Ekber ONUK - Savunma Sanayii MüsteÅarlıÄı
Ekber ONUK - Savunma Sanayii MüsteÅarlıÄı
Ekber ONUK - Savunma Sanayii MüsteÅarlıÄı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SAVUNMA SANAYİİ<br />
ISSN 1307-8380<br />
2011/2 SAYI 15<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirlik<br />
ve Rekabetçilik<br />
Söyleşi <strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong>
"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil,<br />
daima daha kuvvetli, daima daha refahlı<br />
Türkiye idealinin belkemiğidir."
YAYIN KURULUNDAN<br />
Kıbrıs ambargosu tarafından tetiklenen ve uzun yıllar süren çabalar sonucunda<br />
ülkemizde ulusal savunma sanayii altyapısına ve belirli bir teknolojik yetkinlik<br />
seviyesine ulaşıldığı söylenebilir. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> hacim olarak hala küçük bir<br />
sektör olmakla birlikte; son yıllarda yüksek teknoloji ürünü savunma sistemlerinin<br />
yurtiçinde tasarım ve üretimine başlanılmıştır.<br />
Yerli sanayi, çok sayıda geliştirme projesinin sorumluluğunu üstlenmiş olmakla<br />
birlikte çıktılar yeni yeni görülmeye başlanmıştır. 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />
gerçekleştirilen IDEF’11, 10uncu Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı özgün ürünlerin<br />
elle tutulur, gözle görülür hale gelmeye başladığın kanıtı olmuştur. Bu sürecin<br />
başarıya ulaşması ve sanayimizde birikmiş olan güncel bilgi ve teknoloji, ürün<br />
portföyü, insan kaynağı, motivasyon ve diğer her türlü yetkinliğin önümüzdeki on<br />
yıllara taşınabilmesi başlı başına bir stratejik konu olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
Dünyada savunma harcamaları –başta ABD harcamalarındaki yükselişin<br />
tetiklemesiyle–<br />
2000’li yıllarla birlikte sergilediği artış eğilimini sürdürürken;<br />
ülkemizde 13-15 milyar $ bandında dalgalanmaktadır. <strong>Savunma</strong> harcamalarındaki<br />
durağanlığın yanı sıra, uzun zamandır gündemde olanlar dâhil TSK ihtiyaçlarının<br />
büyük çoğunluğu son dönemde sözleşmeye bağlanmış ve sektöre iş hacmi olarak<br />
yansımıştır. Bu durum önümüzdeki dönemde proje hacminin aynı şekilde sürmesinin<br />
beklenmediğine işaret etmektedir. Buradan hareketle 2015 yılından itibaren<br />
yaşanabilecek sıkıntıların aşılabilmesi için aşağıdaki konularda faaliyetler<br />
yürütülmesine ihtiyaç duyulmaktadır:<br />
• <strong>Savunma</strong> sanayimizin etkinliğinin ve verimliliğinin artması,<br />
• Yetkinliklerin tabana yayılması ve alt sistemler geliştirebilecek sağlıklı<br />
bir yan sanayinin oluşması,<br />
• <strong>Savunma</strong> sanayiinin ürün ömür devrinin tamamında etkin rol alması,<br />
• <strong>Savunma</strong> ihracatının artması.<br />
Bahse konu faaliyetler çerçevesinde önümüzdeki dönemin gündemini<br />
sanayide ve teknolojide derinleşme çabaları oluşturacaktır.<br />
Teknolojide derinleşme açısından önem taşıyan<br />
“TEKNOLOJİK YETKİNLİK” konulu bir<br />
sonraki sayımızda buluşmak<br />
dileğiyle...
Bu<br />
sayımızda<br />
06<br />
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
<strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong><br />
Yonca - Onuk Ortaklığı<br />
Yayın Sahibi<br />
Danışma Kurulu<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı Adına<br />
Murad BAYAR<br />
Prof. Dr. Canan ÇİLİNGİR<br />
Prof. Dr. Aydın KÖKSAL<br />
Dr. Veysel YAYAN<br />
Dr. Faruk YARMAN<br />
Mehmet AKÇAY<br />
Necip BERKMAN<br />
Turgut ŞENOL<br />
13<br />
Geri Dönüşü Olmayan Yol...<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Neden Önemlidir?<br />
Yayın Kurulu<br />
Demet YAKIŞIR (Başkan)<br />
Murat AKSOY (Başkan Yardımcısı)<br />
Ayşegül TOKATLI<br />
Bülent Ecevit BEYOĞLU<br />
Canan KOŞAR<br />
Ersoy AKSOY<br />
Füsun KAYAALP<br />
Gökhan UÇAR<br />
İbrahim Sami EREL<br />
İrfan ŞAHİN<br />
Jale KARAKAŞ<br />
Kemal UYAR<br />
Muhsin Tamer ÖZDEMİR<br />
Murat ÇİZGEL<br />
Murat ULAÇ<br />
Necmi KOLDAŞ<br />
Önder BARAN<br />
Sinan DAL<br />
Tutku ÖNEL<br />
18<br />
22<br />
<strong>Savunma</strong> Yan <strong>Sanayii</strong>nin Gelişiminde<br />
Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:<br />
OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi<br />
OSSA<br />
Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte<br />
Ömür Devri Yönetimi<br />
Yaklaşımı<br />
Sorumlu<br />
Yazı İşleri Müdürü<br />
Fotoğraflar<br />
Yayın İdare Adresi<br />
Necmi KOLDAŞ<br />
Veli YILDIRIM<br />
T.C. M.S.B.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
Nasuh Akar Mah.<br />
Ziyabey Caddesi 1407. Sokak<br />
No: 4 (06520) Balgat / ANKARA<br />
Tel: +90 312 411 90 00<br />
Faks: +90 312 411 93 86<br />
www.ssm.gov.tr<br />
yk@ssm.gov.tr<br />
27<br />
Dünya Havacılık <strong>Sanayii</strong>ndeki<br />
Gelişmeler Işığında<br />
Sürdürülebilirlik Önerisi<br />
Yayın Türü<br />
Yayın Şekli<br />
Ulusal Süreli Yayın<br />
3 Aylık - Türkçe<br />
Yayın Tarihi Temmuz 2011<br />
Tasarım ve<br />
Baskı<br />
Art Tanıtım<br />
Kızılırmak Sokak No: 27/10<br />
06640 Bakanlıklar / ANKARA<br />
Tel: +90 312 425 59 96<br />
Faks: +90 312 425 57 27<br />
www.arttanitim.com.tr<br />
art@arttanitim.com.tr<br />
"Tüm yayın hakkı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı'na ait olup, ücretsizdir.<br />
Parayla satın alınmaz. Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.<br />
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.
33<br />
<strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>nde<br />
Sürdürülebilirlik<br />
57<br />
<strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>nde<br />
Sürdürülebilirlik<br />
Kavramı<br />
37<br />
Sürdürülebilir Bir<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Açısından<br />
Teknoparklar<br />
65<br />
Türk<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
2010 Yılı<br />
Performansı<br />
Sürdürülebilir<br />
IDEF 2011<br />
40<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />
Yetenek Bazlı Alt<br />
Yüklenici Kullanımı<br />
67<br />
10 uncu Uluslararası<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı<br />
46<br />
HAVELSAN’DA<br />
Sürdürülebilir ve<br />
Rekabetçi Yaklaşımda<br />
İnsan Kaynakları Verimliliği ve<br />
Rasyonel Kullanımı<br />
71<br />
Havacılık Kümelenmesi<br />
Kazan <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />
Kümelenmesi<br />
Danışma Kurulu<br />
Toplantısı<br />
Yeniden Kullanım<br />
Gündem<br />
52<br />
Kavramı<br />
72<br />
İmza Törenleri<br />
Konferans, Toplantı,<br />
Fuar Ziyaretler<br />
Haberler<br />
76
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
<strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong><br />
Yonca - Onuk Ortaklığı<br />
SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, kendinizi <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Gündemi okurlarına tanıtır mısınız?<br />
SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, Yonca Onuk Ortaklığı’nın<br />
başarılarından dolayı özellikle bu sayıda size<br />
yer vermek istedik. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Gündemi<br />
Dergisi’nin bu sayısının teması “Sürdürülebilirlik<br />
ve Rekabetçilik” Bu konuda bizlere bir<br />
şeyler söylemek ister misiniz?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Shell Royal Dutch’ın Stratejik<br />
Planlama Başkanı Arie de Geus’in yazdığı çok<br />
güzel bir kitap var “The Living Company”, bir<br />
şekilde elinize geçerse mutlaka okuyun. Arie de<br />
Gues kitabında şöyle diyor:<br />
“………sürdürülebilir yegane rekabetçi avantaj,<br />
rakiplerden daha hızlı öğrenebilmektir”.<br />
Dolayısıyla işin sırrı bu ve bizce bunun<br />
ötesinde hiçbir şey yok. Rakiplerden daha<br />
büyük bir hızla öğrenebiliyorsak liderliğimizi<br />
koruyabiliriz.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Benim biraz ilginç bir kariyerim<br />
var. Genelde böyle bir soru karşısında insanlar<br />
tabii olarak eskiden bahsederek başlarlar, ben<br />
çok çok eskilerden bahsedeceğim. Biraz garip<br />
gelecek ama aşağı yukarı dört yaşında<br />
otomobil mühendisi olmaya karar verdim.<br />
Anneannemin üç kuzeni vardı. Bunlardan bir<br />
tanesi oldukça meşhur bir filozof Sakallı Celal.<br />
Onun kız kardeşi, Cemile Hanım da biraz<br />
sıradışı: 1914 yılında Ingiliz High School lisesine<br />
giren ilk kız öğrenci. Büyük ağabeyleri de Kemal<br />
Bey veya namı-ı diğer “Mucit Kemal”. Kemal<br />
Dede çok iyi bir mühendis. Kardeşiyle birlikte<br />
Kurtuluş Savaşı esnasında akıcı bir şekilde<br />
Fransızca, İngilizce konuştukları için Fransız<br />
subayı üniformasıyla Anadolu’ya silah<br />
kaçırmışlar, üniformayla yakalanırsa cezası<br />
idam biliyorsunuz. Böyle biraz deli insanlar.<br />
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Kemal Bey İsveç’e<br />
gitmiş, orada bir İsveçli hanımla evlenmiş,<br />
Scania Grubunda dört beş sene tasarım<br />
mühendisi olarak çalışmış. Sonra ayrılmış,<br />
patentler almış, o patentleri satmış ve orada<br />
yirmi sekiz sene yaşamış.<br />
Eşi vefat ettikten sonra Türkiye’ye döndü ve<br />
yollarımız bu noktada kesişti. O zaman biz<br />
Göztepe’de büyük eski bir köşkte oturuyoruz;<br />
bilirsiniz eski geniş aileler... Kemal Dede de<br />
yanımıza geldi, bütün gün oturur proje çizerdi.<br />
Beni büyüleyen Caran d’Ache mühendis<br />
kalemleri vardı, onları görmeliydiniz, çeşitli<br />
renklerde. O tarihlerde yaklaşık üç yaşındayım,<br />
her sabah kalkar kalkmaz hemen onun yanına<br />
gider otururdum. O bir şeyler çizerdi, bana
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
07<br />
kitaplar gösterirdi, anlatırdı, şu bu… Bir süre<br />
sonra bir şeyler önüme koydu, işte “Balık çiz,<br />
kamyon çiz, onu çiz, bunu çiz” filan derken, ben<br />
dört yaşında artık mutlaka otomobil mühendisi<br />
olmam gerektiğine karar verdim. Kemal<br />
Dede’yi ben yedi yaşındayken kaybettik, garip<br />
bir kaza. Şişli’de karşıdan karşıya geçerken<br />
otobüs çarpmış. Müthiş bir şoktu...Çok acı...<br />
Ustam’ı kaybetmiştim, ama bana öğrettiklerinin<br />
gücünü hala hissediyorum. Türkiye’deki<br />
en büyük eksiklik de bu zaten, usta-çıraklıkla<br />
başlayan oryantasyon. Yani insanların okul<br />
öncesi veya yükseköğrenim öncesi okulda<br />
kendilerinin hoşlarına giden bir alanı seçme ve<br />
onu tanıma imkânları olmadığı için ciddi bir<br />
sorun yaşıyoruz. Yani üniversitede mühendisliği<br />
kazanıp da mühendis olmaya karar<br />
verince genelde çok geç oluyor…<br />
Liseyi Saint Joseph’te okudum. Saint Joseph’in<br />
verdiği yabancı dil sayesinde ortaokul<br />
yıllarından beri otomobil kitapları okuyorum.<br />
Benim her zaman için tek hedefim otomobil<br />
mühendisi olmaktı. Okudukça gördüm ki iyi<br />
otomobil tasarımcıları uçak mühendislerinden<br />
çıkar, Rudolf Uhlenhaut, Arkus Duntov gibi. O<br />
tarihlerde üniversiteye girmek için merkezî bir<br />
sistem yoktu, her okulun imtihanı ayrıydı, ben<br />
de İTÜ ye girdim, sadece Makina-Uçak yazdım:<br />
puanım tutmasa açıktaydım..ve Uçak Yüksek<br />
Mühendisi olarak mezun oldum.<br />
Okulu bitirir bitirmez Otosan’a girdim. Anadol<br />
Ralli Takımında yarıştığım için beni biraz<br />
tanıyorlardı. Birkaç ay sonra Mamul Geliştirme<br />
ekibinde STC 16 Projesi’nin başına verdiler<br />
beni, o zaman yirmi üç yaşındaydım.<br />
SSG: Anadol STC16 Projesi’nden bahsediyordunuz.<br />
Anadol STC16 Türkiye’de tasarlanan ilk<br />
spor araba değil mi?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Evet, Anadol STC16 Türkiye’de<br />
tasarımı yapılmış ilk araba. Biz Anadol STC16<br />
Projesi’ni başlattıktan sonra sekiz ay on gün<br />
içinde arabanın marşına bastık. Oldukça iyi bir<br />
projeydi, çok müthiş bir ekiple çalıştık. Hep<br />
bizim yaşıtlarımız ve Günay Ağabey.<br />
Daha sonra Türk Hava Yolları’na girdim, orada<br />
Yatırım Planlama Başkanı oldum. Sonra bir özel<br />
hava yolu şirketinin kurulmasında çalıştım,<br />
ama aklımda hep otomobil, otomobil,<br />
otomobil….., Bu benim tutkum. Biliyor<br />
musunuz, bugünlerde Onuk Taşıt <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>ONUK</strong> S56 otomobillerinin seri üretimine<br />
başladı bile. Bunu yapamasam çok üzülürdüm.<br />
1985 yılında çok eski arkadaşım ve şimdiki<br />
ortağım Şakir Yılmaztürk bana geldi “Tekne<br />
yapalım” dedi. Ben de “Nereden çıktı, ben<br />
tekne yapmayı bilmiyorum.” deyince “Sen<br />
kompozit eğitimi aldın, uçak standartlarını<br />
biliyorsun ve otomobilcisin; bunu da öğreneceksin”<br />
dedi ve biz işe öyle başladık.<br />
İlk olarak Amerikan Magnum Marine ile iş<br />
birliğini düşündük. Ama Magnum Marine,<br />
Türkiye’de ortak imalat projesini sürekli<br />
erteliyordu.. Görüşmeler için Amerika’ya gidip<br />
gelirken, Magnum’un teknolojisinin de çok<br />
yüksek olmadığını anladık ve kendi teknemizi<br />
dizayn edip yapmaya karar verdik. Bu ilk<br />
çalışmalarda, DuPont’un bize yapısal tasarım<br />
konusunda çok destek verdiğini belirtmeliyim.<br />
“Denizler Altında 20 Bin Fersah” romanında,<br />
Kaptan Nemo’nun yaptığı gibi, biz teknemizi<br />
insanların anlayamayacağı parçalara bölerek<br />
birçok danışmana verdik, “Şunu hesapla, onu<br />
yap, bunu yap” derken, tekne ortaya çıktı. 1989<br />
senesinde tekneyi denize indirdik.<br />
İlk denemelerde, tekne bizim beklentilerimizin<br />
üzerinde performans verdi. Bunun sonucunda,<br />
mühendis olarak yine bir araştırma ve tabii ki<br />
harcama programına girdik. Biliyorsunuz<br />
meşhur milyarder Howard Hughes’un güzel bir<br />
lafı var, diyor ki: “Para harcamanın üç yolu<br />
vardır. Keyifli yolu, güzel bir hanımla parayı<br />
harcamak… Nafile ve akıllı olmayan bir yolu da<br />
kumar oynamaktır. Ama sınırsız para harcamak<br />
istiyorsanız bir mühendis bulun o sizin adınıza<br />
bu parayı harcar.” Biz de tüm imkanlarımızı<br />
harcayıp bu işin mühendisliğini derinlemesine<br />
öğrenmeyi istedik ve galiba başardık.<br />
Uzun ve masraflı bir program sonucu testleri de<br />
başarıyla tamamladık. Tabii, böyle bir tekne<br />
saatte 400 - 500 litre mazot yakıyor. 200 saat<br />
test yapınca harcadığımızı artık siz hesaplayın.<br />
Bu arada tekneyi birine satma şansımız oldu.<br />
Bu başarımız bizim 31 metrelik bir tekne<br />
siparişi almamızı da sağladı. Sonra da bu iş<br />
devam etti.<br />
Oğlum Kaan Onuk’la dünyadaki önemli<br />
gördüğümüz tüm tasarım bürolarını dolaştık,<br />
sonunda Kaan dedi ki: “Bu yat üretiminde çok iş<br />
yok, biz askerî tekne üretmeliyiz.” Teknelerde,<br />
üst binanın arkasına konan stabilize platform<br />
fikri de oğlum Kaan Onuk’a aittir. Doç. Mehmet<br />
Ali Baykal çok sevdiğim müthiş bir mühendis.<br />
İlk askeri tekne tasarımını “Kıyı Merkezli<br />
Harekât” adıyla Kaan ile birlikte ortaya<br />
koydular. Bu tasarımı müteakip Kaan ve<br />
arkadaşları şu anda bizim bildiğimiz Kaan Sınıfı,<br />
MRTP tasarımına girdiler.<br />
SSG: MRTP Konseptini bize biraz açıklar<br />
mısınız?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: MRTP İngilizce “Multi Role<br />
Tactical Platform” teriminin kısaltması,<br />
Türkçe’ye “Çok Amaçlı Taktik Platform” olarak<br />
çevrilebilir.<br />
Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni savaş ortamı<br />
kıyısal sular. Kıyı bölgesindeki tehditler mevcut<br />
sistem ve kuvvet yapısını güç durumda<br />
bırakıyor. Açık deniz gücünün yeteneklerine<br />
dayanarak kıyılarınızı kontrol edemezsiniz.<br />
Kıyının kontrolü, o amaca yönelmiş özel beceri<br />
ve kaynaklarımızı gerektiren bir hedef. 21.<br />
Yüzyılda kıyısal suları ve aynı zamanda açık<br />
denizlerin kontrolünü elde tutmak isteyen<br />
güçlerin platformlarının tasarımı için şu üç ana<br />
özellik üzerine odaklanması gerekiyor. Bu üç<br />
özellik bizim MRTP Programı’mızın 3S’i:<br />
Speed (Hız)<br />
Sea keeping (Denizcilik)<br />
Stealth (Hayalet özelliği: düşük iz seviyesi)<br />
Kısacası, Yonca Onuk olarak, MRTP modeli ile<br />
hem kıyılarda hem açık denizlerde görev<br />
yapabilecek, üzerinde gelişmiş silah sistemleri<br />
olan, denizciliği yüksek hızlı tekneleri<br />
öngördük.<br />
Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni<br />
savaş ortamı kıyısal sular.<br />
Kıyı bölgesindeki tehditler<br />
mevcut sistem ve kuvvet<br />
yapısını güç durumda bırakıyor.<br />
Açık deniz gücünün yeteneklerine<br />
dayanarak kıyılarınızı kontrol<br />
edemezsiniz. Kıyının kontrolü,<br />
o amaca yönelmiş özel beceri ve<br />
kaynaklarımızı gerektiren<br />
bir hedef.
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
1986 yılında Şakir’le birlikte ”Yonca Teknik A.Ş.<br />
yi kurmuştuk. 1993 yılında oğlum Kaan, bizim<br />
adımıza da bir şirket olmasını istedi. Ben de<br />
Yonca Teknik’teki hisselerimi Şakir’e devrettim<br />
ve Kaan’la birlikte Onuk Taşıt’ı kurduk. Daha<br />
sonra Onuk Taşıt ile Yonca Teknik aynı<br />
hisselerle ortak oldu. İşte Yonca-Onuk buradan<br />
doğdu.<br />
1996’da Kaan’ı bir kazada kaybedince, herşeyin<br />
bittiğini ve işe devam etmemeyi düşündüm.<br />
Şakir bana çok kızdı, dedi ki: “Bu Kaan’ın<br />
projesiydi, nasıl yarıda bırakabilirsin”. Böylece<br />
devam ettik. Bildiğiniz gibi daha sonra “Ani<br />
Müdahale Botu” işine girdik ve bu günlere<br />
geldik.<br />
SSG: Oğlunuz Kaan’ın ileri görüşlülüğü<br />
sayesinde “Ani Müdahale Botu” işine girdiniz<br />
ve bugün geldiğiniz noktaya bakılınca çok da<br />
başarı olduğunuz görülüyor. Bu başarının sırrı<br />
ne?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Her işte belli ölçüde bir şans<br />
faktörü var. Biz kendimize bir alan seçtik,<br />
yüksek hızlı tekneler…. Bu arada belirtmeliyim<br />
ki, Türkiye’de kendi alanında Dünya lideri<br />
olduğunu iddia edecek başka hiçbir şirket yok,<br />
bir tek biz varız. Yani bugün otomobilde<br />
Maybach neyse, Bugatti neyse, hücumbotta da<br />
Onuk MRTP aynı şey. Ama bu bir şanstan ileri<br />
geldi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden önce<br />
deniz güçleri NATO Donanması ile Sovyetler<br />
Donanmasının Norveç Denizinde kapışacağı ve<br />
nükleer denizaltıların devreye gireceği bir<br />
senaryo etrafında tasarlanmıştı. Ancak, bu<br />
küresel çatışma işi Sovyetler Birliği ile beraber<br />
bitti, çünkü onların böyle bir beklentisi yok<br />
artık. O zaman iş, döndü dolaştı kıyısal<br />
sulardaki harekâta geldi. Biz bir anda kendimizi<br />
çok ciddi bir talebin oluştuğu bir pazarda<br />
teknolojimiz ve bilgi birikimimiz hazır olarak<br />
bulduk. Bu da tabii işi katlayarak götürdü.<br />
Tabii ilk başta <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
bizim projelerimizde ciddi bir inisiyatif aldı ve<br />
“Ani Müdahale Botu Projesi”nde Türk tasarımı<br />
bir tekneye şans verdi. Verdiği anda zaten iş<br />
kartopu gibi büyüdü. O dönemin <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı Veysel YAYAN’ın o<br />
günkü dirayeti, başarılı ama hücumbot olarak<br />
kanıtlanmamış bir tasarıma imkân tanıması çok<br />
önemliydi. Yani insanlar öyle veya böyle bir<br />
şekilde bu işe omuz verdiler. Ama bir yerde bir<br />
yerden başlamak lazımdı, SSM bize o gün o<br />
şansı sağladı.<br />
SSG: Yonca Onuk olarak kendinizi Türkiye<br />
gemicilik sanayiinin neresinde görüyorsunuz,<br />
Türkiye’nin askeri gemi sanayinde geldiği<br />
noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Şu anda biz kendimizi gemicilik<br />
sanayiinin tam içinde kabul etmiyoruz, çünkü<br />
biz daha küçük altta bir segmentiz.<br />
<strong>Savunma</strong> ağırlıklı gemi üretimi 1994 senesinde<br />
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından ilk<br />
defa Milgem (Milli Gemi) Konseptinin ortaya<br />
atılmasıyla başladı. O tarihte Deniz Kuvvetleri<br />
Komutanlığı bu işi bilen veya bildiği düşünülen<br />
insanları çağırarak böyle bir başlangıç<br />
toplantısı yaptı. O iş yavaş yavaş olgunlaştı.<br />
Geçen gün yeni inşa ettiğimiz teknelerden biri<br />
ile test seyiri yaparken Milgem’in yanından<br />
geçtik, hakikaten çok güzel gemi olmuş, gurur<br />
duyduk. Milgem’in sonar domunu Onuk – BG<br />
olarak biz yaptık, özel bir imalatla. Çok da<br />
başarılı oldu.<br />
Türkiye gemicilik alanında şu anda ciddi bir güç<br />
ve fikir sahibi. Kendi tasarımı askerî tekneleri<br />
yapabiliyor. Yeni tip karakol botu bunlardan bir<br />
tanesi. Dolayısıyla Türkiye’deki denizcilik<br />
sektörü kendi tasarımını üretir noktaya geldi.<br />
Şimdi burada önemli bir tespit yapmak lazım.<br />
Türkiye dünyadaki büyük askerî güçlerden bir<br />
tanesi ve bunun savunma sanayiine sağladığı<br />
ciddi bir yerel talep var. Bu yerel talep<br />
Türkiye’deki savunma sanayiinin ortaya<br />
çıkmasına ve devam etmesine imkân vermiş.<br />
Türkiye’nin aksine savunma teknolojisinde<br />
güçlü ancak küçük ülkeler (Isveç, Israil vs., gibi)<br />
iç pazarlarının darlığı nedeniyle ya yoğun<br />
devlet desteğiyle ayakta duran ya da dışsatıma<br />
fazlaca bağımlı ve dolayısıyla dünya<br />
dengelerinden etkilenen kırılgan denilebilecek<br />
sanayilere sahipler.<br />
Önceleri Türkiye’deki savunma sanayiinden<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ortaya koyduğu<br />
ihtiyaçlar çerçevesinde tasarım veya üretim<br />
yapmaları istenmiş. Bu, büyük ölçüde teknoloji<br />
transferiyle olmuş. Ancak bir teknoloji<br />
aldığınızda bunu verenler birtakım “Non<br />
Disclosure Agreement” (Gizlilik Anlaşması) ile<br />
o alanda kendi teknolojinize, kendi tasarımınıza<br />
yönelme ve geliştirme şansınızın önünü<br />
kesiyorlar. Gururla belirtmeliyim ki günümüzde<br />
Türk savunma sanayii, bu çıkmaz noktadan<br />
özgün tasarıma atlamayı becerebilmiş.<br />
Türkiye’de şu anda kendi tasarımını yapan<br />
birçok savunma şirketi var. TAİ Anka’yı<br />
uçurduğunda biz de adeta havalara uçtuk..<br />
Türkiye’nin bundan sonra yapması gereken şey,<br />
Milgem gibi, Yeni Tip Karakol Botu gibi, bizim<br />
botlarımız gibi botları yaptıklarında Türk Silahlı<br />
Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını değil, dünyada<br />
olabilecek en uç ihtiyaçları aşabilecek<br />
tasarımları geliştirmek ve bunları yapmak.<br />
Türkiye’nin yerel pazarı böyle bir sektörü dünya<br />
liderliğine soyunduğunda ayakta tutmaya<br />
müsaade edecek durumda. Dolayısıyla biz<br />
hedeflerimizi yüksek tutmak zorundayız. “Bu<br />
bize yeter” lafını bir kenara bırakmak<br />
zorundayız. Bu bizim için de önemli: Günün<br />
birinde elimizdeki güçlerin Akdeniz’in herhangi<br />
bir noktasında veya göreve gittikleri bir yerde<br />
yakınımızdaki bizim tehdit diye varsaydığımız<br />
küçük ülkeler yerine çok ciddi bir düşmanla o<br />
an için karşılaşabileceğini farz etmeliyiz. Bunu<br />
anlamamız lazım. Benim bir arkadaşım var,<br />
Amerikan 109 uncu piyade alayının başında,<br />
Körfez savaşında Kuveyt City’ye Chenowth Fast<br />
Attack Vehicle’larla ilk girenlerden Binbaşı Bill<br />
Weber, aynı zamanda otomobil yarışçısı. Bill<br />
beni 1993 senesinde bir toplantıya götürdü,<br />
konu “Special Operations and Low Intensity
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
09<br />
Conflict”. Top Gun filmini de gördüyseniz<br />
oradan hatırlarsınız, bir yerde, günün birinde<br />
sizin bir geminiz veya bir uçağınız hoşlanmadığınız<br />
bir ülkenin gemisi veya uçağıyla veya<br />
onların hoşlanmadığı bir bölgede karşılaşabilir.<br />
Bu o kadar sıcak bir noktaya gelebilir ki o anda<br />
birisi tetiğe dokunabilir. Şimdi biz tasarımcı<br />
olarak o tetiğe dokunulduğu anda nitel<br />
üstünlüğe sahip aracın bizim askerimizin elinde<br />
olmasını istiyoruz. Çünkü Mehmetçik bizce<br />
dünyanın en kıymetli şeyi. Biz buna göre<br />
tasarım yapıyoruz, Türkiye de savunma<br />
sektörünü bu yönde şekillendirmek zorunda.<br />
Şimdi, hep otomobile dönüyoruz ama,<br />
savunma sektörü ilginç bir yer; Formula 1<br />
seviyesinde teknolojiye sahip. Formula 1’de<br />
birinci, ikinci, üçüncü çıkıyor kürsüye, hepsine<br />
birer mükâfat veriyorlar. Ama savaş alanında<br />
birinci kürsüye çıkıyor, ikinci ve üçüncüyü<br />
öldürüyor. Dolayısıyla “ikinci iyi” olma şansı<br />
yok, böyle bir ödül de yok. Dolayısıyla bir SAT<br />
botunu veya benzer bir botu tasarladığımızda<br />
veya bir MRTP 29 bir Europatrol 250 ile karşı<br />
karşıya geldiklerinde benimkinin iyi olduğunu<br />
bilmek zorundayım. Çünkü o botun içindeki<br />
insanlar benim için çok daha kıymetli, ben<br />
oraya gitsem o kadar önemli değil. Ben kendi<br />
riskimi alabilirim ama, o çocukları riske atma<br />
şansına sahip değilim.<br />
Dolayısıyla Türkiye’nin artık bundan sonraki<br />
teknolojik hedeflerini bu şekilde koyması<br />
lazım: Savaş alanında nitel üstünlük.<br />
Tabii bu, tasarımı/aracı sizin yetiştirdiğiniz<br />
gençler yapmışsa bu herşeyden önemli. Ben<br />
otomobil yarışçılığı yaptım, podyuma çıktım,<br />
kupa aldım çok keyifli, çok güzel bir şey. Ama<br />
sizin yetiştirdiğiniz bir yarışçı, sizin çocuklarınız<br />
podyuma çıktığı zaman çok daha büyük bir<br />
keyif alıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz.<br />
SSG:<br />
Bahsettiğiniz hususlar sürdürülebilirlik<br />
içinde çok önemli, öyle değil mi?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Kesinlikle. Biz şu anda bu sektörde<br />
dünya lideriyiz. Bazen ben sporculardan<br />
çok güzel şeyler öğreniyorum. Boston Celtics’in<br />
efsane basketçisi Larry Bird, herhalde NBA<br />
tarihinde en fazla üçlük atan kişi. Larry Bird’e<br />
bir röportajda bu başarısının sırrını sormuşlar.<br />
Larry Bird de demiş ki: “Antrenman saati<br />
bittikten sonra iki tane yardımcımla çeşitli<br />
yerlerden üç sayı çizgisi gerisinden 500 tane<br />
atış yapıyorum”. O zaman gazeteci tekrar<br />
sormuş: “Bu çalışmadan sonra rahat bir şekilde<br />
tatmin olmuş olarak eve gidiyorsunuz, öyle<br />
değil mi?”<br />
Larry Bird cevap vermiş: “Kesinlikle hayır,<br />
biliyorum ki başka bir yerde, başka birisi Larry<br />
Bird’ü geçmek için 500’den fazla atış deniyor<br />
zaten”. Dolayısıyla bizim bu liderliğimizin bizi<br />
aldatmasına imkân vermemek lazım. Biliyoruz<br />
ki bir yerde, bir tasarım ofisinde birileri bizden<br />
iyi bir şey yapmak için uğraşıyor. Bu çok<br />
rekabetçi bir alan…<br />
SSG: Anahtar kelime “Rekabetçilik”.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Tabii. Dolayısıyla biz de<br />
rakiplerden hızlı öğrenerek bu üstün seviyemizi<br />
korumaya çalışmak zorundayız.<br />
SSG: İşin sırrı bu diyorsunuz?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>:<br />
Başka bir çaresi yok.<br />
SSG: Hem sivil hem de askerî alanda tekne<br />
üretiyorsunuz. Sürdürülebilirlik açısınından<br />
çifte kullanım “dual use” faydalı mı?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Sivil alanda pek bir şey üretmek<br />
istemiyoruz. Askeri alanda çok ciddi bir talep<br />
var. “Dual use” dediniz, biz bunu yapıyoruz,<br />
örnek vermek gerekirse Hollandalı bir<br />
işadamına MRTP 20’nin su altı formunu<br />
kullanarak 60 Knot hızında gidebilen bir yat<br />
yaptık adı “Hot Chocolate”.<br />
Yat yaptığınız zaman, bir kere teknenin sahibi<br />
genelde başarılı bir iş adamı ve çok parası var.<br />
Her şeyi bildiğini zannediyor. Geliyor size teknik<br />
olarak sizin aklınızın ermediği, yatmadığı bir<br />
şeyler söylüyor. Onunla bir savaş veriyorsunuz.<br />
Ondan sonra aradan bir süre geçiyor, hanımıyla<br />
geliyor, hanımı “Oraya şunu isterim, buraya<br />
bunu isterim, tabak, çanak böyle” deyince iki<br />
şuttan birini gol yiyorsunuz. En büyük problem<br />
bu… Şakir Hot Chocolate’ı bitirirken son iki ay<br />
tersanede yattı. “Ben istemiyorum, sen ne<br />
yapıyorsan yap” dedim. O çok seviyordu bu işi,<br />
bana kızmadı tekneyi bitirdi. Sonunda Hot<br />
Chocolate’ı yaptık, verdik, herkes çok mutlu<br />
oldu, ama “Dual use” çok akıllı bir şey değil<br />
esasında.<br />
SSG: Demek ki sizin için öncelikli alan savunma<br />
sektörü.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Evet, biz <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />
Müsteşarlığıyla iyi bir çıraklık dönemi yaşadık,<br />
iyi bir eğitim geçirdik. Bu eğitim çok önemli:<br />
Hindistan’da şu anda “Oil and Natural Gas<br />
Corporation” nın 23 teknelik bir ihalesi var,<br />
MTRP 24 ile orada yüksek bir şansımız var. Bu<br />
ihalelerde, dünyada tekne üretiminde önde<br />
giden firmaların (Örneğin, Norveçliler’in),<br />
SSM’nin bize öğrettiği disiplinde teklif vermeye<br />
hazır olmadığını açık olarak gördük ve mutlu<br />
olduk.<br />
“Dual use” dediniz, biz bunu<br />
yapıyoruz, örnek vermek<br />
gerekirse Hollandalı<br />
bir işadamına MRTP 20’nin<br />
su altı formunu kullanarak<br />
60 Knot hızında gidebilen bir<br />
yat yaptık adı “Hot Chocolate”.<br />
SSG: Gerçekten mi?..<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Teklife Çağrı Dosyaları konusunda<br />
Amerikalıların biraz fazla bürokratik ama<br />
iyi bir standardı var “Fast Response Cutter B”<br />
ihalesinde bunu gördük. Singapur da bu<br />
konuda iyi, ancak diğer ülkeler sanki biraz<br />
amatör. Çünkü çok yüksek cirosu olmayan bir<br />
alan. Bu konuda SSM’nin bize ciddi katkısı oldu.<br />
Çok önemli şeyler öğrendik ve bu sistem<br />
içerisinde her ne kadar SSM büyük alıcı, biraz<br />
da müşkülpesent de olsa başından neyin ne<br />
olduğu iyi tarif edildiği için projenin arkasının<br />
selametle gittiğini gördük, yaşadık.<br />
Halihazırda, birtakım ticari hizmet tekneleri de<br />
yapmaya başladık. Ama şu an askerî pazar bizi<br />
ciddi bir şekilde doyurabilecek gibi. Teknelerin<br />
boylarını yükseltiyoruz, yeni MRTP 42 bir cep<br />
korveti: 57mm programlanabilir mühimmatlı<br />
topu taşıyor, arkasında iki tane dörtlü Harpoon<br />
Block 2 bataryası var. MRTP 42’de Aselsan’ın<br />
AMICOS savaş yönetim sistemini kullanmayı<br />
planlıyoruz, botun tasarımında epey ileri<br />
noktadayız. Hedefimiz, 45 metrelik bir<br />
tekneyle 550/600 tonluk bir hücum-bot/<br />
korvetin performansını, aşağı yukarı üçte bir<br />
platform fiyatına yakalayabilmek ve tabii<br />
müthiş bir hız/manevra avantajı sağlamak.<br />
Üstelik kompozit yapı olduğu için “stealth”<br />
olma avantajı da olacak. Bu şekilde çıtayı<br />
yükseltiyoruz. Hedefimiz, bu alanda da<br />
önümüzdeki birkaç sene içerisinde yüksek<br />
süratli hücumbot üreten Alman tersanelerinin<br />
önüne geçmek.<br />
SSG: Hedeflerinizden bahsettiniz, hedeflerinizi<br />
nasıl belirlersiniz? Yonca-Onuk karar alma<br />
süreci nasıldır? Biraz anlatır mısınız?
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
Hedeflerimizi nasıl belirliyoruz. Yonca-Onuk<br />
Ortaklığı hedeflerini seçerken aslında birbirine<br />
ters düşen iki prensibi uyguluyor:<br />
Bunlardan birincisi sanayi devi Dow’un<br />
uyguladığı “SMART Goals” (Akıllı hedefler)<br />
sistemi: SMART aslında beş kelimenin baş<br />
harflerinden oluşuyor.<br />
Hedeflerimizin:<br />
Specific: Spesifik, açık ve seçik tarif edilmiş<br />
Measurable: Ölçülebilir<br />
Achievable: Başarılabilir, yapılabilir<br />
Relevant: Şirket için anlamı olan<br />
Trackable: İzlenebilir<br />
olmaları gerekiyor.<br />
Yonca Onuk Yönetimi hedef seçerken bu çok<br />
temkinli ve akılcı yolu muhakkak uygular.<br />
Ancak Yonca-Onuk Ortaklığı bir sanayi devi gibi<br />
her şeyi mantıklı yapma lüksüne çoğu zaman<br />
sahip değildir. Belli bir hızı, büyümeyi yakalayabilmek<br />
için bazen risk almak, ciddi risk almak<br />
gerekebilir. İşte bu yüzden tüm SMART hedeflerimizi<br />
bir de ünlü yarışçı Mario Andretti’nin<br />
“Herşey kontrol altındaysa yeterince hızlı<br />
değilsindir” kabulüne göre tekrar gözden<br />
geçirir ve risk alırız.<br />
SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, konuşmanızın bir bölümünde<br />
Hindistan’daki ihaleden bahsettiniz, Dünyanın<br />
hangi ülkelerinde ürettiğiniz hücumbotlar<br />
görevde? İhracattaki başarınız altında hangi<br />
unsurlar yatıyor ?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Şuanda Dünyanın altı ülkesinde<br />
hücumbotlarımız görevde.<br />
Belirtmeliyim ki, Türkiye’deki projeler bizi<br />
ayakta tuttu ve bize ciddi bir Ar-Ge imkânı<br />
tanıdı. Biz önce eleman alma ve yetiştirme<br />
konusunda değişik bir yöntem uyguladık.<br />
İTÜ’nün ve Sakarya’nın öğrenci projelerini<br />
destekledik ve destekliyoruz. Örneğin; İTÜ’lü<br />
öğrencilerle Amerika’daki “Solar Splash”<br />
(Güneş enerjili tekne yarışması) yarışmasında<br />
bir Dünya ikinciliği ve bir Dünya üçüncülüğü<br />
aldık. Bu projelerde çalışan çocukları, tasarım<br />
yeteneklerini, el becerilerini, işe asılmalarını<br />
gördükten sonra ekibimize dâhil ettik. Bu<br />
arkadaşlar bizim için çok önemli bir yüzde oldu.<br />
Yani elemanın sizi seçmesi lazım, sadece öz<br />
geçmişe bakarak eleman alamazsınız.<br />
Dolayısıyla hedeflerinizi paylaşan genç insanlar<br />
olunca biz de onların sayesinde yüksek<br />
tempoda çalışıyoruz. Sabancı Üniversitesi’nin<br />
Rektörü Profesör Nihat Berker benim okul<br />
arkadaşım. Nihat iki kere Nobel Fizik Ödülü’ne<br />
aday oldu. Onunla birlikte seneler evvel<br />
koyduğumuz bir prensip var: Dedik ki: Biz<br />
ekibimizi çok çalıştıracağız. Bizde işten akşam<br />
18.00’de ayrılmak yok, ben “Kalacağız arkadaş”<br />
dediğim zaman, “Sinemaya kız arkadaşımla<br />
gideceğim” filan yok, saat 21.00’e kadar,<br />
22.00’ye kadar arkadaşlar orada kalırlar. Ama<br />
biz de arabamıza atlayıp gitmeyiz, biz de aynı<br />
şekilde onlarla o tempoda çalışırız. Bu arada da<br />
tabii önemli olan şey, ekibin motivasyonunu<br />
bozmamak için güler yüzü eksik etmemek.<br />
Daima ekibin yanında olduğunuzu hissettirmek<br />
lazım.<br />
Bir de önemli bir şey, hiç kimseye kin tutmayız,<br />
herkese hatasını telafi etme, hatanın ne<br />
olduğunu anlama ve bu hatanın tekrarlanmaması<br />
için şirkete bunu bir prosedür olarak<br />
kazandırma hakkı veriyoruz. Bu, Japon ailesinin,<br />
Toyota’nın uyguladığı meşhur “Hansei<br />
Prensibi”. Bunu her zaman uyguluyoruz. Başarı<br />
için böyle bir çalışma temposu gerekli.<br />
Biz Türkiye’nin bize müthiş bir kâr marjı getirmesinin<br />
doğru olmadığını düşünüyoruz, Ayrıca<br />
Türkiye’ye bağlı kalmamamız gerektiğinin de<br />
<strong>ONUK</strong> MRTP33® (Kaan33 Sınıfı)<br />
farkına vardık. Bunun için de ihracata yöneldik.<br />
Euronaval’a ilk katılan ve uzun süre tek katılan<br />
Türk şirketi biz olduk. Euronaval’a altı kere<br />
katıldık. Ihracat çalışmalarımız hep öncelikliydi.<br />
İlk ihracat projemiz, Pakistan Özel<br />
Kuvvetleri’ne iki tane VBSS botu satmak oldu.<br />
“VBSS” özel harekâtçıların kullandığı bir<br />
harekat tarifi, İngilizce “Visit, Board, Search,<br />
and Seize”nın kısaltması, yani özel harekât<br />
botu, bir tekneye yanaşıyor, özel harekatçılar<br />
tekneye çıkıyor, tekneyi arıyor ve sonunda<br />
tekneye el konuluyor. Bu satıştan sonra,<br />
Pakistan’la olan ilişkilerimiz daha iyi bir<br />
noktaya geldi, onlara iki tane de MRTP 33<br />
verdik. MRTP 33’ler Harpoon Block 2 veya Çin<br />
C705 güdümlü mermi taşıyabilecek patentlediğimiz<br />
<strong>ONUK</strong> katlanabilir lançer platformuyla<br />
teçhiz edilmiş, güdümlü mermi taşıyan<br />
tekneler.<br />
Hindistan <strong>Savunma</strong> Bakanı “Bu botlar bölgedeki<br />
dengeyi değiştirdi” diye bir gazeteye<br />
beyanatta bulunmuş, o kupür bende var. Biz<br />
inanıyoruz ki “Bir grup sırtlan çok güçlü bir<br />
aslandan daha etkilidir”.<br />
Gürcistan’a 1 tane MRTP 33 ve bir adet MRTP<br />
20 sattık. Tabii üzerlerinde Aselsan stabilize<br />
taretle. Bu arada Aselsan ekibini epeyce de<br />
hırpaladık, çocuklar büyük bir nezaketle ne<br />
istersek yaptılar, biz de elimizde stabilize<br />
taretle ilgili ne varsa onlarla paylaştık. Sonunda<br />
Aselsan STOP ve STAMP stabilize taretlerini<br />
yaptı. Artık Yonca Onuk Ortaklığı olarak<br />
Aselsan’ın silah ve sistemleri olmadan hiçbir<br />
teklif vermiyoruz.<br />
Bu arada; Gümrükler Muhafaza Genel<br />
Müdürlüğü’nün talepleri doğrultusunda MRTP<br />
16’yı geliştirdik. MRTP 16’da 2x 1.500 beygirlik<br />
motor öngördük, hedefimiz 70 knota ulaşmaktı.<br />
Nitekim “Gümrük 413” 70 knota<br />
ulaşabildi. Bu proje bize çok önemli bir ihracat<br />
imkânı sağladı. Abu Dhabi denizdeki petrol<br />
tesislerini korumak için özel bir güç oluşturmaya<br />
karar vermiş. Kuvvetin adı da “Critical<br />
National Infrastructure Authority –CNIA”.<br />
Petrol Abu Dabi’nin en büyük gelir kaynağı ve<br />
üretimi korumak hayati önem taşıyor. Dünyanın<br />
bir çok ülkesini gezmişler, hedefleri 60-65<br />
knot gidebilen, silah taşıyabilen, iyi denizciliği<br />
olan bir platform. Türkiye’ye geldiler, Gümrük<br />
413’ü test ettiler, “Tamam arkadaş, biz bu botu<br />
alıyoruz” dediler, hiç ihalesiz. Abu Dhabi ile 34
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
11<br />
<strong>ONUK</strong> MRTP 16®<br />
botluk bir kontrat imzaladık. Halihazırda 8 bot<br />
orada görevde ve üretim devam ediyor. Bu<br />
botların üzerinde Aselsan’ın stabilize taretleri<br />
var. ASELSAN’ın ilk 7 bottaki tareti normal<br />
12,7mm idi, diğerlerinde gelişmiş STAMP’lar.<br />
Buradaki silah General Dynamics’in GAU 19’u.<br />
Dakikada 1.200 mermi atıyor, GAU 19 3<br />
namlulu bir 12,7. Korkunç bir tahrip gücü var,<br />
dünyada birçok stabilize taret üreten şirket var,<br />
hiçbirisi bu GAU 19’u zapt edememiş, ama<br />
ASELSAN bunu becerdi. Ve bunun sonucu<br />
olarak Aselsan, Birleşik Arap Emirlikleri ile 125<br />
milyon euroluk bir kontrat imzaladı. Bizim<br />
bütün botlarımıza bunları verecekler, ayrıca<br />
CNIA’nın diğer botları da ASELSAN taretleri ile<br />
teçhiz edilecek.<br />
SSG: Aslında söylediklerinizden çok değerli ve<br />
güzel bir şey çıkıyor. Sürdürülebilirlik tek başına<br />
olmuyor, dayanışma da önemli… Başka bir<br />
firmayı da yanınızda taşıyarak, onun da ayakta<br />
durmasına fayda sağlamış oluyorsunuz.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Bizim elimizde ASELSAN gibi<br />
1.600 tane Ar-Ge mühendisi yok. ASELSAN’daki<br />
bu potansiyeli kullanmak gerekiyor. Ben <strong>Ekber</strong><br />
Amca olarak bağırıp çağırınca bana “Evet”<br />
diyorlar, saygı gösteriyorlar, ben de onlara bir<br />
şeyler yaptırtabiliyorum. Sonunda ASELSAN<br />
bana dünyadaki diğer üreticilerin elindekinden<br />
daha iyi sistemler verebiliyor. Ben bu sistemleri<br />
botumun üzerine koyup daha iyi bir çözüm,<br />
yani diğerlerine nitel bir üstünlük sağlayacak<br />
ekipmanı verebiliyorum. Bu, ASELSAN’la<br />
yaptığımız sinerjinin bir parçası. Şimdi<br />
ROKETSAN’ı da bu işbirliğine dahil etmek<br />
istiyoruz, örneğin UMTAS (Uzun Menzilli<br />
Tanksavar) neden MRTP 16’lerde kullanılmasın?<br />
Şöyle söyleyeyim: <strong>Ekber</strong> Amca olmak<br />
bir yerde çok avantajlı. İnsanlar ben bağırıp<br />
çağırınca bunun kişisel olmadığını biliyorlar,<br />
hedefleri biliyorlar, benim tasarım yapabilen<br />
Türk savunma şirketlerini ne kadar öne<br />
çıkardığımı biliyorlar. Onun için, kızmadan<br />
çalışıyorlar.<br />
ASELSAN bana dünyadaki diğer<br />
üreticilerin elindekinden daha<br />
iyi sistemler verebiliyor.<br />
Ben bu sistemleri botumun üzerine<br />
koyup daha iyi bir çözüm, yani<br />
diğerlerine nitel bir üstünlük<br />
sağlayacak ekipmanı verebiliyorum.<br />
Bu, ASELSAN’la yaptığımız<br />
sinerjinin bir parçası.<br />
SSG: Tabii, bu millî duygulara sahip olmanın bir<br />
sonucu. Hani tabii ki ticari hesaplar, şunlar,<br />
bunlar muhakkak olacak ama, teknelerinize<br />
çok daha kabul görmüş, hiçbir risk taşımayan<br />
başka bir silah sistemi de koyabilirdiniz. Burada<br />
millî düşünce çok önemli.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Bak, buradaki arkadaşlarımızın<br />
belki bir kısmı, belki sizler ASELSAN’daki<br />
tanıdığım çocukların önemli bir kısmı, batının<br />
iddialı okullarında lisans, yüksek lisans,<br />
doktora yaptı. Hiçbirimiz sınıfın sonuncusu<br />
değildik. Genelde Türk öğrenciler, yurtdışında<br />
çok başarılı.<br />
SSG: Evet, doğru.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Dolayısıyla o sınıfta benim<br />
altımda olan bir İtalyan mühendisin veya bir<br />
Fransız, İngiliz mühendisin benden iyi tasarım<br />
yapacağını niçin kabul edeyim ki, böyle bir şey<br />
yok ortada. Bize sadece hedef göstermek<br />
gerekiyor. Türk insanına bir hedef verildiğinde<br />
yapamayacağı hiçbir şey yok. Aselsan benim<br />
onlara verdiğim hedefleri benimsiyor çünkü<br />
biz ASELSAN’ın bir ölçüde pazarlaması gibi<br />
çalışıyoruz. Bu insanlar bize ciddi bir tolerans<br />
gösteriyor, çizmeyi aşsak bile yaptığımız işlerde<br />
arkamızda duruyorlar. Ama dediğim gibi<br />
Aselsan’ın elinde 1.600 tane mühendis var,<br />
neler yapabileceklerini anladılar, benim onlara<br />
gösterdiğim hedeflerden sonuç çıktığını<br />
gördüler.. Bizle beraber yaşadıkları en büyük<br />
ihracat kontratını yakaladılar. Abu Dabi<br />
kontratı... Bunun arkası da gelecek, çok daha<br />
büyük işler bizi bekliyor.<br />
SSG: Başarılarınızdan dolayı sizi kutluyoruz.<br />
Buraya gelmek kolay bir şey değil biliyorsunuz.<br />
Özellikle başarılarınıza diğer Türk Firmalarını<br />
da eklemeniz bizi çok etkiledi.<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Bendeki ekip işin anahtarı:<br />
Murahhas Azamız Mehmet Ali Güler Amiral ile<br />
neredeyse on altı senedir birlikte çalışıyoruz.<br />
Genel müdürümüz Tayfun Tansan amiral var, 2<br />
yıldır bizimle. Dr Özbaykal, Orhan Albay, hepsi,<br />
hâlâ kendilerini üniformalı zannediyorlar.<br />
Dolayısıyla herhangi bir proje masaya<br />
geldiğinde, biz de aynı şekilde düşünüyoruz<br />
ama benim ekibimden hiç kimse Türkiye’nin<br />
çıkarları aleyhine bir şey düşünebilecek<br />
durumda değil, zaten öyle şartlanmışlar. Yani<br />
bizim firkateynimize bir güdümlü mermi isabet<br />
ettiğinde niçin biz de kilitlenip oraya bir tane<br />
atamadık diye birlikte düşünüp hırslanıyoruz<br />
hâlâ. Bunları düşünüp de bir insanın<br />
sinirlenmemesine imkân yok. Yani benim<br />
büyük dedem Mareşal Kurt İsmail Paşa Ruslara<br />
karşı savaş kazanmış. Dedem İzmir’e ilk giren<br />
Süvari Alayının Komutanı. Anneannemin<br />
babası Ertuğrul Firkateyninden kurtulmuş tek<br />
subay. Daha sonra Bahriye İmalat Reisi olmuş.<br />
Hep onların hikayelerini dinledik çocukluğumuzda.<br />
Dolayısıyla başka bir yere bakmamız<br />
mümkün değil ve işin iyi tarafı şu ki yetiştirdiğimiz<br />
çocuklar bizden daha hırslılar: Benim<br />
ekibimde Kaan’ın 6 tane arkadaşı var. Bu<br />
çocuklar on bir-on iki yaşından beri, ben<br />
otomobil yarışçılığı yaptığım ve işim onlara<br />
eğlenceli geldiğinden hep bizim evdeydiler.<br />
Ben bunların hepsini eğite eğite bir noktaya<br />
getirdim ve 1997 senesinde Kaan’dan sonra 6
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
Gelelim <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörüne, sektöre<br />
genel olarak bakarsak, başlangıçta Türkiye’nin<br />
savunma ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olan<br />
planlar, artık dışsatıma ağırlık verme eğiliminde:<br />
Bunu yeni SSM TÇD’lerinde (Teklife<br />
Çağrı Dosyalarında) dışsatım talebi olarak<br />
görüyoruz.<br />
Türk savunma sanayiinin başarısı büyük ölçüde<br />
geleceği nasıl planlayacağına bağlı. Değişen<br />
hedefleri özetlersek:<br />
<strong>ONUK</strong> MRTP42® Fast Attack / Missile Craft<br />
tane yirmi üç yaşında sıfır tecrübeli çocukla<br />
başladık bu işe. İşte asıl başarı bu: Onları siz yetiştiriyorsunuz<br />
ve onlar müthiş şeyler yapıyor.<br />
Yonca Onuk olarak şirketimize çok tecrübeli<br />
eleman almıyoruz, bizdekiler hep okuldan yeni<br />
çıkan gençler ve bizim gibi yoğurt yiyen adamlar.<br />
Başka türlüsünü zaten bünye kabul etmez.<br />
Onun ötesinde, Malezya’da birtakım çalışmalarımız<br />
var. Orada Türkiyedeki MKE gibi devlete<br />
ait, “Boustead Heavy Industries” ile birlikte<br />
ortak bir şirket kurduk. Adı “BYO Marine”<br />
(Boustead Yonca-Onuk Marine), bu şirket<br />
Malaysian Maritime Enforcement Agency yani<br />
Malezya Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bir<br />
sözleşme imzaladı. Malezya için 10 adet MRTP<br />
16 üretiyoruz. Hedefimiz Malezya’da MRTP 20,<br />
MRTP 24, MRTP 34 ve MRTP 42’yi de üretmek.<br />
Maleyza’dan bütün Asya Pasifik piyasasını<br />
beslemek istiyoruz. Ayrıca, Mısır Deniz Kuvvetleri<br />
bize 6 tane MRTP 20 sipariş verdi. Onların<br />
üzerinde de Aselsan Advanced STAMP’lar<br />
olacak. Mısır için üretilen ilk bot kalıptan çıktı,<br />
ikinci bot da onun arkasından geliyor. Şu anda<br />
Yonca Onuk olarak senede 3 tane MRTP 33/34,<br />
senede 6 tane MRTP 24, senede 10/12 tane<br />
MRTP 20 ve 16 tane MRTP 16 üretebilecek<br />
kapasitedeyiz. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki<br />
günlerde bu kapasiteyi dolduracağız.<br />
SSG: Bitirirken Yonca Onuk olarak bundan<br />
sonraki hedefleriniz ne? Ve sizce <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>nin hedefleri ne olmalı?<br />
EKBER <strong>ONUK</strong>: Yonca <strong>ONUK</strong> olarak uzmanlık<br />
gerektiren kompozit alanlarında da ciddi<br />
çalışmalar yapmak istiyoruz. Örneğin, <strong>ONUK</strong> –<br />
BG olarak MILGEM Korvetleri ve Engin Sınıfı<br />
Mayın Avlama Gemileri için sonar domu<br />
tasarladık ve ürettik, ürettiğimiz sonar dom<br />
Engin Sınıfı gemilerin, orijinal sonar domundan<br />
çok daha ötede bir performansa sahip.<br />
Diğer hedefimiz, kompozit teknolojisini MRTP<br />
42 gibi, 45 metre veya daha ötesine taşımak.<br />
Daha önce de bahsettiğim gibi bu konuda<br />
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />
Çevremizde olan biteni dikkate aldığımızda<br />
kuvvetlerimizin eskiden hesaba kattığımız<br />
sınırlı güçteki tehditlerle değil, olabilecek en<br />
güçlü düşmanla karşı karşıya gelmesinin büyük<br />
bir olasılık olduğunu görürüz. Bu da Türk<br />
savunma sanayiinin çıtayı çok yükseltmeye ve<br />
öne geçmek için kendi teknolojisini yaratmaya<br />
mecbur olması demektir.<br />
Dünyada üretildiği veya üretileceği bilinen<br />
ürünlerden daha iyi olmayı hedefleyen (ve<br />
bunu sağlayabilen) ürünlerle, fiyat olarak da<br />
doğru konumlandıklarında, dış pazarlarda<br />
rekabetçi olunacağı açıktır.<br />
Ayrıca dünyada oluşan fırsat ve talepleri önceden<br />
algılayarak istenen ürünleri rakiplerden<br />
önce hazır etmenin veya özgün çözümler<br />
yaratabilmenin savunma sanayimizin esas<br />
hedeflerinden biri olması gerekiyor.<br />
Yine bir büyük basketbolcu Michael Jordan’ın<br />
NBA Hall of Fame’e kabul edildiği gün söylediği<br />
gibi “sınırlar da korkular gibi kendi yarattığımız<br />
bir yanıltı” (“Limits like fears are just an<br />
illusion”) olduğunu biliyoruz. Kendimize sınır<br />
koymaktan kesinlikle vazgeçmeliyiz, biz<br />
takımımızı bu inanç etrafında odaklıyoruz ve<br />
başardıklarını da keyifle görüyoruz.<br />
Bana bu içten düşüncelerimi ifade etme şansını<br />
verdiğiniz için teşekkür ederim.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
13<br />
Geri Dönüşü<br />
Olmayan Yol...<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Neden Önemlidir?<br />
Berlin duvarının yıkılması, Doğu-Batı Bloku<br />
arasındaki denge ile tehdit algılamaların<br />
değişmesi ve hemen ardından 11 Eylül olayı<br />
şunu gösterdi ki; dünyada savunma ve güvenlik<br />
tarifleri ve referansları değişse de savunma ve<br />
güvelik konularının önemi ve etkisi, uluslararası<br />
ilişkilerin şekillendirilmesi özellikle de<br />
bölgesel ve küresel dengeler noktasında<br />
artarak devam ettirecektir. Son dönemde<br />
Kuzey Afrika’da başlayıp Ortadoğu’yu etkisi<br />
altına almaya başlayan değişim rüzgarları da<br />
değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu bir kez<br />
daha ortaya çıkardı.<br />
Jeopolitik resme bakıldığında gerek soğuk<br />
savaş döneminde, gerek 11 Eylül sürecinde<br />
gerekse son dönemdeki gelişmelerde Türkiye,<br />
bütün süreçlerin ve gelişmelerin merkez<br />
ekseninde konumlanmak zorunda kalmıştır.<br />
Son dönemde uygulanan bölgesel ve küresel<br />
dış politika, Türkiye’nin sağlam bir savunma<br />
yapılanması içinde olması gerekliliğini ortaya<br />
koymaktadır. Bu savunma yapılanmasının<br />
elbette en önemli unsuru güçlü bir Silahlı<br />
Kuvvetler olmakla birlikte, bunun tamamlayıcı<br />
unsuru da teknoloji üreten bir savunma<br />
sanayiidir. Bu çerçeveden bakıldığında savunma<br />
sanayii her zaman stratejik bir unsur<br />
olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bundan<br />
dolayı da savunma sanayiinin teknoloji üreten<br />
ve bunu geliştirebilen bir tabanda yapılanmasına<br />
dair strateji ve politikaların uygulanması<br />
ülkemizin bekası açısından vazgeçilmez bir<br />
gerekliliktir. Bütün bunların yanında savunma<br />
sanayiinin yarattığı ekonomik değer, kalifiye<br />
istihdama katkısı, bilim ve eğitim dünyasındaki<br />
pozitif etkileri de göz önüne alındığında önemi<br />
iç kamuoyu açısından da anlaşılır olmaktadır.<br />
Nasıl Başladık?<br />
Elbette savunma sanayiindeki ilk yapılanmalar<br />
olarak 1970’li yıllardaki girişimler akıllara<br />
gelmektedir. Bunun devamında, 1985 yılında<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın kurulması ve<br />
ardından başlatılan büyük çaplı modernizasyon<br />
projeleri ile ortaya çıkan kurgu ilk<br />
başlangıç olarak kabul edilse dahi, bu yapı 90’lı<br />
yılların ikinci yarısından itibaren çeşitli iç ve dış<br />
sebeplerden dolayı ivmesini kaybetmiştir.<br />
Bugün içinde bulunduğumuz sürecin başlangıcını<br />
ise Mayıs 2004 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra<br />
Komitesi Toplantısı olarak almak herhalde<br />
doğru bir seçim olur. Bu toplantıda, uzun<br />
yıllar boyunca farklı model denemeleriyle<br />
sürdürülen ancak istenilen sonuçlar alınamamış<br />
olan İnsansız Hava Araçları, ATAK<br />
Helikopteri ve Tank Projelerinde hazır alım/<br />
lisans altında üretime dayalı modeller iptal<br />
edilerek, yurtiçi çözümler üretmeye imkan<br />
verecek kararlar alınmıştır. Alınan bu kritik<br />
kararlar yeni stratejinin de ilk çerçeve ve<br />
şablonunu hem yurtiçi hem de yurtdışı<br />
paydaşlar için ortaya koymuş; devamındaki<br />
birçok farklı projede aynı strateji uygulamaya<br />
konulmuştur.<br />
T-129 (ATAK)
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Bu sürece rakamlar noktasından baktığımızda<br />
resim daha net ortaya çıkmaktadır. 2004<br />
yılında 1.3 Milyar $ olan savunma sanayii cirosu<br />
2010 yılında 2.7 Milyar $’a; 196 Milyon $ olan<br />
ihracat 853 Milyon $’a; %25 olan TSK<br />
ihtiyaçlarının yurtiçinden kaşılanma oranı ise<br />
%52’ye yükselmiştir. Bununla beraber<br />
sektördeki istihdam ve Ar-Ge harcamaları gibi<br />
diğer faktörlerde de benzeri bir artış eğilimi<br />
gözlenmiştir. Bu rakamlara bakıldığında<br />
sektörde topyekun bir gelişme olduğunu<br />
söylemek mümkündür.<br />
Nasıl Gelişti?<br />
ATAK, İHA ve TANK Projelerinin devamında<br />
gelen birçok projede benzer yaklaşım<br />
uygulamaya konulurken, bu stratejiyi daha<br />
kalıcı hale getirmek ve sektörün tüm<br />
paydaşlarıyla yön birliğini temin etmek üzere<br />
2005 yılında 2007-2011 yıllarını kapsayacak<br />
“Stratejik Plan” hazırlık çalışmaları başlatılmış<br />
ve sonucunda 4 Stratejik Amaç etrafında<br />
şekillenen bir plan ortaya konmuştur:<br />
1. Tedarik Sürecinin Etkinleştirilmesi<br />
2. Özgün Çözüm Üreten Sanayi<br />
3. Uluslar Arası İşbirliğinin Geliştirilmesi<br />
4. Kurumsal Yapının Etkinleştirilmesi<br />
Söz konusu bu plan çerçevesinde ortaya konan<br />
Performans Programı, Yıllık Faaliyet Raporu,<br />
Uygulama Stratejileri ve Gerçekleşmeleri,<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörel Strateji Dokümanı,<br />
İhracat Stratejisi, Teknoloji Yönetim Stratejisi<br />
dokümanlarına ve yıl sonu gerçekleşmelerine<br />
bakıldığında ortaya konan hedeflere büyük<br />
oranda erişildiği görülmektedir.<br />
ANKA (İnsansız Hava Aracı)<br />
2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci<br />
Stratejik Planın yerini alacak olan “2012-2016<br />
Stratejik Planı” çalışmaları iki yıllık bir hazırlık<br />
sürecinden sonra nihayetlenmiştir. Birinci<br />
planlama döneminden elde edilen tecrübeler,<br />
yurtiçi ve yurtdışı savunma sektöründeki<br />
gelişmeler, çok geniş bir paydaş kitlesi ile<br />
yapılan mülakatlar çerçevesinde olgunlaştırılan<br />
“2012-2016 Stratejik Planı” yine 4<br />
Stratejik Amaç etrafında şekillenmiştir.<br />
1. Sürdürülebilir & Rekabetçi Sanayi<br />
2. <strong>Savunma</strong> & Güvenlik Teknolojilerinde<br />
Yetkinlik<br />
3. Program Yönetiminde Olgunluk<br />
4. Değer Yaratan, Değer Gören Çalışanlar<br />
Yakın bir zamanda kamuoyu ile paylaşılacak<br />
olan yeni planda asıl kurgu “Sürdürülebilirlik”<br />
ve bunun en önemli iki unsuru olan “Sanayi<br />
Derinliği” ve “Teknolojik Yetkinlik” çerçevesinde<br />
yapılmıştır.<br />
Diğer önemli konu olan Program Yönetimi<br />
yaklaşımı da ayrıca ele alınmış olup, bugün<br />
gelinen noktadan 2020’li yıllara daha sağlıklı ve<br />
gelişerek gitmek için yapılması gerekenler ve<br />
uygulanması gereken politikalar ortaya<br />
konumuştur.<br />
Bugün Neredeyiz?<br />
2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci<br />
Stratejik Planda ortaya konan hedeflerin büyük<br />
ölçüde karşılanmasının yanında, 2004 yılından<br />
sonra projelendirilen birçok ihtiyaçta da<br />
önemli kilometre taşları geçilmiştir. <strong>Savunma</strong><br />
sektörünün ciro, istihdam, ihracat, Ar-Ge<br />
rakamlarındaki iyileşmeler ve Stratejik Plan<br />
PARS 8x8<br />
Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü<br />
hedefleri temelinde elde edilen başarıların<br />
görsel hale geldiği; diğer bir deyişle ete kemiğe<br />
büründüğü yer 10-13 Mayıs 2011 tarihlerinde<br />
İstanbul’da yapılan İDEF Fuarı olmuştur.<br />
Bugüne kadar kağıt üzerinde anlatılan ya da<br />
laboratuvar ortamlarında ortaya konabilen<br />
birçok projede, önemli süreçlerden geçildiği<br />
hatta yerli yabancı kullanıcılara teslimatlar<br />
yapıldığı görülmüştür:<br />
Kara Sistemlerinde; Mayına Karşı Korumalı<br />
Araç (Kirpi), Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü,<br />
6x6 ve 8x8 araçlar, ALTAY Tankı,<br />
Deniz Sistemlerinde; MİLGEM, Süratli<br />
Çıkarma Gemisi, Yeni Tip Karakol Botu, Sahil<br />
Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi, Sahil<br />
Güvenlik Botları,<br />
Hava Sistemlerinde; ANKA İnsansız Hava<br />
Aracı, Taktik İnsanız Hava Araçları, ATAK<br />
Helikopteri, C-130 Nakliye Uçağı Modernizasyonu,<br />
T-38 Uçakları Modernizasyonu,<br />
İnsansız Helikopterler, Hürkuş Eğitim Uçağı,<br />
Roket-Füze Sistemlerinde; UMTAS, OMTAS,<br />
CİRİT, HGK ve diğerleri,<br />
Elektronik ve Haberleşmede; Hedefleme<br />
Podları, Simülatörler, Tank ve Gemi Komuta<br />
Kontrol Sistemleri, Elektronik Harp Sistemleri,<br />
Radar Sistemleri ve diğer birçok alt<br />
sistemler,<br />
Türk <strong>Savunma</strong> Sanayinin ulaştığı noktayı<br />
göstermesi açısından son derece önemlidir.<br />
Diğer önemli nokta ise sadece bilinen büyük
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
15<br />
oyuncuların değil, yan sanayi ya da KOBİ olarak<br />
sınıflandırabileceğimiz birçok irili ufaklı<br />
firmanın da ortaya ana sistemleri destekleyen<br />
veya bütünleyen ürünler ortaya koyması<br />
olmuştur.<br />
2004-2010 yılları arasında savunma sanayimizdeki<br />
büyüme rakamları dünya ile karşılaştırıldığında,<br />
daha iyi bir performans sergilenmiştir.<br />
Bununla birlikte, bu büyüme kendi<br />
içinde analiz edildiğinde; TAI ve ASELSAN başta<br />
olmak üzere, Ana Yüklenici olarak nitelendirdiğimiz<br />
firmalardaki büyümenin ön plana<br />
çıktığını görmekteyiz. Birikmiş proje stokunun<br />
eritilmesi ve bunların yerli sanayiye aktarılması<br />
sürecinde, büyük firmalarımız üzerindeki proje<br />
yükünün ve dolayısıyla ciroların artması doğal<br />
bir sonuç olmuştur. Yukarıda bahsedilen<br />
projelere ve bu projelerde gelinen aşamalara<br />
bakıldığında, sanayimizin başarısından bahsetmek<br />
doğru olacaktır. Devlet tarafı olarak,<br />
projelerin planlanması ve bunların yurtiçinde<br />
yapılabilirliğine bakarak bazen de riskler<br />
alarak- irade ortaya koyulması elbette önemli<br />
olmakla birlikte, bu projelerin teknolojinin en<br />
uç noktalarında gereksinimler çerçevesinde<br />
sanayimiz tarafından hayata geçirilmiş olması<br />
yadsınamaz bir başarıdır. Yaşanılan bu süreçte,<br />
özellikle ana yüklenici firmalarımız bazen ilk<br />
defa tecrübe ettikleri projeleri, genç ve<br />
dinamik kadrolarla hayata geçirmeye çalışmışlar<br />
ve kendi içlerinde mühendislik süreçlerini<br />
olgunlaştırmışlardır. Kısaca bu dönemi,<br />
tedarik süreçlerinde yaşanan olgunlaşmanın<br />
yanı sıra sanayinin kendi içindeki süreçlerini,<br />
özellikle tasarım ve test süreçlerini, olgunlaştırması<br />
olarak nitelemek doğru bir tanımlama<br />
olabilir.<br />
Nasıl bir savunma sanayi istiyoruz?<br />
Bugün gelinen nokta itibarıyla, objektif<br />
veriler ve net çıktılar üzerinden bakıldığında<br />
sanayimizin doğru yolda olduğunu söylemek<br />
mümkündür. Tedarik süreç ve kurumlarında<br />
ihtiyaç duyulan yeniden yapılanmaya paralel<br />
olarak sanayide de bazı düzenlemeler yapılma<br />
ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte<br />
sanayimizin teknoloji üretebilme ve çok eksenli<br />
proje uygulama ve yönetme kapasitesi gün<br />
geçtikçe gelişmektedir. 2004 yılından bugüne<br />
kadar geçen dönemde firmalarımız kendi<br />
içlerindeki mühendislik, tasarım ile test<br />
süreçlerinin olgunlaştırılma çalışmaları ve<br />
teknolojik zorluklarla uğraşmak zorunda<br />
kalmışlardır. Bununla birlikte sanayileşmenin<br />
en önemli unsuru olan sanayi derinliği<br />
noktasında istenilen seviyeye gelinememiştir.<br />
Yukarıda izah edildiği gibi teknolojik zorluklar<br />
ve süreçlerin olgunlaştırılması için ortaya<br />
konan gayretler ve projelerin zorlayıcı takvimleri<br />
nedeniyle sanayi derinliği noktasında<br />
istenilen seviyeye gelinememesini belki de<br />
normal karşılamak gereklidir. Açıkca ifade<br />
etmek gerekirse bu dönemde, 2009 yılında<br />
uygulanmaya başlanan %20 KOBİ iş payı zorunluluğu<br />
düzenlemesi dışında ortaya bu kadar net<br />
politika konmamıştı. TSK ihtiyaçlarının yurtiçinden<br />
karşılanma oranının 2010 yılında<br />
ulaşılması hedeflenen %50’nin de üzerine<br />
çıkması elbette çok önemli bir başarı. Bugünkü<br />
savunma sanayii sektör resmine bakıldığında,<br />
dünyanın en büyük 100 savunma şirketi içinde<br />
2 firması olan, dünyaya sistem ihracatı yapan<br />
ve yapılanması devam eden ancak 2. ve 3.<br />
katmanlarda firmaları istenilen düzeyde henüz<br />
oluşmamış bir tablo görmekteyiz.<br />
Bundan sonrasında görmek istediğimiz sanayi<br />
resmi, ölçek olarak en az 5-6 firması ilk 100<br />
şirket içinde olan ve en önemlisi sanayi derinliği<br />
noktasında ana yüklenicilere entegre olmuş 2.<br />
3. seviye firmaları ve KOBİ’leri olan bir sanayi.<br />
Bundan sonrası…<br />
Hedeflenen çıktıların gözle görülür bir hal aldığı<br />
geride bıraktığımız 2004-2010 döneminin<br />
devamına, yani bu sürecin ikinci aşamasına<br />
2011-2015 yılları olarak bakabiliriz. Bu yeni<br />
dönemin gündemini halihazırda teslimatları<br />
yapılmış sistemlerin desteklenme çalışmaları,<br />
paralelinde diğer ana projelerin testlerinin<br />
tamamlanması ve teslimatları işgal edecektir.<br />
Diğer taraftan sanayimize büyük ölçüde<br />
istihdam ve ciro getirecek olan Genel Maksat<br />
Helikopteri, ATAK Helikopteri, Müşterek<br />
Taarruz Uçağı, Milgem ve İHA Projelerinde<br />
üretim faaliyetlerinin yoğunlaşmaya başlaması<br />
beklenmektedir.<br />
TURNA G004<br />
ANKA (İnsansız Hava Aracı)<br />
Müsteşarlık olarak bundan sonraki dönemin<br />
en önemli unsuru elbette projelerin başarıyla<br />
hayata geçmesi olacaktır; ancak sanayi<br />
derinliği ve teknolojik derinlik yaratılmasını da<br />
bunun kadar önemli belki de daha önemli<br />
görmekteyiz. Mevcut duruma baktığımızda<br />
bazı projelerde sonuçların alındığı ve bundan<br />
sonrasında da hala ciddi zorluklar olmasına<br />
rağmen diğer projelerde de başarıya ulaşılacağı<br />
ve bu sistemlerin TSK ile dost ve müttefik<br />
ülke envanterlerinde hizmet vereceği görülmektedir.<br />
