22.01.2015 Views

HA BER LER - Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü

HA BER LER - Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü

HA BER LER - Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ARKEOLOJİ DÜNYASINDAN<br />

kavramından, ne de bir konteksten bahsetmek doğru<br />

değil, ancak yanıltıcıdır.<br />

Yayının onuncu bölümü, Kuzey Nekropolü üzerinde<br />

yer alan atölye alanlarını içerir. Laodikeia kentinin<br />

önemli bir dokumacılık merkezi olduğu, bu alanda<br />

yapılan boya atölyesine ait kalıntılardan anlaşılmaktadır;<br />

ancak yanı sıra, yukarıda da değinildiği gibi, bir<br />

kemik atölyesi de civarda bir zamanlar var olmuş olmalıdır.<br />

On birinci bölümde, 2004-2007 yılları arasında<br />

yapılan antropolojik çalışmalarda saptanan bulgular<br />

değerlendirilmiştir. Bu bulgulara göre Laodikeialıların<br />

refah seviyesinin yüksek olduğu ve her türlü besine<br />

kolaylıkla ulaşabildikleri saptanmıştır. Bireylerin<br />

kireçlenme, demir eksikliği, raşitizm ve kamburluk<br />

gibi hastalıklara sahip oldukları gözlenmiştir. İlk cildin<br />

son bölümünü, Genel Değerlendirme oluşturur. Bu<br />

son derece genel ifadeler içeren bir metindir. Kentin<br />

konumu, mezar tipleri, çeşitli nekropol alanları arasındaki<br />

refah seviyesine bağlı farklılıklar, mezar kontekstleri,<br />

yerel üretimler, genel bir şekilde ele alınmıştır.<br />

Bunun ardından, önce Kısaltmalar ve Kaynakça kısmı<br />

ve sonrasında son derece kaliteli görsellerin olduğu<br />

levhalar ve resimler gelir.<br />

Şüphesiz, bir antik kentin nekropolünde çalışmak<br />

son derece zevkli ve öğreticidir. Binlerce yıl önce<br />

gömülmüş bireylere ait, onlar tarafından kullanılan<br />

veya yakınları/ziyarete gelenlerce bırakılmış eşyalarla<br />

birlikte keşfetmek, arkeolojinin en heyecan verici<br />

taraflarından biridir. Ancak, aynı zamanda da son<br />

derece zordur; zira özellikle yoğun kullanım görmüş<br />

nekropollerde in situ buluntu durumunu saptamak<br />

yukarıda da anıldığı gibi, özenli bir çalışmayı gerektirir.<br />

Laodikeia Nekropolü, in situ buluntularıyla, yer<br />

yer açıklayıcı ipuçları taşır. Kimi mezarın hemen<br />

üzerine bırakılmış unguentariumlar veya pişme kapları,<br />

gerçekten gömü geleneği ile ilintili bilgiler sunar.<br />

Ancak yayının geneline bakıldığında, mezar dışındaki<br />

hangi tipte buluntuların ya da mezara hangi uzaklıkta<br />

ele geçen buluntuların o mezarla bağlantılı olduğu/<br />

olabileceği bilgisi iletilmemiştir. Bu durumda, istisnalar<br />

hariç, mezar dışında bulunup, mezar kontekstine<br />

dahil edilen buluntuların kesinliği kanımızca şüphelidir.<br />

In situ durumdaki malzemenin tümünün değerlendirilmesiyle,<br />

tek tek gömütlerin bize anlattıklarını<br />

okuyabilmemiz söz konusu olmaktadır. Bu da aslında<br />

bizi gömü geleneklerine ve söz konusu dönemde<br />

