04.02.2015 Views

5 TL. CHP iktidarının geleceği ve Türk Milliyetçilerini bekleyen çetin

5 TL. CHP iktidarının geleceği ve Türk Milliyetçilerini bekleyen çetin

5 TL. CHP iktidarının geleceği ve Türk Milliyetçilerini bekleyen çetin

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Milliyetçi<br />

Siyasi<br />

Haftalık<br />

Gazete<br />

SAYİ<br />

433<br />

YIL : 9<br />

EY TÜRK KENDİNE DÖN... 20 ŞUBAT 1978 PAZARTESİ FİYATI : 5 <strong>TL</strong>.<br />

<strong>CHP</strong> iktidarının geleceği<br />

<strong>ve</strong><br />

Türk Milliyetçilerini<br />

<strong>bekleyen</strong> çetin<br />

İki aylık <strong>CHP</strong> iktidarı solun ülkemizde<br />

neler yapabileceğini <strong>ve</strong> nelere muktedir<br />

olmadığını belirtmiş bulunmaktadır. Muhalefet<br />

devresinde ekonomik konularda<br />

ölçüsüz vaatlerle kitleleri kazanmaya çalışan<br />

<strong>CHP</strong>, iktidar mevkinde çok farklı<br />

bir tavır almaya mecbur kalmıştır. Memleket<br />

idaresi demogojik nutuklar, hayali<br />

projeler, tutarsız iddialarla yürütülemiyeceğine<br />

göre, kısa zamanda vukuu bulan<br />

bu değişimi yadırgamamak gerekir. Seçim<br />

meydanlarında taban fiyat tesbit etmekle,<br />

sorumlu hükümet olarak bu konuda<br />

karar <strong>ve</strong>rmek birbirinden çok farklı<br />

şeylerdir. Aslında haysiyetli <strong>ve</strong> vakur bir<br />

politik mücadele anlayışına sahip partilerin<br />

tutumlarında bu ölçüde değişikliklerin<br />

meydana gelmesi düşünülemez. Ancak<br />

ne pahasına olursa olsun iktidar olmayı<br />

hedef sayan Türkiye Solu'nun <strong>ve</strong><br />

onun politik Liderinin mücadele metodunda<br />

mubah sayılmayacak pek az şey<br />

vardır.<br />

Ekonomik yapının yakın gelecekte<br />

çok daha vahim şartların içine sürüklenmesi<br />

kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.<br />

Enflasyon nisbetini azaltma, fiyat istikrarını<br />

sağlama, üretimi sürdürme yolunda<br />

alınması gerekil tedbirler <strong>CHP</strong>'ni kesin<br />

tercihlerle baş başa bırakacaktır. İşçi ücretlerini<br />

dondurmaya kattaşırsa Solcu sendikaların<br />

şiddetli tepkisiyle karşılaşacak,<br />

önemli bir ittifak unsurunu karşısına almış<br />

olacaktır. Taban Fiyatlar kısmında<br />

daha ev<strong>ve</strong>l ileri sürdüğü teklifler hafızalarda<br />

yaşadığı cihette, tütün fiyatlarında<br />

olduğu grbi ekonomik zaruretlerin icabına<br />

uymaya çalışması geniş bir üretici<br />

kesiminde hoşnutsuzluk yaratacaktır.<br />

Butun bunlardan<br />

daha oa önemlisi,<br />

muhtemel bir devalüasyon kararı her meslek<br />

<strong>ve</strong> kesimden bütün vatandaşların ağır<br />

sıkıntılarla karşılaşmasına yol açacaktır.<br />

mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmafm^<br />

NURİ GÜRC-ÜR<br />

Ekonomik konularda büyük çıkmazların<br />

içinde bocalayan <strong>CHP</strong> iktidarının<br />

sosyal <strong>ve</strong> kültürel alanlarda yapacağı icraat,<br />

herkesten ev<strong>ve</strong>l kendi mensuplarını<br />

tatmin etmeyecektir. Nitekim <strong>CHP</strong> gurubundan<br />

yükselen tenkitler, TÖB-DER'in<br />

geçen haftaki çıkışları, bâzı Belediyelerdeki<br />

huzursuzluklar gelecek günlere ait<br />

ilk işaretleridir. Uzun bir muhalefet devresinin<br />

hıncıyla kıvranan <strong>ve</strong> iktidar özlemiyle<br />

yıllardır avutulan solcu kesim, süratli<br />

şekilde yapılacak tayinlerle bütün<br />

devlet imkânlarının sahibi olma niyetindedir.<br />

Oysa Türkiye henüz bu ölçüde geniş<br />

<strong>ve</strong> köklü bir sol işgalini tepkisiz şekilde<br />

kabul edebilecek bünyeye sahip değildir.<br />

Bazı stratejik müesseseler, organ <strong>ve</strong> makamlar<br />

iyi tanzim edilmeyen icratlarla tedirgin<br />

edildikleri takdirde ortaya çıkabilecek<br />

sonuçların çeşitli örnekleri bilinmektedir.<br />

Nitekim Ecevit asla bir Ailende olmak<br />

istemediğini açıkça söylemiştir. İyi<br />

hesaplanmadan atacağı adımların kendilun<br />

eğitim <strong>ve</strong> kültür alanında <strong>ve</strong> idarede<br />

dan ne derece felaketli tezahürler doğurabileceğini<br />

düşünmeye mecburdur. Bu<br />

itibarla çevresinden yapılan bütün tenkit<br />

<strong>ve</strong> tazyiklere rağmen ağır <strong>ve</strong> sistemli bir<br />

tırmanmayı tercih etmiş görünüyor.<br />

Bu şartlar karşısında Türk Milliyetçilerini<br />

çetin görevler beklemektedir. Solun<br />

eğitim<strong>ve</strong> kültür alanında <strong>ve</strong> idarede<br />

yapabileceği tahribat ekonomik alandaki<br />

bütün yanlışlarından daha tehlikeli sonuçlar<br />

getirebilir. Emniyet <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nlik organlarını<br />

Milliyetçilere karşı görev yapan<br />

tek taraflı <strong>ve</strong> partizan bir tarza itelemek<br />

isteyen <strong>CHP</strong>. bu sakat politikasıyla koministlere<br />

rahat çalışma imkânı hazırlamaktadır.<br />

Yakın bir gelecekte Hükümetin yanlış<br />

kararlarıyla doğabilecek büyük toplumsal<br />

huzursuzluklar bunlar için emsalsiz<br />

bir istismar vasatı olacaktır. Memleketin<br />

en tehlikeli dönemlerinde daima kurtarıcı<br />

olmasını bilmiş olan temel milli müesseseler,<br />

partizan gayretlerle solun kontürolüne<br />

girerlerse milletin gü<strong>ve</strong>nebileceği<br />

dallar geniş çapta ortadan kalkmış olur.<br />

Siyasi görüş <strong>ve</strong> düşüncesi ne olursa olsun<br />

aklı selim sahibi her vatandaşın bu<br />

korkunç tehlikeye karşı gereken hassasiyeti<br />

göstermesi Millî bir görevdir.<br />

Geçici bir sol iktidar, bunların iddialarının<br />

ciddiyet derecesini herkesin görüp<br />

anlaması bakımından faydalı mütâlâa edilebilir.<br />

Bu deneme yapılmadan toplumsal<br />

huzurun sağlanması fevkalâde müşkül<br />

olurdu. Şimdi hükümet olmuşlardır. Düzen<br />

değişikliğinden. Halk sektörüne. kontr-Gerilla<br />

yakınmalarından toprak reformuna<br />

kadar yıllardır türküsünü çalıp söyledikleri<br />

konulan, gerçekleştirmeye imkân sağlamışlardır.<br />

Bunların sonucunun ne olacağını<br />

milletçe göreceğiz. Ancak; sol hükümetin<br />

mukadder çöküşü gerçekleşirken<br />

milli bünyenin zedelenmesine fırsat bırakmamak,<br />

iktidara <strong>ve</strong>da ederken bütün<br />

memleket sathını, devlet organlarını Mayınlamalarına<br />

imkân <strong>ve</strong>rmemek her memleketşe<strong>ve</strong>r<br />

insanın, özellikle <strong>CHP</strong> <strong>ve</strong> sof<br />

karşısında yer alan parti yöneticilerinin<br />

ük görevleridir.


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 2<br />

' i<br />

inkara Kulisi<br />

ııelımet Özkan<br />

j.yjjjiiiJi<br />

Ecevit'in dilini anlıyabilmeleri için Bakanlarla<br />

Başbakan arasında, tercüman ihtiyacı<br />

gün geçtikçe kendisini gösteriyor. Herhalde,<br />

T.D. Kurumun'dan yakında bir «Özel Cevirgen»<br />

Bakanlar kurulu toplantılarına katılacak.<br />

Gerçi, birçok bağımsız bakan imkân buldukça<br />

Kurumun sözlüğünden uydurma kelimeleri<br />

öğrenmeye gayret ediyorlar. Fakat Ecevit'in<br />

Türkçesine yetişmeleri mümkün olamamakta.<br />

Çünkü sayın Başbakanımızın uydurmalarına<br />

kurum da yetişememektedir.<br />

Rivayet odur ki, Ecevit, televizyonda<br />

konuşurken Kurumun «Yazmanı» mütemadiyen<br />

not alıyormuş. Her seferinde de «Böyle<br />

bir dehâ politika batağında kayboluyor, olanaklar<br />

el<strong>ve</strong>rse de, bu büyük dahîyi siyasetten<br />

kurtarsak, bizim Kurumun başına gelirsek.»<br />

diyormuş. Ah, sayın «Yazman» dediğini<br />

bir yapabilse, Türk dili ne kadar zenginleşir,<br />

bu işten ne kadar kârlı çıkar. Hep beraber<br />

görsek...<br />

Şimdi biz Bakanlar Kurulu'nu kahkahaya<br />

boğan hikâyemize gelelim. Sayın Ecevit<br />

«İçerikli, olanaklı, olasılıklı» konuşmalarından<br />

birini yapıyormuş. Başbakanı can kulağı<br />

ile dinleyen bakanlardan biri diğer kelimelerin<br />

mânalarını iyi kötü anlamış, fakat<br />

«içeriği» ilk defa duymuş <strong>ve</strong>ya farkına varmış<br />

olacak ki, yanındaki bakanlardan birine :<br />

«—Ha, gardaşım, bendeniz 60 yaşını<br />

geçtim. İçeriğini yeni duydum. Bademiçini,<br />

Fındıkiçini bilirem. İçgü<strong>ve</strong>y'sini de bilirem.<br />

Eriğin sarısını, karasını, kurumuşunu da hem<br />

görmüş, hem yemişem. Zerdalûyu da bilirem,<br />

gayısiyi de. Lâkin içeriğini ne duydum, ne<br />

gördüm. Sen bele bişey görmüşsen mana<br />

da sole...» demiş.<br />

Öteki : «Sevgili arkadaşım, sayın Başbakan<br />

bir erik çeşidini anlatmıyor. İçeriği<br />

eskinin muhtevi kelimesinin yerini tutuyor.<br />

Hani biz devrim yapıyoruz ya, eski kelimeleri<br />

de kaldırıp yerlerins yenisini koyacağız.»<br />

diyerek izah etmeğe çalışmış. Muhteviyi birazcık<br />

anlayan beriki, kafasını sallıyarak,<br />

«gardaşım men ne devirmekte ne de içerikte<br />

varmış.» demiş...<br />

Bu imâ, sayın Başbakana toplantının<br />

sonunda ulaştırılınca; ne olur, ne olmaz endişesiyle<br />

Bakanı çağırtıp gönlünü almış.<br />

«Beyfendi mümkün mertebe sizin dilinizle<br />

konuşmaya uğraşacağım. Ne yaparsınız yaşam<br />

böyle gerektiriyor..:» demiş. Diğeri man<br />

bahğ, men öle, yaşam, içerik vs... annamam.<br />

Menimle ata-baba dilimizi gonuşağ» diye<br />

bayağı tenbihte bulunmuş... Diğer bakanlar<br />

gülüyorlarmış ama, Başbakan hayatından<br />

pekte memnun değilmiş...<br />

* * ¥<br />

Bürokrat bir grup, devlet bakanlarından<br />

birini ziyarete gitmişler: İktidarın icratı<br />

ile alâkalı bazı endişeleri varmış. Epeyce<br />

konuşup dertleşmişler. Misafirlerini tatmin<br />

etmek maksadı ile, «bağın beyler, ne yapacağimizi,<br />

ne yapmeyec'eğimizi DİKLASYO-<br />

NUMUZ da acığ acığ söledik. Ne bir santim<br />

az, bir santim fozte yemmeyiz. Endişeye<br />

mahal yöhğ. He menim gardaşförım, derdiniz<br />

öldüğünde mana geliri.» demiş...<br />

İşte Ankara'da devlet böyle tatlı tatlı<br />

hikâyelerle idare ediliyor... Süleyman De-<br />

«Böyyük Türkiye» si ile dalga, geu<br />

hikâyeleri duymazlıktan geliyorlar,<br />

bunu da «Solun Namusu» na <strong>ve</strong>rin. Hele<br />

hükümet bir yıkılsın bakın bağımsız bakanların<br />

başlarına neler gelecek. Vaktiyle Erbakan'a<br />

oynanan oyun, bu sefer bunlara oynanacak.<br />

Erbakan'dan söz açmışken, M.S.P.<br />

ile ilgili bir fıkrayı da nakledeyim.<br />

M.S.P.'li Millet<strong>ve</strong>killerinden birine sormuşlar<br />

: Her Partinin kadın millet<strong>ve</strong>kili var,<br />

adayı \/ar, sizin niye yok «Bizde o kadar<br />

hanım sesli erkekler var ki, ayrıca kadın adaya<br />

lüzum görmedik.» demiş.<br />

Bağımsızların, Feyzioğlu'nun işler sarpa<br />

sardıkça tedirginlikleri artmaya başlamış.<br />

Akılları başlarına gelecek, lâkin Basra harap<br />

olduktan sonra, «Kazık teorisi» nin doğruluğu<br />

yeniden ispat edilecek...<br />

• * *<br />

AP. İllerde şimdi bir garip hassasiyet<br />

peydah olmuş, bakalım kimler bizden ^ano.<br />

kimler karşı taraftan diye adam tanımaya<br />

çalışıyorlar. Atı alan Üsküdarı geçtikten sonra<br />

akılları başlarına gelmiş. Sonradanda olsa<br />

akim başa gelmesi gene de faydalıdır.<br />

Şimdi kafalarını Naci Özden diye birine takmışlar<br />

Yeni Bakan bu adamı görevde tutacak<br />

mı Bayağı merak ediyorlar. Diyorlar ki<br />

bu zat <strong>CHP</strong> içinde bizim casusumuzdu, <strong>CHP</strong>.<br />