Bundan sonraki süreçte başarının ölçütü tesis<br />
edilen altyapının sürdürülebilmesi olacaktır.<br />
Sürdürülebilirlik savunma sanayiinde bundan<br />
sonraki süreçte en önemli konu başlığı olacak<br />
ve bu alanda yapılması gerekenler etraflıca<br />
tartışılarak politikalar üretilmeye ve uygulanmaya<br />
çalışılacaktır. Burada sürdürülebilirlik<br />
konusunu açmadan önce gelinen durumu “geri<br />
dönüşü olmayan yol…” olarak tarif etmek<br />
doğru olur diye değerlendiriyorum.<br />
Bundan sonra görmek<br />
istediğimiz sanayi resmi, ölçek<br />
olarak en az 5-6 firması ilk<br />
100 şirket içinde olan ve en<br />
önemlisi sanayi derinliği<br />
noktasında ana yüklenicilere<br />
entegre olmuş 2. 3. seviye<br />
firmaları ve KOBİ’leri olan<br />
bir sanayi.<br />
Şu anda Müsteşarlığımızın yaklaşık 270 proje<br />
ve 25 Milyar dolarlık bir proje portföyü var ve<br />
halen çalışmaları devam eden projelere<br />
baktığımızda bu rakamın kısa sürede 50 Milyar<br />
Dolara yükseleceği ve bunların içinde yurtiçi<br />
çözümlerin ağırlığının artacağı öngörülmektedir.<br />
Şu anda çalışmaları devam eden Muharip<br />
Uçak, Hafif Sınıf Helikopter, TF- 2000 Fırkateyn,<br />
Uydu ve diğer birçok projeyle bakıldığında<br />
2020 yılına giden yolda artık geri dönülemez bir<br />
noktada olduğumuz değerlendirilmektedir.<br />
Bundan sonraki süreci planlarken her detayın<br />
derinlemesine çalışılması ve sürdürülebilirlik<br />
unsurunun gereklerinin yapısal unsurlarla<br />
birlikte, bütün yönleriyle, hayata geçirilmesi<br />
gerekmektedir.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Sürdürülebilirlik…<br />
1. Sanayide Derinlik<br />
Sanayi derinliği sürdürülebilirlik açısından en<br />
önemli unsurlardan belki de birincisidir.<br />
Bugünkü savunma sanayinin yapısına bakıldığında<br />
genel anlamda bir gelişme olduğu yan<br />
sanayi ve KOBİ’lerin savunma sanayiine olan<br />
ilgisinin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Bu<br />
kapsamda kümelenme çalışmalarının hızlandığı<br />
Ankara’da başlayan bu faaliyetlerin İzmir<br />
ve Eskişehir başta olmak üzere yapısallaşarak<br />
devam ettiği görülmektedir. 2004 yılından<br />
bugüne kadar gelen dönemde sanayi derinliği<br />
noktasında samimi gayretler olmasına rağmen<br />
istenilen düzeye gelinemediğini; Müsteşarlığımızın<br />
bu husustaki en önemli uygulamayı<br />
2009 yılında hayata geçirdiğini ifade etmiştik.<br />
Devamındaki en önemli gelişme 2011 Nisan ayı<br />
içinde güncellenerek yayımlanan “Sanayi<br />
Katılımı ve Offset (SK/O) Yönergesi”nde yapılan<br />
önemli değişiklikler olmuştur.<br />
SK/O tabanı %50’den %70’e, yan sanayi ve KOBİ<br />
payı da asgari %30’a yükseltilmiş ve ciddi cezai<br />
müeyyideler getirilmiştir. Elbette buradaki<br />
beklenti sanayileşmede derinliğin sağlanabilmesidir.<br />
Bu sürecin çok zorlu olacağı ve<br />
özellikle ana yüklenici firmalarımızda her<br />
seviyede bir kültürel değişimin olması gerektiği<br />
bir gerçektir. Burada önemli nokta, ana<br />
yüklenicilerde tasarım ve üretim süreçlerinin<br />
yönetimindeki etkinliğin artırılması ve bunun<br />
diğer alt yüklenicileri yönetecek yetkinliğe<br />
getirilmesi ve en önemlisi de bunun ana<br />
firmalarımız için sağlıklı büyümenin bir gereği<br />
olduğunun anlaşılmasıdır. Yan sanayi ve<br />
KOBİ’lerimiz için de en öncelikle bilinmesi<br />
gereken; savunma sanayiinin çok özel bir alan<br />
olduğu ve burada kalıcı olmanın kaliteli ve<br />
rekabetçi olmaktan geçtiğidir.<br />
Ana yüklenici firmalarımız ve yan sanayinin<br />
birbirlerine karşı yaşadıkları güncel sorunları<br />
çözecek sihirli formül ise “Stratejik İşbirlikleri”dir.<br />
Neyi, ne zaman, nasıl, kaça istediğini<br />
bilen bir ana yüklenici ve bütün bunlara<br />
yerinde çözümler üreten, önündeki en az 2-3<br />
yılını görebilen bir yan sanayi bu sanayileşme<br />
sürecinin en önemli anahtarı olacaktır. Ayrıca<br />
sanayileşme noktasında, kalifikasyonun finansal<br />
unsurlar ile desteklenmesi de önümüzdeki<br />
dönemin önemli bir konusu olacaktır. Bununla<br />
birlikte Mülkiyet Hakları, yan sanayi ile<br />
yapılacak sözleşmelerde orantısal yansımalar<br />
olması, ödemeler gibi esası ve devamlılığı<br />
doğrudan etkileyen konularda da yeni<br />
uygulamaların ortaya konması gerekecektir.<br />
2. Teknolojik Yetkinlik<br />
Sürdürülebilirliğin diğer önemli unsurlarından<br />
birisi de “Teknolojik Yetkinlik” yani teknolojiye<br />
sahip olmak ve elbette teknoloji süreçlerini<br />
yönetebilmektir. Bugün gelinen noktada<br />
ortaya konan ana sistemleri destekleyen alt<br />
sistemler ve hatta komponent tasarımlarında<br />
malzeme ve fizik seviyesinde araştırma ve<br />
geliştirmeler, sanayimiz, araştırma kurumları<br />
ve üniversitelerimiz tarafından uygulanmaktadır.<br />
Burada elbette en önemli husus savunma<br />
sanayi özelinde başlatılan ve yürütülen<br />
projelerde ihtiyaç duyulan insan ve teçhizat<br />
altyapısının ülke genelinde hazır olması ve<br />
planlanmasıdır. Bu itibarla sadece savunma<br />
odaklı kaynaklar ile bu süreçleri planlamak ve<br />
uygulamak son derece zordur. İhtiyaç duyulan<br />
bu unsurlar göz önüne alındığında ülke<br />
dinamiklerinin bütün unsurlarıyla harekete<br />
geçirilmesi gerekmektedir. İhracat ve sanayi<br />
derinliğinin en önemli unsuru olan derinlemesine<br />
teknolojik yetkinlik noktasında son dönemde<br />
ortak anlayışların oluşmaya başlaması<br />
önemlidir. Buradaki en önemli konu özellikle<br />
TÜBİTAK Enstitüleri, üniversitelerimiz ve<br />
sanayimiz arasındaki rol paylaşımının sağlıklı<br />
bir zemine oturtulması ve ürün-teknoloji<br />
eksenindeki sorumlulukların ve işlerin sağlıklı<br />
paylaşılması olacaktır. Bugüne kadarki süreçte<br />
bu ilişkiler açısından başarılı ve başarısız<br />
örneklerin varlığı sayesinde, bundan sonrasında<br />
nasıl bir yol izlenmesi gerektiği noktasında<br />
bir düzlem ortaya çıkmış gibi görünmektedir.<br />
Bununla birlikte bu oyuncuların kendi iç<br />
kültürel dönüşümlerini sağlıklı bir şekilde<br />
tamamlaması ve bundan sonraki sürece daha<br />
sağlıklı katkı yapmaları gerekmektedir.<br />
3 .Tedarikte Yeniden Yapılanma<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii tek müşterisi olan bir sektör<br />
olması nedeniyle kendine özgü kuralları olan ve<br />
olması gereken bir sistemdir. Bu kurallar doğru<br />
bir şekilde planlandığı ve uygulandığı takdirde<br />
tek müşterili olmak avantajlı bir durum olarak<br />
da ortaya çıkabilir ve çıkmaktadır. Bu noktadan<br />
bakıldığında uygulamada bunun vücut<br />
bulduğu yer tedarik süreçleridir. Tedarik<br />
süreçleri en geniş anlamıyla; ihtiyacın<br />
belirlenmesi, bütçelenmesi, ihale, projenin<br />
yürütülmesi, envantere alınması ve lojistik<br />
destek olarak sınıflandırılabilir. Bu itibarla,<br />
süreçlerin sağlıklı ve tek elden yönetilmesi son<br />
derece önem arz etmektedir. Mevcut<br />
sistemimizde hala iyileştirilmesi ve yapısal<br />
olarak düzeltilmesi gereken hususların olduğu<br />
bir gerçektir. <strong>Savunma</strong> sanayimizin her<br />
anlamda lig atlamaya çalıştığı günümüzde bu<br />
yapısal dönüşümlerin hayata geçirilmesindeki<br />
UMTAS<br />
????????<br />
OMTAS<br />
gecikmelerin, bugün ya da yarın sistem<br />
üzerinde ciddi etkiler yaratacağı; mevcut<br />
risklerin ileride vücut bulmasına neden<br />
olabileceği aşikardır.<br />
Bu noktadan bakıldığında teknoloji yönetimi ve<br />
Ar-Ge planlamaları da dahil, ihtiyaç belirleme<br />
ve proje yönetiminde ortak bir anlayışın, daha<br />
iç içe geçmiş süreçler zincirinde uygulanabileceği<br />
yapısal dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu<br />
ihtiyacın şekli ve tarifi aynı ligde oynamayı<br />
planladığımız ülkelerin uygulamalarının analizi<br />
ve bizim kültürümüze adaptasyonu ile ortaya<br />
çıkarılabilir.<br />
4. İhracat<br />
“<strong>Savunma</strong> sanayii neden önemlidir?” sorusuna<br />
cevap ararken ortaya koyduğumuz gibi etkin ve<br />
güçlü bir savunma sanayii önemli bir dış<br />
politika unsurudur. Dost ve müttefik ülkeler ile<br />
ilişkilerin sürdürülmesi, şekillenmesi ve<br />
karşılıklı bağımlılık yaratılmasında savunma<br />
sanayii her dönemde önemini korumuştur.<br />
<strong>Savunma</strong> ihracatında elbette en önemli unsur<br />
aktif dış politika uygulanması, ülke adının
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
17<br />
marka olması ve işin özünde satacak bir<br />
ürününüz olmasıdır. Son döneme bakıldığında,<br />
bahse konu tüm unsurların gelişmeye<br />
başlamasına paralel olarak sistem ihracatında<br />
da artış görülmeye başlanmış; hatta test<br />
aşamasında olan sistemlere dahi ciddi talepler<br />
gelmeye başlamıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> ihracatının ekonomik olarak pazarı<br />
büyütmesi ve firmalar açısından bir yaşam<br />
döngüsü yaratması kritik olmakla birlikte, ihraç<br />
edilen sistemlerin desteklenebilmesi ve<br />
sürdürülebilmesi açısından da teknolojik<br />
yetkinliğin belirli bir noktaya gelmesi son<br />
derece önemlidir. Sanayi derinliği ve teknolojik<br />
yetkinlik sayesinde ihraç edilen sistemlerde<br />
yaşanabilecek sorunlar minimize edilebilecek<br />
ve böylece daha sonra yapılacak ihracatların da<br />
önü kesilmemiş olacaktır.<br />
Bu açılardan değerlendirildiğinde ülke dış<br />
politikası ile uyumlu bir ihracat stratejisi<br />
izlenmesi ve teknolojik yetkinlik çerçevesinde<br />
derinleşmiş bir sanayi ile desteklenmesi de<br />
başarı için olmazsa olmaz bir unsurdur. İhracat<br />
stratejisi içinde en önemli nokta diğer<br />
konularda da olduğu gibi bunların tek elden<br />
planlanması ve yönetilmesidir.<br />
5. Lojistik Destek<br />
2004 yılından beri uygulanmakta olan<br />
sanayileşme stratejisi kapsamında tedarik<br />
sisteminde ağırlığı ve miktarı artmakta olan<br />
yurtiçi geliştirme projelerinde en önemli<br />
unsurlardan birisi sistemlerin desteklenebilir<br />
olmasıdır. Talep edilen maliyet, takvim ve<br />
teknik isterler çerçevesinde hayata geçirilen<br />
projelerde en hayati konulardan birisi de<br />
“Tedarik Lojistiği” yaklaşımını esas alarak<br />
tasarımdan başlayan ömür döngüsü içinde<br />
maliyet etkin bir desteklenebilirlik yaratmaktır.<br />
Buradaki amaç, hem sistemlerin TSK tarafından<br />
maliyet etkin şekilde kullanılmasının<br />
sağlanması, hem de lojistik destek noktasında<br />
sanayimiz için bir ekonomik hacim yaratılmasıdır.<br />
Etkin bir lojistik destek altyapısının temeli<br />
yine teknolojik yetkinliğe sahip, derinlikli bir<br />
savunma sanayiidir. Ana sistemler bazında ne<br />
kadar derinlemesine bir ürün gamı oluşturulur<br />
ise o kadar lojistik destek hacmi yaratılacağı ve<br />
lojistik destek sürecinde dışa bağımlılığın o<br />
derecede azaltılacağı da bir gerçektir.<br />
Son söz...<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ulaştığı noktaya<br />
baktığımızda gerçek bir başarıdan söz etmenin<br />
mümkün olduğunu söylemiştik. Bu başarı<br />
denkleminin en önemli unsurları, sanayisine<br />
güvenen bir Silahlı Kuvvetlerin, gerekli iradeyi<br />
gösteren bir tedarik kurumunun ve bu güveni<br />
boşa çıkarmayan ve sonuçlar üretmeye<br />
başlayan, hatta bazı konularda üretmiş olan bir<br />
savunma sanayimizin varlığıdır. Bu gelişmeler<br />
hepimizi gururlandırmakta ve geleceğe<br />
güvenle bakmamıza neden olmaktadır. Bugün<br />
itibarıyla gerçekten geri dönülemez bir<br />
noktadayız ve köprüden önceki son çıkış<br />
arkada kaldı. 2020’li yıllara ve ötesine etkileri<br />
gidecek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana<br />
omurgasını oluşturacak birçok projede<br />
süreçler çok yoğun bir şekilde işliyor. Bundan<br />
sonra yapılması gereken sanayi ve tedarik<br />
süreçlerinde yapısal dönüşümlerin ortak akıl<br />
ve mutabakatla hızlı bir şekilde hayata<br />
geçirilmesi ve böylece önümüzdeki döneme<br />
daha da güvenle bakabilmemizdir.<br />
Sedat İ. GÜLDOĞAN<br />
Sanayileşme Daire Başkanı<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
Sedat GÜLDOĞAN 1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1993 yılında yılında İstanbul Teknik<br />
Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun oldu, aynı yıl <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığında göreve başladı ve burada askerlik görevini de tamamladı. Bugüne kadar,<br />
“Müşterek Taarruz Uçağı (JSF)”, “CASA Hafif Nakliye Uçağı”, “AWACS” gibi silahlı kuvvetlerin<br />
ağırlıklı havacılık projelerinde görev aldı. Ayrıca 1995-96 yılları arasında CASA Hafif Nakliye<br />
Uçağı Projesi kapsamında Proje Kontrol Ofisi Müdürü olarak İspanya’da görev yaptı.<br />
8. Beş yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında ‘Havacılık <strong>Sanayii</strong>’ ile ilgili alt komisyon başkanı ve<br />
TÜBİTAK Vizyon 2023 çalışmasında ‘Havacılık, <strong>Savunma</strong> ve Uzay Panelinde’ panel üyesi olarak<br />
görev aldı. Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government “Senior Executive Fellows”<br />
Üst Yöneticiler Programını Mart 2007 yılında tamamladı. 2009 yılında Mili Güvenlik<br />
Akademisini tamamlandı.<br />
2005-2011 yılları arasında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı<br />
görevinde bulundu, halen Sanayileşme Daire Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Aynı<br />
zamanda TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong> AŞ) Yönetim Kurulu üyesidir.<br />
Evli ve bir çocuğu vardır. İngilizce bilmektedir.
<strong>Savunma</strong> Yan <strong>Sanayii</strong>nin Gelişiminde<br />
Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:<br />
OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi<br />
OSSA<br />
Küçük Sanayi Sitesinden Bir KOBİ Kentine;<br />
Küçük Girişimlerden Uluslararası Örnek Bir<br />
Modele Doğru: OSTİM<br />
Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM),<br />
ülkemizin başkenti Ankara’da çoğunluğu<br />
imalâtçı olan işletmelerin bulunduğu bir<br />
Organize Sanayi Bölgesi’dir.<br />
1967 yılında Ankara’nın gelişmekte olan<br />
sanayileşmesi içinde yeni bir açılım sağlamak<br />
üzere, sanayicilik ve kooperatifçilik üzerine<br />
deneyimi olan Cevat Dündar ve bir grup idealist<br />
işadamı tarafından, şehir dışında beş milyon<br />
metrekarelik bir alanda kurularak, OSTİM<br />
Küçük Sanayi Sitesi adıyla faaliyete geçmiştir.<br />
OSTİM, Türkiye’nin diğer sanayi bölgelerinden<br />
farklı olarak tamamen ortaklarının gayretleri ve<br />
birikimi ile kurulmuştur. Kooperatifin üretken<br />
katkıları ile gelişen ve büyüyen OSTİM, 1997’de<br />
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca “Organize<br />
Sanayi Bölgesi” olarak tescil edilmiştir.<br />
Organize Sanayi Bölgesi kimliği ile OSTİM, alt ve<br />
üst yapıya yönelik çalışmalarını büyük ölçüde<br />
tamamlamış olup, “KOBİ’ler için cazibe merkezi<br />
olma ve ideal üretim iklimi oluşturma”<br />
yönünde çok sayıda birim ve organizasyona<br />
kavuşmuştur.<br />
Bölge, kamunun sanayi sektörlerine ve<br />
KOBİ’lere yönelik destekleyici birçok projesinde<br />
‘pilot uygulama’ alanı olarak tercih<br />
edilirken, gelişmekte olan ülkelere de bölgesel<br />
kalkınma modeli olarak önerilmektedir.<br />
5.000 İşletme 50.000 Çalışanı, Üretim<br />
Tecrübesi ve Geniş Makine Parkıyla Dev Bir<br />
Fabrİka<br />
OSTİM’de OSB üyesi olarak faaliyet gösteren<br />
5.000 firmanın yaklaşık olarak 2000’i imalatcı,<br />
2000’i ticaret, montaj, pazarlama ve 1000’i ise<br />
nakliye, lojistik, banka, finans, gıda gibi destek<br />
hizmetlerden oluşmaktadır.<br />
OSTİM’de yer alan, bölgenin uzmanlaştığı<br />
başlıca reel sektörler ;<br />
Makine ve Makine Ekipmanları<br />
Metal ve Metal İşleme<br />
Plastik ve Kauçuk<br />
Elektrik ve Elektronik<br />
İş ve İnşaat Makinaları<br />
İnşaat Makina ve Ekipmanları<br />
Medikal Teknolojiler<br />
Laboratuvar, Test, Analiz Cihazları<br />
Gıda ve Endüstriyel Mutfak<br />
Ambalaj, Kağıt, Baskı ve Kırtasiye<br />
Kent Mobilyaları ve Peyzaj<br />
Kimyasallar<br />
Teknik Malzeme Tezgâh ve Ekipman<br />
<br />
Tasarım, Mühendislik ve Taahhüt<br />
Hizmetleri<br />
olarak sayılabilir.<br />
OSTİM’li üreticiler, Ana sanayilere yönelik İş ve<br />
İnşaat Makineleri ve Malzemeleri, Makine ve<br />
Makine Parçaları, Plastik ve Kauçuk, Elektrik-<br />
Elektronik, Tıbbi Cihaz ve Sağlık Araç<br />
Gereçleri ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> gibi imalat<br />
eksenli sektörlerde ise yan sanayi olarak<br />
oldukça iddialı bir yere sahiptir.<br />
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük<br />
özelliklerinden olan “üretimde esnekliği” geniş<br />
makine parkının avantajlarıyla birleştiren<br />
OSTİM’de, binlerce ürün üretilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
19<br />
OSTİM sahip olduğu zengin üretim yeteneği<br />
ile çevresindeki diğer sanayicilerin üretim<br />
süreçlerini de desteklemektedir.<br />
Kamu ve özel sektörde yer alan ana sanayilerle<br />
yaklaşık 40 yıldan bu yana süren tedarikçi<br />
ilişkisi OSTİM’li işletmelerin mühendislik ve<br />
üretim yeteneğinin gelişiminde önemli bir rol<br />
oynamış, Ar-Ge, kalite standardı, tasarım<br />
alanlarında algı ve kabiliyetlerinde ilerleme<br />
kaydetmelerini sağlamıştır.<br />
Kaliteli üretim ve kurumsallaşmaya yönelik<br />
tüm destek birimlerine sahip olan OSTİM,<br />
çağdaş üretim teknolojisini yakalamış dev bir<br />
fabrikadır. Bu fabrika küçük ve orta ölçekli<br />
işletmelerin evrensel bir laboratuvarı niteliğini<br />
taşırken, Türkiye’nin en önemli istihdam<br />
alanlarından biri olmayı da başarmıştır.<br />
Elektrik -<br />
Elektronik<br />
Sektörü<br />
Talaşlı İmalat<br />
(Metal ve<br />
Metal İşleme)<br />
Sektörü<br />
Tablo 1- Ostim Rekabet Analizi Sonuçları<br />
Plastik<br />
Sektörü<br />
Makine Teçhizat<br />
Sektörü<br />
İş Makinaları<br />
Sektörü<br />
SAVUNMA SANAYİİ<br />
OSTİM, üyelerinin rekabetçi yapılarını güçlendirerek<br />
destek birimlerinin avantajını da sunmaktadır.<br />
Bu bölgesel avantajlar işletmelerin<br />
üretim, tanıtım, ihracat, teknolojik yenilik, bilgi<br />
ve bilişim ile kurumsallaşma, finansman gibi<br />
alanlardaki niteliklerini yükseltmektedir.<br />
Bu modelin başarısı için sanayici ve işadamları<br />
ile sivil toplum örgütlerinin de iştirak ettiği Ar-<br />
Ge, yatırım ve inşaat, tanıtım, dış ticaret, danışmanlık<br />
ve yayıncılık alanlarında oluşturulmuş<br />
kurumlar ve sistemler KOBİ’lere hem güncel,<br />
hem de kalıcı çözümler üretmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayisinde KOBİ’lerin Payı ve<br />
Gücü Artıyor:<br />
OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi<br />
Kurulduğu günden bu yana bölgede faaliyet<br />
gösteren önemli sayıdaki işletmenin savunma<br />
yan sanayi alanında ürün ve hizmet verdiği<br />
her ne kadar biliniyorsa da OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık Kümelenmesi’nin kavramsal ve<br />
hacimsel olarak görünür ve bilinir hale getirilmesi<br />
OSTİM yönetimi tarafından başlatılan<br />
bölgesel ve sektörel kalkınma planlaması<br />
çalışmalarıyla gerçekleştirilmiştir. Bölgenin<br />
rekabetçiliğinin ve gelecekte var olabileceği<br />
sektörlerin belirlenmesi amacıyla ve Ulusal<br />
Rekabet Araştırmaları Kurumu işbirliği ile<br />
yapılan “OSTİM’de Faaliyet Gösteren Sektörlerin<br />
Uluslararası Rekabet Düzeylerinin<br />
Araştırılması” (Tablo 1) ve “OSTİM <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi Analizi” (Tablo 2)<br />
çalışmaları OSTİM’de var olan savunma<br />
sanayisinin hacmini, ana oyuncularını ve<br />
ilişki ağlarını ve OSTİM'in bu sektörde yer<br />
aldığı değer zincirini, rekabetçiliğini ortaya<br />
koymuştur.<br />
Tablo 2-Ostim <strong>Savunma</strong> Yan Sanayi Kümelenmesi Analizi<br />
OSSA<br />
Müşteriler<br />
Tablo 3- Ostim <strong>Savunma</strong> Yan Sanayi Üretiminin<br />
Sektör Genelinde Konumu<br />
Milli<br />
Tedarik<br />
Otoritesi<br />
Kümelenme analiziyle ortaya çıkan işbirliği ve<br />
etkileşim ağı haritası bölgemizde savunma<br />
sektöründe rol oynayan ana oyuncu ve firmalar<br />
hakkında oldukça önemli bilgi ve fikir sunmuştur.<br />
Özellikle <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımızın<br />
stratejik planında “<strong>Savunma</strong> Sanayisinde<br />
yerli üretimin ve KOBİ’lerin payının<br />
arttırılması, yerli üretimin yeteneklerinin<br />
arttırılması ve işbirliğine yönelik politikaların<br />
geliştirilmesine” yönelik politika ve hedeflerin<br />
yer alması OSTİM’li savunma yan sanayi<br />
işletmelerinin geleceğine ve rekabetçiliğine<br />
yönelik önemli bir vizyon oluşturmuştur.<br />
Tüm çalışmaların dayanağı ve ışığında stratejik<br />
olarak OSTİM’in geleceğinin şekillenmesinde<br />
önemli bir rolü olduğuna karar verilen<br />
savunma yan sanayi sektörünün geliştirilmesi<br />
için kümelenme modeli esas alınmış ve<br />
çalışmalara başlanmıştır.<br />
2007 Temmuz ayından itibaren başlatılan saha<br />
ve bilgilendirme çalışmalarının ardından<br />
farkındalık ve arama toplantıları gerçekleştirilmiş,<br />
tespit edilen noktalar işletmelerle<br />
paylaşılarak farkındalık ve ortak dil oluşturul-
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
muştur. Fikir paylaşımlarında savunma sanayi<br />
sektöründe ortaklaşa rekabetle yakalanabilecek<br />
iş potansiyelleri ve biraraya gelindiğinde<br />
gerçekleştirilebilecek yeni işalanlarının varlığı<br />
işletmelerce de teyit edilmiş ve özellikle<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımızın stratejik<br />
plan ve hedefleri kendileriyle paylaşıldığında iş<br />
ve güç birliği yapılması gerekliliğine olan inanç<br />
artarak çalışmaları hızlandırmıştır. 2008 yılı<br />
itibarıyla yapılanmasını büyük ölçüde tamamlayarak<br />
çerçeve, hedef ve iş planını oluşturan<br />
OSSA hedefini; “<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Sektörlerinin<br />
ihtiyaçlarının karşılanmasında yerli<br />
üretimin payını artırmak ve küme üyesi<br />
KOBİ’leri uluslararası pazarda rekabet edebilir<br />
hale getirmek.” şeklinde tanımlamıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın gerek oluşturduğu<br />
vizyon gerekse düşünsel ve fiili<br />
destekleriyle kısa zamanda yapılanan OSSA<br />
çalışma ve gelişimini SASAD, KOSGEB, Ostim<br />
Organize Sanayi Bölgesi, Ankara Sanayi Odası,<br />
ODTÜ Teknokent, ODAGEM ve TTGV ,ODEM’in<br />
yoğun katılım ve destekleriyle sürdürmektedir.<br />
İZLEME VE<br />
RAPORLAMA<br />
Küme Organizasyon Şeması<br />
OSSA Destekleyici Kurum ve Kuruluşlar<br />
OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesini<br />
oluşturan şirketlerin profilleri hakkında özet bir<br />
bilgi verecek olursak, şunları söyleyebiliriz:<br />
70 Küme üyesi KOBİ’de, toplam 1.435 çalışan<br />
istihdam ediliyor. Diğer bir deyişle, her bir<br />
firmada ortalama 20 kişi çalışıyor.<br />
<br />
<br />
KÜME KONSEYİ<br />
YÜRÜTME KURULU<br />
Ç.G. Ç.G. Ç.G. Ç.G.<br />
KÜME KOORDİNATÖRÜ<br />
KÜME GELİŞTİRME EKİBİ<br />
1435 çalışandan 409 tanesi üniversite<br />
mezunu ve 136 tanesi de iyi derecede<br />
yabancı dil bilmektedir. Kaliteli üretimin yanı<br />
sıra, çalışanların ortalama %30’u üniversite<br />
mezunu ve %10’unun iyi derecede İngilizce<br />
bilmesi, inovasyon ve uluslararası işbirliğindeki<br />
potansiyelin önemli bir belirtisidir.<br />
Küme üyesi olan firmalar, talaşlı imalat;<br />
plastik, kauçuk; boyama, kaplama; kompozit<br />
malzeme metal işleme, ısıl işlem; elektrik ve<br />
elektronik alanlarında uzmanlaşmışlardır.<br />
Diğer şirketler, sistem entegrasyonu, nihai<br />
ürün ve Ar-Ge alanlarında faaliyet göstermektedirler.<br />
Küme üyesi olan KOBİ’lerin, 26’sı<br />
ROKETSAN, 25’i TAI, 21’i MKE, 21’i FNSS ve<br />
32’si de ASELSAN onaylı alt üreticilerdir.<br />
Geride bırakmış olduğumuz yaklaşık 4 yılın<br />
sonunda kümelenme faaliyetleri öncelikle;<br />
OSTİM’li işletmeler arasında iletişim, fikir<br />
alışverişi, işbirliği ve iş hacmini artırmanın<br />
yanıra ürün geliştirme ve araştırma geliştirme<br />
İŞ PLANI<br />
faaliyetlerinde ortak projeler için de zemin<br />
oluşturmuştur.<br />
Belli bir hedef ve iş planı çerçevesinde bir arada<br />
temsil edilmenin verdiği güç, önemli ulusal<br />
ve uluslararası muhatapların ilgisini çekmiş;<br />
OSSA üyesi firmalar kümelenme faaliyetleri<br />
süresince -özellikle son iki yıldan bu yana-<br />
ASELSAN,TAI, FNSS, ROKETSAN, MKEK,<br />
FOKKER/REKKOR, ZEISS, BOMBARDIER,<br />
LOCKHEED MARTİN, BRONTO SKYLİFE gibi<br />
önemli ulusal ve uluslararası ana sanayi<br />
temsilcilerine ev sahipliği yaparak üretim<br />
yeteneklerini anlatmak ve muhtemel işbirliği<br />
potansiyellerini istişare etmek fırsatı yakalamışlardır.<br />
Bir araya geldiğimiz ana sanayi<br />
temsilcilerinin OSTİM'li işletmelerin üretim<br />
kabiliyetleri konusundaki olumlu görüş ve uzun<br />
vadeli işbirliklerine dair talepleri ise KOBİ’lerin<br />
savunma sanayiinde daha önemli rol<br />
oynayabileceklerine dair umut ve özgüvenimizi<br />
arttırmıştır.<br />
Ülkemiz ve dünyada savunma sektörünün<br />
kendine özgü kuralları ve değer zinciri<br />
konusunda oluşan farkındalık ve özellikle milli<br />
projeler konusunda edinilen bilgiler OSSA üyesi<br />
işletmelerin vizyonunu güçlendirmiş ve Ar-Ge<br />
tabanlı üretim ve entegrasyon konusundaki<br />
çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu çerçevede<br />
Offset fırsatlarının değerlendirilmesi, Milli<br />
Motor, Mayın Temizleme, Zeplin (Hava<br />
Gemisi), Tasarım Merkezi gibi somut projeler<br />
üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.<br />
Şüphesiz <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı ve ana<br />
sanayi temsilcileri ile bir araya gelerek fikir<br />
alışverişinde bulunmak getirdiği kolaylıklar ve<br />
fırsatların yanı sıra “savunma sanayii sektöründe<br />
yerli üretimin payını arttırmak” hedefimiz<br />
için katetmemiz gereken mesafe ve ev<br />
ödevlerimizi de ortaya çıkarmaktadır.<br />
Bölgemizde gerçekleştirdiğimiz kümelenme<br />
projeleriyle sektörün tarafları arasında iş ve<br />
güç birliğinin artması için önemli bir zemin<br />
hazırladığımızı ve kısa sürede olumlu sonuçlarını<br />
aldığımızı düşünmekle birlikte hedeflerimize<br />
giden yolda yüklü bir iş planı bizi<br />
beklemektedir. Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz<br />
faaliyet ve görüşmeler sonucunda<br />
öncelikle “OSSA üyesi ve potansiyel savunma<br />
yan sanayi işletmelerimizin savunma ana<br />
sanayisi tarafından uzun vadeli tedarikçilik<br />
ilişkilerinde tercih edilen işletmeler haline<br />
gelebilmesi için kalite bilinç ve algılarının<br />
yükseltilerek yenilikçilik, tasarım, Ür-Ge, Ar-<br />
Ge ve entegre çalışma kabiliyetlerinin<br />
arttırılması” gerçekleştirmemiz gereken en<br />
temel çalışma olarak planlarımızın başında yer<br />
almaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak için<br />
oluşturduğumuz yol haritası ise;<br />
Bölgemiz imkanlarıyla gerçekleştirdiğimiz<br />
danışmanlık, eğitim ve projelendirme<br />
çalışmalarına hız verilmesi;<br />
Üniversite sanayi işbirliğinin arttırılması;<br />
Yenilikçilik transferleriyle ilgili her türlü<br />
yöntem ve arayüzün değerlendirilmesi;<br />
Ortak Ar-Ge, Ür-Ge, test-analiz, belgelendirme<br />
gibi ihtiyaçların karşılanması için<br />
çözümler ve projeler üretilmesi<br />
gibi başlıklardan oluşmaktadır.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı ve ana sanayi<br />
temsilcileri ile yüzyüze gerçekleştirdiğimiz<br />
istişarelerden ortaya çıkan bir başka önemli<br />
konu ise gerek bölge yönetimi olarak bizlerin<br />
gerekse ana sanayi kurumlarının savunma yan<br />
sanayi ve potansiyel işletmeler hakkında<br />
özellikle uzun vadeli tedarikçilik ilişkileri ve milli<br />
projeler söz konusu olduğunda yeterinde veri
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
21<br />
Küme Firmaları<br />
ve bilgiye sahip olamadığı yönündedir.<br />
İşletmenin mevcut durumunun ötesinde<br />
özellikle geleceğine dair plan ve gelişim<br />
eğrisinin okunamaması ana sanayileri uzun<br />
vadeli kararlar için seçim yapmakta zorlamaktadır.<br />
Bu nedenle özellikle OSSA üyesi<br />
işletmeerimizin rekabetçilik endeksine göre<br />
değerlen-diren, işletmenin iyileştirmeye açık<br />
alanlarını tespit ederek yol haritası oluşturan<br />
bir Derinlemesine Analiz Uygulaması bizzat<br />
danışmanlar tarafından birebir görüşmelerle<br />
gerçekleştirilmiştir. Ankara Kalkınma Ajansı<br />
Desteğiyle OSTİM Vakfı ve ODEM işbirliği ile<br />
gerçekleştirdiğimiz bu çalışma sonuçlarını<br />
işbirliklerimiz çerçevesinde –İşletmelerimizin<br />
izin verdiği ölçüde- <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı ve ana sanayilerle paylaşarak ana<br />
sanayi-yan sanayi ilişkilerinin sürdürülebilirliğine<br />
önemli katkılar sağlayacağımızı düşünmekteyiz.<br />
Ayrıca küme dışında yer alan<br />
işletmelerimize de uyguladığımız bu analiz<br />
çalışması sayesinde savunma sanayiine yeni<br />
savunma sanayii KOBİ’leri sağlamayı da<br />
hedeflemekteyiz.<br />
OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesinin<br />
kısa sürede büyük mesafeler katederek<br />
savunma sanayimizde bir başarı hikayesine<br />
dönüştüğü sadece bizlerin değil tüm kamuoyunun<br />
dile getirdiği bir gerçek. Bizlere önemli<br />
roller ve görevler üstendiğimiz bu yolda daha<br />
çok çalışmak ve bununla işletmelerimiz ve<br />
ülkemiz adına gurur duymak kalıyor.<br />
Dile getirmenin bir borç olduğu bir başka<br />
gerçek ise; yan sanayi olarak ne kadar elimizden<br />
geleni yapıyor olsak da son derece stratejik<br />
öneme ve kendine has işleyiş kuralları olan bu<br />
sektörde <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı gibi<br />
son derece uz görülü, kararlı ve destekleyici bir<br />
karar verici/politika belirleyicinin varlığı<br />
olmadan bu kadar hızlı ve nitelikli bir mesafe<br />
kat edilemeyeceğidir. Bu vesileyle OSSA Kümelenmesi<br />
çalışmalarına gösterdiği sahiplenme<br />
ve küme üyesi işletmelerimize verdiği destekten<br />
ötürü <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımıza<br />
bir kere daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />
Orhan AYDIN<br />
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı<br />
1952 , Kızılcahamam, Makine Mühendisi<br />
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Dairesindeki<br />
görevlerinden sonra çalışma hayatına girişimci olarak özel sektörde devam etmiştir.<br />
1992 yılında Ostim Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilerek<br />
halen Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Ostim Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşuna<br />
öncülük etmiştir. Ostim OSB’nin misyonu ve üreticilerin ihtiyaçlarına bağlı olarak KOBİ’lere<br />
çeşitli hizmetler veren; Ostim Vakfı, Ostim Endüstriyel Yatırımlar ve İşletme A.Ş., Ostim<br />
Sektörel Dış Ticaret A.Ş., Ostim Radyo Televizyon, Ostimspor, Omedya, ODAGEM,ODEM,<br />
ODTÜ-OSTİM Teknokent gibi -bir sanayi bölgesi için ilkleri oluşturan- kurum ve kuruluşların<br />
oluşturulmasında liderlik ve yöneticilik yapan Aydın, özellikle, son yıllarda OSTİM’de 4 sektörde<br />
geliştirilen örnek kümelenme çalışmalarıyla ülkemiz sanayisine iyi uygulama örneği olarak<br />
önemli katkılar sağlamıştır.
Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte<br />
Ömür Devri Yönetimi<br />
Yaklaşımı<br />
Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik günümüz<br />
ekonomik sistemi içindeki en büyük sorun<br />
alanlarından birisini teşkil etmektedir. Özellikle<br />
teknolojik yeniliklere sahip veya öncekine göre<br />
farklılaştırılmış ürünlerin hızla tüketicilerle<br />
buluşması sonucu yaşanan yoğun rekabet<br />
ortamı şirketlerin orta ve uzun vadede varlığını<br />
tehdit eder duruma gelmiştir. Bu durumdan en<br />
çok etkilenenler ise hiç kuşkusuz gelişmekte<br />
olan ülkelerde milli kaynaklarla faaliyet<br />
gösteren ve ürünlerini ulusal ya da bölgesel bir<br />
pazara satmakta olan sanayi kuruluşlarıdır.<br />
Aslında küresel ekonomik sistemin sonuçlarından<br />
biri olan sürdürülebilirlik ve rekabetçilik<br />
sorunu, firmalar açısından yine bu ekonomik<br />
sistem içinde çözülmesi gereken bir sorundur.<br />
Ancak sadece firmaların mikro ekonomik<br />
düzeydeki gayretleri ile küresel yapının<br />
getirdiği bir sorunun çözülmesi de beklenemez.<br />
Dolayısıyla, çözüm devletin makro<br />
ekonomik politikaları ile firmaların orta ve<br />
uzun vadedeki stratejilerinin ve hedeflerinin<br />
uyumuna bağlıdır. Bu uyum, ancak devlet ve<br />
özel sektörün açık şekilde belirlenmiş milli<br />
politikalar ve hedefler doğrultusunda birlikte<br />
ve işbirliği içinde çalışması ile mümkün olabilir.<br />
Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna<br />
genel olarak bakıldığında firmalar açısından<br />
geliştirilmesi gereken alanlar; teknoloji<br />
üretimi, yenilikçilik, ürün çeşitlendirme,<br />
verimlilik, pazar araştırması ve ihtiyaç tespiti,<br />
hızlı dağıtım kanalları, işbirlikleri, iş ortaklıkları<br />
ve birleşmeler, yan sanayi kullanımı, yeni yurt<br />
içi ve yurt dışı pazarlara yönelme, tanınma ve<br />
ilişkiler tesis etme, yüksek kalite standartları,<br />
markalaşma, satış sonrası hizmetler, etkin bir<br />
tedarik zinciri kurulması ve yönetimi şeklinde<br />
sıralanabilir.<br />
Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna<br />
savunma sanayii özelinde baktığımız zaman,<br />
sürdürülebilirlik konusunda asıl öne çıkan sorunun<br />
“savunmada sürdürülebilirlik” olduğunu<br />
görmekteyiz. <strong>Savunma</strong> sanayii, özel ya da kamuya<br />
ait tüm işletmeleri ile savunmada sürdürülebilirliğin<br />
temel unsurlarından biridir.<br />
Ülkemiz bu gerçeği bizzat kendi tarihi içinde<br />
yaşayarak görmüştür.<br />
Türkiye, savunmada dışa bağımlılığın yol açtığı<br />
sıkıntıları, I. Dünya savaşı ve müteakiben<br />
kurtuluş savaşı yıllarında yakından tanımıştır.<br />
Bu sebeple, cumhuriyetin ilk yıllarından<br />
itibaren savunma sanayii, milli sanayileşme<br />
politikası içinde önemli ve özel bir yere sahip<br />
olmuştur. Askeri fabrikaların kurulması, özel<br />
bir kaç firmanın savunma sanayii alanında<br />
faaliyete geçmesi, tersanelere özel bir önem<br />
verilmesi ve gerek özel sektör gerekse de<br />
devlet eliyle uçak fabrikalarının kurulması bu<br />
dönemin en önemli girişimleridir. Ancak, zor<br />
şartlar altında yapılan yatırımlar ve kazanılan<br />
kabiliyetler II. Dünya Savaşı sonrasında<br />
yaşanan gelişmeler sonucunda büyük ölçüde<br />
kaybedilmiştir. Kısa bir süre sonra, dışa<br />
bağımlığın getirdiği sıkıntılar bu kez de 1963 ve<br />
1967 Kıbrıs bunalımları ve 1974 Kıbrıs Barış<br />
Harekatı sırasında kendini göstermiştir(1).<br />
Yaşanan bu sıkıntılardan sonra, dışa bağımlılığın<br />
en az seviyeye indirilebilmesi ve<br />
yatırımlar için ihtiyaç duyulan milli kaynağın<br />
yaratılabilmesi amacıyla 1965 yılında Türk<br />
Donanma Cemiyeti (daha sonra 1972’de Türk<br />
Donanma Vakfı ve 1981 yılında da Türk Deniz<br />
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı haline gelmiştir),<br />
1970 yılında Türk Hava Kuvvetlerini<br />
Güçlendirme Vakfı ve 1974 yılında da Türk Kara<br />
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kurulmuştur.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 23<br />
Son olarak, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini<br />
Güçlendirme Vakıflarının birleştirilmesiyle,<br />
1987 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme<br />
Vakfı (TSKGV) kurulmuştur(2). Vakıf<br />
kuruluş kanununda da yer aldığı üzere, ülkemiz<br />
açısından öncelik “milli harp sanayimizin<br />
geliştirilmesi ve yeni harp sanayi dallarının<br />
kurulması” olarak belirlenmiştir(3).<br />
Söz konusu Güçlendirme Vakıfları tarafından<br />
ASELSAN A.Ş. (1975), ASPİLSAN A.Ş. (1981),<br />
HAVELSAN A.Ş. (1982), TAI A.Ş. (1984) ve<br />
ROKETSAN A.Ş. (1988) kurularak, savunma<br />
ihtiyaçlarımızın yurt dışı hazır alım yerine, yurt<br />
içi üretim modeline dönük olarak milli şirketler<br />
tarafından karşılanması yönünde önemli<br />
adımlar atılmıştır(4).<br />
1980’lerin başından itibaren, milli bir savunma<br />
sanayii alt yapısının tesisine ilişkin politikaların<br />
tespiti ve bu politikaları uygulama yetki ve<br />
sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulmasına<br />
ağırlık verilmiştir. Bu amaca uygun<br />
olarak 1985 yılında 3238 sayılı kanun ile<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (o günkü adı ile<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Geliştirme ve Destekleme<br />
İdaresi Başkanlığı) kurulmuştur. Kanunun<br />
amacı, “modern bir savunma sanayiinin<br />
geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />
modernizasyonunun sağlanması”dır(5).<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığının kuruluşu ile,<br />
modern silah, araç ve gereçlerin yurt içi imkan<br />
ve kabiliyetler ile karşılanması yönünde uzun<br />
vadeli ve sistematik bir adım atılmış ve yine<br />
3238 sayılı kanun ile ihdas edilen <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu sayesinde ihtiyaç<br />
duyulan mali kaynak sağlanabilmiştir.<br />
Ülkemizin savunma sistemleri ihtiyacı, 2000’li<br />
yılların başına kadar büyük ölçüde, yurt dışı<br />
hazır alım projeleri ve müteakiben ortak<br />
üretim projeleri ile karşılanmaya çalışılmıştır.<br />
Milli tasarımların ön plana çıkarıldığı yurt içi<br />
geliştirme projelerini gerçekleştirecek savunma<br />
sanayii alt yapısının tesis edilmesine paralel<br />
olarak, 2000’li yılların başından itibaren<br />
ihtiyaçların yurt içinden karşılanma oranında<br />
büyük bir artış sağlanmıştır. Türk Silahlı<br />
Kuvvetleri (TSK) savunma sistemi ihtiyaçlarının<br />
yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında %25<br />
iken bu oran 2010 yılı sonu itibarıyla %52,1’e<br />
ulaşmıştır. Aynı şekilde, Türk savunma sanayii<br />
firmalarının toplam dolaysız cirosu 2003<br />
yılındaki 1.301 milyon A.B.D. Dolarından % 110<br />
artışla 2010 yılı sonu itibarıyla 2.733 milyon<br />
A.B.D. Dolarına ulaşmıştır(6). <strong>Savunma</strong><br />
sanayiinin yarattığı brüt katma değerin 2005-<br />
2009 dönemindeki seyri incelendiğinde,<br />
savunma sektörü olarak Gayri Safi Yurt İçi<br />
Hasıladan (GSYİH) alınan payın %1,8’den<br />
%2,6’ya çıktığı görülmektedir. <strong>Savunma</strong> sanayii<br />
bu dönemde GSYİH’den daha büyük bir hızla<br />
büyümüştür(7).<br />
Milli tasarımların ön plana<br />
çıkarıldığı yurt içi geliştirme<br />
projelerini gerçekleştirecek<br />
savunma sanayii alt yapısının<br />
tesis edilmesine paralel olarak,<br />
2000’li yılların başından itibaren<br />
ihtiyaçların yurt içinden<br />
karşılanma oranında büyük bir<br />
artış sağlanmıştır.<br />
Bugün itibarıyla, savunma sanayii sektörünün<br />
sermaye yapısına baktığımız zaman askeri<br />
fabrikalar, askeri tersaneler, ana bakım merkezleri,<br />
hava ikmal bakım merkezleri, TSKGV’ne<br />
bağlı şirketler ve özel sermayeli şirketler olmak<br />
üzere karma bir yapının mevcut olduğunu ve<br />
yurt içi geliştirme modeline dayalı büyük<br />
platform projelerinin ve platformlarla ilişkili<br />
yazılımların ve simülatörlerin yükleniciliğini<br />
gerçekleştiren özel sermayeli şirketlerlerin<br />
ülkemizin savunma sanayii alt yapısı içinde<br />
önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz<br />
(Tablo-1) (8).<br />
ASKERİ FABRİKALAR<br />
KAMU KURULUŞLARI<br />
KİT / SSM / TSKGV<br />
ÖZEL KURULUŞLAR<br />
YABANCI ORTAKLI<br />
KURULUŞLAR<br />
HAVA ARAÇLARI<br />
ESKİŞEHİR ve KAYSERİ<br />
HAVA İKMAL<br />
BAKIM MERKEZLERİ<br />
TAI<br />
BAYKAR MAKİNA<br />
BÜYÜK MIHÇI<br />
KALE KALIP<br />
TEI<br />
ALP HAVACILIK<br />
KARA ARAÇLARI<br />
ARİFİYE, TUZLA VE<br />
KAYSERİ ANA BAKIM<br />
MERKEZLERİ<br />
MKEK, ASELSAN<br />
OTOKAR, BMC<br />
HEMA, NUROL<br />
FNSS,<br />
MTU-TR<br />
DENİZ ARAÇLARI<br />
GÖLCÜK,<br />
İSTANBUL TERSANELERİ<br />
RMK, DEARSAN, SEDEF<br />
YONCA-<strong>ONUK</strong><br />
İSTANBUL DENİZCİLİK<br />
A.D.İ.K - ANADOLU TERSANESİ<br />
ELEKTRONİK / YAZILIM<br />
ANKARA 3. HİBM<br />
KKK 4. ANA BAKIM MERKEZİ<br />
ASELSAN<br />
HAVELSAN<br />
STM, MİKES<br />
EHSİM, HTR<br />
TÜBİTAK UEKAE<br />
TÜBİTAK MAM<br />
GATE, MİLSOFT, SAVRONİK<br />
SDT, VESTEL SAVUNMA<br />
KOÇ SİSTEM, KALETRON<br />
METEKSAN SAVUNMA<br />
YÜKSEK TEKNOLOJİ<br />
C2TECH, ALTAY, BTT LTD.<br />
AYESAŞ<br />
SELEX<br />
NETAŞ<br />
SIEMENS<br />
ESDAŞ<br />
YALTES<br />
ROKET- FÜZE-MÜHİMMAT<br />
KKK 3. ANA BAKIM MERKEZİ<br />
KAYSERİ 2. HİBM<br />
ANKARA 3. HİBM<br />
MKEK<br />
ROKETSAN<br />
TAPASAN<br />
TÜBİTAK SAGE<br />
BARIŞ, KALEKALIP<br />
TİSAŞ, GİRSAN, SARSILMAZ<br />
SAMSUN YURT SAVUNMA<br />
SANAYİ VE TİCARET A.Ş.<br />
STOEGER<br />
LOJİSTİK<br />
ASKERİ GİYİM FABRİKALARI<br />
ASPILSAN<br />
YAKUPOĞLU, ÖZTİRYAKİLER<br />
TARGET, ÖZTEK, TEKSAV<br />
ANEL, MEGETEKNİK<br />
Tablo-1: <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Kuruluşları ve Şirketleri (Özet Tablo)
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Türk savunma sanayii sektörü, gerek TSKGV’na<br />
bağlı şirketleri gerekse özel sermayeli şirketleri<br />
ile geçen 20 yıl içinde ihtiyaçların yurt içinden<br />
karşılanması ve bölgesel bir pazara sahip olma<br />
yolunda önemli mesafeler kat etmişler ve<br />
küresel rekabetteki yerlerini almaya başlamışlardır.<br />
Özellikle, savunma sistemlerinin yurt<br />
içi tasarım ve üretim yolu ile TSK envanterine<br />
kazandırılması yönündeki çalışmaların başarılı<br />
sonuçlar vermesiyle birlikte uzun yıllardır<br />
ülkemizde uygulanmakta olan yurt dışı hazır<br />
alım modelinden zaruri haller dışında uzaklaşılmakta<br />
olduğu görülmektedir. Yine bu<br />
kapsamda, savunma sanayiinde kümelenme<br />
çalışmalarına da ağırlık verilerek, OSTİM<br />
<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi, İzmir<br />
Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, Eskişehir<br />
Havacılık Kümelenmesi kurulmuş ve dernekleşme<br />
faaliyetlerini tamamlamışlardır. Kazan<br />
<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi kuruluşu<br />
ile ilgili çalışmalara da başlanmıştır.<br />
Yurt dışı hazır alım modelinde savunma sistemlerinin<br />
tasarımına doğrudan müdahalede<br />
bulunulamaması sebebiyle, sistemlerin ömür<br />
devri maliyetlerini etkileyen kararlar üzerinde<br />
söz sahibi olunamamaktadır. Planlı bakım<br />
sistemlerinin hazırlanması ve bakım sistemi<br />
içinde belirli sürelerde değiştirilecek yedek<br />
parça ihtiyacının tespiti konusu da üretici<br />
konumundaki yurt dışı firmaların inisiyatifinde<br />
kalmaktadır. <strong>Savunma</strong> sistemlerinin, tedariğini<br />
müteakip 30-40 yıllık bir kullanım dönemi içine<br />
girdiği düşünüldüğünde yurt dışından tedarik<br />
edilen sistemlerin idamesi için kabiliyet<br />
kazanılması gerekmekte ve bu alana da ayrıca<br />
yatırım yapılması zorunluluğu doğmaktadır.<br />
<strong>Savunma</strong> sistemlerinin ömür devri içinde<br />
maliyetler açısından iki önemli husus bulunmaktadır.<br />
Birincisi, <strong>Savunma</strong> sistemlerinin<br />
ömür devri maliyetinin yaklaşık %95’ini belirleyen<br />
kararlar, savunma ihtiyaçlarını karşılayacak<br />
sistemlerin ortaya çıkarıldığı Konsept,<br />
Fizibilite, Proje Tanımlama, Mühendislik ve<br />
Geliştirme ile Üretim ve Kullanıma Alma<br />
aşamalarından oluşan tedarik safhasında<br />
alınmaktadır (Şekil-1). İkinci önemli husus ise,<br />
sistemlerin ömür devri maliyetinin %60 ila<br />
%72’sinin sistemlerin idame-işletme döneminde<br />
gerçekleşmesidir (Şekil-2). Buna göre,<br />
idame-işletme maliyetleri, kullanım şartları ve<br />
sistemlerin özelliklerine bağlı olmak üzere<br />
tedarik maliyetinin 2 ila 3 katına kadar<br />
çıkabilmektedir.<br />
ÖDM Kümülatif (%)<br />
Konsept<br />
Geliştirme Sonu<br />
Sistem Tasarımı Sonu<br />
Fizibilite<br />
Sistem Tasarımı Sonu<br />
Proje<br />
Tanımlama<br />
Şekil-1: Ömür Devri Maliyetini Belirleyen Karar Noktaları<br />
ölçüde söz sahibi olabileceğimiz yeni bir<br />
dönem başlamıştır. Bu dönemin en önemli<br />
özelliği, savunma sistemlerinin TSK’nin<br />
ihtiyaçlarına uygun kullanım senaryolarına ve<br />
bu senaryolara bağlı taktik, teknik ve lojistik<br />
isterlere göre milli firmalarımız tarafından<br />
tasarlanması ve üretilmesidir. Bu ise ihtiyaç<br />
sahibi makamlar dahil olmak üzere tedarik<br />
makamlarının üretici firmalar ile yakın işbirliği<br />
içinde çalışması ve ihtiyaçların tasarıma doğru<br />
şekilde yansıtılabilmesi anlamına gelmektedir.<br />
Özellikle, savunma sistemlerinin operasyonel<br />
olarak kendisinden beklenen performansı icra<br />
edeceği kullanım dönemi dikkate alındığında,<br />
sistemler henüz tedarik safhasındayken<br />
yapılacak olan Entegre Lojistik Destek (ELD)<br />
uygulamaları ve idame-işletme dönemine<br />
ilişkin planlamalar ile sistemlerin performansından<br />
taviz vermemek kaydı ile ömür devri<br />
maliyetlerinin düşürülebileceği bir imkan elde<br />
edilmiştir.<br />
Ancak, sağlanan fayda bunlarla sınırlı değildir.<br />
<strong>Savunma</strong>nın sürdürülebilirliği ve milli ekonomi<br />
açısından olaya bakıldığında savunma sanayiinin<br />
geliştirilmesi suretiyle alt sistemlerin,<br />
Maliyet<br />
%85<br />
%70<br />
%6<br />
%90<br />
%95<br />
ÖDM'yi Belirleyen Kararlar<br />
%28<br />
Sistem Tedariki<br />
Ar-Ge ve Üretim<br />
İdame ve İşletme<br />
Üretim ve Kullanıma Alma Sonu<br />
Üretim ve Kullanıma Alma Sonu<br />
<strong>Savunma</strong> Sisteminin Ömür Devri<br />
Gerçekleşen ÖDM<br />
%100<br />
Yıllar<br />
tedarik kaynaklarının ve malzemenin seçimdeki<br />
inisiyatif, ulusal işgücü kalitesindeki artış<br />
ve savunma harcamalarının iç pazara yönlendirilmesi<br />
gibi temel bazı hususlarda da<br />
önemli mesafeler alınmıştır.<br />
Yukarıda açıklanan hususları bir bütün olarak<br />
ele aldığımız zaman, savunmada sürdürülebilirlik<br />
için üç önemli hususun ön plana çıktığını<br />
görmekteyiz. Bunlar, savunma sistemlerinin<br />
istenilen performans seviyesinde ömür devri<br />
boyunca işlevini yerine getirmesi, savunma<br />
harcamalarının milli ekonomi üzerinde olumlu<br />
etki yaratacak şekilde planlanması ve savunma<br />
sanayiinin sürdürülebilirliğidir.<br />
Bu çerçevede; savunma sistemlerinin tedariği<br />
ve lojistik desteğinin sağlanması hususunda<br />
ulusal bir tedarik lojistiği yaklaşımı geliştirilmesine<br />
ve savunma programlarının planlanmasında<br />
bu yaklaşıma göre hareket edilmesi<br />
ihtiyacı vardır. Öncelikle, savunma sistemlerinin<br />
bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin<br />
artırılabilmesi için savunma sistemi etkinliğinin<br />
en üst düzeye çıkarılması amacı ile ömür devri<br />
maliyetinin en az seviyeye indirilmesi amacı<br />
Sistem Kullanımı<br />
İşletim ve Lojistik Destek<br />
%28 - %40 %60 - %72<br />
Ülkemizde yurt içi geliştirme projelerinin<br />
ön plana çıkması ile birlikte, savunma<br />
sistemlerinin ömür devri yönetiminde büyük<br />
Şekil-2: ABD <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Programlarındaki Ortalama Maliyet Dağılımı<br />
Yıllar
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 25<br />
arasında optimizasyon sağlayacak bir bilimsel<br />
çalışma ortamının oluşturulması gerekmektedir.<br />
Buna paralel olarak, savunma sanayiinde<br />
sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği sağlayacak<br />
olan yurt içi firmalarımızın tasarım, üretim ve<br />
lojistik destek kabiliyetinin geliştirilmesi,<br />
araştırma kurumları ve yerli sanayi alt yapısının<br />
güçlendirilmesi, savunma sistemi etkinliğinin<br />
teknolojik üstünlük ve lojistik destek unsurlarına<br />
dayandırılması, yurt içi teknolojik imkan<br />
ve kabiliyetlerin arttırılması ve yeni teknolojilerin<br />
üretilmesi hususlarının da tedarik<br />
safhasının ilk aşamalarından itibaren savunma<br />
programlarına/projelerine dahil edilmesi<br />
gerekmektedir (Şekil-3).<br />
<strong>Savunma</strong> sistemi etkinliğinin<br />
en üst düzeye çıkarılması<br />
savunma projelerinde ihtiyaç sahibi makamlar<br />
dahil tedarik makamları ile üretici firmaların<br />
daha etkin şekilde birlikte çalışabileceği ELD<br />
uygulamalarının yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> sistemlerinin ömür devrini ana<br />
aşamalar itibarıyla ihtiyaç belirleme; sistem<br />
geliştirme; üretim; kullanım ve destek;<br />
envanterden çıkarma olarak beş aşamaya<br />
ayırdığımızda, ihtiyaç belirleme aşamasında<br />
yapılacak harekat ihtiyacına yönelik çalışmaların<br />
kapsamı ve bu çalışmalarda kimlerin<br />
görev alacağı hususu TSK’nin uhdesinde olmak<br />
üzere ihtiyaç belirleme aşamasında yapılacak<br />
diğer çalışmalara ve takip eden ömür devri<br />
<strong>Savunma</strong> Ömür sistemi devri maliyetinin etkinliğinin<br />
en üst en düzeye aza indirilmesi çıkarılması<br />
aşamalarına ilgili tüm tarafların katkı vermesini<br />
sağlayacak, ömür devri yönetimi alanında bilgi<br />
paylaşımını artıracak ve bu alanda yeni yaklaşımların<br />
geliştirilmesini sağlayacak <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Entegre Lojistik Destek Platformu’nun<br />
oluşturulması gerekmektedir (Şekil-4).<br />
Bu platformun teşkili ile, ELD alanındaki<br />
mevcut yaklaşımların daha sistematik bir<br />
temele oturtulabilmesi; savunma programlarında/projelerinde<br />
ömür devrinin bütünü<br />
dikkate alınarak TSK ihtiyaçlarının maliyet<br />
etkin şekilde karşılanabilmesi; ülkemizdeki<br />
ELD altyapısının geliştirilmesi ve bunun küresel<br />
rekabette bir üstünlük unsuru olarak<br />
kullanılabilmesi ve ömür devri yönetimi içinde<br />
yer alan tüm tarafların güncel ve doğru bilgiyi<br />
paylaşacak şekilde iletişim içinde bulunması<br />
amaçlanmaktadır.<br />
<strong>Savunma</strong> sistemlerinin bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin arttırılması<br />
Yurt içi tasarım, üretim ve lojistik<br />
destek kabiliyetinin geliştirilmesi<br />
<strong>Savunma</strong> sistemi etkinliğinin teknolojik<br />
üstünlük ve lojistik destek unsurlarına<br />
dayandırılması<br />
Şekil-3: Ulusal Tedarik Lojistiği Yaklaşımı<br />
Araştırma kurumları ve yerli sanayi<br />
altyapısının güçlendirilmesi<br />
Yurtiçi teknolojik imkan ve kabiliyetlerin<br />
arttırılması ve yeni teknolojilerin<br />
üretilmesi<br />
Günümüzün rekabet ortamında, milli firmalarımızın<br />
kazanmış oldukları tasarım ve üretim<br />
kabiliyeti sürdürülebilirlik ve rekabetçilik<br />
açısından yeterli olmayacaktır. Firmalarımızın<br />
üretmiş oldukları sistemlerle ilgili lojistik<br />
desteği de sağlamak suretiyle kendilerini bu<br />
alanda geliştirmeleri ve sürekliliği olan işlere<br />
yönelmeleri ihtiyacı vardır. Ancak bu hususlar<br />
sadece firmaların yapacakları çalışmalara bağlı<br />
değildir. Firmalarımızın bu alanda faaliyet<br />
gösterebilmesi için tedarik projelerinin baştan<br />
itibaren gerek mali boyutları gerekse de<br />
yapılacak işler kapsamında lojistik desteği ile<br />
birlikte planlanması ve kullanım safhasında<br />
yüklenicilerin üstleneceği görevlerin açık<br />
şekilde belirlenmesi gerekmektedir.<br />
Ulusal çerçevede benimsenmesi öngörülen<br />
yukarıdaki tedarik lojistiği yaklaşımının uygulama<br />
hedefleri ile desteklenmesi gerekmektedir.<br />
Öncelikle savunma programları<br />
tedarik safhası ile kullanım safhasını birlikte ele<br />
alan ömür devri yönetimi ilkeleri çerçevesinde<br />
ele alınmalı ve planlamalar buna göre<br />
yapılmalıdır. Tedarik ve kullanım safhalarının,<br />
sadece yapılan işlerin teknik ve idari olarak<br />
birbirinden farklı olması sebebiyle bir ayrıma<br />
tabi tutulduğu, aslında ömür devri yönetimi<br />
açısından bakıldığında kullanım safhasının<br />
tedarik safhasının devamı olduğu hatırda<br />
tutulmalıdır. Kullanım safhasındaki başarı,<br />
büyük ölçüde tedarik safhasında yapılan<br />
analizlere ve kullanım dönemine ilişkin<br />
planlamalara bağlıdır. Bu analizlerin ve<br />
planmaların doğru yapılabilmesi ise büyük<br />
ölçüde tedarik makamlarının üretici firmalara<br />
sağlayacağı girdilere bağlıdır. Bu sebeple,<br />
<strong>Savunma</strong> Sistemlerinin Tedariğinde Ömür Devri Yönetimi İlkelerini Uygulamak<br />
<strong>Savunma</strong> Projelerinde ELD Uygulamalarını Yaygınlaştırmak ve Geliştirmek<br />
TSK<br />
SSM<br />
Sanayi<br />
İhtiyaç<br />
Belirleme<br />
Geliştirme<br />
Üretim<br />
Şekil-4: Tedarik Lojistiğinde Uygulama Hedefleri<br />
Kullanım ve<br />
Destek<br />
Envanterden<br />
Çıkarma<br />
TSK<br />
SSM<br />
Sanayi<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Entegre Lojistik Destek Grubunu Oluşturmak
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Bu kapsamda,<br />
Yurt içi geliştirme projeleri ile TSK envanterine<br />
giren savunma sistemlerinin depo/<br />
fabrika seviyesi bakım ve onarımlarının<br />
yüklenici firmalar tarafından yapılması,<br />
Seviye ve kapsamı belirlenmek üzere,<br />
uygulanabilir olması halinde lojistik desteğin<br />
yükleniciler veya bir kamu otoritesi tarafından<br />
bu alandaki kabiliyeti ve yeterliliği<br />
belgelenmiş firmalar tarafından sağlanması,<br />
<br />
<br />
Kamuya ait bakım - onarım tesislerindeki<br />
imkan ve kabiliyetlerin özel firmalar tarafından<br />
etkin olarak kullanılabileceği modeller<br />
geliştirilmesi,<br />
Yüklenicilerin savunma sistemlerinin kullanım<br />
dönemindeki performansından ve<br />
lojistik desteğinin sağlanmasından sorumlu<br />
olacağı “Performansa Dayalı Lojistik” modelleri<br />
veya bu yaklaşıma uygun özgün modeller<br />
geliştirilmesi ve bu modellerin sistemlerin<br />
idame - işletme - bakım konseptine bağlı<br />
olarak uygulanabilirliğinin ortaya konulması<br />
gibi hususlar üzerinde öncelikle çalışma<br />
başlatılmalıdır.<br />
Yukarıdaki hususların uygulanması suretiyle<br />
milli ekonomi açısından yatırım maliyetlerinin<br />
azaltılması, savunma sistemlerinin performans<br />
etkinliğinin arttırılması, savunma sektörüne<br />
lojistik destek sağlama kabiliyeti kazandırılması<br />
ve sektörün kendisini idame ettirebileceği<br />
ve geliştirebileceği bir alan açılması sağlanabilecektir.<br />
KAYNAKLAR:<br />
(1) SSM web sayfası, Tarihçe, 12.05.2011<br />
(2) http://tr.wikipedia.org, 12.05.2011<br />
(3) 3388 sayılı kanun, 1987.<br />
(4) Firmaların web siteleri, 12.05.2011<br />
(5) 3238 sayılı kanun, 1985.<br />
(6) <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu<br />
(7) KÜFLÜ Arzu G., Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Ekonomik ve Mali Analizi, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Gündemi Dergisi, s:27, sayı:13, yıl:2010<br />
(8) BEYOĞLU Bülent Ecevit, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Yapısal Analizi ve SSM web sayfası, Şirketler, 13.06.2011<br />
YAZARIN YAYINLANMIŞ ÇALIŞMALARI:<br />
1. Entegre Lojistik Destek (ELD), SSM Gündem Dergisi, sayfa 29, yıl:1993<br />
2. CALS Konsepti ve Gelişimi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 76, Cilt:10, No:3, yıl:1996<br />
3. CALS Sistemi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 59, Cilt:10, No:6, yıl:1996<br />
4. CALS Mimarisi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 69, Cilt:11, No:6, yıl:1997 (devamı Cilt:12, No:1, Yıl:1998)<br />
5. NATO Silahlanma Programlarında Entegre Lojistik Destek, Ulusal Proje Meslek Konferansı Bildiriler Kitabı, sayfa 79, yıl:2010<br />
İbrahim Sami EREL<br />
Uzman<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
1963 yılında Kayseri’de doğdu. 1986 yılında, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler<br />
Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Beş yıl süreyle özel sektörde çalıştı. 1991 yılında<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’na intisab etti. 1994 yılında “Bilgisayar Yardımlı Tedarik ve<br />
Lojistik Destek (CALS)” konulu tez çalışmasını müteakip uzman oldu. <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />
Müsteşarlığı tarafından yürütülen deniz ve hava araçları projelerinde çalıştı. Genelkurmay<br />
Başkanlığı tarafından 1997 yılında başlatılan CALS projesinin Proje Yönetim ve Koordinasyon<br />
Grubu'nda görev yaptı. Halen Tedarik Yönetimi Daire Başkanlığı’nda tedarik lojistiği alanında<br />
çalışmakta olup, NATO AC/327 Ömür Devri Yönetimi Grubu Türk Temsil Heyetinde ve<br />
AC/327’ye bağlı WG/1 NATO Program Süreçleri Çalışma Grubu’nda görev yapmaktadır. Evli ve<br />
bir çocuk sahibidir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
27<br />
Dünya Havacılık <strong>Sanayii</strong>ndeki<br />
Gelişmeler Işığında<br />
Sürdürülebilirlik Önerisi<br />
Giriş<br />
Havacılık nitel ve nicel boyut olarak gerek<br />
savunma sanayi gerekse sivil sanayi içerisinde<br />
önemli yer kaplayan öncü bir sektördür.<br />
Havacılık sanayiinin kendine has özellikleri göz<br />
önüne alındığında, bu sanayide söz sahibi<br />
olmak; ekonomik anlamda gelişime katkıda<br />
bulunmak kadar, eğitimli işgücüne istihdam<br />
sağlamak, teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek,<br />
kritik teknoloji ve sistemlerde<br />
bağımlılığı azaltarak güvenilir ve yüksek oranda<br />
göreve hazır ürün elde etmek ve uluslararası<br />
ticareti geliştirmek gibi amaçlara da hizmet<br />
etmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> ve havacılık alanında hatırı sayılır bir<br />
tedarikçi olan ülkemizde, özellikle 90`lı<br />
yıllardan bu yana tedarik modellerinde<br />
gerçekleştirilen kademeli geçiş ile birlikte,<br />
sanayimizin önce kendi üretim yeteneklerinin<br />
kullanımını artırdığı, ardından ise tasarım<br />
kabiliyetleriyle sürece ortak olduğu bir dönem<br />
geçirilmiştir. <strong>Sanayii</strong>miz mevcut faaliyetlerinin<br />
önemli bir kısmını, TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)’ne<br />
ait olan yurt içi ihtiyaçların karşılanmasında<br />
yerine getirmektedir. Söz konusu<br />
sürecin günümüz itibariyle geldiği nokta<br />
incelendiğinde, sanayiinin kendini ispatlayarak<br />
belirli bir olgunluk seviyesine ulaştığı ve artık<br />
yeni hedeflere ihtiyaç duyduğu görülmektedir.<br />
Bir başka tabirle, havacılık sanayiine alışılagelmiş<br />
boyutlarıyla bakıldığında sektörün<br />
doğal limitlerine yaklaşılmaktadır. Bu gerçek,<br />
sektörün ayakta kalabilmesi ve büyümesinin<br />
sürekli kılınması için önemli planlı çalışmalar<br />
yapılmasını gerektirmektedir.<br />
Sürdürülebilirlik Kavramı<br />
Sürdürülebilirlik, desteklemek anlamına gelen<br />
Latince “sus tenere” (sürdürülebilir) sözcüğünden<br />
gelmekte olup, genel anlamıyla belirsiz<br />
bir süre boyunca bir durum veya sürecin<br />
devam edebilme kapasitesini ifade eder.<br />
Özellikle çevre konusuyla sıkı ilişkisi bulunan<br />
kavram hakkında en yaygın ve dikkate alınan<br />
tanımlama 1989 yılında şöyle yapılmıştır:<br />
“Sürdürülebilirlik, bugünün ihtiyaçlarını,<br />
gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını<br />
karşılayabilme imkânından ödün vermeksizin<br />
karşılamaktır.”<br />
Kamuoyunda, su ve enerji kaynakları, iklim<br />
değişimi gibi beşeri konuların incelenmesinde<br />
öne çıkan kavram, iş yaşamı için de dikkate<br />
alınması gereken bir olgudur. İktisadi olarak<br />
literatürde sürdürülebilir olmanın temel<br />
koşulu olarak rekabetçilik gösterilmektedir.<br />
Aslında, asıl sürdürülebilir olması gerekenin de<br />
bir ülkenin, sektörün ya da firmanın rekabet<br />
gücü olduğu öne sürülmektedir.<br />
Sürdürülebilirlik, desteklemek<br />
anlamına gelen Latince<br />
“sus tenere” (sürdürülebilir)<br />
sözcüğünden gelmekte olup,<br />
genel anlamıyla belirsiz bir süre<br />
boyunca bir durum veya sürecin<br />
devam edebilme kapasitesini<br />
ifade eder.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Havacılık <strong>Sanayii</strong>nin Yapısı<br />
Havacılık sanayii, uçabilen araçların çalışılması,<br />
tasarlanması ve üretilmesi veya uçabilen<br />
araçlara dair teknolojiler üretilmesi olarak<br />
tanımlanabilir. Uçak, helikopter, insansız hava<br />
aracı, planör vb. ana platformlar ve bunların<br />
itki sistemleri başta olmak üzere, aviyonik,<br />
mekanik, yapısal ve silah sistemleri gibi alt<br />
bileşenleri ve yedek parça, yer destek cihazı ve<br />
