12.07.2015 Views

Kitap10 - Prof. Dr. Ebülfeyz ELÇİBEY - turan-sam

Kitap10 - Prof. Dr. Ebülfeyz ELÇİBEY - turan-sam

Kitap10 - Prof. Dr. Ebülfeyz ELÇİBEY - turan-sam

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SÖZ BAġIYavuz Bülent BAKĠLEREbulfez Elçibey bize hayatını anlatırken diyor ki:"Üniversitenin 2. ve 3. sınıflarında okurken, tarihî, siyasî konulara daha çok ilgi duymayabaĢladım. Birkaç öğrenci arkadaĢımla millî, siyasî konularda, ateĢli tartıĢmalara baĢladık.Bizde, öyle bir fikir oluĢtu ki: Halkımız köle, vatanımız ise sömürgedir."Sömürge toprağı haline getirilen vatanlarda iki türlü insan vardır: Mankurtlar ve idealistler.Mankurt; dil, din, tarih Ģuuru ve vatan duygusundan koparılan insan demektir. MankurtlaĢaninsanlar, hürriyetin, istiklâlin ne demek olduğunu bilmezler. Vatan, onlar için alelâde birtoprak parçasıdır. Önemli olan, sadece karınlarının doymasıdır. Bu bakımdan, aç köpeklerin,sahiplerinin yüzüne bakması gibi, mankurtların gözleri de, efendilerinin gözlerindedir.Mankurtlar, söylenen her sözü, verilen her emri kabul ederler DüĢünme kaabiliyetleri yoktur.Mankurtlar, öylesine köleleĢirler ki, kendi milletlerine-vatanlarına ihanet ettiklerinin bilefarkına varamazlar.Ġdealistler ise fikir çilesi çeken insanlardır. Kölelikten insanlığa, esaretten hürriyete geçmekisterler. Vatan, toprağın altıyla ve üstüyle onlar için mukaddestir. Bu bakımdan nevatanlarının sömürülmesine tahammülleri vardır, ne de soydaĢlarının köleleĢtirilmesine...Dünyayı güzel, aydınlık, müreffeh... yapanlar idealistlerdir. Ġdealistler, sadece kendimilletlerinin değil, bütün insanlık âleminin de kahramanlarıdırlar. Onlar, kolaya değil, zorasoyunmuĢlardır. Ömürleri, binbir çile içinde geçen idealistler biliyorum. Sömürgetopraklarında idealistler, polis takibi altındadırlar. Hapislerde veya sürgünlerdedirler.Nitekim E.Elçibey hayatını anlatırken Ģöyle devam ediyor: "Ben bütün gücümle, üniversite vedoktora öğrencileri arasında, milli Ģuurun canlanması için propaganda yapıyordum. KGB (Rusgizli polis teĢkilatı) bütün dikkatiyle beni takib ediyordu. Ocak 1975 de beni tutukladılar.Temmuz 1976 tarihine kadar hapis yattım. Bir tek düĢmanım vardı: Sovyet Ġmparatorluğu.Benim iĢim zalim imparatorluğa karĢı mücadele idi. Zavallı generallere ve polislere acıyordum.Tarih hainlere, satılmıĢlara ceza vercektir; verdi de!"Her milletin mankurtları da var, idealistleri de. Meselâ: Birinci Dünya Harbi'nden sonra, vatantopraklarımız, Ġngilizler, Fransızlar, Ġtalyanlar... tarafından paylaĢılmak istenmedi mi?DüĢmanla iĢbirliği yapan millî mücadeleye karĢı çıkan yerli mankurtlarımız olmadı mı? MustafaKemal PaĢa, Millî Mücadele'den hem dıĢ düĢmanlarımızı hem de bizim mankurtlarımızıhezimete uğratarak çıktı.Azerbaycan toprakları, 1800 yılından itibaren Rusya'nın pençesi altına girmeye baĢladı. ÖnceÇarlık Rusya, arkasından da Sosyalist Rusya, AZERBAYCAN topraklarının kanını-iliğini emdi.


Elçibey'e ve yeni Elçibeylere sahip çıkmak her Türkün vefa borcudur. Ġnsanlık vasfıdır, namusmes'elesidir.Elçibey'in vefatından sonra Türk basınında çıkan makale ve haberler, bin sayfalık bir kitaphacminde. Ben yazılanlardan elinizdeki seçmeyi yaptım. Bu münasebetle gazetelerimizidikkatle gözden geçirdim. Hayretle gördüm ki, Türkiyeli solcular-komünistler ne Azerbaycanve Türkistan bağımsızlığına eğilmiĢlerdir ne de Elçibey'in vefatı dolayısiyle birkaç satıryazmıĢlardır. Bu, sizin de dikkatinizi çekecektir. Kemal Tahir'in ifadesine göre bizimmarksistlerimiz, kayıtsız Ģartsız Rusya sevdalılarıdırlar. Bu ayıp onların alınlarındansilinmeyecektir. Onlara, iflah olmaz yeni mankurtlar nazarıyla bakabiliriz. Ebulfez Elçibey'i heprahmetle, sevgiyle, minnetle anacağız!Yeni Elçibeylere selâm, sevgi, saygı...


ELÇĠBEY ĠLE YÜZYÜZE KONUġMALARTaha AKYOL. ĠġTE LĠDER!Totoliter, bir çok milletli imparatorlukta millî ve demokrat bir lider nasıl yetiĢir? Bu sorununcevabı, Azerî Türkleri'nin lideri Ebulfez Aliyev'in (Elçibey) hayatındadır.Önce ismini sordum: Türkiye Türkçesiyle telaffuz edersek "Ebulfeyz" mi, yoksa "Ebulfazl" mı?"Ebulfazl" dedi. Azerî lehçesindeki telâffuz kurallarına göre "Ebulfez" deniliyor. Vurguyubelirtmek için ben hep "Ebulfez" olarak yazdım.Kendisiyle bir akĢam yemeğinde buluĢarak beĢ saat görüĢtük. Bizden Halil Açıkgöz ileAzerbaycan Kültür ve YardımlaĢma Derneği BaĢkanı Nihat Çetinkaya da vardı. Azerîdostlarımızdan Ġtibar Mehmedov ile ünlü Ģair Samet Vurgun'un oğullarından Vâgıf Sametoğluda oradaydı. Ebulfez Bey, son derece mütevazı, fakat kararlı bir insan... ġark kültürü hayretverici biçimde derin. Dünyanın bugünkü ahvâlini de çok yakından takip ettiği anlaĢılıyor.1938 yılında Keleki adlı, yoksul bir dağ köyünde doğmuĢ. Kendini, hapishanelerden geçen birdâvaya adadığı için uzun süre bekâr kalmıĢ. ġimdi, evli, kızı Çilenay, oğlu Erturgut, iki çocuğuvar. "Çilenay"ı Ģöyle anlattı:"Ben hapisteydim. Bacımın bir gızı doğdu. Haber ettim ki, adını Çilenay goyun. KGB bu ismemüsaade etmemiĢ. Ay, Türk'tür. Yani Türk çile çekerek olgunlaĢacak anlamında. Sonra kendigızım olanda ona Çilenay adını verdim. Ġnanıram ki, gızlarımız ve oğullarımız daha ıĢıklı birTürk dünyasında yaĢayacaktır."Ot kökünün üstüneBenim bütün merakım, hangi sosyolojik süreçlerin böyle bir uyanıĢı ve onun liderinidoğurduğu idi. Evet, öteki ziyalılarda gördüğümüz gibi "Ot kökünün üstünde bitiyor": Ailemuhiti, halk destanları, millî edebiyat, tarih Ģuuru.Babası çoban... 2. Dünya Harbi'ne gitmiĢ, harpte ölmüĢ ve Ebulfez, "Anasının ellerinde"büyümüĢ. Köyde "âĢık musikisi" geleneği çok kuvvetlidir ve çocuk Ebulfez ilk kültürünü bubinlerce yıllık Oğuz geleneğinin ürünü olan âĢık (ozan) türkülerinden ve anasından dinlediğidestanlardan almaktadır:"Dede Gorgut hekayeleri bizim evde çok anlatılırdı. Anamdan çok nakiller (menkıbeler)dinledim. Öyle bir köylü ailesinde ne olur? AkĢam oturunca uĢaklara (çocuklara) destanlar,nakiller anlatılır, Dede Gorgut hekayeleri söylenirdi. Mesalâ anamdan dinlediğim MelikMehmet Destanı gibi... Köyümüzde bütün Azerî Türkleri'nde olduğu gibi kurban bayramı,ramazan bayramı, nevruz bayramı yapılır, ramazanda oruç tutulur. Böylece ben müselmanTürk medeniyetini (kültürünü) anamdan, baba ocağımdan, köyümden aldım."


Babası harpte ölünce Ebulfez, kolhoz iĢçisi olan dayısının himayesinde büyüyor ve ilk tahsilinikomĢu köydeki bir Azerî-Sovyet mektebinde yapıyor. Mektepte, millî Ģair Samet Vurgun'un"Azerbaycan" Ģiiri okutulmakta, öğrenciler ezberlemektedir.Neden Samet Vurgun'un bu vatancı Ģiirine rejimin müsaade ettiğini sordum. ġöyle anlattı:"Çünkü istiyorlardı ki, biz Batılılar'a karĢı harbî (savaĢçı) olalım. Onun için örgetiyorlardı amabiz anlamamız gerekeni anlıyorduk. Azerî hocalarımız bize Türk adını kullanmadan Türklüğüsaklayacak (muhafaza edecek) Ģeyleri örgettiler. Meselâ Köroğlu Destanı'nı, MirzaAhundov'un komedyalarını öğrendik. Sonradan Türk edebiyatını incelerken öğrendim ki, MirzaAhundov'un eserleri Türkçülük akımı sırasında Ġstanbul'da oynanırmıĢ."Bugünkü resmî ideolojiye göre Lenin zamanında millî baskı yoktu, bütün "pis" iĢleri Stalinyaptı. Aliyev'e bunu sorduğumda Ģunları söyledi:"Lenin zamanında Azerbaycan'da çok gırgınlar oldu. Her mahaldan 40-50 bin adamın baĢınıkestiler. ÇEKA kesti, Ermeniler kesti. Kimini molla diye, kimini maldar (mal sahibi) diye, kiminimusavatçı, Pantürkist, Panislamist diye kestiler ki, Azerbaycan Türkleri ziyalılardan,önderlerden mahrum galsın. Bu kesimlerde Kirov ve Mikoyan baĢrolü oynadı..."Böylesine ezilmiĢ bir toplumda Ebulfez, Ordubad Ģehrinde ortaokula gidiyor. "YahĢi muallimlervardı, disiplinli idiler, talebelere iyi tahsil verdiler.""Biz Türk müyüz?"Ebulfez o sıralarda doktor olmak istiyordu. Fakat lisede Fuzulî ve Nizamî'yi okuyunca kanaatideğiĢti:"FikirleĢtim ki, ben gidip ġarkiyat okuyayım. Çünkü bizim medeniyetimizin kökleri oradadır.Böylece Üniversitet'in ġarkĢinaslık (Doğu Bilimleri) Fakültesi'ne girdim."Öğrencilerin kendi aralarında sohbetler, tartıĢmalar oluyordu tabiî:"En çok konuĢtuğumuz mevzu, biz neyik, biz hangi milletik meselesiydi. Azerbaycan Ģair veedipleri hakkında çok konuĢurduk. BaĢka bir konu: Biz Azerbaycanlılar Türkük mü, değilik mi?Ben 18-19 yaĢlarında iken, resmî ideolojinin tesiratı altında "Biz Türk değilik, Azerî'yik"diyordum... Yani 1953 lerde, "Biz Azerî'yik, onlar Osmanlı" diyordum.Türkler okudukça Türk olduklarını bilirler. Ben de okudukça gördüm ki, 1939'a kadar TürkmüĢük de 1939 dan sonra Stalin öyle istediği için Türk değil olmuĢuk! Dikkat ettim ki, Stalinbize, "Siz Türk değilsiniz" derken, Azerbaycan'ın Ģairlerini, yazıcılarını, ediplerini gırmıĢ... Yanibüyük ziyalı gırımı... Kitaplarını da yasaklamıĢlar. Anladım ki, bize "Siz Türk değilsiniz"diyenler, bizim medeniyetimizi yok etmek, köklerimizi gurutmak isteyenlerdir."Ebulfez Aliyev, bütün büyük dâvaların önderleri gibi korkunç bir kitap okuyucusudur. 16yaĢında Karl Marks'ı okumakta, Marks'tan, Lenin'den cümleler ezberlemektedir. Bu ağır


Zeki Velidi Togan'ın 1971'de Türkiye'de yayınlanmıĢ hatıralarından da bir olayı zikredenEbulfez, siyasetle beĢeri-ümaniter ilimler arasındaki farkı anlatıyor:"Azerbaycan'ın bir bedbahtlığıdır ki, bizde de var: Bizim siyasetle uğraĢan ziyalılarımızın hepisiböyle: Edebiyattan gelmiĢik, siyasetçi olmuĢuk. Neriman Nerimanov (Azerî komünist lider) deböyleydi. Biz ilhamımızı haradan alırık? Nizami'den, Fuzuli'den, onlar gibi insanlardan. Buyüzden bizi siyasette aldatmak kolay oluyor. Nerimanov'u da böyle aldattılar: "Bahadır veSona" ile beynelmilelcilik yapıyordu; bilmiyordu ki siyaset öyle değildir. Biz Türkler'in birzaafıdır, siyasette merkezi hep üstün tutarık.Zeki Velidi Togan demiĢtir ki Lenin'e:-Sen söz verdin, hani Tataristan müstakil olacaktı?Lenin'in cevabı:-Sen siyaset ile ahlâkı karıĢtırıyorsun!Togan rahmetli de demiĢtir ki:-Böyle ahlâksız siyaset mi olur?Sultan Galiev'i de böyle gandırdılardı."Mısır dönüĢünde Ebulfez, üniversitenin ġarkiyat bölümünde öğretim üyesidir ve talebelereanlatmaktadır:"Talebelere diyordum ki, bu devlet imperyadır. Sosyalizm de yoktur. O zaman Moskova'daBrejnev, Azerbaycan'da Haydar Aliyev baĢta idi. Haydar Aliyev tarihçi sayılırdı. Ben talebelerederdim ki, Haydar Aliyev'in ilmi yoktur, tarihi bilmez, o sadece gestapodur, bu millete nasılbaĢçı olur?"KGB'nin hapishanesiBunun üzerine Ebulfez partiden çağrılır ve kendisine bol imkânlar karĢılığında partipropagandistliği (tebliğcilik) teklif edilir. O reddeder ve arkasından tutuklanır: Yıl 1975.Yargılanarak 1.5 yıl hapse mahkûm edilir. Suçu, milletçi olmak, Lenin'in aleyhine konuĢmak.Ebulfez, bunları reddetmez ve mahkemede de Lenin'in siyasetlerini eleĢtirir. Sorarlar:-Senin yolun (modelin) ne?-Ġsviçre yolu... Lenin de bir zamanlar en güzel yol Ġsviçre yolu demiĢ.ġaĢıran mahkeme heyetinin tepkisi:- O zaman Sovyet Devleti yoktu, Lenin ondan öyle söyledi. ġimdi en iyi yol Sovyet yoludur!


Ve hapis...Cezaevinde gazete ve kitap serbesttir, çünkü zaten hepsi rejimin kontrolü altındadır. Ama aileile görüĢmek yasaktır, herkesle görüĢmek yasaktır. Evden yemek gelmesine bile ancak 2ayda bir 3 kiloyu geçmemek Ģartıyla izin verilir. Ebulfez, 6 ay süreyle KGB hapishanesindekaldıktan sonra taĢocaklarında bir yıl müddetle taĢ taĢımaya gönderilir:"Buna emekle ıslah etme diyorlar. Yani ziyalılar o kadar ağır iĢlerde çalıĢacaklar ki, emekonları ıslah eylesin!"TaĢocağında günde 35-40 kilo ağırlığındaki kesme taĢ parçalarından 900 tanesini kamyonayüklemek mecburiyeti vardı! Ebulfez de 2 ay bu taĢları taĢıdı. Mahkûmlarla çok iyi iliĢkilerkurmuĢ, fikirlerini onlara da anlatmıĢtı. Nihayet mahkûmlar ayaklandılar ve Ebulfez'in taĢtaĢımamasını istediler. Olay büyümesin diye yöneticiler boyun eğdiler.Hapisten sonra Ebulfez rejim tarafından tecrit edilir ve Elyazmaları Enstitüsü'nde çalıĢır.Üniversite ona kapanmıĢtır.Gorbaçov iktidara geldikten sonra, Azerbaycan'da kıpırdanmalar, dernekleĢmeler baĢlamıĢtırve Ebulfez bu faaliyetlerin merkezindedir.Ve Azadlık Meydanı'ndaVe geçen yılın (1988) ekiminde ilk defa binlerce insan Lenin meydanında gösteri yapmakta,gece gündüz, günlerce meydandan ayrılmamaktadır. Azerbaycan'ın her tarafından insanlar bunümayiĢçilere yemek taĢımaktadır. Tanklar kalabalığın etrafını sarmıĢtır. Askerlere "hücum"emri verilir ve Lenin meydanında bir "âzadlık" kavgası baĢlar. O günden sonra meydanın adı"Azadlık Meydanı"dır. Coplar, deynekler, göz yaĢartıcı bombalar... Ġnsanlar kan revan içinde...Ebulfez, bir lider olarak, ön saftadır ve yaralıdır. Askerlerin ilk hedefi odur. Fakat yıllarca çileçekerek yetiĢtirdiği üniversite talebeleri Ebulfez'in etrafını çevirirler ve böylece Ebulfezölmekten kurtulur.Cebir ve Ģiddetle kalabalık dağıldıktan sonra, yaralarından kan sızan 14 kiĢi hapishaneyekonulur. Ebulfez de onların arasındadır.Komünist yönetim, Halk Cephesi'ni tanımamak için çok direndi. Ebulfez Bey, "HalkCephesi"ne lüzum var, ne ki lâzımdır biz yaparız diyorlardı" diyerek yönetimin gerekçesinianlattı! Tabiî Türkiye'deki tek parti devrinin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan da muhalefeteöyle diyordu. Totoliterlik her yerde aynı.Fakat halkın gücü karĢısında komünist yönetim hem siyasî tutukluları serbest bırakmaya, hemde Halk Cephesi'ni tanımaya mecbur kaldı: 5 Ekim 1988... Artık Halk Cephesi serbestçemitingler yapıyor.Cephenin ideolojisi ve politikası hakkında Ebulfez Aliyev'e sorularımız ve cevapları Ģöyle:


Pantürkizm değil-Temel ideolojiniz nedir? Pantürkizm mi?-Hayır. Biz isterik ki demokratiya olsun. Pantürkizm, panislâmizm yoktur. Bunlar halklarıezmek için uydurulmuĢ bahanelerdir. Üzeyir Hacıbeyov (dünyaca ünlü Azerî kompozitörbestekâr)diyor ki:"Bilir misiniz bize niye vahĢî deyirler? BaĢımızı kesende vahĢînin baĢını kestik demek için."Emperya siyasetlerinde bu damgalar hazırlanır, ondan sonra maĢınlar (makinalar) hareketeder, baĢları kesir.Bizim hareketimiz demokratiya hareketidir. Bu aynı zamanda milletin özünün müdafaasıiçindir. Bütün Türkler eğer bir tesanüde (dayanıĢmaya) girerlerse, iktisadiyat vemedeniyetlerini birleĢtirirlerse, bu demektir ki, baskılara dayanabilirler. Demek ki bu, tarihtenmüterakki (ilerici) bir harekettir, yani insanı müdafaa içindir, höcum için değildir.ġimdi Avrupa'da demokratiya var. Demokratik hareketlere burada ve Çin'de baskrılar olabilir.Bunun için de pantürkizm adından çıkıĢ yaparlar. Türkler'in ihtiyacı pantürkizme değil,demokratiyayadır.-Siz Türkler'in bu dayanıĢmasını nasıl düĢünüyorsunuz?-Türk, özü özüne, ayrı ayrı süveren (egemen) devletlerini gurar, demokratik bir espiri içindealâkaları geliĢtirecek ortak bir komisyon, Avrupa parlementosu gibi, ilerde, olabilir. Türklerdünyada 20 ayrı ülkede yaĢıyor. Bunların ahlâklarının geliĢmesinden kimseye zarar gelmez.Avrupalılar'ın ittifakından kime zarar geliyor?Tarihten Türk devletleri ayrı gidiyor, bunları bir devlet bayrağı altında yoplamak olmaz. Arapbirliği gibi ortak teĢkilat olabilir. Sonrasını ise zaman gösterir; o da yüzyıllar sonra... Onutarihin akıĢına bırakalım. Bizim yapabileceğimiz vazife, süverenlikleri (egemenlikleri)geniĢletmek ve Türkler arasındaki alâkaları kuvvetlendirmek, ortak kuruluĢlar oluĢturmaktır.Moskova'nın tutumu-Hareketinize karĢı Moskova'nın tutumu nedir?-Moskova diyende biz iki Moskova düĢünürük. Müterakki, yani demokrat kuvvetler (güçler)...Bunlar bilir ki demokratiya olmazsa Rusya biter, her Ģey mahvolur. Bunlar akıllı surettedüĢünenlerdir. Gorbaçov da böyle düĢünür. Gorbaçov bağırır ki:"Ey insanlar, ey cemaat, baĢka yol yoktur, yoksa batar bu ülke..Bir de öteki Moskova var: Rus Ģovenizmi ve Ermeni Ģovenizmi;" Yani ĢovenizmlerinMoskova'sı... Bu ikinci Moskova harekete düĢmandır. Ermeni ekstemistleri düĢünür ki Sovyetdevleti tamamen çoksun ama Ermeniler guvve gazansın... Rus Ģovenistleri ister ki, bu


eformlar sadece Rus halkına yaransın. Rus halkı ayağa kalksın ve sonra öteki halkları yineezsin.Meselâ Lenin: Kominist Partiyası "demokratiya" diye iĢe baĢlamıĢ, halklara âzadlık vaad etmiĢama sonra guvvetlenince hepsini bastırmıĢ. Böyle Rus Ģovenistleri de vardır.Birinci Moskova'nın bize pis (kötü) bakmadığını düĢünüyoruz. Bana öyle gelir ki, Gorbaçov daöteki ıslahatçılar da bu bürokratik aparatı (cihaz) gırmak istiyor ama tepeden yapamıyorlar;istiyorlar ki aĢağıdan halklar vursun ve aparat böyle dağılsın. Ondan sonra? Aparatıdağıttıktan sonra siyasetlerini değiĢtirebilirler. Çünkü bu birinci defa değil, tarihte de var.NuĢirevan vaktinde de oldu.NuĢirevan (6. asırda Pers Kralı) görür ki, bu kâhinlerle, keĢiĢlerle baĢa çıkamaz. CemaateMezdekîliği verdi ki, halk keĢiĢlere karĢı ayağa kalksın. Öyle oldu, halk keĢiĢleri dağıttı, ondansonra NuĢirevan da Mezdekîler'in baĢını kesti!Ama dünya demokratiyaya doğru gidir, kimse bunun önüne geçebilmez. Reformdan sonrabizim hareketimizi ezmek isteseler bile ezemezler. Çünkü demokratiyayı ezemezler, uyanmıĢhalklara artık baĢ eğdiremezler. Bir-iki ülke değil, dünya demokratiyaya gidiyor. Dünyadankenarda durabilmezler. Dünya artık küçülüyor. Bir yıl bastırırlar, iki yıl bastırırlar, sonundayine demokratiyayla uyanan halklar galip gelecektir.-Tutucuların Gorbaçov'u devirmeleri tehlikesi var mı?-Yok, sanmıyorum. Demokrasi guvvetleri ötekilerden daha fazla. Bütün ziyalılar, âlimler,Ģairler, yazıcılar ve fehleler (iĢçiler) hep demokratiya istiyor. Âlimleri, ziyalıları, yazıcılarısusturarak bir ölkeyi nasıl idare edeceksin? Olmaz bu...Gorbaçov'u kim indirebilir? Harbî (ordu) indirebilir, KGB indirebilir. Harbî güçlüdür. Çünküdevletin harbî olarak kalması bunların menfaatinedir. Gorbaçov harbînin sayısın azaltıyor.ġimdi 6 milyon harbî (asker) var, bunu 2 milyona indirse bu tehlike bütünüyle ortadan kalkar.Ayrıca harbîde her halktan askerler var. Onlar kendi halklarını gırarlar mı? Gorbaçov KGB'yide değiĢtiriyor.Bizim devlet harbî-polis devletidir. KruĢçev çabaladı ki, bu harbî-polis devletinden mülkîdevlete geçsin. Geçebilmedi, devirdiler. Gorbaçov ise daha akıllı gidiyor. Ayrıcademokratiyanın daha da güçlendiği bir devirde Gorbaçov ıslahata kalktı. Dünya ıslahatyolunda Gorbaçov'u destekliyor. Türkiye bile... Gorbaçov düzgün (doğru) eyliyor. Demek kiGorbaçov'u devirenler olursa hem dünyayı hem Sovyet halklarını garĢılarına alırlar. Bunacesaret edebilirler mi?-Karabağ meselesi ne durumda?-Gorbaçov'un Garabağ meselesinde sehvleri, hataları oldu. ġimdi bunu düzeltmeye çalıĢıyor.Bu hatasını düzeltirse bu lekeyi kendi üzerinden silmiĢ olur. Yoksa Azerbaycan halkı bu lekeyiGorbaçov'un sırtına vurup tarihe yazacaktır.


Gorbaçov'un danıĢmanları, bilhassa Aganbegyan gibi Ermeni danıĢmanlar onu aldattılar ki,Garabağ küçük bir yerdir, orada Ermeniler eziyet çekiyor, bunu Ermenistan'a vermek lâzımdır.Azerbaycanlılar'ın boynu eğik bir halk olduğunu, ses çıkarmayacağını söylediler. AganbegyanParis'te beyanat veriyordu ki, "Karabağ'ın Ermenistan'a bağlanması gerektiğini Gorbaçov'adedim." l'Umanite gazetesi yazdı.Ama biz hakkımızı müdafaa için ayağa kalktık. Gorbaçov görür ki, Azerbaycanlılar Garabağ'ıvermeyecek ve bu ihtilâf bütün Sovyetler Birliği'ni dağıtır. Ermeniler diyor ki, "Ölürük, alırık",biz diyoruk ki "Ölürük, vermerik..." Gorbaçov Ģimdi düzeltmeye çalıĢıyor. Biz buna derik"yetimi sevindirmek", yetimin galpağını gapıyor, sonra verip sevindiriyor. Göreceğiz neolacak?Öteki "Cephe"ler-Öteki Halk Cepheleri'yle, özellikle Türk halklarının teĢkilatlarıyla alâkanız var mı?-Gidip gelmeler, danıĢmalar oluyor ama çok zayıf. Gerekli ki 10'ar nefer (kiĢi) seçilsin ve biraraya gelip bu iĢleri görüĢsün. Ama henüz olmadı. Tataristan'dan, BaĢkırdistan'dan,Kırım'dan, Kazakistan'dan, Özbekistan'dan nümayendeler (temsilciler) gelir buraya. Ama butemaslar daha çok ziyalıların alâkalarıdır. Bizi gitgide yakınlaĢtırıyor. ĠĢitiyoruz ki, DaĢkent'tebir yığıĢma (miting) olacak, biz nümayende gönderiyoruz. Böyle oluyor. Bir müĢterek kurulyok.Baltık ülkelerinin Halk Cepheleri bizi davet ederler ve biz her davete gideriz. Biz HalkCephemiz'de bir kurul yaratmak isteriz ki, bu iĢle uğraĢsın.-Karabağ meselesinde Baltık ülkeleri kimi destekledi?-Ermeniler öyle propaganda yaptılar ki, biz Humeynici imiĢiz, Ermeniler'i kesiyormuĢuz,pantürkist-panislamist imiĢiz. Ermeniler istiyor ki, müselmancılık-hıristiyancılık kavgası olsun.Biz Baltık ülkelerine ve Ukrayna'ya gittiğimizde bize dediler ki: "Siz Ermeniler'in baĢınıkesiyorsunuz, Humeyni'çisiniz, pantürkistsiniz, müselmancısınız, gelmeyin."Biz resmî vesikalarla gösterdik ki, Ermeniler terörcülük yapıyor, Azarîler'in baĢını kesenonlardır, biz demokratız. O zaman ayıldılar (uyandılar). Bizim ziyalılar bu meselede çok yahĢî(iyi) çalıĢtılar, anlattılar. Hattâ Sakharov da dedi ki: "Ermeni ziyalılar özlerini yahĢîgöstermelidir."Bizim ziyalılar galemle harp yaptılar, çok çalıĢtılar. Artık Ģimdi onlar da anlıyor ki, meseleErmeniler'in söylediği gibi değil.-Türk cumhuriyetlerinin tutumu?-Türk halkların ziyalıları bize gelip dediler ki: "Bu Garabağ Azerbaycan halgınındır, biz sizinarkanızdayız. Moskova'daki Parlimant'ta Kazak ziyalısı Olcay Süleymenov bizi destekledi, bir


neçe adama da dedi ki: "Azerbaycan'ı destekleyin." Özbekler pek aktif olmadı ama bir-ikiÖzbek deputat lehimize konuĢtu. Cengiz Aytmatov ise bu meseleye özünü sokmaz, nötralkalır.Ekonomik program-Ekonomik amaçlarınız veya programınız nedir?-Biz biliyoruz ki, Azerbaycan sanayisinin yüzde 93'ü Moskova'ya bağlıdır, yüzde 7'siAzerbaycan hükümetinin! Bu ne ülke! Moskova, ekonomimizin yüzde 93'üne hükmetmeklekalmıyor, bizim ekolacyamıza (çevre) hiç bir Ģey koymuyor. Tayyare veya helikopterle birgezip bakın: Azerbaycan ekolocyası mahvoluyor. Bakü'nün bulunduğu bu yarımada bir mazotbataklığına dönmüĢtür. Moskova götürdüğünü götürüyor, bize mahvolmuĢ bir çevre bırakıyor.Ayrıca, Azerbaycan'da ücretler, yeni çalıĢmaya alınan pul (para), öteki cumhuriyetlere göreçok az tutuluyor. Ġki kat, bazı yerlere göre dört beĢ kat daha az. Meselâ Sibir'de bir adamabin manat (ruble) veriyorsa, Azerbaycan'da aynı iĢi yapan adama verirler 100 manat...-Ama Sibirya'da iklim Ģartları çok ağır...-Asıl sebep o değil. Sibir'den çıkan nimetlerden kim istifade ediyor, biz mi? Bizim nimetlerimiziMoskova alıyor ama bize çok düĢük ücret veriyor. 100 rubleye yaĢanabilir mi? Bir sorunaraĢtırın...-Meselâ Azerbaycan'la Ermenistan'da ücretler farklı mı?-Fiatlar farklı değil, ücretler farklı! Meselâ Ermenistan'da toprak iĢçisi alır 300, bizde aynı iĢçialır 100 ruble. Azerbaycan bir ham mal (madde) deposu. Pamuk bizden ham olarak alınır, birkaç kopek'e (Rublenin 100'de biri) Rusya'da dokunduktan sonra bize satarlar 10 Ruble'ye!Azerbaycan'da 700 bin iĢsiz var. Azerbaycanlılar iĢ bulmak için dapılıyor, bir ucu Sibir'de, ötekiucu Rusya'da, Ukrayna'da!.. Bütün bunlar içtimaî birer felakettir.Azebaycan'ın bütün mahsûlleri böyle somurulur (sömürülür), götürülür, götürülür... Bu birekonomi talancılıktır. Burada ekonomiden danıĢmak (konuĢmak) bir gülünçlüktür. Bizimiktisadî programımızın ilk hedefi, ^ talancılığın önünü almaktır.ġimdi biz Türk modelini inceliyoruz, yani Turgut Özal'ın modeli. Ben gazetelerden takipediyorum. "Ġzvestia" da yazdı Türkiye kalkıyor (kalkınıyor). Ġktisadî model olarak benÖzalcıyım, çünkü inkiĢaf getiriyor. Özal'ın siyasî politikalarını tenkit ediyorum, pis (kötü)buluyorum ama ekonomik modeli inkiĢaf getiriyor. Burada ise birĢey yok, hepsi yalan, her Ģeyaldatma. Ülke, bu yalan içinde batıyor.Biz evvel emirde iktisadî süverenlik (egemenlik) istiyoruz; gurumlaĢma yani model ondansonra... Önce Azerbaycan Ekonomisi Azerbaycanlılar için çalıĢsın.


Biz iktisadî model konusunu demokratik fikirli Rus iktisatçılarıyla görüĢtük. Bize bir raporhazırlayacaklardı. Sonra Ermeniler bunu öğrendiler ve engellediler. Bu demokrat fikirli Rusiktisatçılar bize haber gönderdiler ki, "Ermeniler tehdit ediyor, gusura galmayın, raporyazamayız."Biliyorum ki Türkiye'de iktisadiyat sahasında mütehassıslar (uzmanlar) çoktur. Bize üç dörtmodel hazırlayabilirler, biz de bakarız hangisi bize uygun...-Moskova çok alıyor, az veriyor diye söyleniyor. Ġstatistikî bilgi var mı?-Siyasî gurum değiĢmeden, alenîlik tam tahakkuk etmeden buranın heç bir Ģeyine itimatedilemez. Evvel siyası gurumu değiĢtirmek lâzım, sonra da iktisadî gurumu onauygunlaĢtırmak lâzım. Yani siyasette de iktisadiyatta da demokratiya...-Hiç bir ülke kapalı yaĢayamaz bu çağda... DıĢ ekonomik münasebetler konusunda nedüĢünüyorsunuz?-Ben istiyorum en çok iki ülke ile iktisadî alagalar gurmak: Bir Türkiye ile bir de Macaristan'la.Çünkü Türkiye ile özümüz bir ve Türkiye bir Ģark memleketi olarak modern bir ekonomiguruyor. Bundan bizim öğrenmemiz gereken çok Ģey var. Biz de bir Ģark memleketiyiz vemodern bir ekonomi gurmak istiyoruz. Meselâ Türkiye'de bilgisayar var. Kompütere"Bilgisayar" demenizi de çok yahĢî buluram. Bilgisayar artık Türkiye Türkü'nün beyninegirmiĢtir. Biz Azerbaycan Türkleri bunu Türkiye vasıtasıyla daha kolay öğreniriz.Macarlara gelince... Onların bize muhabbeti var. Buraya Macar mütehassıslar (uzmanlar)geldi. "Biz Azerileri çok severik, çünkü bizim kökümüzde Hunlar var, sizin de kökünüzdeHunlar var, bir gohum (akraba) milletiz, biz Azerbaycan'da özümüzü çok yahĢî hissettik, sankiaynı milletin içindeyik." dediler.Sonra ben 5-6 Macar âlimi ile görüĢtüm. Onlar da bunu kabul ediyorlar, Atilla ile övünüyorlar,biz de övünürüz. Macarlar temiz, iyi niyetli bir millettir.Ġktisadî vaziyette ise, Macaristan sosyalist ekonomiden piyasa ekonomisine geçiyor. Bu dabizim için gerekli bir tecrübe. Bu yolda Macaristan bizden önde gittiğine göre onun tecrübeleride bize lâzım. Siyaseten de böyle... Meselâ komsomolları lağveyledi, tabiî olarak burada dalağvedilecek. Baltık'da da lağvedildi. Sonra çoğulcu siyasî sistem, demokratiya... Yol bu.Sosyalist blokta bu demokratiya ingılabına fehle (iĢçi) önderlik ediyor. Neden? Çünkü ziyalılarıgırıyorlardı, iĢçileri gırarlarsa fabrikada, tarlada kimi çalıĢtıracaklar? ĠĢçi Ģimdi demokratiyaiçin ayağa galhıyor. Bizde de öyle. Bir yerde olsa bu bir tesadüf denilebilirdi ama her yerdeolduğuna göre, bu bir içtimaî ingılaptır, önlenebilmez.Siyasî program ve ideolojisi-Siyasî programınız nasıl?


