10.07.2015 Views

61. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd - Hayat Online

61. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd - Hayat Online

61. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd - Hayat Online

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

DURACIÓN Y LUGAREl programa tiene una duración de 16 horas conhorario el viernes de 8:30 a 18:00 horas y sábadode 8:30 a 14:00 horas. Las sesiones del diplomadose realizan en nuestras instalaciones ubicadas enCalle Constelaciones No. 250 Col. Contry en laCiudad de Monterrey, N. L. México. Ver mapa [+]INFORMES E INSCRIPCIONESPara mayores informes e inscripcionescomuníquese al Centro Ejecutivo de Logística alos teléfonos 01 (81) 1873 2062, 1877 3686 y 18771927 o escríbanos un correo a la direcciónelectrónica informes@celogis.comDURACIÓN Y LUGARAlejandro TAMEZ LEALSocio fundador de BlueLine Consulting empresa especializada en consultoría para implementación desoluciones de ejecución logística, con oficinas en México y en Estados unidos. Alejandro tiene más de 15años de experiencia en implementación de soluciones de ejecución logística y Administración de la Cadenade Suministro, cuenta con Certificación APICS para administración de Materiales y Control de Producción,metodología SCOR del “Supply Chain Council”, y estudios del “Council of Logistics Management”. Suexperiencia se desarrollado en el diseño e implementación de soluciones para la administración dealmacenes y ejecución logística para diversas industrias: Materiales para la construcción (Grupo IUSA,Cuprum) Industria del Vestido (Avante Textil, Óptima), Embotelladoras (Coca Cola Grupo Arka, RefrescosInternacionales) Industria Automotriz (Cifunsa, Castech), Metalmecánica / Acero (Abinsa, IMSA,) Empaquesde Cartón Titán, entre otros.2


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidirhasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihaleditördenSinan AKTÜRKGeçicilikten KalıcılığaSevgili dostlar!Güzel bir bayram iklimini yaşadıkve yine birlikteyiz.Ramazan Bayramını hep birlikteidrak ettik ve güzelliklerini yaşadık.Ramazan; hem bize bereketinive hem de bulunduğumuz dünyadanelerin değerli nelerin değersizolduğunu bir kere daha yaşattı vebayramla birlikte bir dahaki seneyekadar bize veda etti.Özellikle Somali`de yaşanankuraklık ve insanlık dramları gözlerimizinönünde cereyan etti. Ramazan`dabelki bir nebze olsun budramın sona ermesi için elimizdengelenleri yapmaya çalıştık. Yeterlimi diyeceksiniz; yeterli değil amahiç olmazsa insanlığımızı hatırladık.Avrupa Birliğindeki bazı ülkelerdeyaşanan ekonomik kriz maalesefAlmanya`yı da derinden etkiliyor.Almanya`nın başını çektiğibüyük ülkeler özellikle Yunanistan`ınekonomik olarak iflasınıyaşamaması için sürekli ekonomikpaketler devreye sokuyorlar.Tamam Avrupa Topluluğu biraile olma çabasında ama bu aileninyaramaz, haylaz, müsrif çocuklarıyüzünden; çalışkan, dürüst,huzurlu çocukları niye sıkıntıçeksin ki!Maalesef dünya üzerinde hakimiyetinisürdüren faizci düzen yüzündenhem Avrupa Topluluğu ülkelerindeve hem de dünyanın neredeise her yerinde bu tür ekonomiksıkıntılar yaşanmaya devamedecektir.Son olarak Yunanistan`da yaşananekonomik krizin en temel nedenininfaiz sarmalı olduğunu görüyoruz.Ve bu sarmaldan kurtulmakisteyen Yunanistan daha beterfaiz sarmallarının kucağına itiliyor.Özellikle Almanya`nın başınıçektiği büyük ülkeler grubu bunudüzeltmek için değişik alternatiflerüretmeye çalışsalar da başarılıolmaları mümkün değil. Pansumantedbirleri büyüyen yarayı tedavietmeye yetmez. Kısa sürelirahatlamalar zamanla içinden çıkılmaz,tedavisi mümkün olmayankangranlere dönüşecektir.Alman politikacılar, Yunanistanbaşta olmak üzere bazı AvrupaBirliği ülkelerinde yaşanan ekonomikkrize çare bulmaya çalışırken,burada yani Almanya`da yaşanmasımuhtemel sosyal patlamalaragözlerini kapamaya devamediyorlar.Özellikle eğitim düzeninde yaşananaksaklıklar ve Alman EğitimSisteminin Avrupa`nın en başarısızeğitim sistemi olmaya doğrugittiğini açıklayan raporlar gözönündedururken ve eğitim sistemininiyileştirilmesi için sadecegöstermelik çalışmalar yapılırsa,bu toplumda zaten son raddesinegelen sabrın patlamasına sebebolabilir.Yunanistan`daki beceriksiz politikacılarınyanlışlarının bedelininiye Almanya`da bulunan bizlerödemek mecburiyetinde kalalımki. Oradaki ekonomik krizi bitireceğimdiye niye milyarlarca Eurolukpaketler devreye sokulsun ki.Bu toplumun ihtiyaçları başkalarınınbeceriksizliklerini kapatmakiçin sürekli ötelenmeye devamedilirse bunun hesabını kim verecek.Her zaman ki gibi politik bazımanevralarla toplum başka yönlerekanalize edilerek bu tür sıkıntılarörtbas edilmeye çalışılacaktır.Maalesef özellikle Almanya`dasık sık politikacıların başvurduğugöçmenlere yönelik kışkırtmalarhem toplumun huzurunu kaçırmaktave hem de zaman zaman insanlaramaddi ve manevi zararlarvermektedir.Özellikle biz Türkler için bu türsıkıntılar tarihte yani içerisindebulunduğumuz “Göçün 50. Yılında”yaşadığımız acı olaylarla tecrübeettik. Bu acı olayların tekraryaşanmaması için özellikle SayınCumhurbaşkanı Cristian Wullf gibiaklı selim idarecilerin sayısınınartmasına ihtiyaç vardır diye düşünüyoruz.Son dönemde T.C. CumhurbaşkanıSayın Abdullah Gül`ün ziyaretindeher iki Cumhurbaşkanı`nıngösterdiği dostluk performansıtakdire şayandır. Almanya ve Türkiyegibi iki büyük ve kadim dostunmaalesef ilişkilerini bozmayaçalışan bazı politik manevralar buziyaretle bir kenara atıldı gibi.Özellikle Almanya`da bulunansivil İslami Teşkilatların ihtiyaçve taleplerini zaman zaman Federalzaman zaman da Eyalet bazındabazı politikacılar görmezdengeliyorlar. Bu ihtiyaçların karşılanmasınaengel olunması tabikibüyük sıkıntılar meydana getiriyor.Başörtüsü, yüzme dersleri,şoksuz kesim vs. gibiSanki bir yerlerden zaman zamandüğmeye basılmış gibi bu vebuna benzer meseleler insanlarındamarına damarına basılırcasınagündeme getirilip duruluyor.İşte bu ve buna benzer sıkıntılarıngiderilmesi için diyalog yollarınınaçık olması gerekiyor. İşteher iki ülkenin Cumhurbaşkanlarıda bu diyaloğun iyi örneklerini buson ziyarette ortaya koydular. Heriki Cumhurbaşkanına teşekkürlerimizisunuyoruz.Son olarak her iki Almanya`nınyani Doğu ve Batı Almanya`nıninfo@hayatonline.eubirleşmelerinin günü olan 3 Ekimtarihinde yukarıda anlatmaya çalıştığımızdiyalog için bize görebüyük bir fırsat bulunmaktadır. Bufırsatı hep birlikte değerlendirmekiçin hem Alman dostlarımızın bugüzel günlerini birlikte paylaşmayaçalışalım ve hem de neredeysebütün Sivil İslami Teşkilatlarınyaptığı Açık Cami Günlerine yani(Tag der Offenen Moshee) programlarınaçevremizdeki tüm dostlarımızıdavet edelim.Ce nab-ý Al lah ça lýþ ma la rý mý zýbe re ket len dir sin, þu ur lan dýr sýn.Ça lýþ mak biz den ba þa rý Al -lah`tan dýr.Al lah`a ema net olun.Impressum / KünyehayatAylýk Ücretsiz GazeteEkim - Oktober 2011Zilkâde 1432Sahibi ve Genel Yayýn YönetmeniSinan AKTÜRKYayýn KuruluDr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,Cengiz Þahbaz, M. Salih Aydýn,Ayþe Akgün, Sinan Aktürk,İskender Güngör, Aydın ErsoyMerkezKönigsbergerstr. 1661169 FriedbergTel: 06031-162411Fax: 06031-738644E-Mail: info@hayatonline.euWeb: www.hayatonline.euBaský: Sunprint GmbH OffenbachGazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn veReklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 3


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>Hessen İle İşbirliğiArtarak DevamEdiyor Opel ComboBursa’da ÜretilecekAlmanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi(KRM) Papa 16. Benedikt İle BuluştuBursa ve Almanya’nın HessenEyaleti arasında imzalananişbirliği protokolü kapsamındaziyaretlerde bulunan BaşbakanYardımcısı Jörg-Uwe Hahn ve beraberindekiheyet, Bursa Valisi ŞahabettinHarput’la makamında bir arayageldi. Heykel Tarihi Valilik binasındayapılan görüşmeler öncesi basınmensuplarına bilgi veren Vali ŞahabettinHarput, Hessen ile sanayi,ticaret, turizm, yatırım, eğitim, kültürkonularında işbirliği içerisine olduklarınıbelirtti. İşbirliğinin birinci yılınıdoldurduklarını belirten Harput,şöyle dedi:“Bu gün neler yaptığımızı ve neleryapabileceğimizi yeniden değerlendireceğiz.Çalışmaların daha ileriyetaşımak için neler yapabileceğimizibelirleyeceğiz. Bu ziyaret Bursa-Hessen arasındaki ilişkilere olduğukadar Almanya-Bursa arasındakiilişkileri de geliştireceğini düşünüyorum.Önümüzdeki yılın başındaHessen Eyalet Başbakanı da Bursa’yıziyaret edecek. Yapacağımızçalışmaları imza töreni ile kesinleştireceğiz.Hessen Eyaleti yetkililerineyakın ilgi ve işbirliğindeki gösterdiklerisamimiyet nedeniyle teşekkürediyorum” dedi.Hessen Eyaleti Başbakan YardımcısıJörg-Uwe Hahn ise, amaçlarınınBursa ile Hessen arasındaki ticariilişkileri daha da canlandırmakolduğunu vurgulayarak, kısa süredeiyi bir mesafe alındığını dile getirdi.İşadamları ile bir araya gelerek üçüncüdünya ülkelerindeki yatırımlardaişbirliği yönünde karar aldıklarınıifade eden Hahn, “Biz daha önce bulunduğumuzGüney Amerika’daTürk işadamlarına rehberlik edelim,siz de bizim çok tanımadığımız, girmediğimizKuzey Afrika’da bizerehberlik edin dedik. Bu yönünde çalışmayabaşlayacağız” diye konuştu.Alman Otomotiv Devi Opel’inBursa’da yatırım hedefi ile ilgili sorulansoruya Hahn, “Türkiye’de Fiatile işbirliğine giderek Opel Comboyatırımı yapılacak. ÖnümüzdekiOpel’in üst düzey yöneticileri burayagelerek görüşmeler yapacak” diyeyanıt verdi.Almanya MüslümanlarıKoordinasyonKonseyi(KRM) temsilcileri bugünBerlin’de Papa 16.Benedikt ile gerçekleştirdiklerigörüşmenin ardındanyaptıkları açıklamada,görüşmenin MüslümanHristiyan diyaloğunundaha da artması açısındanönemli bir fırsatolduğunu dile getirdiler.KRM Sözcüsü AymanMazyek, Papa 16. Benedikt’ebu diyaloğa verdiğideğerden ötürü teşekkürederken, “bu görüşmeönemli ve faydalı biradım oldu” açıklamasındabulundu.Görüşmede hazır bulunanKRM üyeleri isePapa’nın inanç özgürlüğünüve dindarlığı samimiyetlesavunmasını desteklediklerinibelirtirlerken,bu noktaları Müslümanlarında modern veçoğulcu toplumun temelunsurları olarak gördükleriniifade ettiler. Görüşmedekitüm katılımcılar,Hristiyan ve Müslümanlarınbundan böyle dinlerininortak yanlarının dahafazla ön plana çıkartılmasına,fakat bunu yaparkende farklılıklarıngözardı edilmemesi gerektiğinevurgu yaptılar.Ayman Mazyek açıklamasınındevamında;“Sınır tanımazlığın veherşey mübahtır ideolojisinin,insanın doğasına,ekolojik ve ekonomik aklaters olduğunu ortak biriradeyle açıkça ortayakoymalıyız” ifadelerinikullandı.Mazyek ayrıca KRMolarak Papa’nın FederalMeclis’te yaptığı konuşmayı,“milletvekillerimizeTanrı ve insanlar karşısındakisorumluluklarınıhatırlatırken, politik başarınınöncelikle adaletiçin gösterilen çaba terazisindeölçülmesi gerektiğiyönündeki haklı uyarısınedeniyle” memnuniyetlekarşıladıklarını belirtti.Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM)T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İle GörüştüTürkiye CumhuriyetiCumhurbaşkanıAbdullah GülAlmanya MüslümanlarıKoordinasyon Konseyi(KRM)’ni kabul etti. Almanya’dakiMüslümancemaatlerin durumununmüzakere edildiği görüşmeye,KRM’nin sözcülüğünüyürüten AymanMazyek’in (ZMD) yanısıra Ali Kızılkaya (İslamKonseyi), Prof. Dr. AliDere (DİTİB), SeyfiÖğütlü (VIKZ) ve IGMGGenel Sekreteri OğuzÜçüncü katıldı.Üçüncü, görüşmededini cemaatler meselesinintemel bir sorun halinegeldiğini, ancak karşılaşılanengellerin kaynağındahukuki badirelerveya bürokratik süreçlerdenziyade devlet tarafındakisiyasi iradesizlik engelininyattığına dikkatçekti.CumhurbaşkanıGül’e, Avrupa ve özelliklede Almanya’daki sosyalbarışın İslam karşıtlığınedeniyle tehlike altındaolduğu yönündekiuyarılarından ötürü teşekküreden Üçüncü, budüşüncelerin aynı zamandaAlmanya’da yaşayanMüslümanların hislerinede tercüman olduğunuve çoğunluk toplumile Müslümanların biraradayaşamasında ortayaçıkan problemlerin bu olguışığında şekillendiğitespitinde bulundu.IGMG Genel Sekreteriayrıca devletin, değişikmetodlarla dini içeriklerinbelirlenmesi hususundamüslümanları yönlendirmeyönündeki artangirişimlerini de eleştirirerek,İslam dini cemaatinindiğer dini cemaatlerleanayasal eşitlik talebininaltını çizdi.Cumhurbaşkanı AbdullahGül, Müslümandini cemaatlerin temsilcilerini;ortaya konulanproblemleri, üstesindengelinmesi ve toplumundaha fazla bilinçlendirilmesigereken zorluklarolarak nitelendirip teşviketti. Cemaatlerin hukukiçerçevede haklarını aramalarıve bu hususdamühim olan bütün toplumsalaktörler ile diyalogkurma noktasında dahaatak olmaları gerektiğinedikkat çeken Gül,yine bu bağlamda FederalAlmanya CumhurbaşkanıChristian Wulff’untoplumsal birliği devamlıkılmak için attığı adımlardanövgüyle söz etti.sayfa 4Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirdosyaDr. Yusuf IŞIKUyandırana Lanet Olsun!Müslüman, Ýslâm’ýngüzel ahlâkýyla süslenmeli,kimseyezarar vermemeli,isyankâr olmamalý,karýþýklýk,anarþi/terörçýkarmamalý, kötüniyetli kimselerealdanmamalý,baþkalarýna kendisinikullandýrtmamalý veaklýný kirayavermemelidir.Kýsaca, baþkalarýnazarar vermekten veAllah’a karþý günahiþlemekten uzakdurmalýdýr.-“Fitne uykudadýr. Fitneyiuyandýrana Allah lânet etsin.” - Hz.MUHAMMED (s.a.v).Fitne nedir?Fitne imtihan demektir. Anarþi,terör, bozgunculuk, þirk, belâ ve dahabaþka anlamlarý olsa da genel olarakbölücülük ve bozgunculuk anlamýndakullanýlýr.Alimlere göre fitne; Müslümanlararasýnda bölücülük yapmak, onlarýsýkýntýya, zarara ve günaha sokmak,insanlarý isyana kýþkýrtmak demektir.Fitne çýkartmak haramdýr. Kur’an-ýKerîm’de Dinden saptýrmak için fitneçýkaranlarýn cehenneme atýlacaðý vefitne çýkartmanýn adam öldürmektendaha kötü olduðu ve Hadîs-iÞerîflerde de fitne çýkarana Allah’ýnlânet edeceði bildirilmektedir.Allah (c.c) þöyle buyurmaktadýr;-“Fitne çýkartmak, adam öldürmektendaha kötüdür.” (Bakara Sûresi191. Ayet).Hz. Muhammed (s.a.v) de;-“Fitne uykudadýr. Fitneyiuyandýrana Allah lânet etsin”-“Din, dünya menfaatine alet edilince,fitneler zuhur eder, ortayaçýkar.” buyurmuþlardýr.Müslüman, Ýslâm’ýn güzelahlâkýyla süslenmeli, kimseye zararvermemeli, isyankâr olmamalý,karýþýklýk, anarþi/terör çýkarmamalý,kötü niyetli kimselere aldanmamalý,baþkalarýna kendisini kullandýrtmamalýve aklýný kiraya vermemelidir.Kýsaca, baþkalarýna zarar vermektenve Allah’a karþý günah iþlemektenuzak durmalýdýr.Ýslâm Peygamberi Hz. Muhammed(s.a.v) Efendimiz fitne konusundadefalarca ümmetini uyarmýþtýr. Ýþte ouyarýlardan bir kaçý;-“Malý ve canýyla mücadele eden,ortamýn karýþmýþ olduðu bir zamandabir kenara çekilip ibadetini yapanve kimseye zarar vermeyen Müslüman;mü’mini kâmildir.”-“Fitne zamanýnda evinizdeoturun, günahlarýnýza tevbe edin,dilinizi tutun, kendi iþinize bakýn vebaþkalarýnýn iþine karýþmayýn.”-“Ne mutlu! Fitne - fesadabulaþmayana. Ne mutlu fitneyemaruz kalýp da sabredene.”-“Fitne zamaný evlerinizdenayrýlmayýn! Oklarýnýzý kýrýn,yaylarýnýzý kesin ve AdemAleyhisselâm’ýn oðlu (Hâbil) gibiolun.”-“Kýyamet kopmadan önce, heryeri fitneler kaplayacak. Fitnelerinzulmeti, ortalýðý karanlýk gece gibiyapacak. O zaman evinden mü’minolarak çýkan kimse, akþama kâfirolarak evine dönecek. Akþammü’min olarak evine gelen, sabahakâfir olarak çýkacak. O zaman oturmak,ayakta kalmaktan, yürümekkoþmaktan daha hayýrlýdýr.”Bütün bu Hadîs-i Þeriflerdenanlaþýlan o ki; fitne kötü bir þeydir.Fitne belasýnýn baþta gelen sebepleriarasýnda cehalet ve Dînî hayatýnzayýflamasý vardýr.Hz. Peygamberin mübarek Hadislerindekonunun ne denli önemliolduðu, birlik ve düzeni bozan fitneolaylarýnýn ortaya nasýl çýkacaðý vegeliþme seyrini nasýl tamamlýyacaðýaçýk bir þekilde görülmektedir.Mensubu bulunduðumuz Ýslâmtoplumunun bir ferdi olarak,etrafýmýzda oluþup geliþen hadiseleregözü kapalý olarak bakýp geçmektenziyade, zaman zaman durumdeðerlendirmesi yapmak, Hadîs-iÞeriflerde ifade edilen hakikatlara görekendimizi ölçmek ve neleryapmamýz gerektiðini tesbit ederekhayatýmýza yön vermeliyiz.Þimdi bir de bölgesel ve küresel ölçektefitnenin Müslümanlara neleremal olduðuna bir bakalým. Bakalým ki,tarih bir daha tekerrür etmesin. Eðeribret almayý bilebilirsek !..Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Peygamberimiz, Mescid-iDýrarý elleriyle yýkmazdý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Hz. Ali ile Hz. Âiþe’yi karþýkarþýya getiren Cemel Vak’asý meydanagelmez ve Müslümanlarbirbirlerini öldürmezdi.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Hz. Ali ve Muâviye Sýffîn’dekarþý karþýya gelmez ve binlerleifade edilen Müslümanlarýn kanlarýoluk gibi akmazdý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Hz. Peygamberin, Cennetingençleri diyerek baðrýna bastýðýtorunlarýndan Hz. Hasan zehirlettirilereköldürülmez, Kerbelâ’da Hz.Hüseyin’in Müslüman kimliklikiþiler tarafýndan mübarek baþýgövdesinden ayrýlmazdý.“Yezide zulüm, yiðide ölüm gerek”sözü aðýtlara konu olmazdý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Dünyadayken Resûlüllahtarafýndan cennetle müjdelenen vedamatlarý olan Hz. Osman ve Hz.Ali hunharca þehit edilmezdi.(Unutmamak lazýmdýr ki, bu olayýntutuþturduðu fitne ateþi yüzyýllardanberi devam etmektedir).Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Sekizyüz küsur yýl dünyayamedeniyet öðretmiþ olan EndülüsEmevî devleti çökmezdi. Neticesindeyüzbinlerce Müslüman İberyayarýmadasýnda kütükte et doðranýrgibi doðranmazdý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Altýyüz küsur yýl dünyayanizâmât vermiþ, hak ve adâletgetirmiþ olan ve onaltý milyon kilometrekare topraklar üzerindehüküm süren koca Osmanlý Devletiyýkýlmazdý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Afganistan karmaþasý meydanagelmez, Þah Mesut ve BurhaneddinRabbânî, kendilerine hürmetlerini(!)sunmaya gelen kötü niyetlikiþilerce menfur sûikasta kurbangitmezlerdi.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Çeçenistan direniþini vediriliþini baþlatan Cahar Dudayevve ondan sonraki Çeçen lider AslanMashadov kendi yakýnlarýnýnihbarý sonucu güdümlü bombalarlaparamparça edilip þehit olmazlardý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;- Devrin en büyük Hâkâný, cennetmekân Ulu Hâkan AbdülhamidHan devrilmez, Osmanlý Devletiyýkýlmaz ve Filistin, Irak, Yemen,Sûriye, Mýsýr, Libya, Tunus...vb. Bugünkü kaos ortamýna sürüklenmezdi.Fitne çýkartýlmasaydý eðer; Evet...fitne çýkmasaydý;- Ailelerde çözülmeler baþgöstermez ve boþanmalar rekorseviyesinde olmazdý. Kocasýna itaatetmeyen hanýmlar, Anne - Babasýnaâsî olan evlâtlar meydana gelmez veyuvalar daðýlmazdý.Fitne çýkartýlmamýþ olsaydý eðer;Ýslâm Toplumlarýna karmaþa,kaos, anarþi ve terör belasýbulaþmazdý....ve fitne olmasaydý eðer;- Müslümanlar yüz yýldýr baþsýz,baþýboþ, dînî otoriteden mahrumkalmazdý.Bilmem daha ne söyleyeyim...Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 5