test sistemleriyle ilgili olan sektör, bu sayılan<br />
ana ve alt sistemlerin her türlü parçalarının<br />
tasarımı, üretimi, montajı, tedariki, bakım ve<br />
onarımı, idame ve işletmesiyle bunlara yönelik<br />
teknik danışmanlık ve eğitim gibi destekleyici<br />
unsurları içerir.<br />
Havacılık sanayiinde tedarikçiler organizasyonun<br />
sağladığı ürüne dayalı hiyerarşik<br />
sınıflandırmayla yapılanmışlardır. Havacılık<br />
sanayiinde geliştirilen nihai ürünlerin tasarım<br />
ve üretim aşamalarının birbiriyle etkileşimi ve<br />
tedarikçi yapısı Şekil 1’de verilmektedir.<br />
Ürünler nihai platformlar olacağı gibi, bu<br />
platformlarda yer alacak alt sistemler ve ara<br />
ürünler de olabilir. Nadir de olsa nihai ürüne<br />
kadar diğer alt ürün ve sistemleri kendisi<br />
geliştiren üreten organizasyonlar mevcuttur.<br />
Ancak bu yöntem mali ve teknik boyut<br />
açısından sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır.<br />
Aşağıda havacılık sanayiindeki üretici ve<br />
tedarikçilerin faaliyet alanları ve seviyeleri yer<br />
almaktadır:<br />
Seviye 0/1<br />
Seviye 1<br />
Seviye 2<br />
Seviye 3<br />
Sistem entegratörü<br />
Platform ve Motor<br />
Üreticisi<br />
Sistem tedarikçisi<br />
Alt sistem tedarikçisi ya da<br />
parça üreticisi<br />
Havacılık sanayiinde tamamen kendi ürünlerini<br />
geliştirmek isteyen ülkeler, Şekil-1’de yer alan<br />
üretim piramidinin en üstüne kadar çıkmak<br />
zorundadır. Krause, bu amaç doğrultusunda<br />
hareket eden ülkelerin Tablo-1’dekine benzer<br />
bir yol haritasını takip ettiklerini ortaya<br />
koymuştur. Türkiye’nin Tablo-1’de yer alan<br />
aşamaların büyük bir kısmını geride bırakarak<br />
yol haritasının son aşamalarına geçtiğini<br />
söylemek mümkündür.<br />
1. Temel bakım kabiliyeti.<br />
2. Bakım, onarım ve temel modifikasyon<br />
yeteneği.<br />
3. İthal edilmiş alt parçaların montajı,<br />
lisans altında mekanik üretim.<br />
4. Alt parçaların yerli üretimi.<br />
5. Az gelişmiş silah sistemlerinin yerli<br />
nihai montajı.<br />
6. Bazı alt sistemlerin yerli üretimi.<br />
7. Az gelişmiş silah sistemlerinin ortak<br />
üretimi ya da lisans altında üretimi.<br />
8. Lisans altında yerli imkânlarla üretilmiş<br />
olan silah sistemlerine yapılacak<br />
Ar-Ge çalışmaları ve iyileştirmeler.<br />
9. Kısıtlı Ar-Ge ile az gelişmiş silah<br />
sistemlerinin yerli imkânlarla üretimi.<br />
10. Bağımsız Ar-Ge faaliyetiyle, gelişmiş<br />
platformların yabancı alt sistemler<br />
ile üretimi.<br />
11. Tamamen yerli ve bağımsız Ar-Ge ve<br />
üretim.<br />
Tablo 1- Sanayilerini Geliştirmek İçin Ülkelerin İzlediği<br />
Yol Haritası.<br />
Bitzinger’in dile getirdiği gibi, dünya savunma<br />
üretiminde 2.seviyede yer alan ülkeler, kendi<br />
bağımsızlık gereksinimleri doğrultusunda<br />
hareket ederek milli ihtiyaçlarının karşılanmasını<br />
ana hedef alan savunma sanayii yapıları<br />
oluşturmuşlardır. Ancak oluşturdukları altyapının<br />
öncelikli hedeflerine hizmet ettikten<br />
sonra atıl konuma düşmemesi için ülkelerin<br />
bazı radikal kararlar alarak hedeflerini<br />
güncellemeleri gerekmektedir. Yakın geçmişte<br />
havacılık sanayiine yönelik farklı stratejiler<br />
güden Brezilya, İsrail, Güney Kore, İsveç gibi<br />
ülkeler incelendiğinde, ülkelerin aşağıdaki<br />
yöntemlerden birini ya da birkaçını seçerek<br />
yollarına devam ettikleri görülmektedir.<br />
<br />
<strong>Savunma</strong> sanayinden tamamen veya kısmen<br />
ayrılmak,<br />
Ürün çeşitlendirme,<br />
<br />
Çift kullanım teknolojilerini savunma<br />
sanayine aktarmak,<br />
<strong>Savunma</strong> ihracatını artırmak,<br />
Küresel ortaklıklar kurmak<br />
Soğuk savaş yıllarından sonra talepte yaşanan<br />
ciddi daralma, çoğu 2. seviye üretici konumundaki<br />
ülkenin politikalarını gözden geçirmelerini<br />
gerektirmiştir. Politikalarını revize<br />
eden ve sürdürülebilirliği sağlayan ülkelerin<br />
çoğunun belirli bir ürüne odaklanarak, ihracat<br />
yeteneklerini artırdığı görülmektedir. Bir<br />
kısmının ise, bağımsızlık ve millilik hedeflerinden<br />
vazgeçerek sanayiilerini küresel sistemin<br />
bir parçası yaparak, daha güçlü firma ve<br />
ülkelerin pazarlama avantajlarından faydalandıkları<br />
görülmektedir. Diğer bir grup ülkenin<br />
ise, 1. seviye ürün üreticisi olma hedefi doğrultusunda<br />
gitmenin kendileri için neredeyse<br />
imkânsız olacağını görmeleri ve bu sebeple<br />
savunma ithalatını benimseyerek, offset ve<br />
yerli katkı sayesinde yerli sanayilerini kısıtlı<br />
ölçüde işler halde tuttukları görülmektedir.<br />
Dünyada Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Gelişmeler<br />
1. Seviye<br />
2. Seviye<br />
3. Seviye<br />
Şekil-1: Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Üretim Piramidi.<br />
Aviyonik<br />
Cihazları<br />
Elektrik Sistem<br />
ve Alt Sistemler<br />
Aviyonik<br />
Sistemi<br />
Yapısal<br />
Montaj ve Satış<br />
İtki<br />
Sistemi<br />
Motor ve<br />
Komponentleri<br />
Motor<br />
Aksamı<br />
Elektrik Sistemi<br />
ve Starter<br />
Uçak<br />
Yapısı<br />
Kontrol Yüzeyleri<br />
Kabin İçi ve Kokpit<br />
İklimlendirme<br />
Yakıt TakımSistemi<br />
İniş TakımSistemi<br />
Hidrolik Sistemi<br />
Konsolidasyon<br />
1990’lı yılların sonunda hem ABD hem de<br />
AB’de havacılık sektöründe birleşmeler<br />
yaşanmış ve dağınık yapı, finansal olarak<br />
güçlü, ana sistem entegratörleri ve alt sistem<br />
sağlayıcıları şeklinde yeniden şekillenmiştir.<br />
Sivil havacılıkta büyük gövdeli uçak üretiminde<br />
iki kutuplu dünya (Boeing ve Airbus)<br />
ortaya çıkarken, askeri havacılıkta ise ABD<br />
hâlâ üstünlüğünü korumaktadır. Avrupa’da<br />
EADS (European Aeronautic Defense and<br />
Space Company) ve BAE öne çıkarken,<br />
FINMECCANICA ve THALES ise diğer iki önemli<br />
büyük savunma kuruluşudur. Avrupa’daki<br />
sanayii yapılanması farklı işbirliği yöntem-
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
29<br />
leriyle bu firmalar ekseninde toplanmış<br />
durumdadır. Benzer bir durum ABD havacılık<br />
firmaları için de geçerlidir. Her iki bölgede<br />
yaşanan birleşmeler sonucunda, finansal<br />
olarak çok güçlü, tasarım kabiliyetleri ön plana<br />
çıkan, uluslararası pazarları hedefleyen dev<br />
firmalar oluşmuştur.<br />
Hava Aracı Talebi<br />
Uzun süre soğuk savaş yıllarının getirdiği askeri<br />
tehdit anlayışına göre yapılanan savunma<br />
güçleri, artık kendini yeni tehdit algılamasına<br />
göre küresel terörizm, siber tehdit ve istihbarat<br />
konularında güçlendirmektedir. Harekât ortamının<br />
uzay, siber uzay ve meskûn mahallere<br />
doğru genişlemesi sonucu kullanılacak kuvvetler<br />
de klasik kuvvetler dışına çıkmaktadır.<br />
Harekât ortamının meskûn mahallere doğru<br />
kayması, beraberinde silah sistemlerinin daha<br />
hassas hale gelmesini gerektirmektedir. Hassas<br />
güdümlü silahlarla bu ihtiyaç karşılanmaya<br />
çalışılmaktadır.<br />
<strong>Savunma</strong> sistemlerinin teknolojik gelişmesiyle,<br />
havacılık sistemleri de toplam sistemin bir<br />
parçası olarak değerlendirilmektedir. Harekâtın<br />
desteği kapsamında keşif ve gözetleme<br />
amaçlı uydular, İHA (İnsansız Hava Aracı)<br />
Sistemleri ve bunlar üzerindeki sensörler,<br />
havadan erken ihbar ve ikaz uçakları ile siber<br />
uzay kapsamında mevcut yeteneklerden gelen<br />
verilerin değerlendirildiği karar vermeye<br />
yardımcı bilgi sistemlerinin kullanımında artış<br />
yaşanmaktadır. Karar alma sürecine yardımcı<br />
olacak bilgilerin toplanıp kullanılabilmesi ve<br />
sürekli iletişimde bulunmayı öngören ağ<br />
tabanlı yetenek kavramı, sistemlerin daha<br />
karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır.<br />
Tehdit algılamasında yaşanan bu değişiklik,<br />
beraberinde soğuk savaş sonrası askeri hava<br />
gücünün değişimini de getirmektedir. Soğuk<br />
savaş sonrası dönemde avcı ve bombardıman<br />
uçakları ön plana çıkarken, artık asimetrik<br />
savaş ve terörizme karşı verilen mücadele, ağ<br />
tabanlı savaş kavramını güçlendirmiş, hava<br />
araçlarının da sistemin entegre bir parçası<br />
olarak kullanılması gereğini doğurmuştur.<br />
Tahminler, taarruzi ve genel maksat helikopterler,<br />
askeri kargo uçakları ve keşif,<br />
gözetleme ve taarruzi İHA’ların öne çıkacağını<br />
göstermektedir. Ağ tabanlı yeteneğin doğal bir<br />
getirisi olarak gelişme ve rekabetin daha çok<br />
platformların üzerinde bulunacak sensör ve<br />
sistemler üzerinden olması beklenmektedir.<br />
Pazar analizi konusunda önemli çalışmaları<br />
bulunan Aerostrategy firmasının yaptığı<br />
çalışmaya göre, Şekil-2’de görüldüğü üzere<br />
gelecekte sabit kanatlı hava aracı ihtiyacında<br />
azalma; ancak özellikle destek görevlerinde<br />
de kullanılan döner kanatlı platformlar ve<br />
nakliye uçaklarında ise artış olacağını görmek<br />
mümkündür. Şekil-2’de insansız ve otonom<br />
sistemlerle ilgili veri bulunmamakla beraber,<br />
sabit kanatlı muharip platform ihtiyacının<br />
azalmasının nedeni olarak insansız sistemlerin<br />
kullanımındaki artış gösterilmektedir. Savaş<br />
uçaklarının keşif gözetleme alanındaki görevini<br />
keşif gözetleme İHA sistemlerine, taarruz<br />
alanındaki görevlerini ise muharip İHA sistemlerine<br />
ve hassas güdümlü mühimmatlara<br />
bırakması beklenmektedir.<br />
25<br />
20<br />
15<br />
10<br />
5<br />
0<br />
-5<br />
-10<br />
-15<br />
-20<br />
-25<br />
Şekil - 2: 2010 – 2020 Yılları Arasında<br />
Tahmini Askeri Hava Taşıtı Değişim Oranı.<br />
Dünyadaki İHA pazarına yönelik bir çalışmada,<br />
gelecek 10 yılda İHA sistemlerinin şimdikinin iki<br />
katına ulaşacağı, şu anda İHA’ların geliştirilmesine<br />
harcanan paranın 4,9 Milyar ABD Doları<br />
mertebesinden 11,5 Milyar ABD Doları’na<br />
çıkacağı belirtilmektedir. Bu harcamanın<br />
%76’lık kısmını ABD’nin tek başına gerçekleştirmesi<br />
beklenirken, gelecekte pazarın<br />
%58’inin de ABD ihtiyaçlarına yönelik olacağı<br />
tahmin edilmektedir. AB içerisinde de özellikle<br />
Taktik %15<br />
Sivil %8<br />
Döner Kanat<br />
Nakliye<br />
Mini %4<br />
Diğer<br />
Deniz %8<br />
Savaş Uçağı<br />
Özel Görev<br />
Eğitim Uçağı<br />
HALE %24<br />
UCAV %14 MALE %27<br />
Şekil - 3: 2010-2019 Yılları Arası Dünya İHA Pazar Öngörüsü<br />
keşif gözetleme ve istihbarat alanında İHA<br />
sistemleri alanında yetenek eksikliği olduğu ve<br />
gelişmeye açık bir alan olacağı belirtilmektedir.<br />
Ayrıca Şekil-3’te gelecek 10 yılda İHA ihtiyaç<br />
dağılımı yer almaktadır:<br />
<strong>Savunma</strong> Harcamalarının Kısılması<br />
Askeri savunma projelerinde beklenmeyen<br />
maliyet artışları çoğu ülke için ciddi sorun<br />
oluşturmaktadır. Örneğin RAND’ın yaptığı bir<br />
çalışmaya göre mevcut maliyet artış trendi ve<br />
ihtiyaç miktarı şimdiki trendiyle uyumlu olarak<br />
gelecekte de devam ederse, 2054 yılında ABD<br />
savunma bütçesi ancak ve ancak bir hava<br />
platformu geliştirme projesini destekleyebilecektir.<br />
Dünya genelinde, özellikle batılı<br />
ülkelerce ekonomik krizle mücadele tedbirleri<br />
arasında ilk sıralarda savunma harcamalarının<br />
kısılması yer almaktadır. Örneğin, İngiliz hükümeti,<br />
2011-2015 yılları arasındaki dönemde,<br />
bütçe açıklarını gidermek üzere savunma harcamalarında<br />
%8’lik bir kısıntıya gitmeyi planlamıştır.<br />
Muharebe sahasındaki ihtiyacın haricinde<br />
kalan harcamalardan en az 4 Milyar Pound<br />
tasarruf edilmesi ve İngiliz <strong>Savunma</strong> Bakanlığının<br />
sevk ve idaresi için ayrılan bütçenin de %33<br />
civarında küçültülmesi planlanmaktadır.<br />
Maliyet Azaltımı<br />
Dünya genelinde havacılık alanındaki önemli<br />
gelişmelerden biri de sürekli maliyet azaltımını<br />
esas alan politikalardır. AB (Avrupa Birliği) 7.<br />
Çerçeve Programı kapsamında havacılık alanında<br />
sağlanan desteklerin %43’ünün maliyet<br />
etkinliği sağlama amacıyla gerçekleştirilen<br />
çalışmalara ayrıldığı görülmektedir.<br />
AIRBUS ise gelecek 10 yıl içerisinde tasarım ve<br />
üretim alanındaki maliyetleri %30 oranında<br />
azaltmayı planlayan “Power8” programını<br />
yürürlüğe koymuştur. Bu programa göre, özellikle<br />
Boeing karşısında fiyat üzerinden rekabetçiliği<br />
korumak amacıyla, AIRBUS firması,<br />
mevcut alt sözleşmecilerini tekrar gözden geçirerek<br />
maliyet etkinlik çerçevesinde yeniden<br />
yapılandırmaya gitmektedir. Çin’in Tianjin<br />
kentinde kurulan A320 uçağı nihai montaj hattı<br />
bunun önemli bir örneğidir. AB firmalarının bu<br />
yatırımlarda kor kabiliyetlerini ülke içinde<br />
tutmayı gözetmeye devam edip, emek yoğun<br />
işleri dışa aktarmaya devam edecekleri<br />
düşünülmektedir.<br />
Organizasyonlar büyüdükçe birim işçilik maliyetlerinin<br />
arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle<br />
üretim ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak<br />
kullanımına sunulması, ucuz işgücüyle üretim<br />
fonksiyonunun en üst seviyede kullanılması<br />
anlamına da gelmektedir.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Üretim maliyetleri ve teknolojik gelişmişlik<br />
arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu<br />
söylenebilir. Teknolojik gelişmişliği ve üretim<br />
maliyeti yüksek olan ülkeler, sahip oldukları<br />
ürünlerin üretiminde daha düşük üretim<br />
maliyetine sahip ülkelerle işbirliğine giderek<br />
toplam maliyetlerini düşürmeye çalışmaktadır.<br />
Bu gibi örneklerden yola çıkarak, yakın bir<br />
zamanda özellikle sivil havacılık endüstrisinde<br />
düşük maliyetli üretim faktörlerine sahip<br />
ülkelerin etkisinin artacağı değerlendirilmektedir.<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
Parça<br />
Alt<br />
Sistem<br />
Ürun<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
Parça<br />
Alt Sistem<br />
Ent.<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
Ürun<br />
Alt Sistem<br />
Ent.<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
Ürun<br />
Alt<br />
Sistem<br />
Parça Parça Parça Parça Parça<br />
GEÇMİŞ BUGÜN GELECEK<br />
Sistem<br />
Ent.<br />
<strong>Sanayii</strong> Yapısının Değişimi<br />
Sivil Havacılıkta önemini artıran maliyet düşürme<br />
politikaları ve alt yüklenicilik yaklaşımı, 2.<br />
seviye ülkelerin de savunma sanayiilerini<br />
yeniden gözden geçirerek keskin kararlar almalarını<br />
sağlamaktadır. Bu da 2. Seviye ülkelerin<br />
merkezinde olduğu yeni bir tedarik sistemi<br />
ağının temellerini oluşturmaktadır. Bu küresel<br />
savunma sanayii yapısı, Bitzinger tarafından<br />
aşağıdaki gibi özetlenmektedir:<br />
Daralmış: Dünya çapındaki savunma ürünleri<br />
üretimi ve üretim kapasitesi azalacağından<br />
dolayı, çoğu 2. seviye üretici konumundaki<br />
ülkeler ve hatta bazı 1. seviye üretici ülkeler<br />
bazı alanlardan çekileceklerdir.<br />
Konsantre: <strong>Savunma</strong> ürünleri üretimi, konsolidasyon<br />
ve daralmanın etkisiyle kısıtlı sayıda<br />
büyük ölçekli firmanın elinde olacaktır.<br />
Bütünleşik:<br />
Küreselleşmenin hız kazanması<br />
ve 1. seviye ülkelerin tasarım ve üretimde<br />
ülkelerarası işbirliğine daha fazla ağırlık<br />
vermesiyle bütünleşik bir sanayii ortaya<br />
çıkacaktır.<br />
Ayrıca bu konsantre ve ağ yapılı tedarik sistemi<br />
beraberinde büyük merkezler etrafında kümelenmeyi<br />
de getirmiştir. Örneğin, Montreal,<br />
Seattle, Toronto ve Toulouse’da ana yüklenicileri<br />
destekleyen alt yüklenicilerden oluşan<br />
önemli sanayii öbekleri oluşmuştur.<br />
Havacılık ve savunma firmalarının geleceğinde<br />
tüm kabiliyetleri elinde bulunduran modelden,<br />
kendisi için getirisi en yüksek ve en kritik<br />
olanı elinde tutan, diğer faaliyetlerini de<br />
kazancını en üst seviyeye çıkaracak şekilde<br />
dış kaynak kullanan firma modeline geçiş<br />
öngörülmektedir.<br />
Şekil - 4: Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Ana - Alt Yüklenici İlişkisinin Değişimi<br />
Kaynak tabanlı sürdürülebilir rekabet avantajı<br />
anlayışına göre, kritik olmayan yeteneklerin<br />
firma bünyesinde tutulmasına gerek yoktur.<br />
Örneğin Avrupa’nın önde gelen konsorsiyumu<br />
EADS’ nin tedarikçileri arasında KOBİ’lerin payı<br />
Fransa’da %65’lerdeyken Almanya’da bu oran<br />
%90’lara çıkabilmektedir. Ortalama rakam ise<br />
%76 civarındadır. Özellikle ABD ve AB ülkeleri<br />
tarafından, yan sanayii gelişimi sadece maliyet<br />
yönünde değerlendirilmemekte, uluslararası<br />
ilişkileri geliştirmenin, daha doğrusu ihracat<br />
pazarı kurmanın da bir aracı olarak görülmektedir.<br />
Firmalar, girmek istedikleri pazarlarda<br />
faaliyet gösteren yerel firmalarla kurdukları<br />
ortak girişimlerle (joint venture) hem<br />
kendi pazarlarını genişletmekte hem de riski<br />
paylaşan ortak bulmaktadırlar. Offset yükümlülüğüne<br />
sahip firmalar, yan sanayii kurumları<br />
ile eşleştirilebildiklerinde gelecekte süreklilik<br />
sağlayacak ana-alt yüklenici ilişkileri sağlamak<br />
mümkündür.<br />
Sistem entegratörlüğü görevi üstlenen bir<br />
firmanın, bir alt sistemin üretilmesi için<br />
gerçekleştireceği yatırım, ileride kâr sürekliliğini<br />
sağlamak için o alt sistem üzerine<br />
çalışmalarını yoğunlaştırmasına neden olur. Bu<br />
da, firmayı ana amacından uzaklaştırabilir. Alt<br />
tedarikçi kullanımıyla, yatırım gerektiren<br />
konularda firmalar ilave yatırım ihtiyacı<br />
yapmayacak olup aynı zamanda alt yüklenicinin<br />
kapasite kullanımı da artmış olacaktır.<br />
Tüm bunlara göre, firma elinde bulunan<br />
yetenekleri, kaynaklarını ve hedeflerini dikkate<br />
alarak değerlendirmeli ve hangilerinin<br />
getirisinin daha uygun olduğuna karar<br />
verdikten sonra, elde tutma ya da alt yüklenici<br />
kullanma kararını almalıdır.<br />
Sonuç ve Değerlendirme<br />
Havacılık sanayiinde gerek sanayiinin yapısı,<br />
gerek talep cephesi, gerekse içinde bulunulan<br />
ekonomik durum klasik anlayıştan farklılık<br />
göstermektedir. Yeni sanayii yapısında, bağımsızlık<br />
isterleri doğrultusunda alınan kararlar ve<br />
gerçekleştirilen yatırımlar iyi planlanmadığı<br />
takdirde, zamanla ülkelerin sırtında yük<br />
olabilmektedir. Nitekim kendi ürünlerini ortaya<br />
koyan ancak daha sonra pazarlama sıkıntısı<br />
çeken ya da maddi anlamda destekleyemeyen<br />
ülke örnekleri bulunmaktadır. Havacılık sanayiinin<br />
yapısı ve dünya genelindeki konjonktür<br />
dikkate alındığında, Türkiye’nin havacılık<br />
sektöründe yapmakta olduğu ve yapacağı<br />
yatırımları daha dikkatli ve planlı biçimde<br />
yapılandırması önem arz etmektedir.<br />
Türkiye de, son yıllarda uzun süredir ihtiyacını<br />
duyduğu ana platformları envantere kazandırarak<br />
bağımsızlık hedefi doğrultusunda<br />
önemli yol kat etmektedir. Son yıllardaki milli<br />
ürünlerle bu ihtiyaca cevap vermeye başlayan<br />
ve temelleri atılan çalışmalarla gelecekte de bu<br />
stratejinin ürünlerini verecek olan sanayii için<br />
yeni hedef, bağımsızlık ihtiyaçlarının dışına<br />
çıkmalı, ticari kaygılara yönelik olmalıdır.<br />
Geleceğin hava harekât konseptinin otonom<br />
sistemleri öne çıkarması ve mevcut konvansiyonel<br />
platformların da bilgi paylaşımı ve<br />
durumsal farkındalığı daha üst seviyeye<br />
çıkararak daha korumacı bir hal alması sanayiinin<br />
yönelimini de etkilemesi beklenmektedir.<br />
Bu gelişme de, yukarıda üzerinde<br />
durulduğu üzere İHA Sistemlerinin havacılıkta<br />
öneminin her geçen gün artacağını ortaya<br />
koymaktadır. Hâlihazırda SSM tarafından<br />
hazırlanmış olan İHA Yol Haritası çerçevesinde<br />
gelecekte İHA Sistemleri alanında kısa, orta ve
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
31<br />
uzun vadede belirlenen hedeflerin yurtdışı<br />
talepler de dikkate alınarak hayata geçirilmesi<br />
ve ürün anlamında bu alana odaklanma<br />
stratejisi güdülmesi önem arz etmektedir.<br />
Günümüzde, teknoloji geliştirmenin yüksek<br />
maliyeti ve yurtiçi taleplerin azalması, firmaların<br />
birleşmeye gitmesine, sanayilerini yeniden<br />
yapılandırmalarına, sınır ötesi işbirliklerini<br />
yoğunlaştırmalarına ve kendilerine tedarik<br />
zinciri kurmalarına neden olmuştur. Ayrıca<br />
özellikle sivil havacılık ürünlerinin üretiminde<br />
olmak üzere, dünyadaki durumun “hub and<br />
spoke” adı verilen gelişmiş ağ yapılı tedarik<br />
sistemine doğru gideceği belirtilmektedir. Bu<br />
sebeple, üretim fonksiyonlarının alt yüklenicilik<br />
yöntemiyle sektörde yer alan ve faaliyet<br />
alanlarını maliyet liderliği stratejisi güdecek<br />
şekilde yeniden yapılandırabilen firmalara<br />
çevrilmesi gerekmektedir.<br />
Türkiye’deki sanayi yapısı, sistem entegratörü<br />
seviyesindeki firmada tasarım vasıflı personelin<br />
yoğun olarak bulunduğu, diğer firmalarda<br />
ise nispeten bu sayının daha az olduğu ancak<br />
Üretim fonksiyonlarının alt<br />
yüklenicilik yöntemiyle sektörde<br />
yer alan ve faaliyet alanlarını<br />
maliyet liderliği stratejisi<br />
güdecek şekilde yeniden<br />
yapılandırabilen firmalara<br />
çevrilmesi gerekmektedir.<br />
üretim ve montaj personelinin ve altyapısının<br />
daha çok olduğunu göstermektedir. Bu<br />
noktadan hareketle sanayii iki grupta ele alarak<br />
her bir grup için ayrı stratejiler ortaya koymak<br />
uygun olacaktır. Dolayısıyla, rekabetin gerektirdiği<br />
yapılanma gereği;<br />
Ana sistem entegratörü pozisyonundaki<br />
kurum /kurumlar mühendislik ve Ar-Ge<br />
yoğun işlere yönelmeli, firmanın üretim ve<br />
montaj yoğun işleri kademeli olarak<br />
azaltılmalı ve maliyet liderliği stratejisi<br />
izleyebilecek olan yerli alt yüklenicilere<br />
yönlendirilmeli,<br />
Tasarım içeriği daha kısıtlı olan üretim<br />
ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak kullanımı<br />
gerçekleştirilerek maliyet liderliği stratejisi<br />
güdecek alt yüklenicilere yönlendirilmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
Bunun sonucu olarak, odaklanma stratejisi<br />
güdülecek platformlarda 1. seviye üreticilikte,<br />
maliyet liderliği sağlanacak olanlarda ise 2.<br />
seviye’de kalınmış olacaktır.<br />
Sonuç olarak, Türk havacılık sanayiinde<br />
sürdürülebilirliğin sağlanması için havacılık<br />
sanayiinde yaşanan küresel gelişmelere<br />
adapte olmak gerekmektedir. Bunu başarabilmek<br />
için de küresel sanayiiyle bütünleşmiş,<br />
öncelikleri ve hedefleri belirli, kendi içerisinde<br />
yapılanmasını tamamlamış ve sadece nihai<br />
ürün olarak değil, alt sistemler ve hizmetlerle<br />
de çözüm sunabilen bir yapı oluşturmak<br />
gerektiği görülmektedir.<br />
KAYNAKLAR:<br />
V. Alpagut YAVUZ, Sürdürülebilirlik Kavramı ve İşletmeler Açısından Sürdürülebilir Üretim<br />
Stratejileri, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2010, Cilt 7, Sayı 14, s.<br />
63-86.<br />
Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu:<br />
Ortak Geleceğimiz, TÇSV Yayınları, Ankara, 1989, s.71-97.<br />
Keith Krause, Arms and the State: Patterns of Military Production and Trade, Cambridge<br />
University Press, 1992, s.170.<br />
Richard A Bitzinger, Towards A Brave New Arms Industry, Adelphi Paper 356, Oxford 2003, s.69.<br />
AeroStrategy Management Consultation, From Tooth to Tail and Back Again: Military Aircraft<br />
Sustainment’s Difficult but Possible New Mission, AeroStrategy Commentary, September 2010,<br />
http://www.aerostrategy.com/downloads/commentaries/commentary_sept10.pdf.<br />
Obaid Younossi, Mark V. Arena, Robert S. Leonard, Charles Robert Roll, Jr., Arvind Jain, Jerry M.<br />
Sollinger, Is weapon system cost growth increasing?, RAND 2007, www.rand.org/pubs/<br />
monographs/MG588.<br />
Hakan ATALAN, Avrupa Havacılık Endüstrisi ve Türkiye’nin Konumu, Aviation Türk, Sayı 1,<br />
http://www.aviationturk.com/yeni/havacilik-sanayi/avrupa-havacilik-endustrisi-veturkiye%e2%80%99nin-konumu/#more-43,<br />
16.02.2011.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
European Commission, Directorate-General Enterprise & Industry, “FWC Sector<br />
Competitiveness Studies, Competitiveness of the EU Aerospace Industry with focus on:<br />
Aeronautics Industry”, Münih 2009, 13.07.2010, http://ec.europa.eu/enterprise/<br />
sectors/aerospace/files/aerospace_studies/aerospace_study_en.pdf, s.42.<br />
Teal Group, World Unmanned Aerial Vehicle Systems 2011, 23.11.2010, http://www.tealgroup.<br />
com/index.php?page=shop.product_details&category_id=2&flypage=flypage.tpl&product_id<br />
=98&option=com_virtuemart&Itemid=5.<br />
GATES, Eric, “The defence firm of the Future”, Defence and Peace Economics, 2004, 15: 6, s.509<br />
— 517.<br />
ÖNCÜ, A. Aykut, ÖNER, M. Atilla ve BAŞOĞLU, Nuri, "Make or Buy” Analysis for Local<br />
Manufacture or Import Decisions in Defense System Procurements Using AHP: The Case of<br />
Turkey”.<br />
Jorge Niosi ve Majlinda Zhegu, “Aerospace Clusters: Local or Global Knowledge Spillovers?”,<br />
Industry and Innovation, Vol. 12, No. 1, s. 1–25, Mart 2005, 14.03.2011,<br />
http://www.er.uqam.ca/nobel/r21010/document/niosizhegu.pdf.<br />
Halil İbrahim ÖZTÜRK<br />
Uzman<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
1984 yılı Ankara doğumludur. 2007 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun<br />
olmuştur. Bir süre TUSAŞ’ta yapısal tasarım mühendisi olarak görev almıştır. 2008 yılında<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı’nda Uzman Yardımcısı olarak<br />
göreve başlamış olup, “Türk Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirlik Stratejileri” konulu<br />
çalışmasıyla uzman olmuştur. Halen Uçak Dairesi Başkanlığı’nda görev yapmakta olup,<br />
Müşterek Taarruz Uçağı (JSF), Temel Eğitim Uçağı Tedarik (TEU), Türk Başlangıç ve Temel Eğitim<br />
Uçağı Geliştirme (HÜRKUŞ), Komuta Kontrol Uçağı (KKU) ve Kara Kuvvetleri Temel Eğitim Uçağı<br />
(KKTEU) projelerinin yürütülmesinde görev almaktadır. İngilizce bilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
33<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde<br />
Sürdürülebilirlik<br />
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte<br />
savunma sanayiinde dünya çapında büyük<br />
değişiklikler görülmüştür. Askeri tehdidin<br />
azalmış olarak değerlendirilmesi ile birçok<br />
devlet savunma bütçelerini düşürmüş, büyük<br />
savunma projelerini yavaşlatmıştır. Az gelişmiş<br />
ülkelerde, askeri sanayi üretimi büyük ölçüde<br />
kesilmiş, bazı üretim hatları tamamen kapatılmıştır.<br />
1990'ların ortalarından itibaren ise,<br />
dünya savunma sanayii sektörüne (özellikle<br />
Amerika’da) daha çok önem verildiği görülmektedir.<br />
Ülkeler yabancı teknolojilerden faydalanmak<br />
istemekle birlikte yabancı tedarikçilere bağımlı<br />
olmaktan kendilerini korumak istemektedirler.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii programları incelendiğinde<br />
bütçe/program açısından ülke ve proje bazında<br />
2 önemli faktör dikkati çekmektedir:<br />
1. Ülkelerin Bütçe/Program Değişimleri<br />
2008 yılı sonunda başlayan ekonomik kriz,<br />
savunma sanayiindeki dengelerin değişmesini<br />
de beraberinde getirmiş, askeri tedarik<br />
projelerinin ve bütçelerinin azalması ve yeni<br />
projelerin askıya alınması sektörün idame<br />
ettirilebilirliğine gölge düşürmüştür.<br />
Askeri deniz projeleri içindeki en büyük<br />
tedarik programı olarak addedilen Fransa ve<br />
İtalya’nın ortaklaşa başlatmış olduğu 27<br />
gemilik FREMM firkateyn programı, 17<br />
gemiye indirgenmiştir.<br />
İngiltere Type 45 destroyer projesi kapsamını<br />
12 gemiden 6’ya düşürerek yarıya indirmiştir.<br />
Proje kapsamının kısıtlanmasının yanı sıra,<br />
proje süreleri kasıtlı olarak uzatılması da başka<br />
bir strateji olarak uygulanmaktadır. Kısa dönem<br />
maliyetlerinin azalması amacı güdülen bu<br />
uygulamaya İngiliz Queen Elizabeth sınıfı uçak<br />
gemisi projesinin 2 yıl uzatılması örnek olarak<br />
gösterilebilir.<br />
2. Programların Bütçe/Süre Aşımları<br />
Dünya Askeri Gemi İnşa Sektörü incelendiğinde<br />
düşük seviyedeki marjlar, proje takvimi ve<br />
bütçe üzerinde baskı oluşturmakta, risklerin<br />
büyümesine neden olmaktadır. Bazı örnekler:<br />
LCS tipi bir projede başlangıç bütçesinin üç<br />
katına çıkılması<br />
LPD tipi projede yaklaşık 1 Milyar Dolar<br />
(%100) bütçe aşımı ve 3 yıllık gecikme<br />
Sahil güvenlik tipi bir projede yaklaşık 300<br />
Milyon Dolar (%100) bütçe aşımı<br />
Bu durum teknoloji/know how geliştirme ve<br />
bunu idame ettirme, yatırım gibi hususlarda<br />
sorunlar oluşturmaktadır. Ülkelerin savunma<br />
sanayi teknoloji ve ürün sahiplik durumları, üç<br />
ana grup altında ele alınabilmektedir.<br />
1.Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler<br />
2.Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan Ülkeler<br />
3.Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler<br />
1. Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler:<br />
Bu ülkeler altyapı çalışmalarını savunma<br />
sanayinin gereklerine göre tamamlamış, kalite<br />
gereksinimlerini yerine getirmiş ve sürdürülebilirlik<br />
prensiplerine uygun satınalma ve<br />
üretim yapabilen birkaç ana altyüklenici<br />
belirlemiş ve böylece maliyet etkin savunma<br />
gereçleri üretiminde lider konuma gelmişlerdir.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Teknolojik yeterlilik konusunda üst düzeyde<br />
olan bu ülkeler, dışa bağımlılıkları en az olacak<br />
şekilde platform ve elektronik sistemleri kendi<br />
bünyelerinde tasarlayıp üretebilmektedirler.<br />
Ancak kendi teknolojileri/ürünleri olmasına<br />
rağmen birçok projede diğer teknoloji sahibi<br />
ülkelerle birlikte program geliştirip maliyetleri<br />
düşürme stratejisi izlemektedirler.<br />
2. Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan<br />
Ülkeler:<br />
Bu ülkelerde ise savunma sanayi üretimi farklı<br />
platform/sistemlerde farklı seviyede tasarım/<br />
üretim faaliyetleri gerçekleşmektedir:<br />
Tasarım:<br />
- Lisans altında üretim (Ana Tasarımın<br />
kullanım haklarını satın alma)<br />
Üretim:<br />
- Kısmi tasarım Geliştirme,<br />
Ürünün;<br />
- Kısmi olarak üretimini / montajını<br />
gerçekleştirme,<br />
- Tamamının üretimini / montajını<br />
gerçekleştirme<br />
Yukarıda belirtilen aşamalar da platform ve<br />
silah/elektronik sistemler bazında değişebilmektedir.<br />
Bazı ülkelerin platform üretimi<br />
yapabildikleri, buna karşın silah/elektronik<br />
sistemleri ithal ettikleri görülmektedir.<br />
3. Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler:<br />
Herhangi bir teknolojik kazanım elde etmeden<br />
sadece ürün/proje satın alınması yolu ile<br />
tedarikler gerçekleştirilmektedir. Bu tip ülkeler,<br />
ayrılan kısıtlı savunma bütçeleri nedeniyle<br />
tedarik edilecek ürünlerin çok amaçlı olması<br />
tercih etmektedirler. Birçok Asya/Afrika/Güney<br />
Amerika ülkesinin projeleri buna örnek teşkil<br />
etmektedir.<br />
Bunun yanı sıra, daha önce başka ülkelerde<br />
görev yapan platformların direk alımı veya<br />
modernizasyonu sonucu yenilenen platformlarını<br />
satın alarak kullanmaktadır.<br />
Sürdürülebilirliğin Sağlanması için<br />
Uygulanan Stratejiler<br />
Ülkelerin sürdürülebilirliği sağlamak için uyguladıkları<br />
stratejiler 5 başlık altında incelenmiştir:<br />
1. Tasarım/Ar-Ge ile Sürdürülebilirlik<br />
Tasarım ve Ar-Ge ile askeri sanayide bağımsızlığını<br />
sürdürebilen olan ülkelerde tasarım /<br />
teknik çalışmalara büyük önem verilmektedir.<br />
Teknolojik açıdan en iyi/optimum projelerin<br />
geliştirilmesi,<br />
İhracat pazarında rekabetçi ürünlerin oluşturulması<br />
amacıyla geniş kadrolu, birbirleri ile rekabet<br />
eden, tasarım ekipleri kurulmuş ve tasarım<br />
kabiliyetleri geliştirilmiştir. Bu ekipler yüklenici<br />
bünyesinde ya da alt yüklenici tasarım firmaları<br />
bünyesinde faaliyet göstermektedirler. Avrupa<br />
ve Amerika’nın önde gelen askeri tersanelerinde<br />
500-1000 kişilik tasarım ekiplerinin<br />
olduğu görülmektedir. Bu firmalar tasarım<br />
kabiliyetlerinden aldıkları güçle tasarım/knowhow<br />
transferi sayesinde ekipman paketleri de<br />
sağlayarak diğer ülkelerde üretim yapmasa bile<br />
diğer ülke projelerinden pay almaktadırlar.<br />
2.<br />
Teknoloji Transferi ile Sürdürülebilirlik<br />
<strong>Savunma</strong> sanayinde gelişmekte olan ülkeler,<br />
teknoloji/know how kazanarak yerli üretim<br />
imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi<br />
gerektiğini bilincine varmışlardır.<br />
Bu bilinçle yabancı yüklenicilere projenin<br />
tamamen ve/veya kısmen, dahili olarak<br />
kurulacak bir tesiste üretiminin yapılmasının<br />
sağlanmasına ve know-how’ın ülkeye kazandırılmasına<br />
yönelik bir model çerçevesinde<br />
sözleşme yapmaya yönlendirmektedirler.<br />
Brezilya, Kuveyt, BAE, vb. ülkelerin güncel<br />
projeleri bu kapsamdadır.<br />
Teknoloji transferine diğer bir örnek olan<br />
Rusya, önceleri Avrupa ile aynı teknolojik<br />
seviyede olup, fiyat avantajı ile daha rekabetçi<br />
bir konumda olmasına rağmen son 20 yılda<br />
rekabette geride kalmış, tekrar eski seviyesine<br />
ulaşabilmek için Russian Technology adlı<br />
kurum kurularak Avrupalı firmalardan teknoloji<br />
transferi yapmaktadır:<br />
İtalyan Finmeccanica ile Rus jet üreticisi<br />
Irkut,<br />
İngiliz Rolls-Royce ile Rus helikopter firması,<br />
Fransız DCNS ile Rusya Rosoboronexport<br />
çeşitli Ar-Ge projeleri için mutabakat anlaşmaları<br />
imzalanmıştır.<br />
Türkiye de bu stratejileri uygulamış ve<br />
uygulamaya devam etmekte, kazanılan knowhow’ın<br />
özgün tasarımlar geliştirmeye olanak<br />
sağladığı ve dışa bağımlılığın gün geçtikçe<br />
azalmaya başladığı görülmektedir.<br />
Sürdürülebilirliğin Sağlanması<br />
için Uygulanan Stratejiler:<br />
1. Tasarım/Ar-Ge ile<br />
Sürdürülebilirlik<br />
2. Teknoloji Transferi ile<br />
Sürdürülebilirlik<br />
3. Proje Tasarım Geliştirme<br />
Modelleri ile Sürdürülebilirlik<br />
4. Ekonomik Ölçeklerin Korunması<br />
ile Sürdürülebilirlik<br />
5. İhracat ile Sürdürebilirlik<br />
3.<br />
Proje Tasarım Geliştirme Modelleri ile<br />
Sürdürülebilirlik<br />
Gelişmiş ülkelerde projeler yürürlüğe girmeden<br />
tasarım teklifleri hazırlanmakta ve söz<br />
konusu tasarım/gereksinimlerin gerçeklenmesi<br />
(validation) sonucunda üretim teklifleri<br />
devreye girmektedir. Bu çalışma prensibi<br />
büyük projelerde önemli bir strateji haline<br />
gelmiştir:<br />
İngiltere fırkateyn ön tasarımı için yüklenici<br />
firmaları ile anlaşma yapmış ve ön tasarım ve<br />
gereksinim analizi için yaklaşık 125 Milyon<br />
Pound’luk sözleşme imzalanmıştır<br />
ABD daha da ileri giderek, LCS projesine ait 2<br />
adet tasarımın geliştirilmesini ve buna ek<br />
olarak ilk gemi prototipini 2 yüklenici<br />
üzerinden finanse etmektedir.<br />
Bu modelle, deniz kuvvetlerinin ihtiyacını<br />
karşılayacak tasarımlar geliştirilmekte, gereksinim<br />
analizleri gerçekleştirilmekte ve daha<br />
yüksek teknolojili ve gereksinimleri tam<br />
karşılayan çözümler elde edilmektedir.<br />
4.<br />
Ekonomik Ölçeklerin Korunması ile<br />
Sürdürülebilirlik<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayinin geliştiği ülkelerde programların<br />
belli bir/birkaç firmaya yüklenerek<br />
kurumsal yapıların ve ekonomik ölçeklerin<br />
devamlılığı sağlanmaktadır. Askeri gemi<br />
sanayinden örnekler:<br />
ABD’de tüm projeler 2 yükleniciye paylaştırılmakta<br />
ve bu 2 yüklenicinin rekabeti<br />
sonucu gerçekleştirilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
35<br />
İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, vb. birçok<br />
gelişmiş Avrupa ülkesinde büyük askeri<br />
projeleri üstlenen sadece 1 büyük askeri<br />
firma mevcuttur (BAE Systems, DCNS,<br />
Navantia, Fincantieri, vb.). Bu firmalara bağlı<br />
birden fazla tersane yer almaktadır. Küçük<br />
askeri projeler içinse (askeri botlar, vb) ufak<br />
tersaneler mevcuttur, ancak bu tersaneler<br />
büyük projelerde yer almamaktadır.<br />
<br />
<br />
Kanada, 35 Milyar Kanada Doları mertebesindeki<br />
30 yıla yayılacak askeri gemi projeleri<br />
için sadece iki adet yerel tersaneyi seçme<br />
aşamasındadır.<br />
Bu tersanelerde proje kalmaması durumunda,<br />
sürdürülebilirliğin sağlanması adına söz<br />
konusu ülkelerin milli tersanelerine ihtiyaç<br />
olmamasına rağmen ek siparişler verildiği<br />
görülmektedir. Bu kapsamda:<br />
- Hollanda, Damen tersanesine 1 adet<br />
korvet siparişi vermiştir.<br />
- Fransa, DCNS tersanesine 1 adet LPD<br />
siparişi vermiştir.<br />
Ülkemizde ise <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörel<br />
Strateji Dokümanı’nda yer alan Deniz Araçları<br />
Sektör Stratejisi’nde belirtildiği üzere botlar<br />
sınıfında 2 adet tersane, yardımcı sınıf gemiler<br />
ve korvet-fırkateynler klasmanlarında 4 adet<br />
tersane belirlenmiştir. SSM tarafından açılmış<br />
olan ihalelere katılmış olan 3 tersane de bu<br />
kapsamda SSM tarafından değerlendirilmektedir.<br />
5.<br />
İhracat ile Sürdürebilirlik<br />
Sürdürülebilirlikte en önemli faktörlerden<br />
birinin üretim/tasarım kabiliyetlerinin ihraç<br />
edilmesi olduğu görülmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde en büyük ihracatı gerçekleştiren<br />
ülkeler şu şekildedir (2001-2004,<br />
Milyon USD):<br />
Askeri gemi yapımında önde gelen ülkeler<br />
ihracat pazarlarında büyük rekabet içindedirler.<br />
Örnek olarak Brezilya’nın 5 Milyar Dolar<br />
bütçeli askeri gemi tedarik projesi (devriye<br />
gemisi, firkateyn ve lojistik destek gemisi)<br />
kapsamında İspanya, Almanya, Fransa,<br />
İngiltere, İtalya, Kore rekabet etmektedir.<br />
ABD<br />
Rusya<br />
İngiltere<br />
Fransa<br />
Almanya<br />
İtalya<br />
Çin<br />
Diğer Avrupa<br />
Diğer Ülkeler<br />
Ayrıca bu firmaların ilgili ülkede üretim<br />
faaliyetleri yapılması ile ilgili teknoloji transfer<br />
anlaşmaları, altyapı geliştirme faaliyetleri vb.<br />
için de teklif verdikleri görülmektedir.<br />
Sonuç<br />
Ülke<br />
İhracat<br />
(Milyon USD)<br />
53,967<br />
17,625<br />
17,149<br />
11,626<br />
4,914<br />
1,387<br />
3,053<br />
11,096<br />
10,400<br />
Dünya İhracat<br />
Payı %<br />
%41,1<br />
%13,4<br />
%13,1<br />
%8,9<br />
%3,7<br />
%1,1<br />
%2,3<br />
%8,5<br />
%7,9<br />
Ülkemizde silah ambargosunun sonucu olarak<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin önemli temelleri<br />
atılmış, bu durum, kendi kendine yeterli bir<br />
savunma sanayi alt yapısının kurulmasına<br />
yönelik politikaların temelini oluşturmuştur.<br />
Öncelikle kendi ihtiyacının bir kısmını üretmeyi<br />
amaçlayan Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, 1990'lı<br />
yıllardan itibaren de ihracatçı ülke konumuna<br />
ulaşmayı başarmıştır.<br />
İzlenen politikalar çerçevesinde savunma<br />
sanayindeki yerli firma sayısı 200'ü geçmiştir ve<br />
bu firmaların yıllık cirosu yaklaşık 3-4 Milyar<br />
Doları bulmaktadır.<br />
Son yıllarda Türkiye, savunma sanayii alanında<br />
yerli şirketlerin gelişmesine ve teknoloji<br />
kazanıma önem vermeye başlamıştır. Bölgesel<br />
güç olma yolunda ilerleyebilmek için bağımsız<br />
bir savunma sanayisine kavuşması gerekmektedir.<br />
SSM’nin, açtığı ihalelerde yerli üretim<br />
olma modelini neredeyse tüm ihalelerde<br />
uygulanması ile birlikte Türkiye’nin savunma<br />
sanayisinde dışa bağımlılığı en aza indirgenmektedir.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Silahlı<br />
Kuvvetlerin ihtiyaçlarını şu anda %50 oranında<br />
karşılamakta, yerli projelerin bitirilmesi ile<br />
birlikte bu oranın %70 - %80’lere ulaşacağı ön<br />
görülmektedir.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, dünyanın ''en hızlı<br />
gelişen ve dış pazarlara açılan'' savunma<br />
sanayileri arasında yer almaktadır. Ülkemizde<br />
devam eden yüksek teknolojili savunma<br />
sanayii projelerine örnekler:<br />
İnsansız hava araçları<br />
Anti-tank projeleri<br />
Hava savunma ürünleri<br />
Uçak/helikopter ürünleri<br />
Uydu ürünleri<br />
Radar<br />
Kara araçları<br />
Deniz platformları.<br />
Roket platformları<br />
Sonar ürünleri<br />
Uçak mühimmatları<br />
Silah ürünleri<br />
Lazer ürünler<br />
Teknolojiyi satın alan ülke konumundan çıkan<br />
ülkemiz, savunma sanayii ve askeri gemi<br />
projeleri alımlarında yüklenicilere üretimin bir<br />
kısmının Türkiye’de yapılmasını ve böylece<br />
hem geminin ömrü boyunca idamesinde,<br />
bakım ve onarım faaliyetlerinde içerde<br />
yetişmiş kalifiye işgücü oluşmasını hem de bilgi<br />
birikiminin ülkeye kazandırılmasını sağlamıştır.<br />
Günümüzde ise teknoloji üretemeyen ve hazır<br />
alan statüde olan ülkelere savunma sanayii<br />
ürünlerini ihraç eder durumdadır.<br />
Bu başarıların sürekliliğinin sağlanması ve<br />
uluslar arası pazarda rekabetçi olunabilmesi<br />
için:
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
-Mali/sermaye yapılarının güçlendirilmesi,<br />
Finansal destek ve teşvikler sağlanması<br />
(örnek: ticari projelerin offset kabul edilmesi)<br />
Projelerin devamlılığının sağlanması ile<br />
oluşturulan kadronun askeri proje ile elde<br />
ettiği bilgi birikimi ve deneyimin korunması<br />
programların bedelleri de dikkate alınarak<br />
yüksek fiyat rekabetinden kaçınılacak proje<br />
değerlendirme yapısının oluşturulması<br />
Projelerin dünyadaki gelişmiş savunma<br />
sanayii ülkelerindeki örneklere benzer şekilde<br />
bir/birkaç firma üzerinden ihale edilmesi<br />
gerektiği değerlendirilmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> şirketlerinin:<br />
-Organizasyon yapılarının geliştirilmesi<br />
-Özgün tasarımları geliştirebilecek teknik<br />
kabiliyetlerin bu firmalarda oluşturulması<br />
İhracat pazarlarında rekabetçi firma yapılarının<br />
ve ileri teknoloji ürünlerin geliştirilmesi<br />
Fiyatın ön planda olduğu bir ihale değerlendirme<br />
yaklaşımı yerine dünyadaki muadil<br />
Ufuk GÜÇLÜ<br />
RMK Marine Genel Müdürü<br />
İş yaşamına 1975 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü<br />
bitirdikten sonra Uygulama Mühendisi olarak Otosan‘da başladı. Askerlik dönüşü 1977–1986<br />
yılları arasında sırasıyla Mamul Geliştirme Dizayn Mühendisi, Mamul Geliştirme Şefliği, Ürün<br />
Geliştirme Şube Müdürlüğü, Mühendislik Daire Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1991<br />
yılında Genel Müdür Yardımcısı (Teknik) olarak atandı, 1994 – 1996 yılları arasında Pazarlama<br />
ve İhracat’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 1996 yılında Ürün<br />
Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. 2007 yılında Genel Müdür Baş Yardımcısı<br />
(Teknik) olarak atandı. Otosan’daki bu görevinden sonra 1 Şubat 2009’da RMK Marine Genel<br />
Müdürlüğü görevini üstlendi. Ayrıca Türk Teknoloji Geliştirme Vakfı ve Tübitak Marmara<br />
Araştırma Merkez’nde de Yönetim Kurulu Üyeliği yapmakta olup, denizlere olan ilgisine ayrıca<br />
amatör bir denizci olarak da devam etmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 37<br />
Sürdürülebilir Bir<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Açısından<br />
Teknoparklar<br />
Bilginin, inovasyonun ve yaratıcılığın rekabet<br />
üstünlüğü sağlamak açısından küresel önemi,<br />
bilginin üretime dönüştürülerek ticarileştirilmesi<br />
ve dolayısıyla sanayinin ihtiyacı olan<br />
teknik bilginin en üst seviyede karşılanması,<br />
teknoparkların kurumsallaşması ve teknoparklardan<br />
beklentiler açısından son 25 yıl<br />
içerisinde belirleyici rol oynamışlardır. Yüksek<br />
teknoloji hedeflerinin bir noktada zorunlu<br />
kıldığı üniversite-sanayi, sanayi-sanayi işbirliği,<br />
üniversitelerdeki teknoloji ve bilim altyapısını<br />
sanayi ile buluşturan yapılar olarak teknoparkları<br />
giderek daha çok ve farklı sahada<br />
karşımıza çıkarmaktadır. Teknoparklar, Ar-Ge<br />
çalışmalarının ve teknolojinin yayılımını<br />
sağlayan ve girişimciliği teşvik eden yapılarıyla;<br />
inovasyon sürecinde yer alan aktörlerin<br />
davranışları ve performanslarını inceleyen<br />
ulusal inovasyon sisteminin önemli bir bileşeni<br />
olarak da yer almaktadır.<br />
Bu noktada teknoparkları ansiklopedik anlamıyla<br />
tarif etmekte de yarar bulunmaktadır.<br />
Teknoparklar, profesyonel yönetimlere sahip,<br />
temel amacı bünyesinde yer alan iş dünyası ve<br />
başta üniversiteler olmak üzere bilgi bazlı<br />
kuruluşların rekabetçi kültürlerini inovatif bir<br />
ortamda en üst seviyeye taşıyarak elde edilen<br />
katma değerlerle toplumun refahını arttıran<br />
organizasyonlardır. Bu amaç istikametinde<br />
teknoparklar üniversiteler, Ar-Ge kuruluşları,<br />
şirketler ve pazar arasında bilgi ve teknoloji<br />
akışını tetiklemekte ve yönetmekte, kuluçka ve<br />
spin-off uygulamalarıyla inovatif şirketlerin<br />
kurulmasını ve büyümesini sağlamakta, kaliteli<br />
çalışma ortamı ve tesislerle birlikte yüksek<br />
nitelikli hizmetler sağlamaktadır.<br />
Teknoparklar 2000’li yıllarla birlikte şehirlerin,<br />
bölgelerin ve ülkelerin ekonomik<br />
kalkınmaları açısından çok kilit rol oynamaya<br />
başlamışlardır. Bilgi ekonomisinin gerekleriyle<br />
uyumlu çalışma ortamında teknoparklar;<br />
Üniversiteler ile şirketler arasında bilgi ve<br />
teknoloji akışını tetiklemekte ve yönetmekte,<br />
Şirketler, girişimciler ve teknik kadrolar<br />
arasında iletişimi oluşturmakta, yönlendirmekte,<br />
İnovasyon, yaratıcılık ve toplam kaliteyi<br />
arttıracak ortamları geliştirmekte,<br />
Şirketler ve araştırma kuruluşlarının yanısıra,<br />
girişimcilere ve bilginin asıl sahiplerine de<br />
odaklanmakta,<br />
Yeni iş alanlarının ortaya çıkartılmasında<br />
kuluçka ve spin-off uygulamalarının yanısıra,<br />
küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyümesini<br />
hızlandırmakta,<br />
Global networklerde yer alarak binlerce inovatif<br />
şirket ve araştırma enstitüsüyle iletişim<br />
kurarak kiracılarını uluslararası arenaya<br />
taşımaktadır.<br />
Esasında teknoparkların bilgi ekonomisi olarak<br />
tanımladığımız yeni ekonominin ihtiyaçlarından<br />
ortaya çıktığını ve halen de şekillenmekte<br />
olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Yeni ekonomi yoğun olarak bilgiye dayanmakta,<br />
inovasyonla büyümekte, global erişime<br />
konu olarak dünyayı şekillendirmektedir.<br />
Teknoparklardaki faaliyetlerin endüstriyel<br />
ağırlığını dikkate aldığımızda ise, teknoparkların<br />
bilgi ekonomisinin endüstriyel yanı<br />
olduğunu ifade etmek mümkündür. Bilgi<br />
bugün üretim açısından gerçek ifadesini<br />
şirketlerin elinde bulmaktadır. Üniversite ise<br />
bilginin en büyük kaynağı olarak ayrıcalıklı<br />
yerini muhafaza etmektedir. Bilgiyi en üst<br />
seviyede kullanabilen şirketlere baktığımızda,<br />
toplumsal refahın bu yeteneğe bağlı olarak<br />
yükseldiğini görmek şaşırtıcı olmamaktadır.<br />
Çünkü hiçbir toplum bireyi bulunduğu ülkenin<br />
ekonomik gelişimi için üniversitelerdeki<br />
bilgiden yararlanmama lüksüne sahip değildir.<br />
Bu fırsatı mükemmel kullanan ülkeler ile farklı<br />
nedenlerle istenilen seviyede kullanamayan<br />
ülkeler, kişi başına milli gelir seviyeleriyle bu<br />
becerilerini göstermektedirler.<br />
Dikkat edilecek olursa teknoparkların global<br />
önem kazanması ve yaygınlaşması, bugün artık<br />
hikayesi bile unutulmaya başlayan Doğu<br />
Bloku’nun çökmesiyle ve klasik ekonominin<br />
kalıp değiştirmesiyle başlamıştır. Klasik<br />
ekonominin kullanıldıkça azalan kaynaklarına<br />
karşı bilgi ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />
kaynakları ekonominin ve endüstrinin tüm<br />
alanlarında yeni paradigmalar yaratmıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii, global dengeleri böylesine<br />
etkileyen bir değişimden doğal olarak derinden<br />
etkilenmiş, savunma harcamaları ulusal bütçeler<br />
içerisinde bir zamanlar arslan payını alan<br />
ve fakat coğrafi konumlarından dolayı şanslı<br />
addedilebilecek birçok ülke bütçelerini<br />
küçültülen silahlı kuvvetlerinin neredeyse<br />
maaş ödemeleriyle sınırlı noktaya çekmiştir. Bu<br />
bakımdan şanslı olmayan ve azaltmakla birlikte<br />
savunma harcamalarını sürdürmek zorunda<br />
kalan ülkeler ise çareyi bilgi ekonomisinin<br />
yarattığı en önemli fırsatlardan birisi olan<br />
sürdürülebilirlikte bulmuşlardır.<br />
Yazımızın takip edecek paragraflarına geçmeden<br />
önce, ne gibi parasal büyüklüklerden<br />
bahsettiğimizi rakamlarla ifade etmekte yarar<br />
olacaktır. Günümüzde dünya genelindeki<br />
savunma harcamaları 1,47 Trilyon Dolara<br />
ulaşmıştır. Bu dünya devletlerinin toplam<br />
gayri safi milli hasılalarının %2,4'üne denk<br />
gelmektedir.<br />
Bu harcamaların yaklaşık %42’sini ABD tek<br />
başına yapmakta, ABD'yi izleyen ve aralarında<br />
Türkiye’nin de bulunduğu İngiltere, Fransa,<br />
Japonya, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Hindistan<br />
ve Suudi Arabistan gibi 15 ülke, geri kalan<br />
harcamanın %85’ini gerçekleştirmektedir.<br />
ülkeler takip etmektedir. Kişi başına düşen<br />
savunma harcaması 200 Doların üzerine<br />
çıkmıştır. Türkiye'nin 10 Milyar Dolar civarında<br />
seyreden savunma bütçesi çerçevesinde kişi<br />
başı savunma harcamalarının milli gelire oranı<br />
ise % 1,8 civarındadır.<br />
Türkiye’yi bu grupta Hindistan gibi birkaç ülke<br />
hariç farklılaştıran kişi başına düşen milli gelir<br />
ve endüstrileşme seviyeleridir. Dünyanın en<br />
yüksek savunma harcaması yapan ülkeleri olan<br />
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler<br />
savunma ihtiyaçlarının tamamına yakınını yerli<br />
ülke içinden karşılarken Türkiye bu yola yeni<br />
girmeye başlamıştır. Ortadoğu ülkeleri ile az<br />
gelişmiş ülkelerin tamamı ise ihtiyaçlarını<br />
büyük ölçüde ithalat ile karşılamaktadırlar.<br />
Klasik ekonominin kullanıldıkça<br />
azalan kaynaklarına karşı bilgi<br />
ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />
kaynakları ekonominin ve<br />
endüstrinin tüm alanlarında yeni<br />
paradigmalar yaratmıştır.<br />
Diğer ithalatçı ülkelerden farklı olarak savunma<br />
sanayii hızla gelişen bir ülke olarak Türkiye son<br />
yıllarda 1 Milyar Dolara ulaşan savunma ihracatıyla<br />
da ön sıralara tırmanmaya başlamıştır.<br />
İnovasyonun lokomotif rol üstlendiği savunma<br />
sanayinde, önceki yıllarda ağırlıklı olarak<br />
Türkiye’nin klasik savunma sanayii kuruluşları<br />
ihracat gerçekleştirirken, son yıllarda, savunma<br />
sanayiindeki Ar-Ge’ye dayalı ulusal katkı payı<br />
hedeflerinin yükseltilmesi ve şirketlerin bu<br />
yönde teşvik edilmesiyle özel şirketler de, yurt<br />
dışına özgün savunma sanayi ürünleri ihraç<br />
etmeye başlamışlardır. İhracatı bu ölçüde<br />
mümkün kılan husus ise, savunma sanayiinin<br />
sürdürülebilir bir sanayi oluşturma yaklaşımını<br />
benimseyerek ihtiyaçları yurtiçinden karşılama<br />
oranında %50’lerin üzerine çıkabilmesi<br />
olmuştur.<br />
Teknoparklar bu yaklaşımda, başlangıçta çok<br />
planlı bir şekilde olmasa da kritik sorumluluklar<br />
üstlenmişlerdir. Bunlardan en önemlisi, dikey<br />
uzmanlaşmaya yönelen ve ikinci ve hatta<br />
üçüncü kademe altyüklenicilik rolünü<br />
benimseyen çok sayıda küçük ve orta ölçekte<br />
firmanın, çoğu zaman mühendisliğin tıkandığı<br />
noktada üniversitelerden aldıkları bilimsel<br />
destekle teknoparklarda çift amaçlı üretime<br />
yönelmeleri ve kısa sürede klasik ana<br />
yüklenicileri destekleyecek kalite ve kapasiteye<br />
ulaşmalarıdır. Tedarik makamı olarak <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş<br />
ve hatta kalıcı bir yapıya dönüşmesinde<br />
kilit rol oynamış, sürdürülebilir bir savunma<br />
sanayii yaratabilmek için yerli sanayinin desteklenmesi<br />
açısından teknoparklarda faaliyet<br />
gösteren şirketlere çok sayıda Ar-Ge projesi<br />
yönlendirmiştir. Bu projeler özellikle ulusal ana<br />
yüklenicilik/alt yüklenicilik sisteminin daha da<br />
genişletilerek ülkenin teknolojik bağımsızlığını<br />
sağlayacak olan özgün teknolojilerin üretilebileceği<br />
sektörel bir yapılanmaya ciddi şekilde<br />
imkan vermiştir.<br />
Teknoparklarda faaliyet gösteren firmalara<br />
sağlanan teşviklerle alt sistem bazında yerli<br />
üretimi mümkün kılan uygulamalar, sürdürülebilir<br />
bir savunma sanayiinin olmazsa olmazı<br />
niteliğinde 200’ün üzerinde firmanın savunma<br />
sanayiine yönelmesini sağlamış, bu firmalarla<br />
birlikte sektörün yıllık cirosu 3 Milyar Dolar<br />
seviyesine ulaşmıştır.<br />
Geldiğimiz noktada savunma sanayiinde<br />
sürdürülebilirlik açısından teknoparkların<br />
önemi, bu çerçevede Ar-Ge yatırımlarının ve<br />
teşviklerin giderek artan ölçülerde uygulamaya<br />
devam olunması önceliğini korumaktadır.<br />
Fransa’nın DeGaulle döneminden bu yana<br />
bağımsız bir savunma sanayii için attığı adımlar<br />
ve bu ülkede teknoparkların 1980’lerde<br />
şekillenmeye başlaması bir rastlantı değildir.<br />
Keza ABD’nin 1950’lerden bu yana teknopark<br />
olarak tanımlanabilecek yapılara teknoloji<br />
geliştirme amaçlı önemli kaynaklar aktarması<br />
ve bugün bile sadece savunma sanayiini<br />
hedefleyen teknoparkların oluşturulmasını<br />
teşvik etmesi, sürdürülebilir bir sanayi yapılanması<br />
hedefi ile açıklanmaktadır.<br />
Ülkelerin global konumlanma planları ve buna<br />
bağlı ya da bağımsız tehdit algılamaları<br />
teknoloji hedeflerini belirlemede önemli rol<br />
oynamaktadır. Binlerce yıldır medeniyetlere<br />
olduğu kadar çatışmalara da ev sahipliği<br />
yapmış bir coğrafyanın merkezinde bulunan<br />
Türkiye, yeni ekonominin her alanında olduğu<br />
gibi savunma sanayiinde de kısıtlı kaynaklarını<br />
en etkin şekilde değerlendirebileceği, duplikasyonlardan<br />
arındırılmış, sürdürülebilir bir
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
39<br />
yapı oluşturmak amacındadır. Bu amacın<br />
gerçekleştirilmesi açısından ihtiyaç duyulan<br />
çok yönlü koordinasyon rolünü, gelişmiş batılı<br />
ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de teknoparklar<br />
belli ölçülerde üstlenebilecektir.<br />
Önümüzdeki yıllardaki savunma sanayii<br />
ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bugünden,<br />
rekabet edebilir ve sürdürülebilir teknoloji<br />
tabanını hedefleyen ürün odaklı Ar-Ge<br />
projelerinin de planlanması gerekmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı 2007-2011<br />
Stratejik Planı’nda, stratejik amaçlarından<br />
birisi olarak savunma sanayiini özgün yurt içi<br />
çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda<br />
rekabet edebilecek şekilde yapılandırmayı<br />
ifade etmiştir. Özgün yurt içi çözümler ve<br />
uluslararası rekabet edebilirliğin sağlanması da<br />
ancak sürdürülebilir bir teknolojik yetkinlik ile<br />
mümkündür. Bu amaçla uluslararası işbirliğini<br />
gözeten, teknolojik yeterliliği yüksek bir sanayi<br />
altyapısı yine teknoparklar üzerinden sağlanabilecektir.<br />
Keza sektöre bilimsel anlamda yön<br />
verebilecek üniversitelerin bir koordinasyon<br />
içerisinde ihtiyaçlara göre yeniden örgütlendirilerek<br />
bu alanda yapılacak çalışmalara<br />
teknoparklar üzerinden daha fazla ve nitelikli<br />
katkı sağlaması mümkün olabilecektir. Teknoparklar<br />
ayrıca mühendislik alanında yapılan<br />
çalışmaların çift kullanımı esas alan bir yapıya<br />
kavuşturulmasına da imkan tanıyacaktır.<br />
Bugün global seviyede birçok örneğinde<br />
görüldüğü üzere en verimli çıktıyı üretebilen<br />
model üniversite-enstitü ve araştırma kurumları<br />
ile sanayi arasında kurulabilen<br />
birlikteliklerdir. Diğer bir ifadeyle, teknoloji<br />
tabanlı üretimlerin gerçekleştirildiği, yeni<br />
girişimlerin oluşmasının sağlandığı ve üniversite<br />
sanayi işbirliğinin yaşandığı yerler olarak<br />
karşımıza yine teknoparklar çıkmaktadır.<br />
Halen dünyada etkinliği süren Kuzey Avrupa<br />
ülkelerinin GSM şirketleri, ABD’de bilişim<br />
sektöründeki gelişmeler, Almanya’da otomotiv<br />
sektöründe gerçekleştirilen son derece<br />
yenilikçi ürünler, Hollanda, İsrail gibi ziraat<br />
mühendisliği ve gıda mühendisliği alanında<br />
gelişmeleriyle dünyada yetkinlik elde etmiş<br />
ülkelerin temelinde maliyet etkin ve tabana<br />
yayılmış üretkenliği başarmış birçok teknopark<br />
yatmaktadır. ABD sanayii açısından vurgulanması<br />
gereken nokta, başarılı olan teknoloji<br />
geliştirme programlarının tümünün uzun vadeli<br />
projelere dayanıyor olmasıdır. Japonya’da<br />
ise, büyüyen Asya endüstrilerine karşı kendi<br />
endüstrilerini uzun vadede koruma yolunun<br />
araştırılması ile ilk teknopark kavramının<br />
biçimlendiği görülmektedir. Japonya da ileri<br />
teknolojiyi kullanarak daha yüksek katma<br />
değerli ürünleri, yaratıcı araştırmalar vasıtasıyla<br />
desteklemeyi hedeflemiştir. Ülke genelinde,<br />
şehirleri bir bütün olarak sanayii ve<br />
üniversiteleriyle birarada ileri teknolojik<br />
araştırmaya entegre etme ve teknopoller<br />
oluşturma programı, sürdürülebilirliği temel<br />
alan Japon endüstriyel stratejisinin merkezini<br />
oluşturmuştur. Bu ülke kuluçka merkezlerinden<br />
başlayarak, sonraki aşamalarda bilim<br />
parkları ve teknoparkları geliştirmiş, giderek<br />
ülke kentlerinin büyük çoğunluğunun<br />
teknokent olarak geliştirilmesi yönünde<br />
stratejiler uygulanmış ve nihayet ülke bir<br />
tekno-devlet niteliği kazanmıştır.<br />
Dünyadaki sözkonusu başarılı modeller<br />
incelendiğinde, Ar-Ge faaliyetleri ile kazanılan<br />
teknolojik gücün ekonomik güce dönüştüğü ve<br />
ihracatla bir adım daha ileriye götürüldüğü,<br />
bunun sonucunda ise daha kolay kaynak<br />
ayrılabilecek savunma harcamaları ile daha<br />
büyük ve daha caydırıcı bir askeri güce<br />
kavuşulabildiği görülmektedir. Sonuçta ancak<br />
Ar-Ge faaliyetlerine önem ve öncelik veren bir<br />
ülke, önemli ve güçlü bir ülke sıfatı taşıyabilmektedir.<br />
Bu kapsamda, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Stratejisi’nin<br />
temelini oluşturan ülke güvenliğinin<br />
sağlanması için, Silahlı Kuvvetlerimiz ihtiyaçlarının<br />
güvenli ve istikrarlı biçimde, sürdürülebilirlik<br />
yaklaşımı esas alınarak yurt içinden<br />
karşılanması, bunun için gerekli teknoloji<br />
tabanının yaygınlaştırılarak mümkün olan her<br />
alanda rekabetçi ve ihracatı da hedefleyen<br />
üretim kabiliyetlerinin kazanılması ve kurulmuş<br />
bulunan ulusal savunma sanayii tesislerinin<br />
yurtiçi ve yurtdışı pazarlar açısından teşviki<br />
ve desteklenmesi amacına en çok hizmet eden<br />
yöntemi; bir koordinasyon, inovasyon,<br />
etkileşim ve sinerji merkezi olarak teknopark<br />
uygulamalarında aramak yanlış olmayacaktır.<br />
Turgut Şenol<br />
Teknopark İstanbul<br />
Genel Müdürü<br />
1959 Malatya doğumlu Turgut Şenol İlkokulu Ankara Kavaklıdere İlkokulunda, Ortaokul ve<br />
Lise’yi TED Ankara Koleji’nde, lisans eğitimini 1982 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası<br />
İlişkiler Bölümü’nde, tezsiz lisans üstü çalışmasını ise aynı üniversitenin Kamu Yönetimi ve<br />
Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamlamıştır. Çalışma hayatına 1982 yılında Hollanda<br />
Büyükelçiliği’nde yerel danışman olarak başlayan Turgut Şenol 1986-1990 yılları arasında Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanlığı’nda Siyasi Müşavir Yardımcısı ve Siyasi Müşavir olarak görev yapmış, 1990<br />
yılında Dış İlişkiler Müşaviri olarak katıldığı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nda Dış İlişkiler<br />
bölümünü kurarak 1998 yılına kadar yönetmiştir. Aynı yıl İş Geliştirme Direktörü olarak<br />
Havelsan’a geçen Turgut Şenol 2002 yılında AYESAŞ Genel Müdürlüğüne getirilmiş, 2005<br />
yılında Bilkent Grubu’na katılarak kurduğu Meteksan <strong>Savunma</strong>, Meteksan Uzay ve Meteksan<br />
Sualtı Akustik şirketlerinin Genel Müdürlüklerini ve Yönetim Kurulu Başkan Vekilliklerini 2010<br />
yılına kadar yürütmüştür. Turgut Şenol 2010 yılı sonu itibariyle, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
ile İstanbul Ticaret Odası ana ortaklığında kurulmuş bulunan Teknopark İstanbul A.Ş. Genel<br />
Müdürlüğü’ne getirilmiş olup halen bu görevini sürdürmektedir.
