ru</strong>fsverkehrs am Mittwoch<br />
haben jugendliche Neonazis drei<br />
libanesische Frauen und ein Kind<br />
angegriffen. Dabei wurden zwei<br />
Frauen verletzt, eine davon<br />
schwer. Wie die Polizei und eines<br />
der Opfer sagten, haben zahlreiche<br />
Zeugen tatenlos zugesehen.<br />
Der Angriff ereignete sich im<br />
belebten Zent<strong>ru</strong>m von Hellers<strong>do</strong>rf,<br />
nahe des Geschäfts- und Einkaufszent<strong>ru</strong>ms<br />
"Helle Mitte". Die<br />
Frauen waren auf dem Heimweg<br />
und warteten an der Straßenbahnhaltestelle<br />
auf die Straßenbahn.<br />
Außer ihnen stiegen an der<br />
Haltestelle auch vier Jugendliche<br />
in die Straßenbahn. Sie setzten<br />
sich hinter die drei Frauen und<br />
das Kind und fingen an, die Libanesinnen<br />
anzupöbeln. Sie<br />
beleidigten sie und riefen "Ausländer<br />
raus".<br />
Nur zwei Zeugen halfen<br />
Als die Frauen nicht reagierten,<br />
erhielt die ältere der beiden<br />
Damen einen Faustschlag an den<br />
Kopf und einen Fußtritt in den<br />
Rücken. Eine Haltestelle später<br />
wollten die Frauen aussteigen.<br />
"Dabei riss ein Jugendlicher der<br />
26-Jährigen das Kopftuch he<strong>ru</strong>nter<br />
und zerrte sie an den Haaren<br />
aus der Bahn", sagte ein Polizeisprecher.<br />
"An der Haltestelle<br />
gab es dann weitere Schläge."Die<br />
Straßenbahn war voller Leute und<br />
auch an der Haltestelle warteten<br />
viele Menschen", sagte eines der<br />
Opfer gestern Abend im Krankenhaus.<br />
Die einzigen, die ihr geholfen<br />
hätten, seien je<strong>do</strong>ch der Straßenbahnfahrer<br />
und ein 20-<br />
jähriger Fahrgast gewesen.<br />
Wie die Polizei bestätigte, vertrieben<br />
diese die Schläger. Die<br />
Beamten selbst waren von einer<br />
der schwerverletzten Damen<br />
alarmiert worden. Die 26-Jährige<br />
hatte noch in der Straßenbahn<br />
übers Handy bei der Polizei ange<strong>ru</strong>fen.<br />
Die Beamten konnten die<br />
vier Täter nach der Tat festnehmen.<br />
Sie sind zwischen 16 und 21<br />
Jahren alt. Drei der vier Jugendlichen<br />
rechnet die Polizei der<br />
rechten Szene zu. Zwei der Festgenommenen<br />
haben inzwischen ihre<br />
Tat gestanden. Sie gaben als Motiv<br />
ihre rechtsextremistische<br />
G<strong>ru</strong>ndeinstellung, Fremdenfeindlichkeit<br />
und Ausländerhass an.<br />
Nach den Vernehmungen wurden<br />
sie wieder freigelassen. Nach der<br />
Tat meldete sich die Ausländerbeauftragte<br />
Barbara John zu Wort<br />
und riet Ausländern, die östlichen<br />
Außenbezirke Berlins abends und<br />
nachts nicht zu besuchen. "Ich<br />
kann nicht das Gegenteil sagen,<br />
das könnte ich nicht verantworten,<br />
wenn etwas passiert", sagte<br />
die Ausländerbeauftragte. Die<br />
Ausländerbeauftragte hatte ein<br />
Opfer der Attacke vom Mittwoch<br />
im Krankenhaus besucht.<br />
Nach Berichten des Berliner<br />
Tagesspiegel wurden 2001 in Berlin<br />
und Brandenburg deutlich<br />
mehr rechtsextreme Straftaten<br />
registriert als im Jahr zuvor. Allerdings<br />
wird seit 2001 nach neuen<br />
Kriterien gezählt, so dass unklar<br />
ist, ob die Zahl der Delikte tatsächlich<br />
gestiegen ist.<br />
Muslima wegen<br />
Kopftuch im<br />
Restaurant<br />
beleidigt<br />
BIEDENKOPF – 21. Januar - Weil<br />
die junge Frau in einem Restaurant<br />
der 14 000-Einwohner-Stadt aus religiösen<br />
Gründen ein Kopftuch getragen<br />
hat, soll sie vom Gastwirt beleidigt<br />
worden sein. "Ich will hier keine mit<br />
Kopftuch sehen" habe der Wirt in ihrer<br />
Hörweite zu einer Angestellten gesagt,<br />
berichtet die 19-jährige Zeynep Karabalci.<br />
Sie habe mit ihrer Freundin im<br />
vergangenen November nur einen<br />
heißen Kakao in der Gaststätte trinken<br />
wollen, erzählt Karabalci. "Aber dann<br />
hat der Wirt diesen Satz gesagt - ich<br />
dachte eigentlich, dass die Leute in einem<br />
demokratischen Land gegenüber<br />
Moslems toleranter sind." Daher habe<br />
sie vor einigen Tagen einen Leserbrief<br />
an eine Zeitung geschrieben, um den<br />
Vorfall publik zu machen.<br />
Mit einer Entschuldigung des<br />
Wirts ist es für Karabalci nicht getan:<br />
"Das reicht nicht aus, er würde dann<br />
bestimmt trotzdem weitermachen.<br />
Und dann sind auch andere davon betroffen."<br />
Der Wirt selbst will sich zu<br />
dem Fall nicht mehr äußern. "Ich lasse<br />
das auf sich be<strong>ru</strong>hen."<br />
Für den Bürgermeister von<br />
Biedenkopf, Karl-Hermann Boll<strong>do</strong>rf<br />
(CDU), ist die Äuße<strong>ru</strong>ng des Gastwirts<br />
eine "Ungeschicklichkeit". "Ich kann<br />
nicht von einem ausländerfeindlichen<br />
Hinterg<strong>ru</strong>nd ausgehen, schließlich ist<br />
er selbst mit einer Ausländerin verheiratet",<br />
sagte Boll<strong>do</strong>rf. Offenbar habe<br />
der Wirt die Brisanz der Angelegenheit<br />
nicht erkannt. Weil das Ereignis<br />
bereits zwei Monate zurück liege, sehe<br />
er die Aufregung in Biedenkopf als<br />
"konst<strong>ru</strong>iert" an und "der Sache nicht<br />
angemessen".<br />
"Ich halte den Satz für eine bornierte<br />
Intoleranz und für völlig inakzeptabel",<br />
schimpft dagegen der Vorsitzende<br />
des SPD-Stadtverbands,<br />
Klaus-Uwe Koch.<br />
30
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Grüne in<br />
Bayern<br />
wollen<br />
islamische<br />
Bräuche<br />
gesetzlich<br />
schützen<br />
München - 18.Januar –<br />
Nach dem neuen Integrationsgesetz<br />
der GRÜNEN sollen<br />
künftig auch islamische<br />
Feiertage in Bayern gesetzlich<br />
