24.07.2014 Views

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SAVUNMA SANAYİİ<br />

ISSN 1307-8380<br />

2011/2 SAYI 15<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirlik<br />

ve Rekabetçilik<br />

Söyleşi <strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong>


"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil,<br />

daima daha kuvvetli, daima daha refahlı<br />

Türkiye idealinin belkemiğidir."


YAYIN KURULUNDAN<br />

Kıbrıs ambargosu tarafından tetiklenen ve uzun yıllar süren çabalar sonucunda<br />

ülkemizde ulusal savunma sanayii altyapısına ve belirli bir teknolojik yetkinlik<br />

seviyesine ulaşıldığı söylenebilir. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> hacim olarak hala küçük bir<br />

sektör olmakla birlikte; son yıllarda yüksek teknoloji ürünü savunma sistemlerinin<br />

yurtiçinde tasarım ve üretimine başlanılmıştır.<br />

Yerli sanayi, çok sayıda geliştirme projesinin sorumluluğunu üstlenmiş olmakla<br />

birlikte çıktılar yeni yeni görülmeye başlanmıştır. 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />

gerçekleştirilen IDEF’11, 10uncu Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı özgün ürünlerin<br />

elle tutulur, gözle görülür hale gelmeye başladığın kanıtı olmuştur. Bu sürecin<br />

başarıya ulaşması ve sanayimizde birikmiş olan güncel bilgi ve teknoloji, ürün<br />

portföyü, insan kaynağı, motivasyon ve diğer her türlü yetkinliğin önümüzdeki on<br />

yıllara taşınabilmesi başlı başına bir stratejik konu olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Dünyada savunma harcamaları –başta ABD harcamalarındaki yükselişin<br />

tetiklemesiyle–<br />

2000’li yıllarla birlikte sergilediği artış eğilimini sürdürürken;<br />

ülkemizde 13-15 milyar $ bandında dalgalanmaktadır. <strong>Savunma</strong> harcamalarındaki<br />

durağanlığın yanı sıra, uzun zamandır gündemde olanlar dâhil TSK ihtiyaçlarının<br />

büyük çoğunluğu son dönemde sözleşmeye bağlanmış ve sektöre iş hacmi olarak<br />

yansımıştır. Bu durum önümüzdeki dönemde proje hacminin aynı şekilde sürmesinin<br />

beklenmediğine işaret etmektedir. Buradan hareketle 2015 yılından itibaren<br />

yaşanabilecek sıkıntıların aşılabilmesi için aşağıdaki konularda faaliyetler<br />

yürütülmesine ihtiyaç duyulmaktadır:<br />

• <strong>Savunma</strong> sanayimizin etkinliğinin ve verimliliğinin artması,<br />

• Yetkinliklerin tabana yayılması ve alt sistemler geliştirebilecek sağlıklı<br />

bir yan sanayinin oluşması,<br />

• <strong>Savunma</strong> sanayiinin ürün ömür devrinin tamamında etkin rol alması,<br />

• <strong>Savunma</strong> ihracatının artması.<br />

Bahse konu faaliyetler çerçevesinde önümüzdeki dönemin gündemini<br />

sanayide ve teknolojide derinleşme çabaları oluşturacaktır.<br />

Teknolojide derinleşme açısından önem taşıyan<br />

“TEKNOLOJİK YETKİNLİK” konulu bir<br />

sonraki sayımızda buluşmak<br />

dileğiyle...


Bu<br />

sayımızda<br />

06<br />

Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

<strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong><br />

Yonca - Onuk Ortaklığı<br />

Yayın Sahibi<br />

Danışma Kurulu<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı Adına<br />

Murad BAYAR<br />

Prof. Dr. Canan ÇİLİNGİR<br />

Prof. Dr. Aydın KÖKSAL<br />

Dr. Veysel YAYAN<br />

Dr. Faruk YARMAN<br />

Mehmet AKÇAY<br />

Necip BERKMAN<br />

Turgut ŞENOL<br />

13<br />

Geri Dönüşü Olmayan Yol...<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Neden Önemlidir?<br />

Yayın Kurulu<br />

Demet YAKIŞIR (Başkan)<br />

Murat AKSOY (Başkan Yardımcısı)<br />

Ayşegül TOKATLI<br />

Bülent Ecevit BEYOĞLU<br />

Canan KOŞAR<br />

Ersoy AKSOY<br />

Füsun KAYAALP<br />

Gökhan UÇAR<br />

İbrahim Sami EREL<br />

İrfan ŞAHİN<br />

Jale KARAKAŞ<br />

Kemal UYAR<br />

Muhsin Tamer ÖZDEMİR<br />

Murat ÇİZGEL<br />

Murat ULAÇ<br />

Necmi KOLDAŞ<br />

Önder BARAN<br />

Sinan DAL<br />

Tutku ÖNEL<br />

18<br />

22<br />

<strong>Savunma</strong> Yan <strong>Sanayii</strong>nin Gelişiminde<br />

Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi<br />

OSSA<br />

Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte<br />

Ömür Devri Yönetimi<br />

Yaklaşımı<br />

Sorumlu<br />

Yazı İşleri Müdürü<br />

Fotoğraflar<br />

Yayın İdare Adresi<br />

Necmi KOLDAŞ<br />

Veli YILDIRIM<br />

T.C. M.S.B.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

Nasuh Akar Mah.<br />

Ziyabey Caddesi 1407. Sokak<br />

No: 4 (06520) Balgat / ANKARA<br />

Tel: +90 312 411 90 00<br />

Faks: +90 312 411 93 86<br />

www.ssm.gov.tr<br />

yk@ssm.gov.tr<br />

27<br />

Dünya Havacılık <strong>Sanayii</strong>ndeki<br />

Gelişmeler Işığında<br />

Sürdürülebilirlik Önerisi<br />

Yayın Türü<br />

Yayın Şekli<br />

Ulusal Süreli Yayın<br />

3 Aylık - Türkçe<br />

Yayın Tarihi Temmuz 2011<br />

Tasarım ve<br />

Baskı<br />

Art Tanıtım<br />

Kızılırmak Sokak No: 27/10<br />

06640 Bakanlıklar / ANKARA<br />

Tel: +90 312 425 59 96<br />

Faks: +90 312 425 57 27<br />

www.arttanitim.com.tr<br />

art@arttanitim.com.tr<br />

"Tüm yayın hakkı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı'na ait olup, ücretsizdir.<br />

Parayla satın alınmaz. Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.<br />

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.


33<br />

<strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik<br />

57<br />

<strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Kavramı<br />

37<br />

Sürdürülebilir Bir<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Açısından<br />

Teknoparklar<br />

65<br />

Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

2010 Yılı<br />

Performansı<br />

Sürdürülebilir<br />

IDEF 2011<br />

40<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />

Yetenek Bazlı Alt<br />

Yüklenici Kullanımı<br />

67<br />

10 uncu Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı<br />

46<br />

HAVELSAN’DA<br />

Sürdürülebilir ve<br />

Rekabetçi Yaklaşımda<br />

İnsan Kaynakları Verimliliği ve<br />

Rasyonel Kullanımı<br />

71<br />

Havacılık Kümelenmesi<br />

Kazan <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />

Kümelenmesi<br />

Danışma Kurulu<br />

Toplantısı<br />

Yeniden Kullanım<br />

Gündem<br />

52<br />

Kavramı<br />

72<br />

İmza Törenleri<br />

Konferans, Toplantı,<br />

Fuar Ziyaretler<br />

Haberler<br />

76


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

<strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong><br />

Yonca - Onuk Ortaklığı<br />

SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, kendinizi <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Gündemi okurlarına tanıtır mısınız?<br />

SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, Yonca Onuk Ortaklığı’nın<br />

başarılarından dolayı özellikle bu sayıda size<br />

yer vermek istedik. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Gündemi<br />

Dergisi’nin bu sayısının teması “Sürdürülebilirlik<br />

ve Rekabetçilik” Bu konuda bizlere bir<br />

şeyler söylemek ister misiniz?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Shell Royal Dutch’ın Stratejik<br />

Planlama Başkanı Arie de Geus’in yazdığı çok<br />

güzel bir kitap var “The Living Company”, bir<br />

şekilde elinize geçerse mutlaka okuyun. Arie de<br />

Gues kitabında şöyle diyor:<br />

“………sürdürülebilir yegane rekabetçi avantaj,<br />

rakiplerden daha hızlı öğrenebilmektir”.<br />

Dolayısıyla işin sırrı bu ve bizce bunun<br />

ötesinde hiçbir şey yok. Rakiplerden daha<br />

büyük bir hızla öğrenebiliyorsak liderliğimizi<br />

koruyabiliriz.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Benim biraz ilginç bir kariyerim<br />

var. Genelde böyle bir soru karşısında insanlar<br />

tabii olarak eskiden bahsederek başlarlar, ben<br />

çok çok eskilerden bahsedeceğim. Biraz garip<br />

gelecek ama aşağı yukarı dört yaşında<br />

otomobil mühendisi olmaya karar verdim.<br />

Anneannemin üç kuzeni vardı. Bunlardan bir<br />

tanesi oldukça meşhur bir filozof Sakallı Celal.<br />

Onun kız kardeşi, Cemile Hanım da biraz<br />

sıradışı: 1914 yılında Ingiliz High School lisesine<br />

giren ilk kız öğrenci. Büyük ağabeyleri de Kemal<br />

Bey veya namı-ı diğer “Mucit Kemal”. Kemal<br />

Dede çok iyi bir mühendis. Kardeşiyle birlikte<br />

Kurtuluş Savaşı esnasında akıcı bir şekilde<br />

Fransızca, İngilizce konuştukları için Fransız<br />

subayı üniformasıyla Anadolu’ya silah<br />

kaçırmışlar, üniformayla yakalanırsa cezası<br />

idam biliyorsunuz. Böyle biraz deli insanlar.<br />

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Kemal Bey İsveç’e<br />

gitmiş, orada bir İsveçli hanımla evlenmiş,<br />

Scania Grubunda dört beş sene tasarım<br />

mühendisi olarak çalışmış. Sonra ayrılmış,<br />

patentler almış, o patentleri satmış ve orada<br />

yirmi sekiz sene yaşamış.<br />

Eşi vefat ettikten sonra Türkiye’ye döndü ve<br />

yollarımız bu noktada kesişti. O zaman biz<br />

Göztepe’de büyük eski bir köşkte oturuyoruz;<br />

bilirsiniz eski geniş aileler... Kemal Dede de<br />

yanımıza geldi, bütün gün oturur proje çizerdi.<br />

Beni büyüleyen Caran d’Ache mühendis<br />

kalemleri vardı, onları görmeliydiniz, çeşitli<br />

renklerde. O tarihlerde yaklaşık üç yaşındayım,<br />

her sabah kalkar kalkmaz hemen onun yanına<br />

gider otururdum. O bir şeyler çizerdi, bana


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

07<br />

kitaplar gösterirdi, anlatırdı, şu bu… Bir süre<br />

sonra bir şeyler önüme koydu, işte “Balık çiz,<br />

kamyon çiz, onu çiz, bunu çiz” filan derken, ben<br />

dört yaşında artık mutlaka otomobil mühendisi<br />

olmam gerektiğine karar verdim. Kemal<br />

Dede’yi ben yedi yaşındayken kaybettik, garip<br />

bir kaza. Şişli’de karşıdan karşıya geçerken<br />

otobüs çarpmış. Müthiş bir şoktu...Çok acı...<br />

Ustam’ı kaybetmiştim, ama bana öğrettiklerinin<br />

gücünü hala hissediyorum. Türkiye’deki<br />

en büyük eksiklik de bu zaten, usta-çıraklıkla<br />

başlayan oryantasyon. Yani insanların okul<br />

öncesi veya yükseköğrenim öncesi okulda<br />

kendilerinin hoşlarına giden bir alanı seçme ve<br />

onu tanıma imkânları olmadığı için ciddi bir<br />

sorun yaşıyoruz. Yani üniversitede mühendisliği<br />

kazanıp da mühendis olmaya karar<br />

verince genelde çok geç oluyor…<br />

Liseyi Saint Joseph’te okudum. Saint Joseph’in<br />

verdiği yabancı dil sayesinde ortaokul<br />

yıllarından beri otomobil kitapları okuyorum.<br />

Benim her zaman için tek hedefim otomobil<br />

mühendisi olmaktı. Okudukça gördüm ki iyi<br />

otomobil tasarımcıları uçak mühendislerinden<br />

çıkar, Rudolf Uhlenhaut, Arkus Duntov gibi. O<br />

tarihlerde üniversiteye girmek için merkezî bir<br />

sistem yoktu, her okulun imtihanı ayrıydı, ben<br />

de İTÜ ye girdim, sadece Makina-Uçak yazdım:<br />

puanım tutmasa açıktaydım..ve Uçak Yüksek<br />

Mühendisi olarak mezun oldum.<br />

Okulu bitirir bitirmez Otosan’a girdim. Anadol<br />

Ralli Takımında yarıştığım için beni biraz<br />

tanıyorlardı. Birkaç ay sonra Mamul Geliştirme<br />

ekibinde STC 16 Projesi’nin başına verdiler<br />

beni, o zaman yirmi üç yaşındaydım.<br />

SSG: Anadol STC16 Projesi’nden bahsediyordunuz.<br />

Anadol STC16 Türkiye’de tasarlanan ilk<br />

spor araba değil mi?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Evet, Anadol STC16 Türkiye’de<br />

tasarımı yapılmış ilk araba. Biz Anadol STC16<br />

Projesi’ni başlattıktan sonra sekiz ay on gün<br />

içinde arabanın marşına bastık. Oldukça iyi bir<br />

projeydi, çok müthiş bir ekiple çalıştık. Hep<br />

bizim yaşıtlarımız ve Günay Ağabey.<br />

Daha sonra Türk Hava Yolları’na girdim, orada<br />

Yatırım Planlama Başkanı oldum. Sonra bir özel<br />

hava yolu şirketinin kurulmasında çalıştım,<br />

ama aklımda hep otomobil, otomobil,<br />

otomobil….., Bu benim tutkum. Biliyor<br />

musunuz, bugünlerde Onuk Taşıt <strong>Sanayii</strong><br />

<strong>ONUK</strong> S56 otomobillerinin seri üretimine<br />

başladı bile. Bunu yapamasam çok üzülürdüm.<br />

1985 yılında çok eski arkadaşım ve şimdiki<br />

ortağım Şakir Yılmaztürk bana geldi “Tekne<br />

yapalım” dedi. Ben de “Nereden çıktı, ben<br />

tekne yapmayı bilmiyorum.” deyince “Sen<br />

kompozit eğitimi aldın, uçak standartlarını<br />

biliyorsun ve otomobilcisin; bunu da öğreneceksin”<br />

dedi ve biz işe öyle başladık.<br />

İlk olarak Amerikan Magnum Marine ile iş<br />

birliğini düşündük. Ama Magnum Marine,<br />

Türkiye’de ortak imalat projesini sürekli<br />

erteliyordu.. Görüşmeler için Amerika’ya gidip<br />

gelirken, Magnum’un teknolojisinin de çok<br />

yüksek olmadığını anladık ve kendi teknemizi<br />

dizayn edip yapmaya karar verdik. Bu ilk<br />

çalışmalarda, DuPont’un bize yapısal tasarım<br />

konusunda çok destek verdiğini belirtmeliyim.<br />

“Denizler Altında 20 Bin Fersah” romanında,<br />

Kaptan Nemo’nun yaptığı gibi, biz teknemizi<br />

insanların anlayamayacağı parçalara bölerek<br />

birçok danışmana verdik, “Şunu hesapla, onu<br />

yap, bunu yap” derken, tekne ortaya çıktı. 1989<br />

senesinde tekneyi denize indirdik.<br />

İlk denemelerde, tekne bizim beklentilerimizin<br />

üzerinde performans verdi. Bunun sonucunda,<br />

mühendis olarak yine bir araştırma ve tabii ki<br />

harcama programına girdik. Biliyorsunuz<br />

meşhur milyarder Howard Hughes’un güzel bir<br />

lafı var, diyor ki: “Para harcamanın üç yolu<br />

vardır. Keyifli yolu, güzel bir hanımla parayı<br />

harcamak… Nafile ve akıllı olmayan bir yolu da<br />

kumar oynamaktır. Ama sınırsız para harcamak<br />

istiyorsanız bir mühendis bulun o sizin adınıza<br />

bu parayı harcar.” Biz de tüm imkanlarımızı<br />

harcayıp bu işin mühendisliğini derinlemesine<br />

öğrenmeyi istedik ve galiba başardık.<br />

Uzun ve masraflı bir program sonucu testleri de<br />

başarıyla tamamladık. Tabii, böyle bir tekne<br />

saatte 400 - 500 litre mazot yakıyor. 200 saat<br />

test yapınca harcadığımızı artık siz hesaplayın.<br />

Bu arada tekneyi birine satma şansımız oldu.<br />

Bu başarımız bizim 31 metrelik bir tekne<br />

siparişi almamızı da sağladı. Sonra da bu iş<br />

devam etti.<br />

Oğlum Kaan Onuk’la dünyadaki önemli<br />

gördüğümüz tüm tasarım bürolarını dolaştık,<br />

sonunda Kaan dedi ki: “Bu yat üretiminde çok iş<br />

yok, biz askerî tekne üretmeliyiz.” Teknelerde,<br />

üst binanın arkasına konan stabilize platform<br />

fikri de oğlum Kaan Onuk’a aittir. Doç. Mehmet<br />

Ali Baykal çok sevdiğim müthiş bir mühendis.<br />

İlk askeri tekne tasarımını “Kıyı Merkezli<br />

Harekât” adıyla Kaan ile birlikte ortaya<br />

koydular. Bu tasarımı müteakip Kaan ve<br />

arkadaşları şu anda bizim bildiğimiz Kaan Sınıfı,<br />

MRTP tasarımına girdiler.<br />

SSG: MRTP Konseptini bize biraz açıklar<br />

mısınız?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: MRTP İngilizce “Multi Role<br />

Tactical Platform” teriminin kısaltması,<br />

Türkçe’ye “Çok Amaçlı Taktik Platform” olarak<br />

çevrilebilir.<br />

Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni savaş ortamı<br />

kıyısal sular. Kıyı bölgesindeki tehditler mevcut<br />

sistem ve kuvvet yapısını güç durumda<br />

bırakıyor. Açık deniz gücünün yeteneklerine<br />

dayanarak kıyılarınızı kontrol edemezsiniz.<br />

Kıyının kontrolü, o amaca yönelmiş özel beceri<br />

ve kaynaklarımızı gerektiren bir hedef. 21.<br />

Yüzyılda kıyısal suları ve aynı zamanda açık<br />

denizlerin kontrolünü elde tutmak isteyen<br />

güçlerin platformlarının tasarımı için şu üç ana<br />

özellik üzerine odaklanması gerekiyor. Bu üç<br />

özellik bizim MRTP Programı’mızın 3S’i:<br />

Speed (Hız)<br />

Sea keeping (Denizcilik)<br />

Stealth (Hayalet özelliği: düşük iz seviyesi)<br />

Kısacası, Yonca Onuk olarak, MRTP modeli ile<br />

hem kıyılarda hem açık denizlerde görev<br />

yapabilecek, üzerinde gelişmiş silah sistemleri<br />

olan, denizciliği yüksek hızlı tekneleri<br />

öngördük.<br />

Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni<br />

savaş ortamı kıyısal sular.<br />

Kıyı bölgesindeki tehditler<br />

mevcut sistem ve kuvvet<br />

yapısını güç durumda bırakıyor.<br />

Açık deniz gücünün yeteneklerine<br />

dayanarak kıyılarınızı kontrol<br />

edemezsiniz. Kıyının kontrolü,<br />

o amaca yönelmiş özel beceri ve<br />

kaynaklarımızı gerektiren<br />

bir hedef.


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

1986 yılında Şakir’le birlikte ”Yonca Teknik A.Ş.<br />

yi kurmuştuk. 1993 yılında oğlum Kaan, bizim<br />

adımıza da bir şirket olmasını istedi. Ben de<br />

Yonca Teknik’teki hisselerimi Şakir’e devrettim<br />

ve Kaan’la birlikte Onuk Taşıt’ı kurduk. Daha<br />

sonra Onuk Taşıt ile Yonca Teknik aynı<br />

hisselerle ortak oldu. İşte Yonca-Onuk buradan<br />

doğdu.<br />

1996’da Kaan’ı bir kazada kaybedince, herşeyin<br />

bittiğini ve işe devam etmemeyi düşündüm.<br />

Şakir bana çok kızdı, dedi ki: “Bu Kaan’ın<br />

projesiydi, nasıl yarıda bırakabilirsin”. Böylece<br />

devam ettik. Bildiğiniz gibi daha sonra “Ani<br />

Müdahale Botu” işine girdik ve bu günlere<br />

geldik.<br />

SSG: Oğlunuz Kaan’ın ileri görüşlülüğü<br />

sayesinde “Ani Müdahale Botu” işine girdiniz<br />

ve bugün geldiğiniz noktaya bakılınca çok da<br />

başarı olduğunuz görülüyor. Bu başarının sırrı<br />

ne?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Her işte belli ölçüde bir şans<br />

faktörü var. Biz kendimize bir alan seçtik,<br />

yüksek hızlı tekneler…. Bu arada belirtmeliyim<br />

ki, Türkiye’de kendi alanında Dünya lideri<br />

olduğunu iddia edecek başka hiçbir şirket yok,<br />

bir tek biz varız. Yani bugün otomobilde<br />

Maybach neyse, Bugatti neyse, hücumbotta da<br />

Onuk MRTP aynı şey. Ama bu bir şanstan ileri<br />

geldi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden önce<br />

deniz güçleri NATO Donanması ile Sovyetler<br />

Donanmasının Norveç Denizinde kapışacağı ve<br />

nükleer denizaltıların devreye gireceği bir<br />

senaryo etrafında tasarlanmıştı. Ancak, bu<br />

küresel çatışma işi Sovyetler Birliği ile beraber<br />

bitti, çünkü onların böyle bir beklentisi yok<br />

artık. O zaman iş, döndü dolaştı kıyısal<br />

sulardaki harekâta geldi. Biz bir anda kendimizi<br />

çok ciddi bir talebin oluştuğu bir pazarda<br />

teknolojimiz ve bilgi birikimimiz hazır olarak<br />

bulduk. Bu da tabii işi katlayarak götürdü.<br />

Tabii ilk başta <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

bizim projelerimizde ciddi bir inisiyatif aldı ve<br />

“Ani Müdahale Botu Projesi”nde Türk tasarımı<br />

bir tekneye şans verdi. Verdiği anda zaten iş<br />

kartopu gibi büyüdü. O dönemin <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı Veysel YAYAN’ın o<br />

günkü dirayeti, başarılı ama hücumbot olarak<br />

kanıtlanmamış bir tasarıma imkân tanıması çok<br />

önemliydi. Yani insanlar öyle veya böyle bir<br />

şekilde bu işe omuz verdiler. Ama bir yerde bir<br />

yerden başlamak lazımdı, SSM bize o gün o<br />

şansı sağladı.<br />

SSG: Yonca Onuk olarak kendinizi Türkiye<br />

gemicilik sanayiinin neresinde görüyorsunuz,<br />

Türkiye’nin askeri gemi sanayinde geldiği<br />

noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Şu anda biz kendimizi gemicilik<br />

sanayiinin tam içinde kabul etmiyoruz, çünkü<br />

biz daha küçük altta bir segmentiz.<br />

<strong>Savunma</strong> ağırlıklı gemi üretimi 1994 senesinde<br />

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından ilk<br />

defa Milgem (Milli Gemi) Konseptinin ortaya<br />

atılmasıyla başladı. O tarihte Deniz Kuvvetleri<br />

Komutanlığı bu işi bilen veya bildiği düşünülen<br />

insanları çağırarak böyle bir başlangıç<br />

toplantısı yaptı. O iş yavaş yavaş olgunlaştı.<br />

Geçen gün yeni inşa ettiğimiz teknelerden biri<br />

ile test seyiri yaparken Milgem’in yanından<br />

geçtik, hakikaten çok güzel gemi olmuş, gurur<br />

duyduk. Milgem’in sonar domunu Onuk – BG<br />

olarak biz yaptık, özel bir imalatla. Çok da<br />

başarılı oldu.<br />

Türkiye gemicilik alanında şu anda ciddi bir güç<br />

ve fikir sahibi. Kendi tasarımı askerî tekneleri<br />

yapabiliyor. Yeni tip karakol botu bunlardan bir<br />

tanesi. Dolayısıyla Türkiye’deki denizcilik<br />

sektörü kendi tasarımını üretir noktaya geldi.<br />

Şimdi burada önemli bir tespit yapmak lazım.<br />

Türkiye dünyadaki büyük askerî güçlerden bir<br />

tanesi ve bunun savunma sanayiine sağladığı<br />

ciddi bir yerel talep var. Bu yerel talep<br />

Türkiye’deki savunma sanayiinin ortaya<br />

çıkmasına ve devam etmesine imkân vermiş.<br />

Türkiye’nin aksine savunma teknolojisinde<br />

güçlü ancak küçük ülkeler (Isveç, Israil vs., gibi)<br />

iç pazarlarının darlığı nedeniyle ya yoğun<br />

devlet desteğiyle ayakta duran ya da dışsatıma<br />

fazlaca bağımlı ve dolayısıyla dünya<br />

dengelerinden etkilenen kırılgan denilebilecek<br />

sanayilere sahipler.<br />

Önceleri Türkiye’deki savunma sanayiinden<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ortaya koyduğu<br />

ihtiyaçlar çerçevesinde tasarım veya üretim<br />

yapmaları istenmiş. Bu, büyük ölçüde teknoloji<br />

transferiyle olmuş. Ancak bir teknoloji<br />

aldığınızda bunu verenler birtakım “Non<br />

Disclosure Agreement” (Gizlilik Anlaşması) ile<br />

o alanda kendi teknolojinize, kendi tasarımınıza<br />

yönelme ve geliştirme şansınızın önünü<br />

kesiyorlar. Gururla belirtmeliyim ki günümüzde<br />

Türk savunma sanayii, bu çıkmaz noktadan<br />

özgün tasarıma atlamayı becerebilmiş.<br />

Türkiye’de şu anda kendi tasarımını yapan<br />

birçok savunma şirketi var. TAİ Anka’yı<br />

uçurduğunda biz de adeta havalara uçtuk..<br />

Türkiye’nin bundan sonra yapması gereken şey,<br />

Milgem gibi, Yeni Tip Karakol Botu gibi, bizim<br />

botlarımız gibi botları yaptıklarında Türk Silahlı<br />

Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını değil, dünyada<br />

olabilecek en uç ihtiyaçları aşabilecek<br />

tasarımları geliştirmek ve bunları yapmak.<br />

Türkiye’nin yerel pazarı böyle bir sektörü dünya<br />

liderliğine soyunduğunda ayakta tutmaya<br />

müsaade edecek durumda. Dolayısıyla biz<br />

hedeflerimizi yüksek tutmak zorundayız. “Bu<br />

bize yeter” lafını bir kenara bırakmak<br />

zorundayız. Bu bizim için de önemli: Günün<br />

birinde elimizdeki güçlerin Akdeniz’in herhangi<br />

bir noktasında veya göreve gittikleri bir yerde<br />

yakınımızdaki bizim tehdit diye varsaydığımız<br />

küçük ülkeler yerine çok ciddi bir düşmanla o<br />

an için karşılaşabileceğini farz etmeliyiz. Bunu<br />

anlamamız lazım. Benim bir arkadaşım var,<br />

Amerikan 109 uncu piyade alayının başında,<br />

Körfez savaşında Kuveyt City’ye Chenowth Fast<br />

Attack Vehicle’larla ilk girenlerden Binbaşı Bill<br />

Weber, aynı zamanda otomobil yarışçısı. Bill<br />

beni 1993 senesinde bir toplantıya götürdü,<br />

konu “Special Operations and Low Intensity


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

09<br />

Conflict”. Top Gun filmini de gördüyseniz<br />

oradan hatırlarsınız, bir yerde, günün birinde<br />

sizin bir geminiz veya bir uçağınız hoşlanmadığınız<br />

bir ülkenin gemisi veya uçağıyla veya<br />

onların hoşlanmadığı bir bölgede karşılaşabilir.<br />

Bu o kadar sıcak bir noktaya gelebilir ki o anda<br />

birisi tetiğe dokunabilir. Şimdi biz tasarımcı<br />

olarak o tetiğe dokunulduğu anda nitel<br />

üstünlüğe sahip aracın bizim askerimizin elinde<br />

olmasını istiyoruz. Çünkü Mehmetçik bizce<br />

dünyanın en kıymetli şeyi. Biz buna göre<br />

tasarım yapıyoruz, Türkiye de savunma<br />

sektörünü bu yönde şekillendirmek zorunda.<br />

Şimdi, hep otomobile dönüyoruz ama,<br />

savunma sektörü ilginç bir yer; Formula 1<br />

seviyesinde teknolojiye sahip. Formula 1’de<br />

birinci, ikinci, üçüncü çıkıyor kürsüye, hepsine<br />

birer mükâfat veriyorlar. Ama savaş alanında<br />

birinci kürsüye çıkıyor, ikinci ve üçüncüyü<br />

öldürüyor. Dolayısıyla “ikinci iyi” olma şansı<br />

yok, böyle bir ödül de yok. Dolayısıyla bir SAT<br />

botunu veya benzer bir botu tasarladığımızda<br />

veya bir MRTP 29 bir Europatrol 250 ile karşı<br />

karşıya geldiklerinde benimkinin iyi olduğunu<br />

bilmek zorundayım. Çünkü o botun içindeki<br />

insanlar benim için çok daha kıymetli, ben<br />

oraya gitsem o kadar önemli değil. Ben kendi<br />

riskimi alabilirim ama, o çocukları riske atma<br />

şansına sahip değilim.<br />

Dolayısıyla Türkiye’nin artık bundan sonraki<br />

teknolojik hedeflerini bu şekilde koyması<br />

lazım: Savaş alanında nitel üstünlük.<br />

Tabii bu, tasarımı/aracı sizin yetiştirdiğiniz<br />

gençler yapmışsa bu herşeyden önemli. Ben<br />

otomobil yarışçılığı yaptım, podyuma çıktım,<br />

kupa aldım çok keyifli, çok güzel bir şey. Ama<br />

sizin yetiştirdiğiniz bir yarışçı, sizin çocuklarınız<br />

podyuma çıktığı zaman çok daha büyük bir<br />

keyif alıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz.<br />

SSG:<br />

Bahsettiğiniz hususlar sürdürülebilirlik<br />

içinde çok önemli, öyle değil mi?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Kesinlikle. Biz şu anda bu sektörde<br />

dünya lideriyiz. Bazen ben sporculardan<br />

çok güzel şeyler öğreniyorum. Boston Celtics’in<br />

efsane basketçisi Larry Bird, herhalde NBA<br />

tarihinde en fazla üçlük atan kişi. Larry Bird’e<br />

bir röportajda bu başarısının sırrını sormuşlar.<br />

Larry Bird de demiş ki: “Antrenman saati<br />

bittikten sonra iki tane yardımcımla çeşitli<br />

yerlerden üç sayı çizgisi gerisinden 500 tane<br />

atış yapıyorum”. O zaman gazeteci tekrar<br />

sormuş: “Bu çalışmadan sonra rahat bir şekilde<br />

tatmin olmuş olarak eve gidiyorsunuz, öyle<br />

değil mi?”<br />

Larry Bird cevap vermiş: “Kesinlikle hayır,<br />

biliyorum ki başka bir yerde, başka birisi Larry<br />

Bird’ü geçmek için 500’den fazla atış deniyor<br />

zaten”. Dolayısıyla bizim bu liderliğimizin bizi<br />

aldatmasına imkân vermemek lazım. Biliyoruz<br />

ki bir yerde, bir tasarım ofisinde birileri bizden<br />

iyi bir şey yapmak için uğraşıyor. Bu çok<br />

rekabetçi bir alan…<br />

SSG: Anahtar kelime “Rekabetçilik”.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Tabii. Dolayısıyla biz de<br />

rakiplerden hızlı öğrenerek bu üstün seviyemizi<br />

korumaya çalışmak zorundayız.<br />

SSG: İşin sırrı bu diyorsunuz?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>:<br />

Başka bir çaresi yok.<br />

SSG: Hem sivil hem de askerî alanda tekne<br />

üretiyorsunuz. Sürdürülebilirlik açısınından<br />

çifte kullanım “dual use” faydalı mı?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Sivil alanda pek bir şey üretmek<br />

istemiyoruz. Askeri alanda çok ciddi bir talep<br />

var. “Dual use” dediniz, biz bunu yapıyoruz,<br />

örnek vermek gerekirse Hollandalı bir<br />

işadamına MRTP 20’nin su altı formunu<br />

kullanarak 60 Knot hızında gidebilen bir yat<br />

yaptık adı “Hot Chocolate”.<br />

Yat yaptığınız zaman, bir kere teknenin sahibi<br />

genelde başarılı bir iş adamı ve çok parası var.<br />

Her şeyi bildiğini zannediyor. Geliyor size teknik<br />

olarak sizin aklınızın ermediği, yatmadığı bir<br />

şeyler söylüyor. Onunla bir savaş veriyorsunuz.<br />

Ondan sonra aradan bir süre geçiyor, hanımıyla<br />

geliyor, hanımı “Oraya şunu isterim, buraya<br />

bunu isterim, tabak, çanak böyle” deyince iki<br />

şuttan birini gol yiyorsunuz. En büyük problem<br />

bu… Şakir Hot Chocolate’ı bitirirken son iki ay<br />

tersanede yattı. “Ben istemiyorum, sen ne<br />

yapıyorsan yap” dedim. O çok seviyordu bu işi,<br />

bana kızmadı tekneyi bitirdi. Sonunda Hot<br />

Chocolate’ı yaptık, verdik, herkes çok mutlu<br />

oldu, ama “Dual use” çok akıllı bir şey değil<br />

esasında.<br />

SSG: Demek ki sizin için öncelikli alan savunma<br />

sektörü.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Evet, biz <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />

Müsteşarlığıyla iyi bir çıraklık dönemi yaşadık,<br />

iyi bir eğitim geçirdik. Bu eğitim çok önemli:<br />

Hindistan’da şu anda “Oil and Natural Gas<br />

Corporation” nın 23 teknelik bir ihalesi var,<br />

MTRP 24 ile orada yüksek bir şansımız var. Bu<br />

ihalelerde, dünyada tekne üretiminde önde<br />

giden firmaların (Örneğin, Norveçliler’in),<br />

SSM’nin bize öğrettiği disiplinde teklif vermeye<br />

hazır olmadığını açık olarak gördük ve mutlu<br />

olduk.<br />

“Dual use” dediniz, biz bunu<br />

yapıyoruz, örnek vermek<br />

gerekirse Hollandalı<br />

bir işadamına MRTP 20’nin<br />

su altı formunu kullanarak<br />

60 Knot hızında gidebilen bir<br />

yat yaptık adı “Hot Chocolate”.<br />

SSG: Gerçekten mi?..<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Teklife Çağrı Dosyaları konusunda<br />

Amerikalıların biraz fazla bürokratik ama<br />

iyi bir standardı var “Fast Response Cutter B”<br />

ihalesinde bunu gördük. Singapur da bu<br />

konuda iyi, ancak diğer ülkeler sanki biraz<br />

amatör. Çünkü çok yüksek cirosu olmayan bir<br />

alan. Bu konuda SSM’nin bize ciddi katkısı oldu.<br />

Çok önemli şeyler öğrendik ve bu sistem<br />

içerisinde her ne kadar SSM büyük alıcı, biraz<br />

da müşkülpesent de olsa başından neyin ne<br />

olduğu iyi tarif edildiği için projenin arkasının<br />

selametle gittiğini gördük, yaşadık.<br />

Halihazırda, birtakım ticari hizmet tekneleri de<br />

yapmaya başladık. Ama şu an askerî pazar bizi<br />

ciddi bir şekilde doyurabilecek gibi. Teknelerin<br />

boylarını yükseltiyoruz, yeni MRTP 42 bir cep<br />

korveti: 57mm programlanabilir mühimmatlı<br />

topu taşıyor, arkasında iki tane dörtlü Harpoon<br />

Block 2 bataryası var. MRTP 42’de Aselsan’ın<br />

AMICOS savaş yönetim sistemini kullanmayı<br />

planlıyoruz, botun tasarımında epey ileri<br />

noktadayız. Hedefimiz, 45 metrelik bir<br />

tekneyle 550/600 tonluk bir hücum-bot/<br />

korvetin performansını, aşağı yukarı üçte bir<br />

platform fiyatına yakalayabilmek ve tabii<br />

müthiş bir hız/manevra avantajı sağlamak.<br />

Üstelik kompozit yapı olduğu için “stealth”<br />

olma avantajı da olacak. Bu şekilde çıtayı<br />

yükseltiyoruz. Hedefimiz, bu alanda da<br />

önümüzdeki birkaç sene içerisinde yüksek<br />

süratli hücumbot üreten Alman tersanelerinin<br />

önüne geçmek.<br />

SSG: Hedeflerinizden bahsettiniz, hedeflerinizi<br />

nasıl belirlersiniz? Yonca-Onuk karar alma<br />

süreci nasıldır? Biraz anlatır mısınız?


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

Hedeflerimizi nasıl belirliyoruz. Yonca-Onuk<br />

Ortaklığı hedeflerini seçerken aslında birbirine<br />

ters düşen iki prensibi uyguluyor:<br />

Bunlardan birincisi sanayi devi Dow’un<br />

uyguladığı “SMART Goals” (Akıllı hedefler)<br />

sistemi: SMART aslında beş kelimenin baş<br />

harflerinden oluşuyor.<br />

Hedeflerimizin:<br />

Specific: Spesifik, açık ve seçik tarif edilmiş<br />

Measurable: Ölçülebilir<br />

Achievable: Başarılabilir, yapılabilir<br />

Relevant: Şirket için anlamı olan<br />

Trackable: İzlenebilir<br />

olmaları gerekiyor.<br />

Yonca Onuk Yönetimi hedef seçerken bu çok<br />

temkinli ve akılcı yolu muhakkak uygular.<br />

Ancak Yonca-Onuk Ortaklığı bir sanayi devi gibi<br />

her şeyi mantıklı yapma lüksüne çoğu zaman<br />

sahip değildir. Belli bir hızı, büyümeyi yakalayabilmek<br />

için bazen risk almak, ciddi risk almak<br />

gerekebilir. İşte bu yüzden tüm SMART hedeflerimizi<br />

bir de ünlü yarışçı Mario Andretti’nin<br />

“Herşey kontrol altındaysa yeterince hızlı<br />

değilsindir” kabulüne göre tekrar gözden<br />

geçirir ve risk alırız.<br />

SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, konuşmanızın bir bölümünde<br />

Hindistan’daki ihaleden bahsettiniz, Dünyanın<br />

hangi ülkelerinde ürettiğiniz hücumbotlar<br />

görevde? İhracattaki başarınız altında hangi<br />

unsurlar yatıyor ?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Şuanda Dünyanın altı ülkesinde<br />

hücumbotlarımız görevde.<br />

Belirtmeliyim ki, Türkiye’deki projeler bizi<br />

ayakta tuttu ve bize ciddi bir Ar-Ge imkânı<br />

tanıdı. Biz önce eleman alma ve yetiştirme<br />

konusunda değişik bir yöntem uyguladık.<br />

İTÜ’nün ve Sakarya’nın öğrenci projelerini<br />

destekledik ve destekliyoruz. Örneğin; İTÜ’lü<br />

öğrencilerle Amerika’daki “Solar Splash”<br />

(Güneş enerjili tekne yarışması) yarışmasında<br />

bir Dünya ikinciliği ve bir Dünya üçüncülüğü<br />

aldık. Bu projelerde çalışan çocukları, tasarım<br />

yeteneklerini, el becerilerini, işe asılmalarını<br />

gördükten sonra ekibimize dâhil ettik. Bu<br />

arkadaşlar bizim için çok önemli bir yüzde oldu.<br />

Yani elemanın sizi seçmesi lazım, sadece öz<br />

geçmişe bakarak eleman alamazsınız.<br />

Dolayısıyla hedeflerinizi paylaşan genç insanlar<br />

olunca biz de onların sayesinde yüksek<br />

tempoda çalışıyoruz. Sabancı Üniversitesi’nin<br />

Rektörü Profesör Nihat Berker benim okul<br />

arkadaşım. Nihat iki kere Nobel Fizik Ödülü’ne<br />

aday oldu. Onunla birlikte seneler evvel<br />

koyduğumuz bir prensip var: Dedik ki: Biz<br />

ekibimizi çok çalıştıracağız. Bizde işten akşam<br />

18.00’de ayrılmak yok, ben “Kalacağız arkadaş”<br />

dediğim zaman, “Sinemaya kız arkadaşımla<br />

gideceğim” filan yok, saat 21.00’e kadar,<br />

22.00’ye kadar arkadaşlar orada kalırlar. Ama<br />

biz de arabamıza atlayıp gitmeyiz, biz de aynı<br />

şekilde onlarla o tempoda çalışırız. Bu arada da<br />

tabii önemli olan şey, ekibin motivasyonunu<br />

bozmamak için güler yüzü eksik etmemek.<br />

Daima ekibin yanında olduğunuzu hissettirmek<br />

lazım.<br />

Bir de önemli bir şey, hiç kimseye kin tutmayız,<br />

herkese hatasını telafi etme, hatanın ne<br />

olduğunu anlama ve bu hatanın tekrarlanmaması<br />

için şirkete bunu bir prosedür olarak<br />

kazandırma hakkı veriyoruz. Bu, Japon ailesinin,<br />

Toyota’nın uyguladığı meşhur “Hansei<br />

Prensibi”. Bunu her zaman uyguluyoruz. Başarı<br />

için böyle bir çalışma temposu gerekli.<br />

Biz Türkiye’nin bize müthiş bir kâr marjı getirmesinin<br />

doğru olmadığını düşünüyoruz, Ayrıca<br />

Türkiye’ye bağlı kalmamamız gerektiğinin de<br />

<strong>ONUK</strong> MRTP33® (Kaan33 Sınıfı)<br />

farkına vardık. Bunun için de ihracata yöneldik.<br />

Euronaval’a ilk katılan ve uzun süre tek katılan<br />

Türk şirketi biz olduk. Euronaval’a altı kere<br />

katıldık. Ihracat çalışmalarımız hep öncelikliydi.<br />

İlk ihracat projemiz, Pakistan Özel<br />

Kuvvetleri’ne iki tane VBSS botu satmak oldu.<br />

“VBSS” özel harekâtçıların kullandığı bir<br />

harekat tarifi, İngilizce “Visit, Board, Search,<br />

and Seize”nın kısaltması, yani özel harekât<br />

botu, bir tekneye yanaşıyor, özel harekatçılar<br />

tekneye çıkıyor, tekneyi arıyor ve sonunda<br />

tekneye el konuluyor. Bu satıştan sonra,<br />

Pakistan’la olan ilişkilerimiz daha iyi bir<br />

noktaya geldi, onlara iki tane de MRTP 33<br />

verdik. MRTP 33’ler Harpoon Block 2 veya Çin<br />

C705 güdümlü mermi taşıyabilecek patentlediğimiz<br />

<strong>ONUK</strong> katlanabilir lançer platformuyla<br />

teçhiz edilmiş, güdümlü mermi taşıyan<br />

tekneler.<br />

Hindistan <strong>Savunma</strong> Bakanı “Bu botlar bölgedeki<br />

dengeyi değiştirdi” diye bir gazeteye<br />

beyanatta bulunmuş, o kupür bende var. Biz<br />

inanıyoruz ki “Bir grup sırtlan çok güçlü bir<br />

aslandan daha etkilidir”.<br />

Gürcistan’a 1 tane MRTP 33 ve bir adet MRTP<br />

20 sattık. Tabii üzerlerinde Aselsan stabilize<br />

taretle. Bu arada Aselsan ekibini epeyce de<br />

hırpaladık, çocuklar büyük bir nezaketle ne<br />

istersek yaptılar, biz de elimizde stabilize<br />

taretle ilgili ne varsa onlarla paylaştık. Sonunda<br />

Aselsan STOP ve STAMP stabilize taretlerini<br />

yaptı. Artık Yonca Onuk Ortaklığı olarak<br />

Aselsan’ın silah ve sistemleri olmadan hiçbir<br />

teklif vermiyoruz.<br />

Bu arada; Gümrükler Muhafaza Genel<br />

Müdürlüğü’nün talepleri doğrultusunda MRTP<br />

16’yı geliştirdik. MRTP 16’da 2x 1.500 beygirlik<br />

motor öngördük, hedefimiz 70 knota ulaşmaktı.<br />

Nitekim “Gümrük 413” 70 knota<br />

ulaşabildi. Bu proje bize çok önemli bir ihracat<br />

imkânı sağladı. Abu Dhabi denizdeki petrol<br />

tesislerini korumak için özel bir güç oluşturmaya<br />

karar vermiş. Kuvvetin adı da “Critical<br />

National Infrastructure Authority –CNIA”.<br />

Petrol Abu Dabi’nin en büyük gelir kaynağı ve<br />

üretimi korumak hayati önem taşıyor. Dünyanın<br />

bir çok ülkesini gezmişler, hedefleri 60-65<br />

knot gidebilen, silah taşıyabilen, iyi denizciliği<br />

olan bir platform. Türkiye’ye geldiler, Gümrük<br />

413’ü test ettiler, “Tamam arkadaş, biz bu botu<br />

alıyoruz” dediler, hiç ihalesiz. Abu Dhabi ile 34


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

11<br />

<strong>ONUK</strong> MRTP 16®<br />

botluk bir kontrat imzaladık. Halihazırda 8 bot<br />

orada görevde ve üretim devam ediyor. Bu<br />

botların üzerinde Aselsan’ın stabilize taretleri<br />

var. ASELSAN’ın ilk 7 bottaki tareti normal<br />

12,7mm idi, diğerlerinde gelişmiş STAMP’lar.<br />

Buradaki silah General Dynamics’in GAU 19’u.<br />

Dakikada 1.200 mermi atıyor, GAU 19 3<br />

namlulu bir 12,7. Korkunç bir tahrip gücü var,<br />

dünyada birçok stabilize taret üreten şirket var,<br />

hiçbirisi bu GAU 19’u zapt edememiş, ama<br />

ASELSAN bunu becerdi. Ve bunun sonucu<br />

olarak Aselsan, Birleşik Arap Emirlikleri ile 125<br />

milyon euroluk bir kontrat imzaladı. Bizim<br />

bütün botlarımıza bunları verecekler, ayrıca<br />

CNIA’nın diğer botları da ASELSAN taretleri ile<br />

teçhiz edilecek.<br />

SSG: Aslında söylediklerinizden çok değerli ve<br />

güzel bir şey çıkıyor. Sürdürülebilirlik tek başına<br />

olmuyor, dayanışma da önemli… Başka bir<br />

firmayı da yanınızda taşıyarak, onun da ayakta<br />

durmasına fayda sağlamış oluyorsunuz.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Bizim elimizde ASELSAN gibi<br />

1.600 tane Ar-Ge mühendisi yok. ASELSAN’daki<br />

bu potansiyeli kullanmak gerekiyor. Ben <strong>Ekber</strong><br />

Amca olarak bağırıp çağırınca bana “Evet”<br />

diyorlar, saygı gösteriyorlar, ben de onlara bir<br />

şeyler yaptırtabiliyorum. Sonunda ASELSAN<br />

bana dünyadaki diğer üreticilerin elindekinden<br />

daha iyi sistemler verebiliyor. Ben bu sistemleri<br />

botumun üzerine koyup daha iyi bir çözüm,<br />

yani diğerlerine nitel bir üstünlük sağlayacak<br />

ekipmanı verebiliyorum. Bu, ASELSAN’la<br />

yaptığımız sinerjinin bir parçası. Şimdi<br />

ROKETSAN’ı da bu işbirliğine dahil etmek<br />

istiyoruz, örneğin UMTAS (Uzun Menzilli<br />

Tanksavar) neden MRTP 16’lerde kullanılmasın?<br />

Şöyle söyleyeyim: <strong>Ekber</strong> Amca olmak<br />

bir yerde çok avantajlı. İnsanlar ben bağırıp<br />

çağırınca bunun kişisel olmadığını biliyorlar,<br />

hedefleri biliyorlar, benim tasarım yapabilen<br />

Türk savunma şirketlerini ne kadar öne<br />

çıkardığımı biliyorlar. Onun için, kızmadan<br />

çalışıyorlar.<br />

ASELSAN bana dünyadaki diğer<br />

üreticilerin elindekinden daha<br />

iyi sistemler verebiliyor.<br />

Ben bu sistemleri botumun üzerine<br />

koyup daha iyi bir çözüm, yani<br />

diğerlerine nitel bir üstünlük<br />

sağlayacak ekipmanı verebiliyorum.<br />

Bu, ASELSAN’la yaptığımız<br />

sinerjinin bir parçası.<br />

SSG: Tabii, bu millî duygulara sahip olmanın bir<br />

sonucu. Hani tabii ki ticari hesaplar, şunlar,<br />

bunlar muhakkak olacak ama, teknelerinize<br />

çok daha kabul görmüş, hiçbir risk taşımayan<br />

başka bir silah sistemi de koyabilirdiniz. Burada<br />

millî düşünce çok önemli.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Bak, buradaki arkadaşlarımızın<br />

belki bir kısmı, belki sizler ASELSAN’daki<br />

tanıdığım çocukların önemli bir kısmı, batının<br />

iddialı okullarında lisans, yüksek lisans,<br />

doktora yaptı. Hiçbirimiz sınıfın sonuncusu<br />

değildik. Genelde Türk öğrenciler, yurtdışında<br />

çok başarılı.<br />

SSG: Evet, doğru.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Dolayısıyla o sınıfta benim<br />

altımda olan bir İtalyan mühendisin veya bir<br />

Fransız, İngiliz mühendisin benden iyi tasarım<br />

yapacağını niçin kabul edeyim ki, böyle bir şey<br />

yok ortada. Bize sadece hedef göstermek<br />

gerekiyor. Türk insanına bir hedef verildiğinde<br />

yapamayacağı hiçbir şey yok. Aselsan benim<br />

onlara verdiğim hedefleri benimsiyor çünkü<br />

biz ASELSAN’ın bir ölçüde pazarlaması gibi<br />

çalışıyoruz. Bu insanlar bize ciddi bir tolerans<br />

gösteriyor, çizmeyi aşsak bile yaptığımız işlerde<br />

arkamızda duruyorlar. Ama dediğim gibi<br />

Aselsan’ın elinde 1.600 tane mühendis var,<br />

neler yapabileceklerini anladılar, benim onlara<br />

gösterdiğim hedeflerden sonuç çıktığını<br />

gördüler.. Bizle beraber yaşadıkları en büyük<br />

ihracat kontratını yakaladılar. Abu Dabi<br />

kontratı... Bunun arkası da gelecek, çok daha<br />

büyük işler bizi bekliyor.<br />

SSG: Başarılarınızdan dolayı sizi kutluyoruz.<br />

Buraya gelmek kolay bir şey değil biliyorsunuz.<br />

Özellikle başarılarınıza diğer Türk Firmalarını<br />

da eklemeniz bizi çok etkiledi.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Bendeki ekip işin anahtarı:<br />

Murahhas Azamız Mehmet Ali Güler Amiral ile<br />

neredeyse on altı senedir birlikte çalışıyoruz.<br />

Genel müdürümüz Tayfun Tansan amiral var, 2<br />

yıldır bizimle. Dr Özbaykal, Orhan Albay, hepsi,<br />

hâlâ kendilerini üniformalı zannediyorlar.<br />

Dolayısıyla herhangi bir proje masaya<br />

geldiğinde, biz de aynı şekilde düşünüyoruz<br />

ama benim ekibimden hiç kimse Türkiye’nin<br />

çıkarları aleyhine bir şey düşünebilecek<br />

durumda değil, zaten öyle şartlanmışlar. Yani<br />

bizim firkateynimize bir güdümlü mermi isabet<br />

ettiğinde niçin biz de kilitlenip oraya bir tane<br />

atamadık diye birlikte düşünüp hırslanıyoruz<br />

hâlâ. Bunları düşünüp de bir insanın<br />

sinirlenmemesine imkân yok. Yani benim<br />

büyük dedem Mareşal Kurt İsmail Paşa Ruslara<br />

karşı savaş kazanmış. Dedem İzmir’e ilk giren<br />

Süvari Alayının Komutanı. Anneannemin<br />

babası Ertuğrul Firkateyninden kurtulmuş tek<br />

subay. Daha sonra Bahriye İmalat Reisi olmuş.<br />

Hep onların hikayelerini dinledik çocukluğumuzda.<br />

Dolayısıyla başka bir yere bakmamız<br />

mümkün değil ve işin iyi tarafı şu ki yetiştirdiğimiz<br />

çocuklar bizden daha hırslılar: Benim<br />

ekibimde Kaan’ın 6 tane arkadaşı var. Bu<br />

çocuklar on bir-on iki yaşından beri, ben<br />

otomobil yarışçılığı yaptığım ve işim onlara<br />

eğlenceli geldiğinden hep bizim evdeydiler.<br />

Ben bunların hepsini eğite eğite bir noktaya<br />

getirdim ve 1997 senesinde Kaan’dan sonra 6


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

Gelelim <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörüne, sektöre<br />

genel olarak bakarsak, başlangıçta Türkiye’nin<br />

savunma ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olan<br />

planlar, artık dışsatıma ağırlık verme eğiliminde:<br />

Bunu yeni SSM TÇD’lerinde (Teklife<br />

Çağrı Dosyalarında) dışsatım talebi olarak<br />

görüyoruz.<br />

Türk savunma sanayiinin başarısı büyük ölçüde<br />

geleceği nasıl planlayacağına bağlı. Değişen<br />

hedefleri özetlersek:<br />

<strong>ONUK</strong> MRTP42® Fast Attack / Missile Craft<br />

tane yirmi üç yaşında sıfır tecrübeli çocukla<br />

başladık bu işe. İşte asıl başarı bu: Onları siz yetiştiriyorsunuz<br />

ve onlar müthiş şeyler yapıyor.<br />

Yonca Onuk olarak şirketimize çok tecrübeli<br />

eleman almıyoruz, bizdekiler hep okuldan yeni<br />

çıkan gençler ve bizim gibi yoğurt yiyen adamlar.<br />

Başka türlüsünü zaten bünye kabul etmez.<br />

Onun ötesinde, Malezya’da birtakım çalışmalarımız<br />

var. Orada Türkiyedeki MKE gibi devlete<br />

ait, “Boustead Heavy Industries” ile birlikte<br />

ortak bir şirket kurduk. Adı “BYO Marine”<br />

(Boustead Yonca-Onuk Marine), bu şirket<br />

Malaysian Maritime Enforcement Agency yani<br />

Malezya Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bir<br />

sözleşme imzaladı. Malezya için 10 adet MRTP<br />

16 üretiyoruz. Hedefimiz Malezya’da MRTP 20,<br />

MRTP 24, MRTP 34 ve MRTP 42’yi de üretmek.<br />

Maleyza’dan bütün Asya Pasifik piyasasını<br />

beslemek istiyoruz. Ayrıca, Mısır Deniz Kuvvetleri<br />

bize 6 tane MRTP 20 sipariş verdi. Onların<br />

üzerinde de Aselsan Advanced STAMP’lar<br />

olacak. Mısır için üretilen ilk bot kalıptan çıktı,<br />

ikinci bot da onun arkasından geliyor. Şu anda<br />

Yonca Onuk olarak senede 3 tane MRTP 33/34,<br />

senede 6 tane MRTP 24, senede 10/12 tane<br />

MRTP 20 ve 16 tane MRTP 16 üretebilecek<br />

kapasitedeyiz. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki<br />

günlerde bu kapasiteyi dolduracağız.<br />

SSG: Bitirirken Yonca Onuk olarak bundan<br />

sonraki hedefleriniz ne? Ve sizce <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nin hedefleri ne olmalı?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Yonca <strong>ONUK</strong> olarak uzmanlık<br />

gerektiren kompozit alanlarında da ciddi<br />

çalışmalar yapmak istiyoruz. Örneğin, <strong>ONUK</strong> –<br />

BG olarak MILGEM Korvetleri ve Engin Sınıfı<br />

Mayın Avlama Gemileri için sonar domu<br />

tasarladık ve ürettik, ürettiğimiz sonar dom<br />

Engin Sınıfı gemilerin, orijinal sonar domundan<br />

çok daha ötede bir performansa sahip.<br />

Diğer hedefimiz, kompozit teknolojisini MRTP<br />

42 gibi, 45 metre veya daha ötesine taşımak.<br />

Daha önce de bahsettiğim gibi bu konuda<br />

çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />

Çevremizde olan biteni dikkate aldığımızda<br />

kuvvetlerimizin eskiden hesaba kattığımız<br />

sınırlı güçteki tehditlerle değil, olabilecek en<br />

güçlü düşmanla karşı karşıya gelmesinin büyük<br />

bir olasılık olduğunu görürüz. Bu da Türk<br />

savunma sanayiinin çıtayı çok yükseltmeye ve<br />

öne geçmek için kendi teknolojisini yaratmaya<br />

mecbur olması demektir.<br />

Dünyada üretildiği veya üretileceği bilinen<br />

ürünlerden daha iyi olmayı hedefleyen (ve<br />

bunu sağlayabilen) ürünlerle, fiyat olarak da<br />

doğru konumlandıklarında, dış pazarlarda<br />

rekabetçi olunacağı açıktır.<br />

Ayrıca dünyada oluşan fırsat ve talepleri önceden<br />

algılayarak istenen ürünleri rakiplerden<br />

önce hazır etmenin veya özgün çözümler<br />

yaratabilmenin savunma sanayimizin esas<br />

hedeflerinden biri olması gerekiyor.<br />

Yine bir büyük basketbolcu Michael Jordan’ın<br />

NBA Hall of Fame’e kabul edildiği gün söylediği<br />

gibi “sınırlar da korkular gibi kendi yarattığımız<br />

bir yanıltı” (“Limits like fears are just an<br />

illusion”) olduğunu biliyoruz. Kendimize sınır<br />

koymaktan kesinlikle vazgeçmeliyiz, biz<br />

takımımızı bu inanç etrafında odaklıyoruz ve<br />

başardıklarını da keyifle görüyoruz.<br />

Bana bu içten düşüncelerimi ifade etme şansını<br />

verdiğiniz için teşekkür ederim.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

13<br />

Geri Dönüşü<br />

Olmayan Yol...<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Neden Önemlidir?<br />

Berlin duvarının yıkılması, Doğu-Batı Bloku<br />

arasındaki denge ile tehdit algılamaların<br />

değişmesi ve hemen ardından 11 Eylül olayı<br />

şunu gösterdi ki; dünyada savunma ve güvenlik<br />

tarifleri ve referansları değişse de savunma ve<br />

güvelik konularının önemi ve etkisi, uluslararası<br />

ilişkilerin şekillendirilmesi özellikle de<br />

bölgesel ve küresel dengeler noktasında<br />

artarak devam ettirecektir. Son dönemde<br />

Kuzey Afrika’da başlayıp Ortadoğu’yu etkisi<br />

altına almaya başlayan değişim rüzgarları da<br />

değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu bir kez<br />

daha ortaya çıkardı.<br />

Jeopolitik resme bakıldığında gerek soğuk<br />

savaş döneminde, gerek 11 Eylül sürecinde<br />

gerekse son dönemdeki gelişmelerde Türkiye,<br />

bütün süreçlerin ve gelişmelerin merkez<br />

ekseninde konumlanmak zorunda kalmıştır.<br />

Son dönemde uygulanan bölgesel ve küresel<br />

dış politika, Türkiye’nin sağlam bir savunma<br />

yapılanması içinde olması gerekliliğini ortaya<br />

koymaktadır. Bu savunma yapılanmasının<br />

elbette en önemli unsuru güçlü bir Silahlı<br />

Kuvvetler olmakla birlikte, bunun tamamlayıcı<br />

unsuru da teknoloji üreten bir savunma<br />

sanayiidir. Bu çerçeveden bakıldığında savunma<br />

sanayii her zaman stratejik bir unsur<br />

olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bundan<br />

dolayı da savunma sanayiinin teknoloji üreten<br />

ve bunu geliştirebilen bir tabanda yapılanmasına<br />

dair strateji ve politikaların uygulanması<br />

ülkemizin bekası açısından vazgeçilmez bir<br />

gerekliliktir. Bütün bunların yanında savunma<br />

sanayiinin yarattığı ekonomik değer, kalifiye<br />

istihdama katkısı, bilim ve eğitim dünyasındaki<br />

pozitif etkileri de göz önüne alındığında önemi<br />

iç kamuoyu açısından da anlaşılır olmaktadır.<br />

Nasıl Başladık?<br />

Elbette savunma sanayiindeki ilk yapılanmalar<br />

olarak 1970’li yıllardaki girişimler akıllara<br />

gelmektedir. Bunun devamında, 1985 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın kurulması ve<br />

ardından başlatılan büyük çaplı modernizasyon<br />

projeleri ile ortaya çıkan kurgu ilk<br />

başlangıç olarak kabul edilse dahi, bu yapı 90’lı<br />

yılların ikinci yarısından itibaren çeşitli iç ve dış<br />

sebeplerden dolayı ivmesini kaybetmiştir.<br />

Bugün içinde bulunduğumuz sürecin başlangıcını<br />

ise Mayıs 2004 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra<br />

Komitesi Toplantısı olarak almak herhalde<br />

doğru bir seçim olur. Bu toplantıda, uzun<br />

yıllar boyunca farklı model denemeleriyle<br />

sürdürülen ancak istenilen sonuçlar alınamamış<br />

olan İnsansız Hava Araçları, ATAK<br />

Helikopteri ve Tank Projelerinde hazır alım/<br />

lisans altında üretime dayalı modeller iptal<br />

edilerek, yurtiçi çözümler üretmeye imkan<br />

verecek kararlar alınmıştır. Alınan bu kritik<br />

kararlar yeni stratejinin de ilk çerçeve ve<br />

şablonunu hem yurtiçi hem de yurtdışı<br />

paydaşlar için ortaya koymuş; devamındaki<br />

birçok farklı projede aynı strateji uygulamaya<br />

konulmuştur.<br />

T-129 (ATAK)


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bu sürece rakamlar noktasından baktığımızda<br />

resim daha net ortaya çıkmaktadır. 2004<br />

yılında 1.3 Milyar $ olan savunma sanayii cirosu<br />

2010 yılında 2.7 Milyar $’a; 196 Milyon $ olan<br />

ihracat 853 Milyon $’a; %25 olan TSK<br />

ihtiyaçlarının yurtiçinden kaşılanma oranı ise<br />

%52’ye yükselmiştir. Bununla beraber<br />

sektördeki istihdam ve Ar-Ge harcamaları gibi<br />

diğer faktörlerde de benzeri bir artış eğilimi<br />

gözlenmiştir. Bu rakamlara bakıldığında<br />

sektörde topyekun bir gelişme olduğunu<br />

söylemek mümkündür.<br />

Nasıl Gelişti?<br />

ATAK, İHA ve TANK Projelerinin devamında<br />

gelen birçok projede benzer yaklaşım<br />

uygulamaya konulurken, bu stratejiyi daha<br />

kalıcı hale getirmek ve sektörün tüm<br />

paydaşlarıyla yön birliğini temin etmek üzere<br />

2005 yılında 2007-2011 yıllarını kapsayacak<br />

“Stratejik Plan” hazırlık çalışmaları başlatılmış<br />

ve sonucunda 4 Stratejik Amaç etrafında<br />

şekillenen bir plan ortaya konmuştur:<br />

1. Tedarik Sürecinin Etkinleştirilmesi<br />

2. Özgün Çözüm Üreten Sanayi<br />

3. Uluslar Arası İşbirliğinin Geliştirilmesi<br />

4. Kurumsal Yapının Etkinleştirilmesi<br />

Söz konusu bu plan çerçevesinde ortaya konan<br />

Performans Programı, Yıllık Faaliyet Raporu,<br />

Uygulama Stratejileri ve Gerçekleşmeleri,<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörel Strateji Dokümanı,<br />