-Azebaycan'da gençlik hareketi sürüyor. Müstakil gençlik, talebe ittifagları guruluyor. BunlargeliĢtikçe komsomol gidecek arkaya, bütün nüfusunu gaybedecek. Bu müstakil gençlikittifagları Halk Cephesi'ne bağlı değil ama, Halk Cephesi onları himaye edir. Bütün müterakkiharekâtları biz müdafaa ediyoruz ki, ezmesinler. Meselâ, Azerbaycan Kadınlarının HugugunuMüdafaa Cemiyeti var. Bu da müstakil, kimseye bağlı değil. Biz onları da himaye ediyoruz.Böyle müstakil guruluĢlar çoğalsın ki, demokratiya inkiĢâf etsin, millet teĢkilâtlanmıĢ olsun.-Siyasî çoğulculuk?-Bizde birden fazla parti olacaktır. PartileĢebilecek çok sayıda gruplar var. Halk Cephesi birparti değildir. Azerbancanlıların parti tecrübesi yok. Yıllarca bu iĢler öğretilmedi.Demokratiyayı iyi yürütmemiz için parti tecrübesine ihtiyaç var. Bizde, öyle görünüyor ki, üçdört tane parti olacak.-Halk Cephesi'nde muhtelif fikirler var deniliyor. Bunlar ne?-Kendi içimizde umumi hedeflerde bir ihtilâf yok. Tabii her kitle hareketinde olduğu gibi,dostluk grupları, pratikte farklı yaklaĢımları olanlar var. Bu normaldir. Ama bazan öylegörünür ki, hükümet organları, KGB bizi bölmek için aĢağıdan yukarıdan iĢliyorlar. Hattâbizimle meĢgul olmak için hususi bölmeler açmıĢlar. Bana bunu bir KGB'ci söyledi. Dedi ki:"bu böyük bir fenomen. Biz Azerbaycan'da böyle bir patlama olacağını hiç gözlemiyorduk.Bize sorurlar bu nereden çıktı diye? Humeynicilik mi, Panislamizm mi, Pantürkizm mi? Heç birideğil." Ben dedim ki, bizim harekâtımız Azerbaycan'ın problemlerinden doğuyor. Ġktisadîsömürü var, baskı var, despotizm var. Sen bunları edersen tabii bu harekat doğacaktı vedemokratiya için halg ayağa dikilecekti.Biz fıkirleĢtik ki, bize milletçilik hayretmiyor, demokratiya hayrediyor. Ver demokratiyayı,millet özünü ortaya koyar. Demek ki, bize demokratiya lâzım. Biz demokratiyasızlıktan ezilmiĢbir milletiz. Demokratiya ile gurtulacağız.Bizde milletçilik deyince Ģovenizm, ezicilik anlaĢılıyor. Bu bakımdan biz milletçi değiliz. Bizmillîyiz. YanlıĢ anlaĢılmasın diye biz "milletçi değilizi millîyim" diyoruz.-Dünyadan ne bekliyorsunuz?-Hiç bir Ģey beklemiyoruz; yeter ki bizim demokratik haklarımızı tanısınlar, bize iftiraetmesinler, kesici, söven demesinler.Türkiye'den beklentiler-Türkiye'den bekledikleriniz nelerdir?-Çok Ģeyler gözlüyoruz. Yani kardeĢ kardeĢten ne gözlüyorsa onu gözlüyoruz. Türkiye'ninnüfuzu çoktur. Hıristiyan dünyası, Hıristiyan Ermenileri müdafaa etmek istiyorsa, ABD'deErmenilerin Amerikalı dostları diye 29 vilayetin baĢçıları birleĢip ve Dukakis de onun baĢındadurup destek verir, böylece Ermenilere manevî ruh verir, baĢka yoldan destek verir, Ġslâm


dünyası bize böyle yapamaz mı? Türkiye'nin çok nüfuzu olduğu için Türkiye buna baĢçılıkedebilir. Böyle manevî yardım bekliyoruz.Biz iĢittik ki, Ziyaülhak'ın zamanında Pakistan bir iki cümle ile bizi destekledi. Bilemezsiniz bubir iki cümle Azerbaycan halkına nice bir manevî guvvet verdi.Biz dünyada, teklenme yani yalnız kalmak istemiyoruz. Ermeni ile Türk'ü karĢı karĢıya koy,Ermeni bütün dünyada teĢkilatlanmıĢ, bar bar bağırıyor. Biz niye tek kalalım.Lâtin harfleri ve TuranĠĢte bizim Türkiye'den birinci istediğimiz Ģey, medenî alagaların geliĢmesidir. Bizim siyasî vemedenî kitaplara ihtiyacımız var. Meselâ biz burada bir Ġslâm Ansiklopedisi hazırlayamayız.Bize siz gönderin. Meselâ Türk Tarihi... Bu ilim Türkiye'de çok inkiĢaf etti. Bu ilmî bize deverin. Zaten lâtin elifbasına geçmek isteyiĢimizin de sebebi bu. Türkiye'den ilim alalım,teknoloji alalım, birbirlerimizin yazdıklarını okuyalım, alagalarımız artsın, inkiĢâf etsin.-Lâtin harfleri kararını kim verecek? Parti, hükümet?-Yok, yok bu kararı Halk Cephesi verecek. Sonra kararı sessiyaya (meclisteki oturuma)verecek ve orada katiyyet kazanacak.Biz yeni iktisadiyat guracaksak, buna en böyük yardım edecek olan Türkiye'dir. Biz bir fabrikakuramıyoruz. Ama Türkiye için bu çok kolay. Türkler Suudi Arabistan'da, Libya'da,Moskova'da fabrika kuruyorlar, tesis yapıyorlar, bizde yani gardaĢlarının ülkesinde niyegurmazlar?! Libya'da ve Rusya'da bizim bazı arkadaĢlarımız Türk firmalarında çalıĢmıĢlar. Bizegelip iftiharla dediler ki, "Türkler çok müterakki, Avrupa gibi, çok yahĢî firmaları var." Hepimizfahrettik (iftihar ettik). Biz muasırlaĢmıĢ demokrat bir Ģark'ın peĢindeyiz ve Türkiye bunun 70yıldır örneğidir.Türkiye'den bir isteğimiz daha var. Kuzey Azerbaycan'la Güney Azerbaycan arasındakialagaların geliĢmesinde yardımcı olsun. Türkiye'nin Ġran'da çok nüfuzu var. Hükümet baĢçılarıkonuĢurken Türkiye desin ki Bakü Üniversiteti ile Tebriz Üniversiteti arasında alaga gurulsun,ticaret eyleyin.Benim fikrim Ģu: Turan' in yani böyük Türk dünyasının altın köprüsü Azerbaycan olmalıdır.Cenubî ve Ģimalî Azerbaycan birleĢirse, Türkiye, medeniyet ve terakkiyattaki öncü rolünü OrtaAsya'ya ulaĢtırır. Her bir Türk bunu arzu eder. Bunun mimarı kim olursa, Türk'ün tarihinehoĢbaht olarak geçecektir.Türkistan'da durum-Diğer Türkler'le alâkalarınız, iliĢkileriniz nasıl?-15 sene önceydi. Buraya Özbekistan'dan talebeler gelmiĢti. Bana anlattılar ki, onlara tenbihetmiĢler: "Azerbaycan Türkleri'yle çok yakınlık eylemeyin. Çünkü onların esası Pantürkisttir!"


Tabii bu sözleri Azerbaycan için söylemiyorlar, Türk Ģuuru Orta Asya'ya gitmesin diyesöylüyorlar!ġimdi Özbekistan'da durum kötü değil. Özbekistan da baĢlamıĢ öz Türklüğüne dönmeye...Orta Asya'da tarih içinde Türklük yaddan (hafızadan) çıkmıĢtır. ġimdi yeniden gaydırlar.Burda Türklük yaddan çıkmamıĢtı. Yasaktı ama yadlarda saklanmıĢtı.-Türkiye'nin rolü ne olabilir Türk dünyasında?-Sanayi ingılabından sonra Avrupa inkiĢâf etti. ġark memleketleri geri galdı. TürkiyeAvrupa'ya yakındı. Muasır medeniyeti Türk dünyasında ilk ve en çok alanlar, TürkiyeTürkleridir. Türkiye'nin inkiĢâf etmesinin sebebi budur.Sonra Azerbaycan... Bizim talebelerimiz gedip Ġstanbul'da okumuĢlar. Avrupa'dan Türkiye'ye,Türkiye'den Azerbaycan'a bir medeniyet hareketi, yenileĢme hareketi... Orta Asya da bunubizden götürmüĢ. Türkler buraya gelip ders vermiĢler. Meselâ Ġstanbul'dan gelen ĠsmailHikmet'in bizim yenileĢme tarihimizde önemli bir yeri var. Azerbaycanlılar da buradan gedipOrta Asya'da tiyatro açmıĢlar, mektep açmıĢlar, ders vermiĢler.Türkiye'de bu yenileĢmenin babası Mustafa ReĢit PaĢa'dır. Tanzimat'la birlikte Türkiye köhneoturup gazelhanlıktan çıkmıĢtır. Yeni Osmanlılar'ın "millet" diye diye ayağa kalkmasıbundandır. ReĢit PaĢa, Namik Kemal, Mithat PaĢa, ġinasi, Agâh Efendi, Abdülhak Hamit... Bumektep bize de böyük yenilenme verdi. Ġmdi de Azerbaycan bir çok Ģeyleri Türkiye'dengötürür. Gazete, kitap, müzik ve âlimlerin ziyaretleri gibi..."Ziyalılar"ın önderliği-Türk uyanıĢında aydınların rolü nedir?-Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan... Türklerin yaĢadığı bütün bumemleketlerde halgın böyük ekseriyeti köy mahsulatı ile uğraĢır, köyde çalıĢırlar. Bu köle birhalktır. Amelesi de yarım köle... Çünkü tarım iĢçilerini daha çok sömürüyorlar, daha çokeziyorlar. Hangisinde güreĢen guvveler (kuvvetler) yani ziyalılar (aydınlar) çoktursa, onlarmeydana çıkıyor. Hangisinde ziyalılar ve Ģehir ehalisi guvve buldukça millî Ģuur da guvvebuluyor.Ben Özbekistan'a gittim, pamuk çöllerinde bulundum köleliği gözlerimle gördüm. Bataklıksuları içiliyor. Sefalet var. Ortaya bir kazan koyup sebze haĢlıyorlar... Yiyecekleri bu iĢte!ġimdi, Özbekistan'da, Türkmenistan'da, Kazakistan'da bir halk Cephesi yok ki, bir kalkan gibi,Azerbaycan'da olduğu gibi, halgı gorumak için halgı ayağa kaldırsın. Ama Özbekistan'daziyalılar kalkıyorlar ki, ister müselmancılık adıyla, ister baĢka bir adla Özbek halgının siyasî,sosyal ve kültürel haklarını müdafaa edeler.Özbekistan'da üç hareket var: Biri Vehhabi hareketi, ötekinin adı Özbekistan, öbürü iseBirlik... Bunlardan Birlik Hareketi, millî muasır ve demokratik bir harekettir. Bizim Halk


Cephesi gibi Özbekistan halkı birleĢip bir Halk Cephesi gurarlarsa, Özbek halkının dâvâlarınımüdafaa ederler. TaĢkent'te Ruslar Ģövenist davranıyorlar, halkı eziyorlar. Özbek ziyalılarınıda ezdiler, zulmettiler. Bu, acıklı ve ezilmiĢ bir halktır. Halk Cephesi gurarlarsa Orta Asya'dafırtınalar kopar.Moskova'nın oyunları ve mafya-Bunu yapabilecek ziyalıları var mı?-Var. Bunu Moskova da düĢünüyor ve Özbek'le Tacik'i karĢı karĢıya getirmeye çalıĢıyor.Harizm'de medenî ve müterakkî bir Türk nüfusu vardır. Moskova bu geliĢmiĢlik seviyelerini deihtilâfa koymaya çalıĢabilir. Kazakarı ve Özbek Türkleri'ni hem birbirleriyle, hem Tacikler'leihtilafa koymaya çalıĢır. Harzmliler kadim medeniyetleri sebebiyle muhtariyet isteyecek veÖzbekler karĢı çıkacak. ĠĢte ihtilâf!Ermeniler de Türkî halklar arasına ihtilâf ve fesat sokmak için çalıĢıyorlar. Ne kadar müselmanmüselmanla, müselman Rusla çatıĢırsa bu Ermeni'nin iĢine yarar.Sovyetler Birliği'nde güçlü silah mafyaları var ve bu mafyalarda Ermeniler çoktur. Halglar nekadar birbirlerini gırarsa bundan silah mafyasının, Ermeni ve Yahudileri o kadar çokkazanacaklardır. Meselâ Rusya'da Aftamot yani otomatik silah 300'e satılırdı, Ģimdi 5 bineçıktı. Orta Asya'da 8 bine satılıyor!Bu silah alvercileri çok tehlikelidir. Bunlardan uzak durmanın yolu, silahtan uzak durmaktır.Türkiye'yi bölmekTürkiye'nin içine ihtilâf sokmaya çalıĢanlar da var. Ben bazı kasetler gördüm. Bu bizimhattımızdan, yani Azerî Türkleri vasıtasıyla gelmiyor. Bizim getirdiğimiz kasetler belli, halktürküleri, Türk saray musikisi... Bir de Moskova hattından gicen kasetler var. Bölücü türküler,ingılâbî (devrimci) marĢlar söylüyor.Moskova'da bazı adamlar gördüm. Türkiye'den gaçmıĢlar veya çıkarılmıĢlar. TürkçekonuĢtuğu için "Sen Türksen" dedim. "Yok ben kürdüm" dedi. "Ġngılab mübarezesindendolayı Türkiye'den çıktık" dedi. "Âzad bir Türkiye'ye döneceğiz" dedi. Dedim ki, "Siz âzadlığıbilir misiniz, Türkiye âzaddır. Yoksa siz âzadlığı burada mı öğreneceksiniz?" Aramızda sertmübareze oldu.Ben isterim ki Türkiye'deki bütün komünistleri gönderin, Azerbaycan'da bir 6 ay kalsınlar,görsünler, millî olup size gönderelim!Türkler arasına nifak sokmak isteyenlere garĢı daima müteyakkız olmalıyız.Ortak Alfabe


-Türkiye ile alakaları güçlendirmek için Lâtin harflerinin kabulünden bahsettiniz. Azerbaycanve Türkiye Türkçeleri arasında fazla fark yok. Fakat Orta Asya ile Ģive farkları çok kuvvetli. Bukonuda ne düĢünüyorsunuz?-Bu mesele, Türkî halklar arasında alagaların guvvetlenmesine bağlıdır. Umum Türklerarasında zamanla büyük bir felsefe, sanat ve teknik dili olarak bir büyük Türkçe yaranılmalıdır(oluĢturulmalıdır) Bütün Türk tarihinde ilk millî devleti Atatürk kurmuĢtur. Tarihteki Türkdevletleri de bizim millî tarihimizin devletleridir ama bakın, ilim dili Arapça, edebiyat diliFarsça olmuĢtur. Atatürk'ün "Ne Mutlu Türk'üm diyene" vecizesi, bütün Türkler için birrehberdir; ilimde, fikirde, teknikte, medeniyette bir Türkî atmosfer yaranılmalıdır. Biz Ģimdiistiyoruz ki, ikinci bir Türk devletini Azerbaycan'da yaranarak (oluĢturarak) öz Ģuuruyla, özdiliyle, öz medeniyetiyle demokratik bir Türk devleti...Bir devlet ki, dili, edebiyatı, ilmî, ruhu Türk değilse o devlet, emperya olur, baĢka bir Ģey olur,ama nasıl medeniyetçi, millî Türk devleti olur ki?!Derslerde Divan-ı Lügat'it Türkî'de nakledilen Türkler hakkındaki Hadîs-i ġerifleri talebelereanlatırdım. GeçmiĢ Gültekin âbidesinden "Ey benim Türk budunun! Sen gendine dönendeböyük olursun" diye baĢlayan bölümü anlatırdım.Hapiste sık sık okuduğum, namazlardan sonra tekrarladığım özümün bir duası var: "Ey UluAllah'ım, Türklüğümü benden esirgeme!"Ġnanıyorum ki, garptan Ģarka kadar büyük ve medeni bir Türk dünyası yaranacaktır(oluĢacaktır)Elifba (alfabe) meselesine gelince... Öyle bir elifba yaransın ki, Azerbaycan ve AnadoluTürkleriyle birlikte Özbek, Türkmen, Kazak, Tatar, bütün Türkî halklar kendi Ģivelerinde aynıyazı metnini okusunlar. Bazı ses farkları var bu Ģivelerde. Elifba bütünlüğünü sağlarken, ayrıharf koymadan, mevcut harflere bazı iĢaretler goyarak bu mesele halledilir. Ġlmî bir komisyonbunu halleder.-Tarihten en çok sevdiğiniz, beğendiğiniz büyükler kimler?-Evvelâ Peygamberimiz Hazret-i Muhammet birinci. Ondan sonra Ģunları sayabilirim: Müstakilbir Türkmen devleti gurduğu için ġah Ġsmail... Çaldıran muharebesine bakmayarak; çünkü, obaĢka bir olaydır, çağdaĢ dünyada da Atatürk. Çünkü mutlu Türk'üm diyene" diyerek devletgurdu.Tefekkürde Farabî'yi çok beğenirim. Sanat ve maarifet dünyasında ise Fuzulî, Nizamî veMevlânâ... Maarifet, yani insanı doğrusuna (gerçeğine) göre anlamak... Maarifet ve siyasetiimtizaç ettirmek (kaynaĢtırmak) lâzım. Maarifetsiz siyaset bozuktur. Siyasetsiz maarifet ise birderviĢler dünyası meydana getirir ve siyaset ehline, yani maarifetsiz siyaset ehline köle eder.Belki ilerde Türk tarihini iĢlerken bu iki kanat üzerine iĢlemek lâzım. Buna Dede Gorgut'untabirleri manâsında sağ ve sol kanat demek lâzım.


-Dede Korkut'ta sağ ve sol mu?-Dede Gorgut'da var: Sağıma o<strong>turan</strong>lar "sağ beğler", soluma o<strong>turan</strong>lar "sol beğler" Bunlarbirbirleriyle muhalefettirler, yani fikirde ihtilâf halindedirler. Sağ beğler'de marifet, solbeğlerde siyaset ağır basır. Hep mübareze ederler. Ve ortada o<strong>turan</strong> inağ'lar onları birleĢtirir.Bir nevi demokratiya... Bizim Halk Cephesi de böyle. Bu Halk Cephesi öyle bir gurum ki,tarihen Türk'ün tabiatından doğmuĢ. Bunlardan biri olmasa, kanatlardan biri yok demektir,uçabilemez. Milletin içinde taraflar olmalı ki, her tarafın gördüğü ortaya çıksın, böylece gözleraçılsın, kafalar iĢlesin. Halk Cephesi de böyledir.ġiddete hayır-ġiddete baĢvurmayı, gerektiğinde Ģiddet metodlarını kullanmayı düĢünüyor musunuz?-Gurtaralım derken gırgın istemiyoruz. Halgın yarısını gırarak halgı gurtaramazsınız. Bizimdefterimizde Ģiddet, terörculük yoktur. Biz derik ki, ne gurarsak, adaletle gurak. Çünkü zulmile âbâd olanın âhiri berbad olur. Yolumuz uzun olsun, ama gansız, zulümsüz olsun.- "Flkirlerinizle Türkiye'de MeĢrutiyet'ten sonraki Türkçülük akımı- arasında bazı benzerliklervar. Meselâ Mehmet Emin Resûlzâde'yi, Ziya Gökalp'i falan okudunuz mu?-Resûlzâde'nin bütün yazılarını burada bulmak imkân olmadı. Azerbaycan Millî HarekâtıTarihi'ni okudum, Mirza Balâ'nın kitabı. Resûlzâde'nin bir niçe yazılarını da okudum. Onunpartisi olan Müsavat'in programını da inceledim. Resûlzâde'nin Nizamî hakkındaki eserini deokudum.Ziya Gökalp'in "Türkçülüğün Esasları"nı okudum. Bunu merhum büyük âlimlerimizden HuduMehmedov, bir adamıyla Ġngiltere'den bana göndermiĢti, 1969-70'te. Gökalp hakkındakitaplar okudum ama Gökalp'in öteki kitapları elime geçmedi. Meselâ, "TürkleĢmekĠslâmlaĢmak MuasırlaĢmak" kitabı elime geçmedi.


Azerbaycan Sovyetler ve Ötesi (1990)Sait BAġER, Yağmur TUNALIEBÜLFEZ ELÇĠBEY ĠLE AZERBAYCAN'IN GELECEĞĠ HAKKINDA MÜLÂKATSait BaĢer: Sayın Ebülfez Ali Elçi Bey, gazânız mübarek olsun!.. Buraya gelmek benim içinhayal idi. Azerbaycan'a sadece gezip görmek maksadıyla değil, bu kardeĢ ülkenin candaninsanları ile tanıĢmaya, onların dertlerini paylaĢmaya geldik.Büyük dâvâlara yardım etmekle onları omuzlamak arasında o kadar büyük fark var ki, sizigörünce bunu hissettim. Çok büyük bir dâvâyı omuzlamıĢ insanların ruh hali var sizde. BütünTürk dünyasının ve Müslümanların sizinle beraber olduğuna inanıyorum.Sizin mücadelenizin güçlüğünü bilmekle beraber Ģunu öğrenmek istiyorum: ġu ankidurumunuz nedir? Ġstikbâliniz hakkında düĢünceleriniz, tasavvurlarınız var mı? Azerbaycan -inĢallah kısmet olacak - normal yollardan demokrasiye ulaĢancaya kadarki düĢünceleriniz vedemokrasi sonrası plânlarınız nelerdir? Ve son olarak, Ģu anda hedeflenen istikamette nereyekadar varıldı? Bu soruların ıĢığında Azerbaycan'ın durumundan behseder misiniz?Elçibey: Durum deyince burada karĢımıza iç içe dört soru çakıyor. Biz ilk önce mücadelemizebaĢlarken, bize karĢı olan kıĢkırtmalara dayanamadık. Sonra bir zaman geldi ve biz SovyetlerBirliği nezdinde cumhuriyetimizin tek baĢına, kendi plânladığımız bir federasyon Ģeklini eldeetmesini düĢündük. Buna karĢı çaktılar, ne özgürlüğü istiyorsunuz? Ne için geldiniz? Dediler.Biz bir federasyon Ģeklinde siyâsî ve iktisadî bakımdan özgürlük istiyorduk. Bu arada bizekarĢı kıĢkırtmalar vardı. Bir zamanlar Azerbaycan'da, Moskova'da da "Ne istiyorlar?"deniyordu. O zamanlar siyâsî özgürlük istiyorduk. ġimdi ise bu sözleri Azerbaycan hükümetilideri BaĢbakan Hasanov söylüyor. Bizim esas amacımız her zaman olduğu gibi siyâsî veiktisadî bakımdan özgürlük... BaĢbakan ve etrafındakiler dahi niçin böyle (rahat)konuĢabiliyorlar. Çünkü düĢününce gördüler ki, Litvanya, Letonya, Estonya, Rusya böyleyaptı. Federasyon ve aynı zamanda müstakillik! O hakları ben de isterim. Kısacasıkonfederasyon... Yok canım, konfederasyon çok oldu. Konfederasyon ile özgür bir devletolarak Sovyetler Birliğinden ayrılırsınız, diyorlar. Ne istiyorlar ki, zâten üç-beĢ sene sonrahepsi ayrılacak. Yani biz karĢıdan gelen günleri görüp de konuĢuyoruz. Onlar bizimeteğimizden elimizden çektiler, bizi ezdiler. Siz Sovyet ittifakından ayrılmak istiyorsunuz, diyeüzerimize kurĢunlarla, ordularla geldiler. Araya Ermenileri, askerleri koydular. Fakat bunlar dagördüler ki bizim üzerimize gelmelerinde haklı bir yan yok. Çünkü bu insanlar hak istiyor,demokrasi istiyor. Bunların üzerine tankla, tüfekle gitmek nasıl olur. Dünyaya "BakınızAzerbaycan Halk Cephesi halkı katledip duruyor" dediler. Savunma Bakanı dedi ki: "Bizimbirinci maksadımız buraya gelip Azerbaycan Halk Cephesi'ni darmadağın etmektir. Nedenböyle dedim. Karabağ'daki Ermenileri Halk Cephesi kırmıĢ! Halbuki biz, o zaman aramızdakibir tartıĢmada Ermeniler'i camilere barakalara, sinemalara, Halk Cephesi odalarına doldurdukve kapılarını kapattık. DıĢarıdaki insanlarla birbirlerini kırmasınlar, dedik. Onlara ekmek veyemek verdik. Çünkü biz insan olarak onlara bakmalıydık. Sonra, bu Ermeniler etrafa"Azerbaycan Halk Cephesi bizi katletti" diye yaydılar.


Bakü'de onikibin asker ve polis vardı: hiç kimse karıĢmadı. Biz Halk Cephesi olarak askerlere:"Burada Azeri'yi, Ermeni'yi, Rus'u öldürüyorlar, bunlara uymayın" dedik. Askerler, "BizekarıĢmayın" dediler. Polis "Bizim sizinle iĢimiz yok ne yaparsanız yapın" dedi. Bir kısımErmeniler, Azerbaycan Halk Cephesi bizi kırmadı, demiĢler. Öyleyse bu olayları kim yaptı?Moskova'dakiler... Siz Gorbaçov'a bakmayın. Ermeniler'i ve Azeriler'i birbirlerine kırdırdılar.Ermeniler, ilk önce Azeriler teslim olsun; Azeriler; ilk önce Ermeniler teslim olsun, dedi veböylece Moskova hükümranlığını, "ayır-buyur (böl ve yönet)" le sürdürdü. Burada Azerbaycanve Ermeni Halk Cephesini öne sürdüler. Ve demokratik hareketleri dünyanın gözündensavmak için "Onlar insan katlediyor" diye yazdılar. Azerbaycan Halk Cephesi mensuplarınıöldürdüler, kırdılar ve sindirdiler. Biz o zaman gördük ki, bu halk beĢ, altı, yedi ay sonratekrar yavaĢ yavaĢ ayağa kalkar. Bu hareket baĢlamıĢsa bir yere varana kadar devamedecektir. Bu hareketi boğmakla hiçbir yere varamazlar. Bu bir halk hareketidir. Bir iki senesonra tekrar baĢlar. Bu eĢyanın tabiatında vardır. Bu hür yaĢama isteğine karĢı koyan Rusemperyası (emperyalizmi) dir. EskimiĢ, kocamıĢ bir emperya, genç bir demokrasi kuvveti ilekarĢı karĢıya kalmıĢtır.Yağmur Tunalı: Bu emperyanın ayakta kalma gayretleri sona ermiĢ değil!... Çok uyanıkkalmak gerektiği söyleniyor, görülen bir oyun hazırlığı var mı?Elçibey: Bu oyun hazırlığı nasıl olur; Ermenileri silahlandırır. Ermenistan'a: "Azerilerden kork,benimle birlikte savaĢ" derler.Yani aynı stratejiyi devam ettirirler. Eğer bir zaman Azerbaycan, Sovyetlerden ayrılmakisterse -zâten ayrıldık- birkaç Ermeni çetesini Azeri köylerine salar...Biz bu çetelere (zamanında) "Aramızda toprak dâvâsı olmasın aldanıyorsunuz" dedik. EğerAzerbaycan'dan beĢyüzellibin Ermeni çıkıp gitmiĢse, bu oyunda Ermeniler'in baĢlarısorumludur. Ermeni-Türk meselesi, aslında olmayan sunî bir meseledir.Sovyetler'in en çok korktuğu, Azerbaycan halk hareketidir. Azerbaycan halkının hareketigeniĢler Ġran'a, Özbekistan'a, Türkmenistan'a, Tatarlar'a sıçrarsa bütün Türk Dünyasını ayağakaldırır. Rusya aslında bundan korkuyor. Aynı zamanda Tahran da korkuyor. KonuĢmamdademiĢtim. Saddam Hüseyin de, Hafiz Esad da, Batı da korkuyor. Demokrasi hareketiKırgızlar'a kadar çıkacaktır. Çünkü, devletlerin hepsi bugün zulüm altında. Artık bu oyunlarındevri geçmiĢtir. Saddam da bir oyun çıkarmıĢtır, dünyanın küçük bir devletini Kuveyt'i iĢgaletmiĢtir. DüĢünürüm ki, Saddam, Moskova'nın oyuncağıdır. Aslında, Amerika da, Rusya daistiyorlar ki, parmaklarını soksun, birkaç sene orayı sömürsünler. Ne olursa olsun, bizdeki halkhareketi öyle bir dinamiklik içinde ve biçimdedir ki, binleri, on binleri, yüz binleri öldürmeklebir Ģey elde edemezler. Çünkü halk hareketinin bir özü vardır.Sait BaĢer: Efendim konuĢmanızda Azeri - Ermeni çakıĢmasından sıkça bahsedildi. Bumevzuda CoĢkun Kırca - Türkye'deki gazetelerden birinin yazarı, emekli büyükelçi -"Ermeniler biraz akıllılarsa Türklerle iyi geçinmek onların istikbalidir" demiĢ. Çünkü dörttaraftan Türklerle çevrilmiĢ küçücük bir devlet. Bu mesajı Ermeni liderlere ulaĢtırmakmümkün ola bilir. Belki. Bir de Saddam Hüseyin meselesini daha aramızda konuĢmuĢtuk,isterseniz onu da açın.


Elçibey: Ermeni liderlerinden Amerika'da Serkisyan (Daha sonra Ermenistan'dan kovuldu) veHayrikyan: "Karabağ meselesinde bu iki milletin suçu yok. Bunu Moskova yapıyor. Konuyuinceliyor ve iki milleti birbirine vurduruyor" diyor. Serkisyan bu oyunun farkındaydı ve onuErmenistan'dan kovdular Ermeniler'in sayısı ne? Bütün bunlar Moskova'nın eliyle olmaktadır.Yağmur Tunalı: Bu meselede sadece Ermeniler değil, bütün dünya kamu oyu yanılıyor.Elçibey: Doğru!.. Ama hadisenin bir baĢka cephesi var. Moskova'da o<strong>turan</strong> Ermeniler...Onlar nüfuzlarını ve mevkilerini kaybetme korkusuyla "Ermeni ... Ermeni" diye bağırıyorlar.Dünya Ermeni'si de ayağa kalkıyor. Zaman gelecek bunların hepsi ortaya çıkacak.Moskova'daki komünist Ermeniler, bu iĢle el altından çok daha fazla ilgileniyorlar.Gorbaçov'un etrafını sarmıĢ durumdalar ve tabîî buradaki bir mesele hemen onlara soruluyor.Yağmur Tunalı: Yani, bu sözlerden Ģunu mu anlıyoruz: Gorbaçov'un etrafındakiler, danıĢtığıinsanların çoğunluğu Ermeni'dir?Elçibey: Evet! ġahnazaryan, Staryan, Osibyan bütün hepsi Gorbaçov'un etrafını sarmıĢlar.Gorbaçov, Kafkas meselesini onlara sormuĢtur. Gorbaçov'un Ermeni olmayan müĢavirleridurumu fark ettiler ve ikaz ettiler. Gorbaçov bu meselede "Bu istekleri kabul etmeyiz,üzerinize geliriz" dedi. Fakat Gürcüleri kırdılar, geride Ermeniler kaldı. Onlara isekarıĢmayacaklar.Yağmur Tunalı: O belli bir Ģey zâten, Ermeni tasarısı bunu açıklıyor. Öyle görünüyor ki,Sovyetler'deki bu dağılma bütün milliyetlerin ayrılması hakiki mânâda, iktisâdiyet mânâsındakendilerini kurtarmaları çok uzun bir zaman almayacağa benziyor. Üç-beĢ yıl içinde -böylegiderse- alınan bütün tedbirlere rağmen cumhuriyetlerin ayrılacağı ve Ruslar'ın bir iki devletolarak kalacağı gözleniyor.Elçibey: Emperya onun için kötü bir Ģeydir Ne kadar özgür olursak daha iyi yaĢayacağız.Bütün bu cumhuriyetler, Sovyetler Birliğinde yaĢamıĢlar, çürümüĢ, sıkılmıĢlar, beyinleriezilmiĢ. Hepimiz birbirimizden ayrılalım, diyoruz. Hepsi özgürlüğe meyletmiĢler. Ruslar dabunu söyleyecek.Yağmur Tunalı: Bunu kolay diyecek mi? ġimdilik demeyeceğini kendisi söylüyor.Elçibey: Hayır Ģimdi de söylüyorlar. Ruslar "Azeri'si de, Özbek'i de kendisine dönsün, bizonları taĢıyamayacağız" diyorlar.Yağmur Tunalı: Yani, bu sözleri tam istiklâl mânâsında anlayabilir miyiz?Elçibey: Bunu zamanında, vaktiyle büyük devlet adamları söylemiĢler. Bir zamanlar ingilizlerbütün dünyaya hakimdiler, sonra dağıldılar. ġimdi ise sadece tarihleri kaldı. Osmanlılarhâkeza Rus'un da böyle devam ederse sonu budur.Yağmur Tunalı: Yani, Ruslar'ın bunu idrak ettiği kanaatindesiniz?


Elçibey: Evet!.. Ruslar'ın siyasetçileri bunu biliyorlar ve zamanla bu daha da yayılacak.Yağmur Tunalı: Amerika, Rusya'yı dağıtmamak için büyük bir gayret sarf ediyor.Gorbaçov'un Ģu anda en büyük destekçisi Bush. Amerika'nın bundan bir menfaati olsa gerekdiye düĢünüyorum.Elçibey: Yok. Hayır!.. Amerika, Sovyetler Birliği'nden hâlâ korkuyor. Yine bu devlette birdiktatörlük kalmıĢsa, Gorbaçov'dan baĢka bir diktatör gelir, dünyayı karıĢıklık içinde bırakır.Bir Amerika değil, Fransa da, Ġngiltere de kısacası herkes bundan korkuyor. SavaĢihtimalinden korkuyor. SavaĢ ihtimali bugün yoktur. Yoktur ama kim diyebilir ki, bugünRusya'da öyle adamlar var ki, öyle komünistler var ki, hükümeti ellerine geçirip dünyayıkarmakarıĢık edebilirler. Sistem demokrasi olursa bunlar olur mu? Çünkü sistemdemokrasidir. Ama bir Saddam veya Hafız Esad için durum tam tersidir. Çünkü onlardiktatördürler. Diktatörlükler dünya için kurtuluĢ olmamakla birlikte yok olmayamahkumdurlar. Azerbaycan'ın özgür bir devlet olmasından Saddam korkuyor. Hürriyetrejimlerinin yaygınlaĢmaması için diktatörün Ģahsî kararı ile harp baĢlatılabilir. Ama Fransaharbe girmek istese halk "Neden savaĢıyorsun" diye sorar. Diktatör sadece halkı için değil,bütün dünya için korkudur.Sait BaĢer: Efendim, isterseniz yavaĢ yavaĢ Türk Dünyasına gelelim. Meselâ, Irakhâdisesinde, Rusya'nın yâni Gorbi'nin parmağı olabileceği, dikkatleri, baĢka yöne çekmekistediği düĢünülebilir. Ermenilerin silahlandığı ve yüzbin kiĢilik bir ordu oluĢturduğu haberivar. Azerilerin ellerinde hiçbir Ģey yok. Böyle bir tehlike ile karĢı karĢıya kalmak her anmümkün. Ne gibi çözümler düĢünüyorsunuz?Elçibey: Bizde bir sinema var. Orada Kerbalâ filmi var. Nasıl desem... Bu Rus emperyasınatop tüfek olmadan nasıl karĢı çıkacağız. Fakat gayretimiz var!..Sait BaĢer: Bu seyahatimizde Özbekistan'a da gittik ve iki gün orada kaldık. Ġki günlükizlenimlerimiz o ki, bu halk henüz bir istiklâl hareketine kalkıĢacak derecede olgun olmadığıgibi, böyle bir Ģeyi düĢünecek zihnî kıvama da sahip değiller. Acaba Özbekistan'daki HalkCephesi ne durumda? Bir baĢka konu. Kırgızlar, Kazaklar, Türkmenler kendi aralarında birortak Pazar kuracaklarmıĢ. Azerbaycan niçin bunun dıĢında? Ve Azerbaycan dıĢındaki istiklalhareketlerinde merkezin bir yönlendirmesi var mı?Elçibey: Hayır. Moskova, Kırgız'la Özbek'i, Mesket'ler'i kırdırmıĢtır. Özbekistan'da kuvvet var,o kuvvet Özbekistan'a tam sahip değil... Ama Kırım Türkleri, Kazak Türkleri mücadeleye hazır,doğuĢken, böyle bir halk daha organizedir. Zamanla, Özbekler eğer bir harekâta baĢlarlarsadaha canlı olacaktır. Bir sene sonra bütün kuvvetleri organize olabilir. Ama bir iki senesonra...Yağmur Tunalı: Bu çok belliydi, efendim. Bizim geliĢimizden fevkalâde rahatsızlık duyuldu.Temaslarımızın mümkün olduğu kadar kısa olmasına dikkat ettiler.Elçibey: Moskova uzun senelerden beri "Türk, senin düĢmanındır. Sen de yakın olursan sende düĢman olursun" -telkîninde bulunur. Özbekistan'dan gelip Azerbaycan'da okuyan