geschützt werden – etwa das<br />
Neujahrs- und das Opferfest<br />
oder das Fastenbrechen am<br />
Ende des Ramadan. Muslime<br />
hätten dann beispielsweise<br />
das Recht, an diesen Tagen<br />
frei zu nehmen. Im öffentlichen<br />
Dienst wollen die<br />
Grünen eine Quote für Bürger<br />
mit "Migrationshinterg<strong>ru</strong>nd"<br />
einführen, ferner<br />
soll das Landeserziehungsgeld<br />
auch Ausländern ausbezahlt<br />
werden.<br />
Die CSU und die SPD lehnen<br />
die Vorschläge ab. "Was<br />
die Grünen vorschlagen,<br />
geht weit über das vernünftige<br />
Maß hinaus", sagt SPD-<br />
Fraktionschef Franz Maget.<br />
CSU Fraktionschef Glück<br />
meint: "Die Grünen propagieren<br />
damit eine Gesellschaft<br />
multikultureller<br />
Beliebigkeit und fördern im<br />
Ergebnis nicht Integration,<br />
sondern die Bildung von<br />
Parallelgesellschaften."<br />
Urteil zu Rasterfahndung<br />
erregt Streit bei Rot-Rot<br />
Hamburg – 23.Januar - Die<br />
Abschlussklausuren stehen vor<br />
der Tür und dann dies. Vor zehn<br />
Tagen flatterte Majid ein Brief<br />
der Kriminalpolizei (Kripo) ins<br />
Haus, er sei ins Raster gefallen<br />
und solle ins Präsidium kommen.<br />
"Ich war nur genervt und<br />
wollte das schnell hinter mich<br />
bringen", erinnert sich der Student.<br />
Weil er dachte, er hätte<br />
nichts zu verbergen, ging er<br />
vorige Woche ohne Anwalt zur<br />
Polizei.<br />
"Im Nachhinein habe ich das<br />
Gefühl, ich hab zuviel gesagt",<br />
denkt der junge Mann. Seine<br />
Mappe mit privaten Unterlagen<br />
und Briefen sei ihm einfach aus<br />
der Hand genommen worden.<br />
"Die haben kopiert, was sie<br />
wollten." Über "alles" sei er<br />
Berlin - 23. Januar - Nachdem<br />
das Berliner Landgericht<br />
die Rasterfahndung gegen ausländische<br />
Studenten für unzulässig<br />
erklärt hat, bahnt sich<br />
Streit zwischen den Koalitionspartnern<br />
SPD und PDS an. Die<br />
innenpolitische Sprecherin der<br />
PDS, Marion Seelig, fordert den<br />
generellen Stopp des umfassenden<br />
Datenabgleichs. Andernfalls<br />
könne man betroffenen Studenten<br />
nur raten, auch zu klagen.<br />
Innensenator Ehrhart Körting<br />
(SPD) bezeichnete das<br />
Urteil dagegen erneut als falsch.<br />
Bis zum nächstinstanzlichen Urteil<br />
werde an der Rasterfahndung<br />
festgehalten - ausgenommen<br />
würden nur die drei vor Gericht<br />
erfolgreichen Studenten.<br />
Ex-Justizsenator Wolfgang<br />
Wieland (Grüne) nannte Körtings<br />
Haltung "höchst befremdlich".<br />
Körting müsse sich daran gewöhnen,<br />
dass Gerichtsurteile auch für<br />
ihn verbindlich seien. Auch die Gewerkschaft<br />
Erziehung und Wissenschaft<br />
forderte den Senat auf,<br />
die Rasterfahndung umgehend zu<br />
stoppen und die Daten der knapp<br />
1000 betroffenen Studenten zu<br />
löschen. Die PDS-Bundestagsabgeordnete<br />
Ulla Jelpe forderte:<br />
"Rasterfahndung einstellen, bundesweit<br />
und sofort." Von der Bundesregie<strong>ru</strong>ng<br />
verlangte sie einen<br />
detaillierten Bericht über das Ausmaß<br />
und die Ergebnisse der<br />
umstrittenen Fahndungsmethode.<br />
Muslimische Studenten weiterhin gerastert<br />
gefragt worden: ob er eine<br />
Freundin hat, wo sie wohnt, ob<br />
er betet und zur Moschee geht?<br />
Ob er in Vereinen oder politisch<br />
aktiv ist? Letzteres trifft zu. Der<br />
gebürtige Marokkaner hat kürzlich<br />
eine Veranstaltung zu Palästina<br />
organisiert und ist als<br />
Studentenvertreter aktiv. Zudem<br />
studiert er kein technisches<br />
Fach, sondern Volkswirtschaft<br />
an der Hochschule<br />
für Wirtschaft und Politik<br />
(HWP). "Ich passe nicht mal in<br />
das Raster", resümiert er. "Ich<br />
bin kein ,Schläfer', sondern<br />
ziemlich wach."<br />
Doch zum Scherzen ist ihm<br />
nicht zu Mute. "Es reicht, dass<br />
du Muslime bist und du landest<br />
beim Kriminalamt. Das finde<br />
ich beleidigend."<br />
31
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Morden und Foltern<br />
im Namen der Terrorbekämpfung<br />
Von westlichen Regie<strong>ru</strong>ngschef<br />
nach dem 11. September faktisch<br />
mit einem Freifahrtsschein versehen,<br />
wüten die Einheiten von Verteidigungs-<br />
und Innenministerium<br />
sowie dem Inlandsgeheimdienst<br />
FSB in der kleinen Kaukasusrepublik<br />
so schlimm wie zu Beginn des<br />
zweiten Tschetschenienkrieges vor<br />
mehr als zwei Jahren.<br />
Die Gräueltaten belegen unter anderen<br />
die Berichte der von Friedensnobelpreisträger<br />
Andrej Sacharow<br />
mitgegründeten Menschenrechtsorganisation<br />
Memorial. Der 36 Jahre<br />
alte Idriss Sakrijew etwa starb zusammen<br />
mit seinem Nachbarn Musa Ismailow.<br />
Russische Soldaten holten<br />
Sakrijew am Morgen des 30. Dezember<br />
aus seinem Haus in Zozin-Jurt,<br />
einem Dorf in der Nähe der Hauptstadt<br />
Grosny. Die Soldaten zerrten<br />
Sakrijew und Ismailow auf einen<br />
Schützenpanzer mit der Nummer A-<br />
611 und fuhren weiter zum Haus des<br />
70 Jahre alten Letschi Idrissow. Dort<br />
hatten sich drei vor den Russen geflohene<br />
Rebellen im Hof verschanzt. Die<br />
Russen benutzten die gefangenen<br />
Dörfler als lebende Schutzschilde und<br />
stürmten den Hof. Nach dem Tod der<br />
Rebellen waren Sakrijew und Ismailow<br />
nach Zeugenaussagen gegenüber<br />
Memorial noch am Leben.<br />
Später hätten die Soldaten die beiden<br />
Männer gefoltert, erschossen und ihnen<br />
die Ohren abgeschnitten.<br />
Am 3. Januar beendeten die Russen<br />
