27.06.2013 Views

1.G R Ş 1.1 Ara ştırmanın Amacı Soğuk şekillendirme ...

1.G R Ş 1.1 Ara ştırmanın Amacı Soğuk şekillendirme ...

1.G R Ş 1.1 Ara ştırmanın Amacı Soğuk şekillendirme ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>1.G</strong>İRİ<strong>Ş</strong><br />

<strong>1.1</strong> <strong>Ara</strong><strong>ştırmanın</strong> <strong>Amacı</strong><br />

<strong>Soğuk</strong> <strong>şekillendirme</strong> yöntemlerinden biri olan derin çekme, şekillenebilir<br />

malzemelerin, özellikle sacların kalıp formuyla şekillendirilmesinde kullanılır.Derin<br />

çekme kalplarını diğer kalıplardan ayıran en önemli özelliği oluşturulan kalıp<br />

geometrisinin şekil verilecek sacın son haline her zaman uymamasıdır. Tasarımı<br />

etkileyen özellikle sacın geri yaylanma kabiliyeti ve sacın yırtılma riskidir.<br />

Bunlar göz önüne alınarak günümüzde derin çekme kalıpları tasarımında iki<br />

yöntem kullanılmaktadır.Bunlardan bir tanesi hali hazırda yaygın olarak kullanılan<br />

deneme yanılma diye tabir edilen tamamen tecrübeye dayalı tasarım yöntemidir.Bir diğer<br />

yöntem ise sonlu elamanlar yöntemine dayalı oluşturulmuş ticari yazılımlar ile<br />

modellerin bilgisayar ortamında davranışının incelenmesidir.<br />

Bu çalışmanın amacı sonlu elemanlar yazılımı kullanılarak , modeli ve<br />

malzeme özelliklerini de inceleyerek derin çekme problemini modellemektir.<br />

1


1.2 Literatür <strong>Ara</strong>ştırması<br />

<strong>Ara</strong>ştırmayla ilgi çalışmalar esnasında; birçok farklı non-lineer çözücünün değişik<br />

konularda kullanımıyla ilgili örnekler ve derin çekme deneyleri incelenmiş, konunun<br />

teorisini en geniş ve detaylı yansıtan ekspilisit metot incelenmeye ve uygulamaya değer<br />

bulunmuştur.<br />

Ekspilisit yönteme, kalıp simülasyonlarında, alternatif tek basamaklı sac<br />

açılım metodudur.(<strong>Ş</strong>ekil 5.1) Bu metot da sonlu elemanlar ağı yardımı ile geometri<br />

verileri işlenir. <strong>Ş</strong>ekillendirme işlemi yapılmış sac parça geometrisi sonlu elemanlar<br />

ağı olarak yazılıma girilir. Bu geometriden sacın açılımı hesaplanır. Parça<br />

üzerindeki her düğüm noktasının ne kadar yer değiştirdiği bu açılım yardımı ile<br />

bulunabilir. Yer değiştirmelerden gerilme ve benzeri datalar elde edilir. Akma ve kopma<br />

kriterlerine göre parçanın kritik bölgeleri gözden geçirilebilir.<br />

Bu metot hiç bir non-lineer işlem içermediğinden çok hızlı sonuç<br />

vermektedir.Fakat <strong>şekillendirme</strong> işleminin ara basamaklarını içermediğinden ve kalıp<br />

sisteminin diğer elemanları hiç kullanılmadığından sonucun tutarlılığı ve <strong>şekillendirme</strong><br />

işlemine hakimiyet ekspilisit metoda göre zayıftır.<br />

Literatürde benzer çalışmalarda farklı non-lineer yaklaşımlar içeren çözümlere<br />

rastlanmıştır. A.G. Mamalis ve çalışma arkadaşları (1996) silindirik kapların<br />

şekillendirilmesinde malzemenin etkisini ve form karakteristiklerini, ekspilisit sonlu<br />

elemanlar yöntemi ile incelenmiştir.<br />

M. Kawka ve çalışma arkadaşları (1998), sac <strong>şekillendirme</strong> prosesini çok<br />

basamaklı statik ekspilisit sonlu elemanlar yöntemi ile incelemişlerdir.J. Rojek ve<br />

çalışma arkadaşları (1998), ekspilisit sonlu elemanlar yönteminin sıcaklık etkileri de göz<br />

önünde bulundurularak sac <strong>şekillendirme</strong>ye uygulanmasını incelemişlerdir.<br />

2


Bu çalışmada profesyonel ekiplerin oluşturduğu uzun süreler denenerek kendini<br />

kanıtlamış bir çözücü seçilmiştir.Çalışmada çözümler için kullanılan yazılım kodu<br />

otomotiv endüstrisi için 1986'dan beri John Hallquist tarafından ticari olarak<br />

geliştirilmekte olan Livermore Softvvare Technology Corp. LSTC) firmasının LS-<br />

DYNA ürünüdür.<br />

Bu ürün dünya çapında 250'den fazla ana sanayi tarafından<br />

kullanılmaktadır. Kullanıcılardan bazıları: General Motors, Ford USA, Daimler Chrysler,<br />

Porsche, Opel, Toyota, Honda, Kia, Suzuki, Saab, Volvo, DASA (Airbus, MTU),<br />

Lockheed, McDonnell Douglas, Pratt& Whitney, General Electrics, Mitsubishi,<br />

Samsung, ABB, Alcoa Black& Decker.<br />

Aynı yazılım metal <strong>şekillendirme</strong> dışında; çarpma simülasyonlarında non-lineer<br />

bükülme, patlayıcılar, çok parçalı sistemlerin dinamiği, ses dalgaların dağılımı,<br />

nükleer santrallerin yapısal ve işletim,geliştirme uygulamalarının analizi (<strong>Ş</strong>ekil<br />

1),yapıların sismik dayanım analizleri gibi konularda da çözümler üretmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1 –Nuclear santal simülasyonu LS DYNA<br />

3


2. SACLARIN PLASTİK <strong>Ş</strong>EKİLLENDİRME İ<strong>Ş</strong>LEMİ<br />

Plastik <strong>şekillendirme</strong> konusunda yapılmış deneysel çalışmalar sonucu sacın<br />

çekme kalıbının değişik derinliklerinde ne kadar inceleceği konusunda bazı tablolar<br />

hazırlanmıştır. Bu tablolar ampirik metotlarla hazırlandığından yalnızca deney<br />

malzemesinin kullanıldığı uygulamalarda işe yaramakta ve malzemenin iki boyutta<br />

akması kabulü ile oluşturulmaktadır. Karışık geometrilere sahip parçaların soğuk<br />

şekillendirilmesinde bu deneysel veriler yetersiz kalmaktadır. Karışık yüzeylere sahip<br />

her parça için defalarca denemeler yapılmakta kalıp tasarımı değiştirilip istenen ürün elde<br />

edilene kadar deneme yanılma yolu ile sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır. Sacda meydana<br />

gelen buruşmalar pot çemberine açılan kilit bölgeleri ile engellenmeye çalışılmaktadır.<br />

Kilitlerin yeri ve miktarı da denemelerle belirlenmektedir. Ayrıca kalıplar<br />

üzerinde yapılan kaynaklı işlemler kalıpta kalıcı iç gerilmeler oluşturmakta, kalıbın<br />

ömrünü kısaltmaktadır. Bu işlemlerin tümü maliyeti yüksek işlemdir.<br />

Metal <strong>şekillendirme</strong> çok kapsamlı bir konudur. En çok problem yaşanan<br />

<strong>şekillendirme</strong> işlemi derin çekmedir. Bu çalışma yalnızca derin çekme konusu üzerinde<br />

yoğunlaşacaktır.<br />

2.1.Deriıı Çekme<br />

Derin çekme içerisinde pot çemberi tarafından sıkıştırılan yassı sac malzemenin<br />

erkek tarafından dişinin içerisine yerleştirilmesi esasına dayanan bir işlemdir. İşlem<br />

sonucunda elde edilen parçanın sac malzeme kalınlığı işlem başında giren sac malzeme<br />

kalınlığına oldukça yakındır. Oluşan parça sac malzemeye göre oldukça mukavemetlidir.<br />

4


2.<strong>1.1</strong>.Derin Çekme İşleminde Uygulamalar<br />

Endüstride derin çekme işleminin oldukça yaygın bir kullanımı vardır. Hatta bu<br />

işlem vasıtasıyla derin olmayan sığ parçaları bile üretmek mümkündür. Genel olarak üretilen<br />

parçalar içecek kutuları, derin kaplar, tencereler, tepsiler, koruyucu kaplar ve otomobil<br />

gövde parçalarıdır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 2.1 Form verilmiş yuvarlak bir kabın duvarlarındaki gerilme etkileri<br />

Büküm Kenarı:<br />

Basit bir form kalıbının bölümleri<br />

σt: Kesite dik doğrultuda yüksek bası gerilmesi (parça kalınlaşması)<br />

σn: Yüzeye normal yönde uygulanan pot kuvveti (Kırışmayı önler)<br />

σr: Radyal yönde uygulanan sürtünme kuvveti<br />

Yan duvar:<br />

σt: Yüksek çekme kuvveti sacı radyal yönde gerer. Desteklenmeyen bölgede<br />

sürtünme kuvveti oluşmaz. Düzlemsel gerilme. Erkek burnunda yırtılma<br />

başlar.<br />

5


<strong>Ş</strong>ekil 2.2 Basit bir form kalıbının bölümleri<br />

2.1. 2. Derin Çekme işleminde Kullanılan Kalıpların Başlıca Parçaları<br />

Üst kalıp tablası:<br />

Kalıbın pres üst tablasına bağlanması için kullanılır.<br />

Ait kalıp tablası:<br />

Kalıbın pres alt tablasına bağlanması ve kuvvet dengesi için pres alt tablası<br />

üzerinde konumlanması için kullanılır. Kalıp alt tablası ve Kalıp üst tablası arasında<br />

merkezleyiciler bulunmalıdır.<br />

Erkek:<br />

Sac malzemeye şeklini verir . Sacın dişinin içerisine itilmesini sağlar. Form<br />

verme esnasında öncelikle sac erkek ile temas eder, daha sonra sac malzeme erkek<br />

üzerinde eğilmeye başlar. Erkek kuvvetinin devamı neticesinde sac malzeme akarak<br />

istenilen formu alır.<br />

Dişi :<br />

Dişi, sacın pot çemberi ile sıkıştırılmasına yardım eder. Aynı zamanda sacın son<br />

şeklini almasını sağlar. Form esnasında sac üzerinde oluşan sürtünme kuvveti sacın<br />

gerilmesini sağlar. Sac malzeme dişi içerisine aktıkça erkek ve dişi çevresindeki eğimden<br />

dolayı mukavemetlenir.<br />

6


Pot çemberi:<br />

Pot çemberi sacın dişi ile sıkıştırılmasını sağlayarak dişi içerisine düzgün<br />

akmasını sağlar. Form başlangıcında sacın gerilerek kırışmasını önler.<br />

Tij milleri:<br />

Pres alt tablasının altında bulunan yastıklardan pot çemberi için gereken kuvvetin<br />

taşınmasını sağlar.<br />

Adım 1 : Sacın Tutulması<br />

<strong>Ş</strong>ekil 2.3a Düz bir sacın form verilme adımlan (sacın pot ile dişi arasında tutulması )<br />

Adım 2: İlk Deformasyon<br />

<strong>Ş</strong>ekil 2.3b Form verme başlangıcı<br />

7


<strong>Ş</strong>ekil 2.3c Form sonu<br />

3. <strong>Ş</strong>EKİLLENDİRMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />

3.1. İşlem Değişkenleri<br />

Kalıp ve zımba geometrileri, konfigürasyonları, kalıp mamul boşlukları, pot<br />

basıncı süzdürme uygulamaları gibi değişkenler sac <strong>şekillendirme</strong> işlemlerini etkileyen<br />

önemli parametrelerdir. Bu faktörler aynı zamanda <strong>şekillendirme</strong> işlemlerinin sınırlarını<br />

belirlemede önemli rol oynamaktadır. Bu parametreler arasında kalıp ve zımbaların köşe<br />

radyusları (çekme radyusu genellikle karmaşık parçalar için sabit değildir) bölgesel şekil<br />

değişimlerde çok etkin olmalarından dolayı oldukça önemlidir. Tasarımcılar tarafından<br />

keskin hatlara sahip karmaşık şekilli parçalar için küçük radyuslu zımbalar kullanmak<br />

zorunda kalmaktadır. Bu gibi durumlarda çekme radyusu ya bu hattın dışından geçmeli<br />

yada çekme operasyonunda bu değer büyütülüp kalibre operasyonunda istenilen değere<br />

düşürülmelidir. Küçük çekme radyuslarının oluşturduğu büyük yerel şekil değişimlerden<br />

dolayı imalatta büyük zorluklar çıkarmaktadır. Radyus üzerindeki bölgesel şekil<br />

değişimleri deformasyonun diğer bölgelere yayılmasını önleyerek hasar olasılığını<br />

arttırır. Bu tür parçalarda yumuşak geçişlerin olmayışı, işlem sırasında kalıbın<br />

deformasyonunu takip edememesi problemini de meydana getirebilir. Ayrıca montaj sırasında<br />

zımba kalıp grubundaki eksen kaçıklıkları da <strong>şekillendirme</strong> sırasındada sac üzerinde oluşan<br />

farklı doğrultulardaki kuvvet bileşenlerini değiştirecektir. Genellikle imalat sırasında çekme<br />

kalıplan için plaka tipi yataklamalar kullanılmaktadır. Bu yataklar için parelellik toleransı<br />

±0,1 mm’ dir.<br />

8


Baskı plakası (pot) basıncı <strong>şekillendirme</strong> sırasında germe ve derin çekme<br />

miktarlarını etkilemektedir. Baskı plakası basıncındaki artış derin çekmeye nazaran germe<br />

şekil değişimlerini arttıracaktır. Baskı plakası basıncı çok büyükse belirli bölgelerde baskı<br />

plakası ile dişi arasındaki sac kalınlık miktarını azaltacağından yırtılma, çok küçükse sacdaki<br />

kırışma isteğini engelleyemeceğinden kırışma meydana gelecektir. Sac üzerinde gerilme<br />

istendiğinde pot basıncını gereğinden fazla arttırmak yerine bu bölgelere süzdürme<br />

uygulanmalıdır.<br />

Birden fazla şekil değiştirme işlemlerinde, ilk aşamada germe şekil değişimine uğrayan<br />

bölgeler bir sonraki aşamada derin çekme şekil değişimine uğrayabilir. Yükleme sırasındaki bu tür<br />

değişimler farklı malzemeler üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Örneğin, konteyner imalatı<br />

için üretilen derin çekilmiş kaplarda ütüleme yöntemi kullanılarak çekme ve basma<br />

gerilimlerinin beraberce etkimesi ile sac kalınlıkları olabildiğince azaltılmaktadır. Optimum<br />

şartlarda yerine getirilen bu teknikler, derin çekme sırasında meydana gelen buruşuklukların<br />

giderilmesinde de oldukça etkili olmaktadır.<br />

Düşük sünekliliğe sahip yüksek dayanımlı malzemelerin germe ve bükme<br />

<strong>şekillendirme</strong> işlemlerinde genel olarak elastik kaplar kullanılır. <strong>Ş</strong>ekillendirme işlemi sırasında ,<br />

elastik kaplar dişi kalıp görevi görürler. Zımbanın hareketi ile sac malzeme elastik kalıp<br />

içerisinde şekillendirilir ve zımbanın formunu alır. İşlem sırasında sac malzemeye elastik kalıp<br />

tarafından tüm doğrultularda aynı basınç uygulanır. Üniform bir basınç dağılımı söz konusu<br />

olduğundan basma gerilmeleri daha üniform bir incelme sağlar ve küçük radyuslar<br />

üzerindeki bölgesel şekil değişimleri ve bükme bölmelerindeki şekil değişimlerini azaltır.<br />

<strong>Ş</strong>ekillendirilmesi zor parçalar sık sık bu tür sac <strong>şekillendirme</strong> yöntemleri ile<br />

üretilmektedir. <strong>Ş</strong>ekillendirme sırasında metal akışı metal ile zımba kalıp grubu arasındaki<br />

sürtünme kuvvetleri tarafından kontrol edilir. Bu kuvvetler şekil değiştirme hızına duyarlıdır.<br />

Bu artan şekil değişim hızı metalin sünekliliğini etkileyerek azaltılabilir ve sacın gerilerek hasara<br />

uğramasına neden olabilir. Buna karşın artan hız kalıp ile sac arasındaki sürtünmeyi azaltarak<br />

daha üniform bir incelme meydana getirebilir. Ayrıca bir pres (mekanik pres) tam olarak üni-<br />

form bir hız sağlayamamakta, sinüzoidal bir değişim göstermektedir. Bu nedenle artan hız<br />

ile malzeme üzerindeki bölgesel ısınmalar malzeme davranışlarının değişmesinde etkili olabilir.<br />

Sonuç olarak farklı deformasyon hızlarında farklı malzeme duyarlılığı elde edilebilmekte bu da<br />

<strong>şekillendirme</strong> özelliği üzerinde etkili olabilmektedir.<br />

9


<strong>Ş</strong>ekil 3.1 <strong>Ş</strong>ekillendirme diyagramı üzerinde yağlamanın etkisi<br />

a) Yağlama kullanılmamış<br />

b) Yağlama kullanılmış<br />

Yağlama, kalıp ile sac arasındaki sürtünmeyi azaltarak <strong>şekillendirme</strong> sırasında daha<br />

üniform şekil değişimlerinin meydana gelmesinde rol oynar. Yağlama şartlarının iyileştirilmesi<br />

ile deformasyon sırasındaki şekil değişim oranlarda değişmekte, şekil 3-1'de görüldüğü gibi<br />

hasar bölgesinde olan A noktası yağlamanın geliştirilmesi ile emniyetli bölgedeki B<br />

noktasına kaydırılabilmektedir.<br />

3.2. Malzeme Değişkenleri<br />

Üretim açısından sacların en önemli malzeme özellikleri dayanımları ile<br />

şekillendirilebilme yetenekleri olmakla birlikte, bunlar içinde şekillendirilebilme yetenekleri<br />

daha baskın kabul edilmektedir. Bu özellikler malzemenin kimyasal birleşimi döküm tekniği<br />

ve soğuk-sıcak haddeleme ile uygulanan ısıl işlemlerden oluşan termomekanik geçmişi tarafından<br />

kontrol edilmektedir. Malzemenin bu özelliklerini belirlemek ve analiz edebilmek için aşağıdaki<br />

özelliklerin saptanması gerekmektedir.<br />

3.2.1. Akma Dayanımı<br />

Belirgin bir üst akma noktası,katılaşma sırasında N, O, H, C gibi arayer atomlarının<br />

dislokasyon boşluklarına yerleşerek dislokasyonun hareketini önlediği basit karbonlu<br />

sakinleştirilmemiş çelik gibi malzemelerde görülür. Bir parçanın tüm bölgelerinde kalıcı ve<br />

homojen bir şekil değişimi elde edebilmek için bu üst akma gerilmesi aşılmalıdır. Bu sebeple<br />

sac <strong>şekillendirme</strong> işlemlerinde malzemenin belirgin akma göstermesi istenmez.<br />

10


3.2.2. PekIeşme Üsteli<br />

Bir sacın uygulanan gerilmedeki artış ile plastik şekil değişimi sırasındaki<br />

sertleşme yeteneği , soğuk şekillendirilebilirliğini etkileyen en önemli malzeme özelliğidir.<br />

Yerel olarak plastik şekil değişimine uğrayan bir bölgede, burada oluşacak pekleşmeden dolayı<br />

dayanım artacağından,bu bölgedeki şekil değişimi durur ve parçanın diğer komşu<br />

bölgelerinde plastik şekil değişimi başlar. Bu şekilde pekleşmeden dolayı daha fazla üniform<br />

şekil değişimi elde edilerek, parça daha geç hasara uğramaktadır. <strong>Ş</strong>ekil değiştirme<br />

sertleşmesi (pekleşme), çok kısa olarak deformasyon sırasında dislokasyon yoğunluğundaki<br />

artış ve artan dislokasyonların gerek birbirleri gerekse başka engellerle etkileşmesi ile<br />

açıklanmaktadır. Çekme deneyinde malzeme maksimum yüke kadar üniform olarak şekil<br />

değiştirir. Üniform şekil değişimi, sacın pekleşme yeteneğinin bir ölçüsüdür. Diğer bir kriterde<br />

pekleşme üsteli (n) değeridir. Çekme deney sonucunda elde edilen akma eğrisindeki plastik şekil<br />

değişimi ile gerilme arasındaki ilişki, Holloman bağıntısı olarak bilinen<br />

σ = C. ε n fonksiyonu ile tanımlanmaktadır.Bu eğriye göre logaritmik gerilme-birim<br />

şekil değişimi diyagramındaki doğrunun eğimi pekleşme üsteli(n) olarak ifade edilmektedir.<br />

Pekleşme üsteli değerini arttıran mikro yapısal özellikler , metalli şekil<br />

değişiminin daha iyi dağılımı ile daha yüksek sınır şekil değişimleri sağlayarak sacın<br />

şekillendirilebilirliğini iyileştirir. Yeniden kristalleşen yapılar düşük akma dayanımları ve<br />

yüksek pekleşme kapasitesi gösterirler.<br />

3.2.3. Elastiklik Modülü<br />

Malzemenin elastik davranışını belirleyen en önemli faktördür. Özellikle akma<br />

dayanımı ile birlikte bükme işlemlerinde karşılaşılan problemlerin analizinde önemli rol<br />

oynamaktadır. Geri yaylanmayı kontrol eden elastik şekil değişimleridir.<br />

3.2.4.Deformasyon Hızına Duyarlılık Üsteli<br />

Metal malzemelerde deformasyon hızı ile malzemenin akma gerilmesi arasında<br />

σ = C. ε m şeklinde tanımlanan bir ilişki mevcuttur. Burada ε birim şekil değişim hızı, m<br />

deformasyon hızına duyarlılık üsteli ve C ise bir malzeme sabitidir. Malzemedeki şekil<br />

11


değiştirme dağılımında rol oynayan diğer bir faktörde şekil değişim hızına duyarlılıktır.<br />

Bu özellik artan şekil değiştirme hızı ile meydana gelen akma gerilmesindeki artış ile<br />

tanımlanır. Deformasyon hızına duyarlılık üsteli m'nin büyük değerleri malzemenin<br />

boyun verme olarakta tanımlanan kararsız şekil değişme olayının gecikmesine neden<br />

olmaktadır. Diğer bir değişle m'nin büyük değerleri malzemenin iyi şekillendirilebilir<br />

olduğunun önemli bir göstergesi sayılmaktadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekillendirme işlemlerinde, şekil değiştirme miktarı ve şekil değiştirme hızındaki<br />

artışlar çoğunlukla sürtünmeli ve geometrik sınırlamalardan dolayı meydena gelmektedir.<br />

Hem pekleşme üsteli, hemde deformasyon hızına duyarlılık üsteli, üniform olmayan<br />

yerel boyun vermenin azalmasında ve hasara kadar olan şekil değişim miktarının<br />

artmasında önemli rol oynamaktadır.<br />

3.2.5. Plastik Anizotropi<br />

Sac malzemeden hazırlanan bir deney parçasına çekme deneyi uygulandığında<br />

plastik şekil değişimi çekme ekseni boyunca uzama, buna dik olarak uzanan kalınlık ve<br />

genişlik doğrultularında ise kısalma şeklinde meydana gelmektedir. Hacim sabitliği<br />

uzama birim şekil değişimin toplamının kısalma birim şekil değişimlerinin toplamına eşit<br />

olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ancak bu kalınlık ve genişlik yönlerindeki birim<br />

şekil değişimlerinin birbirine eşit olmasını gerektirmemektedir. Genişlik yönündeki birim<br />

şekil değişimi εω′ nin kalınlık yönündeki birim şekil değişimi ετ ‘ya oranı εω / ετ , r değeri<br />

olarak tanımlanmaktadır. Plastik anizotropi değeri r , şekil 3-2 de görüldüğü gibi sacın<br />

farklı doğrultuları için elde edilebilmektedir. Bu amaçla çekme ekseni sacın haddeleme<br />

yönüne 0° , 45° ve 90° doğrultularda olacak şekilde hazırlanan deney parçalarından<br />

yararlanılır.<br />

Malzemenin izotrop olması durumunda εω = ετ ,dolayısı ile r=l olmakta ve bu<br />

değer haddeleme yönüne bağlı olarak değişmemektedir.Ancak gerçekte bu şartlar<br />

sağlanamamakta ve r değeri hem 1 den farklı değerler almakta (normal veya düşey<br />

anizotropi) , hemde bu değerler haddeleme doğrultusuna bağlı olarak değişmektedir,<br />

(düzlemsel anizotropi) Düşey anizotropinin ölçüsü olarak aşağıdaki gibi tanımlanan r<br />

değerinden yararlanılmaktadır.<br />

12


<strong>Ş</strong>ekil 3.2 Hadde yönüne bağlı olarak çekme numunelerinin hazırlanışı.<br />

Buna göre üç doğrultudaki r değerinin bir ağırlıklı ortalaması olarak<br />

görülebilecek bu değerin birden büyük olması durumunda kalınlık doğrultusunda<br />

malzemenin incelmeye (boyun verme) karşı direncinin büyük olduğu anlaşılmaktadır. Bu<br />

aynı zamanda malzemeye ait <strong>şekillendirme</strong> kabiliyetinin iyi olduğunun bir işaretidir.<br />

Benzer şekilde düzlemsel anizotropi değerinin ∆r değerinden yararlanılmaktadır.<br />

incelenmiştir.<br />

4- DERÎN ÇEKMEDE GERİLMELER<br />

Derin çekmede, literatürde genellikle silindirik ve kare parçalardaki gerilmeler<br />

Çapı l:2Ro olan dairesel bir çekme sacının silindirik bir parça haline dönüştürülmesi<br />

sırasında flanşta alınan bir hacım elemanına etkiyen gerilmeler aşağıdaki şekilde verilmiştir.<br />

13


Buradan<br />

Çekil:4.1. Flanştaki bir hacım elemanına etkiyen gerilmeler (sac kalınlığının değişimi<br />

ile sürtünmenin ihmal edilmemesi hali)(ÇAPAN)<br />

Elemana etkiyen kuvvetlerin radyal denge şartı:<br />

µ : Sacla kalıp ve pot çemberi arasındaki sürtünme katsayısı<br />

14<br />

(1)<br />

(2)bulunur.<br />

Çekme sırasında sac kalınlığındaki en büyük artış çekme sacının dış kenarında meydana<br />

gelmektedir.Bu nedenle pot çemberinin saca dış kenar boyunca etkidiğini kabul ederek z= 0<br />

alınırsa sürtünmenin de ihmal edilmesiyle denge denklemi:<br />

Burada sürtünmesiz derin çekmede radyal gerilmedir.<br />

(3) halini alır.