haberGeçtiğimiz günlerde düzenlemişolduğu Bölge TemsilcilerToplantısı ile 2011Kurban Kampanyası’na start verenHasene – IGMG Hilfs- und Sozialvereine.V. bu kampanyayla kuraklıkve açlıktan dolayı ölümleringerçekleştiği Somali’ye ağırlık verecek.Afrika’nın doğusunda yaşanankuraklık nedeniyle bilhassa çocuklar,kadınlar ve yaşlılar kendilerineuzanacak eli bekliyorlar. Somalimerkezli yaşanan kuraklığınyanında bir de ülkedeki iç çatışmainsanları biçare bırakmış durumda.Hasene Başkanı Zeki Toprak başlatmışoldukları 2011 Kurban Kampanyasıile kanayan yara olan Afrika’nındoğusuna ciddi destek verebilmekiçin çalışmalarını yoğun birtempoyla sürdürdüklerini ifade etti;Avrupa’lı yardımseverleri 2011Kurban Kampanyası’na destek vermeyeçağırdı.Hasene tarafından geçtiğimiz aydüzenlenmiş olan Ramazan Kampanyasıile bölgedeki mağdur insanlaragıda paketleri dağıtılmış;yine IGMG e.V. ile birlikte 68 tonacil gıda yardımı bölgeye gönderilmişti.Bu yardımları dağıtmak içinSomali’ye giden Hasene gönüllüsüFatih İnan’ın bölgeye dair gözlemleriniaktarıyoruz:“Kenya’nın başkenti Nairobi’denJubba Airways ile Mogadişu’yauçtuk. Uçak aslında sabahınerken saatlerinde havalanacaktı.Bir arıza söz konusu olduğu içinhavayolu şirketi başka bir uçak teminetti. İkindi vaktinde Mogadişuhavalimanına indik. Uçak iniş pistineyaklaştığında, çocukların etraftatüm canlılığı ile oynadıklarını gördüm.Sadece hayatları kalmıştıkaybedecek oldukları ama ona rağmenumudu ellerinden bırakmamıştıçocuklar. Bu gerçekten çoktuhaf bir duyguydu. Devlet otoritesininolmadığı ise şehrin halindenanlaşılıyordu.Uçak’tan indiğimizde pilotun önlastikleri incelediğini fark ettim.Biraz yaklaştığımda lastiklerin tamamenhavasız olduğunu gördüm.Büyük bir facianın eşiğinden döndüğümüzbir kesindi. Ama olayüzerinde fazla düşünmeye zamanımızyoktu, çünkü bavullarımız indirilipherhangi bir köşeye atılıyordu.Batı ülkelerinden tanıdığımızhavalimanı düzeninin burda bulmakmümkün değil. Ama nasıl olsunki? Somali’de otuz seneden beriiç savaş hakim.sayfa 6Bavullarımızı bulup vizelerimizialdıktan sonra Somali’li partner kuruluşumuzile otele gitmek içinarabalara bindik. Mogadişu sokaklarınındurumuna bu yolculuğumuzsayesinde şahitlik ediyoruz. Her taraftainsanlar var, ama ev yok. Nereyebakarsanız bakın, savaştankalma mermi izleri ve bombalanmışbinalar kentin görünümündehakim bir havaya sahip.Otele vardığımızda, bizleri korumakiçin yaklaşık 10 askerin eşlikettiğini fark ettim. Somali’yegitmeden önce can güvenliğinin olmadığınıbiliyordum. İnsan bunukendi gözleri ile gördüğünde cangüvenliğinin ne olduğunu daha iyianlıyor.Ertesi gün partnerlerimiz ile neredeve nasıl yardım edeceğimizikonuştuk. Dağıtımlarımızı öncelerdençok az yardım alan iki kamptagerçekleştireceğimiz noktasındaortak karara vardık. İzdihamın yaşanmamasıiçin Somali’li partnerkuruluşumuz bir gün önceden ihtiyaçsahiplerini tespit edip dağıtımırahat gerçekleştirmek için birer kırmızıkart vermiş. Bu kartı alan ailelerertesi gün Ramazan Kumanyalarınıkavuşacaklar.Ramazan Kumanyalarının dağıtımıiçin kampa vardığımızda, büyükbir insan topluluğu ile karşılaştık.Kırmızı kartı olmayanların daEkim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432oraya gideceklerini hesaba katmıştık,ama sayılarının bu kadar çokolacağını hayal bile edemiyorduk.Mogadişu’da etkili bir polis teşkilatıyok; savaş olması hasebiyle,herkes silahlı. Kumanyaları dağıttıkça,milleti birşey alamayacağımendişesi sardı. İşte o sırada yaşanandramları görmeniz gerekiyordu. Biryandan bizleri korkutmak için havayaateş açan kimliği berlirsiz kişiler,öteki yandan seslerden korkupağlayan bebekler ve onları susturmaçabasında olan anneler. Yaklaşık500 paketi dağıttıktan sonracan güvenliliğin olmaması nedeniyleordan ayrılmak zorunda kaldık.Ordan ayrıldıktan sonra soluğubaşka bir kampta aldık. Bu kamptainsanlara iftar yemeği verdik. Somali’deoruç tutmayan insana rastlamanızimkansız. Sokakta gezen 5veya 6 yaşındaki kız çocukları bilekapalı. İnsanlar bizi ilk gördüklerindebeyaz tenli olduğumuz içinsıcak davranmıyorlardı. Onlaramüslüman Türk olduğumuzu söylediğimizdeve bunu Fatiha süresiniokuyup ispatladığımızda bizleregüvenleri artıyordu.Akşamları otelimize geri döndüğümüzdecamlardan uzak duruyorduk.Zaman zaman dışardan silahlıçatışmaları işitiyorduk.Diğer günlerde dağıtım esnasındabizlerin güvenliğini sağlayacakGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>Kurban’a YaklaştıkçaSomali Halkı Kurbanlarınızı Bekliyorkişi sayısı 40’a çıkarıldı. Kumanyalarıbebekli annelere, yaşlılara vesakatlara öncelikli verdik. Verdiğimizgıda maddeleri o kadar ağırdıki, çadırlarına kadar partner kuruluşumuzungörevlileri götürüyordu.Dağıtmış olduğumuz gıda maddelerininçalınmaması için güvenlikgüçlerinin desteğini gördük dağıtımyaptığımız alanlarda.Sırada bekleyen insanların yüzifadeleri o kadar boştu ki! Bebekleriölmek üzere olan 6 anne bize çocuklarınıhastaneye kaldırmamızıistediler, biz de hastaneye kaldırdık.Almanya’ya geri döndüğümde resimlerimiinceledim, birçok hastabebeklere rastladık resimlerde. Kimisiçok zayıf, kimisinin vücudundananormal şişmeler görünüyordu.Bize bu anneler gelmedi veya hastaneyekaldırmamız hususunda ricada bulunmadı. Bir anne çocuğununyaşaması için elinden geleni yapmazmı? Ölüm onlar için çok yakın,hayattan beklentilerini adetakesmiş, umutsuz bir bekleyiş içerisindeler.Grup Başkanımız Tayyip Sayanson günlerde, Somali‘nin mazlumve mağdurların merkezi olduğunusöyledi. Ve bence çok isabetli biryorum yapmış. Orada yaşanılandramlar ve duygularımızı kelimelerile ifade edemeyiz.”


İBADETE DAHA FAZLAZAMAN AYIRIN DİYE...HACI ADAYLARININ DİKKATİNEHEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİHİZMETİNİZE SUNUYORUZDaha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyizwww.hacdunyasi.de- HAC'DA YÜKPROBLEMİNE SON- KALİTE GARANTİSİ- İADE GARANTİSİ- LÜX HEDİYELİK PAKET- 20 SET VE ÜZERİSİPARİŞLERDE POSTAÜCRETİ BİZDENHEDİYELİK SETİMİZDEBULUNAN MALZEMELERseccade - takke - kina - tesbih - esans- misvak - sürme - namaz başörtüsü11.90iTiBARENeuro'danBonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: info@hacdunyasi.deHEDİYELİKHAC SETLERİMİZ


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>İslam Toplumu Milli Görüş Köln Bölge YürütmeKurulu Birim Başkanları yeni sezondauygulayacakları proğram ve atraksiyonlarınıtakdim ettiler. Bölgeye bağlı tüm şubelergenişletilmiş şube yürütme kurul üyelerinin katılımlarıylabaşlayan çalışma proğramında bayanlardaha çok katılım sağladılar.Programın açılış konuşmasında Bölgenintüm birimlerine başkanlık eden IGMG KölnBölge Başkanı Mehmet Dal olağan ve olmasıgereken durumun çekapını yapıp, 7 ana başlıktayeni dönemin olmazsa olmazlarını masayayatırdı. IGMG Köln Bölge Teşkilatma BaşkanıSelahattin Akduman`ın yoklamasının ardındanve birim sunumunda, cemiyet başkanlarındanüyeleriyle iletişim sorunu yaşamamalarını talepetti. Akduman; “telefonu, mektubu, elektronikpostayı göz ardı etmeyelim” dedi.IGMG Köln Bölge İrşad Birim ve Köln2011 Hac Kafile Başkanı Selahattin DemirciHoca birimi ile verdiği takvimde velilerin vecemaatin çocukların katıldığı yarışmalarda yalnızbırakılmamalarını rica etti.Bölgenin yeni Eğitim Başkanlığına getirilenSadık Aksel eğitimi nasıl daha verimli halegetirebiliriz sorgusunun çözüm önerileriylebaşlıklar halinde konuyu masaya yatırdı.IGMG Genel Merkezin eğitim metaryallarındabu yıl yeni baskıları oluşturulan 4 ana kitabıntanıtımını yaptı. Aynı birimde bulunan ev sohbetlerikısmını konunun sorumlusu Ahmet Çakılcısineyizyon desteğiyle anlattı. Ana gayeninIGMG Köln Bölgesinde Yeni Dönem Start AldıAllah`a kulluk olduğunun altını çizen Çakılcıbu yıl inşallah ev sohbetlerini daha bir önemsiyeceğizdiyerek birimiyle ilgili konularıyla tafsilatıyladetaylandırdı.IGMG Köln Bölge Tanıtma Başkanı Dr.Fatih Koyuncu 3 Ekim`de yapılacak olan açıkkapı günüyle ilgili ‘’dışa dönük bu çalışmamıza17 şube iştirak ediyor. Daha sonra iki şubefarklı tarihte bu etkinliği yapacak’’ dedi.IGMG Köln Bölge Kadın Kolları BaşkanıYasemin Bahşiş birimiyle ilgili yaptığı sunumdaStolberg şubesinin İslami İlimler okuluylailgili çalışmaları takdirle takip ettiklerini, Merkezdekibayan talebe sayılarının 200 olduğunupaylaşırken ev sohbetleri çalışmalarının artarakdevam ettiğini, bu yıl ilk kez okullar başlarkençocukları dua ile gönderdiklerini, Ana okulusınıf çalışması yapan şube sayısını artıracalarınıpaylaştı.Yine IGMG Köln Bölgesi Kadınlar GençlikTeşkilatı adına Kübra Nur Postacı, önümüzdekidönem faaliyetlerini dia destekli aktardı. Üniversiteşehirleri olan Köln, Bonn, Siegen, Aachen`dabayanların ev sorunlar ile ilgili çözümgayreti içerisinde olduklarını bu yıl konferanslarınyanı sıra Ebru kursu faaliyetlerinin de içerisindeolacaklarını aktardı.Sosyal Hizmetler Bölge Birim Başkanı AhmetBudak yardımcısı Fevzi Bayrakla beraberBölge şubelerinin Ramazan ayındaki faliyetlerininkarne notlarını şube şube aktardı. Genelolarak %150lik bir hizmet artışının yaşandığıbölgede sadece iki şubenin performansını azkullandığını gözlediklerini hatırlattılar.IGMG Köln Bölge Gençlik Başkanı YusufSoysal Orta öğretimden, Yıldız projesine, Unifaaliyetlerine kadar 2011-2012 dönemiyle alakalıfaaliyet takvimlerini tanıttı. Bölgenin öncekidönem Gençlik Başkanlığı yapmış Eşref Yücetaş`ateşekkür ederek şahsı için hazırladıklarıalbüm ve klibi kendilerine takdim ettiler.Proğramda söz alan IGMG Köln Bölgesininyeni Sekreteri Eski Gençlik Başkanı EşrefYücetaş kendisi için hazırlanan klip gösterimininardından sürpriz olan bu nazik hediyedendolayı arkadaşlarına teşekkür etti.IGMG Genel Merkezden katılan SosyalHizmetleri Başkanı Ali Bozkurt; Köln Bölgesiningeçtiğimiz dönemde iyi faaliyette bulunduğunu,özellikle Somali kampanyasında tüm Avrupagenelinde ikinci olduklarından dolayı şubebaşkanından yürütme kurullarına, bölgeden birimbaşkanlarına kadar hepsine teşekkür etti.Tek bir gayemiz var diyen Bozkurt; “ne müslümanne hıristiyan nerede ihtiyaç sahibi mazlummağdur varsa onlara çare olup Allah`ın rızasınıkazanmalıyız” dedi.IGMG Genel Merkez Eğitim Başkanlığınayeni getirilen Ekrem Kömürcü sorunlu çocuklarınrehabilitasyonu üzerine uzun yıllar Almanya`dagörev yaptığını aktardıktan sonraMerkezin eğitime verdiği önemi yeni müfredatmetaryellerini tanıttığı konuşmasında yeni döneminhayırlı olmasını diledi.Proğram sonunda son sözü alan IGMGKöln Bölge Başkanı Mehmet Dal 5 saat boyuncasabırla yorularak sezonun bu ilk çalışmasınakatılan şube görevlilerine teşekkür ederek, önümüzdekiKurban çalışmaları için gayret göstermeleriniistedi. Mehmet Yılmaz`ın okuduğuKur`an tilavetiyle proğram sona erdi.IGMG RNS Bölgesinden DİTİB Rheinland-PfalzEyalet Birliğine ZiyaretIGMG Rhein Neckar SaarBölge Yürütme Kurulu,Bölge Başkanı YaşarCimşit`in başkanlığında Dİ-TİB Rheinland-Pfalz EyaletBirliğinin Mainz Yunus EmreCamii Bölge MerkezindeEyalet Birliği Başkanı YılmazYıldız`ı ve Yönetim Kurulunuziyaret ettiler.Yeni yönetimi tebrik ederekbaşarı dileklerini sunanIGMG RNS Bölge BaşkanıYaşar Cimşit ve yöneticilerikarşılıklı olarak tanışmadançok memnun olduklarını veDİTİB Rheinland-Pfalz EyaletBirliğine çalışmalarındave hizmetlerinde başarılardilediler.IGMG RNS Bölge BaşkanıYaşar Cimşit DİTİB camiasıburada Cami hizmetleriyaparak toplumun Dini ihtiyaçlarınıkarşılayarak çokönemli hizmetler yapmaktadırlar.Bu çalışmaların Dİ-TİB Eyalet Birliği BaşkanıYılmaz Yıldız bey ile dahada hayırlı hizmetler yapılacaktır.Yeni yönetim kurulunave Başkanına başarılar diler,eyalet içinde yapılacakortak çalışmalarda her zamanbizim bölge olarakmemnuniyetle hazır olduğumuzubelirtmek isterim” dedi.DİTİB Rheinland-PfalzEyalet Birliği Yılmaz Yıldız;“IGMG RNS Bölge Başkanıve yönetim kurulunun bu nazikziyaretlerinden dolayışahsım ve yönetim kuruluadına teşekkür ederim. Butanışma bizler için çokönemli olduğunu ve uzun yıllardırBölge olarak faaliyetleriniyürüten IGMG RNSBölgesinin tecrübe ve bilgilerindenistifade etmek isteriz”dedi.Bölge Başkanları karşılıklıolarak Rheinland-PfalzEyaletinde ortaklaşa çalışmalaryürütülmesi dileği ilesunulan ikramdan ve karşılıklıhediyeleşmelerden sonraprogram sona erdi.sayfa 8Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


