10.07.2015 Views

61. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd - Hayat Online

61. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd - Hayat Online

61. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd - Hayat Online

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dosyaGerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir<strong>Hayat</strong>İslam Toplumu Milli Görüş(IGMG) Genel Sekreteri OğuzÜçüncü, Georg Eckert Enstitüsü’nün23 AB ülkesinin ders kitaplarınıanaliz eden araştırması hakkında“Araştırma, İslam ve Müslümanlarıkutuplaştırarak tasvir edenönceki analizleri teyit etmektedir”dürmektedir.Göç sürecini sadece teknik boyutuyla,ekonomik fayda ya da yerlihalk açısından “istihdam imkânlarınınelden alınması” şeklindedar ve gerçekçi olmayan bir şekildedeğerlendirmek bir yandan gerçeklerekarşı gözü kapamak iken,diğer taraftan insani duruma karşıkayıtsız kalmak anlamına gelmektedir.Avrupa’da yaşayan göçmenlerartık hem nüfus yapıları ve kültürelçeşitlilikleriyle hem de ekonomikgüçleri ile büyük bir zenginliği ifadeeder oldu. Dışlama, tek taraflıentegrasyon/uyum bu toplumlarakarşı toplum mühendisliğini çağrıştırankavramlar olmaktan öteyegeçememiş ayrıca bu tarz girişimlerters teperek karşı bir tepki oluşturmuştur.Artık tüm toplum kesimleriniolduğu gibi kabul etmeve kendilerinin oluşturduğu tercihletoplumsal katılımın belirlenmesigereği kabul görmektedir. Bu aynızamanda göç yoluyla ülkeye gelenkesimleri tek tipçi mantığıyla oluşandüşünceyi/uygulamayı reddetmeyiiçerir. Toplumun kendisinigördüğü gibi kabul eden anlayış,göçmenlerin yaşadıkları bir takımsorunların çözümünde de olağanüstükolaylık gösterecek bir gerçekliğiifade etmektedir. Bu açıdangöçmenlerin sosyal, siyasal ve ekonomikhayata katılımlarının nasılolacağını- dışarıdan ya da üst kurumve kuruluşların belirlemesi yerine-kendilerinin belirlemesi gerekir.Göçmen alımı, başlangıçta Almanya’nınbelli başlı sanayi dallarındakiişgücü açıklığını gidermekiçin başvurduğu bir yol olmuştur.Önceleri tarım ve inşaat gibi vasıfgerektirmeyen alanlara işgücü göçüolmuştu. 1961 yılında ilk göçmendalgası, Avrupa’nın 2. dünyasavaşında yakılıp yıkılan tarihine,mirasına, fiziksel mekanına ve sosyalilişkilerine karşı imar edici, ihyaedici bir dokunuş olarak Almanya’yagelmişti. Bu göçmenler, biryandan memleket hasreti ile yanıptutuşurken, diğer yandan geldikleriülkenin gurbet mahallerinde enağır, en zor ve en vahşi koşullarındaekonomik, sosyal ve biraz dakültürel hayatına katkı sağlamayabaşladılar. Türkiye’nin en ücra köşelerindençıkıp Almanya’ya gitmişlerdi.İlk göçmenler kırsal kökenliolmasına rağmen, Almanya’nınen büyük kentlerini meskenbellemişlerdi. Bu durum ilk başlardakent yaşamına uyumda bir takımsorunları beraberinde getirmesinerağmen daha sonra gelinenkentin kozmopolitliğine daha fazlazenginlik katmak şeklinde tezahüretmiştir. İşte bugün ülkenin sahipolduğu bir kısım zenginliğin altındabu göçmenlerin uğraşları ve çabalarıbulunmaktadır. Almanya’yıcennet belleyip cehennemle karşılaşanlarolduğu gibi Almanya’nınzenginliğinden faydalanan birçokinsan da var oldu.Göç alan ülkenin toplumsaluyuma dönük yaptığı hatalara ekolarak kaynak ülkesinin de bir takımhatalarının olduğu gözdenkaçmamalıdır. Bugün itibari ile zatenbu hata kabul görmektedir.2Türkiye’de geçmişte hem toplumhem de yönetim olarak giden göçmenlerinen kısa sürede ülkeye gerigelmesine yönelik kanaat vardı.Bu ön kabuller, Türkiye’nin bir kısımsorunu görmezden gelmesineya da toplumsal uyuma dönük atılacakadımları geciktirmesine yolaçmıştı. Özellikle toplumsal uyumsorununda en önemli kriterlerin başındagelen dil sorunun halletmeyeyönelik çok fazla bir çaba içine girilmemiş,kültürel uyumu amaçlayanadımlar hızlı ve kapsamlı birşekilde atılmamıştı.Kırsal göçmenlerin şüphesizkentsel göçmenlerden farklı olarak,geldikleri topluma uyum sorunundadaha büyük sıkıntılar yaşamalarıkaçınılmazdır. Kırsal kesim eğitimsorunu yanında dil ve diğeruyum sorunları açısından daha zorlugrupları ifade etmektedir. Türklerinkırsal kökenli olmalarına rağmengünümüzde