σe koyarak,<br />

Bu denklemde yerine maksimum kayma gerilmesi teorisine göre; m=<br />

m: 1,1 , σe : Efektif gerilme<br />

Çekme sırasında sac kalınlığının değişmesi de ihmal edilerek (de/-e) =0<br />

15<br />

(4)bulunur.<br />

alınırsa<br />

(5) bulunur<br />

<strong>Ş</strong>ekil demişimi hızının çekme sırasında sabit kaldığı kabul edilerek efektif gerilmenin<br />

yalnız şekil değişimine<br />

bağlı olduğu belirtilmiştir.<br />

Ayrıca εp′ nin εθ′ nın sayısal değerinden yaklaşık olarak en çok %3 büyük<br />

olabileceği Hill tarafından saptanmıştır.<br />

Çekme sacı malzemesinin<br />

edilerek,bu denklemde p yerine ln R/ r konarak:<br />

denklemini sağladığı kabul<br />

(6) elde edilmektedir.


Bu denklemde, izotrop olduğu kabul edilen D = 2Ro çapındaki daire<br />

sacından alınan bir hacım elemanının matris ekseni çapı çekme işlemi başlamadan<br />

önce R ile,çekmenin her aşamasında ise r ile gösterilmiştir. (<strong>Ş</strong>ekil:4.2)<br />

belirtilir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil:4.2 Kısmen çekilmiş parçanın kesit görünüşü ( ÇAPAN)<br />

℮0 : ortalama sac kalınlığı<br />

℮m :nominal sac kalınlığı<br />

Hacım elemanı ile çekme sacı dış kenarı arasındaki hacımın sabit olduğu<br />

16<br />

(7) yazılabilecer<br />

(8) şeklinde yazılarak<br />

(9) bulunmuştur.


Denklem 6 ve 9 dan<br />

Efektif gerilme Denklem 5 ‘e taşınarak<br />

integrasyonla<br />

17<br />

(10) elde edilir.<br />

Pot çemberi kuvveti Pp ile , sürtünmeden gelen radyal gerilme σr ′ ile gösterilerek<br />

µ : Her iki tarafta eşit kabul edilmiştir.<br />

Radyal gerilme, Denklem 12 ve 13’ten<br />

hesaplanmaktadır,<br />

(11)<br />

(12)<br />

(13)<br />

(14)<br />

Radyal gerilme bulunduktan sonra ‘den σ 0<br />

Çekme kenarında sac kalınlığı ″ e″ , ıstampa yarıçapı ″ rp ″ ile gösterilerek maksimum<br />

çekme kuvveti<br />

P=2.π. r p .e bulunmaktadır.


Diğer bir araştırmacı Romanovski silindirik parçalar üzerine yaptığı çalışmalarda<br />

,gerilme ve gerinim bölgelerini aşağıda şekillerdeki gibi belirtmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil:4.3 Elemanter <strong>Ş</strong>ekil:4.4 Parçadaki gerilme ve<br />

parçayı etkileyen gerilme bileşenleri gerinim bölgeleri<br />

σz ,σr: Elemanter parçaya etki eden radyal ve çevresel gerilme bileşenleri<br />

5. KARMA<strong>Ş</strong>IK PROFİLLİ PARÇALARDA İLKEL PARÇANIN (PARÇA<br />

AÇINIMININ) TESPİT EDİLMESİ<br />

Çekme işlemlerinde,istenen parçayı elde edebilmek için o parçayı meydana<br />

getirecek olan ilkel parçanın şekil ve boyutlarının belirlenmesi gerekmektedir,<br />

İlkel parçanın hesaplanması genel olarak şu nedenlerle yapılmaktadır:<br />

a-Parçanın yırtılma ve potlanma olmadan elde edilmesi.<br />

b-Çekme işleminin bir operasyonda mı, yoksa kademeli mi yapılacağının tespiti şayet<br />

kademeli yapılacaksa , kademe sayısının bulunması,<br />

hesaplanması,<br />

c-İhtiyaç duyulan malzeme miktarının tespit edilmesi,dolaysıyla üretim maliyetinin<br />

d-İlkel parça boyutlarının kesip deneme yöntemiyle yapılmasının zaman ve maliyet<br />

açısından uygun olmaması.<br />

18


L biçiminde bir sac parçanın ilkel boyutları, Takashi,JIMMA,Toshihiko KUV/<br />

ABARA ve. Soon Chul CHOI tarafından Kayma Eğrileri AlanYöntemi uygulanarak<br />

belirlenmiştir.<br />

Ancak bu yöntem,derinliği üniform olan sac parçalar için geçerli olmakta ve her<br />

bölgesinde farklı derinliğe sahip karmaşık profilli parçalara uygulanamamaktadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil:5.1 L şeklinde üniform yüksekliğe sahip parçada açınımın kayma eğrileri ile belirlenmesi.<br />

Kayma Eğrileri Alan Yöntemi esasına dayalı bir çalışma Birol KILKA<strong>Ş</strong> tarafından<br />

yapılmıştır.Bu çalışmada kare şeklindeki bir parçanın flanş bölgesi incelenmiş ve köşelerde<br />

flanşın alacağı biçim Kayma Eğrileri Alan yöntemi ile belirlenmiştir.(şekil 5.2 )Yapılan<br />

çalışmada şu görüşlere yer verilmiştir:<br />

Sac malzemelerin biçimlendirilmesi yöntemlerinden derin çekme işlemi,birçok<br />

deneysel ve teorik araştırmaya konu olmuştur. Eksenel simetriden ötürü kayma gerilmeleri ve<br />

kayma gerinimleri olmadığımdan plastik şekil değiştirmeler daha kolay hesaplanabilmektedir.<br />

ancak uygulamada, derin çekilen taslakların geometrileri çoğunlukla eksenel simetriye sahip<br />

değildirler. Bu tür taslaklarda ise kayma gerilmeleri ve kayma gerinimleri oluştuğundan teori<br />

daha karmaşık bir durum göstermektedir.<br />

19


<strong>Ş</strong>ekil:5.2 Kare şeklindeki parçanın köşe kavisinde sınır kayma eğrisinin belirlenmesi.<br />

Parça açınımı konusunda diğer bir çalınma Lu XUESHAN ve Liang<br />

BINGVEN tarafından yapılmıştır.<strong>Ara</strong>ştırmacılar sıvı akışı ile metal akışı arasında benzetme<br />

yaparak şekil 5.3’deki gibi bir aparat tasarlamışlardır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil: 5.3 Sıvı akışıyla parça açınımının belirlenmesi.<br />

20


<strong>Ş</strong>ekil 5.3’de görüldüğü gibi derin çekilmesi istenen parçanın (Bu çalışmada<br />

dikdörtgen şeklinde parça ele alınmıştır.) kalıbına gres yağı doldurulmuştur.Üste ise,kalıp giriş<br />

boğazını .teşkil etmek amacıyla bir erkek parça Konmuştur. (ıstampa olarak) En üste bir cam<br />

levha konularak yağın flanş bölgesinde dağılımı gözlenmiştir.Kalıbın altında bulunan piston ,<br />

gres yağını yukarı doğru ittiğinde,kalıp giriş boğazından çıkan yağ, flanş bölgesi ve cam levha<br />

arasına yayılmakta ve kalıp çevresini izleyen bir yörünge çizmektedir. Parça derinliğinin<br />

yarısı+flanş uzunluğunda pistonun hareketi sona erdirilmekte ve çevresel olarak meydana gelen<br />

şekil,parçanın açınımı olarak tespit edilmektedir.<br />

Diğer geometrik biçimli parçalara da tatbik edilebilen bu yöntem; derinliğin üniform<br />

olduğu parçalara uygulanmakta farklı derinliklere sahip karmaşık profilli parçalar için uygun<br />

olmamaktadır.<br />

Bu konuda başka bir çalışma Zhang ZHAOTAO ve Liang : ' BİNGWEN tarafından<br />

yapılmıştır.Bu çalışmada parça açınımı araştırmacılar tarafından hazırlanan bir deney<br />

setinde,elektriksel olarak tespit edilmiştir.(Sekil :5.4)Üniform yüksekliğe sahip köşeli sac<br />

parçaların açınımı ele alınmıştır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil :5.4. Elektriksel olarak parça açınımının tespit edildiği deney seti ve devre seması.<br />

21


Sekil5.4’de görüldüğü gibi , çekilecek parça yüzeyine uygun olarak kesilen bakır<br />

sac,içerisinde elektrolit bulunan bir yalıtkan kap içindeki cam levha üzerine yerleştirilerek<br />

devreye 36 V gerilim uygulanmıştır.Bir milivoltmetreyle bakır sacın çevresinde iki nokta<br />

arasındaki gerilim ölçülmüştür. Milivoltmetrenin iki ucundan biri,şekil5.4’de "a" noktasında<br />

sabit tutulmuş diğer uç ise değişik noktalara temas ettirilmiş, aynı gerilimin okunduğu noktalar<br />

markalanmış (b,c,d..gibi) ve bu noktalar birleştirilerek parçanın açınımı bulunmuştur, (şekil 5.5 )<br />

Sekil:5.5. Kare ve dikdörtgen biçimli parçaların elektriksel metodla bulunan çeşitli<br />

derinliklerdeki açınımları.<br />

Bu yöntem de diğer yöntemler gibi ünif orm derinliğe sahip olmayan karmaşık profilli<br />

parçalara uygulanamamaktadır.<br />

Karmaşık profilli parçaların açınımlarının,otomotiv sanayinde de yapılan<br />

incelemelerde geçmişte kesip-deneme yoluyla yapıldığı tespit edilmiştir.<br />

Sonuç olarak:<br />

Derinliği her bölgede farklı olan karmaşık profilli parçaların açınımları geçmişte kesip-<br />

deneme yoluyla tespit edilmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil: 5.6.Derin çekilen bir parça ve tecrübeyle tespit edilmiş açınımı<br />

22


6- KARMA<strong>Ş</strong>IK PROFİLLİ PARÇALARDA MALZEME AKI<strong>Ş</strong>I<br />

(Pratik bir yaklaşım)<br />

Karmaşık profilli sac parçaların derin çekilmesiyle,silindirik parçaların derin<br />

çekilmesi arasındaki en önemli fark metal sacın kalıba akış biçimidir.<br />

Silindirik parçalarda çevresel olarak üniform bir şekilde kalıba akan malzeme,<br />

karmaşık profilli parçalarda ,parçanın biçimine bağlı olarak her bölgede farklı şekilde<br />

akmaktadır.Çekme esnasında her bölge farklı şekilde zorlanmakta,dolaysıyla farklı gerinimlere<br />

maruz kalmaktadır.Çekme gerilmelerinin olduğu bölgelerde akış yavaşlarken ,basma<br />

gerilmelerinin olduğu bölgelerde artmaktadır.Parçaya ,sınır değerleri aşıldığında yırtılma ve<br />

potlanma (buruşma) olarak yansıyan bu gerinimlerin dolaysıyla malzeme akışının<br />

dengelenmesi,bu tür parçaların derin çekilmesinde temel esası teşkil etmektedir.Bu amaçla<br />

bastırıcıdan başka malzeme akışını frenleyen federler(frenleyiciler)ve akışın az olduğu<br />

kısımlarda sürtünmeyi azaltan yağlayıcılar kullanılmaktadır.<br />

6.1 - Karmaşık Profilli Parçalarda Akış Bölgeleri<br />

Karmaşık profilli parçalar incelendiğinde ,çevresel olarak üç farklı bölgeye sahip oldukları<br />

görülür,<br />

1-Dış bükey bölgeler<br />

2-İç bükey bölgeler<br />

3-Doğrusal bölgeler<br />

23


6.<strong>1.1</strong>-Dış Bük ey Bölgeler<br />

<strong>Ş</strong>ekil :6.1. Karmaşık profilli bir parçada akış bölgeleri<br />

Malzeme akışının yavaşladığı bu bölgelerde malzeme , çekme gerilmelerine maruz<br />

kalmaktadır.Özellikle kenarların dik kesiştiği kölelerde , akış, doğal bir frenlemeye uğramak-<br />

tadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil : 6.2 Köşe flanşında malzeme akışı<br />

<strong>Ş</strong>ekil 6.2 ‘de sac yüzeyine çizilen gerinim çizgileri vasıtası ile köşe flanşında ki malzeme akışı<br />

görülmektedir.Çizgilerin köşede kesişerek yön değiştirmesi , akış hızındaki düşüşü ifade<br />

24


etmektedir.Doğrusal bölgeyle bu bölge arasındaki akış hızı farkı, malzeme yığılmasına neden<br />

olmaktadır.Yıkılan bu malzeme, sürtünme yüzeylerini arttırarak aşırı gerinimlere ,buna bağlı<br />

olarak yırtılmalara sebep olmaktadır,Bundan dolayı uygulamalarda köşelerden malzeme<br />

kesilmektedir ve bu şekilde yırtılma önlenmektedir.<br />

Dış bükey bölgelerden doğrusal bölgelere doğru frenleme etkisi azalmakta,<br />

malzemenin kalıba akışı artmaktadır,<br />

6.1.2 -İç Bükey Bölgeler<br />

Kenarların 90° den küçük acılarda kesiştiği bu bölgelerde malzeme,basma<br />

gerilmelerine maruz kalmaktadır.Bu gerilmelerin etkisiyle, akış, en fazla bu bölgelerde<br />

artmaktadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil:6.3. İç bükey bölgede akış<br />

<strong>Ş</strong>ekilde görüldüğü gibi, iç bükey kısımdaki hız ( V2 ) doğrusal kısımdaki hız (V1 ) `den<br />

daha büyük olmakta ve dolaysıyla akış artmaktadır.<br />

Uyarlamalarda, iç bükey kısımlarda ,akışın dengelenmesi amacıyla malzeme bırakılmakta ve<br />

muhtemel potlanmalar önlenmektedir Gerekirse,federler de" ilave edilmektedir.<br />

6.1. 3-Doğrusal Bölgeler<br />

Bu bölgelerde akış; köşelerden ve dış bükey bölgelerden daha. fazla iç bükey bölgelere<br />

nazaran deha azdır .Parça açınımının daha küçük tutulması amacıyla , uygulamalarda en fazla bu<br />

bölgelere federler yerleştirilmektedir. Derinliğinîn az olduğu doğrusal bölgelerde ,potlanmayı önlemek<br />

ve derin çekilen sac parçanın rijitligini arttırmak maksadıyla bazı durumlarda birden fazla feder<br />

kullanılmaktadır.<br />

25


<strong>Ş</strong>ekil 6.4.: Alt taban paneli<br />

Yukarıdaki <strong>Ş</strong>ekil 6.4 de karmaşık profilli bir parçada malzeme akışını dengelemek<br />

amacıyla söz konusu resimde çeşitli bölgelerde federlerin uygulanışı görülmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 6.5: Form 2000 A.<strong>Ş</strong>. tarafından tasarlanan kalıpta yapılan deneme üretimi<br />

yapılan parça<br />

Bu şekilde de, parça sığ olduğundan rijitliği saklamak ve açınımı<br />

küçültmek amacıyla çepeçevre feder konmuş ,akışın daha fazla olduğu iç bükey<br />

kısma ikinci bir feder ilave edilmiştir.<br />

26


7-FEDERLER ( FRENLEYİCİLER )<br />

Özellikle karmaşık profilli parçaların derin çekilmesinde, kalıp ve "bastırıcı<br />

arasındaki sacın, kalıp içine akışına direnç sağlamak amacıyla kullanılan elemanlardır.<br />

7.1-Kullanım Amaçları:<br />

a-Derin çekilen parçaların yüzeyinde meydana gelen ve bastırıcı kuvvetiyle<br />

giderilemeyen potlanmaları (Buruşmaları ,Ondülasyonlar ) önlemek,<br />

b-Sac malzemenin, plastik deformasyon sınırları içinde gerili vaziyette<br />

kalıba akışını ve onun biçimini tam olarak almasını sağlamak, ayrıca geri esneme<br />

oranını azaltmak,<br />

<strong>Ş</strong>öyle ki:<br />

c-İlkel sac boyutlarının (parça açınımı) daha küçük olmasını sağlamaktır,<br />

d-Federler,malzemenin çekilebilirliğini olumlu yönde etkilenmektedir.<br />

Federlerden geçerken ısınan malzeme, belirli bir tavlama etkisine uğrar. Bu<br />

durum,saçta haddeleme sırasında meydana gelen iç gerilmeleri bir ölçüde gidererek<br />

sacın,çatlama veya yırtılma meydana gelmeden çekilmesine yardımcı olur.<br />

7.2-Çeşitleri :<br />

Pederler esas itibarıyla,biri çıkıntılı diğeri oyuk olmak üzere iki kısımdan ibarettir.<br />

Sac bu kısımlar arasında sıkıştırılarak akışa direnç saklanır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil :7.1. Feder ve malzemenin kalıba akışı<br />

27


Federler genel olarak iki farklı biçimde düzenlenirler. Üçüncü bir biçim ise<br />

bunların birleşiminden ibarettir.<br />

7.2.1. Klasik Tip Federler:<br />

<strong>Ş</strong>ekil:7.2. Klasik t i p feder<br />

Bu tip federler şekil 7.2’de görüldüğü gibi kesme hattından (trım line) geride<br />

düzenlenirler.Kesme hattı ile feder kavisi arasındaki mesafe 1/4" 6~7 mm olarak<br />

belirtilmiştir.<br />

Klasik tip federler genellikle bölgesel potlanmanın meydana geldiği kısımlara<br />

uygulanırlar.Bası durumlarda , çepeçevre veya köşe kavisleri dışında kalan yerlerde doğrusal<br />

veya eğrisel olarak ta kullanılmaktadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.3 Bölgesel olarak metal akışını sınırlayan klasik tip federler ve bunlara ait boyutlar<br />

28


<strong>Ş</strong>ekilde7.3 A´daki boyutlarda düzenlenen feder, B boyutların da düzenlenmiş federe<br />

nazaran malzeme akışına daha fazla direnç göstermektedir.Ayrıca,kirlenmeleri önlemek<br />

amacıyla , oyuk kısmın üste çıkıntılı kısmın alta gelecek şekilde düzenlenmesi,tavsiye<br />

edilmiştir.(WİLSON)<br />

7.2.2. Kilit Tipi Federler<br />

<strong>Ş</strong>ekil :7.4. Kilit tipi feder (Wilson )<br />

Bu tip federler,kalıp girişini çepeçevre saracak şekilde düzenlenirler. Kesme hattı,klasik<br />

tip federlerin aksine,flanş bölgesinde olmayıp iç kısımda yer almaktadır.<br />

Kilit tipi federler malzeme akışına daha fazla direnç sağlamaktadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil7.5:Kilit tipi f ederin boyutları (Wilson )<br />

29


7.2.3. Birleşik TipFederler<br />

Bu tip federler klasik tip ve kilit tipi federlerin bir arada düzenlenmesiyle oluşturulur.Bu<br />

şekilde her iki federin etkisiyle akışa maksimum direnç sağlanmaktadır.<br />

Uygulamada çevresel olarak kilit tip federler ve potlanmanın olduğu bölgelere bir veya<br />

birden fazla klasik tip federler yerleştirilmektedir. ( <strong>Ş</strong>ekil 7.6 )<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.6. Birleşik tip feder<br />

<strong>Ş</strong>ekil7.7. Klasik ve kilit tip federlerin uygulandiğı parçalar ( Form A.<strong>Ş</strong>.)<br />

30


7.3 – Federlerin Boyutları<br />

Federlerin boyutları değişik kaynaklarda farklı şekillerde belirtilmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.8. Feder boyutları ( Wilson )<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.9. : Feder boyutları ( <strong>Ş</strong>imşek)<br />

Ayrıca,diğer bir boyutlandırma tarzı da üstteki şekilde gösterilmiştir.Bunlara ait<br />

değerler şu şekilde belirtilmiştir.<br />

E: 10-16 mm<br />

r: sac kalınlığı kadar<br />

h: sac kalınlığının 5-6 katı<br />

31


Diğer bir boyut l andırma tarzı aşağıdaki şeklide gösterilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil:7.10-Feder boyutları (BALAK)<br />

Kilit tipi federler genellikle yekpare olarak imal edilirken klasik tip federler,soğuk<br />

hadde çeliğinden çubukların işlenip yüzeye monte edilmesiyle imal edilmektedir. Literatürde, feder<br />

malzemesi olarak takım çeliklerinin zikredildiği halde işlenebilirlik ve maliyet açısından soğuk<br />

hadde çeliklerinin(St37) klasik tip feder malzemesi olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.<br />