Sürdürülebilir <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />
Yetenek Bazlı Alt Yüklenici Kullanımı<br />
Milli <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Geldiği Aşama<br />
Bilindiği üzere ülkemizde, milli savunma<br />
gücünü artırmak ve caydırıcı kılmak için ihtiyaç<br />
duyulan modern sistem ve platformlara<br />
ülkenin ekonomik gücüyle orantılı olarak sahip<br />
olunmaya devam edilmektedir. 1974 yılında<br />
gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar,<br />
gerek ülkenin sanayi yetkinliği gerekse bu alt<br />
yapıyı oluşturabilecek ekonomik gücün<br />
yetersizliği nedeniyle milli savunma sanayiinin<br />
teşkiline yönelik ciddi adımlar atılmamıştır.<br />
Ancak; o tarihlerde kullandığı silah, sistem ve<br />
platformlarda dışa bağımlı olan ülkemiz, Kıbrıs<br />
Barış Harekâtı sırasında ve sonrasında<br />
ambargo ile karşılaşmıştır.<br />
Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yaşanılan<br />
ambargo sonucunda, günümüz milli savunma<br />
sanayiinin temelleri atılmaya başlanmış, bu<br />
çerçevede ilk olarak vakıf şirketleri kurulmuş,<br />
Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı fabrika, bakım<br />
onarım merkezleri ve tersanelerin kabiliyetleri<br />
artırılmaya başlanmıştır. 1985 yılına gelindiğinde,<br />
çıkarılan 3238 sayılı Kanunla, modern<br />
savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı<br />
Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanması<br />
amacıyla <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı kurulmuş<br />
ve ihtiyaç duyulan kaynağın, genel bütçe<br />
dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini<br />
amacıyla <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu<br />
oluşturulmuştur.<br />
Dönem itibariyle yurt içi savunma sanayii<br />
yeteneklerinin yok denecek kadar az olması<br />
nedeniyle, ilk etapta TSK ihtiyaçlarını karşılayacak<br />
yurt dışı tedarik projelerinde offset<br />
taahhütleri ile sanayi firmalarımızın uluslararası<br />
sektörle tanışması ve uzman personel<br />
istihdamı sağlanmıştır. Bunu izleyen dönem<br />
içerisinde az sayıda savunma firması ile yurt<br />
içinde ortak üretim ve lisans altında üretim<br />
yoluyla yerli savunma sanayiinin oluşturulması<br />
hedeflenmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde<br />
savunma sanayiinde elde edilen bilgi birikimi<br />
sonucunda yurt içi özgün geliştirme yolu ile<br />
tedarik sürecine adım atılmıştır. Gelinen<br />
aşamada, TSK ihtiyaçlarının karşılanmasında,<br />
yerlilik oranı %50’nin üzerine çıkmış olup,<br />
hâlihazırda yürütülmekte olan tedarik programları<br />
ile bu oran gün geçtikçe artmaya<br />
devam etmektedir.<br />
Platform düzeyinde TSK ihtiyaçlarının yurt içi<br />
savunma sanayii firmalarından karşılanması<br />
noktasında, hava platformları için TUSAŞ,<br />
deniz platformları için sivil gemi inşasında<br />
tecrübe kazanmış özel sektör tersaneleri, kara<br />
platformlarında ise otomotiv sektöründe<br />
önemli başarılar sağlamış Otokar ve BMC<br />
firmalarının yanında yıllardır savunma sektöründe<br />
hizmet veren Nurol Makine ve FNSS<br />
firmaları, roket ve füze konusunda ROKETSAN,<br />
mühimmat için MKEK, tüm hava, kara, deniz<br />
platformlarının ihtiyacı olan elektronik sistem<br />
entegrasyonu ile birlikte TSK ihtiyacı elektronik<br />
ve yazılım temelli sistemler için HAVELSAN ve<br />
ASELSAN yurt içi ana platform ve sistem<br />
entegratörü görevlerini üstlenmişlerdir.<br />
Günümüzde platform ve sistem düzeyinde<br />
sistem entegrasyonu odağında yurt içi<br />
geliştirme kabiliyeti oluşmuş ve bu sayede<br />
TSK’nın platform/sistem ihtiyaçları doğrultusunda<br />
planlanan projelerin oldukça büyük<br />
bir bölümü yerli savunma sanayii firmalarının<br />
ana yükleniciliğinde yürütülür hale gelmiştir.<br />
Bu çalışmalara paralel olarak, platform ve<br />
sistemlerin gereksinim duyduğu alt sistem,<br />
bileşen ve teknolojilerden öncelikli olanların<br />
geliştirilmesine yönelik projeler yürütülmeye
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 41<br />
başlanılmıştır. Bu süre zarfında ihracat izni<br />
alınamaması gibi nedenlerle yurt dışından<br />
tedarikinde zorluklar yaşanan ya da platform<br />
ve ana sistemlerin özgün olarak tasarımının<br />
yapılabilmesine doğrudan etkisi olan alt<br />
sistemler ve bileşenlerin geliştirilmesi öncelikli<br />
olmuştur.<br />
İhtiyaç duyulan platform ve sistemlerin<br />
tedarikinin yurt içinden karşılanma oranın<br />
artırılarak, aynı zamanda sürdürülebilirliğinin<br />
sağlanmasının, sektörün önünü görmesinde ve<br />
kalıcılığının sağlanmasında önem arz ettiği<br />
izahtan varestedir. 2010 yılı itibariyle TSK<br />
modernizasyon projelerinde yerli katkı oranı<br />
%52,1’e (Grafik-1), ihracat dâhil olmak üzere<br />
2010 yılı sektör cirosu ise 2.733 Milyar Dolara<br />
ulaşmıştır (Grafik-2). Bu başarıda, ana<br />
yükleniciler ile birlikte, alt yüklenici ve yan<br />
sanayinin payı büyüktür.<br />
60<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
Milyon $<br />
3.000<br />
2.500<br />
2.000<br />
1.500<br />
1.000<br />
500<br />
0<br />
0<br />
25<br />
2003<br />
1.301<br />
1.337<br />
36,7<br />
41,6<br />
1.720<br />
1.591<br />
44,2 45,7<br />
2.733<br />
2.010 2.317 2.319<br />
2003 2004<br />
2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />
Grafik - 2: Yıllara Sari <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektör Cirosu<br />
(Kaynak SASAD-SSM)<br />
52,1<br />
2006 2007 2008 2009 2010<br />
Grafik - 1: Yıllara Sari Yurt İçi Karşılanma Oranı<br />
(Kaynak SASAD-SSM)<br />
Sektörün bu noktaya gelmesinde, ana yüklenicilik<br />
görevini ekseriyetle yerli firmaların<br />
üstlenmesi, kritik alt sistem, bileşen ve<br />
teknolojilerin belli bir bölümünün yurt içi<br />
geliştirme ya da Ar-Ge yoluyla sağlanması ve<br />
yerli katkıyı artırmak için yan sanayiinin katılımının<br />
artırılması önemli ölçüde rol oynamıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirliğin<br />
Önemi<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiinin geldiği aşama itibariyle,<br />
TSK’yı modernize etme amacıyla planlanan<br />
platform ve sistemlerin tedarikinin, yerli ana<br />
yüklenicilerin sorumluluğunda yürütülmesi ile<br />
birlikte, platform ve sistemlerin ihtiyacı olan alt<br />
birimlerin yerli olarak karşılanma oranı da<br />
artmaya devam edecektir. Kısa dönem<br />
içerisinde savunma sanayiimiz mevcuttan<br />
daha yüksek yerlilik oranıyla tedarik projelerinde<br />
yer alacak, oluşacak iş hacmi doğrultusunda<br />
sektör daha da fazla büyüyecektir.<br />
Ülkemizin kısa ve orta vade savunma ihtiyaçlarının<br />
ve buna bağlı olarak platform ve<br />
sistem tedarikini kapsayan projelerin sayısı ve<br />
boyutu büyümeye devam eden sektör için<br />
yetersiz hale gelecektir. Bununla birlikte<br />
sektörün, gelişecek teknoloji ile ileride<br />
şekillenecek yeni sistem ve platform ihtiyaçlarını<br />
da karşılayabilmesi için mevcut yeteneklerini<br />
koruyarak, Ar-Ge için ilave insan ve finans<br />
kaynağı ayırmaya devam etmesi gerekecektir.<br />
Büyümesi hedeflenen sektörün ileride<br />
karşılaşması muhtemel durumların şimdiden<br />
önüne geçilebilmesi için savunma sanayiinin<br />
sürdürülebilir kılınması gerekmektedir.<br />
2010 yılı verileri incelendiğinde, ülkemiz<br />
savunma sektörünün, yıllık üretiminin %70’e<br />
yakın kısmının yurt içi ihtiyaçları karşılamak<br />
üzere yapıldığı görülmektedir. Kendine yetmeye<br />
başlayan bir savunma sanayii için,<br />
üretiminin %30’unu ihraç edebilmek önemli<br />
bir başarı olsa da, sektörün gerek ilerideki<br />
potansiyel büyüklüğüne göre sınırlı yurt içi<br />
ihtiyaçların varlığı gerekse teknolojik açıdan<br />
sürekli yetkin olma zorunluluğu nedenleriyle<br />
ileride üretimlerin büyük çoğunluğunun<br />
ihracat amacıyla gerçekleştirmesi gerekliliği<br />
ortaya çıkmaktadır.<br />
İhracat bacağını ele aldığımızda, savunma<br />
sanayii gelişmiş ve uluslararası pazarı büyük<br />
ölçüde elinde tutan ülkeler ile rekabet<br />
edebilmek için maliyet etkin, hızlı ve esnek<br />
tasarım çözümleri sunmak gerekmektedir.<br />
İleri teknoloji ürünlerle uluslararası arenanın<br />
rekabetçi ortamında fark yaratabilmek için<br />
gereken finansal kaynak, savunma sanayimizin<br />
şu ana kadar yapmış olduğu Ar-Ge ve<br />
geliştirme harcamalarına kıyasla çok daha fazla<br />
olmalıdır.<br />
Yukarıda da değinildiği gibi, hâlihazırda yurt içi<br />
özgün geliştirme modeli ile yürütülen projeler<br />
ile genelde sistem entegrasyonu kabiliyeti<br />
kazanılmış, bunun yanı sıra alt sistem, bileşen<br />
ve teknoloji tabanında geliştirme faaliyetlerinde,<br />
ihracat izni gibi çeşitli nedenlerle yurt<br />
dışından temin zorluğu ve üst seviye sistem<br />
tasarımına doğrudan etkisi açısından kritik<br />
olanlara öncelik verilmiştir. Gelecekte dış<br />
pazarda daha yüksek oranda söz sahibi<br />
olabilmek için, rekabetçi çözümler sunabilmek<br />
gerekmekte, bunu teminen düşük maliyette ve<br />
teknik özellikleri açısından rakiplerinden<br />
ayrıcalıklı olacak tasarımlarla müşterilere ürün<br />
sunulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.<br />
Hâlihazırda temin zorluğu ve üst seviye sistem<br />
tasarımına etkisi nedenleriyle kritik bulunarak<br />
öncelikli geliştirilmesi hedeflenen alt<br />
sistemlerin yanı sıra, ileride rekabet ortamında<br />
yüksek performans sağlanması, farklı<br />
işlevselliklerin kazandırılması ve maliyet etkin<br />
çözümler üretilebilmesi açısından başka alt<br />
sistemler de kritik kabul edilerek öncelikli hale<br />
gelecektir.<br />
Bu durumda, sektör için araştırma geliştirme<br />
maliyetleri şimdikine kıyasla daha yüksek<br />
oranlara çıkabilecektir. Bu maliyet artışı,<br />
geliştirilmesi öncelikli alt sistem/ürün<br />
yelpazesinin genişlemesinin yanı sıra, bunların<br />
zaman içerisinde sürekli bir teknolojik<br />
yenileme sürecine girmesi ile katlanarak daha<br />
da yükselecektir. Böylelikle büyüyen sektörün<br />
yurt içi ve yurt dışı için projeler yürütmesi,<br />
kendisini idame etmesi ve artan Ar-Ge<br />
faaliyetleri için gerekli olacak kaynağın o<br />
aşamada elde edeceği gelirlerle karşılanabilmesinde<br />
yetersiz kalabileceği hususu sektör<br />
için önemli bir risk olarak değerlendirilmelidir.<br />
Bu riskin gerçekleşmesi durumunda, sektör<br />
öncelikle rekabetçi ürün geliştirmede yetersiz<br />
kalarak dışarıdaki pazara cevap veremez hale<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii gelişmiş ve<br />
uluslararası pazarı büyük ölçüde<br />
elinde tutan ülkeler ile rekabet<br />
edebilmek için maliyet etkin,<br />
hızlı ve esnek tasarım çözümleri<br />
sunmak gerekmektedir.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
gelecek ve iç pazarla yetinmeye çalışacak,<br />
küçülmek zorunda kalacak, finansman kaybı ile<br />
orantılı olarak özellikle Ar-Ge ve yeni teknoloji<br />
geliştirme kabiliyetine sahip yetişmiş istihdamın<br />
kaybı önlenemeyecek ve bu nedenlerle<br />
harekat konseptini değişen çağa göre<br />
yenileyecek olan TSK’nın ihtiyaçlarının da<br />
karşılanmasında zorluklar yaşanabilecektir.<br />
Sürdürülebilirlik için Çift Kullanım ve<br />
Yetenek Bazlı Üretim<br />
Sürdürülebilirlik açısından, ihracat hacmini<br />
artırarak yüksek gelir elde edilmesinin yanı<br />
sıra, esnek tasarım yeteneğiyle maliyet etkin<br />
çözümler sunabilen rekabetçi bir sektörün<br />
uluslararası arenada kalıcılığını sağlamak<br />
amacıyla, alt sistem, bileşen, malzeme<br />
geliştirme ve üretimi için gerekli olacak kaynak<br />
yönetiminin sektörel bazda yürütülebilmesini<br />
sürekli kılacak yöntemlere başvurmak diğer<br />
kritik unsur olarak öne çıkmaktadır.<br />
Sektörün devamlılığı amacıyla söz konusu<br />
finansman açığı oluşma riskinin azaltılması;<br />
milli savunma ihtiyaçlarının yüksek yerli katkı<br />
oranıyla karşılanması ve savunma ihracatı ile<br />
birlikte savunma alanı haricinde başka alanlarda<br />
da kullanılabilecek ürünlerle sağlanabilecektir.<br />
Bu yaklaşım bir ürünün çift kullanımı<br />
(dual use) anlamına gelmektedir.<br />
Çift kullanım kavramı irdelendiğinde bu<br />
kavramın, belirli bir amaç için geliştirilen bir<br />
ürün, sistem ya da malzemenin fazla değişime<br />
ihtiyaç duymadan başka amaçlar için kullanılabilmesi<br />
üzerine olduğu görülmektedir. Bu<br />
çerçevede, çift kullanımın, ihtiyaç bazlı<br />
üretimden yetenek bazlı üretime geçmek ile<br />
mümkün olduğu görülmektedir. İhtiyaç bazlı<br />
üretimde, başka parametreler düşünülmeden<br />
ihtiyaç tanımı üzerinde tasarım yapılır.<br />
İhtiyaç bazlı üretimde ürünün<br />
başka alanlarda kullanımı için<br />
önemli ölçüde yeni tasarım ve<br />
geliştirme süreçleri<br />
gerekmektedir.<br />
Bunun aksine, yetenek bazlı<br />
ürünler söz konusu olduğunda,<br />
ürünün doğrudan ya da çok az<br />
bir değişiklikle bir çok alanda<br />
hizmet etmesi sağlanabilir.<br />
<strong>Savunma</strong> ihtiyacı platform ve sistemler<br />
karmaşık yapılarıyla son kullanıcının teslim<br />
alacağı, genelde ihtiyaç tabanlı üretim ile elde<br />
edilebilecek ürünlerdir. Bu nedenledir ki, aynı<br />
ürünün başka alanlarda kullanımı için önemli<br />
ölçüde yeni tasarım ve geliştirme süreçleri<br />
gerekmektedir. Bunun aksine, yetenek bazlı<br />
ürünler söz konusu olduğunda, ürünün<br />
doğrudan ya da çok az bir değişiklikle bir çok<br />
alanda hizmet etmesi sağlanabilir. Aslında,<br />
ihtiyaç bazlı üretim sadece savunma sektörü ile<br />
ilgili bir durum değildir. Sistem ihtiyaçları<br />
karmaşıklaştıkça, ilgi alanlarında kullanılacak<br />
sistemler ihtiyaç bazlı ürün kavramına daha<br />
yakın hale gelirler.<br />
Yetenek Bazlı Üretim İçin Alt Yüklenici<br />
Kullanımı<br />
Yetenek bazlı üretimi, savunma sektöründe<br />
rol alan sanayiinin durumuna göre değerlendirmekte<br />
fayda vardır. <strong>Savunma</strong> sanayiimizde,<br />
ana entegratör görevini üstlenen firmalarımız<br />
ele alındığında, deniz ve kara platformları için<br />
savunma alanı haricindeki alanlarda önemli<br />
seviyede üretim yetkinliği kazanmış firmalarımız<br />
mevcuttur. Diğer platformlarda görev<br />
alan ana yükleniciler için aynı şeyi söylemek<br />
mümkün değildir. Bu iki grubun değerlendirilmesi<br />
ayrı ayrı ele alınmalıdır.<br />
İlk gruptaki firmalarımız, savunma haricindeki<br />
alanlarda üretim yetenekleri sayesinde<br />
endüstriyel açıdan sürekliliklerinin sağlanmasında<br />
avantajlı durumdadırlar. Tabi ki bu<br />
avantajlı durum, girdikleri diğer alanlar ile ilgili<br />
sektörel bazda krizler ya da durağanlıklar<br />
yaşanmaması ile mümkündür. Bunun yanı sıra,<br />
firmaların savunma alanı dışındaki diğer<br />
alanlarda üretim kapasitelerini artırma ihtimali<br />
ile savunma alanındaki yatırım ve bilgi birikimi<br />
sürekliliğinde zafiyetlerin oluşması muhtemeldir.<br />
Bunun nedeni ise, ilgi alanının çok daha<br />
fazla gelir getirecek alanlara kayması olacaktır.<br />
Söz konusu firmalarımızın, böyle bir durumda<br />
dahi savunma alanında yeteneklerini ve<br />
altyapısını koruyabilmesi için, hâlihazırda<br />
savunma alanında kazanmaya devam ettikleri<br />
yeteneği üst seviyede platform entegratörü<br />
olarak sürdürmeleri, alt sistem bazında üretim<br />
yeteneğinin ise alt yüklenici ya da yan sanayii<br />
firmalarınca sürdürülmesi uygun olacaktır.<br />
İkinci grupta, yetkinliklerini savunma alanında<br />
geliştirmiş ve elde ettikleri ürün / sistemlerin<br />
farklı alanlarda varlık gösterebilmesi ihtimali<br />
düşük olan ana entegratör firmalarımız yer<br />
almaktadır. Bu firmalarımızın, bilgi birikimleri<br />
ve iş süreçleri diğer alanlara yeterli düzeyde<br />
kaymalarına imkân vermeyecektir. Söz konusu<br />
firmalarımızın savunma sanayiimizin lokomotifi<br />
ve bu alanın büyük aktörleri olarak<br />
yollarına devam etmeleri daha doğru olacaktır.<br />
Platform / sistemden, alt sistem ve malzemeye<br />
doğru yönlendikçe, kullanım alanları artmaktadır.<br />
Bir başka deyiş ile interdisipliner alana<br />
doğru bir yönelimdir bu. Birçok alana hizmet<br />
edebilecek bu seviyedeki ürünlerin geliştirilmesi<br />
için gereken uzmanlık genelde aynı<br />
teknolojik seviyedeki başka ürünlerin geliştirilmesi<br />
için gereken uzmanlıktan çok farklı<br />
olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, bir<br />
kızılötesi kameranın optik kısmı ile yine aynı<br />
kameranın dedektör kısmının aynı ürün kırılım<br />
seviyesinde olmalarına karşın her ikisi için de<br />
teknoloji gereksinimi ve üretim süreçleri<br />
birbirinden bütünüyle farklıdır. İlk aşamada,<br />
tüm bu farklı uzmanlık alanlarının birçoğuna<br />
tek bir organizasyon bünyesinde sahip olmaya<br />
çalışmak için gereken zaman, insan ve finans<br />
kaynağı yine bu yeteneklerin ayrı ayrı yerlerde<br />
oluşması için gereken zaman, insan ve finans<br />
kaynağından, sektörün tümü düşünüldüğünde,<br />
çok farklı olmayabilir. Söz konusu<br />
üründen elde edilecek gelirlerde ise üreticilerin<br />
pazar genişliğine bağlı olarak farklılıklar<br />
oluşacaktır.<br />
Bu konuyu biraz açmak gerekirse, üst seviyede<br />
ürün geliştiren bir üreticinin müşterileri,<br />
asıl odak noktası olan ürün seviyesindeki<br />
platform/sistemin kullanıcılarıdır. Bu nedenle,<br />
üst seviye üreticiler geliştirmiş oldukları<br />
herhangi bir alt sistem seviyesindeki ürünü,<br />
entegre olduğu üst seviyedeki ürün ile birlikte<br />
sadece bu kullanıcılara ulaştırabilecektir.<br />
Bunun yanı sıra, alt seviye bir üreticinin asıl<br />
müşterilerini sadece platform ve sistemlerin<br />
son kullanıcıları değil, bunlarla birlikte son<br />
kullanıcılara tedarikçi olarak ulaşabilecek tüm<br />
yerli ve yabancı ana yükleniciler oluşturmaktadır.<br />
Buradan hareketle alt seviye üreticilerin alt<br />
sistem seviyesindeki bir ürünü, çeşitliliğini de<br />
artırarak, çok daha fazla müşteriye ulaştırabileceği<br />
değerlendirilmektedir. Buna bağlı<br />
olarak geliştirilen üründen daha fazla gelir elde<br />
edilebilecektir. Sağlanan gelir artışı, alt sistem<br />
bazındaki geliştirme faaliyetinin sürekliliğinin<br />
sağlanmasına imkân verecektir. Bu sayede,<br />
teknolojik gelişmelere paralel ürün geliştirme<br />
sağlanmaya devam edilebilecek, bununla<br />
birlikte, çift kullanıma esas değişiklikler için<br />
gerekli finans ve zaman fırsatı yaratılmış<br />
olacaktır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 43<br />
Buraya kadar sürdürülebilirlik için önerilen<br />
yöntemi tekrarlarsak, sürdürülebilir bir<br />
savunma sanayii için çift kullanım, çift kullanım<br />
için yetenek bazlı ürün geliştirme, yetenek<br />
bazlı ürünler için karmaşık büyük sistemler<br />
yerine alt seviye sistem ve malzemelere<br />
odaklanma ve ana entegratörler yerine onları<br />
destekleyecek alt yüklenicilerin adreslenmesi<br />
daha etkin bir yaklaşım olacaktır.<br />
800<br />
600<br />
400<br />
200<br />
0<br />
Toplam Ar-Ge Harcaması<br />
Özkaynaktan Ar-Ge<br />
345<br />
58 64 79 90 120<br />
2003 2004 2005 2006 2007<br />
666<br />
510 505<br />
228<br />
206<br />
143<br />
2008 2009 2010<br />
Alt Yüklenici Kullanımına Yönelik Mevcut<br />
Durum Değerlendirmesi<br />
Özgün üretim yapan ana entegratör firmaların,<br />
projeler kapsamındaki taahhütlerini, sektöre<br />
ve süreçlere yabancı olan alt yüklenicileri<br />
kullanarak gerçekleştirmeye çalışması oldukça<br />
zor ve risklidir.<br />
Ancak, milli savunma sanayiimizin hedeflenen<br />
aşamaya ulaşarak sürdürülebilir kılınması için<br />
teknolojik ilerlemeyi takip eden yetenek bazlı<br />
ürün geliştirebilecek alt yüklenici ve yan sanayii<br />
kullanımının ana entegratör rolünü üstlenen<br />
firmalar dahil, tüm seviyelerde üretim yapacak<br />
firmalar için alışılması ve yönetilmesi gereken<br />
bir süreç olarak sektörde yerleşmesi önem arz<br />
etmektedir.<br />
Burada öncelikle, mevcut durum itibarıyla alt<br />
yüklenici kullanımının teşvik edilmesi ve<br />
gerekli altyapının oluşturulması için yürütülen<br />
politika ve süreçler ile birlikte bunların<br />
sonuçlarına değinmek gerekir. Bugüne kadar,<br />
yetenek bazlı alt yüklenici ve yan sanayii alt<br />
yapısının oluşturulması için yürütülen<br />
politikalar kapsamında, offset uygulamaları,<br />
SSM ve MSB tarafından yürütülen TÜBİTAK ve<br />
modernizasyon kaynaklı Ar-Ge projeleri, Ar-Ge<br />
Yol Haritası projeleri, Mükemmeliyet Ağları<br />
yapılanması, TÜBİTAK’ın diğer programları,<br />
SSM tarafından tedarik projelerinde yeni<br />
uygulamaya geçirilen teknoloji kazanım<br />
yükümlülüğü kapsamındaki projeler ve AB<br />
çerçeve programlarına katılım ile teknoloji ve<br />
ürün geliştirme kabiliyetine sahip sanayi ve<br />
teknoloji firmalarının sayısı ve ürün çeşidinin<br />
artırılması hedeflenmiş, bunun sonucunda<br />
firmaların araştırma kuruluşları ve üniversiteler<br />
ile birlikte çalışması belirli bir oranda<br />
başarıya ulaşmıştır. Bunun yanı sıra, ana<br />
yükleniciler TSK’nın platform ve sistem<br />
gereksinimlerini özgün ürünler ile karşılamak<br />
üzere yaptıkları tasarımlarda ihtiyaç duyulan<br />
bazı kritik alt sistemlerin geliştirme çalışmalarını<br />
kendileri üstlenmiştir. Tüm bu yaklaşımlarla<br />
sektörde Ar-Ge harcamaları 2010<br />
yılı itibariyle 666 Milyon Dolara ulaşmıştır<br />
(Grafik-3).<br />
Grafik - 3: Yıllara Sâri <strong>Savunma</strong> Sanayi Ar-Ge Harcamaları (Kaynak SASAD)<br />
Tedarik projelerinde yerli katkı oranının<br />
yükseltilmesi ve KOBİ kullanımı yükümlülükleri<br />
ana yüklenicileri alt yüklenici yetiştirmeye<br />
yöneltmiştir. Bilindiği üzere, Ankara’da yerleşik<br />
savunma sanayii ana entegratör firmalarımıza<br />
ürün ve hizmet sağlayan OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık Kümelenmesinde 61 yan sanayii<br />
firmamız (Grafik-4) mevcut olup, böyle bir<br />
kümelenmenin oluşması ileriye yönelik olarak<br />
belirlenen hedeflere ulaşmamız için umut<br />
verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.<br />
Küme Firmalarının Ağırlıklı Olarak Çalıştığı Yurtiçi<br />
Ana Tedarikçiler<br />
32<br />
26<br />
ASELSAN ROKETSAN TAI MKE FNSS<br />
Grafik - 4: 2010 Yılı OSTİM Savuma Sanayi Kümelenmesi<br />
(Kaynak OSSA)<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiine destek veren girişimcilere<br />
ve firmalara gerekli alt yapı ve kolaylıkları<br />
sağlayan teknoparkların varlığı ve giderek<br />
yaygınlaşması ile, üniversite işbirliğiyle ileri<br />
teknoloji ürün geliştirebilecek bir sanayi alt<br />
yapısının giderek güçleneceği kesindir. Büyük<br />
bölümü Ankara’da bulunan teknoparkların<br />
yanı sıra, geneli İstanbul ve yakın bölgesinde<br />
faaliyet gösteren ve farklı sektörlerde görev<br />
yapan firmalarla daha yakın çalışma olanağı<br />
sunacağı değerlendirilen İstanbul Teknopark’ın<br />
yakında hizmete girecek olması ile bu alt<br />
yapının daha da yaygınlaşacağı beklenmektedir.<br />
Sonuç ve Öneriler<br />
25<br />
Halihazırda sektörde alt yüklenici kullanımına<br />
yönelik elde edilen yetenek, birlikte çalışma<br />
kültürü, sanayi ve teknoloji alt yapısının, sektör<br />
sürdürülebilirliğinin sağlanması amacına<br />
21<br />
21<br />
ulaşılmasını teminen, iyileştirilerek daha da<br />
artırılması gerekmektedir.<br />
Mevcut süreç ve yaklaşımları iyileştirmek için<br />
öncelikle, ana yükleniciler, alt yükleniciler ve<br />
yan sanayiinin birlikte iş yapma sürecinde<br />
yaşadıkları sorunları kendi açılarından ele<br />
almakta fayda vardır. <strong>Savunma</strong> Sanayicileri<br />
Derneği (SASAD)’nin her yıl bu konuda ilgili<br />
tarafları toparlayarak oluşturduğu raporlar<br />
dikkate alındığında sektörün beklentileri<br />
aşağıdaki gibi özetlenebilir.<br />
Ana yükleniciler;<br />
Alt yüklenicilerin mevzuata uygun sertifikasyonlara<br />
sahip olmaları, uygun mali yapıya<br />
sahip olmaları, nitelikli personel istihdamı ve<br />
sürekliliğin sağlanması ile kalite sistemi, proje<br />
yönetimi ve dokümantasyon gibi konularda<br />
sektörün sürdürdüğü yöntemlere ayak<br />
uydurmaları,<br />
Alt yüklenicilerin maliyet etkin çözümler<br />
üretebilmeleri,<br />
Alt yüklenicilerin sözleşme isterlerine ve<br />
takvimine tam uyum sağlamaları, kullanıcının<br />
ana isterlerinin karşılanmasında<br />
problem yaşamamaları,<br />
Alt yüklenicilerin kendi tedarik zincirlerini<br />
oluşturarak anahtar teslim üretim yapabilmeleri,<br />
hususlarını beklemektedirler.<br />
Alt yüklenici ve yan sanayi firmalarnın ise;<br />
<br />
<br />
<br />
Ana Yükleniciler tarafından iş sürekliliğinin<br />
sağlanması, bu suretle zamanla alt<br />
yüklenicilerin kurumsallaşmasının sağlanması<br />
ve gerekli altyapı yatırımlarının<br />
yapılabilmesi,<br />
Ana yüklenicilerin kurumsallaşmış ve<br />
yetenek elde etmiş alt yüklenicileri diğerleri<br />
ile fiyat rekabetine sokmamaları,<br />
Ana yüklenicilerin dar zaman dilimlerinde<br />
sipariş verip alt yüklenicileri sıkıştırmamaları,
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Ana sözleşmedeki değişiklikler nedeniyle<br />
teknik gereksinimlerin değişmesi veya<br />
iyileştirme amaçlı ilave talepler için tedarik<br />
makamlarından ya da ana yüklenicilerden ek<br />
ödenek sağlanabilmesi,<br />
Ana yüklenicilerin yetersiz alt yapıyı sebep<br />
göstererek geliştirme faaliyetlerini kendi<br />
bünyelerinde yapmaması ya da yurt dışına<br />
başvurmamaları,<br />
SSM ’den izin alınmak kaydıyla, belirli oranda<br />
Royalty bedeli ödeyerek ürünleri başka<br />
müşterilere satma imkânının sunulması,<br />
hususlarında beklentilerinin olduğu anlaşılmaktadır.<br />
Sektördeki tüm paydaşların beklentileri<br />
dikkate alındığında sorunların devam<br />
etmesinin sebepleri olarak;<br />
Yeterli sayıda yetkin alt yüklenici bulunmaması,<br />
Alt yüklenici adaylarının sektörü besleyebilecek<br />
yeterlikte teknolojik bilgi birikimine<br />
ve standart süreçlere sahip olmaması,<br />
İhtiyaç ve tedarik makamının sözleşmelere<br />
yerliliği artırıcı unsurları dahil etmesine<br />
rağmen özellikle ihtiyaç tanımlama ve teknik<br />
isterlerin belirlenmesinde sektörün<br />
kabiliyetlerini yeterince dikkate almaması,<br />
Ana yüklenici ve alt yüklenicilerin ürün<br />
odaklarının belirgin şekilde ayrılamaması,<br />
Alt yüklenicilerin ilk geliştirme maliyetlerinin<br />
karşılanmasındaki eksiklikler<br />
gösterilebilir.<br />
Bu sorunların giderilmesi için, savunma<br />
sektöründe alt yüklenici ve yan sanayi<br />
kullanımını destekleyici mevcut strateji ve<br />
yöntemler de dikkate alınarak oluşturulacak<br />
gerekli önlem ve yöntemlere aşağıda belirtilen<br />
üç ana konu altında yer verilebilir;<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı<br />
ve kabiliyetlerinin artırılması,<br />
Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi<br />
firmalarının katılımının sağlanması,<br />
Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için<br />
yürütülen programlara destek verilmesi.<br />
Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı<br />
ve kabiliyetlerinin artırılması kapsamında;<br />
SSM ve MSB tarafından yürütülen ve<br />
yürütülecek araştırma geliştirme programları<br />
kapsamındaki projelerde önceliğin<br />
kendini benzer yeteneklerde ispat etmiş alt<br />
yüklenicilere verilerek geliştirme maliyetlerinin<br />
karşılanmasındaki eksiklerin<br />
giderilmesi,<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Ar-Ge projelerinde görev alacak alt yüklenicilerin<br />
üniversite ve araştırma kuruluşları<br />
ile birlikte çalışmalarının zorunlu tutulması,<br />
Alt yüklenicilerin geliştirici olarak görev<br />
alacağı projelerde ilgili ana yüklenicilerin rol<br />
gösterici olarak yer alması,<br />
Başarıyla tamamlanmış geliştirme projelerinden<br />
çıkan ürünlerin ilgili ana sistemlerde<br />
kullanılmasını teminen, savunma ürün<br />
kataloğunun çıkartılması, belirli dönemlerde<br />
yenilenmesi ve söz konusu kataloğun<br />
tedarik projelerinde bağlayıcılığının sağlanması,<br />
Tedarik projeleri kapsamında geliştirilen alt<br />
sistem ve bileşenlerin de bu kataloğa<br />
yansıtılması,<br />
Tedarik projelerindeki sanayi katılımı ve<br />
offset uygulamalarında kullanılmak üzere,<br />
SSM Ar-Ge Yol Haritasında tanımlanan ve<br />
ana yüklenici firmaların öncelikli olarak<br />
gördüğü Ar-Ge konularında projelerin gerçekleştirilebilmesi<br />
için eksik olan altyapının<br />
ve yüksek maliyetli teçhizat listesinin sanayi<br />
ile birlikte belirlenmesi,<br />
Altyapı gereksinimi için oluşturulan söz<br />
konusu listenin önceliklendirilerek altyapı<br />
desteklerinden yararlanmak üzere Kalkınma<br />
Bakanlığı ile paylaşılması ve altyapı destekleme<br />
programlarında yerini almasının<br />
sağlanması,<br />
Ana yüklenicilerin odaklandıkları asıl ürün<br />
seviyesinin altında yer aldığı halde geliştirmek<br />
zorunda kaldıkları alt sistemlerin üretim<br />
ve geliştirme kabiliyetlerini gerekirse<br />
uygun alt yüklenicilere aktarması,<br />
Sürdürülebilirlik için alt sistem bazında<br />
yetenek geliştirecek alt yüklenicilerin<br />
kullanılmasında en önemli nedenin geliştirdikleri<br />
ürünün çift kullanımını sağlama<br />
olanaklarının daha fazla olmasından hareketle,<br />
alt yüklenicilerin ürün geliştirme<br />
aşamasında geliştirecekleri ürünün çift<br />
kullanım konseptine uygun olmasına gayret<br />
etmelerine, bunun için tasarım süreçlerinde<br />
varsa gereken ilave isterlerin tasarımını<br />
tedarik makamları ve ilgili ana yüklenicilerin<br />
bilgisi dahilinde gerçekleştirebilmelerine<br />
imkan verilmesi,<br />
önemle üzerinde durulması gereken hususlar<br />
olarak görülmektedir.<br />
Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi firmalarının<br />
katılımının sağlanması kapsamında;<br />
Yurt içi tedarik projelerinin teklif değerlendirmelerinde,<br />
yerli katkı oranının ağırlığının<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Başarıyla tamamlanmış<br />
geliştirme projelerinden çıkan<br />
ürünlerin ilgili ana sistemlerde<br />
kullanılmasını teminen,<br />
savunma ürün kataloğunun<br />
çıkartılması, belirli dönemlerde<br />
yenilenmesi ve söz konusu<br />
kataloğun tedarik projelerinde<br />
bağlayıcılığının sağlanması,<br />
önem arz etmektedir.<br />
sanayinin geldiği durum bağlamında yükseltilmesi,<br />
Daha önce prototipi yapılmış olan platform<br />
ya da sistemlerin devamı niteliğindeki<br />
projelerde; tek yüklenici ile devam edilecekse,<br />
teklifindeki yerli katkı oranındaki<br />
artışa oranla sanayi katılımı ve offset<br />
taahhüdünün karşılanmasında farklı çarpanların<br />
belirlenmesi; ihale yapılacaksa<br />
teklif değerlendirmede mevcut yerli katkı<br />
yerine bu orandaki artış için ayrı bir ağırlık<br />
belirlenmesi gibi teşvik edici yöntemlerin<br />
oluşturulması,<br />
Özellikle kara ve deniz platformlarında ana<br />
yüklenici olarak görev yapan firmalarımızın<br />
sivil gemi inşa ve otomotiv gibi sektörlerde<br />
birlikte çalıştıkları yerli alt yüklenici ve yan<br />
sanayi firmalarını savunma sektöründe de<br />
kullanarak, savunma sanayiimizin süreç ve<br />
proje yönetimi yaklaşımlarını benimsemelerinin<br />
sağlanması,<br />
Sektöre girmek isteyen ve teknoloji geliştirmeyi<br />
hedefleyen yeni firmaların kendi<br />
önerdikleri Ar-Ge projelerinin tedarik<br />
makamlarınca değerlendirmeye alınması,<br />
firmalar tarafından önerilen Ar-Ge projeleri<br />
ile sektörün ihtiyaç duyduğu öncelikli alt<br />
sistemler arasında ilişki kurulması durumunda<br />
ise söz konusu firmaların konuyla<br />
ilgili bir ana yüklenici veya bir alt yüklenici ile<br />
birlikte çalışmasının sağlanması,<br />
OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi<br />
ve bunun gibi teşkil edilecek kümelenmelerin<br />
gelişmelerinin tedarik makamlarınca<br />
takip edilmesi,<br />
hususlarının faydalı olacağı değerlendirilen<br />
önerilerdir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 45<br />
Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için<br />
yürütülen programlara destek verilmesi<br />
kapsamında;<br />
Tasarım esnekliğinin sağlanması amacıyla,<br />
ihtiyaç ve tedarik makamlarının teknik<br />
isterleri kullanıcının harekât ve işlevsel<br />
ihtiyaçlarını tanımlayacak şekilde belirlemesi,<br />
bu isterleri karşılayacak sistem ve alt<br />
sistem isterlerinin ise, projelerde yürütülen<br />
sistem gereksinimi ve tasarım safhalarında,<br />
yüklenici ve alt yükleniciler ile birlikte<br />
belirlenmesi,<br />
Tedarik projelerinde SSM tarafından uygulanan<br />
Teknoloji Kazanım Yükümlülüğünün<br />
(ana yüklenici kontrolünde bir alt yüklenicinin<br />
geliştirme faaliyeti gerçekleştirmesi)<br />
tüm taraflarca benimsenmesi ve çıktılarının<br />
takip edilmesi,<br />
Tedarik makamlarınca, yürütülecek Ar-Ge<br />
projelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında<br />
doğrudan kullanıcı ihtiyacı yerine,<br />
kullanıcının ihtiyaçlarını karşılamak için<br />
yürütülen tedarik projelerinin daha yüksek<br />
oranda yerli katkı ile gerçekleştirilebilmesi<br />
için sektörün ihtiyaç duyduğu alt sistem ve<br />
bileşenlere odaklanılması, böylelikle ana<br />
yüklenici ve alt yüklenicilerin gireceği işlerin<br />
kapsamının da ayrıştırılması,<br />
Bu amaç ile hazırlanılan SSM Ar-Ge Yol<br />
Haritası ve bu çerçevede tanımlanan ar-ge<br />
projelerinin gerek kaynak tahsisi, gerekse<br />
sürekli olarak takibi açısından ilgili tüm<br />
taraflarca daha fazla desteklenmesi,<br />
Ar-Ge Projelerinin, tedarik projelerinin<br />
planlamaları dikkate alınarak bu projelerde<br />
sıkıntı yaşanmaması için, önceden başlatılması<br />
hususları ilgili süreçlerin yürütülmesinde<br />
yararlı olacaktır.<br />
Bu üç ana konuyu da ilgilendiren ve her birinde<br />
tanımlı önerilerin etkin şekilde uygulanabilmesi<br />
için gerekli en önemli unsur ana<br />
yükleniciler ile alt yüklenicilerin odaklandıkları<br />
konu ve ürün seviyesindeki ayrımın net olarak<br />
ortaya konulmasıdır. Bu konuda, her iki tarafa<br />
da önemli görevler düşmekle birlikte, yönlendiricilik<br />
rolü ana yüklenicilerde olacaktır.<br />
Büyüyen sektörün, bir taraftan yükselerek<br />
devam eden yerlilik oranlarıyla ülkemizin<br />
savunma ihtiyacı olan platform ve sistemleri<br />
üretmeye devam etmesi, diğer taraftan yurt<br />
dışı savunma pazarlarında önemli bir yer elde<br />
etmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle ana<br />
yüklenicilerimizin platform ve sistem<br />
entegratörü olarak kabiliyetlerini artırmaya<br />
devam etmesinin yanında yukarıda önerilen<br />
tedbirler ile birlikte alt yüklenici kullanımında<br />
daha az problemler yaşanacağından alt<br />
sistemlerin geliştirilmesi ve üretimi için alt<br />
yüklenicilere yönelmesi önem arz etmektedir.<br />
Sonuç olarak, milli silah ve savunma sistem<br />
ihtiyaçlarını önemli ölçüde yurt içi imkânlarla<br />
sağlayan savunma sektörümüzün sürdürülebilirliğinin<br />
sağlanması için;<br />
Sektörün yurt dışı savunma pazarında yer<br />
bulması,<br />
Uluslararası pazarda rekabet edebilmek<br />
amacıyla özgün alt sistem ve bileşen<br />
tasarım kabiliyetinin oluşturulması,<br />
Maliyet etkin çözümler üretebilmek hedefi<br />
doğrultusunda alt sistemlerin sürekli olarak<br />
geliştirilmesi için gerekli kaynağın alt sistem<br />
/ ürünlerin çift kullanımı ve buna bağlı<br />
olarak yetenek bazlı üretim ile desteklenmesi,<br />
gerekmektedir.<br />
Bu kapsamda, gerek çalışma esnekliği gerekse<br />
daha fazla müşteriye ulaşılabilmesi amacıyla<br />
alt sistemler için en uygun adresin alt<br />
yükleniciler olması ve bu amacın istenilen<br />
seviyede sağlanabilmesi için bu makalede<br />
sunulan önerilerin uygulanmasının yararlı<br />
olacağı değerlendirilmektedir.<br />
Murat ÇİZGEL<br />
Uzman<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
1977 Yılında Kütahya’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kütahya’da tamamladı. 1999 Yılında<br />
Selçuk Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans<br />
eğitimini aynı dalda Hacettepe Üniversitesinde sürdürmektedir. <strong>Savunma</strong> sektörü ile tanışması<br />
2001 yılında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında göreve başlaması ile oldu. İleri Teknoloji<br />
Endüstri Parkı Projesi gibi sanayi alt yapısının oluşmasına yönelik faaliyetlerde de görev aldığı<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında uzun süre Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanlığında<br />
çalıştı. Halen <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Deniz Araçları Daire Başkanlığında uzman olarak<br />
görevini sürdürmektedir.