İhracat Stratejisi, Teknoloji Yönetim Stratejisi<br />

dokümanlarına ve yıl sonu gerçekleşmelerine<br />

bakıldığında ortaya konan hedeflere büyük<br />

oranda erişildiği görülmektedir.<br />

ANKA (İnsansız Hava Aracı)<br />

2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci<br />

Stratejik Planın yerini alacak olan “2012-2016<br />

Stratejik Planı” çalışmaları iki yıllık bir hazırlık<br />

sürecinden sonra nihayetlenmiştir. Birinci<br />

planlama döneminden elde edilen tecrübeler,<br />

yurtiçi ve yurtdışı savunma sektöründeki<br />

gelişmeler, çok geniş bir paydaş kitlesi ile<br />

yapılan mülakatlar çerçevesinde olgunlaştırılan<br />

“2012-2016 Stratejik Planı” yine 4<br />

Stratejik Amaç etrafında şekillenmiştir.<br />

1. Sürdürülebilir & Rekabetçi Sanayi<br />

2. <strong>Savunma</strong> & Güvenlik Teknolojilerinde<br />

Yetkinlik<br />

3. Program Yönetiminde Olgunluk<br />

4. Değer Yaratan, Değer Gören Çalışanlar<br />

Yakın bir zamanda kamuoyu ile paylaşılacak<br />

olan yeni planda asıl kurgu “Sürdürülebilirlik”<br />

ve bunun en önemli iki unsuru olan “Sanayi<br />

Derinliği” ve “Teknolojik Yetkinlik” çerçevesinde<br />

yapılmıştır.<br />

Diğer önemli konu olan Program Yönetimi<br />

yaklaşımı da ayrıca ele alınmış olup, bugün<br />

gelinen noktadan 2020’li yıllara daha sağlıklı ve<br />

gelişerek gitmek için yapılması gerekenler ve<br />

uygulanması gereken politikalar ortaya<br />

konumuştur.<br />

Bugün Neredeyiz?<br />

2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci<br />

Stratejik Planda ortaya konan hedeflerin büyük<br />

ölçüde karşılanmasının yanında, 2004 yılından<br />

sonra projelendirilen birçok ihtiyaçta da<br />

önemli kilometre taşları geçilmiştir. <strong>Savunma</strong><br />

sektörünün ciro, istihdam, ihracat, Ar-Ge<br />

rakamlarındaki iyileşmeler ve Stratejik Plan<br />

PARS 8x8<br />

Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü<br />

hedefleri temelinde elde edilen başarıların<br />

görsel hale geldiği; diğer bir deyişle ete kemiğe<br />

büründüğü yer 10-13 Mayıs 2011 tarihlerinde<br />

İstanbul’da yapılan İDEF Fuarı olmuştur.<br />

Bugüne kadar kağıt üzerinde anlatılan ya da<br />

laboratuvar ortamlarında ortaya konabilen<br />

birçok projede, önemli süreçlerden geçildiği<br />

hatta yerli yabancı kullanıcılara teslimatlar<br />

yapıldığı görülmüştür:<br />

Kara Sistemlerinde; Mayına Karşı Korumalı<br />

Araç (Kirpi), Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü,<br />

6x6 ve 8x8 araçlar, ALTAY Tankı,<br />

Deniz Sistemlerinde; MİLGEM, Süratli<br />

Çıkarma Gemisi, Yeni Tip Karakol Botu, Sahil<br />

Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi, Sahil<br />

Güvenlik Botları,<br />

Hava Sistemlerinde; ANKA İnsansız Hava<br />

Aracı, Taktik İnsanız Hava Araçları, ATAK<br />

Helikopteri, C-130 Nakliye Uçağı Modernizasyonu,<br />

T-38 Uçakları Modernizasyonu,<br />

İnsansız Helikopterler, Hürkuş Eğitim Uçağı,<br />

Roket-Füze Sistemlerinde; UMTAS, OMTAS,<br />

CİRİT, HGK ve diğerleri,<br />

Elektronik ve Haberleşmede; Hedefleme<br />

Podları, Simülatörler, Tank ve Gemi Komuta<br />

Kontrol Sistemleri, Elektronik Harp Sistemleri,<br />

Radar Sistemleri ve diğer birçok alt<br />

sistemler,<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanayinin ulaştığı noktayı<br />

göstermesi açısından son derece önemlidir.<br />

Diğer önemli nokta ise sadece bilinen büyük


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

15<br />

oyuncuların değil, yan sanayi ya da KOBİ olarak<br />

sınıflandırabileceğimiz birçok irili ufaklı<br />

firmanın da ortaya ana sistemleri destekleyen<br />

veya bütünleyen ürünler ortaya koyması<br />

olmuştur.<br />

2004-2010 yılları arasında savunma sanayimizdeki<br />

büyüme rakamları dünya ile karşılaştırıldığında,<br />

daha iyi bir performans sergilenmiştir.<br />

Bununla birlikte, bu büyüme kendi<br />

içinde analiz edildiğinde; TAI ve ASELSAN başta<br />

olmak üzere, Ana Yüklenici olarak nitelendirdiğimiz<br />

firmalardaki büyümenin ön plana<br />

çıktığını görmekteyiz. Birikmiş proje stokunun<br />

eritilmesi ve bunların yerli sanayiye aktarılması<br />

sürecinde, büyük firmalarımız üzerindeki proje<br />

yükünün ve dolayısıyla ciroların artması doğal<br />

bir sonuç olmuştur. Yukarıda bahsedilen<br />

projelere ve bu projelerde gelinen aşamalara<br />

bakıldığında, sanayimizin başarısından bahsetmek<br />

doğru olacaktır. Devlet tarafı olarak,<br />

projelerin planlanması ve bunların yurtiçinde<br />

yapılabilirliğine bakarak bazen de riskler<br />

alarak- irade ortaya koyulması elbette önemli<br />

olmakla birlikte, bu projelerin teknolojinin en<br />

uç noktalarında gereksinimler çerçevesinde<br />

sanayimiz tarafından hayata geçirilmiş olması<br />

yadsınamaz bir başarıdır. Yaşanılan bu süreçte,<br />

özellikle ana yüklenici firmalarımız bazen ilk<br />

defa tecrübe ettikleri projeleri, genç ve<br />

dinamik kadrolarla hayata geçirmeye çalışmışlar<br />

ve kendi içlerinde mühendislik süreçlerini<br />

olgunlaştırmışlardır. Kısaca bu dönemi,<br />

tedarik süreçlerinde yaşanan olgunlaşmanın<br />

yanı sıra sanayinin kendi içindeki süreçlerini,<br />

özellikle tasarım ve test süreçlerini, olgunlaştırması<br />

olarak nitelemek doğru bir tanımlama<br />

olabilir.<br />

Nasıl bir savunma sanayi istiyoruz?<br />

Bugün gelinen nokta itibarıyla, objektif<br />

veriler ve net çıktılar üzerinden bakıldığında<br />

sanayimizin doğru yolda olduğunu söylemek<br />

mümkündür. Tedarik süreç ve kurumlarında<br />

ihtiyaç duyulan yeniden yapılanmaya paralel<br />

olarak sanayide de bazı düzenlemeler yapılma<br />

ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte<br />

sanayimizin teknoloji üretebilme ve çok eksenli<br />

proje uygulama ve yönetme kapasitesi gün<br />

geçtikçe gelişmektedir. 2004 yılından bugüne<br />

kadar geçen dönemde firmalarımız kendi<br />

içlerindeki mühendislik, tasarım ile test<br />

süreçlerinin olgunlaştırılma çalışmaları ve<br />

teknolojik zorluklarla uğraşmak zorunda<br />

kalmışlardır. Bununla birlikte sanayileşmenin<br />

en önemli unsuru olan sanayi derinliği<br />

noktasında istenilen seviyeye gelinememiştir.<br />

Yukarıda izah edildiği gibi teknolojik zorluklar<br />

ve süreçlerin olgunlaştırılması için ortaya<br />

konan gayretler ve projelerin zorlayıcı takvimleri<br />

nedeniyle sanayi derinliği noktasında<br />

istenilen seviyeye gelinememesini belki de<br />

normal karşılamak gereklidir. Açıkca ifade<br />

etmek gerekirse bu dönemde, 2009 yılında<br />

uygulanmaya başlanan %20 KOBİ iş payı zorunluluğu<br />

düzenlemesi dışında ortaya bu kadar net<br />

politika konmamıştı. TSK ihtiyaçlarının yurtiçinden<br />

karşılanma oranının 2010 yılında<br />

ulaşılması hedeflenen %50’nin de üzerine<br />

çıkması elbette çok önemli bir başarı. Bugünkü<br />

savunma sanayii sektör resmine bakıldığında,<br />

dünyanın en büyük 100 savunma şirketi içinde<br />

2 firması olan, dünyaya sistem ihracatı yapan<br />

ve yapılanması devam eden ancak 2. ve 3.<br />

katmanlarda firmaları istenilen düzeyde henüz<br />

oluşmamış bir tablo görmekteyiz.<br />

Bundan sonrasında görmek istediğimiz sanayi<br />

resmi, ölçek olarak en az 5-6 firması ilk 100<br />

şirket içinde olan ve en önemlisi sanayi derinliği<br />

noktasında ana yüklenicilere entegre olmuş 2.<br />

3. seviye firmaları ve KOBİ’leri olan bir sanayi.<br />

Bundan sonrası…<br />

Hedeflenen çıktıların gözle görülür bir hal aldığı<br />

geride bıraktığımız 2004-2010 döneminin<br />

devamına, yani bu sürecin ikinci aşamasına<br />

2011-2015 yılları olarak bakabiliriz. Bu yeni<br />

dönemin gündemini halihazırda teslimatları<br />

yapılmış sistemlerin desteklenme çalışmaları,<br />

paralelinde diğer ana projelerin testlerinin<br />

tamamlanması ve teslimatları işgal edecektir.<br />

Diğer taraftan sanayimize büyük ölçüde<br />

istihdam ve ciro getirecek olan Genel Maksat<br />

Helikopteri, ATAK Helikopteri, Müşterek<br />

Taarruz Uçağı, Milgem ve İHA Projelerinde<br />

üretim faaliyetlerinin yoğunlaşmaya başlaması<br />

beklenmektedir.<br />

TURNA G004<br />

ANKA (İnsansız Hava Aracı)<br />

Müsteşarlık olarak bundan sonraki dönemin<br />

en önemli unsuru elbette projelerin başarıyla<br />

hayata geçmesi olacaktır; ancak sanayi<br />

derinliği ve teknolojik derinlik yaratılmasını da<br />

bunun kadar önemli belki de daha önemli<br />

görmekteyiz. Mevcut duruma baktığımızda<br />

bazı projelerde sonuçların alındığı ve bundan<br />

sonrasında da hala ciddi zorluklar olmasına<br />

rağmen diğer projelerde de başarıya ulaşılacağı<br />

ve bu sistemlerin TSK ile dost ve müttefik<br />

ülke envanterlerinde hizmet vereceği görülmektedir.<br />

Bundan sonraki süreçte başarının ölçütü tesis<br />

edilen altyapının sürdürülebilmesi olacaktır.<br />

Sürdürülebilirlik savunma sanayiinde bundan<br />

sonraki süreçte en önemli konu başlığı olacak<br />

ve bu alanda yapılması gerekenler etraflıca<br />

tartışılarak politikalar üretilmeye ve uygulanmaya<br />

çalışılacaktır. Burada sürdürülebilirlik<br />

konusunu açmadan önce gelinen durumu “geri<br />

dönüşü olmayan yol…” olarak tarif etmek<br />

doğru olur diye değerlendiriyorum.<br />

Bundan sonra görmek<br />

istediğimiz sanayi resmi, ölçek<br />

olarak en az 5-6 firması ilk<br />

100 şirket içinde olan ve en<br />

önemlisi sanayi derinliği<br />

noktasında ana yüklenicilere<br />

entegre olmuş 2. 3. seviye<br />

firmaları ve KOBİ’leri olan<br />

bir sanayi.<br />

Şu anda Müsteşarlığımızın yaklaşık 270 proje<br />

ve 25 Milyar dolarlık bir proje portföyü var ve<br />

halen çalışmaları devam eden projelere<br />

baktığımızda bu rakamın kısa sürede 50 Milyar<br />

Dolara yükseleceği ve bunların içinde yurtiçi<br />

çözümlerin ağırlığının artacağı öngörülmektedir.<br />

Şu anda çalışmaları devam eden Muharip<br />

Uçak, Hafif Sınıf Helikopter, TF- 2000 Fırkateyn,<br />

Uydu ve diğer birçok projeyle bakıldığında<br />

2020 yılına giden yolda artık geri dönülemez bir<br />

noktada olduğumuz değerlendirilmektedir.<br />

Bundan sonraki süreci planlarken her detayın<br />

derinlemesine çalışılması ve sürdürülebilirlik<br />

unsurunun gereklerinin yapısal unsurlarla<br />

birlikte, bütün yönleriyle, hayata geçirilmesi<br />

gerekmektedir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Sürdürülebilirlik…<br />

1. Sanayide Derinlik<br />

Sanayi derinliği sürdürülebilirlik açısından en<br />

önemli unsurlardan belki de birincisidir.<br />

Bugünkü savunma sanayinin yapısına bakıldığında<br />

genel anlamda bir gelişme olduğu yan<br />

sanayi ve KOBİ’lerin savunma sanayiine olan<br />

ilgisinin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Bu<br />

kapsamda kümelenme çalışmalarının hızlandığı<br />

Ankara’da başlayan bu faaliyetlerin İzmir<br />

ve Eskişehir başta olmak üzere yapısallaşarak<br />

devam ettiği görülmektedir. 2004 yılından<br />

bugüne kadar gelen dönemde sanayi derinliği<br />

noktasında samimi gayretler olmasına rağmen<br />

istenilen düzeye gelinemediğini; Müsteşarlığımızın<br />

bu husustaki en önemli uygulamayı<br />

2009 yılında hayata geçirdiğini ifade etmiştik.<br />

Devamındaki en önemli gelişme 2011 Nisan ayı<br />

içinde güncellenerek yayımlanan “Sanayi<br />

Katılımı ve Offset (SK/O) Yönergesi”nde yapılan<br />

önemli değişiklikler olmuştur.<br />

SK/O tabanı %50’den %70’e, yan sanayi ve KOBİ<br />

payı da asgari %30’a yükseltilmiş ve ciddi cezai<br />

müeyyideler getirilmiştir. Elbette buradaki<br />

beklenti sanayileşmede derinliğin sağlanabilmesidir.<br />

Bu sürecin çok zorlu olacağı ve<br />

özellikle ana yüklenici firmalarımızda her<br />

seviyede bir kültürel değişimin olması gerektiği<br />

bir gerçektir. Burada önemli nokta, ana<br />

yüklenicilerde tasarım ve üretim süreçlerinin<br />

yönetimindeki etkinliğin artırılması ve bunun<br />

diğer alt yüklenicileri yönetecek yetkinliğe<br />

getirilmesi ve en önemlisi de bunun ana<br />

firmalarımız için sağlıklı büyümenin bir gereği<br />

olduğunun anlaşılmasıdır. Yan sanayi ve<br />

KOBİ’lerimiz için de en öncelikle bilinmesi<br />

gereken; savunma sanayiinin çok özel bir alan<br />

olduğu ve burada kalıcı olmanın kaliteli ve<br />

rekabetçi olmaktan geçtiğidir.<br />

Ana yüklenici firmalarımız ve yan sanayinin<br />

birbirlerine karşı yaşadıkları güncel sorunları<br />

çözecek sihirli formül ise “Stratejik İşbirlikleri”dir.<br />

Neyi, ne zaman, nasıl, kaça istediğini<br />

bilen bir ana yüklenici ve bütün bunlara<br />

yerinde çözümler üreten, önündeki en az 2-3<br />

yılını görebilen bir yan sanayi bu sanayileşme<br />

sürecinin en önemli anahtarı olacaktır. Ayrıca<br />

sanayileşme noktasında, kalifikasyonun finansal<br />

unsurlar ile desteklenmesi de önümüzdeki<br />

dönemin önemli bir konusu olacaktır. Bununla<br />

birlikte Mülkiyet Hakları, yan sanayi ile<br />

yapılacak sözleşmelerde orantısal yansımalar<br />

olması, ödemeler gibi esası ve devamlılığı<br />

doğrudan etkileyen konularda da yeni<br />

uygulamaların ortaya konması gerekecektir.<br />

2. Teknolojik Yetkinlik<br />

Sürdürülebilirliğin diğer önemli unsurlarından<br />

birisi de “Teknolojik Yetkinlik” yani teknolojiye<br />

sahip olmak ve elbette teknoloji süreçlerini<br />

yönetebilmektir. Bugün gelinen noktada<br />

ortaya konan ana sistemleri destekleyen alt<br />

sistemler ve hatta komponent tasarımlarında<br />

malzeme ve fizik seviyesinde araştırma ve<br />

geliştirmeler, sanayimiz, araştırma kurumları<br />

ve üniversitelerimiz tarafından uygulanmaktadır.<br />

Burada elbette en önemli husus savunma<br />

sanayi özelinde başlatılan ve yürütülen<br />

projelerde ihtiyaç duyulan insan ve teçhizat<br />

altyapısının ülke genelinde hazır olması ve<br />

planlanmasıdır. Bu itibarla sadece savunma<br />

odaklı kaynaklar ile bu süreçleri planlamak ve<br />

uygulamak son derece zordur. İhtiyaç duyulan<br />

bu unsurlar göz önüne alındığında ülke<br />

dinamiklerinin bütün unsurlarıyla harekete<br />

geçirilmesi gerekmektedir. İhracat ve sanayi<br />

derinliğinin en önemli unsuru olan derinlemesine<br />

teknolojik yetkinlik noktasında son dönemde<br />

ortak anlayışların oluşmaya başlaması<br />

önemlidir. Buradaki en önemli konu özellikle<br />

TÜBİTAK Enstitüleri, üniversitelerimiz ve<br />

sanayimiz arasındaki rol paylaşımının sağlıklı<br />

bir zemine oturtulması ve ürün-teknoloji<br />

eksenindeki sorumlulukların ve işlerin sağlıklı<br />

paylaşılması olacaktır. Bugüne kadarki süreçte<br />

bu ilişkiler açısından başarılı ve başarısız<br />

örneklerin varlığı sayesinde, bundan sonrasında<br />

nasıl bir yol izlenmesi gerektiği noktasında<br />

bir düzlem ortaya çıkmış gibi görünmektedir.<br />

Bununla birlikte bu oyuncuların kendi iç<br />

kültürel dönüşümlerini sağlıklı bir şekilde<br />

tamamlaması ve bundan sonraki sürece daha<br />

sağlıklı katkı yapmaları gerekmektedir.<br />

3 .Tedarikte Yeniden Yapılanma<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii tek müşterisi olan bir sektör<br />

olması nedeniyle kendine özgü kuralları olan ve<br />

olması gereken bir sistemdir. Bu kurallar doğru<br />

bir şekilde planlandığı ve uygulandığı takdirde<br />

tek müşterili olmak avantajlı bir durum olarak<br />

da ortaya çıkabilir ve çıkmaktadır. Bu noktadan<br />

bakıldığında uygulamada bunun vücut<br />

bulduğu yer tedarik süreçleridir. Tedarik<br />

süreçleri en geniş anlamıyla; ihtiyacın<br />

belirlenmesi, bütçelenmesi, ihale, projenin<br />

yürütülmesi, envantere alınması ve lojistik<br />

destek olarak sınıflandırılabilir. Bu itibarla,<br />

süreçlerin sağlıklı ve tek elden yönetilmesi son<br />

derece önem arz etmektedir. Mevcut<br />

sistemimizde hala iyileştirilmesi ve yapısal<br />

olarak düzeltilmesi gereken hususların olduğu<br />

bir gerçektir. <strong>Savunma</strong> sanayimizin her<br />

anlamda lig atlamaya çalıştığı günümüzde bu<br />

yapısal dönüşümlerin hayata geçirilmesindeki<br />

UMTAS<br />

????????<br />

OMTAS<br />

gecikmelerin, bugün ya da yarın sistem<br />

üzerinde ciddi etkiler yaratacağı; mevcut<br />

risklerin ileride vücut bulmasına neden<br />

olabileceği aşikardır.<br />

Bu noktadan bakıldığında teknoloji yönetimi ve<br />

Ar-Ge planlamaları da dahil, ihtiyaç belirleme<br />

ve proje yönetiminde ortak bir anlayışın, daha<br />

iç içe geçmiş süreçler zincirinde uygulanabileceği<br />

yapısal dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu<br />

ihtiyacın şekli ve tarifi aynı ligde oynamayı<br />

planladığımız ülkelerin uygulamalarının analizi<br />

ve bizim kültürümüze adaptasyonu ile ortaya<br />

çıkarılabilir.<br />

4. İhracat<br />

“<strong>Savunma</strong> sanayii neden önemlidir?” sorusuna<br />

cevap ararken ortaya koyduğumuz gibi etkin ve<br />

güçlü bir savunma sanayii önemli bir dış<br />

politika unsurudur. Dost ve müttefik ülkeler ile<br />

ilişkilerin sürdürülmesi, şekillenmesi ve<br />

karşılıklı bağımlılık yaratılmasında savunma<br />

sanayii her dönemde önemini korumuştur.<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatında elbette en önemli unsur<br />

aktif dış politika uygulanması, ülke adının


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

17<br />

marka olması ve işin özünde satacak bir<br />

ürününüz olmasıdır. Son döneme bakıldığında,<br />

bahse konu tüm unsurların gelişmeye<br />

başlamasına paralel olarak sistem ihracatında<br />

da artış görülmeye başlanmış; hatta test<br />

aşamasında olan sistemlere dahi ciddi talepler<br />

gelmeye başlamıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatının ekonomik olarak pazarı<br />

büyütmesi ve firmalar açısından bir yaşam<br />

döngüsü yaratması kritik olmakla birlikte, ihraç<br />

edilen sistemlerin desteklenebilmesi ve<br />

sürdürülebilmesi açısından da teknolojik<br />

yetkinliğin belirli bir noktaya gelmesi son<br />

derece önemlidir. Sanayi derinliği ve teknolojik<br />

yetkinlik sayesinde ihraç edilen sistemlerde<br />

yaşanabilecek sorunlar minimize edilebilecek<br />

ve böylece daha sonra yapılacak ihracatların da<br />

önü kesilmemiş olacaktır.<br />

Bu açılardan değerlendirildiğinde ülke dış<br />

politikası ile uyumlu bir ihracat stratejisi<br />

izlenmesi ve teknolojik yetkinlik çerçevesinde<br />

derinleşmiş bir sanayi ile desteklenmesi de<br />

başarı için olmazsa olmaz bir unsurdur. İhracat<br />

stratejisi içinde en önemli nokta diğer<br />

konularda da olduğu gibi bunların tek elden<br />

planlanması ve yönetilmesidir.<br />

5. Lojistik Destek<br />

2004 yılından beri uygulanmakta olan<br />

sanayileşme stratejisi kapsamında tedarik<br />

sisteminde ağırlığı ve miktarı artmakta olan<br />

yurtiçi geliştirme projelerinde en önemli<br />

unsurlardan birisi sistemlerin desteklenebilir<br />

olmasıdır. Talep edilen maliyet, takvim ve<br />

teknik isterler çerçevesinde hayata geçirilen<br />

projelerde en hayati konulardan birisi de<br />

“Tedarik Lojistiği” yaklaşımını esas alarak<br />

tasarımdan başlayan ömür döngüsü içinde<br />

maliyet etkin bir desteklenebilirlik yaratmaktır.<br />

Buradaki amaç, hem sistemlerin TSK tarafından<br />

maliyet etkin şekilde kullanılmasının<br />

sağlanması, hem de lojistik destek noktasında<br />

sanayimiz için bir ekonomik hacim yaratılmasıdır.<br />

Etkin bir lojistik destek altyapısının temeli<br />

yine teknolojik yetkinliğe sahip, derinlikli bir<br />

savunma sanayiidir. Ana sistemler bazında ne<br />

kadar derinlemesine bir ürün gamı oluşturulur<br />

ise o kadar lojistik destek hacmi yaratılacağı ve<br />

lojistik destek sürecinde dışa bağımlılığın o<br />

derecede azaltılacağı da bir gerçektir.<br />

Son söz...<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ulaştığı noktaya<br />

baktığımızda gerçek bir başarıdan söz etmenin<br />

mümkün olduğunu söylemiştik. Bu başarı<br />

denkleminin en önemli unsurları, sanayisine<br />

güvenen bir Silahlı Kuvvetlerin, gerekli iradeyi<br />

gösteren bir tedarik kurumunun ve bu güveni<br />

boşa çıkarmayan ve sonuçlar üretmeye<br />

başlayan, hatta bazı konularda üretmiş olan bir<br />

savunma sanayimizin varlığıdır. Bu gelişmeler<br />

hepimizi gururlandırmakta ve geleceğe<br />

güvenle bakmamıza neden olmaktadır. Bugün<br />

itibarıyla gerçekten geri dönülemez bir<br />

noktadayız ve köprüden önceki son çıkış<br />

arkada kaldı. 2020’li yıllara ve ötesine etkileri<br />

gidecek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana<br />

omurgasını oluşturacak birçok projede<br />

süreçler çok yoğun bir şekilde işliyor. Bundan<br />

sonra yapılması gereken sanayi ve tedarik<br />

süreçlerinde yapısal dönüşümlerin ortak akıl<br />

ve mutabakatla hızlı bir şekilde hayata<br />

geçirilmesi ve böylece önümüzdeki döneme<br />

daha da güvenle bakabilmemizdir.<br />

Sedat İ. GÜLDOĞAN<br />

Sanayileşme Daire Başkanı<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

Sedat GÜLDOĞAN 1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1993 yılında yılında İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun oldu, aynı yıl <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığında göreve başladı ve burada askerlik görevini de tamamladı. Bugüne kadar,<br />

“Müşterek Taarruz Uçağı (JSF)”, “CASA Hafif Nakliye Uçağı”, “AWACS” gibi silahlı kuvvetlerin<br />

ağırlıklı havacılık projelerinde görev aldı. Ayrıca 1995-96 yılları arasında CASA Hafif Nakliye<br />

Uçağı Projesi kapsamında Proje Kontrol Ofisi Müdürü olarak İspanya’da görev yaptı.<br />

8. Beş yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında ‘Havacılık <strong>Sanayii</strong>’ ile ilgili alt komisyon başkanı ve<br />

TÜBİTAK Vizyon 2023 çalışmasında ‘Havacılık, <strong>Savunma</strong> ve Uzay Panelinde’ panel üyesi olarak<br />

görev aldı. Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government “Senior Executive Fellows”<br />

Üst Yöneticiler Programını Mart 2007 yılında tamamladı. 2009 yılında Mili Güvenlik<br />

Akademisini tamamlandı.<br />

2005-2011 yılları arasında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı<br />

görevinde bulundu, halen Sanayileşme Daire Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Aynı<br />

zamanda TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong> AŞ) Yönetim Kurulu üyesidir.<br />

Evli ve bir çocuğu vardır. İngilizce bilmektedir.


<strong>Savunma</strong> Yan <strong>Sanayii</strong>nin Gelişiminde<br />

Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi<br />

OSSA<br />

Küçük Sanayi Sitesinden Bir KOBİ Kentine;<br />

Küçük Girişimlerden Uluslararası Örnek Bir<br />

Modele Doğru: OSTİM<br />

Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM),<br />

ülkemizin başkenti Ankara’da çoğunluğu<br />

imalâtçı olan işletmelerin bulunduğu bir<br />

Organize Sanayi Bölgesi’dir.<br />

1967 yılında Ankara’nın gelişmekte olan<br />

sanayileşmesi içinde yeni bir açılım sağlamak<br />

üzere, sanayicilik ve kooperatifçilik üzerine<br />

deneyimi olan Cevat Dündar ve bir grup idealist<br />

işadamı tarafından, şehir dışında beş milyon<br />

metrekarelik bir alanda kurularak, OSTİM<br />

Küçük Sanayi Sitesi adıyla faaliyete geçmiştir.<br />

OSTİM, Türkiye’nin diğer sanayi bölgelerinden<br />

farklı olarak tamamen ortaklarının gayretleri ve<br />

birikimi ile kurulmuştur. Kooperatifin üretken<br />

katkıları ile gelişen ve büyüyen OSTİM, 1997’de<br />

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca “Organize<br />

Sanayi Bölgesi” olarak tescil edilmiştir.<br />

Organize Sanayi Bölgesi kimliği ile OSTİM, alt ve<br />

üst yapıya yönelik çalışmalarını büyük ölçüde<br />

tamamlamış olup, “KOBİ’ler için cazibe merkezi<br />

olma ve ideal üretim iklimi oluşturma”<br />

yönünde çok sayıda birim ve organizasyona<br />

kavuşmuştur.<br />

Bölge, kamunun sanayi sektörlerine ve<br />

KOBİ’lere yönelik destekleyici birçok projesinde<br />

‘pilot uygulama’ alanı olarak tercih<br />

edilirken, gelişmekte olan ülkelere de bölgesel<br />

kalkınma modeli olarak önerilmektedir.<br />

5.000 İşletme 50.000 Çalışanı, Üretim<br />

Tecrübesi ve Geniş Makine Parkıyla Dev Bir<br />

Fabrİka<br />

OSTİM’de OSB üyesi olarak faaliyet gösteren<br />

5.000 firmanın yaklaşık olarak 2000’i imalatcı,<br />

2000’i ticaret, montaj, pazarlama ve 1000’i ise<br />

nakliye, lojistik, banka, finans, gıda gibi destek<br />

hizmetlerden oluşmaktadır.<br />

OSTİM’de yer alan, bölgenin uzmanlaştığı<br />

başlıca reel sektörler ;<br />

Makine ve Makine Ekipmanları<br />

Metal ve Metal İşleme<br />

Plastik ve Kauçuk<br />

Elektrik ve Elektronik<br />

İş ve İnşaat Makinaları<br />

İnşaat Makina ve Ekipmanları<br />

Medikal Teknolojiler<br />

Laboratuvar, Test, Analiz Cihazları<br />

Gıda ve Endüstriyel Mutfak<br />

Ambalaj, Kağıt, Baskı ve Kırtasiye<br />

Kent Mobilyaları ve Peyzaj<br />

Kimyasallar<br />

Teknik Malzeme Tezgâh ve Ekipman<br />

<br />

Tasarım, Mühendislik ve Taahhüt<br />

Hizmetleri<br />

olarak sayılabilir.<br />

OSTİM’li üreticiler, Ana sanayilere yönelik İş ve<br />

İnşaat Makineleri ve Malzemeleri, Makine ve<br />

Makine Parçaları, Plastik ve Kauçuk, Elektrik-<br />

Elektronik, Tıbbi Cihaz ve Sağlık Araç<br />

Gereçleri ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> gibi imalat<br />

eksenli sektörlerde ise yan sanayi olarak<br />

oldukça iddialı bir yere sahiptir.<br />

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük<br />

özelliklerinden olan “üretimde esnekliği” geniş<br />

makine parkının avantajlarıyla birleştiren<br />

OSTİM’de, binlerce ürün üretilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

19<br />

OSTİM sahip olduğu zengin üretim yeteneği<br />

ile çevresindeki diğer sanayicilerin üretim<br />

süreçlerini de desteklemektedir.<br />

Kamu ve özel sektörde yer alan ana sanayilerle<br />

yaklaşık 40 yıldan bu yana süren tedarikçi<br />

ilişkisi OSTİM’li işletmelerin mühendislik ve<br />

üretim yeteneğinin gelişiminde önemli bir rol<br />

oynamış, Ar-Ge, kalite standardı, tasarım<br />

alanlarında algı ve kabiliyetlerinde ilerleme<br />

kaydetmelerini sağlamıştır.<br />

Kaliteli üretim ve kurumsallaşmaya yönelik<br />

tüm destek birimlerine sahip olan OSTİM,<br />

çağdaş üretim teknolojisini yakalamış dev bir<br />

fabrikadır. Bu fabrika küçük ve orta ölçekli<br />

işletmelerin evrensel bir laboratuvarı niteliğini<br />

taşırken, Türkiye’nin en önemli istihdam<br />

alanlarından biri olmayı da başarmıştır.<br />

Elektrik -<br />

Elektronik<br />

Sektörü<br />

Talaşlı İmalat<br />

(Metal ve<br />

Metal İşleme)<br />

Sektörü<br />

Tablo 1- Ostim Rekabet Analizi Sonuçları<br />

Plastik<br />

Sektörü<br />

Makine Teçhizat<br />

Sektörü<br />

İş Makinaları<br />

Sektörü<br />

SAVUNMA SANAYİİ<br />

OSTİM, üyelerinin rekabetçi yapılarını güçlendirerek<br />

destek birimlerinin avantajını da sunmaktadır.<br />

Bu bölgesel avantajlar işletmelerin<br />

üretim, tanıtım, ihracat, teknolojik yenilik, bilgi<br />

ve bilişim ile kurumsallaşma, finansman gibi<br />

alanlardaki niteliklerini yükseltmektedir.<br />

Bu modelin başarısı için sanayici ve işadamları<br />

ile sivil toplum örgütlerinin de iştirak ettiği Ar-<br />

Ge, yatırım ve inşaat, tanıtım, dış ticaret, danışmanlık<br />

ve yayıncılık alanlarında oluşturulmuş<br />

kurumlar ve sistemler KOBİ’lere hem güncel,<br />

hem de kalıcı çözümler üretmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayisinde KOBİ’lerin Payı ve<br />

Gücü Artıyor:<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi<br />

Kurulduğu günden bu yana bölgede faaliyet<br />

gösteren önemli sayıdaki işletmenin savunma<br />

yan sanayi alanında ürün ve hizmet verdiği<br />

her ne kadar biliniyorsa da OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık Kümelenmesi’nin kavramsal ve<br />

hacimsel olarak görünür ve bilinir hale getirilmesi<br />

OSTİM yönetimi tarafından başlatılan<br />

bölgesel ve sektörel kalkınma planlaması<br />

çalışmalarıyla gerçekleştirilmiştir. Bölgenin<br />

rekabetçiliğinin ve gelecekte var olabileceği<br />

sektörlerin belirlenmesi amacıyla ve Ulusal<br />

Rekabet Araştırmaları Kurumu işbirliği ile<br />

yapılan “OSTİM’de Faaliyet Gösteren Sektörlerin<br />

Uluslararası Rekabet Düzeylerinin<br />

Araştırılması” (Tablo 1) ve “OSTİM <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi Analizi” (Tablo 2)<br />

çalışmaları OSTİM’de var olan savunma<br />

sanayisinin hacmini, ana oyuncularını ve<br />

ilişki ağlarını ve OSTİM'in bu sektörde yer<br />

aldığı değer zincirini, rekabetçiliğini ortaya<br />

koymuştur.<br />

Tablo 2-Ostim <strong>Savunma</strong> Yan Sanayi Kümelenmesi Analizi<br />

OSSA<br />

Müşteriler<br />

Tablo 3- Ostim <strong>Savunma</strong> Yan Sanayi Üretiminin<br />

Sektör Genelinde Konumu<br />

Milli<br />

Tedarik<br />

Otoritesi<br />

Kümelenme analiziyle ortaya çıkan işbirliği ve<br />

etkileşim ağı haritası bölgemizde savunma<br />

sektöründe rol oynayan ana oyuncu ve firmalar<br />

hakkında oldukça önemli bilgi ve fikir sunmuştur.<br />

Özellikle <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımızın<br />

stratejik planında “<strong>Savunma</strong> Sanayisinde<br />

yerli üretimin ve KOBİ’lerin payının<br />

arttırılması, yerli üretimin yeteneklerinin<br />

arttırılması ve işbirliğine yönelik politikaların<br />

geliştirilmesine” yönelik politika ve hedeflerin<br />

yer alması OSTİM’li savunma yan sanayi<br />

işletmelerinin geleceğine ve rekabetçiliğine<br />

yönelik önemli bir vizyon oluşturmuştur.<br />

Tüm çalışmaların dayanağı ve ışığında stratejik<br />

olarak OSTİM’in geleceğinin şekillenmesinde<br />

önemli bir rolü olduğuna karar verilen<br />

savunma yan sanayi sektörünün geliştirilmesi<br />

için kümelenme modeli esas alınmış ve<br />

çalışmalara başlanmıştır.<br />

2007 Temmuz ayından itibaren başlatılan saha<br />

ve bilgilendirme çalışmalarının ardından<br />

farkındalık ve arama toplantıları gerçekleştirilmiş,<br />

tespit edilen noktalar işletmelerle<br />

paylaşılarak farkındalık ve ortak dil oluşturul-


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

muştur. Fikir paylaşımlarında savunma sanayi<br />

sektöründe ortaklaşa rekabetle yakalanabilecek<br />

iş potansiyelleri ve biraraya gelindiğinde<br />

gerçekleştirilebilecek yeni işalanlarının varlığı<br />

işletmelerce de teyit edilmiş ve özellikle<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımızın stratejik<br />

plan ve hedefleri kendileriyle paylaşıldığında iş<br />

ve güç birliği yapılması gerekliliğine olan inanç<br />

artarak çalışmaları hızlandırmıştır. 2008 yılı<br />

itibarıyla yapılanmasını büyük ölçüde tamamlayarak<br />

çerçeve, hedef ve iş planını oluşturan<br />

OSSA hedefini; “<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Sektörlerinin<br />

ihtiyaçlarının karşılanmasında yerli<br />

üretimin payını artırmak ve küme üyesi<br />

KOBİ’leri uluslararası pazarda rekabet edebilir<br />

hale getirmek.” şeklinde tanımlamıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın gerek oluşturduğu<br />

vizyon gerekse düşünsel ve fiili<br />

destekleriyle kısa zamanda yapılanan OSSA<br />

çalışma ve gelişimini SASAD, KOSGEB, Ostim<br />

Organize Sanayi Bölgesi, Ankara Sanayi Odası,<br />

ODTÜ Teknokent, ODAGEM ve TTGV ,ODEM’in<br />

yoğun katılım ve destekleriyle sürdürmektedir.<br />

İZLEME VE<br />

RAPORLAMA<br />

Küme Organizasyon Şeması<br />

OSSA Destekleyici Kurum ve Kuruluşlar<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesini<br />

oluşturan şirketlerin profilleri hakkında özet bir<br />

bilgi verecek olursak, şunları söyleyebiliriz:<br />

70 Küme üyesi KOBİ’de, toplam 1.435 çalışan<br />

istihdam ediliyor. Diğer bir deyişle, her bir<br />

firmada ortalama 20 kişi çalışıyor.<br />

<br />

<br />

KÜME KONSEYİ<br />

YÜRÜTME KURULU<br />

Ç.G. Ç.G. Ç.G. Ç.G.<br />

KÜME KOORDİNATÖRÜ<br />

KÜME GELİŞTİRME EKİBİ<br />

1435 çalışandan 409 tanesi üniversite<br />

mezunu ve 136 tanesi de iyi derecede<br />

yabancı dil bilmektedir. Kaliteli üretimin yanı<br />

sıra, çalışanların ortalama %30’u üniversite<br />

mezunu ve %10’unun iyi derecede İngilizce<br />

bilmesi, inovasyon ve uluslararası işbirliğindeki<br />

potansiyelin önemli bir belirtisidir.<br />

Küme üyesi olan firmalar, talaşlı imalat;<br />

plastik, kauçuk; boyama, kaplama; kompozit<br />

malzeme metal işleme, ısıl işlem; elektrik ve<br />

elektronik alanlarında uzmanlaşmışlardır.<br />

Diğer şirketler, sistem entegrasyonu, nihai<br />

ürün ve Ar-Ge alanlarında faaliyet göstermektedirler.<br />

Küme üyesi olan KOBİ’lerin, 26’sı<br />

ROKETSAN, 25’i TAI, 21’i MKE, 21’i FNSS ve<br />

32’si de ASELSAN onaylı alt üreticilerdir.<br />

Geride bırakmış olduğumuz yaklaşık 4 yılın<br />

sonunda kümelenme faaliyetleri öncelikle;<br />

OSTİM’li işletmeler arasında iletişim, fikir<br />

alışverişi, işbirliği ve iş hacmini artırmanın<br />

yanıra ürün geliştirme ve araştırma geliştirme<br />

İŞ PLANI<br />

faaliyetlerinde ortak projeler için de zemin<br />

oluşturmuştur.<br />

Belli bir hedef ve iş planı çerçevesinde bir arada<br />

temsil edilmenin verdiği güç, önemli ulusal<br />

ve uluslararası muhatapların ilgisini çekmiş;<br />

OSSA üyesi firmalar kümelenme faaliyetleri<br />

süresince -özellikle son iki yıldan bu yana-<br />

ASELSAN,TAI, FNSS, ROKETSAN, MKEK,<br />

FOKKER/REKKOR, ZEISS, BOMBARDIER,<br />

LOCKHEED MARTİN, BRONTO SKYLİFE gibi<br />

önemli ulusal ve uluslararası ana sanayi<br />

temsilcilerine ev sahipliği yaparak üretim<br />

yeteneklerini anlatmak ve muhtemel işbirliği<br />

potansiyellerini istişare etmek fırsatı yakalamışlardır.<br />

Bir araya geldiğimiz ana sanayi<br />

temsilcilerinin OSTİM'li işletmelerin üretim<br />

kabiliyetleri konusundaki olumlu görüş ve uzun<br />

vadeli işbirliklerine dair talepleri ise KOBİ’lerin<br />

savunma sanayiinde daha önemli rol<br />

oynayabileceklerine dair umut ve özgüvenimizi<br />

arttırmıştır.<br />

Ülkemiz ve dünyada savunma sektörünün<br />

kendine özgü kuralları ve değer zinciri<br />

konusunda oluşan farkındalık ve özellikle milli<br />

projeler konusunda edinilen bilgiler OSSA üyesi<br />

işletmelerin vizyonunu güçlendirmiş ve Ar-Ge<br />

tabanlı üretim ve entegrasyon konusundaki<br />

çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu çerçevede<br />

Offset fırsatlarının değerlendirilmesi, Milli<br />

Motor, Mayın Temizleme, Zeplin (Hava<br />

Gemisi), Tasarım Merkezi gibi somut projeler<br />

üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.<br />

Şüphesiz <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı ve ana<br />

sanayi temsilcileri ile bir araya gelerek fikir<br />

alışverişinde bulunmak getirdiği kolaylıklar ve<br />

fırsatların yanı sıra “savunma sanayii sektöründe<br />

yerli üretimin payını arttırmak” hedefimiz<br />

için katetmemiz gereken mesafe ve ev<br />

ödevlerimizi de ortaya çıkarmaktadır.<br />

Bölgemizde gerçekleştirdiğimiz kümelenme<br />

projeleriyle sektörün tarafları arasında iş ve<br />

güç birliğinin artması için önemli bir zemin<br />

hazırladığımızı ve kısa sürede olumlu sonuçlarını<br />

aldığımızı düşünmekle birlikte hedeflerimize<br />

giden yolda yüklü bir iş planı bizi<br />

beklemektedir. Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz<br />

faaliyet ve görüşmeler sonucunda<br />

öncelikle “OSSA üyesi ve potansiyel savunma<br />

yan sanayi işletmelerimizin savunma ana<br />

sanayisi tarafından uzun vadeli tedarikçilik<br />

ilişkilerinde tercih edilen işletmeler haline<br />

gelebilmesi için kalite bilinç ve algılarının<br />

yükseltilerek yenilikçilik, tasarım, Ür-Ge, Ar-<br />

Ge ve entegre çalışma kabiliyetlerinin<br />

arttırılması” gerçekleştirmemiz gereken en<br />

temel çalışma olarak planlarımızın başında yer<br />

almaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak için<br />

oluşturduğumuz yol haritası ise;<br />

Bölgemiz imkanlarıyla gerçekleştirdiğimiz<br />

danışmanlık, eğitim ve projelendirme<br />

çalışmalarına hız verilmesi;<br />

Üniversite sanayi işbirliğinin arttırılması;<br />

Yenilikçilik transferleriyle ilgili her türlü<br />

yöntem ve arayüzün değerlendirilmesi;<br />

Ortak Ar-Ge, Ür-Ge, test-analiz, belgelendirme<br />

gibi ihtiyaçların karşılanması için<br />

çözümler ve projeler üretilmesi<br />

gibi başlıklardan oluşmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı ve ana sanayi<br />

temsilcileri ile yüzyüze gerçekleştirdiğimiz<br />

istişarelerden ortaya çıkan bir başka önemli<br />

konu ise gerek bölge yönetimi olarak bizlerin<br />

gerekse ana sanayi kurumlarının savunma yan<br />

sanayi ve potansiyel işletmeler hakkında<br />

özellikle uzun vadeli tedarikçilik ilişkileri ve milli<br />

projeler söz konusu olduğunda yeterinde veri


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

21<br />

Küme Firmaları<br />

ve bilgiye sahip olamadığı yönündedir.<br />

İşletmenin mevcut durumunun ötesinde<br />

özellikle geleceğine dair plan ve gelişim<br />

eğrisinin okunamaması ana sanayileri uzun<br />

vadeli kararlar için seçim yapmakta zorlamaktadır.<br />

Bu nedenle özellikle OSSA üyesi<br />

işletmeerimizin rekabetçilik endeksine göre<br />

değerlen-diren, işletmenin iyileştirmeye açık<br />

alanlarını tespit ederek yol haritası oluşturan<br />

bir Derinlemesine Analiz Uygulaması bizzat<br />

danışmanlar tarafından birebir görüşmelerle<br />

gerçekleştirilmiştir. Ankara Kalkınma Ajansı<br />

Desteğiyle OSTİM Vakfı ve ODEM işbirliği ile<br />

gerçekleştirdiğimiz bu çalışma sonuçlarını<br />

işbirliklerimiz çerçevesinde –İşletmelerimizin<br />

izin verdiği ölçüde- <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı ve ana sanayilerle paylaşarak ana<br />

sanayi-yan sanayi ilişkilerinin sürdürülebilirliğine<br />

önemli katkılar sağlayacağımızı düşünmekteyiz.<br />

Ayrıca küme dışında yer alan<br />

işletmelerimize de uyguladığımız bu analiz<br />

çalışması sayesinde savunma sanayiine yeni<br />

savunma sanayii KOBİ’leri sağlamayı da<br />

hedeflemekteyiz.<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesinin<br />

kısa sürede büyük mesafeler katederek<br />

savunma sanayimizde bir başarı hikayesine<br />

dönüştüğü sadece bizlerin değil tüm kamuoyunun<br />

dile getirdiği bir gerçek. Bizlere önemli<br />

roller ve görevler üstendiğimiz bu yolda daha<br />

çok çalışmak ve bununla işletmelerimiz ve<br />

ülkemiz adına gurur duymak kalıyor.<br />

Dile getirmenin bir borç olduğu bir başka<br />

gerçek ise; yan sanayi olarak ne kadar elimizden<br />

geleni yapıyor olsak da son derece stratejik<br />

öneme ve kendine has işleyiş kuralları olan bu<br />

sektörde <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı gibi<br />

son derece uz görülü, kararlı ve destekleyici bir<br />

karar verici/politika belirleyicinin varlığı<br />

olmadan bu kadar hızlı ve nitelikli bir mesafe<br />

kat edilemeyeceğidir. Bu vesileyle OSSA Kümelenmesi<br />

çalışmalarına gösterdiği sahiplenme<br />

ve küme üyesi işletmelerimize verdiği destekten<br />

ötürü <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımıza<br />

bir kere daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />

Orhan AYDIN<br />

OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı<br />

1952 , Kızılcahamam, Makine Mühendisi<br />

Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Dairesindeki<br />

görevlerinden sonra çalışma hayatına girişimci olarak özel sektörde devam etmiştir.<br />

1992 yılında Ostim Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilerek<br />

halen Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Ostim Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşuna<br />

öncülük etmiştir. Ostim OSB’nin misyonu ve üreticilerin ihtiyaçlarına bağlı olarak KOBİ’lere<br />

çeşitli hizmetler veren; Ostim Vakfı, Ostim Endüstriyel Yatırımlar ve İşletme A.Ş., Ostim<br />

Sektörel Dış Ticaret A.Ş., Ostim Radyo Televizyon, Ostimspor, Omedya, ODAGEM,ODEM,<br />

ODTÜ-OSTİM Teknokent gibi -bir sanayi bölgesi için ilkleri oluşturan- kurum ve kuruluşların<br />

oluşturulmasında liderlik ve yöneticilik yapan Aydın, özellikle, son yıllarda OSTİM’de 4 sektörde<br />

geliştirilen örnek kümelenme çalışmalarıyla ülkemiz sanayisine iyi uygulama örneği olarak<br />

önemli katkılar sağlamıştır.


Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte<br />

Ömür Devri Yönetimi<br />

Yaklaşımı<br />

Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik günümüz<br />

ekonomik sistemi içindeki en büyük sorun<br />

alanlarından birisini teşkil etmektedir. Özellikle<br />

teknolojik yeniliklere sahip veya öncekine göre<br />

farklılaştırılmış ürünlerin hızla tüketicilerle<br />

buluşması sonucu yaşanan yoğun rekabet<br />

ortamı şirketlerin orta ve uzun vadede varlığını<br />

tehdit eder duruma gelmiştir. Bu durumdan en<br />

çok etkilenenler ise hiç kuşkusuz gelişmekte<br />

olan ülkelerde milli kaynaklarla faaliyet<br />

gösteren ve ürünlerini ulusal ya da bölgesel bir<br />

pazara satmakta olan sanayi kuruluşlarıdır.<br />

Aslında küresel ekonomik sistemin sonuçlarından<br />

biri olan sürdürülebilirlik ve rekabetçilik<br />

sorunu, firmalar açısından yine bu ekonomik<br />

sistem içinde çözülmesi gereken bir sorundur.<br />

Ancak sadece firmaların mikro ekonomik<br />

düzeydeki gayretleri ile küresel yapının<br />

getirdiği bir sorunun çözülmesi de beklenemez.<br />

Dolayısıyla, çözüm devletin makro<br />

ekonomik politikaları ile firmaların orta ve<br />

uzun vadedeki stratejilerinin ve hedeflerinin<br />

uyumuna bağlıdır. Bu uyum, ancak devlet ve<br />

özel sektörün açık şekilde belirlenmiş milli<br />

politikalar ve hedefler doğrultusunda birlikte<br />

ve işbirliği içinde çalışması ile mümkün olabilir.<br />

Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna<br />

genel olarak bakıldığında firmalar açısından<br />

geliştirilmesi gereken alanlar; teknoloji<br />

üretimi, yenilikçilik, ürün çeşitlendirme,<br />

verimlilik, pazar araştırması ve ihtiyaç tespiti,<br />

hızlı dağıtım kanalları, işbirlikleri, iş ortaklıkları<br />

ve birleşmeler, yan sanayi kullanımı, yeni yurt<br />

içi ve yurt dışı pazarlara yönelme, tanınma ve<br />

ilişkiler tesis etme, yüksek kalite standartları,<br />

markalaşma, satış sonrası hizmetler, etkin bir<br />

tedarik zinciri kurulması ve yönetimi şeklinde<br />

sıralanabilir.<br />

Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna<br />

savunma sanayii özelinde baktığımız zaman,<br />

sürdürülebilirlik konusunda asıl öne çıkan sorunun<br />

“savunmada sürdürülebilirlik” olduğunu<br />

görmekteyiz. <strong>Savunma</strong> sanayii, özel ya da kamuya<br />

ait tüm işletmeleri ile savunmada sürdürülebilirliğin<br />

temel unsurlarından biridir.<br />

Ülkemiz bu gerçeği bizzat kendi tarihi içinde<br />

yaşayarak görmüştür.<br />

Türkiye, savunmada dışa bağımlılığın yol açtığı<br />

sıkıntıları, I. Dünya savaşı ve müteakiben<br />

kurtuluş savaşı yıllarında yakından tanımıştır.<br />

Bu sebeple, cumhuriyetin ilk yıllarından<br />

itibaren savunma sanayii, milli sanayileşme<br />

politikası içinde önemli ve özel bir yere sahip<br />

olmuştur. Askeri fabrikaların kurulması, özel<br />

bir kaç firmanın savunma sanayii alanında<br />

faaliyete geçmesi, tersanelere özel bir önem<br />

verilmesi ve gerek özel sektör gerekse de<br />

devlet eliyle uçak fabrikalarının kurulması bu<br />

dönemin en önemli girişimleridir. Ancak, zor<br />

şartlar altında yapılan yatırımlar ve kazanılan<br />

kabiliyetler II. Dünya Savaşı sonrasında<br />

yaşanan gelişmeler sonucunda büyük ölçüde<br />

kaybedilmiştir. Kısa bir süre sonra, dışa<br />

bağımlığın getirdiği sıkıntılar bu kez de 1963 ve<br />

1967 Kıbrıs bunalımları ve 1974 Kıbrıs Barış<br />

Harekatı sırasında kendini göstermiştir(1).<br />

Yaşanan bu sıkıntılardan sonra, dışa bağımlılığın<br />

en az seviyeye indirilebilmesi ve<br />

yatırımlar için ihtiyaç duyulan milli kaynağın<br />

yaratılabilmesi amacıyla 1965 yılında Türk<br />

Donanma Cemiyeti (daha sonra 1972’de Türk<br />

Donanma Vakfı ve 1981 yılında da Türk Deniz<br />

Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı haline gelmiştir),<br />

1970 yılında Türk Hava Kuvvetlerini<br />

Güçlendirme Vakfı ve 1974 yılında da Türk Kara<br />

Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kurulmuştur.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 23<br />

Son olarak, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini<br />

Güçlendirme Vakıflarının birleştirilmesiyle,<br />

1987 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme<br />

Vakfı (TSKGV) kurulmuştur(2). Vakıf<br />

kuruluş kanununda da yer aldığı üzere, ülkemiz<br />

açısından öncelik “milli harp sanayimizin<br />

geliştirilmesi ve yeni harp sanayi dallarının<br />

kurulması” olarak belirlenmiştir(3).<br />

Söz konusu Güçlendirme Vakıfları tarafından<br />

ASELSAN A.Ş. (1975), ASPİLSAN A.Ş. (1981),<br />

HAVELSAN A.Ş. (1982), TAI A.Ş. (1984) ve<br />

ROKETSAN A.Ş. (1988) kurularak, savunma<br />

ihtiyaçlarımızın yurt dışı hazır alım yerine, yurt<br />

içi üretim modeline dönük olarak milli şirketler<br />

tarafından karşılanması yönünde önemli<br />

adımlar atılmıştır(4).<br />

1980’lerin başından itibaren, milli bir savunma<br />

sanayii alt yapısının tesisine ilişkin politikaların<br />

tespiti ve bu politikaları uygulama yetki ve<br />

sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulmasına<br />

ağırlık verilmiştir. Bu amaca uygun<br />

olarak 1985 yılında 3238 sayılı kanun ile<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (o günkü adı ile<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Geliştirme ve Destekleme<br />

İdaresi Başkanlığı) kurulmuştur. Kanunun<br />

amacı, “modern bir savunma sanayiinin<br />

geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />

modernizasyonunun sağlanması”dır(5).<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığının kuruluşu ile,<br />

modern silah, araç ve gereçlerin yurt içi imkan<br />

ve kabiliyetler ile karşılanması yönünde uzun<br />

vadeli ve sistematik bir adım atılmış ve yine<br />

3238 sayılı kanun ile ihdas edilen <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu sayesinde ihtiyaç<br />

duyulan mali kaynak sağlanabilmiştir.<br />

Ülkemizin savunma sistemleri ihtiyacı, 2000’li<br />

yılların başına kadar büyük ölçüde, yurt dışı<br />

hazır alım projeleri ve müteakiben ortak<br />

üretim projeleri ile karşılanmaya çalışılmıştır.<br />

Milli tasarımların ön plana çıkarıldığı yurt içi<br />

geliştirme projelerini gerçekleştirecek savunma<br />

sanayii alt yapısının tesis edilmesine paralel<br />

olarak, 2000’li yılların başından itibaren<br />

ihtiyaçların yurt içinden karşılanma oranında<br />

büyük bir artış sağlanmıştır. Türk Silahlı<br />

Kuvvetleri (TSK) savunma sistemi ihtiyaçlarının<br />

yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında %25<br />

iken bu oran 2010 yılı sonu itibarıyla %52,1’e<br />

ulaşmıştır. Aynı şekilde, Türk savunma sanayii<br />

firmalarının toplam dolaysız cirosu 2003<br />

yılındaki 1.301 milyon A.B.D. Dolarından % 110<br />

artışla 2010 yılı sonu itibarıyla 2.733 milyon<br />

A.B.D. Dolarına ulaşmıştır(6). <strong>Savunma</strong><br />

sanayiinin yarattığı brüt katma değerin 2005-<br />

2009 dönemindeki seyri incelendiğinde,<br />

savunma sektörü olarak Gayri Safi Yurt İçi<br />

Hasıladan (GSYİH) alınan payın %1,8’den<br />

%2,6’ya çıktığı görülmektedir. <strong>Savunma</strong> sanayii<br />

bu dönemde GSYİH’den daha büyük bir hızla<br />

büyümüştür(7).<br />

Milli tasarımların ön plana<br />

çıkarıldığı yurt içi geliştirme<br />

projelerini gerçekleştirecek<br />

savunma sanayii alt yapısının<br />

tesis edilmesine paralel olarak,<br />

2000’li yılların başından itibaren<br />

ihtiyaçların yurt içinden<br />

karşılanma oranında büyük bir<br />

artış sağlanmıştır.<br />

Bugün itibarıyla, savunma sanayii sektörünün<br />

sermaye yapısına baktığımız zaman askeri<br />

fabrikalar, askeri tersaneler, ana bakım merkezleri,<br />

hava ikmal bakım merkezleri, TSKGV’ne<br />

bağlı şirketler ve özel sermayeli şirketler olmak<br />

üzere karma bir yapının mevcut olduğunu ve<br />

yurt içi geliştirme modeline dayalı büyük<br />

platform projelerinin ve platformlarla ilişkili<br />

yazılımların ve simülatörlerin yükleniciliğini<br />

gerçekleştiren özel sermayeli şirketlerlerin<br />

ülkemizin savunma sanayii alt yapısı içinde<br />

önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz<br />

(Tablo-1) (8).<br />

ASKERİ FABRİKALAR<br />

KAMU KURULUŞLARI<br />

KİT / SSM / TSKGV<br />

ÖZEL KURULUŞLAR<br />

YABANCI ORTAKLI<br />

KURULUŞLAR<br />

HAVA ARAÇLARI<br />

ESKİŞEHİR ve KAYSERİ<br />

HAVA İKMAL<br />

BAKIM MERKEZLERİ<br />

TAI<br />

BAYKAR MAKİNA<br />

BÜYÜK MIHÇI<br />

KALE KALIP<br />

TEI<br />

ALP HAVACILIK<br />

KARA ARAÇLARI<br />

ARİFİYE, TUZLA VE<br />

KAYSERİ ANA BAKIM<br />

MERKEZLERİ<br />

MKEK, ASELSAN<br />

OTOKAR, BMC<br />

HEMA, NUROL<br />

FNSS,<br />

MTU-TR<br />

DENİZ ARAÇLARI<br />

GÖLCÜK,<br />

İSTANBUL TERSANELERİ<br />

RMK, DEARSAN, SEDEF<br />

YONCA-<strong>ONUK</strong><br />

İSTANBUL DENİZCİLİK<br />

A.D.İ.K - ANADOLU TERSANESİ<br />

ELEKTRONİK / YAZILIM<br />

ANKARA 3. HİBM<br />

KKK 4. ANA BAKIM MERKEZİ<br />

ASELSAN<br />

HAVELSAN<br />

STM, MİKES<br />

EHSİM, HTR<br />

TÜBİTAK UEKAE<br />

TÜBİTAK MAM<br />

GATE, MİLSOFT, SAVRONİK<br />

SDT, VESTEL SAVUNMA<br />

KOÇ SİSTEM, KALETRON<br />

METEKSAN SAVUNMA<br />

YÜKSEK TEKNOLOJİ<br />

C2TECH, ALTAY, BTT LTD.<br />

AYESAŞ<br />

SELEX<br />

NETAŞ<br />

SIEMENS<br />

ESDAŞ<br />

YALTES<br />

ROKET- FÜZE-MÜHİMMAT<br />

KKK 3. ANA BAKIM MERKEZİ<br />

KAYSERİ 2. HİBM<br />

ANKARA 3. HİBM<br />

MKEK<br />

ROKETSAN<br />

TAPASAN<br />

TÜBİTAK SAGE<br />

BARIŞ, KALEKALIP<br />

TİSAŞ, GİRSAN, SARSILMAZ<br />

SAMSUN YURT SAVUNMA<br />

SANAYİ VE TİCARET A.Ş.<br />

STOEGER<br />

LOJİSTİK<br />

ASKERİ GİYİM FABRİKALARI<br />

ASPILSAN<br />

YAKUPOĞLU, ÖZTİRYAKİLER<br />

TARGET, ÖZTEK, TEKSAV<br />

ANEL, MEGETEKNİK<br />

Tablo-1: <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Kuruluşları ve Şirketleri (Özet Tablo)


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Türk savunma sanayii sektörü, gerek TSKGV’na<br />

bağlı şirketleri gerekse özel sermayeli şirketleri<br />

ile geçen 20 yıl içinde ihtiyaçların yurt içinden<br />

karşılanması ve bölgesel bir pazara sahip olma<br />

yolunda önemli mesafeler kat etmişler ve<br />

küresel rekabetteki yerlerini almaya başlamışlardır.<br />

Özellikle, savunma sistemlerinin yurt<br />

içi tasarım ve üretim yolu ile TSK envanterine<br />

kazandırılması yönündeki çalışmaların başarılı<br />

sonuçlar vermesiyle birlikte uzun yıllardır<br />

ülkemizde uygulanmakta olan yurt dışı hazır<br />

alım modelinden zaruri haller dışında uzaklaşılmakta<br />

olduğu görülmektedir. Yine bu<br />

kapsamda, savunma sanayiinde kümelenme<br />

çalışmalarına da ağırlık verilerek, OSTİM<br />

<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi, İzmir<br />

Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, Eskişehir<br />

Havacılık Kümelenmesi kurulmuş ve dernekleşme<br />

faaliyetlerini tamamlamışlardır. Kazan<br />

<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi kuruluşu<br />

ile ilgili çalışmalara da başlanmıştır.<br />

Yurt dışı hazır alım modelinde savunma sistemlerinin<br />

tasarımına doğrudan müdahalede<br />

bulunulamaması sebebiyle, sistemlerin ömür<br />

devri maliyetlerini etkileyen kararlar üzerinde<br />

söz sahibi olunamamaktadır. Planlı bakım<br />

sistemlerinin hazırlanması ve bakım sistemi<br />

içinde belirli sürelerde değiştirilecek yedek<br />

parça ihtiyacının tespiti konusu da üretici<br />

konumundaki yurt dışı firmaların inisiyatifinde<br />

kalmaktadır. <strong>Savunma</strong> sistemlerinin, tedariğini<br />

müteakip 30-40 yıllık bir kullanım dönemi içine<br />

girdiği düşünüldüğünde yurt dışından tedarik<br />

edilen sistemlerin idamesi için kabiliyet<br />

kazanılması gerekmekte ve bu alana da ayrıca<br />

yatırım yapılması zorunluluğu doğmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin ömür devri içinde<br />

maliyetler açısından iki önemli husus bulunmaktadır.<br />

Birincisi, <strong>Savunma</strong> sistemlerinin<br />

ömür devri maliyetinin yaklaşık %95’ini belirleyen<br />

kararlar, savunma ihtiyaçlarını karşılayacak<br />

sistemlerin ortaya çıkarıldığı Konsept,<br />

Fizibilite, Proje Tanımlama, Mühendislik ve<br />

Geliştirme ile Üretim ve Kullanıma Alma<br />

aşamalarından oluşan tedarik safhasında<br />

alınmaktadır (Şekil-1). İkinci önemli husus ise,<br />

sistemlerin ömür devri maliyetinin %60 ila<br />

%72’sinin sistemlerin idame-işletme döneminde<br />

gerçekleşmesidir (Şekil-2). Buna göre,<br />

idame-işletme maliyetleri, kullanım şartları ve<br />

sistemlerin özelliklerine bağlı olmak üzere<br />

tedarik maliyetinin 2 ila 3 katına kadar<br />

çıkabilmektedir.<br />

ÖDM Kümülatif (%)<br />

Konsept<br />

Geliştirme Sonu<br />

Sistem Tasarımı Sonu<br />

Fizibilite<br />

Sistem Tasarımı Sonu<br />

Proje<br />

Tanımlama<br />

Şekil-1: Ömür Devri Maliyetini Belirleyen Karar Noktaları<br />

ölçüde söz sahibi olabileceğimiz yeni bir<br />

dönem başlamıştır. Bu dönemin en önemli<br />

özelliği, savunma sistemlerinin TSK’nin<br />

ihtiyaçlarına uygun kullanım senaryolarına ve<br />

bu senaryolara bağlı taktik, teknik ve lojistik<br />

isterlere göre milli firmalarımız tarafından<br />

tasarlanması ve üretilmesidir. Bu ise ihtiyaç<br />

sahibi makamlar dahil olmak üzere tedarik<br />

makamlarının üretici firmalar ile yakın işbirliği<br />

içinde çalışması ve ihtiyaçların tasarıma doğru<br />

şekilde yansıtılabilmesi anlamına gelmektedir.<br />

Özellikle, savunma sistemlerinin operasyonel<br />

olarak kendisinden beklenen performansı icra<br />

edeceği kullanım dönemi dikkate alındığında,<br />

sistemler henüz tedarik safhasındayken<br />

yapılacak olan Entegre Lojistik Destek (ELD)<br />

uygulamaları ve idame-işletme dönemine<br />

ilişkin planlamalar ile sistemlerin performansından<br />

taviz vermemek kaydı ile ömür devri<br />

maliyetlerinin düşürülebileceği bir imkan elde<br />

edilmiştir.<br />

Ancak, sağlanan fayda bunlarla sınırlı değildir.<br />

<strong>Savunma</strong>nın sürdürülebilirliği ve milli ekonomi<br />

açısından olaya bakıldığında savunma sanayiinin<br />

geliştirilmesi suretiyle alt sistemlerin,<br />

Maliyet<br />

%85<br />

%70<br />

%6<br />

%90<br />

%95<br />

ÖDM'yi Belirleyen Kararlar<br />

%28<br />

Sistem Tedariki<br />

Ar-Ge ve Üretim<br />

İdame ve İşletme<br />

Üretim ve Kullanıma Alma Sonu<br />

Üretim ve Kullanıma Alma Sonu<br />

<strong>Savunma</strong> Sisteminin Ömür Devri<br />

Gerçekleşen ÖDM<br />

%100<br />

Yıllar<br />

tedarik kaynaklarının ve malzemenin seçimdeki<br />

inisiyatif, ulusal işgücü kalitesindeki artış<br />

ve savunma harcamalarının iç pazara yönlendirilmesi<br />

gibi temel bazı hususlarda da<br />

önemli mesafeler alınmıştır.<br />

Yukarıda açıklanan hususları bir bütün olarak<br />

ele aldığımız zaman, savunmada sürdürülebilirlik<br />

için üç önemli hususun ön plana çıktığını<br />

görmekteyiz. Bunlar, savunma sistemlerinin<br />

istenilen performans seviyesinde ömür devri<br />

boyunca işlevini yerine getirmesi, savunma<br />

harcamalarının milli ekonomi üzerinde olumlu<br />

etki yaratacak şekilde planlanması ve savunma<br />

sanayiinin sürdürülebilirliğidir.<br />

Bu çerçevede; savunma sistemlerinin tedariği<br />

ve lojistik desteğinin sağlanması hususunda<br />

ulusal bir tedarik lojistiği yaklaşımı geliştirilmesine<br />

ve savunma programlarının planlanmasında<br />

bu yaklaşıma göre hareket edilmesi<br />

ihtiyacı vardır. Öncelikle, savunma sistemlerinin<br />

bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin<br />

artırılabilmesi için savunma sistemi etkinliğinin<br />

en üst düzeye çıkarılması amacı ile ömür devri<br />

maliyetinin en az seviyeye indirilmesi amacı<br />

Sistem Kullanımı<br />

İşletim ve Lojistik Destek<br />

%28 - %40 %60 - %72<br />

Ülkemizde yurt içi geliştirme projelerinin<br />

ön plana çıkması ile birlikte, savunma<br />

sistemlerinin ömür devri yönetiminde büyük<br />

Şekil-2: ABD <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Programlarındaki Ortalama Maliyet Dağılımı<br />

Yıllar


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 25<br />

arasında optimizasyon sağlayacak bir bilimsel<br />

çalışma ortamının oluşturulması gerekmektedir.<br />

Buna paralel olarak, savunma sanayiinde<br />

sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği sağlayacak<br />

olan yurt içi firmalarımızın tasarım, üretim ve<br />

lojistik destek kabiliyetinin geliştirilmesi,<br />

araştırma kurumları ve yerli sanayi alt yapısının<br />

güçlendirilmesi, savunma sistemi etkinliğinin<br />

teknolojik üstünlük ve lojistik destek unsurlarına<br />

dayandırılması, yurt içi teknolojik imkan<br />

ve kabiliyetlerin arttırılması ve yeni teknolojilerin<br />

üretilmesi hususlarının da tedarik<br />

safhasının ilk aşamalarından itibaren savunma<br />

programlarına/projelerine dahil edilmesi<br />

gerekmektedir (Şekil-3).<br />

<strong>Savunma</strong> sistemi etkinliğinin<br />

en üst düzeye çıkarılması<br />

savunma projelerinde ihtiyaç sahibi makamlar<br />

dahil tedarik makamları ile üretici firmaların<br />

daha etkin şekilde birlikte çalışabileceği ELD<br />

uygulamalarının yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin ömür devrini ana<br />

aşamalar itibarıyla ihtiyaç belirleme; sistem<br />

geliştirme; üretim; kullanım ve destek;<br />

envanterden çıkarma olarak beş aşamaya<br />

ayırdığımızda, ihtiyaç belirleme aşamasında<br />

yapılacak harekat ihtiyacına yönelik çalışmaların<br />

kapsamı ve bu çalışmalarda kimlerin<br />

görev alacağı hususu TSK’nin uhdesinde olmak<br />

üzere ihtiyaç belirleme aşamasında yapılacak<br />

diğer çalışmalara ve takip eden ömür devri<br />

<strong>Savunma</strong> Ömür sistemi devri maliyetinin etkinliğinin<br />

en üst en düzeye aza indirilmesi çıkarılması<br />

aşamalarına ilgili tüm tarafların katkı vermesini<br />

sağlayacak, ömür devri yönetimi alanında bilgi<br />

paylaşımını artıracak ve bu alanda yeni yaklaşımların<br />

geliştirilmesini sağlayacak <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Entegre Lojistik Destek Platformu’nun<br />

oluşturulması gerekmektedir (Şekil-4).<br />

Bu platformun teşkili ile, ELD alanındaki<br />

mevcut yaklaşımların daha sistematik bir<br />

temele oturtulabilmesi; savunma programlarında/projelerinde<br />

ömür devrinin bütünü<br />

dikkate alınarak TSK ihtiyaçlarının maliyet<br />

etkin şekilde karşılanabilmesi; ülkemizdeki<br />

ELD altyapısının geliştirilmesi ve bunun küresel<br />

rekabette bir üstünlük unsuru olarak<br />

kullanılabilmesi ve ömür devri yönetimi içinde<br />

yer alan tüm tarafların güncel ve doğru bilgiyi<br />

paylaşacak şekilde iletişim içinde bulunması<br />

amaçlanmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin arttırılması<br />