KURBANLARINIZI ŞOKSUZ OLARAK İSLAMİ USULLERE GÖRE KESMEK İSTİYORSANIZMUTLAKA BiZi ARAYIN!Aytaç Avrupa GroßmarktMarktstr. 10 . 50968 KölnTel.: 0221-3797985Fax: 0221-3797986Mobil: 0177-6529370Depo Market Et ReyonuVogesenstr. 1 . 50739 KölnDepo Market Et ReyonuMarkenstr. 7 . 40227 DüsseldorfDepo Market Et ReyonuMarktstr. 247 . 47798 KrefeldDepo Market Et ReyonuMünsterstr. 154 . 44145 DortmundMobil: 0177-6529370YENi YENi YENi YENiDepo Market Et ReyonuFriedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)Mobil: 0177-6529370


haberArtık çifte standardason verilerek İslamdüşmanlığı ciddiyealınmalı!sayfa 10Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere’ninPAPA Benedikt XVI İle BuluşmasıKatolik dünyasının ruhani lideriPapa Benedikt XVI’nınkendi vatanı Almanya’yayapmış olduğu resmi ziyaret, devletve halk tarafından büyük bir ilgi iletakip ediliyor. Papa dün (22 Eylül2011) Alman Federal Meclisi’nde,insan için değer üreten akıl ve diniele alan, yasama dahil her türlü kararve davranışlarda “iyi ve kötüyü”görüp ayırt edebilme yeteneğine vehakkaniyet kavramına vurgu yapan,teolojik ve felsefi bir konuşma yaptı.Papa, ziyareti esnasında kalabalıkkitlelerin katıldığı ayinleri yönetti.Ayrıca Protestan Kilisesi yetkilileri,Müslüman ve Yahudi dini kurumtemsilcileri ile de bir araya geldi.Papa cenaplarının Müslümankesim temsilcilerini Cuma günü(23.09.2011) kabulünde hazır bulunan,Almanya Dini Yüksek İstişareKurulu ve DİTİB Genel BaşkanıProf. Dr. Ali Dere, Papa Benedikt’e“dünyanın sağlıklı bir maneviyata,İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) GenelSekreteri Oğuz Üçüncü Sol Parti’nin“Müslüman karşıtı ırkçılık ve aşırı sağcılık”(BT-Drucksache 17/6910) başlıklı soruönergesine Federal Hükümetin verdiği cevabailişkin olarak; “İslam düşmanlığınıtehlikesiz olarak gösterme çabası çifte standardınzirvesidir” eleştirisinde bulundu.Üçüncü ayrıca şunları söyledi:“Müslüman dini cemaatlerin bir temsilcisiolarak Federal Hükümetin anayasal düzeninkorunması ile ilgili değerlendirmelerindekiçifte standarda ve kültürel ırkçılığıgörmezden gelmelerine şaşırıyor ve üzülüyoruz.Sol Parti’nin İslam düşmanlığınaodaklanmış internet siteleri ile ilgili soruönergesine verdiği cevapta hükümet, suç teşkileden ifadelerin bile, ‘aşırılığın ifadesiolarak görülmesi zorunlu değildir ve bu nedenleanayasayı koruma görevi açısındandikkate alınması gereken eylemler arasındasayılması zorunlu değildir, yine AnayasayıKoruma Dairesi’nin ‘zihniyet kontrol aracıolmadığı’ gibi açıklamalarda bulunmuştur.Burada dile getirilen tehlike anlayışı,Almanya’daki sınır tanımayan önlem politikalarıçerçevesinde güvenlik birimlerininMüslümanlara yönelik düşünce kontrolü uygulamasınıngayet doğalmış gibi çalışmalarıarasında olduğu dikkate alınırsa, oldukçaşaşırtıcıdır. Müslümanlara yönelik önlemler,Müslümanlar arasındaki dindarlaşmayı dahiradikalleşme yönünde bir adım olarak gösterenmasa başı hazırlanan sözde radikalleşmesenaryolarına dayanırken, İslam düşmanıçevrelerde cezai yaptırım gerektiren ırkçısöylemlerin bile ektremist bir düşünceninifadesi olarak görülmemesi ayrıca dikkat çekicidir.Federal Hükümetin İslam düşmanlığınıyayan bir içeriğe sahip ‘Politically Incorrect’(PI) adlı internet sitesine yönelik tutumuda bu şekildedir. Hükümet, söz konususitede açıktan açığa müslüman düşmanlığıve ırkçı içerikli yayınlar yapıldığını belirtmekte,ancak metinlerdeki argümanlarınklasik bir şekilde aşırı sağcı ırkçı bir dilledeğil daha ziyade İslam eleştirisi olduğunusavunmaktadır. Burada tuhaf olan husus, sitedekiinsanlık düşmanı bu kışkırtıcılığınhükümetçe ‘yabancılaşmaya yönelik korkununbir ifadesi’ tanımıyla basite alınması ve‘yabancılaşma’ kavramının ırkçılığın merkezîkavramlarından biri olduğunu açıklamadan,bunun neredeyse meşru olduğunugösteriyor olmasıdır.Federal Hükümet aynı mantığı maalesefOslo ve Utoya saldırganı Anders BehringBreivik’e karşı fiili tutumunda da göstermektedir.77 kişinin katilini ‘irrasyonel hareketeden ve fanatikleşmiş bireysel eylemci’olarak nitelendiren Federal Hükümetin,söz konusu katilin İslam düşmanı motiflerlehareket ettiğini ve bildirisini büyük ölçüdePI ve benzeri içerikli internet sitelerindenoluşturduğunu dile getirmemeye oldukçaönem verdiği görülüyor. Bunu dile getirmekyerine Breivik’in, hazırladığı bildiride nasyonalsosyalizm ve antisemitizmi reddettiğineve bu nedenle klasik ırkçılık kalıbına uymadığınayer veriliyor.Federal Hükümet aslında şimdiye kadar,İslam düşmanı hareketlerin klasik ırkçılıkkavramının altında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğininhiçbir öneminin olmadığınınbilincine varmalıydı. Barış içerisindebir arada yaşama yönelik sistematik olarakişlenen hukuk ihlalleri ve bariz ırkçılık vakaları(kültür ırkçılığı) mutlaka cezai takibatgerektirir. Hükümet ve yasama organı, emniyetdairelerinin mücadele imkânlarınınyetersiz kaldığı durumlarda, yeni gelişentoplumsal tehditlere karşı etkin tedbirler alabilecekhale getirmelidirler. Yine şimdiyekadar ki mücadele araçları örneğin ırkçılıkkavramı gibi yetersiz kalıyorsa, yenileri düşünülmelidir.Ancak bu noktada adeta refleks halinialan güvenlik birimleri aracılığıyla dahafazla kontrol ve baskı çağrılarının bir çözümyolu olmadığına da dikkat çekmeli, aksineyoğun bir şekilde kültür ırkçılığının asıl tehlikesinintoplumun merkezinde geniş kabulgörmesinde yattığının vurgulanması gerekir.Bu nokta hiçbir şekilde görmezden gelinmemelidir.Son olarak Federal Hükümet artık İslamdüşmanlığı konusunun bir güvenlik politikasıolmadığının, daha ziyade giderek kendinidaha fazla hissettiren ve artık sadecesözde bırakılmaması gereken tüm toplumayönelik doğru politikaların geliştirilmesiyleancak aşılabileceğinin farkına varmalıdır.”vicdan ve değerler eğitimine ihtiyaçduyduğunu” ifade ederek, bu konulardakidüşüncelerini kendilerineyazılı olarak sundu. Prof. Dr. Dere,Almanya Müslümanlarının bir dizisorun ve beklentileri ile Almanya’dakiİslam tartışmalarını ve gelişmelerianlamaya katkı sağlayacakbir bilgi notunu ve bazı yayınları datakdim etti.Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71www.casado.eu . info@tec-tec.de


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirdosyaMahmut AŞKARHuzur Vermeye Geldik...Üçüncü Nesil GöçmenTürkleri/Müslümanlarıbekleyen iki ana tehlikevar. Bunlardan ilki;Kültürsüz Dindarlık:Milli kültürün yoğrulduğucoğrafyayla (kültürel)irtibatın kopmasıyla,örf, adet ve geleneklernesilden nesileintikalinde zayıfladığı,erozyona uğradığı veunutulduğu bir göçmentoplumunda, yazacakve okuyacak seviyedenuzak, hem deçok uzaklarda kalananadil de bunlara ilaveedildiğinde, tutanacaktek gövde olarak dingeriye kalır.“Bunca varlık var ikenGitmez gönül darlığı”(Yunus Emre)Almanya’ya Türk İşgücü Göçünün50. Yılı itibariyle bulunduğumuznoktadan durum değerlendirmesiyapıldığında;-Teşkilatlanmasını sayı olarak büyükölçüde tamamlamış,-Teşkilatlanmaya önayak olmuş 1.Nesil’in yerini 2. ve 3. Nesil Türklerebırakmış,-Vatan kurtarma sevdasıyla kurulanderneklerin, artık kendini kurtarma veyaburadaki kültürel kimliğini muhafazaetme sürecine girmiş ve;-”İhtiyaç fazlası” derneklerin peyderpeycemiyet hayatına veda etme dönemininbaşlamış, olduğunu görmekteyiz.Geride bıraktığımız 20. Yüzyıl sonderece ideolojik bir çağdı. Milliyetindenve dinî inançlarından bağımsızolarak, insanları birbirine yaklaştıranveya uzaklaştıran mefhumun adı ideoloijiidi. Şimdi ise dünkü ideolojilerinarkasına sığınacak ve hadiseleri mensubuolduğumuz dünya görüşüne göreyorumlayacak ortam kalmadı. İdeolojilerinyerine koyulan dinlerin arkasınasığınma, dinler üzerinden kendini ifadeetme veya dinî mensubiyete göre saflarıbelirleme devrindeyiz şimdi de...Hele hele size göre farklı bir dine mensupçoğunluğun içinde azınlık iseniz,dindar da olsanız dinsiz de, çoğunluğungözünde siz, hep “öteki” olarakkalırsınız.Yerli-çoğulcu merkezin kıyısınaiten bu tutum sizi, öncesinden dahafazla dinî kimliğinizi öne çıkarmaya,ona göre kendinizi ifade etmeğe ve“merkez”inize yönlenmeğe zorlar. Zamanla“yerli” ile “yabancı” veya Almanyave benzeri Avrupa ülkelerindeolduğu gibi, “Hıristiyan” çoğunluk ile“Müslüman” azınlık arasındaki makasgiderek açılır. Hâl böyle olunca, bundansonraki sosyo-kültürel ve hukukîbütün meselelere karşılıklı olarak yalınbir din anlayışıyla bakılır ve çözümaranır. Düne kadar Batılı devletlerinkolonisi durumunda olan bazı müslümanülkelerden gelen göçmenlerle,Türkiye gibi millî-bağımsız devlet geleneği,zengin kültürü ve tarihî geçmişiolan ülkelerden gelen müslüman göçmenlerinmillî kültür anlayışları, onaolan bağlılıkları ve hassasiyetleri arasındabüyük farklılar vardır.Yine bazı müslüman ülkelerde işgalci(Batılı) güçlere karşı yapılan kanlıeylemler, Almanya müslüman azınlığınınkahır ekseriyetini teşkil edenTürkler tarafından asla tasvip edilmediğihâlde, farklı kültürler ve milliyetlerdenoluşan müslüman göçmenleretopyekün bakan anlayışa göre; eylemci,Afganistanlı veya Filistinli olmaktanziyade, müslümandır. Madem oradakimüslüman “terörist” ise, buradaki(Almanya) Müslüman-Türk de onungibi olmaya namzettir. Merkeziyetçihâkim zihniyetin azınlık toplumu dineksenli dışlaması, sözkonusu azınlığınzamanla din eksenli yoğunlaşmasınaadeta davetiye çıkarır.Üçüncü Nesil Göçmen Türkleri/Müslümanları bekleyen iki ana tehlikevar. Bunlardan ilki; Kültürsüz Dindarlık:Milli kültürün yoğrulduğu coğrafyayla(kültürel) irtibatın kopmasıyla,örf, adet ve gelenekler nesilden nesileintikalinde zayıfladığı, erozyona uğradığıve unutulduğu bir göçmen toplumunda,yazacak ve okuyacak seviyedenuzak, hem de çok uzaklarda kalananadil de bunlara ilave edildiğinde, tutanacaktek gövde olarak din geriyekalır. Ne var ki, edebiyatı, musîkisi,folkloru, güzel sanatları ve tarihin derinliklerindensüzülerek gelen diğerkültürel değerleriyle birlikte yaşanmayandinî hayat son derece yavan ve yalınkalır. Ayrıca, mensubu olduğunuzkültürün anadil, örf-adetler, musîki,yazılı ve sözlü edebiyat gibi dinin yanısıraana öğelerini bünyesinde yaşatamayanazınlıkların kültürel varlıklarınımuhafaza etmeleri mümkün olmaz.Dindar olmazsınız demiyorum...Hatta sizden öncekilerin din anlayış veyaşayış biçimini yeterli görmeyecek,beğenmeyecek kadar da dindar olabilirsiniz.Fakat kültürsüz bir dindar: Karacaoğlan’ıbilmez, Yunus’u anlamaz,saza dudak büker, Nasreddin Hoca’yabön bön bakar, “Çayda Çıra”dan,“BaşBar”dan bihaber... Ne yazılmışıokur, ne yazanı dinler.Halbuki müslüman azınlık olarakiçinde bulunduğumuz kültür coğrafyasıgöze değil, gönüle hitap eden, zarfamahmut.askar@t-online.dedeğil mazrufa önem veren bir dindarlıkister.İkinci tehlike de; Dinsiz Kültürlülük’tür:Bin yıldan beri mayası İslâmolmuş millî kültürü dinden soyutladığınızdageriye ne kalır diye sormayı bileabes gördüğümden, geriye birşeykalmaz diyorum. Siz fert olarak dinsizolabilirsiniz. Fakat kültür dinsiz olmaz!Özellikle farklı bir kültür coğrafyasındayaşayan azınlık olarak, en basitinden,inancınız olmadığı hâlde Ramazanve Kurban bayramını yok sayamaz,görmemezlikten gelemezsiniz.Dinden arındırılmış bir kültür tasavvuruylahâkim çoğulcu-kültür içindekivarlığınızı muhafaza edemezsiniz.Her iki durumda da fert, aile ve cemiyetolarak zamanla birşeylerin tersgittiğini, huzur ortamının bozulduğunufarkedersiniz de, bu huzursuzluğun neredenkaynaklandığını pek fark edemezsiniz.Halbuki irili ufaklı, camilicamisiz kuruluşlarımız, çalkantılı denizlerinortasında huzur adacıkları veyasığınabilecğimiz güvenli limanlargibi olmalıdırlar. Çağdaş toplumlarçalkantılı, fertleri huzursuzdur. İdrakedebilenler için “Aşk Medeniyeti” nintemsilcilerinin vücuda getirdikleri kuruluşlar,uğrayana huzur veren, ayakbasanın huzur bulduğu, ferahladığımekânlardır. Çağın ileri sanayi toplumununen fazla muhtaç olduğu, aradığınimet, huzurdur. Siz siz olun, bu“nimet”in kıymetini bilin ve bu “nimet”içevrenizden esirgemeyin... Sizkuruluşlarınızı huzur adacıklarına dönüştürürseniz,size sığınacak, kapınızıçalacakların sayısı artacak da artacak...-Sizin teşkilatlarınız Aşk Medeniyeti’ninete kemiğe büründüğü mekânlarolmalı ve siz teşkilatçılar aşık olmalısınız!Çünkü teşkilatçılık aşk, teşkilatçıda aşıktır.-Teşkilat adamı: Okumuş, inanmışve başarmış insandır.-Bu umdeler, huzurlu toplumun nüvesinioluşturur: Okuyan, inanan vebaşaran nesiller...-Biz gittiğimiz yerlere sadece huzurgötürür ve sadece huzur veririz.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 11


dosyaGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>Asım TOZOĞLUParalı İşten ÇıkıştaÖnemli İki Husus veMaliyedeki YeniliklerDiplom-VolkswirtVergi Denkleştirme Derneği Başkanımelik.sel@gmx.deFederal Almanya`da zamanzaman gelen kriz dönemlerindenyararlanan bazı işverenler, çalışanlarınabelirli bir toplu para(Abfindung) ödemek kaydıyla iştençıkarıyorlar.İşverenlerin bu anlaşmalarda genellikleçok büyük menfaati olmaktadır.Çünkü daha önce yıllardır çalışan elemanlarayüksek saat ücreti ödeyen firmalar,bu elemanları çıkardıktan sonraaldığı yeni ve daha genç elemanlara(ki bu elemanlar Avrupa Topluluğunayeni katılan doğu blok ülkelerindengeliyorlar) kıyaslanamayacak kadarfarklı (düşük) ücret ödeyerek çalıştırıyorlar.Bizim için önemli olaniki önemli nokta var:Bunlardan birincisi, alınan paranınkarşılığında yaklaşık yüzde 28 oranındakesilen verginin maliyeden gerialınması için gösterilecek masraflar.Ki, bunların başında Türklere mahsusolmak üzere Sosyal GüvenlikKurumuna (SGK) ödenen paralar olurken,Almanya`da ‘’Rürup Rente’ diyeadlandırılan emeklilik sigortasına yatırılanparalar. Bu paralar kesilen vergiyegöre bazan çok büyük miktardavergi iadesi sağlamaktadır.Örneğin Yüz bin euro çıkış parasıalan bir kimseden takriben yirmisekizbin euro vergi kesilmektedir. Diğergelirlerle biraraya geldiği zaman yükselenaile geliri, bazen bunca kesintiyerağmen, borçlu çıkmaya bile nedenolabilmektedir.Burada devreye giren SGK ödentileribüyük miktarda örneğin yatırılanyirmibeşbin euro karşılığında onbeşbineuro geri alınabilmektedir.Türkiye`ye para gönderemeyenlerve Almanya`da sigortaya para yatıramayanlariçin ikinci alternatif, kamuyararına çalışan derneklere bağış yaparakda vergi kesintilerinden geriyedönüşüm sağlayabilirler.Paralı çıkış konusunda ikinci önemlinokta ise, işverenle paralı çıkış alançalışan arasında yapılan anlaşmada‘işçinin isteği ile paralı çıkış ’ ibaresininkullanılmaması gereklidir.Aksi halde maliye vergi iadesindegerekli indirimli işlemi yapmamaktadırve dolayısıyle vatandaş mağdurolmaktadır.Almamcatabiriyle‘Aufhebungsvertrag’ olan belgeninhazırlanmasında çok dikkatli olunmalıdır.MALİYEDEKİ YENİLİKLERBilindiği gibi, vergi denkleştirmeişlemleri birkaç yıldır elektronik olarak(ELSTER) maliye`ye gönderiliyorve böylece memurlar orda yenidenyazmaktan kurtuldukları için vergiiade işlemleri daha çabuk gerçekleştiriliyordu.Bu sisteme geçilmeden öncevergi iadeleri ortalama iki veya üç aysürerken, ELSTER sistemiyle bu süreyarıya indirilmiş durumda.Maliye Bakanlığının almış olduğubir kararla, vergi denkleştirmede nazarıitibara alınacak diğer gelirler (yangelirler) işsizlik parası, sosyal yardım,kısa çalışma parası, hastalık parası,ebeveyn parası vs. gibi belgeler artıkilgili kuruluşlardan direkt olarak maliyeyeelektronik olarak bildirilecek.Örneğin 2011 yılının bu belgeleri, ilgilikurumlardan maliyeye 28.02.2012tarihine kadar gerçekleşecek.Bu arada, üç yıl önce FederalMaliye Bakanlığı tarafından herkese(yeni doğan çocuklara da geliyor) gönderilen‘IDENTIFIKATIONSNUM-MER’ kısa adıyla ID bu bilgilerinmaliyeye gönderilmesinde işe yarıyor.Gelecek yıldan itibaren şimdiyekadar geçerli olan vergi numaralarıherkesin maliyesinin ön numarasıylabaşlıyor ve şehir değişikliğinden sonratekrar değişiyordu.Türkiye`de kullanılan ve nüfuscüzdanlarında kayıtlı olan T.C. kimliknumarası gibi Almanya`da da IDnumaraları her yerde geçerli olacak vetabir caizse, bir aracın plakası gibiinsanların yanında bulundurulmasıgerekiyor.Bir hastaneye veya kura müracaattabile bu numara sorulmaktadır.Pasaportların kapağına not edilmesinisalık veririz.Not: Hessen EyaletiMaliyelerinde sistem değiştirilmesindendolayı işlemler uzun sürecektir.Vergi iadesinin sonuçlarını bekleyenlerinsabretmeleri gerekmektedir.T.C. Köln Başkonsolosluğundan“Meslek Eğitimi Yoluyla Uyum” ProjesiTC Köln Konsolosluğu ÇalışmaAteşeliği Alman Kurum ve kuruluşlarıylaberaber yürüttüğü dialoklarsonucu pozitif neticeler almayadevam ediyor.Özelde gençlere meslek yeri kazandırmaamaçlı faaliyettde bulunankurumlardan, Esnaf ve Zenaat Odaları,Sanayi ve Ticaret Odaları, EyaletiHükümeti, T.C. Köln Başkonsolosluğunda’Meslek Eğitimi Yoluyla Uyum’afişleri ile ‘Matching Plus’ projesinintanıtımını yaptı. Etkinlikte proje içinyaklaşık 100 kadar Türk genci bu projedenfaydalanmak üzere mesleğe başvuruformu doldurdu. Matching Plusprojesi ile Hauptschule’den mezun olanişsiz gençlerin meslek eğitim yerlerineyerleştirmeleri öngörülüyor.Meslek eğitim yoluyla uyum afişlerinintanıtımı ve Matchin Plus projesinintanıtıldığını belirten Çalışma veSosyal Güvenlik Ataşesi Tahsin Özdemir,“Her yıl 50 Hauptschule mezunugenci bizzat firmalarda meslek eğitimyapmak üzere işe yerleştirmeyi amaçlayanmatching plus projesinin tanıtımınıyaptık. Proje kampasımda Köln Sanayive Ticaret Odası ile Köln ZanaatkarlarOdası’nın koordinasyonunda 50`denfazla Türk gencinin matching plus projesinekaydı yapılarak meslek eğitimiyapmak üzere Alman firmalarına yerleştirmeyebaşlanacak” dedi.Özdemir T.C. Köln BaşkonsolosluğuZanaatkarlar Odası’nın bölgesinde2008 yılında meslek eğitim yapmaoranları 5,4 iken bu oran 2010 yüzde16,8’e çıktığını vurguladı. Özdemirbunun bir rekor olduğunu vurguladı.Federal Teknoloji BakanlığındanHeinz Ackermann ise meslek eğitimiyoluyla uyum konusunun önemine değinerek“Almanya’nın en önemli ödevlerindenbirisinin de başarılı bir uyumusağlamak için gerekli koşulları sağlamakolduğunu belirtti.Türk gençlerine Almanya’nın sunduğumeslek eğitim fırsatlarındanyararlanmaya çağıran Ackermann başarılıbir uyuma etken bir faktörün demeslek eğitimi olduğunu” kaydetti.TC. Köln Başkonsolosu MustafaKemal Basa burada yaptığı konuşmadaişsizliğin Almanya’daki toplumuntemel sorunlarında biri olduğunu belirterekAlmanya’daki Türkler arasındakiişsizlik oranınının da yüksek olduğunuifade etti.Türk velilerince memnuniyetle karşılananprojeden umutlu olan velilerdenbazıları “Köln Konsolosluğu ÇalışmaAteşeliğinin daha evvel de Türk gençlerinemeslek yeriyle ilgili aracılık ettiğiniduyduk inşaalah bizim dilekçelemizde okeylenirse çocuğumuza bir fırsatdoğacak” dediler.Öte yandan TC. Köln Konsolosluğunda29 Eylül 2011 günü konuyla ilgilikapsamlı bir çalışma daha yapılacağı,“Alman kurumlarından yetkililerin deiştirakiyle Çalışma Ateşeliği burayayine meslek yeri arayan Türk gençlerive velilerini misafir edeceklerini” bildirdiler.sayfa 12Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirdosyaYrd. Doç. Dr. Bedrettin KesginGeçicilikten KalıcılığaGöçün 50. Yılında GöçmenlerGöçmenlerin, ülkelerintarih sahnesine tekrarçıkmasında en önemliitici gücünün dün olduğugibi bugün de gerçekolduğu açıktır.Geçmişte büyük medeniyetkuranlar, büyükideal ve ülkülerin peşindenkoşanlar da onlardı.50 yıl önce yinetarih sahnesine çıkıp, busefer Avrupa’nın maddîve manevî kayıplarınıtelafi etmişlerdi.Günümüzde Avrupa Birliği’nin-AB’ye göç verenülkeler içinde de aynı şekilde-en sorunlu konularının başındagöçmenlik olgusu gelmektedir.Avrupa Birliği üyesi ülkeler,özellikle yakın bölgelerinde olanher türlü gelişmeyi, öncelikle “göçdalgası” bağlamında değerlendirerekgündemlerini buna göre belirlemektedir.Yine Avrupa ülkelerindeseçim dönemlerinde siyasi partilerarasında gerek yasal, gereksebedrettink@gmail.comyasadışı göç tartışması ana gündemmaddesi olmaya devam etmektedir.Göç ve göç ilişkisi kapsamı birçokalana nüfuz edecek kadar geniş birçerçeveyi ifade etmektedir. Göç vegöçmen denildiğinde, ulus devlet,küreselleşme, refah politikaları,entegrasyon, eşgüdüm, çok kültürlülük,aile birleşmeleri ve çok dahafazlasını ilgilendiren bir alan aklagelmektedir. Bundan dolayı göç/göçmenlik üzerinde sürekli durulması,yeni boyutları ile irdelenmesigereği açıktır. Aynı şekilde yinebirçok sorunun da temelini oluşturabilecekbir gerçekliği ifade ettiğiunutulmamalıdır. Bu yüzden göçolayı tek bir kitabın kapsamıyla yada birkaç makale çalışmayla üstesindengelinebilecek bir konu değildir.Bununla birlikte göç konusundasınırlamalar yapılarak gündemegetirilmesi de bir nebze olsunbu ihtiyacı karşılayabilir.Göçmenler, sahip oldukları birçokdeğeri geride bırakıp yeniumutlarla ve varoluşlarla hayat sürecekleriülkelere göç ederken sahipoldukları birçok değeri geldikleriülkeye getirdiler. Türkiye’denAlmanya’ya göçün teknik boyutubirçok defa gündeme getirilip tartışılmıştır.Oysa göçmenlere sosyolojikbakış nadir olarak tartışmalarakonu olmaktadır. Göç ve göçmenliğesosyolojik yaklaşım, göçmenlerinyaşadıkları toplumsal değişimve dönüşümleri anlamlandırmadabelli bir dereceye kadar katkısağlayabilir (belki “eski göçmenlere”ifadesini kullanmak daha doğruolur, çünkü artık bu insanlar geldikleriülkenin yerlisi konumundaolmaya çoktan başlamışlardır. Yinede yeni bir kavram bulununcayakadar göçmen kelimesi kullanılmayadevam edecektir).Türkiye’nin ulus devlet sonrasıen kapsamlı anlaşmaları yaptığı veen geniş göçmen nüfusu gönderdiğiAlmanya’ya doğru gerçekleşengöçün üzerinden tam 50 yıl geçti.Bu neredeyse bir insan ömrüne yakınbir zaman. Ayrıca toplam üçkuşağın Almanya’yı mesken edindiğive dördüncü kuşağın da yakıngelecekte bu toplum içerisinde varolacak olması da göçün üzerindengeçen zamanın nasıllığının ve nesillerboyu göçün etkisini gösterdiğininen önemli göstergesidir.Ulus devletlerin sınırlarını katıbir şekilde koruduğu dönemler artıkgerilerde kaldı. Yeni dönem vedurumda göç/göçmenler nitelik değiştirerekyoluna devam edecektir.Ulus devletin güçlü olduğu zamanlardagöçmenliğin sorun alanı olarakalgılanması katı ulusçu anlayışınmantığına pek fazla ters olmasada, küreselleşme çağında göçmenleredönük ırkçı, ayrımcı ve hattaonları düşman belleyen görüşlerinaçığa çıkması ve kamuoyunda bugörüşlerin takdir görmesi kabuleşayan gözükmemektedir.1 Türkiye’dengelen göçmenlerin en fazlabulunduğu Almanya’ya dönük göçünüzerinden uzun yıllar geçmesinerağmen birçok sorunun halledilememişolması da bu gerçeği açıkçaortaya koymaktadır.Göçmenler önceleri inşaat sektöründeistihdam edilmişler sonrasındaise birçok alanda yani hayatıntüm alanlarında varlık göstermişlerdir.1961’de başlayan Türkgöçü 1973 petrol krizine kadar devametmiştir. Bu tarihten sonra göçalımı durdurulmuş, işçi alımı yerinegöç eden ailelerin birleştirilmesişeklinde süreç devam etmiştir.İlk geldikleri zaman vasıfsız işçiolarak değerlendirilen bu kesimartık hayatın tüm alanlarında varolarak ve hayata kendi zenginliklerinidahil ederek varlık kazandılar.Esnaflıktan, iş adamlığına, siyasetyaşamından, medya sahipliğine kadarbirçok alanda rüştlerini ispatetmişlerdir. Bu durum yapılan çalışmalardada kendini göstermektedir.İlk göçmenlerin Almanya’yagelişleri ekonomik ağırlıklıydı vebu göçmenler belli bir birikimdensonra kesin dönüş yapma duygusuylahareket etmişlerdi. Bundandolayı da gelen konuk işçilerinekonomik faaliyetleri ilk dönemlerbelli alanlarda işçilik ve basit esnaflıktanöteye geçememişti. Kamualanında faaliyet göstermek yada iş adamlığı, finans sektöründebulunmak, medyada görünmekakıllarının ucuna gelmemişti. Almandevleti de bundan dolayı gelipgeçici gördüğü bu işçilere karşı onlarıkendi kaderlerine terk etmektenya da asimilasyondan öteye bir çabaiçine girmedi. Göçmenler de budurumda sürekli yeni stratejiler geliştirerek,işçi gönderen ve alan ülkearasında önemli taktikler izlediler.Bir yandan kendi kültürel değerleriile var olmaya çalışırken,diğer taraftan yeni kimlik ve kültürlekaynaşarak üçüncü bir kültüroluşturdular. Kaynak ülkesine göre“Almancı” hedef ülkeye göre “yabancı”olarak görülen göçmenlerçeşitlenmiş, kozmopolitleşmiş vefarklılaşmış olarak varlığını sür-Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 13


dosyaGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>İslam Toplumu Milli Görüş(IGMG) Genel Sekreteri OğuzÜçüncü, Georg Eckert Enstitüsü’nün23 AB ülkesinin ders kitaplarınıanaliz eden araştırması hakkında“Araştırma, İslam ve Müslümanlarıkutuplaştırarak tasvir edenönceki analizleri teyit etmektedir”dürmektedir.Göç sürecini sadece teknik boyutuyla,ekonomik fayda ya da yerlihalk açısından “istihdam imkânlarınınelden alınması” şeklindedar ve gerçekçi olmayan bir şekildedeğerlendirmek bir yandan gerçeklerekarşı gözü kapamak iken,diğer taraftan insani duruma karşıkayıtsız kalmak anlamına gelmektedir.Avrupa’da yaşayan göçmenlerartık hem nüfus yapıları ve kültürelçeşitlilikleriyle hem de ekonomikgüçleri ile büyük bir zenginliği ifadeeder oldu. Dışlama, tek taraflıentegrasyon/uyum bu toplumlarakarşı toplum mühendisliğini çağrıştırankavramlar olmaktan öteyegeçememiş ayrıca bu tarz girişimlerters teperek karşı bir tepki oluşturmuştur.Artık tüm toplum kesimleriniolduğu gibi kabul etmeve kendilerinin oluşturduğu tercihletoplumsal katılımın belirlenmesigereği kabul görmektedir. Bu aynızamanda göç yoluyla ülkeye gelenkesimleri tek tipçi mantığıyla oluşandüşünceyi/uygulamayı reddetmeyiiçerir. Toplumun kendisinigördüğü gibi kabul eden anlayış,göçmenlerin yaşadıkları bir takımsorunların çözümünde de olağanüstükolaylık gösterecek bir gerçekliğiifade etmektedir. Bu açıdangöçmenlerin sosyal, siyasal ve ekonomikhayata katılımlarının nasılolacağını- dışarıdan ya da üst kurumve kuruluşların belirlemesi yerine-kendilerinin belirlemesi gerekir.Göçmen alımı, başlangıçta Almanya’nınbelli başlı sanayi dallarındakiişgücü açıklığını gidermekiçin başvurduğu bir yol olmuştur.Önceleri tarım ve inşaat gibi vasıfgerektirmeyen alanlara işgücü göçüolmuştu. 1961 yılında ilk göçmendalgası, Avrupa’nın 2. dünyasavaşında yakılıp yıkılan tarihine,mirasına, fiziksel mekanına ve sosyalilişkilerine karşı imar edici, ihyaedici bir dokunuş olarak Almanya’yagelmişti. Bu göçmenler, biryandan memleket hasreti ile yanıptutuşurken, diğer yandan geldikleriülkenin gurbet mahallerinde enağır, en zor ve en vahşi koşullarındaekonomik, sosyal ve biraz dakültürel hayatına katkı sağlamayabaşladılar. Türkiye’nin en ücra köşelerindençıkıp Almanya’ya gitmişlerdi.İlk göçmenler kırsal kökenliolmasına rağmen, Almanya’nınen büyük kentlerini meskenbellemişlerdi. Bu durum ilk başlardakent yaşamına uyumda bir takımsorunları beraberinde getirmesinerağmen daha sonra gelinenkentin kozmopolitliğine daha fazlazenginlik katmak şeklinde tezahüretmiştir. İşte bugün ülkenin sahipolduğu bir kısım zenginliğin altındabu göçmenlerin uğraşları ve çabalarıbulunmaktadır. Almanya’yıcennet belleyip cehennemle karşılaşanlarolduğu gibi Almanya’nınzenginliğinden faydalanan birçokinsan da var oldu.Göç alan ülkenin toplumsaluyuma dönük yaptığı hatalara ekolarak kaynak ülkesinin de bir takımhatalarının olduğu gözdenkaçmamalıdır. Bugün itibari ile zatenbu hata kabul görmektedir.2Türkiye’de geçmişte hem toplumhem de yönetim olarak giden göçmenlerinen kısa sürede ülkeye gerigelmesine yönelik kanaat vardı.Bu ön kabuller, Türkiye’nin bir kısımsorunu görmezden gelmesineya da toplumsal uyuma dönük atılacakadımları geciktirmesine yolaçmıştı. Özellikle toplumsal uyumsorununda en önemli kriterlerin başındagelen dil sorunun halletmeyeyönelik çok fazla bir çaba içine girilmemiş,kültürel uyumu amaçlayanadımlar hızlı ve kapsamlı birşekilde atılmamıştı.Kırsal göçmenlerin şüphesizkentsel göçmenlerden farklı olarak,geldikleri topluma uyum sorunundadaha büyük sıkıntılar yaşamalarıkaçınılmazdır. Kırsal kesim eğitimsorunu yanında dil ve diğeruyum sorunları açısından daha zorlugrupları ifade etmektedir. Türklerinkırsal kökenli olmalarına rağmengünümüzde yaşadıkları toplumunhemen hemen tüm katmanlarınakatılabildikleri gözden kaçmamaktadır.Bu bağlamda göçün üzerindeyarım asır geçmesi ve 4. kuşağınortaya çıkacak olması nedeniylebir kez daha vurgulamak gerekiyorki, artık göçmenlerin sorunolarak görülmesinden vaz geçilmelidir.Göçmenler kaynak ülkesi ilehedef ülke arasında sorun değilköprü olarak takdir edilmelidir. Yinegöçmenlerin sağladıkları veürettikleri zenginlik ve refah dikkatealınmalıdır. Bu göçmenler ülkelerarasında iyi niyet elçileri olarakgörülmelidir. İki ülke arasındailetişim kurmada önemli kilometretaşı olan göçmenlerin, artık tartışılmayacakbir gerçeklikle Almanyatoplumunun vazgeçilmez bir parçasıolduğu kabul görmelidir. Göçmenlere,yaşanan sürece ve tümgelişmelere tek boyutlu bakmakgerçekleri perdelemektedir. Sürekligöz önünde bulundurulması gerekengerçek, göçmenlerin birçokzenginliğin yaratıcısı da olduğudur.Bu durum Avrupa’nın ırkçı partileriniüzse de toplumsal uyum sorunlarıdaha fazla çözüme kavuşturuldukçabundan ülkeler ve toplumlarkarşılıklı çok büyük kazançlar eldeedeceklerdir. Göçmenlik; paylaşılanbir zenginlik, kurulan bir köprü,farkına varılan ve faydalanılanbir çeşitliliktir.Göçmenlerin, ülkelerin tarihsahnesine tekrar çıkmasında enönemli itici gücünün dün olduğugibi bugün de gerçek olduğu açıktır.Geçmişte büyük medeniyet kuranlar,büyük ideal ve ülkülerin peşindenkoşanlar da onlardı. 50 yılönce yine tarih sahnesine çıkıp, busefer Avrupa’nın maddî ve manevîkayıplarını telafi etmişlerdi.1 Temmuz 2011’de Norveç’te gerçekleşenmenfur saldırı da açıkça göçmenkarşıtlığının, milliyetçi ve zaman zamanırkçılığa varan zihniyetin nelere yol açacağınıaçıkça göstermiştir. Saldırı bireyselve fevri bir durum olarak ele alınamaz.Maalesef “rüzgar ekenler fırtınabiçmek”tedir. Bu konuda özellikle siyasilereçok önemli görevler düşmektedir. Aksitakdire ırkçılık ve göçmen düşmanlığıateşi tüm kesimleri ve toplumu yakacaktır.2 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 50yıllık süreçte Türkiye olarak bir kısım hatalarınınolduğunu belirtmiştir.Müslümanların ders kitaplarında dışlandığını teyiteden analiz, soru işaretleri de uyandırmaktadırdedi. Üçüncü ayrıca şunları söyledi:“Georg-Eckert Enstitüsü, Avrupaülkelerindeki ders kitaplarınınİslam ve Müslümanları basite indirgeyerekanlatmakta ısrar ettiğini veheterojen modern Avrupa’nın zıttıolarak homojen bir İslam kurguladığıtespitinde bulunuyor. Kitaplardaİslammodernite öncesi bir yapıda,Müslümanlar da Avrupa’ya aitolmayan ’öteki’ olarak aktarılıyor.Bu anlamda analiz edilen ders kitaplarınınçoğunluğu, Müslümanöğrencilerin sözkonusu ülkede hayatadahil olmasına ve o ülke ilekendini özdeşleştirmesine hizmetetmiyor.Analiz, Almanya’ya ilişkin araştırmasonuçlarının öteki Avrupa ülkelerindede varlığını saptamasıaçısından aydınlatıcı bilgiler sunuyor.Zamanın ruhuna uymadığı söylemi,tek tip gösterme ve öteki olduğukalıp yargısı ders kitaplarınınkarakteristik özellikleri arasındayer alıyor. Bu yolla İslam ve Müslümanlarsadece Avrupa toplumlarındandışlanmıyor, aynı zamandatarihe ve bugünkü gerçekliğe uymayanbir Avrupa kurgusu oluşturulmayaçalışılıyor. Enstitü analizindeders kitaplarındaki temel unsurunAvrupa merkezciliği olduğunuda tespit ediyor.Analizde, ders kitaplarının örneğinpopulist bir tavır haline gelenİslam korkusunu aşmada bir faydasağlamadığı yargısına varılmasınarağmen, çalışmada yer alan tavsiyelerde kısmen tartışmalı yaklaşımlariçeriyor. Bunun sebebi ise ders kitaplarındaAvrupa merkezci bakışaçısının büyük ölçüde korunuyorolmasıdır. ‘Diğer kültürlerin modernAvrupa’ya katkıları’ söyleminingiderek daha fazla ders kitaplarınagirmesi bu Avrupa merkezciliğigösteriyor. ‘Seküler seslerin’ders kitaplarında yer alması talebide akıllarda soru işareti bırakıyor.Eleştiriye bütünüyle açık diğerbir husus ise ‘İslamcılık’ın sömürgekarşıtı direniş, siyasal İslam vekimlik politikası olarak İslam ve terörgibi farklı dönemlendirmelerşeklinde ele alınıyor olmasıdır.”sayfa 14Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


IGMGEğitim Başkanlığı’ndanDört Yeni Kitap 7 ve 8 yaş grubuna yönelik Temel Bilgiler HazırlıkSerisi 1 ve 2 kitapları çıktı.Kitaplar Avrupa’daki çocuklarımızın Türkçeleri gözönündebulundurularak; kolay anlayabilecekleribir dil, üslup ve metod uygulanarak, didaktik vepedagojik bir yapıda hazırlandı.Türkçe dersinin önemine binaen Türkçe dersinedaha fazla ağırlık verilmiştir. Türkçe dersinin yanısıraseviyeye uygun, temel olarak İtikat, İbadet, Siyerve Ahlak konuları işlendi. IGMG Eğitim Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen‘Hikayeler Yarışıyor’ yarışmasında dereceyegiren hikayelerden birisi olarak yayınlanan ‘Karlı BirPark Macerası’ hikaye kitabı çıktı.Hikayelerde Avrupa’da yaşayan çocuklarımızkendi çevrelerinden inanç ve kültürlerini yansıtandeğişik motifler bulacaklardır. Gençlik Eğitim Serisinin 2. Kitabı olan ‘Güzel Konuşmave Yazma’ kitabı çıktı.İslam Toplumu Milli Görüş Eğitim Başkanlığı EğitimMüfredatları dahilinde belirli bir eğitim seviyesi kazandırılmışgençlerin ana dillerini destekleyici vegüzel konuşma, güzel hitap etme becerilerini geliştirebilecekleribu çalışmanın ana hatları GençlikTeşkilatı Eğitim Birimi ile birlikte hazırlanılmış olanfaydalanabilecek önemli bir çalışma olmuştur.Bu kitap sayesinde Avrupa’da yetişmiş gençlerimizTürkçe dilini daha iyi konuşabilme, yazabilme becerisikazanacak ve kendisinden sonraki nesilleresağlıklı bir dil aktarımında etkin olacaklardır.Sipariş İçin


