22.01.2015 Views

HA BER LER - Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü

HA BER LER - Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü

HA BER LER - Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KİTAP TANITIMLARI<br />

kremasyon kaplarının bulunması, yazarlar tarafından<br />

“başka bir yerde ölmüş kişinin küllerinin yakılması,<br />

urnaya konularak ailesinin yanına getirilmesi” şeklinde<br />

açıklanması ise doğru olamaz; zira yoğun kullanılan<br />

bir nekropol alanında tüm tiplerin bir arada<br />

görülmesi son derece doğaldır. Laodikeia nekropolünde<br />

görülen mezar tiplerinden son grup basit toprak<br />

mezarları içerir. Hatalı bir terminoloji kullanılmış,<br />

olasılıkla toprağa gömme ifade edilmeye çalışılmıştır.<br />

Nitekim söz konusu mezarlardan biri, ikinci cilt olan<br />

katalogda “düz kiremit örtülü mezar” şeklinde tanımlanır<br />

ve bu da metnin genelindeki terminolojik tutarsızlığı<br />

gözler önüne seren bir başka örnektir. Bu bölümün<br />

sonunda Laodikeia Nekropolü ile Hierapolis<br />

Nekropolü’nün mezarlarının özet bir karşılaştırması<br />

sunulur. Bu kısım, gerçekten bir özet niteliğinde olup,<br />

temelde vurgulanan husus kullanılan malzemelerin<br />

farklılığıdır.<br />

Yayının dördüncü bölümü, “mezarların yapımında<br />

kullanılan malzemeler” başlığını içerir. Bu bölümde,<br />

nekropolün tümünde kullanılan malzemeler ile ilgili<br />

bilgiler verilmiştir. İlginç olan bir konu, mezarlarda<br />

yapılacak dinsel törenler için kullanıldıkları düşünülen<br />

bomos-mezar altarlarının varlığıdır. Silindirik<br />

formdaki bu altarların “kişinin ismini içermesi, kutsallaştırıldığının<br />

ve öbür dünyada tanrısının yanında<br />

daha büyük mertebe kazanacağı inancına hizmet<br />

ettiği” ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra bu bölümün<br />

ağırlık noktasını yerel üretim kiremitler oluşturmaktadır.<br />

Kiremitler, mezarda kullanılan diğer malzemelere<br />

göre tarihlendirilmişlerdir. Yerel atölye işaretleri bu<br />

kiremitler üzerinde bulunmaktadır ki bu, daha sonra<br />

yapılacak çeşitli araştırmalara ışık tutacak nitelikte<br />

bir malzeme grubudur.<br />

Laodikeia Nekropolü beşinci bölüm, “Freskler” başlığını<br />

içerir. Son derece özet bir şekilde, nekropoldeki<br />

avlulu tonozlu mezar komplekslerinde, tonozlu<br />

mezarlarda, örgü teknelerde görülen freskler tanımlanmıştır.<br />

Bunlarda genellikle rastgele serpiştirilmiş<br />

güllü dallar, nar ve kalp, girland çelenkler, yapraklı<br />

dallarda güller, kuş ve insan figürlerinin betimlendiği<br />

belirtilmektedir. Bu çiçeklerin mezar içinde yatan<br />

kişiyi cennette ebedi yaşamda dinleniyor görüntüsü<br />

verdiği ifade edilmiştir. Gül dalı üzerindeki kuşlar<br />

cennet bahçesini, hizmetçi figürleri de cennette ölüye<br />

yapılan hizmeti, Victoria cennetin müjdelenmesini<br />

temsil etmektedir.<br />

Yayının altıncı bölümü “Mezar stelleri ve Mezar<br />

yazıtları” başlığını içermektedir. Nekropol alanında<br />

“enine ya da dikine” mezar stelleri bulunduğu, bunların<br />

kabartmalı ve yazıtlı olmak üzere iki grupta değerlendirildiği<br />

belirtilmiştir. Son derece genel bir tanıtımı<br />

içeren bu bölüm, konu başlığıyla pek de uyumlu<br />