ihre "Säube<strong>ru</strong>ng" in Zozin-Jurt.<br />
Da fanden die Dorfbewohner nicht<br />
nur die Leichen von Sakrijew, Ismailow<br />
und Idrissow, sondern auch die<br />
vier weiterer Männer, zum Teil mit<br />
abgeschnittenen Gliedern und<br />
Köpfen. "Eine erfolgreiche Operation"<br />
nennt der Tschetscheniensprecher<br />
des Kreml, Sergej Jasterschembskij,<br />
diese "Säube<strong>ru</strong>ng". Er<br />
be<strong>ru</strong>ft sich auf Generalleutnant Wladimir<br />
Moltenskoj. Der Oberkommandeur<br />
der <strong>ru</strong>ssischen Tschetschenient<strong>ru</strong>ppen<br />
beaufsichtigte die Aktion<br />
nach eigener Aussage vom<br />
Hubschrauber aus und tut die von<br />
Memorial gesammelten Aussagen als<br />
"fantastische Erfindungen" ab.<br />
Die Menschenrechtsorganisation<br />
bleibt aber dabei: Russische Einheiten<br />
hätten nicht nur die Lizenz<br />
zum straflosen Töten, sondern auch<br />
zum Plündern. In Zozin-Jurt etwa<br />
stahlen die Soldaten dem Schreiner<br />
Kasbek Chasmagoma<strong>do</strong>w Schleifund<br />
Bohrmaschinen und beschlagnahmten<br />
zwei Niva-Jeeps. Die fand<br />
der Schreiner später ausgebrannt am<br />
Dorfrand wieder. Im Haus von Abdulchalid<br />
Mutajew auf der "Straße<br />
des Friedens" stahlen die Soldaten<br />
3000 Rubel (<strong>ru</strong>nd 115 Euro). Auf der<br />
Lenin-Straße 22 stießen sie nach Aussage<br />
der Dorfbewohner die beinlose<br />
Invalidin Bagajewa aus dem<br />
Rollstuhl und raubten ihre Ersparnisse<br />
von 10 000 Rubel. Einige Frauen<br />
wurden offenbar vergewaltigt, <strong>ru</strong>nd<br />
80 festgenommene Männer in einem<br />
"Filtrationspunkt" am Dorfrand teils<br />
tagelang geschlagen und gefoltert.<br />
Die Morde und Plünde<strong>ru</strong>ngen<br />
von Zozin-Jurt sind kein Einzelfall.<br />
Eine kleine Auswahl der von Memorial<br />
<strong>do</strong>kumentierten "Säube<strong>ru</strong>ngen":<br />
Mitte Oktober traf es das Dorf Alchasurowo,<br />
Anfang November das<br />
Städtchen Argun. Im Dezember war<br />
erst das Dorf Awturij an der Reihe,<br />
dann Alchan-Jurt, gefolgt von<br />
Tschetschen-Aul und Starije Atagi.<br />
Oft waren die Soldaten maskiert, die<br />
Nummernschilder der Schützenpanzer<br />
oder Lastwagen meist - vermutlich<br />
absichtlich - mit Schlamm überzogen.<br />
Auch das neue Jahr begann, wie<br />
das alte geendet hat: Die Kleinstadt<br />
Argun wurde vom 3. bis zum 7. Januar<br />
"gesäubert". Drei Männer sind<br />
seitdem verschwunden. "Allein nach<br />
den uns bekannten ,Säube<strong>ru</strong>ngen' im<br />
Dezember und Januar sind mehr als<br />
40 Männer verschwunden und etliche<br />
ermordet worden", sagt Memorial-<br />
32<br />
Direktor Oleg Orlow. Er ist überzeugt,<br />
dass <strong>ru</strong>ssische "Todesschwadronen"<br />
Tschetschenen auf Befehl oder zumindest<br />
mit Billigung ihrer Offiziere gefangen<br />
nehmen und ermorden oder in illegalen<br />
Filtrationslagern festhalten.<br />
Belege dafür gibt es. Doch nur selten<br />
tauchen illegal Festgenommene<br />
wieder auf.<br />
Als Anfang Dezember bei einer<br />
"Säube<strong>ru</strong>ng" im Dorf Awturij 20<br />
Männer verschwanden, informierte<br />
Memorial Tschetscheniens <strong>ru</strong>ssischen<br />
Oberstaatsanwalt Wsjewolod<br />
Tschernow. Der fand die Festgenommenen<br />
beim Dorf Regiti, wo T<strong>ru</strong>ppen<br />
des Innenministeriums die Männer<br />
illegal in Kellern und Ruinen gefangen<br />
hielten und folterten. "Die Männer<br />
kamen frei", berichtet Orlow. Es<br />
sei der einzige ihm bekannte Fall. Er<br />
erfuhr aber auch: "Die schuldigen<br />
Soldaten und ihre Offiziere blieben<br />
straffrei. Als ich Staatsanwalt Tschernow<br />
fragte, wa<strong>ru</strong>m, murmelte er nur:<br />
,Es gibt Schwierigkeiten'." Orlow meint<br />
zu wissen, was dahinter steckt: "Wenn<br />
die Kommandeure nicht wollen, lassen<br />
sie weder Ermittler auf ihr Gelände,<br />
noch liefern sie Soldaten aus."<br />
Für westliche Regie<strong>ru</strong>ngschefs ist<br />
Tschetschenien kein Thema. Nur die<br />
Parlamentarische Versammlung des<br />
Europarates kritisierte Russland am<br />
23. Januar wegen fortgesetzter<br />
Menschenrechtsverletzungen und<br />
forderte abermals eine politische<br />
Lösung. Von Sanktionen wie dem<br />
Entzug des Stimmrechts für Russland<br />
sahen die Parlamentarier<br />
freilich ab. In einem Interview mit<br />
der Tageszeitung Gaseta maß Kreml-<br />
Sprecher Jasterschembskij der Kritik<br />
der Parlamentarier keine große<br />
Bedeutung bei. Stattdessen freute er<br />
sich, dass "nach dem 11. September<br />
eine Korrektur der Position des Westens<br />
und seiner Führer stattgefunden<br />
hat gegenüber dem, was in<br />
Tschetschenien passiert".<br />
Aus der Frankfurter Runschau, 02.02.2002
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Islamrat wählt Kizilkaya zum Vorsitzenden<br />
Bonn – 27. Januar - Auf der<br />
Mitgliederversammlung des Islamrates<br />
vom 26. Januar 2002 wurde<br />
Herr Ali Kizilkaya zum Ratsvorsitzenden<br />
gewählt. Der neue Ratsvorsitzende<br />
hat für seine zukünftige<br />
Arbeit folgende Schwerpunkte gesetzt<br />
und kündete verstärkte Bemühungen<br />
an, die weitverbreiteten<br />
anti-muslimischen Vo<strong>ru</strong>rteile abzubauen<br />
und verstärkt für den<br />
Dialog der Religionen und die<br />
Etablie<strong>ru</strong>ng islamischen Religionsunterrichts<br />
an deutschen<br />
Schulen einzutreten. Er sagte: "Das<br />
Ausmaß der Unkenntnis über den<br />
Islam in Deutschland ist erschreckend,<br />