Yurt içi tasarım, üretim ve lojistik<br />

destek kabiliyetinin geliştirilmesi<br />

<strong>Savunma</strong> sistemi etkinliğinin teknolojik<br />

üstünlük ve lojistik destek unsurlarına<br />

dayandırılması<br />

Şekil-3: Ulusal Tedarik Lojistiği Yaklaşımı<br />

Araştırma kurumları ve yerli sanayi<br />

altyapısının güçlendirilmesi<br />

Yurtiçi teknolojik imkan ve kabiliyetlerin<br />

arttırılması ve yeni teknolojilerin<br />

üretilmesi<br />

Günümüzün rekabet ortamında, milli firmalarımızın<br />

kazanmış oldukları tasarım ve üretim<br />

kabiliyeti sürdürülebilirlik ve rekabetçilik<br />

açısından yeterli olmayacaktır. Firmalarımızın<br />

üretmiş oldukları sistemlerle ilgili lojistik<br />

desteği de sağlamak suretiyle kendilerini bu<br />

alanda geliştirmeleri ve sürekliliği olan işlere<br />

yönelmeleri ihtiyacı vardır. Ancak bu hususlar<br />

sadece firmaların yapacakları çalışmalara bağlı<br />

değildir. Firmalarımızın bu alanda faaliyet<br />

gösterebilmesi için tedarik projelerinin baştan<br />

itibaren gerek mali boyutları gerekse de<br />

yapılacak işler kapsamında lojistik desteği ile<br />

birlikte planlanması ve kullanım safhasında<br />

yüklenicilerin üstleneceği görevlerin açık<br />

şekilde belirlenmesi gerekmektedir.<br />

Ulusal çerçevede benimsenmesi öngörülen<br />

yukarıdaki tedarik lojistiği yaklaşımının uygulama<br />

hedefleri ile desteklenmesi gerekmektedir.<br />

Öncelikle savunma programları<br />

tedarik safhası ile kullanım safhasını birlikte ele<br />

alan ömür devri yönetimi ilkeleri çerçevesinde<br />

ele alınmalı ve planlamalar buna göre<br />

yapılmalıdır. Tedarik ve kullanım safhalarının,<br />

sadece yapılan işlerin teknik ve idari olarak<br />

birbirinden farklı olması sebebiyle bir ayrıma<br />

tabi tutulduğu, aslında ömür devri yönetimi<br />

açısından bakıldığında kullanım safhasının<br />

tedarik safhasının devamı olduğu hatırda<br />

tutulmalıdır. Kullanım safhasındaki başarı,<br />

büyük ölçüde tedarik safhasında yapılan<br />

analizlere ve kullanım dönemine ilişkin<br />

planlamalara bağlıdır. Bu analizlerin ve<br />

planmaların doğru yapılabilmesi ise büyük<br />

ölçüde tedarik makamlarının üretici firmalara<br />

sağlayacağı girdilere bağlıdır. Bu sebeple,<br />

<strong>Savunma</strong> Sistemlerinin Tedariğinde Ömür Devri Yönetimi İlkelerini Uygulamak<br />

<strong>Savunma</strong> Projelerinde ELD Uygulamalarını Yaygınlaştırmak ve Geliştirmek<br />

TSK<br />

SSM<br />

Sanayi<br />

İhtiyaç<br />

Belirleme<br />

Geliştirme<br />

Üretim<br />

Şekil-4: Tedarik Lojistiğinde Uygulama Hedefleri<br />

Kullanım ve<br />

Destek<br />

Envanterden<br />

Çıkarma<br />

TSK<br />

SSM<br />

Sanayi<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Entegre Lojistik Destek Grubunu Oluşturmak


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bu kapsamda,<br />

Yurt içi geliştirme projeleri ile TSK envanterine<br />

giren savunma sistemlerinin depo/<br />

fabrika seviyesi bakım ve onarımlarının<br />

yüklenici firmalar tarafından yapılması,<br />

Seviye ve kapsamı belirlenmek üzere,<br />

uygulanabilir olması halinde lojistik desteğin<br />

yükleniciler veya bir kamu otoritesi tarafından<br />

bu alandaki kabiliyeti ve yeterliliği<br />

belgelenmiş firmalar tarafından sağlanması,<br />

<br />

<br />

Kamuya ait bakım - onarım tesislerindeki<br />

imkan ve kabiliyetlerin özel firmalar tarafından<br />

etkin olarak kullanılabileceği modeller<br />

geliştirilmesi,<br />

Yüklenicilerin savunma sistemlerinin kullanım<br />

dönemindeki performansından ve<br />

lojistik desteğinin sağlanmasından sorumlu<br />

olacağı “Performansa Dayalı Lojistik” modelleri<br />

veya bu yaklaşıma uygun özgün modeller<br />

geliştirilmesi ve bu modellerin sistemlerin<br />

idame - işletme - bakım konseptine bağlı<br />

olarak uygulanabilirliğinin ortaya konulması<br />

gibi hususlar üzerinde öncelikle çalışma<br />

başlatılmalıdır.<br />

Yukarıdaki hususların uygulanması suretiyle<br />

milli ekonomi açısından yatırım maliyetlerinin<br />

azaltılması, savunma sistemlerinin performans<br />

etkinliğinin arttırılması, savunma sektörüne<br />

lojistik destek sağlama kabiliyeti kazandırılması<br />

ve sektörün kendisini idame ettirebileceği<br />

ve geliştirebileceği bir alan açılması sağlanabilecektir.<br />

KAYNAKLAR:<br />

(1) SSM web sayfası, Tarihçe, 12.05.2011<br />

(2) http://tr.wikipedia.org, 12.05.2011<br />

(3) 3388 sayılı kanun, 1987.<br />

(4) Firmaların web siteleri, 12.05.2011<br />

(5) 3238 sayılı kanun, 1985.<br />

(6) <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu<br />

(7) KÜFLÜ Arzu G., Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Ekonomik ve Mali Analizi, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Gündemi Dergisi, s:27, sayı:13, yıl:2010<br />

(8) BEYOĞLU Bülent Ecevit, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Yapısal Analizi ve SSM web sayfası, Şirketler, 13.06.2011<br />

YAZARIN YAYINLANMIŞ ÇALIŞMALARI:<br />

1. Entegre Lojistik Destek (ELD), SSM Gündem Dergisi, sayfa 29, yıl:1993<br />

2. CALS Konsepti ve Gelişimi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 76, Cilt:10, No:3, yıl:1996<br />

3. CALS Sistemi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 59, Cilt:10, No:6, yıl:1996<br />

4. CALS Mimarisi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 69, Cilt:11, No:6, yıl:1997 (devamı Cilt:12, No:1, Yıl:1998)<br />

5. NATO Silahlanma Programlarında Entegre Lojistik Destek, Ulusal Proje Meslek Konferansı Bildiriler Kitabı, sayfa 79, yıl:2010<br />

İbrahim Sami EREL<br />

Uzman<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

1963 yılında Kayseri’de doğdu. 1986 yılında, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler<br />

Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Beş yıl süreyle özel sektörde çalıştı. 1991 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’na intisab etti. 1994 yılında “Bilgisayar Yardımlı Tedarik ve<br />

Lojistik Destek (CALS)” konulu tez çalışmasını müteakip uzman oldu. <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />

Müsteşarlığı tarafından yürütülen deniz ve hava araçları projelerinde çalıştı. Genelkurmay<br />

Başkanlığı tarafından 1997 yılında başlatılan CALS projesinin Proje Yönetim ve Koordinasyon<br />

Grubu'nda görev yaptı. Halen Tedarik Yönetimi Daire Başkanlığı’nda tedarik lojistiği alanında<br />

çalışmakta olup, NATO AC/327 Ömür Devri Yönetimi Grubu Türk Temsil Heyetinde ve<br />

AC/327’ye bağlı WG/1 NATO Program Süreçleri Çalışma Grubu’nda görev yapmaktadır. Evli ve<br />

bir çocuk sahibidir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

27<br />

Dünya Havacılık <strong>Sanayii</strong>ndeki<br />

Gelişmeler Işığında<br />

Sürdürülebilirlik Önerisi<br />

Giriş<br />

Havacılık nitel ve nicel boyut olarak gerek<br />

savunma sanayi gerekse sivil sanayi içerisinde<br />

önemli yer kaplayan öncü bir sektördür.<br />

Havacılık sanayiinin kendine has özellikleri göz<br />

önüne alındığında, bu sanayide söz sahibi<br />

olmak; ekonomik anlamda gelişime katkıda<br />

bulunmak kadar, eğitimli işgücüne istihdam<br />

sağlamak, teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek,<br />

kritik teknoloji ve sistemlerde<br />

bağımlılığı azaltarak güvenilir ve yüksek oranda<br />

göreve hazır ürün elde etmek ve uluslararası<br />

ticareti geliştirmek gibi amaçlara da hizmet<br />

etmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> ve havacılık alanında hatırı sayılır bir<br />

tedarikçi olan ülkemizde, özellikle 90`lı<br />

yıllardan bu yana tedarik modellerinde<br />

gerçekleştirilen kademeli geçiş ile birlikte,<br />

sanayimizin önce kendi üretim yeteneklerinin<br />

kullanımını artırdığı, ardından ise tasarım<br />

kabiliyetleriyle sürece ortak olduğu bir dönem<br />

geçirilmiştir. <strong>Sanayii</strong>miz mevcut faaliyetlerinin<br />

önemli bir kısmını, TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)’ne<br />

ait olan yurt içi ihtiyaçların karşılanmasında<br />

yerine getirmektedir. Söz konusu<br />

sürecin günümüz itibariyle geldiği nokta<br />

incelendiğinde, sanayiinin kendini ispatlayarak<br />

belirli bir olgunluk seviyesine ulaştığı ve artık<br />

yeni hedeflere ihtiyaç duyduğu görülmektedir.<br />

Bir başka tabirle, havacılık sanayiine alışılagelmiş<br />

boyutlarıyla bakıldığında sektörün<br />

doğal limitlerine yaklaşılmaktadır. Bu gerçek,<br />

sektörün ayakta kalabilmesi ve büyümesinin<br />

sürekli kılınması için önemli planlı çalışmalar<br />

yapılmasını gerektirmektedir.<br />

Sürdürülebilirlik Kavramı<br />

Sürdürülebilirlik, desteklemek anlamına gelen<br />

Latince “sus tenere” (sürdürülebilir) sözcüğünden<br />

gelmekte olup, genel anlamıyla belirsiz<br />

bir süre boyunca bir durum veya sürecin<br />

devam edebilme kapasitesini ifade eder.<br />

Özellikle çevre konusuyla sıkı ilişkisi bulunan<br />

kavram hakkında en yaygın ve dikkate alınan<br />

tanımlama 1989 yılında şöyle yapılmıştır:<br />

“Sürdürülebilirlik, bugünün ihtiyaçlarını,<br />

gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını<br />

karşılayabilme imkânından ödün vermeksizin<br />

karşılamaktır.”<br />

Kamuoyunda, su ve enerji kaynakları, iklim<br />

değişimi gibi beşeri konuların incelenmesinde<br />

öne çıkan kavram, iş yaşamı için de dikkate<br />

alınması gereken bir olgudur. İktisadi olarak<br />

literatürde sürdürülebilir olmanın temel<br />

koşulu olarak rekabetçilik gösterilmektedir.<br />

Aslında, asıl sürdürülebilir olması gerekenin de<br />

bir ülkenin, sektörün ya da firmanın rekabet<br />

gücü olduğu öne sürülmektedir.<br />

Sürdürülebilirlik, desteklemek<br />

anlamına gelen Latince<br />

“sus tenere” (sürdürülebilir)<br />

sözcüğünden gelmekte olup,<br />

genel anlamıyla belirsiz bir süre<br />

boyunca bir durum veya sürecin<br />

devam edebilme kapasitesini<br />

ifade eder.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong>nin Yapısı<br />

Havacılık sanayii, uçabilen araçların çalışılması,<br />

tasarlanması ve üretilmesi veya uçabilen<br />

araçlara dair teknolojiler üretilmesi olarak<br />

tanımlanabilir. Uçak, helikopter, insansız hava<br />

aracı, planör vb. ana platformlar ve bunların<br />

itki sistemleri başta olmak üzere, aviyonik,<br />

mekanik, yapısal ve silah sistemleri gibi alt<br />

bileşenleri ve yedek parça, yer destek cihazı ve<br />

test sistemleriyle ilgili olan sektör, bu sayılan<br />

ana ve alt sistemlerin her türlü parçalarının<br />

tasarımı, üretimi, montajı, tedariki, bakım ve<br />

onarımı, idame ve işletmesiyle bunlara yönelik<br />

teknik danışmanlık ve eğitim gibi destekleyici<br />

unsurları içerir.<br />

Havacılık sanayiinde tedarikçiler organizasyonun<br />

sağladığı ürüne dayalı hiyerarşik<br />

sınıflandırmayla yapılanmışlardır. Havacılık<br />

sanayiinde geliştirilen nihai ürünlerin tasarım<br />

ve üretim aşamalarının birbiriyle etkileşimi ve<br />

tedarikçi yapısı Şekil 1’de verilmektedir.<br />

Ürünler nihai platformlar olacağı gibi, bu<br />

platformlarda yer alacak alt sistemler ve ara<br />

ürünler de olabilir. Nadir de olsa nihai ürüne<br />

kadar diğer alt ürün ve sistemleri kendisi<br />

geliştiren üreten organizasyonlar mevcuttur.<br />

Ancak bu yöntem mali ve teknik boyut<br />

açısından sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır.<br />

Aşağıda havacılık sanayiindeki üretici ve<br />

tedarikçilerin faaliyet alanları ve seviyeleri yer<br />

almaktadır:<br />

Seviye 0/1<br />

Seviye 1<br />

Seviye 2<br />

Seviye 3<br />

Sistem entegratörü<br />

Platform ve Motor<br />

Üreticisi<br />

Sistem tedarikçisi<br />

Alt sistem tedarikçisi ya da<br />

parça üreticisi<br />

Havacılık sanayiinde tamamen kendi ürünlerini<br />

geliştirmek isteyen ülkeler, Şekil-1’de yer alan<br />

üretim piramidinin en üstüne kadar çıkmak<br />

zorundadır. Krause, bu amaç doğrultusunda<br />

hareket eden ülkelerin Tablo-1’dekine benzer<br />

bir yol haritasını takip ettiklerini ortaya<br />

koymuştur. Türkiye’nin Tablo-1’de yer alan<br />

aşamaların büyük bir kısmını geride bırakarak<br />

yol haritasının son aşamalarına geçtiğini<br />

söylemek mümkündür.<br />

1. Temel bakım kabiliyeti.<br />

2. Bakım, onarım ve temel modifikasyon<br />

yeteneği.<br />

3. İthal edilmiş alt parçaların montajı,<br />

lisans altında mekanik üretim.<br />

4. Alt parçaların yerli üretimi.<br />

5. Az gelişmiş silah sistemlerinin yerli<br />

nihai montajı.<br />

6. Bazı alt sistemlerin yerli üretimi.<br />

7. Az gelişmiş silah sistemlerinin ortak<br />

üretimi ya da lisans altında üretimi.<br />

8. Lisans altında yerli imkânlarla üretilmiş<br />

olan silah sistemlerine yapılacak<br />

Ar-Ge çalışmaları ve iyileştirmeler.<br />

9. Kısıtlı Ar-Ge ile az gelişmiş silah<br />

sistemlerinin yerli imkânlarla üretimi.<br />

10. Bağımsız Ar-Ge faaliyetiyle, gelişmiş<br />

platformların yabancı alt sistemler<br />

ile üretimi.<br />

11. Tamamen yerli ve bağımsız Ar-Ge ve<br />

üretim.<br />

Tablo 1- Sanayilerini Geliştirmek İçin Ülkelerin İzlediği<br />

Yol Haritası.<br />

Bitzinger’in dile getirdiği gibi, dünya savunma<br />

üretiminde 2.seviyede yer alan ülkeler, kendi<br />

bağımsızlık gereksinimleri doğrultusunda<br />

hareket ederek milli ihtiyaçlarının karşılanmasını<br />

ana hedef alan savunma sanayii yapıları<br />

oluşturmuşlardır. Ancak oluşturdukları altyapının<br />

öncelikli hedeflerine hizmet ettikten<br />

sonra atıl konuma düşmemesi için ülkelerin<br />

bazı radikal kararlar alarak hedeflerini<br />

güncellemeleri gerekmektedir. Yakın geçmişte<br />

havacılık sanayiine yönelik farklı stratejiler<br />

güden Brezilya, İsrail, Güney Kore, İsveç gibi<br />

ülkeler incelendiğinde, ülkelerin aşağıdaki<br />

yöntemlerden birini ya da birkaçını seçerek<br />

yollarına devam ettikleri görülmektedir.<br />

<br />

<strong>Savunma</strong> sanayinden tamamen veya kısmen<br />

ayrılmak,<br />

Ürün çeşitlendirme,<br />

<br />

Çift kullanım teknolojilerini savunma<br />

sanayine aktarmak,<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatını artırmak,<br />

Küresel ortaklıklar kurmak<br />

Soğuk savaş yıllarından sonra talepte yaşanan<br />

ciddi daralma, çoğu 2. seviye üretici konumundaki<br />

ülkenin politikalarını gözden geçirmelerini<br />

gerektirmiştir. Politikalarını revize<br />

eden ve sürdürülebilirliği sağlayan ülkelerin<br />

çoğunun belirli bir ürüne odaklanarak, ihracat<br />

yeteneklerini artırdığı görülmektedir. Bir<br />

kısmının ise, bağımsızlık ve millilik hedeflerinden<br />

vazgeçerek sanayiilerini küresel sistemin<br />

bir parçası yaparak, daha güçlü firma ve<br />

ülkelerin pazarlama avantajlarından faydalandıkları<br />

görülmektedir. Diğer bir grup ülkenin<br />

ise, 1. seviye ürün üreticisi olma hedefi doğrultusunda<br />

gitmenin kendileri için neredeyse<br />

imkânsız olacağını görmeleri ve bu sebeple<br />

savunma ithalatını benimseyerek, offset ve<br />

yerli katkı sayesinde yerli sanayilerini kısıtlı<br />

ölçüde işler halde tuttukları görülmektedir.<br />

Dünyada Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Gelişmeler<br />

1. Seviye<br />

2. Seviye<br />

3. Seviye<br />

Şekil-1: Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Üretim Piramidi.<br />

Aviyonik<br />

Cihazları<br />

Elektrik Sistem<br />

ve Alt Sistemler<br />

Aviyonik<br />

Sistemi<br />

Yapısal<br />

Montaj ve Satış<br />

İtki<br />

Sistemi<br />

Motor ve<br />

Komponentleri<br />

Motor<br />

Aksamı<br />

Elektrik Sistemi<br />

ve Starter<br />

Uçak<br />

Yapısı<br />

Kontrol Yüzeyleri<br />

Kabin İçi ve Kokpit<br />

İklimlendirme<br />

Yakıt TakımSistemi<br />

İniş TakımSistemi<br />

Hidrolik Sistemi<br />

Konsolidasyon<br />

1990’lı yılların sonunda hem ABD hem de<br />

AB’de havacılık sektöründe birleşmeler<br />

yaşanmış ve dağınık yapı, finansal olarak<br />

güçlü, ana sistem entegratörleri ve alt sistem<br />

sağlayıcıları şeklinde yeniden şekillenmiştir.<br />

Sivil havacılıkta büyük gövdeli uçak üretiminde<br />

iki kutuplu dünya (Boeing ve Airbus)<br />

ortaya çıkarken, askeri havacılıkta ise ABD<br />

hâlâ üstünlüğünü korumaktadır. Avrupa’da<br />

EADS (European Aeronautic Defense and<br />

Space Company) ve BAE öne çıkarken,<br />

FINMECCANICA ve THALES ise diğer iki önemli<br />

büyük savunma kuruluşudur. Avrupa’daki<br />

sanayii yapılanması farklı işbirliği yöntem-


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

29<br />

leriyle bu firmalar ekseninde toplanmış<br />

durumdadır. Benzer bir durum ABD havacılık<br />

firmaları için de geçerlidir. Her iki bölgede<br />

yaşanan birleşmeler sonucunda, finansal<br />

olarak çok güçlü, tasarım kabiliyetleri ön plana<br />

çıkan, uluslararası pazarları hedefleyen dev<br />

firmalar oluşmuştur.<br />

Hava Aracı Talebi<br />

Uzun süre soğuk savaş yıllarının getirdiği askeri<br />

tehdit anlayışına göre yapılanan savunma<br />

güçleri, artık kendini yeni tehdit algılamasına<br />

göre küresel terörizm, siber tehdit ve istihbarat<br />

konularında güçlendirmektedir. Harekât ortamının<br />

uzay, siber uzay ve meskûn mahallere<br />

doğru genişlemesi sonucu kullanılacak kuvvetler<br />

de klasik kuvvetler dışına çıkmaktadır.<br />

Harekât ortamının meskûn mahallere doğru<br />

kayması, beraberinde silah sistemlerinin daha<br />

hassas hale gelmesini gerektirmektedir. Hassas<br />

güdümlü silahlarla bu ihtiyaç karşılanmaya<br />

çalışılmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin teknolojik gelişmesiyle,<br />

havacılık sistemleri de toplam sistemin bir<br />

parçası olarak değerlendirilmektedir. Harekâtın<br />

desteği kapsamında keşif ve gözetleme<br />

amaçlı uydular, İHA (İnsansız Hava Aracı)<br />

Sistemleri ve bunlar üzerindeki sensörler,<br />

havadan erken ihbar ve ikaz uçakları ile siber<br />

uzay kapsamında mevcut yeteneklerden gelen<br />

verilerin değerlendirildiği karar vermeye<br />

yardımcı bilgi sistemlerinin kullanımında artış<br />

yaşanmaktadır. Karar alma sürecine yardımcı<br />

olacak bilgilerin toplanıp kullanılabilmesi ve<br />

sürekli iletişimde bulunmayı öngören ağ<br />

tabanlı yetenek kavramı, sistemlerin daha<br />

karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır.<br />

Tehdit algılamasında yaşanan bu değişiklik,<br />

beraberinde soğuk savaş sonrası askeri hava<br />

gücünün değişimini de getirmektedir. Soğuk<br />

savaş sonrası dönemde avcı ve bombardıman<br />

uçakları ön plana çıkarken, artık asimetrik<br />

savaş ve terörizme karşı verilen mücadele, ağ<br />

tabanlı savaş kavramını güçlendirmiş, hava<br />

araçlarının da sistemin entegre bir parçası<br />

olarak kullanılması gereğini doğurmuştur.<br />

Tahminler, taarruzi ve genel maksat helikopterler,<br />

askeri kargo uçakları ve keşif,<br />

gözetleme ve taarruzi İHA’ların öne çıkacağını<br />

göstermektedir. Ağ tabanlı yeteneğin doğal bir<br />

getirisi olarak gelişme ve rekabetin daha çok<br />

platformların üzerinde bulunacak sensör ve<br />

sistemler üzerinden olması beklenmektedir.<br />

Pazar analizi konusunda önemli çalışmaları<br />

bulunan Aerostrategy firmasının yaptığı<br />

çalışmaya göre, Şekil-2’de görüldüğü üzere<br />

gelecekte sabit kanatlı hava aracı ihtiyacında<br />

azalma; ancak özellikle destek görevlerinde<br />

de kullanılan döner kanatlı platformlar ve<br />

nakliye uçaklarında ise artış olacağını görmek<br />

mümkündür. Şekil-2’de insansız ve otonom<br />

sistemlerle ilgili veri bulunmamakla beraber,<br />

sabit kanatlı muharip platform ihtiyacının<br />

azalmasının nedeni olarak insansız sistemlerin<br />

kullanımındaki artış gösterilmektedir. Savaş<br />

uçaklarının keşif gözetleme alanındaki görevini<br />

keşif gözetleme İHA sistemlerine, taarruz<br />

alanındaki görevlerini ise muharip İHA sistemlerine<br />

ve hassas güdümlü mühimmatlara<br />

bırakması beklenmektedir.<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

-5<br />

-10<br />

-15<br />

-20<br />

-25<br />

Şekil - 2: 2010 – 2020 Yılları Arasında<br />

Tahmini Askeri Hava Taşıtı Değişim Oranı.<br />

Dünyadaki İHA pazarına yönelik bir çalışmada,<br />

gelecek 10 yılda İHA sistemlerinin şimdikinin iki<br />

katına ulaşacağı, şu anda İHA’ların geliştirilmesine<br />

harcanan paranın 4,9 Milyar ABD Doları<br />

mertebesinden 11,5 Milyar ABD Doları’na<br />

çıkacağı belirtilmektedir. Bu harcamanın<br />

%76’lık kısmını ABD’nin tek başına gerçekleştirmesi<br />

beklenirken, gelecekte pazarın<br />

%58’inin de ABD ihtiyaçlarına yönelik olacağı<br />

tahmin edilmektedir. AB içerisinde de özellikle<br />

Taktik %15<br />

Sivil %8<br />

Döner Kanat<br />

Nakliye<br />

Mini %4<br />

Diğer<br />

Deniz %8<br />

Savaş Uçağı<br />

Özel Görev<br />

Eğitim Uçağı<br />

HALE %24<br />

UCAV %14 MALE %27<br />

Şekil - 3: 2010-2019 Yılları Arası Dünya İHA Pazar Öngörüsü<br />

keşif gözetleme ve istihbarat alanında İHA<br />

sistemleri alanında yetenek eksikliği olduğu ve<br />

gelişmeye açık bir alan olacağı belirtilmektedir.<br />

Ayrıca Şekil-3’te gelecek 10 yılda İHA ihtiyaç<br />

dağılımı yer almaktadır:<br />

<strong>Savunma</strong> Harcamalarının Kısılması<br />

Askeri savunma projelerinde beklenmeyen<br />

maliyet artışları çoğu ülke için ciddi sorun<br />

oluşturmaktadır. Örneğin RAND’ın yaptığı bir<br />

çalışmaya göre mevcut maliyet artış trendi ve<br />

ihtiyaç miktarı şimdiki trendiyle uyumlu olarak<br />

gelecekte de devam ederse, 2054 yılında ABD<br />

savunma bütçesi ancak ve ancak bir hava<br />

platformu geliştirme projesini destekleyebilecektir.<br />

Dünya genelinde, özellikle batılı<br />

ülkelerce ekonomik krizle mücadele tedbirleri<br />

arasında ilk sıralarda savunma harcamalarının<br />

kısılması yer almaktadır. Örneğin, İngiliz hükümeti,<br />

2011-2015 yılları arasındaki dönemde,<br />

bütçe açıklarını gidermek üzere savunma harcamalarında<br />

%8’lik bir kısıntıya gitmeyi planlamıştır.<br />

Muharebe sahasındaki ihtiyacın haricinde<br />

kalan harcamalardan en az 4 Milyar Pound<br />

tasarruf edilmesi ve İngiliz <strong>Savunma</strong> Bakanlığının<br />

sevk ve idaresi için ayrılan bütçenin de %33<br />

civarında küçültülmesi planlanmaktadır.<br />

Maliyet Azaltımı<br />

Dünya genelinde havacılık alanındaki önemli<br />

gelişmelerden biri de sürekli maliyet azaltımını<br />

esas alan politikalardır. AB (Avrupa Birliği) 7.<br />

Çerçeve Programı kapsamında havacılık alanında<br />

sağlanan desteklerin %43’ünün maliyet<br />

etkinliği sağlama amacıyla gerçekleştirilen<br />

çalışmalara ayrıldığı görülmektedir.<br />

AIRBUS ise gelecek 10 yıl içerisinde tasarım ve<br />

üretim alanındaki maliyetleri %30 oranında<br />

azaltmayı planlayan “Power8” programını<br />

yürürlüğe koymuştur. Bu programa göre, özellikle<br />

Boeing karşısında fiyat üzerinden rekabetçiliği<br />

korumak amacıyla, AIRBUS firması,<br />

mevcut alt sözleşmecilerini tekrar gözden geçirerek<br />

maliyet etkinlik çerçevesinde yeniden<br />

yapılandırmaya gitmektedir. Çin’in Tianjin<br />

kentinde kurulan A320 uçağı nihai montaj hattı<br />

bunun önemli bir örneğidir. AB firmalarının bu<br />

yatırımlarda kor kabiliyetlerini ülke içinde<br />

tutmayı gözetmeye devam edip, emek yoğun<br />

işleri dışa aktarmaya devam edecekleri<br />

düşünülmektedir.<br />

Organizasyonlar büyüdükçe birim işçilik maliyetlerinin<br />

arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle<br />

üretim ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak<br />

kullanımına sunulması, ucuz işgücüyle üretim<br />

fonksiyonunun en üst seviyede kullanılması<br />

anlamına da gelmektedir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Üretim maliyetleri ve teknolojik gelişmişlik<br />

arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu<br />

söylenebilir. Teknolojik gelişmişliği ve üretim<br />

maliyeti yüksek olan ülkeler, sahip oldukları<br />

ürünlerin üretiminde daha düşük üretim<br />

maliyetine sahip ülkelerle işbirliğine giderek<br />

toplam maliyetlerini düşürmeye çalışmaktadır.<br />

Bu gibi örneklerden yola çıkarak, yakın bir<br />

zamanda özellikle sivil havacılık endüstrisinde<br />

düşük maliyetli üretim faktörlerine sahip<br />

ülkelerin etkisinin artacağı değerlendirilmektedir.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Parça<br />

Alt<br />

Sistem<br />

Ürun<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Parça<br />

Alt Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Ürun<br />

Alt Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Ürun<br />

Alt<br />

Sistem<br />

Parça Parça Parça Parça Parça<br />

GEÇMİŞ BUGÜN GELECEK<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

<strong>Sanayii</strong> Yapısının Değişimi<br />

Sivil Havacılıkta önemini artıran maliyet düşürme<br />

politikaları ve alt yüklenicilik yaklaşımı, 2.<br />

seviye ülkelerin de savunma sanayiilerini<br />

yeniden gözden geçirerek keskin kararlar almalarını<br />

sağlamaktadır. Bu da 2. Seviye ülkelerin<br />

merkezinde olduğu yeni bir tedarik sistemi<br />

ağının temellerini oluşturmaktadır. Bu küresel<br />

savunma sanayii yapısı, Bitzinger tarafından<br />

aşağıdaki gibi özetlenmektedir:<br />

Daralmış: Dünya çapındaki savunma ürünleri<br />

üretimi ve üretim kapasitesi azalacağından<br />

dolayı, çoğu 2. seviye üretici konumundaki<br />

ülkeler ve hatta bazı 1. seviye üretici ülkeler<br />

bazı alanlardan çekileceklerdir.<br />

Konsantre: <strong>Savunma</strong> ürünleri üretimi, konsolidasyon<br />

ve daralmanın etkisiyle kısıtlı sayıda<br />

büyük ölçekli firmanın elinde olacaktır.<br />

Bütünleşik:<br />

Küreselleşmenin hız kazanması<br />

ve 1. seviye ülkelerin tasarım ve üretimde<br />

ülkelerarası işbirliğine daha fazla ağırlık<br />

vermesiyle bütünleşik bir sanayii ortaya<br />

çıkacaktır.<br />

Ayrıca bu konsantre ve ağ yapılı tedarik sistemi<br />

beraberinde büyük merkezler etrafında kümelenmeyi<br />

de getirmiştir. Örneğin, Montreal,<br />

Seattle, Toronto ve Toulouse’da ana yüklenicileri<br />

destekleyen alt yüklenicilerden oluşan<br />

önemli sanayii öbekleri oluşmuştur.<br />

Havacılık ve savunma firmalarının geleceğinde<br />

tüm kabiliyetleri elinde bulunduran modelden,<br />

kendisi için getirisi en yüksek ve en kritik<br />

olanı elinde tutan, diğer faaliyetlerini de<br />

kazancını en üst seviyeye çıkaracak şekilde<br />

dış kaynak kullanan firma modeline geçiş<br />

öngörülmektedir.<br />

Şekil - 4: Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Ana - Alt Yüklenici İlişkisinin Değişimi<br />

Kaynak tabanlı sürdürülebilir rekabet avantajı<br />

anlayışına göre, kritik olmayan yeteneklerin<br />

firma bünyesinde tutulmasına gerek yoktur.<br />

Örneğin Avrupa’nın önde gelen konsorsiyumu<br />

EADS’ nin tedarikçileri arasında KOBİ’lerin payı<br />

Fransa’da %65’lerdeyken Almanya’da bu oran<br />

%90’lara çıkabilmektedir. Ortalama rakam ise<br />

%76 civarındadır. Özellikle ABD ve AB ülkeleri<br />

tarafından, yan sanayii gelişimi sadece maliyet<br />

yönünde değerlendirilmemekte, uluslararası<br />

ilişkileri geliştirmenin, daha doğrusu ihracat<br />

pazarı kurmanın da bir aracı olarak görülmektedir.<br />

Firmalar, girmek istedikleri pazarlarda<br />

faaliyet gösteren yerel firmalarla kurdukları<br />

ortak girişimlerle (joint venture) hem<br />

kendi pazarlarını genişletmekte hem de riski<br />

paylaşan ortak bulmaktadırlar. Offset yükümlülüğüne<br />

sahip firmalar, yan sanayii kurumları<br />

ile eşleştirilebildiklerinde gelecekte süreklilik<br />

sağlayacak ana-alt yüklenici ilişkileri sağlamak<br />

mümkündür.<br />

Sistem entegratörlüğü görevi üstlenen bir<br />

firmanın, bir alt sistemin üretilmesi için<br />

gerçekleştireceği yatırım, ileride kâr sürekliliğini<br />

sağlamak için o alt sistem üzerine<br />

çalışmalarını yoğunlaştırmasına neden olur. Bu<br />

da, firmayı ana amacından uzaklaştırabilir. Alt<br />

tedarikçi kullanımıyla, yatırım gerektiren<br />

konularda firmalar ilave yatırım ihtiyacı<br />

yapmayacak olup aynı zamanda alt yüklenicinin<br />

kapasite kullanımı da artmış olacaktır.<br />

Tüm bunlara göre, firma elinde bulunan<br />

yetenekleri, kaynaklarını ve hedeflerini dikkate<br />

alarak değerlendirmeli ve hangilerinin<br />

getirisinin daha uygun olduğuna karar<br />

verdikten sonra, elde tutma ya da alt yüklenici<br />

kullanma kararını almalıdır.<br />

Sonuç ve Değerlendirme<br />

Havacılık sanayiinde gerek sanayiinin yapısı,<br />

gerek talep cephesi, gerekse içinde bulunulan<br />

ekonomik durum klasik anlayıştan farklılık<br />

göstermektedir. Yeni sanayii yapısında, bağımsızlık<br />

isterleri doğrultusunda alınan kararlar ve<br />

gerçekleştirilen yatırımlar iyi planlanmadığı<br />

takdirde, zamanla ülkelerin sırtında yük<br />

olabilmektedir. Nitekim kendi ürünlerini ortaya<br />

koyan ancak daha sonra pazarlama sıkıntısı<br />

çeken ya da maddi anlamda destekleyemeyen<br />

ülke örnekleri bulunmaktadır. Havacılık sanayiinin<br />

yapısı ve dünya genelindeki konjonktür<br />

dikkate alındığında, Türkiye’nin havacılık<br />

sektöründe yapmakta olduğu ve yapacağı<br />

yatırımları daha dikkatli ve planlı biçimde<br />

yapılandırması önem arz etmektedir.<br />

Türkiye de, son yıllarda uzun süredir ihtiyacını<br />

duyduğu ana platformları envantere kazandırarak<br />

bağımsızlık hedefi doğrultusunda<br />

önemli yol kat etmektedir. Son yıllardaki milli<br />

ürünlerle bu ihtiyaca cevap vermeye başlayan<br />

ve temelleri atılan çalışmalarla gelecekte de bu<br />

stratejinin ürünlerini verecek olan sanayii için<br />

yeni hedef, bağımsızlık ihtiyaçlarının dışına<br />

çıkmalı, ticari kaygılara yönelik olmalıdır.<br />

Geleceğin hava harekât konseptinin otonom<br />

sistemleri öne çıkarması ve mevcut konvansiyonel<br />

platformların da bilgi paylaşımı ve<br />

durumsal farkındalığı daha üst seviyeye<br />

çıkararak daha korumacı bir hal alması sanayiinin<br />

yönelimini de etkilemesi beklenmektedir.<br />

Bu gelişme de, yukarıda üzerinde<br />

durulduğu üzere İHA Sistemlerinin havacılıkta<br />

öneminin her geçen gün artacağını ortaya<br />

koymaktadır. Hâlihazırda SSM tarafından<br />

hazırlanmış olan İHA Yol Haritası çerçevesinde<br />

gelecekte İHA Sistemleri alanında kısa, orta ve


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

31<br />

uzun vadede belirlenen hedeflerin yurtdışı<br />

talepler de dikkate alınarak hayata geçirilmesi<br />

ve ürün anlamında bu alana odaklanma<br />

stratejisi güdülmesi önem arz etmektedir.<br />

Günümüzde, teknoloji geliştirmenin yüksek<br />

maliyeti ve yurtiçi taleplerin azalması, firmaların<br />

birleşmeye gitmesine, sanayilerini yeniden<br />

yapılandırmalarına, sınır ötesi işbirliklerini<br />

yoğunlaştırmalarına ve kendilerine tedarik<br />

zinciri kurmalarına neden olmuştur. Ayrıca<br />

özellikle sivil havacılık ürünlerinin üretiminde<br />

olmak üzere, dünyadaki durumun “hub and<br />

spoke” adı verilen gelişmiş ağ yapılı tedarik<br />

sistemine doğru gideceği belirtilmektedir. Bu<br />

sebeple, üretim fonksiyonlarının alt yüklenicilik<br />

yöntemiyle sektörde yer alan ve faaliyet<br />

alanlarını maliyet liderliği stratejisi güdecek<br />

şekilde yeniden yapılandırabilen firmalara<br />

çevrilmesi gerekmektedir.<br />

Türkiye’deki sanayi yapısı, sistem entegratörü<br />

seviyesindeki firmada tasarım vasıflı personelin<br />

yoğun olarak bulunduğu, diğer firmalarda<br />

ise nispeten bu sayının daha az olduğu ancak<br />

Üretim fonksiyonlarının alt<br />

yüklenicilik yöntemiyle sektörde<br />

yer alan ve faaliyet alanlarını<br />

maliyet liderliği stratejisi<br />

güdecek şekilde yeniden<br />

yapılandırabilen firmalara<br />

çevrilmesi gerekmektedir.<br />

üretim ve montaj personelinin ve altyapısının<br />

daha çok olduğunu göstermektedir. Bu<br />

noktadan hareketle sanayii iki grupta ele alarak<br />

her bir grup için ayrı stratejiler ortaya koymak<br />

uygun olacaktır. Dolayısıyla, rekabetin gerektirdiği<br />

yapılanma gereği;<br />

Ana sistem entegratörü pozisyonundaki<br />

kurum /kurumlar mühendislik ve Ar-Ge<br />

yoğun işlere yönelmeli, firmanın üretim ve<br />

montaj yoğun işleri kademeli olarak<br />

azaltılmalı ve maliyet liderliği stratejisi<br />

izleyebilecek olan yerli alt yüklenicilere<br />

yönlendirilmeli,<br />

Tasarım içeriği daha kısıtlı olan üretim<br />

ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak kullanımı<br />

gerçekleştirilerek maliyet liderliği stratejisi<br />

güdecek alt yüklenicilere yönlendirilmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

Bunun sonucu olarak, odaklanma stratejisi<br />

güdülecek platformlarda 1. seviye üreticilikte,<br />

maliyet liderliği sağlanacak olanlarda ise 2.<br />

seviye’de kalınmış olacaktır.<br />

Sonuç olarak, Türk havacılık sanayiinde<br />

sürdürülebilirliğin sağlanması için havacılık<br />

sanayiinde yaşanan küresel gelişmelere<br />

adapte olmak gerekmektedir. Bunu başarabilmek<br />

için de küresel sanayiiyle bütünleşmiş,<br />

öncelikleri ve hedefleri belirli, kendi içerisinde<br />

yapılanmasını tamamlamış ve sadece nihai<br />

ürün olarak değil, alt sistemler ve hizmetlerle<br />

de çözüm sunabilen bir yapı oluşturmak<br />

gerektiği görülmektedir.<br />

KAYNAKLAR:<br />

V. Alpagut YAVUZ, Sürdürülebilirlik Kavramı ve İşletmeler Açısından Sürdürülebilir Üretim<br />

Stratejileri, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2010, Cilt 7, Sayı 14, s.<br />

63-86.<br />

Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu:<br />

Ortak Geleceğimiz, TÇSV Yayınları, Ankara, 1989, s.71-97.<br />

Keith Krause, Arms and the State: Patterns of Military Production and Trade, Cambridge<br />

University Press, 1992, s.170.<br />

Richard A Bitzinger, Towards A Brave New Arms Industry, Adelphi Paper 356, Oxford 2003, s.69.<br />

AeroStrategy Management Consultation, From Tooth to Tail and Back Again: Military Aircraft<br />

Sustainment’s Difficult but Possible New Mission, AeroStrategy Commentary, September 2010,<br />

http://www.aerostrategy.com/downloads/commentaries/commentary_sept10.pdf.<br />

Obaid Younossi, Mark V. Arena, Robert S. Leonard, Charles Robert Roll, Jr., Arvind Jain, Jerry M.<br />

Sollinger, Is weapon system cost growth increasing?, RAND 2007, www.rand.org/pubs/<br />

monographs/MG588.<br />

Hakan ATALAN, Avrupa Havacılık Endüstrisi ve Türkiye’nin Konumu, Aviation Türk, Sayı 1,<br />

http://www.aviationturk.com/yeni/havacilik-sanayi/avrupa-havacilik-endustrisi-veturkiye%e2%80%99nin-konumu/#more-43,<br />

16.02.2011.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

European Commission, Directorate-General Enterprise & Industry, “FWC Sector<br />

Competitiveness Studies, Competitiveness of the EU Aerospace Industry with focus on:<br />

Aeronautics Industry”, Münih 2009, 13.07.2010, http://ec.europa.eu/enterprise/<br />

sectors/aerospace/files/aerospace_studies/aerospace_study_en.pdf, s.42.<br />

Teal Group, World Unmanned Aerial Vehicle Systems 2011, 23.11.2010, http://www.tealgroup.<br />

com/index.php?page=shop.product_details&category_id=2&flypage=flypage.tpl&product_id<br />

=98&option=com_virtuemart&Itemid=5.<br />

GATES, Eric, “The defence firm of the Future”, Defence and Peace Economics, 2004, 15: 6, s.509<br />

— 517.<br />

ÖNCÜ, A. Aykut, ÖNER, M. Atilla ve BAŞOĞLU, Nuri, "Make or Buy” Analysis for Local<br />

Manufacture or Import Decisions in Defense System Procurements Using AHP: The Case of<br />

Turkey”.<br />

Jorge Niosi ve Majlinda Zhegu, “Aerospace Clusters: Local or Global Knowledge Spillovers?”,<br />

Industry and Innovation, Vol. 12, No. 1, s. 1–25, Mart 2005, 14.03.2011,<br />

http://www.er.uqam.ca/nobel/r21010/document/niosizhegu.pdf.<br />

Halil İbrahim ÖZTÜRK<br />

Uzman<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

1984 yılı Ankara doğumludur. 2007 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun<br />

olmuştur. Bir süre TUSAŞ’ta yapısal tasarım mühendisi olarak görev almıştır. 2008 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı’nda Uzman Yardımcısı olarak<br />

göreve başlamış olup, “Türk Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirlik Stratejileri” konulu<br />

çalışmasıyla uzman olmuştur. Halen Uçak Dairesi Başkanlığı’nda görev yapmakta olup,<br />

Müşterek Taarruz Uçağı (JSF), Temel Eğitim Uçağı Tedarik (TEU), Türk Başlangıç ve Temel Eğitim<br />

Uçağı Geliştirme (HÜRKUŞ), Komuta Kontrol Uçağı (KKU) ve Kara Kuvvetleri Temel Eğitim Uçağı<br />

(KKTEU) projelerinin yürütülmesinde görev almaktadır. İngilizce bilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

33<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte<br />

savunma sanayiinde dünya çapında büyük<br />

değişiklikler görülmüştür. Askeri tehdidin<br />

azalmış olarak değerlendirilmesi ile birçok<br />

devlet savunma bütçelerini düşürmüş, büyük<br />

savunma projelerini yavaşlatmıştır. Az gelişmiş<br />

ülkelerde, askeri sanayi üretimi büyük ölçüde<br />

kesilmiş, bazı üretim hatları tamamen kapatılmıştır.<br />

1990'ların ortalarından itibaren ise,<br />

dünya savunma sanayii sektörüne (özellikle<br />

Amerika’da) daha çok önem verildiği görülmektedir.<br />

Ülkeler yabancı teknolojilerden faydalanmak<br />

istemekle birlikte yabancı tedarikçilere bağımlı<br />

olmaktan kendilerini korumak istemektedirler.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii programları incelendiğinde<br />

bütçe/program açısından ülke ve proje bazında<br />

2 önemli faktör dikkati çekmektedir:<br />

1. Ülkelerin Bütçe/Program Değişimleri<br />

2008 yılı sonunda başlayan ekonomik kriz,<br />

savunma sanayiindeki dengelerin değişmesini<br />

de beraberinde getirmiş, askeri tedarik<br />

projelerinin ve bütçelerinin azalması ve yeni<br />

projelerin askıya alınması sektörün idame<br />

ettirilebilirliğine gölge düşürmüştür.<br />

Askeri deniz projeleri içindeki en büyük<br />

tedarik programı olarak addedilen Fransa ve<br />

İtalya’nın ortaklaşa başlatmış olduğu 27<br />

gemilik FREMM firkateyn programı, 17<br />

gemiye indirgenmiştir.<br />

İngiltere Type 45 destroyer projesi kapsamını<br />

12 gemiden 6’ya düşürerek yarıya indirmiştir.<br />

Proje kapsamının kısıtlanmasının yanı sıra,<br />

proje süreleri kasıtlı olarak uzatılması da başka<br />

bir strateji olarak uygulanmaktadır. Kısa dönem<br />

maliyetlerinin azalması amacı güdülen bu<br />

uygulamaya İngiliz Queen Elizabeth sınıfı uçak<br />

gemisi projesinin 2 yıl uzatılması örnek olarak<br />

gösterilebilir.<br />

2. Programların Bütçe/Süre Aşımları<br />

Dünya Askeri Gemi İnşa Sektörü incelendiğinde<br />

düşük seviyedeki marjlar, proje takvimi ve<br />

bütçe üzerinde baskı oluşturmakta, risklerin<br />

büyümesine neden olmaktadır. Bazı örnekler:<br />

LCS tipi bir projede başlangıç bütçesinin üç<br />

katına çıkılması<br />

LPD tipi projede yaklaşık 1 Milyar Dolar<br />

(%100) bütçe aşımı ve 3 yıllık gecikme<br />

Sahil güvenlik tipi bir projede yaklaşık 300<br />

Milyon Dolar (%100) bütçe aşımı<br />

Bu durum teknoloji/know how geliştirme ve<br />

bunu idame ettirme, yatırım gibi hususlarda<br />

sorunlar oluşturmaktadır. Ülkelerin savunma<br />

sanayi teknoloji ve ürün sahiplik durumları, üç<br />

ana grup altında ele alınabilmektedir.<br />

1.Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler<br />

2.Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan Ülkeler<br />

3.Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler<br />

1. Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler:<br />

Bu ülkeler altyapı çalışmalarını savunma<br />

sanayinin gereklerine göre tamamlamış, kalite<br />

gereksinimlerini yerine getirmiş ve sürdürülebilirlik<br />

prensiplerine uygun satınalma ve<br />

üretim yapabilen birkaç ana altyüklenici<br />

belirlemiş ve böylece maliyet etkin savunma<br />

gereçleri üretiminde lider konuma gelmişlerdir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Teknolojik yeterlilik konusunda üst düzeyde<br />

olan bu ülkeler, dışa bağımlılıkları en az olacak<br />

şekilde platform ve elektronik sistemleri kendi<br />

bünyelerinde tasarlayıp üretebilmektedirler.<br />

Ancak kendi teknolojileri/ürünleri olmasına<br />

rağmen birçok projede diğer teknoloji sahibi<br />

ülkelerle birlikte program geliştirip maliyetleri<br />

düşürme stratejisi izlemektedirler.<br />

2. Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan<br />

Ülkeler:<br />

Bu ülkelerde ise savunma sanayi üretimi farklı<br />

platform/sistemlerde farklı seviyede tasarım/<br />

üretim faaliyetleri gerçekleşmektedir:<br />

Tasarım:<br />

- Lisans altında üretim (Ana Tasarımın<br />

kullanım haklarını satın alma)<br />

Üretim:<br />

- Kısmi tasarım Geliştirme,<br />

Ürünün;<br />

- Kısmi olarak üretimini / montajını<br />

gerçekleştirme,<br />

- Tamamının üretimini / montajını<br />

gerçekleştirme<br />

Yukarıda belirtilen aşamalar da platform ve<br />

silah/elektronik sistemler bazında değişebilmektedir.<br />

Bazı ülkelerin platform üretimi<br />

yapabildikleri, buna karşın silah/elektronik<br />

sistemleri ithal ettikleri görülmektedir.<br />

3. Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler:<br />

Herhangi bir teknolojik kazanım elde etmeden<br />

sadece ürün/proje satın alınması yolu ile<br />

tedarikler gerçekleştirilmektedir. Bu tip ülkeler,<br />

ayrılan kısıtlı savunma bütçeleri nedeniyle<br />

tedarik edilecek ürünlerin çok amaçlı olması<br />

tercih etmektedirler. Birçok Asya/Afrika/Güney<br />

Amerika ülkesinin projeleri buna örnek teşkil<br />

etmektedir.<br />

Bunun yanı sıra, daha önce başka ülkelerde<br />

görev yapan platformların direk alımı veya<br />

modernizasyonu sonucu yenilenen platformlarını<br />

satın alarak kullanmaktadır.<br />

Sürdürülebilirliğin Sağlanması için<br />

Uygulanan Stratejiler<br />

Ülkelerin sürdürülebilirliği sağlamak için uyguladıkları<br />

stratejiler 5 başlık altında incelenmiştir:<br />

1. Tasarım/Ar-Ge ile Sürdürülebilirlik<br />

Tasarım ve Ar-Ge ile askeri sanayide bağımsızlığını<br />

sürdürebilen olan ülkelerde tasarım /<br />

teknik çalışmalara büyük önem verilmektedir.<br />

Teknolojik açıdan en iyi/optimum projelerin<br />

geliştirilmesi,<br />

İhracat pazarında rekabetçi ürünlerin oluşturulması<br />

amacıyla geniş kadrolu, birbirleri ile rekabet<br />

eden, tasarım ekipleri kurulmuş ve tasarım<br />

kabiliyetleri geliştirilmiştir. Bu ekipler yüklenici<br />

bünyesinde ya da alt yüklenici tasarım firmaları<br />

bünyesinde faaliyet göstermektedirler. Avrupa<br />

ve Amerika’nın önde gelen askeri tersanelerinde<br />

500-1000 kişilik tasarım ekiplerinin<br />

olduğu görülmektedir. Bu firmalar tasarım<br />

kabiliyetlerinden aldıkları güçle tasarım/knowhow<br />

transferi sayesinde ekipman paketleri de<br />

sağlayarak diğer ülkelerde üretim yapmasa bile<br />

diğer ülke projelerinden pay almaktadırlar.<br />

2.<br />

Teknoloji Transferi ile Sürdürülebilirlik<br />

<strong>Savunma</strong> sanayinde gelişmekte olan ülkeler,<br />

teknoloji/know how kazanarak yerli üretim<br />

imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi<br />

gerektiğini bilincine varmışlardır.<br />

Bu bilinçle yabancı yüklenicilere projenin<br />

tamamen ve/veya kısmen, dahili olarak<br />

kurulacak bir tesiste üretiminin yapılmasının<br />

sağlanmasına ve know-how’ın ülkeye kazandırılmasına<br />

yönelik bir model çerçevesinde<br />

sözleşme yapmaya yönlendirmektedirler.<br />

Brezilya, Kuveyt, BAE, vb. ülkelerin güncel<br />

projeleri bu kapsamdadır.<br />

Teknoloji transferine diğer bir örnek olan<br />

Rusya, önceleri Avrupa ile aynı teknolojik<br />

seviyede olup, fiyat avantajı ile daha rekabetçi<br />

bir konumda olmasına rağmen son 20 yılda<br />

rekabette geride kalmış, tekrar eski seviyesine<br />

ulaşabilmek için Russian Technology adlı<br />

kurum kurularak Avrupalı firmalardan teknoloji<br />

transferi yapmaktadır:<br />

İtalyan Finmeccanica ile Rus jet üreticisi<br />

Irkut,<br />

İngiliz Rolls-Royce ile Rus helikopter firması,<br />

Fransız DCNS ile Rusya Rosoboronexport<br />

çeşitli Ar-Ge projeleri için mutabakat anlaşmaları<br />

imzalanmıştır.<br />

Türkiye de bu stratejileri uygulamış ve<br />

uygulamaya devam etmekte, kazanılan knowhow’ın<br />

özgün tasarımlar geliştirmeye olanak<br />

sağladığı ve dışa bağımlılığın gün geçtikçe<br />

azalmaya başladığı görülmektedir.<br />

Sürdürülebilirliğin Sağlanması<br />

için Uygulanan Stratejiler:<br />

1. Tasarım/Ar-Ge ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

2. Teknoloji Transferi ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

3. Proje Tasarım Geliştirme<br />

Modelleri ile Sürdürülebilirlik<br />

4. Ekonomik Ölçeklerin Korunması<br />

ile Sürdürülebilirlik<br />

5. İhracat ile Sürdürebilirlik<br />

3.<br />

Proje Tasarım Geliştirme Modelleri ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Gelişmiş ülkelerde projeler yürürlüğe girmeden<br />

tasarım teklifleri hazırlanmakta ve söz<br />

konusu tasarım/gereksinimlerin gerçeklenmesi<br />

(validation) sonucunda üretim teklifleri<br />

devreye girmektedir. Bu çalışma prensibi<br />

büyük projelerde önemli bir strateji haline<br />

gelmiştir:<br />

İngiltere fırkateyn ön tasarımı için yüklenici<br />

firmaları ile anlaşma yapmış ve ön tasarım ve<br />

gereksinim analizi için yaklaşık 125 Milyon<br />

Pound’luk sözleşme imzalanmıştır<br />

ABD daha da ileri giderek, LCS projesine ait 2<br />

adet tasarımın geliştirilmesini ve buna ek<br />

olarak ilk gemi prototipini 2 yüklenici<br />

üzerinden finanse etmektedir.<br />

Bu modelle, deniz kuvvetlerinin ihtiyacını<br />

karşılayacak tasarımlar geliştirilmekte, gereksinim<br />

analizleri gerçekleştirilmekte ve daha<br />

yüksek teknolojili ve gereksinimleri tam<br />

karşılayan çözümler elde edilmektedir.<br />

4.<br />

Ekonomik Ölçeklerin Korunması ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayinin geliştiği ülkelerde programların<br />

belli bir/birkaç firmaya yüklenerek<br />

kurumsal yapıların ve ekonomik ölçeklerin<br />

devamlılığı sağlanmaktadır. Askeri gemi<br />

sanayinden örnekler:<br />

ABD’de tüm projeler 2 yükleniciye paylaştırılmakta<br />

ve bu 2 yüklenicinin rekabeti<br />

sonucu gerçekleştirilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

35<br />

İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, vb. birçok<br />

gelişmiş Avrupa ülkesinde büyük askeri<br />

projeleri üstlenen sadece 1 büyük askeri<br />

firma mevcuttur (BAE Systems, DCNS,<br />

Navantia, Fincantieri, vb.). Bu firmalara bağlı<br />

birden fazla tersane yer almaktadır. Küçük<br />

askeri projeler içinse (askeri botlar, vb) ufak<br />

tersaneler mevcuttur, ancak bu tersaneler<br />

büyük projelerde yer almamaktadır.<br />

<br />

<br />

Kanada, 35 Milyar Kanada Doları mertebesindeki<br />

30 yıla yayılacak askeri gemi projeleri<br />

için sadece iki adet yerel tersaneyi seçme<br />

aşamasındadır.<br />

Bu tersanelerde proje kalmaması durumunda,<br />

sürdürülebilirliğin sağlanması adına söz<br />

konusu ülkelerin milli tersanelerine ihtiyaç<br />

olmamasına rağmen ek siparişler verildiği<br />

görülmektedir. Bu kapsamda:<br />

- Hollanda, Damen tersanesine 1 adet<br />

korvet siparişi vermiştir.<br />

- Fransa, DCNS tersanesine 1 adet LPD<br />

siparişi vermiştir.<br />

Ülkemizde ise <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörel<br />

Strateji Dokümanı’nda yer alan Deniz Araçları<br />

Sektör Stratejisi’nde belirtildiği üzere botlar<br />

sınıfında 2 adet tersane, yardımcı sınıf gemiler<br />

ve korvet-fırkateynler klasmanlarında 4 adet<br />

tersane belirlenmiştir. SSM tarafından açılmış<br />

olan ihalelere katılmış olan 3 tersane de bu<br />

kapsamda SSM tarafından değerlendirilmektedir.<br />

5.<br />

İhracat ile Sürdürebilirlik<br />

Sürdürülebilirlikte en önemli faktörlerden<br />

birinin üretim/tasarım kabiliyetlerinin ihraç<br />

edilmesi olduğu görülmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde en büyük ihracatı gerçekleştiren<br />

ülkeler şu şekildedir (2001-2004,<br />

Milyon USD):<br />

Askeri gemi yapımında önde gelen ülkeler<br />

ihracat pazarlarında büyük rekabet içindedirler.<br />

Örnek olarak Brezilya’nın 5 Milyar Dolar<br />

bütçeli askeri gemi tedarik projesi (devriye<br />

gemisi, firkateyn ve lojistik destek gemisi)<br />

kapsamında İspanya, Almanya, Fransa,<br />

İngiltere, İtalya, Kore rekabet etmektedir.<br />

ABD<br />

Rusya<br />

İngiltere<br />

Fransa<br />

Almanya<br />

İtalya<br />

Çin<br />

Diğer Avrupa<br />

Diğer Ülkeler<br />

Ayrıca bu firmaların ilgili ülkede üretim<br />

faaliyetleri yapılması ile ilgili teknoloji transfer<br />

anlaşmaları, altyapı geliştirme faaliyetleri vb.<br />

için de teklif verdikleri görülmektedir.<br />

Sonuç<br />

Ülke<br />

İhracat<br />

(Milyon USD)<br />

53,967<br />

17,625<br />

17,149<br />

11,626<br />

4,914<br />

1,387<br />

3,053<br />

11,096<br />

10,400<br />

Dünya İhracat<br />

Payı %<br />

%41,1<br />

%13,4<br />

%13,1<br />

%8,9<br />

%3,7<br />

%1,1<br />

%2,3<br />

%8,5<br />

%7,9<br />

Ülkemizde silah ambargosunun sonucu olarak<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin önemli temelleri<br />

atılmış, bu durum, kendi kendine yeterli bir<br />

savunma sanayi alt yapısının kurulmasına<br />

yönelik politikaların temelini oluşturmuştur.<br />

Öncelikle kendi ihtiyacının bir kısmını üretmeyi<br />

amaçlayan Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, 1990'lı<br />

yıllardan itibaren de ihracatçı ülke konumuna<br />

ulaşmayı başarmıştır.<br />

İzlenen politikalar çerçevesinde savunma<br />

sanayindeki yerli firma sayısı 200'ü geçmiştir ve<br />

bu firmaların yıllık cirosu yaklaşık 3-4 Milyar<br />

Doları bulmaktadır.<br />

Son yıllarda Türkiye, savunma sanayii alanında<br />

yerli şirketlerin gelişmesine ve teknoloji<br />

kazanıma önem vermeye başlamıştır. Bölgesel<br />

güç olma yolunda ilerleyebilmek için bağımsız<br />

bir savunma sanayisine kavuşması gerekmektedir.<br />

SSM’nin, açtığı ihalelerde yerli üretim<br />

olma modelini neredeyse tüm ihalelerde<br />

uygulanması ile birlikte Türkiye’nin savunma<br />

sanayisinde dışa bağımlılığı en aza indirgenmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Silahlı<br />

Kuvvetlerin ihtiyaçlarını şu anda %50 oranında<br />

karşılamakta, yerli projelerin bitirilmesi ile<br />

birlikte bu oranın %70 - %80’lere ulaşacağı ön<br />

görülmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, dünyanın ''en hızlı<br />

gelişen ve dış pazarlara açılan'' savunma<br />

sanayileri arasında yer almaktadır. Ülkemizde<br />

devam eden yüksek teknolojili savunma<br />

sanayii projelerine örnekler:<br />

İnsansız hava araçları<br />

Anti-tank projeleri<br />

Hava savunma ürünleri<br />

Uçak/helikopter ürünleri<br />

Uydu ürünleri<br />

Radar<br />

Kara araçları<br />

Deniz platformları.<br />

Roket platformları<br />

Sonar ürünleri<br />

Uçak mühimmatları<br />

Silah ürünleri<br />

Lazer ürünler<br />

Teknolojiyi satın alan ülke konumundan çıkan<br />

ülkemiz, savunma sanayii ve askeri gemi<br />

projeleri alımlarında yüklenicilere üretimin bir<br />

kısmının Türkiye’de yapılmasını ve böylece<br />

hem geminin ömrü boyunca idamesinde,<br />

bakım ve onarım faaliyetlerinde içerde<br />

yetişmiş kalifiye işgücü oluşmasını hem de bilgi<br />

birikiminin ülkeye kazandırılmasını sağlamıştır.<br />

Günümüzde ise teknoloji üretemeyen ve hazır<br />

alan statüde olan ülkelere savunma sanayii<br />

ürünlerini ihraç eder durumdadır.<br />

Bu başarıların sürekliliğinin sağlanması ve<br />

uluslar arası pazarda rekabetçi olunabilmesi<br />

için:


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

-Mali/sermaye yapılarının güçlendirilmesi,<br />

Finansal destek ve teşvikler sağlanması<br />

(örnek: ticari projelerin offset kabul edilmesi)<br />

Projelerin devamlılığının sağlanması ile<br />

oluşturulan kadronun askeri proje ile elde<br />

ettiği bilgi birikimi ve deneyimin korunması<br />

programların bedelleri de dikkate alınarak<br />

yüksek fiyat rekabetinden kaçınılacak proje<br />

değerlendirme yapısının oluşturulması<br />

Projelerin dünyadaki gelişmiş savunma<br />

sanayii ülkelerindeki örneklere benzer şekilde<br />

bir/birkaç firma üzerinden ihale edilmesi<br />

gerektiği değerlendirilmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> şirketlerinin:<br />

-Organizasyon yapılarının geliştirilmesi<br />

-Özgün tasarımları geliştirebilecek teknik<br />

kabiliyetlerin bu firmalarda oluşturulması<br />

İhracat pazarlarında rekabetçi firma yapılarının<br />

ve ileri teknoloji ürünlerin geliştirilmesi<br />

Fiyatın ön planda olduğu bir ihale değerlendirme<br />

yaklaşımı yerine dünyadaki muadil<br />

Ufuk GÜÇLÜ<br />

RMK Marine Genel Müdürü<br />

İş yaşamına 1975 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü<br />

bitirdikten sonra Uygulama Mühendisi olarak Otosan‘da başladı. Askerlik dönüşü 1977–1986<br />

yılları arasında sırasıyla Mamul Geliştirme Dizayn Mühendisi, Mamul Geliştirme Şefliği, Ürün<br />

Geliştirme Şube Müdürlüğü, Mühendislik Daire Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1991<br />

yılında Genel Müdür Yardımcısı (Teknik) olarak atandı, 1994 – 1996 yılları arasında Pazarlama<br />

ve İhracat’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 1996 yılında Ürün<br />

Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. 2007 yılında Genel Müdür Baş Yardımcısı<br />

(Teknik) olarak atandı. Otosan’daki bu görevinden sonra 1 Şubat 2009’da RMK Marine Genel<br />

Müdürlüğü görevini üstlendi. Ayrıca Türk Teknoloji Geliştirme Vakfı ve Tübitak Marmara<br />

Araştırma Merkez’nde de Yönetim Kurulu Üyeliği yapmakta olup, denizlere olan ilgisine ayrıca<br />

amatör bir denizci olarak da devam etmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 37<br />

Sürdürülebilir Bir<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Açısından<br />