HAVELSAN’DA<br />
Sürdürülebilir ve Rekabetçi Yaklaşımda<br />
İnsan Kaynakları Verimliliği ve<br />
Rasyonel Kullanımı<br />
Kurum boyutunu aşarak ülke düzeyinde ele<br />
alınan en önemli konuların başında verimlilik<br />
ve insan kaynaklarının rasyonel kullanılması<br />
gelmektedir. Ülkelerin refah yarışına girdikleri<br />
günümüzde öne çıkan artı değerde en<br />
belirleyici olan, şüphesiz ki kaynakların verimli<br />
kullanılıp kullanılmamasıdır.<br />
Şirketler verimliliğe, üretim sürecinde<br />
kullanılan madde ve malzeme, insan kaynağı,<br />
arazi, bina, makine, donanım ve enerji gibi<br />
kaynakların ne ölçüde etkin kullanıldığını<br />
belirleyen bir gösterge olarak bakmaktadırlar.<br />
Bu girdilerin tek tek ya da topluca üretim<br />
düzeyi ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Ancak<br />
verimlilik söz konusu olduğunda HAVELSAN<br />
gibi entelektüel sermayesi yoğun olan kurumlarda<br />
insan kaynağı en önemli ve değerli olan<br />
girdidir. Bu nedenle üretimle ilişkilerini<br />
belirleyen verimlilik oranlarının bilinmesi ve<br />
Ülkelerin refah yarışına girdikleri<br />
günümüzde öne çıkan artı<br />
değerde en belirleyici olan,<br />
şüphesiz ki kaynakların verimli<br />
kullanılıp kullanılmamasıdır.<br />
bunların eğilimlerinin izlenmesi, gerektiğinde<br />
niceliklerinin değiştirilmesi ve dolayısıyla en iyi<br />
girdi bileşiminin sağlanmasına sonuçta da<br />
verimliliğin artmasına imkân sağlayacaktır.<br />
Globalleşen dünyada verimlilik artışlarının<br />
temelinde; insan kaynaklarının yetkinlikleri,<br />
rasyonel kullanımı ve eğitimle donatılarak<br />
geleceğin stratejilerine odaklı insan kaynağının<br />
şirkette sürekliliğinin sağlanması yer aldığından<br />
insan kaynakları ve ilgili yönetim süreçleri<br />
de şirketlerde bugüne kadar olduğundan daha<br />
stratejik bir rol oynamaya başlamıştır.<br />
Şirketimiz de en değerli varlığının insan<br />
sermayesi olduğu bilinciyle,<br />
HAVELSAN’da İnsan Kaynakları Vizyonumuz ;<br />
“Şirketin rekabet düzeyini en yüksek düzeye<br />
çıkarabilecek bilgi odaklı, nitelikli ve değişime<br />
ayak uydurabilen kalifiye personel gücünü<br />
yaratmak yetenek havuzunu yönetmek ve<br />
sürekliliğini sağlamak”<br />
olarak belirlenmiştir.<br />
Şirketimizin 2010 yılı sonu itibariyle personel<br />
sayısı 1163’tür.<br />
Personel Profilimiz<br />
%3<br />
%10<br />
%9<br />
%51<br />
%27<br />
İlköğretim Lise Ön Lisans<br />
Yüksek Lisans<br />
Y. Lisans ve Üstü<br />
Eğitim Durumuna Göre
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
47<br />
Endüstri<br />
%6<br />
Elektrik /<br />
Elektronik<br />
%34<br />
Havacılık<br />
%2<br />
Makina<br />
%2<br />
Diğer<br />
%17<br />
Mühendis Profilinin İhtisaslara Göre Dağılımı<br />
Bilgisayar<br />
%39<br />
Uzman %9 Yönetici %5 Diğer %10<br />
"Bir örgüt 3 yılda bir bütün<br />
ürünlerini, bütün hizmetlerini,<br />
bütün politikalarını, bütün dağıtım<br />
kanallarını sorgulamalıdır.<br />
Şu soru yöneltilmelidir:<br />
Baştan beri bunu böyle yapıyor<br />
olmasaydık, bugün yine böyle<br />
mi yapardık?"<br />
Peter Drucker<br />
Yönetim Gurusu<br />
Kurumsal Yönetim Otomasyonu çerçevesinde,<br />
İnsan Kaynakları uygulamalarının<br />
Portal yapılanması altında güçlendirilmesi<br />
çalışmalarıdır.<br />
Etik Değerleri Merkeze Alan Daha Güçlü Bir<br />
Kurum Kültürü<br />
Daha Güçlü bir HAVELSAN Kurumsal Kültürü<br />
hedefimiz için hep birlikte uzun bir yola çıktık<br />
çünkü; Kurum Kültürü ancak zamanla güçlendirilebilir,<br />
Hedeflenen<br />
Kurum Kültürü<br />
Bu reformları hayata geçirmek için planlanan<br />
girişim projelerimizin tasarımında Dr. Beverly<br />
Kaye’ in yaptığı bir araştırma sonucu da bizlere<br />
yol gösterdi. Yapılan araştırmada çalışanlara bir<br />
DEĞİŞİM<br />
Mühendis / Diğer Teknik Personel<br />
%76<br />
şirkette kalmaya devam etmek için en önemli<br />
nedenlerin neler olabileceğini sorulmuş.<br />
Anket sonuçlarına göre çıkan ilk dört neden,<br />
Mevcut Kurum<br />
Kültürü<br />
Zaman<br />
Kadro Ünvanlarına Göre Personel Dağılımı<br />
Cinsiyete Göre Personel Dağılımı<br />
HAVELSAN’da 2009 - 2011 Yılı İnsan<br />
Kaynakları Yönetim Süreçlerimizdeki Değişim<br />
ve Dönüşüm Dönemi Oldu……<br />
HAVELSAN; iç ve dış çevrenin dinamiklerine<br />
bağlı olarak yer aldığı sektörde, rekabet üstünlüğünü<br />
korumasını dinamizmine odaklamıştır.<br />
Bu nedenle de büyüme trendimiz sürerken;<br />
strateji odağımızı kaybetmeden, süreç bazlı<br />
gelişimimizi, değişimimizi de sürdürmekteyiz.<br />
Bu gelişim ve değişim sürecinde verimliliğe etki<br />
eden faktörlerin en başında gelen insan<br />
kaynağının verimliliğin artırılması, işe ve<br />
işletmeye motive edilebilmesi ve sürekliliğinin<br />
sağlanması için neler yapılması gerektiği<br />
konusunda çalışmalar yapılmıştır.<br />
1. Kariyer gelişimi, öğrenme ve kişisel<br />
gelişim<br />
2. Yapılan işten duyulan heyecan ve zevk<br />
3. Yapılan işte fark oluşturma, takıma<br />
katkıda bulunma ve işin anlamlı oluşu<br />
4. İyi yöneticiler ve diğer çalışanlarla iyi<br />
ilişkiler olarak belirlenmiştir.<br />
Dönüşümü destekleyen stratejilerimiz ve<br />
hedeflerimiz paralelinde HAVELSAN’ı geleceğe<br />
taşıyacak insan kaynaklarımızın sinerjisini<br />
arttırmaya yönelik reformlar 2009 -2011 yılları<br />
arasında sisteme hızla dahil edildi. Bunlar<br />
sırasıyla,<br />
Genç bir nüfusa sahip olan şirketimizde<br />
kurum kültürünün daha da güçlendirilmesi,<br />
Etik Kodların belirlenmesi ve Etik Yapılanma<br />
Kariyer yönetim sistemimizin yetkinlik<br />
odaklı tasarımı ve yaygınlaştırılması kısaca<br />
“Yetenek Yönetimi”<br />
Şirket hedef ve stratejilerini bireysel performansla<br />
bütünleştirmek, şirket hedefleri<br />
konusunda ortak anlayış oluşturmak, yetkinliklerle<br />
kişisel gelişimi desteklemek ve<br />
objektif ölçümleme metotlarını ortaya koymak<br />
için “Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans<br />
Yönetimi Sistemi”<br />
Eğitim politikamızdaki yeni bir boyut ve<br />
HAVELSAN Akademi<br />
Bu amaçla;<br />
Kurum Kültürünü Güçlendirme Amaçlı<br />
Eğitimler düzenlendi.<br />
Sosyal etkinlikler yapıldı, Kulüpler yapılandırıldı<br />
ve faaliyetleri desteklendi. etkinliklerimizden<br />
bazı örnekler;<br />
Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarımız<br />
Voleybol Takımımız
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />
İnsan Kaynaklarımızın Gelişiminde<br />
Üniversite- HAVELSAN İşbirlikleri<br />
Şirketimiz Üniversitelerle yakın bir işbirliği<br />
içindedir. Üniversitelerimizin bir çoğunun<br />
düzenlediği kariyer günlerinde genç adaylara<br />
kariyerleri ile ilgili HAVELSAN fırsatları<br />
anlatılmaktadır. Çalışan personelimizin<br />
yüksek lisans doktora ve Exe-MBA programlarına<br />
katılmaları desteklenmektedir.<br />
HAVELSAN’daki etik yapılanma organizasyonu<br />
aşağıda belirtilen iki düzeyde oluşturuldu..<br />
Etik yapılanmanın çatısı için ETİK KURUL<br />
oluşturuldu. Etik Kurul HAVELSAN’da etikle<br />
ilgili konu ve sorunların nihai çözüm<br />
makamıdır.<br />
Departmanlarda DEPARTMAN ETİK<br />
SORUMLULARI belirlendi.<br />
HAVELSAN Avrupa İş Ahlakı Örgütünün (EBEN<br />
-TR) Kurumsal Üyesi olmuştur.<br />
Tüm çalışmalar neticesinde de etik konularında<br />
kılavuz niteliği taşıyan HAVELSAN Etik El Kitabı<br />
da yayınlanmıştır.<br />
HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />
Sosyal sorumluluk kapsamında yapılan<br />
faaliyetlerimiz<br />
Etkinlik Yapılanmamız<br />
Kurumsal Değerlerimizde Etik boyutu zaten yer<br />
almakla birlikte HAVELSAN’da Etik Kodlar<br />
oluşturuldu ve Etik Yapılanma tasarlanarak<br />
uygulamaya başlandı.<br />
1<br />
Üst Yönetimin Etik<br />
Yapılanmayı<br />
Planlaması ve Strateji<br />
Oluşturması<br />
Etik Yapılanma Modelimiz<br />
İK Uygulamaları<br />
2<br />
3<br />
4<br />
6 7<br />
Etik Kod Belirlenmesi<br />
ve Bilinçlendirme Etik Kurul Eğitimi<br />
5<br />
Etik El Kitabımız<br />
Programın ve<br />
Kurumsal<br />
Kazanımların<br />
Değerlendirilmesi<br />
HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />
SODAG (Sosyal Dayanışma Grubu)’ın organize ettiği Karaali<br />
Yatılı İlköğretim Okulu’na Kitap Bağışı ve Tiyatro Temponun<br />
sergilediği tiyatro gösterisi<br />
İnovasyon Çalıştayları<br />
HAVELSAN bu süreçte içinde yer aldığı<br />
sektörde karlılığını ve verimliliğini arttırmak<br />
için yenilikçilik kültürünü geliştirmeye de<br />
odaklandı. Yenilikçilik sadece bir süreç değil,<br />
değişime olan istek, yeniliğe açıklık ve<br />
girişimcilik ruhuyla özdeşleşen bir kültürün<br />
ürünüdür. Bu amaçla, HAVELSAN çalışanlarının<br />
yeni fikirleri bulmalarını teşvik etmek<br />
ve şirket içi yenilikçi kültürü oluş-turmak ve<br />
yaygınlaştırmak için “Bir fikrim var” uygulaması<br />
başlatılmıştır.<br />
Etik Yol Haritamız<br />
HAVELSAN değerleri ve öncelikleri genel iş etiği<br />
başlıklarına göre gözden geçirildi ve tasarlandı.<br />
Bu süreçte uzman desteği de alınmak suretiyle<br />
firma içinde çalışma grupları oluşturularak,<br />
katkı ve görüşler alındı. İlgili olabilecek kodlar<br />
değerlendirilerek HAVELSAN’a en uygun<br />
kodlar tanımlandı ve Şirketimiz faaliyet alanı<br />
kapsamında özelikle vurgulanması gerekli<br />
hassas konulara odaklanıldı.<br />
Tüm personeli kapsayacak şekilde tüm<br />
çalışanlara etik yönetiminin önemi, gerekliliği<br />
ve yararı hakkında bilinçlendirme ve farkındalık<br />
yaratma maksatlı eğitimler düzenlendi.<br />
Ayrıca işe yeni başlayan personele de aynı<br />
eğitim, eğitim portalı üzerinden verilmektedir.<br />
Kodun tüm metni, önemi, gerekliliği ve yararı<br />
hakkında açıklamalar ile tüm çalışanlara<br />
intranet aracılığıyla ulaştırıldığı gibi aynı<br />
zamanda elden doküman olarak dağıtılmış ve<br />
çalışanlardan kabul beyanı alınmıştır.<br />
HAVELSAN’da Yetenek Yönetimimiz<br />
Dünyada İnsan Yönetimindeki hızla değişen<br />
gerçekler "Yetenek Yönetimi, Eğitim ve<br />
Gelişim süreçleri" HAVELSAN olarak sahip<br />
olduğumuz entelektüel sermayemizin nasıl<br />
daha fazla katma değer yaratabileceği konusunda<br />
bizlere yol gösterici oldu. Çıktığımız bu<br />
değişim yolculuğunda mevcut gerçeklerimizi<br />
sorgulayarak sistemlerimizi yeni yaklaşımlar<br />
çerçevesinde yeniden ele aldık.<br />
İnsan Kaynakları Yönetimi kavramı günümüzde<br />
artık "Yetenek Yönetimi" kırılımını yaşıyor.<br />
Yetenek Yönetimi’nden algımız;<br />
Şirketimizin hedef ve stratejilerini hayata<br />
geçirebilecek,<br />
Artı değer yaratma potansiyeli yüksek,<br />
İnovatif,
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
49<br />
Gelecek vadeden bireylerin şirket bünyesine<br />
alınması ve bu potansiyelde<br />
olanların da bünyede tutulabilmesi için<br />
tasarlanan süreçtir.<br />
Yönetimin eline kariyer<br />
yönetimi için bir sistem<br />
vermek<br />
Kariyer planlaması<br />
yapabilmek<br />
Yedekleme havuzundaki<br />
kişileri izlemek, eğitim ve<br />
rotasyonlar ile geliştirmek<br />
İnsan Kaynaklarımızın rekabet avantajımızı<br />
yaratan en büyük güç olduğu bilinci ile<br />
Yöneticilerin zamanlarını<br />
daha çok koçluk<br />
yapabilecekleri şekilde<br />
kullanmalarını sağlamak<br />
Gelişime odaklanarak<br />
organizasyonel esnekliği<br />
artırmak<br />
Süreçler bazında "Yönetici<br />
ve Uzman Yedekleme<br />
Havuzlarını" oluşturarark<br />
proaktif olmak<br />
Kariyer Yönetimimiz<br />
Stratejik hedeflerimiz doğrultusunda, Teknik<br />
uzmanlık alanları ile ilintili olan teknik yetkinliklerin<br />
yeniden belirlenmesi amacıyla anket<br />
uygulaması yapıldı.<br />
Teknik uzmanlıklar, teknolojideki gelişmelere<br />
ve buna bağlı müşteri ihtiyaçlarına cevap<br />
verecek teknolojik ve alan uzmanlığını birleştirecek<br />
şekilde organize edildi. Fonksiyonel uzmanlıklar,<br />
yeni kurumsal yönetim metodolojilerinin<br />
uygulanmasını sağlayacak bazda<br />
yeniden düzenlendi.<br />
360 derece yetkinlik değerlendirme, stratejik<br />
hedeflerle uyumlu yetkinlik ve iş performansı<br />
yönetimini sağlayacak kariyer yönetim sistemi<br />
projeleri hayata geçirildi. HAVELSAN Yetenek<br />
havuzu tasarlandı ve sistem kapsamındaki tüm<br />
personel kişilik testi +360 derece verileri ve<br />
geri bildirim görüşmesi sonuçlarına göre bu<br />
havuzlara yerleştirildi ve bu paralelde bireysel<br />
gelişim planları yapılarak uygulamaya başlandı.<br />
HAVELSAN Değerleri paralelinde bize özel<br />
olarak yapılandırılmış olan bu sistem aracılığıyla<br />
personelimiz kendisi, yöneticileri, varsa<br />
çalışanları, yandaşları tarafından değerlendirilmekte<br />
HAVELSAN’lıların mevcut pozisyonu,<br />
deneyimi, öğrenimi, departmanı ile sınırlı<br />
kalmaksızın gelecekteki kariyerlerinde hangi<br />
yönde ilerleyecekleri bugünden belirlenebilmektedir.<br />
Kariyer Yönetiminde Hedeflenen Neydi?<br />
Şirketin stratejik hedefleri, faaliyet alanları ve<br />
projeler, ürün ve teknoloji yol haritası ile<br />
ilişkilendirilmiş olarak tasarlanan HAVELSAN<br />
Kariyer Yönetim Sistemimiz alınan geribildirimler<br />
doğrultusunda sürekli geliştirilmeye devam<br />
edilmektedir.<br />
Eğitim Politikamızdaki Yeni Boyut<br />
“HAVELSAN AKADEMI”<br />
HAVELSAN Akademi, kurumsal değerlerimizin<br />
ve bilgi birikimimizin korunması ve geliştiril-<br />
mesi amacıyla hizmet eden kurumsal oluşumdur.<br />
HAVELSAN Akademi Nisan 2011 tarihinde<br />
kurulmuştur.<br />
Amacımız;<br />
Organizasyonel ve bireysel başarı için insan<br />
kaynakları hazır bulunuşluğunu sağlamak,<br />
bu amaçla gelişim planlarını yönetmek,<br />
Kurumun ana faaliyet alanlarındaki uzmanlıkları<br />
korumak ve geliştirmek,<br />
Kurumun tüm çalışanlarına temel ve işe<br />
özel yetkinlikleri kazandırarak ortak çalışma<br />
iklimini yaratmaktır.<br />
Bu kurumsal oluşum aracılığıyla stratejik<br />
hedeflerimiz çerçevesinde değişimi devamlı<br />
kılmak misyonumuz olarak belirlenmiştir.<br />
Bu misyon çerçevesinde HAVELSAN Akademi 4<br />
(dört) fakülte altında yapılandırılmıştır. Bunlar<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
İnsan Kaynaklarının bu<br />
süreci yönetebilmesini ve<br />
daha etkin desteklemesini<br />
sağlamak<br />
Farklılıkları daha iyi<br />
algılayabilmek<br />
Liderlik Fakültesi<br />
Süreçlerle Yönetim Fakültesi<br />
Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi<br />
HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />
Hedefimiz Değişim ve Gelişim Odaklı<br />
HAVELSAN Liderleri<br />
HAVELSAN yönetim modelinde, koşullara göre<br />
gerçekleştirilecek bir olgu olan değişimde en<br />
önemli aracın, etkin ve ileri görüşlü liderler<br />
olduğu benimsenmiştir. Bu amaçla HAVELSAN<br />
Akademi’de HAVELSAN Liderleri’nin gelişimi<br />
için Liderlik Fakültesi yapılandırılmıştır.<br />
Bu yapıda “HAVELSAN Lideri Markasını”<br />
oluşturmak ve oluşturulan liderlik markasının<br />
değerini yükseltmek ve devamlılığını sağlamak<br />
Yetkinlik modeline odaklanarak<br />
yüksek potansiyellere<br />
sahip yöneticiler<br />
ve uzmanlar yetiştirmek<br />
Kariyer hareketleri<br />
(terfi, atama, rotasyon)<br />
kararlarını doğru<br />
verebilmek<br />
için tasarım çalışmaları hızla devam etmektedir.<br />
Başarılı bir değişimin gerçekleştirilebilmesi için<br />
değişim liderinin sahip olması gereken<br />
yetkinlikler, HAVELSAN Liderleri‘nin gelişiminin<br />
ayrılmaz parçası olarak ele alınmıştır.<br />
HAVELSAN Lideri’nin ana hedefi;<br />
- HAVELSAN vizyonundan somut hedefler<br />
türetebilmek,<br />
- hedefi doğrultusunda ortak kültür ile hareket<br />
edebilmek,<br />
- bu konuda liderlik yaptığı personeli de<br />
donatarak yaygınlaştırmak<br />
olacaktır.<br />
Bu amaçla edinilen deneyimler ve ilişkilerden<br />
yola çıkılarak öğrenilecek derslerin geliştirilmesi<br />
aşağıda yer alan HAVELSAN Liderlik<br />
Gelişim Modelimizin ayrılmaz parçasını modeli<br />
oluşturmaktadır.<br />
Süreçlerle Yönetim Fakültesi<br />
Bireylerin kendi gelişimlerine<br />
yönelik daha aktif<br />
olmalarını desteklemek<br />
Bireysel gelişim planları<br />
oluşturmak<br />
Değişimi geçerli hale getirmek için tanımlanan<br />
süreçlerimiz, kurumsal süreçlerimizin yönetimi<br />
aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu fonksiyonun<br />
gelişimi ve yaygınlaştırılması HAVELSAN<br />
Akademi’de “Süreçlerle Yönetim Fakültesi”<br />
altında yapılandırılmıştır. Bu misyon altında<br />
organizasyonda sürekli gelişimin sağlanabilmesi<br />
ve yaygınlaştırılabilmesi için tüm personelin<br />
katılımını sağlayacak çalıştaylar planlanmış<br />
ve web tabanlı paylaşım platformları<br />
oluşturulmuştur. Tespit edilen değişikliklerin<br />
analiz edilip değerlendirme işlemi sonrası<br />
geçerli hale getirmesi için süreç bilgisinin<br />
yaygınlaştırılması, bu fakültenin ana
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
misyonunu oluşturmuştur. Bu şekilde yeniden<br />
yapılandırılan iş süreçlerimiz ve organizasyon<br />
yapılarımız değişimi sürekli kılmaktadır.<br />
Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi<br />
HAVELSAN’da yüksek performansın devamı<br />
için başarıyı etkileyen faktörlerin sürekli olarak<br />
iyileştirilmesi hedef alınmıştır. Bu kapsamda<br />
HAVELSAN ‘ın faaliyet alanlarında kaydedilecek<br />
gelişmeler Mühendislik ve Ürün Geliştirme<br />
Fakültesi altında planlanmaktadır. HAVEL-<br />
SAN’da var olan yetkinliklerimiz iç eğitmenlerimiz<br />
ile yaygınlaştırılmakta olup, var<br />
olmayan yetkinlikler için ise dış kaynaklar ve<br />
üniversitelerle işbirlikleri yapılmaktadır.<br />
HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />
Tüm fakültelerimizde eğitimlerimiz ortak<br />
kültürümüzün sentezi ile yapılandırılmaktadır.<br />
Aramıza yeni katılan personelimize kurum<br />
kültürümüzü ve Şirket değerlerimizi aktarabilmek<br />
için HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />
kurulmuştur. Bu fakültede aynı zamanda personelimize<br />
Kariyer Yönetim Sistemi kapsamında<br />
ortaya çıkan gelişim planlamalarına<br />
bağlı olarak kişisel eğitimler verilmektedir.<br />
Yapılandırmamızın her aşamasında e-eğitim<br />
portalımız eğitimlerin verilmesinde araç<br />
olarak kullanılmaktadır.<br />
Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans Yönetimi<br />
Sistemimiz<br />
Başarıyı sadece finansal verilerle ölçmenin<br />
olanaksız olduğu günümüzde, Şirketimizde<br />
Balanced Scorecard (Kurumsal Karne) uygulamasına<br />
geçilmiştir.<br />
Bu uygulamamızla müşteriler, iç süreçler ve<br />
çalışan boyutlarını da yönetim yaklaşımına<br />
dahil ederek Şirket performansı en iyi şekilde<br />
ölçümlenmeye çalışılmaktadır.<br />
artırmak, hızlı ve doğru kararların alınması ve<br />
yönetim desteği için bilgi teknolojilerine<br />
yatırım yapıldı. Kurumsal Yönetim Otomasyonu<br />
çerçevesinde, otomasyona alınan üretim<br />
ve yönetim süreçlerimizin sayısı arttı. Doküman<br />
Yönetim Sistemi uygulaması başlatıldı ve<br />
sistem e-imza uygulamasının devreye alınması<br />
ile güçlendirildi. İnsan Kaynakları uygulamalarımız<br />
kapsamında İnsan Kaynakları Portal<br />
yapısının kurulması çalışmalarına hız verilerek<br />
personelin izin, harcırah, e-eğitim v.b konularda<br />
sistem üzerinden işlemlerini yapabilmelerine<br />
olanak sağlanmış oldu.<br />
Çalışanlarımızın Öneri ve Proje<br />
Geliştirmelerini Teşvik Etmek-Desteklemek<br />
HAVELSAN personelinin;<br />
faaliyetler,<br />
<br />
<br />
süreçler,<br />
müşteri beklentileri ve memnuniyetine<br />
yönelik olarak<br />
öneri ve proje geliştirmelerini teşvik etmek, bu<br />
paralelde;<br />
çalışanlarımızı motive etmek,<br />
<br />
<br />
<br />
değişimi tetiklemek,<br />
bu çalışmalarda izlenecek yöntemleri<br />
belirlemek ve<br />
değişimi destekleyici çalışmalarının yapılmasını,<br />
sürdürülebilirliğini<br />
sağlamak amacıyla da Personel Ödüllendirme<br />
Esasları netleştirildi ve başarı-ödül eşleştirmeleri<br />
yapılarak sistem uygulamaya dahil edildi.<br />
Özetle HAVELSAN’ da tüm Süreçlerimiz sürdürülebilir<br />
ve rekabetçi bir yaklaşımla aşağıdaki 5<br />
(beş) ana hedefe yönelik tasarlandı ve sürekli<br />
olarak geliştiriliyor.<br />
Biz inaniyoruz ki; HAVELSAN’ da başarılara<br />
imza atmak ancak, yaratıcılıkları ve yetenekleri<br />
açığa çıkarılan, etkin ve ileri görüşlü<br />
değişimi tetikleyen yöneticilerce yönetilen,<br />
doğru yönlendirilerek yeteneklerine en<br />
uygun rolde istihdam edilen, motive olmuş<br />
HAVELSAN’lılarla mümkündür.<br />
Bütün kademelerdeki yönetici ve çalışanları<br />
belirlenen strateji ve hedefler doğrultusunda<br />
performans göstermeye yönlendiren bir<br />
yönetim sistemi olan Yetkinlik ve Hedef bazlı<br />
Performans Yönetimi Sistemi Şirketimizde en<br />
üst kademelerden aşağıya doğru yapılandırılmaya<br />
başlanmıştır.<br />
Sermayedarlarımız<br />
İçin Değerli Mal<br />
Varlığı<br />
Müşterilerimiz için<br />
Stratejik Yol Arkadaşı<br />
Çalışanlarımız<br />
İçin İdeal<br />
İş Yeri<br />
Kurumsal Otomasyon Kapsamındaki İnsan<br />
Kaynakları Portal Uygulamalarımız<br />
Şirket çapında bilgi yönetimini sağlamak,<br />
kurumsal hafızayı güçlendirmek,verimliliği<br />
Tedarikçilerimiz /<br />
İş Ortaklarımız<br />
İçin Faydalı<br />
Yol Arkadaşı<br />
Toplum İçin<br />
Öncü / Örnek<br />
Kuruluş
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
51<br />
Neşe TÜRKÖN<br />
HAVELSAN<br />
İnsan Kaynakları Direktörü<br />
1962 Eskişehir doğumludur. 1984 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden<br />
mezun oldu.<br />
1984 yılında ilk profesyonel deneyimini büyük ölçekli özel bir banka da gerçekleştirdikten<br />
sonra 1988 yılında Roketsan A.Ş’ de Uzman olarak göreve başlamış ve Personel Departmanın<br />
ilk yapılanma ve süreç oluşturma faaliyetlerinde görev yapmıştır. 1998 yılında bu görevden<br />
ayrılarak aynı yıl HAVELSAN A.Ş.’ de İnsan Kaynakları Şefi olarak göreve başlayan Neşe<br />
TÜRKÖN, 2007 yılında da İnsan Kaynakları Direktörü olarak atanmıştır.<br />
Neşe TÜRKÖN İnsan Kaynakları Yönetimi alanında; Eleman Seçme Yerleştirme, Personel<br />
Performans Değerlendirme, Ücret Yönetimi- Ücret Araştırma- Kıyaslama, Kurumsal Kültürü<br />
Güçlendirme- Etik Yapılanma Süreçleri, 360 Derece Yetkinlik Değerlendirme, Eğitim Planlama<br />
ve Yetkinlik Geliştirme ve Kariyer Yönetim Sistemleri gibi İnsan Kaynakları Yönetim<br />
Fonksiyonlarının kurulmasında ve stratejik gereksinimlere göre tüm bu sistemlerin yeniden<br />
yapılandırılmasında aktif rol almıştır.
Yeniden Kullanım<br />
Kavramı<br />
Giriş<br />
Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma<br />
ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine<br />
göre ve askeri standartlara uygun olarak<br />
tasarlanması, tedarik makamlarının yüksek<br />
geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep<br />
olmuştur. Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi ile bir<br />
tedarik kapsamında geliştirilen bir temel<br />
yeteneğin bir başka tedarik kapsamında<br />
geliştirilerek kullanılması sonucunda öncelikle<br />
Yeniden Kullanım (re-use) Kavramı doğmuştur.<br />
sinim, ister, tasarım, yazılım, dokümantasyon,<br />
kaynak kodu, test, veri, insan makine ara yüzü<br />
veya bunların bileşenlerinden oluşabilir.<br />
Yeniden kullanılabilir bileşenler, Tablo1.1’de<br />
gösterildiği gibi projenin farklı fazlarında<br />
kullanılabilir.<br />
Fazlar<br />
İster Belirleme<br />
Yeniden Kullanılabilir<br />
Bileşen<br />
İsterler/Gereksinimler,<br />
maliyet analizleri<br />
Amerika Birleşik Devletleri <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />
William J.Perry tarafından 29 Haziran 1994<br />
tarihinde “İsterler ve Standartlar-İş Yapmanın<br />
Yeni Yolu” isimli muhtıra belgesinin yayınlanmasıyla,<br />
yazılım ve donanım alanında askeri<br />
standartların ve isterlerin gözle görülür bir<br />
şekilde değişim süreci başlamıştır.<br />
Analiz<br />
Tasarım<br />
Geliştirme<br />
Proje modelleri,<br />
sistem simülasyonları<br />
Tasarım, standartlar,<br />
müşteri raporları,<br />
Tasarım simülasyonları<br />
Kod, yazılım el kitapları,<br />
işletim el kitapları,<br />
Operatör eğitim programları<br />
1- Yeniden Kullanım Kavramı<br />
Geleneksel tedarik yaklaşımları, savunma<br />
ürünlerinde tedarikçilerin yüksek miktarda<br />
geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep<br />
olmuştur. Özellikle kaynak kısıtlamalarının ortaya<br />
çıkması ile birlikte, bir proje ile elde edilen<br />
Temel Çekirdek Yeteneğin, bir başka tedarik<br />
kapsamında kullanılabilmesi ister olarak<br />
ortaya çıkmış, yeniden kullanılabilir bileşenler<br />
üretilmesi ihtiyaç olarak belirlenmeye<br />
başlanmıştır. “Yeniden Kullanım” kavramı;<br />
yeniden kullanılabilir bir bileşenin birden fazla<br />
sisteme uygulanması olarak tanımlanmaktadır.<br />
Satıcı veya Yüklenici tarafında ise, özellikle<br />
ekonomik kısıtlamalar nedeniyle ve temel<br />
çekirdek yeteneklerin yitirilmemesi amacıyla<br />
Yeniden Kullanım yaklaşımı desteklenmiştir.<br />
Yeniden kullanılabilir bileşen donanım, gerek-<br />
Entegrasyon<br />
ve Test<br />
Bakım Tutum<br />
Sistem/alt sistem test<br />
planları, prosedürler,<br />
ara yüz simülasyonları<br />
Problem takip sistemleri,<br />
prosedürler<br />
Tablo 1 - 1: Yeniden Kullanılabilir Bileşenler<br />
Yeniden kullanılabilir bu bileşenler incelendiğinde,<br />
en çok kullanılabilir bileşenlerin<br />
yazılım kodları, kullanıcı dokümanları, tasarım<br />
dokümanları ve test planları olduğu, Tablo<br />
1.2’de gösterilmektedir.<br />
Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı Yaklaşımı,<br />
Temel Çekirdek Yeteneğin değiştirilebilme,<br />
satın alma-tedarik etme, uygulandıkları<br />
seviye gibi farklılıklarıyla, yeniden kullanım<br />
kavramının farklı tedarik yaklaşımları olarak<br />
değerlendirilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
53<br />
Yeniden Kullanılabilir<br />
Bileşen<br />
Yazılım Kodu<br />
Kullanıcı dokümanları<br />
Tasarım<br />
Test planları<br />
Test ortamı<br />
İster<br />
Tablo 1 - 2: Yeniden Kullanılabilir Bileşenlerin<br />
Kullanım Yüzdeleri<br />
Kullanım Yüzdesi<br />
(%)<br />
33<br />
30,4<br />
26,1<br />
26,1<br />
24,8<br />
20,8<br />
1-1 Yeniden Kullanım Yaklaşımının Avantajları<br />
Yeniden kullanım, temel olarak tedarik<br />
maliyetlerinin düşmesi, geliştirme sürecinin<br />
kısalması gibi avantajlar sağlamaktadır.<br />
Bileşenin yeniden kullanımı;<br />
Kalitede İlerleme: Bir bileşende tespit<br />
edilen hatalar, bu bileşenin tekrar kullanımı<br />
sırasında düzeltilebilir, bileşenin kalitesi<br />
takip eden kullanımlarda yükseltilebilir.<br />
Takvimin Kısaltılması: Ürünün ilk ortaya<br />
çıkışı sırasında geliştirme süreçleri tamamlanmış<br />
olacağından, takip eden yeniden<br />
kullanım amaçlı üretimlerde, geliştirme<br />
süreçlerinin pek çoğunun tekrarlanmasına<br />
ihtiyaç duyulmadığından, takvimin kısalması<br />
yüksek bir olasılıktır. Ayrıca, geliştirme<br />
sırasında takvim gecikmelerinden dolayı<br />
ortaya çıkan risk düşürülmüş olacaktır.<br />
Nihai ürünün müşterisi devlet değil de<br />
pazar ise, ürünü piyasaya çıkarma süresi<br />
kısalacaktır.<br />
Verimliliğin Artması: Yeniden kullanılabilir<br />
bileşenlerin, nihai ürün içinde kullanımıyla,<br />
nihai ürünün pek çok parçasının yeniden<br />
geliştirilmesi önlenmiş olacaktır. Böylece<br />
nihai ürünün bileşenlerine yönelik yeniden<br />
geliştirme maliyetleri düşürülecek, kaynak<br />
işgücü, finansman - aktarımına gerek<br />
duyulmayacaktır.<br />
2 - Yeniden Kullanımda bir yaklaşım: Ürün<br />
Hattı<br />
2-1 Ürün Hattı<br />
Ürün Hattı yaklaşımı kısa sürede, kaliteli<br />
ürünlerin ortaya konması için geliştirilmiş bir<br />
kavram olup, temelinde yeniden kullanım<br />
kavramı yatmaktadır. Seçilmiş bir hedef pazar<br />
veya özel bir göreve yönelik, ortak ve yönetilebilir<br />
özellikleri olan ürün grubu (ürün ailesi),<br />
Ürün Hattı olarak adlandırılmaktadır.<br />
Ürün hattından bahsedildiği durumlarda aslında,<br />
bir ürün etrafında geliştirilen teknolojiler<br />
bütünü veya bir ürün ailesi ifade edilmektedir.<br />
Ürün ailesi/ürün hattındaki ürünlerin geliştirilmesi<br />
ve inşa edilmesinde, daha önce<br />
teknoloji geliştiren tarafından özgün olarak<br />
geliştirilmiş teknolojiler kullanılır. Örneğin cep<br />
telefonları, ortak bir sistem mimarisi üzerine<br />
kurulu ve benzer bileşenlerden oluşuyor ise<br />
bu cep telefonlarının aynı ürün hattı içinde<br />
olduğu söylenebilir.<br />
Ürün hattı yaklaşımının bu yaklaşımı kullanan<br />
şirketlere sağlıklı bir şekilde büyüyebilme,<br />
pazar içinde tutunabilme, sahip oldukları<br />
teknolojileri ellerinde tutabilme ve bu teknolojiyi<br />
üreten işgücünü elinde tutabilme fırsatı<br />
kazandırdığı aynı zamanda bu teknolojiyi<br />
geliştirme fırsatı sağlamakta olduğu görülmektedir.<br />
Amerika Birleşik Devletlerinde yerleşik<br />
Carnegie Mellon Üniversitesi Software<br />
Engineering Institue (SEI) tarafından yürütülen<br />
Ürün Hattı inisiyatifi kapsamında, ABD<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanlığı ve üretici firma tarafından<br />
Ürün Hattı Uygulamalarının ortak bir paydada<br />
buluşturulması amacıyla çalışmalara başlanmıştır.<br />
SEI tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında<br />
üç temel ilgi alanına odaklanılmıştır.<br />
Bunlar;<br />
Mimari tabanlı geliştirme,<br />
Ürün hattı uygulamasını mümkün kılan<br />
ticari ve tedarik stratejileri oluşturma ve<br />
Temel yazılım yeteneklerinin ortaya çıkarılabilmesi<br />
için gerekli yeniden mühendislik<br />
aktiviteleridir.<br />
2-2 Ürün Hattı Uygulaması<br />
Ürün Hattı Uygulaması, bir Ürün Hattını<br />
oluşturan birden fazla ürünü değiştirmek<br />
monte etmek ya da bir araya getirmek<br />
amacıyla yeteneklerin sistematik kullanımı<br />
olarak tanımlanabilir.<br />
Hewlett Packard firması ürün hattı uygulamalarından<br />
ikiye yedi oranında zaman kazanımı<br />
elde etmiş, Motorola, Flexworks Pager’ında<br />
%80’lik yeniden kullanım oranına ulaşmıştır.<br />
Ürün hattı uygulamasında avantaj sağlayan<br />
diğer firmalar, Hava Trafik Kontrol Sistemlerinde<br />
Thomson-CSF, telekomünikasyon<br />
sistemlerinde Erricsson, Nokia ve AT&T, Uçuş<br />
Komuta Kontrol Sistemlerinde Boeing olarak<br />
sayılabilir.<br />
3- <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Projeleri<br />
Kapsamında Ürün Hattı Uygulaması<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı tarafından yürütülen<br />
projeler kapsamında, Ürün Hattı Uygulaması’nın<br />
sürekli politikalar olmaksızın uygulandığı,<br />
uygulanmadığı durumlarda ise yatırım<br />
tekrarlarının ortaya çıktığı görülmektedir.<br />
3-1 Gemi Savaş Yönetim Sistemlerinde<br />
Yeniden Kullanım Kavramının<br />
Uygulanması<br />
Sistem olarak farklı büyüklüklerdeki deniz platformlarında<br />
yer alan Savaş Yönetim Sistemlerinde<br />
Ürün Hattı Uygulaması ele alınmıştır.<br />
3-1-1 Gemi savaş yönetim sistemlerine<br />
ilişkin genel bilgi<br />
Platformların büyüklükleri ve görevlerine göre<br />
değişmek koşuluyla, modern bir Savaş Yönetim<br />
Sisteminin aşağıda listesi verilen Sistemlerden<br />
gelen bilgiyi yönetmesi beklenir.<br />
Deniz platformlarında Entegre Savaş Sistemi<br />
olarak tanımlanan Entegre Savaş Sistemi<br />
kapsamında; Sensör Sistemi, Silah Sistemi,<br />
Muhabere Sistemi, Seyir Sistemi yer alır.<br />
Gemi komuta kontrol sistemlerinin yeni ürün<br />
geliştirme ve geliştirilen ürünlerin mevcut<br />
sistemlere adaptasyonu, ömür devri boyunca<br />
bakım ve modernizasyon maliyetlerinin yüksek<br />
olması, Amerikan Deniz Kuvvetlerini çeşitli<br />
arayışlara itmiştir. Çözüm olarak, yeniden<br />
kullanımı destekleyen, Ürün Hattı kavramına<br />
uygun ve Hazır Ticari Ürün kullanımına açık<br />
komuta kontrol sistemleri için 21. yüzyıl<br />
muharebe sistemleri tasarımında temel teşkil<br />
etmek üzere geliştirilmiş bir teknik sistem<br />
mimarisi olan Open Architecture Computing<br />
Environment (OACE) mimarisi ve ilgili<br />
standartlar oluşturulmuştur.<br />
Ürün Hattı Uygulaması,<br />
bir Ürün Hattını oluşturan birden<br />
fazla ürünü değiştirmek, monte<br />
etmek ya da bir araya getirmek<br />
amacıyla yeteneklerin sistematik<br />
kullanımı olarak tanımlanabilir.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
OACE temel olarak açık standartlara dayalı,<br />
katmanlı bir mimariyi esas almaktadır. OACE<br />
standardı Ağustos 2004’te iki cilt şeklinde<br />
yayınlanmıştır. Birinci cilt olan “OACE Standards<br />
and Technologies” dokümanında en alt<br />
katmandan itibaren yukarıya doğru kullanılabilecek<br />
standartlara dayalı ürünler tanımlanmaktadır<br />
(Şekil-3.1). Önerilen mimarinin en<br />
temel öğesi olan dağıtım ara katmanı için<br />
Nesne Yönetim Grubu (Object Management<br />
Group) tarafından standartları belirlenen Veri<br />
Dağıtım Servisi (Data Distribution Service)<br />
önerilmektedir.<br />
Şekil - 3 - 1: OACE Mimarisi<br />
OACE standardına göre farklı açık sistem<br />
tanımlarından elde edilen açık sistem<br />
nitelikleri aşağıda sıralanmıştır:<br />
<br />
Uluslararası kabul görmüş, açık standartlara<br />
dayanılması.<br />
Alt sistem/firma özel standartlarından kaçınılarak<br />
uluslararası kabul görmüş açık standartlara<br />
uyulması, sistemin daha rahat<br />
genişleyebilmesine ve bakım masraflarının<br />
azalmasına olanak verecek ve tek kaynak<br />
bağımlılığını ortadan kaldıracaktır.<br />
Referans alınan temel sistem mimarisi olarak,<br />
Amerikan Deniz Kuvvetlerinin Naval Surface<br />
Warfare Center, Dahlgren birimince geliştirilen<br />
OACE kullanılacaktır.<br />
“OACE Technologies and Standards” cildinde<br />
gemi savaş yönetim sistemleri için kullanılabilecek<br />
standartlar açıklanmaktadır: Standart<br />
ara yüzlerin benimsenmesi, Birden fazla<br />
kaynaktan (Yüklenici, Satıcı) temin edilebilecek,<br />
Hazır Ticari Ürünler’in kullanılması,<br />
Minimum entegrasyon ile ortak çalışabilirlik,<br />
Katmanlı yapı, Kolayca ölçeklendirilebilme<br />
(scalability) ve yükseltilebilme (upgradability),<br />
Taşınabilirlik, Dağıtılmış mimari (Distributed<br />
Processing) yapısı, Hataya dayanıklı mimari,<br />
Paylaşılmış kaynak yönetimi, Uygulamaların<br />
Kendinden Enstrümantasyonu.<br />
Ara katmanlı açık bir mimari, işletim sistemi ve<br />
bilgisayarların değişmesi durumunda uygulama<br />
yazılımlarının en az seviyede etkilenmesini<br />
sağlayacaktır. Yalnız, burada dikkat edilecek<br />
husus, kullanılacak ara katmanın da standartlara<br />
uygun olması ve birden fazla üretici<br />
tarafından desteklenebilmesi ihtiyacıdır.<br />
Standartlara dayalı ara katman ürünü kullanımı<br />
farklı firmalar tarafından geliştirilen ürünlerin<br />
kolaylıkla entegre edilebilmesini sağlamaktadır.<br />
Bu anlayış ayrıca bir proje için geliştirilen<br />
yazılım modüllerinin başka projelerde de<br />
yeniden kullanılabilir (reuse) olmasını sağlayacaktır.<br />
Bu tür mimarilerin diğer önemli parçalarından<br />
biri olan Kaynak Yöneticisi (Resource<br />
Management) (ya da sistem yönetimi) dağıtık<br />
ortamdaki bilgisayarların, veri ağının ve<br />
uygulama yazılımlarının yönetimini ve<br />
izlenebilmesini sağlamaktadır.<br />
Konsol yazılımlarının mimarisini şekillendirmek<br />
üzere geliştirilecek altyapı komuta kontrol<br />
konsol yazılımları için ortak bir kullanıcı ara<br />
yüzü mimarisi ve servisleri sunmaktadır.<br />
Bu özellikler değerlendirildiğinde, Hazır Ticari<br />
Ürün kullanımı, Donanım teknolojilerinin<br />
değişimlerinden etkilenmeyen (platform free)<br />
veya kolayca adapte edilebilen mimari, basit<br />
insan makine ara yüzü, ölçeklenebilir yapı ve<br />
ticari/askeri standartlara uygunluk gibi öne<br />
çıkan özelliklerin Hazır Ticari Ürün kullanımı ve<br />
Yeniden Kullanım kavramı ile Ürün Hattı<br />
Uygulaması kavramını destekler kavramlar<br />
olduğunu görmekteyiz.<br />
Su üstü platformlarında Savaş Yönetim Sistemi<br />
geliştirmesinin milli imkânlarla yapılması<br />
durumunda, bu Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı<br />
Uygulaması kavramının uygulama alanı<br />
bulacağı düşünülmektedir bu husus detaylı<br />
olarak ilerleyen maddelerde irdelenecektir.<br />
3-1-2 Milli imkanlarla savaş yönetim sistemi<br />
geliştirilmesi kapsamında yeniden<br />
kullanılabilecek yetenekler<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> tarafından Savaş<br />
Yönetim Sistemi çalışmalarına yönelik altyapı<br />
oluşturulması çalışmaları, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı tarafından Gemi Entegre Savaş<br />
İdare Sistemi (GENESİS) Modernizasyonu<br />
Projesi Kapsamında başlatılmıştır.<br />
Proje kapsamında Savaş Yönetim Sistemi<br />
operatör konsolları, Taktik Konsollar, Altsistem<br />
entegrasyon birimleri (SIU), ara katman<br />
yazılımı, uygulama yazılımları ve konsol<br />
yazılımlarının Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ne açılması<br />
konusundaki sözleşme, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı ile HAVELSAN A.Ş. arasında Aralık<br />
2004’te imzalanmıştır.<br />
GENESİS Sözleşmesi kapsamında Savaş<br />
Yönetim Sistemi donanım öğelerinin tasarımdan<br />
üretime kadar geçen sürecinin yerli<br />
firmalar tarafından yapılması öngörülmüştür.<br />
Aynı zamanda, Savaş Yönetim Sisteminin<br />
platformdan bağımsız hale getirilmesi, ara<br />
katmanın bakım idamesi ve ilave yetenek<br />
kazandırılması konusunda yerli firmalara<br />
yetenek kazandırılması planlanmıştır. Ayrıca,<br />
hâlihazırda yerli savunma sanayimiz bünyesinde<br />
çeşitli firmaların, platform bağımsızlığını<br />
sağlamak amacıyla tasarlanmış Veri Dağıtım<br />
Servisi uyumlu ara katman çalışmalarını<br />
sürdürdükleri bilinmektedir.<br />
Veri Dağıtım Servisi alanında da en başarılı<br />
uygulamayı HAVELSAN gerçekleştirmiş ve<br />
Gemi Veri Dağıtım Sistemi (GVDS) adı verilen<br />
özgün ürünü ile MİLGEM sınıfı gemilerin bu<br />
ihtiyacını tamamen yerli olarak karşılamayı<br />
başarmıştır. Ayrıca mükemmel bir yeniden<br />
kullanım (re-use) ve ürün hattı uygulaması<br />
örneği olarak, aynı sistemin daha basit bir<br />
versiyonunu, Gemi Bilgi Dağıtım Sistemi<br />
(GBDS) adı altında Yeni Tip Karakol Botu (YTKB)<br />
projesine de uygulamıştır. Bu ürün hattının<br />
yakın gelecekteki üyeleri, 2 adet LST ve 1 adet<br />
LPD tipi gemiler için sağlanacak bilgi dağıtım<br />
sistemleri ile Yeni Tip Denizaltı Projesi (YTDP)<br />
için geliştirilecek Seyir Bilgi Yönetim Merkezi<br />
(NDMC) olacaktır.<br />
Sonuç ve Değerlendirme<br />
Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma<br />
ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine<br />
göre ve askeri standartlara uygun olarak
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
55<br />
tasarlanması, tedarik makamlarının ödediği<br />
yüksek geliştirme maliyetlerini ortaya çıkarmıştır.<br />
Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi, bir<br />
tedarik kapsamında geliştirilen bir temel<br />
yeteneğin bir başka tedarik kapsamında<br />
kullanılması sebebiyle öncelikle Yeniden<br />
Kullanım (re-use) Kavramının doğduğu bu<br />
makale kapsamında anlatılmıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı tarafından, 1985<br />
yılından bugüne teknoloji transferi, teknolojik<br />
işbirliği ve Ar-Ge projeleri ile savunma<br />
sanayiine yönelik pek çok alanda altyapı<br />
oluşturma çalışmaları sonuç vermeye başlamış,<br />
bu altyapı çalışmaları, yeniden kullanılabilir<br />
bileşenler ve ürünler olarak özgün<br />
savunma sistem çözümlerinin içinde yer<br />
almaya başlamışlardır.<br />
Dünyada izlenen gelişmelerden Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> de etkilenmiş, askeri standartların<br />
maliyet yükselten etkenler olması, modern<br />
sistem çözümlerinin Hazır Ticari Ürünleri<br />
desteklemesi sebebiyle, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı tarafından yürütülen projeler<br />
kapsamında, sistem bileşeni olarak Yükleniciler<br />
tarafından Hazır Ticari Ürün satın alımları<br />
artmıştır.<br />
Bu Ürünler, yerli katkı oranını düşüren<br />
bileşenler olmakla birlikte maliyet etkinlik,<br />
teknolojilerinin güncel olması ve yukarıda<br />
anılan çeşitli diğer avantajları sebebiyle sistem<br />
bileşenleri olarak kullanılmaları kaçınılmazdır.<br />
Hali hazırda projeler kapsamında tedarik<br />
edilen sistemlerin içinde Hazır Ticari Ürünlerin<br />
yüzdelerinin %40’lar seviyesine kadar<br />
yükseldiği görülmektedir. Hazır Ticari Ürünlerin<br />
yerli katkı oranını düşüren bir etken<br />
olduğu düşünüldüğünde, yerli savunma<br />
sanayinin ticari uygulama alanı olan ürünlerde<br />
üretimlerini desteklemesi gerektiği değerlendirilmektedir.<br />
Bu noktada değerlendirilmesi<br />
gereken bir diğer husus ikili kullanım (dual use)<br />
hususudur. Eğer bir ürün, son kullanıcısı<br />
sadece Türk Silahlı Kuvvetleri olmayacaksa,<br />
milli imkânlarla üretim için mutlaka desteklenmelidir.<br />
Hazır Ticari Ürünlerin yüksek miktarda Türk<br />
Silahlı Kuvvetleri envanterine girmesine<br />
rağmen hala, Hazır Ticari Ürünlerin seçim<br />
kriterlerine yönelik herhangi bir uygulama<br />
dokümanı veya bu ürünlerin yerini alacak milli<br />
ürünlerin hangi koşullarla geliştirileceğine dair<br />
bir politika belgesi henüz uygulamaya<br />
konulmamıştır. Ticari alanda da uygulaması<br />
olan ve özellikle yazılım alanında geliştirilebilecek<br />
Hazır Ticari Ürünler için bu gibi<br />
uygulama dokümanlarının destekleyici ve<br />
yönlendirici olabileceği görülmektedir.<br />
Bir diğer husus da, Hazır Ticari Ürünlerin tabi<br />
olduğu standartlar ve bu standartların<br />
belirlenme yöntemleridir. Askeri standartlar<br />
(MILSTD, STANAG) sadece tedarikçi ve son<br />
kullanıcıların katılımları ile belirlenirken, ticari<br />
standartlar, sanayinin oluşturduğu gruplarda,<br />
son kullanıcının da katılımıyla belirlenmektedir.<br />
Bu noktada Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı’na<br />
bağlı tedarik makamları, yerli savunma<br />
sanayini standartların oluşturulduğu platformlara<br />
katılmaya teşvik etmelidir.<br />
Bir başka yeniden kullanım yöntemi olan Ürün<br />
Hattı Uygulaması ile yeni bir tedarik yaklaşımı<br />
önerilmektedir. Ortak ve yönetilebilir,<br />
gereksinimleri belirlenmiş ve aynı Ürün<br />
Hattı’na ait farklı ürünlerin, günümüz açık<br />
sistem mimarileri, platformdan tam bağımsızlık<br />
gibi sistem çözümlerinden yararlanılarak<br />
ortak olarak tek elden tedarik edilmesi, uygun<br />
bir çözüm olarak görülmektedir.<br />
Yeniden kullanım, hazır ticari ürün kullanımı ve<br />
ürün hattı konseptinin HAVELSAN’da özellikle<br />
GENESİS tabanlı Savaş Yönetim Sistemleri<br />
alanında ve Gemi Veri Dağıtım Sistemi geliştirilmesinde<br />
etkinlikle kullanılması, gelişmekte<br />
olan savunma sanayimiz için örnek alınacak ve<br />
ümit verici uygulamalardır.<br />
YARASA projesinde geliştirilen Görev Destek<br />
Sisteminde kazanılan ve Ürün Hattı’na esas<br />
olan sistemin, takip eden sistemlerde <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’na zaman ve maliyet<br />
olarak kazanımlarda bulunduğu görülmüştür.<br />
Benzer uygulamaların, Savaş Yönetim Sistemleri,<br />
komuta kontrol sistemleri ve Ani Müdahele<br />
Botu gibi deniz platformları ve insansız<br />
hava araçlarında uygulanabileceği düşünülmektedir.<br />
Ürün Hattı Uygulamasına ilişkin uzun vadeli<br />
planların yapılamaması, son kullanıcının<br />
isteksizliği ve sanayi ile yürütülecek olan<br />
çalışmalarda sorumluluklar ve iş paylaşımına<br />
ilişkin çeşitli aksaklıkların ortaya çıkması<br />
karşılaşılabilecek temel sorunlar olarak<br />
değerlendirilmektedir.<br />
Ancak maliyet etkinlik, proje süreçlerinin<br />
kısalması, teknoloji yönetiminde getireceği<br />
kontrol, yatırım tekrarlarının önlenmesi<br />
dikkate alındığında, Ürün Hattı Uygulamasının<br />
öncelikle pilot projelerde uygulanması, zaman<br />
içerisinde de yaygınlaştırılması gerektiği<br />
değerlendirilmektedir.<br />
KAYNAKLAR<br />
ALBERT, Cecilia, BROWNSWORD, Lisa “Evoloutionary Process for Integrating COTS-Based Systems (EPIC)”, Kasım 2002<br />
<br />
BERGEY, John, CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES Larry, KRUT, Bob, NORTHROP, Linda, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim, “DoD<br />
Product Line Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.<br />
BERGEY,John, “Basic Concepts of Product Line Practice for the DoD”Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Şubat 2000<br />
<br />
<br />
BERGEY K., John, COHEN, Sholom, DONOHOE Patrick, JONES, Lawrence G., “Software Product Line: Experinces from the Seventh DoD Software Product Line<br />
Workshop”, Mart 2005.<br />
BERGEY, John,CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES, Larry, KRUT, Bob, NORTHTROP, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim. “DoD Product Line<br />
Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.<br />
BLM Architecture Summary Report, s.33 ulaşım tarihi 17 Ağustos 2006<br />
BRIGGS,John, “Reuse As A Strategy For System Acquisition”<br />
CARNEY, David J, MORRİS, Edwin J, PLACE0, Patrick R.H., “Identifying Commercial Off-the- Shelf (COTS) Product Risks: The COTS Usage Risk Evaluation”, Eylül 2003<br />
CLEMENTS, Paul “A Framework For Software Product Line Practice” Version 2.0. Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University<br />
Department of Defense Joint Technical Architecture, Sürüm 1.0. Ağustos, 1996.<br />
Department of the Navy, Department of the Navy Software Reuse Guide, Naval Information Systems Management Center, NAVSO P-5234-2, Haziran 1995<br />
Devlet Planlama Teşkilatı, e-Dönüşüm Türkiye Projesi 2003-2004 KDEP Uygulama Sonuçları ve 2005 Eylem Planı, 2005
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
DoD Directive 5000.1, “Defense Acquisition,” March 15, 1996.<br />
<br />
Federal Acquisition Regulations System. Chapter 1, Federal Acquisition Regulation 1997.<br />
<br />
SAUNDERS, Gregory DSPO, “ COTS in Military Systems-A Ten Year Perspective” isimli sunumu.<br />
Information Technology Management Reform Act, 1996<br />
<br />
<br />
JONES, Lawrence G. “Product Line Acqusition in the DoD: The Promise, The Challenges”,December 1999.<br />
LANG,Bob, “A Process for Evaluating COTS Software Products” http://interactive.sei.cmu.edu erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />
PERRY, William J., Memorandum For Secretaries Of The Military Departments, 29 Haziran,1994<br />
Raines Rules, OMB Memorandum of October 25, 1996, Subject: Funding Information Systems Investments<br />
STURM,A.Thomas: The USAF Scintific Advisory Board: Its First Twenty Years, 1944-1964, s.22.<br />
<br />
<br />
DoD Regulation 6000.2 “Mandatory Procedures for Major Defense Acquisition Programs (MDAPS) and Major Automated Information System (MAIS) Acquisition<br />
Programs.” Mart 1996.<br />
FOX, G., Marcom, S., LANTNER, K., “A Software Development Process for COTS-based Information System Infrastructure”. Part II: Lessons Learned, CrossTalk, Nisan<br />
1998, http://www.stsc.hill.af.mil/CrossTalk/1998/apr/process.asp<br />
Joint Interoperablity and Engineering Organization, Defense Information Systems Agency, Defense Information Infrastructure (DII) Common Operating Environment<br />
(COE) Version 3.1 Baseline Specifications. Nisan, 1997<br />
JONES, Lawrance G.,Product Line Acquisition in the DoD: The Promise,The Challenges, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Aralık 1999<br />
s.10.<br />
Venture Development Corporation, Embedded Hardware and Systems Practice: A White Paper On Embedded COTS Systems in Military, Aerospace and Defense,<br />
2006.<br />
VIDGER, M.R., Dean, J., An Architectural Approach to Building Systems from COTS Software Components, The 22nd Software Engineering Workshop, NASA/Goddard<br />
Space Flight Center Software Engineering Laboratory (SEL), Greenbelt, MD, December 1997, pp. 99-131<br />
www.corba.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />
www.omg.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />
Umur ÇAĞLAYAN<br />
HAVELSAN<br />
Pazarlama Müdürü<br />
Umur ÇAĞLAYAN Ankara’da 1975 yılında doğdu ve yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi İktisadi<br />
ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde tamamladı. 1999 yılında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığında çalışmaya başladı.<br />
1999-2008 yılları arasında, Mobil Radar Kompleksleri, Ağ Destekli Yetenek Projesi, Çok Amaçlı<br />
Veri Link Sistemi, Link-16 ve Birlikte Çalışabilirlik Projeleri gibi Türk Silahlı Kuvvetleri ve NATO<br />
kapsamında yürütülen Komuta Kontrol ve Haberleşme Projelerinde, Uzman Yardımcısı ve<br />
Uzman olarak görev adı. Bu süre içerisinde yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />
Avrasya Çalışmaları Bölümünde tamamladı.<br />
IDLS, NCOIC gibi kuruluşlarda Türkiye’yi temsil etti ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı adına<br />
çeşitli sunumlar yaptı.<br />
2008-2011 yılları arasında, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında Uluslararası İşbirliği Dairesinde,<br />
Doğu ve Güneydoğu Asya ile Güney Amerika Bölgelerine yönelik uluslararası işbirliği ve ihracat<br />
faaliyetlerinde görev aldı.<br />
Mayıs 2011 tarihinden itibaren, HAVELSAN firmasında Orta Doğu, Körfez ve Afrika Bölgesine<br />
yönelik Pazarlama Müdürü olarak görev yapmaktadır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 57<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde<br />
Sürdürülebilirlik Kavramı<br />
Aşağıdaki makale, 29 Ekim 2023 tarihine<br />
kurguladığımız bir senaryo üzerine yazılmıştır.<br />
Senaryo gereği, çevre ülkelerden birisinin<br />
Başbakanı, Genelkurmay Başkanını yanına<br />
çağırır. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin 40 yılda<br />
geldiği noktanın kıskandırıcı olduğunu belirterek;<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin bu süre içinde<br />
nasıl olup da bu konuma geldiğine dair bir<br />
Rapor hazırlanmasını ister. Makalemiz, bu<br />
sanal rapordan alıntılardan oluşmaktadır. Daha<br />
fazla bilgi arzu edildiğinde, raporun diğer kısımlarından<br />
da alıntılar yapılabilecektir.<br />
Rapor<br />
Tarih : 29 Ekim 2023<br />
Kime<br />
: Arwanda Başbakanı<br />
Raporu Hazırlayan : Arwanda Genelkurmay<br />
Başkanlığı<br />
Konu<br />
: Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Sayın Başbakan,<br />
Raporumuz, askeri ataşelerimiz, istihbarat elemanlarımız,<br />
Ankara Büyükelçiliğimiz, Dışişleri<br />
Bakanlığımızdan uzmanlar ile yerel ajanlarımızdan<br />
elde edilen istihbarata dayandırılarak<br />
hazırlanmıştır.<br />
I.Giriş<br />
Ülkemiz savunma sanayisinin geliştirilmesi<br />
çabalarına ve milli bütçeden ayrılan rakamların<br />
büyüklüğüne rağmen; sanayinin gelişmesi<br />
konusunda yeterli adımlar atılamaması; gerek<br />
askeri, gerek politik, gerekse ekonomi<br />
çevrelerinden eleştiri almaktadır.<br />
Bu raporda, bu konuda başarılı uygulamaları ile<br />
dikkati çeken Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>’nin<br />
bugüne nasıl geldiği; sanayide yer alan<br />
firmaların sürdürülebilirliklerini nasıl sağladıkları,<br />
bunun sağlanmasında Devletin rolü gibi<br />
konular işlenecektir.<br />
II. Türk <strong>Savunma</strong>sının Kuşbakışı Görüntüsü<br />
Dünya genelinde savunma harcamalarının<br />
GSMH’ye oranı %2,4 olup, Türkiye için bu oran<br />
1999’da %4 iken 2008’de %2,3’e inmiştir. 2007<br />
itibariyle bu oran Yunanistan’da %3,3;<br />
Bulgaristan’da %2,6; Rusya’da %3,5; İran’da<br />
ise %2,9 olmuştur.<br />
Türkler 2000’li yıllarda savunma harcamalarını<br />
düşürürken, sağlık ve eğitim harcamalarını<br />
artırmışlardır. Burada gözetilen gerekçe, sosyal<br />
refahın artırılması olmuştur. Ancak, 2012’den<br />
başlayarak bu mantık değiştirilmiş, “Güçlü<br />
Ordu, Güçlü Dış Siyaset, Güçlü Ekonomi”<br />
doktrini benimsenmiş ve harcamalar %2,3<br />
seviyesinden, tedrici olarak 2022'ye kadar<br />
%4,5 mertebesine çıkarılmıştır.<br />
Aralık 2009 itibariyle savunma sanayiinde<br />
faaliyette bulunan şirketlerin sayısı, 116 iken,<br />
2023 yılı itibariyle bu sayı 427’dir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde İstihdam<br />
2009 yılı sonu itibariyle savunma sanayiinde<br />
takriben 42 000 personel görev yapmakta iken,<br />
bugün bu sayı 96 000 civarındadır. Bu sayıda en<br />
önemli faktör, çalışanların çok büyük bölümünün<br />
ürün geliştirme mühendisleri, test<br />
mühendisleri ve uzmanları oluşudur.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörünün Cirosu<br />
2009 yılı SaSaD anketi sonuçlarına göre Türk<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> sektörü cirosu 2,319 Milyar<br />
Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2022 yılı sektör<br />
cirosu 8 Milyar Dolardır.<br />
Türkiye’nin <strong>Savunma</strong> Harcamalarında Gelir-<br />
Gider Durumu<br />
SSM tarafından sağlanan verilere göre,<br />
2010’larda SSM’nin temel para kaynağı olan
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu yönetiminde<br />
önemli bir değişiklik olmuş ve Hazine<br />
Müsteşarlığı tarafından Fon’da birikmiş<br />
kaynakların öncelikle kullanılması uygun<br />
bulunmuş; bu doğrultuda tahakkuk etmiş<br />
alacakların Fon’a transferi işlemleri yavaşlatılmıştır.<br />
Bunun neticesinde JSF gibi projelerin<br />
olağanüstü yüksek kredi ödemelerinin baskısı,<br />
savunma sanayiinin diğer projelerinin sözleşmeye<br />
bağlanmasını geciktirmeye veya diğer<br />
projelerin, ödeme güçlükleri nedeniyle,<br />
yavaşlamalarına yol açmıştır. Bu durum,<br />
SSM’nin kuruluşundan o günlere kadar<br />
yaşanmamış bir “gecikmeli ödeme” sonucunu,<br />
kısa süreyle yaratmış; bunun üzerine<br />
2015’lerde projelerde ilave bir gecikme riski<br />
ortaya çıkmıştır. SSM ve Türk Hükümeti bu<br />
darboğazı, Hazine Müsteşarlığı ile SSM’nin<br />
yakın ilişkileri, Başbakanın konuya doğrudan<br />
ve olumlu müdahelesi ile çözmüştür.<br />
Halihazırda, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde ödemeler,<br />
zamanında ve sağlıklı olarak yapılmaktadır.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde İhracat<br />
2011 yılında “sadece savunma ürün ve<br />
hizmetleri ihracatından” elde edilen ihracat<br />
rakamı 1 Milyar Dolardır. Bu rakam, 2022<br />
verilerine göre 4 Milyar Doları bulmuştur.<br />
Türkler, genel olarak savunma sektörü hakkında<br />
yaptıkları sunuşlarda, savunma ürün ve<br />
hizmetleri ihracat rakamlarına, ağırlıklı olarak,<br />
savunma offsetinden faydalanılarak elde<br />
edilen sivil havacılık ürünleri ihracat rakamlarını<br />
da eklemekte; buradan çıkan rakamı<br />
“toplam savunma ürün ve hizmet ihracatı”<br />
rakamı olarak kullanmaktadırlar. Bu yapıldığında<br />
ise yanıltıcı ve aşırı iyimser sonuçlar<br />
ortaya çıkabilmektedir. “Offsetler sonucu<br />
Türk dış siyaseti, komşuları ile<br />
“sıfır sorunlu” bir ilişkiler ağını<br />
aramakta; bunu da Polyanna’cılık<br />
oynamadan, aşağıdaki sırayla<br />
gerçekçi üç stratejik temele<br />
oturtmaktadır:<br />
1. Güçlü Ordu<br />
2. Güçlü Dış Siyaset<br />
3. Güçlü Dış Ticaret<br />
ortaya çıkan sivil ihracat” arzu edilen bir<br />
olaydır, ancak bu tür satış imkanları sadece<br />
yabancılardan ithalat olduğu sürece var<br />
olduğundan, bir paradoksa da işaret<br />
etmektedir: Yerli katkı oranı %100 olursa, bu<br />
tür ihracat rakamları sıfıra düşecek; yerli<br />
hiçbir şey alınmadığında ise sivil havacılık<br />
ürünlerine ait ihracat rakamları da maksimum<br />
olabilecektir. Bu yaklaşımın bir başka önemli<br />
etkisinin de, offset sonucu elde edilen ihracat<br />
rakamlarının, savunma sanayiinin “pazarlama<br />
yeteneğini” ölçmek anlamında da yanıltıcı<br />
sonuçlara sebep olacağı değerlendirilmektedir.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, daha 2010’lu yıllarda<br />
ihracat atılımı içine girmiş ve değişik coğrafyalarda<br />
ürün pazarlama faaliyetlerine başlamıştır.<br />
Ancak bazı sektörlerde, birden fazla Türk<br />
Şirketi aynı ürün grubuna yönelik İş Geliştirme<br />
faaliyetinde bulunabilmekte; bu da müşterinin<br />
kafasında soru işaretlerine yol açabilmektedir.<br />
Bu gibi durumlara Almanya, İtalya, İngiltere,<br />
İsveç, Finlandiya, Fransa, ABD, Rusya, Kore ve<br />
Çin gibi rakip oyuncularda raslamak olası<br />
değildir. İstihbarat Teşkilatımız, bu gibi durumların<br />
Türkiye’nin ihracatına vuracağı darbeyi,<br />
ülkemizin avantajı olarak değerlendirmektedir.<br />
Satış Sonrası Destekler<br />
Türkler, geçmişte yaptıkları hatalardan ders<br />
çıkarmışlar ve yurt içinden temin ettikleri tüm<br />
sistemlerin satış sonrası destek hizmetlerini,<br />
ana sistemi sağlayan şirketlere bırakmışlar;<br />
böylece TSK’nın lojistik harcamalarında ciddi<br />
anlamda tasarruf sağlamışlardır.<br />
III. Türkiye’nin <strong>Savunma</strong> Vizyonu ve Siyaseti<br />
Türkiye, basit ve sağlam bir dış politika siyaseti<br />
izlemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu<br />
Mustafa Kemal Atatürk’ün bundan yüz yıl önce<br />
yürürlüğe koyduğu dış siyaset politikası “Yurtta<br />
Sulh, Cihanda Sulh” dur. Bu politikaya sıkı sıkıya<br />
bağlı olan Türk dış siyaseti, komşuları ile “sıfır<br />
sorunlu” bir ilişkiler ağını aramakta; bunu da<br />
Polyanna’cılık oynamadan, aşağıdaki sırayla<br />
gerçekçi üç stratejik temele oturtmaktadır:<br />
1. Güçlü Ordu<br />
2. Güçlü Dış Siyaset<br />
3. Güçlü Dış Ticaret<br />
Aşağıdaki satırlarda bu başlıklar teker, teker<br />
incelenecektir:<br />
1. Güçlü Ordu<br />
<br />
“Güçlü, Şimşek Gibi Hızlı” bir Türk<br />
Ordusunun mevcudiyeti, Türk Hükümetlerine<br />
bölgesinde ve dünyada güçlü siyaset<br />
yapma imkanı vermektedir.<br />
<br />
<br />
<br />
TSK Komuta Heyeti, subay, astsubay ve<br />
eratı, üstün bir eğitime sahip olup; ülke<br />
vatandaşları Türk Silahlı Kuvvetlerini en<br />
güvenilir kurum olarak algılamakta,<br />
güvenmektedir. Komuta heyeti, vizyon<br />
olarak diğer büyük ülkelerden bağımsız bir<br />
silahlı kuvvete sahip olmayı öncelikli amaç<br />
edinmiştir.<br />
Türk Donanması 2020’li yıllardan itibaren<br />
Akdeniz dışındaki geniş bir coğrafyada<br />
Türk ticaret filolarının deniz yollarını açık<br />
tutmaya başlamış; Türk dizel-elektrik<br />
denizaltılarının Güney Kutbunda<br />
Kerguelen takımadaları yakınına kadar<br />
indikleri ve istihbarat faaliyetlerinde<br />
bulundukları raporları alınmıştır. Türk<br />
Denizaltılarının Kızıldeniz, Güneydoğu<br />
Asya kıyılarında gizli ve sürekli gözetleme /<br />
devriye görevi yaptıklarını değerlendirmekteyiz.<br />
Türk Deniz Kuvvetlerinin, filolarındaki<br />
denizaltılarının özgün tasarımlı<br />
olması konusundaki kararlılığı nedeniyle,<br />
2025 yılından itibaren ana sistem bazında<br />
dışa bağımlılık sona erecektir. İlk Türk<br />
nükleer denizaltısının 2028 yılında Türk<br />
Tersanelerinde kızaktan indirilmesi planlanmaktadır.<br />
Türk Hava Kuvvetlerine ait tüm uçucu<br />
birliklerde yazılımlar 2015’lerden itibaren<br />
tamamen özgün yapılmış; bu konuda dış<br />
güçlerin baskısı ve herhangi bir operasyonda<br />
arzu edilmeyen müdahaleleri<br />
önlenmiştir. Türk Hükümeti 2011 yılında<br />
aldığı bir kararla özgün savaş uçağına kapıyı<br />
açmış olup, ilk Türk savaş uçağının 2024<br />
yılında uçması planlanmaktadır. Türklerin<br />
global ihtirasları olmadığı bilinmekle<br />
beraber, Türk Genekurmayının, özgün Türk<br />
Ağır Bombardıman Uçağı hedefi vardır ve<br />
bu konuda sessizce çalışıldığı değerlendirilmektedir.<br />
Türkler, Uzay Komutanlıklarını<br />
uzun yıllar önce kurmuş olup; bu<br />
konuda her an sürpriz yapacak gizli<br />
çalışmalar yürüttüklerini endişeyle değerlendirmekteyiz.<br />
Müttefiklerinin, bu tür<br />
hamlelerin yapılabilir olmayacağı tavsiyelerine<br />
boyun eğmeyen Türkiye, bu tür<br />
stratejik konularda “fizibilite” kavramını<br />
çöpe atmış, kendi stratejik amaçları söz<br />
konusu olduğunda projenin maliyetini<br />
ikinci plana atmakta sakınca görmemiştir.<br />
Ülkemiz savunma harcamalarının gün<br />
geçtikçe azaltılması, ülkemiz savunmasını<br />
Türklere karşı büyük zafiyet içine sokmaktadır.<br />
Türk Kara Kuvvetleri, 2009’dan itibaren<br />
dışarıdan herhangi kara sistemini almayı
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
59<br />
yasaklamış; tüm sistemlerin Türkiye’den<br />
teminini öngörmüştür. Bu vizyon doğrultusunda<br />
ülkenin bir dönem Almanya’dan<br />
doğrudan almayı planladığı Yüzücü Hücum<br />
Köprüleri ülke sanayii tarafından geliştirilmiş;<br />
1990’larda lisans altında üretilmesi<br />
planlanan 6x6 ve 8x8 zırhlı araçlar<br />
ülke sanayii tarafından geliştirilmiş; bir<br />
zamanlar ABD, Fransa, İtalya, Rusya,<br />
İsviçre, Finlandiya egemenliğinde olan bu<br />
alanda Türkler söz sahibi olmuşlardır.<br />
1990’larda Ana Muharebe Tankını lisans<br />
altında almayı planlayan Türkiye, 2004’de,<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın vizyonu<br />
ile özgün tasarıma yönelmiş; Altay AMT<br />
Kore teknik desteği ile ortaya çıkarılmıştır.<br />
2. Güçlü Dış Siyaset<br />
Güçlü Ordusu sayesinde, Bölgesinde ve<br />
Dünyada çekinilen güç haline gelen Türkiye,<br />
dış siyasetinin sesini ve tonunu ayarlamakta<br />
özgürleşmektedir.<br />
Güçlü dış siyaset, Türkiye’nin “sıfır sorunlu<br />
komşu” politikasına yardımcı olmaktadır.<br />
Kimseden toprak talebi olmamasına karşılık<br />