es muss dringend über den<br />
Islam informiert und aufgeklärt<br />
werden. Der Islam ist weder undemokratisch<br />
noch unmodern, sondern<br />
eine Weltreligion, die eine<br />
große Kultur hervorgebracht hat,<br />
von deren Er<strong>ru</strong>ngenschaften Europa<br />
bis heute profitiert. Das 21. Jahrhundert<br />
wird für die Menschheit<br />
entscheidend sein. Die drängenden<br />
globalen Probleme bedürfen dringender<br />
Lösungen. Die Religionen<br />
können und müssen ihren Beitrag<br />
ISLAMRAT-Publikation - Islam im Schulbuch<br />
zur Gestaltung der Zukunft leisten.<br />
Der Islam in Deutschland hat eine<br />
lange, 270-jährige Tradition, die<br />
je<strong>do</strong>ch der Öffentlichkeit kaum<br />
bekannt ist. Dass der Islam keine<br />
Bedrohung und kein Fremdkörper<br />
ist, muss der Gesellschaft nachhaltig<br />
vermittelt werden. Eines der<br />
dringendsten Anliegen ist die<br />
Etablie<strong>ru</strong>ng von deutschsprachigem<br />
islamischen Religionsunterricht als<br />
Wahlpflichtfach an öffentlichen<br />
Schulen. Das Konzept für einen<br />
solchen Unterricht sollte – gemäß<br />
der Verfassung - ein unter staatlicher<br />
Aufsicht erteilter und von den<br />
Religionsgemeinschaften<br />
gestalteter Unterricht sein."<br />
Bonn – 21. Januar - Der größte<br />
Dachverband in Deutschland lebender<br />
Muslime veröffentlichte die<br />
Ergebnisse der Fachtagung "Das<br />
Bild des Islam in deutschen Schulbüchern"<br />
jetzt als Buch. Die angemessene<br />
Vermittlung des Islam<br />
werde nach Ansicht des Islamrats<br />
auch durch Missverständnisse und<br />
Klischees in deutschen Schulbüchern<br />
verhindern.<br />
Die von den AutorInnen angeführten<br />
Negativbeispiele aus<br />
Geschichts- und Religionsbüchern<br />
reichen von falschen Koranzitaten<br />
über taktlose bildliche Darstellungen<br />
des Propheten Mohammed, die<br />
gegen das islamische Bildnisverbot<br />
verstoßen, bis zu deutlich antiislamischen<br />
Passagen.<br />
Akademie der<br />
Weltreligionen<br />
Hamburg – 21. Januar – Die Uni<br />
Hamburg plant eine Akademie für<br />
Weltreligionen. Die Einrichtung soll<br />
auch ein Lehrstuhl für islamische<br />
Theologie beherbergen. Schon im kommenden<br />
Jahr soll nach dem Willen der<br />
Initiatoren um den Pädagogikprofessor<br />
Wolfram Weisse an der Universität<br />
Hamburg eine "Akademie der Weltreligionen"<br />
entstehen, an der neben jüdischen<br />
und buddhistischen auch islamische<br />
Geistliche ausgebildet würden.<br />
Als "Meilenstein auf dem Weg zur Errichtung<br />
der Akademie" bezeichnete<br />
Weisse ein Symposium, das am Donnerstag<br />
zu Ende ging. Daran hatten<br />
auch Vertreter dieser drei Glaubensgemeinschaften<br />
teilgenommen.<br />
"Die Akademie wäre zukunftsweisend,<br />
innovativ und einmalig in Europa",<br />
sagte Sammy Jossifoff von der<br />
Jüdischen Gemeinde Hamburg auf der<br />
abschließenden Podiumsdiskussion.<br />
Mustafa Yoldasch, Vertreter der Schura,<br />
eines Bündnisses von 48 islamischen<br />
Gemeinden der Hansestadt,<br />
erhofft sich von der Akademie "die Entwicklung<br />
einer neuen, eigenständigen<br />
Form des Islam in Deutschland". Oliver<br />
Petersen von buddhistischen Zent<strong>ru</strong>m<br />
sprach von einem "Hoffnungszeichen<br />
für den interreligiösen Dialog".<br />
Die Akademie hätte vor allem für<br />
die in Deutschland lebenden Muslime<br />
Auswirkungen weit über Hamburg<br />
hinaus. Denn anders als im Falle der jüdischen<br />
oder buddhistischen Gemeinde<br />
werden bis heute nirgendwo in<br />
Deutschland islamische Geistliche ausgebildet.<br />
Die Vorbeter und Koranlehrer<br />
in den etwa 3.000 deutschen<br />
Moscheegemeinden stammen fast alle<br />
aus der Türkei oder arabischen Ländern<br />
und sind mit der Lebenswirklichkeit der<br />
Muslime hier nur wenig vertraut.<br />
Auch theologisch brisante Fragen<br />
bleiben zu klären, beispielsweise die,<br />
welcher Richtung innerhalb des Islam<br />
ein Professor für islamische Theologie<br />
angehören sollte. Zwar stellte Präsident<br />
Lüthje klar, dass an der Be<strong>ru</strong>fung "keine<br />
islamische Rechtsschule mitwirken<br />
würde". Zugleich aber forderten<br />
Schura-Vertreter Yoldasch und Ibrahim<br />
Renklicay von der alewitischen<br />
Gemeinde ein Beratungsrecht.<br />
33<br />
Verfassungsschutz Baden<br />
Württemberg sucht 15<br />
Islamexperten<br />
Stuttgart – 22. Januar - "Wir<br />
suchen", sagt ein Sprecher des Verfassungsschutzes,<br />
"die Stellen sind noch<br />
nicht besetzt." Das größte Problem<br />
seien die Sprachkenntnisse. Türkisch<br />
und Arabisch sollen die Bewerber<br />
sprechen, wenn möglich auch noch arabische<br />
Dialekte. "Solche Leute sind innerhalb<br />
der Verwaltung und auch in<br />
den Universitäten nur schwer zu finden",<br />
offenbart der Sprecher. Deshalb<br />
würden persönliche Kontakte vor Ort<br />
geknüpft. "Vielversprechende Bewerbungen"<br />
lägen vor, demnächst könnten<br />
wohl die ersten der 15 Stellen besetzt<br />
werden, hofft das Landesamt.<br />
Dass die Islamwissenschaftler dem<br />
Verfassungsschutz die Türen einrennen,<br />
wird bezweifelt. "Die meisten haben<br />
andere Be<strong>ru</strong>fsziele", sagt ein Uni-<br />
Experte, der zumindest eine gute Nachricht<br />
für Helmut Rannacher - dem<br />
Leiter des Landesverfassungsschutzes -<br />
hat: "Eine Studienanfängerin hat im<br />
Herbst erklärt, sie wolle Agentin werden."<br />
Jetzt muss sie nur noch ihr<br />
Studium abschließen - in fünf bis sechs<br />
Jahren ist sie soweit.