7.4 - Federlerin Montajı:<br />

Federlerin montajı geçmişte ki dizayn uygulamalarında şu şekilde yapılmaktadır.<br />

a-Deneme aşamasında veya benzer kalıplardan, feder konması gereken yer, federin boyu<br />

ve formu tespit edilir.<br />

b-Federin şekil ve boyu parça üzerine markalanır,<br />

32


tespit edilir.<br />

c-Parçaya çizilen şekil oyulur,<br />

d-Parça pot çemberine geçirilerek federin yeri markalanır,<br />

e-Markalanan yere yuva açılır. Federin çıkıntılı kısmı bu yuvaya oturtularak perçinlerle<br />

f-Federe istenilen form verilir.<br />

g-Parça kalıba konarak feder yuvası tespit edilir ve açılır<br />

h-Pres altında alıştırma yapılır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.11 Federlerin kalıba montajı (Wilson)<br />

Federin çıkıntılı kısmı, yüzeyde açılan yuvaya yerleştirildikten sonra ,uç kısımlardan<br />

vidalarla ve orta, kısımlardan perçinlerle kalıba bağlanmaktadır.<br />

edilmektedir.<br />

Uygulamada federler, kaynak dikişiyle dolgu yapılarak ta yüzeye monte<br />

Ayrıca, kalıp elemanlarına bağlanması konstrüktif nedenlerle mümkün olmayan küçük<br />

federler veya. kaynakla birleştirilemeyen federler, yüzeylere aşağıda şekilde görüldüğü gibi<br />

bağlanmaktadır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil : 7.12 . Yüzeylere dolaylı olarak monte edilmiş feder ( WİLSON)<br />

33


<strong>Ş</strong>ekl7.13’de görüldüğü gibi federin çıkıntı ve oyuk kısmı başka parçalara<br />

işlenmiş,daha sonra bu parçalar yüzeylere vidalarla gizli olarak bağlanmıştır,<br />

1- Kilit tip feder<br />

2- Klasik tip feder<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.13. Federlerin kalıptaki durumu (Wilson)<br />

4- Bastırıcı ve kalıbın hizalanmasını sağla yan kılavuz yüzeyler<br />

7. 5- Birden Fazla Federin Kullanılması<br />

Kalıbın denenmesi sırasında ortaya çıkacak duruma göre; diğer bir ifadeyle potlanma<br />

meydana gelmesi halinde, bu bölgelere feder yerleştirilmektedir.<br />

Bu federin kalıp giriminden uzaklığı 10-15 mm olarak belirtilmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil: 7. 14 Federin kalıp girişine uzaklığı<br />

34


Feder kalıp girişine çok yakın olursa tutma yüzeyi ve kesme hattı için gerekli mesafe azalır.<br />

<strong>Ş</strong>ayet federin gerisinde yeteri kadar malzeme yoksa, federi terk eden sac, kesme hattı için<br />

gerekli payı aşarak parça boyutlarının azalmasına neden olmaktadır.<br />

Federin kalıp girişinden çok uzağa konması sac israfına neden olmaktadır. Bu mesafe,<br />

muhtemel bir çevre kesimi hattının pozisyonu da göz önüne alınarak belirlenmekte ve<br />

genellikle 10-15 mm olarak tavsiye edilmektedir.<br />

Tek federin potlanmayı önleyememesi halinde ,bu federe paralel ikinci hatta üçüncü bir<br />

feder uygulanmaktadır. Yerleştirilmesi gereken ikinci feder, kıvrılacak veya atılacak olan sac<br />

parçasına paralel olarak potlanma bölgesine yakın bir yere tatbik edilmektedir.<br />

Aşağıdaki şekilde birden fazla feder kullanılması halinde bunların birbirlerine göre<br />

konumları gösterilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.15.: Birden fazla federin yerleştirilmesi<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.16.: Feder kavisleri<br />

35


Feder kavislerini pratikte, R= r+I-2 mm olarak alınması tavsiye edilmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil.7.17.: Çekme sonunda sac dış kenarının feder kavisine olan mesafesi<br />

Derin çekme sonunda, parçanın flanş bölgesindeki dış kenarının feder kavisinden bir<br />

kaç mm geride durması (yaklaşık 5 ila 8 mm) genel bir kural olarak belirtilmektedir.<br />

7.6- Federlerin Kalıp ve Bastırıcıdaki Yerleri<br />

Literatürde ,federlerin kalıp ve bastırıcı üzerindeki yerleri kesin olarak belirtilmeyip,her<br />

parça için; parçanın şekline derinliğine ve malzeme cinsine göre değişim göstereceği ifade<br />

edilmektedir.Bununla birlikte,yapılan incelemelerden bazı sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır.<br />

Bunlar:<br />

1. Köşelerde malzeme akışını doğal olarak frenlendiğinden, bu bölgelere<br />

feder yerleştirilmemektedir.<br />

2. Doğrusal bölgelerde akış, köşe ve dış bükey bölgelere nazaran daha fazla<br />

olduğundan ,kenarlara paralel olarak bir veya birden fazla feder<br />

yerleştirilmektedir.<br />

3. Federlerin başlangıç ve bitim noktaları, aşağıdaki şekilde görüldüğü<br />

gibi,kavislerden 10° önce bitmektedir<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.18. Federlerin başlangıç ve bitiş noktalarının kavislere göre konumu (Oehler)<br />

36


4. İç bükey bölgelerde , malzeme akışı en fazla olduğundan bu bölgelere kavise<br />

bağlı olarak bir veya birden fazla feder değişik pozisyonda yerleştirilmek-<br />

tedir,<br />

5. Bazı durumlarda(genellikle derinliğin fazla olmadığı sığ parçalarda) kalıp<br />

girişine çepeçevre bir feder yerleştirilmektedir. Bu şekilde , malzemenin plastik<br />

deformasyon sınırları içinde daha fazla gerilmesi sağlanmakta ve geri esneme<br />

oranı azalmaktadır.Buna rağmen potlanma mevcutsa,potlanma bölgesine bir<br />

veya birden fazla feder yerleştirilir.<br />

6. Federler, her bölgede geometrik farktan dolayı değişik olan malzeme<br />

akışını, dengeleyecek tarzda yerleştirilmektedir. Parçanın biçimine göre<br />

genellikle simetrik olarak düzenlenmektedirler.(özellikle doğrusal<br />

kenarlarda)<br />

7. Genellikle derinliğin fazla olduğa bölgelerde,malzemenin aşırı gerilerek<br />

yırtılmasını önlemek amacıyla ,bu bölgelerde feder kullanımından<br />

kaçınılmaktadır. Malzeme akışını arıttırmak için. yağlayıcılar ve film tatbik<br />

edilmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 7.19.: Federlerin çeşitli parçalardaki pozisyonları ( Oehler)<br />

37


8 - DERİN ÇEKME İ<strong>Ş</strong>LEMİNDE YAĞLAMA.<br />

Derin çekme işleminde yağlama malzemenin kalıp ve bastırıcı arasında kalan<br />

yüzeylerindeki sürtünmeyi azaltmak, malzemenin çekmeye karşı göstereceği direnci<br />

düşürmek, dolayısıyla akışı arttırarak yırtılmaları önlemek amacıyla uygulanmaktadır.<br />

Bu uygulama ayrıca,kalıp ve bastırıcı yüzeylerinin zamanından önce bozulmalarını<br />

önlemektedir.<br />

Genel olarak derin çekme yağları şöyle belirtilmektedir.<br />

-Gresler<br />

-Madeni yağlar<br />

-Grafitli yağlar<br />

-Mumlu yağlar<br />

-Bitkisel yağlar<br />

-Hayvansal yağlar<br />

-Plastik filmle yağlama (Teflon filmle ve Poli etilen filmle)<br />

Yağlama sistemi ve yağ seçiminde teknik özellikler ve ekonomiklik göz önüne alınmaktadır.<br />

Ayrıca , yağlayıcı maddelerde aranan özellikler şu şekilde belirtilmektedir:<br />

a-Yağlama maddesi sac üzerinde , yüksek basınçlarda yırtılmayacak<br />

homojen bir yağ filmi meydana getirmelidir.<br />

dağılmalıdır.<br />

b-Yağlama maddesi malzeme yüzeyine iyice yapışmalı ve yüzeyde homojen olarak<br />

c-Parça üzerindeki yağ tabakası işlemden sonra kolayca temizlenmelidir.<br />

d-Yağlama maddesi,takım ve malzeme yüzeylerinde kimyasal reaksiyonlar<br />

meydana getirmemelidir.<br />

e-Yağlama maddesinin bileşimi kararlı olmalı ve sağlığa zararlı etkileri bulunmamalıdır.<br />

f-Kullanılan işlem sıcaklığında , yağlama özelliğini kaybetmemeli ,zararlı etkileri<br />

bulunan duman ve gaz çıkarmamalıdır.<br />

Uygulamada,petrol esaslı yağlar yaygın olarak kullanılmaktadır.Yağlar, sac yüzeyine<br />

boya fırçası veya bir sünger fırça ile tatbik edilmektedir. El veya mekanik kumandalı hava<br />

jetleriyle çalışan ve prese takılan basit bir yağ püskürtücünün seri imalât için iyi bir çözüm<br />

olduğu belirtilmektedir. Otomotiv sanayinde, petrol esaslı derin çekme yağları ( Shell- Tellus 37<br />

ve Fuchs-Ratak MF 8) ile poli etilen filmin , yağlama elemanları olarak kullanılmaktadır.<br />

38


9. PRES TEKNİĞİNE GİRİ<strong>Ş</strong><br />

Pres tekniği, metal veya metal olmayan plaka veya şerit (band) ; şeklindeki<br />

sacların çapak almaksızın imalat yapma metotlarını kapsar. Kalıpta presleme makineleri<br />

ve pres malzemeleri genellikle pres tekniği kapsamında incelenir. (Karagöz, 2003)<br />

Türkiye'de kalıp diye adlandırılmakta olan presleme aletleri çalışma<br />

sistemlerine göre aşağıdaki sınıflara ayrılır (<strong>Ş</strong>ekil 9.1).<br />

<strong>Ş</strong>ekil 9.1 Presleme Aletleri<br />

A. Kesme : Parçanın kesilmesidir. Örnek: İki sac bandından<br />

pulların kesilmesi gibi.<br />

B. Presleme (Formlama): İş parçasının üst ve alt kalıp arasında bastırılarak<br />

bükülmesi. Örnek: Bir saç şerit parçasının V şeklinde bastırılması gibi.<br />

C. Çekme kalıpları : Düz bir sacdan çukur şekilli parçaların yapılmasıÖrnek:<br />

Dikiş yüksüklerinin yapılması gibi.<br />

D. Sıvama kalıpları (aletleri) Düz bir sac levhanın dönen bir kalıp üzerine<br />

bastırılarak çukur parçaların yapılması. Örnek: Vazoların yapılması gibi.<br />

E. <strong>Soğuk</strong> tüpleme : Platin (taslak) malzemenin darbe ve basınç etkisi ile<br />

sıkıştılarak tüp şekli verilmesidir. Örnek: Tüplerin yapılması gibi.<br />

Yukarıdaki çeşitlerin yanı sıra kombine kalıplar da mevcuttur. Bunlar kesen ve<br />

aynı zamanında şekil veren kalıplardır. Böylece iki veya daha çok aparatın yerini bir kalıp<br />

tutmaktadır. Örnek; Kesme-çekme, kesme-presleme, kesme-çekme-kesme ve benzeri gibi.<br />

39


10. PLASTİSİTE KAVRAMINA GİRİ<strong>Ş</strong><br />

10.1 Sınır Değer Problemi<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.1 : Denge<br />

<strong>Ş</strong>ekil10.1'de verilen denge eşitliğinden (∑F = 0) bir Ω kati eleman için Xl ekseni<br />

doğrultusunda dx1 dx2 kuvvet dengesi (10.1)'deki gibi yazılabilir: (Reddy,1993)<br />

40<br />

(10.1)<br />

Denklem (10.1) üç boyut hali için genelleştirildi; diferansiyel denklemi, Ω katı<br />

eleman için L(u) = 0 statik problemi şeklini alır (<strong>Ş</strong>ekil 10.2):<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.2- Problemin ifadesi


41<br />

10.2<br />

10.3<br />

10.4<br />

10.5<br />

Problemin amacı yer değiştirme bölgesi u'yu bulmaktır; böylelikle denge<br />

denklemleri ve T1 , T2 değerlerine karşılık gelen sınır şartları tanımlanabilecektir.<br />

Yer değiştirmeler (u); gerilme (σ) ile (10.6)'da ifade edilen kuruluş denklemi ve<br />

kinematik denklem (10.7) sayesinde ilişkilenmiştir.<br />

10.6<br />

10.7<br />

Isotropik elastisite için gerilme şekil değiştirme ilişkisi (10.8)'de ifade edilmiştir.<br />

10.2 Von Mises Plastisitesinin (Constitutive) Yapısal Modellenmesi ;<br />

10.2.1 Plastisite<br />

10.8<br />

10.9<br />

Kuruluş kanunu gerilme σ ve birim şekil değiştirme ε ile ilgilidir, Malzemedeki<br />

elastik davranış ile plastik davranışın farkı; elastik davranışta şekil değiştirme eski haline<br />

dönebilirken, plastik davranışta deformasyon kalıcı olmaktadır (Hughes, 1987).<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.3'te de görüldüğü gibi tipik elasto-plastik birim sekili değiştirme,<br />

gerilme kalkınca beraberinde kalıcı şekil değiştirme bırakmaktadır.


<strong>Ş</strong>ekil 10.3 Gerilme şekil değiştirme eğrisi tek boyutlu elastik-plastisite<br />

Plastik deformasyon şu özelliklere sahiptir:<br />

<strong>Ş</strong>ekil değişim hızına bağlı plastisite, birim şekil değiştirme değerinde ilave bir<br />

bölünme oluştuğunu kabul eder :<br />

veya diferansiyel ifadesi:<br />

42<br />

10.10<br />

10.11<br />

Plastik deformasyon yola bağımlıdır. Plastik deformasyon esnasında gerilme ve<br />

birim şekil değiştirme arasında lineer bir ilişki yoktur. Bu yüzden plastik deformasyonun<br />

kurulum ifadeleri diferansiyel denklemlerle veya artırım ifadeleri ile oluşturulmalıdır (orandan<br />

bağımsız Plastisite dahil).<br />

En temel plastisite kurulum denklemi şu şekilde yazılabilir:<br />

veya difaransiyel ifadesi (Hill,1950) ;<br />

ֹσij = Dijkl ( ֹεkl - ֹεkl p ) 10-12<br />

dσij = Dijkl (dεkl - dεkl p ) 10.13<br />

Elasto-plastisitenin temel parametreleri şu şekilde sıralanabilir:<br />

• Brim şekil değiştirme tensörüne ilave parçalanma (çözülme) içeren bir bileşen<br />

• Gerilme uzayında plastisite durumu(veya akma fonksiyonu) ,<br />

• Akış kuralı,


• Pekleşme kanunu (mükemmel elasto-plastisite dışında),<br />

• Tutarlılık durumu (Gerilme akma yüzeyinin üstünde veya içinde kalmalı )ve<br />

yükleme / yükü kaldırma kriteri.<br />

Bu özellikler incelendiğinde;<br />

• Birim şekil değiştirme tensörüne ilave çözülme bileşeni<br />

( Bu daha önce (Denklem (10.10)) açıklanmıştı.)<br />

• Plastisite durumu, akma fonksiyonu veya akma yüzeyi<br />

Bu durum malzemenin iç akma noktasını tanımlar, bu nokta plastisite<br />

sürecinin başlangıcıdır. Bu gerilmenin altındaki değerlerde deformasyon lineer elastik<br />

olarak değişmektedir. Akma sınırına yaklaşan gerilmeler bu limiti geçemez ve yeni<br />

gerilme durumu akma sınırında veya bu sınırın altında yer alır. Bu bölge kurulum<br />

durumunda oluşturmaktadır. Mükemmel elasto plastik durum için şu ifadeden söz<br />

edilebilir:<br />

• Akış kuralı<br />

Akış kuralı plastik birim şekil değiştirmenin « yönünü » belirler:<br />

43<br />

10.14<br />

10.15<br />

10.16<br />

dγ plastik çarpan diye adlandırılır ve kurulum durumu ile belirlenir, (detaylar için (10.13)<br />

denklemine bakınız) (Hughes, 1997):<br />

10.17


(σ) , akış vektörü ile akış kuralı şu şekilde ifade edilebilir (<strong>Ş</strong>ekil 10.4):<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.4 - Deviatronik düzlemde akma yüzeyleri, r(σ) 'in gösterimi<br />

44<br />

10.18<br />

Plastik akış kuralının sonucu olarak dε p ve dσ değerleri genelde elastik duruma<br />

zıttırlar ve lineer değildirler.<br />

• Tutarlılık durumu ve yükleme / yük kaldırma kriteri<br />

Gerilme noktası akma yüzeyinin üstünde veya altında kalmalıdır.<br />

(Gerilme değeri akma noktasının üstünde veya altında kalmalıdır.) Başka bir deyişle,<br />

plastik durumda yükleme başka bir plastik durumu sonuçta oluşturacaktır. Hatta,<br />

tutarlılık denklemleri plastik yükleme, elastik yükleme ve yükün kalkması<br />

durumlarında farklı olmalıdır. Kuhn-Tucker durumu bu gerçeği ifade eder :<br />

10.2.2 Von Misès Kriteri<br />

10.19<br />

Bu kriter plastik akmanın meydana gelebilme kabulünü; deviatronik gerilme<br />

tensörü s'in ikinci sabiti J2'nin kritik değer k² 'ye ulaşması olarak belirlemiştir. Burada k<br />

bir malzeme özelliğidir. Bu kriter genelde metallere uygulanır ve şu şekilde ifade edilebilir:<br />

(Hill, 1950)


Burada J2 şöyle hesaplanabilir:<br />

Bu kriter R yarıçaplı bir silindir şeklinde de ifade edilebilir:<br />

45<br />

10.20<br />

10.21<br />

R = √2k 10.22<br />

Bu kriter üç boyutlu gerilme uzayında ve deviatronik düzlemde <strong>Ş</strong>ekil10.5'deki<br />

gibi ifade edilebilir:<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.5 - Gerilme uzayında ve deviatronik düzlemde Von Mises akma yüzeyi<br />

Çağrışımlı akış kuralı kabulü ile (Von Mises plastisitesi için en geçerli<br />

kabuldür.) akış vektörü r(σ) şu şekilde ifade edilebilir:<br />

10.2.3 Pekleşme (Hardening)<br />

10.23<br />

Elastik mükemmel plastik malzeme çerçevesi içinde, tüm plastik işlem<br />

esnasında akma değeri (akma yüzeyi) sabit kalır (<strong>Ş</strong>ekil 10.6). Pekleşme (sertleşme)<br />

akma yüzeyi için gerilme uzayında bir gelişme kanunu tanımlar (Hill, 1950):<br />

10.24


olabilir.<br />

Burada q pekleşme parametrelerinin bir grubudur, skaler veya vektörel<br />

Aşağıdakiler arasında bir ayırma yapılabilir:<br />

Isotropik pekleşme: Akma yüzeyinin boyutu büyür, genişler ama deviatronik<br />

düzlemdeki merkezi aynı kalır.<br />

Kinematik pekleşme: Akma yüzeyinin çapı sabit kalır, fakat merkezi deviatronik<br />

düzlemde yer değiştirir.<br />

Karışık isotropik / kinematik pekleşme: Önceki iki modelin birleşimidir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.6 - Akma yüzeyinin deviatronik düzlemde türetilmesi<br />

İki yeni değişkenin tanımlanması, geri-gerilme α (kinematik pekleşme için) ve<br />

akma yarıçapı R (isotropik pekleşme için), denklem (10.24)'ü yazıldığında:<br />

46<br />

10.25<br />

Eğer kinematik ve isotropik pekleşmenin lineer kombinasyonunu göz önüne alırsak,<br />

gelişme kanunu (yada pekleşme kanunu) pekleşme parametreleri grubu için q = (α,R)<br />

şeklinde bu yolla türetilebilir. İlk olarak bu parametreleri deneysel tek eksenli birim<br />

şekil değiştirme, gerilme eğrisi ile ilişkilendirmek gereklidir. Bunun için, iki değişken<br />

kullanılır, eşdeğer (veya etkin) gerilme σeq ve eşdeğer (veya etkin) plastik birim şekil<br />

değiştirme ε p eq (Chen,1982):


47<br />

10.26<br />

10.27<br />

10.28<br />

10.29<br />

(10.28) ve (10.29) denklemleri gösteriyor ki, eşdeğer gerilme ve eşdeğer birim<br />

şekil değiştirmenin tanımlan tek eksen testi ile uyumludur.<br />

Lineer pekleşme durumunda, bu iki değişken arasındaki ilişki plastik modül H<br />

yardımı ile diferansiyel artım formu olarak ifade edilebilir.(<strong>Ş</strong>ekil 10.7)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 10.7 – Pekleşme modülü<br />

10.30


• İsotropik pekleşme<br />

Plastik birim şekil değiştirme artımı için norm (örnek) plastik çarpan dγ tanımı<br />

ile verilebilir böylece tek eksen durumunda, aşağıdaki ifadesi elde edilir: (Chen, 1982)<br />

48<br />

10.31<br />

Von Mises kriteri için, denklem (10.20) (√J2=k) denklem (10.31) de yerine<br />

koyulursa şu ifadeye ulaşılır:<br />

ve denklem (10.22) ile, akma yarıçapının değişiminin son ifadesine ulaşılır:<br />

• Kinamatik pekleşme<br />

Eğer akma yüzeyinin yarı çapı sabitse,bu durumda şu ifade yazılabilir.<br />

Bu denklemde :<br />

Denklemler (10.31),(10.34),(10.35) akma :<br />

Ve sonuçta,geri-gerilmenindeğişimi şu şekilde yazılabilir.<br />

10.32<br />

10.33<br />

10.34<br />

10.35<br />

10.36<br />

10.37


11. SONLU ELEMANLAR YÖNTEMİ<br />

Sonlu elemanlar yöntemiyle analiz, bir dizaynı (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>) belirli yük ve sınır<br />

koşullarında simule edip, bu yüklere tepkisini bulmanın bir yöntemidir. Dizaynın model-<br />

lenmesi elemanlar denen parçalara ayrılarak yapılır (<strong>Ş</strong>ekil 11.2). Her elemanın<br />

yüklemeye vereceği tepkiyi ifade eden bir denklemi vardır. Bu elemanların tepkilerinin<br />

toplamı, dizaynın yüklemeye vereceği tepkiyi oluşturur. Elemanlar sonlu sayıda<br />

bilinmeyen içerir; sonlu elemanlar tabiri buradan gelir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong> Fiziksel model <strong>Ş</strong>ekil 11.2 Sonlu elamanlar modeli<br />

Sonlu sayıda bilinmeyeni olan sonlu elemanlar modeli sonsuz miktarda<br />

bilinmeyen içeren fiziki modele yalnızca benzeşim yapar, asla gerçeğin yerini tutmaz<br />

(<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>-11.2).<br />

Bu durumda "benzerlik ne kadar iyi?" sorusu gündeme gelir. Ancak bu sorunun<br />

kolay bir yanıtı yoktur. Bu hangi sistemin simule edildiğine ve simülasyon için nelerin<br />

kullandığına bağlıdır.<br />

Sonlu elemanlar metodu, yüzeylerin geometri bilgisini matematiğe dönüştür-<br />

mede oldukça başarılıdır (<strong>Ş</strong>ekil 11.3). Sonlu elemanlar ağı detaylandıkça matematik<br />

model, fiziksel modele daha da yaklaşacaktır.<br />

49


<strong>Ş</strong>ekil 11.3 - Sonlu elemanlar yöntemi ile analiz edilmiş araç gövdeleri<br />

Çalışma içeriğinde plastik <strong>şekillendirme</strong>yi incelemek için sonlu elemanlar<br />

yöntemi seçilmiştir. Sonlu elemanlar dışında bu konuda çözümler sunan başka<br />

yöntemlerde vardır. Fakat bu yöntemler malzeme hareketim her doğrultuda kontrol<br />

etmez, kesitlerde inceler. Ayrıca malzeme bilgisi içermeden yalnız geometrik<br />

özdeşlikler yardımı ile sonuca ulaştıkları için, gerilmeler ve enerji değişimleri<br />

konusunda yetersiz kalmaktadırlar. Metal <strong>şekillendirme</strong>de sonlu elemanların<br />

seçilmesinin başka sebepleri de; çok farklı malzeme ve çok çeşitli temas tanımlama<br />

banlarıdır. Böylelikle <strong>şekillendirme</strong> işleminin doğasını oldukça fazla değişken ile simüle<br />

etme imkanı sağlanır.Örnek olarak; bir tavan sacı veya plastik esaslı kompozit bir<br />

tampon malzeme imalindeki defemasyon analizi farklı malzeme tiplerine örnektir<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.4’ten <strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>0 A kadar olan şekillerde bir kamyonetin dizayn ve<br />

imalat aşamaları gösterilmektedir.<br />

50


<strong>Ş</strong>ekil 11.4 Endüstriyel <strong>Ş</strong>ekil 11.5 Kabinin optik 3D tarama işlemi<br />

tasarımın ilk aşamalarında Cadem A.<strong>Ş</strong>.<br />

biri, Avitaş A.<strong>Ş</strong>.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.6 Yeni tampona ait ahşap <strong>Ş</strong>ekil 11.7 Yeni Tavan sacı derin prototip<br />

kalıbı,Avitaş A.<strong>Ş</strong>. çekme simülasyon sonucu,<br />

51<br />

LS-DYNA, Fom 2000 A.<strong>Ş</strong>.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.8 Tavan sacı kalıbı CNC <strong>Ş</strong>ekil 11.9 80 civarında alternatif tasa tezgahta<br />

işeniyor, Form 2000 A.<strong>Ş</strong>. tasarımdan bir örnek, Avitaş A.<strong>Ş</strong>.