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>IGMG Hac – Umre Reisen GmbH,2011 yılı Hac Organizesinde görevyapacak Kafile ve Grup Başkanlarıbilgilendirme toplantısını Kerpen`deMilli Görüş Genel Merkezinde gerçekleştirdi.Önümüzdeki haftalarda başlayacak olan2011 Hac organizesi kapsamında görev alacakKafile ve Grup Başkanları 14 EylülÇarşamba günü yapılan kapsamlı bir toplantıile bilgilendirildi. Hacı adaylarına verilecektüm hizmetler ayrıntılarıyla Kafileve grup başkanlarına aktarıldı. Kur`an-ıKerim tilaveti ile başlayan bilgilendirmetoplantısında, yoklamadan sonra söz alanHac-Umre Müdürü ve Koordinatör yardımcısıTahir Köksoy; “Bu yıl hacılarımıza dahaiyi hizmet vermek adına hizmet çıtamızıyükseltebilmek için idari yapımızı farklı birşekilde teşekkül ettirdik” dedi. Konuşmasındagörev yapacak olan Genel MerkezHac Birim Başkanlarını tanıtan Köksoy, birimbaşkanlarının görev alanları ile ilgilide kısa bilgilendirmelerde bulundu. Bunagöre Hac Koordinatörlüğünü Hakkı Çiftçi,Koordinatör Yrd. ve Hac-Umre MüdürüTahir Köksoy, Mekke Sorumlusu Erol Öztürk,Mekke Sorumlu Yrd. İhsan Taşkıran,Medine Sorumlusu Dr. Mustafa Göksu veyardımcısı Mehmet Oğuz, TeşkilatlanmaBirimi sorumlusu Ahmet Atalay, SekreterlikBirimi Sorumlusu Erkan Ergün, İrşadBirimi Sorumlusu Cemal Bolat, İdari işlerbirimi sorumlusu Bünyamin Erdoğan, TanıtmaBirimi Sorumlusu Ali Kılıçaslan,Kadınlar Teşkilatı sorumlusu Birsel Özcan,Sağlık Ekibi sorumlusu Dr. Sedat Pilgecive Hacc Koordinatörü Özel Kalemi AbdullahYıldırım`ı katılan Kafile ve Grup başkanlarınatanıttı.2011 HAC KAFİLE ve GRUP BAŞKANLARIBİLGİLENDİRME TOPLANTISI KERPEN’DE YAPILDITahir Köksoy yaptığı konuşmada 2011hac organizesi kapsamında toplam 6 adetotelde hizmet verileceğini belirtti. Bölgelerdekiher 100 hacıya bir bayan görevlitahsis ettiklerini söyleyen Köksoy, “bu sayedebayan hacı adaylarımıza hizmeti dahakaliteli bir şekilde ulaştıracağımızı umuyoruz”dedi.Yine bu yıl uçuşların İstanbul iniş bağlantılıolduğunu ve İstanbul hava limanındaMustafa Aşkın Kara beyin, alan sorumlusuolarak kafilelerimize yardımcı olacağınıbelirtti. Kafile ve Grup başkanlarının kullanacaklarıhac malzemelerinin dağıtımınında yapıldığı toplantıda, bu yıl ki kıyafetlerdeyapılan yenilikler ayrıntılı olarak tanıtıldı.Bu yıl 42.si düzenlenecek olan Hac organizesinde5410 kişinin faydalanacağını belirtenHac-Umre Müdürü Tahir Köksoy,“sevindirici bir başka tablonun ise her geçenyıl gerek Hac ve gerekse Umre ibadetinegiden insanımızın yaş ortalamasının düşükolmasıdır. Genç yaştaki vatandaşlarımızınrağbeti bizleri daha da memnun etmektedir”dedi.Uçuşlar hakkında Teknik bilgileri aktaranTahir Özdamar ise, hacılarımıza iletilmeküzere uçuşlarla alakalı önemli bilgilerverdi.Mekke Sorumlusu Erol Öztürk bey yaptığıkonuşmada Kafile ve Grup Başkanlarınıngörev ve sorumlulukları hakkında bilgiverdi. Aynı zamanda Genel Merkez İrşadBşk. Yrd. Hulusi Ünye hocaefendi, oradakarşılaşılabilecek fıkhi konular hakkındahocalarımıza kısa hatırlatmalarda bulundu.Toplantıya İstanbul´dan (THY) TürkHava Yolları yetkilileri de katılarak bir seminerverdiler. Yıllardan beri IGMG Hac –Umre Reisen GmbH ile birlikte çalıştıklarınıve çok başarılı bulduklarını belirttiler.Toplantının ilerleyen dakikalarında katılanIGMG Genel Başkanı Kemal Ergün;Kafile ve Grup başkanlarını selamladıktansonra, “Hac ibadetinin sıra dışı bir ibadetolduğunu, hacıların Cenab-ı Hakk`ın misafirleriolduğunu dolayısı ile bu misafirlerien iyi bir şekilde ağırlamak bizim en büyükgörevimizdir” dedi. Kafile ve Grup başkanlarınınmutlaka irşad programları yapmalarını,ayrıca her gün değerlendirme toplantılarıyapmalarını tavsiye etti. Sabrı gerektirenbir ibadet olduğunu vurgulayan ErgünKafile ve Grup Başkanlarından tebessümüelden bırakmamalarını tavsiye etti.Toplantı Kafile ve Grup başkanlarınındilek ve temennilerinin ardından Kur`an-ıKerim tilaveti ile son buldu.sayfa 16Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirhaberIGMG DüsseldorfBölgesi 2011-2012Sezonunu AçtıIGMG Bölgesi 2011-2012 çalışma yılınınaçılışı “Genişletilmiş Bölge İdarecilerToplantısı”nı Duisburgdaki Efendi Düğünsalonunda gerçekleştirdi.Genişletilmiş Başkanlar toplantısına cemiyetlerinbaşkanlarının yanısıra, Kadınlar TeşkilatlarıBaşkanları, Gençlik Teşkilatları Başkanları,Kadınlar Gençlik Teşkilatları Başkanlarıve hocaefendiler de katıldılar.Toplantıya katılımın güzel olduğu gözlenlendi.Toplantıya IGMG Genel Merkezden GenelSekreter Oğuz Üçünçü, IGMG İrşad BaşkanYrd. Hulusi Ünye hocaefendi, IGMGGençlik Başkanı Mesut Gülbahar da katıldı.Programa Kur’an-ı Kerim’le başlandı.Programı yöneten IGMG Düsseldorf BölgeTeşkilatlanma Başkanı Erdogan Ok, kısa birselamlama konuşması yaparak yoklamaya geçti.Daha sonra söz alan IGMG Düsseldorf BölgeBaşkanı Yaşar Erim konuşmasına şöyle devametti; “Kıymetli Başkanlarım bu tür toplantılarısık sık yapmamızın faydalarını hepinizbilmektesiniz. Bu toplantılarda sene içerisindekiyaptığımız faaliyetlerdeki eksikliklerimizitesbit etmekte ve yapmamız gereken çalışmalarlaalakalı fikir alış verişinde bulunmaktayız.Şu an burada herbiriniz değişik şubelerimizdegörev yapan idarecilerimizsiniz,ama her biriniz ayrı görevde olsanız da sonuçtabizler Allah’ın rızasını kazanmak için çalışıyoruz.Yaz tatilinde Bölge Egitim merkezindeyapılan “Yaz Kursları” hakkında da bilgi verenErim, iyi çalışan cemiyetlerden örnekler verdi.Eğitim alanındaki hedeflerini sıralayan Erimkatılanlara teşekkür etti.Her birinize şubelerinizde başarılar diliyor yarınlarımızındaha iyi olması için gayretle çalışmanızıistiyorum. <strong>Hayat</strong> boşluk kabul etmiyor.Çocuklarımıza bizler sahip çıkmazlıyız. Sorumluluktankurtulamayız” diyerek sözlerinisonlandıran Bölge Başkanı herkese hayırlı çalışmalardiledi.4 yılı dolan IGMG Düsseldorf BölgesiGençlik Başkanı Bektaş Köroglu, BüyüklerBölge yönetimine katılırken yerine Yakup Özdoğruiştişareler sonucu atantı.IGMG Genel Merkez İrşad Başkan Yrd.Hulusi ünye hocaefendi toplantıya katılan idarecilerebilgilendirici bir konuşma yaptı.IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçünçü idarecilereyaptıgı konuşmada: “Bizim amacımızAllah’ın rızasını kazanmaktır. Kıymetli idarecikardeşlerim katılımınızdan dolayı hepinizitebrik ediyorum. Tüm dünyadaki insanlarınsaadetine talip bir teşkilatın idareci mensuplarıolan sizlerin yaptıkları bu çalışmalar gerçektençok önemlidir. İdareciler varsa eksiklerini veistişarelerini yılın belirli dönemlerinde yaptıklarıbu tür toplantılarla giderip daha verimli çalışmalaryapılması için tazelenmeleri önemlidir”dedi.Kur`an-ı Kerim okunmasının ardındanprogram sona erdi.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 17


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>IGMG Kuzey Ruhr Genişletilmiş İdareciler ToplantısıIGMG İslam Toplumu Milli Görüş TeşkilatlarıKuzey Ruhr Bölgesi GenişletilmişŞube Başkanlar toplantısı yaptı.Toplantıya Bölge Yürütme Kurulları, ŞubeBaşkanları, Şube Gençlik Teşkilatı Başkanları,Şube Kadınlar Teşkilatı Başkanları,Şube Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanlarıve Şube İmam Hatipleri katıldı.sayfa 18Bölge Merkezinde yapılan toplantının açılışKur`an-ı Kerimini Rheda Cemiyeti İmamHatibi İkram Sever okudu.IGMG Kuzey Ruhr Bölge TeşkilatlanmaBaşkanı Nuri Çiğbasmaz yoklamayı yaptı.Yoklamanın ardından sözü selamlama konuşmasıyapmak üzere IGMG Kuzey RuhrBölge Başkanı Ufuk Ulun aldı.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432Ufuk Ulun yapmış olduğu konuşmada yenihizmet sezonunun hayırlara vesile olmasıumudiyle birlik ve beraberlik içerisinde Allahınyardımıyla en iyi şekilde yerine getirileceğiinancıyla yeni döneme dair yapılacak hizmetlerhakkında bilgiler verdi.Daha sonra sırasıyla IGMG Kuzey RuhrBölge Eğitim Başkanı Mustafa Albayrak,Sosyal Hizmetler BaşkanıHüseyin Oruç, İrşad Başkanıİlahiyatçı- EğitimciOsman Arslantürk birimlerihakkında bilgilendirmekonuşmaları yaptı.IGMG Kuzey RuhrGençlik Teşkilatı adınahedeflerini açıklayan BölgeGençlik Teşkilatı BaşkanıAbdülkerim Işık ardındanIGMG Hilft undSozial Verein Kuzey RuhrBölge Sorumlusu MustafaKeleş slayt eşliğindeIGMG`nin başta Somaliolmak üzere Afrika`da veçeşitli ülkelerde yaptığıyardımları ve izlenimlerinianlattı. Kurban kampanyasınınstartını verdi.Aynı hassasiyetle kurbanlarınbu fakir insanlara verilmesinirica etti.Şube başkanlarının görüşlerive dilek temennilerinardından IGMG GenelMerkezden toplantıya katılanEğitim Başkan YardımcısıRamazan Başlık“Görev Bilincimiz” konulugörüntülü bir seminerverdi.Seminerin akabindeŞube Başkanları, GençlikTeşkilatı Başkanları, İrşadBaşkanlığı Hoca Efendilerle,Kadınlar TeşkilatıBaşkanları ve KadınlarGençlik Teşkilatı Başkanlarıkendi birimleriyle alakalı2011-2012 yılı çalışmalarıhakkında ayrı ayrıtoplantılarına devam ettiler.Program verilen ikramınardından yapılan duaile sona erdi.


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidirdosyaİlhan BİLGÜGöç Eden CamilerAnlamı apaçık ortada. “Göç”,insanlar sözkonusu olduğunda,o insanların alışık olduğuveya vatan edindiği yerden, her ne sebebleolursa olsun vazgeçip bir başkayere “göçmesi”dir. Yani, bir başka yereyerleşmek için, bulunduğu yeri terkedipgitmektir. Türkçe’de böyle bireylem, “göçmek” şeklinde fiil olarakkullanılır. Lakin, Türkçe’de aynı harfve seslerden oluşan bir başka “göçmek”daha vardır ki, hem yıkımı, hemyaşlanma ve hastalanmayı, hem deölümü hatırlatır. Belki de, göç kelimesiile esrarengiz bir bağı vardır, göçmekkelimesinin. Bu esrarengiz bağolmasa bile, insanlık tarihindeki tümgöçlerde, hüzün ve hasret içiçe olmuşturher zaman. Hüznün ve hasretin azaindirgenmesi için ise; inançların, hayatşekillerinin ve alışkanlıkların canlandırılıpdiri tutulması önemli bir yerişgal eder. Bu durum, göçmenlerin yeniyerlerinde kendilerini bulma anlamınada gelir aynı zamanda. Onuniçindir ki, farklı bir inanç nizamına sahipolan Müslümanlar, dinî hayatlarınınmevcudiyetinin işaretleri olarak,diğer dinlere mensup insanlara oranladaha kesif bir şekilde “cami” kurmayolunda ilerlemiş durumdadır. Camilereverilen isimlere bakıldığında,Müslümanlarla birlikte bu camilerinde adetâ göç ettiklerini görebiliriz.Müslümanların daha görülür birşekilde camiler kurmaları ve dinî hayatlarınıbu şekilde ortaya koymalarınınsebebi, elbette ki, bu değildir yalnızca.Bunun en önemli sebebi, İslamdininin mensuplarının hayatına nüfûzeden ve bu hayatı şekillendiren bir dinolmasıdır. İslam, ictimaî hayata büyükönem verir. Fakat İslam, her şeydenönce, ferdin hayatını düzenler ve ferdinkimliğini oluşturur. Bu kimlik oluşumunda“cami” olarak isimlendirilenmüessese önemli bir rol oynar. Her nekadar, özellikle yalnızca Osmanlı kültürününmüessir olduğu yerlerdekiMüslümanlar bu kelimeyi kullansalarda, “cami” kelimesinin ifade ettiğimüessese, anlam olarak tüm İslamdünyasında ve Müslümanların yaşadığıher yerde aynı şeyi ifade eder. “Cami,İslamî hayatın merkezidir”, şeklindeifade edilebilecek olan bu anlam,Müslümanların camilere verdikleriönemi de ortaya koyar. Her şeyden önce,Namazların her yerde kılınabileceğigerçeğinden hareketle, cami gibi birmüessesenin ortaya konulmuş olması,Müslümanların artık o yere yerleştiklerinibizzat kendilerinin kabullendiklerianlamına gelir.İlk gelen göçmen işciler misafirolarak görüldükleri ve kendileri de bumisafirliği kabullendikleri için namazlarınıcemaatle, işyerlerinin yurtlarınodalarında kılarlar. Sonra geçici olarak,bu yurtlarda herhangi bir odanıncemaatle namaz için tahsis edilmesi sürecigelir. Müslüman nüfûsun artmasısürecinde, daha geniş mekanlar, hattakiliseler ve müzeler Cuma ya da Bayramnamazları için kiralanak kullanılır.Kilise olarak, Köln’deki katedral1,müze olarak da Münih’teki DeutschesMuseum örnekleri gösterilebilir.ibilgu@igmg.deGöçmen işçilerin kurdukları derneklerinbüyük çoğunluğu “cami” olarakkurulmasa bile mutlaka, camifonksiyonu icra edebilecek şekilde kurulmuştur.Göç sürecinde, mimarî olarakda bir cami fonksiyonu icra edecekilk iki müesseden birisi Aachen’de, diğeride Münih’te (Freimann) kurulancamilerdir. Bununla birlikte, bugünAvrupa’nın en önemli İslamî kuruluşlarındanbirisi olan, IGMG’nin doğrudanolmasa bile dolaylı olarak, ortayaçıkışı ilk olarak 1971 yılında Braunschweig’taAhmet Rüşdü Banaz tarafındankurulan “Türk Birliği” derneğişeklinde olur. Daha sonra İslam Birliğiisimlerini alacak olan bu dernekler,bir süre sonra bir çatı kuruluş altındabir aya gelirler. O zamanlar buçalışmalara öncülük eden büyüklerimizinbir zamanlar, bugünkü adı İslamKültür Merkezleri Birliği (VIKZ) olanKöln İslam Merkezi ile uzun süre beraberçalıştıklarını da hatırlamak gerekir.Göçmen Müslümanlar ile birliktecamilerin sayısının da giderek artması,sosyolojik olarak Müslümanların dindarlıklarınınarttığı şeklindeki bir gözlemiancak kısmen doğrular. Müslümanlararasında dindarlaşma diğer dinmensuplarına göre arttı denilebilirsede, camilerin sayısının artmasındakien önemli sebep belki de, bir müesseseolarak camilerin Müslüman nüfûsunhem kimliğini oluşturması, hemde bu kimliği gelecek nesillere aktarmadakifonksiyonunda yatar. Müslümanların,kendi nufûslarına oranla,camilere daha az üye olmaları camilerinhizmetlerinden yararlanmadıklarıya da yararlanamayacakları anlamınagelmez. Zira bir camiye üye olma gibibir gelenek olmadığı gibi, bir caminin,cami olabilmesi için, üye olup olmadıklarınabakmaksızın, bütün müslümanlarınorada namaz kılabilmesi vehizmetlerinden yararlanabiliyor olmalarıgerekir.Müslümanların yerleşik hâle gelmesiile birlikte, camiler bir eğitim veöğretim merkezi hâline gelmiştir. Çocuklarınküçük yaştan itibaren dinîbilgileri ve Kur’an okumayı öğrenmelericamide mümkün olmaktadır. Çocuklarınküçük yaşta dinî bilgiler öğrenmeleri,yalnızca bir öğrenim sürecideğildir. Bu süreç bir eğitim sürecidirde. Bu eğitim sürecinde İslâmî kimlikde oluşur.Daha önceleri hafta sonlarında azsayıdaki çocuğa yönelik olarak verilendin dersleri ve Kur’an dersleri, dahasonraları düzenli bir programa dönüşür.Nüfûsun giderek artması üzerine,okul tatilleri bu eğitimin daha programlıbir şekilde yapılabilmesi için değerlendirilir.Teşkilatımızın, “Yaz TatiliniDeğerlendirme Programları” buaçıdan bahsetmeye değer bir eğitimorganizasyonudur.Burada, artık yeni bir konu gündemegelir. Çocuklara, bu ülkelerde büyüyengençlere hitap edebilecek birdinî eğitim programı artık en önemliihtiyaç haline gelir. Çünkü, nesiller değişmiş,değişen bu nesillerin kimliğide farklı bir ortamda gelişmiştir. Gerekkişilerin kendi içindeki çalkalanmalara,gerekse toplumsal endişelerecevap bulabilecek bir kişiliğin gelişmesiiçin, bu şartların şuurunda olaneğitimci ve öğretmene ihtiyaç duyuluyor.Bunun sevindirici olan tarafı, hemMüslümanların hem de devletlerinböyle bir ihtiyacın olduğunu kabullenmeleridir.Endişe verici tarafı ise, devletinİslâmî eğitimi kendine göre yönlendirmekistemesi ve din derslerinemüdaheleci bir niyetle yaklaşmasıdır.Almanya’da, Frankfurt, Münster, Osnabrück,Paderborn, Tübingen gibiüniversitelerin bu soruna bir cevapbulma yolundaki adımlarını, çeşitli itirazlarave “siyasetçilere alet olma” endişelerinerağmen olumlu gelişmelerolarak değerlendirmek mümkün. Bunlarınyanı sıra, İslâmî kuruluşlar tarafındançeşitli eğitim kurumlarının kurulmuşolması ise ihtiyaca tam cevapveremiyor. Ama şu bir gerçek ki, “misafirişçi göçü” dinî hayat bakımındanAvrupa’yı daha da renkli hâle getiriyor.1 http://pdfarchiv.zeit.de/1965/07/muselmanen-beten-im-koelner-dom.pdfEkim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 19