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Massivste Menschenrechtsverletzungen<br />
in Ostturkestan<br />
- 5. Jahrestag des Massakers von Gulja<br />
Massivste Menschenrechtsverletzungen<br />
in Ostturkestan - 5. Jahrestag<br />
des Massakers von Gulja<br />
Kerpen - Durch einen Bericht, den<br />
die chinesische Regie<strong>ru</strong>ng vor Anfang<br />
Januar nach einer Konferenz der<br />
Schanghaier Kooperationsg<strong>ru</strong>ppe,<br />
veröffentlichte, soll die Weltöffentlichkeit<br />
davon überzeugt werden, dass<br />
der Widerstand der Uiguren, des (islamischen<br />
und turksprachigen) Mehrheitsvolks<br />
von Xinjiang, in den Zusammenhang<br />
des internationalen Terrorismus<br />
gehört. Zugleich rechtfertigt es das<br />
härtere Vorgehen als Maßnahmen zur<br />
Bewah<strong>ru</strong>ng der nationalen Einheit, also<br />
als innere Angelegenheit Chinas.<br />
Der Bericht weist den Begriff "Ost-<br />
Turkestan", der bis zur Mitte des vorigen<br />
Jahrhunderts allgemein üblich war<br />
und das heutige Xinjiang bezeichnete,<br />
als unhistorisch und politisch zurück.<br />
Die Kolonialmächte hätten den Begriff<br />
erfunden, um China zu zerschlagen.<br />
Xinjiang gehöre seit 60 vor Christus zu<br />
China. Damals hatte die Han-Dynastie<br />
ihre Macht bis Zentralasien ausgedehnt,<br />
danach aber mehrere Jahrhunderte<br />
lang keine Kontrolle über die Region<br />
ausüben können. Heute, erklärt der Bericht,<br />
stehe "Ost-Turkestan" für separatistische<br />
Bestrebungen verschiedener<br />
terroristischer G<strong>ru</strong>ppen.<br />
Es ist allgemein bekannt, dass die<br />
Muslime in Ostturkestan seit Jahrzehnten<br />
von den Chinesen massivst unterdrückt<br />
werden. Vor allem nach dem<br />
11. September haben die Unterdrückungsmaßnahmen<br />
stark zugenommen.<br />
Beobachter berichten, dass<br />
der 11. September als Vorwand für<br />
Menschenrechtsverletzungen ausgenutzt<br />
wird. Folter, Zwangsumsiedlungen<br />
und willkürliche Todesurteile<br />
sind an der Tagsordnung.<br />
Der jüngste bekannte Opfer ist der<br />
Uigure Abdulhelil Abdumijit, der am 17.<br />
Oktober im Gefängnis Chapchal Su in<br />
der Region Xinjiang im Nordwesten<br />
Chinas zu Tode gefoltert wurde. Der 31-<br />
Jährige war Anführer einer der größten<br />
Aufstände gegen die chinesische Regie<strong>ru</strong>ng<br />
und hatte 1997 die Proteste der<br />
muslimischen Uiguren organisiert.<br />
Kurz nach den Demonstrationen wurde<br />
er festgenommen. Zwei Tage vor<br />
seinem Tode wurden 5 andere uigurische<br />
Menschenrechtler wegen "staatsfeindlicher,<br />
separatistischer Straftaten"<br />
zum Tode ve<strong>ru</strong>rteilt. Die Urteile sind am<br />
15. Oktober vollstreckt worden.<br />
Nach einem Bericht der Gesellschaft<br />
für bedrohte Völker (GfbV) seien allein<br />
in der Provinzhauptstadt U<strong>ru</strong>mtschi im<br />
November und Dezember vergangenen<br />
Jahres 526 Uiguren und im Süden der<br />
Region <strong>ru</strong>nd 300 Uiguren aus politischen<br />
Gründen verhaftet worden,<br />
nachdem <strong>do</strong>rt 40.000 Soldaten<br />
stationiert worden waren.<br />
"Mit dem Kampf gegen den Terror<br />
von Extremisten kann nicht gerechtfertigt<br />
werden, dass muslimische Geistliche<br />
nun zur Teilnahme an Umerziehungskursen<br />
der Partei gezwungen<br />
werden und dass muslimischen<br />
Schülern während des Ramadan im November<br />
das Fasten verboten wurde",<br />
kritisierte der Asienreferent der GfbV<br />
Delius. Die Kommunistische Partei in<br />
Hotan, einer der größten Städte im<br />
Süden Ostturkistans, habe am 5. Januar<br />
2002 sogar zu einer "Säube<strong>ru</strong>ng" und<br />
"Reorganisation der Schulen" aufge<strong>ru</strong>fen.<br />
Vor fünf Jahren waren in Gulja am<br />
5. Feb<strong>ru</strong>ar, dem Tag nach der Heiligen<br />
Nacht des Ramadan, schwere Un<strong>ru</strong>hen<br />
ausgebrochen, als Angehörige und<br />
Freunde die Freilassung Hunderter junger<br />
muslimischer Gläubiger forderten,<br />
die beim gemeinsamen Gebet verhaftet<br />
worden waren. Bis zu hundert<br />
Menschen wurden bei der blutigen<br />
Niederschlagung der Proteste getötet,<br />
Hunderte wurden verletzt und mindestens<br />
4.000 Uiguren verhaftet. Zeitweilig<br />
befand sich in Gulja jeder dritte<br />
uigurische Mann in Haft.<br />
"Die Repression richtet sich kollektiv<br />
gegen die uigurische Zivilbevölke<strong>ru</strong>ng",<br />
sagte der Vorsitzende des Ostturkistanischen<br />
Nationalkongresses, Enver<br />
Can (München). In Gulja (chinesisch:<br />
Yili) sei das von chinesischen Behörden<br />
und Sicherheitskräften verbreitete<br />
Klima der Gewalt noch unerträglicher<br />
geworden, ergänzte Delius. Die <strong>do</strong>rtige<br />
Provinzpräfektur habe in einem Erlass<br />
am 3. Januar 2002 angeordnet, dass<br />
islamische Feste, Hochzeiten und<br />
Beerdigungen besonders überwacht und<br />
"feudale Riten" abgeschafft werden<br />
müssten. Aufg<strong>ru</strong>nd ihrer mutmaßlichen<br />
Beteiligung an den Un<strong>ru</strong>hen vor fünf<br />
Jahren seien mindestens 65 Uiguren<br />
zum Tode ve<strong>ru</strong>rteilt und hingerichtet<br />
worden.<br />
Rechts<strong>ru</strong>ck<br />
in Dänemark<br />
Kopenhagen - 17. Januar - Mit einer<br />
drastischen Verschärfung der Asyl- und<br />
Einwande<strong>ru</strong>ngsgesetze setzt die dänische<br />
Regie<strong>ru</strong>ng nun um, was sie im<br />
Wahlkampf angekündigt hat. Künftig<br />
muss man wie der Partner zumindest<br />
24 Jahre alt sein, wenn man einen Ausländer<br />
oder eine Ausländerin heiraten<br />
und nach Dänemark bringen will. Diese<br />
Gesetzesände<strong>ru</strong>ng soll die auf D<strong>ru</strong>ck der<br />
Familien eingegangenen Zwangsehen<br />
erschweren, sagte Haarder. Insbesondere<br />
gelte es für einen Türken, der eine<br />
Frau aus der alten Heimat holen möchte.<br />
Zudem müssen Heiratswillige auch<br />
noch eine Kreditgarantie von umgerechnet<br />
fast 7000 Euro stellen, ehe ihr<br />
Partner nach Dänemark darf. Die Eltern<br />
nachzuholen, wird auch unmöglich.<br />
Bisher gab es ein Recht auf Zusammenfüh<strong>ru</strong>ng<br />
mit Eltern über 60 Jahren. Das<br />
wird gestrichen. Sozialdemokratische<br />
Politiker nannten mehrere der<br />
34<br />
Vorschläge "direkt unmenschlich". Einwanderer,<br />
die trotz aller Hindernisse<br />
nach Dänemark kommen, sollen sich<br />
selbst versorgen. Das Recht auf volle<br />
Sozialleistungen gibt es erst nach sieben<br />
Jahren. Bis dahin erhalten Erwerbslose<br />
nur die halbe Sozialhilfe, was die Regie<strong>ru</strong>ng<br />
"Ansporn zur Arbeit" nennt.<br />
Kritisiert wird unter anderem, dass ausländische<br />
Ehepartner, die innerhalb<br />
von sieben Jahren geschieden werden,<br />
ausgewiesen werden können. Dies<br />
zwinge Frauen, bei gewalttätigen Männern<br />
zu bleiben.
