Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak (e-kitap)
Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak (e-kitap)
Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak (e-kitap)
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kemal Paşa'ya göre, ''O zaferin bilincine erişmek, milletimizin ekonomi alanındaki başarıları<br />
ile gerçekleşecektir.'' <strong>Atatürk'ü</strong>n 1928 yılında söyledikleri, 1924 Dumlupınar konuşmasının<br />
bir yorumu sayılabilir: ''Dünyada fütuhatın iki vasıtası vardır. Biri kılıç, diğeri sapan...<br />
Zaferinin vasıtası yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet bir gün girdiği yerden kovulur, terzil<br />
edilir, sefil <strong>ve</strong> perişan olur... Onun için hakiki fütuhat yalnız kılıçla değil, sapanla yapılandır...<br />
Sapan kılıç gibi değildir. O kullanıldıkça kuv<strong>ve</strong>tlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden<br />
yorulduğu halde sapanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç <strong>ve</strong><br />
sapan: Bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu.'' (63).<br />
Kılıca dayanan zafer bir fetih aracıdır; yeni bir devletin kuruluşuna da temel olabilir. Ne var<br />
ki, önemli olan zaferi kazanmak değil, sürdürmektir. Bunun aracı ise, gerçek zaferin simgesi<br />
olan sapandır, tarımdır, üretimdir, ekonomik alandaki başarılardır. Sapanın başarıları kılıcın<br />
teslim ettirdiği boyun eğişi tamamlamazsa ''kılıç''ı tutan el dayanağından yoksun kalır <strong>ve</strong><br />
gevşer. <strong>Atatürk'ü</strong>n somut bir örnek etrafında geliştirdiği <strong>ve</strong> ''bu iki fatihten birincisi, ikincisine<br />
daima yenildi'' diyerek ortaya koyduğu durum budur. Öte yandan, söz konusu benzetme, kılıç<br />
ile sapan karşı karşıya geldiği zaman da geçerlidir <strong>ve</strong> zaferin, eninde sonunda, sapan tarafında<br />
olduğunu ifade eder.<br />
Başkomutanın 1924 konuşmasında ''milletimizi başarıya götürecek bir ekonomi hayatı<br />
sağlanmasını amaç edinen genel kültür <strong>ve</strong> eğitim sistemlerimiz'' için diledikleri de ''çağımız<br />
savaşı''nı derinden anlayan büyük bir ''devlet adamı''nı haber <strong>ve</strong>rmektedir. Çağımızın<br />
savaşları, bir anlamda da, genel kültür <strong>ve</strong> eğitim sistemleri arasındaki bir savaştır. Bu savaşın<br />
başlıca özelliğinin, süreklilik <strong>ve</strong> yaygınlık olduğunu söyleyebiliriz. Hayatımızın her alanında<br />
tanığı olduğumuz bu savaş türünün belirgin son bir örneği, ne garip bir tecellidir ki, ''Zafer<br />
Haftası'' <strong>ve</strong>silesiyle 26 Ağustos 1973 akşamı Türkiye TV'sinde gösterilen ''Müthiş Türk'' adlı<br />
belgesel film olmuştur. CBS tarafından hazırlanan filmin hangi yararlara hizmet ettiği,<br />
seyredenlerden birçokları tarafından ''değerlendirilmiş'' olmalıdır.<br />
Zaferleri komutanlar kazansa da ulusları o zaferin bilincine erdirenler ozanlardır. Bu yargının<br />
''Büyük Zafer'' için de geçerli olduğu görülür. Afyonkarahisar'da ''Büyük Zafer''in anısına<br />
dikilen anıtı sözcüklerle yeniden kuran Fazıl Hüsnü Dağlarca, <strong>Atatürk'ü</strong>n sırtını yere getirdiği<br />
''düşman''ı konu alan anıt için şunları söyler:<br />
''Anıt mıdır, dinelmek midir, artık ölmemek midir,<br />
Çiçeği açılır özgürlüğün yürekten dışarı<br />
Tarihlerden arda kalmış-<br />
Bir başlangıç, sonda<br />
Yeniden başlar yaşamak Afyon'da.''<br />
Bu dizelerle söze başlayan Dağlarca için, ''Sırtı yere serilen karanlığıdır yüzlerce yılın<br />
Bağnazlıktır, sömürüdür, uykudur.'' (64).<br />
Afyon'da sadece ''Yunan''ı yendiğimizi sananlar ''Büyük Zafer''in bilincine henüz erememiş<br />
olanlardır. Bu görevi ozanlarımız yüklenmişlerdir.