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>Müteveffa İslambilimci AnnemarieSchimmel’in Kitabı Üzerine“İslam Dini’ne Giriş”Hacer Çakmak • hacer87@yahoo.deMüteveffa İslambilimci AnnemarieSchimmel’in(1922-2003) “İslam DinineGiriş”* isimli kitabı, İslam dinini,kültür tarihi içerisindeki yeri açısındananlamak isteyenler için iyi birbaşlangıç imkanı sunuyor. Batı’dakiaraştırma faaliyetleriyle birlikte İslam’ınbaşlangıcından günümüzekadar gerçekleşen tarihî olayları dakapsayan kitap aynı zamanda dinîiçerikle alakalı yanlış anlamaları, İslam’ınHıristiyanlık ile ortak vefarklı yönlerini de konu ediniyor.Kitabın girişinde Ortaçağ’da İslam’akarşı takınılan ve dinî tartışmalaraneden olmuş olan politik tutumdanbahsedilirken, yazara göreBatı’da İslam’ın kaynaklarına karşıilk müsbet ve eleştirel tutum ise Aydınlanmadevrine denk geliyor. 19.asır ise bugün hâlâ verimli çalışmalarıteşvik eden bir bilimsel disiplinintesis edilmeye başlandığı zamanolarak kaydedilmiş.Arabistan’ın İslam öncesi tarihinekısaca değinen Schimmel bilhassaArapça lisanının ve şiirinin öneminivurgulamayı da ihmal etmemiş.Peygamberimizin (s.a.v) vahyinaracısı olma vazifesini temel alanSchimmel, kendi İslambilim bakışaçısını ise şu sözlerle ifade ediyor:„Muhammed 40 yaşında iken sık sıkinzivaya çekildiği Hira Dağı’ndabulunan bir mağarada tezahürlerinetkisi altında kendisine ilahî bir vazifeninverildiğine kanaat getirmişti“.(s.16)Nevar ki, Schimmel’in bu ifadesi,İslam’ın peygamberlik tasavvuruile bağdaşmamaktadır, zira İslam’agöre bu vazife sadece Allah tarafındanbelirlenip verilir ve peygamberinihtiyarında değildir.Yazar ayrıca Kur’an’ın üslup vekonuları ile alakalı hususiyetleri deaçıklığa kavuşturuyor. Arap yarımadasından,Efendimizin zamanındansayfa 20Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432itibaren tüm dünyaya yayılan İslam,19. asra kadar Schimmel tarafındantafsilatlı bir şekilde işleniyor. Muhtelifimparatorluklar, hanedânlar, fetihlermuhtasar bir şekilde anlatılıyor;kültürel, mimarî ve bilimsel başarılaraise özel bir yer ayrılıyor. Bubağlamda göze çarpan bir diğer hususise Hıristiyanlığa has bazı tabirlerinkullanılması. Schimmel, Hz.Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiğigün olan 10 Muharrem için Hıristiyanlıktanödünç aldığı çile günü(Passionstag) ifadesini kullanıyor.(s. 23) Bu tabirin sahip olduğu arkaplandan yola çıkarak, içeriğiyleuyuşmayan İslamî bir olayı bu şekildeanlatmak ise sorun teşkil edebilir.Schimmel daha uzunca olan müteakipbölümde ise Kur’an veKur’an’ın öğretisinden bahsediyor.Bu kısımda özellikle İslam’ın temelleri,beş şartı ve ilhamınıKur’an’dan alan sanatın (camiler,hat) tasvirine yer veriliyor. Ayrıcatefsir ilminin gelişim süreci dikkatedeğer bir husus olarak karşımıza çıkıyor.Nesh gibi meselelere ise yer verilmesinerağmen bu konuda ilmî tabirâtkullanılmamış. Giriş mahiyetindekiböyle bir kitapta, bu tabirlerinkullanılması daha uygun olurdu,zira Almanca lisanı İslamî ıstılahâtaçısından henüz yeterli düzeye ulaşabilmişbir lisan değildir.Hadis, Fıkıh, Felsefe ve Kelâmgibi dinî ilimlerinin içeriğini açıklayanSchimmel hadis ile alakalı değişikbakış açılarına, muhtelif mezheplerinzuhuruna ve fıkhın kaynaklarınadair önemli bilgiler sunuyor.Schimmel’in bilhassa Kelâm ilmiylealakalı İslam ve Hıristiyanlık arasındaHz. İsa (as), peygamberlik ve Kelâmullahgibi konularda göstermişolduğu ilişki ise dikkate şayan.Hadis alanında ıstılahların eksikliğiyine bariz bir şekilde göze çarpıyor.Mesela ravilerin şahsiyetlerinintahlili ve güvenilirliklerinin tenkidimeseleleri kendi ıstılahlarıyla ifadeedilebilirdi. Şeriat kavramının açıklanmasıbahsinde ise bazı kafa karıştıranhususlar yok değil. Zira yazarıniddiasına göre şeriat, bir taraftanKur’an’da ifade bulan Tanrı buyruğudur,diğer yandan ise yazılı kanunhaline getirilmemiş ve nesilden nesileaktarılmıştır. (s. 57 ve sonraki<strong>sayfalar</strong>) Bu söylenilen şey sadece“fıkıh ilmi” açısından sözkonusuolabilir. Buna karşın Kur’an’dakiilâhî buyruklar değişmez şekilde kayıtaltına alınmıştır ve ayrıca tasnifve yazılı kanun haline getirme tartışmalarınındışında kalır. Bu nedendendolayı fıkhî terimlerin etraflıca verilmesiyanlış anlamaların önüne geçilmesiaçısından son derece faydalıolurdu.Müteakip <strong>sayfalar</strong>da, başlangıcıdört halife dönemine tekabül eden vedoruk noktasına yeni bir kazanımolan ve Müslümanlar tarafından geliştirilenYunan düşüncesi ile ulaşmışolan muhtelif mezhep mensuplarınıntartışmalarına yer veriliyor.Kitapta, Hz. Ali’nin (ra) halifelikdevri ile alakalı olarak da, siyasîgrupların ortaya çıkışı, Şiî bakış açısımerkezinde okuyucuya sunuluyor;Şiîliğin genel vecheleri, fikirlerive bugüne kadar ulaşan etkileri tartışılıyor.Schimmel, İslam tasavvufunu isedogmatik tartışmaların karşısındakonuşlandırıyor. Dindarlık vetanrı-insan arasındaki sevgidenbahsedilen bu bölümde kutsallıkatfetmenin İslam’daki yeri ilealakalı da bir tartışma yürütülüyor.Müteakip bölümde ise 14.asırda başlayan ve günümüzekadar devam eden (Schimmel2003’te vefat etti) ictihad ve İslam’ınkaynakları konusunda ihyadenemelerine yer veriliyor.Tartışmanın merkezinde ise İslam’ındinamikliği, kadınlarınözgürlüğü ve bankaların faiz işlemigibi Batılı unsurlarla uyumluluğuve fundamentalizm bulunuyor.Bu konuda Selefîye hareketineözel bir yer veriliyor. Yazarbu dönüşüm sürecinin sonununhenüz açık olduğunu ve öncedentahmin edilemeyeceğini ise bilhassavurguluyor.Her bölümde hem İslam’ın kendiiçinde değerlendirilip hem de Hıristiyanlıklakıyasta bulunulması vegünümüzle sürekli olarak bir bağkurulması, giriş mahiyetindeki bukitabın yüksek seviyesine işaret etmektedirve okuyucuya –bilhassaHıristiyanlara- yeni çağrışım imkanlarısunmaktadır.Kitapta eleştirilebilecek olan temelhusus ise İslam’ın mesajının Hıristiyanlıktanbeslenen bir dil vasıtasıyla,gölgede bırakılarak yanlış anlaşılmalarasebebiyet verme ihtimaliarz etmesidir. Aynı şekilde henüz İslamîterminolojinin yeterince yerleşmediğiAlmanca dili için belirli bazııstılahatların kullanılması da kanaatimizcezarurî idi.Son olarak kitap, Avrupa’nınMüslüman ve gayr-i müslim halkların,ifa edilmesi gereken çok sayıdavazife ve cevaplandırılması gerekensorularla karşı karşıya bulunduğunuaçık bir şekilde ortaya koymaktadır.* Reclam. Die Religion des Islam.Eine Einführung,2010, 158 S. ISBN: 978-3-15-018659-6


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirdosyaZamana Göre DeğişenHz. Muhammed (s.a.v) AlgısıGayr-i Müslimlerin Peygamber Algıları ÜzerineAli METEHz. Peygamberin(s.a.v), giderek Hıristiyanlıkiçi tartışmalaraalet edilecek şekildegündeme getirilmesi süreciise, 16. ve 17. yüzyıldakireform döneminekadar devam etmiştir.Bu süreçte, Protestanlara,hakaret maksatlı“Muhammedîler” denilirve Hz. Muhammed(s.a.v) “Doğu’nun Deccal’ı”olarak nitelendirilirkenPapa da, “BatınınDeccal’ı” olarak nitelendirilmiştir.Müslümanlar Hz. Muhammed’in(s.a.v) İslam dinininPeygamberi, Allah’ın sonelçisi olduğuna inanırlar. Kur’an’daHz. Muhammed’in, “Alemlere rahmet”(Enbiya Sûresi, [21:107]) olarakgönderildiği ifade edilir. O’nun hayatıve davranışları günlük hayatın her alanındaMüslümanlar nezdinde ölçü vekaynak olarak kabul edilir. Peki gayr-imüslimler Peygamberimizi nasıl değerlendiriyorlar?Hz. Muhammed’in(s.a.v) günümüzdeki imajının kökenlerinelerdir? Hz. Muhammed’in(s.a.v) algılanışında bir dönüşüm sözkonusu mudur?İlk olarak şu tespitte bulunulabilir:Hz. Muhammed (s.a.v) algısı, Avrupa’da,daha doğrusu Hıristiyan dünyasında,tarih boyunca her daim aşırı uçlardaseyretmiştir. Allah’ın Elçisi,“sahte peygamber”, “zındık”, “sahtekâr”,“saralı”, “ilah”, “deccal” ya da“fanatik” olarak nitelendirilmesininyanı sıra, “kanun koyucu”, “kahraman”ya da “dahi” olarak da görülmüştür.Bu birbirine zıt düşüncelerin temelindekaynakların yetersiz olmasıveya saptırmalarla dolu cehalettenkaynaklanan algı bozuklukları vardır.Diğer taraftan işaret ettiğimiz bu algılarınherbiri, her zaman için kendi dönemleridikkate alınarak değerlendirilmelidir.Zira Peygamber Efendimizedair algı ve O’nun hakkındaki düşüncelerçoğunlukla sözkonusu dönemingenel atmosferini yansıtmaktadır.Ortaçağın başlangıcından beri Hz.Muhammed (s.a.v) hakkında genelolarak olumsuz, gerçekdışı bir algınınvar olduğunu görüyoruz. Emevî Sarayı’ndabulunmuş Ortodoks bir Hıristiyanolan Şam’lı Yahya (Yahya Dımeşkî)(öl. 750) “Zındıkların Kitabı” adlıeserinde ilk olarak Peygamber Efendimizdenbahseder. “Onlar (Araplar),Bizans Kralı Herakios (610-641) zamanınakadar putlara tapıyorlardı.Ama aralarında, eski ve yeni ahitlerdenderlediği bilgilerle ve Arian birHıristiyan keşiş ile birarada bulunmasısonrasında kendi sapkın inançlarınıyayan, “Mamed” adında, sahte birpeygamber çıktı. Yaptığı hilelerle dahasonra kendisini halkına Tanrı’dansakınan biri olarak tanıtıp inandırmış,gökten de kendine kitap indirildiği dedikodusunuyaymıştı. Kitabındaki gülünçöğretileri ile Tanrı’ya nasıl ibadetedileceğini anlatmıştı.” Yahya Dımeşkîbu sözleriyle, uzun süre ve kısmenbugüne kadar da itibar edilecek,Hz. Muhammed (s.a.v)’i İncil’den bazıbölümler almış ve sapkın inançlarıbenimsemiş “sahte bir peygamberdir”şeklinde niteleyen görüşlerini ortayakoymuştur.Sonrasında Hıristiyan dünyasındaortaya çıkan Peygamber Efendimizkarşıtı söylem ise güçlenen, İslam’akarşı, Hıristiyanlığın hakikatini gündemdetutmaya yönelik bir mücadeleolarak anlaşılabilir. Bu anlamda Aquino’luThomas (öl. 1274) ve RamonLull’un (öl. 1316) Hz. Muhammed(sav)’in tebliğ ettiği inançla bir nevihesaplaşan kitaplar yazdıkları bilinmektedir.Hz. Peygamberin (s.a.v), giderekHıristiyanlık içi tartışmalara alet edilecekşekilde gündeme getirilmesi süreciise, 16. ve 17. yüzyıldaki reformdönemine kadar devam etmiştir. Busüreçte, Protestanlara, hakaret maksatlı“Muhammedîler” denilir ve Hz.Muhammed (s.a.v) “Doğu’nun Deccal’ı”olarak nitelendirilirken Papa da,“Batının Deccal’ı” olarak nitelendirilmiştir.Hz. Muhammed (s.a.v) algısındaesaslı dönüşümün ise 18. yüzyıldakiAydınlanma döneminde yaşandığınıifade edebiliriz. Hıristiyanî bir dünyatefekkürünün yumuşatılması gayretlerinedenk gelen bu dönemlerde, PeygamberEfendimiz, Hıristiyanî olanher şeyin zıddı olarak gösterilmiştir.Bu, Peygamberimizin hayatına olanbilimsel ilginin artması ile de desteklenmiştir.Ayrıca şarkla ilgili seyahatnâmelerinçoğalması Hıristiyanlar arasında,İslam ve Peygamberimiz ile ilgiliyerli yersiz polemikler dışında dailgilenilmesini mümkün kılmıştır.Hz. Muhammed (s.a.v)’e önyargısızyaklaşımın öncüsü ise Hollandalıİlahiyatçı ve Orientalist Adrianus Reland(öl. 1718) olmuştur. Reland,“Türklerin ya da Muhammedîlerin dinihakkında iki kitap” adlı eserindehiçbir dayanakları olmaması nedeniylealibeymete@web.deo zamana kadar olan İslam araştırmalarınıeleştirmiştir.Daha tanınmış bir diğer eser iseVoltaire’in (öl. 1778) “Fanatizm ya daPeygamber Muhammed” adlı eseridir.Çağdaş İslam bilimcisi Hartmut Bobzinbu eseri “İslam, Voltaire’in Katoliklikeleştirisi için kulis olarak kullanılmıştır”sözleri ile yorumlamaktadır.Voltaire sonraki eserlerinde yargısınıhafifleterek Hz. Muhammed (s.a.v)’ikanun koyucu ve fatih olarak nitelerve O’na bir ölçüde ilgi gösterir.19. yy’ın başlarında oluşan dâhi literatüründe(Geniekult) Hz. Muhammed(s.a.v), makul ve doğal bir dinkuran aklî ve dünyevî bir dâhi olarakgörülür. Daha önce eleştiri nedeni olanPeygamberimizin dünyevîliği, bu keztersine yargıların ölçüsü olur. İskoçyazar Thomas Carlyle (öl. 1881), Hz.Muhammed’i (s.a.v) tarihî bir kahramanolarak görür ve O’nu Dante, Shakespeare,Luther, Rousseau ve Napoleongibi isimler ile birlikte anar.Hz. Muhammed (s.a.v)’e yaklaşımlarınbaştan beri farklı sebep veamaçları olmuştur. Hz. Muhammed(s.a.v) hakkındaki algılar, bu amaçlarve tarihî dönem ve durumlarla doğrudanbağlantılıdır. Müslüman olmayanbirçok kişinin gözünde bugün Hz.Muhammed (s.a.v) şiddet yanlısı birfanatik olarak görülmektedir. Bu türbir tanımlama aslında, aktüel sorunlarnedeniyle tarihteki, Peygamber Efendimizeyönelik algıların birer yansımasıolarak görülebilir. Böyle bir algılamaelbette Müslümanların kendiPeygamberlerini algılama şekilleri ilede hiçbir şekilde uyuşmamaktadır. ZiraMüslümanlar, her zaman örnek aldıkları,adaletli, dosdoğru ve merhametlibir Nebî olan Hz. Muhammed’e(s.a.v) iman etmektedirler.Kaynaklar:“Mohammed”, Hartmut Bobzin“Mohammed”, Marco Schöller“Der Islam im Mittelalter”, Gustave E.von Grunebaum“Muhammed”, “Diyanet İslam Ansiklopedisi”Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 21


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>Ahmet Faruk ÇağlarGöçmenin “Biz” İhtiyacıGöçmen Psikolojisisayfa 22Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432a_faruk@hotmail.frBebek dünyaya gözlerini açtığında,annesinden ayrı bir vücudu,benliği, beni olduğununfarkında değildir; annesiyle füzyonhalinde ve birdir. Margeret Mahler’inifadesiyle; ‘‘Rahim dışı yaşamın ilkhaftalarında, başlıca özelliği bebeğinannelik yapan kişinin farkında olmayışıolan mutlak bir birincil narsisizmdurumu egemendir.’’ Ve bu aşamayanormal otizm adını verir Macar asıllıpediatri uzmanı. Bu ‘ilk aşamanın’akabinde, istek ve ihtiyaçlarının anındave eksiksiz olarak gideril(e)memesi(ki bu giderilemeyiş mümkün olmadığıgibi gerekli de değildir) bebeğeannesini, yani kendinden farklı ve ayrıbir varlık olan annesi olduğunu yada annesinden ayrı bir kendisinin,ben’inin olduğunu farkettirir.Zira, Fransızlar, C’est grace aumanque qu’on devient un homme derve ancak mahrumiyetle adem (adam)olunur, demek isterler. Bununla, sürekliverilen desteğin kişiyi hiçbir zamankendi ayakları üzerinde duramayacak(yoksunluğunu hiçbir zamanfarkedemeyecek), bağımlı varlıklaradönüştüreceğini ima ederler. Nitekim,Jean-Michel Labadie’nin ifadesiyle,isteğe (sürekli) cevap vermek, bağımlılığımuhafaza etmek demektir (répondreà la demande serait maintenirle dépenance). Bizim geleneğimizdeise eskiler, mahrumiyetler kemâlettevlid eder, der. Yoksunluklar, yoksunluklarımızbizi olgunlaştırır, bir‘ben’e sahip olmamız, insan olmamızancak yoksunluklarımız ve bu yoksunluklarıfarkedişimiz aracılığıyla vefarkettiğimiz ölçüde mümkündür. Oyüzden “fakrî fahrî”dir, yani, yoksunluğumuzövüncümüzdür.Velhasıl, bebek önce anneyi öğrenir,annenin kendisinden farklı, başkabir ben olduğunu farkeder etmez, annesindenayrı kendi ‘ben’ini farkeder.Artık sadece ben yoktur, sen ve benvardır. (Bu bağlamda, ötekileştirmeüzerine dile getirilen “şikayetlere’’ atfen;kendi farkındalığımız için bir ötekineihtiyaç duyduğumuzu hatırlatalım.Bizi ötekileştirenler kadar, bizimde bir yönüyle “onları’’ ötekileştirmeyeihtiyacımız vardır. Zira, insan kendiniancak ötekinin söylemiyle/söylemindeinşa eder, edebilir [L’etre humainse constitue dans le discours del’autre]. Olmak zorunda olan budurve fakat bu bir bahs-i diğerdir.) Babaise bebeğe hayatta sadece sen ve benolmadığını, bir de ‘o’ olduğunu belletir.Onu annesiyle kurduğu bu ikiliktenayırır, kurtarır. Ona bir dış dünyanında var olduğunu farkettirir. Ve bufarkettiriş hayatîdir. Zira başlangıçtakifüzyon halinde kalış gibi, ben vesen ikiliğinde kalmak da daha geç dönemdepatolojik sonuçlara sebebiyetverecektir. Ben’in, sen’in, o’nun (vehatta onlar’ın) yapıtaşlarını oluşturduğu‘biz’e geçiş ise biraz daha zamanaihtiyaç duyacaktır. Freudyen terminolojiyle,(3-5 yaş civarında) üst-ben(über-ich)’in inşasına atılan ilk adımlabaşlayıp ergenliğe kadar varacakuzunca bir zamana. Üst-benin inşası,bir yönüyle ‘biz’in inşasıdır.Bir kez ‘biz’e sahip olundu mu, nede çok kapı kendiliğinden açılır. Karşılaşılanpek çok sorunda, kilitli kapılarıaçmak için hızla elimizi attığımızmaymuncuk gibidir ‘biz’. Karşılaşılanbu pek çok sorun ya da durum karşısındatakınacağımız tutum, ‘biz’insağladığı tutumdur. İnsanlar maruzkaldıkları her uyaran üzerinde ayrıntılıya da dikkatli düşünmezler, düşünmekistemezler. Bu maliyeti yüksekbir çaba gerektirir ve insan doğası gereğiekonomik olanı, yani kolay olanıseçer. Başka türlü çok daha karmaşıklaşacakve yorucu bir çaba gerektirecekolan uyaranlara ve dahi tehdit ediciolabilecek bir dünyaya anlam verenbir Weltanschauung’un bize sağladığıkonfor, hiçbir şeyle mukayese edilemeyekdenli yüksektir. Ayrıca bu‘biz’, bize anlamlı bir evrende bir değernesnesi olduğumuz hissini verir.Benzer şekilde, kültürel olarak edinilenve onaylanan davranış standartlarınabağlanmak ve onlara uyarak yaşamakbizi pek çok kaygıdan korur.Zira toplumsal ve kültürel bir biz’euyma davranışı, temelde rahatlatıcı vegüven vericidir. Bir biz’e sahip olmakdemek, aslında bir biz’a ait olmak demektir.O yüzden aidiyet, psikolojiksağlık için de temel bir âmildir. Maslowda, ihtiyaçlar hiyerarşisinde aidiyeteverdiği özel önemle buna işareteder.Neye, nasıl inanacağımızı, kimenasıl davranacağımızı, nerede nasılyaşayacağımızı hep bu biz fısıldar kulağımıza.Fısıltı, çoğu zaman fısıldayanıfarkettirmeyecek denli cılızdır. Oyüzden fısıldayanın kim’liğini, ne’liğinisoruşturmak pekçoğumuzun aklına(ve işine) gelmez. Ancak başka fısıltılarınolduğu bir zaman ve mekân,kendi fısıltımıza daha dikkatle kulakkabartmamıza sebep olur.Ötekilerin çoğunlukta olduğu zamanlardainsanlar, kendi biz’lerinehep daha sıkı sarılmışlardır. İnsana neyenasıl inanacağını, kime nasıl davranacağını,nerede nasıl yaşayacağınısöyleyen ‘biz’ini farkettiren bir ‘saldırı’,yani kendisinden daha kalabalıkbaşka biz ya da biz’lerin varlığı, kendibiz’ini savunmaya ve muhafazayayönelik doğal bir tepkiye yol açar.Özetle, ötekini farkediş bize kendibiz’imizi farkettirmekle kalmaz, bubizi korumaya yönelik bir tutuma sarılmaisteği ve gerekliliğini de beraberindegetirir. Zira öteki bilinmeyendirve her bilinmeyen gibi ’tehlikeli’dir.Bu anlaşılır tepkiyi dinî kaygılar ayrıcapekiştirir. Çünkü, dinin biz’e kazandırdığıkimlik ve tutumlar bütünününde tehlike altında olduğu varsayılır,ya da, bizzat duyumsanır. (Mevzunundinî boyutunun çok daha hassasolduğunu ve uzmanlık alanımızı aştığını,ayrıca bu makalenin ifade etmekistediklerinin dışında kaldığını yerigelmişken belirtmek isteriz.)Bu anlaşılır tepkiyi herhangi birtoplum içindeki ya da Türkiye’dekiazınlıkların hayatlarına biraz daha yakındanbakarak görmek oldukça kolaydır(her ne kadar, her geçen günkendilerine atıf yapılabilecek azınlıkya da azınlıkların daha da ‘azaldıkları’müşahade ediliyor olsa da). Yahudilerinbinlerce yıllık göç tecrübeleriise vurgulamak istediğimiz ‘savunmapsikolojisi’ne diğer ve daha açık birörnek teşkil eder. Yaşadıkları topraklarahemen hiçbir zaman sahip olamamışolan ve hemen her zaman kendilerindengüçlü ve kalabalalık başkabiz’lerin içinde/ortasında yaşamak zorundakalan Yahudilerin bahsettiğimizgöç/göçmen psikolojisiyle hareket ettiklerininen açık kanıtı belki de, yüzyıllariçinde daha da çetrefilleştirdiklerişeriatlarıdır. İnsanı, detaylarınfazlalığı ve bu detaylara verilen öneminboyutuyla hayrete düşüren YahudiŞeriatı’nın bu ‘karmaşıklığı’ ancakbiz’ini kaybetmek istemeyen, kaybetmemeyeçalışan bir ırkın gösterdiğiçaba dikkate alındığı takdirde anlaşılabilir.Onlara sürekli kendilerini farkettirenve dahi bunu suratlarına haykıranbir, ya da birçok ‘öteki’in varlığı,Yahudilere biz’lerini farkettirmektenve bu biz’i muhafazaya yönelikkanunlar ‘icat ettirmekten’ fazlasınıyaptırmıştır (ve fakat bu da bir bahs-idiğerdir).Ve Almanya’daki, belki de tarihindeilk kez kendisinden farklı bir toplumunorta yerinde yaşamak zorundakalan ‘göçmen’ Türklerin psikolojisini,ya da, davranış tarzını anlamaya veaçıklamaya çalışmak da ancak yukarıdabahsedilen ‘biz’ dolayımındamümkündür. İlk bakışta ve kolaycamüşahade edilebileceği üzere, Almanya’dakiTürk ‘azınlığın’ milliyetçileridaha milliyetçi, solcuları dahasolcu, dindarları daha dindar, ya da,anarşistleri daha anarşisttir. Kendibiz’lerinin farkına varış, ya da onuhissediş, o bizin içinde bulunduğumekanın ve zamanın dışına, biraz dazorunda olduklarından çıkmalarıylamümkün olmuş ve onların biz’lerinedaha sıkı sarılmalarına, onu muhafazayayönelik daha muhafazakâr birtavrı ve tutumu benimsemelerine yolaçmıştır. Kendi topraklarında maruzkaldıkları kimi baskıların, şu anda bulunduklarıyerde nispeten hafiflemişolması ve olası diğer sebeplerin mevcuttutum ve davranışlara etkileri birtarafa, kanaatimizce bütün diğer sebeplerinötesinde ve üstünde belirleyiciolan, bahsettiğimiz bu “biz ihtiyacıdır’’.