Teknoparklar<br />

Bilginin, inovasyonun ve yaratıcılığın rekabet<br />

üstünlüğü sağlamak açısından küresel önemi,<br />

bilginin üretime dönüştürülerek ticarileştirilmesi<br />

ve dolayısıyla sanayinin ihtiyacı olan<br />

teknik bilginin en üst seviyede karşılanması,<br />

teknoparkların kurumsallaşması ve teknoparklardan<br />

beklentiler açısından son 25 yıl<br />

içerisinde belirleyici rol oynamışlardır. Yüksek<br />

teknoloji hedeflerinin bir noktada zorunlu<br />

kıldığı üniversite-sanayi, sanayi-sanayi işbirliği,<br />

üniversitelerdeki teknoloji ve bilim altyapısını<br />

sanayi ile buluşturan yapılar olarak teknoparkları<br />

giderek daha çok ve farklı sahada<br />

karşımıza çıkarmaktadır. Teknoparklar, Ar-Ge<br />

çalışmalarının ve teknolojinin yayılımını<br />

sağlayan ve girişimciliği teşvik eden yapılarıyla;<br />

inovasyon sürecinde yer alan aktörlerin<br />

davranışları ve performanslarını inceleyen<br />

ulusal inovasyon sisteminin önemli bir bileşeni<br />

olarak da yer almaktadır.<br />

Bu noktada teknoparkları ansiklopedik anlamıyla<br />

tarif etmekte de yarar bulunmaktadır.<br />

Teknoparklar, profesyonel yönetimlere sahip,<br />

temel amacı bünyesinde yer alan iş dünyası ve<br />

başta üniversiteler olmak üzere bilgi bazlı<br />

kuruluşların rekabetçi kültürlerini inovatif bir<br />

ortamda en üst seviyeye taşıyarak elde edilen<br />

katma değerlerle toplumun refahını arttıran<br />

organizasyonlardır. Bu amaç istikametinde<br />

teknoparklar üniversiteler, Ar-Ge kuruluşları,<br />

şirketler ve pazar arasında bilgi ve teknoloji<br />

akışını tetiklemekte ve yönetmekte, kuluçka ve<br />

spin-off uygulamalarıyla inovatif şirketlerin<br />

kurulmasını ve büyümesini sağlamakta, kaliteli<br />

çalışma ortamı ve tesislerle birlikte yüksek<br />

nitelikli hizmetler sağlamaktadır.<br />

Teknoparklar 2000’li yıllarla birlikte şehirlerin,<br />

bölgelerin ve ülkelerin ekonomik<br />

kalkınmaları açısından çok kilit rol oynamaya<br />

başlamışlardır. Bilgi ekonomisinin gerekleriyle<br />

uyumlu çalışma ortamında teknoparklar;<br />

Üniversiteler ile şirketler arasında bilgi ve<br />

teknoloji akışını tetiklemekte ve yönetmekte,<br />

Şirketler, girişimciler ve teknik kadrolar<br />

arasında iletişimi oluşturmakta, yönlendirmekte,<br />

İnovasyon, yaratıcılık ve toplam kaliteyi<br />

arttıracak ortamları geliştirmekte,<br />

Şirketler ve araştırma kuruluşlarının yanısıra,<br />

girişimcilere ve bilginin asıl sahiplerine de<br />

odaklanmakta,<br />

Yeni iş alanlarının ortaya çıkartılmasında<br />

kuluçka ve spin-off uygulamalarının yanısıra,<br />

küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyümesini<br />

hızlandırmakta,<br />

Global networklerde yer alarak binlerce inovatif<br />

şirket ve araştırma enstitüsüyle iletişim<br />

kurarak kiracılarını uluslararası arenaya<br />

taşımaktadır.<br />

Esasında teknoparkların bilgi ekonomisi olarak<br />

tanımladığımız yeni ekonominin ihtiyaçlarından<br />

ortaya çıktığını ve halen de şekillenmekte<br />

olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Yeni ekonomi yoğun olarak bilgiye dayanmakta,<br />

inovasyonla büyümekte, global erişime<br />

konu olarak dünyayı şekillendirmektedir.<br />

Teknoparklardaki faaliyetlerin endüstriyel<br />

ağırlığını dikkate aldığımızda ise, teknoparkların<br />

bilgi ekonomisinin endüstriyel yanı<br />

olduğunu ifade etmek mümkündür. Bilgi<br />

bugün üretim açısından gerçek ifadesini<br />

şirketlerin elinde bulmaktadır. Üniversite ise<br />

bilginin en büyük kaynağı olarak ayrıcalıklı<br />

yerini muhafaza etmektedir. Bilgiyi en üst<br />

seviyede kullanabilen şirketlere baktığımızda,<br />

toplumsal refahın bu yeteneğe bağlı olarak<br />

yükseldiğini görmek şaşırtıcı olmamaktadır.<br />

Çünkü hiçbir toplum bireyi bulunduğu ülkenin<br />

ekonomik gelişimi için üniversitelerdeki<br />

bilgiden yararlanmama lüksüne sahip değildir.<br />

Bu fırsatı mükemmel kullanan ülkeler ile farklı<br />

nedenlerle istenilen seviyede kullanamayan<br />

ülkeler, kişi başına milli gelir seviyeleriyle bu<br />

becerilerini göstermektedirler.<br />

Dikkat edilecek olursa teknoparkların global<br />

önem kazanması ve yaygınlaşması, bugün artık<br />

hikayesi bile unutulmaya başlayan Doğu<br />

Bloku’nun çökmesiyle ve klasik ekonominin<br />

kalıp değiştirmesiyle başlamıştır. Klasik<br />

ekonominin kullanıldıkça azalan kaynaklarına<br />

karşı bilgi ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />

kaynakları ekonominin ve endüstrinin tüm<br />

alanlarında yeni paradigmalar yaratmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii, global dengeleri böylesine<br />

etkileyen bir değişimden doğal olarak derinden<br />

etkilenmiş, savunma harcamaları ulusal bütçeler<br />

içerisinde bir zamanlar arslan payını alan<br />

ve fakat coğrafi konumlarından dolayı şanslı<br />

addedilebilecek birçok ülke bütçelerini<br />

küçültülen silahlı kuvvetlerinin neredeyse<br />

maaş ödemeleriyle sınırlı noktaya çekmiştir. Bu<br />

bakımdan şanslı olmayan ve azaltmakla birlikte<br />

savunma harcamalarını sürdürmek zorunda<br />

kalan ülkeler ise çareyi bilgi ekonomisinin<br />

yarattığı en önemli fırsatlardan birisi olan<br />

sürdürülebilirlikte bulmuşlardır.<br />

Yazımızın takip edecek paragraflarına geçmeden<br />

önce, ne gibi parasal büyüklüklerden<br />

bahsettiğimizi rakamlarla ifade etmekte yarar<br />

olacaktır. Günümüzde dünya genelindeki<br />

savunma harcamaları 1,47 Trilyon Dolara<br />

ulaşmıştır. Bu dünya devletlerinin toplam<br />

gayri safi milli hasılalarının %2,4'üne denk<br />

gelmektedir.<br />

Bu harcamaların yaklaşık %42’sini ABD tek<br />

başına yapmakta, ABD'yi izleyen ve aralarında<br />

Türkiye’nin de bulunduğu İngiltere, Fransa,<br />

Japonya, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Hindistan<br />

ve Suudi Arabistan gibi 15 ülke, geri kalan<br />

harcamanın %85’ini gerçekleştirmektedir.<br />

ülkeler takip etmektedir. Kişi başına düşen<br />

savunma harcaması 200 Doların üzerine<br />

çıkmıştır. Türkiye'nin 10 Milyar Dolar civarında<br />

seyreden savunma bütçesi çerçevesinde kişi<br />

başı savunma harcamalarının milli gelire oranı<br />

ise % 1,8 civarındadır.<br />

Türkiye’yi bu grupta Hindistan gibi birkaç ülke<br />

hariç farklılaştıran kişi başına düşen milli gelir<br />

ve endüstrileşme seviyeleridir. Dünyanın en<br />

yüksek savunma harcaması yapan ülkeleri olan<br />

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler<br />

savunma ihtiyaçlarının tamamına yakınını yerli<br />

ülke içinden karşılarken Türkiye bu yola yeni<br />

girmeye başlamıştır. Ortadoğu ülkeleri ile az<br />

gelişmiş ülkelerin tamamı ise ihtiyaçlarını<br />

büyük ölçüde ithalat ile karşılamaktadırlar.<br />

Klasik ekonominin kullanıldıkça<br />

azalan kaynaklarına karşı bilgi<br />

ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />

kaynakları ekonominin ve<br />

endüstrinin tüm alanlarında yeni<br />

paradigmalar yaratmıştır.<br />

Diğer ithalatçı ülkelerden farklı olarak savunma<br />

sanayii hızla gelişen bir ülke olarak Türkiye son<br />

yıllarda 1 Milyar Dolara ulaşan savunma ihracatıyla<br />

da ön sıralara tırmanmaya başlamıştır.<br />

İnovasyonun lokomotif rol üstlendiği savunma<br />

sanayinde, önceki yıllarda ağırlıklı olarak<br />

Türkiye’nin klasik savunma sanayii kuruluşları<br />

ihracat gerçekleştirirken, son yıllarda, savunma<br />

sanayiindeki Ar-Ge’ye dayalı ulusal katkı payı<br />

hedeflerinin yükseltilmesi ve şirketlerin bu<br />

yönde teşvik edilmesiyle özel şirketler de, yurt<br />

dışına özgün savunma sanayi ürünleri ihraç<br />

etmeye başlamışlardır. İhracatı bu ölçüde<br />

mümkün kılan husus ise, savunma sanayiinin<br />

sürdürülebilir bir sanayi oluşturma yaklaşımını<br />

benimseyerek ihtiyaçları yurtiçinden karşılama<br />

oranında %50’lerin üzerine çıkabilmesi<br />

olmuştur.<br />

Teknoparklar bu yaklaşımda, başlangıçta çok<br />

planlı bir şekilde olmasa da kritik sorumluluklar<br />

üstlenmişlerdir. Bunlardan en önemlisi, dikey<br />

uzmanlaşmaya yönelen ve ikinci ve hatta<br />

üçüncü kademe altyüklenicilik rolünü<br />

benimseyen çok sayıda küçük ve orta ölçekte<br />

firmanın, çoğu zaman mühendisliğin tıkandığı<br />

noktada üniversitelerden aldıkları bilimsel<br />

destekle teknoparklarda çift amaçlı üretime<br />

yönelmeleri ve kısa sürede klasik ana<br />

yüklenicileri destekleyecek kalite ve kapasiteye<br />

ulaşmalarıdır. Tedarik makamı olarak <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş<br />

ve hatta kalıcı bir yapıya dönüşmesinde<br />

kilit rol oynamış, sürdürülebilir bir savunma<br />

sanayii yaratabilmek için yerli sanayinin desteklenmesi<br />

açısından teknoparklarda faaliyet<br />

gösteren şirketlere çok sayıda Ar-Ge projesi<br />

yönlendirmiştir. Bu projeler özellikle ulusal ana<br />

yüklenicilik/alt yüklenicilik sisteminin daha da<br />

genişletilerek ülkenin teknolojik bağımsızlığını<br />

sağlayacak olan özgün teknolojilerin üretilebileceği<br />

sektörel bir yapılanmaya ciddi şekilde<br />

imkan vermiştir.<br />

Teknoparklarda faaliyet gösteren firmalara<br />

sağlanan teşviklerle alt sistem bazında yerli<br />

üretimi mümkün kılan uygulamalar, sürdürülebilir<br />

bir savunma sanayiinin olmazsa olmazı<br />

niteliğinde 200’ün üzerinde firmanın savunma<br />

sanayiine yönelmesini sağlamış, bu firmalarla<br />

birlikte sektörün yıllık cirosu 3 Milyar Dolar<br />

seviyesine ulaşmıştır.<br />

Geldiğimiz noktada savunma sanayiinde<br />

sürdürülebilirlik açısından teknoparkların<br />

önemi, bu çerçevede Ar-Ge yatırımlarının ve<br />

teşviklerin giderek artan ölçülerde uygulamaya<br />

devam olunması önceliğini korumaktadır.<br />

Fransa’nın DeGaulle döneminden bu yana<br />

bağımsız bir savunma sanayii için attığı adımlar<br />

ve bu ülkede teknoparkların 1980’lerde<br />

şekillenmeye başlaması bir rastlantı değildir.<br />

Keza ABD’nin 1950’lerden bu yana teknopark<br />

olarak tanımlanabilecek yapılara teknoloji<br />

geliştirme amaçlı önemli kaynaklar aktarması<br />

ve bugün bile sadece savunma sanayiini<br />

hedefleyen teknoparkların oluşturulmasını<br />

teşvik etmesi, sürdürülebilir bir sanayi yapılanması<br />

hedefi ile açıklanmaktadır.<br />

Ülkelerin global konumlanma planları ve buna<br />

bağlı ya da bağımsız tehdit algılamaları<br />

teknoloji hedeflerini belirlemede önemli rol<br />

oynamaktadır. Binlerce yıldır medeniyetlere<br />

olduğu kadar çatışmalara da ev sahipliği<br />

yapmış bir coğrafyanın merkezinde bulunan<br />

Türkiye, yeni ekonominin her alanında olduğu<br />

gibi savunma sanayiinde de kısıtlı kaynaklarını<br />

en etkin şekilde değerlendirebileceği, duplikasyonlardan<br />

arındırılmış, sürdürülebilir bir


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

39<br />

yapı oluşturmak amacındadır. Bu amacın<br />

gerçekleştirilmesi açısından ihtiyaç duyulan<br />

çok yönlü koordinasyon rolünü, gelişmiş batılı<br />

ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de teknoparklar<br />

belli ölçülerde üstlenebilecektir.<br />

Önümüzdeki yıllardaki savunma sanayii<br />

ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bugünden,<br />

rekabet edebilir ve sürdürülebilir teknoloji<br />

tabanını hedefleyen ürün odaklı Ar-Ge<br />

projelerinin de planlanması gerekmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı 2007-2011<br />

Stratejik Planı’nda, stratejik amaçlarından<br />

birisi olarak savunma sanayiini özgün yurt içi<br />

çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda<br />

rekabet edebilecek şekilde yapılandırmayı<br />

ifade etmiştir. Özgün yurt içi çözümler ve<br />

uluslararası rekabet edebilirliğin sağlanması da<br />

ancak sürdürülebilir bir teknolojik yetkinlik ile<br />

mümkündür. Bu amaçla uluslararası işbirliğini<br />

gözeten, teknolojik yeterliliği yüksek bir sanayi<br />

altyapısı yine teknoparklar üzerinden sağlanabilecektir.<br />

Keza sektöre bilimsel anlamda yön<br />

verebilecek üniversitelerin bir koordinasyon<br />

içerisinde ihtiyaçlara göre yeniden örgütlendirilerek<br />

bu alanda yapılacak çalışmalara<br />

teknoparklar üzerinden daha fazla ve nitelikli<br />

katkı sağlaması mümkün olabilecektir. Teknoparklar<br />

ayrıca mühendislik alanında yapılan<br />

çalışmaların çift kullanımı esas alan bir yapıya<br />

kavuşturulmasına da imkan tanıyacaktır.<br />

Bugün global seviyede birçok örneğinde<br />

görüldüğü üzere en verimli çıktıyı üretebilen<br />

model üniversite-enstitü ve araştırma kurumları<br />

ile sanayi arasında kurulabilen<br />

birlikteliklerdir. Diğer bir ifadeyle, teknoloji<br />

tabanlı üretimlerin gerçekleştirildiği, yeni<br />

girişimlerin oluşmasının sağlandığı ve üniversite<br />

sanayi işbirliğinin yaşandığı yerler olarak<br />

karşımıza yine teknoparklar çıkmaktadır.<br />

Halen dünyada etkinliği süren Kuzey Avrupa<br />

ülkelerinin GSM şirketleri, ABD’de bilişim<br />

sektöründeki gelişmeler, Almanya’da otomotiv<br />

sektöründe gerçekleştirilen son derece<br />

yenilikçi ürünler, Hollanda, İsrail gibi ziraat<br />

mühendisliği ve gıda mühendisliği alanında<br />

gelişmeleriyle dünyada yetkinlik elde etmiş<br />

ülkelerin temelinde maliyet etkin ve tabana<br />

yayılmış üretkenliği başarmış birçok teknopark<br />

yatmaktadır. ABD sanayii açısından vurgulanması<br />

gereken nokta, başarılı olan teknoloji<br />

geliştirme programlarının tümünün uzun vadeli<br />

projelere dayanıyor olmasıdır. Japonya’da<br />

ise, büyüyen Asya endüstrilerine karşı kendi<br />

endüstrilerini uzun vadede koruma yolunun<br />

araştırılması ile ilk teknopark kavramının<br />

biçimlendiği görülmektedir. Japonya da ileri<br />

teknolojiyi kullanarak daha yüksek katma<br />

değerli ürünleri, yaratıcı araştırmalar vasıtasıyla<br />

desteklemeyi hedeflemiştir. Ülke genelinde,<br />

şehirleri bir bütün olarak sanayii ve<br />

üniversiteleriyle birarada ileri teknolojik<br />

araştırmaya entegre etme ve teknopoller<br />

oluşturma programı, sürdürülebilirliği temel<br />

alan Japon endüstriyel stratejisinin merkezini<br />

oluşturmuştur. Bu ülke kuluçka merkezlerinden<br />

başlayarak, sonraki aşamalarda bilim<br />

parkları ve teknoparkları geliştirmiş, giderek<br />

ülke kentlerinin büyük çoğunluğunun<br />

teknokent olarak geliştirilmesi yönünde<br />

stratejiler uygulanmış ve nihayet ülke bir<br />

tekno-devlet niteliği kazanmıştır.<br />

Dünyadaki sözkonusu başarılı modeller<br />

incelendiğinde, Ar-Ge faaliyetleri ile kazanılan<br />

teknolojik gücün ekonomik güce dönüştüğü ve<br />

ihracatla bir adım daha ileriye götürüldüğü,<br />

bunun sonucunda ise daha kolay kaynak<br />

ayrılabilecek savunma harcamaları ile daha<br />

büyük ve daha caydırıcı bir askeri güce<br />

kavuşulabildiği görülmektedir. Sonuçta ancak<br />

Ar-Ge faaliyetlerine önem ve öncelik veren bir<br />

ülke, önemli ve güçlü bir ülke sıfatı taşıyabilmektedir.<br />

Bu kapsamda, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Stratejisi’nin<br />

temelini oluşturan ülke güvenliğinin<br />

sağlanması için, Silahlı Kuvvetlerimiz ihtiyaçlarının<br />

güvenli ve istikrarlı biçimde, sürdürülebilirlik<br />

yaklaşımı esas alınarak yurt içinden<br />

karşılanması, bunun için gerekli teknoloji<br />

tabanının yaygınlaştırılarak mümkün olan her<br />

alanda rekabetçi ve ihracatı da hedefleyen<br />

üretim kabiliyetlerinin kazanılması ve kurulmuş<br />

bulunan ulusal savunma sanayii tesislerinin<br />

yurtiçi ve yurtdışı pazarlar açısından teşviki<br />

ve desteklenmesi amacına en çok hizmet eden<br />

yöntemi; bir koordinasyon, inovasyon,<br />

etkileşim ve sinerji merkezi olarak teknopark<br />

uygulamalarında aramak yanlış olmayacaktır.<br />

Turgut Şenol<br />

Teknopark İstanbul<br />

Genel Müdürü<br />

1959 Malatya doğumlu Turgut Şenol İlkokulu Ankara Kavaklıdere İlkokulunda, Ortaokul ve<br />

Lise’yi TED Ankara Koleji’nde, lisans eğitimini 1982 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası<br />

İlişkiler Bölümü’nde, tezsiz lisans üstü çalışmasını ise aynı üniversitenin Kamu Yönetimi ve<br />

Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamlamıştır. Çalışma hayatına 1982 yılında Hollanda<br />

Büyükelçiliği’nde yerel danışman olarak başlayan Turgut Şenol 1986-1990 yılları arasında Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığı’nda Siyasi Müşavir Yardımcısı ve Siyasi Müşavir olarak görev yapmış, 1990<br />

yılında Dış İlişkiler Müşaviri olarak katıldığı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nda Dış İlişkiler<br />

bölümünü kurarak 1998 yılına kadar yönetmiştir. Aynı yıl İş Geliştirme Direktörü olarak<br />

Havelsan’a geçen Turgut Şenol 2002 yılında AYESAŞ Genel Müdürlüğüne getirilmiş, 2005<br />

yılında Bilkent Grubu’na katılarak kurduğu Meteksan <strong>Savunma</strong>, Meteksan Uzay ve Meteksan<br />

Sualtı Akustik şirketlerinin Genel Müdürlüklerini ve Yönetim Kurulu Başkan Vekilliklerini 2010<br />

yılına kadar yürütmüştür. Turgut Şenol 2010 yılı sonu itibariyle, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

ile İstanbul Ticaret Odası ana ortaklığında kurulmuş bulunan Teknopark İstanbul A.Ş. Genel<br />

Müdürlüğü’ne getirilmiş olup halen bu görevini sürdürmektedir.


Sürdürülebilir <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />

Yetenek Bazlı Alt Yüklenici Kullanımı<br />

Milli <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Geldiği Aşama<br />

Bilindiği üzere ülkemizde, milli savunma<br />

gücünü artırmak ve caydırıcı kılmak için ihtiyaç<br />

duyulan modern sistem ve platformlara<br />

ülkenin ekonomik gücüyle orantılı olarak sahip<br />

olunmaya devam edilmektedir. 1974 yılında<br />

gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar,<br />

gerek ülkenin sanayi yetkinliği gerekse bu alt<br />

yapıyı oluşturabilecek ekonomik gücün<br />

yetersizliği nedeniyle milli savunma sanayiinin<br />

teşkiline yönelik ciddi adımlar atılmamıştır.<br />

Ancak; o tarihlerde kullandığı silah, sistem ve<br />

platformlarda dışa bağımlı olan ülkemiz, Kıbrıs<br />

Barış Harekâtı sırasında ve sonrasında<br />

ambargo ile karşılaşmıştır.<br />

Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yaşanılan<br />

ambargo sonucunda, günümüz milli savunma<br />

sanayiinin temelleri atılmaya başlanmış, bu<br />

çerçevede ilk olarak vakıf şirketleri kurulmuş,<br />

Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı fabrika, bakım<br />

onarım merkezleri ve tersanelerin kabiliyetleri<br />

artırılmaya başlanmıştır. 1985 yılına gelindiğinde,<br />

çıkarılan 3238 sayılı Kanunla, modern<br />

savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı<br />

Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanması<br />

amacıyla <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı kurulmuş<br />

ve ihtiyaç duyulan kaynağın, genel bütçe<br />

dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini<br />

amacıyla <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu<br />

oluşturulmuştur.<br />

Dönem itibariyle yurt içi savunma sanayii<br />

yeteneklerinin yok denecek kadar az olması<br />

nedeniyle, ilk etapta TSK ihtiyaçlarını karşılayacak<br />

yurt dışı tedarik projelerinde offset<br />

taahhütleri ile sanayi firmalarımızın uluslararası<br />

sektörle tanışması ve uzman personel<br />

istihdamı sağlanmıştır. Bunu izleyen dönem<br />

içerisinde az sayıda savunma firması ile yurt<br />

içinde ortak üretim ve lisans altında üretim<br />

yoluyla yerli savunma sanayiinin oluşturulması<br />

hedeflenmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde<br />

savunma sanayiinde elde edilen bilgi birikimi<br />

sonucunda yurt içi özgün geliştirme yolu ile<br />

tedarik sürecine adım atılmıştır. Gelinen<br />

aşamada, TSK ihtiyaçlarının karşılanmasında,<br />

yerlilik oranı %50’nin üzerine çıkmış olup,<br />

hâlihazırda yürütülmekte olan tedarik programları<br />

ile bu oran gün geçtikçe artmaya<br />

devam etmektedir.<br />

Platform düzeyinde TSK ihtiyaçlarının yurt içi<br />

savunma sanayii firmalarından karşılanması<br />

noktasında, hava platformları için TUSAŞ,<br />

deniz platformları için sivil gemi inşasında<br />

tecrübe kazanmış özel sektör tersaneleri, kara<br />

platformlarında ise otomotiv sektöründe<br />

önemli başarılar sağlamış Otokar ve BMC<br />

firmalarının yanında yıllardır savunma sektöründe<br />

hizmet veren Nurol Makine ve FNSS<br />

firmaları, roket ve füze konusunda ROKETSAN,<br />

mühimmat için MKEK, tüm hava, kara, deniz<br />

platformlarının ihtiyacı olan elektronik sistem<br />

entegrasyonu ile birlikte TSK ihtiyacı elektronik<br />

ve yazılım temelli sistemler için HAVELSAN ve<br />

ASELSAN yurt içi ana platform ve sistem<br />

entegratörü görevlerini üstlenmişlerdir.<br />

Günümüzde platform ve sistem düzeyinde<br />

sistem entegrasyonu odağında yurt içi<br />

geliştirme kabiliyeti oluşmuş ve bu sayede<br />

TSK’nın platform/sistem ihtiyaçları doğrultusunda<br />

planlanan projelerin oldukça büyük<br />

bir bölümü yerli savunma sanayii firmalarının<br />

ana yükleniciliğinde yürütülür hale gelmiştir.<br />

Bu çalışmalara paralel olarak, platform ve<br />

sistemlerin gereksinim duyduğu alt sistem,<br />

bileşen ve teknolojilerden öncelikli olanların<br />

geliştirilmesine yönelik projeler yürütülmeye


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 41<br />

başlanılmıştır. Bu süre zarfında ihracat izni<br />

alınamaması gibi nedenlerle yurt dışından<br />

tedarikinde zorluklar yaşanan ya da platform<br />

ve ana sistemlerin özgün olarak tasarımının<br />

yapılabilmesine doğrudan etkisi olan alt<br />

sistemler ve bileşenlerin geliştirilmesi öncelikli<br />

olmuştur.<br />

İhtiyaç duyulan platform ve sistemlerin<br />

tedarikinin yurt içinden karşılanma oranın<br />

artırılarak, aynı zamanda sürdürülebilirliğinin<br />

sağlanmasının, sektörün önünü görmesinde ve<br />

kalıcılığının sağlanmasında önem arz ettiği<br />

izahtan varestedir. 2010 yılı itibariyle TSK<br />

modernizasyon projelerinde yerli katkı oranı<br />

%52,1’e (Grafik-1), ihracat dâhil olmak üzere<br />

2010 yılı sektör cirosu ise 2.733 Milyar Dolara<br />

ulaşmıştır (Grafik-2). Bu başarıda, ana<br />

yükleniciler ile birlikte, alt yüklenici ve yan<br />

sanayinin payı büyüktür.<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

Milyon $<br />

3.000<br />

2.500<br />

2.000<br />

1.500<br />

1.000<br />

500<br />

0<br />

0<br />

25<br />

2003<br />

1.301<br />

1.337<br />

36,7<br />

41,6<br />

1.720<br />

1.591<br />

44,2 45,7<br />

2.733<br />

2.010 2.317 2.319<br />

2003 2004<br />

2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />

Grafik - 2: Yıllara Sari <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektör Cirosu<br />

(Kaynak SASAD-SSM)<br />

52,1<br />

2006 2007 2008 2009 2010<br />

Grafik - 1: Yıllara Sari Yurt İçi Karşılanma Oranı<br />

(Kaynak SASAD-SSM)<br />

Sektörün bu noktaya gelmesinde, ana yüklenicilik<br />

görevini ekseriyetle yerli firmaların<br />

üstlenmesi, kritik alt sistem, bileşen ve<br />

teknolojilerin belli bir bölümünün yurt içi<br />

geliştirme ya da Ar-Ge yoluyla sağlanması ve<br />

yerli katkıyı artırmak için yan sanayiinin katılımının<br />

artırılması önemli ölçüde rol oynamıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirliğin<br />

Önemi<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinin geldiği aşama itibariyle,<br />

TSK’yı modernize etme amacıyla planlanan<br />

platform ve sistemlerin tedarikinin, yerli ana<br />

yüklenicilerin sorumluluğunda yürütülmesi ile<br />

birlikte, platform ve sistemlerin ihtiyacı olan alt<br />

birimlerin yerli olarak karşılanma oranı da<br />

artmaya devam edecektir. Kısa dönem<br />

içerisinde savunma sanayiimiz mevcuttan<br />

daha yüksek yerlilik oranıyla tedarik projelerinde<br />

yer alacak, oluşacak iş hacmi doğrultusunda<br />

sektör daha da fazla büyüyecektir.<br />

Ülkemizin kısa ve orta vade savunma ihtiyaçlarının<br />

ve buna bağlı olarak platform ve<br />

sistem tedarikini kapsayan projelerin sayısı ve<br />

boyutu büyümeye devam eden sektör için<br />

yetersiz hale gelecektir. Bununla birlikte<br />

sektörün, gelişecek teknoloji ile ileride<br />

şekillenecek yeni sistem ve platform ihtiyaçlarını<br />

da karşılayabilmesi için mevcut yeteneklerini<br />

koruyarak, Ar-Ge için ilave insan ve finans<br />

kaynağı ayırmaya devam etmesi gerekecektir.<br />

Büyümesi hedeflenen sektörün ileride<br />

karşılaşması muhtemel durumların şimdiden<br />

önüne geçilebilmesi için savunma sanayiinin<br />

sürdürülebilir kılınması gerekmektedir.<br />

2010 yılı verileri incelendiğinde, ülkemiz<br />

savunma sektörünün, yıllık üretiminin %70’e<br />

yakın kısmının yurt içi ihtiyaçları karşılamak<br />

üzere yapıldığı görülmektedir. Kendine yetmeye<br />

başlayan bir savunma sanayii için,<br />

üretiminin %30’unu ihraç edebilmek önemli<br />

bir başarı olsa da, sektörün gerek ilerideki<br />

potansiyel büyüklüğüne göre sınırlı yurt içi<br />

ihtiyaçların varlığı gerekse teknolojik açıdan<br />

sürekli yetkin olma zorunluluğu nedenleriyle<br />

ileride üretimlerin büyük çoğunluğunun<br />

ihracat amacıyla gerçekleştirmesi gerekliliği<br />

ortaya çıkmaktadır.<br />

İhracat bacağını ele aldığımızda, savunma<br />

sanayii gelişmiş ve uluslararası pazarı büyük<br />

ölçüde elinde tutan ülkeler ile rekabet<br />

edebilmek için maliyet etkin, hızlı ve esnek<br />

tasarım çözümleri sunmak gerekmektedir.<br />

İleri teknoloji ürünlerle uluslararası arenanın<br />

rekabetçi ortamında fark yaratabilmek için<br />

gereken finansal kaynak, savunma sanayimizin<br />

şu ana kadar yapmış olduğu Ar-Ge ve<br />

geliştirme harcamalarına kıyasla çok daha fazla<br />

olmalıdır.<br />

Yukarıda da değinildiği gibi, hâlihazırda yurt içi<br />

özgün geliştirme modeli ile yürütülen projeler<br />

ile genelde sistem entegrasyonu kabiliyeti<br />

kazanılmış, bunun yanı sıra alt sistem, bileşen<br />

ve teknoloji tabanında geliştirme faaliyetlerinde,<br />

ihracat izni gibi çeşitli nedenlerle yurt<br />

dışından temin zorluğu ve üst seviye sistem<br />

tasarımına doğrudan etkisi açısından kritik<br />

olanlara öncelik verilmiştir. Gelecekte dış<br />

pazarda daha yüksek oranda söz sahibi<br />

olabilmek için, rekabetçi çözümler sunabilmek<br />

gerekmekte, bunu teminen düşük maliyette ve<br />

teknik özellikleri açısından rakiplerinden<br />

ayrıcalıklı olacak tasarımlarla müşterilere ürün<br />

sunulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.<br />

Hâlihazırda temin zorluğu ve üst seviye sistem<br />

tasarımına etkisi nedenleriyle kritik bulunarak<br />

öncelikli geliştirilmesi hedeflenen alt<br />

sistemlerin yanı sıra, ileride rekabet ortamında<br />

yüksek performans sağlanması, farklı<br />

işlevselliklerin kazandırılması ve maliyet etkin<br />

çözümler üretilebilmesi açısından başka alt<br />

sistemler de kritik kabul edilerek öncelikli hale<br />

gelecektir.<br />

Bu durumda, sektör için araştırma geliştirme<br />

maliyetleri şimdikine kıyasla daha yüksek<br />

oranlara çıkabilecektir. Bu maliyet artışı,<br />

geliştirilmesi öncelikli alt sistem/ürün<br />

yelpazesinin genişlemesinin yanı sıra, bunların<br />

zaman içerisinde sürekli bir teknolojik<br />

yenileme sürecine girmesi ile katlanarak daha<br />

da yükselecektir. Böylelikle büyüyen sektörün<br />

yurt içi ve yurt dışı için projeler yürütmesi,<br />

kendisini idame etmesi ve artan Ar-Ge<br />

faaliyetleri için gerekli olacak kaynağın o<br />

aşamada elde edeceği gelirlerle karşılanabilmesinde<br />

yetersiz kalabileceği hususu sektör<br />

için önemli bir risk olarak değerlendirilmelidir.<br />

Bu riskin gerçekleşmesi durumunda, sektör<br />

öncelikle rekabetçi ürün geliştirmede yetersiz<br />

kalarak dışarıdaki pazara cevap veremez hale<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii gelişmiş ve<br />

uluslararası pazarı büyük ölçüde<br />

elinde tutan ülkeler ile rekabet<br />

edebilmek için maliyet etkin,<br />

hızlı ve esnek tasarım çözümleri<br />

sunmak gerekmektedir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

gelecek ve iç pazarla yetinmeye çalışacak,<br />

küçülmek zorunda kalacak, finansman kaybı ile<br />

orantılı olarak özellikle Ar-Ge ve yeni teknoloji<br />

geliştirme kabiliyetine sahip yetişmiş istihdamın<br />

kaybı önlenemeyecek ve bu nedenlerle<br />

harekat konseptini değişen çağa göre<br />

yenileyecek olan TSK’nın ihtiyaçlarının da<br />

karşılanmasında zorluklar yaşanabilecektir.<br />

Sürdürülebilirlik için Çift Kullanım ve<br />

Yetenek Bazlı Üretim<br />

Sürdürülebilirlik açısından, ihracat hacmini<br />

artırarak yüksek gelir elde edilmesinin yanı<br />

sıra, esnek tasarım yeteneğiyle maliyet etkin<br />

çözümler sunabilen rekabetçi bir sektörün<br />

uluslararası arenada kalıcılığını sağlamak<br />

amacıyla, alt sistem, bileşen, malzeme<br />

geliştirme ve üretimi için gerekli olacak kaynak<br />

yönetiminin sektörel bazda yürütülebilmesini<br />

sürekli kılacak yöntemlere başvurmak diğer<br />

kritik unsur olarak öne çıkmaktadır.<br />

Sektörün devamlılığı amacıyla söz konusu<br />

finansman açığı oluşma riskinin azaltılması;<br />

milli savunma ihtiyaçlarının yüksek yerli katkı<br />

oranıyla karşılanması ve savunma ihracatı ile<br />

birlikte savunma alanı haricinde başka alanlarda<br />

da kullanılabilecek ürünlerle sağlanabilecektir.<br />

Bu yaklaşım bir ürünün çift kullanımı<br />

(dual use) anlamına gelmektedir.<br />

Çift kullanım kavramı irdelendiğinde bu<br />

kavramın, belirli bir amaç için geliştirilen bir<br />

ürün, sistem ya da malzemenin fazla değişime<br />

ihtiyaç duymadan başka amaçlar için kullanılabilmesi<br />

üzerine olduğu görülmektedir. Bu<br />

çerçevede, çift kullanımın, ihtiyaç bazlı<br />

üretimden yetenek bazlı üretime geçmek ile<br />

mümkün olduğu görülmektedir. İhtiyaç bazlı<br />

üretimde, başka parametreler düşünülmeden<br />

ihtiyaç tanımı üzerinde tasarım yapılır.<br />

İhtiyaç bazlı üretimde ürünün<br />

başka alanlarda kullanımı için<br />

önemli ölçüde yeni tasarım ve<br />

geliştirme süreçleri<br />

gerekmektedir.<br />

Bunun aksine, yetenek bazlı<br />

ürünler söz konusu olduğunda,<br />

ürünün doğrudan ya da çok az<br />

bir değişiklikle bir çok alanda<br />

hizmet etmesi sağlanabilir.<br />

<strong>Savunma</strong> ihtiyacı platform ve sistemler<br />

karmaşık yapılarıyla son kullanıcının teslim<br />

alacağı, genelde ihtiyaç tabanlı üretim ile elde<br />

edilebilecek ürünlerdir. Bu nedenledir ki, aynı<br />

ürünün başka alanlarda kullanımı için önemli<br />

ölçüde yeni tasarım ve geliştirme süreçleri<br />

gerekmektedir. Bunun aksine, yetenek bazlı<br />

ürünler söz konusu olduğunda, ürünün<br />

doğrudan ya da çok az bir değişiklikle bir çok<br />

alanda hizmet etmesi sağlanabilir. Aslında,<br />

ihtiyaç bazlı üretim sadece savunma sektörü ile<br />

ilgili bir durum değildir. Sistem ihtiyaçları<br />

karmaşıklaştıkça, ilgi alanlarında kullanılacak<br />

sistemler ihtiyaç bazlı ürün kavramına daha<br />

yakın hale gelirler.<br />

Yetenek Bazlı Üretim İçin Alt Yüklenici<br />

Kullanımı<br />

Yetenek bazlı üretimi, savunma sektöründe<br />

rol alan sanayiinin durumuna göre değerlendirmekte<br />

fayda vardır. <strong>Savunma</strong> sanayiimizde,<br />

ana entegratör görevini üstlenen firmalarımız<br />

ele alındığında, deniz ve kara platformları için<br />

savunma alanı haricindeki alanlarda önemli<br />

seviyede üretim yetkinliği kazanmış firmalarımız<br />

mevcuttur. Diğer platformlarda görev<br />

alan ana yükleniciler için aynı şeyi söylemek<br />

mümkün değildir. Bu iki grubun değerlendirilmesi<br />

ayrı ayrı ele alınmalıdır.<br />

İlk gruptaki firmalarımız, savunma haricindeki<br />

alanlarda üretim yetenekleri sayesinde<br />

endüstriyel açıdan sürekliliklerinin sağlanmasında<br />

avantajlı durumdadırlar. Tabi ki bu<br />

avantajlı durum, girdikleri diğer alanlar ile ilgili<br />

sektörel bazda krizler ya da durağanlıklar<br />

yaşanmaması ile mümkündür. Bunun yanı sıra,<br />

firmaların savunma alanı dışındaki diğer<br />

alanlarda üretim kapasitelerini artırma ihtimali<br />

ile savunma alanındaki yatırım ve bilgi birikimi<br />

sürekliliğinde zafiyetlerin oluşması muhtemeldir.<br />

Bunun nedeni ise, ilgi alanının çok daha<br />

fazla gelir getirecek alanlara kayması olacaktır.<br />

Söz konusu firmalarımızın, böyle bir durumda<br />

dahi savunma alanında yeteneklerini ve<br />

altyapısını koruyabilmesi için, hâlihazırda<br />

savunma alanında kazanmaya devam ettikleri<br />

yeteneği üst seviyede platform entegratörü<br />

olarak sürdürmeleri, alt sistem bazında üretim<br />

yeteneğinin ise alt yüklenici ya da yan sanayii<br />

firmalarınca sürdürülmesi uygun olacaktır.<br />

İkinci grupta, yetkinliklerini savunma alanında<br />

geliştirmiş ve elde ettikleri ürün / sistemlerin<br />

farklı alanlarda varlık gösterebilmesi ihtimali<br />

düşük olan ana entegratör firmalarımız yer<br />

almaktadır. Bu firmalarımızın, bilgi birikimleri<br />

ve iş süreçleri diğer alanlara yeterli düzeyde<br />

kaymalarına imkân vermeyecektir. Söz konusu<br />

firmalarımızın savunma sanayiimizin lokomotifi<br />

ve bu alanın büyük aktörleri olarak<br />

yollarına devam etmeleri daha doğru olacaktır.<br />

Platform / sistemden, alt sistem ve malzemeye<br />

doğru yönlendikçe, kullanım alanları artmaktadır.<br />

Bir başka deyiş ile interdisipliner alana<br />

doğru bir yönelimdir bu. Birçok alana hizmet<br />

edebilecek bu seviyedeki ürünlerin geliştirilmesi<br />

için gereken uzmanlık genelde aynı<br />

teknolojik seviyedeki başka ürünlerin geliştirilmesi<br />

için gereken uzmanlıktan çok farklı<br />

olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, bir<br />

kızılötesi kameranın optik kısmı ile yine aynı<br />

kameranın dedektör kısmının aynı ürün kırılım<br />

seviyesinde olmalarına karşın her ikisi için de<br />

teknoloji gereksinimi ve üretim süreçleri<br />

birbirinden bütünüyle farklıdır. İlk aşamada,<br />

tüm bu farklı uzmanlık alanlarının birçoğuna<br />

tek bir organizasyon bünyesinde sahip olmaya<br />

çalışmak için gereken zaman, insan ve finans<br />

kaynağı yine bu yeteneklerin ayrı ayrı yerlerde<br />

oluşması için gereken zaman, insan ve finans<br />

kaynağından, sektörün tümü düşünüldüğünde,<br />

çok farklı olmayabilir. Söz konusu<br />

üründen elde edilecek gelirlerde ise üreticilerin<br />

pazar genişliğine bağlı olarak farklılıklar<br />

oluşacaktır.<br />

Bu konuyu biraz açmak gerekirse, üst seviyede<br />

ürün geliştiren bir üreticinin müşterileri,<br />

asıl odak noktası olan ürün seviyesindeki<br />

platform/sistemin kullanıcılarıdır. Bu nedenle,<br />

üst seviye üreticiler geliştirmiş oldukları<br />

herhangi bir alt sistem seviyesindeki ürünü,<br />

entegre olduğu üst seviyedeki ürün ile birlikte<br />

sadece bu kullanıcılara ulaştırabilecektir.<br />

Bunun yanı sıra, alt seviye bir üreticinin asıl<br />

müşterilerini sadece platform ve sistemlerin<br />

son kullanıcıları değil, bunlarla birlikte son<br />

kullanıcılara tedarikçi olarak ulaşabilecek tüm<br />

yerli ve yabancı ana yükleniciler oluşturmaktadır.<br />

Buradan hareketle alt seviye üreticilerin alt<br />

sistem seviyesindeki bir ürünü, çeşitliliğini de<br />

artırarak, çok daha fazla müşteriye ulaştırabileceği<br />

değerlendirilmektedir. Buna bağlı<br />

olarak geliştirilen üründen daha fazla gelir elde<br />

edilebilecektir. Sağlanan gelir artışı, alt sistem<br />

bazındaki geliştirme faaliyetinin sürekliliğinin<br />

sağlanmasına imkân verecektir. Bu sayede,<br />

teknolojik gelişmelere paralel ürün geliştirme<br />

sağlanmaya devam edilebilecek, bununla<br />

birlikte, çift kullanıma esas değişiklikler için<br />

gerekli finans ve zaman fırsatı yaratılmış<br />

olacaktır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 43<br />

Buraya kadar sürdürülebilirlik için önerilen<br />

yöntemi tekrarlarsak, sürdürülebilir bir<br />

savunma sanayii için çift kullanım, çift kullanım<br />

için yetenek bazlı ürün geliştirme, yetenek<br />

bazlı ürünler için karmaşık büyük sistemler<br />

yerine alt seviye sistem ve malzemelere<br />

odaklanma ve ana entegratörler yerine onları<br />

destekleyecek alt yüklenicilerin adreslenmesi<br />

daha etkin bir yaklaşım olacaktır.<br />

800<br />

600<br />

400<br />

200<br />

0<br />

Toplam Ar-Ge Harcaması<br />

Özkaynaktan Ar-Ge<br />

345<br />

58 64 79 90 120<br />

2003 2004 2005 2006 2007<br />

666<br />

510 505<br />

228<br />

206<br />

143<br />

2008 2009 2010<br />

Alt Yüklenici Kullanımına Yönelik Mevcut<br />

Durum Değerlendirmesi<br />

Özgün üretim yapan ana entegratör firmaların,<br />

projeler kapsamındaki taahhütlerini, sektöre<br />

ve süreçlere yabancı olan alt yüklenicileri<br />

kullanarak gerçekleştirmeye çalışması oldukça<br />

zor ve risklidir.<br />

Ancak, milli savunma sanayiimizin hedeflenen<br />

aşamaya ulaşarak sürdürülebilir kılınması için<br />

teknolojik ilerlemeyi takip eden yetenek bazlı<br />

ürün geliştirebilecek alt yüklenici ve yan sanayii<br />

kullanımının ana entegratör rolünü üstlenen<br />

firmalar dahil, tüm seviyelerde üretim yapacak<br />

firmalar için alışılması ve yönetilmesi gereken<br />

bir süreç olarak sektörde yerleşmesi önem arz<br />

etmektedir.<br />

Burada öncelikle, mevcut durum itibarıyla alt<br />

yüklenici kullanımının teşvik edilmesi ve<br />

gerekli altyapının oluşturulması için yürütülen<br />

politika ve süreçler ile birlikte bunların<br />

sonuçlarına değinmek gerekir. Bugüne kadar,<br />

yetenek bazlı alt yüklenici ve yan sanayii alt<br />

yapısının oluşturulması için yürütülen<br />

politikalar kapsamında, offset uygulamaları,<br />

SSM ve MSB tarafından yürütülen TÜBİTAK ve<br />

modernizasyon kaynaklı Ar-Ge projeleri, Ar-Ge<br />

Yol Haritası projeleri, Mükemmeliyet Ağları<br />

yapılanması, TÜBİTAK’ın diğer programları,<br />

SSM tarafından tedarik projelerinde yeni<br />

uygulamaya geçirilen teknoloji kazanım<br />

yükümlülüğü kapsamındaki projeler ve AB<br />

çerçeve programlarına katılım ile teknoloji ve<br />

ürün geliştirme kabiliyetine sahip sanayi ve<br />

teknoloji firmalarının sayısı ve ürün çeşidinin<br />

artırılması hedeflenmiş, bunun sonucunda<br />

firmaların araştırma kuruluşları ve üniversiteler<br />

ile birlikte çalışması belirli bir oranda<br />

başarıya ulaşmıştır. Bunun yanı sıra, ana<br />

yükleniciler TSK’nın platform ve sistem<br />

gereksinimlerini özgün ürünler ile karşılamak<br />

üzere yaptıkları tasarımlarda ihtiyaç duyulan<br />

bazı kritik alt sistemlerin geliştirme çalışmalarını<br />

kendileri üstlenmiştir. Tüm bu yaklaşımlarla<br />

sektörde Ar-Ge harcamaları 2010<br />

yılı itibariyle 666 Milyon Dolara ulaşmıştır<br />

(Grafik-3).<br />

Grafik - 3: Yıllara Sâri <strong>Savunma</strong> Sanayi Ar-Ge Harcamaları (Kaynak SASAD)<br />

Tedarik projelerinde yerli katkı oranının<br />

yükseltilmesi ve KOBİ kullanımı yükümlülükleri<br />

ana yüklenicileri alt yüklenici yetiştirmeye<br />

yöneltmiştir. Bilindiği üzere, Ankara’da yerleşik<br />

savunma sanayii ana entegratör firmalarımıza<br />

ürün ve hizmet sağlayan OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık Kümelenmesinde 61 yan sanayii<br />

firmamız (Grafik-4) mevcut olup, böyle bir<br />

kümelenmenin oluşması ileriye yönelik olarak<br />

belirlenen hedeflere ulaşmamız için umut<br />

verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.<br />

Küme Firmalarının Ağırlıklı Olarak Çalıştığı Yurtiçi<br />

Ana Tedarikçiler<br />

32<br />

26<br />

ASELSAN ROKETSAN TAI MKE FNSS<br />

Grafik - 4: 2010 Yılı OSTİM Savuma Sanayi Kümelenmesi<br />

(Kaynak OSSA)<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiine destek veren girişimcilere<br />

ve firmalara gerekli alt yapı ve kolaylıkları<br />

sağlayan teknoparkların varlığı ve giderek<br />

yaygınlaşması ile, üniversite işbirliğiyle ileri<br />

teknoloji ürün geliştirebilecek bir sanayi alt<br />

yapısının giderek güçleneceği kesindir. Büyük<br />

bölümü Ankara’da bulunan teknoparkların<br />

yanı sıra, geneli İstanbul ve yakın bölgesinde<br />

faaliyet gösteren ve farklı sektörlerde görev<br />

yapan firmalarla daha yakın çalışma olanağı<br />

sunacağı değerlendirilen İstanbul Teknopark’ın<br />

yakında hizmete girecek olması ile bu alt<br />

yapının daha da yaygınlaşacağı beklenmektedir.<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

25<br />

Halihazırda sektörde alt yüklenici kullanımına<br />

yönelik elde edilen yetenek, birlikte çalışma<br />

kültürü, sanayi ve teknoloji alt yapısının, sektör<br />

sürdürülebilirliğinin sağlanması amacına<br />

21<br />

21<br />

ulaşılmasını teminen, iyileştirilerek daha da<br />

artırılması gerekmektedir.<br />

Mevcut süreç ve yaklaşımları iyileştirmek için<br />

öncelikle, ana yükleniciler, alt yükleniciler ve<br />

yan sanayiinin birlikte iş yapma sürecinde<br />

yaşadıkları sorunları kendi açılarından ele<br />

almakta fayda vardır. <strong>Savunma</strong> Sanayicileri<br />

Derneği (SASAD)’nin her yıl bu konuda ilgili<br />

tarafları toparlayarak oluşturduğu raporlar<br />

dikkate alındığında sektörün beklentileri<br />

aşağıdaki gibi özetlenebilir.<br />

Ana yükleniciler;<br />

Alt yüklenicilerin mevzuata uygun sertifikasyonlara<br />

sahip olmaları, uygun mali yapıya<br />

sahip olmaları, nitelikli personel istihdamı ve<br />

sürekliliğin sağlanması ile kalite sistemi, proje<br />

yönetimi ve dokümantasyon gibi konularda<br />

sektörün sürdürdüğü yöntemlere ayak<br />

uydurmaları,<br />

Alt yüklenicilerin maliyet etkin çözümler<br />

üretebilmeleri,<br />

Alt yüklenicilerin sözleşme isterlerine ve<br />

takvimine tam uyum sağlamaları, kullanıcının<br />

ana isterlerinin karşılanmasında<br />

problem yaşamamaları,<br />

Alt yüklenicilerin kendi tedarik zincirlerini<br />

oluşturarak anahtar teslim üretim yapabilmeleri,<br />

hususlarını beklemektedirler.<br />

Alt yüklenici ve yan sanayi firmalarnın ise;<br />

<br />

<br />

<br />

Ana Yükleniciler tarafından iş sürekliliğinin<br />

sağlanması, bu suretle zamanla alt<br />

yüklenicilerin kurumsallaşmasının sağlanması<br />

ve gerekli altyapı yatırımlarının<br />

yapılabilmesi,<br />

Ana yüklenicilerin kurumsallaşmış ve<br />

yetenek elde etmiş alt yüklenicileri diğerleri<br />

ile fiyat rekabetine sokmamaları,<br />

Ana yüklenicilerin dar zaman dilimlerinde<br />

sipariş verip alt yüklenicileri sıkıştırmamaları,


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Ana sözleşmedeki değişiklikler nedeniyle<br />

teknik gereksinimlerin değişmesi veya<br />

iyileştirme amaçlı ilave talepler için tedarik<br />

makamlarından ya da ana yüklenicilerden ek<br />

ödenek sağlanabilmesi,<br />

Ana yüklenicilerin yetersiz alt yapıyı sebep<br />

göstererek geliştirme faaliyetlerini kendi<br />

bünyelerinde yapmaması ya da yurt dışına<br />

başvurmamaları,<br />

SSM ’den izin alınmak kaydıyla, belirli oranda<br />

Royalty bedeli ödeyerek ürünleri başka<br />

müşterilere satma imkânının sunulması,<br />

hususlarında beklentilerinin olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Sektördeki tüm paydaşların beklentileri<br />

dikkate alındığında sorunların devam<br />

etmesinin sebepleri olarak;<br />

Yeterli sayıda yetkin alt yüklenici bulunmaması,<br />

Alt yüklenici adaylarının sektörü besleyebilecek<br />

yeterlikte teknolojik bilgi birikimine<br />

ve standart süreçlere sahip olmaması,<br />

İhtiyaç ve tedarik makamının sözleşmelere<br />

yerliliği artırıcı unsurları dahil etmesine<br />

rağmen özellikle ihtiyaç tanımlama ve teknik<br />

isterlerin belirlenmesinde sektörün<br />

kabiliyetlerini yeterince dikkate almaması,<br />

Ana yüklenici ve alt yüklenicilerin ürün<br />

odaklarının belirgin şekilde ayrılamaması,<br />

Alt yüklenicilerin ilk geliştirme maliyetlerinin<br />

karşılanmasındaki eksiklikler<br />

gösterilebilir.<br />

Bu sorunların giderilmesi için, savunma<br />

sektöründe alt yüklenici ve yan sanayi<br />

kullanımını destekleyici mevcut strateji ve<br />

yöntemler de dikkate alınarak oluşturulacak<br />

gerekli önlem ve yöntemlere aşağıda belirtilen<br />

üç ana konu altında yer verilebilir;<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı<br />

ve kabiliyetlerinin artırılması,<br />

Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi<br />

firmalarının katılımının sağlanması,<br />

Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için<br />

yürütülen programlara destek verilmesi.<br />

Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı<br />

ve kabiliyetlerinin artırılması kapsamında;<br />

SSM ve MSB tarafından yürütülen ve<br />

yürütülecek araştırma geliştirme programları<br />

kapsamındaki projelerde önceliğin<br />

kendini benzer yeteneklerde ispat etmiş alt<br />

yüklenicilere verilerek geliştirme maliyetlerinin<br />

karşılanmasındaki eksiklerin<br />

giderilmesi,<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Ar-Ge projelerinde görev alacak alt yüklenicilerin<br />

üniversite ve araştırma kuruluşları<br />

ile birlikte çalışmalarının zorunlu tutulması,<br />

Alt yüklenicilerin geliştirici olarak görev<br />

alacağı projelerde ilgili ana yüklenicilerin rol<br />

gösterici olarak yer alması,<br />

Başarıyla tamamlanmış geliştirme projelerinden<br />

çıkan ürünlerin ilgili ana sistemlerde<br />

kullanılmasını teminen, savunma ürün<br />

kataloğunun çıkartılması, belirli dönemlerde<br />

yenilenmesi ve söz konusu kataloğun<br />

tedarik projelerinde bağlayıcılığının sağlanması,<br />

Tedarik projeleri kapsamında geliştirilen alt<br />

sistem ve bileşenlerin de bu kataloğa<br />

yansıtılması,<br />

Tedarik projelerindeki sanayi katılımı ve<br />

offset uygulamalarında kullanılmak üzere,<br />

SSM Ar-Ge Yol Haritasında tanımlanan ve<br />

ana yüklenici firmaların öncelikli olarak<br />

gördüğü Ar-Ge konularında projelerin gerçekleştirilebilmesi<br />

için eksik olan altyapının<br />

ve yüksek maliyetli teçhizat listesinin sanayi<br />

ile birlikte belirlenmesi,<br />

Altyapı gereksinimi için oluşturulan söz<br />

konusu listenin önceliklendirilerek altyapı<br />

desteklerinden yararlanmak üzere Kalkınma<br />

Bakanlığı ile paylaşılması ve altyapı destekleme<br />

programlarında yerini almasının<br />

sağlanması,<br />

Ana yüklenicilerin odaklandıkları asıl ürün<br />

seviyesinin altında yer aldığı halde geliştirmek<br />

zorunda kaldıkları alt sistemlerin üretim<br />

ve geliştirme kabiliyetlerini gerekirse<br />

uygun alt yüklenicilere aktarması,<br />

Sürdürülebilirlik için alt sistem bazında<br />

yetenek geliştirecek alt yüklenicilerin<br />

kullanılmasında en önemli nedenin geliştirdikleri<br />

ürünün çift kullanımını sağlama<br />

olanaklarının daha fazla olmasından hareketle,<br />

alt yüklenicilerin ürün geliştirme<br />

aşamasında geliştirecekleri ürünün çift<br />

kullanım konseptine uygun olmasına gayret<br />

etmelerine, bunun için tasarım süreçlerinde<br />

varsa gereken ilave isterlerin tasarımını<br />

tedarik makamları ve ilgili ana yüklenicilerin<br />

bilgisi dahilinde gerçekleştirebilmelerine<br />

imkan verilmesi,<br />

önemle üzerinde durulması gereken hususlar<br />

olarak görülmektedir.<br />

Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi firmalarının<br />

katılımının sağlanması kapsamında;<br />

Yurt içi tedarik projelerinin teklif değerlendirmelerinde,<br />

yerli katkı oranının ağırlığının<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Başarıyla tamamlanmış<br />

geliştirme projelerinden çıkan<br />

ürünlerin ilgili ana sistemlerde<br />

kullanılmasını teminen,<br />

savunma ürün kataloğunun<br />

çıkartılması, belirli dönemlerde<br />

yenilenmesi ve söz konusu<br />

kataloğun tedarik projelerinde<br />

bağlayıcılığının sağlanması,<br />

önem arz etmektedir.<br />

sanayinin geldiği durum bağlamında yükseltilmesi,<br />

Daha önce prototipi yapılmış olan platform<br />

ya da sistemlerin devamı niteliğindeki<br />

projelerde; tek yüklenici ile devam edilecekse,<br />

teklifindeki yerli katkı oranındaki<br />

artışa oranla sanayi katılımı ve offset<br />

taahhüdünün karşılanmasında farklı çarpanların<br />

belirlenmesi; ihale yapılacaksa<br />

teklif değerlendirmede mevcut yerli katkı<br />

yerine bu orandaki artış için ayrı bir ağırlık<br />

belirlenmesi gibi teşvik edici yöntemlerin<br />

oluşturulması,<br />

Özellikle kara ve deniz platformlarında ana<br />

yüklenici olarak görev yapan firmalarımızın<br />

sivil gemi inşa ve otomotiv gibi sektörlerde<br />

birlikte çalıştıkları yerli alt yüklenici ve yan<br />

sanayi firmalarını savunma sektöründe de<br />

kullanarak, savunma sanayiimizin süreç ve<br />

proje yönetimi yaklaşımlarını benimsemelerinin<br />

sağlanması,<br />

Sektöre girmek isteyen ve teknoloji geliştirmeyi<br />

hedefleyen yeni firmaların kendi<br />

önerdikleri Ar-Ge projelerinin tedarik<br />

makamlarınca değerlendirmeye alınması,<br />

firmalar tarafından önerilen Ar-Ge projeleri<br />

ile sektörün ihtiyaç duyduğu öncelikli alt<br />

sistemler arasında ilişki kurulması durumunda<br />

ise söz konusu firmaların konuyla<br />

ilgili bir ana yüklenici veya bir alt yüklenici ile<br />

birlikte çalışmasının sağlanması,<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi<br />

ve bunun gibi teşkil edilecek kümelenmelerin<br />

gelişmelerinin tedarik makamlarınca<br />

takip edilmesi,<br />

hususlarının faydalı olacağı değerlendirilen<br />

önerilerdir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 45<br />

Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için<br />

yürütülen programlara destek verilmesi<br />

kapsamında;<br />

Tasarım esnekliğinin sağlanması amacıyla,<br />

ihtiyaç ve tedarik makamlarının teknik<br />

isterleri kullanıcının harekât ve işlevsel<br />

ihtiyaçlarını tanımlayacak şekilde belirlemesi,<br />

bu isterleri karşılayacak sistem ve alt<br />

sistem isterlerinin ise, projelerde yürütülen<br />

sistem gereksinimi ve tasarım safhalarında,<br />

yüklenici ve alt yükleniciler ile birlikte<br />

belirlenmesi,<br />

Tedarik projelerinde SSM tarafından uygulanan<br />

Teknoloji Kazanım Yükümlülüğünün<br />

(ana yüklenici kontrolünde bir alt yüklenicinin<br />

geliştirme faaliyeti gerçekleştirmesi)<br />

tüm taraflarca benimsenmesi ve çıktılarının<br />

takip edilmesi,<br />

Tedarik makamlarınca, yürütülecek Ar-Ge<br />

projelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında<br />

doğrudan kullanıcı ihtiyacı yerine,<br />

kullanıcının ihtiyaçlarını karşılamak için<br />

yürütülen tedarik projelerinin daha yüksek<br />

oranda yerli katkı ile gerçekleştirilebilmesi<br />

için sektörün ihtiyaç duyduğu alt sistem ve<br />

bileşenlere odaklanılması, böylelikle ana<br />

yüklenici ve alt yüklenicilerin gireceği işlerin<br />

kapsamının da ayrıştırılması,<br />

Bu amaç ile hazırlanılan SSM Ar-Ge Yol<br />

Haritası ve bu çerçevede tanımlanan ar-ge<br />

projelerinin gerek kaynak tahsisi, gerekse<br />

sürekli olarak takibi açısından ilgili tüm<br />

taraflarca daha fazla desteklenmesi,<br />

Ar-Ge Projelerinin, tedarik projelerinin<br />

planlamaları dikkate alınarak bu projelerde<br />

sıkıntı yaşanmaması için, önceden başlatılması<br />

hususları ilgili süreçlerin yürütülmesinde<br />

yararlı olacaktır.<br />

Bu üç ana konuyu da ilgilendiren ve her birinde<br />

tanımlı önerilerin etkin şekilde uygulanabilmesi<br />

için gerekli en önemli unsur ana<br />

yükleniciler ile alt yüklenicilerin odaklandıkları<br />

konu ve ürün seviyesindeki ayrımın net olarak<br />

ortaya konulmasıdır. Bu konuda, her iki tarafa<br />

da önemli görevler düşmekle birlikte, yönlendiricilik<br />

rolü ana yüklenicilerde olacaktır.<br />

Büyüyen sektörün, bir taraftan yükselerek<br />

devam eden yerlilik oranlarıyla ülkemizin<br />

savunma ihtiyacı olan platform ve sistemleri<br />

üretmeye devam etmesi, diğer taraftan yurt<br />

dışı savunma pazarlarında önemli bir yer elde<br />

etmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle ana<br />

yüklenicilerimizin platform ve sistem<br />

entegratörü olarak kabiliyetlerini artırmaya<br />

devam etmesinin yanında yukarıda önerilen<br />

tedbirler ile birlikte alt yüklenici kullanımında<br />

daha az problemler yaşanacağından alt<br />

sistemlerin geliştirilmesi ve üretimi için alt<br />

yüklenicilere yönelmesi önem arz etmektedir.<br />

Sonuç olarak, milli silah ve savunma sistem<br />

ihtiyaçlarını önemli ölçüde yurt içi imkânlarla<br />

sağlayan savunma sektörümüzün sürdürülebilirliğinin<br />

sağlanması için;<br />

Sektörün yurt dışı savunma pazarında yer<br />

bulması,<br />

Uluslararası pazarda rekabet edebilmek<br />

amacıyla özgün alt sistem ve bileşen<br />

tasarım kabiliyetinin oluşturulması,<br />

Maliyet etkin çözümler üretebilmek hedefi<br />

doğrultusunda alt sistemlerin sürekli olarak<br />

geliştirilmesi için gerekli kaynağın alt sistem<br />

/ ürünlerin çift kullanımı ve buna bağlı<br />

olarak yetenek bazlı üretim ile desteklenmesi,<br />

gerekmektedir.<br />

Bu kapsamda, gerek çalışma esnekliği gerekse<br />

daha fazla müşteriye ulaşılabilmesi amacıyla<br />

alt sistemler için en uygun adresin alt<br />

yükleniciler olması ve bu amacın istenilen<br />

seviyede sağlanabilmesi için bu makalede<br />

sunulan önerilerin uygulanmasının yararlı<br />

olacağı değerlendirilmektedir.<br />

Murat ÇİZGEL<br />

Uzman<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

1977 Yılında Kütahya’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kütahya’da tamamladı. 1999 Yılında<br />

Selçuk Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans<br />

eğitimini aynı dalda Hacettepe Üniversitesinde sürdürmektedir. <strong>Savunma</strong> sektörü ile tanışması<br />

2001 yılında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında göreve başlaması ile oldu. İleri Teknoloji<br />

Endüstri Parkı Projesi gibi sanayi alt yapısının oluşmasına yönelik faaliyetlerde de görev aldığı<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında uzun süre Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanlığında<br />

çalıştı. Halen <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Deniz Araçları Daire Başkanlığında uzman olarak<br />

görevini sürdürmektedir.