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Islamische Gemeinschaft<br />
will Religionsunterricht<br />
einklagen<br />
Wiesbaden - Die Islamische Religionsgemeinschaft<br />
Hessen (IRH)<br />
hat die Einfüh<strong>ru</strong>ng des islamischen<br />
Religionsunterrichtes in Hessen<br />
beim Verwaltungsgericht eingeklagt.<br />
Ein Sprecher des Verwaltungsgerichts<br />
Wiesbaden bestätigte am<br />
Mittwoch den Eingang der Klage. Im<br />
September 2001 hatte das Ministerium<br />
ein Unterrichtsangebot der Religionsgemeinschaft<br />
für die <strong>ru</strong>nd<br />
60.000 muslimischen Schulkinder<br />
in Hessen abgelehnt. Es hatte sich<br />
dabei auf mehrere Gutachten be<strong>ru</strong>fen,<br />
die die Gemeinschaft als «dezidiert<br />
traditionalistisch» charakterisierten.<br />
Das Land will stattdessen<br />
Ethik-Unterricht unter staatlicher<br />
Regie mit Islam-Schwerpunkt anbieten.<br />
Kultussprecher Ralf Hörnig sagte,<br />
die IRH-Klage komme nicht<br />
überraschend, sondern sei von den<br />
IRH-Vertretern lange angekündigt<br />
worden. Das Ministerium sehe dem<br />
Verfahren «sehr gelassen» entgegen.<br />
Ministerin Karin Wolff (CDU) habe<br />
ausführlich dargelegt, wieso eine<br />
Vergabe des Unterrichts an die IRH<br />
nicht in Frage komme.<br />
Annemarie<br />
Schimmel wird geehrt<br />
Bonn - 3. Feb<strong>ru</strong>ar - Die Bonner<br />
Orientalistin und Religionswissenschaftlerin<br />
Professor Annemarie<br />
Schimmel soll sich in<br />
das Goldene Buch der Stadt<br />
Bonn eintragen. Anlass ist der<br />
80. Geburtstag der Wis-<br />
senschaftlerin am 7. April.<br />
Annemarie Schimmel war<br />
von 1961 bis 1966 Professorin<br />
für Arabistik und Islamkunde<br />
in Bonn, von 1967 bis 1992 Professorin<br />
für in<strong>do</strong>muslimische<br />
Kultur in Harvard. Seit 1990<br />
lehrt sie als Honorar-Professorin<br />
wieder an der Universität<br />
Bonn.<br />
Die 79-Jährige, die als eine<br />
der bedeutendsten Islamwissenschaftlerinnen<br />
der Welt gilt,<br />
hat zahlreiche Auszeichnungen<br />
erhalten, da<strong>ru</strong>nter die Ehren<strong>do</strong>ktorwürden<br />
der Universitäten<br />
Islamabad, Peshawar,<br />
Uppsala und Teheran. 1995<br />
wurde sie für ihr Lebenswerk<br />
mit dem Friedenspreis des<br />
Deutschen Buchhandels ausgezeichnet.<br />
Erziehungsgeld<br />
auch für Türken in<br />
Bayern<br />
KASSEL - 29. Januar – Nach dem<br />
Urteil des Bundessozialgerichts darf<br />
Bayern bei der Vergabe von Landeserziehungsgeld<br />
türkische Staatsangehörige<br />
nicht diskriminieren.<br />
Dies geht aus einer Entscheidung des<br />
Bundessozialgerichts (BSG) in Kassel<br />
hervor. Danach können auch Türken,<br />
die bisher in Bayern kein Landeserziehungsgeld<br />
bekamen, entsprechende<br />
Zahlungen beansp<strong>ru</strong>chen. Die<br />
Kasseler Richter stützten sich bei ihrem<br />
Urteil auf europarechtliche<br />
Vorschriften sowie auf Entscheidungen<br />
des Europäischen Gerichtshofes,<br />
wonach türkische Staatsangehörige<br />
nicht anders behandelt werden dürfen<br />
als Deutsche und andere Angehörige<br />
von EU-Mitgliedstaaten.<br />
Mit ihrem Urteil (Aktenzeichen: B<br />
10 EG 2/01 R) gaben die Richter in<br />
letzter Instanz einer türkischen Klägerin<br />
Recht, die für Ihren Sohn Lan-<br />
deserziehungsgeld beantragt hatte.<br />
Das war ihr je<strong>do</strong>ch nicht gewährt<br />
worden - mit der Begründung, dass<br />
das bayerische Landeserziehungsgeldgesetz<br />
kein Erziehungsgeld für<br />
Türken vorsehe. Das allerdings<br />
verstoße gegen das EU-rechtliche<br />
Diskriminie<strong>ru</strong>ngsverbot, befanden<br />
die Richter. Der Freistaat Bayern war<br />
bereits in beiden Vorinstanzen<br />
gescheitert.<br />
Landeserziehungsgeld wird in<br />
den Bundesländern Bayern, Thüringen,<br />
Sachsen, und Baden-Württemberg<br />
gezahlt, und zwar im Anschluss<br />
an das Bundeserziehungsgeld. Die<br />
Zahlung ist unabhängig vom Einkommen<br />
und kann bis zu 255 Euro<br />
pro Monat betragen.<br />
Publikation von Ozan Ceyhun gestoppt<br />
Islamische Föderation<br />
im neuen<br />
Verfassungsschutzbericht<br />
nicht mehr<br />
erwähnt<br />
Berlin – 01. Feb<strong>ru</strong>ar - Nach<br />
dem Bericht des Tagesspiegels<br />
wird die Islamische Föderation<br />
Berlin (IFB) im nächsten<br />
Verfassungsschutzbericht der<br />
Landesregie<strong>ru</strong>ng nicht mehr<br />
auftauchen.<br />
Rüsselsheim – 29. Januar -<br />
Die Islamische Föderation in<br />
Berlin hat vor Gericht eine einstweilige<br />
Verfügung erwirkt, wonach<br />
seine Broschüre "Politik im<br />
Namen Allahs", die sich mit den<br />
Islamischen Organisation befasst,<br />
derzeit nicht mehr<br />
vertrieben werden darf.<br />
Ceyhun könne in seiner<br />
Broschüre angeblich einen Bezug<br />
zu Sicherheitsgefährdenden und<br />
extremistischen Bestrebungen<br />
von Ausländern nachweisen.<br />
35
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Wenn sich die<br />
Moscheen öffnen<br />
»Was nützt es uns, wenn wir<br />
unsere Türen öffnen und niemand<br />
wagt sich hinein? Was nützt es uns,<br />
wenn Besucher kommen und wir<br />
nicht in der Lage sind, mit ihnen zu<br />
sprechen?«<br />
Der Islamwissenschaftler Ali-Özgür<br />
Özdil, geb. 1969 in Iskende<strong>ru</strong>n,<br />
hat neun Jahre lang mit zahlreichen<br />
Besucherg<strong>ru</strong>ppen Moscheefüh<strong>ru</strong>ngen<br />
organisiert und durchgeführt.<br />
Hier sind nicht nur seine persönlichen<br />
Erfah<strong>ru</strong>ngen dazu niedergeschrieben,<br />
sondern es ist ein<br />
umfassendes Handbuch mit vielen<br />
praktischen Hinweisen für muslimische<br />
Moscheeführer und ein<br />
äußerst informatives Werk für die Besucher<br />
der Moscheen<br />
entstanden.<br />
Zu den häufigsten<br />
Moscheebesuchern<br />
gehören Schulklassen.<br />
Wie kann in den Schulen<br />
ein Moscheebesuch<br />
vorbereitet, wie<br />
der Islam im schulischen<br />
Unterricht behandelt<br />
werden? Anhand häufig<br />
gestellter Fragen zu Fundamentalismus<br />
und der Frau im Islam,<br />
vermittelt Özdil die G<strong>ru</strong>ndlagen des<br />
Islam. Dabei geht es ihm vor allem<br />
da<strong>ru</strong>m, verschiedene religiöse, kulturelle<br />
und historische Phänomene,<br />
die mit dem Islam in Verbindung<br />
gebracht werden, differenziert zu<br />
betrachten und verständlich zu vermitteln.<br />
Dieses Buch ist nicht nur für muslimische<br />
Studenten und Studentinnen,<br />
die Moschee<strong>ru</strong>ndgänge organisieren,<br />