yaşadıkları toplumunhemen hemen tüm katmanlarınakatılabildikleri gözden kaçmamaktadır.Bu bağlamda göçün üzerindeyarım asır geçmesi ve 4. kuşağınortaya çıkacak olması nedeniylebir kez daha vurgulamak gerekiyorki, artık göçmenlerin sorunolarak görülmesinden vaz geçilmelidir.Göçmenler kaynak ülkesi ilehedef ülke arasında sorun değilköprü olarak takdir edilmelidir. Yinegöçmenlerin sağladıkları veürettikleri zenginlik ve refah dikkatealınmalıdır. Bu göçmenler ülkelerarasında iyi niyet elçileri olarakgörülmelidir. İki ülke arasındailetişim kurmada önemli kilometretaşı olan göçmenlerin, artık tartışılmayacakbir gerçeklikle Almanyatoplumunun vazgeçilmez bir parçasıolduğu kabul görmelidir. Göçmenlere,yaşanan sürece ve tümgelişmelere tek boyutlu bakmakgerçekleri perdelemektedir. Sürekligöz önünde bulundurulması gerekengerçek, göçmenlerin birçokzenginliğin yaratıcısı da olduğudur.Bu durum Avrupa’nın ırkçı partileriniüzse de toplumsal uyum sorunlarıdaha fazla çözüme kavuşturuldukçabundan ülkeler ve toplumlarkarşılıklı çok büyük kazançlar eldeedeceklerdir. Göçmenlik; paylaşılanbir zenginlik, kurulan bir köprü,farkına varılan ve faydalanılanbir çeşitliliktir.Göçmenlerin, ülkelerin tarihsahnesine tekrar çıkmasında enönemli itici gücünün dün olduğugibi bugün de gerçek olduğu açıktır.Geçmişte büyük medeniyet kuranlar,büyük ideal ve ülkülerin peşindenkoşanlar da onlardı. 50 yılönce yine tarih sahnesine çıkıp, busefer Avrupa’nın maddî ve manevîkayıplarını telafi etmişlerdi.1 Temmuz 2011’de Norveç’te gerçekleşenmenfur saldırı da açıkça göçmenkarşıtlığının, milliyetçi ve zaman zamanırkçılığa varan zihniyetin nelere yol açacağınıaçıkça göstermiştir. Saldırı bireyselve fevri bir durum olarak ele alınamaz.Maalesef “rüzgar ekenler fırtınabiçmek”tedir. Bu konuda özellikle siyasilereçok önemli görevler düşmektedir. Aksitakdire ırkçılık ve göçmen düşmanlığıateşi tüm kesimleri ve toplumu yakacaktır.2 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 50yıllık süreçte Türkiye olarak bir kısım hatalarınınolduğunu belirtmiştir.Müslümanların ders kitaplarında dışlandığını teyiteden analiz, soru işaretleri de uyandırmaktadırdedi. Üçüncü ayrıca şunları söyledi:“Georg-Eckert Enstitüsü, Avrupaülkelerindeki ders kitaplarınınİslam ve Müslümanları basite indirgeyerekanlatmakta ısrar ettiğini veheterojen modern Avrupa’nın zıttıolarak homojen bir İslam kurguladığıtespitinde bulunuyor. Kitaplardaİslammodernite öncesi bir yapıda,Müslümanlar da Avrupa’ya aitolmayan ’öteki’ olarak aktarılıyor.Bu anlamda analiz edilen ders kitaplarınınçoğunluğu, Müslümanöğrencilerin sözkonusu ülkede hayatadahil olmasına ve o ülke ilekendini özdeşleştirmesine hizmetetmiyor.Analiz, Almanya’ya ilişkin araştırmasonuçlarının öteki Avrupa ülkelerindede varlığını saptamasıaçısından aydınlatıcı bilgiler sunuyor.Zamanın ruhuna uymadığı söylemi,tek tip gösterme ve öteki olduğukalıp yargısı ders kitaplarınınkarakteristik özellikleri arasındayer alıyor. Bu yolla İslam ve Müslümanlarsadece Avrupa toplumlarındandışlanmıyor, aynı zamandatarihe ve bugünkü gerçekliğe uymayanbir Avrupa kurgusu oluşturulmayaçalışılıyor. Enstitü analizindeders kitaplarındaki temel unsurunAvrupa merkezciliği olduğunuda tespit ediyor.Analizde, ders kitaplarının örneğinpopulist bir tavır haline gelenİslam korkusunu aşmada bir faydasağlamadığı yargısına varılmasınarağmen, çalışmada yer alan tavsiyelerde kısmen tartışmalı yaklaşımlariçeriyor. Bunun sebebi ise ders kitaplarındaAvrupa merkezci bakışaçısının büyük ölçüde korunuyorolmasıdır. ‘Diğer kültürlerin modernAvrupa’ya katkıları’ söyleminingiderek daha fazla ders kitaplarınagirmesi bu Avrupa merkezciliğigösteriyor. ‘Seküler seslerin’ders kitaplarında yer alması talebide akıllarda soru işareti bırakıyor.Eleştiriye bütünüyle açık diğerbir husus ise ‘İslamcılık’ın sömürgekarşıtı direniş, siyasal İslam vekimlik politikası olarak İslam ve terörgibi farklı dönemlendirmelerşeklinde ele alınıyor olmasıdır.”sayfa 14Ekim · Oktober 2011 · Zilkâde 1432

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!