24.07.2014 Views

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Yeni ekonomi yoğun olarak bilgiye dayanmakta,<br />

inovasyonla büyümekte, global erişime<br />

konu olarak dünyayı şekillendirmektedir.<br />

Teknoparklardaki faaliyetlerin endüstriyel<br />

ağırlığını dikkate aldığımızda ise, teknoparkların<br />

bilgi ekonomisinin endüstriyel yanı<br />

olduğunu ifade etmek mümkündür. Bilgi<br />

bugün üretim açısından gerçek ifadesini<br />

şirketlerin elinde bulmaktadır. Üniversite ise<br />

bilginin en büyük kaynağı olarak ayrıcalıklı<br />

yerini muhafaza etmektedir. Bilgiyi en üst<br />

seviyede kullanabilen şirketlere baktığımızda,<br />

toplumsal refahın bu yeteneğe bağlı olarak<br />

yükseldiğini görmek şaşırtıcı olmamaktadır.<br />

Çünkü hiçbir toplum bireyi bulunduğu ülkenin<br />

ekonomik gelişimi için üniversitelerdeki<br />

bilgiden yararlanmama lüksüne sahip değildir.<br />

Bu fırsatı mükemmel kullanan ülkeler ile farklı<br />

nedenlerle istenilen seviyede kullanamayan<br />

ülkeler, kişi başına milli gelir seviyeleriyle bu<br />

becerilerini göstermektedirler.<br />

Dikkat edilecek olursa teknoparkların global<br />

önem kazanması ve yaygınlaşması, bugün artık<br />

hikayesi bile unutulmaya başlayan Doğu<br />

Bloku’nun çökmesiyle ve klasik ekonominin<br />

kalıp değiştirmesiyle başlamıştır. Klasik<br />

ekonominin kullanıldıkça azalan kaynaklarına<br />

karşı bilgi ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />

kaynakları ekonominin ve endüstrinin tüm<br />

alanlarında yeni paradigmalar yaratmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii, global dengeleri böylesine<br />