<strong>Ş</strong>ekil1<strong>1.1</strong>0 ADesign 2004 Fuarı'nda Avitaş standında sergilenen ASKAM Fargo Hi-Ex<br />

modeli araç<br />

1<strong>1.1</strong> Sonlu Elamanlar Yöntemine Giriş ve Temel Kavramlar<br />

Doğada karşılaşılan her olay, kanunları yardımıyla ve matematik diliyle<br />

anlaşılmaya çalışılır. Bu olayların biyolojik, jeolojik veya mekanik olması durumu<br />

değiştirmez. Her olay kendine ait büyüklükler yardımıyla cebirsel, diferansiyel veya<br />

integral denklemler yardımıyla büyük oranda ifade edilebilir. Pratikte karşılaşılan<br />

problemler ne kadar karmaşık olursa olsun tarihin her devrinde o devrin ihtiyaçlarına<br />

cevap verecek derecede modellenmeye çalışılmış ve her devirde alınan örnekler<br />

yardımıyla insanın kullanımına arz edilmiştir.<br />

Günümüzde karmaşık problem denince gen yapısı anlaşılmaktadır. Halbuki<br />

mekanik, termal ve/veya ; aerodinamik yüklere maruz, değişik şekilli delikler bulunan bir<br />

kanaldaki basınç dağılımını belirlemek, deniz suyundaki kirlilik oranını belirlenip veya<br />

atmosferdeki basınç dağılımını belirlemek, deniz suyundaki kirlilik oranını belirlemek<br />

veya atmosferdeki çeşitli hareketleri, bir hortum veya kasırganın oluşum mekanizmasını<br />

anlamak ve önceden belirlemek üzere havanın modelini oluşturmak gibi daha bir çok<br />

karmaşık problem bulunmaktadır. Problemin en azından bir kısmının anlaşılmış olması<br />

bile pratik bir çok yararlar sağlamaktadır. (Sarıkanat, 2001)<br />

52


İnsanlar çevresinde meydana gelen olayları yada karşılaştıkları problemleri çoğu<br />

zaman kolayca kavrayıp doğrudan çözemezler. Bu yüzden karmaşık bir problem, bilinen<br />

veya kavranması daha kolay alt problemlere ayrılarak daha anlaşılır bir hale getirilir.<br />

Oluşturulan alt problemler çözülüp birleştirilerek esas problemin çözümü yapılabilir.<br />

Örneğin; gerilme analizi üzerinde çalışan mühendisler, gerilme problemini basit kiriş,<br />

plaka, silindir, küre gibi geometrisi bilinen şekillerle sınırlarlar.. Bu elde edilen sonuçlar<br />

çoğu kez problemin yaklaşık çözümüdür ve bazen doğrudan bazen de bir katsayı ile<br />

düzeltilerek kullanılır. Mühendislik uygulamalarında problemlerin karmaşıklığı<br />

sebebiyle genellikle problemlerin tam çözümü yerine, kabul edilebilir seviyede bir<br />

yaklaşık çözüm tercih edilir.<br />

Öyle problemler vardır ki, tam çözüm imkansız kabul edilerek yaklaşık çözüm<br />

tek yol olarak benimsenir. Sonlu elemanlar metodu; karmaşık olan problemlerin daha<br />

basit alt problemlere ayrılarak her birinin kendi içinde çözülmesiyle tam çözümün sunduğu<br />

bir çözüm şeklidir.<br />

Bu metot bilgisayarlar çağının bir önüdür. Bilgisayar teknolojisinin<br />

gelişmesiyle birlikte data iletim hızlarının sürekli olarak artmasına bağlı olarak bu<br />

metotla çözüm yapan paket programların sayısı gittikçe artmaktadır. Günümüzde çeşitli<br />

analizler için bu paket programların kullanımı yaygınlaşmaktadır. Sonlu elemanlar<br />

metodunun üç temel özelliği vardır.<br />

• Geometrik olarak karmaşık olan çözüm bölgesi sonlu elemanlar olarak<br />

adlandırılan geometrik olarak basit alt bölgelere ayırılır.<br />

• Her elemandaki, sürekli fonksiyonların, cebirsel polinomların lineer<br />

kombinasyonu olarak tanımlanabileceği kabul edilir.<br />

• <strong>Ara</strong>nan değerlerin her eleman içinde sürekli olan tanım denklemlerinin belirli<br />

noktalardaki (düğüm noktaları) değerlerinin elde edilmesinin problemin<br />

çözümünde yeterli olmasıdır.<br />

Kullanılan yaklaşım fonksiyonları interpolasyon teorisinin genel kavramları<br />

kullanılarak polinomlardan seçilir. Seçilen polinomların derecesi ise çözülecek problemin<br />

53


tanım denkleminin derecesine ve çözüm yapılacak elemandaki düğüm sayısına bağlıdır.<br />

Sürekli bir ortamda alan değişkenleri (gerilme, yer değiştirme, basınç, sıcaklık<br />

vs.) sonsuz sayıda farklı değere sahiptir. Eğer sürekli bir ortamın belirli bir bölgesinin de aynı<br />

şekilde sürekli ortam özelliği gösterdiği biliniyorsa, bu alt bölgede alan değişkenlerinin<br />

değişimi sonlu sayıda bilinmeyeni olan bir fonksiyon ile tanımlanabilir. Bilinmeyen<br />

sayısının az yada çok olmasına göre seçilen fonksiyon lineer yada yüksek dereceden olabilir.<br />

Sürekli ortamın alt bölgeleri de aynı karakteristik özellikleri gösteren bölgeler<br />

olduğundan, bu bölgelere ait alan denklem takımları birleştirildiğinde bütün sistemi ifade<br />

eden denklem takımı elde edilir. Denklem takımının çözümü ile sürekli ortamdaki alan<br />

değişkenleri sayısal olarak elde edilir.<br />

Sonlu elemanlar metodunun kullanılması ve bilgisayarların sanayiye<br />

girmesiyle, bugüne kadar ancak pahalı deneysel yöntemlerle incelenebilen bir çok makine<br />

elemanının (motor blokları, pistonlar vs.) süper bilgisayarlarla ( şekil 1<strong>1.1</strong>1 ) kolayca<br />

incelenebilmesi, hatta çizim esnasında mukavemet analizlerinin kısa bir sürede yapılarak<br />

optimum dizaynın gerçekleştirilmesi mümkün olabilmiştir. (Sarıkanat, 2001)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11 .11 Süper Computer<br />

Sonlu elemanlar metodunu diğer nümerik metotlardan üstün kılan başlıca<br />

unsurlar şöyle sıralanabilir.<br />

• Kullanılan sonlu elemanların boyutlarının ve şekillerinin değişkenliği<br />

nedeniyle ele alınan bir cismin geometrisi tam olarak temsil edilebilir.<br />

54


• Bir veya birden çok delik veya köşeleri olan bölgeler kolaylıkla<br />

incelenebilir.<br />

• Değişik malzeme ve geometrik özellikleri bulunan cisimler incelenebilir.<br />

• Sebep sonuç ilişkisine ait problemler, genel direngenlik matrisi ile birine<br />

bağlanan genelleştirilmiş kuvvetler ve yer değiştirmeler cinsinden formüle edilebilir.<br />

Sonlu elemanlar metodunun bu özelliği problemlerin anlaşılmasını ve çözülmesini hem<br />

mümkün kılar hem de basitleştirir.<br />

• Sınır şartlan kolayca uygulanabilir.<br />

Sonlu elemanlar metodunun temel prensibi, öncelikle bir elemana ait sistem<br />

özelliklerini içeren denklemlerin çıkartılıp tüm sistemi temsil edecek şekilde eleman<br />

denklemlerini birleştirerek sisteme ait lineer denklem takımının elde edilmesidir. Bir<br />

elemana ait denklemlerin elde edilmesinde değişik metotlar kullanılabilir. Bunlar içinde<br />

en çok kullanılan dört temel yöntem şunlardır: (Sarıkanat, 2001)<br />

uygundur.<br />

Direkt yaklaşım: Bu yaklaşım daha çok tek boyutlu ve basit problemler için<br />

Vasyasyonel yaklaşım: Bir fonksiyonelin ekstremize yani maksimum ve<br />

minimum edilmesi demektir. Katı cisim mekaniğinde en çok kullanılan fonksiyoneller<br />

potansiyel enerji prensibi, komplementer (tümleyen) potansiyel enerji prensibi ve<br />

Reissner prensibi olarak sayılabilir. Fonksiyonelin birinci türevinin sıfır olduğu noktada<br />

fonksiyonu ekstremize eden değerler bulunur. İkinci türevinin sıfırdan büyük veya küçük<br />

olmasına göre bu değerin maksimum veya minimum olduğu anlaşılır.<br />

Ağırlıklı kalanlar yaklaşımı: Bir fonksiyonun çeşitli değeri karşılığında elde<br />

edilen yaklaşık çözümü ile gerçek çözüm arasındaki farkların bir ağırlık fonksiyonu ile<br />

çarpılarak toplamlarını minimize etme işlemine "ağırlıklı kalanlar yaklaşımı" denir. Bu<br />

yaklaşım kullanılarak eleman özelliklerinin elde edilmesinin avantajı, fonksiyonellerin<br />

elde edilemediği problemlerde uygulanabilir olmasıdır.<br />

Enerji dengesi yaklaşımı: Bir sisteme giren ve çıkan termal veya mekanik<br />

enerjilerin eşitliği ilkesine dayanır. Bu yaklaşım bir fonksiyonele ihtiyaç göstermez.<br />

55


Sonlu elemanlar metodu ile problem çözümünde kullanılacak olan yaklaşım<br />

çözüm işleminde izlenecek yolu değiştirmez. Çözüm yöntemindeki adımlar şunlardır:<br />

(Sarıkanat, 2001)<br />

1. Cismin sonlu elemanlara bölünmesi,<br />

2. İnterpolasyon fonksiyonlarının seçimi,<br />

3. Eleman direngenlik matrisinin teşkili,<br />

4. Sistem direngenlik matrisinin hesaplanması,<br />

5. Sisteme etki eden kuvvetlerin bulunması,<br />

6. Sınır şartlarının belirlenmesi,<br />

7. Sistem denklemlerinin çözümü<br />

Sonlu eleman probleminin çözümünde ilk adım eleman tipinin belirlenmesi ve<br />

çözüm bölgesinin elemanlara ayrılmasıdır.<br />

Çözüm bölgesinin geometrik yapısı belirlenerek bu geometrik yapıya en uygun<br />

gelecek elemanlar seçilmelidir. Seçilen elemanların çözüm bölgesini temsil etme<br />

oranında, elde edilecek neticeler gerçek çözüme yaklaşmış olacaktır. Sonlu elemanlar<br />

metodunda kullanılan elemanlar boyutlarına göre dört kısma ayrılabilir:<br />

Tek boyutlu elemanlar: Bu elemanlar tek boyutlu olarak ifade edilebilen<br />

problemlerin çözümünde kullanılır.<br />

İki boyutlu elemanlar: İki boyutlu (düzlem) problemlerinin çözümünde<br />

kullanılırlar. Bu grubun temel elemanı üç düğümlü üçgen elemandır. Üçgen elemanın altı,<br />

dokuz ve daha fazla düğüm ihtiva eden çeşitleri de vardır. Düğüm sayısı seçilecek<br />

interpolasyon fonksiyonunun derecesine göre belirlenir. Üçgen eleman, çözüm bölgesini<br />

aslına uygun olarak temsil etmesi bakımından kullanışlı bir eleman tipidir. İki üçgen<br />

elemanın birleşmesiyle meydana gelen dörtgen eleman, problemin geometrisine uyum<br />

sağladığı ölçüde kullanışlılığı olan bir elemandır. Dört veya daha fazla düğümlü olabilir.<br />

Dörtgen eleman çoğu zaman özel hal olan dikdörtgen eleman şeklinde kullanılır.<br />

Dönel elemanlar: Eksensel simetrik özellik gösteren problemlerin çözümünde<br />

dönel elemanlar kullanılır. Bu elemanlar bir veya iki boyutlu elemanların simetri ekseni<br />

etrafında bir tam dönme yapmasıyla oluşurlar. Gerçekte üç boyutlu olan bu elemanlar,<br />

56


eksensel simetrik problemleri iki boyutlu problem gibi çözme olanağı sağladığı için çok<br />

kullanışlıdırlar,<br />

Üç boyutlu elemanlar: Bu grupta temel eleman üçgen piramittir. Bunun dışında<br />

dikdörtgenler prizması veya daha genel olarak altı yüzeyli elemanlar,üç boyutlu<br />

problemlerin çözümünde kullanılan eleman tipleridir.<br />

İzoparametrik Elemanlar: Çözüm bölgesinin sınırlan eğri denklemleri ile<br />

tanımlanmışsa, kenarları doğru olan elemanların bu bölgeyi tam olarak tanımlaması<br />

mümkün değildir.<br />

Böyle durumlarda bölgeyi gereken hassasiyette tanımlamak için elemanların<br />

boyutlarını küçültmek, dolayısıyla adetlerini artırmak gerekmektedir. Bu durum<br />

çözülmesi gereken denklem sayısını artırır, dolayısıyla gereken bilgisayar kapasitesinin<br />

ve zamanın büyümesine sebep olur. Bu olumsuzluklardan kurtulmak için, çözüm<br />

bölgesinin eğri denklemleri ile tanımlanan sınırlarına uyum sağlayacak eğri kenarlı<br />

elemanlara ihtiyaç hissedilmektedir. Böylece hem çözüm bölgesi daha iyi tanımlanmakta<br />

hem de daha az sayıda eleman kullanılarak çözüm yapılabilmektedir. Bu elemanlar<br />

üzerindeki düğüm noktaları bir fonksiyon ile tanımlanır. İzoparametrik sonlu elemanın<br />

özelliği, her noktasının konumunun ve yer değiştirmesinin aynı mertebeden aynı şekil<br />

(interpolasyon) fonksiyonu ile tanımlanabiliyor olmasıdır, izoparametrik elemanlara eş<br />

parametreli elemanlar da denir.<br />

İzoparametrik elemanların şu özellikleri vardır:<br />

1. Lokal koordinatlarda iki komşu eleman arasında süreklilik<br />

sağlanıyorsa, izoparametrik elemanlarda da sağlanıyor demektir.<br />

2. Eğer interpolasyon fonksiyonu lokal koordinat takımındaki<br />

elemanda sürekli ise, izoparametrik elemanda da süreklidir.<br />

3. Çözümün tamlığı lokal koordinatlarda sağlanıyor ise izoparametrik,<br />

elemanlarda da sağlanır.<br />

İzoparametrik elemanların anılan özellikleri dolayısıyla, interpolasyon<br />

fonksiyonları lokal koordinatlarda seçilir.<br />

57


İnterpolasyon Fonksiyonlarının Seçimi: İnterpolasyon fonksiyonu alan<br />

değişkeninin eleman üzerindeki değişimini temsil etmektedir. İnterpolasyon<br />

fonksiyonunun belirlenmesi seçilen eleman tipine ve çözülecek denklemin derecesine<br />

bağlıdır. Ayrıca interpolasyon fonksiyonları şu şartları sağlamalıdır:<br />

1. İnterpolasyon fonksiyonda bulunan alan değişkeni ve alan<br />

değişkenini en yüksek mertebeden bir önceki mertebeye kadar olan<br />

kısmi türevleri eleman sınırlarında sürekli olmalıdır.<br />

2. İnterpolasyon fonksiyonunda bulunan alan değişkeninin bütün<br />

türevleri, eleman boyutları limitte sıfıra gitse bile alan<br />

değişkenini karakterize etmelidir.<br />

3. Seçilen interpolasyon fonksiyonu koordinat değişimlerinden<br />

etkilenmemelidir.<br />

Hem yukarıdaki şartları sağlamaları hem de türev ve integral almadaki<br />

kolaylığından dolayı interpolasyon fonksiyonu olarak genelde polinomlar seçilir. Seçilen<br />

polinom, yukarıdaki şartların gerçekleşmesi için uygun terimleri ihtiva etmelidir.<br />

(Sarıkanat, 2001)<br />

Eleman Direngenlik Matrisinin Elde Edilmesi: Eleman direngenliğinin<br />

bulunması, elemana etki eden dış etkenler ile alan değişkenleri arasında bir ilişkiyi<br />

kurmak anlamına gelmektedir. Eleman direngenliğini elde ederken çözülecek problemin<br />

konusu, alan değişkeni, seçilen eleman tipi, seçilen interpolasyon fonksiyonu, eleman<br />

özelliklerini elde ederken kullanılan metot gibi pek çok faktör göz önüne alınmak<br />

durumundadır. Etki eden bu faktörlere göre de eleman direngenliğinin elde edilmesinde<br />

değişik yollar izlenir.<br />

Sistem Direngenlik Matrisinin Oluşturulması: Sistem direngenlik matrisi<br />

sistemin düğüm sayısı ve her düğümdeki serbestlik derecesine bağlı olarak belirlenir,<br />

elemanlar için hesaplanan direngenlik matrisleri, elemanın üzerindeki düğüm numaralarına<br />

bağlı olarak genel direngenlik matrisinde ilgili satır ve sütununa yerleştirilir. Farklı<br />

58


elemanlar tarafından ortak kullanılan düğümlerdeki terimler genel direngenlik matrisinin<br />

ilgili satır ve sütununda üst üste toplanmalıdır. Elemanların düğüm numaralaması bir<br />

sistematiğe göre yapılırsa genel direngenlik matrisinde elemanlar diyagonal üzerinde üst<br />

üste toplanır. Genelde direngenlik matrisi simetriktir.<br />

Sisteme Etki Eden Kuvvetlerin Bulunması: Bir problemde sisteme etki<br />

edebilecek kuvvetler şunlar olabilir:<br />

1) Tekil Kuvvetler: Tekil kuvvetler hangi elemanın hangi düğümüne ne<br />

yönde etki ediyorsa genel kuvvet vektöründe etki ettiği düğüme karşılık gelen satıra<br />

yerleştirilir. Problemin cinsine göre tekil yük kavramı değişebilir. Örneğin ısı iletimi<br />

probleminde elastisite problemindeki tekil yüke karşılık noktasal ısı kaynağı veya<br />

tanımlı ısı akışı yükleri bulunmaktadır.<br />

olurlar.<br />

2) Yayılı Kuvvetler: Bu kuvvetler bir kenar boyunca yada bir alanda etkili<br />

3) Kütle Kuvvetleri: Eleman hacmi için geçerli olan merkezkaç kuvveti ve<br />

ağırlık kuvvetleri gibi kuvvetlerdir.<br />

Sınır <strong>Ş</strong>artlarının Belirlenmesi: Her problemin tabii olarak yada yapay sınır<br />

şartları vardır. Sınır şartları, cismin çeşitli kısımlarındaki elastik yer değiştirmelerin<br />

ölçülebileceği bir referans sağlar.<br />

Sistem Denkleminin Çözümü: Çözüm için, sistemin sınır şartları da göz<br />

önüne alınarak direngenlik matrisinin tersini almak yeterlidir. Fakat bilgisayar kapasitesi<br />

ve bilgisayar zamanı açısından çok büyük matrislerin çözümünü ters alma işlemi ile<br />

yapmak yerine Gauss eliminasyon metodu, Skyline yöntemi gibi yöntemlerle daha az<br />

kapasite ve daha kısa sürede yapmak mümkün olmaktadır.<br />

59


11.2 Sonlu Elemanların Matematiği<br />

Sonlu elemanlar metodu bir zayıf problem durumuna ihtiyaç duyar.<br />

L(u)'yu Ωdüzleminde bir ağırlık fonksiyonu w ile çarpıp, integrali alınarak<br />

zayıf form diye adlandırabileceğimiz yapıyı oluşturabiliriz. Bu yapıyı kısmi integrasyon<br />

ile iki basamağa ayılabiliriz; (Reddy,1993)<br />

60<br />

1<strong>1.1</strong><br />

înterpolasyon fonksiyonu Na, yardımıyla; yer değiştirme alanı u ve ağırlık<br />

fonksiyonu w yaklaşımları tanımlanabilir.<br />

11.2<br />

Burada dia "a" düğüm noktasındaki "i" yönündeki değerdir, înterpolasyon<br />

fonksiyonu Na bilineer quatratik eleman için <strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>2'teki gibi ifade edilebilir;<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>2 Bi-Lineer dört köşe eleman için interpolasyon fonksiyonları<br />

Lineer bir sistemde zayıf form (1<strong>1.1</strong>) bilinmeyenler dia için çözdürülebilir.<br />

11.3<br />

"Kd = F" Burada katılık matrisi K ve kuvvet vektörü F eleman bilgilerinin<br />

değerlendirilmesi ile sağlanır.<br />

Yapıya uygulanan yük belirgin şekilde yapının katılığını değiştiriyorsa; yapının<br />

yük altında davranışını en iyi şekilde yalnızca doğrusal olmayan analizler ifade edebilir.<br />

Katılığın belirgin değişim nedenleri: (Figes,2002)


• Elastik limitin üstünde birim şekil değiştirme<br />

• Büyük yer değiştirmeler<br />

• Yapılar arası temas<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>3 Gerilme birim şekil değiştirme grafiği<br />