lilere sorarsan Naci Özden'in AP. içinde kendilerinin<br />

casusu olduğunu söylüyorlar. Casus<br />

masus hikâyelerine aklı yetmiyen namuslu<br />

görevlilere sordum, «Vallahi Bu Naci<br />

Özden her devirde itibar görmüş adamdır,<br />

yalnız Ülkücülerin yanında kredisi yoktur.»<br />

dediler.<br />

'<br />

• * •<br />

Bakanlıkta A.P'li olarak bilinen yüksek<br />

dereceli memurlardan biri ayrılan<br />

arkadaşlarına, «Aman ha, telefonda<br />

beni ararken sakın isminizi söylemeyin.<br />

Gerekirse başka bir adla arayın» diyormuş.<br />

Bu tenbihe fazlaca sinirlenen dostlarından<br />

biri demiş ki :<br />

«Seni bir daha aramam, hatta solcu olduğunu<br />

etrafa yayarım, böylece yerinde kalmana<br />

yardım ederim.»<br />

Öteki, sitemi de anlamıyacak kadar telâşlı<br />

olduğu için, arkadaşına teşekkür ediyormuş.<br />

Bu vak'ayı Nahit Menteşe'ye anlattıklarında,<br />

«Ya o da mı, hiyanet içinde» demekle<br />

iktifa etmiş. Durun bakın, daha dost<br />

bildiklerinizden ne kazıklar yiyeceksiniz<br />

Ama, faydası olur mu...<br />

*<br />

TÖB-DER'in azgınlığını gördünüz değil<br />

mi Eğer Bakan, dediklerini yapmazsa,<br />

bakanlığı başına yıkacaklarını, hem<br />

nerde söylediler biliyor musunuz Millî<br />

Eğitim Bakanlığının önünde. Ahmet Yıldız da<br />

başlarında idi. Malûm ya, Senatör Bay Yıldız,<br />

bütün devrimci <strong>ve</strong> solcu hareketlerin içinde<br />

bulunmayı büyük maarifet sayar, oğlu yaşındakiler<br />

asker eskisini dolduruşa getiriyorlardı<br />

ki, sormayın gitsin, Eğer biraz daha coşabilse<br />

idi, bakanlığı yıkın emrini <strong>ve</strong>rirdi. Ecevit'e<br />

böylece bir iş daha çıkardı. Malûm ya,<br />

Sayın Başbakanımızın bir diğer işi de enkazcılıktır.<br />

Millî Eğitim Bakanının ağırbaşlı, devlet<br />

. adamlığı mesuliyetini idrak etmiş bir zat olduğu<br />

söyleniyor. Rivayet doğru ise, TÖB -<br />

DER azgınlığına teşhis koymakta gecikmez.<br />

Türk<br />

büyüklerinin<br />

<strong>ve</strong> tarihi<br />

tabloların<br />

akibeti<br />

T<br />

icaret Bakanının sanat<br />

eseri katliamına şimdi de<br />

Millî Eğitim Bakanı yeni<br />

marifetlerle katıldı. Kültür Bakanlığının<br />

bastırdığı tarihi tablolar<br />

<strong>ve</strong> Türk Büyüklerine ait<br />

resimler bir emirle duvarlardan<br />

indirildi. Neymiş Bir siyasî partinin<br />

sembolü haline gelmişlermiş...<br />

Millî değerlerden <strong>ve</strong> tarihten<br />

<strong>CHP</strong> uzaklaştı ise <strong>ve</strong><br />

MHP millî değerlere sahip çıkıyorsa<br />

millî tarihe ait herşeyi<br />

MHP'nin amblemi mi sayacaksınız<br />

Fatih'i, Yavuz'u, Akif'i<br />

MHP'li sayıp duvarlardan indireceksiniz,<br />

peki yerlerine kimin<br />

resmini asacaksınız En iyisi<br />

tarafsız birinin meselâ «Berbat<br />

Süleymanın» resmini asmak <strong>ve</strong>ya<br />

başarılı iş adamlarımızdan,<br />

sanayicilerimizden bir kaçının<br />

resmini asmak...<br />

İşittiğimize göre, tarihi tabloları<br />

<strong>ve</strong> Türk büyüklerinin resimlerini<br />

tarih kitaplarından da<br />

çıkaracaklarmış. Gerekçe; bir<br />

partiyi «anımsatmış» olmaları...<br />

Peki, <strong>CHP</strong>'ye bilfiil Genel Başkanlık<br />

yapmış olan Atatürk <strong>ve</strong><br />

İsmet İnönü herhangi bir partiyi<br />

«anımsatmıyorlar mı»... Öyle<br />

ya, eğer her resmi bir şeyi<br />

hatırlatıyor diye kitaplardan çıkaracak,<br />

at resimlerini de, koyun<br />

resimlerini de, başak resimlerini<br />

çıkartmamız gerekecektir<br />

ki; ortada ne tarih kitabı kalır,<br />

ne coğrafya, ne biyoloji, ne<br />

kimya...<br />

Bir de şu iddia var; harb tabloları<br />

vahşi duyguları tahrik ediyormuş,<br />

barışçı eğilimleri yıkıyormuş.<br />

En iyisi tarih kitaplarından<br />

harbleri de kaldırmak <strong>ve</strong><br />

pırasa, soğan, sarımsak resimleri<br />

koymak. Çünkü insanda<br />

barışçı <strong>ve</strong> midevî duyguları tahrik<br />

eden bunlar var.<br />

Yakın zamanda hayli ilgi<br />

çekici olaylar yaşayacağız zahir...<br />

Sanat <strong>ve</strong> eğitim hayatımız<br />

yeni bir hareketlilik <strong>ve</strong> enteresanlık<br />

kazandı.<br />

Hani bir hikâye vardır; yağmur<br />

yağacak denilince, bana<br />

ördek dedi demiş.... Durum aynen<br />

buna döndü. <strong>CHP</strong>'yi ürküten<br />

ne varsa; resim, yazı, beste<br />

olarak; hepsi yasaklanacak...<br />

Sayın Türkeş'in de. dediği gibi.<br />

bir gün bunlar MHP ; binasına<br />

Türk bayrağı asılıdır diye bayrağı<br />

da yasaklamasınlar sakın


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 3<br />

olaylar<br />

düşünceler<br />

yorumlar m<br />

*223<br />

MHP Erzurum Millet<strong>ve</strong>kili<br />

Nevzat Kösoğlu İçişleri Bakanı<br />

İrfan Özaydınlı tarafından, sözlü<br />

olarak cevaplandırılması isteğiyle<br />

aşağıdaki önergeyi <strong>ve</strong>rmiştir.<br />

Göre<strong>ve</strong> başladığınızdan<br />

bugüne kadar geçen bir aylık<br />

süre içinde, diğer illerde <strong>ve</strong><br />

özellikle Ankara'da çoğunlukla<br />

milliyetçi öğrencilerin kaldığı<br />

yurtların hemen tamamının<br />

arandığı, hatta bu aramaların<br />

bazen mükerreren yapıldığı herkesçe<br />

bilinmektedir.<br />

Ancak, bu arada, Ankaradaki<br />

öğrenci yurtları arasında<br />

solcu, bölücü <strong>ve</strong> anarşistlerin<br />

hakim olduğu yurtlarda bir tek<br />

aramanın dahi yapılmamış olması<br />

dikkatten kaçmamıştır.<br />

1 — Son bir ay içinde Ankara'daki<br />

solcu yurtlardan hangileri<br />

aranmıştır<br />

2 — Aranmadı ise, sadece<br />

milliyetçilere müte<strong>ve</strong>ccih bu<br />

baskı <strong>ve</strong> yıldırma operasyonlarının,<br />

iktidara gelmeden önce<br />

öne sürdüğünüz «tarafsızlık»<br />

ilkesiyle bağdaşır tarafı var<br />

mıdır<br />

3 — Solcuların hakim olduğu<br />

yurtlarda silah, kaçak <strong>ve</strong><br />

kanunsuz neşriyatın bulunmayacağından<br />

emin misiniz<br />

4 — Milliyetçilerin çoğunlukla<br />

kaldığı yurtlarda yapılan<br />

aramalarda hangi suç unsurlarına<br />

rastlanmıştır<br />

5 — Baskı ile zabıt imzalatıldığı,<br />

yurt idarecilerince söylenmektedir,<br />

doğrumudur<br />

6 — Sonuç ne olursa olsun<br />

TRT'ye yanlış bilgiler <strong>ve</strong>rildiği<br />

doğru rnudur<br />

MHP Niğde Millet<strong>ve</strong>kili<br />

Sadi Somuncuoğlu İçişleri Bakanı<br />

İrfan Özaydınlı tarafından<br />

cevaplandırılması isteğiyle<br />

Meclis Başkanlığına aşağıdaki<br />

sözlü soru önergesini <strong>ve</strong>rmiştri.<br />

POL-DER, PEL-ENS <strong>ve</strong> İPA<br />

gibi polis derneklerinin başkan,<br />

yönetici <strong>ve</strong> ileri gelenlerini, Emniyet<br />

Genel Müdürlüğünün en<br />

aktif görevlerine tayin ettiğiniz<br />

bilinmektedir.<br />

Bu cümleden olarak ;<br />

Pol-Ens yöneticisi İsmail<br />

METİN, Personel Dairesi Başkanlığına,<br />

Pol-Der yöneticisi <strong>ve</strong> <strong>CHP</strong><br />

Yozgat Millet<strong>ve</strong>kili Adayı Fet-<br />

Anarşi bizzat iktidardan<br />

#<br />

destek mi görmekte<br />

hullah ERASLAN, Lojistik Dairesi<br />

Başkanlığına,<br />

İpa Yöneticisi Muzaffer<br />

ÖZBAYRAK, Personel Şube Müdürlüğüne<br />

getirilmiş bulunmaktadır.<br />

1 — Solcu faaliyetleri <strong>ve</strong><br />

polis derneği hüviyetini aşan<br />

siyasi faaliyetleri herkes tarafından<br />

bilinen bu derneklerden<br />

özellikle POL-DER ile nasıl bir<br />

faaliyet <strong>ve</strong> işbirliği içinde bulunuyorsunuz<br />

2 — Yaptığınız tayinlerle,<br />

bu dernekleri tatmin ederek,<br />

giriştiğiniz partizanca kıyımlarda<br />

kendinize destek mi yapmak<br />

istiyorsunuz<br />

3 — Getirildikleri görevler<br />

bakımından, bahsi geçen kişiler<br />

kıdem <strong>ve</strong> liyakat ölçülerin­<br />

MİNARE <strong>ve</strong> KILIFI<br />

den geçirilmiş midir Polis teşkilatı<br />

için son derece ehemmiyetli<br />

olan bu kıdem <strong>ve</strong> liyakat<br />

ölçülerine riayet etmeksizin<br />

yapılacak tayinlerle polisin iç<br />

bünyesini allak bullak etmiş<br />

olmuyor musunuz<br />

4 — Emniyet Genel Müdürlüğünde<br />

yükselebilmek için<br />

iile bir derneğe bağlı mı olmak<br />

gerekmektedir<br />

5 — Devlet dairelerine <strong>ve</strong><br />

özellikle emniyet teşkilâtına siyasetin<br />

girmesinden şikâyetçi<br />

değil misiniz Pol-Der gibi resmi<br />

neşriyat organlarındaki açık<br />

ifadelerden de marksist eğilimli<br />

<strong>ve</strong> bölücü olduğu anlaşılan<br />

bir derneğin mensuplarına emniyet<br />

teşkilâtını teslim etmekle<br />

nereye varmak istiyorsunuz<br />

TRT de sahte suçiu icadı<br />

ederek anarşi önlenemez<br />

MHP Niğde Millet<strong>ve</strong>kili <strong>ve</strong><br />

Genel Başkan Yardımcısı Sadi<br />

Somuncuoğlu : «Okulları kapa-<br />

Oktay OĞUZHAN<br />

<strong>CHP</strong>'nin İstanbul Senatörü Mehmet Feyyat bütçe görüşmeleri sırasında<br />

yaptığı bir konuşmada:<br />

— Türk diye bir ırk, bir millet yoktur! Buyurmuşlar. Sonra da<br />

bir formül çıkarmış :<br />

Türk Kürt + Laz + Arnavut f Ermeni + Boşnak + bilmem<br />

ne <strong>ve</strong> bilmem ne... diye sıralamış.<br />

Dün minareyi çalmışlardı, bugün kılıfım buldular!.. «Türk büyüklerinin<br />

resimleri indirilemez» deyip duruyorduk biz de.<br />

Hiç olmayan bir ırkın, bir soyun, bir milletin büyüğü olur mu<br />

değil mi...<br />

Neyse, biz yine de «Türk'üz» diyelim, savunmasını yapalım, mücadelesini<br />

<strong>ve</strong>relim. Bu yola baş koymuşuz bir kere. Dönemeyiz.<br />

Ama bu ne idüğü belirsiz, soysuz, sopsuz adamların içinde yaşamak<br />

da bir tuhaf oluyor.<br />

Ne yapsak dersiniz<br />

ÇİFT UYRUK ÇİFT VATANDAŞ!...<br />

Ooo.<br />

Şu işe bakın: Dışişleri Bakanı Gündüz Ökçün'den bir açıklama :<br />

— Vatandaşlar çift tabiiyetli olabilirler!...<br />

Yok, yook... Yanlış duymadınız, yanlış okumadınız. Yanisi şu;<br />

herhalde...<br />

Bir kimse hem Türk, hem de Yunan uyruklu olabilecek!. .<br />

Nasıl tecellî ediyor değil mi<br />

Türk - Yunan kardeşliği!...<br />

Te<strong>ve</strong>kkeli şâir boşuna söylememişmiş<br />

— Sıla derdine düşünce anlarsın,<br />

Yunanlıyla kardeş olduğunu...<br />

Diye.<br />

Ve Türk büyüklerini en yetkili makamlar inkâr ettiklerine,<br />

Onlardan biri «Türk» diye bir şey yoktur dediğine göre!...<br />

Pekî, bunun sonu neye varacak<br />

Millî Eğitim Bakanı Necdet Uğur söyledi ya<br />

«-—Çağdaş milliyetçilik bilinci» ne ulaşacaklarmışşş!...<br />

İMAM - HATİPLER <strong>ve</strong> TÖB-DER !...<br />

Yeniden sahneye çıkan <strong>ve</strong> baş rollerde görülen TÜB-DER'in, Ankara'da<br />

yaptıkları «Demokratik Eğitim Kurultayı» sonunda yayınladıkları<br />

bildiri de oldukça «DEMOKRATİK» bir «öneri» var:<br />

«— İmam-Hatip okulları kapatılmalıdır» diyor.<br />

Ne kadar «demokratik» değil mi Hem de «Tam bağımsız <strong>ve</strong> gerçekten<br />

demokratik!.. »<br />

«Fikir özgürlüğü.. », «Aydın din adamı»<br />

Hepsi masal kardeşim masal Biz bunu senelerdir söyler dururduk.<br />

Söylediklerinin hepsi masaldı, hakikat içlerinde gizliydi.<br />

Mikrop nasıl ortamını bulunca bünyeyi yer, bitirir...<br />

İşte şimdi «Devr'i Şahanede» ortamını buldular. Birer birer su<br />

yüzüne çıkıyorlar :<br />

— Türk büyükleri diye bir şey yoktur!...<br />

— Türk diye bir şey yoktur!...<br />

— İmam-Hatip okulları kapatılmalıdır!...<br />

Devamı : Hükümet bildirileri, <strong>CHP</strong> bildirileri, TÖB-DER <strong>ve</strong> benzeri<br />