HAVELSAN’DA<br />

Sürdürülebilir ve Rekabetçi Yaklaşımda<br />

İnsan Kaynakları Verimliliği ve<br />

Rasyonel Kullanımı<br />

Kurum boyutunu aşarak ülke düzeyinde ele<br />

alınan en önemli konuların başında verimlilik<br />

ve insan kaynaklarının rasyonel kullanılması<br />

gelmektedir. Ülkelerin refah yarışına girdikleri<br />

günümüzde öne çıkan artı değerde en<br />

belirleyici olan, şüphesiz ki kaynakların verimli<br />

kullanılıp kullanılmamasıdır.<br />

Şirketler verimliliğe, üretim sürecinde<br />

kullanılan madde ve malzeme, insan kaynağı,<br />

arazi, bina, makine, donanım ve enerji gibi<br />

kaynakların ne ölçüde etkin kullanıldığını<br />

belirleyen bir gösterge olarak bakmaktadırlar.<br />

Bu girdilerin tek tek ya da topluca üretim<br />

düzeyi ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Ancak<br />

verimlilik söz konusu olduğunda HAVELSAN<br />

gibi entelektüel sermayesi yoğun olan kurumlarda<br />

insan kaynağı en önemli ve değerli olan<br />

girdidir. Bu nedenle üretimle ilişkilerini<br />

belirleyen verimlilik oranlarının bilinmesi ve<br />

Ülkelerin refah yarışına girdikleri<br />

günümüzde öne çıkan artı<br />

değerde en belirleyici olan,<br />

şüphesiz ki kaynakların verimli<br />

kullanılıp kullanılmamasıdır.<br />

bunların eğilimlerinin izlenmesi, gerektiğinde<br />

niceliklerinin değiştirilmesi ve dolayısıyla en iyi<br />

girdi bileşiminin sağlanmasına sonuçta da<br />

verimliliğin artmasına imkân sağlayacaktır.<br />

Globalleşen dünyada verimlilik artışlarının<br />

temelinde; insan kaynaklarının yetkinlikleri,<br />

rasyonel kullanımı ve eğitimle donatılarak<br />

geleceğin stratejilerine odaklı insan kaynağının<br />

şirkette sürekliliğinin sağlanması yer aldığından<br />

insan kaynakları ve ilgili yönetim süreçleri<br />

de şirketlerde bugüne kadar olduğundan daha<br />

stratejik bir rol oynamaya başlamıştır.<br />

Şirketimiz de en değerli varlığının insan<br />

sermayesi olduğu bilinciyle,<br />

HAVELSAN’da İnsan Kaynakları Vizyonumuz ;<br />

“Şirketin rekabet düzeyini en yüksek düzeye<br />

çıkarabilecek bilgi odaklı, nitelikli ve değişime<br />

ayak uydurabilen kalifiye personel gücünü<br />

yaratmak yetenek havuzunu yönetmek ve<br />

sürekliliğini sağlamak”<br />

olarak belirlenmiştir.<br />

Şirketimizin 2010 yılı sonu itibariyle personel<br />

sayısı 1163’tür.<br />

Personel Profilimiz<br />

%3<br />

%10<br />

%9<br />

%51<br />

%27<br />

İlköğretim Lise Ön Lisans<br />

Yüksek Lisans<br />

Y. Lisans ve Üstü<br />

Eğitim Durumuna Göre


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

47<br />

Endüstri<br />

%6<br />

Elektrik /<br />

Elektronik<br />

%34<br />

Havacılık<br />

%2<br />

Makina<br />

%2<br />

Diğer<br />

%17<br />

Mühendis Profilinin İhtisaslara Göre Dağılımı<br />

Bilgisayar<br />

%39<br />

Uzman %9 Yönetici %5 Diğer %10<br />

"Bir örgüt 3 yılda bir bütün<br />

ürünlerini, bütün hizmetlerini,<br />

bütün politikalarını, bütün dağıtım<br />

kanallarını sorgulamalıdır.<br />

Şu soru yöneltilmelidir:<br />

Baştan beri bunu böyle yapıyor<br />

olmasaydık, bugün yine böyle<br />

mi yapardık?"<br />

Peter Drucker<br />

Yönetim Gurusu<br />

Kurumsal Yönetim Otomasyonu çerçevesinde,<br />

İnsan Kaynakları uygulamalarının<br />

Portal yapılanması altında güçlendirilmesi<br />

çalışmalarıdır.<br />

Etik Değerleri Merkeze Alan Daha Güçlü Bir<br />

Kurum Kültürü<br />

Daha Güçlü bir HAVELSAN Kurumsal Kültürü<br />

hedefimiz için hep birlikte uzun bir yola çıktık<br />

çünkü; Kurum Kültürü ancak zamanla güçlendirilebilir,<br />

Hedeflenen<br />

Kurum Kültürü<br />

Bu reformları hayata geçirmek için planlanan<br />

girişim projelerimizin tasarımında Dr. Beverly<br />

Kaye’ in yaptığı bir araştırma sonucu da bizlere<br />

yol gösterdi. Yapılan araştırmada çalışanlara bir<br />

DEĞİŞİM<br />

Mühendis / Diğer Teknik Personel<br />

%76<br />

şirkette kalmaya devam etmek için en önemli<br />

nedenlerin neler olabileceğini sorulmuş.<br />

Anket sonuçlarına göre çıkan ilk dört neden,<br />

Mevcut Kurum<br />

Kültürü<br />

Zaman<br />

Kadro Ünvanlarına Göre Personel Dağılımı<br />

Cinsiyete Göre Personel Dağılımı<br />

HAVELSAN’da 2009 - 2011 Yılı İnsan<br />

Kaynakları Yönetim Süreçlerimizdeki Değişim<br />

ve Dönüşüm Dönemi Oldu……<br />

HAVELSAN; iç ve dış çevrenin dinamiklerine<br />

bağlı olarak yer aldığı sektörde, rekabet üstünlüğünü<br />

korumasını dinamizmine odaklamıştır.<br />

Bu nedenle de büyüme trendimiz sürerken;<br />

strateji odağımızı kaybetmeden, süreç bazlı<br />

gelişimimizi, değişimimizi de sürdürmekteyiz.<br />

Bu gelişim ve değişim sürecinde verimliliğe etki<br />

eden faktörlerin en başında gelen insan<br />

kaynağının verimliliğin artırılması, işe ve<br />

işletmeye motive edilebilmesi ve sürekliliğinin<br />

sağlanması için neler yapılması gerektiği<br />

konusunda çalışmalar yapılmıştır.<br />

1. Kariyer gelişimi, öğrenme ve kişisel<br />

gelişim<br />

2. Yapılan işten duyulan heyecan ve zevk<br />

3. Yapılan işte fark oluşturma, takıma<br />

katkıda bulunma ve işin anlamlı oluşu<br />

4. İyi yöneticiler ve diğer çalışanlarla iyi<br />

ilişkiler olarak belirlenmiştir.<br />

Dönüşümü destekleyen stratejilerimiz ve<br />

hedeflerimiz paralelinde HAVELSAN’ı geleceğe<br />

taşıyacak insan kaynaklarımızın sinerjisini<br />

arttırmaya yönelik reformlar 2009 -2011 yılları<br />

arasında sisteme hızla dahil edildi. Bunlar<br />

sırasıyla,<br />

Genç bir nüfusa sahip olan şirketimizde<br />

kurum kültürünün daha da güçlendirilmesi,<br />

Etik Kodların belirlenmesi ve Etik Yapılanma<br />

Kariyer yönetim sistemimizin yetkinlik<br />

odaklı tasarımı ve yaygınlaştırılması kısaca<br />

“Yetenek Yönetimi”<br />

Şirket hedef ve stratejilerini bireysel performansla<br />

bütünleştirmek, şirket hedefleri<br />

konusunda ortak anlayış oluşturmak, yetkinliklerle<br />

kişisel gelişimi desteklemek ve<br />

objektif ölçümleme metotlarını ortaya koymak<br />

için “Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans<br />

Yönetimi Sistemi”<br />

Eğitim politikamızdaki yeni bir boyut ve<br />

HAVELSAN Akademi<br />

Bu amaçla;<br />

Kurum Kültürünü Güçlendirme Amaçlı<br />

Eğitimler düzenlendi.<br />

Sosyal etkinlikler yapıldı, Kulüpler yapılandırıldı<br />

ve faaliyetleri desteklendi. etkinliklerimizden<br />

bazı örnekler;<br />

Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarımız<br />

Voleybol Takımımız


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />

İnsan Kaynaklarımızın Gelişiminde<br />

Üniversite- HAVELSAN İşbirlikleri<br />

Şirketimiz Üniversitelerle yakın bir işbirliği<br />

içindedir. Üniversitelerimizin bir çoğunun<br />

düzenlediği kariyer günlerinde genç adaylara<br />

kariyerleri ile ilgili HAVELSAN fırsatları<br />

anlatılmaktadır. Çalışan personelimizin<br />

yüksek lisans doktora ve Exe-MBA programlarına<br />

katılmaları desteklenmektedir.<br />

HAVELSAN’daki etik yapılanma organizasyonu<br />

aşağıda belirtilen iki düzeyde oluşturuldu..<br />

Etik yapılanmanın çatısı için ETİK KURUL<br />

oluşturuldu. Etik Kurul HAVELSAN’da etikle<br />

ilgili konu ve sorunların nihai çözüm<br />

makamıdır.<br />

Departmanlarda DEPARTMAN ETİK<br />

SORUMLULARI belirlendi.<br />

HAVELSAN Avrupa İş Ahlakı Örgütünün (EBEN<br />

-TR) Kurumsal Üyesi olmuştur.<br />

Tüm çalışmalar neticesinde de etik konularında<br />

kılavuz niteliği taşıyan HAVELSAN Etik El Kitabı<br />

da yayınlanmıştır.<br />

HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />

Sosyal sorumluluk kapsamında yapılan<br />

faaliyetlerimiz<br />

Etkinlik Yapılanmamız<br />

Kurumsal Değerlerimizde Etik boyutu zaten yer<br />

almakla birlikte HAVELSAN’da Etik Kodlar<br />

oluşturuldu ve Etik Yapılanma tasarlanarak<br />

uygulamaya başlandı.<br />

1<br />

Üst Yönetimin Etik<br />

Yapılanmayı<br />

Planlaması ve Strateji<br />

Oluşturması<br />

Etik Yapılanma Modelimiz<br />

İK Uygulamaları<br />

2<br />

3<br />

4<br />

6 7<br />

Etik Kod Belirlenmesi<br />

ve Bilinçlendirme Etik Kurul Eğitimi<br />

5<br />

Etik El Kitabımız<br />

Programın ve<br />

Kurumsal<br />

Kazanımların<br />

Değerlendirilmesi<br />

HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />

SODAG (Sosyal Dayanışma Grubu)’ın organize ettiği Karaali<br />

Yatılı İlköğretim Okulu’na Kitap Bağışı ve Tiyatro Temponun<br />

sergilediği tiyatro gösterisi<br />

İnovasyon Çalıştayları<br />

HAVELSAN bu süreçte içinde yer aldığı<br />

sektörde karlılığını ve verimliliğini arttırmak<br />

için yenilikçilik kültürünü geliştirmeye de<br />

odaklandı. Yenilikçilik sadece bir süreç değil,<br />

değişime olan istek, yeniliğe açıklık ve<br />

girişimcilik ruhuyla özdeşleşen bir kültürün<br />

ürünüdür. Bu amaçla, HAVELSAN çalışanlarının<br />

yeni fikirleri bulmalarını teşvik etmek<br />

ve şirket içi yenilikçi kültürü oluş-turmak ve<br />

yaygınlaştırmak için “Bir fikrim var” uygulaması<br />

başlatılmıştır.<br />

Etik Yol Haritamız<br />

HAVELSAN değerleri ve öncelikleri genel iş etiği<br />

başlıklarına göre gözden geçirildi ve tasarlandı.<br />

Bu süreçte uzman desteği de alınmak suretiyle<br />

firma içinde çalışma grupları oluşturularak,<br />

katkı ve görüşler alındı. İlgili olabilecek kodlar<br />

değerlendirilerek HAVELSAN’a en uygun<br />

kodlar tanımlandı ve Şirketimiz faaliyet alanı<br />

kapsamında özelikle vurgulanması gerekli<br />

hassas konulara odaklanıldı.<br />

Tüm personeli kapsayacak şekilde tüm<br />

çalışanlara etik yönetiminin önemi, gerekliliği<br />

ve yararı hakkında bilinçlendirme ve farkındalık<br />

yaratma maksatlı eğitimler düzenlendi.<br />

Ayrıca işe yeni başlayan personele de aynı<br />

eğitim, eğitim portalı üzerinden verilmektedir.<br />

Kodun tüm metni, önemi, gerekliliği ve yararı<br />

hakkında açıklamalar ile tüm çalışanlara<br />

intranet aracılığıyla ulaştırıldığı gibi aynı<br />

zamanda elden doküman olarak dağıtılmış ve<br />

çalışanlardan kabul beyanı alınmıştır.<br />

HAVELSAN’da Yetenek Yönetimimiz<br />

Dünyada İnsan Yönetimindeki hızla değişen<br />

gerçekler "Yetenek Yönetimi, Eğitim ve<br />

Gelişim süreçleri" HAVELSAN olarak sahip<br />

olduğumuz entelektüel sermayemizin nasıl<br />

daha fazla katma değer yaratabileceği konusunda<br />

bizlere yol gösterici oldu. Çıktığımız bu<br />

değişim yolculuğunda mevcut gerçeklerimizi<br />

sorgulayarak sistemlerimizi yeni yaklaşımlar<br />

çerçevesinde yeniden ele aldık.<br />

İnsan Kaynakları Yönetimi kavramı günümüzde<br />

artık "Yetenek Yönetimi" kırılımını yaşıyor.<br />

Yetenek Yönetimi’nden algımız;<br />

Şirketimizin hedef ve stratejilerini hayata<br />

geçirebilecek,<br />

Artı değer yaratma potansiyeli yüksek,<br />

İnovatif,


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

49<br />

Gelecek vadeden bireylerin şirket bünyesine<br />

alınması ve bu potansiyelde<br />

olanların da bünyede tutulabilmesi için<br />

tasarlanan süreçtir.<br />

Yönetimin eline kariyer<br />

yönetimi için bir sistem<br />

vermek<br />

Kariyer planlaması<br />

yapabilmek<br />

Yedekleme havuzundaki<br />

kişileri izlemek, eğitim ve<br />

rotasyonlar ile geliştirmek<br />

İnsan Kaynaklarımızın rekabet avantajımızı<br />

yaratan en büyük güç olduğu bilinci ile<br />

Yöneticilerin zamanlarını<br />

daha çok koçluk<br />

yapabilecekleri şekilde<br />

kullanmalarını sağlamak<br />

Gelişime odaklanarak<br />

organizasyonel esnekliği<br />

artırmak<br />

Süreçler bazında "Yönetici<br />

ve Uzman Yedekleme<br />

Havuzlarını" oluşturarark<br />

proaktif olmak<br />

Kariyer Yönetimimiz<br />

Stratejik hedeflerimiz doğrultusunda, Teknik<br />

uzmanlık alanları ile ilintili olan teknik yetkinliklerin<br />

yeniden belirlenmesi amacıyla anket<br />

uygulaması yapıldı.<br />

Teknik uzmanlıklar, teknolojideki gelişmelere<br />

ve buna bağlı müşteri ihtiyaçlarına cevap<br />

verecek teknolojik ve alan uzmanlığını birleştirecek<br />

şekilde organize edildi. Fonksiyonel uzmanlıklar,<br />

yeni kurumsal yönetim metodolojilerinin<br />

uygulanmasını sağlayacak bazda<br />

yeniden düzenlendi.<br />

360 derece yetkinlik değerlendirme, stratejik<br />

hedeflerle uyumlu yetkinlik ve iş performansı<br />

yönetimini sağlayacak kariyer yönetim sistemi<br />

projeleri hayata geçirildi. HAVELSAN Yetenek<br />

havuzu tasarlandı ve sistem kapsamındaki tüm<br />

personel kişilik testi +360 derece verileri ve<br />

geri bildirim görüşmesi sonuçlarına göre bu<br />

havuzlara yerleştirildi ve bu paralelde bireysel<br />

gelişim planları yapılarak uygulamaya başlandı.<br />

HAVELSAN Değerleri paralelinde bize özel<br />

olarak yapılandırılmış olan bu sistem aracılığıyla<br />

personelimiz kendisi, yöneticileri, varsa<br />

çalışanları, yandaşları tarafından değerlendirilmekte<br />

HAVELSAN’lıların mevcut pozisyonu,<br />

deneyimi, öğrenimi, departmanı ile sınırlı<br />

kalmaksızın gelecekteki kariyerlerinde hangi<br />

yönde ilerleyecekleri bugünden belirlenebilmektedir.<br />

Kariyer Yönetiminde Hedeflenen Neydi?<br />

Şirketin stratejik hedefleri, faaliyet alanları ve<br />

projeler, ürün ve teknoloji yol haritası ile<br />

ilişkilendirilmiş olarak tasarlanan HAVELSAN<br />

Kariyer Yönetim Sistemimiz alınan geribildirimler<br />

doğrultusunda sürekli geliştirilmeye devam<br />

edilmektedir.<br />

Eğitim Politikamızdaki Yeni Boyut<br />

“HAVELSAN AKADEMI”<br />

HAVELSAN Akademi, kurumsal değerlerimizin<br />

ve bilgi birikimimizin korunması ve geliştiril-<br />

mesi amacıyla hizmet eden kurumsal oluşumdur.<br />

HAVELSAN Akademi Nisan 2011 tarihinde<br />

kurulmuştur.<br />

Amacımız;<br />

Organizasyonel ve bireysel başarı için insan<br />

kaynakları hazır bulunuşluğunu sağlamak,<br />

bu amaçla gelişim planlarını yönetmek,<br />

Kurumun ana faaliyet alanlarındaki uzmanlıkları<br />

korumak ve geliştirmek,<br />

Kurumun tüm çalışanlarına temel ve işe<br />

özel yetkinlikleri kazandırarak ortak çalışma<br />

iklimini yaratmaktır.<br />

Bu kurumsal oluşum aracılığıyla stratejik<br />

hedeflerimiz çerçevesinde değişimi devamlı<br />

kılmak misyonumuz olarak belirlenmiştir.<br />

Bu misyon çerçevesinde HAVELSAN Akademi 4<br />

(dört) fakülte altında yapılandırılmıştır. Bunlar<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

İnsan Kaynaklarının bu<br />

süreci yönetebilmesini ve<br />

daha etkin desteklemesini<br />

sağlamak<br />

Farklılıkları daha iyi<br />

algılayabilmek<br />

Liderlik Fakültesi<br />

Süreçlerle Yönetim Fakültesi<br />

Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi<br />

HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />

Hedefimiz Değişim ve Gelişim Odaklı<br />

HAVELSAN Liderleri<br />

HAVELSAN yönetim modelinde, koşullara göre<br />

gerçekleştirilecek bir olgu olan değişimde en<br />

önemli aracın, etkin ve ileri görüşlü liderler<br />

olduğu benimsenmiştir. Bu amaçla HAVELSAN<br />

Akademi’de HAVELSAN Liderleri’nin gelişimi<br />

için Liderlik Fakültesi yapılandırılmıştır.<br />

Bu yapıda “HAVELSAN Lideri Markasını”<br />

oluşturmak ve oluşturulan liderlik markasının<br />

değerini yükseltmek ve devamlılığını sağlamak<br />

Yetkinlik modeline odaklanarak<br />

yüksek potansiyellere<br />

sahip yöneticiler<br />

ve uzmanlar yetiştirmek<br />

Kariyer hareketleri<br />

(terfi, atama, rotasyon)<br />

kararlarını doğru<br />

verebilmek<br />

için tasarım çalışmaları hızla devam etmektedir.<br />

Başarılı bir değişimin gerçekleştirilebilmesi için<br />

değişim liderinin sahip olması gereken<br />

yetkinlikler, HAVELSAN Liderleri‘nin gelişiminin<br />

ayrılmaz parçası olarak ele alınmıştır.<br />

HAVELSAN Lideri’nin ana hedefi;<br />

- HAVELSAN vizyonundan somut hedefler<br />

türetebilmek,<br />

- hedefi doğrultusunda ortak kültür ile hareket<br />

edebilmek,<br />

- bu konuda liderlik yaptığı personeli de<br />

donatarak yaygınlaştırmak<br />

olacaktır.<br />

Bu amaçla edinilen deneyimler ve ilişkilerden<br />

yola çıkılarak öğrenilecek derslerin geliştirilmesi<br />

aşağıda yer alan HAVELSAN Liderlik<br />

Gelişim Modelimizin ayrılmaz parçasını modeli<br />

oluşturmaktadır.<br />

Süreçlerle Yönetim Fakültesi<br />

Bireylerin kendi gelişimlerine<br />

yönelik daha aktif<br />

olmalarını desteklemek<br />

Bireysel gelişim planları<br />

oluşturmak<br />

Değişimi geçerli hale getirmek için tanımlanan<br />

süreçlerimiz, kurumsal süreçlerimizin yönetimi<br />

aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu fonksiyonun<br />

gelişimi ve yaygınlaştırılması HAVELSAN<br />

Akademi’de “Süreçlerle Yönetim Fakültesi”<br />

altında yapılandırılmıştır. Bu misyon altında<br />

organizasyonda sürekli gelişimin sağlanabilmesi<br />

ve yaygınlaştırılabilmesi için tüm personelin<br />

katılımını sağlayacak çalıştaylar planlanmış<br />

ve web tabanlı paylaşım platformları<br />

oluşturulmuştur. Tespit edilen değişikliklerin<br />

analiz edilip değerlendirme işlemi sonrası<br />

geçerli hale getirmesi için süreç bilgisinin<br />

yaygınlaştırılması, bu fakültenin ana


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

misyonunu oluşturmuştur. Bu şekilde yeniden<br />

yapılandırılan iş süreçlerimiz ve organizasyon<br />

yapılarımız değişimi sürekli kılmaktadır.<br />

Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi<br />

HAVELSAN’da yüksek performansın devamı<br />

için başarıyı etkileyen faktörlerin sürekli olarak<br />

iyileştirilmesi hedef alınmıştır. Bu kapsamda<br />

HAVELSAN ‘ın faaliyet alanlarında kaydedilecek<br />

gelişmeler Mühendislik ve Ürün Geliştirme<br />

Fakültesi altında planlanmaktadır. HAVEL-<br />

SAN’da var olan yetkinliklerimiz iç eğitmenlerimiz<br />

ile yaygınlaştırılmakta olup, var<br />

olmayan yetkinlikler için ise dış kaynaklar ve<br />

üniversitelerle işbirlikleri yapılmaktadır.<br />

HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />

Tüm fakültelerimizde eğitimlerimiz ortak<br />

kültürümüzün sentezi ile yapılandırılmaktadır.<br />

Aramıza yeni katılan personelimize kurum<br />

kültürümüzü ve Şirket değerlerimizi aktarabilmek<br />

için HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />

kurulmuştur. Bu fakültede aynı zamanda personelimize<br />

Kariyer Yönetim Sistemi kapsamında<br />

ortaya çıkan gelişim planlamalarına<br />

bağlı olarak kişisel eğitimler verilmektedir.<br />

Yapılandırmamızın her aşamasında e-eğitim<br />

portalımız eğitimlerin verilmesinde araç<br />

olarak kullanılmaktadır.<br />

Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans Yönetimi<br />

Sistemimiz<br />

Başarıyı sadece finansal verilerle ölçmenin<br />

olanaksız olduğu günümüzde, Şirketimizde<br />

Balanced Scorecard (Kurumsal Karne) uygulamasına<br />

geçilmiştir.<br />

Bu uygulamamızla müşteriler, iç süreçler ve<br />

çalışan boyutlarını da yönetim yaklaşımına<br />

dahil ederek Şirket performansı en iyi şekilde<br />

ölçümlenmeye çalışılmaktadır.<br />

artırmak, hızlı ve doğru kararların alınması ve<br />

yönetim desteği için bilgi teknolojilerine<br />

yatırım yapıldı. Kurumsal Yönetim Otomasyonu<br />

çerçevesinde, otomasyona alınan üretim<br />

ve yönetim süreçlerimizin sayısı arttı. Doküman<br />

Yönetim Sistemi uygulaması başlatıldı ve<br />

sistem e-imza uygulamasının devreye alınması<br />

ile güçlendirildi. İnsan Kaynakları uygulamalarımız<br />

kapsamında İnsan Kaynakları Portal<br />

yapısının kurulması çalışmalarına hız verilerek<br />

personelin izin, harcırah, e-eğitim v.b konularda<br />

sistem üzerinden işlemlerini yapabilmelerine<br />

olanak sağlanmış oldu.<br />

Çalışanlarımızın Öneri ve Proje<br />

Geliştirmelerini Teşvik Etmek-Desteklemek<br />

HAVELSAN personelinin;<br />

faaliyetler,<br />

<br />

<br />

süreçler,<br />

müşteri beklentileri ve memnuniyetine<br />

yönelik olarak<br />

öneri ve proje geliştirmelerini teşvik etmek, bu<br />

paralelde;<br />

çalışanlarımızı motive etmek,<br />

<br />

<br />

<br />

değişimi tetiklemek,<br />

bu çalışmalarda izlenecek yöntemleri<br />

belirlemek ve<br />

değişimi destekleyici çalışmalarının yapılmasını,<br />

sürdürülebilirliğini<br />

sağlamak amacıyla da Personel Ödüllendirme<br />

Esasları netleştirildi ve başarı-ödül eşleştirmeleri<br />

yapılarak sistem uygulamaya dahil edildi.<br />

Özetle HAVELSAN’ da tüm Süreçlerimiz sürdürülebilir<br />

ve rekabetçi bir yaklaşımla aşağıdaki 5<br />

(beş) ana hedefe yönelik tasarlandı ve sürekli<br />

olarak geliştiriliyor.<br />

Biz inaniyoruz ki; HAVELSAN’ da başarılara<br />

imza atmak ancak, yaratıcılıkları ve yetenekleri<br />

açığa çıkarılan, etkin ve ileri görüşlü<br />

değişimi tetikleyen yöneticilerce yönetilen,<br />

doğru yönlendirilerek yeteneklerine en<br />

uygun rolde istihdam edilen, motive olmuş<br />

HAVELSAN’lılarla mümkündür.<br />

Bütün kademelerdeki yönetici ve çalışanları<br />

belirlenen strateji ve hedefler doğrultusunda<br />

performans göstermeye yönlendiren bir<br />

yönetim sistemi olan Yetkinlik ve Hedef bazlı<br />

Performans Yönetimi Sistemi Şirketimizde en<br />

üst kademelerden aşağıya doğru yapılandırılmaya<br />

başlanmıştır.<br />

Sermayedarlarımız<br />

İçin Değerli Mal<br />

Varlığı<br />

Müşterilerimiz için<br />

Stratejik Yol Arkadaşı<br />

Çalışanlarımız<br />

İçin İdeal<br />

İş Yeri<br />

Kurumsal Otomasyon Kapsamındaki İnsan<br />

Kaynakları Portal Uygulamalarımız<br />

Şirket çapında bilgi yönetimini sağlamak,<br />

kurumsal hafızayı güçlendirmek,verimliliği<br />

Tedarikçilerimiz /<br />

İş Ortaklarımız<br />

İçin Faydalı<br />

Yol Arkadaşı<br />

Toplum İçin<br />

Öncü / Örnek<br />

Kuruluş


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

51<br />

Neşe TÜRKÖN<br />

HAVELSAN<br />

İnsan Kaynakları Direktörü<br />

1962 Eskişehir doğumludur. 1984 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden<br />

mezun oldu.<br />

1984 yılında ilk profesyonel deneyimini büyük ölçekli özel bir banka da gerçekleştirdikten<br />

sonra 1988 yılında Roketsan A.Ş’ de Uzman olarak göreve başlamış ve Personel Departmanın<br />

ilk yapılanma ve süreç oluşturma faaliyetlerinde görev yapmıştır. 1998 yılında bu görevden<br />

ayrılarak aynı yıl HAVELSAN A.Ş.’ de İnsan Kaynakları Şefi olarak göreve başlayan Neşe<br />

TÜRKÖN, 2007 yılında da İnsan Kaynakları Direktörü olarak atanmıştır.<br />

Neşe TÜRKÖN İnsan Kaynakları Yönetimi alanında; Eleman Seçme Yerleştirme, Personel<br />

Performans Değerlendirme, Ücret Yönetimi- Ücret Araştırma- Kıyaslama, Kurumsal Kültürü<br />

Güçlendirme- Etik Yapılanma Süreçleri, 360 Derece Yetkinlik Değerlendirme, Eğitim Planlama<br />

ve Yetkinlik Geliştirme ve Kariyer Yönetim Sistemleri gibi İnsan Kaynakları Yönetim<br />

Fonksiyonlarının kurulmasında ve stratejik gereksinimlere göre tüm bu sistemlerin yeniden<br />

yapılandırılmasında aktif rol almıştır.


Yeniden Kullanım<br />

Kavramı<br />

Giriş<br />

Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma<br />

ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine<br />

göre ve askeri standartlara uygun olarak<br />

tasarlanması, tedarik makamlarının yüksek<br />

geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep<br />

olmuştur. Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi ile bir<br />

tedarik kapsamında geliştirilen bir temel<br />

yeteneğin bir başka tedarik kapsamında<br />

geliştirilerek kullanılması sonucunda öncelikle<br />

Yeniden Kullanım (re-use) Kavramı doğmuştur.<br />

sinim, ister, tasarım, yazılım, dokümantasyon,<br />

kaynak kodu, test, veri, insan makine ara yüzü<br />

veya bunların bileşenlerinden oluşabilir.<br />

Yeniden kullanılabilir bileşenler, Tablo1.1’de<br />

gösterildiği gibi projenin farklı fazlarında<br />

kullanılabilir.<br />

Fazlar<br />

İster Belirleme<br />

Yeniden Kullanılabilir<br />

Bileşen<br />

İsterler/Gereksinimler,<br />

maliyet analizleri<br />

Amerika Birleşik Devletleri <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

William J.Perry tarafından 29 Haziran 1994<br />

tarihinde “İsterler ve Standartlar-İş Yapmanın<br />

Yeni Yolu” isimli muhtıra belgesinin yayınlanmasıyla,<br />

yazılım ve donanım alanında askeri<br />

standartların ve isterlerin gözle görülür bir<br />

şekilde değişim süreci başlamıştır.<br />

Analiz<br />

Tasarım<br />

Geliştirme<br />

Proje modelleri,<br />

sistem simülasyonları<br />

Tasarım, standartlar,<br />

müşteri raporları,<br />

Tasarım simülasyonları<br />

Kod, yazılım el kitapları,<br />

işletim el kitapları,<br />

Operatör eğitim programları<br />

1- Yeniden Kullanım Kavramı<br />

Geleneksel tedarik yaklaşımları, savunma<br />

ürünlerinde tedarikçilerin yüksek miktarda<br />

geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep<br />

olmuştur. Özellikle kaynak kısıtlamalarının ortaya<br />

çıkması ile birlikte, bir proje ile elde edilen<br />

Temel Çekirdek Yeteneğin, bir başka tedarik<br />

kapsamında kullanılabilmesi ister olarak<br />

ortaya çıkmış, yeniden kullanılabilir bileşenler<br />

üretilmesi ihtiyaç olarak belirlenmeye<br />

başlanmıştır. “Yeniden Kullanım” kavramı;<br />

yeniden kullanılabilir bir bileşenin birden fazla<br />

sisteme uygulanması olarak tanımlanmaktadır.<br />

Satıcı veya Yüklenici tarafında ise, özellikle<br />

ekonomik kısıtlamalar nedeniyle ve temel<br />

çekirdek yeteneklerin yitirilmemesi amacıyla<br />

Yeniden Kullanım yaklaşımı desteklenmiştir.<br />

Yeniden kullanılabilir bileşen donanım, gerek-<br />

Entegrasyon<br />

ve Test<br />

Bakım Tutum<br />

Sistem/alt sistem test<br />

planları, prosedürler,<br />

ara yüz simülasyonları<br />

Problem takip sistemleri,<br />

prosedürler<br />

Tablo 1 - 1: Yeniden Kullanılabilir Bileşenler<br />

Yeniden kullanılabilir bu bileşenler incelendiğinde,<br />

en çok kullanılabilir bileşenlerin<br />

yazılım kodları, kullanıcı dokümanları, tasarım<br />

dokümanları ve test planları olduğu, Tablo<br />

1.2’de gösterilmektedir.<br />

Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı Yaklaşımı,<br />

Temel Çekirdek Yeteneğin değiştirilebilme,<br />

satın alma-tedarik etme, uygulandıkları<br />

seviye gibi farklılıklarıyla, yeniden kullanım<br />

kavramının farklı tedarik yaklaşımları olarak<br />

değerlendirilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

53<br />

Yeniden Kullanılabilir<br />

Bileşen<br />

Yazılım Kodu<br />

Kullanıcı dokümanları<br />

Tasarım<br />

Test planları<br />

Test ortamı<br />

İster<br />

Tablo 1 - 2: Yeniden Kullanılabilir Bileşenlerin<br />

Kullanım Yüzdeleri<br />

Kullanım Yüzdesi<br />

(%)<br />

33<br />

30,4<br />

26,1<br />

26,1<br />

24,8<br />

20,8<br />

1-1 Yeniden Kullanım Yaklaşımının Avantajları<br />

Yeniden kullanım, temel olarak tedarik<br />

maliyetlerinin düşmesi, geliştirme sürecinin<br />

kısalması gibi avantajlar sağlamaktadır.<br />

Bileşenin yeniden kullanımı;<br />

Kalitede İlerleme: Bir bileşende tespit<br />

edilen hatalar, bu bileşenin tekrar kullanımı<br />

sırasında düzeltilebilir, bileşenin kalitesi<br />

takip eden kullanımlarda yükseltilebilir.<br />

Takvimin Kısaltılması: Ürünün ilk ortaya<br />

çıkışı sırasında geliştirme süreçleri tamamlanmış<br />

olacağından, takip eden yeniden<br />

kullanım amaçlı üretimlerde, geliştirme<br />

süreçlerinin pek çoğunun tekrarlanmasına<br />

ihtiyaç duyulmadığından, takvimin kısalması<br />

yüksek bir olasılıktır. Ayrıca, geliştirme<br />

sırasında takvim gecikmelerinden dolayı<br />

ortaya çıkan risk düşürülmüş olacaktır.<br />

Nihai ürünün müşterisi devlet değil de<br />

pazar ise, ürünü piyasaya çıkarma süresi<br />

kısalacaktır.<br />

Verimliliğin Artması: Yeniden kullanılabilir<br />

bileşenlerin, nihai ürün içinde kullanımıyla,<br />

nihai ürünün pek çok parçasının yeniden<br />

geliştirilmesi önlenmiş olacaktır. Böylece<br />

nihai ürünün bileşenlerine yönelik yeniden<br />

geliştirme maliyetleri düşürülecek, kaynak<br />

işgücü, finansman - aktarımına gerek<br />

duyulmayacaktır.<br />

2 - Yeniden Kullanımda bir yaklaşım: Ürün<br />

Hattı<br />

2-1 Ürün Hattı<br />

Ürün Hattı yaklaşımı kısa sürede, kaliteli<br />

ürünlerin ortaya konması için geliştirilmiş bir<br />

kavram olup, temelinde yeniden kullanım<br />

kavramı yatmaktadır. Seçilmiş bir hedef pazar<br />

veya özel bir göreve yönelik, ortak ve yönetilebilir<br />

özellikleri olan ürün grubu (ürün ailesi),<br />

Ürün Hattı olarak adlandırılmaktadır.<br />

Ürün hattından bahsedildiği durumlarda aslında,<br />

bir ürün etrafında geliştirilen teknolojiler<br />

bütünü veya bir ürün ailesi ifade edilmektedir.<br />

Ürün ailesi/ürün hattındaki ürünlerin geliştirilmesi<br />

ve inşa edilmesinde, daha önce<br />

teknoloji geliştiren tarafından özgün olarak<br />

geliştirilmiş teknolojiler kullanılır. Örneğin cep<br />

telefonları, ortak bir sistem mimarisi üzerine<br />

kurulu ve benzer bileşenlerden oluşuyor ise<br />

bu cep telefonlarının aynı ürün hattı içinde<br />

olduğu söylenebilir.<br />

Ürün hattı yaklaşımının bu yaklaşımı kullanan<br />

şirketlere sağlıklı bir şekilde büyüyebilme,<br />

pazar içinde tutunabilme, sahip oldukları<br />

teknolojileri ellerinde tutabilme ve bu teknolojiyi<br />

üreten işgücünü elinde tutabilme fırsatı<br />

kazandırdığı aynı zamanda bu teknolojiyi<br />

geliştirme fırsatı sağlamakta olduğu görülmektedir.<br />

Amerika Birleşik Devletlerinde yerleşik<br />

Carnegie Mellon Üniversitesi Software<br />

Engineering Institue (SEI) tarafından yürütülen<br />

Ürün Hattı inisiyatifi kapsamında, ABD<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığı ve üretici firma tarafından<br />

Ürün Hattı Uygulamalarının ortak bir paydada<br />

buluşturulması amacıyla çalışmalara başlanmıştır.<br />

SEI tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında<br />

üç temel ilgi alanına odaklanılmıştır.<br />

Bunlar;<br />

Mimari tabanlı geliştirme,<br />

Ürün hattı uygulamasını mümkün kılan<br />

ticari ve tedarik stratejileri oluşturma ve<br />

Temel yazılım yeteneklerinin ortaya çıkarılabilmesi<br />

için gerekli yeniden mühendislik<br />

aktiviteleridir.<br />

2-2 Ürün Hattı Uygulaması<br />

Ürün Hattı Uygulaması, bir Ürün Hattını<br />

oluşturan birden fazla ürünü değiştirmek<br />

monte etmek ya da bir araya getirmek<br />

amacıyla yeteneklerin sistematik kullanımı<br />

olarak tanımlanabilir.<br />

Hewlett Packard firması ürün hattı uygulamalarından<br />

ikiye yedi oranında zaman kazanımı<br />

elde etmiş, Motorola, Flexworks Pager’ında<br />

%80’lik yeniden kullanım oranına ulaşmıştır.<br />

Ürün hattı uygulamasında avantaj sağlayan<br />

diğer firmalar, Hava Trafik Kontrol Sistemlerinde<br />

Thomson-CSF, telekomünikasyon<br />

sistemlerinde Erricsson, Nokia ve AT&T, Uçuş<br />

Komuta Kontrol Sistemlerinde Boeing olarak<br />

sayılabilir.<br />

3- <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Projeleri<br />

Kapsamında Ürün Hattı Uygulaması<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı tarafından yürütülen<br />

projeler kapsamında, Ürün Hattı Uygulaması’nın<br />

sürekli politikalar olmaksızın uygulandığı,<br />

uygulanmadığı durumlarda ise yatırım<br />

tekrarlarının ortaya çıktığı görülmektedir.<br />

3-1 Gemi Savaş Yönetim Sistemlerinde<br />

Yeniden Kullanım Kavramının<br />

Uygulanması<br />

Sistem olarak farklı büyüklüklerdeki deniz platformlarında<br />

yer alan Savaş Yönetim Sistemlerinde<br />

Ürün Hattı Uygulaması ele alınmıştır.<br />

3-1-1 Gemi savaş yönetim sistemlerine<br />

ilişkin genel bilgi<br />

Platformların büyüklükleri ve görevlerine göre<br />

değişmek koşuluyla, modern bir Savaş Yönetim<br />

Sisteminin aşağıda listesi verilen Sistemlerden<br />

gelen bilgiyi yönetmesi beklenir.<br />

Deniz platformlarında Entegre Savaş Sistemi<br />

olarak tanımlanan Entegre Savaş Sistemi<br />

kapsamında; Sensör Sistemi, Silah Sistemi,<br />

Muhabere Sistemi, Seyir Sistemi yer alır.<br />

Gemi komuta kontrol sistemlerinin yeni ürün<br />

geliştirme ve geliştirilen ürünlerin mevcut<br />

sistemlere adaptasyonu, ömür devri boyunca<br />

bakım ve modernizasyon maliyetlerinin yüksek<br />

olması, Amerikan Deniz Kuvvetlerini çeşitli<br />

arayışlara itmiştir. Çözüm olarak, yeniden<br />

kullanımı destekleyen, Ürün Hattı kavramına<br />

uygun ve Hazır Ticari Ürün kullanımına açık<br />

komuta kontrol sistemleri için 21. yüzyıl<br />

muharebe sistemleri tasarımında temel teşkil<br />

etmek üzere geliştirilmiş bir teknik sistem<br />

mimarisi olan Open Architecture Computing<br />

Environment (OACE) mimarisi ve ilgili<br />

standartlar oluşturulmuştur.<br />

Ürün Hattı Uygulaması,<br />

bir Ürün Hattını oluşturan birden<br />

fazla ürünü değiştirmek, monte<br />

etmek ya da bir araya getirmek<br />

amacıyla yeteneklerin sistematik<br />

kullanımı olarak tanımlanabilir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

OACE temel olarak açık standartlara dayalı,<br />

katmanlı bir mimariyi esas almaktadır. OACE<br />

standardı Ağustos 2004’te iki cilt şeklinde<br />

yayınlanmıştır. Birinci cilt olan “OACE Standards<br />

and Technologies” dokümanında en alt<br />

katmandan itibaren yukarıya doğru kullanılabilecek<br />

standartlara dayalı ürünler tanımlanmaktadır<br />

(Şekil-3.1). Önerilen mimarinin en<br />

temel öğesi olan dağıtım ara katmanı için<br />

Nesne Yönetim Grubu (Object Management<br />

Group) tarafından standartları belirlenen Veri<br />

Dağıtım Servisi (Data Distribution Service)<br />

önerilmektedir.<br />

Şekil - 3 - 1: OACE Mimarisi<br />

OACE standardına göre farklı açık sistem<br />

tanımlarından elde edilen açık sistem<br />

nitelikleri aşağıda sıralanmıştır:<br />

<br />

Uluslararası kabul görmüş, açık standartlara<br />

dayanılması.<br />

Alt sistem/firma özel standartlarından kaçınılarak<br />

uluslararası kabul görmüş açık standartlara<br />

uyulması, sistemin daha rahat<br />

genişleyebilmesine ve bakım masraflarının<br />

azalmasına olanak verecek ve tek kaynak<br />

bağımlılığını ortadan kaldıracaktır.<br />

Referans alınan temel sistem mimarisi olarak,<br />

Amerikan Deniz Kuvvetlerinin Naval Surface<br />

Warfare Center, Dahlgren birimince geliştirilen<br />

OACE kullanılacaktır.<br />

“OACE Technologies and Standards” cildinde<br />

gemi savaş yönetim sistemleri için kullanılabilecek<br />

standartlar açıklanmaktadır: Standart<br />

ara yüzlerin benimsenmesi, Birden fazla<br />

kaynaktan (Yüklenici, Satıcı) temin edilebilecek,<br />

Hazır Ticari Ürünler’in kullanılması,<br />

Minimum entegrasyon ile ortak çalışabilirlik,<br />

Katmanlı yapı, Kolayca ölçeklendirilebilme<br />

(scalability) ve yükseltilebilme (upgradability),<br />

Taşınabilirlik, Dağıtılmış mimari (Distributed<br />

Processing) yapısı, Hataya dayanıklı mimari,<br />

Paylaşılmış kaynak yönetimi, Uygulamaların<br />

Kendinden Enstrümantasyonu.<br />

Ara katmanlı açık bir mimari, işletim sistemi ve<br />

bilgisayarların değişmesi durumunda uygulama<br />

yazılımlarının en az seviyede etkilenmesini<br />

sağlayacaktır. Yalnız, burada dikkat edilecek<br />

husus, kullanılacak ara katmanın da standartlara<br />

uygun olması ve birden fazla üretici<br />

tarafından desteklenebilmesi ihtiyacıdır.<br />

Standartlara dayalı ara katman ürünü kullanımı<br />

farklı firmalar tarafından geliştirilen ürünlerin<br />

kolaylıkla entegre edilebilmesini sağlamaktadır.<br />

Bu anlayış ayrıca bir proje için geliştirilen<br />

yazılım modüllerinin başka projelerde de<br />

yeniden kullanılabilir (reuse) olmasını sağlayacaktır.<br />

Bu tür mimarilerin diğer önemli parçalarından<br />

biri olan Kaynak Yöneticisi (Resource<br />

Management) (ya da sistem yönetimi) dağıtık<br />

ortamdaki bilgisayarların, veri ağının ve<br />

uygulama yazılımlarının yönetimini ve<br />

izlenebilmesini sağlamaktadır.<br />

Konsol yazılımlarının mimarisini şekillendirmek<br />

üzere geliştirilecek altyapı komuta kontrol<br />

konsol yazılımları için ortak bir kullanıcı ara<br />

yüzü mimarisi ve servisleri sunmaktadır.<br />

Bu özellikler değerlendirildiğinde, Hazır Ticari<br />

Ürün kullanımı, Donanım teknolojilerinin<br />

değişimlerinden etkilenmeyen (platform free)<br />

veya kolayca adapte edilebilen mimari, basit<br />

insan makine ara yüzü, ölçeklenebilir yapı ve<br />

ticari/askeri standartlara uygunluk gibi öne<br />

çıkan özelliklerin Hazır Ticari Ürün kullanımı ve<br />

Yeniden Kullanım kavramı ile Ürün Hattı<br />

Uygulaması kavramını destekler kavramlar<br />

olduğunu görmekteyiz.<br />

Su üstü platformlarında Savaş Yönetim Sistemi<br />

geliştirmesinin milli imkânlarla yapılması<br />

durumunda, bu Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı<br />

Uygulaması kavramının uygulama alanı<br />

bulacağı düşünülmektedir bu husus detaylı<br />

olarak ilerleyen maddelerde irdelenecektir.<br />

3-1-2 Milli imkanlarla savaş yönetim sistemi<br />

geliştirilmesi kapsamında yeniden<br />

kullanılabilecek yetenekler<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> tarafından Savaş<br />

Yönetim Sistemi çalışmalarına yönelik altyapı<br />

oluşturulması çalışmaları, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı tarafından Gemi Entegre Savaş<br />

İdare Sistemi (GENESİS) Modernizasyonu<br />

Projesi Kapsamında başlatılmıştır.<br />

Proje kapsamında Savaş Yönetim Sistemi<br />

operatör konsolları, Taktik Konsollar, Altsistem<br />

entegrasyon birimleri (SIU), ara katman<br />

yazılımı, uygulama yazılımları ve konsol<br />

yazılımlarının Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ne açılması<br />

konusundaki sözleşme, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı ile HAVELSAN A.Ş. arasında Aralık<br />

2004’te imzalanmıştır.<br />

GENESİS Sözleşmesi kapsamında Savaş<br />

Yönetim Sistemi donanım öğelerinin tasarımdan<br />

üretime kadar geçen sürecinin yerli<br />

firmalar tarafından yapılması öngörülmüştür.<br />

Aynı zamanda, Savaş Yönetim Sisteminin<br />

platformdan bağımsız hale getirilmesi, ara<br />

katmanın bakım idamesi ve ilave yetenek<br />

kazandırılması konusunda yerli firmalara<br />

yetenek kazandırılması planlanmıştır. Ayrıca,<br />

hâlihazırda yerli savunma sanayimiz bünyesinde<br />

çeşitli firmaların, platform bağımsızlığını<br />

sağlamak amacıyla tasarlanmış Veri Dağıtım<br />

Servisi uyumlu ara katman çalışmalarını<br />

sürdürdükleri bilinmektedir.<br />

Veri Dağıtım Servisi alanında da en başarılı<br />

uygulamayı HAVELSAN gerçekleştirmiş ve<br />

Gemi Veri Dağıtım Sistemi (GVDS) adı verilen<br />

özgün ürünü ile MİLGEM sınıfı gemilerin bu<br />

ihtiyacını tamamen yerli olarak karşılamayı<br />

başarmıştır. Ayrıca mükemmel bir yeniden<br />

kullanım (re-use) ve ürün hattı uygulaması<br />

örneği olarak, aynı sistemin daha basit bir<br />

versiyonunu, Gemi Bilgi Dağıtım Sistemi<br />

(GBDS) adı altında Yeni Tip Karakol Botu (YTKB)<br />

projesine de uygulamıştır. Bu ürün hattının<br />

yakın gelecekteki üyeleri, 2 adet LST ve 1 adet<br />

LPD tipi gemiler için sağlanacak bilgi dağıtım<br />

sistemleri ile Yeni Tip Denizaltı Projesi (YTDP)<br />

için geliştirilecek Seyir Bilgi Yönetim Merkezi<br />

(NDMC) olacaktır.<br />

Sonuç ve Değerlendirme<br />

Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma<br />

ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine<br />

göre ve askeri standartlara uygun olarak


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

55<br />

tasarlanması, tedarik makamlarının ödediği<br />

yüksek geliştirme maliyetlerini ortaya çıkarmıştır.<br />

Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi, bir<br />

tedarik kapsamında geliştirilen bir temel<br />

yeteneğin bir başka tedarik kapsamında<br />

kullanılması sebebiyle öncelikle Yeniden<br />

Kullanım (re-use) Kavramının doğduğu bu<br />

makale kapsamında anlatılmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı tarafından, 1985<br />

yılından bugüne teknoloji transferi, teknolojik<br />

işbirliği ve Ar-Ge projeleri ile savunma<br />

sanayiine yönelik pek çok alanda altyapı<br />

oluşturma çalışmaları sonuç vermeye başlamış,<br />

bu altyapı çalışmaları, yeniden kullanılabilir<br />

bileşenler ve ürünler olarak özgün<br />

savunma sistem çözümlerinin içinde yer<br />

almaya başlamışlardır.<br />

Dünyada izlenen gelişmelerden Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> de etkilenmiş, askeri standartların<br />

maliyet yükselten etkenler olması, modern<br />

sistem çözümlerinin Hazır Ticari Ürünleri<br />

desteklemesi sebebiyle, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı tarafından yürütülen projeler<br />

kapsamında, sistem bileşeni olarak Yükleniciler<br />

tarafından Hazır Ticari Ürün satın alımları<br />

artmıştır.<br />

Bu Ürünler, yerli katkı oranını düşüren<br />

bileşenler olmakla birlikte maliyet etkinlik,<br />

teknolojilerinin güncel olması ve yukarıda<br />

anılan çeşitli diğer avantajları sebebiyle sistem<br />

bileşenleri olarak kullanılmaları kaçınılmazdır.<br />

Hali hazırda projeler kapsamında tedarik<br />

edilen sistemlerin içinde Hazır Ticari Ürünlerin<br />

yüzdelerinin %40’lar seviyesine kadar<br />

yükseldiği görülmektedir. Hazır Ticari Ürünlerin<br />

yerli katkı oranını düşüren bir etken<br />

olduğu düşünüldüğünde, yerli savunma<br />

sanayinin ticari uygulama alanı olan ürünlerde<br />

üretimlerini desteklemesi gerektiği değerlendirilmektedir.<br />

Bu noktada değerlendirilmesi<br />

gereken bir diğer husus ikili kullanım (dual use)<br />

hususudur. Eğer bir ürün, son kullanıcısı<br />

sadece Türk Silahlı Kuvvetleri olmayacaksa,<br />

milli imkânlarla üretim için mutlaka desteklenmelidir.<br />

Hazır Ticari Ürünlerin yüksek miktarda Türk<br />

Silahlı Kuvvetleri envanterine girmesine<br />

rağmen hala, Hazır Ticari Ürünlerin seçim<br />

kriterlerine yönelik herhangi bir uygulama<br />

dokümanı veya bu ürünlerin yerini alacak milli<br />

ürünlerin hangi koşullarla geliştirileceğine dair<br />

bir politika belgesi henüz uygulamaya<br />

konulmamıştır. Ticari alanda da uygulaması<br />

olan ve özellikle yazılım alanında geliştirilebilecek<br />

Hazır Ticari Ürünler için bu gibi<br />

uygulama dokümanlarının destekleyici ve<br />

yönlendirici olabileceği görülmektedir.<br />

Bir diğer husus da, Hazır Ticari Ürünlerin tabi<br />

olduğu standartlar ve bu standartların<br />

belirlenme yöntemleridir. Askeri standartlar<br />

(MILSTD, STANAG) sadece tedarikçi ve son<br />

kullanıcıların katılımları ile belirlenirken, ticari<br />

standartlar, sanayinin oluşturduğu gruplarda,<br />

son kullanıcının da katılımıyla belirlenmektedir.<br />

Bu noktada Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı’na<br />

bağlı tedarik makamları, yerli savunma<br />

sanayini standartların oluşturulduğu platformlara<br />

katılmaya teşvik etmelidir.<br />

Bir başka yeniden kullanım yöntemi olan Ürün<br />

Hattı Uygulaması ile yeni bir tedarik yaklaşımı<br />

önerilmektedir. Ortak ve yönetilebilir,<br />

gereksinimleri belirlenmiş ve aynı Ürün<br />

Hattı’na ait farklı ürünlerin, günümüz açık<br />

sistem mimarileri, platformdan tam bağımsızlık<br />

gibi sistem çözümlerinden yararlanılarak<br />

ortak olarak tek elden tedarik edilmesi, uygun<br />

bir çözüm olarak görülmektedir.<br />

Yeniden kullanım, hazır ticari ürün kullanımı ve<br />

ürün hattı konseptinin HAVELSAN’da özellikle<br />

GENESİS tabanlı Savaş Yönetim Sistemleri<br />

alanında ve Gemi Veri Dağıtım Sistemi geliştirilmesinde<br />

etkinlikle kullanılması, gelişmekte<br />

olan savunma sanayimiz için örnek alınacak ve<br />

ümit verici uygulamalardır.<br />

YARASA projesinde geliştirilen Görev Destek<br />

Sisteminde kazanılan ve Ürün Hattı’na esas<br />

olan sistemin, takip eden sistemlerde <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’na zaman ve maliyet<br />

olarak kazanımlarda bulunduğu görülmüştür.<br />

Benzer uygulamaların, Savaş Yönetim Sistemleri,<br />

komuta kontrol sistemleri ve Ani Müdahele<br />

Botu gibi deniz platformları ve insansız<br />

hava araçlarında uygulanabileceği düşünülmektedir.<br />

Ürün Hattı Uygulamasına ilişkin uzun vadeli<br />

planların yapılamaması, son kullanıcının<br />

isteksizliği ve sanayi ile yürütülecek olan<br />

çalışmalarda sorumluluklar ve iş paylaşımına<br />

ilişkin çeşitli aksaklıkların ortaya çıkması<br />

karşılaşılabilecek temel sorunlar olarak<br />

değerlendirilmektedir.<br />

Ancak maliyet etkinlik, proje süreçlerinin<br />

kısalması, teknoloji yönetiminde getireceği<br />

kontrol, yatırım tekrarlarının önlenmesi<br />

dikkate alındığında, Ürün Hattı Uygulamasının<br />

öncelikle pilot projelerde uygulanması, zaman<br />

içerisinde de yaygınlaştırılması gerektiği<br />

değerlendirilmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

ALBERT, Cecilia, BROWNSWORD, Lisa “Evoloutionary Process for Integrating COTS-Based Systems (EPIC)”, Kasım 2002<br />

<br />

BERGEY, John, CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES Larry, KRUT, Bob, NORTHROP, Linda, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim, “DoD<br />

Product Line Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.<br />

BERGEY,John, “Basic Concepts of Product Line Practice for the DoD”Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Şubat 2000<br />

<br />

<br />

BERGEY K., John, COHEN, Sholom, DONOHOE Patrick, JONES, Lawrence G., “Software Product Line: Experinces from the Seventh DoD Software Product Line<br />

Workshop”, Mart 2005.<br />

BERGEY, John,CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES, Larry, KRUT, Bob, NORTHTROP, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim. “DoD Product Line<br />

Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.<br />

BLM Architecture Summary Report, s.33 ulaşım tarihi 17 Ağustos 2006<br />

BRIGGS,John, “Reuse As A Strategy For System Acquisition”<br />

CARNEY, David J, MORRİS, Edwin J, PLACE0, Patrick R.H., “Identifying Commercial Off-the- Shelf (COTS) Product Risks: The COTS Usage Risk Evaluation”, Eylül 2003<br />

CLEMENTS, Paul “A Framework For Software Product Line Practice” Version 2.0. Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University<br />

Department of Defense Joint Technical Architecture, Sürüm 1.0. Ağustos, 1996.<br />

Department of the Navy, Department of the Navy Software Reuse Guide, Naval Information Systems Management Center, NAVSO P-5234-2, Haziran 1995<br />

Devlet Planlama Teşkilatı, e-Dönüşüm Türkiye Projesi 2003-2004 KDEP Uygulama Sonuçları ve 2005 Eylem Planı, 2005


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

DoD Directive 5000.1, “Defense Acquisition,” March 15, 1996.<br />

<br />

Federal Acquisition Regulations System. Chapter 1, Federal Acquisition Regulation 1997.<br />

<br />

SAUNDERS, Gregory DSPO, “ COTS in Military Systems-A Ten Year Perspective” isimli sunumu.<br />

Information Technology Management Reform Act, 1996<br />

<br />

<br />

JONES, Lawrence G. “Product Line Acqusition in the DoD: The Promise, The Challenges”,December 1999.<br />

LANG,Bob, “A Process for Evaluating COTS Software Products” http://interactive.sei.cmu.edu erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />

PERRY, William J., Memorandum For Secretaries Of The Military Departments, 29 Haziran,1994<br />

Raines Rules, OMB Memorandum of October 25, 1996, Subject: Funding Information Systems Investments<br />

STURM,A.Thomas: The USAF Scintific Advisory Board: Its First Twenty Years, 1944-1964, s.22.<br />

<br />

<br />

DoD Regulation 6000.2 “Mandatory Procedures for Major Defense Acquisition Programs (MDAPS) and Major Automated Information System (MAIS) Acquisition<br />

Programs.” Mart 1996.<br />

FOX, G., Marcom, S., LANTNER, K., “A Software Development Process for COTS-based Information System Infrastructure”. Part II: Lessons Learned, CrossTalk, Nisan<br />

1998, http://www.stsc.hill.af.mil/CrossTalk/1998/apr/process.asp<br />

Joint Interoperablity and Engineering Organization, Defense Information Systems Agency, Defense Information Infrastructure (DII) Common Operating Environment<br />

(COE) Version 3.1 Baseline Specifications. Nisan, 1997<br />

JONES, Lawrance G.,Product Line Acquisition in the DoD: The Promise,The Challenges, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Aralık 1999<br />

s.10.<br />

Venture Development Corporation, Embedded Hardware and Systems Practice: A White Paper On Embedded COTS Systems in Military, Aerospace and Defense,<br />

2006.<br />

VIDGER, M.R., Dean, J., An Architectural Approach to Building Systems from COTS Software Components, The 22nd Software Engineering Workshop, NASA/Goddard<br />

Space Flight Center Software Engineering Laboratory (SEL), Greenbelt, MD, December 1997, pp. 99-131<br />

www.corba.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />

www.omg.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />

Umur ÇAĞLAYAN<br />

HAVELSAN<br />

Pazarlama Müdürü<br />

Umur ÇAĞLAYAN Ankara’da 1975 yılında doğdu ve yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi İktisadi<br />

ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde tamamladı. 1999 yılında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığında çalışmaya başladı.<br />

1999-2008 yılları arasında, Mobil Radar Kompleksleri, Ağ Destekli Yetenek Projesi, Çok Amaçlı<br />

Veri Link Sistemi, Link-16 ve Birlikte Çalışabilirlik Projeleri gibi Türk Silahlı Kuvvetleri ve NATO<br />

kapsamında yürütülen Komuta Kontrol ve Haberleşme Projelerinde, Uzman Yardımcısı ve<br />

Uzman olarak görev adı. Bu süre içerisinde yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

Avrasya Çalışmaları Bölümünde tamamladı.<br />

IDLS, NCOIC gibi kuruluşlarda Türkiye’yi temsil etti ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı adına<br />

çeşitli sunumlar yaptı.<br />

2008-2011 yılları arasında, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında Uluslararası İşbirliği Dairesinde,<br />

Doğu ve Güneydoğu Asya ile Güney Amerika Bölgelerine yönelik uluslararası işbirliği ve ihracat<br />

faaliyetlerinde görev aldı.<br />

Mayıs 2011 tarihinden itibaren, HAVELSAN firmasında Orta Doğu, Körfez ve Afrika Bölgesine<br />

yönelik Pazarlama Müdürü olarak görev yapmaktadır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 57<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik Kavramı<br />

Aşağıdaki makale, 29 Ekim 2023 tarihine<br />

kurguladığımız bir senaryo üzerine yazılmıştır.<br />

Senaryo gereği, çevre ülkelerden birisinin<br />

Başbakanı, Genelkurmay Başkanını yanına<br />

çağırır. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin 40 yılda<br />

geldiği noktanın kıskandırıcı olduğunu belirterek;<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin bu süre içinde<br />

nasıl olup da bu konuma geldiğine dair bir<br />

Rapor hazırlanmasını ister. Makalemiz, bu<br />

sanal rapordan alıntılardan oluşmaktadır. Daha<br />

fazla bilgi arzu edildiğinde, raporun diğer kısımlarından<br />

da alıntılar yapılabilecektir.<br />

Rapor<br />

Tarih : 29 Ekim 2023<br />

Kime<br />

: Arwanda Başbakanı<br />

Raporu Hazırlayan : Arwanda Genelkurmay<br />

Başkanlığı<br />

Konu<br />

: Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Sayın Başbakan,<br />

Raporumuz, askeri ataşelerimiz, istihbarat elemanlarımız,<br />

Ankara Büyükelçiliğimiz, Dışişleri<br />

Bakanlığımızdan uzmanlar ile yerel ajanlarımızdan<br />

elde edilen istihbarata dayandırılarak<br />

hazırlanmıştır.<br />

I.Giriş<br />

Ülkemiz savunma sanayisinin geliştirilmesi<br />

çabalarına ve milli bütçeden ayrılan rakamların<br />

büyüklüğüne rağmen; sanayinin gelişmesi<br />

konusunda yeterli adımlar atılamaması; gerek<br />

askeri, gerek politik, gerekse ekonomi<br />

çevrelerinden eleştiri almaktadır.<br />

Bu raporda, bu konuda başarılı uygulamaları ile<br />

dikkati çeken Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>’nin<br />

bugüne nasıl geldiği; sanayide yer alan<br />

firmaların sürdürülebilirliklerini nasıl sağladıkları,<br />

bunun sağlanmasında Devletin rolü gibi<br />

konular işlenecektir.<br />

II. Türk <strong>Savunma</strong>sının Kuşbakışı Görüntüsü<br />

Dünya genelinde savunma harcamalarının<br />

GSMH’ye oranı %2,4 olup, Türkiye için bu oran<br />

1999’da %4 iken 2008’de %2,3’e inmiştir. 2007<br />

itibariyle bu oran Yunanistan’da %3,3;<br />

Bulgaristan’da %2,6; Rusya’da %3,5; İran’da<br />

ise %2,9 olmuştur.<br />

Türkler 2000’li yıllarda savunma harcamalarını<br />

düşürürken, sağlık ve eğitim harcamalarını<br />

artırmışlardır. Burada gözetilen gerekçe, sosyal<br />

refahın artırılması olmuştur. Ancak, 2012’den<br />

başlayarak bu mantık değiştirilmiş, “Güçlü<br />

Ordu, Güçlü Dış Siyaset, Güçlü Ekonomi”<br />

doktrini benimsenmiş ve harcamalar %2,3<br />

seviyesinden, tedrici olarak 2022'ye kadar<br />

%4,5 mertebesine çıkarılmıştır.<br />

Aralık 2009 itibariyle savunma sanayiinde<br />

faaliyette bulunan şirketlerin sayısı, 116 iken,<br />

2023 yılı itibariyle bu sayı 427’dir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde İstihdam<br />

2009 yılı sonu itibariyle savunma sanayiinde<br />

takriben 42 000 personel görev yapmakta iken,<br />

bugün bu sayı 96 000 civarındadır. Bu sayıda en<br />

önemli faktör, çalışanların çok büyük bölümünün<br />

ürün geliştirme mühendisleri, test<br />

mühendisleri ve uzmanları oluşudur.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörünün Cirosu<br />

2009 yılı SaSaD anketi sonuçlarına göre Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> sektörü cirosu 2,319 Milyar<br />

Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2022 yılı sektör<br />

cirosu 8 Milyar Dolardır.<br />

Türkiye’nin <strong>Savunma</strong> Harcamalarında Gelir-<br />

Gider Durumu<br />

SSM tarafından sağlanan verilere göre,<br />

2010’larda SSM’nin temel para kaynağı olan


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu yönetiminde<br />

önemli bir değişiklik olmuş ve Hazine<br />

Müsteşarlığı tarafından Fon’da birikmiş<br />

kaynakların öncelikle kullanılması uygun<br />

bulunmuş; bu doğrultuda tahakkuk etmiş<br />

alacakların Fon’a transferi işlemleri yavaşlatılmıştır.<br />

Bunun neticesinde JSF gibi projelerin<br />

olağanüstü yüksek kredi ödemelerinin baskısı,<br />

savunma sanayiinin diğer projelerinin sözleşmeye<br />

bağlanmasını geciktirmeye veya diğer<br />

projelerin, ödeme güçlükleri nedeniyle,<br />

yavaşlamalarına yol açmıştır. Bu durum,<br />

SSM’nin kuruluşundan o günlere kadar<br />

yaşanmamış bir “gecikmeli ödeme” sonucunu,<br />

kısa süreyle yaratmış; bunun üzerine<br />

2015’lerde projelerde ilave bir gecikme riski<br />

ortaya çıkmıştır. SSM ve Türk Hükümeti bu<br />

darboğazı, Hazine Müsteşarlığı ile SSM’nin<br />

yakın ilişkileri, Başbakanın konuya doğrudan<br />

ve olumlu müdahelesi ile çözmüştür.<br />

Halihazırda, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde ödemeler,<br />

zamanında ve sağlıklı olarak yapılmaktadır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde İhracat<br />

2011 yılında “sadece savunma ürün ve<br />

hizmetleri ihracatından” elde edilen ihracat<br />

rakamı 1 Milyar Dolardır. Bu rakam, 2022<br />

verilerine göre 4 Milyar Doları bulmuştur.<br />

Türkler, genel olarak savunma sektörü hakkında<br />

yaptıkları sunuşlarda, savunma ürün ve<br />

hizmetleri ihracat rakamlarına, ağırlıklı olarak,<br />

savunma offsetinden faydalanılarak elde<br />

edilen sivil havacılık ürünleri ihracat rakamlarını<br />

da eklemekte; buradan çıkan rakamı<br />

“toplam savunma ürün ve hizmet ihracatı”<br />

rakamı olarak kullanmaktadırlar. Bu yapıldığında<br />

ise yanıltıcı ve aşırı iyimser sonuçlar<br />

ortaya çıkabilmektedir. “Offsetler sonucu<br />

Türk dış siyaseti, komşuları ile<br />

“sıfır sorunlu” bir ilişkiler ağını<br />

aramakta; bunu da Polyanna’cılık<br />

oynamadan, aşağıdaki sırayla<br />

gerçekçi üç stratejik temele<br />

oturtmaktadır:<br />

1. Güçlü Ordu<br />

2. Güçlü Dış Siyaset<br />

3. Güçlü Dış Ticaret<br />

ortaya çıkan sivil ihracat” arzu edilen bir<br />

olaydır, ancak bu tür satış imkanları sadece<br />

yabancılardan ithalat olduğu sürece var<br />

olduğundan, bir paradoksa da işaret<br />

etmektedir: Yerli katkı oranı %100 olursa, bu<br />

tür ihracat rakamları sıfıra düşecek; yerli<br />

hiçbir şey alınmadığında ise sivil havacılık<br />

ürünlerine ait ihracat rakamları da maksimum<br />

olabilecektir. Bu yaklaşımın bir başka önemli<br />

etkisinin de, offset sonucu elde edilen ihracat<br />

rakamlarının, savunma sanayiinin “pazarlama<br />

yeteneğini” ölçmek anlamında da yanıltıcı<br />

sonuçlara sebep olacağı değerlendirilmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, daha 2010’lu yıllarda<br />

ihracat atılımı içine girmiş ve değişik coğrafyalarda<br />

ürün pazarlama faaliyetlerine başlamıştır.<br />

Ancak bazı sektörlerde, birden fazla Türk<br />

Şirketi aynı ürün grubuna yönelik İş Geliştirme<br />

faaliyetinde bulunabilmekte; bu da müşterinin<br />

kafasında soru işaretlerine yol açabilmektedir.<br />

Bu gibi durumlara Almanya, İtalya, İngiltere,<br />

İsveç, Finlandiya, Fransa, ABD, Rusya, Kore ve<br />

Çin gibi rakip oyuncularda raslamak olası<br />

değildir. İstihbarat Teşkilatımız, bu gibi durumların<br />

Türkiye’nin ihracatına vuracağı darbeyi,<br />

ülkemizin avantajı olarak değerlendirmektedir.<br />

Satış Sonrası Destekler<br />

Türkler, geçmişte yaptıkları hatalardan ders<br />

çıkarmışlar ve yurt içinden temin ettikleri tüm<br />

sistemlerin satış sonrası destek hizmetlerini,<br />

ana sistemi sağlayan şirketlere bırakmışlar;<br />

böylece TSK’nın lojistik harcamalarında ciddi<br />

anlamda tasarruf sağlamışlardır.<br />

III. Türkiye’nin <strong>Savunma</strong> Vizyonu ve Siyaseti<br />

Türkiye, basit ve sağlam bir dış politika siyaseti<br />

izlemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu<br />

Mustafa Kemal Atatürk’ün bundan yüz yıl önce<br />

yürürlüğe koyduğu dış siyaset politikası “Yurtta<br />

Sulh, Cihanda Sulh” dur. Bu politikaya sıkı sıkıya<br />

bağlı olan Türk dış siyaseti, komşuları ile “sıfır<br />

sorunlu” bir ilişkiler ağını aramakta; bunu da<br />

Polyanna’cılık oynamadan, aşağıdaki sırayla<br />

gerçekçi üç stratejik temele oturtmaktadır:<br />

1. Güçlü Ordu<br />

2. Güçlü Dış Siyaset<br />

3. Güçlü Dış Ticaret<br />

Aşağıdaki satırlarda bu başlıklar teker, teker<br />

incelenecektir:<br />

1. Güçlü Ordu<br />

<br />

“Güçlü, Şimşek Gibi Hızlı” bir Türk<br />

Ordusunun mevcudiyeti, Türk Hükümetlerine<br />

bölgesinde ve dünyada güçlü siyaset<br />

yapma imkanı vermektedir.<br />

<br />

<br />

<br />

TSK Komuta Heyeti, subay, astsubay ve<br />

eratı, üstün bir eğitime sahip olup; ülke<br />

vatandaşları Türk Silahlı Kuvvetlerini en<br />

güvenilir kurum olarak algılamakta,<br />

güvenmektedir. Komuta heyeti, vizyon<br />

olarak diğer büyük ülkelerden bağımsız bir<br />

silahlı kuvvete sahip olmayı öncelikli amaç<br />

edinmiştir.<br />

Türk Donanması 2020’li yıllardan itibaren<br />

Akdeniz dışındaki geniş bir coğrafyada<br />

Türk ticaret filolarının deniz yollarını açık<br />

tutmaya başlamış; Türk dizel-elektrik<br />

denizaltılarının Güney Kutbunda<br />

Kerguelen takımadaları yakınına kadar<br />

indikleri ve istihbarat faaliyetlerinde<br />

bulundukları raporları alınmıştır. Türk<br />

Denizaltılarının Kızıldeniz, Güneydoğu<br />

Asya kıyılarında gizli ve sürekli gözetleme /<br />

devriye görevi yaptıklarını değerlendirmekteyiz.<br />

Türk Deniz Kuvvetlerinin, filolarındaki<br />

denizaltılarının özgün tasarımlı<br />

olması konusundaki kararlılığı nedeniyle,<br />

2025 yılından itibaren ana sistem bazında<br />

dışa bağımlılık sona erecektir. İlk Türk<br />

nükleer denizaltısının 2028 yılında Türk<br />

Tersanelerinde kızaktan indirilmesi planlanmaktadır.<br />

Türk Hava Kuvvetlerine ait tüm uçucu<br />

birliklerde yazılımlar 2015’lerden itibaren<br />

tamamen özgün yapılmış; bu konuda dış<br />

güçlerin baskısı ve herhangi bir operasyonda<br />

arzu edilmeyen müdahaleleri<br />

önlenmiştir. Türk Hükümeti 2011 yılında<br />

aldığı bir kararla özgün savaş uçağına kapıyı<br />

açmış olup, ilk Türk savaş uçağının 2024<br />

yılında uçması planlanmaktadır. Türklerin<br />

global ihtirasları olmadığı bilinmekle<br />

beraber, Türk Genekurmayının, özgün Türk<br />

Ağır Bombardıman Uçağı hedefi vardır ve<br />

bu konuda sessizce çalışıldığı değerlendirilmektedir.<br />

Türkler, Uzay Komutanlıklarını<br />

uzun yıllar önce kurmuş olup; bu<br />

konuda her an sürpriz yapacak gizli<br />

çalışmalar yürüttüklerini endişeyle değerlendirmekteyiz.<br />

Müttefiklerinin, bu tür<br />

hamlelerin yapılabilir olmayacağı tavsiyelerine<br />

boyun eğmeyen Türkiye, bu tür<br />

stratejik konularda “fizibilite” kavramını<br />

çöpe atmış, kendi stratejik amaçları söz<br />

konusu olduğunda projenin maliyetini<br />

ikinci plana atmakta sakınca görmemiştir.<br />

Ülkemiz savunma harcamalarının gün<br />

geçtikçe azaltılması, ülkemiz savunmasını<br />

Türklere karşı büyük zafiyet içine sokmaktadır.<br />

Türk Kara Kuvvetleri, 2009’dan itibaren<br />

dışarıdan herhangi kara sistemini almayı


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

59<br />

yasaklamış; tüm sistemlerin Türkiye’den<br />

teminini öngörmüştür. Bu vizyon doğrultusunda<br />

ülkenin bir dönem Almanya’dan<br />

doğrudan almayı planladığı Yüzücü Hücum<br />

Köprüleri ülke sanayii tarafından geliştirilmiş;<br />

1990’larda lisans altında üretilmesi<br />

planlanan 6x6 ve 8x8 zırhlı araçlar<br />

ülke sanayii tarafından geliştirilmiş; bir<br />

zamanlar ABD, Fransa, İtalya, Rusya,<br />

İsviçre, Finlandiya egemenliğinde olan bu<br />

alanda Türkler söz sahibi olmuşlardır.<br />

1990’larda Ana Muharebe Tankını lisans<br />

altında almayı planlayan Türkiye, 2004’de,<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın vizyonu<br />

ile özgün tasarıma yönelmiş; Altay AMT<br />

Kore teknik desteği ile ortaya çıkarılmıştır.<br />

2. Güçlü Dış Siyaset<br />

Güçlü Ordusu sayesinde, Bölgesinde ve<br />

Dünyada çekinilen güç haline gelen Türkiye,<br />

dış siyasetinin sesini ve tonunu ayarlamakta<br />

özgürleşmektedir.<br />

Güçlü dış siyaset, Türkiye’nin “sıfır sorunlu<br />

komşu” politikasına yardımcı olmaktadır.<br />

Kimseden toprak talebi olmamasına karşılık<br />

Türkiye’nin güçlü ordusu ile verdiği mesaj<br />

“benden çekinin, benimle dost olun, kafa<br />

tutmaya kalkmayın”dır. İlave olarak da<br />

“aranızda da didişmeyin; bölgede istikrar<br />

olmazsa ekonomi de olmaz; sakin olun”dur.<br />

Bu mesajlar dengeli, istikrarlı bir sükunet<br />

ortamını sağlamaktadır.<br />

Göreceli zayıf komşular ve diğer zayıf bölge<br />

ülkeleri, Türk Ordusunun koruyucu kalkanı<br />

altına alınırsa, Türkiye lehine daha da güçlü<br />

dış siyasi sonuçların çıkacağı her türlü<br />

izahtan varestedir.<br />

3. Güçlü Dış Ticaret<br />

Güçlü Ordu ve Güçlü Dış Siyaset, neticesinde,<br />

Türk dış ticareti sağlam ve gelişmeye<br />

açık bir nitelik kazanmaktadır.<br />

Ticaret yolları açıktır; komşular ve bölge<br />

ülkeleri hasmane davranışlar yerine işbirliğini<br />

seçmişler; ekonomik ilişkiler en üst<br />

düzeye çıkarılmıştır.<br />

Türkiye, bizim dışımızdaki komşuları ve<br />

bölge Ülkeleri ile ortak bir pazar kurmuş,<br />

sınırları açmış; tüccarlar ellerini, kollarını<br />

sallayarak alışverişe başlamışlardır. Bunun<br />

günlük hayata yansıyan etkisi, anılan<br />

ülkelerin Türkiye ile ekonomik entegrasyona<br />

neredeyse girmiş olmalarıdır.<br />

IV. Türkler <strong>Savunma</strong> Tedariğini Nasıl Yapıyor?<br />

Diğer kamu alımları içinde savunma tedariki,<br />

Türklerin en başarıyla uyguladıkları alanlardan<br />

birisidir. Henüz bazı lokal sıkıntılar devam etse<br />

de, özellikle son yirmi yılda, bu konuda uzun<br />

mesafeler alınmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> tedariki, Stratejik Hedef Planı (SHP)<br />

ve On Yıllık Tedarik Planı (OYTEP) denilen<br />

planlama safhaları ile başlamaktadır.<br />

Türk Deniz Kuvvetlerinin,<br />

filolarındaki denizaltılarının<br />

özgün tasarımlı olması<br />

konusundaki kararlılığı nedeniyle,<br />

2025 yılından itibaren ana<br />

sistem bazında dışa bağımlılık<br />

sona erecektir. İlk Türk nükleer<br />

denizaltısının 2028 yılında Türk<br />

Tersanelerinde kızaktan<br />

indirilmesi planlanmaktadır.<br />

IV.1 SHP<br />

Bu safha tüm kuvvetlerin, bütçe kaygısı<br />

olmadan, hazırladıkları tüm projeleri bir<br />

havuza attıkları ilk aşamadır. Bu plan 2012’lere<br />

kadar Gizli olup, sanayiye kapalıydı. O<br />

dönemlerde içe kapanık bir süreç izlemekte;<br />

bu safhada ne olup bittiği bilinememekteydi.<br />

“İhtiyacın tespiti, bu konuda mevcut olan<br />

teknolojilerin taranması, konsept oluşturulması,<br />

ihtiyaca en uygun sistemlerin tarifi<br />

işlemlerinin savunma sanayiinden seçilmiş<br />

güvenilir ekip elemanları ile birlikte, el ele ve<br />

gizlilik içinde yapılması” gibi kavramlar<br />

nedense o dönemlerde benimsenmemişti.<br />

TSK’nın, uzun vadeli hayal ve hedeflerini yansıttığı<br />

SHP’yi, sanayi ile paylaşmaması, uzun<br />

vadeli planlama konusunda çok becerikli olan<br />

savunma sanayii şirketlerinin bir strateji ve<br />

yatırım planı hazırlamasını önlemekte; zaten<br />

çok atılgan olan Türk <strong>Savunma</strong> Şirketlerinin,<br />

daha da gelişmesini önlemekteydi.<br />

Ancak 2013’den sonra TSK büyük bir düşünce<br />

değişikliğine gitmiş, savunma sanayiini de<br />

stratejik gücü olarak kabul etmiş; doktrin<br />

oluşturma, konsept çıkarımı, Proje Tanımlama<br />

Dokümanı (PTD) yazımı gibi konularda<br />

savunma sanayiinin tüm kesimleri ile yakın<br />

işbirliği içine girmiştir. Türkler, bu nedenle,<br />

büyük bir atılım içine girdiklerinden, bundan da<br />

zarar gören yine ülkemiz olmuştur.<br />

IV.2 OYTEP<br />

SHP’nin içinden seçilmiş, bütçe ayrılmış ve<br />

gelecek 10 yılda TSK’nın almayı planladığı<br />

projelerin yer aldığı belgedir. Üç yılda bir<br />

yayımlanır.<br />

2011 yılına kadar bir müddet, kısıtlı bir<br />

çerçevede, “OYTEP’in sadece Şirketleri<br />

ilgilendiren kısımları” kamuya açılmış ve bu<br />

konuda yapılan birçok sempozyum, konferans,<br />

makale ve şifahi beyanlarda OYTEP’in sanayiye<br />

açılmış olduğu beyan edilmişti. Sonra bu işlem<br />

de sessizce durdurulmuştu. Sanayici ise<br />

çekingen ifadelerle bu kısıtlı sürecin sanayi<br />

yatırımlarının planlanması ve gerçekleştirilmesi<br />

için yeterli olmadığını anlatmaya çalışmış,<br />

ama derdini yeterince ifade edememişti.<br />

Sanayiciler için OYTEP’in tamamına hakim<br />

olamamak; gelecek 10 yılda başka hangi<br />

alanlara ve hangi ölçüde yatırım yapmalarının<br />

mümkün ve gerekli olduğu analizini yapamamak<br />

sonucunu doğurduğundan, savunma<br />

sanayii 2011 yılına kadar sıkıntı çekmişti. TSK,<br />

2012 yılından itibaren daha şeffaf bir modele<br />

geçmiş ve OYTEP’i sanayiye tamamen açmıştır.<br />

Böylece son on yıldır Türk <strong>Sanayii</strong>, TSK’nın<br />

gelecek on yılda ne yapacağını bilmekte; görüş<br />

verebilmekte ve gelecek hazırlıkları yapabilmektedir.<br />

Bu şeffaf politika TSK’nın da kendi<br />

ihtiyaçlarını daha rasyonel hale getirmesine,<br />

sanayi ile ortak çalışmalar yapabilmesine<br />

olanak sağlamaktadır. Bu da, dolayısıyla, bizim<br />

işimize gelmemektedir.<br />

IV.3 Tedarik Eylemi<br />

TSK adına tedarik yapan iki temel kanal vardır:<br />

SSM ve MSB.<br />

SSM, 2015’lere kadar daha çok sistem<br />

geliştirme projelerini yaptırmakta, doğrudan<br />

alımlar ise genelde MSB’ye aktarılmaktaydı.<br />

2015’den sonra savunma tedariki daha sağlıklı<br />

bir yapıya kavuşturulmuş; tüm tedarik işleri<br />

MSB’ye bağlı SSM tarafından yürütülmeye<br />

başlanmıştır.<br />

SSM proje grubu:<br />

Özgün Geliştirme Projeleri<br />

Modernizasyon Projeleri<br />

Hazır alım projeleri<br />

olarak tedarik ihtisas gruplarına ayrılmıştır. Bu<br />

yapılanma daha önceleri var olan MSB Dış<br />

Tedarik, MSB İç Tedarik Daireleri ile SSM<br />

arasındaki iş örtüşmelerini, yanlış anlamaları<br />

önlemiş; kamuda verimli bir tedarik yolunu<br />

açmıştır.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bir proje TSK tarafından SSM’ye aktarıldığında,<br />