öğrenciler var. Bu öğrenciler altı ay bir sene bize hiç yaklaĢmazlar. Sonra yanaĢınca "BizeAzerîler'e yaklaĢmayın. Onlar Türkçülük yapıyor. Sizi yoldan çıkarırlar" denildi, dediler. Türkiyi bir kandır, sen Türklüğü bildikten sonra bu Ģahıs Özbek'se, Kazak'sa, Tatar'sa, Azeri'ysefark etmez. Kökünden uzaklaĢırsa olmaz... Sonra, biz kökümüze bağlı bir milletiz. Özünün neolduğunu anlayınca bunun farkına varacaktır. Özbekler hâlâ bunu anlamamıĢlardır.Sait BaĢer: Söylediğiniz meseledeki fikirleriniz ilgi çekici. Türk ortak pazarı kuruldu. DiğerSovyet Cumhuriyetlerine mal satmadan evvel kendi ihtiyaçlarını aralarında görmek üzereanlaĢma yapmıĢlar.Elçibey: Azeriler bir birliğe girmeyecek. Her cumhuriyet ayrı olsun istiyor.Sait BaĢer: Yani sizin bundan haberiniz oldu mu?Elçibey: Biz her cumhuriyetle ayrı ayrı iliĢki kurmak istiyoruz. Türkiye ile bağlanmalı,Avrupa'ya çıkmalıyız ve sanayi kurmalıyız. Özbekistan'la, Türkmenistan'la ürettiğimiz mallarıalıp vereceğiz. Biz sanayi için Almanya, Fransa, Türkiye, Macaristan ile iliĢkileri geliĢtirmeli vetabiî olarak bir sanayi memleketi olmalıyız. Bu yöndeki ümitlerimiz Türkiye'ye bağlı ÇünküTürkiye vâsıtası ile Almanya'dan tezgâh alabiliriz.Yağmur Tunalı: Rusya'nın da Türkiye üzerinden Avrupa ile bağlantı kurma düĢüncesi var,tabiî bu konumuz dıĢında...Elçibey: Eğer biz Moskova'dan tezgâh isteyecek olsak iyi tezgâhı yok, ayrıca da körelmiĢ,çürük bir tezgâhı verecek. Türkiye vasıtasıyla çağdaĢ bir tezgâh alabiliriz.Sait BaĢer: Efendim, hoĢgörünüze sığınarak, burada mülakatçı olmaktan çıkıp sormakistiyorum. Bu Türk Cumhuriyetleri, Sovyetler Birliği bölündüğü takdirde, her birinin tekmaddeye bağlanması, üretimlerinin belli çeĢitlerde olması sebebiyle kendi içlerindekendilerine yeter olamayacaklar. Fakat iĢ birliği yapıldığı takdirde, en azından asgarîihtiyaçlarını karĢılayabilecek kadar birbirlerinden alıp verecekleri var. Azerbaycan'ın onlaravereceği ve alacağı çok Ģey var. Bu müstakil dâvânız ileride böyle bir iktisadî iĢbirliğiniengeller mi?Elçibey: Bakalım... Biz sâdece Orta Asya'nın devletleri ile iliĢkiler kurarsak sanayi devletideğil, ziraatçi devlet oluruz. Bu sebeple biz bu alıĢ veriĢten hiçbir Ģey kazanamayız.Sait BaĢer: Yâni birinci derecede Azerbaycan'ı düĢünmekle mükellefim diyorsunuz?Yağmur Tunalı: Azerbaycan gelecekte Türkmenistan, Özbekistan ile paylaĢmak için merkeziAzerbaycan olan bir ortak pazara var mı?Sait BaĢer: ĠnĢallah. Bu hareket ister istemez diğerlerine de ulaĢacak. Bu hareket enindesonunda Azerbaycan'ın özgürlüğünü kazanmasıyla sonuçlanacak. Zihninizdeki müstâkbelAzerbaycan'ın niteliği hakkında bilgi verebilir misiniz? Demokratik diktatörlüğe muhalif, millîvarlığınızı korumak, sanayileĢmek, Ģimdi bunların üzerinde ayrı ayrı tartıĢmak gerekir. Hangi


demokrasi? SanayileĢme, nasıl bir sanayileĢme? Artık dünya ağır sanayilerin de ötesine, bilgitoplumuna geçmiĢtir. Hattâ bilgi toplumu fikri bile çok ciddi münâkaĢalara sebep olmaktadır.Sebep de bugünkü Batı felsefesine dayanan Batı bilimi... Batı felsefe sistemlerinin artıkdüĢünce üretemez olduğu görülüyor. Dolayısıyla Batı Ģu anda kendi mevcudiyetini kendisistemini gözden geçiriyor. Kısacası kendisine olan itimadını kaybediyor. Siz ise kendinizeBatı'yı örnek alıyorsunız.Elçibey: Yok canım!..Sait BaĢer: Müsâade eder misiniz? Ġkincisi, Türkiye ile iliĢkileri geliĢtirmek sizin içinmühimdir. Fakat karĢınızda nasıl bir Türkiye var? Türkiye bir zamanlar bir geliĢme yapmıĢ,kendine Batı'yı model almıĢ, Azerbaycan bizde olan ve kendisine uygun bulunan neyi modelalacak? Avrupa medeniyeti de bahsettiğim artık dağılmakta, bu dağılmanın altında da birimansizlik yatmaktadır.Elçibey: Azerbaycan'da bir Ġslâmî kültür sistemi var. Bu medeniyeti kabul ederiz, bumedeniyeti yüze çıkarırız. ġimdiden onun üzerinde kurmaya baĢlarız.Sait BaĢer: Bir medeniyetten istifade ederek devlet kurmak sözü çok mühim. Fakat pratikbir değer ifade etmiyor. Benim kanaatime göre... Siz bu medeniyetten sistem çıkarmaktanbahsediyorsunuz. Farazâ bir hukuk sistemi. Bir Ġstiklal Harbi'nden sonra, hukuk sistemiihtiyacımızı kendi kaynaklarımızdan karĢılamak yerine derhal Ġsviçre'den, Ġtalya'dan,Fransa'dan tercümeler yaparak karĢıladık. Türk Ceza Kânunu, kabulünden bu yana kırk sekizdefa tadilâta uğradı. Yâni her gediği bir tâdilatla örtmeğe çalıĢtılar. Fakat hâlâ bir Türk CezaKânunu üzerinde tartıĢılır. ġimdi Meclis'te yeni bir Türk Ceza Kânunu görüĢülüyor. Demekistiyorum ki, sizin her Ģeyden evvel hayâtın belkemiğini kuran bir hukuk sistemine ihtiyacınızvar. Hayat hukukla yürüyor. Demokrasi bir hukuk sistemidir. Çok geniĢ bir kütüphane ve çokuzun, ciddî bir araĢtırma ister. Siz bu ihtiyâcı acilen nasıl, uzun vâdede nasıl karĢılayacaksınız?Bu konudaki düĢünceleriniz nelerdir?Elçibey: Biz onu âcilen karĢılayamayacağız. Ġlk önce insanların hür olarak seçtikleriparlamentolar, sonra hukuk kaidelerine göre yönetilecek devlet! Bu sırada Türkiye'deki veAvrupa'daki hukuk kâidelerinden yararlanacağız. Devletin özündeki hukuk kâideleri tekâmületmeli. Ama Ġslâm hukukunda tabii olarak değiĢimler var. Kısacası, devletimizi prensiplerinisağlam tutarak kuracağız. Hânefi'ye bakarsınız bu da var. (Sâfi'ye) bakarsın bu böyle böyleolmuĢ der ve neticede özünden hüküm çıkarırsın. Ġslâm'da kıyas vardır.Sait BaĢer: Acilen bir geçiĢ dönemine ihtiyâcınız olacak. Bunun için bir hukukçular kadrosu,sosyal bilimle uğraĢan kadroya ihtiyâcınız var. Bu da çok Ģükür Azerbaycan'da var. TabiîĢâirleriniz çoğunlukta, ama onlar da millî değerlerin bir ifadesidir.Elçibey: Evet...Sait BaĢer: Azerbaycan denince, Sovyetler Birliğini düĢünmeyecek olursak Ġran'ın yarısı veKafkasya. Halbuki siz Ģu anda vücûdunun üçte biri ile hareket eden bir insan gibisiniz.Görüyoruz ki, Ġran Azerî Türkleri, sizin taĢıdığınız Ģuuru taĢımıyorlar. Hattâ onlarda


Humeynî'nin tesiriyle Batı'nın emperyalizmine karĢı bir takım cereyanlar daha canlı. Ġlerisi içinonlar hakkında ne düĢünüyorsunuz.Elçibey: Efendim, burada bir hatânız var. Bugün Avrupa ve Türkiye'de üç milyondan fazlaGüney, Kuzey Azerbaycan Türk'ü yaĢıyor. Ola ki Humeynî'ye karĢı vazife yapmıĢlardır,öldürmeye kalkıĢmıĢlardır. Bu da vazife Ģuuru değil mi? Bunların hepsi ülkeden çıkarılmıĢtır.Ama o içerideki insanların bilgileri yok. Fakat onlar Halk Cephesi'nin destekçileridir.Sait BaĢer: Tabiî bunlar sizin müĢahedeleriniz ve tecrübeleriniz.Elçibey: Onlar beni tutuyor ve Azerbaycan'ı istiyorlar. Tabiî olarak sizinle bunları konuĢmakbenim için ağırdır. Biz Türk bestecilerini dinletiriz. Orada Türk diliyle konuĢanları asarlar.Kızları asmazlar, zorla ere verir, sabah gönderir ve asarlar. O memleketin içinde ezilen birmillet vardır. ġâirimiz Ahmet Cevad'ın deyiĢiyle biz çiğnenen bir milletiz. Gelip de "Demokrasihakkında ne düĢünüyorsunuz" diyemezsiniz. Bu millet demokrasi hakkında ne düĢünecek!..Ġran'da altmıĢ yılda dört sefer Azerî katliamı yapıldı. Son olarak Humeynî'ye muhalif bir ġeriatikalkınması (ayaklanması) baĢlatıldı. Tebriz beĢ gün halkın eline geçti. O an Humeynî "Buimparatorluk dağılırsa Azerbaycan'ın sesi çıkacak, o zaman bunlarla baĢa çıkamayız" dedi.Rus imparatorluğu iki yüz senedir bunları parçalamıĢ. Yarısı orada yarısı burada. Hep böyleyapmıĢlar. Fakat, bir Azerbaycan meseli çıkarsa Kuzey - Güney kardeĢ olurlar.Sait BaĢer: Son olarak, Ġran'la bağlantılı olarak, Ġran'da yönetim asırlarca hattâ 1930'larakadar Türkler'in hem de Azerîler'in elinde. Fakat tarihte çok ciddi hatalar yaptık. MeselâOsmanlı, Ġran'a girdi. Safevîler'le savaĢtı. Ġstikbalde bugün sizin varlığınızın anadüĢmanlarından biri olan Ġran var. Ve tarih bize gösterdi ki, Türk'ün Türk'ten baĢka dostuyok, gerçek bu. Bugün Türkiye bütün hatâlarına ve resmî ideolojisine rağmen sizin baĢlıcadayanağınızdır. Ġstikbâlde, baĢlattığınız bu hareketin tarihteki muhtevaya bürünmesi ihtimalivar mı sizce?Elçibey: Bütün dünya Türkleri bu asrın baĢlangıcına kadar hiçbir zaman milliyetçi olmamıĢlar,devletçi olmuĢlardır. Bunlar hep devleti düĢünmüĢlerdir. Devlet yapsın, devlet etsindemiĢlerdir. XIX. Yüzyılda Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu'nda bu hareket baĢlar. Avrupa'dakimilliyetçilik hareketine Anadolu Türkleri de katılır; biz de... Amaçları OsmanlıĠmparatorluğu'nun parçalanması, yâni yine devletçilik. Sonra yeni Osmanlıcılık hareketibaĢlar. Nedir bu? Ermenisi de, Rum'u da, Türk'ü de Osmanlı... Türk köylüsü bir kenardakalmıĢtır Osmanlı içinde... Zamanla Ziya Gökalp ile devletten millete doğru bir akım oldu.Neticede, Anadolu'da bir Türk devleti, temiz bir Türk devleti kuruldu. Öbürlerin adı Türkdevletiydi, yazısıyla her Ģeyiyle... Osmanlı devletinin dili nasıldı?Sait BaĢer: Türkçe'ydiElçibey: Hayır!...Sait BaĢer: Sözlük münâkaĢası yapmayalım efendim... O asıl Türkçe idi ve sizinkonuĢtuğunuz dile, bugün bizim konuĢtuğumuz dilden çok daha yakındı.


Elçibey: Türkiye'deki tedrisat dili Türkçe'dir. Atatürk'ün kurduğu devlet millî bir devlettir.Demokrasi olursa kimsenin düĢüncesine karĢı çıkmaz, kimse Ģiî, sünnî diye ayırd edilmez.Azerbaycan'da demokratik bir devlet kurulacak olursa, bu demokratik bir devlet olursa,bahsettiğim bu Türklük ülkesinde olacaktır. Bizim bayrağımızda üç renk var:1. Türklük: Türk kendine dön, kendine dönersen büyük olursun.2. Hürriyet, demokrasi ve çağdaĢlık3. ĠslâmBu üçü de bizim tarihimizde vardı. Ve biz bunları yeni neslimize aktarıyoruz. Bunlar yenidünyanın yeni Türkleri olacaklar.Sait BaĢer: ĠnĢallah...Elçibey: Timur da Bâyezid de sünnîdir. ġah Ġsmail sünnîdir, değildir; Moğollar sünnî idi,değildi münâkaĢaları devlet siyâsetidir, ideolojisidir.Sait BaĢer: Efendim beni bir soru sormaya mecbur ettiniz. Kuracağınız Azerbaycan'ın resmiideolojisi mi olacak, yoksa kültür ve çağın Ģartlarına göre mi olacak?Elçibey: Devlet ideoloji üzerine kurulamaz. Zamanla bu ideoloji o milletleri yok eder.Sait BaĢer: Resmî ideolojiniz olacak mı?Elçibey: Onu bilemeyiz. Devlet bir cihazdır, ideoloji insanları yetiĢtirme ve terbiye içindir.Devlet ideolojiyle yürümez. (Yürütülmeye çalıĢılırsa) o devlet batmaya mahkûmdur. Bendevletin "Ġslâm Devleti" olmasına da muhalifim. Ġslam'ın kırbacıyla adam dövülüyorsa cemaatĠslâm'dan nefret eder. Ġslam ruhun bir meylidir, felsefî esastır. Dünyevî iĢlerde insanlar içindemokrasi de bir ihtiyaçtır. Devlet bir cihazdır, insanlara hizmet eden bir cihazdır. Cihazın diniolmaz. Ġnsanların olur.Sait BaĢer: Zâten bir Ġslâm Devleti kurulamaz. Çok teĢekkür ederiz, fevkalade memnunolduk. Bu mülakatın bizim için vesika değeri çok yüksek. Ġstifâde ciheti de önemli. ġu andaAzerbaycan'a geldiğimiz için çok Ģad olduk.Yağmur Tunalı: Efendim, Türkiye Türkçesi'ni çok güzel konuĢuyorsunuz.Elçibey: Benim konuĢmam tam Azerî Türkçesi değil. Ara bir Türkçe... Azerbaycan'da bir dilaraĢtırma merkezi kuruldu. Azeriler Ġstanbul'da okudular. Ama ortada Azerbaycan ile Ġstanbularasında bölünmüĢ bir dil var ve bu da, Azerbaycan'dır. Ġkisini birleĢtirince dil daha yükseğeçakacaktır.Yağmur Tunalı: Aynı kanaatteyim.Elçibey: Güney Anadolu'da ve Batı Azerbaycan'da bir dil merkezi var.Yağmur Tunalı: Aradığımız günlük hayatın kelimelerini herhalde orada bulacağız.


Elçibey: Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan için oradan yararlanılabilir. Halkın aydınlarıyeni bir dil ve kavramlar getireceklerdir; hem Azerbaycan'dan, hem Özbekistan'dan, hem deAnadolu'dan... Dilimiz de (kelimeler de), sesler de daha çok dil daha güzel olacak.Türkiye'deki sesin dili ahengi çok güzel. Bana göre Türk dili bütün dillerden daha güçlüdür.Sesleri çok renkli, büyük besteci vardı, bunun dördü Türk idi. Bu, Türk'teki mûsikî gücünügösterir.Niçin Araplar yazmadılar? Kahire'deki, Bağdat'taki bestecilerin çoğu Azerbaycan'dan...Yağmur Tunalı: ĠnĢallah yakın zamanda siz de Türkiye'ye gelirsiniz. Efendim, çantamıunuttuğum için size kartımı takdim edemiyorum. Halil Bey, Sait Bey ve beni bir sayın...Elçibey: Efendim bizi böyle mâzur görünüz.Sait BaĢer: Hepimizi bir sayın lütfen!..Elçibey: Hayır!.. Her birinizi dünyaya bedel sayıyorumEbulfez Elçibey. Azadlık ve Demokrasi, 5.9.1990


Kemal ÇAPRAZTÜRK DÜNYASININ BÜYÜK ÖNDERĠ ELÇĠBEY'Ġ KAYBETTĠKAzerbaycan eski cumhurbaĢkanı, Türklüğün büyük lideri Ebulfez Elçibey'le, Bakü'deki evindeyapılan ve hiçbir yerde yayınlanmayan röportajında büyük lider Ģu tespitlerde bulunmuĢtu.Elçibey, Türk asrının baĢladığını ifade etmiĢti. 21. yüzyılda Türklerle konuĢmadan dünyanınhiçbir önemli probleminin halledilemeyeceğini söyleyen Elçibey, "ona doğru gidiyoruz. Bununoturması için 15-20 yıl lâzım" dedi. Elçibey, Türkiye'nin de 5-10 yıl içerisinde dünya siyasetineyön verecek, büyük devletlerden biri olacağını belirtti. Elçibey'e ilk sorumuz: 21. Asrın Türkasrı olacağına inanıyor musunuz? oldu.Elçibey- Ben bu sözü çoktan demiĢtim. Bu, asrın sonunda baĢladı. ġimdi Türk asrıdır. Nereyegitseniz Türk'ten konuĢuyorlar. Özbek Türkünden, Kazak Türkünden, Anadolu Türkünden,Kırım Türkünden, Irak Türkünden, her yerde Türk'ten konuĢuluyor. Dünya Türk'ü konuĢuyor.Bu baĢlamıĢtır. Ama onun yerine oturması için bir 10 yıl, 20 yıl geçmesi lâzımdır. 16. yüzyıldadünyanın hiçbir problemi yoktur ki, Türklerle razılaĢmadan çözülsün. 21. yüzyılda da böyleolacaktır. Dünyanın Ģimdi öyle büyük bir problemi yoktur ki Amerikasız halledilsin. Amerika ilekonuĢulup halledilir. Büyük devletler konuĢup hallederler. 21 yüzyılda da TürklerlekonuĢmadan dünyanın büyük problemleri halledilmeyecek. Ona doğru gidiyoruz. Tanrı bizegüç versin, yâr olsun, ama biz de çalıĢmalıyız. Böyle kendi kendine olmayacaktır. Tanrı bunuyapacaktır, doğru ama Türk çalıĢkanlığıyla bunu yapacaktır. Türk ĢimĢekliğiyle bunuyapacaktır. Türk fırtınasıyla bunu yapacaktır. Kanında olan cevheriyle, Ģahsiyeti ile onuyapacaktır. Kendimiz yapacağız, milletimiz yapacaktır.Türk'ü Türk'e TanıĢ EdelimBasına da büyük görevler düĢtüğünü ifade eden Elçibey konuĢmasına Ģöyle devam etti:"Bizim gazetelerimiz, dergilerimiz Ģahsî liderlerden çok, Türk problemlerinden bahsetmeli. Buproblemler nerede var ve nasıl var? Bunları nasıl çözmek olur. Bu problemleri kimler çıkarmıĢ.Bu meseleleri yazmak daha doğru. Bu problemler çok büyük problemlerdir. Bu dertler bizibirleĢtirebilir. Batı Trakya'da bir mesele var, gündemde olmalıdır. Gündemden çıkarmamalıdır.Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin problemleri vardır, gündemde olmalıdır. Arnavut meselesi vardır,Kırım Türkleri meselesi vardır. Kazan Türkleri meselesi vardır. Irak Türkleri meselesi vardır.Irak, Türklerin geçmiĢ mekânı ve yurdudur. Kürtler diyor ki "biz buradayız" filan, Kürtlerdenönce Türkler oradaydı. Yani bu büyük bir vatandır, büyük bir topraktır. Kerkük, Erbil,Türkmen AĢiretlerinin yurdudur. Arap Ģovenizmi buna nasıl etki gösteriyor. Kürtler burayınasıl kendisinin gösteriyor. Türkmenler, kaldı ki, geçmiĢ bütün Türk medeniyetinin varisleridir.Türkmenler, kadim medeniyetin varisleridirler. Kafkas'ta Türk problemleri vardır. Karaçay'larınproblemleri vardır. Azınlıkta kalmıĢ, bunları bütün dünyaya biz duyuralım. Niçinduyurmayalım. Sovyet Ġmparatorluğu zamanında öz Türklüğünü koruyup saklamıĢ, zamanzaman Sibirya'ya sürgün edilmiĢ, insanları büyük mücadele yapmıĢ bir gruptur Karaçaylar.Yani problemleri ortaya koymak lâzım. ġimdi Azerbaycan'da bazı dergiler, gazeteler çıkıyor.Azerbaycan'da Ģu Ģöyle bu böyle diye yazıyor. Biraz geniĢ düĢünmek lâzım. Niye, batıTrakya'dan yazmıyorsun. Niye Azerbaycan Türk'ü, Batı Trakya Türk'ünün meselelerinibilmesin. Haberi olmasın. Vallahi bilmiyoruz. Niye bilmiyoruz, çünkü gazeteler yazmıyor,


dergiler yazmıyor. Bugünkü dergilerin, gazetelerin, televizyonların birinci meselesi Türk'üTürk'e tanıĢ etmek olmalıdır. Özür dilerim biz çalıĢıyoruz, bizim fikirlerimizi Araplar da bilsin,Ġngilizler de bilsin. Önce kendimiz bilelim, sonra bakalım. Ġngiliz bilse de bizim için onlarınyüreği yanmıyor ki.. Türk'ün yüreği yansın. KardeĢlerinden haberdar olsun. ġimdi bir KerkükTürk'ü Saddam hakkında bir Ģey yapsa oradaki kardeĢlerinin, akrabalarının baĢına birĢeygelebilir. Ben yaz<strong>sam</strong> bana ne yapacak Saddam. Benim nefret ettiğim insanlardan bir tanesiSaddam Hüseyin'dir. Diktatördür. Türklere kendi dilinde bir yazı yazmaya bile müsâdeetmiyor. Onlar bizim kadınımızı, çocuğumuzu katlediyor. Bu adam acımasızdır. Bu adamdannasıl dost olur. Tıpkı, özür dilerim, bir yırtıcı yaratık gibidir. Gücü çatanları (Yetenleri) yiyor.Gücü çatmayanların karĢısında oturmuĢ diktatörlük yapıyor. Bunları ben diyebilirim. Ama birKerkük Türk'ü dediği zaman, onun orada bir akrabasına zarar gelebilir. O, benCumhurbaĢkanıyken bana mesaj gönderdi, Irak'a davet etmek istediğıni belirtti. Ben, dedimben gitmem. Bana demezler mi, bu diktatörle ne yüzle oturuyorsun. Senin bu acımasızla nesohbetin olur. Adamla konuĢ.. Saddam diktatördür, onunla oturmak bizim milletimize birlekedir. Sen, benim 3 milyon kardeĢimi, yâni özümü keseceksin. BaĢımı keseceksin,medeniyetimi ezeceksin, beni ülkemden dıĢarı atacaksın, ben de seninle oturacağım.Demezler mi ki, bu nasıl insandır. Ahmak mıdır? KardaĢının baĢını kesiyor, çocuğunun baĢınıkesiyor, kendisinin baĢını kesiyor, medeniyetini, kültürünü öldürüyor, milletini öldürüyor. Buda geliyor bununla oturuyor. Deli insanlar bunu yaparlar. Bu senin katilindir. Millet öz katiliylegörüĢür mü? Sonra Barzani kimdir, Talabani kimdir? Bunlar çetelerin baĢıdır. Sen üç milyonTürk'ün talihini bırakmıĢsın, düĢmüĢsün 3-5 tane çetenin arkasına.. Erbil'de Türkmenleresaldırıyor, vuruyor, döküyor, dağıtıyor, sonra da geliyor görüĢmeye.. Barzani de, Saddam dadaha çok Türk'ten korkuyorlar. Ona göre de birleĢiyorlar. Ben bazen soruyorum, mesela sizĠngilizler razı olur musunuz ki, 1 milyon veya 2 milyon Ġngiliz Saddam'ın veya Kaddafi'ninelinde kalsın? Diyorlar ki "yok". Yine siz razı olurmusunuz ki, 2 milyon Ġngiliz Rusya'nın elininaltında olsun? Diyorlar ki, "yok istemeyiz". Diyorum ki, orada Kırım Türkleri, Kazan TürklerikalmıĢ Rusun elinde. Ben dediğimde kötü oluyor da siz dediğinizde niye olmuyor? Hiçkorkmak lazım değil. Onun karĢısına oturup söylemek lâzım. Ben Türk milliyetçisiyim,dünyada 260-270 milyon Türk'ün talihini düĢünüyorum. Batı Trakya'dan Doğu Türkistan'akadar. Bana diyorlar ki: "Sen Çin'i özüne düĢman ediyorsun, Rus'u özüne düĢman ediyorsun,Ġran'ı özüne düĢman ediyorsun". Diyorum ki ben etmiyorum. Onlar benim milletimin düĢmanı.Ben milletimin düĢmanlarını tanıtıyorum. Bir Ģey yapmıyorum. Ben düĢmanlık yapmıyorum,düĢmanlığı onlar yapıyorlar. Ġnsanlar susuyor buna, ben o düĢmanları dünyaya tanıtıyorum.tanıtıyorum ki, ey Türk milleti gözünü aç, Çin de sana düĢmandır, Rus da sana düĢmandır,Irak da sana düĢmandır, Suriye de sana düĢmandır. Millet dostunu düĢmanını tanısın. Banadeseler ki, Irak Türkmenlerinden konuĢma.. O demektir ki, sen özünden konuĢma.. Ben,benim. Nasıl olur da, ben kendimden konuĢmam. Bana deseler Kıbrıs'ı konuĢma. Benkendimden nasıl konuĢmam. Onlar benim kardeĢim özüm. Bazi insanlar farklı düĢünüyorlar,sanki Türk baĢka, Azerbaycan Türkü baĢka, Irak Türkmeni baĢka.. Yok kardeĢim, hepsi birdir.Ben kendimim. Ben niye kendimden konuĢmayayım.-Azerbaycan'ın problemlerini konuĢalım isterseniz biraz da?Elçibey- Azerbaycan'ın problemleri çok ağırdır. Azerbaycan'in en önemli problemi çokjeostrateji ve jeosiyasî bir mekândır. Bu çok önemli bir mekândır. En büyük faciası oradadır.Kimin gücü yüksek olursa o burayı elegeçirmek istiyor. Meselâ diyelim Sovyetler


Ġmparatorluğu döneminde 4 büyük merkez vardı. Bir merkez Moskova, bir merkez Kiev, birmerkez Bakü, bir merkez TaĢkent. Bütün sistem bu dört merkezden ibaretti. DıĢa çıkmak,içeri girmek, keĢfiyat, hepsi bu sistemin içinde idi. Bir de Avrupa'da Prag'ı tuttular. ÇünküPrag'dan da her yere çıkmak mümkün. Bunları kaybettiği için Rusya Ġmparatorluğu çöktü.Devamı mümkün değildi. Bu büyük güç merkezleri ve stratejik mekânlardır. ġimdi o stratejikmekandan Ukrainleri çıkardılar. Kendileri aldı. Kiev'de Rusu çıkardılar dıĢarı. Biz buradanBakü'den Rus'u dıĢarı çıkarmak istiyoruz, o çıkmıyor. Bakü çok büyük stratejik mekândır.Buraya bir taraftan Amerika can atıyor, Ġngiliz de. Burası öyle bir stratejik mekândır ki, bütünHazar'ın içini kapsıyor. Hazar'ı Bakü'den idare etmek mümkündür, baĢka yerden değil.Kafkasya'nın kaderi de buradadır. Rusların burada 75 harp gemisi vardı, burada otururdu. Biziktidara geldik onları çıkardık. Ben dedim çıkacaksınız. 17 tane harp gemisi aldım, kalanınadedim çık. Bana yalvardılar, burada kalalım, para verelim, ben dedim ki yok. Onlar gittilerDağıstan'ın baĢĢehri Mohaçkale'ye.. Onlar benden vakit istediler 40 gün. 43 günde çıktılar.Ben dedim ki, bu gemileri yarıya bölelim. Yarısı sizin yarısı bizim olacak. Onlar bize dediler kiKazakistan ve Türkmenistan'a da gemi lâzım. Ben buna daha da sevindim. Çünkü dördebölününce Rus'a daha az düĢecek. Ben dedim ki, 3 ü Türk'e 1 i Rus'a düĢüyor. O, 17 gemiyialdım, daha sonra Kazakistan'a ve Türkmenistan'a vermediler. 85 bin kiĢilik Rus ordusunu vedeniz kuvvetlerini çıkardım. Ben dedim ki, bunları çıkartacağız ama bizi yıkacaklar. Ama bizçıkarmak zorundaydık, ülke baĢsız kalmayacak. Türkiye'ye dedim ki, kardeĢim, buradan Rusçıktı. Ordunun bir hissesini koy buraya.. Bir ordu getir, bir gemi getir, ben veriyorum yaa..Teklif ettim gelmediler. Beni mesuliyet duymayan siyasetçi gibi gördüler. Politikada mesuliyetduymuyor. Politikada ne mesuliyet gücüm var, ağırlığımı koydum hallettim, kurtardı gitti. Rusbundan sonra ne yapacak bana. Ecevit'in devrinde Kıbrıs'ı vurduk, ne yaptılar. Dünya bağırsındursun. ġimdi 30 bin kiĢilik Türk Ordusu var, kim ne diyebilir.Biz Türkiye'yle KardeĢizBana diyorlar ki, Türkiye Büyükelçisi daima yanınızda, ben diyorum ki biz sizinle Amerika iledost olmak istiyoruz, Ġngiliz'le de dost olmak istiyoruz. Ama Türkiye bizim kardeĢimizdir. ObaĢka bir sistemdir. Siz kardeĢle dostluğu karıĢtırmayınız. Ben bir Polonyalı ile de dostolabilirim. Ama, Nijeryalı ile ben kardeĢ olamam, onun kanı baĢka benim kanım baĢka.. ġimdibu benim kardeĢim midir? Anadan bir doğmuĢuz. Ne yapalım. Seninle bu nasıl olabilir? Bumeseleyi politika çözmez. Bu meseleyi millet çözecektir. Özü çözecek. Gelecek, gidecek,Ģirketini açacak, öz toprağıdır, öz yurdudur. Millettir o. Politikayı biz Ġngiltere ile yaparız.Türkiye ile ne politikası yapayım? Ben Türkiye'ye diyorum ki, gelin vizeyi kaldıralım, milletgitsin gelsin. Vize ne lâzım. Ankara uçsun, iĢini Bakü'de açsın. Bakü'den uçsun Ankara'yavarsın. Kaldıralım bunları. Diyorlar ki, bu zordur. KardeĢim, Ġngiliz, Fransız'la arada sınırıkaldırıyor da ayrı ayrı millet oldukları halde, biz niye kaldırmayalım. Biz öz milletimizlesınırlarımızı açtığımızda dünya mı dağılır?-Türk Cumhuriyetleri ile aranız nasıl?Elçibey- KardeĢlik var. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin baĢkanları Moskova'dan çokkorkuyorlar. Moskova'dan bir darbe yemek istemiyorlar.


-Söz gelimi Azerbaycan'la, Özbekistan, Kazakistan yanaĢtığında Moskova rahatsızlık duyuyormu?Elçibey- Duyuyor. Söz geliĢi Moskova Nazarbayev'e diyor ki, ben seninle iyi geçineceğim.Sen, Azerbaycan Ermenistan meselesinde tarafsız kalacaksın. Onlar da tarafsız kalıyor.Mesela Asker Akayev'in, baĢı iyi piĢirmiyor. Geliyor gidiyor Ermenistan'a diyor ki, "TürklerErmeni soykırımı yapmıĢtır". Buna soruyorlar ki, kardeĢim sen bunu niye yaptın, diyor,"Türkler o zaman Ermenileri kırmıĢlar". Yaa, yapma kardeĢim, etme bunu sen.. Kafatasındaonun Türk Ģuuru yok. Yani korkak bir siyaset yürütüyorlar.-Sayın CumhurbaĢkanım, Azerbaycan'ın hâlâ yüzde 25 i iĢgal altında bu ne olacak. Ermenilersık sık ateĢkesi ihlâl ediyorlar.Elçibey- AteĢkesi Ermeniler bozmazlar. Çünkü onu Ermeniler koymadılar. AteĢkesi saklamıĢAmerika.. Rusya demiĢ ki, böyle dayansın. Öyle de dayanmıĢ. Rusya sadece bir gösteriveriyor ki, burada Kosova'da Amerika'dan daha fazla taviz koparsın. Bu siyasî bir oyundur.Ermenilerin öyle gücü yetmez. Yani onu koymazlar. Azerbaycan'ın durumu bir yıldan sonradaha da iyileĢecek. Yani Kosova problemi çözülecek. Uluslararası gündeme Kafkasyagelecektir. Yani Avrupa kendi problemini çözdükten sonra, bir problem kalıyor Arap alemindeFilistin meselesi o da çözülüyor. ġimdi sıra Kafkasya'ya gelecek. Dünyanın en gerginbölgelerinden birisi Kafkasya'dır. Cadı kazanı gibi. Burada üç dört prensip var. Bir buradagerginlik var, bu gerginliği gidermek lazım, ikincisi Avrasya dehlizini açmak. Bu dehlizaçılmayınca Amerika Orta Asya'ya giremez. Almanya Orta Asya'ya giremez. Bu dehliz sabitolmalıdır, sakit olmalıdır. Ben Türkiye'yi kendi vatanım sayıyorum ve kendi iddiamı dakaldırıyorum. Diyorum ki, Türkiye sen bunu bunu yap. Aynı zamanda düĢünüyorum kiTürkiye'nin de zorlukları var. Türkiye'nin de birçok problemleri var. Kosova problemi var.Kıbrıs problemi var, Kuzey Irak var. Bizim baĢımıza ne gelirse gelsin Türkiye'nin baĢını belayasokmamalıyız. Türkiye bütün Türk dünyasının çırağıdır (ıĢığıdır). Biz uzun süre esaretteyaĢamıĢız, olsun, biz biraz daha ezilebiliriz, biraz daha dövülebiliriz. Ama Türkiye'nin baĢınıbelaya sokmayalım. Çünkü Türkiye büyük devletlerin kavgasına düĢer. Ben Türkiye'dekidevlet adamlarımıza söylemiĢem, eğer durum iyi değilse kendinizi Kafkasa sokup da periĢanetmeyin. Benim sizden bir isteğim var, sizin imkânınız var. Batı Trakya, Kuzey Kıbrıs, KuzeyIrak'a yardım yapın. Onların sayısı azdır. Güçleri azdır. Siz bu sayısı az olanları oradadesteklerseniz yeter, bizim gücümüz çoktur. 7 milyonuz bir defa dövüleceğiz. Bizim Ģimdidevletimiz var. Akademimiz var, kütüphanemiz var, ordumuz var artık. Dünyada tanınmıĢız.Bizi yutmak artık o kadar da kolay olmaz. Ama biraz eziyet çekeriz, dövüĢürüz, dövüĢelim.Milletin yolu bu, dövüĢecek. Yani baĢınızı Kafkaslara sokup, girerseniz, çıkamazsınız. Girdinizmi çıkmak olmaz. Kültürle ekonomiyle girersen baĢka.. ġimdi Anadolu Türkleri girmiĢ bütünKafkas'a.. Her yerde Türkiye malları.. Rus'un malı girmiyor artık, okullar açılmıĢ, Türkiye lisesivar, Atatürk lisesi var, falan falan. Bu cihetten doğrudur. Biz tabii olarak çalıĢıyoruz ki,Türkiye'yi Rusya ile karĢı karĢıya koymayalım. Biz burada ne yapabiliriz diye düĢünüyoruz.