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirhaberYaz Tatili Kursları Sona ErerkenBir yaz tatilinin daha sonunagelmiş bulunuyoruz. Seneboyunca iş temposunun yoğunluğuve yorgunluğunu atabilmekümidiyle bir yaz tatiline girdik. Buyoğun tempodan sonra, yorgunluğumuzukimimiz “sıla-i rahim” yapıpanavatanımızda dinlenerek, eş dostve akraba ziyaretleriyle hasretlik giderereküzerimizden attık. Kimimizde bulunduğumuz ülkelerde tatilyaptık. Elbette ana vatanımız Türkiye’detatil yapmak bilhassa çocuklarımıziçin bambaşka bir duygu. Busayede onlar için anavatanlarını tanımakve akrabaları ile kaynaşmak fırsatıdoğmaktadır. Her sıla-ı rahimdeyeni arkadaşlıklar kurulmakta, hattayeni yuvalar kurulmakta. Bu yıl Ramazanayının büyük bölümünün izindönemine denk gelmesi de çocuklarımıziçin değişik bir atmosfer oluşturdu.İnsanlarımız uzun yıllardan beribelki de ilk defa Türkiye’de Ramazanayını geçirmenin tadına eriştiler.Kurulan iftar çadırlarında iftarlarınıaçabilenler ayrı bir güzelliğe eşlik etmefırsatını yakaladılar. Bu yıl Ramazan’ınyaz tatiline denk gelmesi,sıla-i rahim yapan çocuklarımız içinbu manevi havayı yaşamaları açısındanda çok iyi bir fırsat oldu. Çocuklarımızınanavatanda tatillerini geçirmeleri,anadillerini de olumluyönde geliştirmelerini etkilemektedir.Bilhassa küçük çocuklarımız içinçok iyi bir dil pratiği yapma imkanıdoğmaktadır. Anadil açısından buolumlu gelişme izinden gelen çocuklarüzerinde kolayca müşahade edilebilmektedir.Kelime hazineleriningeliştiği, düzenli cümleler kurabildiklerive daha akıcı konuşabildiklerigörülmektedir.Avrupa’da kendi şehirlerinde kalıpiznini burada geçirmek durumundakalan veya çalışmak durumundaolan veliler, her yıl olduğu gibi çocuklarınıIGMG Eğitim Başkanlığınındüzenlediği Yaz Okullarınagönderme fırsatını yakaladılar.IGMG bünyesinde bütüncamilerde ve eğitim merkezlerindeorganize edilen yaz kurslarındanbir çok velinin çocuklarıiçin faydalanma fırsatı oldu.Genelde IGMG’nin cami, şubeve eğitim merkezlerinde haftaiçi ve hafta sonu gündüzlü kurslardüzenlendi. Avrupa genelinde22 yerde kız çocuklarına ve21 yerde erkek çocuklarına yönelikyatılı kurslar yapıldı. Yerlerifiziki açıdan yatılı kursamüsait olmayan bölgeler otelveya Jugendherberge (GençlikYurtları) kiralama yoluna giderekbu ihtiyacı giderdiler. Örneğin,Avusturya’nın Arlberg veFransa’nın Alpes, Lyon Bölgeleriotel kiralayarak yatılı eğitimgerçekleştirdiler. Bir çok bölgedeyapılan kurslar başarılı birşekilde sona erdi. Ramazan ayıvesilesi ile kursların ana teması“RAMAZAN AYI veKUR`AN” oldu. Özellikle yatılıkurslarda çocuk ve gençlerindurumları da dikkate alınarakRamazan ayı programı uygulandıve böylece öğrencilerin ibadetlerinidaha yoğun pratik olarakyaşayabilme fırsatları oldu.Her eğitim sezonunda olduğugibi bu yıl da IGMG EğitimBaşkanlığının Yaz Okullarınınana gayesi, öğrencilerin tatildeoldukları dikkate alınarak, temeldini bilgilerinin geliştirilmesininyanında, uygun ortamlarda dinlenmelerive sosyal aktivitelerleeğlenmelerinin sağlanması oldu.Yaz kurslarında Temel EğitimMüfredatı çerçevesinde seviyeyegöre Temel Bilgiler 1,2,3 kitaplarıokutuldu. Öğrencilerinyaz kurslarına iştirakleri esnasındayeni arkadaş çevresiningeliştirilmesi, birbirleriyle kaynaşmalarıve birbirleri ile paylaşmaduygularının kazandırılmasısağlandı. Bu kurslar çocuklarımızınkimlik ve kişiliğininoluşması, sosyal toplum içerisindeait oldukları yeri bilmeleri veadapte olmaları açısından oldukçaönemlidir.Bugünlerde Avrupa’nın kuzeyindebirçok ülke ve eyaletlerde yaz tatillerisona ermiş, çocuklar ve gençlerokullarına başlamışlardır. Güneybölgelerde ise tatil günleri sona doğruyaklaşmaktadır. Ailelerce, çocuklarınınokulları ile ilgili gereken hazırlıklaryapılmış olunmalıdır. Okuliçin eksiklikleri tamamlanmalı, gerekenihtiyaçları giderilmelidir.Çocukların yeni eğitim sezonundadaha başarılı olmaları için eksiklikleridikkate alınarak şimdiden yardımcıolunmaya başlanmalıdır. Sorunluolduğu ve zorlandığı dersler,okul içerisinde ve sınıf içerisinde tutumu,arkadaşlarıyla uyumu gibi konularöğretmenleri ile zamanında görüşülerektesbit edilmelidir. Konu ileilgili daha sağlıklı bilgi edinmek vedayanışmayı sağlamak açısından veliler,bulundukları çevrede veli derneğivarsa oraya üye olmalı, yoksaveli derneği açılması için gayret göstermelidirler.Bu konularda IGMG Bölge EğitimBaşkanlıklarına müracaat edilerekbilgi alınabilir. IGMG EğitimBaşkanlığı gerek camilerde, gerekseeğitim merkezlerinde, ev ödevleri veokul derslerine yardım kursları düzenlemektedir.Çocukların başarısıiçin bu fırsatlar en iyi bir şekilde değerlendirilmelidir.Veliler, okul içindekiOkul Aile Birliklerinde katılımcıve aktif olmalıdırlar. Toplantılarakatılıp, üzerlerine düşen görevleriyerinde ve zamanında yapmalı, böyleceçocuklarının eğitim sürecine başarılarıaçısından destek olmalıdırlar.Veliler olarak çocuklarımızı, boşzamanlarını değerlendirmeleri veyaz döneminde aldıkları bilgileri dahada geliştirebilmeleri açısından,hafta içinde ve hafta sonunda camive eğitim merkezlerine göndererekhem okul derslerinde başarılı olmaları,hem de İslami temel bilgilerinigeliştirmeleri yönünde yönlendiriciolmalıyız. Temel dini bilgilerini tamamlamışolan gençlerimizi de İslamiİlimler Okullarına teşvik ederekbilgilerinin daha da gelişmesini sağlamalıyız.Ana dilinin önemi ve dillerinimuhafaza edebilmeleri hususundada ev içinde çocuklarımız ilemutlaka ana dilleri ile anlaşmayagayret gösterimeli, Türkçe kitaplarokumaları teşvik edilmeli ve anlamalarısağlanmalıdır.Peygamber Efendimiz (s.a.v) birhadisinde buyuruyor ki: “Çocuklarınızaikram ediniz ve terbiyelerini güzelyapınız”. Cenab-ı Allah cümlemizeşuurlu, ahlâklı ve terbiyeli güzelevlatlar yetiştirmeyi nasip etsin.(Amin)IGMG Eğitim BaşkanlığıEkim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 23


Offenbach MevlanaMehteran EkibiNasreddin HocaHacivat KaragözHüpfburgIGMG Genel BaşkanıKemal ERGÜNAraştırmacı-YazarAbdullah YILDIZIGMG Hessen Bölge BaşkanıMehmet ATEŞİlahi ve Ezgileriyleİsmail TUZENve Ekibiİrtibat Tel: 0177-9120992 . 0175-2465572


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirhaberIGMG Hessen Şube Başkanları ToplantısıSayın Müşterilerimiz;20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizinde ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmakistiyoruz.Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`akadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır.AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi:Su ve yağ ilave etmeden pişirmeDaha sağlıklı beslenme ve pratik pişirmeZaman ve enerji tasarruflarıDünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanaklarıVe AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanlarıBu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek veyeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße18`deki büromuza sizleri de bekleriz.Saygılarımla.İslam Toplumu Milli Görüş Hessen Bölgesi2011-2012 sezonu ilk Şube Başkanları ToplantısınıRaunheim`da yaptı.IGMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerinisürdüren 29 cemiyetin Şube Başkanlarıve Büyükler Yürütme Kurulu üyelerinin yanı sıra,Kadınlar Güney ve Kuzey Teşkilatı Başkanları,Gençlik Teşkilatı Başkanı, Kadınlar GençlikTeşkilatı Başkanının da hazır bulunduğu toplantıyaIGMG Genel Merkezden Mehmet Şenel dekatıldı.Açılış Kur`an-ı Kerimi ile başlayanprogramın takdimini IGMG Hessen TeşkilatlanmaBaşkanı Cengiz Şahbaz yaptı. Şahbaz aynızamanda yoklamayı da yaparak katılımın en üstseviyede olduğunu söyledi. Şahbaz 2011-2012sezonunu tüm birimlerde ve cemiyetlerde eğitimyılı olarak belirlediklerini ve her iki haftada birbelirlenen cemiyette eğitim atağına başlayacaklarınısöyledi.Daha sonra IGMG Hessen Bölge BaşkanıMehmet Ateş söz alarak bir selamlama ve açılışkonuşması yaptı. Ateş: “2010-2011 sezonundaHessen Bölgesi olarak güzel bir çalışma ortamıgeçirdik. Özellikle Kurban ve Ramazan ile ilgiliyapılan çalışmalar insanımız tarafından takdirleve ilgi ile karşılandı. 0211-2012 sezonunda buçalışmalarımızı daha da ileriye götürmek içinhep birlikte çalışacağız. Bu noktada tüm cemiyetidarecisi kardeşlerime çok teşekkür ediyorum,Allah sizlerden razı olsun yaptığınız çalışmalarile hem bulunduğumuz topluma ve hem de dünyamazlumlarına katkı sağlıyorsunuz” dedi.IGMG Hessen Bölge Birim Başkanları birimlerihakkında sinevizyon eşliğinde bilgilendirmeyaptılar. Her birim bilgilendirmesini yaptıktansonra sorulan sorulara da cevaplar verdi.IGMG Hilfs- und Sozialverein Hessen SorumlusuZafer Erten kurumun yaptığı çalışmalarhakkında katılımcılara doyurucu bilgiler verdi.Erten bizzat kendisinin de katılım sağladığı çalışmalarısinevizyon eşliğinde sundu. 2011-2012sezonunda yapılacak çalışmalar için de start verdiklerinisöyledi.Programın ev sahibi Cemiyet Başkanı ErolÇetin katılımcılara hoşgeldiniz dedi ve katılımlarındandolayı teşekkür etti.Katılımcıların dilek ve temennilerine IGMGHessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş`in verdiğicevaplardan sonra IGMG Genel MerkezdenMehmet Şenel hem bir genel değerlendirme vehem de konjonktür ile alakalı bir bilgi ver yorumağırlıklı bir konuşma yaptı.Mehmet Şenel: “Yaşadığımız toplumda özelliklesiz idareci kardeşlerimize oldukça büyüksorumluluklar düşüyor. Sadece evlerinizdeki evlatlarınızdeğil toplumda bulunan tüm kardeşlerimizinevlatlarıyla da bizler ilgilenmek mecburiyetindeyiz.Bu vesile ile bulunduğumuz toplumada olumlu yönden katkı sağlamış oluyoruz.Özellikle gençlerimizi bekleyen tehlikelere dikkatçeken Şenel; “Milli Görüşün yaptığı tüm çalışmalarbu tür tehlikelere karşı bir nevi emniyettir”dedi.Ev sahibi Raunheim cemiyetinin ikramı veyapılan toplu dua ile program sona erdi.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 25


çocuk köșesiGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>sayfa 26Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirÖzel KöșeSelma ÖZTÜRKMüminler GerçektenKardeş mi?Yeni faaliyet dönemine bölgetoplantılarıyla "merhaba" diyenATİB, Kuzey Ren Vestfalya veKuzey Almanya bölgelerinde gerçekleştirdiğiverimli çalışmaların ardından,Güney Almanya Bölge ToplantısınıATİB-Plochingen Türk-Alman İslamKültür Merkezi'nde yaptı.Yüklü bir gündemi olan toplantı,Plochingen Dernek Başkanı AhmetDilsizoğlu'nun bölge temsilcilerini selamlamasıve daha sonra ATİB-GüneyAlmanya Bölge Başkanı AbdülcelilAkyüz'ün proğramın akışı hakkındabilgi vermesiyle başladı.Genel Başkan Yardımcısı MahmutAşkar, göçün 50. yılında özet bir durumdeğerlendirmesi yaptıktan sonra,Bu soruyu kendime sorup duruyorum,fakat bir türlü tatminedici bir cevap bulmuş değilim.Nerden mi geliyor bu soru aklıma?Hucurat Suresinin 10`uncu ayetindeAllah-u Teala: “Müminler kardeştir”diyor ve devam ediyor: “Ohalde kardeşlerinizin arasını düzeltin.Allah’tan korkun, olur ki sizemerhamet edilir.” Bu ayeti okuduğumdaiçeriğini düşündüm. Allah-uTeala bu ayetle tam olarak neyi kastetmektedir?Neden müminleri bir kardeştaifesine koymaktadır? Ve onlarıkardeş ilan etmekle onlara ne tür birsorumluluk yüklemektedir? diye...Tefsir kitaplarını incelemeden öncekendimce bir cevap arayışına giriştim.Önce kardeş kelimesinin tanımlamasınısözlükte aradım ve bir kaç tarif buldum.Bunların her biri benim de tahminettiğim tanımlamaların hemen hemenaynısıydı.Din derslerimizde ve dini eğitimimizdeüç çeşit kardeşlik olduğunu öğrenmiştikzamanında. Bunun ilki: Aynıana ve babadan veya yalnız ana yahutbabası müşterek çocuklar, yani biyolojikbir bağ. İkinci kardeşlik ise ilkinsan Hz. Adem ve onun hanımı Hz.Havva’ya dayanan insanlık kardeşliği.Ve nihayet üçüncü kardeşlik Kelime-iTevhid inancına sahip olan İslam dinininmensupları müslümanların (müminlerin)kardeşliği. Ümmet-i Muhammed’ipekiştiren ve güçlendiren,millet anlayışını vurgulayan kardeşlik.Sonra düşündüm: Kardeş dediğimizdeaklımıza ilk gelen şeyler nelerdiracaba? diye. Ve aklıma şunlar geldi:Sevgi ve muhabbet. İyilik ve güzellik.Dürüstlük ve samimiyet. Cömertlikve saflık. İnsan candan sevdiğikardeşinin her daim ve her husustaiyiliğini ister, onun sevgisini de ve acısınıda paylaşır. Onun başına bir işgelse, acısını ve hüznünü kendi içindehisseder. Ona gıyabında dua eder. Kesinlikleona kin beslemez. Onu kıskanmaz,çekememezlik etmez. Öylebir sevgi, öyle bir muhabbet ki kardeşbağı, insan gerekirse canını bile vermeyehazır olur kardeşine. En azındanbu bende böyledir.Demek ki mümin müminin kardeşiolduğuna göre (Çünkü bu Allah-uTeala’nın ifadesi ve onun buyruğudur)bütün bu saydığım unsurları, duygu vehisleri müminler birbirine karşı beslemesigerek. Dolayısıyla sağlam vegüçlü bir imanın belirtilerindendir bukardeş bağı. Lakin kardeş tanımlamasınıve buna atıf saydığım unsurlarıbugünkü müminlerin hal ve hareketleriylekıyasladığım zaman, bunlarınbirbiriyle bağdaşmadığını farkediyorumve arada bir bağ kurmakta oldukçagüçlük çekiyorum. Nasıl bir kardeşliktirki bu, birbirinin kötülüğünüisteyen? Nasıl bir kardeşliktir ki bu,fitne ve fesat yaratan? Nasıl bir kardeşliktirki bu, haset ve kıskançlıkbesleyen? Birbirinin sevincine ve acısınaortak olmayan, olamamayan.Hüsnü-zan dururken, sui-zannı terciheden ve diğer insanları da bu tür kötüve negatif eylemlere teşvik eden veonları kışkırtan? Yapıcı olacağına, yakıcıve kırıcı olan?Bir bakıyorsunuz, komşunuzun oğluyeni bir araba aldı diye adam kıskançlıktangeberiyor. Ona bir “Hayırlıolsun! Allah kazadan beladan korusun!”diyeceğine, onu çekiştirip duruyor.Bir bakıyorsunuz ki, komşunuzunçocuğu okulda başarı gösteriyor diyeve kendi çocuğu aynı başarıda bulunmuyordiye, adam kendini mahvediyor.Başı ağrıyor, tansiyonu çıkıyor vebenim çocuğumun onunkinden nesieksik diye bir sürü gereksiz fitne ve fesatlıklarayol açıyor. Yanındakine gülüp,tebessüm ediyor, o aralarındanayrıldıktan sonra, hatta ayrılır ayrılmazarkasından konuşuyor, dedikodusunuyapıyor ve çekiştiriyor. İnsanlarıbarıştıracağına, birbirine takıyor, müzevirlikyapıyor. Bakıyorsunuz ki, Allah’ınkendisine vermiş olduğu rızıklaraşükredeceğine, kanaat göstereceğine,oturmuş elalemin mal varlığını hesaplıyorve kendisininkisiyle kıyaslıyor.Kardeşim, senin işin gücün yokmu? Demek ki yok?Evet yine günümüzün gerçeklerinigörüyorum ve tekrar ayetin içeriğinitefekkür ediyorum... Mümimler kardeştir.Demek ki müminler kardeşmiş,öyle mi? Biz mi mümin değiliz,yoksa kardeş kavramında mı bir yanlışlıkvar? Bu ne biçim kardeşlik yahuderken, beynimi kemiren sorunun cevabınıbulmuş gibiyim sanki. Hem deKur’an-ı Kerim’de bulmuş gibiyimoeztuerk.s@gmx.decevabını. Müminlerin gerçekten kardeşolduğunu anladım, hem de öylebir kardeş ki... Kur`an-ı Kerim’in misalverdiği Hz Yusuf ve Habil geldiaklıma. Kıskançlıklarından dolayışeytana uyan ve Hz. Yusuf’u acımasızcakuyuya atan ve onu babasındanayıran kardeşler. Sinsi bir planla Hz.Yusuf’un gömleğine kan süren ve ardındanonu kurt yedi diye Hz. Yakub’ukandırmaya çalışan kardeşler,abilerdi bunlar. Evet devam ediyorum.Müminler kardeştir. Yeryüzünün ilkcinayetine sebep olan Hz. Adem’inoğulları Kabil ve Habil’in kardeşliği.Kıskançlığına hakim olamayıp kendikardeşini öldüren, ardından pişmanlıkduyan ve bir kargaya imrenen ve onunyerinde olmak isteyen Kabil. Evet, onlarda kardeşti. Fakat bu acımasız veinanılmaz işleri yapabildiler. Bunlarıda düşündüğümde bu ayetin belki dediğer bir yönünün de olabileceği geldiaklıma. Elbette Allah’ın buradaki kastıbahsettiğim son iki kardeşlik değildir,asıl kardeşliktir. Lakin günümüzünmüminleri Hz. Yusuf’un ve Habil’ninkardeşlerinin kardeşliğini yaşamaktalar,gerçek kardeşliği değil.Asıl kardeşlik, samimilik, sıcaklıkve destek dururken, bırakın Kabil’i veYakub’un oğullarının tercih ettiklerikardeşliği.ATiB Güney Bölge Toplantısı YapıldıAlmanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki3. nesil ve devamı Göçmen Türklerin,hem kültürel varlıklarını muhafazaedebilmek, hem de çoğulcu toplumlauyum içinde yaşayabilmek için dikkatedilmesi gereken hususlara dikkat çekti.Teşkilatlardan Sorumlu Genel BaşkanYardımcısı Mehmet Çubukçu ise,geride bıraktığımız dönemde bazı faaliyetlerinönemine vurgu yaptıktan sonra,çağın ve yaşadığımız ülkelerin şartlarınagöre teşkilatçılık yapmanın gerekliliğiüzerinde durdu.Daha sonra bölge yöneticilerinindeğişik konularda görüş, teklif ve taleplerinindile getirildiği son bölümde,Batı Avrupa'ya Türk İşgücü Göçünün50. Yılında sosyo-kültürel ve hukukimeselelerimize ağırlık veren koferanslar,sempozyumlar ve benzeri etkinlikleryapılması yönünde ortak kanaat belirdi.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 27


haberGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>Üniversiteliler Günü 22 Ekim2011 tarihinde Bielefeld’de yapılıyor.IGMG Gençlik Teşkilatı ÜniversitelilerBaşkanı Celal Tüter’e Uniday‘11 hakkında sorular yönelttik.<strong>Hayat</strong>: Celal Bey, uzun bir yolculuğaçıktığınız görülüyor. 2007’debaşlamış olduğunuz Uniday programlarınınüçüncüsünü gerçekleştireceksiniz.Gelenekten Geleceğe, YinelemeyenYenileyemez demiştiniz,şimdi ise Düşlerimiz Maziye Dayanırdiyorsunuz.Celal Tüter: Gençlere geleceğiniziinşa edin deniyor. Hâlbuki biz geleneğiniyeniden inşa etmeden yahut etmegayretinde olmadan geleceğin inşa edilemeyeceğiniiddia ediyoruz. İddia ediyoruzçünkü tarihimizin, mazimizin iddiasıbu. Tarihi değerlerimizde kökleşmedengelecekte meyve vermek mümkündeğil. Bu sebeple, Uniday 2011’deaynı iddiayı muhafaza eden bir başlıktercih ettik.<strong>Hayat</strong>: Maziyi düşlemek, programınızadavet ettiğiniz, Avrupa’daokuyan bir üniversiteli genç için neanlam ifade ediyor?Celal Tüter: Bir insan, bir müessesegibidir. Tarihte varlığını korumuşher müessesenin dayandığı bir düşüncegeleneği vardır. İşte bu müesseseler gibibir şahsiyet olarak insanın da temsilettiği belirli değerler mevcuttur. IGMGÜniversiteliler Başkanlığı olarak Avrupa’daüniversitede öğrenim görmek gibimühim bir imkân elde etmiş gençlerinşahsiyetini oluşturan bu değerlereatıf yapmak istedik. Aynı zamanda budüşle; geçmişin birikimini günümüzetaşıyarak geleceğimizi daha sağlıklıgörebileceğimiz vurgulanıyor.<strong>Hayat</strong>: Uniday’i IGMG Üniversitelilerinyapmakta olduğu çalışmalarlabirlikte değerlendirince nasılbir tablo ortaya çıkıyor?Celal Tüter: IGMG ÜniversitelilerBaşkanlığı olarak öncelikle gençlerimizinüniversitelerde başarılı olmasınıhedeflemekteyiz. Okul hayatındaki başarıidealimiz, bizim ilk kanadımızdır.“UNIDAY ‘11”22 Ekim’de, Bielefeld’de GerçekleşiyorDiğer kanadımız ise sabitelerimiz olandüşünce ve manevîyat ufkumuzdur. Buiki gayeyle ancak geleceğe kanat açabiliriz.Bu doğrultuda, birimimiz tarafındanseminer, sempozyum, ilmi çalışmalarve daha birçok program düzenlendi.Uniday bütün bu programları tekbir çatı altında duyurabilmenin imkânınısağlıyor bize.<strong>Hayat</strong>: Programın içeriğindenbahsedecek olursak, konuşmacı olarakProf. Mahmut Erol Kılıç ve Prof.Dr. Salim Al Hassanî davet edilmiş.Celal Tüter: Mahmut Erol KılıçHocamız tasavvuf araştırmalarındaTürkiye’nin önemli simalarından. Sonyıllarda da İslam Konferansı bünyesindeyoğun gayretler içerisinde. Yani teorikbilgisini pratik gayretlerine aktarabilenalanında önemli bir şahsiyet. BizAvrupalı üniversitelilere, bundan öncekiUniday programlarında, ilim ile tecrübeyiharmanlayabilmiş şahsiyetleritanıttık. Programımızın bu halkasındada yine bu şahsiyetlerin önde gelenlerindenbirisine yer vereceğiz. Prof. Dr.Salim Al Hassanî’nin ise İslam tarihindebilim geleneğinin yeniden keşfinoktasında büyük gayretleri oldu. Bizlerin,günümüz teknoloji ve kültürününbeslendiği İslam düşünürlerini ve bilimadamlarını tanımaya ihtiyacımız var.Prof. Dr. Salim Al Hassanî’in çalışmalarıbu yüzden bizler için çok önemli.<strong>Hayat</strong>: Uniday programlarındamüziğe de yer veriyorsunuz. Buprogramda neler dinleyeceğiz?Celal Tüter: Uniday yeni bir model.Bilgi ve sanatı geniş bir topluluğaaktarabilme gayretinin neticesi. Eğergelenekten geleceği, yinelemeden yenilenemeyeceğinive nihayet düşlerimizinmaziye dayandığını iddia ediyorsak,fikri ve sanatı tıpkı gelenekteki gibibir arada aktarabilmek zorundaydık.Biz Süleymaniye’yi anlayabilmek içinItri dinlemenin gerekli olduğunu düşünenbir medeniyetin mensuplarıyız. Buyüzden müziğe de yer vermeliydik. Buprogramda da müziğimizin büyük ustalarındanGöksal Baktagir’i yeni birprojesi olan “Doğu Rüzgarı” ileağırlayacağız.<strong>Hayat</strong>: Ayrıca programda “Hilye-iŞerif” sergisi de mevcut, nedirhilye-i şerif?Celal Tüter: Türkiye’ye büyüklerimiziziyarete gittiğimiz de hepimiz çeşitlihatlarla bir şekilde karşılaşmışızdır.Evlerimizde Peygamber Efendimiz’inşemailinin anlatıldığı Hilyelerasılıdır. Bunlar zengin kültür hazinemizinen önemli alanlarından biri olanhüsn-ü hat sanatımızın en nâdide örneklerindenolan hilye-i şeriflerdir. Hilye,süs ve güzellikler demektir.Hat sanatının inceliği ile işlenen hilyeler,Hz. Peygamber’in görünüşünü,yüce vasıflarını, karakterini, insâni veahlâki niteliklerini anlatan manzum veyanesir türünde yazılan metinlerdir. Busözlü tasvirler; Hz. Muhammed (s.a.v)ile görüşme fırsatı bulamamış kimselertarafından, Hz. Peygamber’e duyduklarıözlem ve muhabbetlerini, onu görenlerinadeta resim gibi göz önüne gelecekşekilde anlatımlarını dinleyerekgiderilmiştir. Bu ise Efendimizi yâdedişin en güzel örneklerindendir. Bizlerbu geleneği ihya etmek ve hat sanatınınbu güzel örneklerini sergilemek maksadıylaprogramımızda Hilyelere yer verdik.<strong>Hayat</strong>: Uniday’i heyecanla bekliyoruz.Sizlere de çalışmalarınızdabaşarılar diliyoruz.Celal Tüter: Biz de heyecanla davetimizeiştirak edecek gençleri bekliyoruzve son olarak Uniday 2011 kapsamındaZeynel Abidin ödülünün, Endülüskonulu bir makale yarışması çerçevesindetakdim edileceğini de eklemekisterim. Zira madem düşlerimizmaziye dayanıyor, düşlerimizi düşlerkenEndülüsü ihmal edemeyiz.www.uniday.org sitesinden yarışmanınşartları ve program hakkındadaha detaylıbilgi alanabilir... 22 Ekim’de görüşmeküzere inşallah.IGMG Düsseldorf Bölgesi Hacc Semineri YapıldıDuisburg-Avrupa`nın en Büyük sivil toplum kuruluşuolan kısa adı (IGMG) İslam Toplumu MilliGörüş, bu sene 42incisini düzenleyecegi HaccOrganizesi ile Kutsal Topraklara gidecek hacı adaylarınbilgilendirme startlarından bir tanesi de IGMG DüsseldorfBölgesinde yapıldı.IGMG Düsseldorf Bölgesi bu sene kutsal topraklaragidecek hacı adaylarına yönelik seminer düzenledi. DuisburgKültür Merkezinde düzenlenen seminerde hacı adaylarınahacc’ın vecibeleri, ihrama girme zamanı ve yasakları,tavafla ilgili hükümler, beşeri münasebetler, kurbankesimi, Medine ve Mekke ziyaretleri ve takip edilmelerigereken idari konular hakkında bilgiler verildi.Bu sene IGMG Düsseldorf Bölgesi ile yaklaşık 260kişilik Hacı adayı kafilesi ilk önce Medine`ye gececek,40 rekat yani 8 günü doldurduktan sonra Mekke`ye geçecekolan Hac kafilesi, vazifelerini tamamlamalarınınardından 12.11.2011 Cumartesi günü Düsseldorf`a dönecekler.Seminere katılan başta IGMG Düsseldorf Bölge yönetimi,Düsseldorf Kafile Başkanı, Bölge Hac SorumlusuSelahattin Cankur ve Grup Başkanları katıldılar.IGMG Düsseldorf Bölge Halkla İlişkiler Başkan Yrd. İlhanTürkkahraman yaptığı konuşmada; “kutsal topraklaragidecek olan hacı adaylarına gerekli bilgilerin buseminerde aktarıldığını belirterek, “İlk kez hacı adayıolan vatandaşlarımız seminerlere gelerek orada neler yapacaklarıtek tek anlatılıyor. Bu seminerleri takip edenhacı adaylarımız gerekli bilgileri alarak ve hiçbir sıkıntıyaşamadan inşallah ibadetlerini tamamlayacaklar” diyekonuştu.Düsseldorf Bölgesi Hac Kafile Başkanı SelahattinCankur da yaptıgı konuşmada; “bu toplantılarda hacıadaylarımız merak ettikleri soruları da sorarak iyi hazırlanmafırsatı bulmaktadır. Özellikle oraya giden hacılarımızmutlaka görevli arkadaşlarla birlikte hareket etmelidir.Kendilerince fikir üreterek hareket etmemelidirler.Kendi gruplarıyla hareket edecek olan hacılarımızgörevlerini tam olarak yerine getirebileceklerdir” dedi.Seminer sonunda hacı adaylarına Kafile bilgileri veuçuş programları hakkında bilgiler verildi. IGMG DüsseldorfBölgesi ile gidecek hacı adaylarının kafilesi13.10.2011 Perşembe günü Düsseldorf havalimanındanhareket edecek.sayfa 28Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432


<strong>Hayat</strong> Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde GizlidirdosyaM. Salih AYDINHacarabın Serüvenleri 48Müslüman’ın DerdiNe Olmalı.Bütün insanlıkla birlikte süratle yıkımagidiyoruz.Aynı gemide batıya derken batmayaaynı süratle gidiyor.Batılı hangi delikten girse aynı deliğedalıyoruz.Ne menem insanlar olduk.Müslümanım diyoruz, fakat faiz, yalan,zina, ikiyüzlülük, dedikodu, adam kayırma,sahtekârlıklara göz yumma, kumar,namazı, zekâtı, sadakayı basite alma, haccıturistik seyahate dönüştürme.Bütün bunlarla birlikte esas meseleyegelelim.Dertlerimiz çok ama esas mesele ümmetinvahdeti.Harap olan yurtlar, yıkılan şehirler.Ateşe düşen evler.Kardeşine düşmanca bakan gözler.Bahtını kendi yanlışları ile karartanümmet.Bu durumları gördükçe ne kadar dünyalıolduğumuzu ve ahireti o kadar unuttuğumuzugözlerimin önüne getiririm.Viran olmuş vicdanlar, dumura uğramışhisler, birbirine yabancılaşmış kardeşler,Aynı evde yaşayan fakat ayrı, ayrı kulvarlardakoşan ev halkı.Gününü gün eden onu da kar sayan zavallıinsan.Kurtuluş reçetesini duvarlara asmışkendisi kurtuluş arıyor.Hastalığın tedavisini doktordan değilhurafe işlerde arıyorsun.İlacı eczanede değil meyhanede arıyorsun.Ruhlar hasta olmuş, gözler görmez,İslam Toplumu Genel Başkanı(IGMG) Kemal Ergün, Türkiye CumhurbaşkanıAbdullah Gül’ün Almanyaziyareti vesilesiyle vatandaşlarına yönelikçağrısını “Sayın Cumhurbaşkanınınsözlerine teşekkür ediyoruz” ifadeleri ilekulaklar duymaz, diller lal olmuş.Robotlaşmış bedenler, bozulmuş zevkler,ağızların tadı bile değişmiş.Bizden olanlar bir köşeye atılmış.Garip guraba olmuş tıpkı Ebu Zer gibi.Bizden olmayanlar başköşede yer alıyor.Bütün koltuklar işgal olmuş.Evlerimizi lağım kanalları istila etmiş.Bütün aile kumanda kapma peşinde.Çocuklarımızı başkaları için besleyerekbüyüttük.Başkalarının ellerine okutmak için teslimediyoruz.Okuttuktan sonra da başkalarının fikirleriile karşımıza çıkıyor.İşte o zaman kaybettiğimizi anlıyoruz.Ne zaman çocuklarımızı kaybettik.O zaman sesimizi yükseltiyoruz.İşte o zaman acıyla kıvranıyoruz.Geç!Çok geç!O zamana kadar neredeydin be adam!Demezler mi adama?Sadece beslemek yeterli olduğunu sanıyorsun?Sadece isteklerinin yerine gelmesi istediğingibi bir evladın yetişmesine yeterlimidir? Sadece nefsini beslemekle onu savunmasızbıraktığının farkında mısın?Bedenini besledin beynini ruhunu niçinbeslemedin de başkalarına güvendin.Hani bir hikâye varya onun gibi.Hikâye şöyle idi!Herkes, birisi, herhangibiri ve hiçkimseadlı dört kişi hakkında.Yapılması gereken önemli bir iş vardı.Herkes, birisini, nin bu işi yapacağındanemindi.Gerçi bu işi herhangibiri de yapabilirdi.Ama hiçkimse yapmadı.Birisi buna çok kızdı.Çünkü iş herkesinin işiydi.Herkes, herhangibirinin bu işi yapabileceğinidüşünüyordu.Ama hiçkimse, herkesin yapamayacağınınfarkında değildi.Sonunda herhangibirinin yapabileceğibir işi hiçkimse yapmadığı için herkes,birisini suçladı.Yani yapacağımızı başkalarından beklemekyerine nesillerimize kendimiz sahipolmamız gerekli değilmi? İdi.Vahdetimizin olmadığı, ailemize yavrularımızaayıramadığımız zamanımız olmadığıbir hayattan daha ne bekliyoruz.ALLAH’IN c.c. rızası olmadığı, Resulününikaz ettiği fakat bizim tersini yaptığımızbir yaşamdan zarar görmemiz pektabii.Ümmetin vahdeti hepimizin kurtuluşunasebeb olacaktır.Vahdetin aleyhine olan işlere fren, vahdetinlehine olan işlere de destek olalım.Bütün bunları ALLAH’IN rızası içinyapalım.RAB’bim ümmeti ve insanlığı doğruyoldan ayırmasın.Hacarab`ın ilahileri.Hacarabın bir sürü hobileri var.Bunlardan biri de ilahi söyleme hastalığı.İlahi söyletmedi diye müftüye bilemeydan okumuş bir adam.Hacarab rahatsız olduğu için çocuklarıcamiide ilahi söylemesini istememekteler.Ve bunu da bizzad camii imamına söylerler.m.s.a.58@hotmail.comAma bu Hacarab her önüne gelene camiiimamını şikâyet eder:- Hoca bana ilahi söyletmiyor.Birgün camiye gelen Bölge Başkanınayaklaşır ve:- Bu hoca var ya yaramaz adam.Bölge Başkanı:- Niye hacı kardeş diye sorar.- Bana ilahi söyletmiyor.- Tamam, ben onun kulağını çekerimder.Başka bir zaman Genel Başkan gelir.Genel Başkana da aynı şeyleri söyler.Ve aşağı yukarı aynı cevabı alır.Bu Ramazan yine aynı şeyler.- Bana ilahi okutmadılar.Çocukları:-Baba biz senin sıhhatin için ilahi söylemesindiye söyledik.Hoca onun için ilahi söyletmiyor.Ama Hacarab`ın kulağı duymaz hocaokutmuyor.Bana önem verilmiyor.Niye ilahi okumak için bana zamanverilmiyor.Nihayet Ramazanın son teravisi hocaHacarab`a hem hakkını helal et dedi hemde ilahi okutunca Hacarab çocuklar gibisevindi.Böylece gönlü alınmış oldu.Eh Hacarab da böyle bir adam.Burada yine bir yazının sonuna geldik.ALLAH’a emanet olun.Selam ve dua ile.Entegrasyon Toplumun Refahına Hizmet Etmektirdeğerlendirdi. Ergün ayrıca şunları söyledi:“Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı entegrasyonuiçinde yaşanılan topluma hizmetetmek olarak tanımladı. Bunun dadilden geçtiğini, buna ulaşmak için Almanya’dakiTürklerin çocuklarını anaokullarınagöndermeleri gerektiğini ifadeetti.Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu çağrısınımemnuniyetle karşılıyoruz. IGMGolarak biz de çocuk ve gençlerimize iyieğitim imkânları sağlamak için çalışıyoruz.Aynen dil kurslarımız gibi, ev ödevlerineyardım kurslarımız da sunduğumuzhizmetlerimiz arasında yer alıyor. Çocuklarımızında iyi ve örnek birer vatandaşolarak yetişmeleri ve toplumun refahınahizmet etmeleri için bu hizmetleri sunuyoruz.Sayın Abdullah Gül’ün Avrupa’da İslamdüşmanlığı tehlikesine ilişkin uyarısıda önemli ve çok doğruydu. Çok kültürlüdemokratik hukuk devletinin, Avrupa’nınbariz niteliği olduğuna dikkat çeken SayınCumhurbaşkanı, Avrupa’nın İslamdüşmanlığı ile öne çıkmasını ‘tam anlamıylabir tezat’ olarak niteledi. Gerçektende Avrupa ve Almanya’daki milyonlarcaMüslüman, camilere ve Müslümanlarayönelik saldırıların artması ve ırkçılığıntoplumun merkezinde yer bulmasındanciddi endişe duymaktadırlar.Bilimsel araştırmalar da özellikleMüslümanların Avrupa anayasalarını takdirettiklerini ve saygı duyduklarını açıkçaortaya koymaktadır. Bu nedenle Avrupa’dafarklı kültür, din ve etnik kökenlereyönelik önyargıların giderek artmasıhuzursuzluk vermektedir. Bu noktadaAvrupa’da bulunan cemaatler olarak;güçlü sivil toplumla birlikte siyasi sorumlularile de omuz omuza vererek, tümkararlılığımızla hoşgörüsüzlük, şiddet vedışlamaların her türlüsü ile mücadele etmemiz,ortak değerlerimiz olan özgürlük,çoğulculuk ve şeffaflığı da güçlendirmemizgerekmektedir.Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432 sayfa 29


ulmacaGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>sayfa 30Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!