unverzichtbar, sondern es ist<br />
auch eine nützliche Unterrichtshilfe<br />
für Lehrerinnen und Lehrer, die den<br />
Islam im Unterricht behandeln.<br />
Gleichzeitig liefert der Autor einen<br />
Erfah<strong>ru</strong>ngsbericht zum interreligiösen<br />
und interkulturellen Dialog in<br />
Deutschland. Ein Verzeichnis<br />
bekannter islamischer Zentren und<br />
Dachverbände in Deutschland<br />
beschließt diesen Band.<br />
Der Islam<br />
Im 3. Jahrtausend - Eine Religion im Aufb<strong>ru</strong>ch<br />
von Dr. Murad Hofmann<br />
Kurzbeschreibung: Der Autor<br />
stellt die Probleme der westlichen<br />
Moderne kritisch dar, in der Absicht,<br />
Symptome wie Irreligiosität, Sittenverfall<br />
und Orientie<strong>ru</strong>ngslosigkeit<br />
bewusst zu machen.<br />
Dabei bedient er sich vier fiktiver<br />
Studenten, denen er seine eigenen<br />
Gedanken in den Mund legt. Zuerst<br />
schildert er den "Aufb<strong>ru</strong>ch in den<br />
Westen", der von zwei höchst unterschiedlichen,<br />
jungen Muslimen<br />
gewagt wird. Während der integrationsfreudige<br />
Student, vom Autor<br />
Kultur-Muslim genannt, sich nach<br />
amerikanischer Fortschrittlichkeit<br />
sehnt und anpasst, sieht der andere,<br />
der überzeugte kritische Muslim nur<br />
die Schattenseiten und kommt zu einem<br />
vernichtenden Urteil über die<br />
westliche Kultur.<br />
Mittels des vierten Studenten<br />
dankt er Gott dafür, dass er Muslim<br />
wurde, bevor er die muslimische<br />
Welt kennen lernte. So habe er sich<br />
die maßgebliche islamische Theorie<br />
nicht durch eine fragwürdige Praxis<br />
verdunkeln lassen. Die muslimische<br />
Welt wirkt auf diesen Studenten in<br />
erster Linie als Entwicklungsland...<br />
Autorenporträt :<br />
Murad Wilfried Hofmann, geboren<br />
1931, promovierter Jurist, arbeitete<br />
33 Jahre im diplomatischen Dienst,<br />
zuletzt als deutscher Botschafter<br />
in Algerien und Marokko. Heute<br />
36<br />
bereist er als vielgefragter Vortragender<br />
vor allem Westeuropa, die<br />
USA und muslimische Staaten.<br />
Dr.Hofmann konvertierte 1980<br />
zum Islam und veröffentlichte seither<br />
zahlreiche Aufsätze und Bücher<br />
über interkulturelle und -religiöse<br />
Themen.
M‹LLÎ GÖRÜfi•PERSPEKTIVE • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Bundesverfassungsgericht<br />
urteilt konsequent<br />
Das Urteil des Bundesverfassungsgerichts<br />
vom 15. Januar ist ein sehr<br />
wichtiger Schritt zur Integration des<br />
Islams. Wie Juden, dürfen nunmehr<br />
auch Muslime, Tiere nach ihren religiösen<br />
Vorschriften schlachten. Damit<br />
hat das Gericht die Benachteiligung<br />
der muslimischen Gemeinschaft in<br />
Deutschland gegenüber der jüdischen<br />
Glaubensgemeinschaft aufgehoben<br />
und die Neutralität des Rechts gewahrt.<br />
Der jüdischen Gemeinschaft war<br />
das Schächten als Schlachtmethode<br />
nach ihrem religiösen Ritus seit Anfang<br />
des 20. Jahrhunderts weithin erlaubt.<br />
Die einschlägigen Regelungen<br />
sahen dafür überwiegend Ausnahmen<br />
vom prinzipiellen Verbot des Schlachtens<br />
ohne Betäubung vor. Nachdem<br />
der Nationalsozialismus im<br />
Deutschen Reich an die Macht<br />
gekommen war, gingen immer mehr<br />
Länder dazu über, das Schächten zu<br />
verbieten. Deutschlandweit wurde der<br />
Zwang, warmblütige Tiere vor der<br />
Schlachtung zu betäuben, durch das<br />
Gesetz über das Schlachten von Tieren<br />
vom 21. April 1933 eingeführt, das<br />
nach den Feststellungen des Bundesgerichtshofs<br />
das Ziel verfolgte, den<br />
jüdischen Teil der Bevölke<strong>ru</strong>ng in seinen<br />
religiösen Empfindungen und<br />
Gebräuchen zu verletzen. Nach dem<br />
Ende des Zweiten Weltkriegs wurde<br />
das Schächten, soweit es nicht durch<br />
landesrechtliche Vorschriften ausdrücklich<br />
wieder zugelassen worden<br />
war, meist stillschweigend geduldet.<br />
Eine bundesweite Regelung zum religiös<br />
motivierten betäubungslosen<br />
Schlachten wurde aber erst mit der<br />
Aufnahme des Schlachtrechts in das<br />
Tierschutzgesetz getroffen. Seit dem<br />
In-Kraft-Treten des Ersten Gesetzes<br />
zur Ände<strong>ru</strong>ng des Tierschutzgesetzes<br />
vom 12. August 1986 enthält § 4 a<br />
TierSchG in Absatz 1 das g<strong>ru</strong>ndsätzliche<br />
Verbot, warmblütige Tiere ohne<br />
vorherige Betäubung zu schlachten.<br />
Absatz 2 Nr. 2 sieht je<strong>do</strong>ch die<br />
Möglichkeit vor, aus religiösen Gründen<br />
Ausnahmegenehmigungen zu<br />
erteilen. Dabei wurde die Regelung<br />
der zweiten Alternative im Gesetzgebungsverfahren<br />
im Zusammenhang<br />
mit Speisevorschriften sowohl der<br />
jüdischen wie auch der islamischen<br />
Glaubenswelt gesehen (vgl. BT-<br />
D<strong>ru</strong>cks 10/5259, S. 38). Den Muslimen<br />
war das Schlachten ohne Betäubung<br />
bis zur Entscheidung des<br />
Bundesverfassungsgerichts aber nicht<br />
erlaubt, da man davon ausging, dass<br />
der Islam das Schächten nicht zwingend<br />
vorschreibt oder den Genuss von<br />
Fleisch nicht geschächteter Tiere untersagt.<br />
So entschied auch das Bundesverwaltungsgerichts<br />
am 15. Juni<br />
1995. In der Begründung der<br />
Entscheidung hieß es, Muslime „seien<br />
weder rechtlich noch tatsächlich gezwungen,<br />
entgegen ihrer religiösen<br />
Überzeugung Fleisch nicht geschächteter<br />
Tiere zu verzehren. Mit dem<br />
Schächtungsverbot werde nicht der<br />
Verzehr des Fleischs geschächteter<br />
Tiere verboten. Sie könnten sowohl<br />
auf Nah<strong>ru</strong>ngsmittel pflanzlichen<br />
Ursp<strong>ru</strong>ngs und auf Fisch ausweichen<br />
als auch auf Fleischimporte aus anderen<br />
Ländern zurückgreifen“. Damit<br />
hatte das Bundesverwaltungsgericht<br />
die Ausnahmeregelung des Gesetzes<br />
aber zu eng ausgelegt. Da es innerhalb<br />
des Islam verschiedene Ausrichtungen<br />
gebe, dürfe die Frage nach der<br />
zwingenden Vorschrift des Schächtens<br />
nicht mit Blick auf den Islam<br />
insgesamt beantwortet werden.<br />
Vielmehr müsse die konkrete<br />
Glaubensrichtung beurteilt werden.<br />
Werde nachvollziehbar dargelegt,<br />
dass der Glaube das Schächten zwingend<br />
vorschreibe, hätten die Gerichte<br />
dieses Selbstverständnis der Religionsgemeinschaft<br />
zu beachten, sagte<br />
das Bundesverfassungsgericht.<br />
Das Urteil war nicht nur konsequent,<br />
sie kam auch zur rechten Zeit.<br />
Die Richter stellten klar, dass Muslime,<br />
die nach dem 11. September in der<br />
öffentlichen Wahrnehmung als potenzielles<br />