Yükleme, katılıkta belirgin etki yaratınca yük-deformasyon eğrisi doğrusal<br />

olmayan bir şekil alır (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>3). Doğrusal olmayan yer değiştirmenin etkisi,<br />

doğrusal denklem sistemleri bir araya getirilerek oluşturulabilir (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>4)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>4– Dış yük yer değiştirme grafiğİ<br />

Bir yaklaşım; uygulanan dış yükü artış serilerine bölüp, her artışın sonunda<br />

katılık matrisini baştan düzenlemektir. Bu yaklaşımdaki problem; biriken hataların<br />

sonucun dengesini bozacak miktara gelme riskidir (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>5).<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>5 - Hata oluşumu<br />

61


Newton-Raphson algoritması bu konuda bir çözüm sunar (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>5): Yük<br />

kademeli olarak uygulanır. Ayrıca eşitlikteki denge, artış iterasyonlar ile<br />

korunmaya çalışılır.<br />

[KT] = Tanjant katılık matrisi<br />

{∆u} = yer değiştirme artırımları<br />

{F} = Dış yük vektörü<br />

{F nr } = İç kuvvet vektörü<br />

62<br />

11.4<br />

İterasyonlar {F} - {F nr } = ε eşitliği sağlanana dek sürer (iç ve dış yük farkı bir<br />

tolerans değerine ulaşıncaya kadar).<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>6 - İterasyon yaklaşımı<br />

Bu proses dış yükün tamamı uygulanana kadar sürdürülür. Bir veya daha çok<br />

yük basamağı sınır şartı olarak verilebilir. Böylelikle çok sayıda alt basamak ve içi içe<br />

geçmiş yükleme durumları oluşacaktır (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>7)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>7- Yük basamakları


Dengeyi sağlamak için yapılacak iterasyonlar yüklemenin doğrusal olmayan bir<br />

şekil almasını her zaman sağlayamayabilir. Her yük ve alt basamak bir zaman basamağı<br />

(<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>8) ile ilişkilidir. Zaman statik analizlerde bir sayaçtır, kronometre değeri<br />

değildir. Oran artırımlı analizlerde zaman değeri örneğin; yer değiştirme miktarı olarak<br />

verilebilir, böylece yük ve çökme eğrisi elde edilmiş olur.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>8 – Zaman basamakları<br />

Her basmak değişimi arasındaki zaman arıtırımı; zaman basamağı veya zaman<br />

adımı olarak ifade edilebilir ∆t. Zamandaki yüksek artış ∆t, daha büyük bir yük artışı ∆F<br />

doğurur (<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>9), böylece zaman adımının değişimi ∆t sonuca direk etki eder. Paket<br />

sonlu elemanlar programları zaman artışı ∆t değerinin ne olması gerektiğini girdilerinden<br />

hesaplayan algoritmalar içerir.<br />

11.3 İmpilisit ve Ekspilisit Yöntemler<br />

<strong>Ş</strong>ekil 1<strong>1.1</strong>9 – Yük ve Zaman Değişimi<br />

Ekspilisit yöntemin, impilisit yöntemden farkını anlayabilmek için öncelikle<br />

zamana bağlı sonlu elemanlar genel hareket denklemini inceleyelim; (Hughes, 1987)<br />

63<br />

11.5


Eğer bu ifadede α = 0 olursa ve M kütle matrisi "topaklanmış" formda<br />

kullanılırsa, eşitliğin çözümü için matris işlemlerine gerek kalmayacaktır.<br />

Bu durumda ifadenin çözüm metodu ekspilisit olarak adlandırılır.<br />

11.3.1 Ekspilisit Yöntem<br />

Metal <strong>şekillendirme</strong>, sonlu elmanlar yönteminin bir alt başlık sayılabilecek<br />

ekspilisit yöntemi ile gerçekleştirilebilmektedir.<br />

• Ekspilisit sonlu elemanlar programlarının genel kullanım amaç aşağıdaki<br />

gibidir:<br />

• Transient dynamic analysis (dinamik geçiş analizleri),<br />

• Her türlü non-lineer analiz,<br />

• Yapısal temas veya kopma problemlerinde,<br />

• Plastik veya hiper elastik malzeme davranışlarını incelemede,<br />

• Fazla uzayan veya fazla dönen geometrileri,<br />

Zamana bağlı analizlerde ivme ve hız kavramları zamana ve yer değiştirmeye<br />

bağlı fonksiyonlarla ifade edilmektedir. Ekspilisit analizin zamana yaklaşımını<br />

kavrayabilmek için öncelikle statik analizlerde kullanılan impilisit zaman integrasyonunu<br />

tanımalıyız.<br />

Ekspilisit iterasyon birçok sonlu elemanlar çözüm yönteminden çok daha hızlı<br />

çözüme ulaşır. Bu yüzden çok eleman içeren ve zaman basamağı sık non-lineer<br />

problemlerde tercih edilir. Sonuçların tutarlılığı yapılan kabullere bağlı olsa da genelde<br />

gerilmeden ziyade, yer değiştirme sonuçları istenen problemlerde tercih edilir. Bu tip<br />

problemlere; havacılıkta kuş çarpması, otomotivde çarpışma, devrilme simülasyonları,<br />

gemi taşımacılığında iskeleye çarpma simülasyonu, inşaat mühendisliğinde yıkılma<br />

simülasyonu ve benzeri problemler örnek olarak gösterilebilir.<br />

Çalışma içeriğinde ilerleyen bölümlerde hangi problem tiplerinde, ne gibi<br />

malzeme ve temas tanımları yapılacağı, nasıl yükler uygulanabileceği ve benzeri<br />

konularda öneriler yer almaktadır.<br />

64


11.3.2. İmplisit Zaman İntegrasyonu( Standart Newmark Metodu)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.20 - İvme Zaman Grafiği<br />

Bu metot sabit ortalama ivme kabulüne dayanır (<strong>Ş</strong>ekil 11.20). (LS DYNA,2002)<br />

Temel hareket denklemini zamana göre ilerletirsek tn+ı bu denklem şöyle oluşur.<br />

Böylece, tn+ı anında bilinmeyen yer değiştirmelerin çözülebileceği denklem<br />

sistemi aşağıdaki şekli alır.<br />

65<br />

11.6<br />

11.7<br />

11.8<br />

11.9<br />

Her zaman basamağında denklem sistemi baştan çözülür. Lineer analiz<br />

durumunda [M], [K], [C] matrisleri sabittir ve zaman basamağı değeri değişmez.<br />

Katsayılar matrisi bir kez tanımlanır ve her zaman basamağında kullanılır. Non-Lineer<br />

durumlarda matrisler keyfi olarak değiştirilir, böylece denklemlerin çözümü her zaman<br />

basamağında sağlanmış olur. Ayrıca [K] matrisi bilinmeyen yer değiştirmelere<br />

dayanılarak oluşturulmuşsa çözüm iterasyonlar ile sağlanır.


DYNA,2002)<br />

şöyle oluşur:<br />

11.3.3 Ekspilisit Zaman İntegrasyonu ( Merkez Fark Metodu)<br />

Bu metot lineer değişen yer değiştirme kabulüne dayanır (<strong>Ş</strong>ekil 11.21). (LS-<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.21 – Yer Değiştirme Zaman Grafiği<br />

Temel hareket denklemini zamana göre ilerletirsek tn anında bu denklem<br />

İvme ve hızın zamana bağlı denklemleri aşağıdaki gibidir.<br />

66<br />

1<strong>1.1</strong>0<br />

1<strong>1.1</strong>1<br />

1<strong>1.1</strong>2<br />

Böylece, tn+ı anında bilinmeyen yer değiştirmelerin çözülebileceği denklem<br />

sistemi alttaki gibidir.<br />

Kütle matrisini iki farklı tipte ifade etmek mümkündür;<br />

• Tutarlı (consistent) kütle matrisi<br />

• Topaklanmış, yığılmış (lumped) kütle matrisi<br />

1<strong>1.1</strong>3<br />

Bir yığın kütle matrisi yaratmak için her elemanın kütlesi hesaplanıp o<br />

elamanın düğüm sayısına bölünmelidir. Bu sonuçlar bir köşegen matrise<br />

yerleştirildiğinde yığın kütle matrisi elde edilmiş olur.Bu yöntem dışında da yığın kütle<br />

matrisi elde etme yöntemleri mevcuttur


Ekspilisit zaman integrasyon metodunda tutarlı kütle matrisi kullanılmaz.<br />

Yerine topaklanmış kütle matrisi kullanılır.<br />

Örneğin basit bir kiriş elemanı (BEAM3) için tutarlı ve topaklanmış kütle<br />

matrisleri aşağıdaki formdadır.<br />

Eğer [M] kütle matrisi topaklanmış kütle matrisi ise ve [C] matrisi de kütle<br />

matrisinden orantılanarak türetilmiş sönümleme matrisi ise ekspilisit zaman integrasyonu<br />

oldukça başarılı sonuçlar verecektir. Çünkü denklem sistemi birbirinde bağımsız<br />

denklemlerden oluşacaktır.<br />

11.3.4 Ekspilisit Yöntemin Avantajları<br />

• [K] Katılık matrisini değiştirmeye gerek yoktur.<br />

• Çözülmesi gereken denklem sistemleri yoktur.<br />

• Bilgisayar işlemlerinde daha az bellek kullanılır.<br />

• Her zaman basamağı için daha az analizle uğraşılır.<br />

• Lineer ve Non-Lineer çözüm ayrımı yoktur.<br />

11.3.5 Stabilite Limiti<br />

İmpilisit zaman integrasyonunda zaman durağandır. Zaman basamağı miktarı<br />

keyfî olarak geniş tutulabilir, fakat istenen sonuçlara uygun değerlerde seçilmelidir. Eğer<br />

non-lineerite söz konusuysa zaman basamağının miktarı yakınsamayı yakalayabilecek<br />

kadar küçük seçilmelidir.<br />

67


Ekspilisit zaman integrasyonunda zaman yalnızca, zaman basamağının<br />

boyutu kritik zaman basamağı değerinden küçükse durağanlaşır. (LS-DYNA,<br />

1996)<br />

frekans;<br />

ses hızı;<br />

11.3.6 Kritik Zaman Basamağının Büyüklüğü<br />

68<br />

1<strong>1.1</strong>4<br />

Bir çubuğun kritik zaman basamağının büyüklüğü; DYNA,1996) doğal<br />

nın fonksiyonudur.<br />

1<strong>1.1</strong>5<br />

1<strong>1.1</strong>6<br />

∆t zamanı, dalganın l uzunluğundaki bir çubuğun üzerinden yayılmak için<br />

ihtiyaç duyduğu süredir.<br />

Ekspilisit zaman integrasyonunda kritik zaman basamağının büyüklüğü<br />

elemanın uzunluğuna ve malzeme özelliklerine bağlıdır.<br />

11.3.7 LS-DYNA da Zaman Basamağı Büyüklüğü<br />

LS-DYNA her zaman basamağında bütün elemanların ihtiyaç duyduğu zaman<br />

basamağı miktarını hesaplar. Stabilite sebeplerinden dolayı 0.9 (varsayılan) oran<br />

faktörüyle zaman basamağı değerini çarpar.(KIRLI)


DYNA, 1996)<br />

69<br />

1<strong>1.1</strong>7<br />

Karakteristik uzunluk l ve dalganın yayılma hızı c, eleman tipine bağlıdır. (LS-<br />

bu büyüklükler, eleman için ;<br />

l = eleman uzunluğu dörtgen kabuk eleman için;<br />

1<strong>1.1</strong>8<br />

1<strong>1.1</strong>9<br />

11.20<br />

burada l1.l2,l3, dörtgenin kenar uzunlukları, A da alandır (<strong>Ş</strong>ekil 11.22). üçgen<br />

kabuk eleman için;<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11. 22 Kabuk Elaman Kenar Numaraları<br />

11.21


11.3.8 İmpilisit Programlarda (ANSYS gibi) İzlenen Prosedürler<br />

İmpilisit programlarda izlenen prosedürler şu şekilde sıralanabilir;<br />

• Elemanların lokal katılık matrisi hesaplanır.<br />

• Tam (Global) katılık matrisi oluşturulur.<br />

• Katılık matrisinin (K*) tersi alınarak katsayılar matrisi elde edilir.<br />

• Sağ vektörü (eski yer değiştirmeler) hazırlanır.<br />

• Yeni yer değiştirmeler tersi alınmış katılık matrisi (K*) ile sağ vektörün<br />

çarpımı ile elde edilir.<br />

• Birim şekil değiştirmeler, gerilmeler ve kuvvetler her eleman için<br />

yeni yer değiştirmelere göre hesaplanır.<br />

İmpilisit programlarda non-lineer geçiş analizlerinde 1 ila 5 iterasyon döngü<br />

gereklidir. Ayrıca lineer geçiş analizlerinde 4 ila 6 iterasyon döngü gereklidir, impilisit<br />

yazılımlarda en çok zamanı denklemlerin çözümü alır.(KIRLI)<br />

11.3.9 Ekspilisit Programlarda (LS-DYNA gibi) İzlenen Prosedürler<br />

Ekspilisit programlarda izlenen prosedürler şu şekilde sıralanabilir;<br />

• Kütle matrisi hesaplanır, her düğüm noktasındaki kütle hesaplanır. Bu<br />

işlem yalnız bir kere en başta yapılır.<br />

• Sağ vektörü (eski yer değiştirmeler) hazırlanır.<br />

• Eski yer değiştirmelere göre birim şekil değiştirmeler, gerilmeler ve<br />

kuvvetler her eleman için hesaplanır.<br />

• Yeni yer değiştirmeler sağ vektörün düğüm noktalarındaki yüklere<br />

bölünmesi ile elde edilir.<br />

Ekspilisit programlarda geçiş analizlerinde 2 ila 3 iterasyon döngüsü gereklidir.<br />

Ayrıca lineer ve non-lineer analiz arasında fark yoktur. Ekspilisit yazılımlarda en çok<br />

zamanı eleman formasyonunun oluşturması alır.(KIRLI)<br />

70


11.3.10 Ekspilisit Zaman İntegrasyonunda Elemanlar<br />

Ekspilisit analiz prosedüründe en çok süreyi ve işlemi elemanların işlenmesi<br />

alır. Bu yüzden hızlı eleman formülasyonları gereklidir. Elemanlardaki integrasyon<br />

noktalarının miktarı toplam CPU zamanını direk etkiler. Bu yüzden indirgenmiş<br />

elemanlar kullanılır.<br />

Standart tuğla (brick) elmanlar tam ortalarında bir adet hesap noktası içerir.<br />

Standart kabuk elemanlar, ortalama düzlemde bir adet hesap noktası içerir.<br />

İlave olarak kullanıcı tarafından tanımlanacak hesap noktaları kalınlığa eşit<br />

aralıklarla yerleştirilir.<br />

Tek hesaplama noktasının avantajları; bilgisayardaki hesaplama süresini<br />

kısaltmak ve büyük eleman deformasyonlarında sağlıklı elde etmektir. Tek hesaplama<br />

noktasının dezavantajı ise hiç enerji harcamadan deformasyonun mümkün<br />

olmasıdır.(KIRLI)<br />

11.3.11 Kum Saati Durumları<br />

Tek hesaplama noktalı katı elemanlarda sıfır enerji deformasyonları aşağıda<br />

gösterilmiştir. (LS-DYNA,1996)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.23 - Kum saati hatasının şekil ile gösterimi<br />

Sıfır enerji ile gerçekleşen deformasyonları kontrol altında tutmak analizin<br />

tutarlılığı açısından gereklidir. Bu olay kum saati durumu (Hourglass Modes) olarak<br />

adlandırılmıştır (<strong>Ş</strong>ekil 11.23-11.24). (LS-DYNA,1996)<br />

71


<strong>Ş</strong>ekil 11.24 -Katı ağ yapısının kum saati durumu<br />

Kum saati durumunun kontrolü beraberinde ilave katılık veya viskoz<br />

sönümlemelere yol açmaktadır.<br />

Özellikle tek noktadan yapılan yüklemeler kum saati durumunun oluşmasına<br />

sebep olur. Kum saati durumu oluşan eleman bu etkiyi komşusu olduğu elemanlara da<br />

iletir. İşlemler esnasında tek noktadan uygulanan yüklere dikkat edilmelidir. Ayrıca bu<br />

yükleme durumu temas esnasında da oluşabilmektedir.<br />

LS-DYNA oluşan kum saati durumunu otomatik olarak kontrol eder ve kum<br />

saati enerjisinin zamana bağlı değişimini çıktı dosyasına (d3plot) yazar. Bu dosya<br />

incelenerek sonucun tutarlılığı gözden geçirilebilir.<br />

Hesaplama noktaları sayısını arttırmak, işlem süresini arttırmasına rağmen bir<br />

çözüm olabilir. Tam hesaplanmış elemanlar tek noktada hesaplanmış elemanlarla bir<br />

arada kullanılarak kum saati durumundan uzak durulabilir.<br />

Tam hesaplanmış eleman kullanımında dikkat edilecek bir husus da bu eleman<br />

tipini, yalnızca sonuçları bizim için önemli olan parçaya uygulamaktır. Örneğin kalıpta<br />

parça <strong>şekillendirme</strong>de; şekillenecek sac gibi. Ayrıca bu eleman tipine sahip parçanın<br />

eleman sayısını; makine kapasitesi ve makul çözüm süresi gözönünde tutarak belirlemek<br />

gereklidir.<br />

11.3.12 Ekspilisit Zaman İntegrasyonu İçin Elemanlar<br />

Ekspilisit dinamik analizlerde kullanılan tüm elemanlar lineer yer değiştirme<br />

fonksiyonlarından oluşur. Yüksek dereceli yer değiştirme fonksiyonları içeren veya<br />

P-metot elemanlar kullanmak mümkün değildir. İlave şekil fonksiyonları veya eleman<br />

kenar ortalarında düğüm noktası içeren elemanlarda kullanılmamaktadır.<br />

72


Lineer yer değiştirme fonksiyonuna sahip tek hesap noktalı elemanlar şu non-<br />

lineer analizlerde kullanılır;<br />

edilmelidir.<br />

• Geniş dönme ve yer değiştirme<br />

• Geniş birim şekil değiştirme<br />

• Plastik şekil değiştirme<br />

• Malzeme kırılmaları<br />

• Temas<br />

11.3.13 Ekspilisit Dinamik Analizlerde Modelleme<br />

Ekspilisit dinamik analizlerde modelleme yaparken aşağıdaki hususlara dikkat<br />

• Üçgen, piramit veya tetragonal prizma elamanlardan kaçınılmalı<br />

• Küçük elemanlardan kaçınılmalı.<br />

• Keskin açılı elemanlardan kaçınılmalı (<strong>Ş</strong>ekil 11.25).<br />

• Çarpılmış (burulmuş) elemanlardan kaçınılmalı.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 11.25 - Kabuk eleman tipleri ve hataları<br />

73


(Figes,2002)<br />

(Figes,2002)<br />

11.3.14 İmpilisit ve Ekspilisit Yöntemlerin Hesaplama Süresine Etki Eden<br />

Faktörler<br />

impilisit yöntemlerin hesaplama süresine etki eden faktörler şunlardır:<br />

Model boyutu<br />

• Non-Lineerite derecesi<br />

• Zaman basamağı sayısı<br />

Ekspilisit yöntemlerin hesaplama süresine etki eden faktörler şunlardır:;<br />

• Model Boyutu<br />

• Kritik zaman basamağı<br />

(Eleman kenar boyu, ses dalgasının hızı, Young modülü, yoğunluk)<br />

• İşlemin bitiş zamanı<br />

11.3.15 İmpilisit ve Ekspilisit Yöntemlerde Kullanıcının Etki Edebileceği<br />

Faktörler;<br />

İmpilisit yöntemlerde kullanıcının etki edebileceği faktörler şu şekildedir.<br />

• Çözüm için yakınsama kriterinin tespiti<br />

• Çözüm<br />

• Hesap yakınsamıyorsa yakınsama kriterinin değiştirilip işlemin tekrar<br />

edilmesi<br />

Ekspilisit yöntemlerde kullanıcının etki edebileceği faktörler şu şekildedir.<br />

• Modelin çözüme mümkün olan en hızlı şekilde hazırlanması (Alt<br />

döngüler, kütle orantısı, küçük elemanlardan kaçınma, sabi! parçalar<br />

kullanımı)<br />

• Eğer bir statik analizde mümkün olan en hızlı yükleme ile sonuca tutarlı<br />

bir şekilde ulaşılmak isteniyorsa; bu, ancak dinamik analı ile olanaklıdır.<br />

• Metal <strong>şekillendirme</strong> simülasyonlarında erkek kalıbın hızı gerçek<br />

hayattakinden çok daha hızlı alınabilir, bu kabul sonucun tutarlılığında<br />

önemsenmeyecek bir hata yaratır.<br />

• Tüm sonuçların tutarlılığı kinetik enerji değişiminin incelenme ile kontrol<br />

edilebilir.<br />

74


12. MALZEME TANIMLARI VE ÇE<strong>Ş</strong>İTLERİ<br />

Ekspilisit analizlerde birçok farklı, çok çeşitli malzeme tipleri mevcuttur.<br />

Nerdeyse doğadaki her dinamik uygulamada yer alabilecek malzemeler sonlu eleman<br />

analizleri için simule edilebilmiştir. Ekspilisit yazılımlar genelde impilisit yazılımlardan<br />

daha geniş bir malzeme kütüphanesi içerir.<br />

<strong>Ara</strong>ştırma hazırlığı esnasında birçok faklı sonlu elemanlar yazılımlarının<br />

malzeme tanımlan incelenmiştir. Genelde paket programlar benzer malzeme<br />

kütüphanelerine sahiptirler. Çalışma içeriğinde ANSYS/LS-DYNA yazılımının içerdiği<br />

malzeme modelleri incelenecektir. Bu yazılımın malzeme tanımları çok değişkenlidir.<br />

Doğrudan deney verilerini kullanarak tanımlamalar yapılabilmektedir.<br />

Özellikle ekspilisit yazılımların impilisit yazılımlardan farklı olarak içerdiği<br />

malzeme modelleri şunlardır;<br />

• Birim şekil değiştirme oranına bağlı plastisite modelleri.<br />

• Sıcaklığa duyarlı plastisite modeli.<br />

• Gerilme ve birim şekil değiştirme başarısızlık kriterini (kopma) içeren<br />

modeller.<br />

• Boş malzeme modelleri (hareket başlangıçlarını veya uçak türbinine<br />

giren kuş gibi ani darbeleri simule etmek için)<br />

• Çok değişkenli malzeme özellikleri içeren durum denklem<br />

modelleri<br />

Birçok malzeme modeli yoğunluk, elastisite modülü, Poisson oranı dışında<br />

gerilme-birim şekil değiştirme tabloları, yük eğrileri, akma sınırı ve plastik şekil<br />

değiştirmeyle ilgili tablolar içermektedir.<br />

İstenen bu veriler malzeme tanımlanmadan önce vektör, matris yada eğri<br />

denklemi olarak yazılıma tanıtılır.<br />

Malzeme Modelleri (ANSYS,2001)<br />

1. Lineer Elastik<br />

2. Isotropik (akışkan opsiyonlu)<br />

3. Ortotropık<br />

4. Anisotropik<br />

75


Plastisite<br />

1. Birim <strong>Ş</strong>ekil değiştirme oranından bağımsız (2 adet)<br />

2. Birim <strong>Ş</strong>ekil değiştirme oranına bağlı (8 adet)<br />

Kompozit Hasar<br />

Beton<br />

Diğer<br />

1. Katı Yapılar<br />

2. Kablolar<br />

3. Akışkan<br />

Non-lineer Elastik<br />

Köpük<br />

1. Blatz-Ko Rubber<br />

2. Mooney-Rivlin<br />

3. Visikoelastik<br />

1. Isotropik (4 adet)<br />

2. Ortotropik<br />

Durum Denklemli<br />

1. Sıcaklık & Birim şekil değiştirme oranına bağlı plastisite<br />

2. Boş malzeme<br />

12.1 Lineer Elastik Malzemeler<br />

Üç Farklı lineer elastik malzeme modeli mevcuttur.<br />

• Elastik (Isotropik) : Malzeme özellikleri her doğrultuda aynıdır.<br />

• Ortotropik : Malzeme özellikleri karşılıklı olarak üç birbirine dik<br />

simetri düzleminde farklılık gösterir.<br />

• Anisotropik : Malzeme özellikleri doğrultudan bağımsız olarak<br />

yayılmıştır.<br />

Lineer elastik malzemeler plastik deformasyona uğramazlar. Tüm tanımlar<br />

tamamen Hook kanununa göre türetilir.<br />

76<br />

12.1


12.<strong>1.1</strong>. Elastik (Isotropik) :<br />

• Mühendislikte kullanılan metallerin çoğu (çelik v.b) isotropiktir.<br />

• Tanımı için basitçe yoğunluk, elastisite modülü ve Poisson oranı yeterlidir.<br />

