02.04.2013 Views

Halkların bireysel ve kolektif mülkiyetlerine doğrudan saldırı ve 19 ...

Halkların bireysel ve kolektif mülkiyetlerine doğrudan saldırı ve 19 ...

Halkların bireysel ve kolektif mülkiyetlerine doğrudan saldırı ve 19 ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ırakıldılar. Tek nedeni yargılanmamayı, ölmemeyi sağlamak. Ölmediler. Bugün çocukları<br />

onların kimliklerini taşımıyorlar. Geçmişten haberdar değiller.<br />

T.C.de, Hristiyan halkların okullarında T.C.Milli Egitim Bakanlığı’nın reva gördüğü<br />

uygulama çerçe<strong>ve</strong>sinde, işlenen müfredatda, Ermenilerin, Hellenes-Rumların, Asuri-Keldani-<br />

Süryanilerin, T.C.’ne ne kadar zararlı oldukları bu halkların çocuklarına resmi devlet<br />

memuru olan öğretmenler tarafından öğretilir.<br />

Bu yaklaşımın, çocuk psikolojisi-kişiliğin kazanıldığı dönem itibarıyle-açısında yarattığı<br />

tahribat incelenmeye değer. Travmalı kişilikler oluşturmak rejim yöneticilerini memnun<br />

ediyor olmalı ki ufacık bedenlere yönelik sayğısızlık, sevgisizlik okul adlı devlet biriminde<br />

de dile getiriliyor. Basında kullanılan dil yeterli gelmiyor.<br />

Çocuklar, Ermeni, Hellenes-Rum, Asuri-Keldani-Süryani tarihini okul sıralarında<br />

öğrenemediler. Halen öğrenemiyorlar. Farklı dilleri bilme avantajına sahip olanlar, okul<br />

dışında araştırmalara girerek geçmişi öğrenmeye başladılar. Okullarda bu çocuklara ders<br />

olarak <strong>ve</strong>rilen şeylerde bunların ırkları, dinleri aşağılanıyor. Devletin memurları olan<br />

öğretmenler resmi devlet söylemleriyle, sloganlarıyla <strong>saldırı</strong>yorlar. Körpe filizleri kırıyorlar.<br />

Böyle ortamlarda nasıl bir kişilik oluşabilir? O halkı aşağılamak amacıyla söylenmiş sözler<br />

körpe bedenleri incitmeye, yaralamaya yetiyor.<br />

Evinde geçmişde yapılanlarla ilgili hikayeleri, ağıtları, okulda kimliklerine <strong>saldırı</strong>lan<br />

cümleleri, sokakta küfürlerle ulusunun, dini inancının aşağılanmasını duyan bir çocuğun<br />

yerinde olmayı ister misiniz? Ev de orijinal ulusa, dine özgü bir isimle, sokakta, Müslüman-<br />

Türk’e çağrışım yapan bir isimle yaşamak ister misiniz? Bu gerçeklik, çocuklar açısından<br />

ağır bir yük taşımak anlamına gelmiyor mu?<br />

Ben Kürd olan, müslüman olmayan bir ailenin ferdi olarak bu durumu çok ağır şekilde<br />

yaşadım. Bütün kimliklerime yoğun bir <strong>saldırı</strong> yapılıyordu. Yaşamak, öğrenim görmek<br />

zorunda kaldığım metropolde hiçbir şekilde kendimi ifade etmem mümkün olmadı. Nufus<br />

kağıdıma yazılan kimlik bilgileri bana ait değildi. İsmim Türkçeleştirilmiş, din hanesine de<br />

“İslam” yazılmıştı. Kimlik kartının sahibi bendim! Bilgi hanelerini dolduranlarsa asimilasyon<br />

biriminde görevli olan devlet memurları. Kimlik benim değildi, benim kimliklerimi<br />

göstermiyordu.<br />

İnsanlar kendilerini Türk-İslam hissetmek zorundalar mı? Değiller. Farklı olduğunu bilen<br />

birey nasıl her sabah “Türküm, doğruyum, çalışkanım..”diyecek. Nasıl yalan söyleyecek?<br />

Devlet, vatandaşını yalancı yapıyor. Yalan konuşmayı öğretiyor. Yalan söylemeye mecbur<br />

bırakılan bireyin sisteme, yöneticilere pozitif hislerle bakması mümkün mü? Değil.<br />

Farklı olduğunu bilen birey maruz kalabileceği yaptırımlardan, korkulardan dolayı mecburen<br />

Türk-Müslüman gibi görünse de kalpte, beyinde hisler tepkiyle örülüyor. Baskı; tepkiyi,<br />

nefreti, kaçışı yeşertiyor. Sevgi, saygı, gü<strong>ve</strong>n oluşmuyor. Negatif hisler beslenip,<br />

filizlendiriliyor.<br />

T.C. sınırları içinde Türk-İslam olmadıklarının bilincinde olan, kendilerini kimlikleriyle ifade<br />

edebilen kaç bin kişi kaldı? Hristiyan olan halklardan sağ kalabilenler baskılardan dolayı<br />

yerleşim birimlerinden ayrıldılar. Konuya bağımsız, tarafsız bir biçimde yaklaşan insanlar,<br />

tarihçiler için durum, gelişmeler çok açık. Yaklaşım, ahlaki <strong>ve</strong> vicdani sorumluluğu gerekli<br />

kılıyor.<br />

Asuri-Keldani-Süryaniler Bohtan alanında varlıklarını bir oran da koruyorlardı. <strong>19</strong>80’den<br />

sonra köyler, bağlar, tarlalar, hayvanlar yakıldılar. Onlar, faili belliye havale edildiler,<br />

öldürüldüler. O insanlar gözyaşlarıyla Şırnex’a, Hekkarî’ye, Mêrdîn’e bağlı olan köylerini<br />

terk ettiler. Avusturalya’ya kadar gidip, mülteci oldular. Midyat-Estel’de çok az sayı da<br />

bulunmaktalar. Şimdi geriye dönmek istiyorlar. Engelleniyorlar.<br />

Hellenes-Rumların durumu hiçte iç açıcı değil. Siyasi, coğrafi haritadan silindiler. Zorla<br />

göçertme, soykırım, asimilasyon politikaları ardısıra dağıldılar. Bu kitleler, yaşadıkları, tanık<br />

oldukları tarihsel bellekler, deneyimlerle birlikte, diaspora da değişimler yaşadılar,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!