Baku'de Atatürk Akademisi kurmalıyızDerbent'te 50 bin nogay var. Onlardan adamları çağırıyoruz, televizyona çıkarıyoruz.Karaçaylar var. Bizde burada toparlayalım. ġimdi onlar Moskova'yı akıldan çıkarmıĢlar Baku'yedoğru yönelmiĢler. Çünkü burada kültür programları geçiriyor. Televizyonda bir Ģairleriçıkıyor. ÇıkıĢ eyliyor. Sesini dünyaya duyurmak için. Diyelim ki, Kazan Türkleri, Volga Türkleri,gelsinler burada okusunlar, eğitim alsınlar. Öyle plânlar çizdik parayı ayırdık, sonra biziiktidardan devirdiler, öyle de kaldı. ĠnĢallah tekrar iktidara gelirsek onu yapacağız.Anadoludan ve diğer Türk ülkelerinden büyük âlimler getireceğiz. Biz iktidarımız dönemindedemokrasi müddetinde öyle iĢler yaptık ki, partiler yarandı, matbuat yarandı. Bunlardemokrasinin önemli mekanizmaları.-Lâtin alfabesi ne durumda?Elçibey- Latin alfabasi bizim için tarihî öneme sahip. Ama buna Ģimdi biraz mani oluyorlaryürümüyor. Ama halk baĢlamıĢ kullanmaya. Ayrıca okullarda dokuzuncu sınıfa kadar hepsilâtince öğreniyor. Bir müddet sonra artık, herkes tamamen lâtine geçilecek ve krilokuyabilmeyecek. Arapça'yı da okuyabilmeyecek. Kendisi mecbur olacak lâtinceye geçsin.Doğrusu ben bir harbi komutan değildim ki, dediğimi anında yaptırayım. Ne vakit bunu yerinegetirmek olur? Altı aya bir yıla. Komutan diyor ki, 3 ayda bunu yapın. Yapılıyor. Ben diyemembu kadar sürede yapın. Çünkü o güç bende yoktur. Atatürk söyler ve yapardı. Ben yapamam.Bizde kimi diyor demokrasiyi bozma, kimi diyor Ģöyle böyle..Ben iktidara geldiğimde birĢey düĢünüyordum. Özgür olabılmek için parayı değiĢtirmek lazım.Birinci olarak parayı biz eyledik. Manat koyduk ortaya. Herkes ĢaĢtı. Rusya üstümüze geldi,siz yapmayın, siz yaparsanız hepsi yapar. Dedik ki, yapacağız. Dediler o zaman ruble deburada kalsın. Rubleye Türkiye de izin veriyor. Ben dedim, ruble burada üç ay kalabilir.Ondan sonra çıkartacaksınız. ġimdiden bilin, 3 ay, ruble ile manat yan yana iĢledi, ondansonra çıkardım Azerbaycan'ın öz parası olmalıydı. Onun için rubleyi kaldırdık. Kendi parasıolmayan, memleket ve halk özgür olabilmez. ġarttır bu. Kendi ordusu olmayan millet deözgür olabilmez. Rusya bize diyor ki, hiçbir cumhuriyet ordu kurmuyor. Siz niye ordukuruyorsunuz? Bir alay kurun, cumhurbaĢkanının kendi alayı olsun. Dedim yok, bu bizimkendi iĢimizdir. Rus ordusunu da çıkardık. Bir memlekette baĢka bir ordu varsa o memleketözgür olamaz. Ben oturuyorum burada cumhurbaĢkanıyım ordu Rusun ordusudur. Bu olmaz.Millet sokaklara çıkıyor bakıyor, caddelerde Rus ordusu var. Bu ülke hür olmaz, bu köledir,müstemlekedir. Ebülfez onları yaptı ona göre de belayı aldık. Ancak biz Rusya'nın o iradesinikırdık. Ondan sonra Rusya Elçibey'i çevirdi (Görevden uzaklaĢtırdı) ama Azerbaycan'a birĢeyyapamadı. Önemli olan budur. Bu konularda tereddüt ederseniz kaybedersiniz.-Azerbaycan ordusunun durumu Ģimdi nasıldır?Elçibey- Azerbaycan ordusunda Türkiye'den gelmiĢ subaylarımız vardır. Ordumuzun, 30 binkadarı iyi eğitilmiĢtir. Ama, 30 bin yeterli değildir. Hiç olmazsa bu rakam yüz bin olmalıdır ki,Ermeni'den iĢgal altındaki topraklarımızı kurtaralım. Biz iktidara gelirsek birinci plândainsanlarımızın ekonomik durumu düzelteceğiz. Sosoyal adalet olsun, ikinci plânımız askeriasker, orduyu ordu etmek. Muharebeye hazırlamak. Ermeniyle gidip harp edeceksin,


memleketinin iĢgal altındaki topraklarını kurtaracaksın. Buna mutlaka gücümüz yetecek. Bizbu yüzelli yıldır Rus'un iĢgali altında olduğumuz için bizde asker psikolojisi ölmüĢ. Milletin için,yurdun için öleceksin. Bunu yapmak zorundayız. Bana diyorlar ki, Elçibey insanları ölümeçağırıyor. Doğru, ölüme çağırıyorum. Vatan uğrunda bayrak uğrunda öleceksin, bunuyapmıyorsan zaten yaĢamaya hakkın yok.Rusya kendi kuyularını çalıĢtırsın.DıĢtan plân, plân, plân.. 1997 de Rusya'da, 41 bin kuyu çalıĢmıyordu. Sen kardeĢim, 41 binkuyunu çalıĢtıramıyorsun. Biz iki bin kuyuyu çalıĢtıramıyoruz. Sen git önce kendi kuyularınıçalıĢtır, ondan sonra gel. Sonra, bu boru hattı niye buradan geçecek. Ben sana diyor muyumki, Sibirya'dan çıkan petrolün borusu Azerbaycan'dan geçsin. Sen diyorsun ki, benim borumsenden geçsin. Ben bunu anlamıyorum. Onun için beni devirdiler. Ama bu öyle gitmeyecek.Rusya'nın sistemi olmalı. Amerika bana diyor ki, "sen niye Rusya'yı istemiyorsun". Ben sizesöyleyeyim. Ben Rusya'yi istesem de istemesem de, o diyor ki, petrol boru hattı Kafkaslardangeçsin. Kuzey Kafkas'tan boru geçiyor Nevrosiske. Burada kimler yaĢıyor. ġurada yaĢayaninsanlar, Çeçenler, Inguçlar, Avarlar, falanlar falanlar... Bunların problemi halledilmedi. Bunlarburayı mutlaka dağıtacaklar. Rusya önce oraları istikrarlı etsin, ondan sonra bu tekliflerigetirsin. O zaman bu çeçen meselesi yok idi. Ben dedim ki, Çeçenler bir zaman meydanaçıkacaklar, Rusya ile yüzyüze dayanacaklar. O zaman bu boru hatlarına kim teminat verecek,çeçen meselesi çıktıktan sonra, bana Amerikalılar dedilerki, sen nereden biliyordun, Çeçenmeselesinin çıkacağını. Bu bölgenin istikrarını halletmeden, böyle birĢey olamaz. Orada birözgürlük davası var. Özgürlük davasını yürüten insanlar boruyu da patlatacak, baĢka eylemlerde yapacak, kendisini de yakacak. Bunu önlemek mümkün değildir. Diyelim ki Çeçenistan'ıhallettiler, Dağıstan halklarınınki kalır, Avarlarınki kalır, Ġnguçlarınki kalır, Kıraçaylarınki kalır,Balkarlarınki kalır, Çerkezlerinki kalır. Yaa kardeĢim bunlar hallolmadan nasıl boru hattıburadan geçer. Dağdan geçen borudur. Bunu nasıl koruyacaksın. Neft (petrol) aksın gitsinçöllere.. Bize göre boru hattı Türkiye'den geçmeli.. Azerbaycan 'la Türkiye arasında 45kilometre kalıyor. Bu da, ya Ermenistan'dan geçecek, ya da Güney Azerbaycan'dan.Uluslararası kuruluĢlara da 45 kilometrekareye de sen bak denilir. Gerisine Türkiye ile bizbakacağız. Biz boruyu yine oradan geçireceğiz.- Türkiye'deki kardeĢlerinize bir mesajınız var mı?Elçibey- Türkiye bana öyle geliyor ki, Kosova, Arnavut meselesinde büyük eziyetler çekti.Büyük gayretler gösterdi. Burada da büyük uğurlar kazandı. Büyük uğurlar olacaktır. Banaöyle geliyor ki, Ģundan sonra Türkiye'nin Avrupa'da öyle büyük bir millî problemi kalmıyor.Milli problem doğuda kalıyor. Bu da Kuzey Irak'tır. Güney Azerbaycan'dır. Öbürü deKafkaslar'dır. Burada yaĢayan Türk Etnoslarının durumu, uzun müstemlekecilik vediktatörlükler altında ağırlaĢmıĢtır. ġimdi bu halkların bu etnosların, kendi mukadderatınıhalletme zamanı gelmiĢtir. Buna doğru yöneliĢ siyaseti kurulmalıdır. Biz inanıyoruz ki,Türkiye'nin çok büyük harbi gücü vardır. Potansiyeli çok güçlüdür. Millî ordumuz vardır. Güçlüordumuz vardır. Türkiye'ye zarar verecek bir ülke yoktur. Yani gücü yetmez. Gücü yetecek birülke yoktur. Siyasetin, ekonominin, kültürün, yeniden güçlendirilmesi lâzımdır. Türkiye'ninbüyük baĢarıları var. Milletimizin büyük baĢarıları var. Çok ümitle bakıyorum ki, yakın 5-10 yıliçersinde Türkiye dünyanın en büyük devletlerinden biri olacaktır. Dünya siyasetine yön


verecek devletlerden birisi olacaktır. ĠnĢallah da 260-270 milyon Türk insanı da iç içe olursa,yan yana olursa Türkler 10 yıldan 15 yıldan sonra dünyaya sözünü söyleyecekler. DünyaTürksüz davranabilmeyecek. Türkün sözü olmadan dünya kendi baĢına yaĢayıp olmayacaktır.Türkün sözüyle hesaplaĢacaktır.KardaĢlık Dergisi -7, Temmuz-Eylül 2000


Faruk ASLANTÜRKĠYE ĠLE BĠRLEġMELĠYĠZAzerbaycan'ın eski CumhurbaĢkanı ve Azerbaycan Halk Cephesi Partisi (AHCP) Genel BaĢkanıEbulfez Elçibey Zaman'a verdiği son röportajında, ülkesindeki ve bölgedeki geliĢmelerideğerlendirdi. 'Bunları birinin açıkça söylemesi gerek.' diyerek, her zamanki açıküslûbunu sürdüren Elçibey, Türkiye ve Azerbaycan'ın sınırları kaldırarakkonfederasyona gitmeleri gerktiğini söyledi.Soru: Azerbaycan Halk Cephesi liderliğiniz bir bağımsızlık hareketi olarak baĢladı. AmacınaulaĢtı, önce iktidar sonra parti oldu. Ġçinden birçok parti çıktı; aynı çizgideki bu partiler nedenbirleĢemiyor?Elçibey: Bu tabii bir süreçtir. Azerbaycan için bir Ģeyler isteyen milliyetçi milyonlar bir arayatoplanarak bağımsızlık için mücadele etti. Bağımsızlığımızı kazandıktan sonra devlet kurmakiçin iktidar olmak gerekliydi.Halk Partisi, eğer tek parti olarak kalsaydı buna izin vermezdim. O zaman yine KomünistParti'nin yerine oturmuĢ olur, tek hakimiyetlik devam ederdi. Demokrasi, çok partililiktenbaĢlar. Ġnsanlar niye böyle bakıyor? Aynı çizgide birçok partinin çıkması, bunların birbiriarasındaki ihtilafları, tartıĢmaları gayet normaldir. ABD'de esasen 30'a yakın parti vardır;bunların ikisi öndedir. Rusya'da da 6'dan fazla Komünist parti var; niye birleĢmiyorlar? Kimbilir, Azerbaycan'da da zaman gelecek iki parti kalacak. Toplumun tabii akıĢını kimseengelleyemez, kendisi hareket eder, içinden liderler çıkarır.Soru: Ġktidarınızın kısa sürmesini nasıl izah ediyorsunuz? PeĢinizden koĢan milyonlar sizyıkılırken neden arkanızda değildi?Elçibey: Ben yıkılacağımı biliyordum. Rus askerini Azerbaycan'dan çıkardığım günarkadaĢlarıma dedim ki, benim artık iktidarda kalacağıma inanmayın. Rus KGB'si bizi yıktı.Rus ve Ġran istihbaratı ortak çalıĢtı; 100 milyon dolarlık bütçeleri vardı. Azerbaycan'dan Rusaskerini kovmaya muvaffak oldum. Evet, kovdum onları, 'çık git' dedim. Tam 75 bin Rusaskeri vardı.Kafkasya'da Bakü, Rus askerî üslerinin merkeziydi. Gence'de hava komando tugayı vardı ki,bir günde Azerbaycan'ı iĢgal edebilirdi. Kolay olmadı. Hadi Ģimdi çıkartın Rus askerini biryerden de görelim. Çıkmıyorlar. Ne Gürcistan'dan ne Tacikistan'dan. Bunun sistemi var. Rusordusu karıĢık milletlerden oluĢmuĢtu. Ordunun yüzde 60'ı Rus'tu. Bunların içinde birbiri ilegeçinemeyen Ukraynalılar da vardı. Nahcivan'da sınırı koruyan Rus askerinin asıl göreviTürkiye'de casusluk yapmaktı. Operasyonlar yapıyor, Anadolu'da türlü türlü iĢler görüyorlardı.Rus askerini göndermekle Türkiye'yi de kurtardık.Soru: Gence isyanını bastırmak yerine neden Keleki'ye, köyünüze gittiniz; Türkiye neden sizidesteklemedi?


Elçibey: Ġsyancı Albay Suret Hüseynov Bakü'ye yürüdüğünde kardeĢ kanı dökülmesiniistemediğim için Keleki'ye gittim. Hüseynov, Karabağ'da savaĢıyordu, baĢarılar kazanmıĢtı,askerî çevrelerin telkiniyle ona kahramanlık ünvanı verdim. Keleki'den iki gün önce Ankara'daağırlandığım yalandır; bir ay sonra Türkiye'den maslahat almaya gittiğim de doğru değil. Birhalk, mücadelesini kendi yapmalıdır. Türkiye'nin baĢını niye buraya sokalım ki? Türkiye,diplomatik açıdan bizi desteklesin sağol deriz. Yeterli destek oldu, olmadı tartıĢması abestir;yeterli ifadesinin sınırı yoktur.Soru: Azerbaycan halen Rus tehdidi altında bulunuyor. Bakü-Ceyhan projesi bu riski artırıyor.Azerbaycan ile Türkiye arasında nasıl bir iliĢki hayal ediyorsunuz?Elçibey: Bir kere Türkiye ile Azerbaycan arasında vize olmasını kabul edemiyorum. Vizekalkmalı. Ġki tarafta da çıkartılan bürokratik engeller yüzünden iliĢkilerimiz istediğimiz noktadadeğil. Türkiye ile Azerbaycan konfederasyona gitmeli, birleĢmeli. Sınırları kaldırmalıyız. Ġkiülkenin vatandaĢları serbestçe çalıĢabilmeli. Bakü-Ceyhan hattının yapılmasını Rusyahazmedemiyor. Azerbaycan'ın petrolü var, dıĢarı satamıyor. Biz kardeĢ Türkiye ilepetrolümüzü paylaĢmak isteriz. Türkiye ve Azerbaycan arasında askerî iĢbirliği Rusya ileErmenistan arasında olan seviyeye çıkartılmalı. Saldırmazlık anlaĢması, Rusya'nınAzerbaycan'a müdahale imkânlarını ortadan kaldırır. TSK ve NATO Azerbaycan'da askerîüslerini kurmalı. Azerbaycan NATO üyesi olmalı. Azerî ordusu en modern silahlarladonatılmalı. Ġki ülkenin halkı birdir, aynı duygu ve düĢüncelere sahiptir. Türkiye'yi vatanımkabul ediyorum. Ben Atatürk'ün askeriyim.Ġran liberalleĢecekSoru: Karabağ sorununa nasıl çözüm bulunabilir?Elçibey: Kanla verilen toprak ancak kanla alınabilir.AGĠT, yıllardır diplomatik oyunlarla bizi oyalıyor. Kadim toprağımız Karabağ'ın masadasatılmasına gözyummayız. Bunun için 239 teĢkilatı birleĢtirerek Millî Mukavamet Hareketi'nikurduk. Bunun amacı, halkımızı psikolojik olarak muhtemel bir savaĢa hazırlamaktır, siyasî birmaksadı yoktur. Kafkasya'da ikinci Ermeni devleti kurulmaya çalıĢılıyor Ermenistan zatenRusya'nın oyuncağı, maĢası. Dünyada bir milletin yan yana iki devlet kurduğu görülmemiĢtir.Bu oyun tutmayacak. Ermenilere, Karabağ'da ancak kültürel özerklik verilebilir.Soru: Son dönemlerde Ġran'daki Azerî Türkleri için çalıĢmalarınızı hızlandırdınız. Ġran, 21.yüzyılda nasıl bir değiĢim geçirecek?Elçibey: Dünyanın değiĢik ülkelerinde yaĢayan 40 milyon Azeri Türkü'nün hiçbir yerde kaydıyok. Ne BM'de ne de ĠKÖ'de. Ortada bir vurdumduymazlık var, bunu ortadan kaldırmayaçalıĢıyoruz. Türk folklor ve kültürünü korumak benim görevimdir. Asimilasyon politikalarınarağmen Ġran'daki Türkler, Türklük Ģuurunu yitirmedi. Tahran rejiminin dıĢladığı çoğuentelektüel 4 milyon Türk, değiĢik ülkelere dağıldı. Ġran'da bir grup kültürel özerklikten yana.Bir kısmı ise bağımsızlık istiyor. Güney Azerbaycan hareketi geçtiğimiz yüzyılda üç defa kanlıbiçimde bastırıldı. Ġran'da da bir çeĢit KGB rejimi var. Rus sistemi nasıl çöktüyse insan fıtratı


ile uyuĢmayan bu baskı rejimi de son bulacaktır. ABD de Ġran'daki rejimi yıkmak değilyumuĢatmak, liberalleĢtirmek istiyor. Ġranlılar da demokratik dünyanın dıĢındakalamayacaklarını anlamaya baĢladılar. Sovyetler Birliği dağılacak dediğimde bana deligözüyle bakıyorlardı. ġimdi de Ġran'daki sistem liberalleĢecek, Azerî Türkleri demokratikhaklarını elde edecekler diyorum.Zaman Gazetesi. 23.08.2000


Ayhan KATIRCIKARAELÇĠBEY'ĠN TALEBELERĠ EBÜLFEZ'ĠN YOLUNDARahmetli Ebulfez Elçibey ile son görüĢmem bundan birkaç ay önce Sheraton Oteli'nde oldu.Nisan ortalarıydı.Yine tedavi için gelmiĢti. Ancak yoğun bir trafiği vardı. Çok sağlıklıgörünüyordu. Hiç kimseye tedavisine iliĢkin, sağlık sorunlarıyla alâkalı bir serzeniĢtebulunmuyordu. Güçlü ve iddialıydı memleket meselelerinde.Bugün gibi hatırlıyorum. Belgeleri de arĢivimde mevcut. Anlatmaya baĢladı sordukça:Son Röportajı:-Azerbaycan üç ayak üzerinde durabilir. BaĢka yolu da yok. Birincisi Türklüğümüz,sonra demokrasi ve dinimiz islâm. Biri yara alsa sallanırız.-Mücadelenizin özeti bu mu?-Evet. Bizim bütün gayretimiz bu. Kasımda seçim var. 39 parti seçime giriyor. HalkCephesi iddialı. Çünkü ülkemde ciddî sorunlar yaĢanıyor.-Nedir, çözümlenmesi acil olan sorunları Azerbaycan'ın?-Ülkemde iĢsizlik, ekonomik kriz had safhada Milyonlarca insan baĢta Türkiyeolmak üzere Ukrayna ve Rusya'ya göçtü iĢ bulmak ümidiyle. KaçkınlarımızperiĢan. Yönetim demokratik atılımı gerçekleĢtiremedi.-Azerbaycan demokrasiye hazır mı? Bir geçiĢ süresi olsa deniyor?-Azerbaycan'ın alt yapısı, kaynakları, kadrosu demokratik atılım yapmaya hazır.Çağ yakalamaya hazır. Benim dönemimde bazı hatalarım oldu. Olmadı değil.Ancak tecrübe kazandık. Demokrasiyi gerektiği gibi uygulayacağız.Elçibey rahatsızdı ciddi ciddi. Prostat kanserinden söz etmiyordu ama Rusya'nınyayılmacılığından, Kafkasya'daki gerilimden ve istikrarsızlıktan yakınıyordu. Bağımsız devletlertopluluğu'nun da Rusya'nın liderliğinde bir yeni SSCB oluĢumuna dikkat çekiyordu.-Peki ne yapmalı bölgede?-Türk Cumhuriyetleri daha sıkı iĢbirliği yapmalı. Bütün bu ülkeler Türkiye ile dahayakın iliĢkiler kurmalı. Bunlar bölge ve dünya barıĢını etkileyebilecek güçteoluĢumlar, geliĢmeler.Hasta hasta New York'taki Türk YürüyüĢünde en önde gördük Elçibey'i. Yanında da Kırımlılider Mustafa Cemil Kırımoğlu. Gururla yürüdü Türk Bayrakları altında. Hem de Mayıs 2000 de


Elçibey'i hep duydum. ÇalıĢmalarını öğrendim. Ancak ilk tanıĢmamız Nisan 1992 de oldu.Kominist rejim zamanında bile özgürlüğün sesi olarak defalarca zindanlara atılan Elçibey, budefa Halk Cephesi'nin lideriydi. Seçimlere katılıyordu. Genel Merkez de Ģimdiki TürkiyeBüyükelçiliğinin tam karĢısındaydı. Röportajlar yaptım. Kendisinin bir tarihçi, siyasetin ise zorve yaman olduğunu özellikle vurguladı. Gönlü hep tarihçilikten yanaydı. Hinoğlu hinliği,Bizans oyunlarını bilmiyordu. Tenezzül de etmiyordu mertliğinden.Son Kominist Devlet BaĢkanı Ayaz Muttalibov Moskova'ya kaçınca boĢalan CumhurbaĢkanlığıseçiminde % 54.9 oy aldı. Oy ile birlikte bir geçiĢ dönemi ülkenin, yığınla birikmiĢ sorunlarınıüslendi...Azerbaycan'ın Ġman DâvâsıDoğduğu Keleki köyü'nde sürgün hayatı yaĢadı. Ġmkânsızlıklarla mücadelede galip geldi.Yeniden Halk Cephesi Lideri olarak mücadeleye baĢladı. Kasım seçimlerine hazırlanıyordu ki omenhus hastalık kendisinin gölgesi oldu, bırakmadı...Ömrünü Türk Dünyası için veren, "millî azadlık harekatı"nın lideri, öncüsü Elçibey'inmücadelesini talebeleri bıraktığı yerden sürdürecek. Ġnan olsun. Rahmet olsun. Mekânıcennet olsun, Azerbaycan'ın iman dâvası devam edecek...Türkiye Gazetesi, 23.08.2000


Muhammet KUTLU"AZERBAYCAN'LA TÜRKĠYE ARASINDAKĠ SINIRLARI KALDIRACAĞIZ"Tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) geçen hafta içinde vefat edenAzerbaycan'ın eski CumhurbaĢkanı ve Azerbaycan Halk Cephesi Lideri Ebulfez Elçibey'inTürkiye'ye geliĢinden bir süre önce verdiği son röportajında çarpıcı iddialarda bulunduğuortaya çıktı. Bu arada Elçibey'in en büyük hayalinin Türkiye ile Azerbaycan arasında sınırlarıkaldırmak olduğu da anlaĢıldı.ĠHA'nın ortaya çıkardığı son röportajında Azerbaycan eski CumhurbaĢkanı Ebulfez Elçibey,siyasî mücadelesinin bir kritiğini yapıyor ve adeta geride kalanlara bir vasiyette bulunuyor.Azerbaycan Halk Cephesi Merkez Binası'nda gazeteci AyĢe Sadak ile yaptığı röportajdaEbulfez Elçibey, Türk ve dünya kamuoyunun merak ettiği pek çok konuda açık yüreklilikleaçılamalarda bulunuyor.Ebulfeyz Elçibey, en büyük arzusunu söyleĢi sırasında bağımsız Azerbaycan'ın hür vedemokratik bir ülke olması Ģeklinde açıklıyor. Azerbaycan ile Türkiye arasında sınırlarınkaldırılması gerektiğini savunan Elçibey, "18 Arap ülkesi bir teĢkilatta birleĢir. AvrupaBirliği ülkeleri Almanya, Fransa sınırlarını kaldırmıĢ ama Türkler biraraya gelseolay oluyor. Neden Türkler de birlik olmasın?" görüĢlerini dile getirdi.Azerbaycan'ın demokratikleĢmesini dıĢ güçlerin istemediğine iĢaret eden eski CumhurbaĢkanıElçibey, "Azerbaycan demokratikleĢmede hızlı gitmiyor. DemokratikleĢmede enönemli engeller, Rusya ve Ġran'dır. Bu ülkeler ellerini bizim ülkemizdençekmezler" iddiasında bulundu.Kasım ayında yapılacak genel seçimler için muhalefet partilerini kendisinin biraraya getirdiğinivurgulayan Elçibey, muhalefet partisi liderlerinin ilk tur seçimlere kendi partileri adınagirmesi, ikinci turda ise en çok oy alanın etrafında birleĢilmesi gerektiği görüĢünüsavunduğunu kaydetti.Bakü-Ceyhan Petrol boru hattı projesini kendisinin ortaya attığını ifade eden Ebulfeyz Elçibey,"Görevden ayrılmak zorunda kalmasaydım, proje çoktan hayata geçirilmiĢolacaktı" dedi. Azerbaycan eski CumhurbaĢkanı Elçibey, "Bakü-Ceyhan'da petrolAzerbaycan'ın ve Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, ABD, Ġngiltere ile anlaĢmıĢ amaRusya izin vermiyor. Boru kendi memleketinden geçsin, anahtarı kendi elindeolsun istiyor. Fakat bu iĢ de Rusya'nın elinden çıkacaktır. Ben iktidarda olsaydım,Rusya boru buradan geçsin diyemezdi, sözünü bile edemezdi." Ģeklinde konuĢtu.Azerbaycan CumhurbaĢkanı Haydar Aliyev'in yeterli kararlılıkta olmadığını öne süren Elçibey,Aliyev'i esir politikası uygulamakla suçladı. Rus askerlerinin Azerbaycan'dan çıkarılması içinyaptığı görüĢmelere de değinen Ebulfeyz Elçibey, "Yeltsin 'olmaz' dedi. Ben de, senCumhurbaĢkanıysan ben de CumhurbaĢkanıyım. Ben Moskova'da askerbulunduruyor muyum? Sen de, Bakü'de bulunduramazsın. Rus askeriAzerbaycan'dan çıkacak dedim. ġimdi bana, 'Politikacı olsaydı, Rus askeriniçıkarmasaydı hâlâ iktidardaydı' diyorlar" Ģeklinde yorum yaptı. Halk Cephesi Lideri


Ebulfeyz Elçibey, "Rus askerlerini ülkesinden çıkaran ilk cumhuriyet Azerbaycan'dı.Ben Rus askerlerini çıkardığım zaman, Ruslar'ın beni devireceğini biliyordum"dedi. Suret Hüseyinov'un baĢlattığı ve iktidardan uzaklaĢmasıyla sonuçlanan ayaklanmayadeğinen ve bugüne kadar gün ıĢığına çıkmamıĢ bilgiler veren Elçibey, "Ben Aliyev'e gel içsavaĢı önleyelim dedim. O da kabul etti ama yaklaĢık bir ay sonra kendi iktidaragelmek için ortamı karıĢtırmaya baĢladı. Siyaset, millî töre ve ahlâkın süzgecindengeçmelidir. Böyle olmazsa, 3-5 yıl iktidar olabilirsiniz ama sonunda yıkılırsınız"Ģeklinde konuĢtu. Konuyla ilgili çarpıcı bir iddiayı daha ortaya atan Elçibey, "Aliyev'egüvenmem için Türkiye'den güvence verildi. 'Aliyev'e güvenebilirsin. Bakü'de sanaçok yardımcı olur' diye görüĢ geldi. Çok üst düzey yetkililerden geldi bu görüĢ.Aliyev onlara 'Bakü'de olur<strong>sam</strong> Elçibey'e daha çok yardımcı olurum demiĢ"sözleriyle gündemi sarsacak bir tartıĢmayı da ateĢledi.Kendisinin ve zamanın Meclis BaĢkanı Ġsa Kamber'in kaçtığı iddialarının Haydar Aliyev'inpropogandası olduğunu ileri süren Elçibey, "Bakü'den ayrılmasaydım sonumuzGürcistan ve Afganistan gibi olurdu. Bütün adamlarıma, Baku'deki görevlerinizi,yetkilerinizi terkedin. Bir süre çekileceğiz dedim" diye konuĢtu. Kendi iktidarıdöneminde Ermeniler'den iki bölgenin kurtarıldığını, bir bölgenin ise kaybedildiğini kaydedenElçibey, "Aliyev geldi, 3 ay içinde 6 bölgeyi birden Ermeniler'e verdi. Kim daha iyi?"sorusunu yöneltti.Ankara (ĠHA)-27.08.2000


AZERBAYCAN CUMHURBAġKANI EBÜLFEZ ELÇĠBEY'ĠN TBMM'DEKĠ KONUġMASISayın Büyük Millet Meclisi'nin BaĢkanı, Sayın BaĢbakan Süleyman Demirel, Sayın BaĢbakanYardımcısı Erdal Ġnönü Bey, sayın parlamenterler, sayın muhalefet partisi üyeleri, bütünkardeĢlerim, sayın hanımlar , sayın beyler; kendimi çok mutlu sayıyorum. Uzun, büyük, ağıryol geçmiĢ ve Türk Milletini özgürlüğe kavuĢturmuĢ Mecliste çıkıĢ etmek, tabiî olarak çokağırdır, benim için zordur ve siyasî mücadelede berkimiĢ, siyasî mücadelede yetiĢmiĢparlamenterler karĢısında çıkıĢ yapmak benim için çok zor bir iĢtir. Eğer kusurlarım olursa, okusurlarımı bağıĢlarsınız, benim suçumdan kesersiniz. (AlkıĢlar)Memleket o kadar güzel, Anadolu o kadar Ģerefli, onun insanları o kadar yücedir ki, bumemlekete girerken de, bu memleketten çıkarken de her bir Ģey tazim talep eder, her bir ĢeybaĢ eğmek, her bir Ģey kös bakmak talep eder. ("Bravo" sesleri, alkıĢlar)ArkadaĢların bir kısmı bilir ki, demokrasi uğrunda mücadele yapan insanları, bu mücadeleyiAzerbaycan'da Azerbaycan Halk Cephesi baĢlattı ve onu yürütüyor. Ancak, bu demokrasiyiyürütmekle beraber, bizim idealimiz budur merhum Muhammet Emin Resulzâde'nin koyduğuidealdir. Birincisi Türklük, kendini derk etmek; bir milletin kendini derk etmesidir. Bizimbayrağımızdaki yukarıda olan mavi renk onu temsil eder. ("Bravo" sesleri, alkıĢlar)Bu temsilden de dolayı, bu memlekete girerken bir Sultan Mehmet Fatih yâda düĢür, birAvrupa'yı dayandırıp da Türk hakkını dünyaya bildiren Konstantinopolis'i fetheden insan yâdadüĢür; baĢ eğmemek mümkün değil. (AlkıĢlar)Ne mutlu ki, Hazreti Peygamberimiz buyurmuĢtur ki, "Kim onu fethedecekse, hoĢ onunhaline, Tanrı onu sever." Yani, Tanrı Fatih'i sevmiĢ de o fethi ona vermiĢ. ("Bravo" sesleri,alkıĢlar)Zaman zaman keĢkelmiĢ de dünyanın bir Ģark siyaseti olmuĢ, doğu siyaseti olmuĢ, dört yüzyıl, bütün dünya, Osmanlı Ġmparatorluğu'nu çöktürmeye çalıĢmıĢtır. Tabii olarak, Türk Milletibundan da çıkıĢ yolu tapmıĢ. Ġndi, istiyorsunuz cumhuriyet kuracağız, cumhuriyet yapacağızve demokrasiyi yürüteceğiz. Büyük Mustafa Kemal'in baĢçılığı altında kurulan bu cumhuriyetbu gün çeĢlenmekte, bugün yükselmekte, bugün Türk'ün sesini, kendi sesini, Anadolu'nunsesini, tarihin sesini dünyaya duyurmaktadır. Bu mutluluk içerisinde yaĢıyoruz, bu mutlulukiçerisinde dolanıyoruz. (AlkıĢlar)Sayın beyler, bayanlar, ne mutlu ki, bugün Türkiye'nin karĢısında büyük yollar açılmaktadır.Bugün Türkiye, dünyaya sesini duyuran büyük, güçlü bir memlekete çevrilmektedir.Koskocaman bir Rus Ġmparatorluğu, kırmızı Rus komünizmi çöktü ve dağılmakta. Onuniçerisinde yaĢayan gayrı milletler, o cümleden de Ukraynalılar, o cümleden de Moldavalılar,Latviyahlar, Litvalılar ve o cümleden de orada yaĢayan Müselmanlar ve gayri Türk milletleriöz özgürlükleri uğrunda mübariziye ve mücadeleye baĢlamıĢtır. ĠnĢallah da Ortaçağ'ın kalmasıolan böyle imparatorluklardan, buna benzer devletlerden bir ikisi kalır, onlar da çökerler. Yanibir Çin de vardır, bin falan da vardır... (AlkıĢlar) Ġnsan hakları, demokrasi uğrunda kendi,talihini, millî talihini elde etmek isteyen milletler ayağa kalkmıĢtır. ĠnĢallah da bunlar özgür


olacaklardır. Tabîî olarak, hele dünyada Türk bayrakları sırasına gelmemiĢ ve bugündoğulmakta olan bayraklar, sancaklar doğulacaktır; o Sibirya'dan, o Çin'den, o Hindistan'dan.(AlkıĢlar) Bu ağır, bu zor, ancak bu Ģerefli tarih devrinde Türk dünyası, bir gayrı baĢkaMüselman kardeĢlerimiz, imparatorluklardan özgürlük alacaklar ve kendi hayatlarınıkuracaklar.Biz bugün daha çok mutluyuz ki, Türkiye demokrasisini yürütmekle, Avrupa'ya çıkmıĢ,Doğu'ya bir numune olmaktadır. Biz mücadeleye baĢlarken de bu meseleyi koymuĢtuk vebenden de sorduklarında ki, "ne yapacaksınız" Dedim; hele ilkin yolumuz Mustafa Kemal'inyoludur, sonra da devletimizi kuracağız. (AlkıĢlar)Bundan iki gün önce dediğim sözü bir de burada tekrarlamak istiyorum. "ÇağdaĢ bircumhuriyet kurmak, insanlara insan kimi yaĢamak, öz hakkını almak kimi yaĢamak demektir"diyen Büyük Mustafa Kemal, bugünleri düĢünmüĢ ki, yani gelecekte Türkler kendian'anelerine, kendi geleneklerine, kendi duygularına uygun, kendi benliklerine uygun dadevletler kuracaklar, vallahi bizim ruhumuza, bizim en güzel kuracağımız devlet, demokrasidevletidir. Demokrasi, Türk'ün ruhunun içerisindedir. (AlkıĢlar)Tarihe de bakalım, dünyada kuldarlık devletleri olmuĢ, falan devletler olmuĢ, ne bileyim nedevletler olmuĢ da; ama Türkler de bundan geçmiĢler. Bakalım da, Türkler'de tarihkitaplarında yazarlar, bundan bin yıl önce, bundan ikibin yıl önce Türklerin kurduğu devletlerne olmuĢtur ki, böyle yürümüĢ böyle dünyaya çıkabilmiĢler? Orada bir Ģey vardır: Harbidemokrasi, yani, bütün dünya meseleyi ordu üstüne kurmağına bakmayarak, Türkler orduyuda demokrasi esasında kurmuĢlar "Sağda o<strong>turan</strong> sağ beyler, solda o<strong>turan</strong> sol beyler, ortadakiinağlar; benim sözüm size bu, duralım, yürüyelim, hakkımızı alalım" demiĢler. (AlkıĢlar)Biz, yani bu demokrasiden, bu geleneklerden gelen milletiz. ĠnĢallah da koskocamanimparatorluklar dağıldıktan sonra bütün Türk halkları bu demokrasiyle yürüyecektir. Avrupave Asya'yı birleĢtiren Anadolu Türklüğü bu meselede bir numune olacaktır, bir görk olacaktır;bunu danma olmaz, yani ġark'ın, Doğu'nun bir geleneği vardır. Tıpkı da olarak Fransa'dakidemokrasiyi götürüp kimse eğer tatbik ederse, yanılırlar. Kimse de götürüp de bir Amerikanhayat tarzını da bu Azerbaycan'a veyahut da diyelim Orta Asya'ya salarsa, yanlıĢı olur. Milletinananeleri vardır. Gelenekleri vardır, bunların hepsi göz önüne alınmalıdır. Biz de onuedeceğiz. (AlkıĢlar)Sayın beyler, sayın siyaset insanları, sayın büyük erler; huzurunuzda cesaretle konuĢtuğumagöre özür dilerim, bu bir mücadeledir, biz bu yolda öğreniriz; inĢallah parlamento meselelerinide Türkiye'den aksedeceğiz. ĠnĢallah sizlerle gen gen görüĢeceğiz, bol bol görüĢeceğiz,kucaklaĢacağız ve bir sıra meselelerde, tabii olarak, sizi bir kardeĢ gibi, sizden nasihatlerumacağız ve gelecekte de fikrimiz vardır, eğer biz de özgür olursak, bu özgürlüğümüzde teçdayanıp durmayacağız, özgür olmak uğrunda mücadele yapan bütün Türk Müslümandünyasına elimizden geleni edeceğiz, bir asker gibi onlara koĢacağız. Çok sağ olun, çokminnettarım. (Ayakta alkıĢlar)BAġKAN - Azerbaycan CumhurbaĢkanı Sayın Elçibey'e teĢekkür ederiz.T.B.M.M. 26.06.1992


ELÇĠBEY ÜZERĠNE KONUġMALARAhmet KABAKLITURAN YAZGAN'LA MÜLÂKAT (ELÇĠBEY HAKKINDA)Ankara'nın bir hastanesinde ruhunu teslim eden, Azerbaycan'ın Ģerefi, Türkiye sevdalısı veTürk dünyasının, Ġsa Yusuf Alptekin'le birlikte en büyük liderlerinden olan (Azerbaycan'ınsayın Aliyev'den önceki CumhurbaĢkanı) merhum Ebulfez Eiçibey'i geçen hafta garip vefasızlıkacıları ile vatanına uğurlamıĢtık.Merhum, defnedileli haftayı geçiyor. Ben de ölümünün ilk cuma'sında, kardeĢim Ömer veöğrencilerimle birlikte mübarek Süleymaniyeye gittim. Orada dualar arasında düĢündüm.Eiçibey'i bütün Türk dünyasına aĢinalığı dolayısiyla en iyi tanıyan ve seven, Ģüphesiz TürkDünyası AraĢtırmaları Vakfı BaĢkanı <strong>Prof</strong>. Turhan YAZGAN beydir. Avrasya'nın birçok kültür temellerinde taĢı olan sevgili Turhan, elbette, kendine yakıĢır tarzda bu eĢsizliderin, Bakü'de karĢılanma, gömülme törenlerinde de bulunmuĢtu. Cenazeye <strong>Prof</strong>. EnisÖksüz ve <strong>Prof</strong> Abdülhalûk Çay'dan baĢka bakanlar ve milletvekilleri de katılmıĢ.Azerbaycanımızı ilk defa Ruslar'dan kurtardığı için asla yüzünü güldürmedikleri "Elçibey"i, asılonun yakın dostu Turhan Yazgan'dan dinleyelim" dedim. Türk Edebiyatı Vakfın'dan AhmetDerindere ve Halit Baykal'la birlikte Türk Dünyası Vakfı'na gittik. AĢağıdaki kısa mülakat iĢteböylece yapıldı.Soru: Elçibey'in Türkiye'de vefatından sonra Azerbaycan'a aynı uçakta mı gittiniz?Cevap: Yok canım! Esasen çok beklettikleri resmî araca binmedim. Bir Azerî uçağından ricaile yer bulup, merhumu, dönüĢ alanında saatlerce bekledim. Esasen cenaze Türkiye'denadeta kaçırılır gibi Bakü'ye götürüldü. Cenazeyi taĢıyan uçak geciktirilerek 20.30 dahavaalanına indirildi.Soru: Cenaze getirilince halkın tutumları nasıl oldu? Kalabalıkta heyecan nasıldı?Cevap: Havaalanına geç saatlerde varılmasına rağmen, büyük bir kalabalık merhumliderlerini bekliyordu. Havaalanı dıĢında da binlerce halk vardı. Neyse cenazeyi alıp Ebulfez'inevine gittik. Evin çevresindeki sokakların hepsi adeta kuĢatılmıĢcasına doluydu. Poliskordonlarına rağmen insanlar asla uyumuyor, ayrılmıyor ve ağlıyorlardı.Soru: O gece neler yapıldı hep evinde mi kaldınız?Cevap: O gece yas evinde dualar okundu. Evin önünde bin kiĢilik bir çadır kurulmuĢtu.Ġnsanlar sıra ile çadıra girip çıkarak sabaha kadar duaya devam ettiler, yaslar tuttular; ağıtlaryaktılar.Soru: Cenaze gününe gelelim?