SSM’nin eyleme geçebilmesi için üst düzey bir<br />

karar gerekmektedir. SSİK denilen, içinde<br />

Başbakan, <strong>Savunma</strong> Bakanı ve Genelkurmay<br />

Başkanı olan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />

yılda iki kere toplanıp, hangi projelerin<br />

gerçekleştirileceğine dair karar verir veya<br />

projeyi iptal eder. Bu kararı cebine koyan SSM,<br />

tam yetkiyle yola çıkmaktadır.<br />

2010’lu yılların başlarına kadar, Projeleri ifa<br />

edecek Şirketlerin belirlenmesi şu şekilde<br />

oluyordu:<br />

Kara ve Su Üstü Araçları sektöründe, Vakıf<br />

Şirketleri de olmadığı için, özel sektör şirketlerini<br />

birbiri ile yarıştıran ihale yöntemi;<br />

Daha çok Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme<br />

Vakfı Şirketlerinin yer aldığı sektörler olan<br />

Havacılık, Elektronik, Elektronik Harp,<br />

Roket ve Mühimmat gibi alanlarda ise<br />

ihalesiz olarak, tayin olunan Şirkete o işin<br />

aktarılması yöntemi<br />

2012’li yıllardan sonra projelerdeki azalmaya<br />

da paralel olarak Vakıf şirketleri daha esnek,<br />

hızlı, rasyonel kararları anında verebilen,<br />

personel ve harcamalarında performansa<br />

önem veren bir yapıya geçmişler; geniş ihracat<br />

kadroları kurmuşlar ve günümüzdeki daha küçük,<br />

hızlı, esnek ve çok becerikli global oyuncu<br />

olan Vakıf şirketlerini ortaya çıkarmışlardır.<br />

2011’de SSİK, kararı ile SSM tarafından Proje<br />

olarak sanayiye dağıtılmış projelerin, geriye<br />

kalan kısımları (“Bekleyen Siparişler” veya<br />

Backlog) miktarı 21,4 Milyar Dolardı. “Bekleyen<br />

siparişler” genel olarak sanayinin önünde<br />

hiçbir iş almadan daha kaç sene ayakta<br />

kalabileceğini gösteren faktördür. 2011’de tüm<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin elinde 21,4 Milyar<br />

Dolarlık bekleyen sipariş vardı. Bu rakamın<br />

sektörlere göre dağılımı o yıllarda aşağıdaki<br />

gibiydi:<br />

Havacılık<br />

Elektronik<br />

Roket, Mühimmat<br />

Kara<br />

Denizcilik<br />

10,3 Milyar Dolar<br />

7,3 Milyar Dolar<br />

2,0 Milyar Dolar<br />

1,3 Milyar Dolar<br />

0,5 Milyar Dolar<br />

O yıllarda, “bekleyen siparişlerle” sektörel<br />

cirolar karşılaştırıldığında, havacılık sektöründe<br />

2009 toplam cirosunun 9,5 katı bekleyen<br />

sipariş vardı. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin iç piyasada<br />

yılda ortalama 1,5 Milyar Dolarlık iş yaptığı<br />

düşünülürse, o hızla “bekleyen siparişlerin”<br />

bitirilme süresi takriben 10-15 yıl olacaktı! Bu<br />

neticenin ciddiyetini gören SSM, ellerinde<br />

büyük miktarda iş bulunan Kurumların,<br />

özellikle Vakıf Şirketlerinin, yıllık iş yapma<br />

kapasitelerini artırmalarını sağlamıştır. 2022<br />

yılı sonu itibariyle Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Şirketlerinin yıllık iş yapma kapasiteleri 8 milyar<br />

doları aşmıştır.<br />

IV.4 Türkiye Cumhuriyeti <strong>Savunma</strong>sında<br />

Oyuncular<br />

Türkiye’nin milli savunmasında rol alan<br />

oyuncular şunlardır:<br />

1. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)<br />

2. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı (MSB)<br />

a. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)<br />

3. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

IV.4.1<br />

TSK<br />

Dünyanın sayılı askeri güçlerindendir. 1950<br />

’lerde müttefik ülkeler tarafından gönderilen<br />

hibe araç, gereçlerle 1974 Kıbrıs çıkarmasını<br />

yapan; daha sonra ambargolarla hareketi<br />

kısıtlanan TSK, son 40 yılda yapılan hamlelerle<br />

sayılı ordular arasında yerini en başlarda<br />

almıştır.<br />

Başlarda daha muhafazakar olan TSK Komuta<br />

heyeti, önceleri sadece askeri fabrikalar ve<br />

göreceli olarak kendi kontrolleri altında olan<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına ait<br />

şirketlerden alım yapmakta idi. Komuta Heyeti,<br />

2000’li yıllardan itibaren özel sektörün<br />

sürdürülebilirlik anlamında kalıcılığını, iş<br />

becerilerini, kalite ve ürün güvenirliğini<br />

ispatlaması üzerine; silah sistem alımlarında<br />

özel sektörden de alımı tercih etmeye<br />

başlamıştır. Bu arada özel sektör şirketlerinin<br />

rekabetçi yapıları, ihracat becerileri ve kriz<br />

anında gösterdikleri esneklik becerileri TSK’yı<br />

olumlu anlamda etkilemiş; Vakıf Şirketlerinin<br />

yapısının yabancı şirketlerle rekabet edebilir<br />

hale getirilmesi çalışmaları, 2010’lu yıllardan<br />

itibaren başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />

SSM, projelerin yönetimine<br />

verdiği önem kadar, sanayiye yön<br />

verme ve geliştirme konularında<br />

da birincil aktif rol almakta;<br />

sanayide rol almak isteyen yeni<br />

grupların sertifikasyonunu<br />

sağlamakta, sanayide görev<br />

yapacak personelin eğitimi<br />

konusunda lider rolünü<br />

oynamakta; işbirliklerinde yön<br />

gösterici olmakta; savunma<br />

sanayiinin diğer sektörlerde rol<br />

almasını sağlamaktadır.<br />

TSK, 2015’lerde Test, Ölçme ve Değerlendirme<br />

Tugaylarını kurmuş; kara, hava ve deniz<br />

harekatlarında kullanılacak tüm ekipman, silah<br />

ve teçhizatın, ilgili konseptlerin denenmesi bu<br />

Tugaylar marifetiyle sağlanmaya başlanmıştır.<br />

Türk askeri, çok iyi eğitimli olması; daima en iyi<br />

silah ve teçhizatı seçmesi ile ünlüdür. Türk<br />

Ordusu, kendi vatandaşları tarafından geliştirilen<br />

silah, mühimmat ve teçhizatı tatbikatlarında<br />

gerçek senaryolarda denemekte; satın<br />

almakta; iyileştirme önerilerini vermekte;<br />

ürünü geliştiren tasarımcıların da tatbikatlarda<br />

yer almasını şart koşmakta, böylece masa<br />

başında tasarlanmış ürünler yerine, gerçek<br />

koşullara uygun, güvenilir Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> ürünlerinin ortaya çıkmasına önderlik<br />

etmektedir.<br />

TSK tarafından gerçekleştirilen bir diğer devrim<br />

ise, Askeri Ağır Bakım Fabrikalarının asli<br />

görevleri olan bakım onarım görevlerine geri<br />

dönmeleri olmuştur. Bu konudaki bulgular,<br />

Raporun Askeri Fabrikalar başlığı altında<br />

incelenmektedir.<br />

IV.4.2 MSB<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı, ülkenin en önemli<br />

Bakanlıklarından birisi olup, daima tecrübeli<br />

bir siyasi bu Bakanlığın başına getirilmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanının, askerler tarafından da<br />

sevilen ve sayılan siyasilerden olması, askersivil<br />

ilişkilerinin sağlam bir zemine oturmasına<br />

yardımcı olmaktadır. SSM, MSB’ye bağlıdır.<br />

IV.4.2.1 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)<br />

7 Kasım 1985 tarihli bir kanun ile kurulan<br />

SSM’nin kuruluş amacı, “modern savunma<br />

sanayinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı<br />

Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanmasıdır”.<br />

Bu Kanun, SSM’den beklenen iki görevin<br />

de eşit ve birbirine önceliği olmayan şekilde<br />

yerine getirilmesi olduğunu vurgulamaktadır.<br />

SSM, bu görevlerden “TSK modernizasyonunu”,<br />

1985 ile 2011 arasında, asli görevi<br />

olarak almış; proje havuzunda birikmiş projelerin<br />

başarıyla gerçekleştirilmesini sağlamak<br />

üzere mobilize olmuştur. Bu öncelik, 2010’<br />

larda Müsteşar olan ve sanayiye büyük<br />

hizmetler vermiş olan Sn. Murad Bayar’ın<br />

ifadelerinden anlaşılmaktadır. Sanayinin geliştirilmesi<br />

de o tarihlerde SSM’nin öncelikleri<br />

arasında yer aldığından bünyesi içinde bir<br />

Sanayileşme Dairesi bulunmaktaydı. Bugün ise<br />

SSM, projelerin yönetimine verdiği önem<br />

kadar, sanayiye yön verme ve geliştirme<br />

konularında da birincil aktif rol almakta;<br />

sanayide rol almak isteyen yeni grupların<br />

sertifikasyonunu sağlamakta, sanayide görev<br />

yapacak personelin eğitimi konusunda lider<br />

rolünü oynamakta; işbirliklerinde yön gösterici


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

61<br />

olmakta; savunma sanayiinin diğer sektörlerde<br />

rol almasını sağlamaktadır.<br />

SSM’de Stratejik Planlama<br />

SSM, savunma sanayinin geleceğini nasıl<br />

şekillendireceği yönünde etkin bir stratejik<br />

planlama süreci yönetmektedir. Bu süreç<br />

öncesinde, sanayinin önde gelen görüş<br />

sahiplerinin düşüncelerini almakta; ardından<br />

stratejik planlamayı yaparak, paylaşmakta ve<br />

uygulamaya koymaktadır.<br />

Etkin dinleme ve görüş paylaşma araçlarından<br />

birisi de, hem sanayi hem de askerlerle yapılan<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Vizyon Paylaşım Toplantılarıdır.<br />

Önceleri, taraflarla birebir buluşan SSM,<br />

2012 yılından itibaren SSM koordinatörlüğünde<br />

askerler ve savunma sanayiini Vizyon<br />

Toplantılarında bir araya getirmeye başlamıştır.<br />

Stratejik Plan temelinde hazırlanan Sektörel<br />

Stratejiler dokümanı ise, planın değişik<br />

sektörlerde nasıl uygulanacağı yönündeki<br />

“SSM’nin bir iç rehberi” niteliğindedir.<br />

SSM Personel Politikaları<br />

Müsteşarlığın içe dönük hedefi “uzman tedarik<br />

kuruluşu olmak”tır. Personel alım ve eğitim<br />

politikalarını bu amaca uygun olarak uygulayan<br />

SSM, “rotasyon” ile de personelinin değişik<br />

alanlarda tecrübe kazanmasını hedeflemektedir.<br />

Kurumun, 2022 verilerine göre 1245 kişilik<br />

kadrosu bulunmaktadır. Bu kadro ile proje<br />

başına 3.5 kişilik bir uzman kadro imkanı<br />

SSM’ye sağlanmıştır. Bu rakam 2010’larda 1.5<br />

kişi civarında idi. Proje başına düşen uzman<br />

kadroda artış sağlanması, Türk Hükümetinin<br />

savunma projelerinin zamanında ve istenen<br />

kalite ve sürede bitirilmesi kararlılığını<br />

göstermektedir.<br />

SSM’nin bugünkü güncel sorunu, 2012’de<br />

hizmete giren ve 900 personel alabilen modern<br />

binasının ihtiyaca yetmemesi, bu nedenle<br />

değişik semtlerde kiralanan ek hizmet binalarından<br />

yararlanmak zorunda kalınmasıdır.<br />

SSM İş Vereceği Şirketi Nasıl Seçer?<br />

2010’lu yıllara kadar, SSM’nin iş vereceği<br />

şirketleri seçiş şeklinde, kolay anlaşılamayan<br />

bir sistem mevcuttu. Kara ve deniz sistemlerinde<br />

ihale yönetimini uygulayan SSM,<br />

kıyasıya rekabet ortamında, en ucuz sistemi<br />

özel şirketlerden alma yolunu seçerken; hava<br />

savunma sistemlerinde, uçar sistemlerde,<br />

roket sistemlerinde ve elektronik ana sistem<br />

alımlarında Vakıf şirketlerine doğrudan iş<br />

verme yöntemini uygulamaktaydı. İstihbaratçı-<br />

larımız, o yıllarda bu konuların neden bu<br />

şekilde çözüldüğüne dair yazılı bir strateji<br />

dokümanını veya talimatı ele geçirememişlerdir.<br />

2023 yılı itibariyle SSM, tüm sektörel alanlarda<br />

kilit şirketlerin iş hacim koordinasyonunu<br />

elinde tutmakta; bu Şirketleri verdiği işlerle<br />

ayakta tutmakta; bunu yaparken ihale<br />

yöntemini de kullanarak rekabet maşasını<br />

elinden bırakmamaktadır.<br />

Satış Sonrası Hizmetlerin Temini Hakkında<br />

Bu konu önceleri fazla dikkat çekmemiş ise de<br />

“ana sistemlerin bakım ve idamesinin, onları<br />

geliştiren şirketler tarafından yapılması<br />

ihtiyacı”, bu konuya olan ilgiyi artırmıştır.<br />

2012’den sonra, ana sistemleri temin eden<br />

yerli şirketlerin, bu sistemlerin bakım ve<br />

tamirini de üstlerine almaları; modernizasyon<br />

gerektiğinde ise bu işlemi de o sistemi geliştiren<br />

şirketlerin yapması, Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>ne büyük ivme kazandırmıştır.<br />

Bu sayede SSM <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Şirketlerini,<br />

zor zamanlarda, bakım onarım işleri ile ayakta<br />

tutma manivelasına sahip olmuştur.<br />

SSM’nin Proje Yönetim Performansı<br />

TSK’nın, SSM nezdinde, 2023 yılı başı itibariyle<br />

yürütülmekte olan proje sayısı 350’ye ulaşmış<br />

bulunmaktadır.<br />

Sözleşmesi imzalanmış projelerin 2009 sonu<br />

itibariyle toplam tutarı 23 Milyar Dolar iken,<br />

2022 yılında sözleşmesi imzalanmış projelerin<br />

tutarı 73 Milyar Dolardır. Bu tutar, 2004 yılında<br />

sadece 8 milyar dolar civarında idi.<br />

Buna karşılık 2004 yılında Kurumun personel<br />

sayısı 262 iken, 2009’da bu rakam 368 olmuş;<br />

2023 yılı itibariyle bu rakam 1200’leri geçmiştir.<br />

Proje başına personel sayısı 2006 yılında 1,80<br />

iken, bu rakam 2009’da 1,53’e düşmüş; bugün<br />

ise bu rakam 3,5’a çıkmıştır.<br />

Resmen beyan edilmemekle birlikte, o yıllarda<br />

önemli projelerin takvimlerinde sarkmalar<br />

olduğu da değerlendirilmektedir. SSM beyanlarına<br />

dayanılarak, son kullanıcı olan TSK’nın, o<br />

yıllarda proje takvimlerinde bu nedenle<br />

esneklik tanıdığı anlaşılmaktadır (Ref: SSM<br />

2009 Faaliyet Raporu; Sn. Murad Bayar’ın<br />

Önsözü). Bunun, sanayi ve SSM kaynaklı<br />

sebeplerinin SSM tarafından detaylı olarak<br />

analizinin yapıldığına inanılmakta; önlemler<br />

alındığı değerlendirilmektedir.<br />

Sanayinin Geliştirilmesi ve Yönlendirilmesi<br />

Performansı<br />

SSM 2009 Faaliyet raporunda, 2009 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Yönlendirilmesi başlığı<br />

altında, 2009 yılında gerçekleştirilen/katılınan<br />

faaliyetler sıralanmıştır. Bu listede çok sayıda<br />

aktivite vardır ve SSM’ye sanayinin bu anlamda<br />

müteşekkir olduğunu ifade etmek gerekir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı öncülüğünde<br />

başlayan, Vakıf Şirketlerinin bir Holding altında<br />

toplanmaları projesi üzerinde halen çalışılmaktadır.<br />

Bu çalışma dahi, başlı başına bir<br />

vizyoner bakışın yansımasıdır.<br />

SSM savunma sanayiini yönlendirirken,<br />

2010’lu yıllardaki sanayi beklentileri, kısaca<br />

şu şekilde özetlenebilir:<br />

1) “Gelişmiş ülkelerde dahi sektörlerde yer<br />

alan şirket sayısı ikiyi geçmemektedir.<br />

Türkiye’de ise Kara ve Deniz sektörlerinde<br />

özel sektör şirketleri ve askeri fabrikalar<br />

yer almakta; bu alanda rekabet, 5-6 kurum<br />

arasında yapılabilmektedir. Gerek bütçe,<br />

gerek proje, gerekse SSM’nin elindeki<br />

kaynakların verimli kullanılabilmesi açısından<br />

bu sayılar çok fazladır. Bazı<br />

sektörlerde ise sadece Vakıf Şirketlerinin<br />

Ana Yüklenici olarak seçilmelerinin (Bu<br />

uygulama, SSM’nin Sektör Stratejileri<br />

dokümanında yer alıyor!) sebepleri, özel<br />

sektör tarafından anlayışla (biraz da ses<br />

çıkaramayarak) karşılanır olmakla birlikte;<br />

resmi bir dayanağının olmamasının kaygı<br />

uyandırdığını; bunun düzeltilmesinin SSM<br />

açısından da sayısız yararları bulunduğu<br />

düşünülmekteydi. Özetle 2010’lu yıllarda,<br />

tüm sektörlerde, ana yüklenici olmanın<br />

kriterlerinin aynı ve adil olması konusunda<br />

sanayinin bir beklentisi vardı”.<br />

2) “Sektörlerde yer alacak ana yüklenici<br />

şirketlerin kısa listesinin oluşturulması;<br />

bunun belirlenmiş ve deklare edilmiş<br />

prensiplere göre yapılması; bu kıstasların<br />

dışındaki şirketlerin bu alanlara katılmalarının<br />

önlenmesi de” sanayi beklentileri<br />

arasındaydı”.<br />

Ürün Geliştirme Kredisi<br />

SSM, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin sahip olduğu<br />

özgün ürünlerin sayısının artmasının, Türk<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatını artıracağını değerlendirmektedir.<br />

SSM, ürün sayısının kısa sürede<br />

artmasını sağlamak için, Ürün Geliştirme<br />

Kredisi (ÜGK) mekanizmasını 2013’de kurmuş<br />

veya başarıyla işletmiştir.<br />

Bu kredi miktarının, yıllık <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

cirosunun %10’u mertebesinde olması, bizler<br />

için örnek alınması gereken bir husustur. İlk<br />

yıllarda, yüksek görünen bu meblağı kullanacak<br />

bedelde proje bulmakta zorlanılmış; ancak,<br />

2015’den itibaren Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> daha


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

büyük düşünmeye başlamış ve yeni ürün<br />

projeleri birbirini takip etmeye başlamıştır. Çok<br />

düşük faizli olan bu kredinin, ilk beş yılının<br />

ödemesiz olması; alınan kredinin geri ödenmesinin<br />

ise en az on yılda yapılması tüm<br />

yaratıcı şirketleri yeni ürünler geliştirmeye<br />

teşvik etmektedir.<br />

Bu kredinin adil ve dengeli olarak talep sahiplerine<br />

dağıtımı, SSM’nin tespit ettiği ilkeler<br />

doğrultusunda, SSM tarafından yapılmaktadır.<br />

2023 itibariyle SSM ve TSK, sanayi tarafından<br />

geliştirilecek ürünlerin TSK tarafından öncelikli<br />

olarak denenmesi ve satın alınması mekanizmalarını<br />

kurmuş; faaliyete geçirmiştir.<br />

Offset Destekleri<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanayi şirketlerinden bazıları<br />

sürekli olarak ihracat yaptıkları için, satılabilecek<br />

offset stokları bulunmaktadır. SSM, bu<br />

şirketlerin Offsetlerinin satışına izin vermekte;<br />

satıştan elde edilen gelirin Ürün Geliştirme<br />

projelerinde ve ürün geliştirme merkezlerine<br />

yapılacak yatırım harcamalarında kullanılmasına<br />

izin vermektedir.<br />

SSM, yan sanayinin gelişmesi üzerinde de<br />

büyük çaba harcamaktadır. Bu çerçevede<br />

savunma sanayii alanında ana müteahhitlere<br />

ürün ve hizmet sağlayan yan sanayi şirketleri,<br />

yapılan yatırım ve destekler sonucu, belirli bir<br />

üretim kültürüne kavuşmuştur.<br />

IV.4.3<br />

SSM, yan sanayinin gelişmesi<br />

üzerinde de büyük çaba<br />

harcamaktadır.<br />

Bu çerçevede savunma sanayii<br />

alanında ana müteahhitlere<br />

ürün ve hizmet sağlayan yan<br />

sanayi şirketleri, yapılan yatırım<br />

ve destekler sonucu, belirli bir<br />

üretim kültürüne kavuşmuştur.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde kurumlar TSKGV<br />

Şirketleri, “Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Bağlısı “bir<br />

şirket” olan MKEK, Özel Şirketler, Askeri<br />

Fabrikalardan oluşmaktadır. Bu kurumların<br />

özellikleri aşağıda sıralanmıştır:<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı<br />

(TSKGV)<br />

Türkler Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek üzere<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfını<br />

(TSKGV) kurmuşlardır. Vakfın amacı “Türk Milli<br />

Harp Sanayisinin geliştirilmesi, yeni harp<br />

sanayi dallarının kurulması, harp silah araç ve<br />

gereçlerinin satın alınması suretiyle; Türk<br />

Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün artırılmasına<br />

katkıda bulunmak üzere; Türk vatandaşlarının<br />

maddi ve manevi desteğini sağlamaktır”.<br />

Vakfın bir kuruluş kanunu olup, kurucuları<br />

arasında Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay<br />

II. Başkanı, MSB ve SSM Müsteşarı vardır.<br />

Dolayısıyla çok güçlüdür.<br />

Vakfın yönetim organları Vakıf Başkanı,<br />

Mütevelli Heyeti ve Genel Müdürlükten<br />

oluşur. Vakfın ve Mütevelli Heyetinin Başkanı<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanıdır. Vakıf, Başkan<br />

tarafından temsil olunur. Mütevelli Heyeti ise<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay 2. Bşk,<br />

MSB Müsteşarı ile SSM Müsteşarından<br />

oluşmaktadır.<br />

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TSKGV,<br />

dolayısıyla Bağlı Ortaklığı olan Şirketler, aslında<br />

kamudur, devlettir. Bu çerçevede, ihtiyaç<br />

makamı olan TSK ile TSK adına tedarik yapan<br />

SSM’nin, TSKGV içinde yer almaları, savunma<br />

sanayi yapılanması üçgeninde ilginç ve çok<br />

güçlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır.<br />

Vakıf Şirketleri:<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfının<br />

(TSKGV), hisselerin çoğunluğuna sahip olduğu<br />

Şirketlerdir. Türk Ticaret kanununa göre, Özel<br />

Şirketler olarak da anılan bu Şirketlerin gerçek<br />

sahibi ise yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı<br />

üzere Türk Devletidir. Bu Şirketler Aselsan,<br />

TAI, Havelsan, Roketsan, İşbir ve Aspilsan’dır.<br />

2010’larda Türk savunma sanayiinde, kara<br />

araçları dışındaki, tüm sektörlerde ana yüklenici<br />

rolü SSM tarafından Vakıf Şirketlerine<br />

verilmekteydi. Vakıf şirketlerine sürekli ve<br />

kararlı olarak bu rolün verilmesini gerekli kılan<br />

herhangi resmi bir karar, politika veya<br />

stratejiye rastlanılamamıştır.<br />

Bir başka deyişle o yıllarda Türk Vakıf Şirketleri,<br />

iç piyasada rekabetsiz, doğrudan<br />

görevlendirme ile iş almakta idi. Bu durumun,<br />

bu Şirketlere kısa ve orta vadede elverişli bir iş<br />

ortamı sağladığı açıktır. Ancak bu steril<br />

ortamın, anılan Şirketlerin rekabetçiliğini ne<br />

kadar teşvik ettiği; rekabet ortamının<br />

bulunmaması nedeniyle, şirket refleks ve<br />

yeteneklerinin ne ölçüde test edilebildiği<br />

sorusu açık bulunmaktaydı. Bu boşluğu gören<br />

Vakıf ve Vakıf Şirketlerinin üst düzey<br />

yöneticileri 2010’lu yılların ortalarında Vakıf ve<br />

Şirket yapılarında reform yapmışlar; maliyetleri<br />

sorgulamışlar ve sonuçta bugün var olan<br />

rekabetçi, esnek, çok güçlü Vakıf şirketleri<br />

yapılanmasını ortaya çıkarmışlardır.<br />

Özel Şirketler:<br />

Hisselerinin tamamı özel sermaye gruplarına<br />

ait olan şirketlerdir. Sektör içinde en dinamik ve<br />

rekabetçi grup bu Şirketlerden oluşmaktadır.<br />

2009 yılında yapılan ihracatın %50’sini sağlayan<br />

Özel Şirketlerin, o yıl içinde iç pazardan aldıkları<br />

pay sadece %12 idi. Bu pay yıllar içinde artmış<br />

ve bugün %50 mertebelerine ulaşmışlardır.<br />

Askeri Fabrikalar:<br />

Türkiye’de askeri fabrikaların ana kuruluş<br />

amacı, 1950’lerde Türkiye’ye gönderilen ve<br />

yedek parçası olmayan askeri sistemleri ayakta<br />

tutabilmekti. Zamanla bu ihtiyaç azaldıkça, TSK<br />

içinde önemli bir de teşkilat yapısına kavuşmuş<br />

olan askeri fabrikaların, mevcudiyetlerini<br />

devam ettirebilme refleksleri ortaya çıkmıştır.<br />

Bunun neticesinde, TSK’nın ihtiyaçlarının<br />

önemli bir bölümünü fabrikalara yönlendirme<br />

baskısı, doğal olarak, ortaya çıkmıştır.<br />

1998 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu imzalı<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Stratejisinde yer alan bir<br />

maddeye göre, askeri fabrikaların asli görevleri<br />

olan bakım ve onarıma yöneltilmeleri temennisi<br />

vardır. Bu çerçevede TSK, 2000’li yılların<br />

başında bu talimatı planlarına almış ve<br />

uygulama emirleri çıkmıştır. Ancak 2000’li<br />

yıllarda, teknolojik kabiliyet kazanma arzusuyla,<br />

fabrikalara sistem imalatı görevi<br />

verilmeye devam edilmiştir. Örneklerden<br />

bazıları aşağıda sıralanmıştır:<br />

a) Almanya ile denizaltı inşaatı<br />

b) Su üstü gemileri inşaatı<br />

c) İsrail ile M60 Tankları modernizasyonu<br />

d) Kore ile Fırtına obüsleri imalatı<br />

e) M113 Modernizasyon projesi.<br />

f) Aselsan ile Leo1 Modernizasyonu<br />

2010’lu yıllardan itibaren askeri fabrikaların<br />

asli görevlerine dönmesi çalışmaları hızla<br />

başlatılmış ve bu dönüşüm başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu<br />

Türklerin gurur kaynağı olan bu devlet şirketi,<br />

yapısı itibariyle ortaya çıkan zorlukları<br />

aşabilmek için önce MSB Bağlı Şirketi statüsüne<br />

getirilmiş; 2015’li yıllarda yapısı tamamen


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

63<br />

değiştirilerek rekabetçi bir yapıya kavuşturulmuştur.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Ar-Ge, Ürün<br />

Geliştirme ve TÜBİTAK<br />

SSM, yeni ve özgün savunma sanayii ürünlerinin<br />

ülke ihracatında oynayacağı rolü 2009-<br />

2016 stratejik planında tespit etmiştir. Bu<br />

konularda destek vermeyi de öngören ilk<br />

adımlarında, teknoloji geliştirilmesine destek<br />

vermiştir. Fakat, 2012 yılında hazırlanan yeni<br />

stratejilerde bu adımdan vazgeçen SSM,<br />

doğrudan “yeni ürün geliştirme” projelerine<br />

destek vermeye başlamıştır. Bu konudaki<br />

formül şudur: SSM, TSK’nın öngördüğü veya dış<br />

pazarda da iş yapacak ürünleri geliştirme<br />

görevini kabiliyetli şirketlere dağıtmakta,<br />

ortaya çıkan ürünleri TSK, Test, Ölçme ve<br />

Değerlendirme Tugaylarında denemekte,<br />

başarılı bulduklarını tedarik yolunu seçmekte,<br />

diğerleri için ise geliştirme önerilerini<br />

sıralamaktaydı. Böylece Türklerin savunma<br />

ürünü geliştirme süreci, sürekli yeni ürünlerin<br />

ortaya çıkarılmasını sağlamakta; TSK’nın ise<br />

“şimşek gibi bir ordu” imajını pekiştirmekte idi.<br />

SSM’nin yanı sıra TÜBİTAK ise, araştırma ve<br />

geliştirme alanında Türkiye’nin son yıllarda<br />

yaptığı atılımlarda öncülük etmiştir. Teknoloji<br />

ve ürün geliştir-mede sağladığı teşviklerle<br />

TÜBİTAK, savunma sanayiinin en büyük<br />

destekçi kurumlarından olmuştur. 2011’den<br />

itibaren SSM ve TÜBİTAK yeni bir işbölümü<br />

yapmış; SSM, Ar-Ge desteği sağladığı<br />

“teknoloji geliştirme” görevini TÜBİTAK’a<br />

devretmiştir. Buna karşılık TÜBİTAK ’ta bir<br />

zamanlar el attığı seri üretim işlerine<br />

girmemeye; ancak geliştirdiği teknolojilerin<br />

ticari olarak üretilmesini sanayiye bırakmaya<br />

başlamıştır.<br />

2005-2010 aralığında yan<br />

sanayiye en az %20 pay<br />

verilmesini zorlayan sistem,<br />

2011’den başlayarak daha fazla<br />

iş payının aktarımını<br />

öngörmüştür. 2023 itibariyle<br />

ana müteahhitler aldıkları işin<br />

takriben %50’sini Türk şirketleri<br />

ile paylaşmak zorundadır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Belirgin Özellikleri<br />

Sayın Başbakan,<br />

TC’nin Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın<br />

ileri görüşlülüğü ile 1980’lerde kurulmuş olan<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, dünya pazarında<br />

aşağıdaki ayırıcı özellikleri ile diğer ülke<br />

savunma sanayiilerinden ayrılır:<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Şirketleri güvenilirdirler.<br />

Türkler verdikleri sözü tutan işadamlarıdır.<br />

Yazılı kontrat önemli olmakla birlikte,<br />

verilen söz ülke sanayicisinin namusudur.<br />

Garanti süresinden çok sonra, uzun yıllar<br />

sonra, eskiyen sistemleri sorun çıkardığında<br />

müşterinin yanında olur ve soruna çözüm<br />

bulmaya çalışırlar. Bunu, Müşterinin<br />

aleyhine ve kısa zamanda para kazanıcı bir<br />

eyleme çevirmek yerine, “önce yardımcı ol,<br />

sana güvensin; iş sonra zaten gelir!” anlayışı<br />

ile yaparlar.<br />

Türk sanayicileri yüksek ahlaklıdır! Bu<br />

şirketlerin girdiği pazarlarda vergi verenler,<br />

Türk Şirketlerinin çevrelerinde yarattıkları<br />

ahlak kültüründen olumlu anlamda<br />

etkilenir.<br />

Türk savunma sanayicileri inatçıdır; hiçbir<br />

koşulda vazgeçmezler! Cesurdurlar. Risk<br />

almayı severler.<br />

Türk savunma sanayicileri girdikleri pazara<br />

yerleşir; yerlileşirler… Bu raporun yazarları<br />

olarak bizleri en çok etkileyen hususlardan<br />

birisi de bu olmuştur. Yüksek milliyetçi<br />

duygulara sahip olan Türkler, bir pazara<br />

yerleşirken bencil davranmaz; mutlaka<br />

güçlü yerel ortaklar bulur; kendileri de o<br />

ülkenin vatandaşı imiş gibi bir ruha<br />

bürünürler.<br />

Türkler daha fazla kazanmanın yolunu,<br />

ortağına da kazandırmaktan geçtiğini<br />

bilirler. Bu nedenle, Türk şirketleri ile iş<br />

yapmanın cazibesi giderek yayılmaktadır.<br />

Türklerin yüksek özgüveni, iş becerisi ile birleşmiştir.<br />

1980’li yıllardan itibaren Üniversitelerin<br />

en parlak öğrencilerini daha<br />

öğrenci iken kendilerine bağlayan savunma<br />

sanayicileri, bunun semeresini Şirketlerine<br />

sadık, genç, yaratıcı çalışanlara sahip<br />

olmakla almaktadırlar.<br />

Türk sanayicileri mütevazıdır! Tevazu, Türk<br />

kültürünün bir parçası olmakla birlikte Türk<br />

sanayicileri Türkiyenin son yirmi yılda<br />

parlayan yıldızının şımartıcı etkisine<br />

kapılmamış; muhatapları karşısında daima<br />

saygılı ve mütevazı olmuşlardır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve KOBİ’ler<br />

Sayın Başbakan,<br />

Türkler, savunma sanayiini geliştirirken önce<br />

ana müteahhitlerin filizlenmesini sağlamış;<br />

daha sonra bu müteahhitlerin hızını artırmak,<br />

riski paylaştırmak ve yerel sanayii de geliştirmek<br />

için verdikleri ihalelerden belirli<br />

payların yan sanayiye aktarılmasını sağlamışlardır.<br />

2005-2010 aralığında yan sanayiye en az %20<br />

pay verilmesini zorlayan sistem, 2011’den<br />

başlayarak daha fazla iş payının aktarımını<br />

öngörmüştür. 2023 itibariyle ana müteahhitler<br />

aldıkları işin takriben %50’sini Türk şirketleri<br />

ile paylaşmak zorundadır.<br />

Bu konudaki ilk çabalar, ana müteahitlik<br />

görevini üstlenen şirketlerin, üretim ağırlıklı iç<br />

yapılarında dirençle karşılaşmış; temel<br />

yetenekleri bünyede tutup, detay üretim<br />

işlerini yan sanayiye aktarmak yerine pahalı<br />

makine yatırımlarını bünyelerine yapmışlardır.<br />

Buna kalite ve üretim kültüründen yoksun olan<br />

bazı yan sanayi firmalarının varlığı da sebep<br />

olmuştur. Ancak, SSM’nin teşvik ve zorlamaları<br />

ile yan sanayide son on yılda olağanüstü<br />

gelişmeler sağlanmıştır.<br />

Devletin sanayi ile işbirliğine en iyi örneklerden<br />

birisi de 2013’lerde kurulan Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Akademisidir (TÜSSAK). SSM, <strong>Savunma</strong><br />

İmalatçıları Derneği (SaSaD), OSTİM, KOSGEB<br />

işbirliği ile kurulan Akademi, savunma<br />

sanayiinin ihtiyaç duyduğu yetenek dallarında<br />

şirketlerin personeline eğitim vermekte ve<br />

sertifikalandırmaktadır. Çok geniş olan müfredat<br />

konuları arasında kaynakçılık, CNC operatörlüğü,<br />

ağır iş makineleri operatörlüğü, kalite<br />

kontrol uzmanlığı, test uzmanlığı, kalibrasyon,<br />

ERP vs. gibi olağanüstü sayıda konu bulunmaktadır.<br />

SSM, şirketlerin personelinin bu<br />

akademiden sertifika almasını şart koşmuştur.<br />

Böylece geçen on yılda, gerek ana müteahitler<br />

ve gerekse yan sanayide ortak bir savunma<br />

sanayii üretim kültürü oluşmuştur. Bu kültüre<br />

sahip olan OSTİM firmalarının artması,<br />

özellikle bu şirketlerin gerek Türkiye’de gerekse<br />

yurtdışında bu şirketlere ilave iş olanakları<br />

sağlamıştır.<br />

V. Tekrarlamakta Yarar Olan Hususlar; Ya Da<br />

“sonuçlar”<br />

1. Türk Devleti, Hükümeti ve Ordusu ile Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin arkasındadır.<br />

2. Güçlü bir Ordu, beraberinde birçok siyasi<br />

ve ekonomik avantaj getirmektedir.<br />

3. TSK, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ni kendi stratejik<br />

gücü olarak kabul etmekte, her<br />

türlü çalışmayı birlikte yapmaktadır.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ile TSK mensupları,<br />

karşılıklı ve çok sıkı diyalog bağları<br />

içindedir.<br />

4. <strong>Savunma</strong> satışları, diğer ülkeleri satışı<br />

yapan ülkeye bağımlı yapmaktadır.<br />

5. Yapılacak her stratejik adımdan önce<br />

verilecek kararlar için “fizibilite” çalışması<br />

yapılması kavramı; Türkler tarafında çöpe<br />

atılmıştır... Konu ülke çıkarları olduğunda<br />

Türkler, para harcamaktan kaçınmamaktadır.<br />

Bu şekilde birçok yetenek Türk<br />

savunmasına kazandırılmış, bu arada<br />

çöpe giden birçok ürün olmuş; ancak<br />

bunun çok doğal olduğu, tüm taraflar<br />

tarafından kabul görmüştür.<br />

6. Türkler, özgün ve her türlü fikir ve sınai<br />

hakları kendilerine ait olan ürünleri<br />

geliştirme konusunda son derece cesur<br />

ve ataktırlar. Türk Başbakanının özellikle<br />

destekçisi olduğu bu politika ile son on<br />

yılda yüzlerce özgün ürün, devlet desteği<br />

ve teşviği ile Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

tarafından TSK emrine ve dünya pazarına<br />

sunulmuştur.<br />

7. Dünya piyasasında söz sahibi olmak için<br />

önce, Türkler gibi, ortak değer ve prensipler<br />

benimsemek ve gerekli yeteneklere<br />

sahip olmak gerekmektedir. Türkler bu<br />

ortak değer ve prensipleri ortak platformlarda<br />

geliştirmiş ve sahip çıkmışlardır.<br />

8. Türkler, ürünün başarısının ve müşteri<br />

nezdinde sağlanan güvenin yeni satışlar<br />

getirdiğini keşfetmişlerdir.<br />

9. Türkler, savunma projelerini, bilim adamlarını<br />

Türkiye’ye geri getirmek için başarılı<br />

bir platform olarak kullanmışlardır.<br />

10. Türkleri savunma sanayiini diğer sanayileri<br />

geliştirme yolunda bir model olarak<br />

kullanmışlar; otomotivde özgün Türk<br />

markalarının neden gerekli olduğunu bu<br />

sanayideki başarılar sayesinde keşfetmişlerdir.<br />

Saygılarımızla<br />

KAYNAK<br />

Arwanda Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı<br />

S. Haluk BULUCU<br />

FNSS<br />

Pazarlama ve Strateji Direktörü<br />

S. Haluk Bulucu, Mak. Yük. Müh. olup; FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri A.Ş.’de 20 yıla yakın süredir<br />

görev yapmaktadır. Şirket içinde İş Geliştirme, Strateji ve İş Mükemmelliği konularından<br />

sorumlu Direktör olan Bulucu’nun, TOBB <strong>Savunma</strong> Sanayi Meclisi Bşk. Yardımcılığı ve SaSaD<br />

Strateji Kurulu Başkanlığı gibi değişik görevleri de bulunmaktadır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 65<br />

Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

2010 Yılı Performansı<br />

<strong>Savunma</strong> sanayimizin 2010 yılında sergilemiş<br />

olduğu performansa ilişkin göstergeler aşağıda<br />

özetlenmektedir:<br />

TSK İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı<br />

(%)<br />

60<br />

52,1<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Dolaysız Cirosu 2.732.933.353 $<br />

50<br />

40<br />

36,7<br />

41,6<br />

44,2 45,7<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Toplam<br />

(Dolaysız+Dolaylı) Cirosu<br />

<strong>Savunma</strong> Ürün ve<br />

Hizmetleri İhracatı<br />

3.487.427.831 $<br />

634.189.588 $<br />

30<br />

20<br />

25<br />

<strong>Savunma</strong> Dışı Havacılık<br />

<strong>Sanayii</strong> İhracatı<br />

219.312.739 $<br />

10<br />

Toplam <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık İhracatı<br />

853.502.327 $<br />

0<br />

2003<br />

2006 2007 2008 2009 2010<br />

Özkaynaklardan Ar-Ge<br />

Harcaması<br />

Toplam Ar-Ge Harcaması<br />

TSK İhtiyaçlarının<br />

Yurtiçinden Karşılanma<br />

Oranı (YİKO)<br />

143.427.656 $<br />

666.019.607 $<br />

52,1%<br />

(Kaynak SSM)<br />

ölçen dolaylı sektör cirosu da bir önceki yılın<br />

%27 üzerinde bir performans göstererek 755<br />

Milyon Dolar’a ulaşmıştır.<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon<br />

harcamaları 2010 yılı itibariyle 3,96 Milyar<br />

Dolar olarak gerçekleşmiş; söz konusu<br />

miktarın %52,1’i yerli savunma sanayimiz<br />

eliyle karşılanmıştır. Bu gösterge hem<br />

teknolojik açıdan dışa bağımlılığı, hem de<br />

ekonomik açıdan kaybımızı göstermesi<br />

açısından önem taşımaktadır. SSM 2007-2011<br />

Stratejik Planı’nda 2010 yılı için %50 YİKO (TSK<br />

İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı)<br />

hedefi konulmuş olup, bu rakama ulaşılmış<br />

olması memnuniyetle karşılanmaktadır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Firmalarının Toplam<br />

Dolaysız Cirosu<br />

Milyon $<br />

3.000<br />

2.500<br />

2.000<br />

1.500<br />

1.000<br />

500<br />

1.301<br />

1.337<br />

1.720<br />

1.591<br />

2.010 2.317 2.319 2.733<br />

Dolaysız sektör cirosu ise bir önceki yıla göre<br />

%17,8 artışla 2,7 Milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />

Keza firmalarımız arasındaki işbirliğini<br />

0<br />

2003 2004<br />

(Kaynak SASAD)<br />

2005 2006 2007 2008 2009 2010


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik<br />

önem taşıyan savunma ürünleri ihracatı bir<br />

miktar düşüş ile 634 Milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />

Bu rakama, savunma sektörünün<br />

bir yan ürünü olarak ortaya çıkan savunma dışı<br />

havacılık sanayiinin 209 Milyon Dolar’lık ihracat<br />

performansı da dahil edildiğinde toplam<br />

“savunma ve havacılık ihracatı” 853,5 Milyon<br />

Dolar ile bir önceki yılın üzerine çıkabilmiştir.<br />

SSM Stratejik Planı’nda 2011 yılı savunma<br />

ihracatı hedefi olarak 1 Milyar Dolar beyan<br />

edilmiştir. Mevcut verilerin projeksiyonuyla<br />

her ne kadar gelecek yıl arzu edilen seviyeye<br />

ulaşılması düşük bir olasılık gibi görünmekteyse<br />

de, firmalarımızdan alınan öngörülerde<br />

hedef rakama erişmek olası görülmektedir.<br />

Stockholm International Peace Research<br />

Institute (SIPRI) verileri ile ülkemizin savunma<br />

ihracat ve ithalatına ilişkin dünya sıralaması<br />

ve aradaki makası tarafsız bir gözle takip etmek<br />

mümkündür. Bu verilerin projeksiyonunda<br />

sözkonusu makasın 2014 yılında kapanacağı<br />

öngörülmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanyaiinin İhracat Performansı<br />

<strong>Savunma</strong> Dışı Havacılık <strong>Sanayii</strong> İhracatı<br />

<strong>Savunma</strong> Ürünleri İhracatı<br />

208<br />

162<br />

219<br />

135<br />

195<br />

331<br />

196<br />

337<br />

352<br />

420<br />

576<br />

670<br />

634<br />

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />

Kaynak: SASAD (savunma ihracatı) ve SSM (savunma dışı havacılık ihracatı)<br />

5 Yıllık Birikimli Verilerle Türkiye'nin <strong>Savunma</strong> İhracat-İthalat Sıralaması<br />

0<br />

5<br />

10<br />

15<br />

20<br />

25<br />

30<br />

35<br />

2000 - 2004 2001 - 2005 2002 - 2006 2003 - 2007 2004 - 2008 2005 - 2009 2006 - 2010<br />

6.<br />

9.<br />

9.<br />

9.<br />

8.<br />

11.<br />

14.<br />

22. 21. 21.<br />

24.<br />

27.<br />

29.<br />

2005 İhracat Sıralaması<br />

İthalat Sıralaması<br />

Kaynak: Stockholm International Peace Research Institute (SIP)<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Firmalarının Gerçekleştirdikleri Ar-Ge Harcamaları<br />

800<br />

Toplam Ar-Ge Harcaması<br />

666<br />

600<br />

Özkaynaktan Ar-Ge<br />

510 505<br />

400<br />

345<br />

228<br />

206<br />

200<br />

58 64 79 90 120<br />

143<br />

0<br />

2003<br />

2004<br />

2005<br />

2006<br />

2007<br />

2008 2009 2010<br />

Kaynak SASAD


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 67<br />

IDEF 2011<br />

10 uncu Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı<br />

Açılışı Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül<br />

tarafından yapılan “IDEF’11, 10'uncu Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı”, 10-13 Mayıs<br />

2011 tarihleri arasında Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı'nın<br />

himaye ve desteğinde, Türk Silahlı<br />

Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın yönetim ve<br />

sorumluluğunda, İstanbul'da Tüyap Fuar ve<br />

Kongre Merkezi’nde icra edilmiştir.<br />

Bölgesindeki en büyük dünyada ise ilk beş fuar<br />

arasında yer alan IDEF Fuarı, ülkemiz için olduğu<br />

kadar, diğer katılımcı ülkeler için de önemli<br />

bir tanıtım merkezi ve pazar konumundadır.<br />

Genel olarak çok başarılı bulunduğu ve geçen<br />

yıllara göre daha tatmin edici sonuçlar alındığı<br />

değerlendirilen IDEF 2011 Fuarı’nda yerli<br />

katılımcı firma sayısının, bir önceki Fuara göre<br />

%18 artarak 212 firmaya, yabancı katılımcı<br />

firma sayısı ise %49 artarak 421 firmaya<br />

yükselmiştir.<br />

Fuara yurtdışından 24 Bakan, 10 Bakan<br />

Yardımcısı, 5 Genelkurmay Başkanı, 9<br />

Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet<br />

Komutanı, 12 Müsteşar ve 90 heyetten oluşan,<br />

70 ülke ve NC3A'dan toplam 426 kişilik resmi<br />

delegasyon üyesi katılım sağlamıştır.<br />

MSB.lığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet<br />

Komutanlıkları ve Emniyet Genel Müdürlüğünden<br />

21 makama görüşme ofisleri açılmış,<br />

Fuar öncesi ve esnasında yapılan planlamalar<br />

neticesinde, fuar esnasında Görüşme Ofisi<br />

Makamları - katılımcı firmalar - heyetler<br />

arasında toplam 2.000’in üzerinde görüşme<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

IDEF 2011 Fuarında milli olarak özgün<br />

tasarımla Türk tersanelerinde inşa edilen deniz<br />

sistemleri Büyükçekmece Koyu’nda sergilenmiş<br />

ve Müsteşarlığımız tarafından düzenlenen<br />

deniz etkinliği programında, misafir


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bakanlar ve Genelkurmay Başkanları ile Kuvvet<br />

Komutanlarına tanıtım yapılmıştır. Bu<br />

kapsamda, GENESİS Sistemine sahip TCG<br />

GÖKÇEADA Fırkateyni, MİLGEM (HEYBELİADA),<br />

SAT Botu-1 ve Yeni Tip Karakol Botu (TCG<br />

TUZLA) Büyükçekmece Koyu’na demirleyerek<br />

fuara iştirak etmiştir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad BAYAR;<br />

İsveç, Sırbistan, İtalya, Brunei, Çin Halk<br />

Cumhuriyeti, İngiltere, Güney Afrika, Pakistan,<br />

Belarus, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Fransa,<br />

Ürdün, Almanya, Azerbaycan, Zambia, Sudan,<br />

Şili, ABD, Kamerun, Brezilya, Suudi Arabistan,<br />

BAE ve NATO’yu temsilen gelen resmi heyetleri<br />

kabul etmiştir.<br />

Ayrıca Fuar süresince Fuar esnasında 24 adet<br />

sözleşme imzalanmış, 7 adet seminer/ toplantı<br />

gibi etkinlikler düzenlenmiştir, bunlardan<br />

bazıları:<br />

HAVELSAN TOPLU İMZA TÖRENİ,<br />

SSM-ASELSAN ISF SSM SÖZLEŞME,<br />

SSM-KATAR MUTABAKAT MUHTIRASI,<br />

TUSAŞ-EADS CASSADIAN TALARION<br />

İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASI,<br />

TEKNOPARK TANITIM SUNUMU,<br />

TÜRKİYE-AZERBAYCAN PROJE ORTAKLIĞI<br />

NİYET PROTOKOLÜ,<br />

TUSAŞ-SNC ULUSLARARASI UZAY UYDU<br />

PROJELERİ İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT<br />

MUHTIRASI,<br />

TUSAŞ-P&W F135 İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT<br />

MUHTIRASI,<br />

ADİK LST İMZA TÖRENİ,<br />

ROKETSAN EUROCOPTER ANLAŞMASI,<br />

TUSAŞ-SIKORSKY TUHP ORTAK BASIN<br />

TOPLANTISI,<br />

TUSAŞ-ROKETSAN CAPS SÖZLEŞME İMZA<br />

TÖRENİ,<br />

FNSS - ASELSAN 25mm UKK (Uzaktan<br />

Kumandalı Kule) AKINCI Zırhlı Muharebe<br />

aracına monteli olarak gösterilmesi ile ilgili<br />

tören.<br />

Türk Hava Kuvvetleri’nin, 100. Kuruluş<br />

Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde IDEF 2011<br />

Fuarına özel bir stand ile katılımı, Fuara büyük<br />

bir renk ve ayrı bir heyecan katmıştır.<br />

Fuarı yurt içinden ve yurt dışından 52.500’den<br />

fazla kişi ziyaret etmiştir.<br />

IDEF 2011 Açılış Konuşmaları<br />

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış<br />

konuşması<br />

Onuncu IDEF Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı’na katılan tüm yerli ve yabancı misafirlerimize<br />

ve sektör temsilcilerine hoş geldiniz<br />

diyor, hepinizi muhabbetle selamlıyorum.<br />

Bu yıl onuncusu İstanbul’da düzenlenen IDEF<br />

Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı’nın, artık<br />

bir gelenek haline dönüşmesinden ve dünya<br />

savunma sanayinin önde gelen fuarları<br />

içerisinde yerini almasından duyduğum<br />

memnuniyeti ifade etmek isterim.<br />

Organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği<br />

geçen tüm kurum ve kuruluşlarımız ile her yıl<br />

artan bir ilgiyle katılım sağlayan yerli ve yabancı<br />

savunma sanayii temsilcilerine içtenlikle<br />

teşekkür ediyorum.<br />

Hâlihazırda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da<br />

yaşadığımız sancılı değişimler hiç şüphesiz,<br />

bütün uluslararası camiayı etkilemektedir.<br />

Bu gelişmeler uluslararası ve bölgesel dengelerin,<br />

ne denli kırılgan bir yapıya sahip<br />

olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.<br />

Başta tehdit algılaması ve güvenlik konusu<br />

olmak üzere, pek çok kavramı yeniden<br />

yorumlamamızı gerektiren bu gelişmelerin,<br />

kuşkusuz savunma sanayii konseptleri üzerinde<br />

de etkisi olacaktır.<br />

Bu itibarla, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> konsepti ve<br />

anlayışının bundan böyle daha da fazla<br />

‘işbirliği’ ve ‘karşılıklı bağımlılık’ ilkeleri<br />

çerçevesinde şekillenmesi gerektiğini düşünüyorum.<br />

Bu seneki IDEF Fuarı’nın bahsettiğimiz<br />

uluslararası konjonktür ışığında ülkelerin ve<br />

savunma sanayii şirketlerinin görüş alışverişinde<br />

bulunmalarına ve daha aktif bir şekilde<br />

işbirliği yapmalarına fırsat tanıyacağına<br />

inanıyorum.<br />

Malumunuz, Türk Milli <strong>Savunma</strong> Politikası esas<br />

itibariyle Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük<br />

Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’<br />

prensibini temel almaktadır.<br />

Bölgemizin hassas bir süreçten geçtiği bir<br />

dönemde barış ve güvenliği tesis etmek için<br />

savunma sanayii politikalarımızı da günün<br />

şartlarına uyarlamak durumundayız.<br />

Bölgemizde barışın, güvenliğin ve istikrarın<br />

sağlanmasında hayati sorumluluklar üstlenmiş<br />

bulunan ülkemiz, mevcut imkânlarını sadece<br />

ülke savunmasına değil, Birleşmiş Milletler<br />

misyonlarına ve barışı koruma operasyonlarına<br />

yönelik olarak da değerlendirmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 69


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Ülkemizin savunma ve güvenlik ihtiyaçları<br />

değerlendirildiğinde, savunma sanayiimizin<br />

stratejik önemi ve önceliği ortaya çıkmaktadır.<br />

Ülkemizin hızla devam eden sanayileşme<br />

hamleleri ile artan yenilik ve teknoloji<br />

altyapısından yararlanan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

sektörü, sizlerin de yakından şahit olacağı<br />

üzere, özgün teknoloji ve ürünlerini geniş bir<br />

yelpazede geliştirebilen bir aşamaya gelmiştir.<br />

Ulusal tedarik kurumumuz olan <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />

öncelikli ihtiyaçlarını yurtiçinden karşılamaya<br />

büyük önem vermekte ve bu yönde önemli<br />

yatırımlara imza atmaktadır.<br />

Hâlihazırda gelinen noktada, uluslararası kalite<br />

standartlarında üretim yapmakta olan savunma<br />

sanayi firmalarımız, zırhlı muharebe ve<br />

deniz araçlarından, uçak ve havacılık sistemlerine<br />

kadar geniş bir yelpazede ürünleriyle<br />

dünya çapında kabul gören bir düzeye ulaşmış<br />

bulunmaktadır.<br />

Amacımız, savunma sanayii alanında sahip<br />

olduğumuz kabiliyetlerimizi, daha önce<br />

belirttiğim üzere, ‘işbirliği’ temelinde<br />

paylaşmak suretiyle ülkelerimiz ve firmalarımız<br />

arasındaki ‘karşılıklı bağımlılığı’ pekiştirmektir.<br />

İlk IDEF Fuarı’ndan bu yana, yarattığımız bu<br />

ortak sinerjiden faydalanarak, sizlerle birlikte<br />

potansiyel fırsatları da en iyi şekilde değerlendirmek<br />

istiyoruz.<br />

Ülkelerimiz ve şirketlerimiz arasındaki<br />

savunma sanayii işbirliğini güçlendirmemiz,<br />

uluslararası barış ve istikrarın korunmasına<br />

müşterek katkılarda bulunmamızı sağlayacaktır.<br />

IDEF 2011 Fuarı’nın bütün katılımcılar için<br />

başarılı geçmesini diler, Fuar vesilesiyle siz<br />

değerli konuklarımızla biraraya gelmekten<br />

memnuniyet duyduğumu bir kez daha ifade<br />

ederim.<br />

Fuar’da yeralan yerli ve yabancı tüm <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> kuruluşlarına, çalışmalarında başarılar<br />

dilerim.<br />

Sayın Milli <strong>Savunma</strong> Baknı Vecdi Gönül'ün<br />

Açılış Konuşması<br />

Bu yıl onuncusu düzenlenen IDEF ‘11 Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı’na hoşgeldiniz.<br />

Dost ve müttefik ülkelerin resmi temsilcilerini<br />

ve savunma sanayine yön veren dünyanın önde<br />

gelen savunma firmalarının yöneticilerini<br />

bugün IDEF ‘11 vesilesiyle ülkemizde<br />

görmekten büyük mutlululuk duyuyorum.<br />

IDEF Fuarı’nı bu yıl da İstanbul’da, amaca uygun<br />

tasarlanmış bir alanda profesyonel fuarcılık<br />

anlayışıyla icra etmekteyiz. İki kıtanın ve<br />

kültürlerin kucaklaştığı İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz<br />

IDEF ‘11’in bu yıl deniz boyutunu<br />

daha da geliştirip, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’mızın<br />

100 üncü Yıl kutlamasına ilişkin bazı<br />

etkinlikleri de programa alarak kapsamını<br />

zenginleştirmiş bulunuyoruz.<br />

Uluslararası savunma sanayi fuarları, savunma<br />

sanayi alanında teknolojik gelişmelerin takibi<br />

ve tedarik programlarında uluslararası işbirliği<br />

imkânlarının geliştirilmesi açısından büyük<br />

önem taşımaktadır. Bu bağlamda bölgesinde<br />

en büyük, dünyada ise sayılı fuarlar arasında<br />

yer alan IDEF Fuarı’nı, dünya savunma sanayi<br />

firmalarını buluşturan ve ülkeler arası savunma<br />

sanayi iş birliği faaliyetlerine zemin yaratan<br />

önemli bir platform olarak görmekteyiz.<br />

Türkiye’nin savunma politikası Cumhuriyetimizin<br />

kurucusu ulu önder Atatürk’ün<br />

‘yurtta sulh, dünyada sulh’ prensibini temel<br />

almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu amaç<br />

doğrultusunda yüksek harekât kabiliyeti ile<br />

dünyanın en iyi teçhiz edilmiş ve yüksek<br />

seviyede eğitime sahip ordularından birisidir.<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları çerçevesinde<br />

önemli modernizasyon faaliyetleri<br />

yürütmekteyiz. Bu çalışmalarda geçmişte<br />

doğrudan alım veya ortak üretim modelleri<br />

ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Ancak, 2000’li<br />

yıllardan itibaren savunma sanayinde temel<br />

hedefimiz, öncelik verdiğimiz alanlarda kendi<br />

ürünlerimizi geliştirmek ve savunma sanayimizi<br />

uluslararası alanda rekabet edebilecek<br />

şekilde yapılandırmak olmuştur. Bu politikanın<br />

somut sonuçları her geçen yıl artan bir başarı<br />

ile alınmakta olup, 2010 yılı itibari ile silahlı<br />

kuvvetlerimizin modernizasyon ihtiyaçlarını<br />

yurt içinden karşılama oranımız %52 mertebesine<br />

ulaşmıştır.<br />

Hâlihazırda tasarım, geliştirme ve test çalışmaları<br />

devam etmekte olan Altay ana muharebe<br />

tankı, Atak taarruz helikopteri, Anka insansız<br />

hava aracı ve GökTürk uydusu gibi projeler<br />

sözkonusu çalışmalarımızın başta gelen<br />

örneklerini oluşturmaktadır.<br />

Kendi tasarımımızı yapmadığımız alanlarda ise<br />

uluslararası ortaklık ve işbirliği projelerine<br />

yöneliyoruz. A400M ulaştırma uçağı projesi ve<br />

müşterek taaruz uçağı (MTU/JSF) projesi gibi<br />

konsorsiyum projelerine nitelikli iş payları ile<br />

ortak olarak katılmaktayız. A400M projesinde<br />

orta gövde tasarımı Türkiye’de gerçekleştirilmekte<br />

olup, MTU/JSF projesinde ise 2007<br />

yılından itibaren üçüncü safha olan üretim ve<br />

lojistik destek evresine katılım sağlanmaktadır.<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçları çerçevesinde<br />

teknolojilerini geliştirdiğimiz ve kullanıma<br />

aldığımız teçhizatın tamamı dost ülkelere<br />

ihracat başarısını da yakalamaktadır. Bu<br />

çerçevede savunma ve havacılık sektörümüzün<br />

toplam ihracatı 2010 yılı itibari ile 853 Milyon<br />

ABD Dolarına ulaşmıştır. Dünyada talep gören<br />

önde gelen savunma sanayii ürünlerimiz<br />

arasında zırhlı araçlar, sahil güvenlik botları ve<br />

karakol gemileri, gece görüş ve hedef<br />

sistemleri, elektronik harp sistemleri, yazılım<br />

tabanlı telsizler, atış kontrol sistemleri, uçak<br />

simülatörleri, hava savunma sistemleri, topçu<br />

roketleri ve obüsleri sayabiliriz.<br />

Türk özel sektör kuruluşlarının yanısıra,<br />

savunma sanayine yatırım yapmak isteyen<br />

yabancı girişimcilerin varlığı, ülkemizde<br />

bulunmayan teknolojilerin Türk sanayiine<br />

kazandırılması bakımından önem taşımaktadır.<br />

Dengeli bir işbirliğini hayata geçirmek isteyen<br />

ülke ve kuruluşların ülkemize yapacakları<br />

yatırımlara desteğimizi sürdüreceğiz. Amacımız<br />

savunma sanayi alanında dost ülkelerle<br />

maliyet etkin projeler geliştirerek işbirliği<br />

çalışmalarımızı en üst noktalara taşımaktır.<br />

Kaynakların etkin kullanılması halinde dünya<br />

toplumlarının refahına, gelişmesine ve<br />

uluslararası barışın korunmasına en büyük<br />

katkıyı sağlayacağımıza inanıyoruz.<br />

Her geçen yıl daha fazla ülke ve firmanın iştirak<br />

ettiği IDEF Uluslararası <strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı<br />

süresince, birçok işbirliği anlaşması ve protokolu<br />

imzalanacaktır. Tüm konuk heyetleri<br />

sözkonusu imza törenlerine katılmaya davet<br />

ediyor ve fuar süresince belirleyeceğimiz<br />

muhtemel işbirliği fırsatlarını değerlendirmekten<br />

memnuniyet duyacağımızı ifade<br />

etmek istiyorum.<br />

Davetimizi kabul ederek ülkemizi ziyaretiniz ve<br />

IDEF ‘11 fuarına iştirakiniz için tekrar teşekkürlerimi<br />

sunarken, fuarın tüm katılımcılar için<br />

başarılı geçmesini temenni ediyor, ülkeler arası<br />

ilişkilerimize önemli katkılar sağlamasını<br />

diliyorum.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 71<br />

Havacılık Kümelenmesi<br />

Kazan <strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />

Kümelenmesi Danışma Kurulu Toplantısı<br />

takiben katılımcılar Kazan Kümelenme Modeline<br />

ilişkin görüş ve önerilerini paylaşmışlardır.<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. Vecdi GÖNÜL yaptığı<br />

toplantı açılış konuşmasında;<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nca yürütülmekte<br />

olan sanayileşme faaliyetleri kapsamında,<br />

ana yüklenici konumundaki büyük ölçekli<br />

savunma sanayii kuruluşlarının yanı sıra,<br />

ülkemizde savunma sanayii ve alt sektörlerinde<br />

faaliyet gösteren yan sanayi ve KOBİ boyutundaki<br />

firmaların da fiziksel, yönetimsel ve<br />

teknolojik yeteneklerinin geliştirilmesi, ve<br />

böylece ulusal düzeyde yürütülen projelerde<br />

daha yaygın ve etkin olarak yer almaları<br />

amacıyla, Ankara ili Kazan ilçesi sınırları içinde,<br />

TUSAŞ Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong> A.Ş. tesisleri<br />

yakınında “<strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />

Kümelenmesi” kurulmasına yönelik çalışmalar<br />

sürdürlmektedir.<br />

Bu kapsamda; 24 Mayıs 2011 tarihinde Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün<br />

başkanlığında, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

koordinatörlüğü ve ev sahipliğinde “Kazan<br />

<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi Hazırlık<br />

Toplantısı” gerçekleştirilmiştir. Sn. Bakan’ın<br />

açılış konuşmalarının ardından Müsteşarlığımız<br />

Sanayileşme Daire Başkanı Sedat<br />

Güldoğan öncelikle savunma sanayii ve<br />

Müsteşarlık tarafından yürütülen projeleri<br />

kısaca tanıtmış, Kazan Kümelenme faaliyetlerine<br />

ilişkin bilgiler aktarmıştır. Sunumu<br />

Başlangıçta küçük firmalar olarak ortaya çıkan<br />

Amerikan menşeili Sikorsky firması ve İngiliz<br />

menşeili Loyd sertifikasyon kuruluşunu örnek<br />

vererek, gerekli yatırımların yapılması durumunda<br />

Kazan kümelenmesinin de zaman<br />

içerisinde gelişerek bölgenin Havacılık-Uzay<br />

alanında dünyada söz sahibi bir konuma<br />

gelebileceğini belirtmiştir. Temel felsefe olarak,<br />

TSK ihtiyaçlarının tamamının yurt içinden karşılanmasının<br />

hedeflendiği, sekiz yıl öncesine<br />

kadar % 25 olan, TSK ihtiyaçlarının, yurt içinden<br />

karşılanma oranının 2010 yılı itibariyle % 52’ye,<br />

savunma ürünleri ihracatının 2 Milyar ABD<br />

Dolarına, Ar-Ge yatırımlarının 660 Milyon ABD<br />

Dolarına ulaştığına değinerek bugünden<br />

itibaren sektörde derinleşmenin sağlanarak<br />

yan sanayi ve KOBİ’lerin teknolojik ve fiziksel<br />

yeteneklerinin geliştirilmesinin temel amaç<br />

olduğunu vurgulamıştır. 2011 yılında yeniden<br />

düzenlenerek yayımlanan SSM Offset Yönergesi<br />

ile yan sanayii KOBİ payı %20’den %30’a<br />

çıkarıldığını belirten Sn. Bakan <strong>Savunma</strong><br />

alanındaki Offset uygulamalarının sivil sektöre<br />

de adaptasyonunun hedeflerden biri olduğunu<br />

söylemiştir. Kümelenmenin gerçekleştirileceği<br />

Kazan’daki arsanın tahsisinin Sn. Başbakanın<br />

talebi ile olduğunu söyleyen Sn. Bakan bu<br />

kümelenmenin Türkiye’nin Havacılık ve Uzay<br />

alanında gelişiminde önemli bir fırsat<br />

olduğunu söyleyerek toplantıların devamını<br />

ümit ettiğini ifade etmiştir.