«DER»'lerin bildirilerinde açıklanacaktır.<br />

Biz, sonra yine konuşacak <strong>ve</strong> yazacağız.<br />

tarak, Sahte suçlu icad ederek<br />

yalan haber yayarak anarşi önlenemez.»<br />

«Yeni iktidarın anarşiyle<br />

mücadele planının esasları belli<br />

olmuştur. Bu esaslar şunlardır.<br />

Okulları kapatmak; işkenceyle<br />

sahte katiller <strong>ve</strong> suçlular<br />

icad etmek; TRT'de yalan<br />

haberler yayınlatmak; milliyetçi<br />

gençlerin çoğunlukta bulunduğu<br />

yurt <strong>ve</strong> okulları sürekli<br />

olarak aramak <strong>ve</strong> hiçbir suç<br />

unsuru bulunmadığı halde bulunmuş<br />

gibi buraları lekelemeye<br />

kalkışmak; Halkevleri gibi bir<br />

derneğe, devlet hazinesinden<br />

25 milyon lira ayırmak; komünizmi<br />

değil, uydurma faşizmi<br />

tehlike saymak <strong>ve</strong> nihayet devletin<br />

<strong>ve</strong> milletin gü<strong>ve</strong>nliğini bölücü<br />

<strong>ve</strong> solcu militanların kurduğu<br />

bir polis derneğine teslim<br />

etmektir.<br />

Sayın İrfan Özaydınlı, hiç<br />

bilmediği bir Bakanlığın ağır<br />

sorumluluğunu yüklenirken, a-<br />

narşide ciddi payları bulunan<br />

şahıs <strong>ve</strong> derneklerle işbirliği<br />

yapmak <strong>ve</strong> millî varlığımız için<br />

gerçek tehlike kaynağı olan komünizmi<br />

<strong>ve</strong> bölücülüğü görmemek<br />

suretiyle çok endişe <strong>ve</strong>rici<br />

bir yola girmiştir. Bu yanlış gidişin<br />

34 günlük blançosu 700<br />

civarında anarşik olay <strong>ve</strong> 90 ölü<br />

dür. Bu rakkamlar anarşide rekordur.<br />

Anarşinin temelinde komünizm<br />

<strong>ve</strong> bölücülüğün yattığını<br />

inkâr eden bugünkü hükümetin,<br />

üikeyi kısa sürede daha da ağır<br />

<strong>ve</strong> kanlı bir tedhiş ortamına sürüklemiş<br />

olması, kendilerinin<br />

uyanmalarına yetmemiştir. Sebepli<br />

sebepsiz demeden, devamlı<br />

surette sadece milliyetçi<br />

gençlerin çoğunlukta bulunduğu<br />

yurt <strong>ve</strong> okulların, insanlık<br />

dışı, kanun dışı usullerle baskı<br />

altında tutulması yeni tayin<br />

edilen, kraldan çok kralcı vali<br />

Sayfayı çeviriniz


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 4<br />

***HKH««S«83f*reH«İB«KÎH^^<br />

olaylar<br />

düşünceler<br />

yorumlar<br />

m<br />

•v


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 5<br />

olaylar<br />

düşüm eler<br />

L yorumlar m<br />

tim kurulu seçilmiştir.<br />

Ülkücü Öğretim Üyeleri <strong>ve</strong><br />

Öğretmenler Derneği (ÜLKÜ-<br />

E.İR) nin 6. Ge lel Kurulunda seçilen<br />

yeni Genel Merkez Yönetim<br />

Kurulu 13.2.1978 günü toplanarak<br />

görev bölümü yapmıştır.<br />

Genel Başkanlığa Prof. Dr.<br />

Naci Kınacıoğlu'nun seçildiği<br />

toplantıda diğer görevli üyeler<br />

şunlardır.<br />

Genel Başkan ;<br />

Prof. Dr.<br />

Naci Kınacıoğlu, Genel Başkan<br />

Yrd. : Dr. Şuayip Üşenmez, Genel<br />

Sekreter . Tuğman Ciranoğfu,<br />

Gensl Sekreter Yardımcıları :<br />

Muharrem Şemsek, Rıfat Dunay,<br />

Yusuf Ekinci, Mehmet<br />

Öner, Genel Muhasip : Mehmet<br />

Bağış, Üyeler : Prof. Dr. Orhan<br />

Düzgüneş, Prof. Dr. Erol Cansel,<br />

Doç, Dr. Haluk Karamağralı,<br />

Dr. Muştala Yılmaz, İbrahim<br />

Atalay, Ömer Özdil,<br />

yurtları «faşistlerden temizleniyor»<br />

sloganı altında tamamen<br />

aranırken bir tek solcu yurdun<br />

aranmamış olması meseleyi ortaya<br />

açıkça koymaktadır. Yurtlar<br />

boşaltılacak, milliyetçi öğrenciler<br />

sokakta bırakılacaktır;<br />

gidişat bunu gösteriyor. Cakmur'un<br />

bu hedefe ulaşabilmek<br />

için yıkmayacağı engel, yıkmayacağı<br />

hukuk kuralı yoktur.<br />

Kararlılığının <strong>ve</strong> cüretinin tabanında<br />

da bu plân yatmaktadır.<br />

Yurt-Kur darmadağın edildiğine<br />

<strong>ve</strong> kanunsuz bir şekilde<br />

Bakanlığın emrine alındığına<br />

göre şimdi sıra Yurt Müdürlerini<br />

değiştirmeye <strong>ve</strong> sırayla kapatmaya<br />

gelmiştir; tabii sadece<br />

milliyetçi yurtlar...<br />

İktidarın giriştiği zulüm <strong>ve</strong><br />

bunun Yurtlarda cereyan eden<br />

bölümü son derece açık bir saldırganlıkla<br />

gözler önünde cereyan<br />

etmektedir. Bakalım nasıl<br />

bir hukukî kılıfa sığdırılacak<br />

Bütün bu kanunsuzluklar <strong>ve</strong><br />

baskılar basında <strong>ve</strong> kamuoyunda<br />

beklenen tepkiyi doğurmadığına<br />

göre herhalde bir hukuk<br />

kılıfına da sığar.<br />

Ulkü-Bir<br />

Genel başkanlığına<br />

Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu<br />

getirildi<br />

Gazetemiz DEVLET'e yıllarca emeği geçen kıymetli kardeşimiz<br />

OSMAN ÇAKIR, ülküdaşı ŞAHİZER KESKİNKILIÇ ile 11 Şubat 1978<br />

Pazar günü yapılan sade bir törenle nişanlandılar. Yüzükleri ağabeyimiz<br />

Galip Erdem tarafından takılan çiftlerin töreninde, Ülküdaşları <strong>ve</strong><br />

yakın akrabaları bulunmuşlardır. Çakır <strong>ve</strong> Keskinkılıç ailelerini kutlar,<br />

mutlu gelecekler temenni ederiz.<br />

u<br />

Ikü-Bir Genel Kurulu 11<br />

Şubat günü Odalar Birliği<br />

salonunda toplanmıştır.<br />

Kalabalık delege kitlesinin <strong>ve</strong><br />

da<strong>ve</strong>tlilerin bulunduğu toplantı<br />

hareketli geçmiş <strong>ve</strong> yeni ycne-<br />

mm\Hm> ••••MU I '..—HM. HIJJII -IIM^IH—I<br />

DEVLET<br />

DEVLET GÜZEL SANA<strong>TL</strong>AR GALERİSİNDE :<br />

Mazlum Ümit «Fotoğraf Sergisi»<br />

İSMET KETEN<br />

Kendisi ile tanıştığım günlerdeki halim-selim tutumunu değiştirmen!^,<br />

yıllar süren samimi arkadaşlığı onu tanımakla şanslı olduğum<br />

görüşünü hâkim kılmıştır bende.<br />

Gazi İdilimin Resim Bölümünde çileli bir eğitim hayatı sürmüştür.<br />

Okula gidemediği günlerdeki üzüntüsü onu sanatından, sanata olan<br />

sevgisinden döndürememiştir.<br />

Ta: : n olduğu Mk <strong>ve</strong>r Muş. Orada <strong>ve</strong> ondan sonraki tayin olduğu<br />

yerlerde başarılı öğretmenliği ile takdir toplamıştır.<br />

İlk sergisini Gaziantep Halk kütüphanesi salonlarında açtı. Yağü<br />

boya tablolarını sergilemiş <strong>ve</strong> büyük ilgi toplamıştı.<br />

Fotoğraf ile ilk olarak Gazi'de tanışmış onu sevmiştir. Fotoğrafın,<br />

ileride kendinde daha değişik bir sanat anlayışının gelişmesinde büyük<br />

etkisi olmuştur. Yağlı boya sergisini de gezmiştim. Onda pek iddialı<br />

olmamakla beraber çeşitli arayışların sergilendiğini görmüştüm.<br />

Zaten o sıralarda da kendini, yağlı boya resmine teknik gelişmelerin<br />

etkisi olduğunu belirtiyordu. Sanatçının bu etkiyi kendi düşünceleri<br />

ile yoğurması <strong>ve</strong> tekniğin yanında insandan izler bulunan sanat eserleri<br />

meydana getirmelidir tezini savunuyordu. Onu bu düşüncelerimin<br />

ışığı altında; sergiyi gezerken filmler üzerinde cesur oynamalarını<br />

gördüm. Fotoğrafı sadece teknik bazı sonuçların tekrarından kurtarmış,<br />

eserlerinde resmin bir başka havasını estirmiştir. Kendisinin, ısrarlı<br />

<strong>ve</strong> sabırlı bir araştırmacı olduğunu resim tekniklerinden hissetmekteyiz.<br />

Kendisi amacına ulaşmış sayümaz, fakat başladığı noktadan<br />

çok kısa zamanda <strong>ve</strong> çok mesafe almış olarak görmekteyiz.<br />

Yağlı boya resminde aradığını bulmuş değildir. Kendisi mümkün<br />

olsa (belki de mümkündür) Fotoğraf ile yağlı boya resmi beraber<br />

kullanacak kadar cesurdur. O, teknik gelişmelerin takibinden <strong>ve</strong> sanatın<br />

bu imkânlarla geliştirilmişinden yana bir görüş sahibidir.<br />

Fotoğrafı bir grafik anlayışı içinde yorumlamış, kendi mazlum tabiatına<br />

aykırı sert tekniklerle bazı neticeler elde etme çabası gösterdiği,<br />

bunda da çok başarılı olduğu görülmektedir. Sanatçının ilk fotoğraf<br />

sergisi olmasına rağmen teknik <strong>ve</strong> sanat yönünden eriştiği<br />

mükemmelliği burada tebrik etmek isterim.<br />

Klasik manada fotoğraf anlayışına gerek film üzerindeki, gerekse<br />

karta bayo esnasındaki müdahaleleri ile değişik bir hava kazandırmıştır.<br />

Sanatçının en çok tenkit aldığı husus belli bir konu etrafında çalışmalar<br />

yapmayışıdır. Kendisine bunu hatırlattık. Önümüzdeki günlerde<br />

modellerle çeşitli tarihi konuları ihtiva eden eserler meydana<br />

getireceğini vaadetti. İnşallah muvaffak olur.<br />

Sergi, model <strong>ve</strong> tabiat çalışmalarından meydana gelmiştir. Portrelerde<br />

ışık oyunlarında kişilerin karakteristik özelliklerini yakalamakta<br />

başardı olmuştur.<br />

Tabiat çalışmalarındaki yorumu, hergün gördüğümüz basit eşyaları<br />

bize sevdirmeyi başarmıştır.<br />

Mazlum hakkında bu sevgisi ile ilgili söyleyeceklerimiz şimdilik<br />

bu kadar. Kendisi bu sanatın teknik <strong>ve</strong> bilgi olarak başındadır. Onun<br />

önünde sanatın öğrenilecek çok sırları olduğunu biliyorum. Ondan<br />

bütün bu güçlükleri yenmesini <strong>ve</strong> çalışmalarının arkasının gelmesini<br />

bekliyorum.<br />

Yalnız şunu da unutmamak lâzım. Sanat <strong>ve</strong> sanatçı MESEN'lere<br />

(Sanat koruyucularına) toplumdan iltifata muhtaçtır. Mazlum bu sahada<br />

varlığım kabul ettirdi. Bizim, onun bunu devam ettirmesindeki<br />

görevimizi yapmamız lâzım.<br />

Çalışmak bizden Takdir Allah'dan.


«T. C. Anayasasının 88 nci maddesinin<br />

2 nci fıkrası <strong>ve</strong> Meclis İçtüzüğünün<br />

102 nci maddesi gereğince Ankara Emniyet<br />

Şube Müdürlükleri ile bunlara bağlı<br />

Polis Karakollarında 6 ilâ 24 Ocak 1978<br />

günleri arasında çok sayıda milliyetçi<br />

gençlere yapılan zulüm <strong>ve</strong> işkence olayları<br />

hakkında Meclis Araştırması açılmasına<br />

gerekli görmekteyiz.<br />

İSTEMİMİZİN GEREKÇELERİ :<br />

Ecevit hükümetinin göre<strong>ve</strong> başlamasından<br />

bu yana memleket çapında, anarşik<br />

olayların önemli ölçüde arttığı, cinayetlerin,<br />

yaralamaların, tahrip, imha <strong>ve</strong><br />

soygun olaylarının Türk kamu oyunu ciddi<br />

endişelere, umutsuzluğa sevk edecek derecelere<br />

ulaştığı bilinen vakıalardır. Hatta<br />

bizzat hükümet başkanı tarafından bu husus<br />

basın <strong>ve</strong> TRT aracılığı ile kamu oyu<br />

önünde ikrar <strong>ve</strong> itiraf olunmuştur.<br />

«ANARŞİ TIRMANMA KAYDEDİYOR»,<br />

«BU BİZİM İKTİDARIMIZI ÇEKEMEYEN<br />

ÇEVRELERDEN MUHALEFETTEN GELİ­<br />

YOR.» mealinde resmi beyanat yayınlanmakta<br />

beis görülmemiş, iktidar mazeret<br />

beyanına <strong>ve</strong> savunmaya geçmiştir. Gerçekleri<br />

mazeret şalına büründürmekten<br />

de öteye, gayrî siyasi kuruluşları, milliyetçi<br />

öğrenci dernek <strong>ve</strong> mensuplarını, şimdiye<br />

kadar, milliyetçi partiler topluluğu hükümetleri<br />

döneminde anarşik olayların asla<br />

görülmediği bazı okulları, eğitim enstitülerini<br />

<strong>ve</strong> öğretmen okullarını hedef seçmiş,<br />

idarecilerini suçlamış, adeta solcu<br />

anarşistleri <strong>ve</strong> soygun, cinayet şebekelerini<br />

bunların üzerine yürümeğe sevk etmiştir.<br />

Huzur, barış <strong>ve</strong> kardeşlik getireceği<br />

vaatleri ile işbaşına gelmiş olan yöneticilerin,<br />

tedbirlerde geciken <strong>ve</strong> olaylara tek<br />

taraflı <strong>ve</strong> ters açıdan bakan tutumu, hükümet<br />

yanlısı basının bu sakin politikayı<br />

meşrulaştırma gayretleri <strong>ve</strong> mağduru, mazlumu<br />

suçlu gösterme çabaları yine TRT'-<br />

nin olayları mihrakından saptırıcı yayınları<br />

karşısında kamu oyu önemli ölçüde<br />

yanıltılmıştır. Bu sebeple anarşik olayları<br />

önlemekle görevli kolluk kuv<strong>ve</strong>tleri amir<br />

<strong>ve</strong> memurlarında da tereddütler, devlet<br />

görevi vakar <strong>ve</strong> ciddiyetinden sapmalar olması<br />

olağan hale gelmiştir.<br />

Bu elem <strong>ve</strong>rici durumun örneklerini<br />

kırsal alanlardan, Anadolunun uzak şehir<br />

<strong>ve</strong> kasabalarından değil başkentten <strong>ve</strong>rmek<br />