Cevap: Tören plâna göre ertesi günü saat 11 de idi. Cenaze binlerce insanın elleri üzerindeĠlimler Akademisine getirildi. Çevrede sıkı güvenlik tedbirleri alınmıĢtı. Ayrıca tabutunmerhumun partisi olan Halk Cephesi binasından Azatlık Meydanı'na geçmesine müsaadeedilmemiĢti.Soru: Bu arada Bakü Halkının tezahüratları, heyecanları, matemleri ne âlemdeydi?Cevap: Birçok acıklı sesleri, sloganlar halinde yüksek seslerle yol boyunca tekrarlandı:"Elçibey bizi affet!""Elçibeyler ölmez, vatan bölünmez.""Katmerli Tarihî düĢman kalleĢ Ermeni'ye hayat yok."Tören salonuna 3.5 saatte gelebildik. Binanın içi ve dıĢı gözü yaĢlı binlerce insan, çocuklar veöğrencilerle dopdolu idi.Haydar Aliyev tören salonuna girdi. Burada da "En büyük Elçibey, baĢka büyük yok"sloganları çınlatıldı. ġair ve milletvekili Sâbir Rüstemhanlı öfkeli halkı teskin etti. SaygıduruĢundan sonra konuĢmalar yapıldı. Abdülhalûk Çay dostumuz da söz aldı. Halk O'nuyaĢasın Türkler diye alkıĢladı.Soru: Ben bilhassa senin konuĢmanı merak ediyorum Turhancığım?Cevap: Ben de çok <strong>sam</strong>imi bir Ģekilde: "Elçibey Türklük Ģuurunu uyandıran, burada millîorduyu kuran, istiklâl bayrağını kaldıran, Ruslar'ı vatandan defeden, millî parayı basan büyükinsandır. Türk Asemblesi'nin ittifak ile seçilmiĢ yegâne baĢkanı Elçibey'dir, dedim. Elçibey'iĠlimler Akademisi'nin çatısı altına sığdıramazsınız. O bütün Türk Dünyasının bilgili, faziletlikahramanıdır" diye konuĢtum. Tabii ne kadar övsem azdı. Onu seven alkıĢlarsa saatlercesürdü.Soru: Yakından tanıdığınız Elçibey'in insanî üstünlüğü hakkında ne düĢünüyorsunuz?Cevap: Birinci değeri bence insan-ı kâmil oluĢudur. Nâzik, kibar, efendi ve <strong>sam</strong>imi bir Türkoğlu idi. Dost olarak da ona bütün varlığınızla güvenebilirdiniz. Yapıcı yönetici Ģahsiyetine deben gönülden hayranım.Soru: Azerbaycan'a çok mühim ufuklar açtığını seziyorum. Bu konuyu biraz açıklar mısınız?Cevap: Azerbaycan halkı Elçibey sayesinde istiklâl ve hürriyete kavuĢup o aĢkı tatmıĢtır.Onun himmetiyle Azerî kardeĢlerimiz kendi yurtlarında bağımsızlık ve efendi olmak ĢansınıkazanmıĢ, Sovyetler'den kurtararak bu yurdu bağımsızlığına kavuĢ<strong>turan</strong> odur.Soru: Bu millî kurtuluĢ savaĢını vermek mücadelesi içinde Elçibey'i en fazla sıkan Ģeylernelerdi?


Cevap: Türk dünyasına inanmıĢ bir insan olarak asıl derdi Azerbaycan'ı demokrasi ve millîhayat düzenine kavuĢturmak, Karabağ'ı hakkı olan istiklâl ve refaha kavuĢturmaktı. O daimaTürk dünyasının birliğini Azerbaycan'ı da düĢünerek arzuluyordu. Azerî Petrolleri onca daTürkiye için de millî servetti. Bu petrolün % 35 Türk, %35 Azeri, %30 Batı ülkelerine faydalarsağlayacağını düĢünüyordu. Bugün ise % 6 sına bile can atıyoruz.Soru: Türk Millî Eğitimi'ne Türk diline bakıĢı üzüntü veriyor bir tebliğ ile anaokullarına bileĠngilizce dersi konulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Elçibey buna ne derdi?Cevap: Bu hal Rusya Federasyonu'nda anaokulundan itibaren Rusça öğretilmesine benziyor.Ana dilin millî bir vasıta olduğunu unutan eğitim sistemi mânâsız ve korkunç Ģeyler yapıyor.Bu tür eğitim pedagoji kanunlarına da aykırıdır. Pedagojinin birinci maddesi "Bir gence bilgive eğitimin en kolay, en doğru ve en hızlı Ģekilde ancak, ana dili ile verilebilir." Ġkinci madde:Ana dili çağına göre geliĢmemiĢ bir millet asla ilerleyemez. Köle topluluk olarak kalır.Türkiye Gazetesi. 6.9.2000


ELÇĠBEY TEHLĠKELĠYDĠ (Atilla KAYA ile konuĢma)Ülkü Ocakları Genel BaĢkanı Atilla KAYA ile Elçibey üzerine konuĢmaAliĢan SatılmıĢ: Bizler de dile getirmiĢtik. Kamuoyunda uzun uzun tartıĢıldı. Yazıldı, çizildi.Ancak siz Azerbaycan'da idiniz. Orada uzun süre yaĢadınız. Elçibey'in mücadelesinde O'nunyanındaydınız. Özellikle Ermeniler'le savaĢında yardımcı olmaya çalıĢıyordunuz. Yardımcıolmak, desteklemek derken, Türkiye devlet olarak neler yapmalıydı?Atilla Kaya: Hepsinden önce, çok ciddi bir askerî yardım yapılmalıydı. Kaldı ki karĢılıklıanlaĢma vardı. Bu askerî iĢbirliği anlaĢması derhal hayata geçirilmeliydi. Askerî destek derken,Türkiye'den Azerbaycan'a asker göndermek anlamında değil. Azerbaycan'dan çok sayıda,subay, astsubay ve asker getirilip orada hızlandırılmıĢ bir eğitimden geçirilip, tekrargönderilmeliydi. Oysa biz oradayken, 150 civarında subay-astsubay Türkiye'den gecikmeliolarak gelmiĢti. Uzun süre bekledikten sonra eğitim için faaliyet gösterdiler ama, yeterliolmadı. SavaĢtaki bir ülkeye 150 eğitimci sayısı elbette azdır. Bu rakamın çok daha fazlaolması gerekirdi. Yine o dönem, büyükelçilikte görev yapan personelin Azerbeycan'ın siyasî vesosyolojik yapısını çok iyi bilen, bu iĢe gönül vermiĢ kiĢilerden itina ile seçilmesi gerekirdi.AliĢan SatılmıĢ: Elçibey bu konularda Türkiye'ye kırgın mıydı? Umduğu, çok Ģey beklediğiTürkiye'den beklentilerine karĢılık göremeyiĢi O'nu küstürmüĢ müydü?Atilla Kaya: Türkiye'ye hiç küsmedi. Ama Türkiye'den bir tek konuda acil yardım talebivardı. O'nu hatırlayacaksınız. Kelbecer, Ermeni saldırısına uğradığında, Hocalı'da olduğu gibihalkını bir katliamdan kurtarmak için, Kelbecer'den sivil halkın çıkarılması için helikoptergönderilmesini istemiĢti. Bu talebinin yerine getirilmeyiĢine çok üzüldüğüne bizzat Ģahitoldum.Yine destek anlamında ciddi ekonomik yardımlar yapılmalıydı. Bilindiği üzere Eximbank'ınaçmıĢ olduğu krediler bile kullandırılmadı. Dönemin hükümetlerinin yaptığı anlaĢmalar icraatakonmadı. Siyasîlerin verdiği sözler vaadden öteye gitmedi. Türkiye için son derece önemli birstratejik konuma sahip Azerbaycan'da, Türkiye sevdalısı, Türk dostu CumhurbaĢkanı EbulfezElçibey'in iktidardan uzaklaĢtırılmasına adeta seyirci kalındı.Elçibey kötü örnektiBelki Elçibey, Türkiye için de birileri için de kötü örnekti. Çünkü O'nun, Türkçü fikirleri,özgürlükçü fikirleriyle Türkiye'de de bazı çevreleri rahatsız ettiği bilinmektedir. Ancak,ülkemizin, devletimizin menfaatleri gözönüne alındığında, Elçibey'in görevden uzaklaĢmasıbüyük bir kayıptı.Burada bir meseleye temas etmek istiyorum. Gence'de isyan baĢladığında ve isyan Bakü'yedayandığı zaman, herkesin bildiği bir Ģey var ki, Elçibey'in bir gece apar-topar Bakü'yüterkettiği. Ancak Ģu gözden kaçıyor. Bir taraftan Ermeniler'le Karabağ'da bir savaĢyaĢanırken, diğer taraftan kendisine bağlı Halk Cephesi gönüllü birlikleri vasıtasıyla Elçibey


istese Bakü'den gitmeyebilirdi. Bir içsavaĢ çıkabilirdi. Kaldı ki bunun örnekleri de var. Aynıcoğrafyaya yakın Gürcistan bunun bariz örneğidir.Hatırlarsanız Gürcistan'da Gamsakurdiya, benzer bir durumda direndi ve içsavaĢ çıktı. BuiçsavaĢ sırasında büyük can kayıpları oldu ve Abhazya bölgesi neredeyse Gürcistan'dankopma noktasına geldi. Aynı durum Azerbaycan için de geçerliydi ama Elçibey; "Biz bukoltuklarda Azerbaycan için varız, milletimiz için varız. Koltuk olmasa da olur" düĢüncesindenhareketle ülke savaĢtayken, bir içsavaĢ çıkmasın diye, bir içsavaĢ durumunun ülkenin felaketianlamına geleceğini gördüğü için bir gece ansızın, sessizce kimseye haber vermedenKeleki'ye gitti. Elçibey gittikten sonra Ģimdiki yönetim iĢbaĢına geldi. Ve ilk bir ay içinde birisiülkenin üçüncü büyük Ģehri olmak üzere, 6-7 Ģehri Ermeniler tarafından tek bir mermi dahiatılmadan iĢgal edildi.Elçibey koltuğunu feda ettiĠĢte, Elçibey için "Bıraktı kaçtı" Ģeklindeki iftiraların boĢ olduğu ortada. ĠĢin özü budur.Elçibey, Azerbaycan'da yıllar sürecek bir kan dâvasını baĢlatmamak için bunları yapmıĢtır.Azerbaycan'ın nüfusu 6 milyondur. Bu tür yerlerde kan dâvaları Ģahsî kan dâvalarınadönüĢüyor. Kısacası Azerbaycan'da uzun yıllar devam edecek bir kan dâvasını baĢlatmamakiçin Elçibey kendi koltuğunu feda ederek, Nahcıvan'a gitmiĢtir.Bu arada son derece önemli bir olayın altını dikkatle çizmek istiyorum. Azerbaycan'ı yakındantanıyanlar bilir. Yalnız Azerbaycan için değil, Sovyetler Birliği ülkelerinin hepsi için geçerli olanbir husus vardır. Herhangi bir vazifede ki bu bir polis müdürlüğü olabilir, emniyet müdürlüğü,kolhoz baĢkanlığı olabilir. 6-7 ay, l yıl çalıĢan bir insan bütün dünyalığını bu arada toplamıĢolur. Neticede bu iĢler rüĢvet mekanizmasıyla yürüdüğü için büyük miktarda paralaroluĢturulur. Nitekim baĢta Yeltsin olmak üzere, son olarak da Kazakistan'da ortaya çıktı. 35-40 milyon dolar rüĢvetlerin tek kalemde yetkililere verildiği ispatlandı. Ancak Elçibey,Azerbaycan CumhurbaĢkanı olarak bütün imkânlar ellerinin arasındayken, Keleki'ye gittiğizaman tabiri caizse bir telefona muhtaçtı, zamanla, sigaraya muhtaç hale gelmiĢti. Bütünbunlar O'nun gerçek anlamda temizliğinin göstergesidir. Bu O'nun ülke parasının beytülmal,millî servet düĢüncesinde olduğunun küçük bir örneğidir. Keleki'de kaldığı 5-6 yıl içerisindede, her türlü imkândan mahrum bir vaziyette yaĢamıĢtır. Ve oradaki yaĢantısını da çok yakındostlarının, Türkiye'den Azerbaycan'dan candostlarının Ģahsî yardımlarıyla sürdürdüğü bizzatbizim yakından müĢahede ettiğimiz gerçeklerdir.Tek kuruĢ para almadıElçibey istese çantasına milyonlarca dolar alıp ABD'ye, Ġsviçre'ye giderdi. Hatta Türkiye'yegelir, lüks içinde yaĢayabilirdi. Bunun örnekleri yok mudur? Vardır elbette. ABD'de,Ġngiltere'de, Fransa'da, Türkiye'de yaĢayan bazı eski Azerbaycanlı idarecilerin olduğunu bütünkamuoyu biliyor. Yüzbinlerce dolarlık lüks villalarda lüks arabalarda ülkeleri için hiçbir kaygıtaĢımadan yaĢayanları da biliyor, görüyorum. Elçibey bırakın bunları, devletinin tek manatınatenezzül etmemiĢtir.


Derken, 5-6 yıllık bir sürgünden sonra Bakü'ye dönen Elçibey, yeniden Halk Cephesi ve diğermuhalefeti etrafında toplamaya baĢladı. Bu arada da uzun yılların sıkıntılarını, sürgünlerin,hapislerin ve yapısı itibarıyla Türk Dünyası'nın meselelerini kendi meselesi olarak kabulettiğinden doğan hassasiyetlerinden dolayı da kanaatimce bünyesi bütün bunları kaldıramadı.Ve bu hastalığa yakalandı. Ve bu hastalığı maalesef çok geç teĢhis edildi. Azerbaycan'dagerekli ihtimam gösterilmedi. Türkiye'ye geldiğinde ise, burada baĢta Sağlık Bakanlığı olmaküzere bütün doktorlar gereken hassasiyeti, ihtimamı göstermelerine rağmen, maalesefhastalık vücudun diğer organlarına da sirayet etmiĢti. Bütün bu süreç içerisinde biz ÜlküOcakları olarak Genel BaĢkan Yardımcımız, Genel Sekreterimiz ve diğer genç arkadaĢlarımızlaElçibey'in yanında olduk, beraber olduk.Yapacağım çok Ģey varĠlk geldiği zaman çok iyiydi. Söylediği bir Ģey vardı. Onun için uzun yaĢamak çok önemli birĢey değildi. "Benim milletim için yapmak istediğim çok Ģey var. Onun için Cenab-ıAllah'tan bir yıl daha ömür vermesini niyaz ediyorum" demiĢti. Gerçekten "Yapmamgereken çok Ģey var" inancıyla son nefesine kadar yaĢadı.Bu konuyla ilgili Bakü'de cenazeye gittiğimiz zaman Halk Cephesi'ndeki arkadaĢlar anlattı.Kendisine tedavisiyle ilgili bazı sorular sorduklarında "Cenab-ı Allah'ın en sevdiği kuluPeygamberi'ydi. O 63 yıl yaĢadı. Yani biz O'ndan daha sevgili bir kulu muyuz kidaha fazla yaĢayalım" diye cevap vermiĢ. Yani O'nun için uzun yaĢamak değil ama ĢerefliyaĢamak önemliydi. Dolu dolu yaĢamak, milleti için hizmet etmek önemliydi. O ülkesi, ülküsüiçin dolu dolu yaĢamayı isterdi. Nitekim hayatı ve hizmetleriyle dolu dolu yaĢadığına hepimizĢahit olduk.Sakalımı kesmemAliĢan SatılmıĢ: sayın Kaya, siz tedavisinde de hep yanında oldunuz. Tedaviden umutlumuydu? Hastanedeki son günlerini bize anlatır mısınız?Atilla Kaya: Evet, benim son derece önemli bir anektodum var. Doktorlar tedavisinde ciddibir ilâç olduğunu ancak yan etkilerinin de bulunduğunu söyledi. Bey; "Nedir yan etkileri?"diye sorunca, "Sayın CumhurbaĢkanım, bu ilâç çok güçlüdür fakat saç ve sakalınız dökülebilir.Vücudunuzdaki tüyler dökülebilir" demiĢlerdi. Elçibey hiç düĢünmeden cevap vermiĢti:-Ben kesinlikle bu ilâcı kullanmam. Çünkü benim milletime sözüm var. Tebrizazadlığa kavuĢmadan sakalımı kesmeyeceğim demiĢtim. Kullanmam!..Gerçekten de o ilâcı kullanmadı. Böyle değiĢik baĢkalarının anlayamayacağı, ama bizimÜlkücüler olarak çok iyi anladığımız düĢüncelere, zihniyete sahip büyük bir insandı. BaĢtabelirttiğim gibi Türk Dünyası için, Türkiye ve insanlık için büyük bir kayıptır.AliĢan SatılmıĢ: Sayın BaĢkan, Elçibey'in zamansız vefatı sadece Türk Dünyası için bir kayıpmı? Yoksa alkıĢı ve ihaneti gören bir mücadele adamı için ayıp mı?..


Atilla Kaya: Çok doğru, ayıptır. Hem de büyük bir ayıp. Biraz da bizim milletimize sonradansirayet eden bir hastalık mı, haset mi olduğunu belirtemeyeceğim bir zaaf var.Sağlığındayken böyle büyük insanların BaĢbuğumuzda olduğu gibi, kıymeti ölümüyleanlaĢılıyor. Ancak biz Bakü'de bulunduğumuz sürede gördüğümüz tablo Ģu: Elçibey öldü amaElçibey'in ülküsünü, ideallerini yaĢayacak, yaĢatacak, paylaĢacak onbinlerin olduğunu gördük.50 binden fazla insanın Bakü'de toplanması müthiĢ bir olay, ki Azerbaycan'ın nüfusu 6 milyonama bu 6 milyonun yaklaĢık 2,5 milyonu Azerbaycan dıĢında yaĢamak zorunda bırakılmıĢ.ĠĢsizlik ve ekonomik sebeplerden dolayı, siyasî baskılardan dolayı ülke dıĢında olan bir sürüinsan var. Bunların birçoğu ekonomik olarak bir yerden bir baĢka yere seyahat etmektenmahrum olmasına rağmen, Bakü'de kısa sürede 50 binden fazla insan büyük bir iĢtiyaklatoplandılar.DüĢünceleri yaĢayacakElçibey, zaten ölümünden önce, "Ben öldüğümde beni ağıtlarla, gözyaĢlarıyla değil,marĢlarla sloganlarla, türküler söyleyerek toprağa verin" demiĢti. Nitekim O'nunvasiyetinde olduğu gibi bir defin merasimi oldu. Ve orada gördük ki O'nun düĢünceleriniyaĢatacak onbinler var. Törenler esnasında bizim dikkatimizi çeken bir husus da Ģuydu:Resmî törenlerin yapıldığı Ġlimler Akademisi'ndeki salonda -Elçibey bu Akademide görevyapmıĢtı- 2 bin kiĢi vardı. DıĢarıda ise, 50 bin insan vardı. Salondaki muhtelif konuĢmalardansonra Azerbaycan Devlet BaĢkanı Haydar Aliyev salona girdiği zaman, insanlar hep birağızdan "Elçibey" diye bağırmaya baĢladı. Bu olay yaklaĢık 10 dakika devam etti. Aliyevtabutun baĢına gelip, saygı duruĢuna geçtiği zaman tezahürat kesildi. Saygı duruĢunu bitiripyerine oturmaya yöneldiği zaman bu slogan yeniden baĢladı.Bunun üzerine Haydar Aliyev daha fazla kalamayacağını anlayarak, salonu terketmekmecburiyetinde kaldı. Bu olay, Ģu açıdan çok önemli. Azerbaycan'da gerek Halk Cephesiolsun, gerekse muhalefetin diğer nüveleri olsun ve gerekse Azerbaycan halkı olsun artık okorkulardan, baskılardan, yıldırma politikalarından korkmadığını, yani bu baskıları, korkuları,bu sindirmeleri silkinerek üzerinden attığını görmek, bizleri Azerbaycan'ın geleceği açısındanziyadesiyle memnun etti.AliĢan SatılmıĢ: Sayın BaĢkan Elçibey'in cenazesi de, tıpkı merhum BaĢbuğ'un Ankara'da2,5 milyon kiĢinin toplanması gibi ve sonuç olarak da 18 Nisan seçimlerinde MHP'nin oypatlaması yapacağına mı benziyor. Yani Elçibey'in cenazesi Azerbaycan'da Halk Cephesi'ninyeniden toplanmasına, Elçibey'in mücadele arkadaĢlarının bir araya gelerek iktidaragelmesine vesile olabilecek mi?Atilla Kaya: Evet, bunu çok açık bir Ģekilde müĢahede ettik. Bugünkü ĢartlardaAzerbaycan'da 300-500 kiĢiyi bir araya getirmek mümkün değilken, bu tablo önemliydi. Bir ayevvel ifade ettiğim gibi Azerbaycan nüfusu gözönüne alındığında 50 binden fazla insanın biraraya gelmesi çok önemli bir olaydır. Üstelik bu kadar kısa bir sürede. DüĢünün Türkiye'dencenaze akĢam saat 19.00'da Bakü'ye ulaĢtı. Ertesi gün saat 13.00'te naaĢ evinden alındığında50 bin kiĢi toplanmıĢtı. Ve 3 saatlik bir yürüyüĢten sonra bu törenin gerçekleĢmesi, çok sıcakbir havada sürekli slogan atarak, marĢlar söyleyerek yürünmesi son derece önemli bir olaydır.


AliĢan SatılmıĢ: Elçibey'in cenazesinin adeta kaçırılırcasına Bakü'ye götürülmesinin amacıneydi?Atilla Kaya: O konuda bizim bir açıklamamız oldu. Azerbaycan'daki mevcut yönetim TürkDıĢiĢleri'ne baĢvurarak Bakü'de resmî bir tören yapılacağını bildirmiĢ. DıĢiĢleri de Azerbaycandevletinin resmî talebini yerine getirerek bu Ģekilde olmasına resmen göz yumdu.Bunu kabul etmek mümkün değil. Biz isterdik ki Türkiye'de de O'nu seven yüzbinleri bir arayagetirelim. Ülkücülerin omuzlarında muhteĢem bir tören ve cenaze namazı ile uğurlayalım,diye düĢünüyorduk. Nitekim Türkiye'nin birçok yerinde gıyabi cenaze namazı kılındı.Bana göre bundan sonra Azerbaycan'daki Elçibey'in kurduğu Halk Cephesi'ne daha fazlagörev düĢüyor. Bakü'deki cenaze merasimi gösterdi ki, onların üzerlerindeki ve omuzlarındakisorumluluk artmıĢtır.Artık Azerbaycan'da halk bu baskılardan, sindirmelerden, yolsuzluklardan, yoksulluktan,rüĢvetten bıkmıĢ usanmıĢtır. Muhalefet, Halk Cephesi birliğini, bütünlüğünü muhafaza ederek,halkın bu beklentilerine, taleplerine cevap verebilirse, Azerbaycan'ın yarınlarının parlakolabileceği kanaatindeyim. Biraz evvel sizin ifade ettiğiniz gibi, Türkiye'de BaĢbuğ TürkeĢ'inmuhteĢem cenazesi ülkücüler için nasıl bir silkiniĢe vesile olduysa, Elçibey'in cenazesinin deAzerbaycan'daki Türk Milliyetçilerin birlik ve beraberliğine vesile olacağına inanıyorum.AliĢan SatılmıĢ: Sayın BaĢkan siz Elçibey'e çok yakındınız. Onunla sadece Türkiye'de değil,Bakü'de, Kelekı de de görüĢüyor, sık sık telefonla konuĢuyordunuz. Elçibey'in mücadelearkadaĢı, sırdaĢıydınız. Elçibey'in son nefesine kadar da yanındaydınız. Bey, ölüm günününyakın olduğunu hissediyor ama bilmiyordu. Nitekim vasiyetini çok güvendiği arkadaĢlarınasöylemiĢ. Hatta teybe kaydettirmiĢ. Siz bu vasiyetten haberdar mısınız? Elçibey'in vasiyetindeneler var?Atilla Kaya: Vasiyetinin ayrıntılarını tam bilmiyorum. Biraz evvel Bakü ile telefonla görüĢtüm.Zaten O'nun vasiyetini O'nun belirlediği kiĢi ve kuruluĢların açıklaması gerekir. Bildiğim bir Ģeyvar.Bazı insanlara kırgınlıkları vardı. Ama bunu hiçbir zaman sesli bir Ģekilde ifade etmedi. O herzaman bir Türkiye sevdalısıydı. Türkiye'deki yöneticilerin bazılarına olan kırgınlığını da hiçbirzaman ifade etmedi.Ancak bu arada Ģunu ifade etmek istiyorum. Türkiye'de ilgisizlikten yakınılıyor. Bu bazılarıaçısından doğru olabilir.Yani Elçibey'in CumhurbaĢkanlığı döneminde O'nun kapısını aĢındıranlar, hatta Elçibey'inorada görev verdiği bir takım insanlar, mesela bunlardan birisi Nihat Çetinkaya...Bunlar açısından böyle bir ilgisizlik, vefasızlık söz konusu... Ancak Türkiye'de ülkücüler, Türkmilliyetçileri her zaman maddî ve manevî desteği Elçibey'den esirgemediler. Bunun en somutörneği MHP Genel BaĢkanı ve BaĢbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli, 3 defa hastanede


ziyaret etmek suretiyle uzun uzun sohbetler etmek ve ayrıntılarına girmek istemiyorum amaher türlü yardımı yapmak suretiyle Sayın Bahçeli'nin ziyaretleri Elçibey'i ziyadesiyle memnunediyordu.Bu ziyaretler onda bir doping etkisi yapıyor, sağlığı düzeliyor, psikolojik olarak rahatlıyordu.Dilerseniz size beni en çok etkileyen bir ziyareti nakledeyim. Sayın Bahçeli, Elçibey'i,hastaneye yattığındaki ilk ziyaretinde çok hissî bir ortam oluĢtu. Sayın Bahçeli ile kucaklaĢıpoturdular, sohbet sırasında Elçibey sigarasını çıkarıp Genel BaĢkanımız Sayın Bahçeli'ye ikrametti. Sayın Bahçeli, "Estağfurullah efendim. Siz bizim büyüğümüzsünüz. Biz büyüklerimizinyanında sigara içmeyiz" dedi. Bunun üzerine Elçibey "O zaman ben de sigara içmem" diyereksigarayı sehpanın üzerine bıraktı. Bu <strong>sam</strong>imi ortamda Sayın Bahçeli ve Elçibey'in gözleribirbirlerine kenetlenmiĢti.Sanki bakıĢmalarında çok Ģey anlatmıĢ gibi bir süre sessiz kaldılar. Derken merhum Elçibeysessizliği bozup: "ÜlküdaĢlar, aynı yolun yolcuları bir araya geldiği zaman konuĢmazlar.Kalplerinden geçenleri gözler birbirine söyler. ġimdi biz yüreğimizden geçen sözlerigözlerimizle birbirimize söylüyoruz" dedi. Bu vuslat anındaki sessizliği Elçibey yenidenbozarak, sigara konusunda Sayın Bahçeli'ye bir defa daha ısrar edince, Genel BaĢkanımız, "Ozaman yakayım. Sizi kırmayayım" dedi.Bey'in ikram ettiği sigarayı Sayın Bahçeli aldı. Ancak bu defa Elçibey çakmakla, sigarayıyakmak da isteyince Genel BaĢkanımız "Asla olmaz" diyerek itiraz etti. En son birbirlerininsigarasını yaktılar. Bu güzel ortam hepimizi müthiĢ etkiledi. Ve bu iki lideri baĢ baĢa bıraktık,baĢ baĢa uzun görüĢmeleri oldu. Daha sonraki ziyaretlerinde de buna benzer mutlu anlaryaĢandı. Özel görüĢmeler yapıldı.Sayın Bahçeli her gün Elçibey'in sağlık durumu ile ilgili bilgileri alıp yetkililere gerekentalimatları verdi. Kısacası ülkücüler olarak Elçibey için elimizden gelen her türlü maddî manevîyardımı yaptık.Ortadoğu Gazetesi 10.09.2000


SERVET KABAKLI ĠLE ELÇĠBEY ÜZERĠNE MÜHĠM BĠR SOHBETServet Kabaklı, 8. CumhurbaĢkanımız Turgut Özal'ın çok yakınında bulunan, bu bakımdan çokmühim hadiselere Ģahit olan gazetecilerimizden biri. Ġstanbul'da, Sultan Ahmet'deki TürkistanAĢ Evi'nde Elçibey üzerine bana anlattıkları, inanıyorum ki, tarihin kaydedeceği önemlihadiselerdendir. Bu metni okuyup bitirdikten sonra, siz de ĢaĢıracak, duygulanacak,sevinecek, öfkeleneceksiniz. Bir takım gerçekleri, ilk defa bu sayfalarda okuyacaksınız. Ve birayet-i kerimenin doğruluğunu, güzelliğini, önemini bir kere daha düĢünüp kabulleneceksiniz:"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"Servet Kabaklı'nın, zaman zaman ayağa kalkarak, heyecanlanarak, gözleri yaĢararakanlattıkları, bizim hiç bilmediklerimiz arasında. Ġnanmıyor musunuz? Eskilerin söylediği gibi:"Haleb orda ise arĢın burda" dır.ġimdi, artık söz onun, kalem benimdir:- Ebulfez Elçibey'le ilk tanıĢmanız nasıl oldu?- Elçibey, Azerbaycan Halk Cephesi lideriydi. Ülkesi daha bağımsızlığına kavuĢmamıĢtı. Ben deTürkiye Gazetesinde çalıĢıyordum. Orada Türk Dünyası Servisi'nin koordinatörüydüm. HalkCephesi, Azerbaycan'da bağımsızlık için cesur adımlar atıyordu. Elçibey'i gıyaben tanıyordum.Bir gün, bir beyanat almak için kendisine gazeteden telefon açtım. Adımı soyadımı söylersöylemez: "Oooo Servet gardaĢ men sizi tanıyıram. Men sizin Atababanız olanAhmet Bey Kabaklı'yı da tamyıram. Biz sizinle ülküdaĢız!" dedi.- Ben de sizin emrinizdeyim! Her türlü hizmete hazırım efendim!" diye söze baĢladım veAzerbaycan Halk Cephesi hakkında bir beyanat istedim.Elçibey:- "Azerbaycan bağımsızlığına kavuĢacaktır." Ġddiasıyla söze baĢladı. Azimli, kararlı,cesur bir lider olarak konuĢuyordu. Bir gün sonra Türkiye Gazetesi Elçibey'in o açıklamasınımanĢetine koyarak çıktı: "Azerbaycan bağımsızlığına kavuĢacaktır!" Sovyet Ġmparatorluğudaha yıkılmamıĢtı. Moskova'nın kanlı pençesi Azerbaycan'ın ve Türkistan'ın yakasındaydı. AmaElçibey kesin konuĢuyordu. Beyanatının Türkiye'de olduğu gibi çıkması onu ve arkadaĢlarınısevindirmiĢti. TanıĢmamız böylece baĢladı. Sonra Elçibey, Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelenyakınlarıyla bana hep selâm gönderdi. Bildiğiniz gibi, 1990 yılında, Rus Ġmparatorluğukendiliğinden çöktü. Eski komünistlerden Ayaz Muttalibov, Azerbaycan CumhurbaĢkanlığınagetirildi. Elçibey beni aradı. Yine kesin ve yüksek bir ses tonuyla konuĢuyordu:"Bu bir aldatmacadır Servet Bey! diyordu. Azerbaycan eski komünistlerin elindebağımsızlığını kazanmaz. Kırk yıl Moskova'nın emrinde çalıĢanlar, Moskova'ya kırkgöbek bağıyla bağlananlar Azerbaycan'ı hürriyete kavuĢturamazlar. Azerbaycan,bu komünizm artıklarından temizlenmedikçe bağımsız olamaz! Yazın bunu!


Türkiye, Ayaz Muttalibov idaresini sakın tanımasın. Veya biraz geciksin. YoksaAzerbaycan'a yazık olacak.- Yazın bunları!"Elçibey'in o beyanını da Türkiye'de verdik. A.TürkeĢ beni aradı. Habere inanmamıĢtı."Elçibey gerçekten böyle mi konuĢtu?" diye sordu. Kendisine Elçibey'in telefon numarasınıverdim. Ve "Elçibey ne söylediyse onu gazeteye yazdım. Siz de kendisini bu telefonnumarasından arayıp sorabilirsiniz efendim!" dedim.Elçibey bana söylediklerini TürkeĢ'e de tekrarlamıĢtı.Türkiye Elçibey'in bu itirazlarını dikkate almadı. Bildiğiniz gibi Türkiye, yeni TürkCumhuriyetlerini ilk tanıyan devletlerden biri oldu. Sonra Elçibey bana tekrar telefon açtı.SerzeniĢte bulundu:"Azerbaycan Halk Cephesi olarak biz tarihî vazifemizi yaptık. Türkiye ikazımızıdikkate almadı. ĠnĢallah bunda da bir hayır vardır. Hakk, Ģerleri hayra tebdiletsin!" dedi.1991 yılının Ocak ayında CumhurbaĢkanı Turgut Özal Amerika'da prostad kanserindenameliyat oldu. Ben de 20-25 gün kadar yanında kaldım. Azerbaycan-Ermenistan savaĢıçoktan çıkmıĢtı. ġuĢa düĢmüĢtü, Ağdam düĢmüĢtü. Ermeni ve Rus birlikleri Karabağ'ıbütünüyle iĢgal etmek için hareketteydi. Gazete baĢlıkları, bu hazin haberlerle çıkıyordu. Özal,ağır bir ameliyat geçirmiĢti. Bir sabah yanına girdiğimde onu çok bitkin gördüm. Ağlıyordu.Bana:"Gel bakalım" dedi. "Haberin var mı? ġuĢa'yı kaybettik! Ağdam'ı kaybettik!"Söylenecek söz yoktu. Özal ağlıyordu. Üzerinde yanlarından düğmeli yeĢil renkli ameliyatelbisesi vardı. Sordu:"Sen Ebulfez Elçibey'i tanıyor musun?""Tanıyorum efendim""Anlat bana bakayım"Elçibey'i bütün özellikleriyle anlattım: Önce cesur bir lider. Dürüst bir kimse. Tarih tahsiletmiĢ. Azerbaycan'ın Türkiye'nin ve Dünya Türklüğü'nün meselelerini çok iyi bilen veTürkiye'ye aĢk derecesinde bağlı olan idealist bir kimse! dedim.Bir gün sonra Turgut Özal'ın odasına girer girmez bana sordu:-"Sen bu Elçibey'i bana bulabilir misin? Onunla mutlaka konuĢmalıyım" dedi.Amerika'dan Elçibey'i nasıl bulayım? Üstelik Ġngilizcem de yeterli değil, Kaliforniya'da yaĢayanbir Türk var. Bu konularda bir ücret karĢılığında size yardımcı oluyor. O adama telefon açtım.