olmayan ve Laodikeia Nekropolü’nün genel özelliklerini<br />

anlatan birkaç cümlelik bir paragrafla sona erer.<br />

Bundan sonraki yedinci bölüm, ölü gömme geleneklerini<br />

içerir. Önce geometrik dönemden görülen gömme<br />

gelenekleri, cesedin hazırlanması (prothesis), nekropole<br />

taşınması (ekphora) safhaları açıklanır. Mezar<br />

başındaki şölen (perideipnon) ve yıllık anma törenlerine<br />

(genesia) değinilir. Bundan sonra Laodikeia<br />

Nekropolü’nde sürekli kullanım olduğu bildirilir. Bu<br />

mezarlarda inhumasyon ve kremasyon uygulanmış,<br />

kayıkçı Kharon’a verilmek üzere cesedin ağzına yerleştirilmiş<br />

sikkeler bulunmuştur. Yine mezar başında<br />

yenilen yemeğe ait kapların da mezar içine veya<br />

yanına konulduğu tespit edilmiştir. Çeşitli hayvan<br />

kemiklerinin yine bu yemeklerle bağlantılı olduğu<br />

düşünülmektedir.<br />

Yayındaki sekizinci bölüm, “Laodikeia Nekropolünde<br />

Yıllara göre Çalışma Alanları” başlığını içerir. Bir<br />

rapor niteliği taşıyan bu kısım, yıl bazında kentin<br />

hangi nekropolünde, ne çalışma yapıldığı, kaç mezarın<br />

açığa çıkarıldığı gibi bilgileri içermektedir. Çeşitli<br />

grafiklerde, buluntular, sikkeler, mezar tipleri, gömüt<br />

sayıları, gibi veriler sunulmaktadır.<br />

Dokuzuncu bölüm, Değerlendirilen Eserler’e ayrılmıştır.<br />

Bu başlık, eserlerin tümünün değil, sadece üzerinde<br />

çalışılan, tüm ve tüme yakın buluntular ile, kondisyonu<br />

iyi durumdaki eserlerin değerlendirildiğini<br />

gösterir. Nitekim, ikinci cildi içeren Katalog’a alınmamış<br />

mezar kontekstleri görülmektedir (bkz.s.576,<br />

M23). Bu bölümde eserler, malzemesine göre gruplandırılmıştır.<br />

Pişmiş topraktan yapılanlar, diğer malzeme<br />

gruplarına nazaran daha dikkatli çalışılmıştır. Ancak,<br />

kanımızca analojiler yetersizdir. Örneğin unguentarium<br />

tipolojisinde ilk tip olarak sunulan UN.T.1.a,<br />

Pergamon veya daha büyük olasılıkla Sagalassos malı<br />

olup, Erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne, yaklaşık<br />

MÖ 1.yy’a tarihlenir. UN.T.1.c, UN.T.3.g ve benzeri<br />

unguentariumlarda, ağız kenarında görülen akıtma<br />

boya değil, ağzın astara daldırılması ve ters çevrildikten<br />

sonra astarın eserin boynuna doğru akmasından<br />

kaynaklanan bir uygulamadır. Pişmiş toprak buluntular<br />

arasında kremasyon kapları dikkat çekici bir grup<br />

olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak burada değerlendirilen<br />

KR.T8, aslında bir güveç/ pişirme kabı olup,<br />

analojisi zaten bunlarla sağlanmıştır. Bu bağlamda,<br />

nekropol alanında sadece kremasyon için özel kapların<br />

kullanılmadığı, pişirme kaplarının da duruma göre<br />

kremasyon kabı olarak işlevsellik kazandığı sonucuna<br />

varılır. Pişmiş toprak eserler arasında saptanan bir<br />

eksiklik, amphoralarda görülmektedir. Nekropol alanı<br />

içinde bulunmuş damgalı amphora kulpları değerlendirme<br />

dışı bırakılmış, sadece kuzeydoğu nekropolünde<br />

2006 yılında bulunmuş bir adet tüme yakın<br />

TÜRK ESKİÇAĞ BİLİM<strong>LER</strong>İ ENSTİTÜSÜ <strong>HA</strong><strong>BER</strong><strong>LER</strong> 9

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!