mümkündür. Asayişi, emniyet, huzur<br />

<strong>ve</strong> sükûnu temin ile görevli emniyet teşkilatındaki<br />

hukuk dışı tutum <strong>ve</strong> davranış-<br />

1 — Mehmet IRMAK<br />

Çorum Mv.<br />

2 — Cengiz GÖKÇEK<br />

G. Antep Mv.<br />

3 — M. Yusuf ÖZBAŞ<br />

K. Maraş Mv.<br />

4 — İhsan KABADAYI<br />

Konya Mv.<br />

5 — Faruk DEMIRTOLA<br />

Tokat Mv.<br />

6 — Turan KOCAL<br />

İstanbul Mv.<br />

7 — Mehmet DOĞAN<br />

Kayseri Mv.<br />

8 — Necati GÜLTEKİN<br />

Ankara Mv.<br />

lan ilgililerin <strong>ve</strong> yüce Meclisin önüne getirmek<br />

zaruri hale gelmiştir. Şöyle ki :<br />

Ankara'da, Çankaya, Bahçelievler,<br />

Çiftlik, Aydınlık, Solmaz Kılıçtepe Karakol<br />

amirliklerinde <strong>ve</strong> hatta emniyet 1 nci <strong>ve</strong> 2<br />

nci şube müdürlüklerinde 6 Ocak ile 24<br />

Ocak 1978 günlerinde toplam (137) YÜZ<br />

OTUZ YEDİ genç öğrenci vatandaşımıza<br />

eziyet <strong>ve</strong> işkence edilmiş, hemen hepsi<br />

okullarında kantin, koridorda, sınıfta solcu<br />

öğrencilerin saldırılarına uğradıkları,<br />

dövülüp yaralandıkları, olayların çoğunun<br />

görevli polislerin, komiserlerin gözleri<br />

önünde cereyan etmesine rağmen yine<br />

de saldırgan solcular serbest bırakılıp<br />

yaralı, perişan, suçsuz <strong>ve</strong> şikayetçi <strong>ve</strong> tanık<br />

olan öğrenciler karakollara, emniyet<br />

şube müdürlüklerine alınmışlardır. Bununla<br />

kalınmayıp devlet ciddiyeti <strong>ve</strong> görev<br />

anlayışı dışında hukuk devleti ilkelerine<br />

aykırı şekilde, kanunsuz olarak, adları geçen<br />

karakollarda <strong>ve</strong> müdürlüklerde dövülmüşler,<br />

cebir <strong>ve</strong> şiddete maruz bırakılmışlardır.<br />

Bedenlerindeki eza, cefa, cebir<br />

<strong>ve</strong> şiddet izleri arızaları zail oluncaya<br />

kadar günlerce adliyeye intikal ettirilmeden<br />

haksız <strong>ve</strong> fazla müddet gayrî sıhhi,<br />

gayri müsait hücre <strong>ve</strong> nezarethanelerde<br />

maddeten olduğu gibi aç bırakılmak,<br />

yakınlarına <strong>ve</strong> arkadaşlarına gösterilmemek,<br />

getirilen yiyecekler <strong>ve</strong>rilmemek suretiyle<br />

manevi işkenceye dahi tabi kılınmışlardır.<br />

Sonunda adliyeye teslimlerinde,<br />

bu yüzotuzyedi öğrenci vatandaşlarımızın<br />

tamamının yargılanmalarına gerek<br />

görülmeksizin serbest bırakılmaları,<br />

suçsuz bulundukları halde kasıtlı olarak<br />

yalnızca cebir, şiddet <strong>ve</strong> işkenceye maruz<br />

bırakılmak için polisçe tutuldukları anlaşılmaktadır.<br />

İktidar mensuplarının Başkentteki bu<br />

elim <strong>ve</strong> vahim olaylardan habersiz oldukları<br />

düşünülebilir mi Öyle ise ilgililerin<br />

emir <strong>ve</strong> talimatları <strong>ve</strong>ya görmemezlikten<br />

gelmeleri suretiyle işkenceler yapılması<br />

İçişleri Bakanının tasvipleri ile olmaktadır<br />

denilebilir.<br />

Bu kanunsuz olaylarda mağdur gençlerden<br />

Adlî Tabiplikten rapor alanlar olmuştur.<br />

Parmakları kırılanlar olmuştur.<br />

Kol kemikleri çatlayanlar olmuştur.<br />

İşkencelere maruz kalan vatandaşların<br />

adlarını <strong>ve</strong> zaman, mekân <strong>ve</strong> suçları<br />

itibariyle tavsilatlı listeyi araştırma önergemize<br />

bağlı olarak sunuyoruz.<br />

Yüksek Başkanlıktan gerekli kanunî<br />

işlemin yapılmasını arzederiz.<br />

(8 Şubat 1978)<br />

9 — Nevzat KÖSOGLU<br />

Erzurum Mv.<br />

10 — Agâh Oktay GÜNER<br />

Konya Mv.<br />

11 — Sadi SOMUNCUOĞLU<br />

Niğde Mv.<br />

ARAŞTİRMA ÖNERGESİNİN EKİNDEKİ KORKUNÇ İDDİALAR<br />

Araştırma önergesinin ekinde bir takım<br />

iddialar ileri sürülmektedir. Bu iddiaların<br />

doğru olduğuna inanmak güçtür. Türk<br />

polisinin bu tür hukuk dışı davranışlarda<br />

bulunacağına inanmak istemiyoruz. Ancak<br />

bazı gayretkeşlerin demokratik hürriyet an<br />

layışına sığmayan tavır <strong>ve</strong> hareketlerini<br />

kınamak, hukuka saygılı insanların birinci<br />

görevidir. Bütün bunlara göre, asılsız, gerçek<br />

dışı olmasını temenni ettiğimiz iddiaları,<br />

araştırma önergesinin ekini aynen yayınlıyoruz<br />

:<br />

6 OCAK İLÂ 24 OCAK GÜNLERİ ARA­<br />

SINDA ANKARA'DA VUKUBULAN GÖZAL­<br />

TINA ALMA VE İŞKENCE ETME OLAYLA­<br />

RININ ÖZETİ VE TAFSİLA<strong>TL</strong>I LİSTESİDİR.<br />

«Başkent Ankara'da hürriyetçi demokratik<br />

hukuk devletinde, Anayasa <strong>ve</strong> bütün<br />

hukuk kuralları ihlâl edilerek, vatandaşların<br />

fikir <strong>ve</strong> kanaatlerinden, milliyetçi<br />

ruh taşımalarından dolayı suçlanmalarını<br />

anlamak mümkün <strong>ve</strong> kolay değildir.<br />

Millet önünde, kamuoyunda suç işlemek<br />

istidadında olanların olayları ters yüz<br />

ederek yansıtması karşısında, bazı idareci<br />

<strong>ve</strong> kolluk kuv<strong>ve</strong>tlerinin de yanlış davranışlara,<br />