GÜNDEM<br />

Tören ve Etkinlikler<br />

2 inci YENİ TİP KARAKOL BOTU TCG<br />

KARABURUN'UN (P 1201) GEÇİCİ TESLİM<br />

TÖRENİ<br />

(19 NİSAN 2011)<br />

TCG Karaburun Karakol Botu'nun 19 Nisan 2011<br />

günü DEARSAN’ın Tuzladaki Tersanesinde<br />

yapılan Geçici Teslim Törenine, Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Sn. Vecdi Gönül, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve<br />

Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu ve DEARSAN Gemi İnşat Sanayi Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Sn. Baki Gökbayrak katılmışlardır.<br />

TGC Karaburun Gemisinin Komutanlık Flandrası ve Gemi Hizmet Giriş Belgesi, Deniz Eğitim ve<br />

Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu tarafından Gemi Komutanı Yüzbaşı<br />

Gültekin Selçuk Yıldıran'a verilmiş ve daha sonra, önce gemi personeli, ardından da Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Sn. Vecdi Gönül, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve Öğretim<br />

Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu gemiye binerek seyir haline geçen gemide<br />

incelemelerde bulunmuşlardır.<br />

23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI ETKİNLİKLERİ<br />

Sosyal sorumluluk projesi kapsamında, 30 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen kermes geliri,<br />

sizlerin destekleri ve savunma sanayii firmalarının katkılarıyla, ilimiz Akyurt ilçesi Cücük Köyü<br />

İlkokulu’nun bakım ve onarımı gerçekleştirilmişti.<br />

Bu kez, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, 22 Nisan sabahı söz konusu okul<br />

ziyaret edilmiş ve çocuklara çeşitli hediyeler dağıtılmıştır.<br />

Ayrıca, Müsteşarlığımız personeli katkılarıyla destek hizmetleri personelinin çocuklarına (çay<br />

ocağı, temizlik işleri ve güvenlik görevlileri) spor ayakkabı ve çeşitli hediyeler alınmıştır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 73<br />

11 inci SAVUNMA SANAYİİ KUPASI KOŞUSU<br />

(14 MAYIS 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Kupası<br />

Koşusu’nun 11 incisi 14 Mayıs 2011 tarihinde<br />

Ankara Hipodromu'nda yapılmıştır. Birinci<br />

gelen at sahibine Müsteşarımız Sayın Murad<br />

BAYAR tarafından 1 incilik kupası verilmiştir.<br />

SAHİL GÜVENLİK ARAMA KURTARMA GEMİSİ<br />

TEDARİK PROJESİ ÜÇÜNCÜ GEMİ “TCSG<br />

UMUT”UN DENİZE İNİŞ TÖRENİ (31 MAYIS<br />

2011)<br />

Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ihtiyacına<br />

binaen, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nca<br />

yürütülen Sahil Güvenlik Arama Kurtarma<br />

Gemisi Tedarik Projesi kapsamında inşa<br />

faaliyetleri RMK Marine Tersanesi’nde devam<br />

etmekte olan 4 (dört) adet Arama Kurtarma<br />

Gemisi’nden üçüncüsü “TCSG UMUT” 31<br />

Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen tören ile<br />

denize indirildi.<br />

Sırasıyla Koç Holding <strong>Savunma</strong> Sanayi ve Diğer<br />

Otomotiv Grubu Başkanı Sn. Kudret ÖNEN, Koç<br />

Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Sn.<br />

Rahmi KOÇ, Sahil Güvenlik Komutanı<br />

Tümamiral İzzet ARTUNÇ, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarı Sn. Murad BAYAR ve Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün konuşmaları ile<br />

başlayan törene çok sayıda komutan, üst düzey<br />

bürokrat ve yönetici katıldı.<br />

Sn. Rahmi KOÇ tarafından, Sn. Vecdi GÖNÜL,<br />

Sn. Murad BAYAR ve Tümamiral İzzet ARTUNÇ’a<br />

plaketleri takdim edildi. Daha sonra Tümamiral<br />

İzzet ARTUNÇ'un eşi Sn. Esra ARTUNÇ<br />

tarafından TCSG UMUT gemisinin ismi hatıra<br />

kütüğüne çakılarak, gemi Kuzey Deniz Saha<br />

Komutanlığı bandosunun çaldığı marşlar<br />

eşliğinde suya indirildi.<br />

SAVUNMA SANAYİİ<br />

MÜSTEŞAR YARDIMCIMIZ SN. ÖMER İNAK<br />

VEDA YEMEĞİ (24 HAZİRAN 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcımız Sn.<br />

Ömer İNAK, 20 Haziran 2011 tarihinde emekli<br />

olmuştur. Onuruna 24 Haziran 2011 tarihinde<br />

Bakanımız Sn. Vecdi GÖNÜL ve Müsteşarımız<br />

Sn. Murad BAYAR’ın da katılımları ile bir veda<br />

yemeği verilmiştir. Kendilerine bugüne kadar<br />

Müsteşarlığımıza verdiği hizmetlerden dolayı<br />

teşekkür eder, bundan sonraki hayatlarında<br />

sağlık ve mutluluklar dileriz.<br />

Konferans, Toplantı, Fuar<br />

23. AVRUPA SİLAHLANMA SORUMLULARI OTURUMU (SERA) TÜRKİYE HAFTASI (04-08 NİSAN 2011)<br />

Müsteşarlığımız Uluslararası İşbirliği Daire<br />

Başkanlığı tarafından uluslararası savunma<br />

sanayii işbirliğini güçlendirmek amacıyla,<br />

muhatap ülke ve uluslararası kuruluşlar<br />

nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon<br />

çalışmalarımız kapsamında Fransız <strong>Savunma</strong><br />

Bakanlığı'na bağlı IHEDN (<strong>Savunma</strong> Yüksek<br />

Eğitim Akademisi) tarafından her yıl düzenlenen<br />

ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65<br />

katılımcının dahil olduğu 23. Dönem SERA<br />

(Avrupa Silahlanma Sorumluları Oturumu)<br />

Semineri'nin bir haftası Müsteşarlığımızın giri-<br />

şimleri neticesinde, 04-08 Nisan 2011 tarihleri<br />

arasında Türkiye’de gerçekleştirilmiştir.<br />

Program, <strong>Savunma</strong> Sanayi Müsteşarlığı’nda<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı Sn.<br />

İsmail TOHUMCU’nun açılış konuşmasını<br />

takiben başlamıştır. TAI, ASELSAN, FNSS,<br />

HAVELSAN, TEİ, SAVRONİK, OTOKAR, RMK<br />

MARINE firmalarına ve ODTÜ Teknokent’e<br />

ziyaretleri de içeren beş günlük Program<br />

kapsamında, havacılık, kara ve deniz araçları,<br />

C4ISR alanlarında sahip olduğumuz özgün<br />

kabiliyetler sergilenmiş; Türkiye’nin Avrupa<br />

savunmasında yeri, Avrupa ülkeleri ile işbirliği<br />

ve Türk savunma sanayi altyapısı ile ilgili görüş<br />

alışverişi yapılmıştır.


Konferans, Toplantı, Fuar<br />

LAAD 2011 HAVACILIK VE SAVUNMA FUARI (12 – 15 NİSAN 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Firması <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı organizasyonu çerçevesinde<br />

katılım sağlamıştır.<br />

Fuara ayrıca Genelkurmay Başkanlığı, Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığı ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan resmi bir<br />

heyet ile de iştirak edilmiş olup, başta Latin<br />

Amerika ülkeleri olmak üzere savunma sanayii<br />

alanında işbirliğimizin yoğun olduğu çeşitli ülke<br />

delegasyonları ile ikili görüşmeler gerçekleştirilmiştir.<br />

Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde 12-15<br />

Nisan 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen Bu çerçevede Brezilya <strong>Savunma</strong> Bakan<br />

LAAD Havacılık ve <strong>Savunma</strong> Fuarına 10 Türk Yardımcısı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri<br />

Komutanları, Brezilya Uzay Ajansı Başkanı,<br />

Uruguay <strong>Savunma</strong> Bakanı, Kolombiya <strong>Savunma</strong><br />

Bakan Yardımcısı, Şili ve Peru temsilcileri ile<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanayini tanıtan ve işbirliği<br />

olanaklarının görüşüldüğü toplantılar gerçekleştirilmiştir.<br />

SAVUNMA SANAYİİ İCRA KOMİTESİ<br />

TOPLANTISI (21 NİSAN 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi Toplantısı 21<br />

Nisan 2011 tarihinde Müsteşarlığımızda<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

İDEF 2011 ( 09 – 13 MAYIS 2011)<br />

IDEF 2011 10. UluslararasI <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı, Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ev sahipliğinde<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı<br />

tarafından 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />

TÜYAP İstanbul/Beylikdüzü Fuar ve Kongre<br />

Merkezi'nde, 44 ülkeden 621 firma katılımı ile<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

Katılım sağlayan firmalar, 410'u yabancı 211'i<br />

2<br />

yerli firma olmak üzere, 23.500 m 'lik stand<br />

alanı kiralamıştır.<br />

Fuara 70 farklı ülke ve NC3A'dan; 24 bakan, 10<br />

bakan yardımcısı, 5 genelkurmay başkanı, 9<br />

genelkurmay başkan yardımcısı, 2 kuvvet<br />

komutanı, 12 müsteşar ve 90 heyetten oluşan<br />

toplam 426 kişilik resmi delegasyon üye<br />

katılımı sağlanmıştır.<br />

Sayın müsteşarımız Murad Bayar, IDEF 2011’de<br />

70’e yakın ikili görüşme gerçekleştirmiş ve<br />

20’ye yakın etkinlikte yer almıştır. Azerbaycan<br />

ve Katar ülkeleriyle proje ortaklığı niyet<br />

protokolleri gerçekleştirilirken, müsteşarımız<br />

katılımıyla çok önemli işbirliği mutabakat<br />

muhtıraları imzalanmıştır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 75<br />

Ziyaretler<br />

CUMHURBAŞKANI SN. ABDULLAH GÜL’ÜN<br />

ASELSAN TESİSLERİNİ ZİYARETİ<br />

(12 NİSAN 2011)<br />

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ve<br />

beraberindeki heyet 12 Nisan 2011 tarihinde<br />

ASELSAN tesislerini ziyaret etmişler, ziyaret<br />

esnasında kendilerine ASELSAN Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Sn. Hasan Memişoğlu<br />

tarafından yürütülmekte olan projeler ile ilgili<br />

bilgi verilmiştir.<br />

Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptıkları ziyarette<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M. Vecdi Gönül,<br />

T.S.K.G.V. Genel Müdürü Sn. Hayrettin Uzun ve<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sn. Murad Bayar<br />

eşlik etmiştir.<br />

GÜRCİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞI<br />

MÜSTEŞARI NODAR KHARSHILADZE’NİN<br />

ZİYARETİ (26 NİSAN 2011)<br />

Gürcistan <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Müsteşarı Nodar<br />

KHARSHILADZE ve beraberindeki heyet Sayın<br />

Müsteşarımıza bir nezaket ziyaretinde<br />

bulunmuşlar ve kendilerine <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı hakkında bir brifing verilmiştir.<br />

MİLSOFT ZİYARETİ (18 MAYIS 2011)<br />

Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, 18.05.2011<br />

tarihinde Milsoft tesislerinde gerçekleştirilen<br />

SGRS Projesi yetenek gösterimine katılmıştır.<br />

Gösterim esnasında Milsoft firmasının Sahil<br />

Güvenlik Radar Sistemi Projesi için geliştirdiği<br />

ürünler tetkik edilmiş ve Sn. Müsteşarımıza<br />

projeye sağlayabileceği katkılar hususunda<br />

bilgi verilmiştir.<br />

FOTONİKS VE ATILIM ÜNİVERSİTESİ<br />

ZİYARETLERİ (02 HAZİRAN 2011)<br />

Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, beraberinde<br />

Müsteşar Yardımcımız Sn. İsmail Tohumcu ilgili<br />

daire başkanları ve uzmanlardan oluşan bir<br />

heyetle, önce Fotoniks Askeri Elektronik ve<br />

Elektro Optik firmasını, ardındanda Atılım<br />

Üniversitesi Metal Şekillendirme Mükemmelliyet<br />

Merkezini ziyaret etmişlerdir.<br />

Fotoniks firmasında, firmanın imkan ve<br />

kabiliyetleri hakkında bilgi alan, incelemelerde<br />

bulunan Sn. Müsteşarımız ve beraberindeki<br />

heyet, daha sonra Atılım Üniversitesi Metal<br />

Şekillendirme Mükemmelliyet Merkezine<br />

geçmiştir.<br />

Burada, Sn. Rektör, öğretim üyelerininde<br />

katıldığı bir brifing alan müsteşarlığımız<br />

heyetine, Metal Şekillendirme Mükemmelliyet<br />

Merkezi gezdirilmiş, merkezin yetenekleri ve<br />

hedefleri konusunda bilgi verilmiştir.


HABERLER<br />

05 Şubat 2011<br />

SAVUNMA SANAYİNDE PASİFİK SEFERBERLİĞİ<br />

1 milyar dolar ihracat hedefi için kolları sıvayan<br />

SSM, Endonezya, Malezya ve Tayland'a<br />

giderek, görüşmelerde bulundu.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) 2011 yılı<br />

için koyduğu 1 Milyar Dolarlık ihracat hedefi<br />

için seferber oldu. MKEK, ROKETSAN ve<br />

OTOKAR firmalarının Azerbaycan'a 2011<br />

yılında yaklaşık 500 Milyon Dolarlık savunma<br />

sanayii ürünü ihraç etme sözleşmesi imzalamalarının<br />

ardından, SSM gözünü Pasifik<br />

ülkelerine dikti. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

Uluslararası İşbirliği Daire Başkanı Lütfü<br />

Varoğlu başkanlığında bir heyet, 13-20 Ocak<br />

günleri arasında Pasifik ülkelerinden Tayland,<br />

Malezya ve Endonezya'ya giderek, görüşmelerde<br />

bulundu. Türkiye, Tayland'ın sahip<br />

olduğu 30 civarındaki F-16 savaş uçağını<br />

modernize etmek için görüşmelerde bulundu.<br />

Malezya'ya 8x8 Zırhlı Muharebe Aracı (ZMA)<br />

Endonezya'ya bombaları etkisizleştiren<br />

jammer cihazları ve ZMA satmak istiyor.<br />

Türkiye, ayrıca Endonezya'nın savaş gemilerini<br />

modernize etmek için de teklif sundu.<br />

Malezya'nın satın almak istediği paletli ve<br />

tekerlekli ZMA'ların toplam bedelinin 500<br />

Milyon Dolar civarında olduğu kaydedildi.<br />

4 Nisan 2011<br />

FATİH'İN TOPUNDAN 558 YIL SONRA<br />

Geçmişi 15. yüzyıl Osmanlı imparatorluğu<br />

dönemine kadar uzanan MKEK, 558'inci<br />

kuruluş yıldönümünü kutluyor. Temelleri Fatih<br />

Sultan Mehmet'in 1453 yılında kurdurduğu top<br />

döküm tesisleriyle atılan Makina Kimya<br />

Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye<br />

Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli<br />

savunma sanayi ürünü satıyor. 558 yıl önce<br />

Bizans surlarını yıkan şahi toplarını döken Türk<br />

silah sanayi bugün Fırtına obüslerini üretiyor.<br />

İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu itibariyle 284,2<br />

Milyon Dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye<br />

gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 Milyon<br />

Dolar oldu. MKEK'de, özellikle Türk mühendisler<br />

tarafından tasarlanan ve dünyadaki en<br />

uzun menzilli (40 kilometre) top olan panter ve<br />

fırtına obüsleri ile jandarma için geliştirilen<br />

7.62 mm çapındaki Bora 12 keskin nişancı<br />

tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için<br />

tasarlanan 5,56 mm çapındaki yarı otomatik<br />

keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi<br />

ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu.<br />

MKEK, aralarında Altay Milli Tank Projesi,<br />

Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern<br />

Makineli Tüfek Projesi'nin de yer aldığı 111 Ar-<br />

Ge projesi ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor.<br />

Bugün itibarıyla kurumun yatırımları ile Ar-Ge<br />

projelerinin toplam tutarı 2 Milyar 70 Milyon<br />

Liraya ulaştı.<br />

22 Nisan 2011<br />

3,5 MİLYAR DOLARLIK İHALE, AMERİKAN<br />

SİKORSKY'NİN<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin en büyük hazır alım<br />

projelerinden biri sayılan helikopter ihalesi<br />

sonuçlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan<br />

başkanlığındaki <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 77<br />

toplantısında, ihalenin Sikorsky'ye verilmesi<br />

yönünde karar çıktı. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

Vecdi Gönül, helikopterlerin önemli parçalarının<br />

Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong>'nde<br />

(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. İlk aşamada 109<br />

helikopter üretilecek, bu sayı 600'e çıkabilecek.<br />

İlk teslimat 4 yıl sonra yapılacak.<br />

Toplam maliyet ise 3,5 Milyar Doları bulacak.<br />

Helikopterler 10 ton sınıfında olacak ve 18<br />

personel taşıyabilecek.<br />

3,5 Milyar Dolarlık ihalenin galibi Sikorsky<br />

Uzun süredir Türkiye'nin gündeminde olan<br />

genel maksat helikopter ihalesi dün sonuçlandı.<br />

Alım için Amerikan Sikorsky şirketinin<br />

'Kara Şahini tercih edildi. İhalede Sikorsky'nin<br />

rakibi ise İtalyan Agusta modeli idi. Agusta'nın,<br />

Sikorsky lisansıyla bu helikopteri ürettiğine<br />

dikkat çeken savunma uzmanları, "Türkiye,<br />

orijinalini tercih etti." dedi.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin en büyük hazır alım<br />

projelerinden genel maksat helikopter ihalesi<br />

sonuçlandı. Dev ihalede Amerikan Sikorsky ve<br />

İtalyan AgustaWestland firmaları çekişiyordu.<br />

Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında dün<br />

yapılan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />

toplantısında, 109 helikopteri kapsayan<br />

ihalenin Amerikan şirketi Sikorsky'ye verilmesi<br />

yönünde karar çıktı. Toplantının ardından<br />

açıklama yapan Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi<br />

Gönül, helikopterin gövde, motor, aviyonik<br />

sistemleri, görev yazılımları gibi önemli<br />

parçalarının Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong>nde<br />

(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. Gönül, ilk<br />

aşamada 109 helikopter üretileceğini, bu<br />

sayının 600'e kadar çıkabileceğini kaydetti. İlk<br />

teslimat 4 yıl sonra. Toplam maliyet ise 3,5<br />

Milyar Dolar. Helikopterler 10 ton sınıfında<br />

olacak ve 18 personel taşıyabilecek. İcra<br />

komitesi dün <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında<br />

Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay<br />

Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül’ün katılımıyla<br />

gerçekleşti. Toplantıda Sikorsky'nin teklifi daha<br />

avantajlı bulundu. Türkiye'nin alacağı 109<br />

helikopter için İtalyan Agusta Westland ve<br />

Amerikan Sikorsky yanşıyordu. İki dev firma<br />

önce 5 Milyar Dolar bandında direndi. Türk<br />

tarafı ise 3,5 Milyar Dolarının üzerine çıkmaya<br />

yanaşmadı. Daha önceki komite toplantısında<br />

Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı<br />

Koşaner 5 Milyar Doların ödenmesinin<br />

mümkün olmadığını ilgili taraflara net bir<br />

şekilde ifade etti. Sonunda her iki firma da<br />

Ankara'nın istediği rakama yaklaştı. Sikorsky, Türk ürünlerine önemli bir ilgi olduğu belirtildi.<br />

Türkiye'ye T-70 Blackhawk (Kara Şahin) Latin Amerika'nın, ekonomi ve savunma sanayi<br />

modelini, Agusta ise TUHP 149'u önerdi. İki açısından en önemli ülkesi Brezilya'da 12-15<br />

helikopter de istenilen asgari özellikleri Nisan 2011 tarihlerinde düzenlenen <strong>Savunma</strong><br />

karşıladı. Fakat yapılan değerlendirmelerde, Fuarı Laad 2011 'e, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Sikorsky'nin önerdiği modelin daha güçlü Müsteşarlığı koordinasyonunda katılan 13 Türk<br />

olduğu ve fiyat konusunda da daha makul firması, Türk savunma sanayi ürünlerini, başta<br />

olduğu sonucuna varıldı. Ayrıca Amerikan Brezilya olmak üzere Kolombiya, Peru ve<br />

şirketi, helikopterin transmisyon-dişlilerini de<br />

Türkiye'de üretmeyi vaat etti. Edinilen bilgiye<br />

Uruguay gibi ülkelerin savunma bakanlığı ve<br />

askeri yetkililerine tanıtma imkanı buldular.<br />

göre, ihaleyi alan Sikorsky, üretim sürecinde Latin Amerika'da yaptıkları çalışmalar<br />

Türk şirketlerinin yüzde 67 oranında katkı<br />

sağlayacağı sözünü verdi. Helikopterin pervane<br />

ve motor gibi kritik parçalarının önemli bir<br />

bölümünün üretimi de TUSAŞ ana yükleniciliğinde<br />

hakkında bilgi veren SSM Daire Başkanı Lütfi<br />

Varoğlu, Latin Amerika savunma pazarının<br />

büyüklük açısından, dünyada önemli bir yeri<br />

olduğunu, Uruguay'a 4 yıl önce telsiz şatışıyla<br />

Türkiye'de gerçekleşecek. Helikopterin<br />

başlayan sürecin, bugün Şili ve Brezilya'nın<br />

en kritik bölümlerinden biri olan aviyonik<br />

önemli projelerine Türk firmalarının katılımını<br />

sistemleri ve yazılımlarda da Aselsan etkin rol<br />

sağlayacak noktalara gelindiğini ve bölgesel<br />

oynayacak. Türkiye ilk etapta 109 helikopter<br />

tanıtım çalışmalarına ağırlık verildiğini ifade<br />

alacak fakat bu rakam 300'e kadar çıkabilecek.<br />

etti. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ihracat<br />

Türkiye'nin aldığı her bir helikopter için,<br />

potansiyeli ile İhracatçı Birliği kurabilecek bir<br />

Sikorsky de Türkiye'de bir helikopter üretip<br />

aşamaya geldiğini vurgulayan Lütfi Varoğlu,<br />

başka pazarlara satacak. Genel Maksat<br />

şöyle devam etti: 'Yakın bir dönemde bu<br />

Helikopter Projesi kapsamında, öncelikle 109<br />

ülkelere (Latin Amerika) önemli satışlarımızın<br />

helikopter tedarik edilecek. Jandarma Genel<br />

olabileceğini değerlendiriyoruz, çünkü Batılı<br />

Komutanlığına 30, Kara Kuvvetleri Komutanlığına<br />

20, Hava Kuvvetleri Komutanlığına 6,<br />

kaynaklardan aldıkları sistemlerde ciddi güven<br />

kaybı yaşıyorlar. Türkiye, teknolojik çözümleri<br />

Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığına<br />

2, Özel Kuvvetler Komutanlığına 11,<br />

Emniyet Genel Müdürlügü'ne 20, Çevre ve<br />

ve fiyatlarıyla önemli bir alternatif haline geldi.<br />

Sektör başlı başına bir İhracatçı Birliği kuracak<br />

Orman Bakanlığına 20 adet helikopter<br />

aşamaya geldi. İDEF fuarı sırasında bu konuda<br />

verilecek.<br />

bir açıklamamız olabilir."<br />

22 Nisan 2011 01 Mayıs 2011<br />

SAVUNMA SANAYİİNDE HEDEF LATİN<br />

AMERİKA<br />

TÜRKİYE-ENDONEZYA SAVUNMA SANAYİ<br />

İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, Endonezya<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii alanında Türk firmalarının<br />

Cumhurbaşkanı Susilo Bambang<br />

dünyanın çeşitli coğrafyalarında sürdürdükleri<br />

YUDHOYONO'nun daveti üzerine 3-6 Nisan<br />

tanıtım ve pazarlama çalışmaları ara vermeksizin<br />

sürüyor. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ürün-<br />

2011 tarihleri arasında Endonezya'ya resmi bir<br />

ziyaret gerçekleştirdi. 16 yıl aradan sonra<br />

lerinin yeni hedef pazarı Latin Amerika oldu.<br />

Türkiye'den Endonezya'ya Cumhurbaşkanı<br />

düzeyinde yapılan bu ilk ziyaret, aynı zamanda<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) tarafından<br />

Endonezya'da, Cumhurbaşkanı Abdullah<br />

iki ülke arasındaki savunma sanayi işbirliğini<br />

daha sağlam temellere oturtup gelişmesine ve<br />

Gül'ün ziyaretinde sağlanan yaklaşık 400<br />

derinlik kazanmasına katkıda bulunması<br />

Milyon Dolarlık Tek Kaynak Protokolü'nün<br />

beklenen işbirliği protokolünün imzalanmasına<br />

ardından, SSM önderliğindeki Türk <strong>Savunma</strong><br />

da sahne oldu. İki ülke <strong>Savunma</strong> Bakanlıklarından<br />

<strong>Sanayii</strong> Şirketleri, Latin Amerika ülkelerine<br />

üst düzey yetkililerce gerçekleştirilen<br />

yönelik tanıtım ve pazarlama tanıtımına görüşmeler neticesinde Türkiye-Endonezya<br />

başladı. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ürünlerinin, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği Protokolü imza<br />

uluslararası alanda kazandığı kalite ve güven<br />

nedeniyle, Brezilya'nın başını çektiği pazarda,<br />

aşamasına getirilmiş ve Protokol 5 Nisan günü<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad BAYAR'ın


Haberler<br />

Endonezya'lı muhatabı <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

Yardımcısı Sjafrie SJAMSOEDİN'e yaptığı<br />

nezaket ziyareti sırasında imzalanmıştır.<br />

Cumhurbaşkanı GÜL, söz konusu protokolün<br />

imzalandığı bilgisini Türkiye ve Endonezya<br />

arasında ekonomik işbirliği imkanlarının<br />

değerlendirildiği Jakarta'daki iş Forumu<br />

toplantısı sırasında yaptığı konuşmada özel bir<br />

yer ayırarak tüm katılımcılara duyurmuştur.<br />

Yazılı ve görsel basına yansıdığı kadarı ile<br />

işbirliği Protokolü kapsamında öncelikle<br />

Endonezya Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına<br />

yönelik olarak yerel ortaklarla birlikte Aselsan<br />

ürünü yazılım tabanlı telsiz sistemleri,<br />

Roketsan ürünü topçu roket sistemleri ve<br />

mühimmatları ve FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri<br />

ürünü Zırhlı Muharebe Araçlarının ortak<br />

üretimi konuları gündeme alınacak, iki ülke<br />

arasındaki savunma sanayi işbirliğinin yakın<br />

dönemde GENESİS SYS, MilGem Sınıfı korvet,<br />

F-16 modernizasyonu ve İHA satışı gibi<br />

konuları da kapsayacak şekilde genişletilmesi<br />

bekleniyor.<br />

Müsteşar BAYAR ile Endonezya <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Yardımcısı SJAMSOEDIN tarafından<br />

imzalanan protokolün altyapısı, Endonezya ile<br />

savunma sanayii işbirliği kurulmasına yönelik<br />

önceki yıllarda başlatılan temas ve çalışmaların<br />

bir sonucudur. Bu çerçevede, Endonezya<br />

Cumhurbaşkanı YUDHOYONO'nun geçtiğimiz<br />

yıl Haziran ayı içinde Türkiye'ye gerçekleştirdiği<br />

ziyarete katılan Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanı Dr.<br />

Purnomo YUSGİANTORO'ya Türkiye'deki<br />

savunma tesisleri gezdirilmiş ve Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nin kabiliyetlerine ilişkin ayrıntılı bilgi<br />

sunumları yapılmıştır. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

firmaları da SSM yetkilileri ile birlikte<br />

geçtiğimiz yıl Kasım ayı içinde Jakarta'da<br />

düzenlenen Indo Defense "10 Fuarı'na katılarak,<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin yüksek teknoloji<br />

ürünü çözümlerini tanıtmıştı. SSM Uluslararası<br />

İşbirliği Dairesi Başkanı Lütfi VAROGLU<br />

Başkanlığında ve 8 Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

firmasından temsilcilerin yer aldığı Türk Heyeti,<br />

Ocak ayı içinde Endonezya'ya resmi bir ziyaret<br />

gerçekleştirmiş ve söz konusu ziyaret sırasında<br />

protokol kapsamında hangi alanlarda işbirliği<br />

yapılabileceği konusu masaya yatırılarak<br />

öncelikli alanlar belirlenmiştir. Bu çerçevede,<br />

iki ülke arasındaki savunma sanayii alanındaki<br />

son etkinlik Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ile<br />

MSB koordinasyonunda, Endonezya ile Türkiye<br />

arasında savunma sanayii alanındaki işbirliği<br />

olanaklarının araştırılması ve mevcut potansiyelin<br />

geliştirilmesi amacı ile MSB, SSM ve 8<br />

Türk firma temsilcisinin katılımı ile, 16-17 Mart<br />

'11 tarihleri arasında Endonezya'da gerçekleştirilen<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği Karma<br />

Komisyon Toplantısı olmuştur.<br />

Görüşlerine başvurduğumuz VAROGLU, IDEF<br />

'11 Fuarı kapsamında üst düzey yetkililerden<br />

oluşacak bir Endonezya Heyetinin ağırlanacağını<br />

ve Temmuz ayı içinde işbirliği Protokolü<br />

çerçevesinde yürütülen çalışmalarda gelinen<br />

son durumun takibi için Endonezya'ya resmi bir<br />

ziyaretin gerçekleştirileceğini açıkladı.<br />

TÜRKİYE 23NCÜ SERA SEMİNERİNE<br />

EVSAHİPLİĞİ YAPTI<br />

01 Mayıs 2011<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM), Uluslararası<br />

İşbirliği Daire Başkanlığı tarafından<br />

uluslararası savunma sanayii işbirliğini güçlendirmek<br />

amacıyla, muhatap ülke ve uluslararası<br />

kuruluşlar nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon<br />

çalışmaları kapsamında Fransız<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığına bağlı <strong>Savunma</strong> Yüksek<br />

Eğitim Akademisi (IHEDN) tarafından her yıl<br />

düzenlenen ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65<br />

katılımcının dahil olduğu 23ncü Dönem Avrupa<br />

Silahlanma Sorumluları Oturumu (SERA)<br />

Semineri'nin bir haftası SSM'nın girişimleri<br />

neticesinde, 4-8 Nisan 2011 tarihleri arasında<br />

Türkiye'de gerçekleştirildi.<br />

Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıkları,<br />

savunma tedarik kuruluşları ve sanayi çevrelerinden<br />

orta ve üst düzey temsilcilerinin dört<br />

hafta süreyle bir araya geldiği ve her yıl<br />

belirlenen bir ana tema üzerinde çalışma kağıtları<br />

hazırlayıp sundukları SERA'nın bu yılkı<br />

teması: "Küresel Kriz Ortamında işbirliği"<br />

olarak belirlenmiştir. SERA, Avrupa ülkelerinin<br />

savunma çevrelerinden devlet ve firma katılımcılarının<br />

görüşlerinin paylaşılmasına imkan<br />

veren bir 'think tank' ortamı niteliğindedir.<br />

Programın Türkiye ayağı SSM'nda <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı İsmail TOHUM-<br />

CU'nun açılış konuşmasını takiben başlamış ve<br />

TAI, Aselsan, FNSS, Havelsan, TEI, Savronik,<br />

Otokar, RMK Marine firmaları ile ODTÜ<br />

Teknokent'e ziyaretleri de içeren beş günlük<br />

program kapsamında; Türkiye'nin havacılık,<br />

kara araçları, deniz araçları ve C4ISR<br />

alanlarında sahip olduğu özgün kabiliyetler<br />

sergilenmiştir, Program kapsamında ayrıca,<br />

Türkiye'nin Avrupa savunmasındaki yeri.<br />

Avrupa ülkeleri ile işbirliği ve Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> altyapısı ile ilgili olarak taraflar arasında<br />

görüş alışverişi de yapılmıştır.<br />

SERA Türkiye Haftası, Türkiye'nin sanayi<br />

yeteneklerinin uluslararası platformlarda<br />

tanınırlığının artması, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin<br />

Avrupa'ya entegrasyonu sürecine olumlu<br />

katkıda bulunulması ve Avrupa savunma<br />

çevreleriyle diyalogun kurulması ve güçlendirilmesine<br />

imkan tanınması gibi yönlerinden<br />

ötürü başarılı ve faydalı bir etkinlik olarak<br />

değerlendirilmiştir.<br />

DENİZ PROJELERİNDE HAKLI GURUR<br />

01 Mayıs 2011<br />

STM, Türkiye'nin en önemli savunma<br />

projelerinden birisi olan, korvet sınıfı savaş<br />

gemisi MilGem (Milli Gemi) Projesinin ilk<br />

gemisi TCG Heybeliada ve ikinci gemi TCG<br />

Büyükada için, tasarım hizmetleri ve platform<br />

inşa ve donatım malzeme ve hizmetlerinin<br />

tedarik sorumluluğunu üstlenmişir. Projenin<br />

tasarım, inşa ve sistem entegrasyonu,<br />

performans ve takvim sorumluluğu Deniz<br />

Kuvvetleri Komutanlığı, tasarım ve inşa<br />

faaliyetleri için gerekli sistem, malzeme ve<br />

hizmetlerin tedarik sorumluluğu ise <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)'ndadır.<br />

MilGem Projesi kapsamında üstlendiği<br />

sorumlulukları zamanında, bütçesi içerisinde,<br />

hedeflenen kalitede, yüksek son kullanıcı<br />

memnuniyetiyle ve beklenenin üzerinde yerli<br />

katkı oranı ile yerine getirmeyi hedefleyen<br />

STM; 2008 yılında denize indirilen ve donatım<br />

faaliyetleri sonrasında seyir tecrübeleri<br />

aşamasına gelen MilGem'in ilk gemisi<br />

Heybeliada için, yaklaşık 5 yıldır birlikte<br />

sözleşmeli çalışılan 75 alt-yüklenici ve onların<br />

da iş paylaştığı şirketler dikkate alındığında<br />

200'ün üstünde firma ile güç birliği yapmıştır.<br />

STM tarafından MilGem Projesi için tedarik<br />

edilmekte olan birçok kalem malzeme, cihaz ve<br />

sistem rafta hazır piyasa ürünü değildir.<br />

MilGem Projesi öncesinde askeri ve bahriye<br />

standartlarında kullanılacak platform sistem<br />

/cihazların üretiminde yaygın bir aşinalığa<br />

sahip olmayan Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin ilgili<br />

kuruluşlarının bu çerçevede arzu edilen<br />

seviyeye getirilmesinde yoğun çaba harcanmış<br />

ve gemide bulunacak birçok önemli alt-sistem,<br />

cihaz ve malzeme, MilGem Projesi için proje ile<br />

birlikte geliştirilmiştir. Projenin, halen tekne<br />

inşaası devam etmekte olan ikinci gemisi<br />

Büyükada için de benzer kapsamda çalışmalar<br />

devam ettirilmektedir.<br />

STM, Türk Deniz Kuvvetleri için Gölcük<br />

Tersanesi Komutanlığı'nda inşa edilecek olan 6


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 79<br />

adet Havadan Bağımsız Tahrik [AIP] Sistemi'ne<br />

sahip Yeni Tip Denizaltı Projesi'nde de,<br />

sanayileşme ve yurtiçi katkının artırılması,<br />

inşaacı tersanenin ihtiyaç duyabileceği<br />

malzeme/hizmetlerin tedariği, denizaltı<br />

mukavim olmayan tekne bloklarının ve<br />

kompozit ünitelerinin yurtiçinde imali, Ana-<br />

Yüklenici HDVV/MFI iş Ortaklığı'nın tasarım<br />

faaliyetlerine katılım ve resim değişikliklerinin<br />

yapılması, Entegre Lojistik Destek (ELD/ILS)<br />

faaliyetlerinin icrasında görev almaktadır. Yeni<br />

Tip Denizaltı Projesi kapsamında, HDVV/MFI ile<br />

14 Aralık 2009 tarihinde imzalanan altyüklenicilik<br />

sözleşmesi kapsamında; STM,<br />

denizaltı platformuna yönelik dizayn,<br />

modernizasyon, sanayileşme ve yerlileştirme<br />

faaliyetlerini yürütebilecek deneyimli kadrosu<br />

ile projede yer alan tüm paydaşların yüklerini<br />

hafifletirken, söz konusu denizaltıların<br />

inşasının, azami yerli katkıyla ve istenilen<br />

performansta, zamanında ve bütçesi içinde<br />

tamamlanmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.<br />

Bunun yanısıra <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />

(SSİK), 15 Aralık 2010 tarihinde almış olduğu<br />

karar ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Ay<br />

Sınıfı Denizaltı Cihaz ve Sistem Yenileme<br />

ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan projenin<br />

sorumluluğunu STM'ye vermiş ve 30 Mart '11<br />

tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Proje<br />

kapsamında DzKK envanterinde bulunan en<br />

genç Ay Sınıfı denizaltılar olan TCG Doğanay (S-<br />

351) ve TCG Dolunay (S-352) denizatlarının<br />

yenilenecek olan Ataletsel Seyrüsefer Sistemi<br />

(INSj'nin Raytheon, Elektronik Destek Sistemi<br />

(EDT/ESM)'nin Aselsan ve Periskopların Cari<br />

Zeiss firmalarından tedariği ve yeni sistemlerin<br />

denizaltılara entegrasyonu STM sorumluluğunda<br />

yapılacaktır.<br />

Proje, 35 yılı aşkın süredir denizaltı inşa eden ve<br />

bu konuda üstün tecrübesi olan DzKK'nın<br />

Gölcük Tersanesi Komutanlığı'nda, DzKK ve<br />

Tersanenin iş-gücü, bilgi ve tecrübe desteği ile<br />

gerçekleştirilecektir. Yaklaşık olarak 4 yıl içinde<br />

tamamlanması öngörülen proje kapsamında,<br />

STM tarafından sistemlerin platforma<br />

entegrasyon faaliyetlerinin yanısıra; ELD,<br />

yedek parçalar, destek teçhizatı, teknik<br />

dokümantasyon, eğitim ve teknik yardım /<br />

destek hizmetlerinin de sağlanması planlanmaktadır.<br />

Özet olarak ifade edilirse STM görev aldığı<br />

MilGem, Yeni Tip Denizaltı (AIP) ve Ay Sınıfı<br />

Denizaltı Sistem/Cihaz Yenileme Projeleri ile;<br />

Türkiye'nin ilgili sanayi potansiyelinin en yoğun<br />

ve gerçekçi oranda kullanılması, teknolojiyi<br />

askeri uygulamalara uyumlama anlamında<br />

sanayinin gelişmesinin desteklemesi ve Türk<br />

Deniz Kuvvetleri'nin sahip olduğu bilgi ve<br />

tecrübenin özel sektör sanayicisine aktarılması<br />

kapsamında üstlendiği rolü başarı ile<br />

sürdürmekte, muharip suüstü gemileri ve<br />

denizaltılar konusunda deneyimli personeli ve<br />

yetenekli genç mühendis kadrosu ile birlikte,<br />

platform bazında Türk Deniz Kuvvetleri'ne<br />

hizmet etmekten büyük gurur ve onur<br />

duymaktadır.<br />

08 Mayıs 2011<br />

TÜRKİYE UÇAK GEMİSİ YAPABİLİR SEVİYEDE<br />

Türkiye'nin uçak gemisi yapabilecek kabiliyete<br />

sahip olduğunu kaydeden Bayar, "Bölgesel güç<br />

olmak için buna ihtiyaç var mı sorusunu<br />

cevaplamak lazım" dedi.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müstaşarı Murad Bayar,<br />

Türkiye'nin milli savunma sanayiinde çok<br />

ilerleme kaydettiğini vurgulayarak, gelişen<br />

denizcilik sektörüyle elde edinilen kazanımlar<br />

sonucu, ihtiyaç olması halinde, kendi uçak<br />

gemisini yerli imkan ve kabiliyetleri ile<br />

yapabilecek güçte olduğunu söyledi.<br />

Bayar, Türkiye'nin bölgesel bir güç olabilme<br />

yolunda uçak gemisi yapabilme kapasitesine<br />

ilişkin olarak, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

tarafından hazırlanan 2009-2016 <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Sektörel Strateji Dokümanı ile daha<br />

önce başlatılan askeri gemi sektörü<br />

atılımlarının en üst noktalara ulaştığını dile<br />

getirdi.<br />

Uçak gemisine ihtiyaç var mı?<br />

Tamamı yerli tersanelerde üretilen, dünya<br />

standartlarında birçok gemi projesi tamamlanmış<br />

veya tamamlanmaktadır" diye konuşan<br />

Bayar, Türkiye'nin uçak gemisi kapasitesi<br />

konusunda şunları söyledi: "2016 yerli katkı<br />

hedefleri doğrultusunda askeri gemilerde,<br />

sistemlerden alt sistemlere inildikçe artan<br />

yerlilik oranı hem sektörü geliştirmiş, hem de<br />

yerli kaynakların yurt içinde kalmasına imkan<br />

ve olanak sağlamıştır. Gelişen sektörle tasarım<br />

kabiliyetleri, ileri mühendislik ve teknoloji<br />

birleşerek geçmişte imkansız gibi görülen<br />

birçok proje hayata geçirilmiştir. Sonuç<br />

itibariyle, gelişen denizcilik sektörü ile elde<br />

edinilen kazanımlar sonucu ihtiyaç olması<br />

halinde Türkiye kendi uçak gemisini yerli imkan<br />

ve kabiliyetleriyle yapabilecek güçte. Burada<br />

önemli olan Türkiye'nin bölgesel bir güç<br />

olabilme yolunda uçak gemisi yapabilme<br />

kapasitesi var mıdır? değil Türkiye'nin bölgesel<br />

güç olması için uçak gemisine ihtiyacı var<br />

mıdır? sorusuna cevap aramak daha doğru."<br />

Bayar, "Maliyeti çok yüksek olan, yalnızca bir<br />

karakol görevi için bile denize açılması 100<br />

milyon dolar bulan bu dev gemiye sahip olmak<br />

için aynı zamanda gemi ile birlikte sefere<br />

çıkacak en az iki tane yeni destroyer, bir adet<br />

denizaltı, bir ASW, bir ASuW, bir konvansiyonel<br />

destek helikopteri, en az dört tane füze botu,<br />

gemiye iniş-kalkış yapabilecek ekipmana sahip<br />

en az 40 kadar savaş uçağı, ayrıca yakıt tankeri<br />

ve yakıt değişim tesisi (eğer nükleer değilse),<br />

askeri tersanede özel bakım havuzuna ihtiyaç<br />

duyulmaktadır. Bunlarla birlikte gemilerin<br />

büyüklüğüne göre 1000 ila 5000 kişi arasın<br />

personel bulundurulması gerekliliği de göz<br />

önünde bulundurulmalıdır."<br />

Yüzde 90'ı yerli kaynaklı<br />

Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin<br />

ihtiyaçları çerçevesinde toplam bedeli 20<br />

Milyar Doları bulan modernizasyon projesi<br />

yürürlüğe konulmuş olup, bu projelerin yüzde<br />

90'ının Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin katılımıyla<br />

hayata geçirilmekte olduğunu belirten Bayar,<br />

şu değerlendirmelerde bulundu: "Yurtdışından<br />

hazır alıma gittiğimiz projelerin oranı maliyet<br />

bazında yüzde 10'un altına düşmüş bulunmaktadır.<br />

Bunlarda dahi, sözleşmelere konulan<br />

offset ve sanayi katılımı yükümlülükleri ile<br />

sanayimize önemli oranda iş imkanı yaratılmaktadır.<br />

Geldiğimiz nokta itibarı ile, TSK<br />

ihtiyaçlarının yerli sanayi eliyle karşılanma<br />

oranı iki katına çıkarak yüzde 52.1'e, cirosu 2.7<br />

Milyar Dolara, ihracatı 853 Milyon Dolara, yıllık<br />

Ar-Ge harcamaları ise 600 Milyon Dolar<br />

seviyelerine ulaşmıştır. Dünyada ilk 100 büyük<br />

savunma sanayii şirketi arasında artık bir Türk<br />

şirketi de bulunuyor."<br />

09 Mayıs 2011<br />

GÜL: SAVUNMA SANAYİİNİN OLMASI ÇOK<br />

ÖNEMLİ<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir'de Kale<br />

Grubu ile Pratt&Whitney ortaklığıyla kurulan<br />

uçak motor parçalarının üretileceği fabrikanın<br />

temel atma törenine katıldı. Gül, savunma<br />

sanayiinin önem verdiği bir alan olduğunu<br />

belirterek, "Büyük bir ülke olarak, büyük bir<br />

coğrafya ve ordusu olan Türkiye'nin güçlü bir<br />

savunma sanayiinin olması çok önemlidir."<br />

dedi.


Haberler<br />

SAVUNMAYA YERLİ FİRMA DAMGASI<br />

11 Mayıs 2011<br />

IDEF 2011 <strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı, Cumhurbaşkanı<br />

Abdullah Gül'ün katılımıyla dün<br />

İstanbul'da başladı. Türkiye'nin savunma<br />

sanayiine son yıllarda özellikle çok büyük<br />

önem verdiğini belirten Gül, "Özellikle<br />

savunma sanayiindeki üretimin tasarlanması,<br />

yerli imkanların kullanılması açısından çok<br />

büyük gelişmeler olmuştur" dedi. 211 yerli,<br />

410 yabancı şirketin katıldığı fuar şimdiye<br />

kadar yapılan fuarlar arasında en yüksek<br />

katılımlı fuar unvanını da aldı. Fuara, 71<br />

ülkeden 24 bakan ve 425 üst düzey yönetici<br />

katıldı<br />

Fuarda standları gezen Cumhurbaşkanı Gül<br />

"<strong>Savunma</strong> sanayiinde yerli imkanların<br />

kullanılması açısından çok büyük gelişmeler<br />

olmuştur" dedi. Bölgesinin en büyük, dünyanın<br />

ise beşinci büyük savunma sanayii fuarı IDEF<br />

2011, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay<br />

Başkanı Işık Koşaner, <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

Vecdi Gönül ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı<br />

Murad Bayar’ın katıldığı tören ile başladı. Açılış<br />

töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah<br />

Gül, Türkiye'nin son dönemde savunma sanayii<br />

alanında üretim ve tasarım hamlesi gerçekleştirdiğini<br />

belirterek, müttefik ülkelerle<br />

kazanından paylaşmak istediklerinin altını<br />

çizdi. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül ise<br />

büyük şirketlerin yanında, orta ölçekli ve<br />

gelişme aşamasındaki şirketlere de imkân<br />

sağlanması nedeniyle IDEF'in ilgi çekici hale<br />

geldiğini belirterek, araştırmaya yönelik<br />

şirketleri desteklemekte ve Türkiye’de üretim<br />

yapmak isteyen yabancı şirketlere imkan<br />

tanımakta kararlı olduklarını vurguladı. Fuarı<br />

düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme<br />

Vakfı (TSKGV) Genel Müdürü Hayrettin<br />

Uzun da, fuarda satılan alanın bir önceki 2009<br />

fuarına göre yüzde 7 arttığını belirterek, ilk kez<br />

Türk tasarımı korvet MİLGEM ve sahil güvenlik<br />

gemilerinin Büyükçekmece koyunda sergilenmesiyle<br />

fuarın farklı bir anlam kazandığının<br />

altını çizdi. Yeni tasarım Türk silahları<br />

gündemde, ALTAY tankı ilk kez gösterildi.<br />

IDEF 2011'de, OTOKAR tarafından geliştirilen<br />

ana muharebe tankı ALTAY’ın genel tasarımıyla<br />

maketinin ilk kez görüldüğü fuar da oldu.<br />

ALTAY’ın temel tasarım aşamasının tamamlanmasıyla<br />

oluşturulan maket Cumhurbaşkanı<br />

Abdullah Gül tarafından açıldı. ALTAY, yaklaşım<br />

500 Milyon Dolarlık geliştirme projesi<br />

yöntemiyle OTOKAR tarafından üstlenilmişti.<br />

Projede, temel tasarımın yapılması, prototipin<br />

üretilmesi olarak 78 aylık olarak planlanmıştı.<br />

Böylece milli tank projesinin ilk fazı da<br />

tasarımın tamamlanmasıyla bitirildi. ALTAY<br />

hakkında bilgi veren Koç Holding <strong>Savunma</strong><br />

Grubu Başkanı Kudret Önen, kullanımda olan<br />

üçüncü nesil ana muharebe tanklarından daha<br />

üst sınıfın bir tasarımı gerçekleştirdiklerini<br />

belirterek, dört mürettebatlı ve 1500 beygir<br />

gücünde 120 mm top ana silahıyla tasarlandığını<br />

kaydetti. ALTAY için özel bir atış kontrol<br />

sistemi de tasarlanıyor.<br />

OTOKAR, ARMA 8x8 araçları için geliştirilen<br />

kule sistemi MIZRAK -30 ile 6x6 zırhlı EOD aracı<br />

ve iç güvenlik zırhlı personel taşıyıcı araç da ilk<br />

kez IDEF'te gösterildi.<br />

Dost-düşman tanıma sistemi ASELSAN'dan<br />

ASELSAN ile SSM arasında ALTAY tanklarında<br />

kullanılmak üzere IFF (Identificiation Friend or<br />

Foe Dost Düşmen Kimlik Tanıma) sistemi<br />

alınması konusunda anlaşma imzalandı.<br />

ASELSAN, fuarda, mevcut ürün yelpazesi ve<br />

görev bilgisayarı yazılımını yaptığı ATAK<br />

helikopteri kokpiti yanında, ilk kez yeni<br />

geliştirilen ASELPOD hedefleme podunu da<br />

sergiliyor. Bu arada, ALP havacılık fuarda<br />

yaptığı açıklamada, F35 JSF projesi kapsamında<br />

Pratt and Whitney tarafından bu uçak için<br />

üretilen F135 motorlarına yaptığı titanyum<br />

bütünleşik kanadı fan rotorunu teslim ettiğini<br />

açıkladı.<br />

Türk mini insansız hava aracı ilk kez ihraç edildi<br />

KALE-BAYKAR tarafından üretilen ve TSK<br />

envanterinde bulunan mini insansız hava<br />

aracının Katar’a satışına ilişkin anlaşma fuar<br />

kapsamında imzalandı. Katar Genelkurmay<br />

Başkanlığı ile KALE-BAYKAR arasında imzalanan<br />

sözleşmeyle küçük çaplı bir satış gerçekleştirileceği,<br />

Katar Silahlı Kuvvetleri’nin bu tür<br />

uçaklarla tecrübesini artırmak amacını taşıdığı<br />

vurgulandı.<br />

11 Mayıs 2011<br />

MİLLİ TANK ALTAY İLK KEZ GÖRÜCÜYE ÇIKTI<br />

Koç grubuna bağlı Otokar tarafından üretilen<br />

Türk muharebe tankı ALTAY, gerçek boyutlu<br />

maketiyle ilk kez 10. Uluslararası IDEF Fuarı'nda<br />

görücüye çıktı.<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı'nda son teknoloji ürünü<br />

silah sistemleri görücüye çıktı. Yüzde yüz yerli<br />

üretim savunma araçları ve silahların da<br />

sergilendiği fuara yabancıların ilgisi yoğundu.<br />

Koç Bilgi ve <strong>Savunma</strong> Teknolojileri tarafından<br />

geliştirilen Türk ana muharebe tankı ALTAY'ın<br />

açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı.<br />

Konsept aşamasından detay tasarım aşamasına<br />

geçen ALTAY'ın 1.500 beygir gücünde bir<br />

motora sahip olması hedefleniyor.<br />

Ana silah olarak 120 milimetrelik top bulunan<br />

ALTAY'ın yüksek hareket kabiliyeti ve üstün ateş<br />

gücüyle fark yaratacağı belirtiliyor.<br />

Beylikdüzü'ndaki TÜYAP Sergi Sarayı'nda dün<br />

başlayan fuarın açılışına katılan Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Vecdi Gönül, "2000'li yıllardan itibaren<br />

savunma sanayisinde temel hedefimiz, öncelik<br />

verdiğimiz alanlarda kendi tasarımımızı<br />

yapmak ve savunma sanayiini özgün yurt içi<br />

çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda<br />

rekabet edebilecek şekilde yapılandırmak<br />

olmuştur" dedi. 2010 itibariyle Türk Silahlı<br />

Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını karşılamada hazır<br />

alımın oranının yüzde 10'un altına düştüğü<br />

bilgisini veren Gönül, "Kendi tasarımımızı<br />

yapamadığımız alanlarda ise uluslararası<br />

ortaklık ve iş birliğine yöneliyoruz. A400M<br />

Ulaştırma Uçağı projesi, Müşterek Taaruz<br />

Uçağı Projesi gibi konsorsiyum projelerinde<br />

nitelikli iş payları alıyoruz" diye konuştu. Fuara<br />

44 ülkeden 575 yerli ve yabancı firma katıldı.<br />

Aselsan standındaki ürünlerin yüzde 70'i yeni<br />

teknoloji ürünü teçhizatlardan oluştu. "Gözcü"<br />

isimli termal dürbün, 10 kilometre ötedeki bir<br />

tankı tespit edebiliyor. 1.200 metre etkili<br />

tabanca MKE'nin ürettiği yerli keskin nişancı<br />

tüfeği Bora-12 ile susturuculu MP5 otomatik<br />

tabanca da fuarda ilgi gören silahlar arasında<br />

yer aldı. Jandarma özel Kuvvetler Komutanlığının<br />

kullandığı Bora12, 1.200 metre etkili<br />

menzile sahip. Yüzde yüz yerli keskin nişancı<br />

tüfeği Bora-12'nin, Azerbaycan ve Suudi<br />

Arabistan'a da ihraç edildiği öğrenildi.<br />

İnsansız helikopter<br />

TAI'nin standındaki Türk insansız hava aracı<br />

Anka'nın yanı sıra, Ar-Ge çalışmaları süren<br />

insansız helikopter R-İHA da görücüye çıktı.<br />

Termal kameraları bulunan helikoptere hafif<br />

silah yerleştirilebiliyor. Havada 4 saat kalabilen<br />

helikopter, istenen noktaya iniş kalkış yapıyor,<br />

piste ihtiyaç duymuyor.<br />

Zırhlı düşmanı 'cirit'<br />

Roketsan'ın ürettiği "Cirit" adlı lazer güdümlü<br />

füzeler, görüntüsüyle gerçekten bir ciriti<br />

andırıyor. Füze, zırhlı personel taşıyıcıların<br />

imha edilmesine yönelik tasarlandı. İsviçreli Sig<br />

Sauer'in standında da ABD Başkanı'nı koruyan


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

81<br />

gizli servis elemanlarının kullandığı yarı otomatik<br />

tabancalar sergileniyor. Uzun ömürlü ve<br />

etkili olmasıyla ön plana çıkan silahın en önemli<br />

özelliği, hiç tutukluk yapmaması.<br />

Korumalardan Glock siparişi<br />

Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı korumaları<br />

360 adet Glock tabanca siparişi verdi.<br />

Glock 19 Gen 4 modelini tercih eden<br />

korumalar, tabancaları bir ay içerisinde teslim<br />

alacak.<br />

Hedefi şaşmıyor<br />

Türk Hava Kuvvetleri'nin standında yer alan<br />

F16 savaş uçağının üzerinde yerli üretim,<br />

Hassas Güdümlü Kit adlı havadan karaya<br />

füzeler de ilk kez sergilendi. Pakistanlı silah<br />

üreticisi POF'un fuarda sergilediği POF EYE adlı<br />

silah, ilginç tasarımıyla dikkat çekti. Piyade<br />

tüfeği görünümündeki silahın ucunda yer alan<br />

9 milimetrelik tabanca, silah sağa sola 90<br />

derece katlanabildiği için mevziden çıkmadan<br />

atış yapabilme kabiliyetine sahip.<br />

12 Mayıs 2011<br />

SAVUNMA SANAYİ FUARINA YERLİ ÜRÜNLER<br />

DAMGASINI VURDU<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gürün açılısını<br />

yaptığı IDEF'11 Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı'na yerli üretim 'Altay' isimli tank ve<br />

İnsansız Hava Aracı (ANKA) damgasını vurdu.<br />

Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekiler<br />

savunma sanayi ürünlerinin bulunduğu<br />

stantları gezdi. IDEF'11 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı'nda, Türkiye dahil 48 ülkeden 621 yerli ve<br />

yabancı savunma sanayii sektöründe söz sahibi<br />

olan firma ve firma temsilciliği bulunuyor.<br />

IDEF'11 10. Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı,<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül'ün<br />

himayesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme<br />

Vakfı'nın sorumluluğunda, TÜYAP Tüm<br />

Fuarcılık Yapım A.Ş.'nin organizasyonunda 10-<br />

13 Mayıs 2011 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve<br />

Kongre Merkezi'nde ziyaret edilebilecek. İki<br />

yılda bir düzenlenen fuarın bu yılkı açılışını<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay<br />

Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Vecdi Gönül ve yabancı genelkurmay<br />

başkanları birlikte yaptı. Açılışın ardından Gül<br />

ve beraberindeki heyet ilk olarak yerli üretilen<br />

'Altay' isimli muharebe tankının bulunduğu<br />

standın açılışını yaptı. Daha sonra Gül ve<br />

beraberindekiler yerli üretilen İnsansız Hava<br />

Aracı'nın (ANKA) bulunduğu standı ziyaret etti.<br />

Gül yetkililerden yerli ürünler hakkında detaylı<br />

bilgi aldı. IDEF'11 Fuarı'nda, <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />

sektöründe söz sahibi olan, Türkiye dâhil 48<br />

ülkeden 621 yerli ve yabancı firma ve firma<br />

temsilciliği bir araya gelecek, ayrıca 70 ülkeden<br />

90 Yabancı delegasyon fuarı ziyaret edecek ve<br />

söz konusu yabancı delegasyonda 28 Bakan, 10<br />

Bakan Yardımcısı, 4 Genelkurmay Başkanı, 7<br />

Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet<br />

Komutanı ve 11 müsteşar yer alacak.<br />

IDEF’DE SERGİLENDİ<br />

Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası<br />

12 Mayıs 2011<br />

Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası F16'lar<br />

üzerinde tanıtıldı. MKE'nın ürettiği 1 tonluk<br />

bomba 25 kilometre koordinat takip edebiliyor.<br />

İlk akıllı bombamız F16'da görücüye çıktı. 1 ton<br />

ağırlığında. 4 metre uzunluğundaki bomba, çok<br />

yüksek tahribat gücü içerdiği için koca bir<br />

mahalleyi bile yok edebilecek güçte.<br />

MAKİNA Kimya Endüstrisi'nin (MKE) ürettiği ve<br />

TÜBİTAK'ın geliştirdiği Türkiye'nin ilk akıllı<br />

güdümlü uçak bombası, IDEF'11 <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Fuarı'nda Türk Hava Kuvvetleri'ne ait<br />

F16 savaş uçağının üzerinde tanıtıldı. Verilen<br />

koordinat sonrası sıfır hata ile hedefi 12'den<br />

vuran 'akıllı hassas güdüm bombası' terör<br />

kamplarını ve belirlenen noktaları yok etme<br />

gücüne sahip. MKE'nin ürettiği bombayı,<br />

TÜBİTAK'a bağlı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Araştırma ve<br />