12.1.2 Ortotropik:<br />

• Genel olarak ortotropik malzemeler dokuz bağımsız sabit ve yoğunluk<br />

ile tanımlanır.<br />

• Transversely Isotropik (Çapraz isotropiklik, otrotropinin özel bir<br />

durumudur) malzemeler beş bağımsız sabit (EXX, EZZ, NUXY,<br />

NUXZ, GXY) ve yoğunluk ile tanımlanır.<br />

• Ortotropik malzemeler bir koordinat sistemine göre tanımlanır.<br />

12.1.3 Anisotropik:<br />

• Anisotropik malzemeler 21 bağımsız sabitten ve yoğunluktan<br />

oluşur.<br />

12.2 Non-Lineer Elastik Malzemeler<br />

Non-Lineer malzeme modellerini temel olarak üç başlık altında toplayabiliriz.<br />

Blatz-Ko : Sıkıştırılabilir köpük tipi malzemeler için kullanılır, örneğin poli<br />

üretan lastikler.<br />

Mooney Rivlin : Sıkıştınlamaz lastik malzemelerin davranışlarını<br />

tanımlamak için kullanılır.<br />

kullanılır.<br />

Visikoelastik : Cam ve cam benzeri davranış gösteren malzemelerin tanımında<br />

Non-lineer elastik malzemeler büyük ölçüde geri dönülebilir elastik deformas-<br />

yonlara maruz kalabilirler.<br />

12.2.1 Blatz-Ko Lastik:<br />

• Blatz-Ko lastik malzemeleri sadece sıkışma altındaki lastikler içindir.<br />

• Poisson oranı (NUXY) otomatik olarak 0.463 alınmıştır. Sadece<br />

yoğunluk ve kayma modülü (GXY) gereklidir.<br />

• Malzeme tepkisi şekil değiştirme enerjisinin yoğunluğunun<br />

fonksiyonu olarak (W) belirlenmiştir:<br />

77


Burada I1,I2 ve I3 birim şekil değiştirme sabitleridir.<br />

12.2.2 Mooney-Rivlin:<br />

Sıkıştınlamayan lastiklerin malzeme özelliklerini tanımlamak için kullanılır.<br />

• Mooney-Rivlin malzeme modeli impilisit analizlerdeki 2-<br />

parametreli malzeme modeli ile nerdeyse aynıdır.<br />

• Yoğunluk, Poisson oranı ve Mooney-Rivlin sabitleri Cıo ve Coı<br />

değerlerinin girilmesi gereklidir.<br />

• Sıkıştmlamaz davranışı ifade edebilmek için Poisson oranını<br />

(NUXY) 0.49 ila 0.5 arasında olması gereklidir.<br />

• Malzeme tepkisi şekil değiştirme enerjisinin yoğunluğunun<br />

fonksiyonu olarak (W) belirlenmiştir :<br />

• Burada I1,I2 ve I3 birim şekil değiştirme sabitleridir ve<br />

K hacim modülüdür.<br />

12.2.3 Visikoelastik:<br />

• Visikoelastik malzemedeki kayma ilişkisinin davranışı şu<br />

şekilde ifade edilebilir:<br />

• Yoğunlukla birlikte istenen girdi parametreleri şunlardır;<br />

• G0 = Kısa dönem (merkez) elastik kayma modülü<br />

• G oo = Uzun dönem (sonsuz) elastik kayma modülü<br />

• K = elastik hacim modülü<br />

• 1/β = azalma sabiti<br />

78<br />

12.2<br />

12.3<br />

12.4


12.3 Plastisite Malzeme modelleri<br />

ANSYS/LS-DYNA programında 11 farklı plastisite modeli mevcuttur. Hangi<br />

modelin seçileceği malzemenin tipi ve malzeme sabitlerinin elde edilebilirliği ile<br />

ilgilidir. Non-Lineer sonlu eleman analizlerinin, tutarlılığı, girilen malzeme<br />

özelliklerinin kalitesine bağlıdır. En iyi sonuçları elde etmek için malzeme<br />

üreticilerinden gerekli sabitler temin edilmeli veya malzeme deneysel analiz edilmelidir.<br />

plastisite (3 çeşit)<br />

plastisite (5 çeşit)<br />

plastisite (3 çeşit)<br />

Plastisite modelleri üç farklı kategoriye ayrılabilir;<br />

Kategori 1: İsotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranından bağımsız<br />

Kategori 2: İsotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranından bağımsız<br />

Kategori 3: Anisotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranına bağımlı<br />

Analizde kullanılacak malzeme kategorisini doğru belirlemek çok önemlidir. Bu<br />

kategoriden bir alt başlık seçmek daha az önem taşır çünkü bu alt başlığı elimizdeki<br />

malzeme verileri belirleyecektir.<br />

12.3.1 Kategori 1: İsotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranından<br />

bağımsız plastisite<br />

mevcuttur:<br />

Üç farklı birim şekil değiştirme oranından bağımsız plastisite modeli<br />

a. Klasik bilineer kinematik pekleşme<br />

b. Klasik bilineer isotropik pekleşme<br />

c. Elastik plastik hidrodinamik<br />

Bu modeller malzemenin gerilme birim şekil değiştirme davranışını belirtmek<br />

için iki eğim kullanır; elastik modül (EX) ve tanjant modülü (ETAN) (<strong>Ş</strong>ekil 12.1).<br />

79


<strong>Ş</strong>ekil 12.1 Bilineer kinamatik pekleşme<br />

Birim şekil değiştirme oranından bağımsız malzeme modelleri, (<strong>Ş</strong>ekil 12.1)<br />

tipik olarak sac metallerin pres işlemleri gibi, şekil verme işleminin uzun sayılabileceği<br />

durumlarda kullanılmaktadır.<br />

Her üç model de mühendislikte en çok kullanılan metaller; çelik, alüminyum,<br />

dökme demir ve benzeri malzemeler için kullanılabilir.<br />

Klasik bilineer kinematik pekleşme ve bilineer isotropik pekleşme arasındaki<br />

farklar; pekleşme kabulünden ileri gelir. Kinematik Pekleşmeye göre ikincil akma 2σy<br />

değerinde oluşurken, isotropik Pekleşme 2σmax 'da gerçekleşir.<br />

Her iki model için gerekli veriler aynıdır; yoğunluk , elastisite modülü (Ex),<br />

Poisson oranı (NUXY), akma gerilmesi (σy), ve tanjant modülü (Etan)<br />

Elastik-Plastik Hidrodinamik<br />

• Kopmaya maruz kalacak kadar yüksek değerlerde birim şekil<br />

değiştirmeye uğrayan malzemeler için kullanılabilir.<br />

• Eğer etkili gerçek gerilme ve birim şekil değiştirme verileri<br />

belirlenmemişse, isotropik pekleşme kabulü yapılarak σy ve Etan değerleri<br />

akma mukavemetini belirlemek için kullanılabilir, plastik pekleşme<br />

modülü Eh, E ve Etan cinsinden belirlenebilir.<br />

80


81<br />

12.5<br />

12.6<br />

Ayrıca gerilme birim şekil değiştirme davranışı 16 veri noktasına kadar<br />

tanımlanabilir. Bu durum için bir lineer polinom denklemi tanımlanmalıdır.<br />

12.3.2 Kategori 2: İsotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranına<br />

bağımlı plastisite<br />

Beş farklı çeşit; isotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranından<br />

bağımlı plastisite modeli mevcuttur.<br />

Symonds modeli<br />

a. Plastik Kinematik: Kopma birim şekil değiştirmesini içeren Cowper-<br />

b. Birim şekil değiştirme oranına duyarlı: Cowper-Symonds<br />

modelinin mukavemet ve pekleşme katsayıları içeren hali<br />

c. Piecewise Lineer: Cowper-Symonds modelinin kopma birim şekil<br />

değiştirmesini içeren ve malzeme özellikleri eğri olarak tanıtılabilen hali<br />

d. Birim şekil değiştirme oranına bağlı: Birim şekil değiştirme oranı yük<br />

eğrileri ve kopma gerilmesi ile ifade edilir<br />

e. Power Law: Süper plastik <strong>şekillendirme</strong> için geliştirilmiş<br />

Ramburgh-Osgood modeli<br />

Bu malzeme modellerinden a ve c şıklarındakiler Cowper-Symonds modelini,<br />

akma gerilmesini birim şekil değiştirme oranıyla anlayarak kullanır.<br />

Burada C ve P Cowper-Symonds birim şekil değiştirme parametreleridir.<br />

Modeller arasında d seçeneği ile sunulan en genel kullanımlı birim şekil değiştirme<br />

oranı modelidir. Çünkü elastik modül, akma sınırı, tanjant modül, ve kopma gerilmesi,<br />

birim şekil değiştirmenin fonksiyonu olarak ifade edilebilir.


Tüm bu modeller (özellikle a ve d) genel metal ve plastik <strong>şekillendirme</strong><br />

analizlerinde isotropik malzemeler için kullanılabilir.<br />

Bu modellerden e seçeneği ile sunulan, özellikle yüksek şekil değiştirmelerin<br />

mümkün olduğu süper plastik <strong>şekillendirme</strong>lerde kullanılır.<br />

12.3.2.1 Plastik Kinematik:<br />

Bilineer plastik pekleşmeyi σy ve Etan kontrol eder. Plastik kinematik modelde<br />

ise pekleşme parametresi β vardır. β, 0 (kinematik) ila 1 (isotropik) arasındadır (<strong>Ş</strong>ekil 12.2).<br />

Malzeme tanıtılırken kopma birim şekil değiştirmesi değeri girilebilir. Bu parametre<br />

sayesinde hesap esnasında bu değeri aşan elemanlar hesaplamadan çıkarılacaktır. Yırtılma<br />

ve kopma simule edilebilecektir.<br />

Bu malzeme modeli <strong>şekillendirme</strong> analizlerde dahil olmak üzere birçok<br />

simülasyonda oldukça hızlı çalıştığından, ön analizleri bu malzeme modeli ile yapmak<br />

tavsiye edilebilir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 12.2 Plastik kinamtik pekleşme<br />

Plastik Kinematik malzeme tanımında akma fonksiyonu şu şekilde ifade edilebilir:<br />

Buada σ 0 iç akma gerilmesidir,<br />

εp eff etken plastik birim şekil değiştirmedir,<br />

Ep ise plastik pekleşme modülüdür, şu şekilde ifade edilebilir:<br />

82<br />

12.8


12.3.2.2 Birim şekil değiştirme oranına duyarlı:<br />

83<br />

(12.9)<br />

Bu model bilineer isotropik pekleşmenin plastik davranışıdır. Power law (güç<br />

kanunu) pekleşmesi; mukavemet katsayısı k ve pekleşme katsayısı n ile ifade edilir.<br />

Bu model için akma fonksiyonu şu şekilde ifade edilebilir;<br />

Burada εe elastik birim şekil değiştirmedir.<br />

12.3.2.3 Piecewise Lineer:<br />

12.10<br />

Bu modelde gerilme ve birim şekil değiştirme ilişkisi; etken gerilme ve etken<br />

birim şekil değiştirme eğrisi olarak ifade edilir. Bu modelde de hangi elemanların<br />

işlemden çıkarılacağının tespiti için kopma birim şekil değiştirme değeri<br />

tanımlanmaktadır.<br />

Bu model çözümde çok etkili ve Crash simülasyonlarında en çok tercih edilen<br />

malzeme modelidir. Akma gerilmesi Cowper-Symonds modelinden birim şekil<br />

değiştirme oranı ile orantılanarak elde edilir.<br />

12.3.2.4 Birim şekil değiştirme oranına bağlı:<br />

En genel kullanılan birim şekil değiştirme oranı içeren plastik modelidir. σy, E, Etan<br />

ve σkopma tamamen birim şekil değiştirme oranına bağlıdır. Herhangi bir birim şekil değiştirme<br />

oranında akma gerilmesi şu şekilde ifade edilebilir:<br />

Bu ifadedeki değişkenler dört eğri ile kontrol edilir;<br />

olarak ifade eder.<br />

Eğri 1 , σy 'yi ֹεeff 'in bir fonksiyonu olarak ifade eder.<br />

Eğri 2 , E 'yi ֹεeff 'in bir fonksiyonu olarak ifade eder.<br />

Eğri 3 , Etan 'ı ֹεeff 'in bir fonksiyonu olarak ifade eder.<br />

12.11<br />

Eğri 4 , Etken Von Mises gerilmesini kopma anında ֹεeff 'in bir fonksiyonu


12.3.2.5 Power Law:<br />

Birim şekil değiştirme oranına duyarlı Power law plastisite modeli özellikle süper<br />

plastik şekil verme analizlerinde kullanılır.<br />

Ramburgh-Osgood kuralları gereği akma gerilmesi ifadesi:<br />

84<br />

12.12<br />

burada k malzeme katsayısı, m pekleşme katsayısı, n birim şekil değiştirme oranı<br />

parametresi, ve ֹε birim şekil değiştirme oranıdır.<br />

12.3.3 Kategori 3: Anisotropik malzemelerde birim şekil değiştirme oranına<br />

bağlı plastisite<br />

Bu kategoride üç farklı anisotropik birim şekil değiştirme oranı modeli vardır:<br />

a. Çaprazlama Isotropik: Hills akma kriterinin birim şekil değiştirme oranı ile<br />

birleştirilmesi sonucu oluşmuş bir malzeme modelidir.<br />

b. 3 Parametreli Barlat: Alüminyumun sac metal şekillendirilmesi için<br />

geliştirilmiş bir ortotropik malzeme modelidir.<br />

c. Barlat Anisotropik: Üç boyutlu sünme problemlerinin çözümü için<br />

geliştirilmiş anisotropik bir malzeme modelidir.<br />

Bu malzeme modellerinden a seçeneğinde verilen model yüksek birim şekil<br />

değiştirme oranı içeren <strong>şekillendirme</strong> proseslerinde kullanılan genel bir anisotropik<br />

malzeme modelidir. Bu modellerden b ve c seçeneklerinde verilen malzeme modelleri ise<br />

ALCOA'da özel olarak alüminyum prosesleri için geliştirilmiştir.<br />

12.3.3.1 Çaprazlama Isotropik:<br />

Anisotropik malzemelerin metal sac şekillendirilmesinde en sık kullanılan<br />

malzeme tipidir. Opsiyonel olarak yük eğrisi parametresi, etken akma gerilmesi ve etken<br />

plastik birim şekil değiştirme arasındaki ilişkiyi tanımlamada kullanılabilir.


Anisotropik pekleşme parametresi, R, düzlemsel plastik birim şekil<br />

değiştirmenin, düzlem dışı plastik birim şekil değiştirmeye oranı olarak ifade edilebilir;<br />

12.3.3.2.Üç Parametreli Barlatt :<br />

85<br />

12.13<br />

12.14<br />

Alüminyumun sac şekillendirilmesi için geliştirilmiştir. Lineer (1) ve eksponsiyel<br />

(2) pekleşme kurallarını içerir. Lineer kural için girdi olarak σy ve Etan yeterlidir.<br />

Eksponsiyel kural için, n ve m girdileri gerekir.<br />

Barlat üsteli m BCC (body center cubic) metaller için 6, FCC (face center<br />

cubic) metaller için 8 'dir.<br />

Ortotropik Lankford katsayıları uzunluğun kalınlıklara oranlarıyla elde edilir. Bu<br />

modelde doğrultu önem kazandığından malzeme modeline eksen takımı tanıtmak gerekir.<br />

12.3.3.3 Barlat Anisotropik:<br />

Bu model metal <strong>şekillendirme</strong>de (hadde v.b.) özellikle üç boyutlu sünme özelliği<br />

gösteren malzemelerde (alüminyum) yararlı sonuçlar sunar. Genelde saclarda değil de<br />

katılarda kullanılır.<br />

Deneylerle elde edilmesi gereken 6 anisotropik parametre mevcuttur.(a,b,c,f,g,h)<br />

Burada barlat üsteli m BCC metaller için 6, FCC metaller için 8'dir.<br />

Akma mukavemeti şu şekilde ifade edilebilir;<br />

Burada ε0 ve εp iç akma ve plastik birim şekil değiştirmelerdir.<br />

12.15


12.4 Köpük Malzeme Modeli :<br />

Beş farklı köpük malzeme modeli ile doğadaki birçok köpük benzer yapıyı<br />

tanımlamak mümkün olabilmektedir. Hangi modelinin seçileceği malzemenin analizi<br />

sonucunda belirlenecek özelliklerine bağlıdır.<br />

• İsotropik köpükler için dört opsiyondan söz edilebilir;<br />

• Kapalı Hücre Köpüğü: Genelde düşük yoğunluklu poliüretan için<br />

kullanılır.<br />

• Düşük Yoğunluklu Köpük: Yüksek sıkıştırılabilirlikteki dolgu<br />

maddeleri için kullanılır. Örneğin; koltuk minderleri.<br />

• Akışkan (Viskoz) Köpük: Çarpışma simülasyonlarında kullanılan enerji<br />

emebilen köpüklerdir. (Tampon dolguları v.b.)<br />

• Ezilebilir Köpükler: Kalıcı ezilebilir malzemelerdir. Örneğin<br />

polyester.<br />

Bir başka köpük malzeme opsiyonu da petek köpüktür.Bu malzeme ortotropik<br />

ezilebilir bir yapıdadır. Tüm bu köpük modelleri otomotivde çarpışma uygulamalarında<br />

kullanılmaktadır.<br />

12.4.1 Kapalı Hücre Köpüğü :<br />

• Düşük yoğunluklu poli üretan için geliştirilmiştir( Ürünlerin darbe<br />

limitleri gemicilikte kullanılan konteynırlar,otomobil tasarımında<br />

kullanılmaktadır.)<br />

• Yoğunluk elastisite modülü EX iç köpük basıncı (Po) ve köpükteki<br />

polimer yoğunluğunun oranı(Ф) malzeme tanımı için gereklidir.<br />

• Bu malzeme tipi köpük içinde hapis olan hava basıncının etkisinide<br />

yansıtır.<br />

• Poisson NUXY sıfıra yakın bir değer alınmalıdır.<br />

• Akma durumu şu şekilde ifade edilebilir.<br />

σy=a+b(1+cγ) (12.16)<br />

Burada a,b, ve c deneysel parametrelerdir,ve γ= V/V0+ γ0-1, V yürürlükteki hacim,V0 iç<br />

hacim ve γ0 iç hacimsel birim şekil değiştirme<br />

86


12.4.2 Düşük Yoğunlukta Köpük :<br />

• Özellikle otomobillerdeki koltuk dolgularında kullanılır.<br />

• Malzeme tanımı için yoğunluk ve elastisite modülü gereklidir.<br />

• Gerilme birim şekil değiştirme davranışını bir yük eğrisi yardımıyla<br />

ifade etmek mümkündür.<br />

• Sıkışma söz konusu olduğunda malzeme modeli enerji israfında histeri kabulü ile<br />

davranış gösterir. Gerilme söz konusu olduğunda ise malzeme modeli kopma<br />

gerilmesine ulaşana kadar lineer bir gerilme davranışı gösterir.<br />

• Bu malzeme modelinde de Poisson oranı NUXY sıfıra yakın bir değer alınmalıdır.<br />

• Eğer β sabiti sıfır alınırsa, malzeme üzerinden yük kalktığında malzemenin yeni<br />

şeklini alması yükleme esnasındaki histeri davranışı gibi olacaktır.<br />

• Eğer β sıfırdan farklıysa orijinal yük dağılımı l-e -βt şeklinde türetilecektir. (β<br />

(0.05-0.5) değerlerinde bir viskoz katsayıdır ve sönümleme etkisi yaratmak için<br />

kullanılabilir.<br />

• Hacim akışkanlığı da opsiyonel olarak işleme eklenebilir.<br />

• Bir şekilsel yük azalma faktörü histerik yük azalımı için kullanılabilir bu değerler<br />

ezilmede israf edilen enerji değerinden az olmalıdır.<br />

• Histerik yük azalım faktörü (HU) 0 ila 1 arasındadır Eğer HU=1ise enerji israfı<br />

yok demektir.<br />

12.4.3 Akışkan Köpük:<br />

Enerji emebilen bir köpüktür. Çarpışma simülasyonlarında kullanılan kuklaları<br />

bu malzeme modeli ile tanımlayabilmek mümkündür<br />

Bu model sadece katılarda ve sıkışabilen yüklemelerde kullanılır ve non-lineer<br />

elastik yay ve paralel bağlı akışkan sönümleyiciden oluşmak-tadır.<br />

verilebilir:<br />

Yoğunluk, elastisite modülü (iç Young modülü Eı) ve Poisson oranı gereklidir.<br />

Elastik katılık, E’ şu şekilde ifade edilebilir:<br />

E' = Eı V -n , (12.17)<br />

Burada nı powerlaw elastik katılığıdır. Akışkanlık katsayısı, V şu şekilde<br />

87


V' = V2|l-V| n 2 (12.18)<br />

Burada V2 iç akış katsayısı ve n2 powerlaw akış katsayısıdır.<br />

12.4.4 Ezilebilir Köpük:<br />

Bu malzeme tipi kalıcı ezilebilen malzemeler için kullanılır. Örneğin genişlemiş<br />

polistren katılar ezildikten sonra eski şekillerine geri dönmezler. Bu malzeme tipinde<br />

opsiyonel olarak akışkan sönümle ve Eğrilme yırtılması özelliklende tanımlanabilir.<br />

Malzemeden yük azalması tamamen elastik olarak hesaba katılır, irilme<br />

karşısında ise elastik-plastik bir davranış gösterir.<br />

Yoğunluk, elastisite modülü, Poisson oranı verileri malzeme tanımı için<br />

gereklidir. Akma gerilmesinin hacimsel birim şekil değiştirmeye (γ) göre<br />

değişimi bir eğri ile ifade edilebilir.<br />

Hacimsel birim şekil değiştirme (γ) şu şekilde ifade edilebilir: γ= 1-V, burada V<br />

şu anki hacmin iç hacme oranıdır.<br />

12.4.5 Petek:<br />

Ortotropik ezilebilir köpük modeli diye de adlandırabileceğimiz bu malzeme<br />

modeli araç tamponlarının önden yada yandan aldığı darbelere karşı kullanılan yapılarda,<br />

havacılıkta kullanılan yapılarda ve benzeri yerlerde kullanılabilmektedir.<br />

Bu malzeme modeli normal ve kayma gerilmeleri için non-lineer davranış<br />

tanımına sahiptir. Yoğunluk, elastisite modülü, Poisson oranı, akma gerilmesi, peteğin<br />

tam hacmi ve akışkanlık katsayısı verileri malzeme tanımı için gereklidir.<br />

Elastik modül, gerilme, bağıl hacim veya hacimsel birim şekil değiştirme<br />

değişimi eğrileri ortotropik doğrultularda tanımlanmalıdır.<br />

88


12.5 Kompozit Hasar:<br />

Enerji absorbe eden kompozit malzemelerin kopmasının simule edebilmek için<br />

geliştirilmiş bir malzeme modelidir. Elastik modül, kayma modül ve Poisson oranı her<br />

doğrultuda tanımlanmalıdır. Ezilme hatasının tespiti için kopan malzemenin hacim<br />

modülünün bilinmesi gerekir. Kopmayı belirleyebilmek için kayma, boylamsal gerilme,<br />

enlemsel gerilme, çapraz sıkışma mukavemeti gibi değerlerinde tanımlanması<br />

gerekir.<br />

12.6 Beton Hasar:<br />

Gömülü çelik takviyeli kablo yapılarının darbe yüklerindeki durumlarını analiz<br />

etmek için geliştirilmiş bir malzeme modelidir. Yoğunluk ve Poisson oranını dışında<br />

beton ile ilgili ve takviye kabloları ile ilgili sabitler içermektedir. Bu sabitler , durum<br />

denklemleri ve tablolar yardımı ile yazılıma aktarılır.<br />

12.7Elastik Akış:<br />

Bu model akışkan dolu konteynırların darbe yükü karşısındaki davranışlarını<br />

incelemek için geliştirilmiştir. Akışkan model yalnızca hacim modülüne ihtiyaç<br />

duymaktadır. Hacim modülü elastisite modülü ve Poisson oranından hesaplanabilir.<br />

12.8 Durum Denklemli Malzeme Modelleri<br />

89<br />

12.19<br />

Diğer malzeme tanımlarının ifade etmekte zorlanabileceği kompleks<br />

değişimler söz konusu olduğunda, malzemeyi ifade eden özellikleri denklem olarak<br />

tanımlamak mümkündür. Bu denklemlerden bazıları aşağıdaki malzeme modelleri ile<br />

ifade edilebilir.<br />

1. Johnson-Cook Plastisitesi: Yüksek birim şekil değiştirme içeren ve sıcaklığa<br />

duyarlı problemlerde kullanılır.<br />

2. Boş Malzeme: Kuş çarpması analizleri gibi tek taraflı zararın gözlemleneceği<br />

durumlarda kullanılır.