hukuk devletine yaraşmayacak<br />

hareketlere giriştiğini Yüce Meclis önünde<br />

MHP pılan İşkenceler<br />

Konusun Meclis Araştırması<br />

İsten ninde Bulundu<br />

misalleriyle açıklamayı <strong>ve</strong> araştırma açılmasını<br />

gerekli görmekteyiz.<br />

Öldürülen, yaralanan öğrencilerin, ö-<br />

zel <strong>ve</strong> devlete ait maUar aleyhindeki cürümlerin<br />

suçluları bulunmazken; adliyeye<br />

sevkedilmeden, polisçe 8, 10 saat, 24, 48<br />

saat alıkonulduktan, yakınlarının getirdikleri<br />

yiyecekler dahi <strong>ve</strong>rilmeksizin açlıkla,<br />

soğukla, nezarethanelerde^ bakımsızlık<br />

<strong>ve</strong> perişanlıkla manevi işkencelere maruz<br />

bırakılan öğrencilerin durumlarının, hangi<br />

kanaatte olurlarsa olsunlar Sayın Millet<strong>ve</strong>killerine<br />

<strong>ve</strong> Yüce Meclise duyurmak <strong>ve</strong> bildirmek;<br />

çarelerine eğilmek mecburiyeti<br />

vardır.<br />

1) 6.1.1978 günü ADMMA dan, solcuların<br />

kendilerine saldırdığı, İsmail Gönder,<br />

İsrafil Yılmaz, Bülent Başar, Yakup<br />

Koç adlı gençler Çankaya Karakoluna götürülmüş<br />

<strong>ve</strong> şikâyetçi oldukları halde Çankaya<br />

Karakolunda cismani ezaya tabi tutulmuşlardır.<br />

2) Yine 6.1.1978 günü D.T.C.F. den<br />

solcular, Ercan Çalışkan, Musa Aşık <strong>ve</strong><br />

Mehmet Yiğit isimli öğrencileri dövmüş,<br />

yaralamış Solmaz-Kılıçtepe Karakolunda<br />

bunlar ikinci defa dövülerek işkence edilmiş<br />

<strong>ve</strong> adliyeye intikali gerekli olan suç<br />

isnat edilmeyen bu kişiler serbest bırakılmışlardır.<br />

3) 7.1.1978 günü Gül<strong>ve</strong>ren'de, dernek<br />

lokaline zorla girmek isteyen alkollü<br />

bir kişiyi lokalden çıkarmak isteyen Selim<br />

Elidemir adlı genç Gül<strong>ve</strong>ren Karakoluna<br />

götürülerek ağır şekilde cismani eza görmüştür.<br />

4) 9.1.1978 günü saldırıya uğradıklarından<br />

şikâyet için Çiftiik Karakoluna giden,<br />

İsmail Hakkı İmamoğlu, Rahmi Demirel<br />

<strong>ve</strong> Mahmut Baş adlı gençler Çiftlik Karakolu<br />

görevlilerince dövülmüş <strong>ve</strong> 32 saat<br />

aç bırakılmıştır.<br />

5) 9.1.1978 günü ADMMA de sınıfta<br />

solcu öğrencilerin dövmüş oldukları Mahmut<br />

Somuncuoğlu, Ruhi Duman, Halil Çoban<br />

adlı öğrenciler Çankaya Karakolunda<br />

ikinci kerre görevlilerce dövülmüşlerdir.<br />

6) 10.1.1978 günü ADMMA de Ferhat<br />

Gümüşbaş, İrfan Dönmez, Fazıl Aydın,<br />

Şeref Yazıcı, Veysel Sayan, Hikmet Antakyalı,<br />

İbrahim Yavuz, Dursun İnce, Rifat<br />

Baran, Reşat Özmen, Fikret Karakuş solcuların<br />

taarruzuna uğramışlar, şikâyet için<br />

gittikleri Çankaya Karakolunda dövülmüşler,<br />

hasarları geçinceye kadar hücrede gözaltında<br />

tutulmuşlardır. Bunlardan Reşat<br />

Özmen ADLÎ TABİBE GÖNDERİLEREK<br />

RAPOR DAHİ ALMIŞTIR...<br />

7) 11.1.1978 günü saldırıya uğrayan<br />

mağdur öğrenciler Ahmet Değirmencioğlu,<br />

Ahmet Titrek, Recep Sarıtaş, Kâzım<br />

Kafalı adlı öğrenciler Aydınlık Karakolunda<br />

dövülmüşlerdir.<br />

^<br />

8) 11.1.1978 günü ADMMA de polisin<br />

yardım <strong>ve</strong> himayesinde solcuların çıkardığı<br />

olaylarda; Hasan Yalçıntaş, İbrahim<br />

Sarıoba, Sadettin Baysal, Mustafa<br />

Üredi, Remzi Ağaçoğlu, Hüseyin Gök, Sait<br />

Keskin, Şefik Çınar, Necdet Şentürk, Ömer<br />

Ötüken, İzzet Kaldı isimli gençler Çankaya<br />

Karakolunda gayri sıhhi şartlarcia 38<br />

saat aç tutularak manevi işkenceye maruz<br />

bırakılmış <strong>ve</strong> sonunda serbest bırakılmışlardır.<br />

9) 11.1.1978 günü Bankacılık Yüksek<br />

Okulunda solcular tarafından polislerin<br />

gözü önünde dövülen Turan Canıgüzel,<br />

Hamdi İlbey mağdur iken Bahçelievler Karakolunda<br />

göz altında uzun süre tutulmuş,<br />

mevsim, hava, nezarethane şartlarında aç<br />

da bırakılarak manevi işkenceye maruz<br />

bırakılmışlardır.<br />

10) 12.1.1978 günü Bankacılıktan<br />

Cengiz Uşak <strong>ve</strong> Hamdi Taşan gözaltında<br />

aç tutularak Bahçelievler Karakolunda<br />

manevi işkenceye tabi tutulmuşlardır.<br />

11) Yine 12.1.1978 de Beşevlerde İsmail<br />

Hakkı İmamoğlu, Mehmet Erişmiş,<br />

Osman Ay, Kudret Sezen isimli öğrenciler<br />

Çiftlik Karakolunda feci şekilde dövülmüş<br />

<strong>ve</strong> sonunda serbest bırakılmışlardır.<br />

12) 13.1.1978 de D.T.C.F. den Mehmet<br />

Ali Ünal, Hayrettin Yıldız, Ali Yöntem,<br />

Şener Palancıgiller, Muharrem Köse, Hayri<br />

Genç, Hilmi Olca, yine okuldan dersten<br />

çıkışta solcuların taarruzuna uğramış, Solmaz-Kılıçtepe<br />

Karakoluna götürülmüşler<br />

<strong>ve</strong> coplarla dövülmüşlerdir.<br />

13) 14.1.1978 de Ankara Eczacılıktan<br />

Avni Ülkümen, Mehmet Ali Heybeli, Rüştü<br />

Uysal Çiftlik Karakolunda dövülmüş, şiddetli<br />

işkenceye maruz bırakılmışlardır.<br />

14) 14.1.1978 günü Deneme Lisesinde<br />

Serdar Can, Mehmet Kalkan Bahçelievler<br />

Karakolunda dövülmek <strong>ve</strong> darp eseri<br />

zail oluncaya kadar gayri sıhhi hücrede tutulmak<br />

suretiyle maddi, manevi işkenceye<br />

tabi tutulmuşlardır.<br />

15) 16.1.1978 günü Yükselişten Serhat<br />

Erdeniz, Ali Albayrak, Hasan Ulmez,<br />

Ahmet Aktaş, Selim Doruk, Çankaya Karakolunda,<br />

Hukuk Fakültesinden Vedat<br />

Bacanlı, Şaban Kütük, Ertuğrul Kılıç, Hüseyin<br />

Bahadır, Ahmet Tokat Cebeci Karakolunda<br />

<strong>ve</strong> 2 nci Şubede dövülmüşlerdir.<br />

16) Yine 16.1.1978 günü Veteriner<br />

Fakültesinden çıkıp evlerine gitmekte olan<br />

Osman Aldemir, Erdal Oymak, Tahir Goncagök'e<br />

solcular polisin gözleri önünde<br />

saldırmışlar, buna rağmen Altındağ Emniyet<br />

Müdürlüğünde bu mağdur öğrenciler<br />

manevi ezaya <strong>ve</strong> cebire maruz bırakılmışlardır.<br />

17) 16.1.1978 günkü 3 ncü vakıa ise<br />

Anadolu Eczacılık Fakültesinde derse girmek<br />

isteyen Selçuk Aslan, Ahmet Avcı,<br />

Kâmil Sarıarslan, Rüştü Uysal Mehmet Ali<br />

Heybeli isimli öğrencilerin polis himayesinde<br />

solcular tarafından dövülmesi <strong>ve</strong><br />

Çiftlik Karakolunda gene görevli polislerce<br />

dövülmeleri şeklinde tezahür etmiştir.<br />

18) 16.1.1978 günkü 4 ncü vakıa, Emniyet<br />

2 nci şube müdürlüğüne Site Öğrenci<br />

Yurdundan ŞAHİT SIFATIYLE^alınıp götürülen<br />

Mustafa Özkan, Aydın Parmaksızoğlu,<br />

Osman Beyaz, Hüseyin Sağlam,<br />

Hasan Aydın, İbrahim Arıbulan'ın 2 nci<br />

şube amir <strong>ve</strong> memurları tarafından feci<br />

şekilde dövülmek, arazı geçinceye kadar<br />

adalete teslim edilmeksizin gayrî sıhhi, iptidaî,<br />

soğuk nezarethane denilen yerlerde<br />

2 gün aç bırakılarak maddeten, manen işkence<br />

edilmeleri şeklinde cereyan etmiştir.<br />

19) 16.1.1978 günkü 5 nci vakıa olarak<br />

Otelcilik Okulundan iki öğrenci Palmiye<br />

Pastahanesinden alınarak Bahçelievler<br />

Karakolunda dövülmüştür.<br />

20) 17.1.1978 günü Gazi Lisesinden<br />

İmdat Tilkici isimli öğrenci SOLMAZ - KI­<br />

LIÇTEPE Karakolunda feci şekilde dövülmüş<br />

İKİ PARMAĞI kırılmıştır.<br />

21) 17.1.1978 günkü 2 nci vakıa<br />

ADMMA de polis-solcu öğrenci beraberliğinde<br />

Hamza Gülse<strong>ve</strong>n, Ali İhsan Demirçelik,<br />

Yüksel Kahraman, Buğra Yalçınkaya,<br />

Ali Şahin isimli öğrencilerin koridorda<br />

emniyet görevlilerinin gözü önünde dövülmüşler,<br />

Çankaya Karakoluna götürüldüklerinde<br />

de orada görevliler tarafından devlet<br />

adına dövülmüş, işkence edilmiş, hücre<br />

işkencesine tâbi kılınmıştır. Bu mu barış<br />

<strong>ve</strong> kardeşlik Sayın Hükümet başkanının<br />

<strong>ve</strong> arkadaşlarının getirmek istediği<br />

barış bu mudur Yoksa <strong>CHP</strong>'nin dipçik<br />

devrini yeniden hortlatmak istidadı mı belirmiştir<br />

22) 17.1.1978 günkü 3 ncü vakıa Gazi<br />

Eğitim Enstitüsüne gitmekte olan İsmail<br />

Temel, İbrahim Haşder isimli iki öğrenci<br />

resmi polis tarafından yolun ortasında bayıltılıncaya<br />

kadar dövülmüş, baygın durumda<br />

bırakılmışlardır. Şerefli hiç bir devlet<br />

memuruna yakışmayacak bu sokak<br />

sersemliği, ancak üniforma giydirilmiş<br />

anarşistler tarafından yapılabilir. İlgililer<br />

barışı, kardeşliği dipçikle <strong>ve</strong> sergerdeliklerle<br />

mi sağlıyacaklarını sanıyorlar.<br />

23) 18.1.1978 günü Kayaşta Orhan<br />

Uzun isimli genç, polisçe kah<strong>ve</strong>hanede<br />

meydan dayağına tabi tutulduğu gibi 2<br />

nci şubeye götürülüp cebir <strong>ve</strong> şiddet kullanılmış<br />

<strong>ve</strong> arazı geçinceye kadar uzun<br />

müddet şubede göz altında tutulmuştur.<br />

Bu anlayış devlet cidiyeti ile, hukuk<br />

devleti görüşüyle, barışçı iktidar felsefesiyle<br />

bağdaştırılabilir mi<br />

24) 19.1.1978 günü Opera semtindeki<br />

bir iş hanında vuku bulan olay üzerine<br />

sebep göstermeksizin Ticaret <strong>ve</strong> Turizm<br />

Yüksek Okulunda arama yapılmış beş öğrenci<br />

Solmaz Kılıçtepe Karakoluna götürülerek<br />

işkenceye tabi tutulmuştur.<br />

25) 19.1.1978 günü Atatürk Öğrenci<br />

Yurdundan Mahmut Eren, Recep Gedik,<br />

Lütfü Boztepe, Ahmet Kar, Edip Doğan,<br />

Ali İhsan Çınık, İsmail Filiz, İsmail Sezener,<br />

Vecdi Taşdelen, Necdet Erenler gece<br />

saat 02'de 1 nci şubeye götürülüp işkence<br />

edilmişlerdir.<br />

Ayrıca yurt tamamen boşaltılıp yatak<br />

kıyafetleriyle binlerce öğrenci saat 15'e<br />

kadar aç, çıplak, açık havada göz altında<br />

tutularak, bedenî, manevi işkenceye tabi<br />

tutulmuşlardır.<br />

26) 20.1.1978 günü Beşevlerde Akademiden<br />

Sezai Ercan, Ender Erin sınıfta<br />

solcular tarafından, sonra da götürüldükleri<br />

Çiftlik Karakolunda görevliler tarafından<br />

dövülmüş 24 saat alıkonmuş, aç bırakılmış,<br />

maddi, manevi işkenceye maruz bırakılmışlardır.<br />

27) 20.1.1978 günkü 2 nci vakıa.<br />

D.T.C.F. de kantinde Yusuf Demirli, Ali<br />

Kuzeycik, Osman Sert, Mehmet Ali Ünal<br />

polisin gözleri önünde dövülmüş, bu mağdur<br />

<strong>ve</strong> mazlumlar Solmaz Kılıçtepe Karakoluna<br />

celbedilmiş, hakaret edilmiş, cebir<br />

belirtileri kayboluncaya kadar günlerce<br />

göz altında tutulmuş, kendilerinin <strong>ve</strong> solcuların<br />

cebir şiddet işleri böylece yok edilmiştir.<br />

Âdeta resmi görevliler anarşik olaylara<br />

iştirak, anarşistleri teşvik <strong>ve</strong> himaye<br />

durumundadırlar.<br />

28) 20.1.1978 günkü 3 ncü vakıa Gazi<br />

Eğitim Enstitüsü müzik bölümü öğrencilerinden<br />

Hüseyin Özcan. Özkan Şahin'in<br />

okul kantininden alınarak Çiftlik Karakolunda<br />

dövülmeleri şeklinde tecelli etmiştir.<br />

29) 22.1.1978 günü Dörtyol-Cebeci<br />

Ülkü Ocağı Lokalinde bulunan misafir<br />

gençlerden Emin Şenay, Mikail, Şenay.<br />

Turgay Şenay, Vecdi Taşdelen 1 nci şubeye<br />

götürülerek dövülmüş <strong>ve</strong> cebir, şiddet,<br />

hasarı geçme süresi için 48 saat hücrede<br />

tutularak işkence devam etmiştir.<br />

30) 23.1.1978 günü Esenevler Lisesinde<br />

Orhan Küçükçınar, Selim Aydoğan<br />

isimli öğrenciler solcu bir grup tarafından<br />

dövüldükleri halde mağdurlar karakola<br />

götürülmüş altı saat hürriyetleri kısıtlanmıştır.<br />

31) 23.1.1978 günkü 2 nci vakıada<br />

1 nci Sanat Okulundan solcuların dövdüğü<br />

Mustafa Başoğlu <strong>ve</strong> Uğur Baş isimli<br />

öğrenciler şikâyet için gittikleri Solmaz<br />

Kılıçtepe Karakolunda şikâyetleri dikkate<br />

alınmamıştır.<br />

32) 24.1.1978 günü Abidinpaşa Sanat<br />

Okulunda öğrencilerden Yaşar Kalkay,<br />

Seyfi Yıldız, Ahmet Cankurtaran görevli<br />

polislerin gözleri önünde ağır yara alacak<br />

şekilde dövüldükleri halde mütecaviz solcular<br />

<strong>ve</strong> suç aletleri yok edilip aranmaksızın<br />

yaralılar Demirlibahçe Karakolu nezarethanesinde<br />

göz altında tutulmuş, suçlular<br />

kaçırılmış <strong>ve</strong> himaye edilmiştir.<br />

33) 24.1.1978 günkü 2 nci vakıa<br />

ADMM£ da 1 <strong>ve</strong> 9 birliğin komiser <strong>ve</strong> polislerinin<br />

gözleri önünde, hatta yardımları<br />

ile solcular tarafından Nihat Özyurt, Ömer<br />

Ezcan, Müslüm Arar, Ömürhan Altın, Ali<br />

Yaşar, Şaban Sünger mağdur oldukları<br />

halde, götürüldükleri Çankaya Karakolunda<br />

pek fena muameleye maruz kalmışlardır.<br />

34) 24.1.1978 günkü 3 ncü vakıa Nadir<br />

Turasız, Durmuş Atase<strong>ve</strong>n Yamtar Çelik<br />

isimli öğrenciler 1 nci şubeye götürüfmüşler<br />

<strong>ve</strong> işkence edilmişlerdir. Bunlardan<br />

Yamtar Çeliğin kol kemiği çatlamıştır.»


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 8<br />

I<br />

i<br />

m<br />

T<br />

Ülkü-Bir .<br />

Genel Başkanı'nın Kongre Konuşması:<br />

Eğitimi Millîleştirme Hamleleri<br />

<strong>ve</strong> Ülkü - Bir<br />

ürk Milletinin en sağlam teminatı<br />

olan Ülkücü Öğretim Üyeleri <strong>ve</strong> Öğretmen<br />

arkadaşlarım.<br />

Dördüncü seferdir ÜLKÜ - BİR Genel<br />

Başkanı olarak genel kurullarımızda açış<br />

konuşması yapmak şerefine nail olmaktayım.<br />

Bugünkü konuşmama bir açıklama<br />

ile başlıyacağım. Bu yıl genel kurul toplantımızı<br />

bir gün içinde bitirmeyi plânladık.<br />

Bundan ev<strong>ve</strong>lki genel kurullarımızda millî<br />

eğitimin en önemli konuları ile ilgili olarak<br />

derneğimizin görüşlerini tesbit etmek<br />

mecburiyeti vardı. Bu yıl merkez yönetim<br />

kurulumuz bu görüşlerde bir değişiklik<br />

yapma <strong>ve</strong>ya yeni konular getirme lüzumunu<br />

duymamıştır. Bu, iki sebebe dayandırılmıştır<br />

: Birincisi, geçen yıllarda yapılan etraflı<br />

çalışmalarla derneğimizin takip edeceği<br />

problemler <strong>ve</strong> bunlar için çözüm yolları<br />

isabetle belirlenmiş bulunmaktadır.<br />

İkincisi ise, hiç olmazsa bu yıl seçilecek<br />

yönetim kurulunun dikkatini tali önemdeki<br />

konulara dağıtmadan esas konular üzerinde<br />

teksif etmesi daha faydalı görülmüştür.<br />

Bu durumda delegelerin yapacakları<br />

konuşmaların, daha çok, merkez yönetim<br />

kurulumuzun geçen devredeki faaliyeti ile<br />

ilgili olması gerekmektedir. Bununla beraber<br />

yeni konular gündemimizin teklif <strong>ve</strong><br />

dilekler bölümünde ortaya atılabilir. Diğer<br />

taraftan, şubelerimiz, geçen aylarda yaptıkları<br />

kongrelerde tesbit ettikleri konuları<br />

Genel Merkeze bildirmiş bulunmaktadırlar.<br />

Geçen yılın, bize göre, en önemii hadisesi<br />

Türkiye Cumhuriyeti Devletini yaşatmak<br />

<strong>ve</strong> yüceltmek, Türk Milletini muasır<br />

medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak<br />

ülküsüne bağlı olan bizlerin hâlâ, bu<br />

devleti idare edenlerden mühim bir kısmı<br />

tarafından değerlendirilememiş <strong>ve</strong>ya yanlış<br />

değerlendirilmiş olmamıza mukabil Türk<br />

Milleti tarafından gittikçe artan derecelerde<br />

takdir edilmemizdir. Milletimiz kendini<br />

idare edenleri kendisi seçebildiği müddetçe<br />

birincilerin etkisinde gerileme olacağı<br />

muhakkaktır. Bu sebeple ülkücü öğretmenlerin,<br />

her şeyden önce, milletimize lâyık<br />

olma, milletimizin özlemini çektiği muallim<br />

tipini eksiksiz temsil etme yolundaki<br />

gayretlerini gevşetmemeleri gerekmektedir.<br />

Bizi olduğumuz gibi değerlendiremiyen<br />

<strong>ve</strong>ya yanlış değerlendiren idareci, emniyetçi<br />

<strong>ve</strong> adliyecilerin şimdiye kadar bize<br />

karşı gösterdikleri davranışların yumuşatılması<br />

için sarfettiğimiz gayretleri attırmakta<br />

da büyük yararlar vardır. Ne kadar<br />

sarp <strong>ve</strong> engelli olursa olsun bu yolu bırakmamalıyız.<br />

Merkez yönetim kurulumuz<br />

PROF. ORHAN DÜZGÜNEŞ<br />

» ' • m ı • ııı ı-ı ıı •<br />

geçen dönemde gerek şahsî münasebetler<br />

kurmak <strong>ve</strong> gerek her fırsatta yazılı muhtıralar<br />

sunmak suretiyle bu yola girmiş bulunmaktadır.<br />

Şubelerimize de binalarının<br />

<strong>ve</strong> üyelerinin maruz kaldıkları saldırıları<br />

başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün<br />

devlet büyüklerine telgraflarla bildirmeleri,<br />

mahallî idare amirleri ile iyi münasebetler<br />

kurup geliştirmeleri için talimat <strong>ve</strong>rmiş<br />

<strong>ve</strong> her fırsatta bunu tekrarlamış bulunuyoruz<br />

ki bu tutumumuzun dayandığı prensip,<br />

güttüğü gaye de aynıdır. •<br />

Bugün de huzurunuzda tekrar belirtmekte<br />

fayda görmekteyim, ki biz, değil<br />

yalnız okullarda, bütün yurtta kanunların<br />

eksiksiz <strong>ve</strong> tarafsız olarak uygulanmasını<br />

istiyor <strong>ve</strong> bu konuda bize düşeni yapıyoruz.<br />

Bizim için okullarımızda gerçekleştirilmesi<br />

gereken en önemli husus, 1739 sayılı kanunun<br />

2. maddesinde ifade edilmiş bulunan<br />

Millî Eğitimin Genel Amaçlarıdır. Halbuki<br />

malûm bir sözde öğretmen teşekkülü<br />

bu amaçları, burjuvaziye hizmet ettiği iddiası<br />

ile red etmekte <strong>ve</strong> kendi üyelerine<br />

öğrencilerini bu amaçlar istikametinde değil,<br />

«Devrimci (!)», yani anarşist <strong>ve</strong> materyalist<br />

olarak yetiştirmeleri için açıkça<br />

talimat <strong>ve</strong>rmektedir. Ne yazık ki böyle bir<br />

teşekkül <strong>ve</strong> bunun emirlerini kanundan üstün<br />

tutan üyeleri bazı siyasî çevreler, idare<br />

âmirleri <strong>ve</strong> adlî makamlarca makbul tutulup<br />

korunmakta, biz ise asî komandolar<br />

MİLLÎ EĞİTİM<br />

. _ . Bu kitap, bir -dönemin hi&ayesi-<br />

>j» dir. Fakat daha çok bir millî-varlık<br />

, savaşının bir kaç sayfasını teşkil etj*<br />

Emektedir. Türk, Milli Egltlm Sarihi-.<br />

+} " m izde milliyetçilik <strong>ve</strong> ^njilli --vârjık<br />

nclendigı bu' dönem Cifi. - MSP koalisyonunun<br />

gü<strong>ve</strong>n oyu alıcıyla başlar<br />

ye Milliyetçi Cephe hükümetinin gü-<br />

. <strong>ve</strong>noyu dışına kadar bir yanıyla devam<br />

eder. Ancak, devlet kadrolarına<br />

yerleştirilen Haçlılar Me"chsten gü<strong>ve</strong>n",<br />

oyu alır almaz temizlenemediği<br />

için, çeşitli cephelerde savaş devam<br />

etmiş, Haçlıların direnişi sürmüştür<br />

Türkiye'nin siyasi'istikrarsızlığı devam<br />

ettiği sürece. Hilâl - Salip" mücadelesinde<br />

tned <strong>ve</strong> cezirler de devam<br />

edeceğe, benzer. Bu yüzden, bu kitap<br />

bir devrin aynası olduğu kadar, bundan<br />

sonra da bu kavgada dövüşenlere<br />

bir rehber olacaktır, kanaatindey,z<br />

25 Lira-Dağıtım<br />

2.KİTAP<br />

TÖRE/DEVLET YAYINEVİ VARKEN<br />

TÖRE/DEVLET YAYINLARI OKUNUR.<br />

(!) olarak her hadisede suçlu gösterilmekteyiz.<br />

|Q azı bölgelerde daha kesif olmak<br />

üzere, memleketimizin hern-an her<br />

yerinde Türk Bayrağının dalgalanmadığı,<br />

İstiklâl Marşımızın söylenmediği,<br />

söylense de tahrif edilerek kurt istiklâl<br />

marşı gibi okunduğu okullar vardır.<br />

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını<br />

inkârdan başka bir mânâ taşımayan bu<br />

tutumu görmemezlikten gelen, hattâ teşvik<br />

<strong>ve</strong> icra eden öğretmen <strong>ve</strong> idareciler hakkında<br />