Geliştirme Enstitüsü akıllı hale getirdi ve<br />

TSK'nın kullanması için Türkiye'nin kendi<br />

geliştirdiği ilk güdümlü uçak bombası oldu. F4<br />

ve F16 savaş uçaklarına uyarlı olan bu bomba,<br />

yüklü olduğu savaş uçağının üzerinde, yerde ve<br />

havada koordinat verilerek hazırlanıyor ve GPS<br />

sistemi ile destekleniyor. Bomba 25 km<br />

boyunca havada verilen koordinatları takip<br />

ediyor ve belirlenen noktayı sıfır hata ile 12'den<br />

vuruyor.<br />

16 Mayıs 2011<br />

ÖZEL SEKTÖR 'HAYALET GEMİ' ÜRETMEYE<br />

GİRİYOR<br />

Milli imkanlarla savaş gemisi projesinde<br />

(MİLGEM) önemli bir değişikliğe gidildi. Deniz<br />

Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde İstanbul<br />

Tersanesi Komutanlığında inşa edilen savaş<br />

gemilerini artık özel sektör üretecek. Bugüne<br />

kadar askere karakol botu ve sahil güvenlik<br />

gemisi üreten özel sektörün iki firmasına bu<br />

kapı açıldı. Yalnızca Dearsan ve Koç RMK<br />

Marine bu kapsamda açılacak ihaleye<br />

çağrılacak. MİLGEM projesi çerçevesinde 8<br />

gemi inşasına karar veren Deniz Kuvvetleri<br />

bugüne kadar iki gemi inşa etti. İlk gemi<br />

Heybeliada, uluslararası savunma fuarı IDEF<br />

kapsamında görücüye çıkarken ikinci gemi<br />

üzerinde çalışmalar devam ediyor. Özel sektör<br />

ise üçüncü gemiden itibaren görevi devralacak<br />

ve 8 gemilik seriyi tamamlayacak.<br />

İhale şartları belli değil<br />

İki firmadan beklentiler henüz belirlenmedi.<br />

Firmalardan biri ihalenin tamamını da alabilir,<br />

gemiler firmalar arasında paylaşılabilir ya da<br />

gemilerin iş payları iki firmaya dağıtılabilir. Bu<br />

konudaki çalışmalar ihaleye çıkılmadan önce<br />

tespit edilecek ancak bugünkü karara göre bu<br />

iki özel tersane dışında hiçbir firma ihaleye<br />

kabul edilmeyecek.<br />

Radarda görülmesi zor<br />

MİLGEM projesinin Korvet inşası olduğu<br />

söylense de boyutları itibariyle inşa edilen<br />

gemiler bir boy büyük firkateyn sınıfında yer<br />

alıyor. Düşman gemilerin radarlarında olduğundan<br />

daha küçük görünmesini sağlayan bir<br />

yapıya sahip olduğu için görünmez kabul edilen<br />

gemiler helikopter taşıyabiliyor. Gemiler<br />

birbirine benzer özelliklerle inşa ediliyor.<br />

Heybeliada’nın özellikleri<br />

Uzunluk : 99,00 m<br />

Azami Genişlik : 14,4 m<br />

Deplasman: 2000+ ton<br />

Tahrik Sistemi : 2 Dizel + 1 G/T (CoDAG) 30.000<br />

kWs<br />

Ekonomik Hızda Azami Menzil : 3.500 Deniz<br />

Mili<br />

Azami Hız : 29+ kts<br />

Silah Sistemleri: 76 mm Baş Topu, 2 Adet 12,7<br />

mm STAMP, 8 x Harpoon Gemisavar Füzesi, 2 x<br />

324 mm Mk32 Çiftli Torpido Lançeri, PDMS<br />

(RAM) 21'li Lançer<br />

Helikopter : 10 tonluk helikopter<br />

16 Mayıs 2011<br />

TÜRKİYE, ABD'YE SİLAH SATIYOR<br />

Türkiye'nin savunma sanayii için silah ve<br />

mühimmat ihracatı Ocak-Nisan döneminde<br />

91.2 Milyon Dolara ulaştı. Orta Anadolu<br />

İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nin<br />

kayıtlarına göre, geçen yılın Ocak-Nisan<br />

döneminde 81 Milyon 515 Bin Dolar olan


Haberler<br />

ihracat, bu yıl yüzde 11,9 arttı. Verilere göre,<br />

Ocak-Nisan döneminde, 91.2 Milyon Dolar<br />

olan silah ve mühimmat ihracat kayıtlarının büyük<br />

bölümü Azerbaycan ve Suudi Arabistan'a<br />

yönelik oldu. ABD'ye ise 10 Milyon Dolarlık silah<br />

satışı gerçekleşti. Rusya'da ilk onda yer aldı.<br />

20 Mayıs 2011<br />

SAVUNMA SANAYİİNİN CİROSU 8 MİLYAR<br />

DOLAR OLACAK<br />

Türkiye'de hızla büyüyen savunma sanayi 5 yıl<br />

sonra 8 Milyar Dolarlık ciroya ulaşacak.<br />

Ankara'nın savunma sanayindeki önemine<br />

değinen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu<br />

alan hızla büyürken Ankara'da pay alacak.<br />

2016'da savunma sanayiinde ciro hedefimiz 8<br />

Milyar Dolar. Bunun 6 Milyar Doları Ankara'dan<br />

sağlanacak" dedi. Ankara Ticaret Odası'nın<br />

(ATO), 2009-2010 yılında en çok vergi ödeyen<br />

ve ihracat yapan üyelerine plaket verdiği<br />

törende konuşan Erdoğan, şunları söyledi:<br />

"Türkiye'nin savunma sanayiinin yüzde 80'nini<br />

barındırmak suretiyle, savunma sanayiinin<br />

başkenti Ankara'dır. TAI tesisleri içinde 100<br />

Milyon Dolarlık bir yatırımla Uzay ve Uydu<br />

Merkezi kuruyoruz. Gölbaşı yakınlarında, 100<br />

Milyon Dolarlık bir yatırımla Radar ve<br />

Elektronik Harp Tasarım Merkezi kuruyoruz, 2<br />

yılda bunlar faaliyete geçecek."<br />

Spekülasyon yapanlar var<br />

Bankaların genel müdürlüklerinin Ankara'dan<br />

İstanbul'a taşınması konusunu da değerlendiren<br />

Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunun da<br />

spekülasyonunu yapanlar var. Dünya finans<br />

sektörleri siyasi merkezler olarak gelişmiş<br />

ülkelerde böyle bir değerlendirmeyi yapar.<br />

Türkiye, bu değerlendirmeyi yıllardır yapıyor,<br />

kendi dönemimizi kast ediyorum ama adımını<br />

atmamıştı. Şimdi biz bu adımı atıyoruz. Fakat<br />

bu adımı atarken Ankara'nın üzerinde siyasi<br />

misyonu da var.<br />

Serbest ticaret merkezi<br />

Ankara'ya yapılacak yeni yatırımları anlatan<br />

Erdoğan, "Kazan'da bir lojistik üs kuruldu ve şu<br />

anda 1200 kişiye istihdam sağladık, 2 bin 800<br />

kişi daha iş imkanı bulacak. Şirket sayısını 400'e<br />

ulaştırmayı hedefledik. Ankara'da uluslararası<br />

serbest ticaret merkezi kuracağız. Sadece bu<br />

bölgeden ihracat hedefimiz 3 Milyar Dolar.<br />

Akyurt ilçesine de 1 milyon 800 bin<br />

metrekarelik alana fuar merkezi kurularak<br />

Ankara-Konya hızlı tren hattı ay sonunda<br />

açılacak<br />

ANKARA'nın 1923 yılında adeta bir kasaba<br />

görünümünde olduğunu, şu anda ise her<br />

alanda bir Avrupa kentine dönüştüğünü<br />

kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Ankara'yı<br />

hızlı trenin de bir merkezi haline getiriyoruz.<br />

Ankara-Eskişehir hattını tamamlayarak 2009<br />

yılında hizmete açmıştık. Eskişehir-İstanbul ve<br />

Eskişehir-Bursa hatlarının inşası devam ediyor.<br />

Ankara Konya hızlı tren hattımız tamamlandı,<br />

deneme sürüşleri yapılıyor, birkaç hafta içinde,<br />

belki de bu ay sonuna kadar o hattı da artık<br />

hizmete açıyoruz."<br />

24 Mayıs 2011<br />

YENİ F-16 HAVA KUVVETLERİ'NİN 100'ÜNCÜ<br />

YILINA YETİŞTİ, 30 UÇAK 2012 SONUNDA<br />

HAZIR OLACAK<br />

TAI'nin 10 yıllık bir aradan sonra montajını<br />

tamamladığı yeni nesil F-16 savaş uçağı dün<br />

düzenlenen törenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na<br />

teslim edildi. TAI, 100'üncü yılını<br />

kutlayan Türk Hava Kuvvetleri için programını<br />

sıkıştırdı. İlk uçağın temmuzda teslim edilmesi<br />

planlanırken sözleşmede öngörülenden 2 ay<br />

erken bitirildi. 30 uçaklık paket 2012 sonuna<br />

kadar hazır olacak. Envanterde bulunan F-4<br />

savaş uçakları, 2020'ye kadar görevden çıkacak<br />

ve 2015'ten itibaren F-35 savaş uçakları<br />

envantere girecek. Türk Hava Kuvvetleri'nin<br />

savaş gücünü devam ettirmek, kırıma uğrayan<br />

uçakların yerine yenilerini koymak ve etki<br />

alanını genişletmek üzere başlatılan Peace<br />

Onyx IV (Öncel IV) programı çerçevesinde<br />

2007'de 30 adet F-16 blok 50+ savaş uçağı<br />

alımına karar verildi. 1 Milyar 650 Milyon<br />

Dolara mal olması hedeflenen proje çerçevesinde<br />

uçakların parçalarının çeşitli ülkelerde<br />

üretilmesi, Türkiye'de son montajının ilk uçuş<br />

testlerinin yapılması planlandı. Yeni nesil F-<br />

16'lar eskisinden çok daha uzak mesafeleri<br />

bombalayabilecek. Uçakta hem çok gelişmiş<br />

görev bilgisayarı ve aviyonik sistemler hem de<br />

çok daha güçlü radar ve elektronik harp<br />

sistemleri yer alıyor. Uzmanlar yakıt tanklarına<br />

ekler ve yeni elektronik sistemlerle uçağın<br />

kapasitesinin yüzde 30 arttığını düşünüyor.<br />

25 Mayıs 2011<br />

ROLLS-ROYCE SAVUNMA İŞİ İÇİN TÜRKİYE'DE<br />

ORTAK ARAYIŞINA GİRDİ<br />

İNGİLTERE'nin motorlarıyla daha çok tanınan<br />

savunma firmalarından Rolls-Royce, Türkiye'de<br />

ortak arayışına girdi. Deniz Kuvvetleri<br />

Komutanlığı'nın Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD)<br />

ihalesinde alt yüklenici olmak isteyen şirket,<br />

Türkiye'de savunma alanında çalışmalar<br />

yapacak. Türkiye ile İngiltere arasında savunma<br />

alanında işbirliği yapılması kararının ardından<br />

şirket Türkiye'de ayrı bir ofis açma hazırlığına<br />

girdi.<br />

Uzun zamandır buradayız<br />

<strong>Savunma</strong> faaliyetlerini ve Türk firmalara<br />

tekliflerini anlatan Rolls-Royce Donanma ve<br />

Denizcilik Satışlarından Sorumlu Başkan<br />

Yardımcısı Paul Thomas, şöyle konuştu:<br />

"Türkiye'de uzun zamandır varız ama askeri<br />

gemi endüstrisinde Türkiye'de yeniyiz.<br />

Türkiye'de bu konuda bir ofis açmayı da<br />

planlıyoruz Türk firmalarını özel olarak<br />

değerlendirmeye aldık. Askeri ve sahil güvenlik<br />

maksatlı gemiler konusunda Türk firması ile<br />

çalışmak istiyoruz. Bu firmadan bizim<br />

ürünlerimizin alt yüklenicisi olmasını isteyeceğiz.<br />

Aynı şekilde bu firma, Rolls-Royce<br />

ürünlerinin dünya çapında satış zincirine de<br />

katılmış olacak.<br />

Deniz projeleri var<br />

Bir alt yüklenici ararken Türkiye'yi seçtiklerini<br />

dile getiren Paul Thomas, "Çünkü deniz<br />

konusunda stratejik önemi en hızlı artan ülke<br />

şu anda Türkiye'dir. Dünyanın pek çok yerinde<br />

bu şekilde stratejik önemi artan bir ülke yok.<br />

Gelecek 10 yıl içinde pek çok deniz projesi<br />

olacak. Şu sırada bazı firmalarla görüşmeler<br />

devam ediyor. Ortaklık kuracağımız firma ile<br />

teknoloji alışverişi yapacağız ve LPD firkateyn<br />

ihalelerinde onlarla beraber yan yana tasarım<br />

yapacağız" dedi.<br />

Şimdiye kadar üç teklif verildi<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı'nın açtığı<br />

ihalede, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de en az bir<br />

tabur büyüklüğündeki bir deniz kuvvetinin<br />

harekâtlara kendi başına katılabilmesi<br />

hedeflendi. Yoğunluklu olarak kara ve deniz<br />

aracı taşımak üzere açılan ihalenin ismi aynı<br />

kaldı. Ancak kriterlerin 2010 yılında değişmesi<br />

sonucu gemi çok sayıda helikopter de taşıyan<br />

bir yapıya sahip oldu. 2017 yılına kadar<br />

sonuçlanarak hayata geçirilmesi hedeflenen<br />

projeye Sedef Gemi İnşaatı, RMK Marine ve<br />

Desan teklif verdi.<br />

BAŞKENT İÇİN ÇILGIN PROJELER<br />

26 Mayıs 2011<br />

Ankara uzay ve uydu merkezi oluyor Yeni ınsa<br />

edilecek kentte 500 bin kışı yasayacak. Gölbaşı<br />

radar tasarım ve üretim merkezi olacak. TAl'de


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 83<br />

uzay ve uydu merkezi faaliyete geçirilecek.<br />

Uluslararası sağlık başkenti haline getirilecek<br />

UEFA kriterlerine uygun bir stadyum yapılacak.<br />

Ortadoğu'nun en büyük hayvanat bahçesi<br />

kurulacak Hıdırlıktepe'de, bir inanç ve tarih<br />

müzesi inşa edilecek. Eskişehir yolu üzerinde<br />

botanik park yapılacak.<br />

Başbakan dev projelerle Ankara'yı marka<br />

yapacak<br />

Başbakan Erdoğan, İstanbul'dan sonra Ankara<br />

için de dev projelerini açıkladı. Projeler<br />

arasında 500 bin kişilik yeni bir şehir, otoyollar,<br />

40 bin kişilik stadyum ve iki şehir hastanesi yer<br />

alıyor.<br />

UYDU KENT<br />

500 bin kişilik yeni şehir kurulacak<br />

ANKARA için en büyük projelerinin tıpkı<br />

İstanbul gibi, Ankara'da da yeni bir şehrin inşa<br />

ve imarına 12 Haziran seçimlerinden sonra<br />

başlanması olduğunu belirten Başbakan<br />

Erdoğan, projeyle ilgili su bilgileri verdi:<br />

"Güneykent adını verdiğimiz bu projeyle<br />

Ankara'ya 500 bin kişilik yeni bir şehir<br />

kazandırmış olacağız. Sadece konut, uydu kent<br />

olarak değil, Ankara'nın önemli bir merkezi, bir<br />

yaşam alanı olarak bu şehri tasarlıyoruz.<br />

İstanbul'da olduğu gibi, bu gecekondu<br />

bölgelerinden 'ben oraya yerleşmek isterim'<br />

diyen kardeşlerimizi hemen oralara taşıyabileceğiz.<br />

Yani yer sıkıntısı olmasın. Şehrin<br />

kurulacağı alan hakkında şimdilik bilgi<br />

vermiyoruz. Ancak çalışmalarımız büyük<br />

oranda tamam.<br />

12 Haziran'ın hemen ardından bu çalışmaları<br />

somutlaştırmaya başlayacak ve bununla<br />

birlikte uygulama projesine hemen bir yılı<br />

müteakiben başlamış olacağız." Başbakan<br />

Erdoğan, Güneykent'in nereye yapılacağı<br />

konusunda ise açıklamada bulunmadı.<br />

Ankaralı emlakçılar 500 bin kişilik yeni şehir<br />

için en uygun bölgenin Elmadağ'ın Ankara'ya<br />

bakan yüzü ve Gölbaşı olduğunu söylediler.<br />

Elmadağ'ın Ankara'ya bakan yüzünde Karataş,<br />

Yakupabdal, Bursal, Cerber, Ahiboz,<br />

Gökçehöyük, Hacılar, Balıkpınar köyleri yer<br />

alıyor.<br />

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'yı<br />

marka şehri yapacak 'Yeni Vizyonuyla Ankara'<br />

programıyla başkente yönelik 17 ana başlıkta<br />

dev projelerini açıkladı. Başbakan Erdoğan'ın<br />

açıkladığı projelerin basında Ankara'yı uydu ve<br />

uzay merkezi yapmak ve 500 bin kişilik<br />

Güneykent isimli yeni bir şehir kurmak geliyor.<br />

Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'nda katıldığı<br />

Ankara Proje Tanıtım toplantısında açıkladığı<br />

projelerin hem Ankara'ya yeni bir çehre, vizyon<br />

ve marka getireceğini hem de istihdam<br />

yaratacağını söyledi. Erdoğan, projelerin bir<br />

kısmının yapımına başlandığını, bir kısmının da<br />

orta ve uzun vadede tamamlanacağını söyledi.<br />

Ankara'yı güzelleştirmek, Ankara'nın çehresini<br />

değiştirmekle kalmadıklarını, aynı zamanda<br />

Ankara'yı uluslararası bir kent, uluslararası bir<br />

başkent haline dönüştürdüklerini belirten<br />

Erdoğan, projelerle Ankara'nın başkent vasfını,<br />

modem görünümünü, itibarını daha da ileri<br />

standartlara kavuşturduklarını söyledi.<br />

Erdoğan "Ankara'daki bu projelerle,<br />

Türkiye'nin kalbi Ankara'yı, dünyaya örnek bir<br />

şehir, vizyon bir şehir, marka bir şehir haline<br />

getiriyoruz" dedi.<br />

SAVUNMA SANAYİİ VE UZAY MERKEZİ<br />

ANKARA'nın savunma sanayiinin başkenti<br />

olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:<br />

"2013 sonunda artık üretime ATAK helikopterlerinde,<br />

örneğin başlıyoruz. Ama jetlerimiz<br />

2020-2022 gibi inşallah üretime geçecek. Yeni<br />

projelerle Ankara'nın bu vasfı daha da<br />

güçlendiriyor, dünyanın en önemli savunma<br />

sanayi merkezlerinden biri haline getiriyoruz.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinin yüzde 80'i Ankara'da<br />

bulunuyor." Erdoğan "ASELSAN tarafından 100<br />

milyon doların üzerinde bir yatırımla Radar ve<br />

Elektronik Harp Tasarım ve Üretim Merkezi<br />

kurulacak. Bu tesisin 2 yıl içinde faaliyete<br />

geçmesini planladık. İkinci projemiz; Uzay ve<br />

Uydu Merkezi de TAI tesisleri içinde faaliyete<br />

geçecek. Yatırım 100 milyon dolar civarında.<br />

Bu tesiste askeri uydular ile TURKSAT'a ait<br />

haberleşme uydularının üretimi gerçekleştirilecek.<br />

Ankara böylece savunma sanayiinde<br />

uydu ve uzay merkezi konumuna yükselecek"<br />

dedi.<br />

27 Mayıs 2011<br />

TEKNOPARK İSTANBUL PROJESİNE REKOR<br />

BAŞVURU<br />

Anadolu yakasında toplam 2 milyon 500 bin<br />

metre karelik alanda kurulan Teknopark<br />

İstanbul projesinin ilk etabında sona yaklaşılıyor.<br />

Proje ile üniversite-sanayi işbirliğinde<br />

teknoloji devlerinin üretimi hedefleniyor.<br />

2023'e kadar yapılması planlanan ve 900<br />

firmanın yer alacağı proje için 1 senede 300<br />

firma başvuruda bulundu. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı (SSM), İstanbul Ticaret Odası<br />

(İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ),<br />

Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ<br />

(HEAŞ) ile <strong>Savunma</strong> Teknolojileri Mühendislik<br />

ve Ticaret AŞ'nin (STM) ortaklığında kurulan<br />

Teknopark İstanbul'da gelinen aşama<br />

kamuoyuyla paylaşıldı. İTO Yönetim Kurulu<br />

Üyesi ve İTİCÜ Mütevelli Heyeti Başkan Vekili<br />

Hasan Büyükdede'nin de katıldığı tanıtım<br />

toplantısında ilk sözü Teknopark İstanbul<br />

Genel Müdürü Turgut Şenol aldı. Şenol,<br />

projenin <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

tarafından başlatılıp yürütülen, teknoloji ve<br />

Endüstri Parkı ile Havaalanı İTEP Projelerinin<br />

son adımı olduğunu ifade etti. Projede yer<br />

alması öngörülen firmalar için yakın bölgedeki<br />

7 kalifiye üniversite ile İstanbul ili sınırları<br />

içindeki 44 üniversite arasındaki ortaklık<br />

alanlarının enine boyuna incelendiğini anlatan<br />

Şenol, bununla hakiki manada üniversitesanayi<br />

işbirliği zemininin oluşturulacağını<br />

belirtti. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarı ve Teknopark İstanbul'un<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Murad Bayar, proje<br />

sahası olarak oldukça geniş bir imkânın söz<br />

konusu olduğunu dile getirdi. Bu çerçevede<br />

bölgede yer alan 200 bin metre karelik özel<br />

yatırım bölgesi, kalifiye teknoloji barındıran<br />

üretimler için büyük ölçekli teknoloji devlerine<br />

ayrıldı. Bayar, projede İTO yanında küçük ortak<br />

olarak İTİCÜ'nün bulunmasının da önemini<br />

vurgularken, "İTO, özel sektörün ilgisinin<br />

çekilmesinde lokomotif rol oynuyor. Üniversite<br />

ise araştırma merkezlerinin kurulmasında rol<br />

oynayacak." dedi. İTİCÜ ortaklığı yanında<br />

araştırma merkezleri boyutuyla Sabancı,<br />

Özyeğin, Okan Üniversitelerinin de yer<br />

alacağını kaydeden Murad Bayar, "Böylece<br />

teknoloji odaklı tüm projelerin geliştirilmesi ve<br />

paylaşılması için çok büyük bir imkân sunulmuş<br />

olacak. Türkiye'nin en iyi teknopark projesi bu<br />

proje olacak." ifadelerini kullandı. İTİCÜ<br />

Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hasan<br />

Büyükdede ise üniversitenin proje ortağı<br />

olmasının, gelecekteki yatırımlar konusunda<br />

kendilerine önemli ipuçları verdiğini kaydetti.<br />

Büyükdede, "Bu devasa proje sadece<br />

İTİCÜ'nün değil, İstanbul'da araştırma ve Ar-Ge<br />

yatırımlarına öncelik veren her üniversitenin<br />

yer alabileceği bir proje. Ayrıca İTO üyesi olan<br />

65 bine yakın sanayicimizin de teknopark<br />

projesine katılmasını arzu ediyoruz." dedi.<br />

Teknopark İstanbul' a başvuruların devam<br />

ettiğini aktaran Dedeoğlu,"Proje ilk açıklandığında<br />

müracaat eden firma sayısı 70 idi.<br />

Şimdi 300'ü geçti. Detaylı incelemelerin<br />

ardından projede yeni yeni firmalar yer alacak.<br />

Sanayicilerimiz, özel teşvik imkânlarının


Haberler<br />

sunulduğu, her bakımdan büyük avantajları<br />

barındıran bu projeyi dikkate almalı."<br />

önerisinde bulundu.<br />

İSTANBUL TEKNOPARK<br />

İstanbul'da bir Türkiye projesi olarak başlatılan<br />

ve 2023'e kadar 2 Milyar Dolarlık yatırım<br />

yapılacak Teknopark İstanbul projesi kapsamında,<br />

bine yakın firmanın 30 bin kalifiye<br />

elemanıyla, cirosu en az 7 Milyar Dolar olan<br />

teknolojik altyapıyı oluşturması bekleniyor.<br />

Projeyle birlikte, Anadolu yakasının en büyük<br />

kongre merkezi hayata geçirilecek. Ayrıca Ar-<br />

Ge, akademi ve iş dünyasının buluştuğu<br />

yaratıcılığın ürüne çevrildiği bir mekân haline<br />

gelecek.<br />

29 Mayıs 2011<br />

TÜRKİYE UYDU ÜRETİMİNE GEÇTİ SIRA<br />

'FIRLATMA KABİLİYETİ'NE GELDİ<br />

ANKARA'yı uzay ve uydu merkezi konumuna<br />

getirecek projelerden olan Türk Havacılık ve<br />

Uzay <strong>Sanayii</strong> A.Ş'nin (Tusaş) 100 Milyon Doların<br />

üzerindeki Uydu Montaj Entegrasyon ve Test<br />

Merkezi gelecek yıl, Aselsan'ın Gölbaşı'ndaki<br />

Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Tesisi de<br />

2013 yılında faaliyete geçecek. Başbakan<br />

Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara'nın savunma<br />

sanayiinde uydu ve uzay merkezi konumuna<br />

yükseleceğini söylemesi üzerine gözler Tusaş<br />

ile Aselsan'ın Başkent'teki yatırımlarına<br />

çevrildi.<br />

SERİ TESTLER YAPILACAK<br />

Uydu Montaj Entegrasyon ve Test Merkezi<br />

(UMET) hakkında bilgi veren Tusaş Genel<br />

Müdürü Muharrem Dörtkaşlı, bu tesiste<br />

uluslararası standartta uyduların fırlatılmadan<br />

önce montajının yapılarak entegrasyonunun<br />

gerçekleştirileceğini belirtti. Dörtkaşlı, şunları<br />

söyledi: 'Burası uzay koşullarının simüle<br />

edilerek daha yerde iken uydunun uzay<br />

koşullarında çalışacağından yüzde 100 emin<br />

olunmasını sağlayan bir seri testin gerçekleştirileceği,<br />

çok özel donanımlara sahip bir<br />

teknoloji merkezi olacak. Aynı anda iki ayrı<br />

uydunun üretimi ve testi yapılabilecek. 120<br />

mühendis istihdam edilecek.<br />

İHRACAT DA OLABİLİR<br />

Bu imkana sayılı ülkenin sahip olduğunu<br />

söyleyen Dörtkaşlı, "Öncelik milli ihtiyaçlar<br />

olmakla beraber, ihracat da söz konusu olabilir.<br />

Ayrıca ürettiğimiz uyduyu yörüngesine<br />

taşıyacak fırlatma kabiliyetine yönelik<br />

planlamalar da yapılıyor" dedi.<br />

Aselsan'da çalışmalar sürüyor<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinde en gelişmiş teknolojileri<br />

tasarlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK)<br />

elektronik cihaz ve sistem ihtiyaçlarını<br />

karşılayan Aselsan da Ankara Gölbaşı'nda 200<br />

milyon dolar yatırımla Radar ve Elektronik<br />

Harp Sistemleri Tesisi kurma çalışmalarını<br />

sürdürüyor. Aselsan, tesiste TSK'nın ihtiyacı<br />

olan hava savunma radarları, kara radarları,<br />

sinyal kesici jammer cihazları, mikrodalga<br />

modül ve çeşitli elektronik harp teçhizatlarının<br />

Ar-Ge, tasarım ve üretimini gerçekleştirecek.<br />

02 Haziran 2011<br />

RMK 'UMUT'U DENİZE İNDİRDİ<br />

Koç Topluluğu'nun gemi inşa sektöründe<br />

faaliyet gösteren tersanesi RMK Marine'in<br />

Sahil Güvenlik Komutanlığı için inşa ettiği 4<br />

adet Sahil Güvenlik Arama Kurtarma<br />

Gemisi'nin üçüncüsü olan TCSG Umut törenle<br />

denize indirildi. Koç Holding Şeref Başkanı<br />

Rahmi M. Koç törende yaptığı konuşmada<br />

savunma sanayiinin geliştirilmesi için özel<br />

sektör ile yapılan işbirliğinin ekonomiye büyük<br />

katkı sağlayacağını belirterek, "Bu yıl sonuna<br />

doğru bu serinin dördüncü gemisi Yaşam'ı da<br />

inşallah denize indirmiş olacağız. Gene aynı<br />

zaman dilimi içinde sonbaharda ilk gemi<br />

teslimatımız yapılacak. Böylece özel sektörün<br />

üstlendiği en büyük muharip gemi inşasının ilk<br />

etaplarını başarılı bir şekilde tamamlamış<br />

olacağız" dedi.<br />

02 Haziran 2011<br />

AB VE ORTADOĞU'YA İHRACAT ARTIŞI<br />

YENİDEN İVME KAZANDI<br />

Mersin'de TİM tarafından açıklanan rakamlar<br />

İhracatçıları sevindirirken cari açığı körükleyen<br />

İthalata karşı alınacak önlemler de tartışıldı.<br />

Mayıs ayı ihracatı yüzde 21.73'lük artışla 11<br />

milyar 82 Milyon Dolar oldu. Bu artışta AB ve<br />

Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Türkiye'nin en<br />

büyük pazarı olan Almanya'ya ihracat yüzde 40<br />

artarken Fransa'ya yüzde 31, İtalya'ya yüzde 30<br />

artış sağlandı. Irak ve Mısır'a ihracat yüzde 39<br />

artarken, artış oranı İsrail'de yüzde 26, İran'da<br />

yüzde 20 oldu. Libya'ya ihracat ise yüzde 77<br />

geriledi. Mayıs ayında en fazla ihracatı 1 Milyar<br />

677 Milyon Dolar ile otomotiv endüstrisi<br />

gerçekleştirirken kimyevi maddeler sektörü 1<br />

Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci, demir çelik<br />

sektörü de 1 Milyar 337 Milyon Dolar ile<br />

üçüncü oldu.<br />

Toplantıya katılan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan<br />

yıl sonunda 135 Milyar Doların yakalanacağını<br />

belirterek Türkiye'nin cari açık sorunun<br />

çözülmesi için planlı bir teşvik sistemi ile<br />

ithalata bağlı ürünlerin yurtiçinde üretilmesinin<br />

şart olduğunu vurguladı. TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi ise ara malının Türkiye'de<br />

üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini<br />

kaydetti, ihracat odaklı üretim stratejisi<br />

çalışmalarının başlatıldığını belirten Büyükekşi,<br />

"<strong>Sanayii</strong>nin katma değer ve teknolojik<br />

transformasyonunu sağlayacak finansal ve<br />

çevresel iyileştirmelerin yapılması şart" dedi.<br />

Mayıs ayı 2011 İhracat rakamları açıklandı.<br />

Buna göre Mayıs ayında Türkiye'nin ihracatı<br />

geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21.73 artışla<br />

11 Milyar 82 Milyon Dolar olurken ilk beş<br />

ayında yüzde 20.38 artışla 54 Milyar 419<br />

Milyon Dolar seviyesinde gerçekleşti.<br />

İhracatta başta Almanya olmak üzere AB ve<br />

Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Mersin'de<br />

gerçekleşen basın toplantısına TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi'nin yanı sıra Devlet Bakanı<br />

Zafer Çağlayan da katıldı. TİM Başkam<br />

Büyükekşi ihracat rakamlarım açıklarken<br />

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, yeni hükümet<br />

döneminde yapılacak teşvikler hakkında<br />

açıklama yaparak ihracat birlikleri arasında 25.<br />

sektör olan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İhracatçı Birliği<br />

kurulduğu bilgisini verdi.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii 25. birlik oldu<br />

Yeni bir ihracatçı Birliği kurulduğunu da<br />

açıklayan Zafer Çağlayan, 24 sektörde birlik<br />

olduğunu, 25. Sektörün ise <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

İhracatçı Birliği olduğunu açıkladı. Bu sektörde<br />

gecen yıl 1 Milyar Dolar ihracat gerçekleştirildiğini<br />

kaydeden Çağlayan, ihracat pazarlarının<br />

Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Katar, Suudi<br />

Arabistan, Bahreyn, Pakistan olduğunu söyledi.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinin de ihracatçı birlikleri çatısı<br />

altında örgütleneceği bilgisini veren Çağlayan,<br />

"Bu talep 30 Mayıs'ta TIM'e iletildi ve<br />

onaylandı. 25'ıncı sektör olacak olan <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> İhracata Birlikleri'ne şimdiden 100'u<br />

askın katılım başvurusu yapıldı" diye konuştu.<br />

İlk 5 aylık ihracat artışlarının ardından son 12<br />

aylık dönemde ise yüzde 14.1 artışla 123 Milyar<br />

194 Milyon Dolarlık ihracat yapıldığını bildiren<br />

Mehmet Büyükekşi, şunları söyledi: "Mayıs<br />

ayında en fazla ihracatı 1 Milyar 677 Milyon<br />

Dolar ile otomotiv endüstrisi sektörü gerçek-


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 85<br />

dırılmasının geldiğini kaydeden Büyükekşi,<br />

"İşimize geldi diye düşük kurdan yana olmak,<br />

Türkiye'nin rekabet gücünden vazgeçmek,<br />

Türkiye'yi ithalata kışkırtmak orta ve uzun<br />

vadede kimsenin işine yaramaz. Bugün için<br />

geleceğimizden vazgeçemeyiz" değerlendirmesini<br />

yaptı. Ara malının Türkiye'de<br />

üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini<br />

vurgulayan Büyükekşi ihracat odaklı üretim<br />

stratejisi çalışmalarının başlatıldığını, seçim<br />

sonrası hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.<br />

Ardından sanayiinin katma değer ve teknolojik<br />

transformasyonunu sağlayacak finansal ve<br />

çevresel iyileştirmelerin yapılması gerektiğini<br />

kaydeden Mehmet Büyükekşi, parasal tedbirlerle<br />

uzun vadede cari açıkla mücadele etme<br />

imkânı olmadığını anlattı. Cari açık konusunun<br />

ekonomide giderek spekülasyona yol açtığını<br />

bildiren Mehmet Büyükekşi, bunun sonucunda<br />

fiyatların, faizlerin ve döviz kurlarının dalgalanmasının<br />

arttığını dile getirdi. Cari açığın<br />

ciddi bir sorun olmasına karşın cari açık söylemi<br />

ile spekülatif olarak kurların aşırı oynamalarını<br />

istemediklerini bildiren Büyükekşi, "Kurun<br />

aşağı yönlü hareketini nasıl istemiyorsak ani<br />

yükselişini de istemiyoruz" dedi. Kurun şu anda<br />

ideal seviyede olduğunu dile getiren<br />

Büyükekşi, bu hali ile ara malı üretimini içeride<br />

üretmeyi mümkün kılmasının hedeflenmesi<br />

gerektiğini anlattı. Türkiye'nin büyüme<br />

modelini ihracata ve üretime dayalı hale<br />

dönüştürmesi gerektiğini vurgulayan Mehmet<br />

Büyükekşi, "Döviz kazandırıcı ekonomik<br />

faaliyetleri desteklemek zorundayız. Bu amaçla<br />

yurt genelinde cari açığı doğuran ürünlerde ve<br />

sektörlerde özel uygulamalara gitmek<br />

zorundayız. Bu ürünlerin içeride üretilmesi ve<br />

ihracatı için özel teşvikler uygulamak<br />

zorundayız" ifadelerini kullandı. "Cari açığın<br />

ilacı teşvik sisteminin geliştirilmesi" Toplantıda<br />

cari açık konusunda yapılan çalışmalar<br />

hakkında bilgi veren Zafer Çağlayan cari<br />

açığının tek ilacının üretim ve yatırım teşvik<br />

sisteminin yeniden geliştirilip ithalata bağlı<br />

olunan ürünlerin Türkiye'de ikamesinin<br />

sağlanmasından geçtiğini ifade etti. Enerji<br />

dışındaki ithal edilen ürünler üzerinde çalışma<br />

gerçekleştirildiğini ve enerjinin yüksek olması<br />

nedeniyle ithal edilen ürünler için teşvik<br />

verilmesi halinde Türkiye'de üretiminin<br />

sağlanabileceğini kaydeden Çağlayan şunları<br />

söyledi: "Türk sanayicisi nitelikli insana,<br />

ekipmana sahiptir. Tüm mesele bu politika<br />

aracını koyup ithalatı cazip halden çıkaracak,<br />

yerli üretimi teşvik edecek yapının kurulmasıdır.<br />

Başka türlü cari açığı konuşmaktan öte<br />

leştirirken Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />

sektörü ise 1 Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci,<br />

1 Milyar 337 Milyon Dolar ile çelik sektörü<br />

üçüncü sırada yer aldı. Tarım sektörü Mayıs<br />

ayında 1 Milyar 384 Milyon Dolar ile toplam<br />

ihracat içinde yüzde 12.49'luk pay alırken<br />

sanayinin payı 9 Milyar 375 Milyon Dolar<br />

ihracat ile yüzde 84.59, madencilik ürünlerinin<br />

payı ise 323 Milyon Dolar ile yüzde 2.92 oldu.<br />

Mayıs ayında sektörler içinde en fazla ihracat<br />

artışını yüzde 72.43 ile su ürünleri ve hayvansal<br />

mamuller sektörü, yüzde 70.98 ile süs bitkileri<br />

sektörü ve yüzde 41.23 ile halı sektörü<br />

yakaladı."<br />

"Almanya'ya ihracat %40 arttı"<br />

İhracat pazarındaki gelişmeler hakkında da<br />

bilgi veren Mehmet Büyükekşi, mayıs ayında<br />

AB ülkelerine başarılı ihracatın devam ettiğini<br />

ifade etti. Mayıs ayında Türkiye'nin en büyük<br />

pazarı olan Almanya'ya ihracatın yüzde 40<br />

arttığını kaydeden Büyükekşi, İtalya'ya yüzde<br />

30, İngiltere'ye yüzde 13, Fransa'ya yüzde 31,<br />

İspanya'ya yüzde 17, Hollanda'ya ise yüzde 26<br />

arttığını açıkladı. Komşu ve çevre ülkelerle<br />

gerçekleşen ihracatın da olumlu seyrini<br />

koruduğunu vurgulayan Büyükekşi, Irak ve<br />

Mısır'a Mayıs ayında ihracatın yüzde 39, Rusya<br />

ve İsrail'e yüzde 26, İran'a yüzde 20 arttığını<br />

söyledi. Mehmet Büyükekşi en fazla ihracat<br />

yapılan ilk 20 ülkenin 18'ine ihracatın Mayıs<br />

ayında artmasına karşın Libya'ya ihracatın bu<br />

dönemde yüzde 77, Suriye'ye ise yüzde 10<br />

gerilediğini açıkladı. En fazla ihracat artışı<br />

Gaziantep'te En fazla ihracat yapan ilk 10 il<br />

arasında en çok ihracat artışını yüzde 67 ile<br />

Gaziantep'in gerçekleştirdiğini dile getiren<br />

Mehmet Büyükekşi, ihracatı yüzde 50 artan<br />

Denizli'nin 2. Sırada, yüzde 47 artışla<br />

Kocaeli'nin 3. Sırada yer aldığını ifade etti.<br />

Büyükekşi diğer illeri ise şöyle sıraladı:<br />

"Hatay'ın ihracatı Mayıs ayında yüzde 46,<br />

Adana'nın yüzde 41, İzmir'in yüzde 25,<br />

Bursa'nın yüzde 22, Manisa'nın yüzde 19,<br />

İstanbul'un yüzde 15 ve Ankara'nın ihracatı<br />

yüzde 1 arttı. Mersin'in ihracatı ise bu<br />

dönemde yüzde 12 artarak ilk 5 ayda Mersin'in<br />

ihracatı yüzde 26 artış gösterdi." "Cari açık<br />

Türkiye'nin temel yapısal sorunudur" Cari açığı<br />

da değerlendiren Mehmet Büyükekşi, "Cari<br />

açık Türkiye ekonomisinin en temel yapısal<br />

sorunudur. Bu sorun yeni başlamadı. Bu sorun<br />

bugünlerde sadece bütün haşmeti ile ortaya<br />

çıktı. Cari açıkta panik yapmaya değil, yapısal<br />

tedbirlere ihtiyacımız var" diye konuştu. Bu<br />

tedbirlerin başında zihnin yeniden yapılangidemeyiz.<br />

Bugün itibariyle cari açık<br />

konusunda nasıl bir teşvik sistemi olması<br />

gerektiği konusundaki çalışmaları tamamlamış<br />

durumdayız."<br />

02 Haziran 2011<br />

2 YILA SAVUNMA SANAYİ HAVZASI<br />

Başbakan Erdoğan'ın "Ankara'yı savunma<br />

sanayiinin merkezi yapacağız" sözlerinin<br />

ardından gözler sektöre döndü. <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi'nin Başkanlığını<br />

üstlenen Mithat Ertuğ, savunma sanayii<br />

havzasının iki yıl içinde faaliyete geçeceğini dile<br />

getirdi.<br />

İş hayatına 40 yıl önce İçcebeci'deki evlerinin<br />

çatı katına kurduğu elektrik atölyesi ile<br />

başlayan Mithat Ertuğ, bugün Ostim'deki 80<br />

firmayı temsil eden <strong>Savunma</strong> ve Havacılık<br />

Kümelenmesi'nin Yönetim Kurulu Başkanlığını<br />

yapıyor. EMGE adlı firmanın da patronu olan<br />

Ertuğ, savunma ve havacılık sanayiinde<br />

Başkent'in yerini ve geleceğini HT Ankara'ya<br />

anlattı. Hammadde sıkıntısının ortadan<br />

kaldırılması gerektiğini vurgulayan Ertuğ, "Şu<br />

anda Ankara'daki organize sanayi bölgeleri<br />

dünya ile rekabet ediyor" dedi.<br />

KENT BİLİNCİ GELİŞMELİ<br />

Ertuğ, kentin sosyal yapısına da değinerek,<br />

"Ankaralılarda kent bilinci gelişmeli. Fuar alanı<br />

konusunda ise çok geç kalındı" diye konuştu.<br />

İş hayatına nasıl başladınız?<br />

İçcebeci'de doğdum ve büyüdüm. İş hayatıma<br />

ağabeyim Münip Ertuğ ile birlikte evin çatı<br />

katında başladım. O, evin çatı katında bir<br />

elektrik atölyesi oluşturmuştu. Daha sonra<br />

birlikte endüstri meslek lisesine ve kız meslek<br />

lisesine dağlama makineleri, ölçü aletleri ve<br />

akım trafoları adaptasyonu yaptık. Bunlar o<br />

yıllarda Türkiye'de yapılmıyordu. Şirketimiz<br />

1975 yılında Ertuğlar adıyla kuruldu. 1979'da<br />

Ostim'e geldim. 1981'de elektromekanik<br />

sanayide pamuk ipi ölçü aletleri, akım trafoları<br />

ve ledli aydınlatma işleri yapan EMGE'yi<br />

kurduk. Aselsan'ın stratejik ortaklığının yanı<br />

sıra Roketsan gibi ana yüklenici firmalarla da<br />

çalışıyoruz. Yaklaşık 6 senedir de TAl'ye Boeing<br />

ve Skorsky'nin parçalarını yapıyoruz. Yurt<br />

dışında ise Zodiac'la ortak çalışmamız var.<br />

2014'E KADAR İŞİMİZ HAZIR<br />

Ankara savunma sanayicilere ne gibi avantajlar<br />

sunuyor?


Haberler<br />

Birincisi savunma sanayii sektöründeki<br />

tedarikçilerin çoğu Ankara'da toplanmış<br />

durumda. İkincisi ise örneğin biz savunma<br />

sanayici üreticisi olarak 2014'e kadar ne iş<br />

yapacağımızı biliyoruz. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığının ana yüklenici firmalara yapmış<br />

olduğu yüzde 30 alt yükleniciye işin verilmesi<br />

faktörüyle iş olanaklarımız daha da arttı. Ayrıca<br />

yakında bölgesel uçaklar devreye girecek.<br />

Uçaklar 50 kişiden az olmamak kaydıyla iç<br />

hatlarda hizmet verecek ve Türkiye'de<br />

yapılacak uçaklar da Ankara'da bu sektörü<br />

olumlu etkileyecek.<br />

YÜZDE 10'DAN FAZLA KAR EDEN YOK<br />

Devletten beklentileriniz neler?<br />

Biz sanayiciler çok kar ediyoruz diyorlar. Burada<br />

yüzde 10'dan tazla kareden bulamazsınız.<br />

Çünkü elektrik ve suyumuza çok para<br />

ödüyoruz. Örneğin Çin'de bu böyle değil.<br />

Çin'deki elektriğin 20 katı elektrik parası<br />

ödüyoruz. Ankara'da hem harcadığımız hem de<br />

attığımız suyun parasını ödüyoruz. Bizimle<br />

Çin'deki sanayici arasında çok büyük haksız<br />

rekabet var.<br />

Hangi atılımlar Ankara'nın önemli sanayi<br />

sektörlerini zirveye taşır?<br />

Offset uygulama sektöre büyük katkı sağlar. Bu<br />

uygulamada, diyelim ki yurt dışından yüz<br />

milyar dolara uçak alıyorsunuz, bunun elli<br />

milyar dolarlık parçası ya Türkiye'de yapılacak<br />

ya da elli milyar dolarlık Türkiye'den mal<br />

alınacak. Bu durum çoğu Ankara'da olan<br />

savunma sanayii firmaları için büyük avantaj.<br />

Burada <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı en iyi<br />

hamleyi yaptı. Biz de bu uygulamayı medikal,<br />

ulaştırma ve yenilenebilir enerji gibi diğer<br />

sektörlere de uygulatmak istiyoruz. Bunların<br />

da çoğunun merkezi Ankara'da ve bu<br />

uygulanırsa 10 yılda alınacak rakam 600 Milyar<br />

Dolar, bunun yüzde 50'sinin offset olduğunu<br />

düşünün, 300 Milyar Dolar. Bu, Ankara'nın ve<br />

memleketin her sene 30 Milyar Dolar<br />

kazanması demek. Üretim de artacak.<br />

SANAYİ HAVZASI<br />

TAİ'nin bitişiğindeki savunma sanayi havzası ne<br />

zaman gerçekleşecek?<br />

O bölgede 3 milyon metrekarelik bir alan var.<br />

Ancak orası imardan geçtiği takdirde bir milyon<br />

800 bin civarına düşer. Orası Milli Emlak'tan<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayi Müsteşarlığına tahsis edildi.<br />

Müsteşarlık da havza oluşturacak. Yürütme<br />

kurulunda biz, TAI, Kazan Belediyesi ve<br />

Müsteşarlık da olacak. Bölge, savunma ve<br />

havacılığa yönelik bir havza olarak düzenlenecek<br />

ama organize sanayi bölgesi mi yoksa<br />

endüstri bölgesi mi olacak henüz belli değil.<br />

Bizim kümemizde 80 firma var. Talepleri<br />

soracağız, Müsteşarlığa talepleri vereceğiz ve<br />

değerlendirilecek. Çok hızlı kurulması<br />

düşünülüyor. Tahmin ediyorum iki yıl içinde<br />

faaliyete geçer.<br />

Sektörel organize sanayi bölgelerinin katkıları<br />

neler olur?<br />

Sektörel organize sanayi bölgelerinin kurulması<br />

gerekiyor. Samsun'dan medikalciler<br />

bağırıyor, "Sektörel organize sanayi bölgesi<br />

kurun da gelelim" diye. Kümelenmenin amacı<br />

da bu. Ortaklaşa rekabet çok önemli.<br />

Kümelenme demek yığılma demek değil. O<br />

sektördeki alanda virtüöz oluyorsunuz. Bir<br />

parça yapıyorsunuz, arkadaşınıza veriyorsunuz.<br />

Parçada rekabet artıyor, ürün gelişiyor<br />

ve üretim artıyor. Maliyet de ucuzluyor. Kent ve<br />

ülke kazanıyor.<br />

LOJİSTİĞİN MERKEZİ<br />

Ankara lojistik anlamda avantajlı mı? Lojistik<br />

anlamda Ankara'nın sahip olduğu avantaj<br />

tartışılamaz. Sadece Anadolu değil çevre<br />

bölgelerdeki ülkelere yakınlığıyla da Ankara<br />

birçok avantajlara sahip. Bir de yapılan ve<br />

yapılacak hızlı trenlerle Anadolu'yu birbirine<br />

bağlayan Ankara'yı düşünürsek; Ankara'nın<br />

lojistikteki önemi daha da artacaktır.<br />

02 Haziran 2011<br />

TÜRKİYE'NİN İLK MİLLİ SONAR'I<br />

ASELSAN'DAN<br />

ASKERİ elektronik ve haberleşme konusunda<br />

Türkiye'nin gereksinimlerini özgün olarak imal<br />

eden Aselsan, Türkiye'nin ilk milli sonarını<br />

üretti. Aselsan'ın, 'kulaç' ismi verilen sonarı,<br />

denizaltıların korkulu rüyası torpidoları<br />

uzaklaştırmak için kullanılan karıştırıcı teknolojisine<br />

de sahip olacak. Tüm askeri ve sivil<br />

gemilerde kullanılan sonar ile gemilerin deniz<br />

dibine mesafesi ölçülebiliyor. Gerektiğinde bu<br />

bilgi daha gelişmiş bir bilgisayar ile desteklenerek<br />

deniz dibinin haritası da çıkarılıyor.<br />

Farklı derinlikler için iki ayrı frekansta yayın<br />

yapabilen sistem, 1000 m uzaklıktaki cisimlerden<br />

gelen ses yansımalarını algılayarak ölçü<br />

yapıyor ve derinlik bilgisini operatöre sunuyor.<br />

Türkiye, Aselsan'ın da katkılarıyla, elektronik<br />

harp cihazları alanında kendi öz tasarımını<br />

yapan ilk 10 ülke arasında bulunuyor.<br />

03 Haziran 2011<br />

ÇİN İLE TARİHİ ORTAKLIK<br />

400'e yakın firmanın karşılıklı yatırım yaptığı<br />

Çin-Türkiye ilişkileri enerjiden madene,<br />

inşaattan gıdaya kadar farklı sektörlerde<br />

büyüyor. TÜSİAD'ın dün düzenlediği forumda<br />

50 Çinli firma alım ve ortaklık için çıkarma<br />

yaptı.<br />

Siyasi alanda işbirliğinin arttığı Çin ile ekonomik<br />

ilişkilerde de gelişme yaşanıyor. Dün Türk Çin<br />

Sanayici İşadamları Derneği'nin (TÜSIAD)<br />

düzenlediği. Türk-Çin İş Forumu'na bir çok<br />

sektörden firma katıldı. Derneğin Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Murat Sungurlu, etkinliğin<br />

hedefini İpek Yolu'nu yeni bir anlayışla<br />

canlandırmak, modern ticaretin dinamik bir<br />

hattı haline getirmek, dünyanın en büyük iki<br />

ekonomisinden biri olan Çin ile Türkiye<br />

arasında verimli bir işbirliği köprüsü oluşturma<br />

olarak açıkladı.<br />

TEKEL özelleştirmesinden British American<br />

Tobacco'ya (BAT) geçen Tokat Tütün Fabrikası<br />

Çin ile Ortak Sanayi Bölgesi oluyor. Fezalar Grup<br />

tarafından satın alınan bölgede Çinli ve Türk<br />

firmaların ortak yatırım yapması için kollar<br />

sıvandı. 700 dönümlük arazi üzerine kurulacak<br />

olan Organize Sanayi Bölgesi'nin toplam 130<br />

dönümlük kapalı alanı bulunuyor. Türk Çin<br />

İşadamları Derneği Başkanı Murat Sungurlu, iki<br />

ülke firmalarının kurulacak olan Sanayi<br />

Bölgesi'nde yatırımlara başladığını söyledi.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii alanında da görüşmeler<br />

yapıldığım söyleyen Sungurlu, Türkiye'de 367<br />

Çinli firmanın faaliyet gösterdiğini belirtti.<br />

Ticaret hacminin 2000 yılında 1 Milyar Dolar<br />

iken, 2010 yılında 20 Milyar Dolara yükseldiğini<br />

kaydeden Sungurlu, 2015 yılındaki 50 Milyar<br />

Dolarlık hedefe değinerek, ülkelerin performansının<br />

bu hedeflerin ulaşılamaz olmadığım<br />

gösterdiğini söyledi. Türkiye'nin, başta tütün<br />

olmak üzere şekerli ve çikolatalı mamuller,<br />

bakliyat, salça gibi gıda ürünlerinde Çin için<br />

tedarik deposu olabileceğini, bu ülke ile<br />

teknolojik işbirliğine gidilebileceğini dile<br />

getiren Sungurlu, iki ülkenin inşaat alanında<br />

üçüncü ülkelerde işbirliği yapabileceğini<br />

belirtti. Sungurlu, Türkiye'deki Çin bankalarının<br />

ve Çin'deki Türk bankalarının sayısının artması<br />

gerektiğine inandıklarını da bildirdi. Çin'in<br />

Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng da ortak<br />

çabalan sayesinde geçen bir yılda ekonomik ve<br />

ticari ilişkilerin daha da geliştiğini ifade ederek,<br />

hızlı tren konusunda en önemli teknolojiye


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 87<br />

sahip olduklarını, Türkiye'deki hızlı tren<br />

projesinin her zaman iki ülke arasındaki<br />

dostluğun simgesi olacağım söyledi. Gong<br />

ayrıca Maraş Dondurması, Bursa İskender<br />

Kebabı'nın artık Çin'de çok meşhur markalar<br />

haline geldiğini söyledi. Çin'in batısını Orta<br />

Asya üzerinden modern bir demir yolu hattı ile<br />

Türkiye'ye bağlama projesi de gündemde olan<br />

konulardan. 'Demir İpekyolu' olarak da<br />

adlandırılan proje kapsamında iki taraf<br />

yetkilileri bir araya geldi.<br />

2012 Türkiye'de Çin, 2013 Çin'de Türkiye yılı<br />

İki ülke işadamlarını heyecanlandıran<br />

alanlardan biri de 2012'nin Türkiye'de Çin,<br />

2013'ün Çin'de Türkiye yılı olması. İki ülke<br />

arasında gerçekleştirilecek organizasyonlarla<br />

sağlanan yakınlaşmanın turizm gelirine<br />

çevrilmesi amaçlanıyor. Dünya Turizm<br />

Örgütü'nün raporuna göre, 2020 yılında 180<br />

milyon turist çekeceği ve 100 milyon turist<br />

göndereceği tahmin edilen Çin'den Türkiye'ye<br />

ilginin büyük olacağı öngörülüyor. Tahmini<br />

turist beklentisi ise 8 milyon. Yani her 100<br />

Çinli'den birinin Türkiye'yi seçmesi amaçlanıyor.<br />

BANK of China Türkiye Temsilcisi Zihang Lianli<br />

bankanın Türkiye'de temsilcilik olarak faaliyete<br />

başladığını, önümüzdeki günlerde bir ofis ile<br />

çalışmalara resmen başlayacaklarını kaydetti.<br />

Önümüzdeki süreçte de uygun şartları<br />

oluşması halinde bir bankayı satın almayı<br />

planladıklarını söyleyen Li, "Amacımız Türk ve<br />

Çinli işadamlarına yatırımlarında finansman<br />

desteği sağlamak. Bu sayede ticari ilişkilerin<br />

artacağını düşünüyoruz. Kısmet olursa da bir<br />

banka gündemimizde olabilir" dedi.<br />

Türkiye'nin Çin'de karşılık olarak bir devlet<br />

bankası açacağı belirtilirken, kulislerde bu<br />

bankanın Ziraat olacağı konuşuluyor.<br />

04 Haziran 2011<br />

3 TURKISH GROUPS VIE FOR LANDING DOCK<br />

CONTRACT<br />

Ümit Enginsoy ANKARA - Hürriyet Daily<br />

News<br />

The Turkish Navy is planning to buy the design<br />

for its first landing platform dock, or LPD, so<br />

that it can participate in NATO and<br />

peacekeeping-related overseas amphibious<br />

force deployments, defense procurement<br />

officials have said. Three Turkish-led groups<br />

are currently vying for the lucrative contract to<br />

design the LPD, a ship resembling a helicopter<br />

earner that will be worth between $500 million<br />

and $1 billion. Although the prime contractor<br />

will be a local company, because of the high<br />

degree of technology transfer required, there<br />

will also be heavy foreign industry<br />

involvement, according to procurement<br />

officials. Three Turkish shipyards have<br />

responded to a request for a proposal released<br />

by the Undersecretariat for Defense Industries,<br />

or SSM, namely Sedef, RMK and a partnership<br />

between Desan and Deniz Taşımacılığı. Sedef is<br />

expected to offer a joint proposal with Spain's<br />

Navantia S.A., which sent a LPD to Istanbul this<br />

week; Desan and Deniz Taşımacılığı are<br />

partnering with China's Shipbuilding<br />

Corporation; and RMK is expected to use a<br />

local design to be built in cooperation with a<br />

British group, industry sources said. "The fact<br />

this ship has the word 'landing' in it has<br />

unnerved some Greek officials, but Turkey has<br />

been explaining that this platform has nothing<br />

to do with the former Aegean rivalry with<br />

Greece. It's totally a peaceful effort," said one<br />

industry source. Spain showcased its LPD, the<br />

Juan Carlos I, on Thursday in Istanbul. The<br />

vessel is similar to the design Navantia and<br />

Sedef are seeking to produce and sell to the<br />

Turkish Navy.<br />

NATO Rapid Deployment<br />

The Turkish LPD will be required to possess the<br />

ability to deploy a battalion sized force of<br />

roughly 1,000 troops and personnel, eight<br />

utility helicopters, three unmanned aerial<br />

vehicles, 13 tanks and 81 armored vehicles.<br />

The expected price tag of over $500 million for<br />

the landing dock does not include the<br />

helicopters to be deployed on the ship. The<br />

Defense Industry Executive Committee,<br />

Turkey's top decision-making body on defense<br />

procurement, is expected to select a winner<br />

next year, a senior procurement official said.<br />

The committee's members include the prime<br />

minister, the defense minister, the chief of the<br />

Turkish General Staff and the SSM chief. An LPD<br />

is an amphibious warship which embarks,<br />

transports, and lands elements of a landing<br />

force for expeditionary warfare missions. "We<br />

have long needed this capability for NATO<br />

rapid deployment and peacekeeping missions<br />

in overseas lands ranging from Bosnia and<br />

Lebanon to Somalia, Libya and Afghanistan,"<br />

said the procurement official. Presently, the<br />

navies of around 10 countries, including<br />

Britain, China, France, India, Italy, the<br />

Netherlands, Spain and the United States, have<br />

LPD capability.<br />

05 Haziran 2011<br />

JETLERİN DANSI<br />

THK'nın 100. yıl etkinlikleri kapsamında<br />

düzenlenen Türkiye Hava Gösterisi 2011.<br />

gökyüzünde adeta bir şölen havası yarattı.<br />

Türkiye'nin yanı sıra 20 ülkeden 146 uçağın<br />

katıldığı gösterilen 160 bin kişinin izlemesi<br />

bekleniliyor.<br />

Türk Hava Kuvvetlerinin 100. yıl etkinlikleri<br />

kapsamında düzenlenen Türkiye Hava<br />

Gösterisi 2011 devam ediyor.<br />

2. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndaki gösteri<br />

öncesinde basın brifingi düzenlendi. Brifingde<br />

konuşan Gösteri Direktör Yardımcısı Albay<br />

Aydemir Taşçı, hava gösterisi kültürünün<br />

Türkiye'de fazla yaygın olmadığını belirtti.<br />

Avrupa'da yılda 20-30 hava gösterisi yapılırken,<br />

Türkiye'de bunun sadece Türk Yıldızlarının<br />

gösterileri ile sınırlı kaldığını dile getiren Albay<br />

Taşçı, Türk Hava Kuvvetleri'nin 100. yılının onur<br />

ve sevincini halkla paylaşmak için Türkiye Hava<br />

Gösterisi 2011'in gerçekleştirildiğini söyledi.<br />

Gösterinin, dünyadaki en iddialı hava<br />

gösterilerinden biri olduğunu vurgulayan Albay<br />

Taşçı. "2011'de yapılan en büyük hava<br />

gösterilerinden birine ev sahipliği yapıyoruz"<br />

dedi. Gösteride 8 akrotim, 12 solo uçuş<br />

gösterisi yapılacağını ifade eden Albay Taşçı, 59<br />

uçağın da yerde sergileneceğini bildirdi.<br />

Gösteriye Türkiye'nin yanı sıra ABD, İngiltere,<br />

Fransa, Almanya, Avusturya, Romanya,<br />

Polonya, Pakistan, Cezayir, Hırvatistan, Ürdün,<br />

Slovakya, Sırbistan ve Belçika başta olmak<br />

üzere 20 ülkeden 146 uçağın katıldığını anlatan<br />

Albay Taşçı, gösterileri 55 ülkenin Hava<br />

Kuvvetleri Komutanı'nın da izleyeceğini<br />

söyledi.<br />

Gösterilerde 3 bin 753 personelin aktif rol<br />

aldığını dile getiren Albay Taşçı. 2 gün sürecek<br />

gösterileri 160 binin üzerinde kişinin<br />

izlemesini beklediklerini anlattı.<br />

Hafta sonu SBS'nin yapıldığını anımsatan Taşçı,<br />

"Sınav bitimine kadar düşük ses çıkaran uçaklar<br />

ile paraşüt gösterileri sergilenecek" diye<br />

konuştu. Brifingin ardından gösteriler<br />

paraşütçülerin atlayışıyla başladı.<br />

Bu arada gösteriyi izlemeye gelen vatandaşlar<br />

2. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda uçakların


Haberler<br />

bulunduğu alanı gezerek, çeşitli ülkelere ait<br />

bilgi alma şansı buldu.<br />

2. Ana Jet Üs Komutanlığındaki gösteri, paraşüt<br />

atlayışlarıyla başladı.<br />

Daha sonra, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına<br />

ait uçak ve helikopterler selamlama<br />

uçuşu yaptı. Ardından Hırvatistan'a ait "Krila<br />

Oluje" timi gösteri uçuşu gerçekleştirdi.<br />

Romanya'ya ait solo gösteri uçağının<br />

uçuşundan sonra Türkiye adına pilot Ali İsmet<br />

Öztürk uçağıyla solo gösteri sundu.<br />

Uçuşu sırasında yer çekimi kuvvetine karşı 9 kat<br />

daha fazla bir güçle uçan Öztürk'ün, 28 ülkede<br />

170 hava gösterisine katılıp 650 gösteri uçuşu<br />

yaptığı bildirildi. Öztürk'ün ardından<br />

Polonya'ya ait "Bialo Czerwone Iskry" akrobasi<br />

timi gösteri sundu. Avusturya'ya ait solo<br />

gösteri uçaklarının yanı sıra ABD'nin<br />

"Thunderbirds" ile İtalya ve Fransız akrobasi<br />

timleri gösteri yaptı. Türk Hava Kuvvetlerinin<br />

solo gösteri timi Solo Türk'ün pilotu binbaşı<br />

Murat Keleş, gazetecilere yaptığı açıklamada.<br />

Solo Türk'ün Türk Hava Kuvvetlerinin 100.<br />

kuruluş yıl dönümü kapsamında oluşturulduğunu<br />

belirtti. Gösteri timinin Türk Hava<br />

Kuvvetlerinin gücü ile Türk pilotlarının F-16<br />

uçakları ile yapabileceklerini göstermek<br />

amacıyla kurulduğunu ifade eden Binbaşı<br />

Keleş, Solo Türk'ün gösteri sırasında bir F-<br />

16'nın havada tutunabileceği en düşük hız ile<br />

ses hızına en yakın süratte uçtuğunu söyledi.<br />

Gösteriyi Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral<br />

Hasan Aksay'ın yanı sıra 55 ülkenin hava<br />

kuvvetleri komutanları izledi. Gösteriyi izleyen<br />

İran Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı<br />

Orgeneral Ahmad Mighani, 32 yıl aradan sonra<br />

İran'dan ilk defa üst rütbeli bir havacı olarak<br />

izleyiciler arasında yer aldı. Eski genelkurmay<br />

başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök<br />

de etkinlikleri izledi. Türkiye Hava Gösterisi<br />

kapsamında TÜBİTAK <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Araştırma ve Geliştirme Enstitisünce (SAGE)<br />

geliştirilen Türkiye'nin ilk seyir füzesi de<br />

tanıtıldı.<br />

Hassas güdümlü Stand-Off Mühimmat (SOM)<br />

Projesi kapsamında üretilen füze, Türk Hava<br />

Kuvvetlerine ait bir F-16 uçağına monte edilmiş<br />

halde vatandaşlara gösterildi. SAGE Özel<br />

Projeler Yöneticisi Önder Okyay, gazetecilere<br />

yaptığı açıklamada, yapımına 2006'da<br />

başlanan ancak şimdiye kadar kamuoyuna<br />

tanıtılmayan füzenin Türk Hava Kuvvetlerinin<br />

100. yılı etkinleri kapsamında tanıtıldığını<br />

belirtti. 180 kilometrenin üzerinde menzile<br />

sahip olan füzenin Türk mühendislerce yapılan<br />

Türkiye'nin ilk seyir füzesi olduğunu ifade eden<br />

Okyay, uçağın kanadından bırakılan füzenin<br />

GPS aracılığıyla hedefini bulduğunu söyledi.<br />

Füzenin özel yapısından dolayı düşman hava<br />

savunma radarları tarafından tespit edilmesinin<br />

zor olduğunu kaydeden Okyay, füzenin<br />

düşük irtifada seyir yeteneği ve tanımlanan yol<br />

noktalarını izleyebilme özelliğinden dolayı da<br />

hava savunma unsurlarına yakalanmadan<br />

hedefine ulaşabildiğini belirtti. Füzenin<br />

deneme atışlarının sürdürüldüğünü söyleyen<br />

Okyay, yıl sonunda tamamlanması hedeflenen<br />

proje kapsamında F-4 ve F-16 üretimi<br />

yapılmasının planlandığını kaydetti. Öte<br />

yandan, SAGE tarafından üretilen nüfuz edici<br />

bomba ile hassas güdüm füzesi kiti de<br />

vatandaşlara tanıtıldı. Türkiye Hava Gösterisi<br />

2011 kapsamında 2. Ana Jet Üs Komutanlığında<br />

uçakların sergilendiği alan da oluşturuldu.<br />

Uçakları yakından inceleme fırsatı<br />

bulan vatandaşlar, pilotlarla fotoğraf çektirdi.<br />

Çocuklar, oyun parkında eğlendi.<br />

23 Haziran 2011<br />

HAVA SAVUNMA ASELSAN'A EMANET<br />

Alçak ve orta irtifa hava savunma füze<br />

sistemleri ASELSAN ana yükleniciliğinde yurt<br />

içinde geliştirilecek.<br />

ASELSAN'dan yapılan açıklamaya göre, Türk<br />

Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan alçak ve orta<br />

irtifa hava savunma füze sistemlerinin milli<br />

olarak geliştirilmesini sağlayacak sözleşmeler,<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) ile<br />

ASELSAN arasında imzalandı.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı adına Müsteşar<br />

Murad Bayar, ASELSAN adına Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Hasan Memişoğlu ve Genel Müdür<br />

Cengiz Ergeneman, alç ak irtifa hava savunma<br />

füze sistemi için 278 Milyon 371 Bin 118 Lira ve<br />

193 Milyon 59 Bin 102 Avro; orta irtifa hava<br />

savunma füze sistemi için de 250 Milyon 720<br />

Bin 295 Lira ve 132 Milyon 113 Bin 714 Avro<br />

tutarındaki sözleşmelere imza koydular.<br />

Alçak ve orta irtifa hava savunma füze<br />

sistemlerinin radarlar, atış kontrol sistemleri,<br />

komuta kontrol sistemleri ve haberleşme<br />

sistemleri gibi yer sistemlerinin tümü, ana<br />

yüklenici ASELSAN tarafından geliştirilecek.<br />

Projelerde ROKETSAN füzeden sorumlu alt<br />

yüklenici olarak görev alacak. Füzelerde<br />

kullanılacak arayıcı başlıklar ve veri linkleri de<br />

ASELSAN tarafından geliştirilecek.<br />

ASELSAN tarafından geliştirilecek alçak ve orta<br />

irtifa hava savunma füze sistemleri ile Türk<br />

Silahlı Kuvvetleri güncel teknolojiye ve yüksek<br />

etkinliğe sahip hava savunma sistemlerine<br />

sahip olacak, aynı zamanda sistemlerin yurt<br />

içinde geliştirilmesi ve üretilmesi sayesinde<br />

hem maliyetlerde tasarruf sağlanacak hem de<br />

kaynakların yurt içinde kalması sağlanacak.<br />

Böylece Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ulaştığı<br />

teknolojik düzey daha ileriye taşınacak ve<br />

TSK;nın ihtiyaçlarının yurtiçi olanaklarla<br />

karşılanma düzeyi artacak.<br />

ASELSAN, 20 yıl önce Stinger füzesinin ortak<br />

üretim programı ile başladığı, daha sonra<br />

Kaideye Monteli Stinger (KMS) Sistemi projesi<br />

ile devam ettiği hava savunma alanındaki<br />

faaliyetlerini, geçtiğimiz yıllarda Hava <strong>Savunma</strong><br />

Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemini<br />

(HERİKKS) ve KALKAN Hava <strong>Savunma</strong> Radarını<br />

geliştirerek sürdürdü.<br />

ASELSAN halen SSM ile imzalamış olduğu<br />

sözleşmeler kapsamında TSK için 35 mm;lik<br />

Kundağı Motorlu Hava <strong>Savunma</strong> Topu ve Ateş<br />

İdare Cihazını geliştiriyor; ayrıca, TSK<br />

envanterinde mevcut 35 mm'lik Çekili Hava<br />

<strong>Savunma</strong> Toplarını modernize ediyor.


www.ssm.gov.tr

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!