yaşayan insanların öte dünya inancına ulaştırır ki,<br />

aslında insanlık tarihine ait kültürel yapıyı anlamaya<br />

ve kurgulamaya çalışan arkeoloji disiplini ile varılmak<br />

istenen asıl nokta da budur.<br />

Ş. Sedef Çokay-Kepçe<br />

Arkeoloji Dünyasından<br />

Salat Tepe Kazıları Işığında Salat Vadisi’nin<br />

Yerleşim Tarihi<br />

Ilısu Barajı ve HES Projesi kapsamında yürütülen kurtarma<br />

kazıları, Dicle Nehri’ne kuzeyden birleşen Salat<br />

Çayı’nın Geç Miosen dönemde oluşturduğu seki üzerine<br />

MÖ 7. binde Erken Neolitik Dönem’den itibaren<br />

“Eski Cami Mevkii”nde yerleşildiğini ortaya çıkartmış<br />

(Miyake 2007; 2010), Geç Neolitik dönemde<br />

kullanılmış bir yerleşime rastlanmamıştır.<br />

Kalkolitik Dönem<br />

Salat Tepe’nin güney yamacında kazılan altı açmaya<br />

göre Kalkolitik höyük ortalama 20 m yüksekliktedir<br />

(528,20-548,40 m) ve farklı dönemlere ait mimari<br />

tabakalar kalın küllü katmanlarla ayrılmaktadır (Ökse<br />

2011). Yapılar aynı duvarlar üzerine tekrar inşa edilmiş,<br />

çatılar hafif malzemeden yapılmış, sıvalı depolama<br />

çukurları ve ocaklar kullanılmıştır. Kaplarını<br />

elde biçimlendiren yerleşimcilerin materyal kültürü<br />

Kuzey Mezopotamya ile aynı özelliklere sahip olduğundan,<br />

Cezire kronolojisine göre tarihlenmiştir.<br />

Benzeri malzemenin Salat vadisinde birbirine 4,5 km<br />

mesafede üç alanda bulunması, tarımcı toplulukların<br />

varlığına işaret etmektedir.<br />

Halaf-Ubeyd geçiş (MÖ 5200-5400) ve Erken Ubeyd<br />

(MÖ 5200-4500) Dönemi’ne tarihlenen pise duvarlı,<br />

hücre ve ızgara planlı yapılarda az Geç Halaf boyalıları<br />

ile Halaf motiflerinin Ubeyd tarzında boyandığı<br />

kaplar, yoğun Erken Ubeyd (Ubeyd 3) boyalılarına<br />

rastlanmıştır. Geç Kalkolitik 1 (MÖ 4500-4000) yapılarında<br />

pise duvarlarda yer yer standart olmayan ve<br />

saman katkı bulunmayan kerpiç bloklar kullanılmış,<br />

saman yüzeyli “Coba” kapları ve Geç Ubeyd (Ubeyd<br />

4) boyalıları ele geçmiştir.<br />

Geç Kalkolitik 2-3 (MÖ 4000-3500) yerleşiminde<br />

kerpiç ve pise duvarlı yapılar ile körük delikleri<br />

bulunan seramik fırını açığa çıkmış, Erken Uruk<br />

dönemine tarihlenen saman yüzeyli “Coba” kapları,<br />

taşçıklı monokrom kaplar yoğun olarak ele geçmiş,<br />

çok az saklı astar bezemeli parça ve devrik ağızlı<br />

Uruk kâselerine ait ağız parçaları bulunmuştur. Geç<br />

Kalkolitik 4-5 (MÖ 3500-3000) tabakalarında ele<br />

geçen taşçıklı tek renkli kaplar Geç Uruk dönemine<br />

tarihlenmektedir.<br />

Erken Tunç Çağı<br />

Bu döneme ilişkin bulgular Salat Çayı’nın Dicle<br />

Nehri’ne ulaştığı bölgede yer alan Aşağı Salat’ta<br />

TÜRK ESKİÇAĞ BİLİM<strong>LER</strong>İ ENSTİTÜSÜ <strong>HA</strong><strong>BER</strong><strong>LER</strong> 11

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!