Türkiye’nin güçlü ordusu ile verdiği mesaj<br />
“benden çekinin, benimle dost olun, kafa<br />
tutmaya kalkmayın”dır. İlave olarak da<br />
“aranızda da didişmeyin; bölgede istikrar<br />
olmazsa ekonomi de olmaz; sakin olun”dur.<br />
Bu mesajlar dengeli, istikrarlı bir sükunet<br />
ortamını sağlamaktadır.<br />
Göreceli zayıf komşular ve diğer zayıf bölge<br />
ülkeleri, Türk Ordusunun koruyucu kalkanı<br />
altına alınırsa, Türkiye lehine daha da güçlü<br />
dış siyasi sonuçların çıkacağı her türlü<br />
izahtan varestedir.<br />
3. Güçlü Dış Ticaret<br />
Güçlü Ordu ve Güçlü Dış Siyaset, neticesinde,<br />
Türk dış ticareti sağlam ve gelişmeye<br />
açık bir nitelik kazanmaktadır.<br />
Ticaret yolları açıktır; komşular ve bölge<br />
ülkeleri hasmane davranışlar yerine işbirliğini<br />
seçmişler; ekonomik ilişkiler en üst<br />
düzeye çıkarılmıştır.<br />
Türkiye, bizim dışımızdaki komşuları ve<br />
bölge Ülkeleri ile ortak bir pazar kurmuş,<br />
sınırları açmış; tüccarlar ellerini, kollarını<br />
sallayarak alışverişe başlamışlardır. Bunun<br />
günlük hayata yansıyan etkisi, anılan<br />
ülkelerin Türkiye ile ekonomik entegrasyona<br />
neredeyse girmiş olmalarıdır.<br />
IV. Türkler <strong>Savunma</strong> Tedariğini Nasıl Yapıyor?<br />
Diğer kamu alımları içinde savunma tedariki,<br />
Türklerin en başarıyla uyguladıkları alanlardan<br />
birisidir. Henüz bazı lokal sıkıntılar devam etse<br />
de, özellikle son yirmi yılda, bu konuda uzun<br />
mesafeler alınmıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> tedariki, Stratejik Hedef Planı (SHP)<br />
ve On Yıllık Tedarik Planı (OYTEP) denilen<br />
planlama safhaları ile başlamaktadır.<br />
Türk Deniz Kuvvetlerinin,<br />
filolarındaki denizaltılarının<br />
özgün tasarımlı olması<br />
konusundaki kararlılığı nedeniyle,<br />
2025 yılından itibaren ana<br />
sistem bazında dışa bağımlılık<br />
sona erecektir. İlk Türk nükleer<br />
denizaltısının 2028 yılında Türk<br />
Tersanelerinde kızaktan<br />
indirilmesi planlanmaktadır.<br />
IV.1 SHP<br />
Bu safha tüm kuvvetlerin, bütçe kaygısı<br />
olmadan, hazırladıkları tüm projeleri bir<br />
havuza attıkları ilk aşamadır. Bu plan 2012’lere<br />
kadar Gizli olup, sanayiye kapalıydı. O<br />
dönemlerde içe kapanık bir süreç izlemekte;<br />
bu safhada ne olup bittiği bilinememekteydi.<br />
“İhtiyacın tespiti, bu konuda mevcut olan<br />
teknolojilerin taranması, konsept oluşturulması,<br />
ihtiyaca en uygun sistemlerin tarifi<br />
işlemlerinin savunma sanayiinden seçilmiş<br />
güvenilir ekip elemanları ile birlikte, el ele ve<br />
gizlilik içinde yapılması” gibi kavramlar<br />
nedense o dönemlerde benimsenmemişti.<br />
TSK’nın, uzun vadeli hayal ve hedeflerini yansıttığı<br />
SHP’yi, sanayi ile paylaşmaması, uzun<br />
vadeli planlama konusunda çok becerikli olan<br />
savunma sanayii şirketlerinin bir strateji ve<br />
yatırım planı hazırlamasını önlemekte; zaten<br />
çok atılgan olan Türk <strong>Savunma</strong> Şirketlerinin,<br />
daha da gelişmesini önlemekteydi.<br />
Ancak 2013’den sonra TSK büyük bir düşünce<br />
değişikliğine gitmiş, savunma sanayiini de<br />
stratejik gücü olarak kabul etmiş; doktrin<br />
oluşturma, konsept çıkarımı, Proje Tanımlama<br />
Dokümanı (PTD) yazımı gibi konularda<br />
savunma sanayiinin tüm kesimleri ile yakın<br />
işbirliği içine girmiştir. Türkler, bu nedenle,<br />
büyük bir atılım içine girdiklerinden, bundan da<br />
zarar gören yine ülkemiz olmuştur.<br />
IV.2 OYTEP<br />
SHP’nin içinden seçilmiş, bütçe ayrılmış ve<br />
gelecek 10 yılda TSK’nın almayı planladığı<br />
projelerin yer aldığı belgedir. Üç yılda bir<br />
yayımlanır.<br />
2011 yılına kadar bir müddet, kısıtlı bir<br />
çerçevede, “OYTEP’in sadece Şirketleri<br />
ilgilendiren kısımları” kamuya açılmış ve bu<br />
konuda yapılan birçok sempozyum, konferans,<br />
makale ve şifahi beyanlarda OYTEP’in sanayiye<br />
açılmış olduğu beyan edilmişti. Sonra bu işlem<br />
de sessizce durdurulmuştu. Sanayici ise<br />
çekingen ifadelerle bu kısıtlı sürecin sanayi<br />
yatırımlarının planlanması ve gerçekleştirilmesi<br />
için yeterli olmadığını anlatmaya çalışmış,<br />
ama derdini yeterince ifade edememişti.<br />
Sanayiciler için OYTEP’in tamamına hakim<br />
olamamak; gelecek 10 yılda başka hangi<br />
alanlara ve hangi ölçüde yatırım yapmalarının<br />
mümkün ve gerekli olduğu analizini yapamamak<br />
sonucunu doğurduğundan, savunma<br />
sanayii 2011 yılına kadar sıkıntı çekmişti. TSK,<br />
2012 yılından itibaren daha şeffaf bir modele<br />
geçmiş ve OYTEP’i sanayiye tamamen açmıştır.<br />
Böylece son on yıldır Türk <strong>Sanayii</strong>, TSK’nın<br />
gelecek on yılda ne yapacağını bilmekte; görüş<br />
verebilmekte ve gelecek hazırlıkları yapabilmektedir.<br />
Bu şeffaf politika TSK’nın da kendi<br />
ihtiyaçlarını daha rasyonel hale getirmesine,<br />
sanayi ile ortak çalışmalar yapabilmesine<br />
olanak sağlamaktadır. Bu da, dolayısıyla, bizim<br />
işimize gelmemektedir.<br />
IV.3 Tedarik Eylemi<br />
TSK adına tedarik yapan iki temel kanal vardır:<br />
SSM ve MSB.<br />
SSM, 2015’lere kadar daha çok sistem<br />
geliştirme projelerini yaptırmakta, doğrudan<br />
alımlar ise genelde MSB’ye aktarılmaktaydı.<br />
2015’den sonra savunma tedariki daha sağlıklı<br />
bir yapıya kavuşturulmuş; tüm tedarik işleri<br />
MSB’ye bağlı SSM tarafından yürütülmeye<br />
başlanmıştır.<br />
SSM proje grubu:<br />
Özgün Geliştirme Projeleri<br />
Modernizasyon Projeleri<br />
Hazır alım projeleri<br />
olarak tedarik ihtisas gruplarına ayrılmıştır. Bu<br />
yapılanma daha önceleri var olan MSB Dış<br />
Tedarik, MSB İç Tedarik Daireleri ile SSM<br />
arasındaki iş örtüşmelerini, yanlış anlamaları<br />
önlemiş; kamuda verimli bir tedarik yolunu<br />
açmıştır.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Bir proje TSK tarafından SSM’ye aktarıldığında,<br />
SSM’nin eyleme geçebilmesi için üst düzey bir<br />
karar gerekmektedir. SSİK denilen, içinde<br />
Başbakan, <strong>Savunma</strong> Bakanı ve Genelkurmay<br />
Başkanı olan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />
yılda iki kere toplanıp, hangi projelerin<br />
gerçekleştirileceğine dair karar verir veya<br />
projeyi iptal eder. Bu kararı cebine koyan SSM,<br />
tam yetkiyle yola çıkmaktadır.<br />
2010’lu yılların başlarına kadar, Projeleri ifa<br />
edecek Şirketlerin belirlenmesi şu şekilde<br />
oluyordu:<br />
Kara ve Su Üstü Araçları sektöründe, Vakıf<br />
Şirketleri de olmadığı için, özel sektör şirketlerini<br />
birbiri ile yarıştıran ihale yöntemi;<br />
Daha çok Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme<br />
Vakfı Şirketlerinin yer aldığı sektörler olan<br />
Havacılık, Elektronik, Elektronik Harp,<br />
Roket ve Mühimmat gibi alanlarda ise<br />
ihalesiz olarak, tayin olunan Şirkete o işin<br />
aktarılması yöntemi<br />
2012’li yıllardan sonra projelerdeki azalmaya<br />
da paralel olarak Vakıf şirketleri daha esnek,<br />
hızlı, rasyonel kararları anında verebilen,<br />
personel ve harcamalarında performansa<br />
önem veren bir yapıya geçmişler; geniş ihracat<br />
kadroları kurmuşlar ve günümüzdeki daha küçük,<br />
hızlı, esnek ve çok becerikli global oyuncu<br />
olan Vakıf şirketlerini ortaya çıkarmışlardır.<br />
2011’de SSİK, kararı ile SSM tarafından Proje<br />
olarak sanayiye dağıtılmış projelerin, geriye<br />
kalan kısımları (“Bekleyen Siparişler” veya<br />
Backlog) miktarı 21,4 Milyar Dolardı. “Bekleyen<br />
siparişler” genel olarak sanayinin önünde<br />
hiçbir iş almadan daha kaç sene ayakta<br />
kalabileceğini gösteren faktördür. 2011’de tüm<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin elinde 21,4 Milyar<br />
Dolarlık bekleyen sipariş vardı. Bu rakamın<br />
sektörlere göre dağılımı o yıllarda aşağıdaki<br />
gibiydi:<br />
Havacılık<br />
Elektronik<br />
Roket, Mühimmat<br />
Kara<br />
Denizcilik<br />
10,3 Milyar Dolar<br />
7,3 Milyar Dolar<br />
2,0 Milyar Dolar<br />
1,3 Milyar Dolar<br />
0,5 Milyar Dolar<br />
O yıllarda, “bekleyen siparişlerle” sektörel<br />
cirolar karşılaştırıldığında, havacılık sektöründe<br />
2009 toplam cirosunun 9,5 katı bekleyen<br />
sipariş vardı. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin iç piyasada<br />
yılda ortalama 1,5 Milyar Dolarlık iş yaptığı<br />
düşünülürse, o hızla “bekleyen siparişlerin”<br />
bitirilme süresi takriben 10-15 yıl olacaktı! Bu<br />
neticenin ciddiyetini gören SSM, ellerinde<br />
büyük miktarda iş bulunan Kurumların,<br />
özellikle Vakıf Şirketlerinin, yıllık iş yapma<br />
kapasitelerini artırmalarını sağlamıştır. 2022<br />
yılı sonu itibariyle Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Şirketlerinin yıllık iş yapma kapasiteleri 8 milyar<br />
doları aşmıştır.<br />
IV.4 Türkiye Cumhuriyeti <strong>Savunma</strong>sında<br />
Oyuncular<br />
Türkiye’nin milli savunmasında rol alan<br />
oyuncular şunlardır:<br />
1. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)<br />
2. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı (MSB)<br />
a. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)<br />
3. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
IV.4.1<br />
TSK<br />
Dünyanın sayılı askeri güçlerindendir. 1950<br />
’lerde müttefik ülkeler tarafından gönderilen<br />
hibe araç, gereçlerle 1974 Kıbrıs çıkarmasını<br />
yapan; daha sonra ambargolarla hareketi<br />
kısıtlanan TSK, son 40 yılda yapılan hamlelerle<br />
sayılı ordular arasında yerini en başlarda<br />
almıştır.<br />
Başlarda daha muhafazakar olan TSK Komuta<br />
heyeti, önceleri sadece askeri fabrikalar ve<br />
göreceli olarak kendi kontrolleri altında olan<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına ait<br />
şirketlerden alım yapmakta idi. Komuta Heyeti,<br />
2000’li yıllardan itibaren özel sektörün<br />
sürdürülebilirlik anlamında kalıcılığını, iş<br />
becerilerini, kalite ve ürün güvenirliğini<br />
ispatlaması üzerine; silah sistem alımlarında<br />
özel sektörden de alımı tercih etmeye<br />
başlamıştır. Bu arada özel sektör şirketlerinin<br />
rekabetçi yapıları, ihracat becerileri ve kriz<br />
anında gösterdikleri esneklik becerileri TSK’yı<br />
olumlu anlamda etkilemiş; Vakıf Şirketlerinin<br />
yapısının yabancı şirketlerle rekabet edebilir<br />
hale getirilmesi çalışmaları, 2010’lu yıllardan<br />
itibaren başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />
SSM, projelerin yönetimine<br />
verdiği önem kadar, sanayiye yön<br />
verme ve geliştirme konularında<br />
da birincil aktif rol almakta;<br />
sanayide rol almak isteyen yeni<br />
grupların sertifikasyonunu<br />
sağlamakta, sanayide görev<br />
yapacak personelin eğitimi<br />
konusunda lider rolünü<br />
oynamakta; işbirliklerinde yön<br />
gösterici olmakta; savunma<br />
sanayiinin diğer sektörlerde rol<br />
almasını sağlamaktadır.<br />
TSK, 2015’lerde Test, Ölçme ve Değerlendirme<br />
Tugaylarını kurmuş; kara, hava ve deniz<br />
harekatlarında kullanılacak tüm ekipman, silah<br />
ve teçhizatın, ilgili konseptlerin denenmesi bu<br />
Tugaylar marifetiyle sağlanmaya başlanmıştır.<br />
Türk askeri, çok iyi eğitimli olması; daima en iyi<br />
silah ve teçhizatı seçmesi ile ünlüdür. Türk<br />
Ordusu, kendi vatandaşları tarafından geliştirilen<br />
silah, mühimmat ve teçhizatı tatbikatlarında<br />
gerçek senaryolarda denemekte; satın<br />
almakta; iyileştirme önerilerini vermekte;<br />
ürünü geliştiren tasarımcıların da tatbikatlarda<br />
yer almasını şart koşmakta, böylece masa<br />
başında tasarlanmış ürünler yerine, gerçek<br />
koşullara uygun, güvenilir Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> ürünlerinin ortaya çıkmasına önderlik<br />
etmektedir.<br />
TSK tarafından gerçekleştirilen bir diğer devrim<br />
ise, Askeri Ağır Bakım Fabrikalarının asli<br />
görevleri olan bakım onarım görevlerine geri<br />
dönmeleri olmuştur. Bu konudaki bulgular,<br />
Raporun Askeri Fabrikalar başlığı altında<br />
incelenmektedir.<br />
IV.4.2 MSB<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı, ülkenin en önemli<br />
Bakanlıklarından birisi olup, daima tecrübeli<br />
bir siyasi bu Bakanlığın başına getirilmektedir.<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanının, askerler tarafından da<br />
sevilen ve sayılan siyasilerden olması, askersivil<br />
ilişkilerinin sağlam bir zemine oturmasına<br />
yardımcı olmaktadır. SSM, MSB’ye bağlıdır.<br />
IV.4.2.1 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)<br />
7 Kasım 1985 tarihli bir kanun ile kurulan<br />
SSM’nin kuruluş amacı, “modern savunma<br />
sanayinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı<br />
Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanmasıdır”.<br />
Bu Kanun, SSM’den beklenen iki görevin<br />
de eşit ve birbirine önceliği olmayan şekilde<br />
yerine getirilmesi olduğunu vurgulamaktadır.<br />
SSM, bu görevlerden “TSK modernizasyonunu”,<br />
1985 ile 2011 arasında, asli görevi<br />
olarak almış; proje havuzunda birikmiş projelerin<br />
başarıyla gerçekleştirilmesini sağlamak<br />
üzere mobilize olmuştur. Bu öncelik, 2010’<br />
larda Müsteşar olan ve sanayiye büyük<br />
hizmetler vermiş olan Sn. Murad Bayar’ın<br />
ifadelerinden anlaşılmaktadır. Sanayinin geliştirilmesi<br />
de o tarihlerde SSM’nin öncelikleri<br />
arasında yer aldığından bünyesi içinde bir<br />
Sanayileşme Dairesi bulunmaktaydı. Bugün ise<br />
SSM, projelerin yönetimine verdiği önem<br />
kadar, sanayiye yön verme ve geliştirme<br />
konularında da birincil aktif rol almakta;<br />
sanayide rol almak isteyen yeni grupların<br />
sertifikasyonunu sağlamakta, sanayide görev<br />
yapacak personelin eğitimi konusunda lider<br />
rolünü oynamakta; işbirliklerinde yön gösterici
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
61<br />
olmakta; savunma sanayiinin diğer sektörlerde<br />
rol almasını sağlamaktadır.<br />
SSM’de Stratejik Planlama<br />
SSM, savunma sanayinin geleceğini nasıl<br />
şekillendireceği yönünde etkin bir stratejik<br />
planlama süreci yönetmektedir. Bu süreç<br />
öncesinde, sanayinin önde gelen görüş<br />
sahiplerinin düşüncelerini almakta; ardından<br />
stratejik planlamayı yaparak, paylaşmakta ve<br />
uygulamaya koymaktadır.<br />
Etkin dinleme ve görüş paylaşma araçlarından<br />
birisi de, hem sanayi hem de askerlerle yapılan<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Vizyon Paylaşım Toplantılarıdır.<br />
Önceleri, taraflarla birebir buluşan SSM,<br />
2012 yılından itibaren SSM koordinatörlüğünde<br />
askerler ve savunma sanayiini Vizyon<br />
Toplantılarında bir araya getirmeye başlamıştır.<br />
Stratejik Plan temelinde hazırlanan Sektörel<br />
Stratejiler dokümanı ise, planın değişik<br />
sektörlerde nasıl uygulanacağı yönündeki<br />
“SSM’nin bir iç rehberi” niteliğindedir.<br />
SSM Personel Politikaları<br />
Müsteşarlığın içe dönük hedefi “uzman tedarik<br />
kuruluşu olmak”tır. Personel alım ve eğitim<br />
politikalarını bu amaca uygun olarak uygulayan<br />
SSM, “rotasyon” ile de personelinin değişik<br />
alanlarda tecrübe kazanmasını hedeflemektedir.<br />
Kurumun, 2022 verilerine göre 1245 kişilik<br />
kadrosu bulunmaktadır. Bu kadro ile proje<br />
başına 3.5 kişilik bir uzman kadro imkanı<br />
SSM’ye sağlanmıştır. Bu rakam 2010’larda 1.5<br />
kişi civarında idi. Proje başına düşen uzman<br />
kadroda artış sağlanması, Türk Hükümetinin<br />
savunma projelerinin zamanında ve istenen<br />
kalite ve sürede bitirilmesi kararlılığını<br />
göstermektedir.<br />
SSM’nin bugünkü güncel sorunu, 2012’de<br />
hizmete giren ve 900 personel alabilen modern<br />
binasının ihtiyaca yetmemesi, bu nedenle<br />
değişik semtlerde kiralanan ek hizmet binalarından<br />
yararlanmak zorunda kalınmasıdır.<br />
SSM İş Vereceği Şirketi Nasıl Seçer?<br />
2010’lu yıllara kadar, SSM’nin iş vereceği<br />
şirketleri seçiş şeklinde, kolay anlaşılamayan<br />
bir sistem mevcuttu. Kara ve deniz sistemlerinde<br />
ihale yönetimini uygulayan SSM,<br />
kıyasıya rekabet ortamında, en ucuz sistemi<br />
özel şirketlerden alma yolunu seçerken; hava<br />
savunma sistemlerinde, uçar sistemlerde,<br />
roket sistemlerinde ve elektronik ana sistem<br />
alımlarında Vakıf şirketlerine doğrudan iş<br />
verme yöntemini uygulamaktaydı. İstihbaratçı-<br />
larımız, o yıllarda bu konuların neden bu<br />
şekilde çözüldüğüne dair yazılı bir strateji<br />
dokümanını veya talimatı ele geçirememişlerdir.<br />
2023 yılı itibariyle SSM, tüm sektörel alanlarda<br />
kilit şirketlerin iş hacim koordinasyonunu<br />
elinde tutmakta; bu Şirketleri verdiği işlerle<br />
ayakta tutmakta; bunu yaparken ihale<br />
yöntemini de kullanarak rekabet maşasını<br />
elinden bırakmamaktadır.<br />
Satış Sonrası Hizmetlerin Temini Hakkında<br />
Bu konu önceleri fazla dikkat çekmemiş ise de<br />
“ana sistemlerin bakım ve idamesinin, onları<br />
geliştiren şirketler tarafından yapılması<br />
ihtiyacı”, bu konuya olan ilgiyi artırmıştır.<br />
2012’den sonra, ana sistemleri temin eden<br />
yerli şirketlerin, bu sistemlerin bakım ve<br />
tamirini de üstlerine almaları; modernizasyon<br />
gerektiğinde ise bu işlemi de o sistemi geliştiren<br />
şirketlerin yapması, Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>ne büyük ivme kazandırmıştır.<br />
Bu sayede SSM <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Şirketlerini,<br />
zor zamanlarda, bakım onarım işleri ile ayakta<br />
tutma manivelasına sahip olmuştur.<br />
SSM’nin Proje Yönetim Performansı<br />
TSK’nın, SSM nezdinde, 2023 yılı başı itibariyle<br />
yürütülmekte olan proje sayısı 350’ye ulaşmış<br />
bulunmaktadır.<br />
Sözleşmesi imzalanmış projelerin 2009 sonu<br />
itibariyle toplam tutarı 23 Milyar Dolar iken,<br />
2022 yılında sözleşmesi imzalanmış projelerin<br />
tutarı 73 Milyar Dolardır. Bu tutar, 2004 yılında<br />
sadece 8 milyar dolar civarında idi.<br />
Buna karşılık 2004 yılında Kurumun personel<br />
sayısı 262 iken, 2009’da bu rakam 368 olmuş;<br />
2023 yılı itibariyle bu rakam 1200’leri geçmiştir.<br />
Proje başına personel sayısı 2006 yılında 1,80<br />
iken, bu rakam 2009’da 1,53’e düşmüş; bugün<br />
ise bu rakam 3,5’a çıkmıştır.<br />
Resmen beyan edilmemekle birlikte, o yıllarda<br />
önemli projelerin takvimlerinde sarkmalar<br />
olduğu da değerlendirilmektedir. SSM beyanlarına<br />
dayanılarak, son kullanıcı olan TSK’nın, o<br />
yıllarda proje takvimlerinde bu nedenle<br />
esneklik tanıdığı anlaşılmaktadır (Ref: SSM<br />
2009 Faaliyet Raporu; Sn. Murad Bayar’ın<br />
Önsözü). Bunun, sanayi ve SSM kaynaklı<br />
sebeplerinin SSM tarafından detaylı olarak<br />
analizinin yapıldığına inanılmakta; önlemler<br />
alındığı değerlendirilmektedir.<br />
Sanayinin Geliştirilmesi ve Yönlendirilmesi<br />
Performansı<br />
SSM 2009 Faaliyet raporunda, 2009 yılında<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Yönlendirilmesi başlığı<br />
altında, 2009 yılında gerçekleştirilen/katılınan<br />
faaliyetler sıralanmıştır. Bu listede çok sayıda<br />
aktivite vardır ve SSM’ye sanayinin bu anlamda<br />
müteşekkir olduğunu ifade etmek gerekir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı öncülüğünde<br />
başlayan, Vakıf Şirketlerinin bir Holding altında<br />
toplanmaları projesi üzerinde halen çalışılmaktadır.<br />
Bu çalışma dahi, başlı başına bir<br />
vizyoner bakışın yansımasıdır.<br />
SSM savunma sanayiini yönlendirirken,<br />
2010’lu yıllardaki sanayi beklentileri, kısaca<br />
şu şekilde özetlenebilir:<br />
1) “Gelişmiş ülkelerde dahi sektörlerde yer<br />
alan şirket sayısı ikiyi geçmemektedir.<br />
Türkiye’de ise Kara ve Deniz sektörlerinde<br />
özel sektör şirketleri ve askeri fabrikalar<br />
yer almakta; bu alanda rekabet, 5-6 kurum<br />
arasında yapılabilmektedir. Gerek bütçe,<br />
gerek proje, gerekse SSM’nin elindeki<br />
kaynakların verimli kullanılabilmesi açısından<br />
bu sayılar çok fazladır. Bazı<br />
sektörlerde ise sadece Vakıf Şirketlerinin<br />
Ana Yüklenici olarak seçilmelerinin (Bu<br />
uygulama, SSM’nin Sektör Stratejileri<br />
dokümanında yer alıyor!) sebepleri, özel<br />
sektör tarafından anlayışla (biraz da ses<br />
çıkaramayarak) karşılanır olmakla birlikte;<br />
resmi bir dayanağının olmamasının kaygı<br />
uyandırdığını; bunun düzeltilmesinin SSM<br />
açısından da sayısız yararları bulunduğu<br />
düşünülmekteydi. Özetle 2010’lu yıllarda,<br />
tüm sektörlerde, ana yüklenici olmanın<br />
kriterlerinin aynı ve adil olması konusunda<br />
sanayinin bir beklentisi vardı”.<br />
2) “Sektörlerde yer alacak ana yüklenici<br />
şirketlerin kısa listesinin oluşturulması;<br />
bunun belirlenmiş ve deklare edilmiş<br />
prensiplere göre yapılması; bu kıstasların<br />
dışındaki şirketlerin bu alanlara katılmalarının<br />
önlenmesi de” sanayi beklentileri<br />
arasındaydı”.<br />
Ürün Geliştirme Kredisi<br />
SSM, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin sahip olduğu<br />
özgün ürünlerin sayısının artmasının, Türk<br />
<strong>Savunma</strong> ihracatını artıracağını değerlendirmektedir.<br />
SSM, ürün sayısının kısa sürede<br />
artmasını sağlamak için, Ürün Geliştirme<br />
Kredisi (ÜGK) mekanizmasını 2013’de kurmuş<br />
veya başarıyla işletmiştir.<br />
Bu kredi miktarının, yıllık <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
cirosunun %10’u mertebesinde olması, bizler<br />
için örnek alınması gereken bir husustur. İlk<br />
yıllarda, yüksek görünen bu meblağı kullanacak<br />
bedelde proje bulmakta zorlanılmış; ancak,<br />
2015’den itibaren Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> daha
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
büyük düşünmeye başlamış ve yeni ürün<br />
projeleri birbirini takip etmeye başlamıştır. Çok<br />
düşük faizli olan bu kredinin, ilk beş yılının<br />
ödemesiz olması; alınan kredinin geri ödenmesinin<br />
ise en az on yılda yapılması tüm<br />
yaratıcı şirketleri yeni ürünler geliştirmeye<br />
teşvik etmektedir.<br />
Bu kredinin adil ve dengeli olarak talep sahiplerine<br />
dağıtımı, SSM’nin tespit ettiği ilkeler<br />
doğrultusunda, SSM tarafından yapılmaktadır.<br />
2023 itibariyle SSM ve TSK, sanayi tarafından<br />
geliştirilecek ürünlerin TSK tarafından öncelikli<br />
olarak denenmesi ve satın alınması mekanizmalarını<br />
kurmuş; faaliyete geçirmiştir.<br />
Offset Destekleri<br />
Türk <strong>Savunma</strong> Sanayi şirketlerinden bazıları<br />
sürekli olarak ihracat yaptıkları için, satılabilecek<br />
offset stokları bulunmaktadır. SSM, bu<br />
şirketlerin Offsetlerinin satışına izin vermekte;<br />
satıştan elde edilen gelirin Ürün Geliştirme<br />
projelerinde ve ürün geliştirme merkezlerine<br />
yapılacak yatırım harcamalarında kullanılmasına<br />
izin vermektedir.<br />
SSM, yan sanayinin gelişmesi üzerinde de<br />
büyük çaba harcamaktadır. Bu çerçevede<br />
savunma sanayii alanında ana müteahhitlere<br />
ürün ve hizmet sağlayan yan sanayi şirketleri,<br />
yapılan yatırım ve destekler sonucu, belirli bir<br />
üretim kültürüne kavuşmuştur.<br />
IV.4.3<br />
SSM, yan sanayinin gelişmesi<br />
üzerinde de büyük çaba<br />
harcamaktadır.<br />
Bu çerçevede savunma sanayii<br />
alanında ana müteahhitlere<br />
ürün ve hizmet sağlayan yan<br />
sanayi şirketleri, yapılan yatırım<br />
ve destekler sonucu, belirli bir<br />
üretim kültürüne kavuşmuştur.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde kurumlar TSKGV<br />
Şirketleri, “Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Bağlısı “bir<br />
şirket” olan MKEK, Özel Şirketler, Askeri<br />
Fabrikalardan oluşmaktadır. Bu kurumların<br />
özellikleri aşağıda sıralanmıştır:<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı<br />
(TSKGV)<br />
Türkler Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek üzere<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfını<br />
(TSKGV) kurmuşlardır. Vakfın amacı “Türk Milli<br />
Harp Sanayisinin geliştirilmesi, yeni harp<br />
sanayi dallarının kurulması, harp silah araç ve<br />
gereçlerinin satın alınması suretiyle; Türk<br />
Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün artırılmasına<br />
katkıda bulunmak üzere; Türk vatandaşlarının<br />
maddi ve manevi desteğini sağlamaktır”.<br />
Vakfın bir kuruluş kanunu olup, kurucuları<br />
arasında Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay<br />
II. Başkanı, MSB ve SSM Müsteşarı vardır.<br />
Dolayısıyla çok güçlüdür.<br />
Vakfın yönetim organları Vakıf Başkanı,<br />
Mütevelli Heyeti ve Genel Müdürlükten<br />
oluşur. Vakfın ve Mütevelli Heyetinin Başkanı<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanıdır. Vakıf, Başkan<br />
tarafından temsil olunur. Mütevelli Heyeti ise<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay 2. Bşk,<br />
MSB Müsteşarı ile SSM Müsteşarından<br />
oluşmaktadır.<br />
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TSKGV,<br />
dolayısıyla Bağlı Ortaklığı olan Şirketler, aslında<br />
kamudur, devlettir. Bu çerçevede, ihtiyaç<br />
makamı olan TSK ile TSK adına tedarik yapan<br />
SSM’nin, TSKGV içinde yer almaları, savunma<br />
sanayi yapılanması üçgeninde ilginç ve çok<br />
güçlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır.<br />
Vakıf Şirketleri:<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfının<br />
(TSKGV), hisselerin çoğunluğuna sahip olduğu<br />
Şirketlerdir. Türk Ticaret kanununa göre, Özel<br />
Şirketler olarak da anılan bu Şirketlerin gerçek<br />
sahibi ise yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı<br />
üzere Türk Devletidir. Bu Şirketler Aselsan,<br />
TAI, Havelsan, Roketsan, İşbir ve Aspilsan’dır.<br />
2010’larda Türk savunma sanayiinde, kara<br />
araçları dışındaki, tüm sektörlerde ana yüklenici<br />
rolü SSM tarafından Vakıf Şirketlerine<br />
verilmekteydi. Vakıf şirketlerine sürekli ve<br />
kararlı olarak bu rolün verilmesini gerekli kılan<br />
herhangi resmi bir karar, politika veya<br />
stratejiye rastlanılamamıştır.<br />
Bir başka deyişle o yıllarda Türk Vakıf Şirketleri,<br />
iç piyasada rekabetsiz, doğrudan<br />
görevlendirme ile iş almakta idi. Bu durumun,<br />
bu Şirketlere kısa ve orta vadede elverişli bir iş<br />
ortamı sağladığı açıktır. Ancak bu steril<br />
ortamın, anılan Şirketlerin rekabetçiliğini ne<br />
kadar teşvik ettiği; rekabet ortamının<br />
bulunmaması nedeniyle, şirket refleks ve<br />
yeteneklerinin ne ölçüde test edilebildiği<br />
sorusu açık bulunmaktaydı. Bu boşluğu gören<br />
Vakıf ve Vakıf Şirketlerinin üst düzey<br />
yöneticileri 2010’lu yılların ortalarında Vakıf ve<br />
Şirket yapılarında reform yapmışlar; maliyetleri<br />
sorgulamışlar ve sonuçta bugün var olan<br />
rekabetçi, esnek, çok güçlü Vakıf şirketleri<br />
yapılanmasını ortaya çıkarmışlardır.<br />
Özel Şirketler:<br />
Hisselerinin tamamı özel sermaye gruplarına<br />
ait olan şirketlerdir. Sektör içinde en dinamik ve<br />
rekabetçi grup bu Şirketlerden oluşmaktadır.<br />
2009 yılında yapılan ihracatın %50’sini sağlayan<br />
Özel Şirketlerin, o yıl içinde iç pazardan aldıkları<br />
pay sadece %12 idi. Bu pay yıllar içinde artmış<br />
ve bugün %50 mertebelerine ulaşmışlardır.<br />
Askeri Fabrikalar:<br />
Türkiye’de askeri fabrikaların ana kuruluş<br />
amacı, 1950’lerde Türkiye’ye gönderilen ve<br />
yedek parçası olmayan askeri sistemleri ayakta<br />
tutabilmekti. Zamanla bu ihtiyaç azaldıkça, TSK<br />
içinde önemli bir de teşkilat yapısına kavuşmuş<br />
olan askeri fabrikaların, mevcudiyetlerini<br />
devam ettirebilme refleksleri ortaya çıkmıştır.<br />
Bunun neticesinde, TSK’nın ihtiyaçlarının<br />
önemli bir bölümünü fabrikalara yönlendirme<br />
baskısı, doğal olarak, ortaya çıkmıştır.<br />
1998 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu imzalı<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Stratejisinde yer alan bir<br />
maddeye göre, askeri fabrikaların asli görevleri<br />
olan bakım ve onarıma yöneltilmeleri temennisi<br />
vardır. Bu çerçevede TSK, 2000’li yılların<br />
başında bu talimatı planlarına almış ve<br />
uygulama emirleri çıkmıştır. Ancak 2000’li<br />
yıllarda, teknolojik kabiliyet kazanma arzusuyla,<br />
fabrikalara sistem imalatı görevi<br />
verilmeye devam edilmiştir. Örneklerden<br />
bazıları aşağıda sıralanmıştır:<br />
a) Almanya ile denizaltı inşaatı<br />
b) Su üstü gemileri inşaatı<br />
c) İsrail ile M60 Tankları modernizasyonu<br />
d) Kore ile Fırtına obüsleri imalatı<br />
e) M113 Modernizasyon projesi.<br />
f) Aselsan ile Leo1 Modernizasyonu<br />
2010’lu yıllardan itibaren askeri fabrikaların<br />
asli görevlerine dönmesi çalışmaları hızla<br />
başlatılmış ve bu dönüşüm başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu<br />
Türklerin gurur kaynağı olan bu devlet şirketi,<br />
yapısı itibariyle ortaya çıkan zorlukları<br />
aşabilmek için önce MSB Bağlı Şirketi statüsüne<br />
getirilmiş; 2015’li yıllarda yapısı tamamen
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
63<br />
değiştirilerek rekabetçi bir yapıya kavuşturulmuştur.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Ar-Ge, Ürün<br />
Geliştirme ve TÜBİTAK<br />
SSM, yeni ve özgün savunma sanayii ürünlerinin<br />
ülke ihracatında oynayacağı rolü 2009-<br />
2016 stratejik planında tespit etmiştir. Bu<br />
konularda destek vermeyi de öngören ilk<br />
adımlarında, teknoloji geliştirilmesine destek<br />
vermiştir. Fakat, 2012 yılında hazırlanan yeni<br />
stratejilerde bu adımdan vazgeçen SSM,<br />
doğrudan “yeni ürün geliştirme” projelerine<br />
destek vermeye başlamıştır. Bu konudaki<br />
formül şudur: SSM, TSK’nın öngördüğü veya dış<br />
pazarda da iş yapacak ürünleri geliştirme<br />
görevini kabiliyetli şirketlere dağıtmakta,<br />
ortaya çıkan ürünleri TSK, Test, Ölçme ve<br />
Değerlendirme Tugaylarında denemekte,<br />
başarılı bulduklarını tedarik yolunu seçmekte,<br />
diğerleri için ise geliştirme önerilerini<br />
sıralamaktaydı. Böylece Türklerin savunma<br />
ürünü geliştirme süreci, sürekli yeni ürünlerin<br />
ortaya çıkarılmasını sağlamakta; TSK’nın ise<br />
“şimşek gibi bir ordu” imajını pekiştirmekte idi.<br />
SSM’nin yanı sıra TÜBİTAK ise, araştırma ve<br />
geliştirme alanında Türkiye’nin son yıllarda<br />
yaptığı atılımlarda öncülük etmiştir. Teknoloji<br />
ve ürün geliştir-mede sağladığı teşviklerle<br />
TÜBİTAK, savunma sanayiinin en büyük<br />
destekçi kurumlarından olmuştur. 2011’den<br />
itibaren SSM ve TÜBİTAK yeni bir işbölümü<br />
yapmış; SSM, Ar-Ge desteği sağladığı<br />
“teknoloji geliştirme” görevini TÜBİTAK’a<br />
devretmiştir. Buna karşılık TÜBİTAK ’ta bir<br />
zamanlar el attığı seri üretim işlerine<br />
girmemeye; ancak geliştirdiği teknolojilerin<br />
ticari olarak üretilmesini sanayiye bırakmaya<br />
başlamıştır.<br />
2005-2010 aralığında yan<br />
sanayiye en az %20 pay<br />
verilmesini zorlayan sistem,<br />
2011’den başlayarak daha fazla<br />
iş payının aktarımını<br />
öngörmüştür. 2023 itibariyle<br />
ana müteahhitler aldıkları işin<br />
takriben %50’sini Türk şirketleri<br />
ile paylaşmak zorundadır.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Belirgin Özellikleri<br />
Sayın Başbakan,<br />
TC’nin Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın<br />
ileri görüşlülüğü ile 1980’lerde kurulmuş olan<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, dünya pazarında<br />
aşağıdaki ayırıcı özellikleri ile diğer ülke<br />
savunma sanayiilerinden ayrılır:<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Şirketleri güvenilirdirler.<br />
Türkler verdikleri sözü tutan işadamlarıdır.<br />
Yazılı kontrat önemli olmakla birlikte,<br />
verilen söz ülke sanayicisinin namusudur.<br />
Garanti süresinden çok sonra, uzun yıllar<br />
sonra, eskiyen sistemleri sorun çıkardığında<br />
müşterinin yanında olur ve soruna çözüm<br />
bulmaya çalışırlar. Bunu, Müşterinin<br />
aleyhine ve kısa zamanda para kazanıcı bir<br />
eyleme çevirmek yerine, “önce yardımcı ol,<br />
sana güvensin; iş sonra zaten gelir!” anlayışı<br />
ile yaparlar.<br />
Türk sanayicileri yüksek ahlaklıdır! Bu<br />
şirketlerin girdiği pazarlarda vergi verenler,<br />
Türk Şirketlerinin çevrelerinde yarattıkları<br />
ahlak kültüründen olumlu anlamda<br />
etkilenir.<br />
Türk savunma sanayicileri inatçıdır; hiçbir<br />
koşulda vazgeçmezler! Cesurdurlar. Risk<br />
almayı severler.<br />
Türk savunma sanayicileri girdikleri pazara<br />
yerleşir; yerlileşirler… Bu raporun yazarları<br />
olarak bizleri en çok etkileyen hususlardan<br />
birisi de bu olmuştur. Yüksek milliyetçi<br />
duygulara sahip olan Türkler, bir pazara<br />
yerleşirken bencil davranmaz; mutlaka<br />
güçlü yerel ortaklar bulur; kendileri de o<br />
ülkenin vatandaşı imiş gibi bir ruha<br />
bürünürler.<br />
Türkler daha fazla kazanmanın yolunu,<br />
ortağına da kazandırmaktan geçtiğini<br />
bilirler. Bu nedenle, Türk şirketleri ile iş<br />
yapmanın cazibesi giderek yayılmaktadır.<br />
Türklerin yüksek özgüveni, iş becerisi ile birleşmiştir.<br />
1980’li yıllardan itibaren Üniversitelerin<br />
en parlak öğrencilerini daha<br />
öğrenci iken kendilerine bağlayan savunma<br />
sanayicileri, bunun semeresini Şirketlerine<br />
sadık, genç, yaratıcı çalışanlara sahip<br />
olmakla almaktadırlar.<br />
Türk sanayicileri mütevazıdır! Tevazu, Türk<br />
kültürünün bir parçası olmakla birlikte Türk<br />
sanayicileri Türkiyenin son yirmi yılda<br />
parlayan yıldızının şımartıcı etkisine<br />
kapılmamış; muhatapları karşısında daima<br />
saygılı ve mütevazı olmuşlardır.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve KOBİ’ler<br />
Sayın Başbakan,<br />
Türkler, savunma sanayiini geliştirirken önce<br />
ana müteahhitlerin filizlenmesini sağlamış;<br />
daha sonra bu müteahhitlerin hızını artırmak,<br />
riski paylaştırmak ve yerel sanayii de geliştirmek<br />
için verdikleri ihalelerden belirli<br />
payların yan sanayiye aktarılmasını sağlamışlardır.<br />
2005-2010 aralığında yan sanayiye en az %20<br />
pay verilmesini zorlayan sistem, 2011’den<br />
başlayarak daha fazla iş payının aktarımını<br />
öngörmüştür. 2023 itibariyle ana müteahhitler<br />
aldıkları işin takriben %50’sini Türk şirketleri<br />
ile paylaşmak zorundadır.<br />
Bu konudaki ilk çabalar, ana müteahitlik<br />
görevini üstlenen şirketlerin, üretim ağırlıklı iç<br />
yapılarında dirençle karşılaşmış; temel<br />
yetenekleri bünyede tutup, detay üretim<br />
işlerini yan sanayiye aktarmak yerine pahalı<br />
makine yatırımlarını bünyelerine yapmışlardır.<br />
Buna kalite ve üretim kültüründen yoksun olan<br />
bazı yan sanayi firmalarının varlığı da sebep<br />
olmuştur. Ancak, SSM’nin teşvik ve zorlamaları<br />
ile yan sanayide son on yılda olağanüstü<br />
gelişmeler sağlanmıştır.<br />
Devletin sanayi ile işbirliğine en iyi örneklerden<br />
birisi de 2013’lerde kurulan Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Akademisidir (TÜSSAK). SSM, <strong>Savunma</strong><br />
İmalatçıları Derneği (SaSaD), OSTİM, KOSGEB<br />
işbirliği ile kurulan Akademi, savunma<br />
sanayiinin ihtiyaç duyduğu yetenek dallarında<br />
şirketlerin personeline eğitim vermekte ve<br />
sertifikalandırmaktadır. Çok geniş olan müfredat<br />
konuları arasında kaynakçılık, CNC operatörlüğü,<br />
ağır iş makineleri operatörlüğü, kalite<br />
kontrol uzmanlığı, test uzmanlığı, kalibrasyon,<br />
ERP vs. gibi olağanüstü sayıda konu bulunmaktadır.<br />
SSM, şirketlerin personelinin bu<br />
akademiden sertifika almasını şart koşmuştur.<br />
Böylece geçen on yılda, gerek ana müteahitler<br />
ve gerekse yan sanayide ortak bir savunma<br />
sanayii üretim kültürü oluşmuştur. Bu kültüre<br />
sahip olan OSTİM firmalarının artması,<br />
özellikle bu şirketlerin gerek Türkiye’de gerekse<br />
yurtdışında bu şirketlere ilave iş olanakları<br />
sağlamıştır.<br />
V. Tekrarlamakta Yarar Olan Hususlar; Ya Da<br />
“sonuçlar”<br />
1. Türk Devleti, Hükümeti ve Ordusu ile Türk<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin arkasındadır.<br />
2. Güçlü bir Ordu, beraberinde birçok siyasi<br />
ve ekonomik avantaj getirmektedir.<br />
3. TSK, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ni kendi stratejik<br />
gücü olarak kabul etmekte, her<br />
türlü çalışmayı birlikte yapmaktadır.
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ile TSK mensupları,<br />
karşılıklı ve çok sıkı diyalog bağları<br />
içindedir.<br />
4. <strong>Savunma</strong> satışları, diğer ülkeleri satışı<br />
yapan ülkeye bağımlı yapmaktadır.<br />
5. Yapılacak her stratejik adımdan önce<br />
verilecek kararlar için “fizibilite” çalışması<br />
yapılması kavramı; Türkler tarafında çöpe<br />
atılmıştır... Konu ülke çıkarları olduğunda<br />
Türkler, para harcamaktan kaçınmamaktadır.<br />
Bu şekilde birçok yetenek Türk<br />
savunmasına kazandırılmış, bu arada<br />
çöpe giden birçok ürün olmuş; ancak<br />
bunun çok doğal olduğu, tüm taraflar<br />
tarafından kabul görmüştür.<br />
6. Türkler, özgün ve her türlü fikir ve sınai<br />
hakları kendilerine ait olan ürünleri<br />
geliştirme konusunda son derece cesur<br />
ve ataktırlar. Türk Başbakanının özellikle<br />
destekçisi olduğu bu politika ile son on<br />
yılda yüzlerce özgün ürün, devlet desteği<br />
ve teşviği ile Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
tarafından TSK emrine ve dünya pazarına<br />
sunulmuştur.<br />
7. Dünya piyasasında söz sahibi olmak için<br />
önce, Türkler gibi, ortak değer ve prensipler<br />
benimsemek ve gerekli yeteneklere<br />
sahip olmak gerekmektedir. Türkler bu<br />
ortak değer ve prensipleri ortak platformlarda<br />
geliştirmiş ve sahip çıkmışlardır.<br />
8. Türkler, ürünün başarısının ve müşteri<br />
nezdinde sağlanan güvenin yeni satışlar<br />
getirdiğini keşfetmişlerdir.<br />
9. Türkler, savunma projelerini, bilim adamlarını<br />
Türkiye’ye geri getirmek için başarılı<br />
bir platform olarak kullanmışlardır.<br />
10. Türkleri savunma sanayiini diğer sanayileri<br />
geliştirme yolunda bir model olarak<br />
kullanmışlar; otomotivde özgün Türk<br />
markalarının neden gerekli olduğunu bu<br />
sanayideki başarılar sayesinde keşfetmişlerdir.<br />
Saygılarımızla<br />
KAYNAK<br />
Arwanda Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı<br />
S. Haluk BULUCU<br />
FNSS<br />
Pazarlama ve Strateji Direktörü<br />
S. Haluk Bulucu, Mak. Yük. Müh. olup; FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri A.Ş.’de 20 yıla yakın süredir<br />
görev yapmaktadır. Şirket içinde İş Geliştirme, Strateji ve İş Mükemmelliği konularından<br />
sorumlu Direktör olan Bulucu’nun, TOBB <strong>Savunma</strong> Sanayi Meclisi Bşk. Yardımcılığı ve SaSaD<br />
Strateji Kurulu Başkanlığı gibi değişik görevleri de bulunmaktadır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 65<br />
Türk<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
2010 Yılı Performansı<br />
<strong>Savunma</strong> sanayimizin 2010 yılında sergilemiş<br />
olduğu performansa ilişkin göstergeler aşağıda<br />
özetlenmektedir:<br />
TSK İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı<br />
(%)<br />
60<br />
52,1<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Dolaysız Cirosu 2.732.933.353 $<br />
50<br />
40<br />
36,7<br />
41,6<br />
44,2 45,7<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Toplam<br />
(Dolaysız+Dolaylı) Cirosu<br />
<strong>Savunma</strong> Ürün ve<br />
Hizmetleri İhracatı<br />
3.487.427.831 $<br />
634.189.588 $<br />
30<br />
20<br />
25<br />
<strong>Savunma</strong> Dışı Havacılık<br />
<strong>Sanayii</strong> İhracatı<br />
219.312.739 $<br />
10<br />
Toplam <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık İhracatı<br />
853.502.327 $<br />
0<br />
2003<br />
2006 2007 2008 2009 2010<br />
Özkaynaklardan Ar-Ge<br />
Harcaması<br />
Toplam Ar-Ge Harcaması<br />
TSK İhtiyaçlarının<br />
Yurtiçinden Karşılanma<br />
Oranı (YİKO)<br />
143.427.656 $<br />
666.019.607 $<br />
52,1%<br />
(Kaynak SSM)<br />
ölçen dolaylı sektör cirosu da bir önceki yılın<br />
%27 üzerinde bir performans göstererek 755<br />
Milyon Dolar’a ulaşmıştır.<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon<br />
harcamaları 2010 yılı itibariyle 3,96 Milyar<br />
Dolar olarak gerçekleşmiş; söz konusu<br />
miktarın %52,1’i yerli savunma sanayimiz<br />
eliyle karşılanmıştır. Bu gösterge hem<br />
teknolojik açıdan dışa bağımlılığı, hem de<br />
ekonomik açıdan kaybımızı göstermesi<br />
açısından önem taşımaktadır. SSM 2007-2011<br />
Stratejik Planı’nda 2010 yılı için %50 YİKO (TSK<br />
İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı)<br />
hedefi konulmuş olup, bu rakama ulaşılmış<br />
olması memnuniyetle karşılanmaktadır.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Firmalarının Toplam<br />
Dolaysız Cirosu<br />
Milyon $<br />
3.000<br />
2.500<br />
2.000<br />
1.500<br />
1.000<br />
500<br />
1.301<br />
1.337<br />
1.720<br />
1.591<br />
2.010 2.317 2.319 2.733<br />
Dolaysız sektör cirosu ise bir önceki yıla göre<br />
%17,8 artışla 2,7 Milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />
Keza firmalarımız arasındaki işbirliğini<br />
0<br />
2003 2004<br />
(Kaynak SASAD)<br />
2005 2006 2007 2008 2009 2010
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik<br />
önem taşıyan savunma ürünleri ihracatı bir<br />
miktar düşüş ile 634 Milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />
Bu rakama, savunma sektörünün<br />
bir yan ürünü olarak ortaya çıkan savunma dışı<br />
havacılık sanayiinin 209 Milyon Dolar’lık ihracat<br />
performansı da dahil edildiğinde toplam<br />
“savunma ve havacılık ihracatı” 853,5 Milyon<br />
Dolar ile bir önceki yılın üzerine çıkabilmiştir.<br />
SSM Stratejik Planı’nda 2011 yılı savunma<br />
ihracatı hedefi olarak 1 Milyar Dolar beyan<br />
edilmiştir. Mevcut verilerin projeksiyonuyla<br />
her ne kadar gelecek yıl arzu edilen seviyeye<br />
ulaşılması düşük bir olasılık gibi görünmekteyse<br />
de, firmalarımızdan alınan öngörülerde<br />
hedef rakama erişmek olası görülmektedir.<br />
Stockholm International Peace Research<br />
Institute (SIPRI) verileri ile ülkemizin savunma<br />
ihracat ve ithalatına ilişkin dünya sıralaması<br />
ve aradaki makası tarafsız bir gözle takip etmek<br />
mümkündür. Bu verilerin projeksiyonunda<br />
sözkonusu makasın 2014 yılında kapanacağı<br />
öngörülmektedir.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> Sanyaiinin İhracat Performansı<br />
<strong>Savunma</strong> Dışı Havacılık <strong>Sanayii</strong> İhracatı<br />
<strong>Savunma</strong> Ürünleri İhracatı<br />
208<br />
162<br />
219<br />
135<br />
195<br />
331<br />
196<br />
337<br />
352<br />
420<br />
576<br />
670<br />
634<br />
2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />
Kaynak: SASAD (savunma ihracatı) ve SSM (savunma dışı havacılık ihracatı)<br />
5 Yıllık Birikimli Verilerle Türkiye'nin <strong>Savunma</strong> İhracat-İthalat Sıralaması<br />
0<br />
5<br />
10<br />
15<br />
20<br />
25<br />
30<br />
35<br />
2000 - 2004 2001 - 2005 2002 - 2006 2003 - 2007 2004 - 2008 2005 - 2009 2006 - 2010<br />
6.<br />
9.<br />
9.<br />
9.<br />
8.<br />
11.<br />
14.<br />
22. 21. 21.<br />
24.<br />
27.<br />
29.<br />
2005 İhracat Sıralaması<br />
İthalat Sıralaması<br />
Kaynak: Stockholm International Peace Research Institute (SIP)<br />
Türk <strong>Savunma</strong> Firmalarının Gerçekleştirdikleri Ar-Ge Harcamaları<br />
800<br />
Toplam Ar-Ge Harcaması<br />
666<br />
600<br />
Özkaynaktan Ar-Ge<br />
510 505<br />
400<br />
345<br />
228<br />
206<br />
200<br />
58 64 79 90 120<br />
143<br />
0<br />
2003<br />
2004<br />
2005<br />
2006<br />
2007<br />
2008 2009 2010<br />
Kaynak SASAD
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 67<br />
IDEF 2011<br />
10 uncu Uluslararası<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı<br />
Açılışı Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül<br />
tarafından yapılan “IDEF’11, 10'uncu Uluslararası<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı”, 10-13 Mayıs<br />
2011 tarihleri arasında Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı'nın<br />
himaye ve desteğinde, Türk Silahlı<br />
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın yönetim ve<br />
sorumluluğunda, İstanbul'da Tüyap Fuar ve<br />
Kongre Merkezi’nde icra edilmiştir.<br />
Bölgesindeki en büyük dünyada ise ilk beş fuar<br />
arasında yer alan IDEF Fuarı, ülkemiz için olduğu<br />
kadar, diğer katılımcı ülkeler için de önemli<br />
bir tanıtım merkezi ve pazar konumundadır.<br />
Genel olarak çok başarılı bulunduğu ve geçen<br />
yıllara göre daha tatmin edici sonuçlar alındığı<br />
değerlendirilen IDEF 2011 Fuarı’nda yerli<br />
katılımcı firma sayısının, bir önceki Fuara göre<br />
%18 artarak 212 firmaya, yabancı katılımcı<br />
firma sayısı ise %49 artarak 421 firmaya<br />
yükselmiştir.<br />
Fuara yurtdışından 24 Bakan, 10 Bakan<br />
Yardımcısı, 5 Genelkurmay Başkanı, 9<br />
Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet<br />
Komutanı, 12 Müsteşar ve 90 heyetten oluşan,<br />
70 ülke ve NC3A'dan toplam 426 kişilik resmi<br />
delegasyon üyesi katılım sağlamıştır.<br />
MSB.lığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet<br />
Komutanlıkları ve Emniyet Genel Müdürlüğünden<br />
21 makama görüşme ofisleri açılmış,<br />
Fuar öncesi ve esnasında yapılan planlamalar<br />
neticesinde, fuar esnasında Görüşme Ofisi<br />
Makamları - katılımcı firmalar - heyetler<br />
arasında toplam 2.000’in üzerinde görüşme<br />
gerçekleştirilmiştir.<br />
IDEF 2011 Fuarında milli olarak özgün<br />
tasarımla Türk tersanelerinde inşa edilen deniz<br />
sistemleri Büyükçekmece Koyu’nda sergilenmiş<br />
ve Müsteşarlığımız tarafından düzenlenen<br />
deniz etkinliği programında, misafir
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Bakanlar ve Genelkurmay Başkanları ile Kuvvet<br />
Komutanlarına tanıtım yapılmıştır. Bu<br />
kapsamda, GENESİS Sistemine sahip TCG<br />
GÖKÇEADA Fırkateyni, MİLGEM (HEYBELİADA),<br />
SAT Botu-1 ve Yeni Tip Karakol Botu (TCG<br />
TUZLA) Büyükçekmece Koyu’na demirleyerek<br />
fuara iştirak etmiştir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad BAYAR;<br />
İsveç, Sırbistan, İtalya, Brunei, Çin Halk<br />
Cumhuriyeti, İngiltere, Güney Afrika, Pakistan,<br />
Belarus, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Fransa,<br />
Ürdün, Almanya, Azerbaycan, Zambia, Sudan,<br />
Şili, ABD, Kamerun, Brezilya, Suudi Arabistan,<br />
BAE ve NATO’yu temsilen gelen resmi heyetleri<br />
kabul etmiştir.<br />
Ayrıca Fuar süresince Fuar esnasında 24 adet<br />
sözleşme imzalanmış, 7 adet seminer/ toplantı<br />
gibi etkinlikler düzenlenmiştir, bunlardan<br />
bazıları:<br />
HAVELSAN TOPLU İMZA TÖRENİ,<br />
SSM-ASELSAN ISF SSM SÖZLEŞME,<br />
SSM-KATAR MUTABAKAT MUHTIRASI,<br />
TUSAŞ-EADS CASSADIAN TALARION<br />
İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASI,<br />
TEKNOPARK TANITIM SUNUMU,<br />
TÜRKİYE-AZERBAYCAN PROJE ORTAKLIĞI<br />
NİYET PROTOKOLÜ,<br />
TUSAŞ-SNC ULUSLARARASI UZAY UYDU<br />
PROJELERİ İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT<br />
MUHTIRASI,<br />
TUSAŞ-P&W F135 İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT<br />
MUHTIRASI,<br />
ADİK LST İMZA TÖRENİ,<br />
ROKETSAN EUROCOPTER ANLAŞMASI,<br />
TUSAŞ-SIKORSKY TUHP ORTAK BASIN<br />
TOPLANTISI,<br />
TUSAŞ-ROKETSAN CAPS SÖZLEŞME İMZA<br />
TÖRENİ,<br />
FNSS - ASELSAN 25mm UKK (Uzaktan<br />
Kumandalı Kule) AKINCI Zırhlı Muharebe<br />
aracına monteli olarak gösterilmesi ile ilgili<br />
tören.<br />
Türk Hava Kuvvetleri’nin, 100. Kuruluş<br />
Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde IDEF 2011<br />
Fuarına özel bir stand ile katılımı, Fuara büyük<br />
bir renk ve ayrı bir heyecan katmıştır.<br />
Fuarı yurt içinden ve yurt dışından 52.500’den<br />
fazla kişi ziyaret etmiştir.<br />
IDEF 2011 Açılış Konuşmaları<br />
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış<br />
konuşması<br />
Onuncu IDEF Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Fuarı’na katılan tüm yerli ve yabancı misafirlerimize<br />
ve sektör temsilcilerine hoş geldiniz<br />
diyor, hepinizi muhabbetle selamlıyorum.<br />
Bu yıl onuncusu İstanbul’da düzenlenen IDEF<br />
Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı’nın, artık<br />
bir gelenek haline dönüşmesinden ve dünya<br />
savunma sanayinin önde gelen fuarları<br />
içerisinde yerini almasından duyduğum<br />
memnuniyeti ifade etmek isterim.<br />
Organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği<br />
geçen tüm kurum ve kuruluşlarımız ile her yıl<br />
artan bir ilgiyle katılım sağlayan yerli ve yabancı<br />
savunma sanayii temsilcilerine içtenlikle<br />
teşekkür ediyorum.<br />
Hâlihazırda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da<br />
yaşadığımız sancılı değişimler hiç şüphesiz,<br />
bütün uluslararası camiayı etkilemektedir.<br />
Bu gelişmeler uluslararası ve bölgesel dengelerin,<br />
ne denli kırılgan bir yapıya sahip<br />
olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.<br />
Başta tehdit algılaması ve güvenlik konusu<br />
olmak üzere, pek çok kavramı yeniden<br />
yorumlamamızı gerektiren bu gelişmelerin,<br />
kuşkusuz savunma sanayii konseptleri üzerinde<br />
de etkisi olacaktır.<br />
Bu itibarla, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> konsepti ve<br />
anlayışının bundan böyle daha da fazla<br />
‘işbirliği’ ve ‘karşılıklı bağımlılık’ ilkeleri<br />
çerçevesinde şekillenmesi gerektiğini düşünüyorum.<br />
Bu seneki IDEF Fuarı’nın bahsettiğimiz<br />
uluslararası konjonktür ışığında ülkelerin ve<br />
savunma sanayii şirketlerinin görüş alışverişinde<br />
bulunmalarına ve daha aktif bir şekilde<br />
işbirliği yapmalarına fırsat tanıyacağına<br />
inanıyorum.<br />
Malumunuz, Türk Milli <strong>Savunma</strong> Politikası esas<br />
itibariyle Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük<br />
Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’<br />
prensibini temel almaktadır.<br />
Bölgemizin hassas bir süreçten geçtiği bir<br />
dönemde barış ve güvenliği tesis etmek için<br />
savunma sanayii politikalarımızı da günün<br />
şartlarına uyarlamak durumundayız.<br />
Bölgemizde barışın, güvenliğin ve istikrarın<br />
sağlanmasında hayati sorumluluklar üstlenmiş<br />
bulunan ülkemiz, mevcut imkânlarını sadece<br />
ülke savunmasına değil, Birleşmiş Milletler<br />
misyonlarına ve barışı koruma operasyonlarına<br />
yönelik olarak da değerlendirmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 69
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />
Ülkemizin savunma ve güvenlik ihtiyaçları<br />
değerlendirildiğinde, savunma sanayiimizin<br />
stratejik önemi ve önceliği ortaya çıkmaktadır.<br />
Ülkemizin hızla devam eden sanayileşme<br />
hamleleri ile artan yenilik ve teknoloji<br />
altyapısından yararlanan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
sektörü, sizlerin de yakından şahit olacağı<br />
üzere, özgün teknoloji ve ürünlerini geniş bir<br />
yelpazede geliştirebilen bir aşamaya gelmiştir.<br />
Ulusal tedarik kurumumuz olan <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />
öncelikli ihtiyaçlarını yurtiçinden karşılamaya<br />
büyük önem vermekte ve bu yönde önemli<br />
yatırımlara imza atmaktadır.<br />
Hâlihazırda gelinen noktada, uluslararası kalite<br />
standartlarında üretim yapmakta olan savunma<br />
sanayi firmalarımız, zırhlı muharebe ve<br />
deniz araçlarından, uçak ve havacılık sistemlerine<br />
kadar geniş bir yelpazede ürünleriyle<br />
dünya çapında kabul gören bir düzeye ulaşmış<br />
bulunmaktadır.<br />
Amacımız, savunma sanayii alanında sahip<br />
olduğumuz kabiliyetlerimizi, daha önce<br />
belirttiğim üzere, ‘işbirliği’ temelinde<br />
paylaşmak suretiyle ülkelerimiz ve firmalarımız<br />
arasındaki ‘karşılıklı bağımlılığı’ pekiştirmektir.<br />
İlk IDEF Fuarı’ndan bu yana, yarattığımız bu<br />
ortak sinerjiden faydalanarak, sizlerle birlikte<br />
potansiyel fırsatları da en iyi şekilde değerlendirmek<br />
istiyoruz.<br />
Ülkelerimiz ve şirketlerimiz arasındaki<br />
savunma sanayii işbirliğini güçlendirmemiz,<br />
uluslararası barış ve istikrarın korunmasına<br />
müşterek katkılarda bulunmamızı sağlayacaktır.<br />
IDEF 2011 Fuarı’nın bütün katılımcılar için<br />
başarılı geçmesini diler, Fuar vesilesiyle siz<br />
değerli konuklarımızla biraraya gelmekten<br />
memnuniyet duyduğumu bir kez daha ifade<br />
ederim.<br />
Fuar’da yeralan yerli ve yabancı tüm <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> kuruluşlarına, çalışmalarında başarılar<br />
dilerim.<br />
Sayın Milli <strong>Savunma</strong> Baknı Vecdi Gönül'ün<br />
Açılış Konuşması<br />
Bu yıl onuncusu düzenlenen IDEF ‘11 Uluslararası<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı’na hoşgeldiniz.<br />
Dost ve müttefik ülkelerin resmi temsilcilerini<br />
ve savunma sanayine yön veren dünyanın önde<br />
gelen savunma firmalarının yöneticilerini<br />
bugün IDEF ‘11 vesilesiyle ülkemizde<br />
görmekten büyük mutlululuk duyuyorum.<br />
IDEF Fuarı’nı bu yıl da İstanbul’da, amaca uygun<br />
tasarlanmış bir alanda profesyonel fuarcılık<br />
anlayışıyla icra etmekteyiz. İki kıtanın ve<br />
kültürlerin kucaklaştığı İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz<br />
IDEF ‘11’in bu yıl deniz boyutunu<br />
daha da geliştirip, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’mızın<br />
100 üncü Yıl kutlamasına ilişkin bazı<br />
etkinlikleri de programa alarak kapsamını<br />
zenginleştirmiş bulunuyoruz.<br />
Uluslararası savunma sanayi fuarları, savunma<br />
sanayi alanında teknolojik gelişmelerin takibi<br />
ve tedarik programlarında uluslararası işbirliği<br />
imkânlarının geliştirilmesi açısından büyük<br />
önem taşımaktadır. Bu bağlamda bölgesinde<br />
en büyük, dünyada ise sayılı fuarlar arasında<br />
yer alan IDEF Fuarı’nı, dünya savunma sanayi<br />
firmalarını buluşturan ve ülkeler arası savunma<br />
sanayi iş birliği faaliyetlerine zemin yaratan<br />
önemli bir platform olarak görmekteyiz.<br />
Türkiye’nin savunma politikası Cumhuriyetimizin<br />
kurucusu ulu önder Atatürk’ün<br />
‘yurtta sulh, dünyada sulh’ prensibini temel<br />
almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu amaç<br />
doğrultusunda yüksek harekât kabiliyeti ile<br />
dünyanın en iyi teçhiz edilmiş ve yüksek<br />
seviyede eğitime sahip ordularından birisidir.<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları çerçevesinde<br />
önemli modernizasyon faaliyetleri<br />
yürütmekteyiz. Bu çalışmalarda geçmişte<br />
doğrudan alım veya ortak üretim modelleri<br />
ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Ancak, 2000’li<br />
yıllardan itibaren savunma sanayinde temel<br />
hedefimiz, öncelik verdiğimiz alanlarda kendi<br />
ürünlerimizi geliştirmek ve savunma sanayimizi<br />
uluslararası alanda rekabet edebilecek<br />
şekilde yapılandırmak olmuştur. Bu politikanın<br />
somut sonuçları her geçen yıl artan bir başarı<br />
ile alınmakta olup, 2010 yılı itibari ile silahlı<br />
kuvvetlerimizin modernizasyon ihtiyaçlarını<br />
yurt içinden karşılama oranımız %52 mertebesine<br />
ulaşmıştır.<br />
Hâlihazırda tasarım, geliştirme ve test çalışmaları<br />
devam etmekte olan Altay ana muharebe<br />
tankı, Atak taarruz helikopteri, Anka insansız<br />
hava aracı ve GökTürk uydusu gibi projeler<br />
sözkonusu çalışmalarımızın başta gelen<br />
örneklerini oluşturmaktadır.<br />
Kendi tasarımımızı yapmadığımız alanlarda ise<br />
uluslararası ortaklık ve işbirliği projelerine<br />
yöneliyoruz. A400M ulaştırma uçağı projesi ve<br />
müşterek taaruz uçağı (MTU/JSF) projesi gibi<br />
konsorsiyum projelerine nitelikli iş payları ile<br />
ortak olarak katılmaktayız. A400M projesinde<br />
orta gövde tasarımı Türkiye’de gerçekleştirilmekte<br />
olup, MTU/JSF projesinde ise 2007<br />
yılından itibaren üçüncü safha olan üretim ve<br />
lojistik destek evresine katılım sağlanmaktadır.<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçları çerçevesinde<br />
teknolojilerini geliştirdiğimiz ve kullanıma<br />
aldığımız teçhizatın tamamı dost ülkelere<br />
ihracat başarısını da yakalamaktadır. Bu<br />
çerçevede savunma ve havacılık sektörümüzün<br />
toplam ihracatı 2010 yılı itibari ile 853 Milyon<br />
ABD Dolarına ulaşmıştır. Dünyada talep gören<br />
önde gelen savunma sanayii ürünlerimiz<br />
arasında zırhlı araçlar, sahil güvenlik botları ve<br />
karakol gemileri, gece görüş ve hedef<br />
sistemleri, elektronik harp sistemleri, yazılım<br />
tabanlı telsizler, atış kontrol sistemleri, uçak<br />
simülatörleri, hava savunma sistemleri, topçu<br />
roketleri ve obüsleri sayabiliriz.<br />
Türk özel sektör kuruluşlarının yanısıra,<br />
savunma sanayine yatırım yapmak isteyen<br />
yabancı girişimcilerin varlığı, ülkemizde<br />
bulunmayan teknolojilerin Türk sanayiine<br />
kazandırılması bakımından önem taşımaktadır.<br />
Dengeli bir işbirliğini hayata geçirmek isteyen<br />
ülke ve kuruluşların ülkemize yapacakları<br />
yatırımlara desteğimizi sürdüreceğiz. Amacımız<br />
savunma sanayi alanında dost ülkelerle<br />
maliyet etkin projeler geliştirerek işbirliği<br />
çalışmalarımızı en üst noktalara taşımaktır.<br />
Kaynakların etkin kullanılması halinde dünya<br />
toplumlarının refahına, gelişmesine ve<br />
uluslararası barışın korunmasına en büyük<br />
katkıyı sağlayacağımıza inanıyoruz.<br />
Her geçen yıl daha fazla ülke ve firmanın iştirak<br />
ettiği IDEF Uluslararası <strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı<br />
süresince, birçok işbirliği anlaşması ve protokolu<br />
imzalanacaktır. Tüm konuk heyetleri<br />
sözkonusu imza törenlerine katılmaya davet<br />
ediyor ve fuar süresince belirleyeceğimiz<br />
muhtemel işbirliği fırsatlarını değerlendirmekten<br />
memnuniyet duyacağımızı ifade<br />
etmek istiyorum.<br />
Davetimizi kabul ederek ülkemizi ziyaretiniz ve<br />
IDEF ‘11 fuarına iştirakiniz için tekrar teşekkürlerimi<br />
sunarken, fuarın tüm katılımcılar için<br />
başarılı geçmesini temenni ediyor, ülkeler arası<br />
ilişkilerimize önemli katkılar sağlamasını<br />
diliyorum.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 71<br />
Havacılık Kümelenmesi<br />
Kazan <strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />
Kümelenmesi Danışma Kurulu Toplantısı<br />
takiben katılımcılar Kazan Kümelenme Modeline<br />
ilişkin görüş ve önerilerini paylaşmışlardır.<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. Vecdi GÖNÜL yaptığı<br />
toplantı açılış konuşmasında;<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nca yürütülmekte<br />
olan sanayileşme faaliyetleri kapsamında,<br />
ana yüklenici konumundaki büyük ölçekli<br />
savunma sanayii kuruluşlarının yanı sıra,<br />
ülkemizde savunma sanayii ve alt sektörlerinde<br />
faaliyet gösteren yan sanayi ve KOBİ boyutundaki<br />
firmaların da fiziksel, yönetimsel ve<br />
teknolojik yeteneklerinin geliştirilmesi, ve<br />
böylece ulusal düzeyde yürütülen projelerde<br />
daha yaygın ve etkin olarak yer almaları<br />
amacıyla, Ankara ili Kazan ilçesi sınırları içinde,<br />
TUSAŞ Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong> A.Ş. tesisleri<br />
yakınında “<strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />
Kümelenmesi” kurulmasına yönelik çalışmalar<br />
sürdürlmektedir.<br />
Bu kapsamda; 24 Mayıs 2011 tarihinde Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün<br />
başkanlığında, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
koordinatörlüğü ve ev sahipliğinde “Kazan<br />
<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi Hazırlık<br />
Toplantısı” gerçekleştirilmiştir. Sn. Bakan’ın<br />
açılış konuşmalarının ardından Müsteşarlığımız<br />
Sanayileşme Daire Başkanı Sedat<br />
Güldoğan öncelikle savunma sanayii ve<br />
Müsteşarlık tarafından yürütülen projeleri<br />
kısaca tanıtmış, Kazan Kümelenme faaliyetlerine<br />
ilişkin bilgiler aktarmıştır. Sunumu<br />
Başlangıçta küçük firmalar olarak ortaya çıkan<br />
Amerikan menşeili Sikorsky firması ve İngiliz<br />
menşeili Loyd sertifikasyon kuruluşunu örnek<br />
vererek, gerekli yatırımların yapılması durumunda<br />
Kazan kümelenmesinin de zaman<br />
içerisinde gelişerek bölgenin Havacılık-Uzay<br />
alanında dünyada söz sahibi bir konuma<br />
gelebileceğini belirtmiştir. Temel felsefe olarak,<br />
TSK ihtiyaçlarının tamamının yurt içinden karşılanmasının<br />
hedeflendiği, sekiz yıl öncesine<br />
kadar % 25 olan, TSK ihtiyaçlarının, yurt içinden<br />
karşılanma oranının 2010 yılı itibariyle % 52’ye,<br />
savunma ürünleri ihracatının 2 Milyar ABD<br />
Dolarına, Ar-Ge yatırımlarının 660 Milyon ABD<br />
Dolarına ulaştığına değinerek bugünden<br />
itibaren sektörde derinleşmenin sağlanarak<br />
yan sanayi ve KOBİ’lerin teknolojik ve fiziksel<br />
yeteneklerinin geliştirilmesinin temel amaç<br />
olduğunu vurgulamıştır. 2011 yılında yeniden<br />
düzenlenerek yayımlanan SSM Offset Yönergesi<br />
ile yan sanayii KOBİ payı %20’den %30’a<br />
çıkarıldığını belirten Sn. Bakan <strong>Savunma</strong><br />
alanındaki Offset uygulamalarının sivil sektöre<br />
de adaptasyonunun hedeflerden biri olduğunu<br />
söylemiştir. Kümelenmenin gerçekleştirileceği<br />
Kazan’daki arsanın tahsisinin Sn. Başbakanın<br />
talebi ile olduğunu söyleyen Sn. Bakan bu<br />
kümelenmenin Türkiye’nin Havacılık ve Uzay<br />
alanında gelişiminde önemli bir fırsat<br />
olduğunu söyleyerek toplantıların devamını<br />
ümit ettiğini ifade etmiştir.