3. Zerilli-Armstrong: Yüksek hızla çarpışma ve bazı metal <strong>şekillendirme</strong><br />

işlemlerinde kullanılır<br />

4. Bamman: Durum denklemlerinin iç değişkenlerine müdahale edilebilen<br />

kompleks malzeme modelidir.<br />

Bu dört malzeme modelinde kullanılabilecek üç çeşit durum denklemi tipi vardır:<br />

1. Lineer Polinom<br />

2. Gruneisen<br />

3. Tablolaştırılmış<br />

12.8.1 Durum Denklem Tipleri<br />

12.8.<strong>1.1</strong> Lineer Polinom:<br />

İç enerjiyi ifade eden durum denklemleri lineerdir. Basınç µ ve lineer katsayılar<br />

Ci ile ifade edilebilir:<br />

Burada µ=ρ/( ρ0-1)’dir. 12.21<br />

ρ İşlem esnasında değişen yoğunlukları ve ρ 0 ilk yoğunluğu ifade eder.<br />

12.8.1.2 Gruneisen:<br />

Kübik şok ve tanecik hızı içeren durum denklemleridir. Basınç, µ ve Gruneisen<br />

katsayıları C, a, S1, S2, S3, ve γ0 cinsinden ifade edilebilir:<br />

90<br />

12.21


ifade edilebilir:<br />

12.8.1.3 Tablolaştırılmış:<br />

Bu durum denklemleri de lineer iç enerji davranışı gösterir. Basınç şu şekilde<br />

91<br />

12.22<br />

Burada Q hacimsel basınç değeri ve Ti sıcaklık değeridir. εVi değeri ise hacimsel<br />

birim şekil değiştirme değeridir.<br />

12.8.2 Teorik Malzeme Modelleri<br />

Dört adet teorik malzeme modeli vardır. Bunlar sırasıyla Johnson-Cook, boş<br />

malzeme, Zerilli-Armstrong ve Bamman'dır.<br />

12.8.2.1 Johnson-Cook:<br />

Johnson-Cook malzeme modeli öncelikli olarak yüksek birim şekil değiştirme<br />

oranının olduğu talaşlı işleme gibi sıcaklığın çok yükseldiği işlemlerde kullanılır.<br />

Balistik uygulamaları için de kullanılabilir. Malzeme tanımı için yoğunluk, elastik<br />

modül, Poisson oranı gereklidir. Ayrıca Akma gerilmesi şu şekilde ifade edilebilir:<br />

12.23<br />

AtB,Ct m, ve n deneysel olarak tespit edilmiş sabitlerdir ve εp etken plastik şekil<br />

değiştirmedir. T ise homojen sıcaklıktır.<br />

Etken plastik şekil değiştirme oranı şu şekilde ifade edilebilir:<br />

12.24<br />

12.23'teki sıcaklık değeri için ergime sıcaklığı, ortam sıcaklığı gibi değerlere<br />

ihtiyaç vardır. Homojen sıcaklık şu şekilde hesaplanabilir;<br />

12.25


Kopma birim şekil değiştirmesi kopma sabitlerinin D1, D5 denkleme<br />

eklenmesi ile işleme dahil edilir ve denklem şu şekli alır:<br />

Burada basıncın etken gerilmeye oranı şu şekilde ifade edilir:<br />

92<br />

12.26<br />

12.27<br />

Johnson-Cook parametreleri girildikten sonra durum denklemi sabitleri hem<br />

lineer polinomdan hemde Gruneisen malzeme modelinden alınabilir. (KIRLI)<br />

12.8.2.3 Boş Malzeme:<br />

Boş malzemeler, durum denklemlerindeki gerilme değişimlerinin<br />

hesaplanmamasını sağlar. Böylelikle çok daha hızlı çözümler yapılabilmektedir. Boş<br />

malzemeler genelde kuş çarpması simülasyonlarında kullanılmaktadırlar. Malzeme<br />

tanımı için istenen veriler yoğunluk, malzemenin yüksüz durumundaki elastisite modülü<br />

ve Poisson oranıdır.(yalnızca kiriş ve kabuklar için) Viskozite ve gerilme aşınması<br />

opsiyonel olarak tanımlanabilir.<br />

12.8.2.4 Zerilli~Armstrong<br />

Zerilli-Armstrong modeli metal <strong>şekillendirme</strong> işlemlerinde ve yüksek hızlı<br />

çarpma uygulamalarında; gerilmenin birim şekil değiştirme, birim şekil değiştirme oranı<br />

ve sıcaklıkla etkilendiği durumlarda kullanılır. Üç durum denklemi tanımından herhangi<br />

biri malzeme tanımında kullanılabilir. Zerilli-Armstrong modeli akış gerilmeleri (Ci),<br />

sıcaklık (Bi) ve ısı kapasitesi (Gi) katsayılarını içerir. Aşağıda yalnızca akış gerilmesi<br />

içeren bir örnek verilmiştir.<br />

FCC Metalleri :<br />

12.28


BCC Metalleri :<br />

12.8.2.5 Bamman:<br />

93<br />

12.29<br />

Durum denklemlerinin iç değişkenlerine müdahale edilebilen kompleks<br />

malzeme modelidir. Sıcaklığa ve birim şekil değiştirmeye bağlı değerler içerir. Böylece<br />

metal <strong>şekillendirme</strong> işlemlerinde kullanılabilmektedir.<br />

Bu malzeme modeli herhangi bir ilave durum denklemi iç değişkenine ihtiyaç<br />

duymaz. Tüm değişkenler (Ai) direk malzeme modeline sabit katsayılar olarak<br />

girilebilir. Bamman modeli akış gerilmesi parametreleri Ci ‘ye ihtiyaç duyar. (KIRLI)<br />

12.8.3 Malzeme Modeli Tanımlanırken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar<br />

• Her malzeme modeli tüm eleman tipleri için geçerli olmayabilir. Bazı<br />

malzemeler katı elemanlar için uygulanabilir, bazıları ise yalnızca iki<br />

boyutlu ağ yapılarına uygulanabilir.<br />

• Her malzeme modeli için tüm sabitlerin girilmesi gerekmeyebilir<br />

Örneğin kopma birim şekil değiştirmesi değeri birim şekil değiştirmesi<br />

oranı içermeyen bir malzeme modelinde girilmeyebilir, Cowper<br />

Symonds sabitleri sıfır alınabilir.<br />

• Malzeme özellikleri tanımlanırken doğru birim sistemi<br />

kullanılmasına dikkat edilmelidir. Yanlış birimler, yalnız malzeme<br />

davranışını etkilemez, ayrıca temas katılığınıda değiştirir.<br />

• Doğru ve tutarlı malzeme verileri girmenin önemi atlanmamalıdır.<br />

Doğru malzeme verileri için zaman ve para harcamaktan<br />

kaçınılmamalıdır.


13. TEMAS TANIMLARI VE ÇE<strong>Ş</strong>İTLERİ<br />

ANSYS/LS-DYNA yazılımında temas tanımı; împilisit ANSYS ve benzer<br />

programlardan farklıdır. Temas elemanları kullanılmaz yerine temas yüzeyleri kullanılır.<br />

Modellerin bir parçasının dış yüzeyinin diğer bir parçanın içine girmesi teması doğurur.<br />

Temas elemanları kullanılmadığı için temas edecek bölgeleri önceden tanımlamak<br />

gerekmez. Eleman ağının özelliklerinde temas katılığı tanımlamak gerekmez. Temas<br />

tanımı için birbiri ile temas edecek parçaları tanıtmak, temas tipini belirlemek ve temas<br />

tipi ile ilgili istenen parametreleri girmek yeterlidir.<br />

13.1. Temas Tanımları<br />

22 Farklı temas tipi mevcuttur. Bu da yüzeyler arası çok geniş etkileşim imkanı<br />

sağlar. Hangi temas tipinin fiziki modeli en iyi yansıtacağına karar vermek zordur.<br />

Temas tipinin seçimini yapabilmek için değişik temas algoritmalarını ve mevcut temas<br />

ailelerinin içeriğini bilmek gereklidir.<br />

Temas algoritması; programın temas yüzeylerini nasıl işleyeceğini belirleyen<br />

metottur. Üç farklı temas algoritmasından söz edebiliriz, (ANSYS,2001)<br />

• Tek Yüzey Teması<br />

• Düğüm Noktaları ile Yüzey Teması<br />

• Yüzey ile Yüzey Teması<br />

Temas aileleri birçok benzer özellik içeren farklı temas tiplerini barındırır. 8 Farklı<br />

temas ailesinden söz edilebilir; (ANSYS,2001)<br />

• Genel<br />

• Otomatik<br />

• Katı (sabit)<br />

• Bağlı<br />

• Bağlı ve Hasar İçeren<br />

• Aşınma<br />

• Kenar<br />

• Çekme kanalı (Süzme Kanalı, Kilit)<br />

• <strong>Ş</strong>ekillendirme<br />

Bu temas ailelerinin hangi temas algoritmaları ile kullanılabileceği Tablo 1 de<br />

verilmiştir.(KIRLI)<br />

94


Tablo 1 Temas Algoritmaları ve Temas Aileri (KIRLI)<br />

13.<strong>1.1</strong> Tek Yüzey Temas Tanımı<br />

Tek yüzey temas algoritması; temas işlemini bir parçanın dış yüzeyinin kendisi<br />

ile veya başka bir parçanın dış yüzeyi ile teması durumunda gerçekleştirir. En çok<br />

kullanılan temas tanımıdır. Çünkü program otomatik olarak tüm dış yüzeylerin birbirine<br />

girip girmediğini kontrol eder (<strong>Ş</strong>ekil 13.1). Tüm dış yüzeyler kapsandığından temas ve<br />

hedef yüzey tanımına ihtiyaç yoktur. Tek yüzey temasının kullanılması; kendi kendine<br />

temasta veya temas alanlarının önceden bilinemediği geniş deformasyon içeren<br />

problemlerde de tutarlı sonuçlar verir (<strong>Ş</strong>ekil 13.2).<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.1 - Tek yüzey temasında <strong>Ş</strong>ekil 13.2-Kendi üstüne<br />

düğüm noktaları(KIRLI) katlanan sac(FORM A.<strong>Ş</strong>)<br />

95


İmpilisit analizlerde modellemedeki ön tanımlama CPU zamanını oldukça<br />

arttırmaktadır. Tek yüzey temas tanımı CPU zamanında çok az değişim yaratır. Tek yüzey<br />

temas genelde darbe ve çarpma uygulamalarında kullanılır. Bu algoritma parçaların iç<br />

içe geçme durumunda sac kalınlığının % 40 ’ ını aşmasında otomatik olarak devreye<br />

girmektedir. Bu olay aşağıdaki durumlarda potansiyel problemlere sebep olabilir;<br />

1. Aşın ince parçalar,<br />

2. Düşük katılık değerine sahip yumuşak malzemeler,<br />

3. Parçalar arasında gerçekleşen oldukça yüksek hızda çarpışmalar,<br />

Tek yüzey temas algoritması temas sonucu oluşan kuvvetleri<br />

saklamaz (kaydetmez). Eğer bu kuvvetlere ihtiyaç varsa temas tanımı düğüm noktası<br />

ile yüzey veya yüzey ile yüzey temas tanımlarıyla yapılmalıdır.<br />

Tek yüzey temas algoritmasının içerdiği temas tipleri; tek yüzey, otomatik,<br />

genel, aşındırıcı tek yüzey ve tek kenar temas tipleridir.(KIRLI)<br />

13.1.2 Düğüm Noktalan ile Yüzey Temas Tanımı<br />

Düğüm noktaları ile yüzey temas algoritması; temas düğüm noktası, hedef<br />

yüzeye geçiş yaptığında devreye girer (<strong>Ş</strong>ekil 13.3). En hızlı algoritmadır çünkü<br />

asimetriktir. Yalnızca temas düğüm noktalarının hedef yüzeye çarpma davranışı hesaba<br />

katılır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.3 Yüzey temasının şematik <strong>Ş</strong>ekil 13.4 Yüzey temasında düğüm gösteririmi<br />

noktaları<br />

Düğüm noktaları ile yüzey temasını tanımlayabilmek için; düğüm noktası<br />

bileşenleri veya parça numaraları tıpkı impilisit algoritmalarda olduğu gibi, temas ve<br />

hedef yüzeyler için belirlenmelidir (<strong>Ş</strong>ekil 13.4) Düğüm noktaları ile yüzey teması<br />

algoritması önceden bilinen temas alanlarında ve küçük temas alanları içeren<br />

96


problemlerde çok sağlıklı sonuçlar vermektedir. Ayrıca sabit parçalarla olan temaslarda<br />

da etkilidir Düğüm noktaları ile yüzey teması tanımında aşağıdaki durumlara dikka<br />

edilmelidir;<br />

1. Düz veya konveks yüzeyler hedef olarak tanıtılmalı konkav yüzeyler<br />

temas yüzeyi olmalıdır.<br />

2. Kaba ağ yapı hedef yüzey olmalı, detaylı ağ yapı temas yüzeyi<br />

olmalıdır.<br />

3. Süzme kanalı temasında; kanal çıkıntısı her zaman düğüm noktası<br />

temas yüzeyi, pot çemberi ise hedef yüzey olmalıdır.<br />

Düğüm noktaları ile yüzey temas algoritması; temas sonucu oluşan tüm<br />

kuvvetleri bir ASCII dosyasında (rcforc) saklar. (ANSYS,2001)<br />

13.1.3 Yüzey ile Yüzey Temas Tanımı<br />

Yüzey ile yüzey temas algoritması; teması parçalardan birinin yüzeyi diğer bir<br />

parçanın yüzeyinin içinden geçmesi durumunda uygular. Yüzey ile yüzey teması tamamen<br />

simetriktir. Böylece hedef yüzeylerin ve temas yüzeylerinin seçimi kolaylaşır (<strong>Ş</strong>ekil<br />

13.5).<br />

Yüzey ile yüzey temas tanımı yapabilmek için hedef ve temas yüzeylerinin<br />

düğüm noktaları bileşeni veya parça numarası tanımlanmalıdır. Temas düğüm<br />

noktaları birçok farklı yüzeye ait olabilir.<br />

Yüzey ile yüzey temas algoritması oldukça genel bir tanımdır ve çoğunlukla<br />

geniş temas alanları içeren parçalarda, temas yüzeyleri belliyse kullanılır. Bu temas<br />

tanımı geniş miktarda bağıl kayma söz konusu olan problemlerde (örneğin bir blok bir<br />

düzlem üzerinde kayıyorsa (<strong>Ş</strong>ekil 13.6) oldukça etkilidir.<br />

Yüzey ile yüzey temas algoritması; temas sonucu oluşan tüm kuvvetleri bir<br />

ASCII dosyasında (rcforc) saklar. (KIRLI)<br />

97


13.2. Temas Tipleri<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.5 Yüzey yüzeye temasta düğüm noktaları(KIRLI)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.6 Yüzey yüzeye temasta düğüm noktaları(KIRLI)<br />

13.2.1. Otomatik ve Genel Temas<br />

Otomatik ve genel temas aileleri kabuk temas kuvvetlerinin davranışından<br />

farklılıklar gösterir. Genel temas kabuk kalınlığını temas kuvvetlerini bulurken hesaba<br />

katmaz. Otomatik temas, temasın kabuk elemanlarının her iki yüzündende<br />

gerçekleşmesini sağlar (<strong>Ş</strong>ekil 13.7).<br />

Kabuk elemanlar için temas kuvvetleri otomatik ve genel temas durumların<br />

aşağıdaki şekilde şematik olarak gösterilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.7 Otomatik ve genel temasın şematik gösterimi<br />

98


13.2.2. Aşındırıcı Temaslar<br />

Bu temas tipleri katı elemanların hasar gördüğü durumlarda kullanılır (<strong>Ş</strong>ekil<br />

13.8). Aşındırıcı temasın amacı; temasa maruz kalan dış yüzey elemanları şekil<br />

değiştirip hasar görmeye başlayınca, temasın kalan elemanlarla gerçekleşmesine izin<br />

vermektir. Talaşlı imalat, haddeleme, dövme ile şekil değiştirme gibi işlemleri simule<br />

ederken kullanılabilir.<br />

13.2.3. Sabit Temaslar<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.8 Aşındırıcı temas örneği (FORM A.<strong>Ş</strong>.)<br />

Sabit temasta diğer temas tanımlarından farklı olarak; parçaların iç içe geçmesine<br />

karşı direngenlik katılığı lineer değildir, kullanıcı tarafından belirlenen kuvvet-çökme<br />

eğrisi ile kontrol edilir. Bu temas tanımı genelde çok parça içeren dinamik problemlerde<br />

kullanılır. Sabit temas tipleri deforme olan elemanları modellemeye ihtiyaç duymadan,<br />

enerji absorbe etme kavramını içermektedir. Sabit bir parça ile deforme olabilen bir<br />

parça arasında temas tanımı; normal temas, otomatik temas veya aşındırıcı temas<br />

tanımları ile yapılmalıdır. Örnek olarak insan dizinin torpido paneline teması bu temas<br />

tipi ile yapılabilir (<strong>Ş</strong>ekil 13.9)<br />

99


13.2.4. Kenar Teması<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.9 – Sabit temas örneği(KIRLI)<br />

Kenar teması yüzeylerin normalleri darbe doğrultularına dik ise kullanılır<br />

(<strong>Ş</strong>ekil 13.10). Tüm köşeler otomatik olarak seçilebilir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.10 - Kenar temas örneği(KIRLI)<br />

100


13.2.5. Bağlı Yüzeyler Temas Tipi<br />

Temas eden parçalar birbirine yapışmış şekilde davranır. Birbirine uyumsuz ağ<br />

yapılan (mesh) söz konusu olduğunda kullanılabilir. Genelde civata bağlantıları gibi<br />

birleştirme içeren problemlerde kullanılır. Bağlantının kopması mümkündür, bağlantı-<br />

nın kopması (13.l)'deki koşulun sağlandığı durumda ortaya çıkar.Bu durum <strong>Ş</strong>ekil 13.11'<br />

de grafik olarak gösterilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 13.11 Bağlantı koşulunun grafikle ifadesi(KIRLI)<br />

13.2.6. Süzme Kanalı Teması<br />

101<br />

13.1<br />

Süzme kanalı teması tipik olarak metal <strong>şekillendirme</strong> operasyonlarında özellikle<br />

sacı sabit tutmak gerektiğinde kullanılır (<strong>Ş</strong>ekil13.12). Saç <strong>şekillendirme</strong> işlemlerinde<br />

(örneğin preste kesme), yaygın olarak sacın kalıpla teması kesilmektedir. Buruşma ve<br />

istenmeyen kalınlık yığılmaları oluşmaktadır.


<strong>Ş</strong>ekil 13.12 Süzme kanalı şematik ifadesi(KIRLI)<br />

102<br />

Süzme<br />

Kanalı<br />

Derinliği<br />

Süzme kanalı teması eğilmenin ve sürtünme sınırlayan kuvvetlerin devreye<br />

girmesine izin verir, bu sayede sacın süzme kanalı boyunca temasta kalması sağlanır.<br />

13.2.7. <strong>Ş</strong>ekillendirme Teması<br />

<strong>Ş</strong>ekillendirme temas tipleri; düğüm noktası ile yüzey <strong>şekillendirme</strong> teması,<br />

yüzey ile yüzey <strong>şekillendirme</strong> teması ve tek yönlü yüzey ile yüzey <strong>şekillendirme</strong> teması<br />

şeklindedir ve metal <strong>şekillendirme</strong> uygulamalarında kullanılmaktadır.<br />

Bu temas tipinde kalıplar ve yardımcı elemanlar hedef yüzey olarak tanımlanır,<br />

iş parçası olan sac ise temas yüzeyi olarak tanımlanır.<br />

Ağ yapısının sürekliliği ve kendi içinde bütünlüğü bu temas tipi için zorunlu<br />

değildir, böylece temas özellikleri sistemin karmaşıklığını azaltmaktadır. Kalıp<br />

elemanlarını yüzey normalleri aynı doğrultuda olmalıdır. <strong>Ş</strong>ekillendirme temasının<br />

ayarları otomatik temas tiplerine dayandığından oldukça sağlıklı sonuçlar elde edilir.<br />

Bu çalışmada, birçok temas tanımı denenmiş ve en başarılı sonuç <strong>Ş</strong>ekillendirme<br />

temasında elde edilmiştir. Çalışmanın devamında yapılan analiz örnekleri, <strong>şekillendirme</strong><br />

teması ile gerçekleştirilmiştir.