Durumu anlattım ve CumhurbaĢkanımızın beklemekte olduğunu söyledim. Telefonnumaramızı verip odadan çıktım.ġaĢıracaksınız 5-10 dakika sonra Elçibey telefondaydı. Turgut Özal'ın odasına koĢtum:"Elçibey karĢınızda efendim" dedim.Merhum CumhurbaĢkanımız gülümseyerek, "Hah!..." diyerek telefonu elimden aldı. VeElçibey'le kırk yıllık bir dost gibi konuĢmaya baĢladı:-"Elçibey kardeĢim nasılsınız iyi misiniz? Elçibey! Bütün Türkiye, sizinduygularınızla, Azerbaycan'ın bağımsızlığına kavuĢmasını istiyor. Bu bakımdanben de sizi o bağımsız Azerbaycan'da CumhurbaĢkanı olarak görmeyiarzuluyorum. Ġnanıyorum ki bağımsız Azerbaycan, bölgesinin en zenginülkelerinden biri haline gelecektir. Ve yine inanıyorum ki, Azerbaycan, gelecekteTürkiye'ye kredi veren bir ülke durumuna yükselecektir.CumhurbaĢkanlığına adaylığınızı koyunuz. Ayrıca bir de TürkeĢ'le konuĢunuz. Ben,elimden gelen bütün imkânlarla yanınızda olacağım. Haydi Allah yardımcınızolsun. ġimdi telefonu Servet'e veriyorum" dedi. Elçibey dinlediklerine inanamamıĢtı:"Ay Servet gardaĢ" demiĢti. Siz mene zarafat mı - Ģaka mı - yapırsız ya yoh? Menihardan arayırsınız? Türkiye'den mi Amerika'dan mı? Az önce menimle danıĢanCumhurbaĢkanı Turgut Özal mıydı yoksa bir baĢkası mıydı? Sen Allah -AllahaĢkına- mene düz, deyin!Elçibey'e geliĢmeleri kısaca anlattım. Sevindi ve teĢekkür etti. Odadan ayrılırken, Özal,Ģahadet parmağını bana doğru uzattı:-"Elçibey'e bütün imkânlarınla seferber ol! Zorlandığın yerde beni haberdar et!"1991 yılında, Azerbaycan CumhurbaĢkanlığı için BaĢbakan Süleyman Demirel, Haydar Aliyev'idestekliyordu. Mesut Yılmaz'ın gönlü Ġtibar Memedov'daydı. Turgut Özal ise "Elçibey" diyordu.Elçibey olmazsa Ġsa Kamber olsun istiyordu. Amerika'dan Türkiye'ye döndük. ErmenilerinAzerbaycan topraklarına saldırıları devam ediyordu. Türkiye gazetesi sahibi Enver Ören'inyanına çıktım. Kendisine Özal - Elçibey görüĢmesini olduğu gibi anlattım:- "Elçibey'e nasıl bir destek verebilirsiniz?" Diye sordum. Enver Ören bana iki cümleyle cevapverdi:- "Elçibey'e yardım konusunda bütün yetkilerimi sana devrediyorum. Ne yapmak istiyorsanbaĢımla gözüm üstüne" dedi.Ben de tuttum Elçibey'in 8X12 ebadındaki bir resmini 16 milyon adet bastırdım. 8 milyonlukbir ülkeye 16 milyon adet yaka fotoğrafı hazırlattım. Altına da "Millî gahramanımızElçibey'e ses verek" diye yazdırdım. Bildiğiniz gibi Azerbaycan Türkçe'sinde "ses vermek",


"oy vermek" karĢılığında kullanılıyor. Sonra 50.000 adet, yarım gazete ebadında renkli ilânbastırdım: "Vâhid Azerbaycan için Elçibey'e ses verek"Vâhid: Bir tek, bütün demektir.Bu seçim malzemelerini Türk Havayolları vasıtasıyla Bakü'ye gönderdik. Azerbaycan HalkCephesi mensupları paketlerimizi eksiksiz olarak alıp kullandılar. Sonra, Turgut Özal'ıniĢaretiyle bazı iĢ adamlarımız da Elçibey'e mâlî yardımda bulundular.Netice-i kelâm: 1992 yılında, Azerbaycan'da yapılan CumhurbaĢkanlığı seçimlerini EbulfezElçibey oyların %60'ını alarak kazandı. Elçibey CumhurbaĢkanı olduktan sonra, NihatÇetinkaya isimli kardeĢimiz, BaĢbakan Demirel tarafından Elçibey'e danıĢman olarakgönderildi.Benim Elçibey'le ilk defa nerede yüz yüze geldiğimi soruyorsunuz. Onunla ilk karĢılaĢmamızĠstanbul'da, Çırağan Sarayı'nda oldu. Elçibey, Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği toplantısıdolaysıyla Ġstanbul'a gelmiĢti. CumhurbaĢkanı olarak Türkiye'deydi.Acaba toplantıya kim baĢkanlık yapmalıydı? BaĢbakan Demirel mi? CumhurbaĢkanı Özal mı?Demirel baĢkanlık için ısrarlıydı. Özal, "Bir kriz olmasın" diyerek toplantı günü çıkıp Marmaris'egitti. Ben de yanıma arkadaĢım Kemal Çapraz'ı alarak, Elçibey'i Çırağan Sarayı'nda ziyaret içinyola koyuldum. Elçibey, bizi özel dairesinde kabul etti. Bir ağabey-kardeĢ gibi kucaklaĢtık. Birsüre öylece sarmaĢ-dolaĢ olarak kaldık. Ayrıldığımızda, ikimiz de ağlıyorduk. Elçibey derviĢgönüllü bir adamdı. Ömer Öztürkmen ağabeyimizin söylediği gibi: "Ġslâm, gözyaĢımedeniyetidir" Sevmek, merhamet duymak, gözyaĢı dökebilmek, ağlayabilmek, galibainsanın en asil özellikleri arasında. Böyle olmasaydı hiç Hazreti Peygamber: "Allah'ım! Banaağlamasını bilen bir çift göz ver!" diye dua eder miydi?Çırağan Sarayı'na ben, Ġsa Yusuf Alptekin merhumun bir isteğiyle gitmiĢtim. Ġsa Yusuf Bey,Doğu Türkistan dâvası hakkında bilgi vermek için Elçibey'le görüĢmek istiyordu. "Elçibeyuygun bulursa, ziyaretine gitmek arzusundayım!" diyordu. Bunu Elçibey'e anlatınca "Olur muhiç" diye itiraz etti. "O Aksakalın ayağına bizim gitmemiz lâzım!" Ġsa Yusuf Bey'in eviçok mütevazı bir evdi. O eve bir CumhurbaĢkanını nasıl götürebilirdim?- Efendim dedim. Ġsa Yusuf Bey zahmetinize çok üzülür.GörüĢmenizin burada, basın mensupları önünde yapılması, Doğu Türkistan dâvası açısındançok daha faydalı olacaktır.- "O halde yarın saat 11'de Aksakalımız teĢrif etsinler. Basına da haber verelim.Bu arada ben de büyük tarih âlimimiz Zeki Velidî Togan Bey'in kabrini ziyaretetmek istiyorum!" dedi.Zeki Velidî Togan Bey'in kabrini Kemal Çapraz biliyordu. O gün Elçibey, Çırağan Sarayında birbasın toplantısı yaptı. Dedi ki:


- "Ben CumhurbaĢkanı olunca, ilk ziyaretimi Güney Azerbaycan'ın baĢĢehri olanTebriz'e yapmayı istemiĢtim. Tebriz'i görmeden hiçbir yere gitmeyeceğimdemiĢtim. Gördüğünüz gibi Tebriz'den önce Ġstanbul'a geldim. Ġstanbul, bütünTürk Dünyasının kalbi durumunda olduğu için bu daveti kabul ettim!"Elçibey daha sonra Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği'nin önemi üzerinde durdu. Siz baĢkaĢekilde düĢünebilirsiniz ama, bana göre Elçibey'in CumhurbaĢkanlığından düĢürülmesebeplerinden ilki, onun tam bir Türkçülük Ģuuruyla hareket etmesi, bunu basın mensuplarıönünde de alenen söylemesidir.O gün herkes bir dedikodu salıncağı içinde sallanıp durdu. Herkes, Turgut Özal'ın, baĢkanlıkmeselesi yüzünden küstüğünü, çıkıp Marmaris'e gittiğini söylüyordu.Elçibey, bizim DıĢiĢleri yetkililerimizi uyardı:"Yarın, Doğu Türkistan liderlerinden Ġsa Yusuf Alptekin beyle görüĢeceğim!" dedi.DıĢiĢlerimizin temsilcileri, Elçibey'in bu açıklamasından endiĢe duydular. Memnun olmadılar.Bir gün sonra, ben, Kemal Çapraz ve Aslan Alptekin, Ġsa Yusuf Bey'i evinden alarak ÇırağanSarayı'na getirdik. Elçibey, Ġsa Yusuf Bey'i kapıda karĢıladı. Orada birbirlerine sarılarak belki10 dakika kadar ağladılar. Elçibey'in gözyaĢları Ġsa Yusuf Bey'in yüzünü ıslatmıĢtı. Ġsa YusufBey'in gözyaĢları Elçibey'in ağaran sakallarındaydı. Sonra karĢılıklı olarak konuĢmayabaĢladılar. Ben hayretle gördüm ki, Elçibey, hem Doğu Türkistan meselesini çok iyi biliyor,hem de Ġsa Yusuf Alptekin Bey'in mücadelesini yakından takip etmiĢtir.Elçibey:"Ġsa Yusuf Bey dedi. Sizin de ifade buyurduğunuz gibi, kurtuluĢ sırası artık DoğuTürkistan'a geldi Rus imparatorluğu nasıl yıkıldıysa, Çin Ġmparatorluğu da öyleyıkılacaktır. Batı Dünyası neden Dalay Lama'ya sahip çıkıyor da size ilgisizkalıyor? Batı'nın bu gayrı insanî, gayri medenî tavrı, sizin Türk ve Müslümanolmanızdan kaynaklanıyor! "Basın mensupları yoktu. Bir ara Elçibey bana sordu:-"Basın mensupları neden yok? Biz onlara, bugünkü toplantıyı dünden habervermemiĢ miydik?"Ben basındaki arkadaĢları haberdar etmek için aĢağı indim. DıĢ ĠĢleri yetkilileri beniengellemeye kalktılar:-"Bu bir özel görüĢmedir! Lütfen takip etmeyin ve iĢin içine basın mensuplarını karıĢtırmayın!"dediler.


Elçibey'in Ġsa Yusuf Alptekin ile yaptığı konuĢma, gazetelerimizde yer aldı. Yine belki sizinanmayacaksınız ama, bana göre Elçibey'in CumhurbaĢkanlığı'ndan düĢürülme sebepleriarasında bu görüĢmenin de payı vardır.ġimdi aradan 10 yıl geçmesine rağmen Çırağan'da sebebini hâlâ anlayamadığım mühim birhâdise cereyan etti. Toplantıdan önce, Elçibey bana sormuĢtu:-"CumhurbaĢkanı Turgut Özal cenapları bu toplantıya niçin katılmıyor? DemiĢti.Bu iĢbirliğinin fikir babası olmasına rağmen aramızda neden yok?"Ben de Özal'ın baĢkanlık konusunda bir kriz çıkmaması için Ġstanbul'dan ayrıldığınısöylemiĢtim. Elçibey tekrar sormuĢtu:-"Acaba ben kendileriyle bir telefon görüĢmesi yapabilir miyim?"Yandaki odaya geçtim. CumhurbaĢkanımızı telefonla aradım. Durumu arz ettim. "Neemrediyorsunuz efendim" diye sordum. Bana aynen Ģöyle cevap verdi:-"Memnuniyetle! Sen kendilerine numaramı ver. Beklediğimi söyle!"Elçibey'in odasına döndüm. Yanında Nihat Çetinkaya da vardı. Özal'ın cevabını ve telefonnumarasını kendilerine verip ayrıldım.Çırağan Sarayı'ndaki Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği toplantısı bitti. Davetli olan devlet vehükümet baĢkanları ülkelerine döndüler. Bir gün sora, gazetelerimizin birinci sayfalarında yeralan bir haber adeta beynimi uyuĢturdu:"Turgut Özal, Elçibey'in telefonla konuĢma talebini reddetti!". ġaĢırdım kaldım. Özalbana "Memnuniyetle!" dememiĢ miydi? "Telefon numaramı kendilerine ver. Beklediğimisöyle" dememiĢ miydi? Peki sonra ne olmuĢtu da Özal, görüĢmekten vazgeçmiĢti?CumhurbaĢkanımızın böyle bir davranıĢta bulunması bana göre mümkün değildi. Telefonaçmam da imkânsızdı. CumhurbaĢkanımıza:- "Efendim Elçibey'i neden red ettiniz?" diye sorabilir miydim? Ben anlatılmaz bir üzüntü veeziklik içinde yaĢarken CumhurbaĢkanımız beni aramasın mı?- Servet! Bu ne iĢtir? Basında çıkan haberleri gördün mü? Bu ne iĢtir? Ben sanamemnuniyetle demedim mi? Telefon numaramı ver demedim mi?Kendilerine tahminlerimi anlattım. CumhurbaĢkanımız dedi ki:-"Ben Bakü'ye telefon açtım. Bu haberlerin yanlıĢ olduğunu söyledim ve kendisini Türkiye'yedavet ettim. Yakında gelecektir!"Gerçekten de bir süre sonra, Elçibey, 1. Türk Zirvesi'ne katılmak üzere Türkiye'yi teĢrifettiler. Özal'la birlikte Kayseri'ye gittiler. Kayseri'deki ülkücü gençler, konvoyun geçtiği yollarınkenarına toplanarak hep bir ağızdan "Bozkurt Elçibey" diye bağırmıĢlar. Bu hâdiseyi bana


Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesinde, Turgut Özal anlattı. Elçibey'in gelmesini bekliyorduk.Özal:-"Ayıp değil mi? Dedi. Bir CumhurbaĢkanına "Bozkurt Elçibey! Bozkurt Elçibey!" diyebağırılır mı?- Efendim! dedim. Üzülmeyiniz! Elçibey o tezahürata memnun olmuĢtur. O, odasındaçerçeveli bir bozkurt resmi bulunduran bir liderdir.Biraz sonra Elçibey'in arabası Dolmabahçe Sarayı'na geldi. Ġki CumhurbaĢkanı kucaklaĢtılar.Ben de Elçibey'in elini öpmek istedim. Vermedi.-"Servet Bey gardaĢ" dedi. "Biz birbirimizin elini öpmeyek. Ġkimiz birden gidekbaĢbuğumuzun elini öpek"Özal'a döndüm. Bana "HaklıymıĢsın" der gibi gülümseyerek baktı. Yemek salonuna sarayıniçini gezerek gittik. Bazı odalarda eski Osmanlı haritaları vardı. Elçibey onların önündedurarak, yer isimlerini okumaya baĢladı:- "ĠĢte burası Kerkük! Burası Musul! Burası Bakü! Burası Karabağ..."Semra Hanım Özal'ın yanındaydı. Çok ĢaĢırdı.- "Sayın Elçibey dedi siz Arapça biliyor muydunuz?"Özal'a baktım, dudaklarını ısırıyor, Semra Hanımın elini, avucu içinde sıkıyordu. Elçibeygülümsedi.- Böyük hanım dedi Bu haritalar, bu yazılar Arapça değildir, Türkçe'dir. HarflerKur'an elifbasındandır. Ama yazılar Türkçe'dir. Siz onlara Arapça diyorsunuz.!"Yemek salonuna geçildi. Özal ziyafetlerde, resmî toplantılarda kat'iyyen içki içmezdi.Bardağına meyve suyu koyarlardı. Özal o meyve suyu kadehini eline alarak ayağa kalktı.- "Kadehimi, kardeĢ Azerbaycan halkının Ģerefine kaldırıyorum!" diye baĢlayan yürektenbirkaç cümle söyledi.Sonra Elçibey ayağa kalktı:- "Aziz gonahlar dedi. Kadehimi önce böyük hanımın, sonra böyük devlet adamıTurgut Özal cenaplarının, sonra Anadolu'da yaĢayan Türk kardaĢlarımızın veBaĢbuğ TürkeĢ'in Ģerefine kaldırıyorum!"Turgut Özal'la gözgöze geldik. Gülümsüyordu.Elçibey o 1. Türk Zirvesi'nin ardından Azerbaycan'a döndü. Bir süre sonra bana bizzatkendisi telefon açtı. Dedi ki:


-"Ermenilerle aramızdaki savaĢ devam ediyor. Ancak Ermeniler bir günlük ateĢkesistiyor. Demirel "ateĢi bir gün kesin" diye ısrar ediyor. AteĢi neden bir günkeselim? Bu iĢin altında baĢka bir iĢ var gibi geliyor bana. Bu hususu BaĢbuğasorun ve bana bildirin. Ermenilerin bu isteklerini kabul edelim mi etmiyelim mi?Derhal Alparslan TürkeĢ'i aradım. Elçibey'in bana anlattıklarını kendisine aktardım. TürkeĢdedi ki:-"Elçibey Süleyman Bey'in söylediklerine inansın, ona güvensin!"-YanlıĢ olmaz mı efendim diye tekrar sordum. A.TürkeĢ:- Süleyman Bey güvenlik kurullarına danıĢmadan öyle bir karar veremez! Diye diretti.Ben de BaĢbuğdan aldığım cevabı Elçibey'e söyledim ve- Hörmetli CumhurbaĢkanım dedim. Siz yine Azerbaycan adına düĢünün ve kararı kendinizverin!" diye endiĢelerimi dile getirdim.Elçibey de maalesef bir günlük ateĢkes ilân etti. Ermeniler o bir günlük süre içinde yenidenderlenip toparlandılar. Rusya'dan yola çıkan kuvvetlerle birleĢtiler ve bildiğiniz gibi Karabağtopraklarını iĢgal ettiler.Daha sonraki bir telefon konuĢmamızda Elçibey diyordu ki:- "BaĢbuğumuzun sözüne uyduk. ĠnĢallah bundan da bir hayır çıkar! "Elçibey'le en son görüĢmemiz Bakü'de oldu. Bildiğiniz Turgut Özal Türk Dünyasını geziyeçıkmıĢtı. O heyette ben de vardım. Kazakistan'dan Azerbaycan'a geçtim. Özal'dan bir saatönce Bakü'deydim. Elçibey oradaydı. SavaĢ devam ediyordu. Bakü'de yüzbinden fazla kaçgınvardı. Elçibey'i ilk defa sinirli ve bitkin görüyordum.Elçibey Özal'ı önce CumhurbaĢkanlığı sarayına götürdü. Orada Thomas adlı Amerikalı birgazeteci gördüm. Elçibey'e çok yakındı. Thomas, CIA ajanıydı. Bakü'de AzerbaycanTürklerinden bir kadınla da evlenmiĢti. Bunu Elçibey'in kulağına söyledim.-"Beeli! Beeli! Servet Bey bilirem. Bilirem! Dedi. Uzağımızda galmasındansayakınımızda olması daha eyidir!" Bu açıklama beni tatmin etmedi. CIA ajanları burnunundibine kadar sokulmuĢlardı. Çaresiz kalmıĢtı. Bir ara bana BaĢbakan Demirel'den Ģikayettebulundu. Etimesgut'tan kalkması gereken altı uçağa Demirel izin vermiyormuĢ. Bu uçaklardanbirinde Azerbaycan toprakları için çarpıĢmaya hazır ülkücüler olacakmıĢ diğerlerinde de silahve tıbbî yardım malzemeleri. Demirel, ülkücü gençler için "pasaport çıkartsınlar öyle gitsinler!"diyormuĢ. Bir süre sonra bu mesele Özal'a da açıldı. Özal benim de bulunduğum bir odadanBaĢbakan Demirel'e telefon açtı. Gergin bir ses tonuyla konuĢmaya baĢladı.-"Etimesgut'taki uçaklar niçin kalkmıyor. Bu konuyu daha önce konuĢmamıĢmıydık? KardeĢine yardım etmeye gidenlerden pasaport mu sorulurmuĢ? Bakın


yarın Bakü'de Azatlık Meydanı'nda bir konuĢma yapacağım. Eğer bu uçaklar bugece kalkmazsa, sizi Azerbaycan halkı önünde bütün Türk Dünyası'na Ģikâyetedeceğim" dedi.Bu konuĢma CumhurbaĢkanlığı sarayında oldu. Özal, biraz sonra Azerbaycan Meclisindekürsüye çıktı. Aynı gün ġehitler Hiyabanına gitti, Ģehit mezarları önünde fatihalar okudu. Ogünün gecesi Gülistan Sarayı'nda Türk Heyeti Ģerefine bir yemek verildi. Geceye Elçibey,zannederim kızkardeĢiyle birlikte gelmiĢti. ĠçiĢleri Bakanı Ġskender Hamidov, kendisineayrılan yeri beğenmemiĢ, Gülistan Sarayı'ndan bağıra çağıra çıkıp gitmiĢti. Bir ĠçiĢleribakanının iki cumhurbaĢkanı önünde bağırıp çağırmasını, devlet töresinin henüz oturmadığınabağladım. Gece tatsız baĢladı. Ben, basına ayrılan bir masada arkadaĢlarım Fehmi Koru,Alaattin Kaya, Altemur Kılıç, Fevzi Kahraman ve Yalçın Özerle birlikte oturuyordum. Fondatatlı bir müzik vardı. Yani, Azerbaycan türküleri çalınıyordu. 5-10 dakika sonra Kaya Toperigelerek Turgut Özal'ın kulağına bir Ģeyler fısıldadı. Dikkat kesildim. Özal'ın yüzünde adetagüller açıldı. Aynı anda bir baĢka kiĢi de Elçibey'in kulağına bir Ģeyler fısıldadı. Elçibey deanlatılanlardan büyük bir memnuniyet duyuyordu, Acaba ne olabilirdi? Birden aklımaEtimesgut'ta bekletilen uçaklar geldi. Çok heyecanlandım.- "Uçaklar indi!, uçaklar indi!." diye bağırdım.Masa arkadaĢlarım "ne uçakları" diye sordular. "Hiç" dedim. Tam o sırada "ÇırpınırdınKaradeniz Bakıp Türk'ün Bayrağına" Ģarkısı çalınmaya baĢladı. Birinci dörtlüğünortasında, Elçibey ayağa kalkıp hazırol vaziyetine geçti. O güzelim türküyü dinlerkengözlerinden sicim gibi yaĢ boĢanıyordu:Çırpınırdın KaradenizBakıp Türk'ün bayrağınaAh deyirdin hiç ölmezdimDüĢebilsem toprağınaTürkünün ikinci kıtası söylenmeye baĢlayınca, bu defa bütün salon ayağa kalktı. Sandalyesineçakılıp kalan tek kiĢi yoktu. Elçibey, Özal'a döndü ve Ģarkının diğer kıt'alarını kollarını Özal'adoğru uzatarak sesinin en yüksek tonuyla okumaya baĢladı. Hem okuyor hem ağlıyordu:Ayrı düĢmüĢ dost ilindenYıllar var ki çarpar sinemVefalıdır; geldi, gidenYol ver Türk'ün bayrağınaĠnciler dök gel yolunaSırmalar diz sağ solunaFırtınalar dursun yanaSelâm Türk'ün bayrağına


Dost elinden esen yellerBana Ģiir, selâm söylerOlsun bizim bütün ellerKurban Türk'ün bayrağınaSadece Elçibey'mi ağlıyordu? BaĢta Turgut Özal olmak üzere bütün Türk heyeti ağlıyordu.Azerbaycan Türkleri ağlıyordu. Bizim gazeteciler ağlıyordu, etrafa baktım, ağlamayan bir tekkiĢi vardı: Yalçın Özer. Kayseri Türkmenlerinden Yalçın Özer! Turgut Özal hem ağlıyor, hemde Elçibey'in sakallarını ıslatan göz yaĢlarını elleriyle silerek:-"Ağlama Elçibey! Ağlama Elçibey!" diye onu teskin etmeye çalıĢıyordu.Ah o geceyi, ah o gecenin destansı havasını anlatmak mümkün değil. Çünkü tahminlerimdoğru çıkmıĢ, Etimesgut Havaalanında bekleyen uçaklar o gece yarısı Bakü HavaalanınainmiĢti. Otele adeta bir kuĢ kanadı üzerinde geldim. Öylesine hafiflemiĢtim. O gece, Urfamilletvekili Halil Ġbrahim Çelik, bize Azerbaycan Oteli'nin bir odasında çiğ köfte yoğurdu.Kaldığımız oda, Harp okulundan ülkücü olduğu için kovulan bir arkadaĢın odasıydı.Azerbaycan'a gönüllü olarak gelmiĢ, çeĢitli cephelerde vatan bildiği topraklar için çarpıĢmıĢtı.O gece, o arkadaĢ da bizimle beraberdi. Üstü baĢı ter kan içindeydi. Bir gün sonra bir baĢkacepheye gidecekti.O gecenin sabahında Bakü'den ayrıldık. Havaalanı rengarenk idi. Özal çok yorgundu. Elçibeyçok mahzundu. KucaklaĢırlarken fotoğraflarını çektim. Elçibey, uçağın merdivenine kadargelmiĢti. Boynu bükük kalmıĢtı. Ellerini namazda, kıyamda durur gibi önünde bağlamıĢtı.Ben uçağa arka kapısından binmiĢ ön kapısına gelmiĢtim, bir-iki fotoğraf daha çekmekistiyordum. Özal merdivenleri güçlükle çıkıyordu. Kendisine yardımcı olmak için bir-ikiba<strong>sam</strong>ak indim. Birden bana:- "Sakın gelme! Sakın gelme!" diye bağırdı.Geri döndüm ve arka sıralardaki yerime oturdum. Uçak kalktıktan yarım saat kadar sonra,özel kalem müdürü Volkan Bey yanıma geldi.- "CumhurbaĢkanımız sizi istiyorlar" dedi. Kalkıp gittim.Özal:- "Gel bakalım!" Dedi. "Uçak mürettebatıyla birlikte bir resmimizi al!"Hosteslerle birlikte birkaç poz çektim. Sonra:- "Otur yanıma" dedi.Önce gönlümü aldı. Sonra bir kanaatini açıkladı:


- "Sana niçin sakın gelme! Sakın gelme! Diye bağırdım biliyor musun? Ben, KoskocaTürkiye'nin CumhurbaĢkanıyım. Bütün dünyanın gözü benim üzerimde. Merdivenleri zorlaçıktığım doğru. Ama sen gelip yardım için benim koluma girseydin ne olurdu biliyor musun?Herkes binbir türlü lâf çıkarırdı. Özal bitmiĢ tükenmiĢ derlerdi. Çok yanlıĢ olurdu. Milletimidevletimi düĢünerek sana bağırdım" dedi.Özal bütün bunları vefatından 42 saat kadar önce söylüyordu. ġu değerlendirmeyi de,Bakü'den Ankara'ya dönerken bizzat ondan dinledim. Bana diyordu ki:- "Bu Elçibey'e sahip çıkmak lâzım. Önce bu adam Türklük sevdalısı. Sonra demokrat, cesurve bilgili! Türk dünyasının kapısı Azerbaycan'dır. O kapının anahtarı da Elçibey'dedir. DiğerTürk Cumhuriyetlerinin CumhurbaĢkanları Elçibey'i sevmiyorlar. Çünkü kendilerinden çokfarklı. Hem seçilmiĢ bir CumhurbaĢkanı hem de komünist bir anlayıĢtan gelmiyor. BizimbaĢbakan da Elçibey'i sevmiyor. Beri yanda Rusya, Ermenistan ve Ġran, ağızlarını birercanavar gibi açmıĢ bekliyorlar. Biz Elçibey'e sahip çıkmazsak ne olur? Süleyman Demirel'inikide bir tekrarlayıp durduğu "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar Türk Dünyası" sözühavada kalır. Benim "21. Asır Türk asrı olacaktır" iddiam bir kıymet ifade etmez. SeninbaĢbuğunun Turan ideali bir hayalden öteye geçemez. Göreceksin, biz bu Elçibey'e sahipçıkmazsak dörtlü çete ona hayat hakkı tanımayacak!"Dört gün sonra, Özal'ın cenaze töreninde Elçibey, tabutun baĢındaydı. Merasime AzerbaycanCumhurbaĢkanı olarak katılmıĢtı. Yanında Haydar Aliyev de vardı. Ben Özal'ın uçakta banasöylediklerini kelimesi kelimesine Elçibey'e anlattım. ġahadet parmağını dudaklarınagötürerek "sus" dedi. Özal kabrine indirilirken Elçibey de oradaydı. Samimiyetle inanıyorumki, o gün en kederli kiĢilerden biri de Elçibey idi.Sonra? Sonrasını biliyorsunuz!Elçibey'in millî kahraman ilân ettiği Suret Hüseyinof hâini, baĢına topladığı bir sürü serseriylebirlikte Bakü'ye yürüdü. Elçibey, bir iç savaĢ çıkmasın, kardeĢ kanı akmasın! Diyerek Keleki'yeçekildi. Onu Keleki'de de rahat bırakmadılar. Bir akĢamüstü telefonum çaldı. ArayanElçibey'di. Bana- "Servet Bey! dedi. Bugün bizi kaldıracaklar! AkĢam, hava karardığındahanımımızı imha edecekler. Keleki'nin etrafı silahlı adamlarla çevrilmiĢ durumda.Ben Ayvaz Gökdemir Bey'e, bu telefonla bir türlü ulaĢamıyorum. Siz Ayvaz Bey'eacele haber verin. Acele haber verin. Bize bir medet olsun! Yoksa, sabahaöldürüldüğümüzü duyarsınız!"Anladığım kadarıyla vaziyet vahimdi. Elçibey, kendinden korkan bir adam değildi. Amayüklendiği bir dâva vardı. Hem sonra aĢk derecesinde sevdiği milletinin silahlı zorbalarıtarafından niçin öldürülsündü? Milletine hizmet etmenin karĢılığı bu mu olmalıydı?DüĢündükçe çok üzüldüm.Ayvaz Gökdemir, o zaman Türk Dünyasıyla ilgilenen devlet bakanıydı. Kendisini Silopi'denġırnak'a gitmek üzere iken helikoptere binerken yakaladım. Çok heyecanla konuĢmuĢ


olmalıyım ki önce beni teskin etti. Sonra bana Mehmet Ağar ile Ġbrahim ġahin'i aramamısöyledi. Mehmet Ağar o zaman Emniyet Genel Müdürü idi. Ġbrahim ġahin ise Özel HarekatDaire baĢkan yardımcısıydı.Ben Mehmet Ağır'ı aradım. Ayvaz Bey'den bilgi aldığını söyledi. ġimdi Ġbrahim ġahin'i aradedi. Ġbrahim ġahin'i telefonda karĢımda buldum. Daha ben adımı söylemeden Ġbrahim ġahinyüreğime bir avuç su serpti:- "Servet Ağa sakin ol! Sakin ol! Her Ģey tamamdır. Bütün tedbirler alınmıĢtır. Kimse Elçibey'inkılına bile dokunamayacaktır!" dedi.Sonradan Elçibey'den öğrendiğime göre bizim özel harekat timimiz derhal harekete geçmiĢ,Iğdır-Nahcivan üzerinden Keleki'ye ulaĢmıĢ. Elçibey'in evini saran karanlık kuvvetleridarmadağın ederek yurda dönmüĢtür.Bunu neden anlattım biliyor musunuz? Kanal 7 televizyonunun bir Ġskele-Sancakprogramında, Ġstanbul ANAP milletvekili Bülent Akarcalı konuĢtu. Azerbaycan'daki bağımsızlıkhareketine ve Elçibey'e ne kadar yardımcı olduğunu anlattı. Kendisini dikkatle dinledim.Açıklamalarından anladım ki, Bülent Akarcalı, Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelen Halk Cephesimensuplarına kendi arabasını tahsis etmiĢ. ġuraya buraya götürüp getirmiĢ, falan filan! ġimdikendisi burada değil ama Allah'ı var. Ayvaz Gökdemir Bey'in hizmetleri anlatılamaz. Kendiside bunları hiç dile getirmedi. O Ġskele-Sancak programına hasta yatağından telefonlakatılan Ayvaz Bey; Bülent Akarcalı Bey'e çok teĢekkür etti ve sonra dedi ki:- Benim Elçibey'e ve Azerbaycan bağımsızlık hareketine nasıl yardımcı olduğumu ServetKabaklı iyi bilir!" BaĢka bir Ģey söylemedi. ġimdi onun söylemek istemediklerini burada bensize anlatıyorum. Siz bu, Elçibey isimli kitabı hazırlarken: "Bu benim namus borcumdur!"demiĢtiniz. Benim de bizzat yaĢadığım bu hadiseleri size anlatmam vicdan borcumdandır.Namus borcumdandır. Herkes bildiklerini söylemelidir. Artık hiçbir hakikat gizli kalmamalıdır.- Anlattıklarından çok, ama çok duygulandım. Bana göre, söylediklerin tarihe düĢecekdipnotlarıdır. Sana bin defa teĢekkür ederim sevgili Servet BaĢkan!- Ben de sizin gayretlerinize teĢekkür ederim benim ağabeyim!