GÜNDEM<br />
Tören ve Etkinlikler<br />
2 inci YENİ TİP KARAKOL BOTU TCG<br />
KARABURUN'UN (P 1201) GEÇİCİ TESLİM<br />
TÖRENİ<br />
(19 NİSAN 2011)<br />
TCG Karaburun Karakol Botu'nun 19 Nisan 2011<br />
günü DEARSAN’ın Tuzladaki Tersanesinde<br />
yapılan Geçici Teslim Törenine, Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Sn. Vecdi Gönül, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve<br />
Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu ve DEARSAN Gemi İnşat Sanayi Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Sn. Baki Gökbayrak katılmışlardır.<br />
TGC Karaburun Gemisinin Komutanlık Flandrası ve Gemi Hizmet Giriş Belgesi, Deniz Eğitim ve<br />
Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu tarafından Gemi Komutanı Yüzbaşı<br />
Gültekin Selçuk Yıldıran'a verilmiş ve daha sonra, önce gemi personeli, ardından da Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Sn. Vecdi Gönül, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve Öğretim<br />
Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu gemiye binerek seyir haline geçen gemide<br />
incelemelerde bulunmuşlardır.<br />
23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI ETKİNLİKLERİ<br />
Sosyal sorumluluk projesi kapsamında, 30 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen kermes geliri,<br />
sizlerin destekleri ve savunma sanayii firmalarının katkılarıyla, ilimiz Akyurt ilçesi Cücük Köyü<br />
İlkokulu’nun bakım ve onarımı gerçekleştirilmişti.<br />
Bu kez, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, 22 Nisan sabahı söz konusu okul<br />
ziyaret edilmiş ve çocuklara çeşitli hediyeler dağıtılmıştır.<br />
Ayrıca, Müsteşarlığımız personeli katkılarıyla destek hizmetleri personelinin çocuklarına (çay<br />
ocağı, temizlik işleri ve güvenlik görevlileri) spor ayakkabı ve çeşitli hediyeler alınmıştır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 73<br />
11 inci SAVUNMA SANAYİİ KUPASI KOŞUSU<br />
(14 MAYIS 2011)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Kupası<br />
Koşusu’nun 11 incisi 14 Mayıs 2011 tarihinde<br />
Ankara Hipodromu'nda yapılmıştır. Birinci<br />
gelen at sahibine Müsteşarımız Sayın Murad<br />
BAYAR tarafından 1 incilik kupası verilmiştir.<br />
SAHİL GÜVENLİK ARAMA KURTARMA GEMİSİ<br />
TEDARİK PROJESİ ÜÇÜNCÜ GEMİ “TCSG<br />
UMUT”UN DENİZE İNİŞ TÖRENİ (31 MAYIS<br />
2011)<br />
Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ihtiyacına<br />
binaen, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nca<br />
yürütülen Sahil Güvenlik Arama Kurtarma<br />
Gemisi Tedarik Projesi kapsamında inşa<br />
faaliyetleri RMK Marine Tersanesi’nde devam<br />
etmekte olan 4 (dört) adet Arama Kurtarma<br />
Gemisi’nden üçüncüsü “TCSG UMUT” 31<br />
Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen tören ile<br />
denize indirildi.<br />
Sırasıyla Koç Holding <strong>Savunma</strong> Sanayi ve Diğer<br />
Otomotiv Grubu Başkanı Sn. Kudret ÖNEN, Koç<br />
Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Sn.<br />
Rahmi KOÇ, Sahil Güvenlik Komutanı<br />
Tümamiral İzzet ARTUNÇ, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarı Sn. Murad BAYAR ve Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün konuşmaları ile<br />
başlayan törene çok sayıda komutan, üst düzey<br />
bürokrat ve yönetici katıldı.<br />
Sn. Rahmi KOÇ tarafından, Sn. Vecdi GÖNÜL,<br />
Sn. Murad BAYAR ve Tümamiral İzzet ARTUNÇ’a<br />
plaketleri takdim edildi. Daha sonra Tümamiral<br />
İzzet ARTUNÇ'un eşi Sn. Esra ARTUNÇ<br />
tarafından TCSG UMUT gemisinin ismi hatıra<br />
kütüğüne çakılarak, gemi Kuzey Deniz Saha<br />
Komutanlığı bandosunun çaldığı marşlar<br />
eşliğinde suya indirildi.<br />
SAVUNMA SANAYİİ<br />
MÜSTEŞAR YARDIMCIMIZ SN. ÖMER İNAK<br />
VEDA YEMEĞİ (24 HAZİRAN 2011)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcımız Sn.<br />
Ömer İNAK, 20 Haziran 2011 tarihinde emekli<br />
olmuştur. Onuruna 24 Haziran 2011 tarihinde<br />
Bakanımız Sn. Vecdi GÖNÜL ve Müsteşarımız<br />
Sn. Murad BAYAR’ın da katılımları ile bir veda<br />
yemeği verilmiştir. Kendilerine bugüne kadar<br />
Müsteşarlığımıza verdiği hizmetlerden dolayı<br />
teşekkür eder, bundan sonraki hayatlarında<br />
sağlık ve mutluluklar dileriz.<br />
Konferans, Toplantı, Fuar<br />
23. AVRUPA SİLAHLANMA SORUMLULARI OTURUMU (SERA) TÜRKİYE HAFTASI (04-08 NİSAN 2011)<br />
Müsteşarlığımız Uluslararası İşbirliği Daire<br />
Başkanlığı tarafından uluslararası savunma<br />
sanayii işbirliğini güçlendirmek amacıyla,<br />
muhatap ülke ve uluslararası kuruluşlar<br />
nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon<br />
çalışmalarımız kapsamında Fransız <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlığı'na bağlı IHEDN (<strong>Savunma</strong> Yüksek<br />
Eğitim Akademisi) tarafından her yıl düzenlenen<br />
ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65<br />
katılımcının dahil olduğu 23. Dönem SERA<br />
(Avrupa Silahlanma Sorumluları Oturumu)<br />
Semineri'nin bir haftası Müsteşarlığımızın giri-<br />
şimleri neticesinde, 04-08 Nisan 2011 tarihleri<br />
arasında Türkiye’de gerçekleştirilmiştir.<br />
Program, <strong>Savunma</strong> Sanayi Müsteşarlığı’nda<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı Sn.<br />
İsmail TOHUMCU’nun açılış konuşmasını<br />
takiben başlamıştır. TAI, ASELSAN, FNSS,<br />
HAVELSAN, TEİ, SAVRONİK, OTOKAR, RMK<br />
MARINE firmalarına ve ODTÜ Teknokent’e<br />
ziyaretleri de içeren beş günlük Program<br />
kapsamında, havacılık, kara ve deniz araçları,<br />
C4ISR alanlarında sahip olduğumuz özgün<br />
kabiliyetler sergilenmiş; Türkiye’nin Avrupa<br />
savunmasında yeri, Avrupa ülkeleri ile işbirliği<br />
ve Türk savunma sanayi altyapısı ile ilgili görüş<br />
alışverişi yapılmıştır.
Konferans, Toplantı, Fuar<br />
LAAD 2011 HAVACILIK VE SAVUNMA FUARI (12 – 15 NİSAN 2011)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Firması <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı organizasyonu çerçevesinde<br />
katılım sağlamıştır.<br />
Fuara ayrıca Genelkurmay Başkanlığı, Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanlığı ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan resmi bir<br />
heyet ile de iştirak edilmiş olup, başta Latin<br />
Amerika ülkeleri olmak üzere savunma sanayii<br />
alanında işbirliğimizin yoğun olduğu çeşitli ülke<br />
delegasyonları ile ikili görüşmeler gerçekleştirilmiştir.<br />
Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde 12-15<br />
Nisan 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen Bu çerçevede Brezilya <strong>Savunma</strong> Bakan<br />
LAAD Havacılık ve <strong>Savunma</strong> Fuarına 10 Türk Yardımcısı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri<br />
Komutanları, Brezilya Uzay Ajansı Başkanı,<br />
Uruguay <strong>Savunma</strong> Bakanı, Kolombiya <strong>Savunma</strong><br />
Bakan Yardımcısı, Şili ve Peru temsilcileri ile<br />
Türk <strong>Savunma</strong> Sanayini tanıtan ve işbirliği<br />
olanaklarının görüşüldüğü toplantılar gerçekleştirilmiştir.<br />
SAVUNMA SANAYİİ İCRA KOMİTESİ<br />
TOPLANTISI (21 NİSAN 2011)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi Toplantısı 21<br />
Nisan 2011 tarihinde Müsteşarlığımızda<br />
gerçekleştirilmiştir.<br />
İDEF 2011 ( 09 – 13 MAYIS 2011)<br />
IDEF 2011 10. UluslararasI <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Fuarı, Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ev sahipliğinde<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı<br />
tarafından 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />
TÜYAP İstanbul/Beylikdüzü Fuar ve Kongre<br />
Merkezi'nde, 44 ülkeden 621 firma katılımı ile<br />
gerçekleştirilmiştir.<br />
Katılım sağlayan firmalar, 410'u yabancı 211'i<br />
2<br />
yerli firma olmak üzere, 23.500 m 'lik stand<br />
alanı kiralamıştır.<br />
Fuara 70 farklı ülke ve NC3A'dan; 24 bakan, 10<br />
bakan yardımcısı, 5 genelkurmay başkanı, 9<br />
genelkurmay başkan yardımcısı, 2 kuvvet<br />
komutanı, 12 müsteşar ve 90 heyetten oluşan<br />
toplam 426 kişilik resmi delegasyon üye<br />
katılımı sağlanmıştır.<br />
Sayın müsteşarımız Murad Bayar, IDEF 2011’de<br />
70’e yakın ikili görüşme gerçekleştirmiş ve<br />
20’ye yakın etkinlikte yer almıştır. Azerbaycan<br />
ve Katar ülkeleriyle proje ortaklığı niyet<br />
protokolleri gerçekleştirilirken, müsteşarımız<br />
katılımıyla çok önemli işbirliği mutabakat<br />
muhtıraları imzalanmıştır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 75<br />
Ziyaretler<br />
CUMHURBAŞKANI SN. ABDULLAH GÜL’ÜN<br />
ASELSAN TESİSLERİNİ ZİYARETİ<br />
(12 NİSAN 2011)<br />
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ve<br />
beraberindeki heyet 12 Nisan 2011 tarihinde<br />
ASELSAN tesislerini ziyaret etmişler, ziyaret<br />
esnasında kendilerine ASELSAN Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Sn. Hasan Memişoğlu<br />
tarafından yürütülmekte olan projeler ile ilgili<br />
bilgi verilmiştir.<br />
Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptıkları ziyarette<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M. Vecdi Gönül,<br />
T.S.K.G.V. Genel Müdürü Sn. Hayrettin Uzun ve<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sn. Murad Bayar<br />
eşlik etmiştir.<br />
GÜRCİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞI<br />
MÜSTEŞARI NODAR KHARSHILADZE’NİN<br />
ZİYARETİ (26 NİSAN 2011)<br />
Gürcistan <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Müsteşarı Nodar<br />
KHARSHILADZE ve beraberindeki heyet Sayın<br />
Müsteşarımıza bir nezaket ziyaretinde<br />
bulunmuşlar ve kendilerine <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı hakkında bir brifing verilmiştir.<br />
MİLSOFT ZİYARETİ (18 MAYIS 2011)<br />
Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, 18.05.2011<br />
tarihinde Milsoft tesislerinde gerçekleştirilen<br />
SGRS Projesi yetenek gösterimine katılmıştır.<br />
Gösterim esnasında Milsoft firmasının Sahil<br />
Güvenlik Radar Sistemi Projesi için geliştirdiği<br />
ürünler tetkik edilmiş ve Sn. Müsteşarımıza<br />
projeye sağlayabileceği katkılar hususunda<br />
bilgi verilmiştir.<br />
FOTONİKS VE ATILIM ÜNİVERSİTESİ<br />
ZİYARETLERİ (02 HAZİRAN 2011)<br />
Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, beraberinde<br />
Müsteşar Yardımcımız Sn. İsmail Tohumcu ilgili<br />
daire başkanları ve uzmanlardan oluşan bir<br />
heyetle, önce Fotoniks Askeri Elektronik ve<br />
Elektro Optik firmasını, ardındanda Atılım<br />
Üniversitesi Metal Şekillendirme Mükemmelliyet<br />
Merkezini ziyaret etmişlerdir.<br />
Fotoniks firmasında, firmanın imkan ve<br />
kabiliyetleri hakkında bilgi alan, incelemelerde<br />
bulunan Sn. Müsteşarımız ve beraberindeki<br />
heyet, daha sonra Atılım Üniversitesi Metal<br />
Şekillendirme Mükemmelliyet Merkezine<br />
geçmiştir.<br />
Burada, Sn. Rektör, öğretim üyelerininde<br />
katıldığı bir brifing alan müsteşarlığımız<br />
heyetine, Metal Şekillendirme Mükemmelliyet<br />
Merkezi gezdirilmiş, merkezin yetenekleri ve<br />
hedefleri konusunda bilgi verilmiştir.
HABERLER<br />
05 Şubat 2011<br />
SAVUNMA SANAYİNDE PASİFİK SEFERBERLİĞİ<br />
1 milyar dolar ihracat hedefi için kolları sıvayan<br />
SSM, Endonezya, Malezya ve Tayland'a<br />
giderek, görüşmelerde bulundu.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) 2011 yılı<br />
için koyduğu 1 Milyar Dolarlık ihracat hedefi<br />
için seferber oldu. MKEK, ROKETSAN ve<br />
OTOKAR firmalarının Azerbaycan'a 2011<br />
yılında yaklaşık 500 Milyon Dolarlık savunma<br />
sanayii ürünü ihraç etme sözleşmesi imzalamalarının<br />
ardından, SSM gözünü Pasifik<br />
ülkelerine dikti. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
Uluslararası İşbirliği Daire Başkanı Lütfü<br />
Varoğlu başkanlığında bir heyet, 13-20 Ocak<br />
günleri arasında Pasifik ülkelerinden Tayland,<br />
Malezya ve Endonezya'ya giderek, görüşmelerde<br />
bulundu. Türkiye, Tayland'ın sahip<br />
olduğu 30 civarındaki F-16 savaş uçağını<br />
modernize etmek için görüşmelerde bulundu.<br />
Malezya'ya 8x8 Zırhlı Muharebe Aracı (ZMA)<br />
Endonezya'ya bombaları etkisizleştiren<br />
jammer cihazları ve ZMA satmak istiyor.<br />
Türkiye, ayrıca Endonezya'nın savaş gemilerini<br />
modernize etmek için de teklif sundu.<br />
Malezya'nın satın almak istediği paletli ve<br />
tekerlekli ZMA'ların toplam bedelinin 500<br />
Milyon Dolar civarında olduğu kaydedildi.<br />
4 Nisan 2011<br />
FATİH'İN TOPUNDAN 558 YIL SONRA<br />
Geçmişi 15. yüzyıl Osmanlı imparatorluğu<br />
dönemine kadar uzanan MKEK, 558'inci<br />
kuruluş yıldönümünü kutluyor. Temelleri Fatih<br />
Sultan Mehmet'in 1453 yılında kurdurduğu top<br />
döküm tesisleriyle atılan Makina Kimya<br />
Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye<br />
Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli<br />
savunma sanayi ürünü satıyor. 558 yıl önce<br />
Bizans surlarını yıkan şahi toplarını döken Türk<br />
silah sanayi bugün Fırtına obüslerini üretiyor.<br />
İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu itibariyle 284,2<br />
Milyon Dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye<br />
gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 Milyon<br />
Dolar oldu. MKEK'de, özellikle Türk mühendisler<br />
tarafından tasarlanan ve dünyadaki en<br />
uzun menzilli (40 kilometre) top olan panter ve<br />
fırtına obüsleri ile jandarma için geliştirilen<br />
7.62 mm çapındaki Bora 12 keskin nişancı<br />
tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için<br />
tasarlanan 5,56 mm çapındaki yarı otomatik<br />
keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi<br />
ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu.<br />
MKEK, aralarında Altay Milli Tank Projesi,<br />
Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern<br />
Makineli Tüfek Projesi'nin de yer aldığı 111 Ar-<br />
Ge projesi ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor.<br />
Bugün itibarıyla kurumun yatırımları ile Ar-Ge<br />
projelerinin toplam tutarı 2 Milyar 70 Milyon<br />
Liraya ulaştı.<br />
22 Nisan 2011<br />
3,5 MİLYAR DOLARLIK İHALE, AMERİKAN<br />
SİKORSKY'NİN<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin en büyük hazır alım<br />
projelerinden biri sayılan helikopter ihalesi<br />
sonuçlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan<br />
başkanlığındaki <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 77<br />
toplantısında, ihalenin Sikorsky'ye verilmesi<br />
yönünde karar çıktı. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />
Vecdi Gönül, helikopterlerin önemli parçalarının<br />
Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong>'nde<br />
(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. İlk aşamada 109<br />
helikopter üretilecek, bu sayı 600'e çıkabilecek.<br />
İlk teslimat 4 yıl sonra yapılacak.<br />
Toplam maliyet ise 3,5 Milyar Doları bulacak.<br />
Helikopterler 10 ton sınıfında olacak ve 18<br />
personel taşıyabilecek.<br />
3,5 Milyar Dolarlık ihalenin galibi Sikorsky<br />
Uzun süredir Türkiye'nin gündeminde olan<br />
genel maksat helikopter ihalesi dün sonuçlandı.<br />
Alım için Amerikan Sikorsky şirketinin<br />
'Kara Şahini tercih edildi. İhalede Sikorsky'nin<br />
rakibi ise İtalyan Agusta modeli idi. Agusta'nın,<br />
Sikorsky lisansıyla bu helikopteri ürettiğine<br />
dikkat çeken savunma uzmanları, "Türkiye,<br />
orijinalini tercih etti." dedi.<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin en büyük hazır alım<br />
projelerinden genel maksat helikopter ihalesi<br />
sonuçlandı. Dev ihalede Amerikan Sikorsky ve<br />
İtalyan AgustaWestland firmaları çekişiyordu.<br />
Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında dün<br />
yapılan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />
toplantısında, 109 helikopteri kapsayan<br />
ihalenin Amerikan şirketi Sikorsky'ye verilmesi<br />
yönünde karar çıktı. Toplantının ardından<br />
açıklama yapan Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi<br />
Gönül, helikopterin gövde, motor, aviyonik<br />
sistemleri, görev yazılımları gibi önemli<br />
parçalarının Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong>nde<br />
(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. Gönül, ilk<br />
aşamada 109 helikopter üretileceğini, bu<br />
sayının 600'e kadar çıkabileceğini kaydetti. İlk<br />
teslimat 4 yıl sonra. Toplam maliyet ise 3,5<br />
Milyar Dolar. Helikopterler 10 ton sınıfında<br />
olacak ve 18 personel taşıyabilecek. İcra<br />
komitesi dün <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında<br />
Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay<br />
Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül’ün katılımıyla<br />
gerçekleşti. Toplantıda Sikorsky'nin teklifi daha<br />
avantajlı bulundu. Türkiye'nin alacağı 109<br />
helikopter için İtalyan Agusta Westland ve<br />
Amerikan Sikorsky yanşıyordu. İki dev firma<br />
önce 5 Milyar Dolar bandında direndi. Türk<br />
tarafı ise 3,5 Milyar Dolarının üzerine çıkmaya<br />
yanaşmadı. Daha önceki komite toplantısında<br />
Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı<br />
Koşaner 5 Milyar Doların ödenmesinin<br />
mümkün olmadığını ilgili taraflara net bir<br />
şekilde ifade etti. Sonunda her iki firma da<br />
Ankara'nın istediği rakama yaklaştı. Sikorsky, Türk ürünlerine önemli bir ilgi olduğu belirtildi.<br />
Türkiye'ye T-70 Blackhawk (Kara Şahin) Latin Amerika'nın, ekonomi ve savunma sanayi<br />
modelini, Agusta ise TUHP 149'u önerdi. İki açısından en önemli ülkesi Brezilya'da 12-15<br />
helikopter de istenilen asgari özellikleri Nisan 2011 tarihlerinde düzenlenen <strong>Savunma</strong><br />
karşıladı. Fakat yapılan değerlendirmelerde, Fuarı Laad 2011 'e, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Sikorsky'nin önerdiği modelin daha güçlü Müsteşarlığı koordinasyonunda katılan 13 Türk<br />
olduğu ve fiyat konusunda da daha makul firması, Türk savunma sanayi ürünlerini, başta<br />
olduğu sonucuna varıldı. Ayrıca Amerikan Brezilya olmak üzere Kolombiya, Peru ve<br />
şirketi, helikopterin transmisyon-dişlilerini de<br />
Türkiye'de üretmeyi vaat etti. Edinilen bilgiye<br />
Uruguay gibi ülkelerin savunma bakanlığı ve<br />
askeri yetkililerine tanıtma imkanı buldular.<br />
göre, ihaleyi alan Sikorsky, üretim sürecinde Latin Amerika'da yaptıkları çalışmalar<br />
Türk şirketlerinin yüzde 67 oranında katkı<br />
sağlayacağı sözünü verdi. Helikopterin pervane<br />
ve motor gibi kritik parçalarının önemli bir<br />
bölümünün üretimi de TUSAŞ ana yükleniciliğinde<br />
hakkında bilgi veren SSM Daire Başkanı Lütfi<br />
Varoğlu, Latin Amerika savunma pazarının<br />
büyüklük açısından, dünyada önemli bir yeri<br />
olduğunu, Uruguay'a 4 yıl önce telsiz şatışıyla<br />
Türkiye'de gerçekleşecek. Helikopterin<br />
başlayan sürecin, bugün Şili ve Brezilya'nın<br />
en kritik bölümlerinden biri olan aviyonik<br />
önemli projelerine Türk firmalarının katılımını<br />
sistemleri ve yazılımlarda da Aselsan etkin rol<br />
sağlayacak noktalara gelindiğini ve bölgesel<br />
oynayacak. Türkiye ilk etapta 109 helikopter<br />
tanıtım çalışmalarına ağırlık verildiğini ifade<br />
alacak fakat bu rakam 300'e kadar çıkabilecek.<br />
etti. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ihracat<br />
Türkiye'nin aldığı her bir helikopter için,<br />
potansiyeli ile İhracatçı Birliği kurabilecek bir<br />
Sikorsky de Türkiye'de bir helikopter üretip<br />
aşamaya geldiğini vurgulayan Lütfi Varoğlu,<br />
başka pazarlara satacak. Genel Maksat<br />
şöyle devam etti: 'Yakın bir dönemde bu<br />
Helikopter Projesi kapsamında, öncelikle 109<br />
ülkelere (Latin Amerika) önemli satışlarımızın<br />
helikopter tedarik edilecek. Jandarma Genel<br />
olabileceğini değerlendiriyoruz, çünkü Batılı<br />
Komutanlığına 30, Kara Kuvvetleri Komutanlığına<br />
20, Hava Kuvvetleri Komutanlığına 6,<br />
kaynaklardan aldıkları sistemlerde ciddi güven<br />
kaybı yaşıyorlar. Türkiye, teknolojik çözümleri<br />
Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığına<br />
2, Özel Kuvvetler Komutanlığına 11,<br />
Emniyet Genel Müdürlügü'ne 20, Çevre ve<br />
ve fiyatlarıyla önemli bir alternatif haline geldi.<br />
Sektör başlı başına bir İhracatçı Birliği kuracak<br />
Orman Bakanlığına 20 adet helikopter<br />
aşamaya geldi. İDEF fuarı sırasında bu konuda<br />
verilecek.<br />
bir açıklamamız olabilir."<br />
22 Nisan 2011 01 Mayıs 2011<br />
SAVUNMA SANAYİİNDE HEDEF LATİN<br />
AMERİKA<br />
TÜRKİYE-ENDONEZYA SAVUNMA SANAYİ<br />
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ<br />
Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, Endonezya<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii alanında Türk firmalarının<br />
Cumhurbaşkanı Susilo Bambang<br />
dünyanın çeşitli coğrafyalarında sürdürdükleri<br />
YUDHOYONO'nun daveti üzerine 3-6 Nisan<br />
tanıtım ve pazarlama çalışmaları ara vermeksizin<br />
sürüyor. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ürün-<br />
2011 tarihleri arasında Endonezya'ya resmi bir<br />
ziyaret gerçekleştirdi. 16 yıl aradan sonra<br />
lerinin yeni hedef pazarı Latin Amerika oldu.<br />
Türkiye'den Endonezya'ya Cumhurbaşkanı<br />
düzeyinde yapılan bu ilk ziyaret, aynı zamanda<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) tarafından<br />
Endonezya'da, Cumhurbaşkanı Abdullah<br />
iki ülke arasındaki savunma sanayi işbirliğini<br />
daha sağlam temellere oturtup gelişmesine ve<br />
Gül'ün ziyaretinde sağlanan yaklaşık 400<br />
derinlik kazanmasına katkıda bulunması<br />
Milyon Dolarlık Tek Kaynak Protokolü'nün<br />
beklenen işbirliği protokolünün imzalanmasına<br />
ardından, SSM önderliğindeki Türk <strong>Savunma</strong><br />
da sahne oldu. İki ülke <strong>Savunma</strong> Bakanlıklarından<br />
<strong>Sanayii</strong> Şirketleri, Latin Amerika ülkelerine<br />
üst düzey yetkililerce gerçekleştirilen<br />
yönelik tanıtım ve pazarlama tanıtımına görüşmeler neticesinde Türkiye-Endonezya<br />
başladı. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ürünlerinin, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği Protokolü imza<br />
uluslararası alanda kazandığı kalite ve güven<br />
nedeniyle, Brezilya'nın başını çektiği pazarda,<br />
aşamasına getirilmiş ve Protokol 5 Nisan günü<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad BAYAR'ın
Haberler<br />
Endonezya'lı muhatabı <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />
Yardımcısı Sjafrie SJAMSOEDİN'e yaptığı<br />
nezaket ziyareti sırasında imzalanmıştır.<br />
Cumhurbaşkanı GÜL, söz konusu protokolün<br />
imzalandığı bilgisini Türkiye ve Endonezya<br />
arasında ekonomik işbirliği imkanlarının<br />
değerlendirildiği Jakarta'daki iş Forumu<br />
toplantısı sırasında yaptığı konuşmada özel bir<br />
yer ayırarak tüm katılımcılara duyurmuştur.<br />
Yazılı ve görsel basına yansıdığı kadarı ile<br />
işbirliği Protokolü kapsamında öncelikle<br />
Endonezya Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına<br />
yönelik olarak yerel ortaklarla birlikte Aselsan<br />
ürünü yazılım tabanlı telsiz sistemleri,<br />
Roketsan ürünü topçu roket sistemleri ve<br />
mühimmatları ve FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri<br />
ürünü Zırhlı Muharebe Araçlarının ortak<br />
üretimi konuları gündeme alınacak, iki ülke<br />
arasındaki savunma sanayi işbirliğinin yakın<br />
dönemde GENESİS SYS, MilGem Sınıfı korvet,<br />
F-16 modernizasyonu ve İHA satışı gibi<br />
konuları da kapsayacak şekilde genişletilmesi<br />
bekleniyor.<br />
Müsteşar BAYAR ile Endonezya <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Yardımcısı SJAMSOEDIN tarafından<br />
imzalanan protokolün altyapısı, Endonezya ile<br />
savunma sanayii işbirliği kurulmasına yönelik<br />
önceki yıllarda başlatılan temas ve çalışmaların<br />
bir sonucudur. Bu çerçevede, Endonezya<br />
Cumhurbaşkanı YUDHOYONO'nun geçtiğimiz<br />
yıl Haziran ayı içinde Türkiye'ye gerçekleştirdiği<br />
ziyarete katılan Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanı Dr.<br />
Purnomo YUSGİANTORO'ya Türkiye'deki<br />
savunma tesisleri gezdirilmiş ve Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>nin kabiliyetlerine ilişkin ayrıntılı bilgi<br />
sunumları yapılmıştır. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
firmaları da SSM yetkilileri ile birlikte<br />
geçtiğimiz yıl Kasım ayı içinde Jakarta'da<br />
düzenlenen Indo Defense "10 Fuarı'na katılarak,<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin yüksek teknoloji<br />
ürünü çözümlerini tanıtmıştı. SSM Uluslararası<br />
İşbirliği Dairesi Başkanı Lütfi VAROGLU<br />
Başkanlığında ve 8 Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
firmasından temsilcilerin yer aldığı Türk Heyeti,<br />
Ocak ayı içinde Endonezya'ya resmi bir ziyaret<br />
gerçekleştirmiş ve söz konusu ziyaret sırasında<br />
protokol kapsamında hangi alanlarda işbirliği<br />
yapılabileceği konusu masaya yatırılarak<br />
öncelikli alanlar belirlenmiştir. Bu çerçevede,<br />
iki ülke arasındaki savunma sanayii alanındaki<br />
son etkinlik Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ile<br />
MSB koordinasyonunda, Endonezya ile Türkiye<br />
arasında savunma sanayii alanındaki işbirliği<br />
olanaklarının araştırılması ve mevcut potansiyelin<br />
geliştirilmesi amacı ile MSB, SSM ve 8<br />
Türk firma temsilcisinin katılımı ile, 16-17 Mart<br />
'11 tarihleri arasında Endonezya'da gerçekleştirilen<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği Karma<br />
Komisyon Toplantısı olmuştur.<br />
Görüşlerine başvurduğumuz VAROGLU, IDEF<br />
'11 Fuarı kapsamında üst düzey yetkililerden<br />
oluşacak bir Endonezya Heyetinin ağırlanacağını<br />
ve Temmuz ayı içinde işbirliği Protokolü<br />
çerçevesinde yürütülen çalışmalarda gelinen<br />
son durumun takibi için Endonezya'ya resmi bir<br />
ziyaretin gerçekleştirileceğini açıkladı.<br />
TÜRKİYE 23NCÜ SERA SEMİNERİNE<br />
EVSAHİPLİĞİ YAPTI<br />
01 Mayıs 2011<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM), Uluslararası<br />
İşbirliği Daire Başkanlığı tarafından<br />
uluslararası savunma sanayii işbirliğini güçlendirmek<br />
amacıyla, muhatap ülke ve uluslararası<br />
kuruluşlar nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon<br />
çalışmaları kapsamında Fransız<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanlığına bağlı <strong>Savunma</strong> Yüksek<br />
Eğitim Akademisi (IHEDN) tarafından her yıl<br />
düzenlenen ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65<br />
katılımcının dahil olduğu 23ncü Dönem Avrupa<br />
Silahlanma Sorumluları Oturumu (SERA)<br />
Semineri'nin bir haftası SSM'nın girişimleri<br />
neticesinde, 4-8 Nisan 2011 tarihleri arasında<br />
Türkiye'de gerçekleştirildi.<br />
Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıkları,<br />
savunma tedarik kuruluşları ve sanayi çevrelerinden<br />
orta ve üst düzey temsilcilerinin dört<br />
hafta süreyle bir araya geldiği ve her yıl<br />
belirlenen bir ana tema üzerinde çalışma kağıtları<br />
hazırlayıp sundukları SERA'nın bu yılkı<br />
teması: "Küresel Kriz Ortamında işbirliği"<br />
olarak belirlenmiştir. SERA, Avrupa ülkelerinin<br />
savunma çevrelerinden devlet ve firma katılımcılarının<br />
görüşlerinin paylaşılmasına imkan<br />
veren bir 'think tank' ortamı niteliğindedir.<br />
Programın Türkiye ayağı SSM'nda <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı İsmail TOHUM-<br />
CU'nun açılış konuşmasını takiben başlamış ve<br />
TAI, Aselsan, FNSS, Havelsan, TEI, Savronik,<br />
Otokar, RMK Marine firmaları ile ODTÜ<br />
Teknokent'e ziyaretleri de içeren beş günlük<br />
program kapsamında; Türkiye'nin havacılık,<br />
kara araçları, deniz araçları ve C4ISR<br />
alanlarında sahip olduğu özgün kabiliyetler<br />
sergilenmiştir, Program kapsamında ayrıca,<br />
Türkiye'nin Avrupa savunmasındaki yeri.<br />
Avrupa ülkeleri ile işbirliği ve Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> altyapısı ile ilgili olarak taraflar arasında<br />
görüş alışverişi de yapılmıştır.<br />
SERA Türkiye Haftası, Türkiye'nin sanayi<br />
yeteneklerinin uluslararası platformlarda<br />
tanınırlığının artması, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin<br />
Avrupa'ya entegrasyonu sürecine olumlu<br />
katkıda bulunulması ve Avrupa savunma<br />
çevreleriyle diyalogun kurulması ve güçlendirilmesine<br />
imkan tanınması gibi yönlerinden<br />
ötürü başarılı ve faydalı bir etkinlik olarak<br />
değerlendirilmiştir.<br />
DENİZ PROJELERİNDE HAKLI GURUR<br />
01 Mayıs 2011<br />
STM, Türkiye'nin en önemli savunma<br />
projelerinden birisi olan, korvet sınıfı savaş<br />
gemisi MilGem (Milli Gemi) Projesinin ilk<br />
gemisi TCG Heybeliada ve ikinci gemi TCG<br />
Büyükada için, tasarım hizmetleri ve platform<br />
inşa ve donatım malzeme ve hizmetlerinin<br />
tedarik sorumluluğunu üstlenmişir. Projenin<br />
tasarım, inşa ve sistem entegrasyonu,<br />
performans ve takvim sorumluluğu Deniz<br />
Kuvvetleri Komutanlığı, tasarım ve inşa<br />
faaliyetleri için gerekli sistem, malzeme ve<br />
hizmetlerin tedarik sorumluluğu ise <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)'ndadır.<br />
MilGem Projesi kapsamında üstlendiği<br />
sorumlulukları zamanında, bütçesi içerisinde,<br />
hedeflenen kalitede, yüksek son kullanıcı<br />
memnuniyetiyle ve beklenenin üzerinde yerli<br />
katkı oranı ile yerine getirmeyi hedefleyen<br />
STM; 2008 yılında denize indirilen ve donatım<br />
faaliyetleri sonrasında seyir tecrübeleri<br />
aşamasına gelen MilGem'in ilk gemisi<br />
Heybeliada için, yaklaşık 5 yıldır birlikte<br />
sözleşmeli çalışılan 75 alt-yüklenici ve onların<br />
da iş paylaştığı şirketler dikkate alındığında<br />
200'ün üstünde firma ile güç birliği yapmıştır.<br />
STM tarafından MilGem Projesi için tedarik<br />
edilmekte olan birçok kalem malzeme, cihaz ve<br />
sistem rafta hazır piyasa ürünü değildir.<br />
MilGem Projesi öncesinde askeri ve bahriye<br />
standartlarında kullanılacak platform sistem<br />
/cihazların üretiminde yaygın bir aşinalığa<br />
sahip olmayan Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin ilgili<br />
kuruluşlarının bu çerçevede arzu edilen<br />
seviyeye getirilmesinde yoğun çaba harcanmış<br />
ve gemide bulunacak birçok önemli alt-sistem,<br />
cihaz ve malzeme, MilGem Projesi için proje ile<br />
birlikte geliştirilmiştir. Projenin, halen tekne<br />
inşaası devam etmekte olan ikinci gemisi<br />
Büyükada için de benzer kapsamda çalışmalar<br />
devam ettirilmektedir.<br />
STM, Türk Deniz Kuvvetleri için Gölcük<br />
Tersanesi Komutanlığı'nda inşa edilecek olan 6
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 79<br />
adet Havadan Bağımsız Tahrik [AIP] Sistemi'ne<br />
sahip Yeni Tip Denizaltı Projesi'nde de,<br />
sanayileşme ve yurtiçi katkının artırılması,<br />
inşaacı tersanenin ihtiyaç duyabileceği<br />
malzeme/hizmetlerin tedariği, denizaltı<br />
mukavim olmayan tekne bloklarının ve<br />
kompozit ünitelerinin yurtiçinde imali, Ana-<br />
Yüklenici HDVV/MFI iş Ortaklığı'nın tasarım<br />
faaliyetlerine katılım ve resim değişikliklerinin<br />
yapılması, Entegre Lojistik Destek (ELD/ILS)<br />
faaliyetlerinin icrasında görev almaktadır. Yeni<br />
Tip Denizaltı Projesi kapsamında, HDVV/MFI ile<br />
14 Aralık 2009 tarihinde imzalanan altyüklenicilik<br />
sözleşmesi kapsamında; STM,<br />
denizaltı platformuna yönelik dizayn,<br />
modernizasyon, sanayileşme ve yerlileştirme<br />
faaliyetlerini yürütebilecek deneyimli kadrosu<br />
ile projede yer alan tüm paydaşların yüklerini<br />
hafifletirken, söz konusu denizaltıların<br />
inşasının, azami yerli katkıyla ve istenilen<br />
performansta, zamanında ve bütçesi içinde<br />
tamamlanmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.<br />
Bunun yanısıra <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />
(SSİK), 15 Aralık 2010 tarihinde almış olduğu<br />
karar ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Ay<br />
Sınıfı Denizaltı Cihaz ve Sistem Yenileme<br />
ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan projenin<br />
sorumluluğunu STM'ye vermiş ve 30 Mart '11<br />
tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Proje<br />
kapsamında DzKK envanterinde bulunan en<br />
genç Ay Sınıfı denizaltılar olan TCG Doğanay (S-<br />
351) ve TCG Dolunay (S-352) denizatlarının<br />
yenilenecek olan Ataletsel Seyrüsefer Sistemi<br />
(INSj'nin Raytheon, Elektronik Destek Sistemi<br />
(EDT/ESM)'nin Aselsan ve Periskopların Cari<br />
Zeiss firmalarından tedariği ve yeni sistemlerin<br />
denizaltılara entegrasyonu STM sorumluluğunda<br />
yapılacaktır.<br />
Proje, 35 yılı aşkın süredir denizaltı inşa eden ve<br />
bu konuda üstün tecrübesi olan DzKK'nın<br />
Gölcük Tersanesi Komutanlığı'nda, DzKK ve<br />
Tersanenin iş-gücü, bilgi ve tecrübe desteği ile<br />
gerçekleştirilecektir. Yaklaşık olarak 4 yıl içinde<br />
tamamlanması öngörülen proje kapsamında,<br />
STM tarafından sistemlerin platforma<br />
entegrasyon faaliyetlerinin yanısıra; ELD,<br />
yedek parçalar, destek teçhizatı, teknik<br />
dokümantasyon, eğitim ve teknik yardım /<br />
destek hizmetlerinin de sağlanması planlanmaktadır.<br />
Özet olarak ifade edilirse STM görev aldığı<br />
MilGem, Yeni Tip Denizaltı (AIP) ve Ay Sınıfı<br />
Denizaltı Sistem/Cihaz Yenileme Projeleri ile;<br />
Türkiye'nin ilgili sanayi potansiyelinin en yoğun<br />
ve gerçekçi oranda kullanılması, teknolojiyi<br />
askeri uygulamalara uyumlama anlamında<br />
sanayinin gelişmesinin desteklemesi ve Türk<br />
Deniz Kuvvetleri'nin sahip olduğu bilgi ve<br />
tecrübenin özel sektör sanayicisine aktarılması<br />
kapsamında üstlendiği rolü başarı ile<br />
sürdürmekte, muharip suüstü gemileri ve<br />
denizaltılar konusunda deneyimli personeli ve<br />
yetenekli genç mühendis kadrosu ile birlikte,<br />
platform bazında Türk Deniz Kuvvetleri'ne<br />
hizmet etmekten büyük gurur ve onur<br />
duymaktadır.<br />
08 Mayıs 2011<br />
TÜRKİYE UÇAK GEMİSİ YAPABİLİR SEVİYEDE<br />
Türkiye'nin uçak gemisi yapabilecek kabiliyete<br />
sahip olduğunu kaydeden Bayar, "Bölgesel güç<br />
olmak için buna ihtiyaç var mı sorusunu<br />
cevaplamak lazım" dedi.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müstaşarı Murad Bayar,<br />
Türkiye'nin milli savunma sanayiinde çok<br />
ilerleme kaydettiğini vurgulayarak, gelişen<br />
denizcilik sektörüyle elde edinilen kazanımlar<br />
sonucu, ihtiyaç olması halinde, kendi uçak<br />
gemisini yerli imkan ve kabiliyetleri ile<br />
yapabilecek güçte olduğunu söyledi.<br />
Bayar, Türkiye'nin bölgesel bir güç olabilme<br />
yolunda uçak gemisi yapabilme kapasitesine<br />
ilişkin olarak, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
tarafından hazırlanan 2009-2016 <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Sektörel Strateji Dokümanı ile daha<br />
önce başlatılan askeri gemi sektörü<br />
atılımlarının en üst noktalara ulaştığını dile<br />
getirdi.<br />
Uçak gemisine ihtiyaç var mı?<br />
Tamamı yerli tersanelerde üretilen, dünya<br />
standartlarında birçok gemi projesi tamamlanmış<br />
veya tamamlanmaktadır" diye konuşan<br />
Bayar, Türkiye'nin uçak gemisi kapasitesi<br />
konusunda şunları söyledi: "2016 yerli katkı<br />
hedefleri doğrultusunda askeri gemilerde,<br />
sistemlerden alt sistemlere inildikçe artan<br />
yerlilik oranı hem sektörü geliştirmiş, hem de<br />
yerli kaynakların yurt içinde kalmasına imkan<br />
ve olanak sağlamıştır. Gelişen sektörle tasarım<br />
kabiliyetleri, ileri mühendislik ve teknoloji<br />
birleşerek geçmişte imkansız gibi görülen<br />
birçok proje hayata geçirilmiştir. Sonuç<br />
itibariyle, gelişen denizcilik sektörü ile elde<br />
edinilen kazanımlar sonucu ihtiyaç olması<br />
halinde Türkiye kendi uçak gemisini yerli imkan<br />
ve kabiliyetleriyle yapabilecek güçte. Burada<br />
önemli olan Türkiye'nin bölgesel bir güç<br />
olabilme yolunda uçak gemisi yapabilme<br />
kapasitesi var mıdır? değil Türkiye'nin bölgesel<br />
güç olması için uçak gemisine ihtiyacı var<br />
mıdır? sorusuna cevap aramak daha doğru."<br />
Bayar, "Maliyeti çok yüksek olan, yalnızca bir<br />
karakol görevi için bile denize açılması 100<br />
milyon dolar bulan bu dev gemiye sahip olmak<br />
için aynı zamanda gemi ile birlikte sefere<br />
çıkacak en az iki tane yeni destroyer, bir adet<br />
denizaltı, bir ASW, bir ASuW, bir konvansiyonel<br />
destek helikopteri, en az dört tane füze botu,<br />
gemiye iniş-kalkış yapabilecek ekipmana sahip<br />
en az 40 kadar savaş uçağı, ayrıca yakıt tankeri<br />
ve yakıt değişim tesisi (eğer nükleer değilse),<br />
askeri tersanede özel bakım havuzuna ihtiyaç<br />
duyulmaktadır. Bunlarla birlikte gemilerin<br />
büyüklüğüne göre 1000 ila 5000 kişi arasın<br />
personel bulundurulması gerekliliği de göz<br />
önünde bulundurulmalıdır."<br />
Yüzde 90'ı yerli kaynaklı<br />
Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin<br />
ihtiyaçları çerçevesinde toplam bedeli 20<br />
Milyar Doları bulan modernizasyon projesi<br />
yürürlüğe konulmuş olup, bu projelerin yüzde<br />
90'ının Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin katılımıyla<br />
hayata geçirilmekte olduğunu belirten Bayar,<br />
şu değerlendirmelerde bulundu: "Yurtdışından<br />
hazır alıma gittiğimiz projelerin oranı maliyet<br />
bazında yüzde 10'un altına düşmüş bulunmaktadır.<br />
Bunlarda dahi, sözleşmelere konulan<br />
offset ve sanayi katılımı yükümlülükleri ile<br />
sanayimize önemli oranda iş imkanı yaratılmaktadır.<br />
Geldiğimiz nokta itibarı ile, TSK<br />
ihtiyaçlarının yerli sanayi eliyle karşılanma<br />
oranı iki katına çıkarak yüzde 52.1'e, cirosu 2.7<br />
Milyar Dolara, ihracatı 853 Milyon Dolara, yıllık<br />
Ar-Ge harcamaları ise 600 Milyon Dolar<br />
seviyelerine ulaşmıştır. Dünyada ilk 100 büyük<br />
savunma sanayii şirketi arasında artık bir Türk<br />
şirketi de bulunuyor."<br />
09 Mayıs 2011<br />
GÜL: SAVUNMA SANAYİİNİN OLMASI ÇOK<br />
ÖNEMLİ<br />
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir'de Kale<br />
Grubu ile Pratt&Whitney ortaklığıyla kurulan<br />
uçak motor parçalarının üretileceği fabrikanın<br />
temel atma törenine katıldı. Gül, savunma<br />
sanayiinin önem verdiği bir alan olduğunu<br />
belirterek, "Büyük bir ülke olarak, büyük bir<br />
coğrafya ve ordusu olan Türkiye'nin güçlü bir<br />
savunma sanayiinin olması çok önemlidir."<br />
dedi.