hiçbir tahkikat <strong>ve</strong> takibat yapılmamakta,<br />

fakat bu tutuma karşı çıkan, böylece<br />

T.C. Devletinin varlığını savunan ülkücü<br />

öğretmenler ya idarî makamlarca<br />

«okulda huzuru bozduğu gerekçesiyle» cezalandırılmakta,<br />

yahutta söz konusu suçu<br />

işleyenler <strong>ve</strong>ya bunların teşvik <strong>ve</strong> tahrik<br />

ettikleri solcu - kürtçü militanlar tarafından<br />

dövülmekte, silâhlı saldırılara uğramakta<br />

<strong>ve</strong> öldürülmektedirler. Burada<br />

açıkça ifade ediyorum ki, ülkücü öğretmenler,<br />

Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilindeki<br />

her okulda Türk Bayrağının tazimle<br />

göndere çekilmesi <strong>ve</strong> İstiklâl Marşımızın<br />

huşu ile <strong>ve</strong> gür sesle terennüm edilmesi<br />

sağlanıncaya kadar bütün varlıkları ile<br />

çalışacaklardır. Bu öğretmenlerin bu gayretlerinden<br />

dolayı ceza görmelerinden <strong>ve</strong>ya<br />

taarruza uğramalarından Devletimizi<br />

idare edenler utanmalı, vicdan azabı duymalıdır,<br />

<strong>ve</strong> bunlar bilmelidirler ki bu öğretmenleri<br />

kendileri ittikçe milletimiz bağrına<br />

basmaktadır.<br />

Erzurum'da Atatürk Üni<strong>ve</strong>rsitesi öğretim<br />

üyelerinden biri öldürüldüğü gün<br />

Mardin'de, Hacettepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi öğretim<br />

üyelerinden biri evinde silâhlı tecavüze<br />

uğradığı gün Si<strong>ve</strong>rek'te hemen bir gün<br />

sonra da Nizip'te milliyetçi ülkücü öğretmenler<br />

pusu kurularak caniyane öldürülmüşlerdir.<br />

Ne yazık ki söz konusu öğretim<br />

üyeleri için bütün Anayasa kuruluşları<br />

<strong>ve</strong> devlet güçleri seferber olduğu halde,<br />

ülkücü öğretmenler için kimsenin kalbi sızlamamış,<br />

kılı kıpırdamamıştır. Bu tutumun<br />

en azından milletimizin kadirşinaslık vasfı<br />

ile bağdaşmadığını <strong>ve</strong> devlet düşmanlarına<br />

cesaret <strong>ve</strong>rdiğini bütün devlet yöneticilerine<br />

<strong>ve</strong> Türk Milletine anlatmağa çalıştık.<br />

Heyhat! Bu uyarılarımıza kulak <strong>ve</strong>ren olmamış,<br />

şube binalarımıza <strong>ve</strong> üyelerimize<br />

saldırılar artan şiddette devam etmiştir.<br />

1977-78 ders yılı başından bu yana 114<br />

üyemiz dövülmüş, 14 üyemizin evi kurşunlanmış,<br />

23 şubemiz tahrip edilmiş <strong>ve</strong> 5<br />

üyemiz şehit edilmiştir. Böylece şehitlerimizin<br />

sayısı 15'e yükselmiştir. Büyük Türk<br />

Milleti nasıl şehit öğretmen asteğmen Kubilay<br />

için bir abide yaptırmış <strong>ve</strong> onu her<br />

yıl anmayı gelenek yapmışsa, şehit ülkücü<br />

öğretmenleri için de bir abide dikecek <strong>ve</strong><br />

onları her yıl rahmetle anacaktır. Türk<br />

Milletinin yüksek kadirşinaslık duygularını<br />

en iyi bilen <strong>ve</strong> bu duyguları sonsuza kadar<br />

sürdürmede sorumluluk taşıyan Türk<br />

öğretmenleri olarak buna gü<strong>ve</strong>niyoruz.<br />

Devletimizi idare edenlerden de bu konuda<br />

kolaylık göstermelerini- istemede kendimizi<br />

haklı görüyoruz. Bugünkü genel kurulumuzun<br />

bu hususu devlet büyüklerine duyurmak<br />

üzere bir karar almasını <strong>ve</strong> gelecek<br />

yönetim kuruluna bu işi takip görevi<br />

<strong>ve</strong>rmesini teklif ediyorum. Bu konuda bir


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 9<br />

teklifin de bütün şubelerimizin şehit ülkücü<br />

meslektaşlarımızı anmak üzere yılın belirli<br />

bir gününde, meselâ 31 Ekim'de büyük<br />

bir merasim tertiplemeleridir.<br />

Bundan takriben üç yıl kadar önce<br />

başlatılan eğitimimizi gerçekten millileştirme<br />

hareketine üyelerimizin büyük yardımları<br />

olmuştur. Üyelerimizin yönetimindeki<br />

okulların hemen hepsinde kanun <strong>ve</strong><br />

yönetmelikler cesaretle <strong>ve</strong> taraf tutmadan<br />

uygulanmış, bu sayede disiplin tesis<br />

edilmiş, öğretim <strong>ve</strong> eğitim okul dışından<br />

gelen tecavüzlere rağmen aksaksız sürdürülmüştür.<br />

Bu gelişme vatandaş tarafından<br />

büyük bir takdirle karşılanmış <strong>ve</strong> ülkücü<br />

öğretmenler milletimizin uzun yıllar<br />

özlemini çektiği muallim olarak bağırlara<br />

basılmış, baştacı edilmiş <strong>ve</strong> ümid kaynağı<br />

olmuşlardır. Tamamen millî menfaat açısından<br />

değerlendirilerek memnun olunması<br />

gereken bu başarı, maalesef partizanca<br />

kıskanılmıştır. Bunun neticesinde<br />

üyelerimizin eğitimde millileşme hareketindeki<br />

müessiriyet azaltılmağa çalışılmıştır.<br />

Bundan millî menfaatlerin zarar göreceğini<br />

anlamayan yöneticiler, millet tarafından<br />

gereği gibi ikaz edilmişlerdir. Bundan<br />

sonra bu ikazların daha müessir seviyelerde<br />

yapılacağı anlaşılmaktadır. Çünkü<br />

milJetimiz artık kendine uyan, çocuklarını<br />

kendinden uzaklaştırmayan, yabancı<br />

<strong>ve</strong> sapık ideolojilere saptırmayan ülkücü<br />

öğretmenleri tanımakta <strong>ve</strong> korumaktadırlar.<br />

U<br />

| Ikücü öğretmenlerin başarıları diğer<br />

ı bazı siyasî çevrelerde daha şiddetli<br />

bir kıskançlık, daha doğrusu bir<br />

hırçınlık <strong>ve</strong> düşmanlık yaratmıştır.<br />

Yapılan görevin kendi görüşlerine tamamen<br />

ters olduğuna inandıkları için bu çevrelerden<br />

bir kısmı bizi millete eli <strong>ve</strong>ya beli<br />

silahlı zorbalar olarak tanıtmağa çalışmış,<br />

bir kısmı da bir yıldırma <strong>ve</strong>ya imha siyâseti<br />

uygulamaya başlamıştır. Bu gibi tutum<br />

<strong>ve</strong> davranışlara, Türk Milliyetçiliğinin<br />

kaderi diye boyun eğiyor tahammül ediyoruz.<br />

Türk Milliyetçiliğinin bu memlekette<br />

hakim olacağı zamanın çok gecikmeyeceğine<br />

olan inancımız tahammül gücümüzü<br />

arttırıyor.<br />

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi<br />

<strong>ve</strong> milleti ile bölünmez bütünlüğünü korumak<br />

bir Anayasa emridir. Devletimizi<br />

idare edenler bu emri yerine getirmek<br />

üzere her türlü tedbiri almakta yükümlüdürler.<br />

Bu konuda ilim adamlarınca en<br />

müessir yol olarak tavsiye ediien, gerçekten<br />

millî bir eğitim sisteminin uygulanmasıdır.<br />

Devletimizin bütün fertleri ancak<br />

<strong>ve</strong> ancak bunlara millî kültürümüzün,<br />

millî değerlerimizin benimsetilmesi nisbetinde<br />

kader, tasa <strong>ve</strong> kıvanç birliğine<br />

yaklaştırılabilir. Müşterek bir tarihe,<br />

müşterek bir dile, müşterek bir san'at anlayışına,<br />

müşterek bir inanç <strong>ve</strong> ülküye<br />

sahip olduklarını bilmeyen insanları kaderde,<br />

tasada <strong>ve</strong> kıvançta ortak hale getirmeğe<br />

imkân yoktur. Yalnızca «Anayasamız<br />

böyle emrediyor, kaderde, kıvançta<br />

<strong>ve</strong> tasada ortak olun, bölünmeyin» demekle<br />

gayeye ulaşılamaz. O halde bütün<br />

okullarımızda çocuklarımıza millî kültürümüzün<br />

bütün unsurlarını tanıtacak,<br />

bunları geliştirme yollarını öğretecek,<br />

böylece muasır medeniyetler seviyesinin<br />

üstüne çıkma ülküsünü benimsetecek<br />

bir eğitim <strong>ve</strong> öğretim uygulamamız şarttır.<br />

Böyle bir eğitime çağ dışı diyenlere, millî<br />

birlik <strong>ve</strong> beraberliğimizi korumayı <strong>ve</strong> kuv<strong>ve</strong>tlendirmeğe<br />

sağlayacak başka hangi<br />

yolu tavsiye edeceklerini sormak lâzımdır.<br />

A<br />

slında bu konuda mer'i kanunlar<br />

muvacehesinde münakaşa bile yapılamaz.<br />

Gerçekten 1739 sayılı M.<br />

Eğitim Temel Kanununu T.C. Devletinin<br />

bütün fertlerinin, «Atatürk inkılâplarına<br />

<strong>ve</strong> anayasanın başlangıcında ifadesini<br />

bulan Türk Milliyetçiliğine bağlı<br />

Türk Milletinin millî, ahlâkî insanı, manevî<br />

<strong>ve</strong> kültürel değerlerini benimseyen,<br />

koruyan <strong>ve</strong> geliştiren; ailesini, vatanını,<br />

milletini se<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong> daima yüceltmeye çalışan;<br />

Türkiye Cumhuriyetine karşı görev<br />

<strong>ve</strong> sorumluluklarını bilen <strong>ve</strong> bunları davranış<br />

haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirilmesini»<br />

emretmektedir. Hal böyle<br />

iken, Millî Eğitim Bakanlığının okullardan<br />

bir müddet önce Kültür Bakanlığınca<br />

çoğaltılmış renkli tarihî tabloları <strong>ve</strong><br />

Atatürk hariç Türk Milletinin tarihini yapmış<br />

Türk Büyüklerinin resim <strong>ve</strong> özdeyişlerini,<br />

hattâ san'at eserlerini kaldırmak<br />

ÜZL <strong>ve</strong>rdiği emirle, söz konusu kanunu<br />

yürütme sorumluluğu bağdaştırılabilir mi<br />

Türk çocuğunun kendi tarihi ile öğünmesi<br />

istenmiyor mu Ona şimdiye kadar olduğu<br />

gibi bundan sonra da Türk olmaktan<br />

hicap duyacağı yabancı kaynaklardan<br />

alınan tarihî vak'alar mı öğretilecek<br />

Son hükümet programında iki yıldır<br />

orta öğretimde okutulmakta olan 22 kültür<br />

dersi kitabının çağ-dışı <strong>ve</strong> bölücü diye<br />

horlanması <strong>ve</strong> artık kullanılmayacağının<br />

ifade edilmesi de bizce Millî Eğitim<br />

Temel Kanununun emirlerine uyamayacağının<br />

başka bir belirtisidir. Çünkü bunlarsız<br />

kanundaki amaçlara varılamaz.<br />

Bu hususları ilgililere anlatmak, milletimize<br />

de duyurmak bütün milliyetçi teşekküllere<br />

<strong>ve</strong> aydın kişilere düşen en<br />

önemli vazifedir.<br />

Bu ikaz <strong>ve</strong> da<strong>ve</strong>timi, daha çok akılda<br />

kalır ümidi ile, konuşmanın sonunda<br />

yapmış oluyorum. Beni sabırla dinlediğiniz<br />

için teşekkürlerimi sunar, kongremizin<br />

Türk Milletine, öğretmenlik mesleğine,<br />

nihayet derneğimize <strong>ve</strong> bütün ülkücü<br />

üyelerimize hayırlı olmasını temenni ederim.<br />

Saygılarımla,


DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 10<br />

Demokrasilin<br />

Zor<br />

Günleri<br />

MEHMET IŞIKKAYA<br />

1978 başlarında Türk Toplumunun<br />

sosyo-ekonomik <strong>ve</strong> politik yapısı büyük<br />

bir buhranla karşı karşıya bulunmaktadır.<br />

Ekonomideki büyük darboğazlar siyasî istikrarsızlıkla<br />

katmerleşerek önümüzdeki<br />

günlerin karanlık olacağını göstermektedir.<br />

Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin<br />

geçiş dönemlerinde çok büyük buhranlarla<br />

karşılaşması çağımızın bir gerçeğidir.<br />

Sanayileşme sürecindeki ülkelsrin<br />

sosyal yapılarında oluşan bunalım <strong>ve</strong> sosyal<br />

patlamalar dinamik bir toplum yapısı<br />

ortaya koymaktadır. Ancak, siyasî, iktisadî<br />

<strong>ve</strong> kültürel hareketliliğin yanı sıra, tekelci<br />

kapitalizmin <strong>ve</strong> siyonizmin, buhranları kendi<br />

emelleri doğrultusunda şekillendirdikleri<br />

de günümüzün gerçeklerindendir. Buhranlar<br />

içerisinde bocalayan toplum yapısı,<br />

beynelmilel sermayenin karşısında direnme<br />

gücünden yoksundur. Bunun yanı sıra tam<br />

anlamıyla geçerlilik kazanamamış demokratik<br />

düzenin de ağır yaralar alması <strong>ve</strong> hür<br />

parlamenter rejimin de tehlikeye girmesi<br />

ihtimalleri çoğalmaktadır.<br />

B<br />

u noktadan sonra, geçiş dönemindeki<br />

ülkenin iktisadî <strong>ve</strong> siyasî bağımsızlığının<br />

tehlikeye düşmesi de<br />

muhtemeldir. Doğacak iç kargaşalık anormal<br />

boyutlara ulaştığında iç savaşa dönüşebilir.<br />

Silâhlı kuv<strong>ve</strong>tlerin müdahalesiyle<br />

başlayacak dikta rejimleri de zamanla buhranları<br />

patlama noktalarına daha çabuk<br />

ulaştıracaktır. Bu sosyolojik süreç o ülke<br />

toplumlarını giderek artan yoksulluk, sefalet<br />

<strong>ve</strong> zulme sürükleyecektir. Yeniden demokratik<br />

nizama dönülmesi de uzun zaman<br />

alacak, ülke sosyal yapısında açılan<br />

büyük yaralar çok güçlükle sarılabilecektir.<br />

Onun için, ülkemizde her geçen gün<br />

artan anarşik hadiselerin sebeplerini araştırmak<br />

<strong>ve</strong> doğru teşhis koymak zaruridir.<br />

Teşhisi yapılamayan <strong>ve</strong>ya yanlış teşhis<br />

edilen hastalığın tedavisi mümkün değildir.<br />

Verilecek yanlış ilâç rahatsızlığın daha<br />

fazla şiddetlenmesine yol açacaktır.<br />

Türkiye'de gelip geçen iktidarlar anarşiye<br />

doğru teşhis koyamamışlar <strong>ve</strong> acze<br />

düşmüşlerdir. Büyük vaadlerle işbaşına galen<br />

hükümetler anarşi konusunda tam bir<br />

başarısızlığa düşmektedir.<br />

Enternasyonal Cephe iktidarının kuruluşuyla<br />

birlikte tekelci sermayenin <strong>ve</strong> çok<br />

uluslu şirketlerin iştahalarının kabardığını<br />

<strong>ve</strong> anarşinin büyük boyutlara ulaştığını<br />

görmekteyiz.<br />

Ameri'kan emperyalizminin simgesi<br />

kartel <strong>ve</strong> tröslerin temsilcileri, diplomatlar<br />

peş peşe Türkiye'ye gelmektedir. Koç <strong>ve</strong><br />

Sabancı'dan Halil Tunç'a kadar çeşitli çevreler<br />

hükümetin yanında yer almaktadır.<br />

DİSK genel grev çağrısında bulunmamakta,<br />

Denktaş muhalefet liderlerini ziyaret<br />

etme gereğini duymamaktadır...<br />

Sermaye çevreleriyle iyi ilişkilerini sürdüren<br />

iktidar, ayni diyalogu muhalefetle<br />

de sürdürmenin lüzumunu hissetmemektedir.<br />

Tamamen kendilerine tahsis edilen tel<br />

levizyondan muhaliflerine çeşitli itham <strong>ve</strong><br />

tehditler savurmaya devam etmektedir.<br />

O<br />

rtaya çıkan bu hadiseler karşısında<br />

akla ister istemez şu sorular gelmektedir;<br />

1 — İktidar tek parti döneminin faşist<br />

yönetimini mi benimsemektedir Devlet<br />

kadrolarından <strong>ve</strong> radyo televizyonundan<br />

muhalefeti tasfiye etme eylemi bu sonuca<br />

Siyasette Ahlâk<br />

İkinci anlayışa göre, Dünya kusurlu <strong>ve</strong> noksandır. Çünki insanlığın<br />

tabiatında iyilikle, kötülük karışık haldedir. Başarıya ulaşmak için kötüler<br />

<strong>ve</strong> kötülük ihmâl edilemez. Onlara karşı çıkmak manasızdır; aksine<br />

birlikte çalışmak gerekir. Gerçek odur ki, mutlak iyi elde edilemez. O<br />

Yusuf SAVCI halde, gayeye ulaşmak için her yol mubah <strong>ve</strong> meşrudur. «Siyasî realizm»<br />

eşittir «arivizm». (3) Bu anlayış, siyasî bir formülün meziyetini değerli<br />

G<br />

üdülen her türlü siyasetle ahlâk arasında, müsbet <strong>ve</strong>ya menfî ilişkiler<br />

vardır. Siyasî iktidarı, herhangi bir gayenin gerçekleşmesinde kullanılan boğuşma vasıtalarından farklı görmez. Böylece, Makya<strong>ve</strong>list<br />

<strong>ve</strong>ya geçerli oluşunda değil, tesir kabiliyetinde bulur. Fikirleri, savaşlarda<br />

vasıta olarak kullanmak mümkünse, gayeyi tespid ederek vasıta felsefeyi hazmettiğini bariz bir şekilde ortaya koyar. (4)<br />

tercihinde bulunanların, ister taraftarlarına, ister muarızlarına olsun,<br />

«Siyasetin bu ahlâka aykırı felsefesi, siyasetin meşru bir iktidarı<br />

bütün muhataplarına karşı vaziyet alışlarında, ahlâkî yönden tahlile<br />

müsaid hususlar da olacaktır.<br />

Siyasete gayeler <strong>ve</strong> vasıtalar hep tartışılagelmiştir. İyi gayelere ancak<br />

araştırına olmayıp kavga olduğunu ispat gayretindedir.» (5) Yaptığı izahın<br />

kaçınılmaz sonucu olarak, meşru iktidarın, tasvip edilen otoritenin,<br />

en iyi rejimin araştırılması yerine, eh<strong>ve</strong>ni seri (en az kötüyü) tercih ka­<br />

iyi vasıtalarla ulaşılması gerektiğini söyleyenlerle «gayeye ulaşmak biliyetinin geliştirilmesini salık <strong>ve</strong>rir.<br />

için her yol mubahtır» diyenler <strong>ve</strong> en az kötünün tercihinde beis görmeyenler<br />

Öyle seziliyor ki, birinci anlayış zor <strong>ve</strong> meşakkatli, ikincisi kolay <strong>ve</strong><br />

arasındaki münakaşa, bilinen tarihten günümüze kadar taşın­<br />

rahat, İnsanî realiteyle olması gerekeni meczeden birinci anlayışın te­<br />

mıştır.<br />

melinde, insanın kendi kendisine duyduğu saygı; ahlâkî değerleri bir kuruntu<br />

Siyasî iktidarın özünde bir kötürük olduğu; siyasî iktidara sahip olanın,<br />

<strong>ve</strong> yanılgı mertebesine indirgeyerek sıfırlayan, iktidarın kötülüğe<br />

bunu, başkalarını boyunduruk altına almak, ferdî <strong>ve</strong> zümrevî yararlar<br />

sağlamak için kullandığı öne sürülmektedir. Bu da, Zenon, Tolstoi,<br />

tahsisini siyasî realizmin icabı sayan ikinci anlayışın temelinde de güya<br />

olgular vardır. Birincisi faziletlerin, ikincisi rezaletlerin tezgâhı...<br />

Gandhi, Schv<strong>ve</strong>itzer gibi bazı din <strong>ve</strong> ahlâk öncülerinin siyasî iktidarın inşam<br />

Ahlâk buğday <strong>ve</strong>ya ağaç gibi dokunup gördüğümüz bir şey olsaydı,<br />

bozan, azdıran vasıfları üzerinde durdukları görülmektedir. (1) Oysa,<br />

vasıtanın bizzat kendisi iyi <strong>ve</strong>ya kötü olamaz. Dışardan bir idareye <strong>ve</strong> iradeye<br />

ona artık ahlâk denemezdi. Bir kuruntu <strong>ve</strong>ya yanılgıdan ibaret saydıkları<br />

ahlâktan vazgeçenler, kendileri de dahil bütün insanları kuşatan derin<br />

muhtaç olamn, bizzat kendisinde mesuliyet aranamaz. Siyasî iktidar bir insan-sevmezliğin <strong>ve</strong> daima daha aşağılara doğru inen bir öfkenin<br />

imkânlarından vasıta tarifine girenler, ahlâkî yönden nötrdür. Ahlâkîliğin,<br />

bu imkânları ellerinde tutanlarla, belli bir şekilde kullananlarda <strong>ve</strong>ya<br />

ele geçirmek he<strong>ve</strong>sine kapılanlarda aranması daha doğrudur.<br />

Siyasî iktidar imkânlarını kullanma imtiyazı insanlarda olduğu sürece,<br />

zebûnudurlar. Bu yüzden korkunç bir şekilde cezalandırılmakta, bu da,<br />

kendi kendilerini mahkûm etmeleriyle olmaktadır. (6)<br />

İkinci anlayışı temsil edenler, eh<strong>ve</strong>ni şer'i kendilerine sığmak yapmışlardır.<br />

Kabule şayan <strong>ve</strong> sevimli göstermeğe çalıştıkları «en az kötüyü<br />

konumuzu ilgilendiren her değerlendirme, insan davranışlarım ölçü tercih» mefhûmu, kaypak olduğu kadar biraz da alkolizmin başlangıcın­<br />

almak <strong>ve</strong> izaha niyetlerden başlamak zorundadır. Çünki, ameller niyete<br />

göredir.<br />

Amelleri, niyeti anlaşılan <strong>ve</strong> anlaşılamayan, niyetleri de iyi <strong>ve</strong> kötü<br />

olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Niyet kuv<strong>ve</strong>, amel fiildir.<br />

daki ilk kadehe, sigara tiryakiliğinin başlangıcındaki ilk dumana benzemektedir.<br />

Halbuki siyaset, hangi tarzda olursa olsun kötülere de kötülüğe<br />

de mecbur <strong>ve</strong> muhtaç değildir. Çünki, kötü niyetlinin azmederek eyleme<br />

geçmesine karşı siyasetin meşru müdafa <strong>ve</strong> kısasa-kısas silahlarını<br />

Günümüzde siyasî iktidarı ele geçirme <strong>ve</strong> kullanma tatbikatı, bir ekip kullanma hakkı vardır. Kötülüğün durdurulması, tecridi <strong>ve</strong>ya ortadan<br />

çalışmasını, kadrolaşmayı gerektirmektedir. Herhangi bir ferdin herhangi<br />

bir davranışındaki niyet tespitinde belki yanılabiliriz ama, amelî siyasetin<br />

kaldırılması iyilerin şiarı değilse kimin vazifesidir..<br />

Devlet adamlarımız, ahlâkı beyhude bulan görüşlere itibar gösterğildir.<br />

ekip çalışmasında niyetlerin uzun müddet saklanması mümkün demeseîerdi<br />

suîstimâl çetelerine iktidarda temsil hakkı tanıma salardı. ..<br />

Ekibi denetleyip yönelten hâkimlerin müşterek tıynetiyle değişik güçlü, kalabalık <strong>ve</strong> müsellâh bir iyiliği temsil kudretiyle halisane niyetlerini,<br />

yer <strong>ve</strong> zamanlarda açığa vurdukları niyetlerdeki belirgin müşterekler,<br />

yalnızca vicdanlarının sesini, güdülen siyasetin yegâne muhar­<br />

siyasetleri hakkında hüküm <strong>ve</strong>rmemizi kolaylaştırır.<br />

riki kılsalardı; milletimizin kalkınmasını <strong>ve</strong> yücelmesini sağladıkları gibi,<br />

Kuv<strong>ve</strong>den eyleme geçen çeşitli siyasî niyetlerin tasnifi yapıldığında, huzurlu bir Dünyanın ilk şartı sayılan «insanî yorum» u da realitenin<br />

meselenin birbirinden farklı iki bazda düğümlendiği görülmektedir. burcunda bayraklaştırmış olurlardı... Böylece, hem şereflerini kurtarırlar<br />

Birinci anlayışa göre, Siyasî nizâmın istenen yerde <strong>ve</strong> zamanda gerçekleştirilmesi<br />

hem de haysiyetli kalırlardı.<br />

mümkündür. İnsan, fıtraten imkân hazırlayıcı olup varlığının<br />

bir gayesi vardır <strong>ve</strong> esasen iyidir. Cemiyet nizâmı, aklî standartlara<br />

erişememişse kusur, bilgi <strong>ve</strong> anlayış kısırlığında (cehalette), devrin<br />

(1) — Prof. Dr. Bülent Dâ<strong>ve</strong>r, (Siyaset Bilimine Giriş), şt. 19<br />

(2) — İlham <strong>ve</strong>ren fikir için bkz. Hans J. Morgenthau, (Uluslararası Politika),<br />

ihtiyaçlarını cevapsız bırakan müesseselerde <strong>ve</strong>ya belli kişilerden müteşekkil<br />

çevirenler : B. Oran-Ü. Oskay, Sevinç Matbaası, Ankara-<br />

grupların şirretliğiyle, edebsizliğindedir. Kötüleri tesirsiz bırakacak<br />

tedbirlere başvurarak bu gibi kusurları düzeltmek mümkündür. İnsiyatifi<br />

1970, sf. 1-2<br />

(3) — İlham <strong>ve</strong>ren fakat tezi benimsenmeyen görüş için bkz. H.J. Mor­<br />

elinde bulunduran ehliyetli <strong>ve</strong> iyiniyetli bir kadro, hesablı bir genthau, aynı eser, sf. 2<br />

plânlama doğrultusunda imkânları seferber ederek; eğitim sistemini şahsiyetli,<br />

(4) — Bkz. Raymond Aron, (Demokrasi <strong>ve</strong> Totalitarizm), çeviren : Vah-<br />

<strong>ve</strong>rimli insanlar yetiştirecek tarzda geliştirerek; hakikî mânâda di Hatay, M.E. Basımevi, İstanbul -1976, sf. 33<br />

kalkındırıcı, ilerletici reformları yaparak iyi gayelere insanî yollardan (5) — Bkz. R. Aron, aynı eser, sf. 33<br />

ulaşabilir. (2)<br />

e*"<br />

(6) — Bkz. Alain, (Minerva <strong>ve</strong>ya Bilgelik), Çeviren Dr. Ayda Yörükan,<br />