etkileyen bir değişimden doğal olarak derinden<br />

etkilenmiş, savunma harcamaları ulusal bütçeler<br />

içerisinde bir zamanlar arslan payını alan<br />

ve fakat coğrafi konumlarından dolayı şanslı<br />

addedilebilecek birçok ülke bütçelerini<br />

küçültülen silahlı kuvvetlerinin neredeyse<br />

maaş ödemeleriyle sınırlı noktaya çekmiştir. Bu<br />

bakımdan şanslı olmayan ve azaltmakla birlikte<br />

savunma harcamalarını sürdürmek zorunda<br />

kalan ülkeler ise çareyi bilgi ekonomisinin<br />

yarattığı en önemli fırsatlardan birisi olan<br />

sürdürülebilirlikte bulmuşlardır.<br />

Yazımızın takip edecek paragraflarına geçmeden<br />

önce, ne gibi parasal büyüklüklerden<br />

bahsettiğimizi rakamlarla ifade etmekte yarar<br />

olacaktır. Günümüzde dünya genelindeki<br />

savunma harcamaları 1,47 Trilyon Dolara<br />

ulaşmıştır. Bu dünya devletlerinin toplam<br />

gayri safi milli hasılalarının %2,4'üne denk<br />

gelmektedir.<br />

Bu harcamaların yaklaşık %42’sini ABD tek<br />

başına yapmakta, ABD'yi izleyen ve aralarında<br />

Türkiye’nin de bulunduğu İngiltere, Fransa,<br />

Japonya, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Hindistan<br />

ve Suudi Arabistan gibi 15 ülke, geri kalan<br />

harcamanın %85’ini gerçekleştirmektedir.<br />

ülkeler takip etmektedir. Kişi başına düşen<br />

savunma harcaması 200 Doların üzerine<br />

çıkmıştır. Türkiye'nin 10 Milyar Dolar civarında<br />

seyreden savunma bütçesi çerçevesinde kişi<br />

başı savunma harcamalarının milli gelire oranı<br />

ise % 1,8 civarındadır.<br />

Türkiye’yi bu grupta Hindistan gibi birkaç ülke<br />

hariç farklılaştıran kişi başına düşen milli gelir<br />

ve endüstrileşme seviyeleridir. Dünyanın en<br />

yüksek savunma harcaması yapan ülkeleri olan<br />

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler<br />

savunma ihtiyaçlarının tamamına yakınını yerli<br />

ülke içinden karşılarken Türkiye bu yola yeni<br />

girmeye başlamıştır. Ortadoğu ülkeleri ile az<br />

gelişmiş ülkelerin tamamı ise ihtiyaçlarını<br />

büyük ölçüde ithalat ile karşılamaktadırlar.<br />

Klasik ekonominin kullanıldıkça<br />

azalan kaynaklarına karşı bilgi<br />

ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />

kaynakları ekonominin ve<br />

endüstrinin tüm alanlarında yeni<br />

paradigmalar yaratmıştır.<br />

Diğer ithalatçı ülkelerden farklı olarak savunma<br />

sanayii hızla gelişen bir ülke olarak Türkiye son<br />

yıllarda 1 Milyar Dolara ulaşan savunma ihracatıyla<br />

da ön sıralara tırmanmaya başlamıştır.<br />

İnovasyonun lokomotif rol üstlendiği savunma<br />

sanayinde, önceki yıllarda ağırlıklı olarak<br />

Türkiye’nin klasik savunma sanayii kuruluşları<br />

ihracat gerçekleştirirken, son yıllarda, savunma<br />

sanayiindeki Ar-Ge’ye dayalı ulusal katkı payı<br />

hedeflerinin yükseltilmesi ve şirketlerin bu<br />

yönde teşvik edilmesiyle özel şirketler de, yurt<br />

dışına özgün savunma sanayi ürünleri ihraç<br />

etmeye başlamışlardır. İhracatı bu ölçüde<br />

mümkün kılan husus ise, savunma sanayiinin<br />

sürdürülebilir bir sanayi oluşturma yaklaşımını<br />

benimseyerek ihtiyaçları yurtiçinden karşılama<br />

oranında %50’lerin üzerine çıkabilmesi<br />

olmuştur.<br />

Teknoparklar bu yaklaşımda, başlangıçta çok<br />

planlı bir şekilde olmasa da kritik sorumluluklar<br />

üstlenmişlerdir. Bunlardan en önemlisi, dikey<br />

uzmanlaşmaya yönelen ve ikinci ve hatta<br />

üçüncü kademe altyüklenicilik rolünü<br />

benimseyen çok sayıda küçük ve orta ölçekte<br />

firmanın, çoğu zaman mühendisliğin tıkandığı<br />

noktada üniversitelerden aldıkları bilimsel<br />

destekle teknoparklarda çift amaçlı üretime<br />

yönelmeleri ve kısa sürede klasik ana<br />

yüklenicileri destekleyecek kalite ve kapasiteye<br />

ulaşmalarıdır. Tedarik makamı olarak <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş<br />

ve hatta kalıcı bir yapıya dönüşmesinde<br />

kilit rol oynamış, sürdürülebilir bir savunma<br />

sanayii yaratabilmek için yerli sanayinin desteklenmesi<br />

açısından teknoparklarda faaliyet<br />

gösteren şirketlere çok sayıda Ar-Ge projesi<br />

yönlendirmiştir. Bu projeler özellikle ulusal ana<br />

yüklenicilik/alt yüklenicilik sisteminin daha da<br />

genişletilerek ülkenin teknolojik bağımsızlığını<br />

sağlayacak olan özgün teknolojilerin üretilebileceği<br />

sektörel bir yapılanmaya ciddi şekilde<br />

imkan vermiştir.<br />

Teknoparklarda faaliyet gösteren firmalara<br />

sağlanan teşviklerle alt sistem bazında yerli<br />

üretimi mümkün kılan uygulamalar, sürdürülebilir<br />

bir savunma sanayiinin olmazsa olmazı<br />

niteliğinde 200’ün üzerinde firmanın savunma<br />

sanayiine yönelmesini sağlamış, bu firmalarla<br />

birlikte sektörün yıllık cirosu 3 Milyar Dolar<br />

seviyesine ulaşmıştır.<br />

Geldiğimiz noktada savunma sanayiinde<br />

sürdürülebilirlik açısından teknoparkların<br />

önemi, bu çerçevede Ar-Ge yatırımlarının ve<br />

teşviklerin giderek artan ölçülerde uygulamaya<br />

devam olunması önceliğini korumaktadır.<br />

Fransa’nın DeGaulle döneminden bu yana<br />

bağımsız bir savunma sanayii için attığı adımlar<br />

ve bu ülkede teknoparkların 1980’lerde<br />

şekillenmeye başlaması bir rastlantı değildir.<br />

Keza ABD’nin 1950’lerden bu yana teknopark<br />

olarak tanımlanabilecek yapılara teknoloji<br />

geliştirme amaçlı önemli kaynaklar aktarması<br />

ve bugün bile sadece savunma sanayiini<br />

hedefleyen teknoparkların oluşturulmasını<br />

teşvik etmesi, sürdürülebilir bir sanayi yapılanması<br />

hedefi ile açıklanmaktadır.<br />

Ülkelerin global konumlanma planları ve buna<br />

bağlı ya da bağımsız tehdit algılamaları<br />

teknoloji hedeflerini belirlemede önemli rol<br />

oynamaktadır. Binlerce yıldır medeniyetlere<br />

olduğu kadar çatışmalara da ev sahipliği<br />

yapmış bir coğrafyanın merkezinde bulunan<br />

Türkiye, yeni ekonominin her alanında olduğu<br />

gibi savunma sanayiinde de kısıtlı kaynaklarını<br />

en etkin şekilde değerlendirebileceği, duplikasyonlardan<br />

arındırılmış, sürdürülebilir bir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!