Haberler<br />
SAVUNMAYA YERLİ FİRMA DAMGASI<br />
11 Mayıs 2011<br />
IDEF 2011 <strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı, Cumhurbaşkanı<br />
Abdullah Gül'ün katılımıyla dün<br />
İstanbul'da başladı. Türkiye'nin savunma<br />
sanayiine son yıllarda özellikle çok büyük<br />
önem verdiğini belirten Gül, "Özellikle<br />
savunma sanayiindeki üretimin tasarlanması,<br />
yerli imkanların kullanılması açısından çok<br />
büyük gelişmeler olmuştur" dedi. 211 yerli,<br />
410 yabancı şirketin katıldığı fuar şimdiye<br />
kadar yapılan fuarlar arasında en yüksek<br />
katılımlı fuar unvanını da aldı. Fuara, 71<br />
ülkeden 24 bakan ve 425 üst düzey yönetici<br />
katıldı<br />
Fuarda standları gezen Cumhurbaşkanı Gül<br />
"<strong>Savunma</strong> sanayiinde yerli imkanların<br />
kullanılması açısından çok büyük gelişmeler<br />
olmuştur" dedi. Bölgesinin en büyük, dünyanın<br />
ise beşinci büyük savunma sanayii fuarı IDEF<br />
2011, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay<br />
Başkanı Işık Koşaner, <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />
Vecdi Gönül ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı<br />
Murad Bayar’ın katıldığı tören ile başladı. Açılış<br />
töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah<br />
Gül, Türkiye'nin son dönemde savunma sanayii<br />
alanında üretim ve tasarım hamlesi gerçekleştirdiğini<br />
belirterek, müttefik ülkelerle<br />
kazanından paylaşmak istediklerinin altını<br />
çizdi. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül ise<br />
büyük şirketlerin yanında, orta ölçekli ve<br />
gelişme aşamasındaki şirketlere de imkân<br />
sağlanması nedeniyle IDEF'in ilgi çekici hale<br />
geldiğini belirterek, araştırmaya yönelik<br />
şirketleri desteklemekte ve Türkiye’de üretim<br />
yapmak isteyen yabancı şirketlere imkan<br />
tanımakta kararlı olduklarını vurguladı. Fuarı<br />
düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme<br />
Vakfı (TSKGV) Genel Müdürü Hayrettin<br />
Uzun da, fuarda satılan alanın bir önceki 2009<br />
fuarına göre yüzde 7 arttığını belirterek, ilk kez<br />
Türk tasarımı korvet MİLGEM ve sahil güvenlik<br />
gemilerinin Büyükçekmece koyunda sergilenmesiyle<br />
fuarın farklı bir anlam kazandığının<br />
altını çizdi. Yeni tasarım Türk silahları<br />
gündemde, ALTAY tankı ilk kez gösterildi.<br />
IDEF 2011'de, OTOKAR tarafından geliştirilen<br />
ana muharebe tankı ALTAY’ın genel tasarımıyla<br />
maketinin ilk kez görüldüğü fuar da oldu.<br />
ALTAY’ın temel tasarım aşamasının tamamlanmasıyla<br />
oluşturulan maket Cumhurbaşkanı<br />
Abdullah Gül tarafından açıldı. ALTAY, yaklaşım<br />
500 Milyon Dolarlık geliştirme projesi<br />
yöntemiyle OTOKAR tarafından üstlenilmişti.<br />
Projede, temel tasarımın yapılması, prototipin<br />
üretilmesi olarak 78 aylık olarak planlanmıştı.<br />
Böylece milli tank projesinin ilk fazı da<br />
tasarımın tamamlanmasıyla bitirildi. ALTAY<br />
hakkında bilgi veren Koç Holding <strong>Savunma</strong><br />
Grubu Başkanı Kudret Önen, kullanımda olan<br />
üçüncü nesil ana muharebe tanklarından daha<br />
üst sınıfın bir tasarımı gerçekleştirdiklerini<br />
belirterek, dört mürettebatlı ve 1500 beygir<br />
gücünde 120 mm top ana silahıyla tasarlandığını<br />
kaydetti. ALTAY için özel bir atış kontrol<br />
sistemi de tasarlanıyor.<br />
OTOKAR, ARMA 8x8 araçları için geliştirilen<br />
kule sistemi MIZRAK -30 ile 6x6 zırhlı EOD aracı<br />
ve iç güvenlik zırhlı personel taşıyıcı araç da ilk<br />
kez IDEF'te gösterildi.<br />
Dost-düşman tanıma sistemi ASELSAN'dan<br />
ASELSAN ile SSM arasında ALTAY tanklarında<br />
kullanılmak üzere IFF (Identificiation Friend or<br />
Foe Dost Düşmen Kimlik Tanıma) sistemi<br />
alınması konusunda anlaşma imzalandı.<br />
ASELSAN, fuarda, mevcut ürün yelpazesi ve<br />
görev bilgisayarı yazılımını yaptığı ATAK<br />
helikopteri kokpiti yanında, ilk kez yeni<br />
geliştirilen ASELPOD hedefleme podunu da<br />
sergiliyor. Bu arada, ALP havacılık fuarda<br />
yaptığı açıklamada, F35 JSF projesi kapsamında<br />
Pratt and Whitney tarafından bu uçak için<br />
üretilen F135 motorlarına yaptığı titanyum<br />
bütünleşik kanadı fan rotorunu teslim ettiğini<br />
açıkladı.<br />
Türk mini insansız hava aracı ilk kez ihraç edildi<br />
KALE-BAYKAR tarafından üretilen ve TSK<br />
envanterinde bulunan mini insansız hava<br />
aracının Katar’a satışına ilişkin anlaşma fuar<br />
kapsamında imzalandı. Katar Genelkurmay<br />
Başkanlığı ile KALE-BAYKAR arasında imzalanan<br />
sözleşmeyle küçük çaplı bir satış gerçekleştirileceği,<br />
Katar Silahlı Kuvvetleri’nin bu tür<br />
uçaklarla tecrübesini artırmak amacını taşıdığı<br />
vurgulandı.<br />
11 Mayıs 2011<br />
MİLLİ TANK ALTAY İLK KEZ GÖRÜCÜYE ÇIKTI<br />
Koç grubuna bağlı Otokar tarafından üretilen<br />
Türk muharebe tankı ALTAY, gerçek boyutlu<br />
maketiyle ilk kez 10. Uluslararası IDEF Fuarı'nda<br />
görücüye çıktı.<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı'nda son teknoloji ürünü<br />
silah sistemleri görücüye çıktı. Yüzde yüz yerli<br />
üretim savunma araçları ve silahların da<br />
sergilendiği fuara yabancıların ilgisi yoğundu.<br />
Koç Bilgi ve <strong>Savunma</strong> Teknolojileri tarafından<br />
geliştirilen Türk ana muharebe tankı ALTAY'ın<br />
açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı.<br />
Konsept aşamasından detay tasarım aşamasına<br />
geçen ALTAY'ın 1.500 beygir gücünde bir<br />
motora sahip olması hedefleniyor.<br />
Ana silah olarak 120 milimetrelik top bulunan<br />
ALTAY'ın yüksek hareket kabiliyeti ve üstün ateş<br />
gücüyle fark yaratacağı belirtiliyor.<br />
Beylikdüzü'ndaki TÜYAP Sergi Sarayı'nda dün<br />
başlayan fuarın açılışına katılan Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Vecdi Gönül, "2000'li yıllardan itibaren<br />
savunma sanayisinde temel hedefimiz, öncelik<br />
verdiğimiz alanlarda kendi tasarımımızı<br />
yapmak ve savunma sanayiini özgün yurt içi<br />
çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda<br />
rekabet edebilecek şekilde yapılandırmak<br />
olmuştur" dedi. 2010 itibariyle Türk Silahlı<br />
Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını karşılamada hazır<br />
alımın oranının yüzde 10'un altına düştüğü<br />
bilgisini veren Gönül, "Kendi tasarımımızı<br />
yapamadığımız alanlarda ise uluslararası<br />
ortaklık ve iş birliğine yöneliyoruz. A400M<br />
Ulaştırma Uçağı projesi, Müşterek Taaruz<br />
Uçağı Projesi gibi konsorsiyum projelerinde<br />
nitelikli iş payları alıyoruz" diye konuştu. Fuara<br />
44 ülkeden 575 yerli ve yabancı firma katıldı.<br />
Aselsan standındaki ürünlerin yüzde 70'i yeni<br />
teknoloji ürünü teçhizatlardan oluştu. "Gözcü"<br />
isimli termal dürbün, 10 kilometre ötedeki bir<br />
tankı tespit edebiliyor. 1.200 metre etkili<br />
tabanca MKE'nin ürettiği yerli keskin nişancı<br />
tüfeği Bora-12 ile susturuculu MP5 otomatik<br />
tabanca da fuarda ilgi gören silahlar arasında<br />
yer aldı. Jandarma özel Kuvvetler Komutanlığının<br />
kullandığı Bora12, 1.200 metre etkili<br />
menzile sahip. Yüzde yüz yerli keskin nişancı<br />
tüfeği Bora-12'nin, Azerbaycan ve Suudi<br />
Arabistan'a da ihraç edildiği öğrenildi.<br />
İnsansız helikopter<br />
TAI'nin standındaki Türk insansız hava aracı<br />
Anka'nın yanı sıra, Ar-Ge çalışmaları süren<br />
insansız helikopter R-İHA da görücüye çıktı.<br />
Termal kameraları bulunan helikoptere hafif<br />
silah yerleştirilebiliyor. Havada 4 saat kalabilen<br />
helikopter, istenen noktaya iniş kalkış yapıyor,<br />
piste ihtiyaç duymuyor.<br />
Zırhlı düşmanı 'cirit'<br />
Roketsan'ın ürettiği "Cirit" adlı lazer güdümlü<br />
füzeler, görüntüsüyle gerçekten bir ciriti<br />
andırıyor. Füze, zırhlı personel taşıyıcıların<br />
imha edilmesine yönelik tasarlandı. İsviçreli Sig<br />
Sauer'in standında da ABD Başkanı'nı koruyan
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />
81<br />
gizli servis elemanlarının kullandığı yarı otomatik<br />
tabancalar sergileniyor. Uzun ömürlü ve<br />
etkili olmasıyla ön plana çıkan silahın en önemli<br />
özelliği, hiç tutukluk yapmaması.<br />
Korumalardan Glock siparişi<br />
Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı korumaları<br />
360 adet Glock tabanca siparişi verdi.<br />
Glock 19 Gen 4 modelini tercih eden<br />
korumalar, tabancaları bir ay içerisinde teslim<br />
alacak.<br />
Hedefi şaşmıyor<br />
Türk Hava Kuvvetleri'nin standında yer alan<br />
F16 savaş uçağının üzerinde yerli üretim,<br />
Hassas Güdümlü Kit adlı havadan karaya<br />
füzeler de ilk kez sergilendi. Pakistanlı silah<br />
üreticisi POF'un fuarda sergilediği POF EYE adlı<br />
silah, ilginç tasarımıyla dikkat çekti. Piyade<br />
tüfeği görünümündeki silahın ucunda yer alan<br />
9 milimetrelik tabanca, silah sağa sola 90<br />
derece katlanabildiği için mevziden çıkmadan<br />
atış yapabilme kabiliyetine sahip.<br />
12 Mayıs 2011<br />
SAVUNMA SANAYİ FUARINA YERLİ ÜRÜNLER<br />
DAMGASINI VURDU<br />
Cumhurbaşkanı Abdullah Gürün açılısını<br />
yaptığı IDEF'11 Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Fuarı'na yerli üretim 'Altay' isimli tank ve<br />
İnsansız Hava Aracı (ANKA) damgasını vurdu.<br />
Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekiler<br />
savunma sanayi ürünlerinin bulunduğu<br />
stantları gezdi. IDEF'11 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Fuarı'nda, Türkiye dahil 48 ülkeden 621 yerli ve<br />
yabancı savunma sanayii sektöründe söz sahibi<br />
olan firma ve firma temsilciliği bulunuyor.<br />
IDEF'11 10. Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı,<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül'ün<br />
himayesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme<br />
Vakfı'nın sorumluluğunda, TÜYAP Tüm<br />
Fuarcılık Yapım A.Ş.'nin organizasyonunda 10-<br />
13 Mayıs 2011 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve<br />
Kongre Merkezi'nde ziyaret edilebilecek. İki<br />
yılda bir düzenlenen fuarın bu yılkı açılışını<br />
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay<br />
Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Vecdi Gönül ve yabancı genelkurmay<br />
başkanları birlikte yaptı. Açılışın ardından Gül<br />
ve beraberindeki heyet ilk olarak yerli üretilen<br />
'Altay' isimli muharebe tankının bulunduğu<br />
standın açılışını yaptı. Daha sonra Gül ve<br />
beraberindekiler yerli üretilen İnsansız Hava<br />
Aracı'nın (ANKA) bulunduğu standı ziyaret etti.<br />
Gül yetkililerden yerli ürünler hakkında detaylı<br />
bilgi aldı. IDEF'11 Fuarı'nda, <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />
sektöründe söz sahibi olan, Türkiye dâhil 48<br />
ülkeden 621 yerli ve yabancı firma ve firma<br />
temsilciliği bir araya gelecek, ayrıca 70 ülkeden<br />
90 Yabancı delegasyon fuarı ziyaret edecek ve<br />
söz konusu yabancı delegasyonda 28 Bakan, 10<br />
Bakan Yardımcısı, 4 Genelkurmay Başkanı, 7<br />
Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet<br />
Komutanı ve 11 müsteşar yer alacak.<br />
IDEF’DE SERGİLENDİ<br />
Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası<br />
12 Mayıs 2011<br />
Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası F16'lar<br />
üzerinde tanıtıldı. MKE'nın ürettiği 1 tonluk<br />
bomba 25 kilometre koordinat takip edebiliyor.<br />
İlk akıllı bombamız F16'da görücüye çıktı. 1 ton<br />
ağırlığında. 4 metre uzunluğundaki bomba, çok<br />
yüksek tahribat gücü içerdiği için koca bir<br />
mahalleyi bile yok edebilecek güçte.<br />
MAKİNA Kimya Endüstrisi'nin (MKE) ürettiği ve<br />
TÜBİTAK'ın geliştirdiği Türkiye'nin ilk akıllı<br />
güdümlü uçak bombası, IDEF'11 <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Fuarı'nda Türk Hava Kuvvetleri'ne ait<br />
F16 savaş uçağının üzerinde tanıtıldı. Verilen<br />
koordinat sonrası sıfır hata ile hedefi 12'den<br />
vuran 'akıllı hassas güdüm bombası' terör<br />
kamplarını ve belirlenen noktaları yok etme<br />
gücüne sahip. MKE'nin ürettiği bombayı,<br />
TÜBİTAK'a bağlı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Araştırma ve<br />
Geliştirme Enstitüsü akıllı hale getirdi ve<br />
TSK'nın kullanması için Türkiye'nin kendi<br />
geliştirdiği ilk güdümlü uçak bombası oldu. F4<br />
ve F16 savaş uçaklarına uyarlı olan bu bomba,<br />
yüklü olduğu savaş uçağının üzerinde, yerde ve<br />
havada koordinat verilerek hazırlanıyor ve GPS<br />
sistemi ile destekleniyor. Bomba 25 km<br />
boyunca havada verilen koordinatları takip<br />
ediyor ve belirlenen noktayı sıfır hata ile 12'den<br />
vuruyor.<br />
16 Mayıs 2011<br />
ÖZEL SEKTÖR 'HAYALET GEMİ' ÜRETMEYE<br />
GİRİYOR<br />
Milli imkanlarla savaş gemisi projesinde<br />
(MİLGEM) önemli bir değişikliğe gidildi. Deniz<br />
Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde İstanbul<br />
Tersanesi Komutanlığında inşa edilen savaş<br />
gemilerini artık özel sektör üretecek. Bugüne<br />
kadar askere karakol botu ve sahil güvenlik<br />
gemisi üreten özel sektörün iki firmasına bu<br />
kapı açıldı. Yalnızca Dearsan ve Koç RMK<br />
Marine bu kapsamda açılacak ihaleye<br />
çağrılacak. MİLGEM projesi çerçevesinde 8<br />
gemi inşasına karar veren Deniz Kuvvetleri<br />
bugüne kadar iki gemi inşa etti. İlk gemi<br />
Heybeliada, uluslararası savunma fuarı IDEF<br />
kapsamında görücüye çıkarken ikinci gemi<br />
üzerinde çalışmalar devam ediyor. Özel sektör<br />
ise üçüncü gemiden itibaren görevi devralacak<br />
ve 8 gemilik seriyi tamamlayacak.<br />
İhale şartları belli değil<br />
İki firmadan beklentiler henüz belirlenmedi.<br />
Firmalardan biri ihalenin tamamını da alabilir,<br />
gemiler firmalar arasında paylaşılabilir ya da<br />
gemilerin iş payları iki firmaya dağıtılabilir. Bu<br />
konudaki çalışmalar ihaleye çıkılmadan önce<br />
tespit edilecek ancak bugünkü karara göre bu<br />
iki özel tersane dışında hiçbir firma ihaleye<br />
kabul edilmeyecek.<br />
Radarda görülmesi zor<br />
MİLGEM projesinin Korvet inşası olduğu<br />
söylense de boyutları itibariyle inşa edilen<br />
gemiler bir boy büyük firkateyn sınıfında yer<br />
alıyor. Düşman gemilerin radarlarında olduğundan<br />
daha küçük görünmesini sağlayan bir<br />
yapıya sahip olduğu için görünmez kabul edilen<br />
gemiler helikopter taşıyabiliyor. Gemiler<br />
birbirine benzer özelliklerle inşa ediliyor.<br />
Heybeliada’nın özellikleri<br />
Uzunluk : 99,00 m<br />
Azami Genişlik : 14,4 m<br />
Deplasman: 2000+ ton<br />
Tahrik Sistemi : 2 Dizel + 1 G/T (CoDAG) 30.000<br />
kWs<br />
Ekonomik Hızda Azami Menzil : 3.500 Deniz<br />
Mili<br />
Azami Hız : 29+ kts<br />
Silah Sistemleri: 76 mm Baş Topu, 2 Adet 12,7<br />
mm STAMP, 8 x Harpoon Gemisavar Füzesi, 2 x<br />
324 mm Mk32 Çiftli Torpido Lançeri, PDMS<br />
(RAM) 21'li Lançer<br />
Helikopter : 10 tonluk helikopter<br />
16 Mayıs 2011<br />
TÜRKİYE, ABD'YE SİLAH SATIYOR<br />
Türkiye'nin savunma sanayii için silah ve<br />
mühimmat ihracatı Ocak-Nisan döneminde<br />
91.2 Milyon Dolara ulaştı. Orta Anadolu<br />
İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nin<br />
kayıtlarına göre, geçen yılın Ocak-Nisan<br />
döneminde 81 Milyon 515 Bin Dolar olan
Haberler<br />
ihracat, bu yıl yüzde 11,9 arttı. Verilere göre,<br />
Ocak-Nisan döneminde, 91.2 Milyon Dolar<br />
olan silah ve mühimmat ihracat kayıtlarının büyük<br />
bölümü Azerbaycan ve Suudi Arabistan'a<br />
yönelik oldu. ABD'ye ise 10 Milyon Dolarlık silah<br />
satışı gerçekleşti. Rusya'da ilk onda yer aldı.<br />
20 Mayıs 2011<br />
SAVUNMA SANAYİİNİN CİROSU 8 MİLYAR<br />
DOLAR OLACAK<br />
Türkiye'de hızla büyüyen savunma sanayi 5 yıl<br />
sonra 8 Milyar Dolarlık ciroya ulaşacak.<br />
Ankara'nın savunma sanayindeki önemine<br />
değinen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu<br />
alan hızla büyürken Ankara'da pay alacak.<br />
2016'da savunma sanayiinde ciro hedefimiz 8<br />
Milyar Dolar. Bunun 6 Milyar Doları Ankara'dan<br />
sağlanacak" dedi. Ankara Ticaret Odası'nın<br />
(ATO), 2009-2010 yılında en çok vergi ödeyen<br />
ve ihracat yapan üyelerine plaket verdiği<br />
törende konuşan Erdoğan, şunları söyledi:<br />
"Türkiye'nin savunma sanayiinin yüzde 80'nini<br />
barındırmak suretiyle, savunma sanayiinin<br />
başkenti Ankara'dır. TAI tesisleri içinde 100<br />
Milyon Dolarlık bir yatırımla Uzay ve Uydu<br />
Merkezi kuruyoruz. Gölbaşı yakınlarında, 100<br />
Milyon Dolarlık bir yatırımla Radar ve<br />
Elektronik Harp Tasarım Merkezi kuruyoruz, 2<br />
yılda bunlar faaliyete geçecek."<br />
Spekülasyon yapanlar var<br />
Bankaların genel müdürlüklerinin Ankara'dan<br />
İstanbul'a taşınması konusunu da değerlendiren<br />
Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunun da<br />
spekülasyonunu yapanlar var. Dünya finans<br />
sektörleri siyasi merkezler olarak gelişmiş<br />
ülkelerde böyle bir değerlendirmeyi yapar.<br />
Türkiye, bu değerlendirmeyi yıllardır yapıyor,<br />
kendi dönemimizi kast ediyorum ama adımını<br />
atmamıştı. Şimdi biz bu adımı atıyoruz. Fakat<br />
bu adımı atarken Ankara'nın üzerinde siyasi<br />
misyonu da var.<br />
Serbest ticaret merkezi<br />
Ankara'ya yapılacak yeni yatırımları anlatan<br />
Erdoğan, "Kazan'da bir lojistik üs kuruldu ve şu<br />
anda 1200 kişiye istihdam sağladık, 2 bin 800<br />
kişi daha iş imkanı bulacak. Şirket sayısını 400'e<br />
ulaştırmayı hedefledik. Ankara'da uluslararası<br />
serbest ticaret merkezi kuracağız. Sadece bu<br />
bölgeden ihracat hedefimiz 3 Milyar Dolar.<br />
Akyurt ilçesine de 1 milyon 800 bin<br />
metrekarelik alana fuar merkezi kurularak<br />
Ankara-Konya hızlı tren hattı ay sonunda<br />
açılacak<br />
ANKARA'nın 1923 yılında adeta bir kasaba<br />
görünümünde olduğunu, şu anda ise her<br />
alanda bir Avrupa kentine dönüştüğünü<br />
kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Ankara'yı<br />
hızlı trenin de bir merkezi haline getiriyoruz.<br />
Ankara-Eskişehir hattını tamamlayarak 2009<br />
yılında hizmete açmıştık. Eskişehir-İstanbul ve<br />
Eskişehir-Bursa hatlarının inşası devam ediyor.<br />
Ankara Konya hızlı tren hattımız tamamlandı,<br />
deneme sürüşleri yapılıyor, birkaç hafta içinde,<br />
belki de bu ay sonuna kadar o hattı da artık<br />
hizmete açıyoruz."<br />
24 Mayıs 2011<br />
YENİ F-16 HAVA KUVVETLERİ'NİN 100'ÜNCÜ<br />
YILINA YETİŞTİ, 30 UÇAK 2012 SONUNDA<br />
HAZIR OLACAK<br />
TAI'nin 10 yıllık bir aradan sonra montajını<br />
tamamladığı yeni nesil F-16 savaş uçağı dün<br />
düzenlenen törenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na<br />
teslim edildi. TAI, 100'üncü yılını<br />
kutlayan Türk Hava Kuvvetleri için programını<br />
sıkıştırdı. İlk uçağın temmuzda teslim edilmesi<br />
planlanırken sözleşmede öngörülenden 2 ay<br />
erken bitirildi. 30 uçaklık paket 2012 sonuna<br />
kadar hazır olacak. Envanterde bulunan F-4<br />
savaş uçakları, 2020'ye kadar görevden çıkacak<br />
ve 2015'ten itibaren F-35 savaş uçakları<br />
envantere girecek. Türk Hava Kuvvetleri'nin<br />
savaş gücünü devam ettirmek, kırıma uğrayan<br />
uçakların yerine yenilerini koymak ve etki<br />
alanını genişletmek üzere başlatılan Peace<br />
Onyx IV (Öncel IV) programı çerçevesinde<br />
2007'de 30 adet F-16 blok 50+ savaş uçağı<br />
alımına karar verildi. 1 Milyar 650 Milyon<br />
Dolara mal olması hedeflenen proje çerçevesinde<br />
uçakların parçalarının çeşitli ülkelerde<br />
üretilmesi, Türkiye'de son montajının ilk uçuş<br />
testlerinin yapılması planlandı. Yeni nesil F-<br />
16'lar eskisinden çok daha uzak mesafeleri<br />
bombalayabilecek. Uçakta hem çok gelişmiş<br />
görev bilgisayarı ve aviyonik sistemler hem de<br />
çok daha güçlü radar ve elektronik harp<br />
sistemleri yer alıyor. Uzmanlar yakıt tanklarına<br />
ekler ve yeni elektronik sistemlerle uçağın<br />
kapasitesinin yüzde 30 arttığını düşünüyor.<br />
25 Mayıs 2011<br />
ROLLS-ROYCE SAVUNMA İŞİ İÇİN TÜRKİYE'DE<br />
ORTAK ARAYIŞINA GİRDİ<br />
İNGİLTERE'nin motorlarıyla daha çok tanınan<br />
savunma firmalarından Rolls-Royce, Türkiye'de<br />
ortak arayışına girdi. Deniz Kuvvetleri<br />
Komutanlığı'nın Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD)<br />
ihalesinde alt yüklenici olmak isteyen şirket,<br />
Türkiye'de savunma alanında çalışmalar<br />
yapacak. Türkiye ile İngiltere arasında savunma<br />
alanında işbirliği yapılması kararının ardından<br />
şirket Türkiye'de ayrı bir ofis açma hazırlığına<br />
girdi.<br />
Uzun zamandır buradayız<br />
<strong>Savunma</strong> faaliyetlerini ve Türk firmalara<br />
tekliflerini anlatan Rolls-Royce Donanma ve<br />
Denizcilik Satışlarından Sorumlu Başkan<br />
Yardımcısı Paul Thomas, şöyle konuştu:<br />
"Türkiye'de uzun zamandır varız ama askeri<br />
gemi endüstrisinde Türkiye'de yeniyiz.<br />
Türkiye'de bu konuda bir ofis açmayı da<br />
planlıyoruz Türk firmalarını özel olarak<br />
değerlendirmeye aldık. Askeri ve sahil güvenlik<br />
maksatlı gemiler konusunda Türk firması ile<br />
çalışmak istiyoruz. Bu firmadan bizim<br />
ürünlerimizin alt yüklenicisi olmasını isteyeceğiz.<br />
Aynı şekilde bu firma, Rolls-Royce<br />
ürünlerinin dünya çapında satış zincirine de<br />
katılmış olacak.<br />
Deniz projeleri var<br />
Bir alt yüklenici ararken Türkiye'yi seçtiklerini<br />
dile getiren Paul Thomas, "Çünkü deniz<br />
konusunda stratejik önemi en hızlı artan ülke<br />
şu anda Türkiye'dir. Dünyanın pek çok yerinde<br />
bu şekilde stratejik önemi artan bir ülke yok.<br />
Gelecek 10 yıl içinde pek çok deniz projesi<br />
olacak. Şu sırada bazı firmalarla görüşmeler<br />
devam ediyor. Ortaklık kuracağımız firma ile<br />
teknoloji alışverişi yapacağız ve LPD firkateyn<br />
ihalelerinde onlarla beraber yan yana tasarım<br />
yapacağız" dedi.<br />
Şimdiye kadar üç teklif verildi<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı'nın açtığı<br />
ihalede, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de en az bir<br />
tabur büyüklüğündeki bir deniz kuvvetinin<br />
harekâtlara kendi başına katılabilmesi<br />
hedeflendi. Yoğunluklu olarak kara ve deniz<br />
aracı taşımak üzere açılan ihalenin ismi aynı<br />
kaldı. Ancak kriterlerin 2010 yılında değişmesi<br />
sonucu gemi çok sayıda helikopter de taşıyan<br />
bir yapıya sahip oldu. 2017 yılına kadar<br />
sonuçlanarak hayata geçirilmesi hedeflenen<br />
projeye Sedef Gemi İnşaatı, RMK Marine ve<br />
Desan teklif verdi.<br />
BAŞKENT İÇİN ÇILGIN PROJELER<br />
26 Mayıs 2011<br />
Ankara uzay ve uydu merkezi oluyor Yeni ınsa<br />
edilecek kentte 500 bin kışı yasayacak. Gölbaşı<br />
radar tasarım ve üretim merkezi olacak. TAl'de
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 83<br />
uzay ve uydu merkezi faaliyete geçirilecek.<br />
Uluslararası sağlık başkenti haline getirilecek<br />
UEFA kriterlerine uygun bir stadyum yapılacak.<br />
Ortadoğu'nun en büyük hayvanat bahçesi<br />
kurulacak Hıdırlıktepe'de, bir inanç ve tarih<br />
müzesi inşa edilecek. Eskişehir yolu üzerinde<br />
botanik park yapılacak.<br />
Başbakan dev projelerle Ankara'yı marka<br />
yapacak<br />
Başbakan Erdoğan, İstanbul'dan sonra Ankara<br />
için de dev projelerini açıkladı. Projeler<br />
arasında 500 bin kişilik yeni bir şehir, otoyollar,<br />
40 bin kişilik stadyum ve iki şehir hastanesi yer<br />
alıyor.<br />
UYDU KENT<br />
500 bin kişilik yeni şehir kurulacak<br />
ANKARA için en büyük projelerinin tıpkı<br />
İstanbul gibi, Ankara'da da yeni bir şehrin inşa<br />
ve imarına 12 Haziran seçimlerinden sonra<br />
başlanması olduğunu belirten Başbakan<br />
Erdoğan, projeyle ilgili su bilgileri verdi:<br />
"Güneykent adını verdiğimiz bu projeyle<br />
Ankara'ya 500 bin kişilik yeni bir şehir<br />
kazandırmış olacağız. Sadece konut, uydu kent<br />
olarak değil, Ankara'nın önemli bir merkezi, bir<br />
yaşam alanı olarak bu şehri tasarlıyoruz.<br />
İstanbul'da olduğu gibi, bu gecekondu<br />
bölgelerinden 'ben oraya yerleşmek isterim'<br />
diyen kardeşlerimizi hemen oralara taşıyabileceğiz.<br />
Yani yer sıkıntısı olmasın. Şehrin<br />
kurulacağı alan hakkında şimdilik bilgi<br />
vermiyoruz. Ancak çalışmalarımız büyük<br />
oranda tamam.<br />
12 Haziran'ın hemen ardından bu çalışmaları<br />
somutlaştırmaya başlayacak ve bununla<br />
birlikte uygulama projesine hemen bir yılı<br />
müteakiben başlamış olacağız." Başbakan<br />
Erdoğan, Güneykent'in nereye yapılacağı<br />
konusunda ise açıklamada bulunmadı.<br />
Ankaralı emlakçılar 500 bin kişilik yeni şehir<br />
için en uygun bölgenin Elmadağ'ın Ankara'ya<br />
bakan yüzü ve Gölbaşı olduğunu söylediler.<br />
Elmadağ'ın Ankara'ya bakan yüzünde Karataş,<br />
Yakupabdal, Bursal, Cerber, Ahiboz,<br />
Gökçehöyük, Hacılar, Balıkpınar köyleri yer<br />
alıyor.<br />
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'yı<br />
marka şehri yapacak 'Yeni Vizyonuyla Ankara'<br />
programıyla başkente yönelik 17 ana başlıkta<br />
dev projelerini açıkladı. Başbakan Erdoğan'ın<br />
açıkladığı projelerin basında Ankara'yı uydu ve<br />
uzay merkezi yapmak ve 500 bin kişilik<br />
Güneykent isimli yeni bir şehir kurmak geliyor.<br />
Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'nda katıldığı<br />
Ankara Proje Tanıtım toplantısında açıkladığı<br />
projelerin hem Ankara'ya yeni bir çehre, vizyon<br />
ve marka getireceğini hem de istihdam<br />
yaratacağını söyledi. Erdoğan, projelerin bir<br />
kısmının yapımına başlandığını, bir kısmının da<br />
orta ve uzun vadede tamamlanacağını söyledi.<br />
Ankara'yı güzelleştirmek, Ankara'nın çehresini<br />
değiştirmekle kalmadıklarını, aynı zamanda<br />
Ankara'yı uluslararası bir kent, uluslararası bir<br />
başkent haline dönüştürdüklerini belirten<br />
Erdoğan, projelerle Ankara'nın başkent vasfını,<br />
modem görünümünü, itibarını daha da ileri<br />
standartlara kavuşturduklarını söyledi.<br />
Erdoğan "Ankara'daki bu projelerle,<br />
Türkiye'nin kalbi Ankara'yı, dünyaya örnek bir<br />
şehir, vizyon bir şehir, marka bir şehir haline<br />
getiriyoruz" dedi.<br />
SAVUNMA SANAYİİ VE UZAY MERKEZİ<br />
ANKARA'nın savunma sanayiinin başkenti<br />
olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:<br />
"2013 sonunda artık üretime ATAK helikopterlerinde,<br />
örneğin başlıyoruz. Ama jetlerimiz<br />
2020-2022 gibi inşallah üretime geçecek. Yeni<br />
projelerle Ankara'nın bu vasfı daha da<br />
güçlendiriyor, dünyanın en önemli savunma<br />
sanayi merkezlerinden biri haline getiriyoruz.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiinin yüzde 80'i Ankara'da<br />
bulunuyor." Erdoğan "ASELSAN tarafından 100<br />
milyon doların üzerinde bir yatırımla Radar ve<br />
Elektronik Harp Tasarım ve Üretim Merkezi<br />
kurulacak. Bu tesisin 2 yıl içinde faaliyete<br />
geçmesini planladık. İkinci projemiz; Uzay ve<br />
Uydu Merkezi de TAI tesisleri içinde faaliyete<br />
geçecek. Yatırım 100 milyon dolar civarında.<br />
Bu tesiste askeri uydular ile TURKSAT'a ait<br />
haberleşme uydularının üretimi gerçekleştirilecek.<br />
Ankara böylece savunma sanayiinde<br />
uydu ve uzay merkezi konumuna yükselecek"<br />
dedi.<br />
27 Mayıs 2011<br />
TEKNOPARK İSTANBUL PROJESİNE REKOR<br />
BAŞVURU<br />
Anadolu yakasında toplam 2 milyon 500 bin<br />
metre karelik alanda kurulan Teknopark<br />
İstanbul projesinin ilk etabında sona yaklaşılıyor.<br />
Proje ile üniversite-sanayi işbirliğinde<br />
teknoloji devlerinin üretimi hedefleniyor.<br />
2023'e kadar yapılması planlanan ve 900<br />
firmanın yer alacağı proje için 1 senede 300<br />
firma başvuruda bulundu. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığı (SSM), İstanbul Ticaret Odası<br />
(İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ),<br />
Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ<br />
(HEAŞ) ile <strong>Savunma</strong> Teknolojileri Mühendislik<br />
ve Ticaret AŞ'nin (STM) ortaklığında kurulan<br />
Teknopark İstanbul'da gelinen aşama<br />
kamuoyuyla paylaşıldı. İTO Yönetim Kurulu<br />
Üyesi ve İTİCÜ Mütevelli Heyeti Başkan Vekili<br />
Hasan Büyükdede'nin de katıldığı tanıtım<br />
toplantısında ilk sözü Teknopark İstanbul<br />
Genel Müdürü Turgut Şenol aldı. Şenol,<br />
projenin <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />
tarafından başlatılıp yürütülen, teknoloji ve<br />
Endüstri Parkı ile Havaalanı İTEP Projelerinin<br />
son adımı olduğunu ifade etti. Projede yer<br />
alması öngörülen firmalar için yakın bölgedeki<br />
7 kalifiye üniversite ile İstanbul ili sınırları<br />
içindeki 44 üniversite arasındaki ortaklık<br />
alanlarının enine boyuna incelendiğini anlatan<br />
Şenol, bununla hakiki manada üniversitesanayi<br />
işbirliği zemininin oluşturulacağını<br />
belirtti. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşarı ve Teknopark İstanbul'un<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Murad Bayar, proje<br />
sahası olarak oldukça geniş bir imkânın söz<br />
konusu olduğunu dile getirdi. Bu çerçevede<br />
bölgede yer alan 200 bin metre karelik özel<br />
yatırım bölgesi, kalifiye teknoloji barındıran<br />
üretimler için büyük ölçekli teknoloji devlerine<br />
ayrıldı. Bayar, projede İTO yanında küçük ortak<br />
olarak İTİCÜ'nün bulunmasının da önemini<br />
vurgularken, "İTO, özel sektörün ilgisinin<br />
çekilmesinde lokomotif rol oynuyor. Üniversite<br />
ise araştırma merkezlerinin kurulmasında rol<br />
oynayacak." dedi. İTİCÜ ortaklığı yanında<br />
araştırma merkezleri boyutuyla Sabancı,<br />
Özyeğin, Okan Üniversitelerinin de yer<br />
alacağını kaydeden Murad Bayar, "Böylece<br />
teknoloji odaklı tüm projelerin geliştirilmesi ve<br />
paylaşılması için çok büyük bir imkân sunulmuş<br />
olacak. Türkiye'nin en iyi teknopark projesi bu<br />
proje olacak." ifadelerini kullandı. İTİCÜ<br />
Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hasan<br />
Büyükdede ise üniversitenin proje ortağı<br />
olmasının, gelecekteki yatırımlar konusunda<br />
kendilerine önemli ipuçları verdiğini kaydetti.<br />
Büyükdede, "Bu devasa proje sadece<br />
İTİCÜ'nün değil, İstanbul'da araştırma ve Ar-Ge<br />
yatırımlarına öncelik veren her üniversitenin<br />
yer alabileceği bir proje. Ayrıca İTO üyesi olan<br />
65 bine yakın sanayicimizin de teknopark<br />
projesine katılmasını arzu ediyoruz." dedi.<br />
Teknopark İstanbul' a başvuruların devam<br />
ettiğini aktaran Dedeoğlu,"Proje ilk açıklandığında<br />
müracaat eden firma sayısı 70 idi.<br />
Şimdi 300'ü geçti. Detaylı incelemelerin<br />
ardından projede yeni yeni firmalar yer alacak.<br />
Sanayicilerimiz, özel teşvik imkânlarının
Haberler<br />
sunulduğu, her bakımdan büyük avantajları<br />
barındıran bu projeyi dikkate almalı."<br />
önerisinde bulundu.<br />
İSTANBUL TEKNOPARK<br />
İstanbul'da bir Türkiye projesi olarak başlatılan<br />
ve 2023'e kadar 2 Milyar Dolarlık yatırım<br />
yapılacak Teknopark İstanbul projesi kapsamında,<br />
bine yakın firmanın 30 bin kalifiye<br />
elemanıyla, cirosu en az 7 Milyar Dolar olan<br />
teknolojik altyapıyı oluşturması bekleniyor.<br />
Projeyle birlikte, Anadolu yakasının en büyük<br />
kongre merkezi hayata geçirilecek. Ayrıca Ar-<br />
Ge, akademi ve iş dünyasının buluştuğu<br />
yaratıcılığın ürüne çevrildiği bir mekân haline<br />
gelecek.<br />
29 Mayıs 2011<br />
TÜRKİYE UYDU ÜRETİMİNE GEÇTİ SIRA<br />
'FIRLATMA KABİLİYETİ'NE GELDİ<br />
ANKARA'yı uzay ve uydu merkezi konumuna<br />
getirecek projelerden olan Türk Havacılık ve<br />
Uzay <strong>Sanayii</strong> A.Ş'nin (Tusaş) 100 Milyon Doların<br />
üzerindeki Uydu Montaj Entegrasyon ve Test<br />
Merkezi gelecek yıl, Aselsan'ın Gölbaşı'ndaki<br />
Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Tesisi de<br />
2013 yılında faaliyete geçecek. Başbakan<br />
Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara'nın savunma<br />
sanayiinde uydu ve uzay merkezi konumuna<br />
yükseleceğini söylemesi üzerine gözler Tusaş<br />
ile Aselsan'ın Başkent'teki yatırımlarına<br />
çevrildi.<br />
SERİ TESTLER YAPILACAK<br />
Uydu Montaj Entegrasyon ve Test Merkezi<br />
(UMET) hakkında bilgi veren Tusaş Genel<br />
Müdürü Muharrem Dörtkaşlı, bu tesiste<br />
uluslararası standartta uyduların fırlatılmadan<br />
önce montajının yapılarak entegrasyonunun<br />
gerçekleştirileceğini belirtti. Dörtkaşlı, şunları<br />
söyledi: 'Burası uzay koşullarının simüle<br />
edilerek daha yerde iken uydunun uzay<br />
koşullarında çalışacağından yüzde 100 emin<br />
olunmasını sağlayan bir seri testin gerçekleştirileceği,<br />
çok özel donanımlara sahip bir<br />
teknoloji merkezi olacak. Aynı anda iki ayrı<br />
uydunun üretimi ve testi yapılabilecek. 120<br />
mühendis istihdam edilecek.<br />
İHRACAT DA OLABİLİR<br />
Bu imkana sayılı ülkenin sahip olduğunu<br />
söyleyen Dörtkaşlı, "Öncelik milli ihtiyaçlar<br />
olmakla beraber, ihracat da söz konusu olabilir.<br />
Ayrıca ürettiğimiz uyduyu yörüngesine<br />
taşıyacak fırlatma kabiliyetine yönelik<br />
planlamalar da yapılıyor" dedi.<br />
Aselsan'da çalışmalar sürüyor<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiinde en gelişmiş teknolojileri<br />
tasarlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK)<br />
elektronik cihaz ve sistem ihtiyaçlarını<br />
karşılayan Aselsan da Ankara Gölbaşı'nda 200<br />
milyon dolar yatırımla Radar ve Elektronik<br />
Harp Sistemleri Tesisi kurma çalışmalarını<br />
sürdürüyor. Aselsan, tesiste TSK'nın ihtiyacı<br />
olan hava savunma radarları, kara radarları,<br />
sinyal kesici jammer cihazları, mikrodalga<br />
modül ve çeşitli elektronik harp teçhizatlarının<br />
Ar-Ge, tasarım ve üretimini gerçekleştirecek.<br />
02 Haziran 2011<br />
RMK 'UMUT'U DENİZE İNDİRDİ<br />
Koç Topluluğu'nun gemi inşa sektöründe<br />
faaliyet gösteren tersanesi RMK Marine'in<br />
Sahil Güvenlik Komutanlığı için inşa ettiği 4<br />
adet Sahil Güvenlik Arama Kurtarma<br />
Gemisi'nin üçüncüsü olan TCSG Umut törenle<br />
denize indirildi. Koç Holding Şeref Başkanı<br />
Rahmi M. Koç törende yaptığı konuşmada<br />
savunma sanayiinin geliştirilmesi için özel<br />
sektör ile yapılan işbirliğinin ekonomiye büyük<br />
katkı sağlayacağını belirterek, "Bu yıl sonuna<br />
doğru bu serinin dördüncü gemisi Yaşam'ı da<br />
inşallah denize indirmiş olacağız. Gene aynı<br />
zaman dilimi içinde sonbaharda ilk gemi<br />
teslimatımız yapılacak. Böylece özel sektörün<br />
üstlendiği en büyük muharip gemi inşasının ilk<br />
etaplarını başarılı bir şekilde tamamlamış<br />
olacağız" dedi.<br />
02 Haziran 2011<br />
AB VE ORTADOĞU'YA İHRACAT ARTIŞI<br />
YENİDEN İVME KAZANDI<br />
Mersin'de TİM tarafından açıklanan rakamlar<br />
İhracatçıları sevindirirken cari açığı körükleyen<br />
İthalata karşı alınacak önlemler de tartışıldı.<br />
Mayıs ayı ihracatı yüzde 21.73'lük artışla 11<br />
milyar 82 Milyon Dolar oldu. Bu artışta AB ve<br />
Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Türkiye'nin en<br />
büyük pazarı olan Almanya'ya ihracat yüzde 40<br />
artarken Fransa'ya yüzde 31, İtalya'ya yüzde 30<br />
artış sağlandı. Irak ve Mısır'a ihracat yüzde 39<br />
artarken, artış oranı İsrail'de yüzde 26, İran'da<br />
yüzde 20 oldu. Libya'ya ihracat ise yüzde 77<br />
geriledi. Mayıs ayında en fazla ihracatı 1 Milyar<br />
677 Milyon Dolar ile otomotiv endüstrisi<br />
gerçekleştirirken kimyevi maddeler sektörü 1<br />
Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci, demir çelik<br />
sektörü de 1 Milyar 337 Milyon Dolar ile<br />
üçüncü oldu.<br />
Toplantıya katılan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan<br />
yıl sonunda 135 Milyar Doların yakalanacağını<br />
belirterek Türkiye'nin cari açık sorunun<br />
çözülmesi için planlı bir teşvik sistemi ile<br />
ithalata bağlı ürünlerin yurtiçinde üretilmesinin<br />
şart olduğunu vurguladı. TİM Başkanı<br />
Mehmet Büyükekşi ise ara malının Türkiye'de<br />
üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini<br />
kaydetti, ihracat odaklı üretim stratejisi<br />
çalışmalarının başlatıldığını belirten Büyükekşi,<br />
"<strong>Sanayii</strong>nin katma değer ve teknolojik<br />
transformasyonunu sağlayacak finansal ve<br />
çevresel iyileştirmelerin yapılması şart" dedi.<br />
Mayıs ayı 2011 İhracat rakamları açıklandı.<br />
Buna göre Mayıs ayında Türkiye'nin ihracatı<br />
geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21.73 artışla<br />
11 Milyar 82 Milyon Dolar olurken ilk beş<br />
ayında yüzde 20.38 artışla 54 Milyar 419<br />
Milyon Dolar seviyesinde gerçekleşti.<br />
İhracatta başta Almanya olmak üzere AB ve<br />
Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Mersin'de<br />
gerçekleşen basın toplantısına TİM Başkanı<br />
Mehmet Büyükekşi'nin yanı sıra Devlet Bakanı<br />
Zafer Çağlayan da katıldı. TİM Başkam<br />
Büyükekşi ihracat rakamlarım açıklarken<br />
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, yeni hükümet<br />
döneminde yapılacak teşvikler hakkında<br />
açıklama yaparak ihracat birlikleri arasında 25.<br />
sektör olan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İhracatçı Birliği<br />
kurulduğu bilgisini verdi.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii 25. birlik oldu<br />
Yeni bir ihracatçı Birliği kurulduğunu da<br />
açıklayan Zafer Çağlayan, 24 sektörde birlik<br />
olduğunu, 25. Sektörün ise <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
İhracatçı Birliği olduğunu açıkladı. Bu sektörde<br />
gecen yıl 1 Milyar Dolar ihracat gerçekleştirildiğini<br />
kaydeden Çağlayan, ihracat pazarlarının<br />
Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Katar, Suudi<br />
Arabistan, Bahreyn, Pakistan olduğunu söyledi.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiinin de ihracatçı birlikleri çatısı<br />
altında örgütleneceği bilgisini veren Çağlayan,<br />
"Bu talep 30 Mayıs'ta TIM'e iletildi ve<br />
onaylandı. 25'ıncı sektör olacak olan <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> İhracata Birlikleri'ne şimdiden 100'u<br />
askın katılım başvurusu yapıldı" diye konuştu.<br />
İlk 5 aylık ihracat artışlarının ardından son 12<br />
aylık dönemde ise yüzde 14.1 artışla 123 Milyar<br />
194 Milyon Dolarlık ihracat yapıldığını bildiren<br />
Mehmet Büyükekşi, şunları söyledi: "Mayıs<br />
ayında en fazla ihracatı 1 Milyar 677 Milyon<br />
Dolar ile otomotiv endüstrisi sektörü gerçek-
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 85<br />
dırılmasının geldiğini kaydeden Büyükekşi,<br />
"İşimize geldi diye düşük kurdan yana olmak,<br />
Türkiye'nin rekabet gücünden vazgeçmek,<br />
Türkiye'yi ithalata kışkırtmak orta ve uzun<br />
vadede kimsenin işine yaramaz. Bugün için<br />
geleceğimizden vazgeçemeyiz" değerlendirmesini<br />
yaptı. Ara malının Türkiye'de<br />
üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini<br />
vurgulayan Büyükekşi ihracat odaklı üretim<br />
stratejisi çalışmalarının başlatıldığını, seçim<br />
sonrası hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.<br />
Ardından sanayiinin katma değer ve teknolojik<br />
transformasyonunu sağlayacak finansal ve<br />
çevresel iyileştirmelerin yapılması gerektiğini<br />
kaydeden Mehmet Büyükekşi, parasal tedbirlerle<br />
uzun vadede cari açıkla mücadele etme<br />
imkânı olmadığını anlattı. Cari açık konusunun<br />
ekonomide giderek spekülasyona yol açtığını<br />
bildiren Mehmet Büyükekşi, bunun sonucunda<br />
fiyatların, faizlerin ve döviz kurlarının dalgalanmasının<br />
arttığını dile getirdi. Cari açığın<br />
ciddi bir sorun olmasına karşın cari açık söylemi<br />
ile spekülatif olarak kurların aşırı oynamalarını<br />
istemediklerini bildiren Büyükekşi, "Kurun<br />
aşağı yönlü hareketini nasıl istemiyorsak ani<br />
yükselişini de istemiyoruz" dedi. Kurun şu anda<br />
ideal seviyede olduğunu dile getiren<br />
Büyükekşi, bu hali ile ara malı üretimini içeride<br />
üretmeyi mümkün kılmasının hedeflenmesi<br />
gerektiğini anlattı. Türkiye'nin büyüme<br />
modelini ihracata ve üretime dayalı hale<br />
dönüştürmesi gerektiğini vurgulayan Mehmet<br />
Büyükekşi, "Döviz kazandırıcı ekonomik<br />
faaliyetleri desteklemek zorundayız. Bu amaçla<br />
yurt genelinde cari açığı doğuran ürünlerde ve<br />
sektörlerde özel uygulamalara gitmek<br />
zorundayız. Bu ürünlerin içeride üretilmesi ve<br />
ihracatı için özel teşvikler uygulamak<br />
zorundayız" ifadelerini kullandı. "Cari açığın<br />
ilacı teşvik sisteminin geliştirilmesi" Toplantıda<br />
cari açık konusunda yapılan çalışmalar<br />
hakkında bilgi veren Zafer Çağlayan cari<br />
açığının tek ilacının üretim ve yatırım teşvik<br />
sisteminin yeniden geliştirilip ithalata bağlı<br />
olunan ürünlerin Türkiye'de ikamesinin<br />
sağlanmasından geçtiğini ifade etti. Enerji<br />
dışındaki ithal edilen ürünler üzerinde çalışma<br />
gerçekleştirildiğini ve enerjinin yüksek olması<br />
nedeniyle ithal edilen ürünler için teşvik<br />
verilmesi halinde Türkiye'de üretiminin<br />
sağlanabileceğini kaydeden Çağlayan şunları<br />
söyledi: "Türk sanayicisi nitelikli insana,<br />
ekipmana sahiptir. Tüm mesele bu politika<br />
aracını koyup ithalatı cazip halden çıkaracak,<br />
yerli üretimi teşvik edecek yapının kurulmasıdır.<br />
Başka türlü cari açığı konuşmaktan öte<br />
leştirirken Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />
sektörü ise 1 Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci,<br />
1 Milyar 337 Milyon Dolar ile çelik sektörü<br />
üçüncü sırada yer aldı. Tarım sektörü Mayıs<br />
ayında 1 Milyar 384 Milyon Dolar ile toplam<br />
ihracat içinde yüzde 12.49'luk pay alırken<br />
sanayinin payı 9 Milyar 375 Milyon Dolar<br />
ihracat ile yüzde 84.59, madencilik ürünlerinin<br />
payı ise 323 Milyon Dolar ile yüzde 2.92 oldu.<br />
Mayıs ayında sektörler içinde en fazla ihracat<br />
artışını yüzde 72.43 ile su ürünleri ve hayvansal<br />
mamuller sektörü, yüzde 70.98 ile süs bitkileri<br />
sektörü ve yüzde 41.23 ile halı sektörü<br />
yakaladı."<br />
"Almanya'ya ihracat %40 arttı"<br />
İhracat pazarındaki gelişmeler hakkında da<br />
bilgi veren Mehmet Büyükekşi, mayıs ayında<br />
AB ülkelerine başarılı ihracatın devam ettiğini<br />
ifade etti. Mayıs ayında Türkiye'nin en büyük<br />
pazarı olan Almanya'ya ihracatın yüzde 40<br />
arttığını kaydeden Büyükekşi, İtalya'ya yüzde<br />
30, İngiltere'ye yüzde 13, Fransa'ya yüzde 31,<br />
İspanya'ya yüzde 17, Hollanda'ya ise yüzde 26<br />
arttığını açıkladı. Komşu ve çevre ülkelerle<br />
gerçekleşen ihracatın da olumlu seyrini<br />
koruduğunu vurgulayan Büyükekşi, Irak ve<br />
Mısır'a Mayıs ayında ihracatın yüzde 39, Rusya<br />
ve İsrail'e yüzde 26, İran'a yüzde 20 arttığını<br />
söyledi. Mehmet Büyükekşi en fazla ihracat<br />
yapılan ilk 20 ülkenin 18'ine ihracatın Mayıs<br />
ayında artmasına karşın Libya'ya ihracatın bu<br />
dönemde yüzde 77, Suriye'ye ise yüzde 10<br />
gerilediğini açıkladı. En fazla ihracat artışı<br />
Gaziantep'te En fazla ihracat yapan ilk 10 il<br />
arasında en çok ihracat artışını yüzde 67 ile<br />
Gaziantep'in gerçekleştirdiğini dile getiren<br />
Mehmet Büyükekşi, ihracatı yüzde 50 artan<br />
Denizli'nin 2. Sırada, yüzde 47 artışla<br />
Kocaeli'nin 3. Sırada yer aldığını ifade etti.<br />
Büyükekşi diğer illeri ise şöyle sıraladı:<br />
"Hatay'ın ihracatı Mayıs ayında yüzde 46,<br />
Adana'nın yüzde 41, İzmir'in yüzde 25,<br />
Bursa'nın yüzde 22, Manisa'nın yüzde 19,<br />
İstanbul'un yüzde 15 ve Ankara'nın ihracatı<br />
yüzde 1 arttı. Mersin'in ihracatı ise bu<br />
dönemde yüzde 12 artarak ilk 5 ayda Mersin'in<br />
ihracatı yüzde 26 artış gösterdi." "Cari açık<br />
Türkiye'nin temel yapısal sorunudur" Cari açığı<br />
da değerlendiren Mehmet Büyükekşi, "Cari<br />
açık Türkiye ekonomisinin en temel yapısal<br />
sorunudur. Bu sorun yeni başlamadı. Bu sorun<br />
bugünlerde sadece bütün haşmeti ile ortaya<br />
çıktı. Cari açıkta panik yapmaya değil, yapısal<br />
tedbirlere ihtiyacımız var" diye konuştu. Bu<br />
tedbirlerin başında zihnin yeniden yapılangidemeyiz.<br />
Bugün itibariyle cari açık<br />
konusunda nasıl bir teşvik sistemi olması<br />
gerektiği konusundaki çalışmaları tamamlamış<br />
durumdayız."<br />
02 Haziran 2011<br />
2 YILA SAVUNMA SANAYİ HAVZASI<br />
Başbakan Erdoğan'ın "Ankara'yı savunma<br />
sanayiinin merkezi yapacağız" sözlerinin<br />
ardından gözler sektöre döndü. <strong>Savunma</strong> ve<br />
Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi'nin Başkanlığını<br />
üstlenen Mithat Ertuğ, savunma sanayii<br />
havzasının iki yıl içinde faaliyete geçeceğini dile<br />
getirdi.<br />
İş hayatına 40 yıl önce İçcebeci'deki evlerinin<br />
çatı katına kurduğu elektrik atölyesi ile<br />
başlayan Mithat Ertuğ, bugün Ostim'deki 80<br />
firmayı temsil eden <strong>Savunma</strong> ve Havacılık<br />
Kümelenmesi'nin Yönetim Kurulu Başkanlığını<br />
yapıyor. EMGE adlı firmanın da patronu olan<br />
Ertuğ, savunma ve havacılık sanayiinde<br />
Başkent'in yerini ve geleceğini HT Ankara'ya<br />
anlattı. Hammadde sıkıntısının ortadan<br />
kaldırılması gerektiğini vurgulayan Ertuğ, "Şu<br />
anda Ankara'daki organize sanayi bölgeleri<br />
dünya ile rekabet ediyor" dedi.<br />
KENT BİLİNCİ GELİŞMELİ<br />
Ertuğ, kentin sosyal yapısına da değinerek,<br />
"Ankaralılarda kent bilinci gelişmeli. Fuar alanı<br />
konusunda ise çok geç kalındı" diye konuştu.<br />
İş hayatına nasıl başladınız?<br />
İçcebeci'de doğdum ve büyüdüm. İş hayatıma<br />
ağabeyim Münip Ertuğ ile birlikte evin çatı<br />
katında başladım. O, evin çatı katında bir<br />
elektrik atölyesi oluşturmuştu. Daha sonra<br />
birlikte endüstri meslek lisesine ve kız meslek<br />
lisesine dağlama makineleri, ölçü aletleri ve<br />
akım trafoları adaptasyonu yaptık. Bunlar o<br />
yıllarda Türkiye'de yapılmıyordu. Şirketimiz<br />
1975 yılında Ertuğlar adıyla kuruldu. 1979'da<br />
Ostim'e geldim. 1981'de elektromekanik<br />
sanayide pamuk ipi ölçü aletleri, akım trafoları<br />
ve ledli aydınlatma işleri yapan EMGE'yi<br />
kurduk. Aselsan'ın stratejik ortaklığının yanı<br />
sıra Roketsan gibi ana yüklenici firmalarla da<br />
çalışıyoruz. Yaklaşık 6 senedir de TAl'ye Boeing<br />
ve Skorsky'nin parçalarını yapıyoruz. Yurt<br />
dışında ise Zodiac'la ortak çalışmamız var.<br />
2014'E KADAR İŞİMİZ HAZIR<br />
Ankara savunma sanayicilere ne gibi avantajlar<br />
sunuyor?
Haberler<br />
Birincisi savunma sanayii sektöründeki<br />
tedarikçilerin çoğu Ankara'da toplanmış<br />
durumda. İkincisi ise örneğin biz savunma<br />
sanayici üreticisi olarak 2014'e kadar ne iş<br />
yapacağımızı biliyoruz. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarlığının ana yüklenici firmalara yapmış<br />
olduğu yüzde 30 alt yükleniciye işin verilmesi<br />
faktörüyle iş olanaklarımız daha da arttı. Ayrıca<br />
yakında bölgesel uçaklar devreye girecek.<br />
Uçaklar 50 kişiden az olmamak kaydıyla iç<br />
hatlarda hizmet verecek ve Türkiye'de<br />
yapılacak uçaklar da Ankara'da bu sektörü<br />
olumlu etkileyecek.<br />
YÜZDE 10'DAN FAZLA KAR EDEN YOK<br />
Devletten beklentileriniz neler?<br />
Biz sanayiciler çok kar ediyoruz diyorlar. Burada<br />
yüzde 10'dan tazla kareden bulamazsınız.<br />
Çünkü elektrik ve suyumuza çok para<br />
ödüyoruz. Örneğin Çin'de bu böyle değil.<br />
Çin'deki elektriğin 20 katı elektrik parası<br />
ödüyoruz. Ankara'da hem harcadığımız hem de<br />
attığımız suyun parasını ödüyoruz. Bizimle<br />
Çin'deki sanayici arasında çok büyük haksız<br />
rekabet var.<br />
Hangi atılımlar Ankara'nın önemli sanayi<br />
sektörlerini zirveye taşır?<br />
Offset uygulama sektöre büyük katkı sağlar. Bu<br />
uygulamada, diyelim ki yurt dışından yüz<br />
milyar dolara uçak alıyorsunuz, bunun elli<br />
milyar dolarlık parçası ya Türkiye'de yapılacak<br />
ya da elli milyar dolarlık Türkiye'den mal<br />
alınacak. Bu durum çoğu Ankara'da olan<br />
savunma sanayii firmaları için büyük avantaj.<br />
Burada <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı en iyi<br />
hamleyi yaptı. Biz de bu uygulamayı medikal,<br />
ulaştırma ve yenilenebilir enerji gibi diğer<br />
sektörlere de uygulatmak istiyoruz. Bunların<br />
da çoğunun merkezi Ankara'da ve bu<br />
uygulanırsa 10 yılda alınacak rakam 600 Milyar<br />
Dolar, bunun yüzde 50'sinin offset olduğunu<br />
düşünün, 300 Milyar Dolar. Bu, Ankara'nın ve<br />
memleketin her sene 30 Milyar Dolar<br />
kazanması demek. Üretim de artacak.<br />
SANAYİ HAVZASI<br />
TAİ'nin bitişiğindeki savunma sanayi havzası ne<br />
zaman gerçekleşecek?<br />
O bölgede 3 milyon metrekarelik bir alan var.<br />
Ancak orası imardan geçtiği takdirde bir milyon<br />
800 bin civarına düşer. Orası Milli Emlak'tan<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayi Müsteşarlığına tahsis edildi.<br />
Müsteşarlık da havza oluşturacak. Yürütme<br />
kurulunda biz, TAI, Kazan Belediyesi ve<br />
Müsteşarlık da olacak. Bölge, savunma ve<br />
havacılığa yönelik bir havza olarak düzenlenecek<br />
ama organize sanayi bölgesi mi yoksa<br />
endüstri bölgesi mi olacak henüz belli değil.<br />
Bizim kümemizde 80 firma var. Talepleri<br />
soracağız, Müsteşarlığa talepleri vereceğiz ve<br />
değerlendirilecek. Çok hızlı kurulması<br />
düşünülüyor. Tahmin ediyorum iki yıl içinde<br />
faaliyete geçer.<br />
Sektörel organize sanayi bölgelerinin katkıları<br />
neler olur?<br />
Sektörel organize sanayi bölgelerinin kurulması<br />
gerekiyor. Samsun'dan medikalciler<br />
bağırıyor, "Sektörel organize sanayi bölgesi<br />
kurun da gelelim" diye. Kümelenmenin amacı<br />
da bu. Ortaklaşa rekabet çok önemli.<br />
Kümelenme demek yığılma demek değil. O<br />
sektördeki alanda virtüöz oluyorsunuz. Bir<br />
parça yapıyorsunuz, arkadaşınıza veriyorsunuz.<br />
Parçada rekabet artıyor, ürün gelişiyor<br />
ve üretim artıyor. Maliyet de ucuzluyor. Kent ve<br />
ülke kazanıyor.<br />
LOJİSTİĞİN MERKEZİ<br />
Ankara lojistik anlamda avantajlı mı? Lojistik<br />
anlamda Ankara'nın sahip olduğu avantaj<br />
tartışılamaz. Sadece Anadolu değil çevre<br />
bölgelerdeki ülkelere yakınlığıyla da Ankara<br />
birçok avantajlara sahip. Bir de yapılan ve<br />
yapılacak hızlı trenlerle Anadolu'yu birbirine<br />
bağlayan Ankara'yı düşünürsek; Ankara'nın<br />
lojistikteki önemi daha da artacaktır.<br />
02 Haziran 2011<br />
TÜRKİYE'NİN İLK MİLLİ SONAR'I<br />
ASELSAN'DAN<br />
ASKERİ elektronik ve haberleşme konusunda<br />
Türkiye'nin gereksinimlerini özgün olarak imal<br />
eden Aselsan, Türkiye'nin ilk milli sonarını<br />
üretti. Aselsan'ın, 'kulaç' ismi verilen sonarı,<br />
denizaltıların korkulu rüyası torpidoları<br />
uzaklaştırmak için kullanılan karıştırıcı teknolojisine<br />
de sahip olacak. Tüm askeri ve sivil<br />
gemilerde kullanılan sonar ile gemilerin deniz<br />
dibine mesafesi ölçülebiliyor. Gerektiğinde bu<br />
bilgi daha gelişmiş bir bilgisayar ile desteklenerek<br />
deniz dibinin haritası da çıkarılıyor.<br />
Farklı derinlikler için iki ayrı frekansta yayın<br />
yapabilen sistem, 1000 m uzaklıktaki cisimlerden<br />
gelen ses yansımalarını algılayarak ölçü<br />
yapıyor ve derinlik bilgisini operatöre sunuyor.<br />
Türkiye, Aselsan'ın da katkılarıyla, elektronik<br />
harp cihazları alanında kendi öz tasarımını<br />
yapan ilk 10 ülke arasında bulunuyor.<br />
03 Haziran 2011<br />
ÇİN İLE TARİHİ ORTAKLIK<br />
400'e yakın firmanın karşılıklı yatırım yaptığı<br />
Çin-Türkiye ilişkileri enerjiden madene,<br />
inşaattan gıdaya kadar farklı sektörlerde<br />
büyüyor. TÜSİAD'ın dün düzenlediği forumda<br />
50 Çinli firma alım ve ortaklık için çıkarma<br />
yaptı.<br />
Siyasi alanda işbirliğinin arttığı Çin ile ekonomik<br />
ilişkilerde de gelişme yaşanıyor. Dün Türk Çin<br />
Sanayici İşadamları Derneği'nin (TÜSIAD)<br />
düzenlediği. Türk-Çin İş Forumu'na bir çok<br />
sektörden firma katıldı. Derneğin Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Murat Sungurlu, etkinliğin<br />
hedefini İpek Yolu'nu yeni bir anlayışla<br />
canlandırmak, modern ticaretin dinamik bir<br />
hattı haline getirmek, dünyanın en büyük iki<br />
ekonomisinden biri olan Çin ile Türkiye<br />
arasında verimli bir işbirliği köprüsü oluşturma<br />
olarak açıkladı.<br />
TEKEL özelleştirmesinden British American<br />
Tobacco'ya (BAT) geçen Tokat Tütün Fabrikası<br />
Çin ile Ortak Sanayi Bölgesi oluyor. Fezalar Grup<br />
tarafından satın alınan bölgede Çinli ve Türk<br />
firmaların ortak yatırım yapması için kollar<br />
sıvandı. 700 dönümlük arazi üzerine kurulacak<br />
olan Organize Sanayi Bölgesi'nin toplam 130<br />
dönümlük kapalı alanı bulunuyor. Türk Çin<br />
İşadamları Derneği Başkanı Murat Sungurlu, iki<br />
ülke firmalarının kurulacak olan Sanayi<br />
Bölgesi'nde yatırımlara başladığını söyledi.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii alanında da görüşmeler<br />
yapıldığım söyleyen Sungurlu, Türkiye'de 367<br />
Çinli firmanın faaliyet gösterdiğini belirtti.<br />
Ticaret hacminin 2000 yılında 1 Milyar Dolar<br />
iken, 2010 yılında 20 Milyar Dolara yükseldiğini<br />
kaydeden Sungurlu, 2015 yılındaki 50 Milyar<br />
Dolarlık hedefe değinerek, ülkelerin performansının<br />
bu hedeflerin ulaşılamaz olmadığım<br />
gösterdiğini söyledi. Türkiye'nin, başta tütün<br />
olmak üzere şekerli ve çikolatalı mamuller,<br />
bakliyat, salça gibi gıda ürünlerinde Çin için<br />
tedarik deposu olabileceğini, bu ülke ile<br />
teknolojik işbirliğine gidilebileceğini dile<br />
getiren Sungurlu, iki ülkenin inşaat alanında<br />
üçüncü ülkelerde işbirliği yapabileceğini<br />
belirtti. Sungurlu, Türkiye'deki Çin bankalarının<br />
ve Çin'deki Türk bankalarının sayısının artması<br />
gerektiğine inandıklarını da bildirdi. Çin'in<br />
Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng da ortak<br />
çabalan sayesinde geçen bir yılda ekonomik ve<br />
ticari ilişkilerin daha da geliştiğini ifade ederek,<br />
hızlı tren konusunda en önemli teknolojiye
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 87<br />
sahip olduklarını, Türkiye'deki hızlı tren<br />
projesinin her zaman iki ülke arasındaki<br />
dostluğun simgesi olacağım söyledi. Gong<br />
ayrıca Maraş Dondurması, Bursa İskender<br />
Kebabı'nın artık Çin'de çok meşhur markalar<br />
haline geldiğini söyledi. Çin'in batısını Orta<br />
Asya üzerinden modern bir demir yolu hattı ile<br />
Türkiye'ye bağlama projesi de gündemde olan<br />
konulardan. 'Demir İpekyolu' olarak da<br />
adlandırılan proje kapsamında iki taraf<br />
yetkilileri bir araya geldi.<br />
2012 Türkiye'de Çin, 2013 Çin'de Türkiye yılı<br />
İki ülke işadamlarını heyecanlandıran<br />
alanlardan biri de 2012'nin Türkiye'de Çin,<br />
2013'ün Çin'de Türkiye yılı olması. İki ülke<br />
arasında gerçekleştirilecek organizasyonlarla<br />
sağlanan yakınlaşmanın turizm gelirine<br />
çevrilmesi amaçlanıyor. Dünya Turizm<br />
Örgütü'nün raporuna göre, 2020 yılında 180<br />
milyon turist çekeceği ve 100 milyon turist<br />
göndereceği tahmin edilen Çin'den Türkiye'ye<br />
ilginin büyük olacağı öngörülüyor. Tahmini<br />
turist beklentisi ise 8 milyon. Yani her 100<br />
Çinli'den birinin Türkiye'yi seçmesi amaçlanıyor.<br />
BANK of China Türkiye Temsilcisi Zihang Lianli<br />
bankanın Türkiye'de temsilcilik olarak faaliyete<br />
başladığını, önümüzdeki günlerde bir ofis ile<br />
çalışmalara resmen başlayacaklarını kaydetti.<br />
Önümüzdeki süreçte de uygun şartları<br />
oluşması halinde bir bankayı satın almayı<br />
planladıklarını söyleyen Li, "Amacımız Türk ve<br />
Çinli işadamlarına yatırımlarında finansman<br />
desteği sağlamak. Bu sayede ticari ilişkilerin<br />
artacağını düşünüyoruz. Kısmet olursa da bir<br />
banka gündemimizde olabilir" dedi.<br />
Türkiye'nin Çin'de karşılık olarak bir devlet<br />
bankası açacağı belirtilirken, kulislerde bu<br />
bankanın Ziraat olacağı konuşuluyor.<br />
04 Haziran 2011<br />
3 TURKISH GROUPS VIE FOR LANDING DOCK<br />
CONTRACT<br />
Ümit Enginsoy ANKARA - Hürriyet Daily<br />
News<br />
The Turkish Navy is planning to buy the design<br />
for its first landing platform dock, or LPD, so<br />
that it can participate in NATO and<br />
peacekeeping-related overseas amphibious<br />
force deployments, defense procurement<br />
officials have said. Three Turkish-led groups<br />
are currently vying for the lucrative contract to<br />
design the LPD, a ship resembling a helicopter<br />
earner that will be worth between $500 million<br />
and $1 billion. Although the prime contractor<br />
will be a local company, because of the high<br />
degree of technology transfer required, there<br />
will also be heavy foreign industry<br />
involvement, according to procurement<br />
officials. Three Turkish shipyards have<br />
responded to a request for a proposal released<br />
by the Undersecretariat for Defense Industries,<br />
or SSM, namely Sedef, RMK and a partnership<br />
between Desan and Deniz Taşımacılığı. Sedef is<br />
expected to offer a joint proposal with Spain's<br />
Navantia S.A., which sent a LPD to Istanbul this<br />
week; Desan and Deniz Taşımacılığı are<br />
partnering with China's Shipbuilding<br />
Corporation; and RMK is expected to use a<br />
local design to be built in cooperation with a<br />
British group, industry sources said. "The fact<br />
this ship has the word 'landing' in it has<br />
unnerved some Greek officials, but Turkey has<br />
been explaining that this platform has nothing<br />
to do with the former Aegean rivalry with<br />
Greece. It's totally a peaceful effort," said one<br />
industry source. Spain showcased its LPD, the<br />
Juan Carlos I, on Thursday in Istanbul. The<br />
vessel is similar to the design Navantia and<br />
Sedef are seeking to produce and sell to the<br />
Turkish Navy.<br />
NATO Rapid Deployment<br />
The Turkish LPD will be required to possess the<br />
ability to deploy a battalion sized force of<br />
roughly 1,000 troops and personnel, eight<br />
utility helicopters, three unmanned aerial<br />
vehicles, 13 tanks and 81 armored vehicles.<br />
The expected price tag of over $500 million for<br />
the landing dock does not include the<br />
helicopters to be deployed on the ship. The<br />
Defense Industry Executive Committee,<br />
Turkey's top decision-making body on defense<br />
procurement, is expected to select a winner<br />
next year, a senior procurement official said.<br />
The committee's members include the prime<br />
minister, the defense minister, the chief of the<br />
Turkish General Staff and the SSM chief. An LPD<br />
is an amphibious warship which embarks,<br />
transports, and lands elements of a landing<br />
force for expeditionary warfare missions. "We<br />
have long needed this capability for NATO<br />
rapid deployment and peacekeeping missions<br />
in overseas lands ranging from Bosnia and<br />
Lebanon to Somalia, Libya and Afghanistan,"<br />
said the procurement official. Presently, the<br />
navies of around 10 countries, including<br />
Britain, China, France, India, Italy, the<br />
Netherlands, Spain and the United States, have<br />
LPD capability.<br />
05 Haziran 2011<br />
JETLERİN DANSI<br />
THK'nın 100. yıl etkinlikleri kapsamında<br />
düzenlenen Türkiye Hava Gösterisi 2011.<br />
gökyüzünde adeta bir şölen havası yarattı.<br />
Türkiye'nin yanı sıra 20 ülkeden 146 uçağın<br />
katıldığı gösterilen 160 bin kişinin izlemesi<br />
bekleniliyor.<br />
Türk Hava Kuvvetlerinin 100. yıl etkinlikleri<br />
kapsamında düzenlenen Türkiye Hava<br />
Gösterisi 2011 devam ediyor.<br />
2. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndaki gösteri<br />
öncesinde basın brifingi düzenlendi. Brifingde<br />
konuşan Gösteri Direktör Yardımcısı Albay<br />
Aydemir Taşçı, hava gösterisi kültürünün<br />
Türkiye'de fazla yaygın olmadığını belirtti.<br />
Avrupa'da yılda 20-30 hava gösterisi yapılırken,<br />
Türkiye'de bunun sadece Türk Yıldızlarının<br />
gösterileri ile sınırlı kaldığını dile getiren Albay<br />
Taşçı, Türk Hava Kuvvetleri'nin 100. yılının onur<br />
ve sevincini halkla paylaşmak için Türkiye Hava<br />
Gösterisi 2011'in gerçekleştirildiğini söyledi.<br />
Gösterinin, dünyadaki en iddialı hava<br />
gösterilerinden biri olduğunu vurgulayan Albay<br />
Taşçı. "2011'de yapılan en büyük hava<br />
gösterilerinden birine ev sahipliği yapıyoruz"<br />
dedi. Gösteride 8 akrotim, 12 solo uçuş<br />
gösterisi yapılacağını ifade eden Albay Taşçı, 59<br />
uçağın da yerde sergileneceğini bildirdi.<br />
Gösteriye Türkiye'nin yanı sıra ABD, İngiltere,<br />
Fransa, Almanya, Avusturya, Romanya,<br />
Polonya, Pakistan, Cezayir, Hırvatistan, Ürdün,<br />
Slovakya, Sırbistan ve Belçika başta olmak<br />
üzere 20 ülkeden 146 uçağın katıldığını anlatan<br />
Albay Taşçı, gösterileri 55 ülkenin Hava<br />
Kuvvetleri Komutanı'nın da izleyeceğini<br />
söyledi.<br />
Gösterilerde 3 bin 753 personelin aktif rol<br />
aldığını dile getiren Albay Taşçı. 2 gün sürecek<br />
gösterileri 160 binin üzerinde kişinin<br />
izlemesini beklediklerini anlattı.<br />
Hafta sonu SBS'nin yapıldığını anımsatan Taşçı,<br />
"Sınav bitimine kadar düşük ses çıkaran uçaklar<br />
ile paraşüt gösterileri sergilenecek" diye<br />
konuştu. Brifingin ardından gösteriler<br />
paraşütçülerin atlayışıyla başladı.<br />
Bu arada gösteriyi izlemeye gelen vatandaşlar<br />
2. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda uçakların
Haberler<br />
bulunduğu alanı gezerek, çeşitli ülkelere ait<br />
bilgi alma şansı buldu.<br />
2. Ana Jet Üs Komutanlığındaki gösteri, paraşüt<br />
atlayışlarıyla başladı.<br />
Daha sonra, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına<br />
ait uçak ve helikopterler selamlama<br />
uçuşu yaptı. Ardından Hırvatistan'a ait "Krila<br />
Oluje" timi gösteri uçuşu gerçekleştirdi.<br />
Romanya'ya ait solo gösteri uçağının<br />
uçuşundan sonra Türkiye adına pilot Ali İsmet<br />
Öztürk uçağıyla solo gösteri sundu.<br />
Uçuşu sırasında yer çekimi kuvvetine karşı 9 kat<br />
daha fazla bir güçle uçan Öztürk'ün, 28 ülkede<br />
170 hava gösterisine katılıp 650 gösteri uçuşu<br />
yaptığı bildirildi. Öztürk'ün ardından<br />
Polonya'ya ait "Bialo Czerwone Iskry" akrobasi<br />
timi gösteri sundu. Avusturya'ya ait solo<br />
gösteri uçaklarının yanı sıra ABD'nin<br />
"Thunderbirds" ile İtalya ve Fransız akrobasi<br />
timleri gösteri yaptı. Türk Hava Kuvvetlerinin<br />
solo gösteri timi Solo Türk'ün pilotu binbaşı<br />
Murat Keleş, gazetecilere yaptığı açıklamada.<br />
Solo Türk'ün Türk Hava Kuvvetlerinin 100.<br />
kuruluş yıl dönümü kapsamında oluşturulduğunu<br />
belirtti. Gösteri timinin Türk Hava<br />
Kuvvetlerinin gücü ile Türk pilotlarının F-16<br />
uçakları ile yapabileceklerini göstermek<br />
amacıyla kurulduğunu ifade eden Binbaşı<br />
Keleş, Solo Türk'ün gösteri sırasında bir F-<br />
16'nın havada tutunabileceği en düşük hız ile<br />
ses hızına en yakın süratte uçtuğunu söyledi.<br />
Gösteriyi Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral<br />
Hasan Aksay'ın yanı sıra 55 ülkenin hava<br />
kuvvetleri komutanları izledi. Gösteriyi izleyen<br />
İran Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı<br />
Orgeneral Ahmad Mighani, 32 yıl aradan sonra<br />
İran'dan ilk defa üst rütbeli bir havacı olarak<br />
izleyiciler arasında yer aldı. Eski genelkurmay<br />
başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök<br />
de etkinlikleri izledi. Türkiye Hava Gösterisi<br />
kapsamında TÜBİTAK <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Araştırma ve Geliştirme Enstitisünce (SAGE)<br />
geliştirilen Türkiye'nin ilk seyir füzesi de<br />
tanıtıldı.<br />
Hassas güdümlü Stand-Off Mühimmat (SOM)<br />
Projesi kapsamında üretilen füze, Türk Hava<br />
Kuvvetlerine ait bir F-16 uçağına monte edilmiş<br />
halde vatandaşlara gösterildi. SAGE Özel<br />
Projeler Yöneticisi Önder Okyay, gazetecilere<br />
yaptığı açıklamada, yapımına 2006'da<br />
başlanan ancak şimdiye kadar kamuoyuna<br />
tanıtılmayan füzenin Türk Hava Kuvvetlerinin<br />
100. yılı etkinleri kapsamında tanıtıldığını<br />
belirtti. 180 kilometrenin üzerinde menzile<br />
sahip olan füzenin Türk mühendislerce yapılan<br />
Türkiye'nin ilk seyir füzesi olduğunu ifade eden<br />
Okyay, uçağın kanadından bırakılan füzenin<br />
GPS aracılığıyla hedefini bulduğunu söyledi.<br />
Füzenin özel yapısından dolayı düşman hava<br />
savunma radarları tarafından tespit edilmesinin<br />
zor olduğunu kaydeden Okyay, füzenin<br />
düşük irtifada seyir yeteneği ve tanımlanan yol<br />
noktalarını izleyebilme özelliğinden dolayı da<br />
hava savunma unsurlarına yakalanmadan<br />
hedefine ulaşabildiğini belirtti. Füzenin<br />
deneme atışlarının sürdürüldüğünü söyleyen<br />
Okyay, yıl sonunda tamamlanması hedeflenen<br />
proje kapsamında F-4 ve F-16 üretimi<br />
yapılmasının planlandığını kaydetti. Öte<br />
yandan, SAGE tarafından üretilen nüfuz edici<br />
bomba ile hassas güdüm füzesi kiti de<br />
vatandaşlara tanıtıldı. Türkiye Hava Gösterisi<br />
2011 kapsamında 2. Ana Jet Üs Komutanlığında<br />
uçakların sergilendiği alan da oluşturuldu.<br />
Uçakları yakından inceleme fırsatı<br />
bulan vatandaşlar, pilotlarla fotoğraf çektirdi.<br />
Çocuklar, oyun parkında eğlendi.<br />
23 Haziran 2011<br />
HAVA SAVUNMA ASELSAN'A EMANET<br />
Alçak ve orta irtifa hava savunma füze<br />
sistemleri ASELSAN ana yükleniciliğinde yurt<br />
içinde geliştirilecek.<br />
ASELSAN'dan yapılan açıklamaya göre, Türk<br />
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan alçak ve orta<br />
irtifa hava savunma füze sistemlerinin milli<br />
olarak geliştirilmesini sağlayacak sözleşmeler,<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) ile<br />
ASELSAN arasında imzalandı.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı adına Müsteşar<br />
Murad Bayar, ASELSAN adına Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Hasan Memişoğlu ve Genel Müdür<br />
Cengiz Ergeneman, alç ak irtifa hava savunma<br />
füze sistemi için 278 Milyon 371 Bin 118 Lira ve<br />
193 Milyon 59 Bin 102 Avro; orta irtifa hava<br />
savunma füze sistemi için de 250 Milyon 720<br />
Bin 295 Lira ve 132 Milyon 113 Bin 714 Avro<br />
tutarındaki sözleşmelere imza koydular.<br />
Alçak ve orta irtifa hava savunma füze<br />
sistemlerinin radarlar, atış kontrol sistemleri,<br />
komuta kontrol sistemleri ve haberleşme<br />
sistemleri gibi yer sistemlerinin tümü, ana<br />
yüklenici ASELSAN tarafından geliştirilecek.<br />
Projelerde ROKETSAN füzeden sorumlu alt<br />
yüklenici olarak görev alacak. Füzelerde<br />
kullanılacak arayıcı başlıklar ve veri linkleri de<br />
ASELSAN tarafından geliştirilecek.<br />
ASELSAN tarafından geliştirilecek alçak ve orta<br />
irtifa hava savunma füze sistemleri ile Türk<br />
Silahlı Kuvvetleri güncel teknolojiye ve yüksek<br />
etkinliğe sahip hava savunma sistemlerine<br />
sahip olacak, aynı zamanda sistemlerin yurt<br />
içinde geliştirilmesi ve üretilmesi sayesinde<br />
hem maliyetlerde tasarruf sağlanacak hem de<br />
kaynakların yurt içinde kalması sağlanacak.<br />
Böylece Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ulaştığı<br />
teknolojik düzey daha ileriye taşınacak ve<br />
TSK;nın ihtiyaçlarının yurtiçi olanaklarla<br />
karşılanma düzeyi artacak.<br />
ASELSAN, 20 yıl önce Stinger füzesinin ortak<br />
üretim programı ile başladığı, daha sonra<br />
Kaideye Monteli Stinger (KMS) Sistemi projesi<br />
ile devam ettiği hava savunma alanındaki<br />
faaliyetlerini, geçtiğimiz yıllarda Hava <strong>Savunma</strong><br />
Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemini<br />
(HERİKKS) ve KALKAN Hava <strong>Savunma</strong> Radarını<br />
geliştirerek sürdürdü.<br />
ASELSAN halen SSM ile imzalamış olduğu<br />
sözleşmeler kapsamında TSK için 35 mm;lik<br />
Kundağı Motorlu Hava <strong>Savunma</strong> Topu ve Ateş<br />
İdare Cihazını geliştiriyor; ayrıca, TSK<br />
envanterinde mevcut 35 mm'lik Çekili Hava<br />
<strong>Savunma</strong> Toplarını modernize ediyor.
www.ssm.gov.tr