MEHMET CEYLAN ĠLE ELÇĠBEY SOHBETĠDede Korkut Destanlarının yazılıĢının 1300. yıldönümü dolayısıyla Azerbaycan'a davetliydim.ÇeĢitli ülkelerden gelen ilim, fikir, sanat adamlarının katıldığı toplantı, önce Bakü'de ĠlmlerAkademisi'nde baĢladı. Sonra çeĢitli salonlarda devam etti.Ben, Ġran Azerbaycanı'ndan gelen ve Türk Destanları üzerine anlatılmaz heyecanlarlakonuĢan kimselerin tebliğlerini dinlemeye gittim. O toplantıya Elçibey de davetliydi.KonuĢmalara ara verildiğinde salondan koridora birlikte çıktık. Üzerinde lacivert bir elbise,beyaz bir gömlek, alımsı bir kravat vardı. Kırk yıllık bir dost <strong>sam</strong>imiyetiyle gelip koluma girdi.Selam-kelam, hal-hatır sorma faslından sonra koridorda yürümeye baĢladık. O aradakendisine MHP Sivas milletvekili Mehmet Ceylan'ın da selamlarını söyledim. Gülümsedi:-"Bir gün Azerbaycan'ın azatlık tarihi yazıldığında Mehmet Ceylan'dan bahsedilmezse, onunhizmetleri belirtilmezse o tarih yarım kalmıĢ sayılır!" dedi. Doğrusu ĢaĢırdım ve meraklandım.Benim sevgili hemĢehrim, Azerbaycan'ın bağımsızlık savaĢında acaba ne yapmıĢtı ki, birCumhurbaĢkanının gönlünde böylesine taht kurmuĢtu? Bunu öğrenmek istedim. Fakatbirdenbire etrafımızı gazeteciler ve televizyoncular çevirdi. Elçibey'e çeĢitli sorular soruldu.Elçibey ise her zamanki tevazuu ile, gazetecilerin ve TV kameralarının dikkatini benimüzerime çekmeye çalıĢtı:-"Bana soru sormayın! Beni bir tarafa bırakın! Bakın burada Yavuz Bülent bey kardeĢimiz var.Onunla konuĢun! Onun sesini fikirlerini hâtıra götürün!" dedi.-Aman efendim dedim. Kırk defa estağfurullah derim. Sizin bulunduğunuz yerde bana sözsöylemek düĢer mi hiç? Onu 5-10 kiĢilik basın ve TV temsilcisi karĢısında bırakarak bir tarafaçekildim.Araya baĢka kiĢiler, baĢka meseleler girdi. Elçibey'i bir daha göremedim. Merakımı da bir türlügideremedim. Aradan yıllar geçti.Kızıltoprak'ta Mehmet Ceylan'a ait büroda, bu sorunun cevabını bizzat kendisinden almakistedim. Elçibey'in bana, Bakü'de ayaküstü anlattıklarını tekrarlayarak sordum:-Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesinde neler yaptınız ki Elçibey'in gönlünde öylesine birtaht kurdunuz?-Lütfen bu soruyu bana sormayınız! dedi. Bu soruyu geçelim! Ben size baĢka olaylardanbahsedeyim diye itirazlarda bulundu.-Hayır! dedim. Sizden, önce bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorum.-Hangi birisini anlatayım, bilmiyorum. Çünkü ben Azerbaycan'a 132 defa gidip geldim. Herdefasında ayrı bir olayla karĢılaĢtım. Azerbaycan'ı ikinci bir Türkiye bildim. Kat'iyetle inandımki Türkiye'nin güvenliği, huzuru, refahı Azerbaycan'a bağlı. Azerbaycan'ın huzuru, güveni,


efahı ise Türkiye'yle mümkün. Azerbaycan, Türkiye ile Türkistan arasında bir geçiĢ köprüsü.Veya kuvvetli bir bağ. O bakımdan Azerbaycan'ın kaybettiği kaybedeceği her karıĢ toprak,Türkiye'den koparılmıĢ bir vatan parçasıdır. Ben bunu böyle gördüm, böyle bildim, böyleinandım. Sonra Rusya'nın bütün menfi propagandalarına rağmen, Azerbaycan'da yaĢayanhalk da bizim gibi Oğuz boyundan. KonuĢtukları dil, bizimki gibi Oğuz Türkçesi. Dinleri ise,bizimki gibi Ġslâm! Yani biz Azerbaycan'la bir elin içi ve dıĢı gibiyiz. Bir paranın yazı ve turasıgibiyiz.ġimdi Elçibey'den dinlediğiniz o sözler, bir arkadaĢımızın yaĢ gününde söylendi. Elçibey dediki: "Birgün Azerbaycan tarihi yazıldığında orada Mehmet Ceylan ismi yoksa, o tarih noksandemektir."Sizin de bildiğiniz gibi Ruslar, Azerbaycan'da çok ciddi bir kültür siyaseti uygulamıĢlar.Azerbaycan Türklerini yavaĢ yavaĢ kendilerine benzetmek istemiĢler. Bu siyasetlerini kırk ayrıalanda, kırk ayrı düzenle, kanla, zulümle uygulamıĢlar. Mesela askersiz, ordusuz bir millet olurmu? Olmaz! Ruslar Azerbaycan'da millî bir ordu kurmamıĢlar. Askere aldıkları AzerbaycanTürklerine harp sanatını öğretmemiĢler. Onları mümkün olduğu kadar silahın dıĢındatutmuĢlar. Azerbaycan'da millî ruhu köreltmeye, öldürmeye çalıĢmıĢlar. ĠstemiĢler kiAzerbaycan gençleri, Azerbaycan halkı Ģiir bilsinler, türkü okusunlar, oyun oynasınlar bir debütün sofralarında içki içsinler... Ġçki bir faciadır elbette. ġiir, türkü, oyun... bir milletinhayatında kayıtsız-Ģartsız çok önemli. Ama kâfi değil. Vatan bir tehlikeye düĢtüğü zamansadece Ģiirle, türküyle, oyunla... düĢman def edilemez. Askerliği bilmek de lazım. Milli orduyukurmak da lazım. Vatan uğruna dövüĢmesini bilmek de, ölmek de lâzım. Hani Ģair ne demiĢ:"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandırToprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır!"Ermeniler, Azerbaycan topraklarına, Rus birliklerini de yanlarına alarak saldırdılar.Azerbaycan'ın doğru dürüst bir millî ordusu yoktu. Azerbaycan gençleri savaĢmayı-dövüĢmeyidoğru dürüst bilmiyorlardı. Çünkü vakt-i zamanında savaĢ tekniği kendilerine öğretilmemiĢti.Azerbaycan'ın yeteri kadar silahı da yoktu, cephanesi de. Ermeni saldırısı baĢladıktan sonraTürkiye'den gelen arkadaĢlarla birlikte Azerbaycan'da 5 karete mektebi kurduk. Her defasında700 kiĢi çalıĢtırdık. Azerbaycan gençlerine savaĢma-dövüĢme teknikleri öğrettik. Benim saçımsakalımbirbirine karıĢtı. Gençler beton duvarları yumruklaya yumruklaya yetiĢtiler. Ellerininüzeri adeta nasır bağladı. Sonra onlar cepheye gözlerini kırpmadan koĢtular.Ermeniler silahlarını ve kurĢunlarını Rusya'dan temin ediyorlardı. Ermenileri RusGenelkurmayının gönderdiği subaylar yetiĢtiriyordu. Peki ya Azerbaycan? Azerbaycan silahı vecephaneyi nereden almalıydı? Elçibey'in yardım talebine önce Çeçenistan'dan cevap geldi.Dudayev daha Ģehit edilmemiĢti. Azerbaycan'a 15 kamyon dolusu silah ve cephane vereceğinivaat etmiĢti. Biz o silahları teslim almak için, Azerbaycan'dan 15 kareteciyle birlikte yolaçıktık. BaĢlarında ben vardım. Karayoluyla Çeçenistan'a vardık. Dudayev'le makamındagörüĢtük. Dudayev havacı bir general olduğu için yolda nasıl hareket etmemiz gerektiğini bizeuzun uzun anlattı. Rusların bir hava taarruzunda neler yapmamız gerektiğini söyledi."Önemli olan cephane değildir. Size çok ihtiyacımız var. Siz silahtan dahamühimsiniz. Bu bakımdan bir Rus taarruzu karĢısında önce kendi canınızı


kurtarmalısınız!" dedi. Sonra 15 kamyon cephane için 15 fedainin kafi olmadığını söyledi.Kendisi de bize 15 Çeçen fedai kattı. 15 kamyonluk cephaneyi ve silahı bize teslim etti.Kamyon kasalarının altında silah ve kurĢun vardı. Üstünde ise çuvallarla soğan ve patates.Grozni'den dualarla yola çıktık. Hepimiz sivil kıyafetliydik. Ama hepimiz tepeden tırnağasilahlıydık. Benim cebimde tam 70.000 dolar vardı. Bunu Çeçenistan-Azerbaycan arasındaki 7kontrol merkezinden geçerken askerlere cep harçlığı olarak kullanacaktım. Birinci kontrolmerkezinden geçerken ilgililere tam 3.000 dolar verdim. Aranmadan geçtik. Ġkinci kontrolmerkezinde 1.500 dolarla kurtulduk. Bize soruyorlardı-Ne var bu kamyonlarda?-Patatesle soğan var! diyorduk. Sonra 3.000 doları avuçlarına sıkıĢtırdık mı-Peki! AnlaĢıldı! Geçin diyorlardı. Böyle böyle en son kontrol noktasına kadar geldik. Orada daRus ve Azerbaycan asıllı nöbetçiler vardı. Azerbaycan'a soğan ve patates götürüyoruz!diyerek Rus askerlerinin cebine 3.000 dolar koydum. "Peki geçin!" dediler. Aksiliğe bakınAzerbaycan asıllı bir asker: "Hayır olmaz!" diyor, diretiyordu. Ġndirin çuvalları aramayapacağız. Siz silah kaçırıyörsünüz!" diye öfkeleniyordu.Bir tarafa çektim ve kendisine üç bin dolar vermek istedim.-Hayır! dedi olmaz! Hepinizi ihbar edeceğim, bu kamyonlarda silah var. Sizi buradanbırakmam!Azerbaycan asıllı arkadaĢlara iĢaret verdim. Bize yol vermek istemeyen askerin koluna girerekonu 15 kamyonluk konvoyun en uç noktasına götürdüler. Orada onu, bir avuç pamuk üzerinedöktükleri bol eterle bayıltıp arabalardan birinin içine aldılar. Ben hiçbir Ģey olmamıĢ gibikonvoyun en arkasına geldim. Çıkarıp oradaki askerlere bir 3.000 dolar daha verdim. Sonra obayılttığımız askeri kast ederek dedim ki-Annesini-babasım çok özlemiĢ. Bizimle birlikte gelmek, bir gün ailesini görmek, sonra dahemen buraya dönmek istiyor.Askerler 3.000 dolar hatırına hiç ses etmediler. "Sakın geç kalmasın!" dediler. "Kat'iyenkalmaz. Onu buraya kadar yine bızim arabalarımızla getiririz!" diyerek vedalaĢtım. Ahesteaheste yürüyerek arabama kadar geldim. Gazladık geçtik. Azerbaycan topraklarına girdik.Artık emniyette sayılırdık. Fakat o nöbetçi asker kendisine geldikten sonra yine bizi tehditeder mahiyette konuĢmaya baĢladı. Konvoyumuzda bulunan ġuĢalı bir arkadaĢ anlattı ki: "Busilahları Azerbaycan topraklarını kurtarmak için kullanacağız! Bu mermileri gelinlerimiz dulkalmasın diye, çocuklarımız yetim büyümesin diye sıkacağız! Vatanımız için, milletimiz içinçarpıĢıyoruz."Ne anlatılsa o sınır nöbetçisinin öfkesi dinmiyordu Bizim çocuklar nihayet: "Bu haini öldürelimefendim!" diye baĢkaldırdılar. "Sakın yapmayın dedim. Türktür! Yazıktır! Bırakın def olupgitsin. Aklı baĢına geldiğinde herhalde yaptıklarının yanlıĢ olduğunu anlayacaktır!" diye itirazettim. "Herkes derin derin nefes alsın! BeĢ dakika daha düĢünelim!" dedim. Asker:


"Namertler! Guldurlar! (EĢkıyalar)" diye bağırıyordu. Topluluktan 3-5 adım ayrılmıĢtım kitrakkk diye bir ses duydum. Dönüp baktığımda gördüm ki bizim çocuklar o gafil, o inatçıaskeri alnının ortasından kurĢunlayıp susturmuĢlar.Elçibey, iĢte benim Azerbaycan için yaĢadığımı ve ölümü bile hiçe sayarak çarpıĢtığımıyakinen bildiği için öyle söylemiĢtir, efendim.-Sizin bir de Ebulfeyz Elçibey'i, kendi uçağınızla Bakü Havaalanından kaçırıp Türkiye'yegetirmeniz var!-Evet!-Elçibey'in hastalığından nasıl haberdar oldunuz?-Bana ve arkadaĢlarıma Elçibey'in hastalığını Hanım Halilova haber verdi. Hanım Halilova,Azerbaycan için Ankara'da canla-baĢla çalıĢan, didinen yürekli bir kadın. Aklı baĢında, bilgili,Ģuurlu bir Azerbaycan Türkü! Halilova bir elçilik gibi çalıĢıyor desem mübalağa olmaz. Birgüngeldi bana dedi ki:-"Elçibey çok ciddi olarak hasta. Azerbaycan'da ona siyasî sebepler yüzünden yeteri kadarbakmıyorlar. Elçibey'i tedavi için Türkiye'ye getirmek veya Almanya'ya, Fransa'ya, Ġngiltere'yegötürmek lâzım. Vakit geçirmeden bu iĢe el komanızda zaruret var. Bir günün bile önemivardır."Hanım Halilova'nın bu teklifini önce yakın arkadaĢlarla oturup konuĢtuk. Sonra konuyu partilibakanlarımıza açtık. Karara vardık ki, önce Türkiye'den Azerbaycan'a bir dahiliye mütehassısıgönderelim. Elçibey'i bir iyice muayene ettirelim. Eğer Elçibey'in tedavisi Bakü'de mümkünseO'nu orada sağlığına kavuĢturalım, değilse alıp Ankara'ya getirelim.Bakü'ye Ankara Hastanesinden değerli bir doktorumuzu gönderdik. O doktorun döndüktensonra yaptığı açıklamalardan anladık ki Elçibey'in Ankara'ya getirilmesinde zaruret vardır. Ġyide Elçibey'i Ankara'ya nasıl getireceğiz? ĠĢbaĢında olan iktidar Elçibey'in yurtdıĢına çıkmasınaizin verir mi? Vermez! Peki ne olacak? Elimizi kolumuzu bağlayıp oturacak mıyız? UlaĢtırmaBakanımız Enis Öksüz bana dedi ki:-Mehmet kardeĢim bu iĢi sen halledeceksin. Elçibey'i Türkiye'ye sen getireceksin!Vazifeyi kabul ettikten sonra, UĢak milletvekili, sevgili arkadaĢım Armağan Yılmaz'ı aradım.Armağan'a dedim ki: yarın seninle bir yere gideceğiz. Bu iĢin ucunda ölüm de olabilir.Benimle gelir misin? Armağan, düĢünmeden cevap verdi:-Senin gittiğin yere ben neden gelmeyeyim. Gelirim tabii.-Ama Armağan dedim, yarın evinden çıkarken eĢinle ve çocuklarınla helâlleĢmeden olmaz!Tamam mı?-Tamam dedi, yarın karımla ve çocuklarımla helâlleĢerek evden çıkıp sana geleceğim!


Armağan'la anlaĢtıktan sonra uçağımın pilotuna talimat verdim. Yarın Bakü'ye gideceğiz.Oradan bir hasta alıp döneceğiz. Gereken bütün hazırlıkları yapıp hazır olun! dedim.Hareketimizi yalnız Hanım Halilova'ya söyledim.-Benim kızım da sizinle gelsin! diye ısrar etti.-Bu çok yanlıĢ olur. Çünkü biz tehlikeli bir yolculuğa çıkıyoruz. Kızınızı bu tehlike çemberinealmaya gerek yok! dedim. Ağlamaya baĢladı.-"Bu tehlikeli yolculukda ben de kızımı size kurban veriyorum! dedi. Ne olur kırmayın beni!"Ben, Bakü'den iniĢ izni istedim. Elçibey'e telefon açtım: Sizi Bakü'ye indiğimiz zamanarayacağım, hazır olun! dedim.Sonra Bismillah diyerek yola çıktık. Bakü'ye indiğimizde pilotumuz bile Elçibey'i alacağımızıbilmiyordu. Bakü'de pilotuma gereken bütün bakımları yapmasını söyledim. KalkıĢa hazırolduğumuz da haberim olsun! dedim.Bir süre sonra pilot:-HerĢey tamam efendim! diye geldi. Heran kalkabiliriz! Bu iĢareti aldıktan sonra Elçibey'itelefonla aradım. Kendisini Bakü Havaalanında beklediğimi söyledim.15-20 dakika sonra Elçibey Havaalanına geldi. Gelmesiyle birlikte yetkililerde bir telaĢ, birkorku, bir koĢuĢturma baĢladı.Ben Elçibey'i alıp kalkacağım ama yetkililer bir türlü kalkıĢ için izin vermiyorlardı. Bir saatbekledik izin yok, iki saat bekledik izin yok. Ġzin yok ama bir telaĢ, bir koĢuĢturmadır gidiyor.Bir takım kimseler, bir takım yerlerle telefon konuĢmaları yapıp duruyorlar. Bir ara kalkıpmeydan müdürünün yanına gittim.-Bakın dedim ben Türkiye Cumhuriyetinin milletvekiliyim. Ġki saatten beri, bizi bu meydandahaksız olarak tutuyorsunuz. Eğer on dakika içinde bize kalkıĢ izni vermezseniz sizi hemTürkiye'ye hem de bütün dünyaya Ģikayet edeceğim. Bizi tevkif ettiğinizi söyleyeceğim. Bunubütün dünya basını yazacak! Haberiniz olsun!Yine birtakım yerlere telefonlar açtılar. Saate baktım, sekiz dakika sonra bize kalkıĢ izniverdiler.Pilotumuz, Elçibey'i görünce çok heyecanlandı. Ben Ermenistan üzerinden uçmasını söyledim.-Efendim dedi, Ermenistan üzerinden uçmak çok tehlikeli olabilir. Bizi bir füze atıĢıyla vurupdüĢürebilirler. O bakımdan Gürcistan üzerinden uçmalıyız!-Hayır dedim olmaz! Vuracaklarsa bizi Ermenistan üzerinde vursunlar. Bu bizim için dahaĢerefli bir ölüm olur.


Pilot mecburen Ermenistan üzerinden uçtu. Uçağın normal olarak 10.000 fitte uçması lâzımdı.Ama baktım ki biz 13.000 fit üzerinde uçuyoruz. Pilota neden böyle yaptığını sordum:-Muhtemel bir füze saldırısını dikkate alarak 13.000 fite çıktım. Çünkü füzelerin vuruĢ menzili10.000 fittir dedi.Elçibey'in Azerbaycan yetkililerinden kendisi için uçuĢ izni almadığımdan haberi yoktu.-Neden izin almadınız? diye meraklandı.-Almak isteseydim verirler miydi? diye sordum"Verirlerdi" diyemedi.Ankara'ya salimen indik. Hava meydanında bizi UlaĢtırma Bakanımız Enis Öksüz karĢıladı.Elçibey Ģeref salonunda bir CumhurbaĢkanı gibi ağırlandı ve orada bir basın toplantısı yaptı.Enis Öksüz bey, Elçibey'i bir devlet misafirhanesinde ağırlamamızı söyledi. Ben:-Hayır! dedim. Elçibey Ankara'ya CumhurbaĢkanı olarak geldiği zaman nerede kaldıysa yineorada ağırlanacak! Bu bakımdan Ona Shelton Oteli'nin Kral Dairesini ayırttım!Onu ilk defa Güven Hastanesi'ne götürdük. Bazı kontrolleri orada yapıldı. Oradan AnkaraHastanesi'ne aldık. Bir süre de Ankara Hastanesi'nde kaldı. Bu arada Sağlık Bakanımız OsmanDurmuĢ kendisiyle çok yakından ilgilendi. Biz de Elçibey'in gideceği yerler için bir programyaptık. Kiminle, nasıl, nerede görüĢeceği tespit edildi. Elçibey'in BaĢbakan Ecevit'legörüĢmesini Hanım Halilova sağladı. Ecevit, Elçibey'i BaĢbakanlık makamında kabul etti.Tansu Çiller, Elçibey'le kendi evinde görüĢtü. Mesut Yılmaz, Anavatan Partisinin GenelMerkezinde, Genel Ġdare Kurulu üyelerinden bir kısmıyla Elçibey'i karĢıladı. Devlet Bahçeli ise,merhum CumhurbaĢkanını Ankara Hastanesinde ziyaret etti.Bu arada Elçibey, Anıtkabir'e de gitmek istedi. Anıtkabir komutanıyla görüĢtüm. Elçibey'inhem Atatürk sevgisini hem de konunun önemini anlattım. Elçibey, lâlettayn bir kimse gibiAnıtkabir'e girmemeliydi. Doğrusu onlar da hassasiyet gösterdiler. Ve Elçibey'i tam bir devlettöreniyle karĢıladılar. Yani CumhurbaĢkanı iken nasıl bir merasim düzenledilerse, ikincigeliĢinde de onu Arslanlı yolda karĢılayıp Atatürk'ün yattığı yere kadar öyle götürdüler.Elçibey bu merasimde çok duygulandı. Anıtkabir Defterine "Ben Türk Milletinin askeriyim!"diye yazdı.Ankara'dan Ġstanbul'a geçtik. Orada Orkun Dergisinin Altın Bozkurt Heykeli Ödülü merasiminekatıldık. <strong>Prof</strong>. Turan Yazgan hocanın sofrasına oturduk.Bir gün de benim Boğaz'daki evimi Ģereflendirdi. Sonra Deprem bölgesine gitmek istedi.Yalova, Ġzmit, Sakarya, Bilecik illerini gezdi. Her ilde Vali tarafından karĢılandı ve uğurlandı.Depremzedelerin geçici konutlarına, sığındıkları çadırlara misafir edildi. Sakarya'da çadırdakalan bir kadının halini hatırını sorunca, kadın "Ben sizi tanıyorum. Siz kardeĢ


Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ilk CumhurbaĢkanısınız. Siz de bizim gibi çok acıçektiniz. Ben acılarımın bir kısmını sizi gördüğüm için unutacağım. Siz de bundanböyle inĢallah acılarınızdan kurtularak yaĢarsınız" deyince, Elçibey'in gözleri dolu doluoldu.Bilecik'ten tekrar Ankara'ya döndük. Elçibey bir süre Ankara Hastanesi'nde tedavi gördü.Doktorlar bütün ihtimamlarına rağmen hastalığın önüne geçemediler. Kanser illeti, bütünvücudu sarmaya baĢlamıĢtı. GATA'ya yani Gülhane Askerî Tıp Akademisi'ne yatırılması uygungörüldü. Gidip GATA komutanıyla görüĢtüm. Elçibey'in askerî bir törenle hastaneye alınmasınısöyledim. Onlar da benim gibi düĢünüyorlardı. Elçibey'i hastane önünde bir CumhurbaĢkanıkarĢılar gibi karĢıladılar. Orada da mükemmel bir merasim oldu. Hastanenin en güzelodalarından biri Elçibey'e ayrıldı. Orada bütün doktorlar seferber oldular. Genel KurmayBaĢkanlığımız da hastane yetkilileriyle görüĢmüĢ, hastanenin bütün imkânlarıyla Elçibey'inhizmetinde olmasını emretmiĢti.Elçibey, gösterilen büyük ilgiden ziyadesiyle memnundu. -AĢk olsun! AĢk olsun!diyordu.Türk hekimleri günün 24 saatini benim etrafımda geçiriyorlar!Ancak bütün çırpınmalara rağmen hastalığın önü alınamıyordu. Doktorlar ona, son defaolarak kemoterapi uygulamak istediler. Elçibey:-"Ġstemem dedi. Bu kemoterapi tedavisinde insanın saçı-sakalı tamamendökülüyor. Ben yemin etmiĢtim. Tebriz bağımsızlığa kavuĢmadan, GüneyAzerbaycanla Kuzey Azerbaycan birleĢmeden sakalımı kestirmeyeceğim!demiĢtim. Yeminimden vazgeçemem!" Bu bakımdan kemoterapi istemiyorum!Elçibey artık hergün biraz daha eriyordu. Ölüme biraz daha yakınlaĢıyordu. Zaman zamanĢuur kaybıyla sarsılıyordu. En yakınlarını bile tanıyamıyordu. Yüksek Ģeker hastalığı içorganlarında tahribat yapıyordu. Ve Elçibey kesinlikle öleceğini biliyordu. Üzülenleri teselliettiğine Ģahit oldum. Diyordu ki:-"Uz. Muhammet peygamber, 63 yaĢında mevlâsına kavuĢtu. O peygamber kiAllahın sevgilisiydi ve Allah bütün kâinatı onun yüzü suyu hürmetine yarattığınısöylemiĢti. Biz haĢa, Hz. Peygamberden Allahın daha mı fazla sevgili kullarıyız kiOnun yaĢından daha fazla ömür sürelim!"Öleceğini kesinlikle biliyordu. Bu bakımdan Azerbaycan'dan gelen yakınlarıyla ölüm sonrasınıkonuĢuyordu. Vasiyette bulunuyordu. Halk Cephesindeki ülküdaĢlarından biri, telkindebulunmuĢtu:-"Seni Bakü'ye götürelim. Buralarda kalma. Ruhunu kendi vatanında teslim et. Tıbbınyapacağı hiçbir Ģey kalmadı..." demiĢti.Elçibey de önce itiraz etmemiĢti. Kendisini ziyarete gittiğimde bana Azerbaycan'a gitmeniyetinden bahsetmiĢti:


Sağ elini avucumun içine aldım. YumuĢak ve yalvaran bir sesle dedim ki:-Elçibey! Azerbaycan ne kadar sizin vatanınızsa, Türkiye de sizin o kadar vatanınızdır!Oradakiler de sizin milletinizdir buradakiler de.Siz ruhunuzu Türkiye'de teslim etmelisiniz. Bedeniniz de Azerbaycan toprağına uzanmalı.Bakın Azerbaycan'ın ilk CumhurbaĢkanı Mehmet Emin Resulzade de Ankara'da yatıyor. BirçokAzerbaycan ziyalısı da. Sakın yanlıĢ bir karar vermeyin. Biz size burada büyük bir Ģehitmerasimi yapacağız. Sizi muhteĢem bir cenaze namazıyla kaldıracağız. Sonra Türkiye'ninbütün Ģehirlerinde sizin için gıyabi cenaze namazları kılınacak, dualar edilecek. Fatih SultanMehmet'in oğlu Cem Sultan da vefat ettiğinde padiĢah kardeĢi Sultan Bayezid'in fermanıylaülkenin bütün camilerinde gıyabî cenaze namazı kılınmıĢtı. Biz de sizi buradan, Sultan Cem'eyapılan merasime benzer bir merasimle memleketinize uğurlayacağız. Milyonlarca TürkiyeTürkünün fatihalarıyla, tekbirleriyle, tehlilleriyle uğurlayacağız! Bundan daha güzel ne olabilir?Elçibey yattığı yerden iki kolunu birden havaya kaldırdı.-"Çok doğru! dedi. Ben Türkiye'de ölmeliyim. Azerbaycan'da da toprağauzanmalıyım. Artık huzur içinde ölebilirim! Tabutuma Türkiye bayrağı da sarılmalıAzerbaycan bayrağı da. Beni Türk kardaĢlarım da havaya kaldırmalıAzerbaycandaki kardaĢlarım da. Artık huzur içinde ölebilirim!"Elçibey 2000 yılının 22 Ağustosunda hayata gözlerini yumdu. Biz, O'nun için Ankara'dayüzbinlerin katılacağı büyük bir cenaze namazı düĢünüyorduk. TürkeĢ'i toprağa verdiğimizgibi, muhteĢem bir merasimle, Türkiye'nin bütün camilerinde kılınacak gıyabî cenazenamazlanyla onu Azerbaycan'a uğurlamaya hazırlanıyorduk. Ancak adeta taĢ kesilereköğrendik ki, onun aziz na'Ģı, kaçırılır gibi, kaĢla-göz arasında Bakü'ye götürülmektedir.AnlaĢılan, Elçibey'in dirisinden korkanlar, ölüsünden de korkmuĢlardı. Bu Elçibey'in ölmediğinigösteriyor. Elçibey, fikirleriyle yaĢayacak, nesillerden nesillere bir bayrak gibi teslim edilecekbir büyük vatanperverdir. Azerbaycan bütünlüğü ve hürriyeti için doğrulan her baĢta, Elçibeyfikriyatı vardır. Azerbaycan'ı aziz ve mübarek bilen her yürekte Elçibey sevgisi bulunmaktadır.Onun Bakü'deki mezarı üstüne, vefalı dâva arkadaĢları çok anlamlı bir kitabe koydular:"Burada Ģerefli bir Türk askeri yatıyor!" diye yazdılar.Ġnanıyorum ki, Elçibey'in ruhu bundan büyük bir huzur duymuĢtur."Merak ettiğim bir konu var: Elçibey'i Türkiye'ye getirdikten sonra sizi üzen bir hadise oldumu?""Olmadı. Bir kere halkımız Elçibey'e karĢı çok yakın davrandı. Her gittiğimiz yerde O'nusevgiyle kucakladı. Resmî makamlar da yukarda anlattığım gibi Elçibey'e karĢı çok dikkatli vesaygılıydılar. O'nu yine bir cumhurbaĢkanı gibi karĢıladılar. Beni çok üzen bir hadiseyiAmerika'da yaĢadım. Bildiğiniz gibi her sene Amerika'da, New York'da 18 Mayıs'da büyük birTürk Günü yapılıyor. 2000 yılının 18 Mayıs yürüyüĢüne Elçibey de katılmak istedi: "Bu benim


için ömrümün en unutulmaz bahtiyarlıklarından biri olur" dedi. Amerika'ya birliktegittik. O yürüyüĢte Kırım Türkleri'nin lideri Mustafa Cemiloğlu da vardı. Türk DünyasıAraĢtırmaları Vakfı BaĢkanı <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. Turan Yazgan da. YürüyüĢten bir gün önce BüyükelçimizBakî Ġlkin'le görüĢmek istedik. Büyükelçimiz talebimizi kabul etmedi. Anlatılmaz zavallı birtavrın içine girdi. Sonra yine bizim Büyükelçiliğimiz tarafından verilen bir akĢam yemeğindeprotokol görevlileri Elçibey'e ve Mustafa Cemil Kınmoğlu'na yakın davranmaktan korktular.Utanç verici bir çekingenliğin içine girdiler. Bize arka sıralarda bir masa ayırdılar. Orada, buçarpıklığa Ģiddetle itiraz ettim.Elçiliğimize gereken cevabı 18 Mayıs yürüyüĢünde Amerika'daki Türkler verdiler. Elçibey veMustafa Cemil Kırımoğlu büyük kortejin en ön sırasında yürüdüler. Hatta ben onlarınkortejden 5-6 adım önde yürümelerini istedim. Elçibey bunu kabul etmedi. SoydaĢlarımızlabirlikte yürüdük.Sonra ne oldu biliyor musunuz? O yürüyüĢten sonra konuĢmalar yapıldı. Elçibey kürsüyedavet edildiği zaman adeta yer yerinden oynadı. New York'da 18 Mayıs yürüyüĢüne katılan enaz 100 bin kiĢi hiç durmadan Elçibey'i tam beĢ dakika alkıĢladı. Böylece Amerika'daki bizimBüyükelçiliğimize de gereken cevap verilmiĢ oldu. Sadece bizim Büyükelçiliğimize mi? Hayır!Aynı zamanda Azerbaycan Büyükelçiliğine de gereken cevap verildi. Çünkü onlar da eskiCumhurbaĢkanlarına karĢı insanı utandıracak büyük bir korku içine girmiĢlerdi. Elçibey'legörüĢmek istememiĢlerdi. Elçibey, Amerika'da bir takım Amerikalı yetkililerle görüĢüpkonuĢmuĢtu. Ama aynı medenî vasfı bizim oradaki idareciler gösterememiĢlerdi. Bundanderin bir üzüntü duydum. Unutacağımı da sanmıyorum.ġu mısralar Tevfik Fikret'e mi aittir?Dünyada Ģereftir yaĢatan milleti, ferdiSilkin! ġu mezellet tozu uçsun üzerinden.Üzerinde zilletin zerresini taĢıyanlara siz de acımıyor musunuz?- Acıyorum tabii. Verdiğiniz bilgilere teĢekkür ederim.- Ben de.


FATĠH KISAPARMAK ĠLE ELÇĠBEY SOHBETĠYavuz Bülent BAKĠLERTemmuz ayının son günleri. Ġstanbul'da dayanılmaz bir sıcaklık var. Evimin misafir odasındaFatih Kısaparmak'la Elçibey sohbetindeyiz. Sorularıma büyük bir tevazu içinde cevap veriyor.Gözleriyle uzaklarda bir Ģeyler arayarak, zaman zaman dalarak, utanarak, duygulanarak ...anlatıyor.- Sizin, Elçibey'le, önemli bir karĢılaĢmanız, kucaklaĢmanız oldu.- Evet. Öyle...- Onunla ilk defa nerede karĢılaĢtınız?- Ankara'da. Ankara Hastahanesi'nde.- Elçibey'in Ankara'ya geldiğinden nasıl haberdar oldunuz?- Merhum CumhurbaĢkanının hastalığından, Ankara'ya geldiğinden haberim yoktu. Otarihlerde, ben Ġstanbul'daydım. Bir gün beni bir arkadaĢım aradı. Ankara Radyosu'ndanprodüktör KürĢat Özkök. Dedi ki: "Ebulfez Elçibey tedavi için Ankara'ya geldi. ġu anda AnkaraHastahanesi'nde yatıyor. Nedense, onun bu geliĢini ve tedavisini gizli tutuyorlar. Elçibey <strong>Prof</strong>.Mustafa Kafalı'ya ve eĢine "Fatih Kısaparmak'la mutlaka görüĢmek istiyorum!" demiĢ. Senitanıdığım için, onlar da beni aradılar. ġimdi senin en kısa zamanda hemen Ankara'ya gelmenlazım!"- Elçibey'le daha önceden tanıĢıyor muydunuz?- Hayır! Ben onu sadece gazetelerden tanıyordum. Beni dinlediğinden, bildiğinden hiç birhaberim yoktu!- Sonra?- Tabi hemen Ankara'ya gittim. O zaman Ankara Hastahanesinin BaĢhekimi Doç. <strong>Dr</strong>. NusretAkyürek idi. Elçibey'i ziyarete birlikte gittik. Odada ayrıca <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. Hatice PaĢaoğlu ilecumhurbaĢkanlığı zamanında Elçibey'in özel kalem müdürü Ali Mürseloğlu, KürĢat Özkök vebenim menejerim Mehmet Güngör de vardı. Elçibey beni ayakta karĢıladı. Mavi bir pantolon,mavi bir gömlek giyinmiĢti. O anı hiç unutamam. Merhum CumhurbaĢkanı beni omuzlarımdantuttu. Hiç bir Ģey söylemeden dakikalarca gözlerimin içine baktı. Belki inanmayacaksınız ama,bu süre bana 5 dakika gibi uzun geldi. Bir süre öylece hiç konuĢmadan göz göze baktık.Sonra beni bir ağabey, bir baba Ģefkatiyle kucaklayıp bağrına bastı. Tabi ben de onukucakladım. Bir süre de böyle kaldık. Kollarını sırtımdan çözünce eğilip elini öpmek istedim.Müsaade etmedi. Heyecanlı bir sesle:- Ozanlar kimsenin elini öpmez! Ozanların eli öpülür! Dedi.


Elçibey'in yorgun olduğunu hissettim. Sesi titriyordu. BaĢhekim kendilerine oturmalarınısöyledi. Elçibey'in sağındaki koltuğa ben oturdum, solundaki koltuğa ise BaĢhekim NusretAkyürek bey.O arada çay geldi. Hâl-hatır sorma faslından sonra söze yine Elçibey baĢladı. Hepimiz kulakkesildik. Dedi ki:- "Hayatımda çok büyük idealler arkasında koĢtum. Önce Kuzey Azerbaycan'in hürve bağımsız ve müreffeh bir vatan olmasını istedim. Allah'a çok Ģükür ki,Azerbaycan artık Sovyet Rusya emperyalizminde bir köle millet değildir. SonraGüney Azerbaycan'ın da hürriyete kavuĢmasını çok istedim. Güney Azerbaycanhürriyetine kavuĢuncaya kadar sakalımı kesmeyeceğim.Bir baĢka idealim, dünya gözüyle Ġstanbul'u görmekti. ġu güzelim tecelliyebakınız. 1992 yılında, Ġstanbul'a Azerbaycan CumhurbaĢkanı olarak geldim. BeniÜsküdar'a götürmelerini istedim. Üsküdar'a gittik. Bir ara Salacak'dakorumalarımdan ayrıldım. Sonra büyük atamız Fatih Sultan Mehmet Han'ın orada,ayak bastığı toprağı eğilerek öptüm. Orayı vatanımın toprağıdır diyerek öptüm!Ġstanbul'u görmek, Fatih atamızın Ġstanbul'a baktığı yerde durmak, onun bastığıtoprağı öpmek benim ideallerim arasında idi.Sonra sizi görmek, sizinle tanıĢmak, sizinle kucaklaĢmak istedim. Bu duygununyüreğimde nasıl yer ettiğini tahmin edemezsiniz. Allah'a çok Ģükür, bugün bumuradıma da erdim. Size sevgim, ozanlık geleneğimizi devam ettirmenizigördükten sonra baĢladı. (Bazı kimseler, ozan kelimesini yanlıĢ kullanıyorlar.ġairlerimize ozan diyorlar. Halbuki Ģair baĢka, ozan baĢkadır. Ozan, yüreğini sazadöken, Ģiirlerini besteleyen, sazıyla birlikte çelip söyleyendir. ġairin sazı yoktur.ġair bir söz mimarıdır. Yani Ģair Ģiir söyler ozan ise türkü söyler. Türküsünüsazıyla söyler.) Ben sizi, Azerbaycan Halk Cephesi'ni kurduğumuz, bağımsızlıkmücadelesi verdiğimiz o hareketli, velveleli, heyecanlı günlerde tanıdım.Televizyon Programlarında dinledim. Sazınızdan ve sözünüzden büyük zevk aldım.Sizi, yalnız ben dinlemedim. Azerbaycan Halk Cephesi üyelerine de sizi dinlettim.Sazınız ve sözünüz her defasında bizim Ģevkimizi artırdı. Türküsüz millet olur mu?Türkülerimizi yaĢatmak, dilimizi, milletimizi yaĢatmak demektir" dedi.- Bu konu gerçekten çok mühim. Elçibey bizim musikimiz hakkında baĢka neler söyledi size?Yahya Kemal'in beytini biliyorsunuz:"Çok kimse anlamaz eski musikimizden,Ve ondan anlamayan bir Ģey anlamaz bizden"- Merhum CumhurbaĢkanını dinleyince, anladım ki bana bir yol göstermek, bir öğüt vermekistiyor. Nitekim yanılmadığımı gördüm. Dedi ki: "Anadolu Türk Müziğinin armoni sistemihenüz kurulamadı. Bu çok büyük bir eksikliktir. Bu eksikliği bir an önce gidermeklâzım. Azerbaycan'da bizim musikiĢinaslarımız bu konuyu ele alarak gerekeniyaptılar. Biz Azerbaycan Türk musikisinin armoni sistemini çoktan kurduk. Türk


musikiĢinasları Batıyı taklitten vazgeçmelidirler. Batı karĢısında eziklik-küçüklükduygularına kapılmamalıdırlar. Bildiğiniz gibi Batı Tampere sisteminde 12 tam ses4 yarım ses var. Bizim ses zenginliğimiz, Batının ses dünyasından çok daha renkli,çok daha zengin. Bizim musikimizde 500 küsur makam bulunması ses ve sazzenginliğimizden kaynaklanıyor. Batının armonisiyle kendi müziğimizigeliĢtiremeyiz. Batıyı taklitle bir yere varamayız. Bu bakımdan Anadolu Türkmüziği armoni sistemini bir an önce kurmanız lâzım. Bu konuda size vearkadaĢlarınıza büyük iĢler düĢüyor. DüĢüncelerimi, yüz yüze gelerek sizeanlatmayı çok istiyordum. ġükür bu emelime de kavuĢtum.Gönlüm istiyor ki, Türkiye'deki musikiĢinas kardeĢlerimiz de Anadolu Türkmusikisinin armoni sitemini kurmakta gecikmesinler. O zaman Batı Dünyası, bizide taklit etmeye baĢlayacaktır. Bizim musikimizi Bizans'a veya Araba bağlayanlar,konuyu bilmeden konuĢuyorlar. Kendi musikimizi geliĢtirmenin yollarınıaramalıyız. Ozanlık geleneği çok mühim. Bu gelenek mutlaka devam etmeli.Çünkü ozanlar, dünkü ve bugünkü kültür dünyamız arasında köprü vazifesivuruyorlar. Toplumların değiĢmesinde, geliĢmesinde birlik ruhu içindebulunmasında ozanların önemli vazifeleri var."Elçibey, görüĢlerini büyük bir heyecanla anlatıyordu.Sözün bu noktasında araya girdim:-Yani efendim dedim türkü yakanlar, kanun yapanlardan daha mı güçlüdürler, daha mımüessirdirler?-"Evet! Dedi. Milletlerin hayatında kanunlar da çok önemli. Kanunsuz, nizamsızdevlet mi olur? Ama unutmamak lâzım bizim bazı kânunlarımızın ömrü 5-10 yıldır.Bilemediniz 40-50 yıldır. Bir yeni kanunla yüzlerce kanun artık hükümsüz halegetirilir. Ama, Türkülerimiz öyle değil. 5-6 yüz yıldan beri yaĢayan Türkülerimizvar. Siz artık 65 milyonluk bir Türkiyenin ozanı değilsiniz. Bugün sizinsorumluluğunuz daha çok arttı. Ozanlığınızı sakın Türkiye sınırları içindedüĢünmeyin. Siz, 250 milyonluk büyük bir Türk dünyasının ozanısınız! Bunuaklınızdan çıkarmamalısınız. Ve bu büyük mesuliyetin gereğini yerinegetirmelisiniz! "Elçibey, sözün burasında KürĢat Özkök'e döndü.-"KürĢat Bey, dedi. TRT yayınlarını dikkatle takip ediyorum. Görüyorum ki TRT,üzerine düĢen vazifeyi hakkıyla yerine getirmiyor. Fatih Kısaparmak beye nedenprogram yaptırmıyorsunuz! Olur mu bu? Onun sazını ve sözünü yurt içine veyurtdıĢına, bütün Türk dünyasına önce TRT duyurmalıydı. Bu kayıtsızlığı anlamakmümkün değildir."-Merhum Elçibey'le o hastahane odasında hep müzik meselelerimizi mi konuĢtunuz?