Sicherheitsrisiko gelten, auch<br />
Inhaber von G<strong>ru</strong>ndrechten sind.<br />
Zudem zeigten die Richter auch, dass<br />
sie entgegen vieler Politiker nicht<br />
gewillt sind, die Integration des Islams<br />
in Deutschland zu verhindern.<br />
Bezeichnend war wieder mal die<br />
Haltung der Unionspolitiker. Jürgen<br />
Rüttgers, der Landesvorsitzender der<br />
CDU in NRW hielt das Urteil „für<br />
normale Menschen unverständlich.“<br />
Wer in Deutschland lebe, müsse<br />
schließlich die hier geltenden G<strong>ru</strong>ndwerte<br />
anerkennen – und denen laufe<br />
das Schächten völlig zuwider“. Der<br />
CDU-Bundestagsabgeordnete Hohmann<br />
ging mit seiner Polemik weiter.<br />
Empört fragte er „Wann werden in<br />
Deutschland mit dem Segen des Bundesverfassungsgerichts<br />
Diebe amputiert<br />
und Ehebrecherinnen gesteinigt,<br />
weil Religion und Sitte der Muslime es<br />
eben erfordern?“ Die Welt-Zeitung<br />
sprach von der „geschächteten Verfassung“<br />
oder dem „Sp<strong>ru</strong>ng zurück ins<br />
Mittelalter“.<br />
Was man von der Verfassung und<br />
deren „Hütern“ hält, wenn die<br />
Entscheidung nicht der eigenen<br />
Gedankenwelt passt, zeigen diese<br />
Stimmen. Sie sind dazu geeignet,<br />
antijüdische und anti-islamische<br />
Ressentiments zu schüren. Der Großteil<br />
der konservativen Kräfte in<br />
Deutschland versteht unter Integration<br />
nach wie vor die Anpassung,<br />
sprich Assimilation und erwartet von<br />
den Muslimen, dass sie ihre kulturellen<br />
Werte aufgeben. Dass eine solche<br />
Haltung nicht in der Lage sein wird,<br />
das Vertrauen der Muslime zu gewinnen<br />
und der Integration des Islams<br />
den Weg zu ebnen, ist offensichtlich.<br />
• Mustafa Yenero¤lu<br />
37
M‹LLÎ GÖRÜfi • fiubat / Feb<strong>ru</strong>ar 2002<br />
Millî Görüfl&PERSPEKTIVE<br />
<strong>IGMG</strong> AYLIK YAYINORGANI<br />
http://www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />
fiUBAT/FEBRUAR 2002<br />
Y›l/Jg.: 8, Say›/Nr.: 86<br />
Herausgeber:<br />
• Islamische Gemeinschaft Milli Görüfl - <strong>IGMG</strong><br />
Genel Yay›n Yönetmeni (Chef Redakteur):<br />
• ‹lhan B‹LGÜ<br />
Yay›n Ku<strong>ru</strong>lu: (Redaktion):<br />
• Ali BOZKURT<br />
• Abdurrahman D‹ZMAN<br />
• Mehmet DO⁄AN<br />
D‹ZG‹-LAYOUT: M‹LL‹ GÖRÜfi BASKI (D<strong>ru</strong>ck): YAVUZSÖHNE-DUISBURG<br />
Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />
so<strong>ru</strong>mluluklar› yazarlar›na aittir.<br />
Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />
Meinungen binden die Autoren, nicht die <strong>IGMG</strong>.<br />
Adres:<br />
Milli Görüfl Dergisi<br />
Boschstr. 61-65,<br />
D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0<br />
Fax: 0221/ 656 555<br />
‹lan ve Reklam Al›n›r.<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir.<br />
Y›ll›k abone ücreti: 59,-D<br />
Jahresabonnement: 59,-D<br />
SEB-Bank Köln.<br />
Kontonr.: 162 888 56 00 BLZ 370 101 11<br />
BU SAYIDA<br />
“Ya Rabi! <strong>bizi</strong> <strong>do</strong>¤u <strong>yola</strong> <strong>ilet</strong>” • Mehmet DO⁄AN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Baflkan› Mehmet Sabri Erbakan’›n Kurban Bayram› mesaj› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .2-3<br />
Kurban’›n dinî hükmü ve Kurban çeflitleri • Prof. Dr. Ali BARDAKO⁄LU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4-7<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas› devam ediyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8<br />
Toplumsal dayan›flma ve infak • Abdullah MÜEZZ‹NO⁄LU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9<br />
Hac›lar›m›z› u¤urlad›k . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10-11<br />
Genel Sekreterlik’te görev de¤iflimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12<br />
Hessen’de Kur’an-› Kerim Yar›flmas› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13<br />
‹nanmak ve yaflamak • Ahmet ASLAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14-15<br />
Lyon ve Annecy Bölge Toplant›s› yap›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .16<br />
Bölge Kad›n Kollar› ve Gençlik Teflkilat› Baflkanlar› topland› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17<br />
Din adamlar› Assisi’de bar›fl için dua ettiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20<br />
Hatemî: “Dünya art›k bar›fla susad›” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21<br />
Afganistan’da çocuk olmak... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22-23<br />
Anayasa Mahkemesi ‹slâmî usüllere göre hayvan kesimine izin verdi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .24-25<br />
Tolerans m›? Sayg› m›? • ‹lhan B‹LGÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26-27<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban-Aktion verstärkt Zusammenleben der Gläubigen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28<br />
Christen und Muslime in Ingolstadt treffen sich zum Friedensgebet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29<br />
Neonazis verprügeln muslimische Frau . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30<br />
Muslima wegen Kopftuch im Restaurant beleidigt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30<br />
Grüne in Bayern wollen islamische Bräuche gesetzlich schützen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .31<br />
Morden und Foltern im Namen der Terrorbekämpfung . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .32<br />
Islamrat wählt Kizilkaya zum Vorsitzenden . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33<br />
Massivste Menschenrechtsverletzungen in Ostturkestan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .34<br />
Islamische Föderation im neuen Verfassungsschutzbericht nicht mehr erwähnt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .35<br />
Bundesverfassungsgericht urteilt konsequent • Mustafa YENERO⁄LU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .37
Islamische Gemeinschaft Milli Görüfl • ‹slam Toplumu Milli Görüfl • Islamic Community of Milli Görüfl • Communauté Islamique du Milli Görüfl<br />
KURBAN KOM‹SYONU<br />
Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen Tel: 02237/656-293 · Fax: 02237/656-555<br />
www.igmg.de •E-Mail: kurban@igmg.de<br />
HESAP NUMARASI: ‹SLAM TOPLUMU M‹LL‹ GÖRÜfi<br />
SEB BANK AG-KÖLN • Konto Nr.: 162 888 56 04 • BLZ: 370 101 11 - Verwendungszweck: Kurban<br />
NOT: Almanya d›fl›ndan, banka havale masraflar›n›n yüksekli¤i nedeniyle elden teslim edilmesi daha uygundur.
YIL/JAHRGANG: 8 • SAYI/NR.: 86 • ŞUBAT / FEBRUAR 2002<br />
Kurban Bayramınız<br />
mübarek olsun!