14. DERİN ÇEKME İLE SOĞUK <strong>Ş</strong>EKİLLENDİRME İ<strong>Ş</strong>LEMİNİN<br />

SONLU ELEMANLAR YÖNTEMİYLE İNCELENMESİ<br />

Bu çalışmada Mercedes marka otobüslerin üst ön yan panelin analizi ele<br />

alınmıştır . Dizaynı yapılan otobüse ait yan panelin geometrik modelleri (üç boyutlu<br />

geometriler) oluşturulması CATIA V 5 programında gerçekleştirilmiştir.(<strong>Ş</strong>ekil 14.1) Kalıp<br />

elemanları dahil tüm sistem yüzey olarak modellenmiştir. Geometri oluşturulurken parçaların<br />

boyutları "mm" cinsinden ve tüm parçalar gerçek boyutlarında modellenmiştir.<br />

Kalıp sistemi sırasıyla yukardan aşağıya; dişi kalıp, saç, pot çemberi ve erkek<br />

kalıptan oluşmaktadır. Kalıpçılıkta birçok hareketlendirme uygulaması söz konusudur.<br />

Çalışma içeriğinde uygulanan yöntemde; dişi sabit kalırken, pot çemberi, sacı dişi ile<br />

kendi arasında sıkıştırırken, erkek sonradan pot çemberinin içinden geçerek parçayı<br />

<strong>şekillendirme</strong>ktedir.<br />

Sistemin ağ yapısının (Mesh) oluşturulması Dynaform 5.5 (Eta) yazılımında<br />

gerçekleştirilmiştir. Aşağıdaki şekil 14.1’de Dynaform programının genel ekran<br />

görüntüsü verilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.1 Dynaform programının genel ekran görüntüsü<br />

Öncelikli olarak programda analizin genel ayarlamalarını yapacağız. Bu<br />

menüden öncelikli olarak sistemin hangi birim sisteminde çalışacagına karar veriyoruz.<br />

(<strong>Ş</strong>ekil14.2) Bu seçimimize göre analiz değerlerini gireceğiz.<br />

103


<strong>Ş</strong>ekil14..2 Birim sistemi menüsü<br />

Analiz esnasında parçalarımızın hareket etme şeklini buradan ayarlıyoruz.(<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.3) Gravity sac parçanın kendi ağırlı ile yani yerçekimi ile şekillenmesi<br />

esnasındaki deformasyonunun hesaplanmasında kullanılır. Bu analizde İnverted draw<br />

kullanılmıştır. tek hareketli sistemlerde Toggle draw çift etkili Springback sac parçanın<br />

geri hesaplanmasının yapılmasında kullanılır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.3 Sistemin Hareket Doğrultusu<br />

104


<strong>Ş</strong>ekil14.4Temas Tanımlaması Menüsü<br />

Daha sonra analizde kullanacağımız kontak parametresi seçilir. Bu analiz için<br />

Form one way surface to surface contact tipi ( yüzey yüzeye temas ) kullanılmıştır.<br />

(<strong>Ş</strong>ekil14.4)<br />

Daha sonrasında analiz için catia V5’de hazırladığımız analiz için gerekli olan<br />

sac parça, erkek , dişi ve pot çemberinden oluşan kalıp yüzey dataları program içine<br />

import edilir. (<strong>Ş</strong>ekil14.5)<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.5 Catia V5 ‘ te ki parça datalarının dyna form’a import edilmesi<br />

105


İmport edilen parçaların sonlu elemanlara bölünme işlemi yapılır.<br />

Bunun için;Surface Mesh menüsünden (<strong>Ş</strong>ekil14.6)<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.6 Parçanın Mesh Edilmesi<br />

Surface mesh komutu ile ekranda bulunan parçamızın sonlu elemanlara bölünmesini<br />

sağlıyabiliriz. Elemanların maximum ve minimum elemanlar aralarındaki açı<br />

değerlerini belirleyebiliriz. Parça üstündeki istenmeyen delikler var ise kapatılabilir ve<br />

sonlu elemanlar işleminde açık sınırlar var ise onlarda tespit edilebilinir. Bu işlem<br />

bütün parçalarımız için yapılacaktır.<br />

106


<strong>Ş</strong>ekil14.7 Parçanın Ağ Yapısı<br />

Parçanın mesh datası yukarıdaki şekildedir. (<strong>Ş</strong>ekil14.7)<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.8 Kalıp Sisteminin Ağ Yapısı<br />

Daha sonra bütün parçalarımız kalıp parçaları olarak tanımlarnır. (<strong>Ş</strong>ekil14.8)<br />

107


<strong>Ş</strong>ekil14.9 Dişi Kalıbın Tanıtılması<br />

Kırmızı parça “ die “ yani dişi kalıp olarak tanımlanmıştır (<strong>Ş</strong>ekil14.9)<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.10 Dişi Kalıp Temas Tipi<br />

Die için contact tipi seçilir statik ve dinamik sürtünme katsayıları belirlenir (<strong>Ş</strong>ekil14.10)<br />

108


<strong>Ş</strong>ekil14.11 Temas Paremetreleri Menüsü<br />

Eger yağlama kullanılacaksa viscous damping coef degeri girilir ve bu contact<br />

parametresinin başlangıç bitiş zamanları girilir (<strong>Ş</strong>ekil14.11)<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.12Temas Parametreleri Menüsü<br />

109


Aynı contact işlem parametreleri punch yani erkek kalıp elemanı içinde yapılır.<br />

Ve erkek için hareket tanımlamaları bu kısımda yapılır.<br />

Hareket z yönünde tanımlanmıştır.<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.13 Haektli ( Erkek ) Kalıp Temas Prametreleri<br />

110


Erkek parçanın hareket eğrisi aşağıdaki gibi tanımlanarak çizdirilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.14 Erkek Kalıbın Hareket Eğrisi<br />

Daha sonrasında pot çemberimiz içinde contact ve hareket basınç<br />

tanımlamalarımız bu menüden yapılır z yönünde<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.15 Pot Çemberi Temas Tanımlama Menüsü<br />

111


<strong>Ş</strong>ekil14.16 Hareket ergisi<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.17 Force eğrisi<br />

Analizde saç parça dışındaki bütün parçalar rigid body olarak tanımlanacak<br />

sadece sac parçaya malzeme verilecek sadece sac parçadaki deformasyon bizi<br />

ilgilendirdiğinden dolayı bu yüzden sac parçanın malzemesini tanımlayacağız.<br />

112


<strong>Ş</strong>ekil14.18Analizi Yapılacak Parçanın Malzeme tanımlama Menüsü<br />

Blank parçanın malzeme özellikleri aşağıdaki gibidir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.19 Blank parçanın malzeme özellikleri<br />

113


<strong>Ş</strong>ekil14.20 Blank Malzemenin train-strain eğrisi<br />

Malzemenin train-strain eğrisi yukarıdaki gibidir.(<strong>Ş</strong>ekil14.20)Daha sonra<br />

parçaların propery özellikleri tanımlanır. (<strong>Ş</strong>ekil14.21-22-23)<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.21Parçaların Özelliklerinin Tanılandığı Menü<br />

114


<strong>Ş</strong>ekil14.22 Parçaların Özelliklerinin Tanılandığı Menü<br />

<strong>Ş</strong>ekil14.23 Sac Kalınlığı ve Kayma Gerilmesi Tanımlama Menüsü<br />

Sac parça kalınlığı 1 mm ve kayma faktörüde bu kısma girilir (<strong>Ş</strong>ekil14.23)<br />

115


<strong>Ş</strong>ekil14.24 Analiz Menüsü<br />

Daha sonra analiz çalıştırılması için analysis kısmına gelinir.Bu kısımda<br />

analizdeki bazı parametreler girilir adaptive mesh gibi,ayrıca analizin kullanacağı<br />

memory belirlenir.Termination time değeri yanı analizin bitme zamanı girilir.<br />

Analizin kontrol parametreleri de aşağıdaki tablodan girilerek analiz çalıştırılır.<br />

116


<strong>Ş</strong>ekil14.25 Analiz Kontrol Parametreleri Menüsü<br />

117


<strong>Ş</strong>ekil14.26 Adaptıve Kontrol Paremetreleri Menüsü<br />

Bu özellik ile radiuslu bölgelerde elemanlar girdiğimiz parametre kriterlerine<br />

bağlı olarak bölünecek ve daha hasas bir sonuç elde edilecektir.<br />

Çözümlerin görüntülenmesi ve değerlendirilmesi LS POST programında<br />

yapılmıştır.Bu çalışmada parça için birçok değişik analiz gerçekleştirilmiştir.<br />

Ancak Mecedes firmasının ticari kaygıları nedeniyle izni olmadığı için cati V5’ te<br />

yapılan boyut dataları yapılan nihayi analize kadar olan 10 analize bu çalışmada yer<br />

verilememiştir.<br />

118


d)erkek kalıp,<br />

14.1 Parçanın Analizi<br />

Analizi gerçekleştirilen yan ön panel kalıp sistemi <strong>Ş</strong>ekil 14.27'de gösterilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.27 a) Dişi kalıp, b) şekillendirilecek sacın ilk hali, c) pot çemberi<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.27 Kalıp sistemini tamamı<br />

119


14.<strong>1.1</strong>. Kalıp Sistemi ve Çalışması<br />

Bu analizi gerçekleştirilen parça Mercedes marka otobüslerin yan üst ön<br />

panelidir. Bu parça Mercedes firması tarafından istenen pres kalıbını <strong>şekillendirme</strong>k için<br />

detaylıca analiz edilmiştir.<br />

Uygulamada sistemin çalışması; sac, pot çemberinin üzerine kırılır, dişi<br />

kalıp sabit sayılabilecek bir hızla aşağı doğru inerek, sacı pot çemberi ile kendi arasında<br />

sıkıştırır (<strong>Ş</strong>ekil 14.27). Kalıp sistemi saca gelecek tutma kuvvetini <strong>şekillendirme</strong><br />

esnasında sabit tutacak şekilde tasarlanmıştır. Dişi kalıp (<strong>Ş</strong>ekil 14.28), pot çemberi<br />

(<strong>Ş</strong>ekil 14.30) ile karşılaşmasına rağmen sabit hızla inmeye devam etmektedir. Sac, pot<br />

çemberi ile dişi kalıp arasında sıkışmış bir şekilde, ilerlerken aşağıda sabit olarak bekleyen<br />

erkek kalıba doğru çarpar ve erkek kalıp (<strong>Ş</strong>ekil 14.31) sacı gererek dişi kalıbın içine sıvar.<br />

Bu <strong>şekillendirme</strong> yöntemi otomotiv sektöründe çoğu parçanın imalatında en sık<br />

kullanılan yöntemdir.<br />

Sonlu elemanlar analizinde sistemin simülasyonunda hareketler; saca göre diğer<br />

parçaların hareketleri aynı kalacak şekilde bazı kabullere dayanarak basitleştirilmiştir.<br />

Gerçek uygulamada olduğu gibi dişi kalıp aşağı inerek sacı pot çemberi ile sıkıştırır.<br />

Ardından, sonlu elemanlar simülasyonunda gerçek uygulamadan farklı olarak erkek kalıp<br />

yukarı doğru ilerleyerek sacı <strong>şekillendirme</strong>ktedir. Bu sayede sistemin çözüm süresi<br />

kısalır, modelleme ve veri girme işlemlerinde de kolaylık sağlanmış olmaktadır.<br />

Birçok farklı yazılımda veya aynı yazılımda benzer yöntemler kullanılabileceği<br />

gibi farklı kalıp hareketleri de uygulanabilir.<br />

120


14.1.2. Kalıp Sisteminin Elemanları<br />

Panelin analizinde kullanılan kalıp elemanları <strong>Ş</strong>ekil 14.27-14.31'de verilmiştir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.28 Dişi Kalıp<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.29 <strong>Ş</strong>ekillenecek sacın ilk hali<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.30 Pot Çemberi<br />

121


<strong>Ş</strong>ekil 14.31- Erkek kalıp<br />

Pot çemberinin ortasında erkek kalıbın geçebilmesi için bir boşaltma<br />

yapılmamıştır (<strong>Ş</strong>ekil 14.30-14.31). Pot çemberi ile erkek kalıp arasında temas<br />

tanımlanması yapılmamış olduğundan kalıp sisteminin çalışması esnasında erkek kalıp,<br />

pot çemberi içinden hiçbir problem oluşmadan geçebilmektedir. Bu sayede pot çemberinin<br />

mesh kalitesi yükselmiş ve modelleme süresi kısalmıştır.<br />

Dişi kalıp, pot çemberi ve erkek kalıp mesh işleminde çok detaylı ağ yapısı<br />

oluşturulmuştur.(<strong>Ş</strong>ekil 14.32)Çünkü bu parçalar gerilme ve şekil değiştirme hesaplarına<br />

katılmayan rijit malzemelerden tanımlanmıştır. Bu parçalar çözüm süresini uzatmazlar.<br />

<strong>Ş</strong>ekillenecek parçanın ilk hali (<strong>Ş</strong>ekil 14.29) olarak kullanılacak ağ yapısı mümkün olan<br />

en az elemanla geometrinin son halini en iyi şekilde ifade edebilecek şekilde yapılmış ve<br />

en tutar sonucu elde edebilmek için en çok hesap noktası içeren eleman tıpı mesh işlemi<br />

gerçekleştirilmiştir. Bu parçanın eleman boyutları, sayısı ve eleman tipi çözüm süresinin<br />

belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. problem oluşmadan geçebilmektedir. Bu sayede<br />

pot çemberinin mesh kalitesi yükselmiş ve modelleme süresi kısalmıştır.<br />

122


<strong>Ş</strong>ekil 14.32Kalıp Sisteminin Ağ Yapısı<br />

14.1.3.Similasyonun Yapılanası , Sonuçları ve Değerlendirme<br />

İşlemin ilk similasyonu yapılarak işlenen sac yüzeyinde potlanma ve buruşmalar tespit<br />

edilmiştir.Yan panel için elde edilen sonuçlaraparçanın ağ yapısı etki etmektedir. <strong>Ş</strong>ekil<br />

14.33'den de anlaşılabileceği gibi parçanın mesh yapısı kritik bölgelerde<br />

yoğunlaşmaktadır. Böylelikle kritik bölgelerin sonuçları daha tutarlı bir şekilde elde<br />

edilebilmektedir.(<strong>Ş</strong>ekil14.34)<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.33 – Modelin Ağ Yapısı (Mesh)<br />

123


<strong>Ş</strong>ekil 14.34 - <strong>Ş</strong>ekillendirilmiş sacın ağ yapısı (Mesh)<br />

Sayısal analizde parçanın köşelerinde yırtılmalar oluşmuştur. Bu bölgelerin<br />

kalınlıkları malzemenin kritik birim şekil değiştirme değerinin üstünde deforme olmuş-<br />

tur. (<strong>Ş</strong>ekil 14.35 ) Parçadaki kalınlık değişimleri ve yırtılmalarla ilgi analiz sonuçları ve<br />

fotoğrafları <strong>Ş</strong>ekil 14.36’dan <strong>Ş</strong>ekil 14.42’ye kadar olanresimlerde verilmektedir.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.35 FLD Menüsü<br />

124


<strong>Ş</strong>ekil 14.36 Parçanın <strong>Ş</strong>ekillenme similasyonu Time : 0.062998<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.37 Parçanın <strong>Ş</strong>ekillenme similasyonu Time : 0.092072<br />

125


<strong>Ş</strong>ekil 14.38 Similasyonda Yırtılan Bölgeler<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.39 Similasyonda Yırtılan Bölgeler<br />

126


<strong>Ş</strong>ekil 14.40Similasyonda Parça Üzerindeki Basınç Dağılımı<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.41 Similasyonda Parçadaki Kalınlık Dağılımı<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.42 Similasyonda Parçadaki Kalınlık Dağılımı<br />

127


Ls dyna port’ta yapılan similasyonlarda <strong>Ş</strong>ekil 14.36-14.42’ ye kadar olan resimler<br />

incelendiğinde; görüldüğü gibi sac paçada işleme esnasında potlanmalar meydana<br />

gelmektedir.Bu nedenle dişi kalıp üzerine süzme kanalları yerleştirilerek sacda<br />

potlanmayı önleyecek gerekli gerilme, temin edilerek analiz yenilenir bu da bize<br />

gösteriyor ki sonlu elmanlar metodu; Deneme yanılma metodundan hem daha pratik hem<br />

de analizin bütün aşamaları için gerekli değişiklikleri hem çok ekonomik hem de<br />

zamandan tasarruf sağlayarak değişik analizlere imkan sağlamaktadır.<br />

Bu parçanın analizi formlandırmaya etki eden faktörlerin değiştirilmesiyle on kez<br />

tekrarlanan similasyonlar neticesinde optimum formlandırmanın elde edildiği similasyon<br />

verileri kullanılarak kalıp dataları CNC Tezgahlara aktarılarak kalıp imalatı gerçekleştiril-<br />

miştir. Daha sonra üretilen kalıpta deneme üerimler gerçekleştirilir ve üretilen parçalar<br />

CMM (<strong>Ş</strong>ekil 14.43-44 ) cihazda boyutları ölçülerek nödelle kıyaslanarak kalıbın boyutları<br />

doğrulanır. Buradan da anlaşılacağı üzere 10 kez tekrarlanan analiz karşılığı, deneme<br />

yanılma metodunda 10 kez kalıp imalatı veya kalıp üzerinde ek modifikasyonlar<br />

gerçekleştirmek gerektiği görülür.<br />

<strong>Ş</strong>ekil 14.43 CMM cihazı<br />

128


<strong>Ş</strong>ekil 14.44 CMM cihazı<br />

15. SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Yapılan araştırmalar sonucunda derin çekme işlemine etki eden faktörler şu<br />

şekilde belirlenmiştir,çekme derinliği,şekillendirilmemiş sacın kesim hattı,<strong>Ş</strong>ekillenecek<br />

sacın malzemesi iş parçasını sac kalınlığı, kalıp yüzeylerinin geometrik formu,iş parça-<br />

sının kalıp yüzeylerine göre açısı,süzme kanallarının yerleşimi ve derinliği,pot çemberinin<br />

baskı kuvveti,şekillenme işleminin tekniği (sıcak, soğuk, çift tesirli yada tek tesirli kalıp),<br />

Kalıp yüzeylerinin ve iş parçasının sürtünmesi.<br />

Bu faktörlerin bazıları bilgisayar destekli çözümlerle irdelenebilmiştir (Tablo<br />

2). Bilgisayar programındaki parametreler veya üç boyutlu modellerde yapılan<br />

değişiklikler ile bu faktörlerin etkisi gözlenmiş, bu sayede her iterasyonda daha başarılı<br />

kalıp tasarımları yapılabilmiştir.<br />

129


Tablo 2- Derin Çekmeye Etki eden Faktörler(KIRLI)<br />

İlk modelden itibaren kalıp sistemine eklenen her sınır şartı ve özelliğin,<br />

<strong>şekillendirme</strong> işlemine etkisi rahatlıkla gözlenebilmiş ve üç boyutlu geometrik modelin<br />

nasıl değiştirilmesi gerektiği hakkında fikir vermiştir. Tüm bu iterasyonlar klasik<br />

metotlarla yapılsaydı hem maliyet hem de süre olarak çok daha fazla tutacaktır.<br />

İstenen parçanın kalıptan kusursuz çıkması; bilgisayar destekli çözümler olmadan,<br />

deneme yanılma yolu ile yapıldığında, maliyeti oldukça yüksektir ve uzun zaman alan<br />

çalışmalardır.<br />

Yapılan çalışmalar sonunda soğuk <strong>şekillendirme</strong> işlemi için Sonlu Elemanlar<br />

Yöntemi ile ekspilisit analizin tutarlı sonuçlar verdiği ve tasarımı yönlendirmek için<br />

kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Çekme, derin çekme ve form kalıplan gibi malzemenin yüksek plastik<br />

deformasyona uğradığı veya kompleks yüzey geometrileri içeren parçalarda,<br />

<strong>şekillendirme</strong> sonucu parçanın ne şekil alacağı Sonlu Elemanlar Yöntemi ve ekspilisit<br />

analiz ile önceden belirlenebilir, kalıp tasarımı, imalat basamakları ve gerekirse parça<br />

tasarımı tekrardan gözden geçirilebilir.<br />

130


16. KAYNAKLAR DİZİNİ :<br />

1. Prof.Dr.ÇAPAN 1999,Metallere Plastik <strong>Ş</strong>ekil Verme<br />

Çağlayan,İST.<br />

2. Prof.Dr.Günay D. , Sonlu Elemanlar Ders Notları<br />

3. Doç.Dr.Kaftanoğlu B.,1980,Derin Çekme Teknolojisi ve<br />

Kalıplarının Tasarımı ve İmalatı T.C. SAGEM,Birleşmiş<br />

Milletler,ANKARA<br />

4. ETKİN B. 1996,” Derin Çekme Kalıplarının Bilgisayar<br />

Tasarımı ” , Yüksek Lisans Tezi,Trakay Üniversitesi,<br />

EDİRNE<br />

5. ANSYS ©, 2001, Theory of ANSYS (Help fıles), ANSYS ©<br />

6. FİGES ©, 2002, ANSYS LS-Dyna Kurs Notları, FİGES ©,<br />

Bursa<br />

7. Form 2000©. 2005Eğitim Notları©<br />

8. Karagöz, Y., 2003, Saç Kalıpçılığı Teknolojisi, Ege<br />

Üniversitesi Ders Notlan, İzmir.<br />

9. LS-Dyna ©, 1996, Theory LS-Dyna (Help fıles), Livermore<br />

10. Sofhvare Technology Corp. (LSTC).<br />

131


11. Sarıkanat, M., 2001, Kompozit Malzemelerden Yapılmış<br />

Kaim Kompozit Kirişlerin Nümerik Metot Yardımıyla<br />

Analizi, Ege Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İzmir.<br />

12. Kırlı, O, 2003, Derin Çekme ile <strong>Soğuk</strong> <strong>Ş</strong>ekillendirmenin<br />

Sonlu Elemanlar Metodu Yardımıyla Non-lineer Analizi,<br />

Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, Makine Mühendisliği<br />

Bölümü, İzmir.<br />

13. Özenç S. 1995. "Üst 133 Derin Çekme Sacının<br />

<strong>Ş</strong>ekillendirilebilirlik Sınır Diyagramlarının Teorik ve<br />

Deneysel Olarak Saptanması" Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü Fen<br />

Bilimleri Enstitüsü İstanbul.<br />

14. FETVACI M.C., 2002 , Sonlu Elamanlar Metodu ile Geril<br />

me Analizi, İTÜ<br />

15. ALICI .İ., 2001, Derin Çekme Saclarının Defermasyon<br />

Davranışının İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi,Uludağ<br />

Üniversitesi ,BURSA<br />

16. GAVAS M.Çok ince Çelik saçların Elastik<br />

<strong>Ş</strong>ekillendirilmesi,Dumlupınar Üniversitesi,KÜTAHYA<br />

17. ADAK İ.,Doktora,1991,Derin Çekem ve Pres Kalıplarının<br />

Tasarımına Etki Eden Faktörlerin <strong>Ara</strong>ştırılması,Marmara<br />

Üniversitesi,İST<br />

132


18. TATLIPINAR M.,1989, Y.Lisans, Derin Çekme İşleminde<br />

Gerinim Değişimleri ve Etki eden Faktörler,Yıldız Teknik<br />

Üniversitesi,İST.<br />

19. GÖZÜBÜYÜK A.S.,1998,Y.Lisans,Derin Çekme İşleminin<br />

Bilgisayar Destekli ve Karşılaştırmalı Olarak Modellenmesi<br />

,İTÜ,İST.<br />

20. Cadem A.<strong>Ş</strong>.<br />

133


ÖZGEÇMİ<strong>Ş</strong><br />

Ben M. Sinan ÇETİN 29.0<strong>1.1</strong>976 Malatya / Merkez doğumluyum,ilk,orta ve lise tahsilimi<br />

Malatya’da tamamladım.2000 yılında FIRAT Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden Mezun<br />

Oldum.2001yılı <strong>Ş</strong>ubat ayında Trakya Üniversitesinde Tezli Yüksek Lisans Eğitimine başladım<br />

134<br />

M.Sinan ÇETİN


135

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!