Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak (e-kitap)
Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak (e-kitap)
Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak (e-kitap)
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Devrimi'nin temelinde sistemleştirilmiş bir pozitivizm mevcuttur'' (26) yargısına varılırken,<br />
Tekin Alp'in üzerinde durduğu mistik olmama özelliğine yaygınlık kazandırıldığını<br />
görüyoruz.<br />
<strong>Atatürk'ü</strong>n milliyetçilik anlayışı ''kültür milliyetçiliği'' olarak nitelendirileblir. Başlıca<br />
özellikleri, ''mistik'' değil ''realist'', ''doğmatik'' değil ''rasyonalist'' oluşu <strong>ve</strong> ''irredentisme''e yer<br />
<strong>ve</strong>rmeyişidir. Öte yandan, Atatürk öğretisinin temel taşı olan laiklikle bütünleşme halinde<br />
bulunduğu için de, yaygın milliyetçilik anlayışına aykırı olarak ''din'' faktörü Atatürk<br />
milliyetçiliğinin dışında bırakılmıştır. Ayrıca, ''ırk'' faktörü de bu milliyetçilik anlayışının<br />
dışında kalmıştır. ''Hiçbir delil-i mantıkiye istinat etmeyen birtakım ananelerin, akidelerin<br />
muhafazasında ısrar eden milletlerin terakkisi çok güç olur; belki de hiç olmaz.'' (Ekim 1922)<br />
diyen <strong>Atatürk'ü</strong>n milliyetçilik anlayışı, ''geçmiş''e değil ''çağdaş'' olana <strong>ve</strong> ''gelecek''e dönük<br />
bir milliyetçilik anlayışıdır. ''Sıvas Kongresi'' sonunda yayımlanan ''Umumi Kongre<br />
Beyannamesi''nin (Eylül 1919) 1. <strong>ve</strong> 4. maddelerinde sözü edilen ''anasır-ı İslâmiye''nin<br />
karşılıklı saygı <strong>ve</strong> fedakârlığa dayanan kardeşliği ile ''aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız<br />
bilcümle anasır-ı gayrimüslimenin her türlü müsavat-ı hukukiyeleri'' (27) Atatürk<br />
milliyetçiliğinin değişmez öğeleri olmuştur. Ne var ki, ''dil'' <strong>ve</strong> ''kültür'' birliği, uygulamanın<br />
da gösterdiği gibi, arzu edilen fakat bütünüyle ulaşılamayan bir amaç olarak kalmıştır.<br />
ATATÜRK'Ü YAŞATMAK<br />
Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat 9'u 5 geçe İstanbul'da, Dolmabahçe<br />
Sarayı'nda ölmüştür. 1881 yılının hangi gününde Selanik'te doğduğunu ise bilmiyoruz. 1881-<br />
1938 yıllarının sınırlandırdığı yaşantısı, bir yandan toplumumuzun Tanzimat sonrası<br />
gereksinme <strong>ve</strong> isteklerini belli bir doğrultuda yansıtırken, bir yandan da kurucusu olduğu<br />
Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumunda belirgin çizgileriyle sürüp gitmektedir. Bu anlamda<br />
<strong>Atatürk'ü</strong>n yaşantısının, tarih <strong>ve</strong> toplum açısından, 1881-1938 sınırlamasının öncesinde <strong>ve</strong><br />
sonrasında var olduğu söylenebilir. 1924 yılında ''Türklerin asırlardan beri takip ettiği hareket<br />
devamlı bir istikamet muhafaza etti. Biz daima Şarktan Garbe yürüdük'' derken ''biz''<br />
sözcüğüyle kendini olduğu kadar toplumumuzu da dile getirdiği kanısındayız.<br />
Gerçekçi bir ''insan'' olan Gazi Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1926 günlü Hâkimiyet-i Milliye'de<br />
yer alan demecinde insanın faniliği, toplumun sürekliliği kuralının kendisi için de geçerli<br />
olduğunu şu sözleriyle açıklamıştı: ''Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır.<br />
Fakat Türkiye Cumhuriyet'i ilelebet payidar kalacaktır <strong>ve</strong> Türk milleti emniyet <strong>ve</strong> saadetini<br />
zâmin prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir.'' Öte yandan,<br />
''büyük adam''ın doğuşunu gerekirciliğe bağlayarak, benzer koşulların benzer sonuçları<br />
yaratacağı görüşündedir. Konu bu açıdan ele alınınca ''bir'' değil ''iki'' Mustafa Kemal vardır