•rcnumıııııiFPiuiı iıiın m


•<br />

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 433 — 20 ŞUBAT 1978 — SAYFA : 11<br />

mı varacaktır Alabildiğine sürdürülen kıyımlar<br />

devleti işgal etme operasyonu değil<br />

midir<br />

2 — Kıbrıs konusuyla icraata başlayan<br />

iktidar kamuoyunun dikkatini dış politika<br />

manevralarına mı çekmek istemektedir<br />

İnsafsızca yapılan kıyımlar, döviz, benzin,<br />

fuel-oil <strong>ve</strong> elektrik konularındaki sıkıntıları<br />

geçiştirerek, gözden ırak tutulmak<br />

istenen iç kargaşalıkta muhalefetin sindirilmesi<br />

mi hedef alınmıştır<br />

3 — Milliyetçi gençlerin kaldıkları<br />

yurtların günde beş defa aranması, talebelerin<br />

on saat kar altında işkenceye tabi<br />

tutularak polisle çatışmaya sokma he<strong>ve</strong>si,<br />

bir kontr-gerilla taktiği değil midir Bir lisede<br />

meydana gelen olaydan oradaki eğitim<br />

enstitüsü idarecilerini sorumlu tutarak<br />

görevden alma gibi eylemler bir dikta yönetiminin<br />

oluşturulmasına mı varacaktır<br />

Eğitim enstitülerine karşı takınılan tavırlar<br />

anarşinin hükümet eliyle okullara sokulması<br />

değil midir Sermaye çevreleri rahatlıkla<br />

at oynatabilecekleri kargaşa ortamına<br />

ulaşmak için mi hükümetin yanında<br />

yer almaktadır Herşeyden önemlisi, böyle<br />

bir dikta rejimini gerçekleştirmek amacıyla<br />

mı, tarafsızlığı şüpheli, İslâmiyet <strong>ve</strong><br />

milliyetçilik düşmanı fanatik birisi içişlerine<br />

getirildi Millî İstihbarat Teşkilâtını sigaya<br />

çekme bu eylemin bir parçası mıdır<br />

Yukardaki soruların cevabı önümüzdeki<br />

günlerde iktidarın tutumuyla cevapla<br />

nacaktır. Binlerce memur, dar <strong>ve</strong> sabit gelirli<br />

fakir halk toplulukları geleceklerinden<br />

endişeli korkunç bir bekleyiş içinde bulunmaktadır.<br />

Rejimi çığırından çıkartmak, ülkeyi<br />

sonu belirsiz maceralara sürüklemek<br />

<strong>ve</strong> millete zulmetmek önce zorbaların kendisine<br />

zarar <strong>ve</strong>recektir.<br />

Gensoru önergesinden<br />

bu yana plânlı cinayetler <strong>ve</strong><br />

Hükümetin durumu<br />

Komünist merkezler saldırı<br />

<strong>ve</strong> katliamlarını, gensoru görüşmelerinin<br />

yapıldığı devrede iyice<br />

arttırdılar. Gensoruda Hükümete<br />

yöneltilen en büyük itham<br />

«can gü<strong>ve</strong>nliğinin bulunmayışı»<br />

idi. Tabii bunu alel acele ispat<br />

ötmek gerekiyordu. Plânlı cinayetlerle<br />

ispat da ettiler doğrusu...<br />

Gensorudan, önceki son<br />

10 günde 6'sı ülkücü olmak üzere<br />

birçok genç, öğretmen, işçi<br />

<strong>ve</strong> öğretim üyesi öldürüldü. O<br />

günlerde çok yoğun bir «asayişsizlik<br />

haftası» yaşadık. Bu<br />

da, tam bir plân karşısında olduğumuzu<br />

<strong>ve</strong> bu işlerin bir merkezden<br />

idare edildiğini daha a-<br />

çık anlamamıza <strong>ve</strong>sile oldu.<br />

Önce, Si<strong>ve</strong>rek Endüstri<br />

Meslek Lisesi Müdürü Ali US­<br />

LU pusuya düşürülerek öldürüldü<br />

(Dikkat edilirse bu bölgedeki<br />

cinayetler aynı şekilde işleniyor.)<br />

Arkasından Nizip Lisesi<br />

Müdür Muavini Metin KARA-<br />

5f<br />

: >Ü<br />

TEPE öldürüldü. Aynı gün Urfa<br />

Millî Eğitim Müdür Muavini ZArinden<br />

kurşunlanarak ağır yaralandı<br />

(Olay herkesin gözleri<br />

önünde cereyan ettiği halde<br />

kimse sanıkları teşhi&e yanaşmadı.)<br />

O hafta içinde ayrıca dört<br />

ülkücü öğrenci şehit edildi. İlki<br />

Abdullah GÜLBAHAR... Hem Turizm<br />

Ticaret Yüksek Öğretmen<br />

Okulunda gece öğrencisi, hem<br />

de Millî Eğitim Bakanlığında<br />

memur. Evinden dışarıya çağırılıyor<br />

<strong>ve</strong> boğazı kesilerek öldürülüyor.<br />

Hemen bu cinayetin ertesi<br />

günü Ankara Aydınlıkevler.<br />

de iki ülkücü genç daha öldürüldü<br />

: Şeref ŞAHİN <strong>ve</strong> Kemal<br />

ERDOĞAN... Bu çifte cinayetin<br />

ertesi günü ise Antalya'da MHP<br />

binasının içinde, polis <strong>ve</strong> bekçilerin<br />

gözü' önünde, başından<br />

kurşunlanarak Mustâfa BALIK­<br />

ÇI şehit edildi:<br />

L '<br />

Tam bir plânlı vahşet... Senato'da<br />

gü<strong>ve</strong>nlik konusunda<br />

hükümetten hesap sorulmaya<br />

kalkıldığı <strong>ve</strong> Hükümet için gensoru<br />

önergesinin <strong>ve</strong>rildiği <strong>ve</strong><br />

gene hesap sorulduğu devrede,<br />

solcu çetelerce yürütüldüğü a-<br />

çıkca bilinen bu cinayetlerin asıl<br />

sorumlularından <strong>ve</strong> hamilerinden<br />

hesap sorulamamış olması<br />

acıdır. Başkalarından hesap<br />

sormakta mahir fakat kendi hesabını<br />

<strong>ve</strong>rmekten kaçanların<br />

şimdi de iktidar oluşunu seyrediyoruz.<br />

Asıl onları bir de iktidardayken<br />

suç üstü yakalamak<br />

ibret <strong>ve</strong>rici olsa gerektir. (<br />

i<br />

• #. BEKLEDİĞİNİZ<br />

TÖRE-DEVLE<br />

* SUÇLAMALAR<br />

Galip ERDEM<br />

İstanbul kanarya semti Ülkü<br />

Ocakları Sekreteri İsmail Güzel<br />

tam gangaster usûlü bir<br />

planla öldürüldü. Niğde'de de<br />

aynı gün İsmet Emen <strong>ve</strong> Şevki<br />

Demir isimli iki ülkücü öldürüldü.<br />

Bu arada da Bursa'-<br />

da Orhan Bilici adındaki ülkücü<br />

genç komünistler tarafından<br />

kurşunlanarak şehid edildi.<br />

Geçtiğimiz hafta plânlı cinayetler<br />

furyası, banka soygunları<br />

<strong>ve</strong> bombalama olayları yine<br />

devam etti. (DEVAM EDECEK)<br />

KİTAP : • * *<br />

T Y A Y I N E V<br />

SAĞCILIK<br />

AŞIRI MİLLİYETÇİLİK<br />

GERİCİLİK<br />

İSLAMCILIK<br />

ÜMMETÇİLİK<br />

HİLAFETÇİLİK<br />

DEVRİM DÜŞMANUÜI<br />

KAPİTALİZM EMPERYALİZM VE<br />

AMERİKAN USAKUÖI<br />

.3.<br />

Bo/k«<br />

*<br />

-..<br />

W<br />

TÖRE,— DEVLET YAYINEVİ VARKEN<br />

TÖRE — DEVLET YAYİNLARİ OKUNU*.


•:••<br />

Milliyetçilik üstüne<br />

bakanca yorumlamaya<br />

dair<br />

E. S. SALİHOĞLU<br />

K<br />

ültür Bakanı Dç. Dr. Ahmet Taner<br />

Kışlalı, «Bugünkü anlamda milliyetçilik<br />

geri kalmış ülkelerde daha çok<br />

solcuların gerçekleştirebileceği bir ideolojidir»<br />

demiş. Demiş de sonra «milliyetçilik<br />

anlayışımız tümüyle insancıl amaçlara<br />

yöneliktir <strong>ve</strong> aynı zamanda ekonomik bir<br />

milliyetçilik anlayışıdır» şeklinde hikmetler<br />

dile getirmiştir.<br />

Aziz okuyucularımız dikkat etsinler,<br />

konuşan Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi öğretim üyelerinden<br />

herhangi birisi değildir, T.C. Hükümetinin<br />

bir üyesidir. E<strong>ve</strong>t yanlış okumuş<br />

değilsiniz, sayın Kışlalı Ecevit'in Başbakan<br />

olduğu Hükümetin Kültür Bakanıdır.<br />

Nasıl bir Kültür Bakanıdır ki, «Milliyetçiliğimiz<br />

ekonomik bir milliyetçiliktir»<br />

biçiminde T.C. Hükümetinin bir üyesi, üstelik<br />

Kültür Bakanı olarak beyanat <strong>ve</strong>rmeye<br />

kendini mezun addetmiştir.<br />

Sayın Kışlalı üni<strong>ve</strong>rsite öğretim<br />

üyesi olarak kendi kanaatini açıklamaya<br />

mezun olsa bile, Kabinenin bir üyesi olarak<br />

böyle bağlayıcı bir hükmü <strong>ve</strong>rmeğe<br />

yetkisi olmamak gerekir. Zira bu durumda<br />

belli bir zihniyetin <strong>ve</strong> mensubu olduğu<br />

partinin felsefesini de deşifre etmiş olur<br />

ki, bu hükmün anayasa çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

meşruiyetinin savunulması da mümkün<br />

değildir, affeedersiniz olanak dışıdır.<br />

Ç<br />

ünkü Anayasamızda ifadesini bulan,<br />

«Bütün fertlerini kaderde, kı-<br />

/ vançta <strong>ve</strong> tasada ortak, bölünmez<br />

bir bütün halinde, millî şuur <strong>ve</strong> ülküler<br />

etrafında toplayan <strong>ve</strong> milletimizi, dünya<br />

milletten ailesinin eşit haklara sahip şerefli<br />

bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde<br />

daima yüceltmeyi amaç bilen Türk<br />

Milliyetçiliğindir. Bu itibarla, Türk Milliyetçiliği<br />

anlayışında ekonomik milliyetçiliğe<br />

ağırlık <strong>ve</strong> öncelik <strong>ve</strong>ren <strong>ve</strong> buna<br />

ehemmiyet atfedenlerin maksadı Anayasa<br />

ile çelişmektedir. Sayın Kışlalı'ya göre,<br />

açıkça da ifade edildiği gibi, «bugünkü<br />

anlamda milliyetçilik» dendiğine göre,<br />

milliyetçiliğin Anayasamızda belirtilen<br />

şekliyle ekonomik sıfatı <strong>ve</strong>rilmeyen bir<br />

şeklinin de var olduğu anlaşılıyor. Yalnız<br />

ne var ki, Sayın Kışlalı'nın anlayışınca, bu<br />

türlü «milliyetçilik geri kalmış ülkelerde<br />

daha çok solcuların gerçekleştirebileceği<br />

bir ideoloji» imiş.<br />

Demek oluyor ki, Sayın Kışlalı'nın<br />

vukufunun ( keskinliği <strong>ve</strong> derinliği içinde<br />

anlam <strong>ve</strong>rilecekse, Anyasamızda ekonomik<br />

niteliği belirtilmeyen milliyetçiliğimiz,<br />

daha doğrusu «Türk Milliyetçiliği», geri<br />

kalmış bir ülke olan Türkiye'de, «daha<br />

çok solcuların gerçekleştirebileceği bir<br />

ideolojidir». Acaba bu solcular kimlerdir<br />

Yazımıza biraz daha eğilin sayın okuyucularımız,<br />

görün ki, Sayın Kışlalı'nın<br />

teşhisi istikametinde daha neler anlayacak<br />

<strong>ve</strong> şaşacaksınız<br />

Bakın ne diyor Sayın Bay Bakan<br />

«Sermayenin artık ulusal olmaktan çıkıp<br />

uluslararası bir nitelik kazandığı dönemde<br />

sermayenin savunuculuğunu yapan<br />

partilerin sermayenin uluslararası niteliğinden<br />

dolayı milliyetçi olmaları olanaksızdır...<br />

Kendini milliyetçi olarak adlandıran<br />

MC uygulamaları ile anti-milliyetçidir.»<br />

GEÇMİŞ OLSUN<br />

Türk Milliyetçiliği <strong>ve</strong> Karşı İdeolojiler<br />

<strong>ve</strong> 27 Mayıs <strong>ve</strong> Kurucu Meclisin<br />

Perde Arkası adlı kitaplarının yazarı<br />

kıymetli ağabeyimiz sayın AB-<br />

DÜLHADİ TOPLU başarılı bir mide<br />

ameliyatı geçirmiştir. Kendisine geçmiş<br />

olsun der, Allah'tan acil şifalar<br />

temenni ederiz.<br />

DEVLET<br />

B — Sermaye savunuculuğu<br />

partiler anti-milliyetçidir.<br />

ülkedir.<br />

Türkiye geri kalmış bir<br />

yapan<br />

ay Bakanın bu tesbitlerine göre :<br />

A — MC uygulamaları ile anti-milliyetçidir.<br />

D — Milliyetçilik geri kalmış ülkelerde<br />

solcuların gerçekleştirebileceği bir<br />

ideolojidir.<br />

E — Kışlalı'nın içinde bulunduğu partinin<br />

milliyetçiliği ekonomik milliyetçiliktir.<br />

Şimdi bu teşditlerin çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

Kışlalı mantığına göre, mes'eleyi basite<br />

irca edersek,<br />

1 — Sermaye savunucusu MC milliyetçi<br />

olamaz.<br />

2 — Geri kalmış bir ülke olan Türkiye'de<br />

ancak solcuların gerçekleştirebileceği<br />

ideoloji, milliyetçi olabilir.<br />

3 — Ekonomik milliyetçilik de aslında<br />

solcuların savunuculuğunu yaptıkları<br />

bir ideolojidir.<br />

Netice itibariyle, bu yüksek mantık<br />

ölçüsü içinde MC milliyetçi olamayacağına<br />

göre, ancak solcular milliyetçiliği<br />

gerçekleştirebilir (!) Daha doğrusu yalnız<br />

ekonomik milliyetçilik vardır.<br />

Halbuki, MC uygulamaları ile Anayasada<br />

öngörülen «Türk Milliyetçiliğindin<br />

savunucusu olduğundan, kendisini ekonomik<br />

milliyetçiliğe yakıştıran solcu sempatizanlar,<br />

«insancıl» olmanın görünümüne<br />

kendilerini kaptırarak enternasyonellik<br />

peşinde Anayasa dışı yorumlara<br />

sapmak suretiyle, ayni zamanda, mantık<br />

hatasına <strong>ve</strong> açmazlara da düşmektedirler.<br />

Enternasyonelci, milliyetçi olamayacağına<br />

göre, olsa olsa ekonomik milliyetçi<br />

mugalatacı olur; daha doğrusu tezvirci,<br />

iftiracı, mantıktan habersiz olurlar.<br />

DEVLET<br />

Sahibi vt<br />

Sorumlu Yazı<br />

İşleri Müdürü<br />

M. ÇAĞATAY ÖZDEMİR<br />

İdare Müdürü<br />

HAYRI BAŞBUĞ<br />

Haberleşme Adresi:<br />

P. K. 284 BAKANLIKLAR<br />

ANKARA<br />

Abese:<br />

6 AYLIK : 120 <strong>TL</strong>.<br />

YTT.T.TK : 240 <strong>TL</strong>.<br />

Posta Çetrf Nu : 21849<br />

Dizgi - Tesöp - Baskı<br />

Yeni I§ık Matbaası - ANKARA<br />

Tel : 29 58 20<br />

HER TÜRLÜ İLÂN VE REKLÂM<br />

PAZARLIĞA TÂBİDİR<br />

Gazetemizde yayınlanan yazılar<br />

kaynak gösterilmeden iktiba*

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!