-Hayır! Muhterem Elçibey o ilk karĢılaĢmamızda, bana Türk birliğinden bahsetti. DünyaTürklüğünün meselelerine eğilirken sesinin titrediğini, gözlerinin yaĢardığını gördüm.-Biraz da bu konuda, Ondan dinlediklerinizi bana lütfeder misiniz?-Merhum Elçibey, o Ankara Hastanesi'ndeki odasında bana, benimle orada bulunan kimselerededi ki: "Benim en büyük ideallerimden biri de, bütün Türk dünyasının birleĢtiğinigörmektir. Bu, dünya tarihini değiĢtirecek bir olaydır. Ama ne yazık ki ben bumuhteĢem hadiseyi göremeyeceğim. Çünkü sağlığım müsait değil. Ama Ģükrolsunki sizler, Türklüğün o yeniden diriliĢine Ģahit olacaksınız."Elçibey bu sözleri söylerken gözleri yaĢanyor, sesi titriyordu.-Efendim dedim, dünya Türklüğünün birleĢmesine, dünyanın büyük devletleri izin verirler miacaba? Bırakırlar mı bizi?Birden bire öfkelendi. Yüksek bir ses tonuyla konuĢmaya baĢladı.- "Bu büyük dâvanın önüne artık kimse geçemez Fatih Bey. Türk'ün rüzgârı esmeye baĢladı.Bu rüzgâra karĢı tükürmek isteyenlerin tükürükleri, kendi yüzlerine bulaĢacaktır.Göreceksiniz!"- Efendim dedim, size göre bütün Türk dünyasının birleĢmesi acaba kaç yıl sonragerçekleĢebilir?- "25 yıl içinde Türk dünyası birleĢecektir; bütünleĢecektir!.. "- 25 yıl sonra mı diyorsunuz? Öyleyse bir Ģey kalmadı demektir!- "Bakın Fatih Bey" dedi "Ben sizin Kazakistan konserinizi basından takip ettim.Sonra, sizi Kazakistan'da dinleyenlerden birisi de olanları gelip bana anlattı. Siz1998 yılında Almatı'da bir konser verdiniz. Salon tıklım tıklım doluydu. Halkın birkısmı da dıĢarıda kalmıĢtı. Öyle mi? " dedi.- Öyle efendim dedim.- "Bu konseri 1998 yılında, Kazak-Türk iĢadamları tertip etmiĢlerdi. Öyle mi? "dedi.- Öyle efendim dedim.- "Kazakistan'da Ahıska Türkleri, büyük bir pankart asmıĢlardı. Size büyüktezahüratta bulunmuĢlardı. Siz de sahnede çalıp söylerken dayanamamıĢağlamıĢtınız. Ve Asya-Can türkünüzü sahnede besteleyip söylemiĢtiniz. Öyle mi? "- Öyle efendim dedim.


- "ġimdi beni iyi dinleyin! Bundan 10 sene önce, size deselerdi ki: Ey Kısaparmak!Kazak ve Türk iĢadamları biraraya gelip bir dernek kuracaklar. Sizi alıpKazakistan'a götürecekler. Siz de orada hiçbir baskı altında kalmadan çalıpsöyleyeceksiniz. SoydaĢlarınızla kucaklaĢacaksınız. Onlar da size korkusuzcatezahüratta bulunacaklar. Sahnede, milletin gözü önünde ağlayacaksınız.Kazakistan'daki soydaĢlarınızı da ağlatacaksınız. KGB, size ve halka hiçbirmüdahalede bulunmayacak. Sonra siz bir de kalkıp orada Asya-Can türküsünübesteleyip söyleyeceksiniz. Konser bitince halk arkanıza takılıp, kaldığınız otelekadar gelecek. Orada da baĢka bir fasıl baĢlayacak; kucaklaĢmalar, sohbetler,muhabbetler olacak! Siz bu söylenenlere inanır mıydınız, inanmaz mıydınız?Ġnanmazdınız değil mi? Bunları söyleyene:"A kiĢi derdiniz, sen nelerdenbahsediyorsun öyle? Olmayacak çocuğa don mu biçiyorsun? Yoksa aklını mıkaçırdın sen? derdiniz! Ama siz iĢte, 1998 yılında elinizi kolunuzu sallayarakKazakistan'a gittiniz ve orada gönlünüzce bir konser verdiniz. Ġmkânsızlıklarındevrildiğini gördünüz. Bugün de size, bütün Türk dünyasının birleĢmesiimkânsızmıĢ gibi görülebilir. Ama 2025 yılında bütün imkânsızlıkların savrulup,devrilip gittiğini göreceksiniz. Yeter ki biz dâvamıza sahip çıkalım. Yeter ki iĢimizisıkı tutalım. Kimseyi kendimizden üstün görmeyelim. Eğilmeyelim, kırılmayalım,dağılmayalım. Bakın Ģimdi, size yaĢadığım bir hadiseyi anlatayım. BenimCumhurbaĢkanlığım zamanında, bazı Rus balıkçıları izinsiz olarak Azerbaycankarasularına girip ağ atmıĢlar. Tabiî, güvenlik güçlerimiz tarafından tevkifedilmiĢler. Rusya devlet baĢkanı Boris Yeltsin, bana telefon açtı. Her zamankialıĢkanlığıyla emreder gibi konuĢtu: "Tevkif edilen balıkçılarımızı derhal serbestbırakın" dedi. Güldüm, "Boris Yeltsin! dedim. Sen Ģimdi benimle Rusya devletbaĢkanı olarak mı konuĢuyorsun, yoksa eski arkadaĢım olarak mı telefonaçıyorsun?"Boris Yeltsin: "Rusya Devlet BaĢkanı olarak konuĢuyorum!" dedi.Cevap verdim: "Ben de dedim, Azerbaycan Devlet BaĢkanı olarak konuĢuyorum vesana balıkçıları bırakmayacağız! Diyorum anladın mı? ġak diye telefonu kapadım.Biraz sonra, Boris Yeltsin tekrar telefon açtı.- "Elçibey dedi. Senden eski arkadaĢın olarak rica ediyorum, lütfen bizimbalıkçıları serbest bırakın!"- "Bak Ģimdi oldu Boris!" dedim. Rus balıkçılarını serbest bıraktık.70-80.000 Rus askerini Azerbaycan topraklarından ben çıkardım. Rus gemilerinibizim denizlerimizden ben uzaklaĢtırdım. Dün, bazı kimseler, bu iĢlere: "Olmaz!Ġmkânsız! Yapılamaz!" diye bakıyorlardı. Olmaz denilen iĢlerin olduğunu bugüngördüler.Bugün, büyük Türk birliğine "olmaz" diyenler yarın, Türk birliğinin olduğunugöreceklerdir. Biz, Türkiye Türkleriyle bir milletiz ama iki ayrı devletiz. Dilimizbirdir. BirleĢmenin ilk adımı da dil birliği, dil beraberliği, dil gücüdür!"


Merhum CumhurbaĢkanının bu konuĢması, bana bir çalıĢmamı hatırlattı:- Efendim dedim, ben Elazığ'lıyım. Bir zamanlar, Harput ağzını inceledim. Önce, yediyüzcivarında kelime tespit ettim. ġimdi bu kelimelerin sayısı bini buldu. Sonra gördüm ki bukelimeler Kerkük ve Azerbaycan topraklarında da aynen bizdeki gibi konuĢulan, yaĢayankelimelerdir. O çalıĢmamı: "Dil Folkloru Açısından Harput Ağzı" diye bastırdım. Ve bir TVprogramında örnekler vererek anlattım ki, Harput Ağzı, Kerkük-Azerbaycan ağzının Türkiyetopraklarındaki devamıdır. Sonra Elçibey'e dedim ki: "Efendim, biz de Azerî kökenliyiz. Benimannemin anneannesi Guba'dan Türkiye'ye gelmiĢ. Ona hep Gubalı Feride hanım' derlerdi.""Biz de Azerî kökenliyiz" ifademe Elçibey kızdı.- "Bu Azerî ifadesi yanlıĢtır Fatih Bey, dedi. Yeryüzünde bir Türk milleti vardır.Azerbaycan bir coğrafya adıdır. Azerbaycan coğrafyasında Ruslar da doğupyaĢıyor, Ermeniler de, Yahudiler de, Gürcüler de. Ama onlar Türk değildir.Azerbaycan toprağında doğup-yaĢayan baĢka milletler de kendilerine "BizAzerîyiz!" diyebilirler. Bu bakımdan, bizler: "Azerbaycan Türkleriyiz! " demeliyiz.Ne demek Azeri? "Azerbaycan Türkleriyiz!, Azerbaycan Türkleriyiz! Böylesöylemeliyiz, böyle bilmeliyiz."Elçibey, Ģimdi size anlattıklarımı ifade buyururken çok heyecanlanıyordu. Bir ara BaĢhekimNusret Akyürek Bey'le gözgöze geldik. Sanki bana: "Aman hastamızı fazlaheyecanlandırmayalım!" der gibi bakıyordu. Ben de öyle düĢünüyordum. Merhum Elçibey'denayrılmak için izin istedim. Birlikte ayağa kalktık. ĠĢte o zaman, ömrümce unutamayacağım birhadiseye Ģahid oldum. Elçibey, omuzbaĢlarımı avuçları arasına aldı. BirĢeyler söylemek istiyorama söyleyemiyordu. Gözlerinin birden kaydığını fark ettim. Sonra hafifçe sendelemeyebaĢladı. Bu defa, sanki düĢmemek için omuzlarımdan tutuyor gibiydi. BaĢhekim, Elçibey'inyüzüne dikkatle ve endiĢeyle bakıyordu. Bize "Odayı çabuk boĢaltın! Beyefendiyi yalnızbırakın!" dedi. Onlar, doktor hanımlarla birlikte Elçibey'i yatağına uzattılar. Biz de odayısüratle terk ettik. Hastanenin alt katına inerek neticeyi merakla beklemeye baĢladık. Aradanne kadar zaman geçtiğini Ģimdi hatırlamıyorum. Belki yarım saat, belki de bir saat! Elçibey'insağlığı hakkında hiçbir bilgi alamıyorduk. Maraktaydık. Derken Elçibey'in özel kalem müdürüAli Mürseloğlu aĢağı indi. Yüzüne baktım. Bir facianın izleri yoktu Demek Elçibey'in sağlıkdurumu düzelmiĢti. Ali Bey aramıza girdi ve-"Ayrılmayın! dedi. Elçibey sizi uğurlama için aĢağı inecek!"Doğrusu anlatılmayacak kadar ĢaĢırdım.-"Aman Ali bey kardeĢim dedim, olur mu hiç? Elçibey o hasta haliyle aĢağıya nasıl iner? Sizbeni burada görmemiĢ olun. Gidin kendilerine deyin ki, indim aĢağıya Fatih Kısaparmak'ıgöremedim. HemĢireler onun çıkıp gittiğini söylediler."Ali Bey de anlayıĢlı davrandı. Peki diyerek yukarı çıktı. Ben de adeta parmaklarımın ucunabasarak Ankara Hastanesini terk ettim.


Tevazuu, kendi Ģahsında, bu kadar ĢahsileĢtirerek yaĢayan bir baĢka CumhurbaĢkanıdüĢünemiyorum.Milletimizin bu Ģerefli, bu asil, bu idealist evladına bin rahmet olsun!- Size çok teĢekkür ederim Fatih bey.- Ben de size bu önemli çalıĢmanız dolayısıyla teĢekkür ederim efendim.


TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZĠNDEN BASIN AÇIKLAMASIMilletimiz mümtaz bir evladını kaybetmiĢ bulunuyor. Ebülfez Elçibey bütün ömrünü Türkmilleti için yaĢayan, yüreği milletimizin yükselmesi ve mutluluğu için çarpan tam və kamilanlamda milli Ģüur sahibi örnek bir dava adamıydı. Rus emperializminin korkunc baskılarıaltında uzun yıllar ezilen Azerbaycanın özgürlüğü uğrunda yıllarca çok zor Ģartlar altındacanını ortaya koyarak mücadele vermiĢ, büyük eziyyetlere goğüĢ germiĢ, Azerbaycanınbağımsızlığına kavuĢmasının sembölü olmuĢtu. Milletine sevdalı büyük bir insanı, EbülfezElçibeyi kaybetmiĢ olmakdan büyük hüzün duyuyoruz. Türk dünyasında bağımsızlık bayraklarıdalğalanırken O'nun aziz hatirası aramızda ebediyen yaĢayacaktır.Kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz, ruhu Ģad olsun; milletimizin baĢı sağolsun.22.08.2000Nuri GÜRGÜR, Genel BaĢkan


BAġSAĞLIĞI DĠLEKLERĠAzerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynayan, Türkiye ile Azerbaycanarasındaki iliĢkilerin her alanda geliĢmesine büyük katkıda bulunan değerli devlet adamıElçibey'in kaybı, tarihi ve kültürel bağlarla birbirine kenetlenmiĢ olan halklarımızı derinüzüntüye sevketmiĢtir.Ahmet Necdet SezerCumhurbaĢkanıAzerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasında önemli katkıları olan Sayın Elçibey'in kaybı, yalnızAzerbaycan'ın değil, Türkiye'nin ve Türk Dünyasının önemli bir kaybıdır.Yıldırım AkbulutEski BaĢbakanKendisi, Türk dünyasının bir aĢigi idi. Türkiyeye büyük dostluk bağlarıyla bağlıydı.Azerbaycanın yetiĢdirdiği değerli siyaset ve devlet adamıydı. Onun genç sayılabilecek biryaĢta hayattan ayrılması, çok üzücü.Bülent Ecevit,BaĢbakan, DSP Genel BĢk.Son nefesine kadar canından aziz bildiği Türk milleti için çalıĢan Elçibey'i Türkiye ve TürkDünyası her zaman büyük bir sevgi, saygı ve Ģükranla kalbinde yaĢatacaktır. Elçibey'i,rahmeti rahmana uğurlarken, ufak da olsa bir tesellimiz vardır. Hiç değilse son nefesini çoksevdiği, bağlı olduğu ay yıldızlı bayrak altında Türkiye'de verdi ve ebediyete kadar da herĢeyden aziz bildiği Azerbaycan'da olacak.Devlet Bahçeli,BaĢbakan Yrd., MHP Genel BĢk.Kaybımız büyüktür. Tek tesellimiz, Elçibey'in ömrünü adadığı bağımsız Azerbaycan'ın devletlerailesinin Ģerefli bir ferdi olarak, dimdik ayakta durduğunu kendi gözleriyle görmüĢ olmasıdır.Mesut Yılmaz,BaĢbakan Yrd., ANAP Genel BĢk.


Merhum Elçibey, yalnızca kardeĢ Azerbaycan için değil, eski Sovyetler Birliği'nden ayrılanbütün özgür milletler, bağımsız devletler için bir barıĢ temsilcisiydi. Üzüntümüz büyüktür.Tansu Çiller,DYP Genel BĢk.Yüreği, hep demokrasi için, insan hakları için, Türk dünyasının menfaatleri ve birliği için attı.Özellikle, Türkiye'ye karĢı büyük bir muhabbet içerisindeydi. Bütün Türk Dünyası'na,sevenlerine, idealist insanlara baĢsağlığı diliyoruz.Muhsin Yazıcıoğlu,BBP Genel BĢk.


ELÇĠBEY<strong>Prof</strong>.<strong>Dr</strong>. Turan YAZGANElçibey, yalnız:Azerbaycan'da kanla, sürgünle ve her çeĢit insanlık dıĢı dehĢet verici metodlarlabastırılmıĢ ve sindirilmiĢ Türklük ruhunu uyandıran,Meydanlara yüzbinleri toplayarak Türklük Ģuuruyla birlikte istiklâl aĢkı yaratan,Ġstiklâlin sembolü bayrağı tekrar göklere kaldıran,Azerbaycan'ın müstakilliğini ilân eden ve herkese kabul ettiren,Devleti yeniden kurarak öz ordusunu kuran, öz parasını basan,Rus ordusunu, bir neferin bile burnunu kanatmadan Azerbaycan'dan çıkaran,Ermeniler'in aksine, bir kimsenin bile burnunu kanatmadan mukabele olarak Ermeni'leriBakü'den süren,Demokratik seçimlerin ne olduğunu bütün dünyaya gösteren bir Türk lideri değil; aynızamanda, Türk Halkları A<strong>sam</strong>blesinin ittifakla seçilmiĢ Ģeref baĢkanıdır. Artık Türkçü,antikominist ve demokrat bir insan olarak, Türk dünyasının her yerinde ondan fazlasevgi ve saygı gören bir liderimiz yoktur.Elçibey'e atılan iftiralar; onun sakalının bir tek kılını bile kirletememiĢtir. Her Türkçü iktidarsahibinin olduğu gibi onun da siyasî kaderi kötü olmuĢtu. Ancak Türk dünyasının her yerinde,Türkler'in kalbinde tahtını kurmuĢtur.Elçibey, sadece ve sadece Türklüğü düĢünen, kendi sağlığına ve menfaatine zerreceeğilmemiĢ ve eğilmesi mümkün olmayan gerçek bir ülkücüdür. Allah'ın Türk coğrafyasınabahĢettiği iktisadî kaynakların tamamının Türkler tarafından, Türkler'e göre ve mutlaka250 milyonluk büyük Türk Milleti için kullanılması sağlanmadıkça, refaha ve huzurakavuĢamıyacağımızın Ģuurunda; dil ve fikir birliğinin, Türk birliğinin gerçek yolcusu vesavunucusu olmuĢtur.Elçibey'i Ġlimler Akademisi'nin altına, Türkiye'nin gök kubbesi altına veya Azerbaycan'ın gökkubbesi altına sığdırmak istediler. Elçibey sığmazdı!Atatürk'ü en doğru tanıyan, gerçek bir Türk milliyetçisi olarak ve Atatürk'ün <strong>sam</strong>imiaskeri olarak Allah'ın rahmetine kavuĢtu. Yattığı yer nurla dolsun. Allah gani gani rahmeteylesin!Tanrı Türkü Korusun!.Türk Dünyası Tarih Dergisi, Eylül 2000


TÜRK MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠ VE ELÇĠBEYMerhum Elçibey, tam bir Türk milliyetçisi idi. Azerice konuĢan bir Kuzey Azerbaycanlı olduğuiddiasında bir kabile milliyetçisi değildi.Rus sömürgeciliğinden yakasını kurtaran Kuzey Azerbaycanlılar, büyük kısmı KuzeybatıĠran'da yaĢayan Azeri Türkleri'nin bile küçük bir bölümünü oluĢtururlar.Elçibey, bu gerçeklerin Ģuurundaydı. Zaten asıl mesleği tarih hocalığı idi. Adriyatik'le ÇinSeddi arasında yayılan ve derinlemesine bir tarihten gelen çok büyük bir milletin parçasıbulunduğunu biliyordu (tarih ve coğrafya bilmeyenler, bilhassa Özal ve Demirel'ce çokkullanıldığı için olacak, bu Adriyatik-Çin Seddi kavramıyla dalga geçmiĢlerdir).Binaenaleyh daha geçen asırda Bavyeralı, Sakson, Prusyalı vs. diye Alman'lığı ve Venedikli,Cenevizli, Romalı, Toskan vs. diye Italyanlığı bölen ilkel zihniyetin üzerine çıkabilmiĢti.Bugün Azerbaycan Cumhuriyeti'nde halkoyuna baĢvurulsa, büyük çoğunluk Türkiye'yekatılmak ister. Aynı oylama Türkiye'de yapılsa sonuç değiĢmez.Ancak politikanın gerçekleri vardır. Devletler bu Ģuurla yönetilir ve yürütülür.Merhum Elçibey, bu temel fikri kavrayamayan CumhurbaĢkanlarından biri idi.Evet Almanya ile Italya 130 yıl önce birleĢmeyi baĢardılar. Ama bugün Latin Amerika'daIspanyolca konuĢan 19 ayrı devlet var. Arapça konuĢan devletlerin sayısı iki düzineyi buldu.Çok yakında Türkçe konuĢanların sayısı düzineyi bulacak. Sonra ne olacak? Bu, fütürolojidenen yepyeni bir bilimin konusudur.Elçibey'in bu tutumunun en büyük hasmı Rusya mı idi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz! Ġran idi.Zira Ġran'ı tam ortasından çatlatacak bir tehlike idi. Onun içindir ki Ġran, kolay kolay dinĢemsiyesinden vazgeçmez.Ama Rusya, Arap dünyası, Ermenistan, Azeri komünistleri, pek çok dıĢ güç, ve inanınız Türkcumhuriyetleri, Elçibey'den ürktüler. Bütün idealistler gibi romantik olan - ve kendisini çokseven dostu TürkeĢ'in bana dediği gibi- politika yeteneği bulunmayan bu büyük adam, bugünTürk milliyetçiliği tarihindeki önemli isimler arasında yerini aldı. Allah rahmet eylesin!Türkiye Gazetesi. 24 Ağustos 2000


ELÇĠBEY'ĠN VEFATIBülent AKARCALIElçibey'in genç yaĢta beklenmedik ölümü Türk Dünyası için yeri doldurulamayacak ölçüdebüyük bir kayıptır.Azerbaycan'ın bağımsızlığının önde gelen mimarı olan Elçibey her Ģeyden önce bir özgürlüksavaĢçısı, Atatürk âĢığı, düĢüncesi çağdaĢ, yüreği Türklük dolu bir devlet adamı idi.Türkiye Elçibey'i maalesef ne tam tanıyabildi, ne de tam değerlendirebildi. Tam tersine yüreğiTürklük ateĢiyle böylesine dolu bir devlet adamına sahip çıkamama utancını yaĢadık.BaĢkanlıktan uzaklaĢtırılıp, Nahçıvan'a gitmesine izin verilen fclçıbey'e o dönemdekihükümetimiz adeta ayıplı muamelesi yaptı. Q yıllarda hükümetlerimizin duyarsızlığı sonucua"Çivan'da can güvenliğini sağlamak amacıyla Fransa ve ABD nin desteğini sağlamak içinyaptığım giriĢimler benim Çimde hoĢ anılar değildir. Ama öylesine çaresiz kalmıĢtık ki. TürkDemokrasi Vakfı olarak sürekli yayıı ladığımız ve yerli yabancı diplomatik ve parlamenterkesimlere gönderdiğimiz "Elçibey imzalı ingilizce mektuplaf'la dönemin belirsizliğini aĢmayısağlamıĢtık.Tarih önünde Azerbaycan'ı bağımsız devlet, Elçibey'j Azerbaycan Devlet BaĢkanı olaraktanıyan Mesut Yılmaz hükümetinin bakanı olmayı siyasî hayatımın en önemli sayfası kabuledeceğim.Elçibey'i Ģahsen ilk kez 1992 de tanıdım. 1991 sonu seçimleriyle oluĢan yeni Meclis'te Türk-Azerbaycan Parlamenter Dostluk Grubu'nu kurmuĢ ve grupla Azerbaycan'a gitmiĢtik.Giderken Sayın Cindoruk ricamı kabul etmiĢ ve bize Elçibey'e hediye edilmek üzere TBMMbayrağını teslim etmiĢti. Biz Elçibey'le olmanın heyecanını yaĢarken, o, "Atatürk'ünkurduğu Meclis'in bayrağını almıĢam, bu bana en yüce armağandır" demiĢti.Yemekte Azerbaycan'dan "dost" ülke tabirimize bizleri adeta azarlarcasına karĢı çıkmıĢ "nedostu biz kardaĢız, kar-daĢ. Dostluk birbirlerini sonradan tanıyanlar arasındaolur" demiĢti.Bakü'de unutulmaz bir hafta geçirmiĢtik. Yepyeni bir dünyada yeni ufuklar oluĢuyor, yenigüneĢler doğuyordu. Sonradan ne yazık ki gönlünde o heyecanlan yaĢamayanlara, o ufuklarıgöremeyenlere onlar da, bizler de teslim olduk.Nur içinde yat Elçibey, yerin hepimizin kalbindedir. Ama senin yerin aslında Anıtkabir'de,Atatürk'ün yanındadır.Milliyet Gazetesi. 25.08.2000


BĠR KEMALĠST'ĠN ÖLÜMÜAsıl soyadı "Elçibey" değil "Aliyef"di... Yani "Alioğlu" yahut "Alisoy"... Rus etkisiylesonuna "ef" takısı alması onu rahatsız etdiği için değiĢtirip "Elçibey" soyadını almıĢdı. Bir türsiyasi "mahlas" gibi. Frenkler sanatçıların kullandıkları takma adlara Ģaka yollu "nom deguerre" derler "savaĢ adı"... Ebülfez Elçibey bakımından bunu "mecazi" değil "gerçek"anlamda da kabul edebiliriz... Zira ömrünü Azerbaycan'ın bağımsızlığı ve demokratikleĢmesi"savaĢı"na adamıĢdı.Halen Azerbaycan CumhurbaĢkanı konumundaki Haydar Aliyef ile arasında bulunan soyadıbenzerliği tamamen tesadüfidir. Azeriler çoğunlukla ġii Mezhebi'nden oldukları için aralarındaali adı veya soyadı yaygındır. Nitekim Bakü'nun Ankara nezdindeki Büyükelçisi de - eğeryanılmıyor<strong>sam</strong> - Aliyef soyadını taĢımakdadır ama onun da ne biriyle akrabalığı vardır neöbürüyle...Ben Ebülfez Elçibey'le ilk kez 1989 Yılı'nda, yani SSCB artık son demlerini yaĢarken,karĢılaĢdım. Bir Alman tv kuruluĢu için Bakü'da çekim çalıĢmaları yapıyordum. O tarihde artıkElçibey soyadını kullanmaya baĢlamıĢdı. Hakkında tutuklama kararı olduğundan ortalıkda pekdolaĢmıyor, ama fazla da yeraltına inmeğe gerek görmüyordu.Önderi bulunduğu "Halk Cebhesi" (Bağımsızlık örgütü) ile KGB arasındaki güç oranıadamakıllı "Halk Cebhesi" tarafına doğru kaymaya baĢlamıĢdı.Çok yağmurlu bir ikindi üzeri kendisiyle Bakü varoĢlarındaki bir "gizli" (artık ne kadar gizliidiyse...) mekanda buluĢdum. Daha sonraları, CumhurbaĢkanı oldukdan sonra da bir ikigörüĢmemiz oldu. Son derece inançlı bir Kemalist ve - eğer bir latifeye müsaade ederseniz -"iflah kabul etmez" bir Atatürk hayranıydı. Azeri Halkı'nın sosyal ve kültürel problemlerinede büyük önem atfetmesi herhalde buradan ileri geliyordu.Sonra Ankara Ebülfez Elçibey'e ihanet etdi!!! Evet, en dar gününde onu bozuk para harcargibi harcamakdan hicab duymadı!!! Kremlin'in "rahle-i tedrisi"nden yetiĢme ve Moskova'yamine-l-bab ile- l-mihrab göbek bağıyla bağlı birtakım gaasıblarla iĢbirliğini tercih etdi!...Kimbilir, belki de o karakterdeki insanlar Ankara'daki iktidar sahiblerine daha bir kaabil - iimtizac geliyordu. Oysa Ebülfez Elçibey, 1990'dan sonra "bağımsızlık"(!) kazanan bütünDoğu Türk Cumhuriyetleri arasında "Komünist HiyerarĢi"ye hiç mensub olmamıĢ, "Devr-iSabık"ın çanak yalayıcıları arasında asla yer almamıĢ "TEK" devlet adamıydı... Yeni bir çağbaĢlarken en çok gözetilmesi gereken siyasetçi, üstelik yegane <strong>sam</strong>imi "demokrat"dı...Ankara, Rus destekli Ermeni birlikleri Karabağ ve geri kalan Azerbaycan'ın yüzde 20'sini iĢgalederken de seyirci kaldı ve Elçibey'in "Hiç değilse yaralılarımızı tahliye için birhelikopter gönderin!" ricasına da kulaklarını tıkadı!!!Azerbaycan birgün Türkiye'den bunun hesabını soracakdır!!!Ebülfez Elçibey'e Tanrı'dan rahmet diliyorum...Milliyet Gazetesi. 23.08.2000


ELÇĠBEY'ĠN ARDINDANFuat BOLSiyaset ve devlet adamı kolay yetiĢmiyor. Günümüzde bolca siyaset adamına rastlamamızarağmen, görünen o ki, hemen hepsi devlet adamlığı kumaĢından yoksun!Siyaset adamı, Ģahsını ve partisini düĢünür; kurnazca davranıĢlara girerek baĢarı elde eder.Bu baĢarısı devlet ve millet adına olmadığı gibi, devamlı da değildir. Siyasette uzunsoluklulara gelince; bu hali, evvela onların kurnazlıklarına ve rakiplerinin olmamasına,olanların da zayıflığına bağlamak gerekir.Öyle ya; devlet ve millet adına hizmete soyunan ve bu uğurda temsil kadrosunda yer alanzevata, devlet ve millet adına ne yaptığı sorulur. KiĢilerin Ģu kadar sene iktidarda kalmalarıönemli değildir. Ġcraatları önemlidir. Yani, devlete ve millete verdikleri, kazandırdıkları...Ebulfez Elçibey Türk milliyetçiliğini gerçek manasıyla hazmetmiĢ bir kiĢilikti. Edip, cesur vegözü kara idi. Bu özellikleri onu, Azerbaycan Türklüğünün önüne taĢıdı. Zaman, baĢ kaldırmave kavga zamanı idi. Elçibey, bu kavgayı idealist arkadaĢları ile verdi ve Azeri Türkünü azadkılmasını bildi.Ömür boyu mücadelesini verdiği savaĢtan galip çıktı; kısa zamanda Azeri Türkü ve Türkdünyası için umut oldu.Artık devlet baĢkanı idi.Fevri ve hissi davranıĢları onu, devlet adamlığından çok kalem ve söylem adamlığına itiyordu.ġahsı ve devleti adına gerekli tedbirleri zamanında almadı ve iktidardan uzaklaĢtırıldı. Türkiyesevdalısı idi; Türkiye'ye çok güveniyordu.Doğum yeri olan Nahcıvan'da göz hapsinde tutuldu. BaĢta Türkiye olmak üzere, güvendiğibütün dağlara karlar yağmıĢtı!Yalnız bırakıldı ve unutuldu!Hayatını Türk dünyasının birleĢmesine adayan bu heyecanlı adam, heyecanlarını yenemedi veçok acele etti. Dünyanın gerçeklerini ve reel politiği hesap edemedi.Bütün bunların bedeli, Elçibey'in yalnızlığa itilmesi ve tutsak edilmesi mi idi?Asla!Sadece bize has değil; "Kral öldü! YaĢasın Kral!" anlayıĢı, bütün insanlığa arız olan birhastalık. Elçibey'i ise, ölmeden öldürmüĢtük!Bu da, dünyada gelinen nokta itibariyle ġark insanına mahsus, bizim iflah olmaz hastalığımız!


ġuna bakmamız ve bakarken utanmamız lazım: Elçibey'in bir ömür boyu mücadeleettiği Türk Milliyetçiliği fikri öldü mü? Ya, Türklerin birleĢmesi fikri?Elçibey'lerin sayesinde, dünkünden daha taze ve diri duran bu fikirler mevcut olduğuna göre,ölen Elçibey mi, yoksa bizim hamiyet duygumuz mu?Türkiye Gazetesi. 25 Ağustos 2000


ELÇĠBEY'ĠN ARDINDANM.Necati ÖZFATURADevamlılık Allahü tealaya mahsustur. Her bir fani gibi Ebulfez Elçibey de geçici olan budünyadan sonsuz olan ahiret alemine göç etti. Türk Dünyası kıymetli bir evladını ve Türkiyeise gerçek aĢık bir sevenini kaybetti. Elçibey hiçbir zaman Rusya'nın hizmetinde olmadı vedevamlı Rusya'nın muhalifi olarak yaĢadı. Azerbaycan'ın bağımsızlığında lider olarak büyükhizmetler ifa etti, yeri kolay kolay doldurulamayacak olan Elçibey'in hayalleri ve idealleriĢunlar idi:1-Azerbaycan'ın bağımsızlığı 2-Karadağ'ın Ermeni iĢgalinden kurtulması 3-Ġran'daki AzerilerlebirleĢmek (Büyük Azerbaycan) 4-Türkiye ile bütünleĢmek 5-Türk Dünyasının dil, alfabe,kültür, ekonomik ve her konuda birliğinin temini idi. Bu hayallerinden sadece birini görebildive olgun (62 yaĢında) prostat kanseriyle dünyaya veda etti. Allahü tealanın rahmeti bütüninananların üzerine olsun. ġair, yazar, fikir adamı, öğretmen olan Elçibey'i 1989'da HalkCephesi'nin baĢına geçirdiler, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile ilk bağımsızlık ilan edenlerdenbiri Azerbaycan oldu ve Rus ordusu ilk olarak Azerbaycan'ı terk etti.1938 yılında Nahcıvan'ın Keleki köyünde doğan Ebulfez Kadri Güloğlu Aliyev çocukluğundanbu yana hayallerinin ilki olan Azerbaycan'ın bağımsızlığını gördü ve bağımsızlıkta en büyükgörevi üstlendi. Azerbaycan'ın seçimle iĢ baĢına gelen ilk devlet baĢkanıdır. Rahmetli TurgutÖzal'dan büyük destek gördü. Ama Turgut Özal'ın vefatından sonra Türkiye Elçibey'edesteğini kesti.Büyük hayallere sahip Elçibey, ABD, Rusya, Ġran ve AB'nin müĢterek bir senaryosu ileiktidardan uzaklaĢtırıldı. 1993 Haziranında Suret Hüseyin'in çapulcu ve çoğu paralı ve Ermeniolan askeri gücün Bakü'ye geliĢini, Türkiye isteseydi sadece bir tabur ile önleyebilirdi ama dıĢgüçlerin baskısı üzerine Türkiye Elçibey'i sahiplenmedi, Aliyev'e daha çok destek verdi.Elçibey buna rağmen Türkiye'ye kızgın değildi. Türkiye ile birleĢmek ve Türk Dünyasının birliğionda aĢk derecesinde bir tutku halinde idi. Bir ikinci Elçibey olsaydı, çok Ģeyler olurdu veElçibey'in ilk icraatı Azerbaycan petrolünün % 90'ını Türkiye'ye % 10'unu (sus payı olarak)Batılı Ģirketlere verdi. Ġtirazlar üzerine, Türkiye'nin payı % 40, Azerbaycan'ın % 40 oldu. AmadıĢ güçler bu taksime de razı olamazdı. Elçibey'i devirdiler ve Türkiye'nin payı % 40'tan %5'lerin altına düĢtü. Türk Dünyasının baĢı sağ olsun. Yeni Elçibeyler yetiĢir. Elçibey'i devirenSuret Hüseyinov'a "milli kahramanlık ödülü"nü Elçibey vermiĢtir. Ġsmi Azerbaycan'ınbağımsızlığıyla özdeĢleĢen Elçibey'in ölümü "Türk Dünyası"nda mühim kayıptır. SağlığındaTürkiye gibi Azerbaycan da onu sahiplenmedi. Siyasetin "Bizans oyunları"nı ve perdearkasındaki oyunları bilmeyen Elçibey, bir nevi harcandı. Çünkü onun hayalleri, süperemperyalist güçlerin ve onların Türk Dünyasındaki uzantıları olanların menfaatlerine tersdüĢüyordu. En verimli yıllarını sürgünde, (Doğu'daki köyde) ve Bakü'de yetkiden mahrumolarak geçirmesi temin edildi. Cenazesine katılanlar onu sürgün hayatında yalnız bıraktılar.Ama ben her zaman yazılarımda Elçibey'i destekledim.Türkiye Gazetesi. 26 Ağustos 2000


EBULFEZ ELÇĠBEY'ĠN YERĠ DOLDURULAMAZKenan AKINTürk Dünyası; ebediyete göç eden mümtaz Ģahsiyet, büyük devlet adamı EbulfezElçibey'in üzüntüsünü yaĢıyor.Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını elde eden dost ve kardeĢ Azerbaycan'ın ikinciCumhurbaĢkanı, çok sevdiği Türkiye'de dün gözlerini dünyaya kapatırken, yüzbinlerce Türk'üeleme garketti.ġimdi, bütün Türk dünyası Elçibey'i dile getirirken, ruhuna fatihalar okuyor.Hayatı boyunca, Türk dünyasının mutluluğu için her türlü fedakârlıkta bulunan, özgürlükuğruna mücadele veren, Elçibey için çok Ģeyler söylenecek, çok Ģeyler yazılacak.Her Ģeyden önce, Ebulfez Elçibey'in gerek Azerbaycan'da gerek Türk dünyasında yeridoldurulamaycaktır sanırız.Rahmetli TürkeĢ GibiElçibey ile sadece iki defa görüĢme imkânını yakalamıĢ her seferinde de, yüksek ĢahsiyetikarĢısında, hayranlığımızı gizleyememiĢtik.Kelimenin tam anlamıyla, her Ģeyi ile kendisini Türk dünyasına "vakfeden" Elçibey, BaĢbuğTürkeĢ'i andırıyordu. Her iki Ģahsiyetin, Türk dünyası için verdikleri mücadele, sergiledikleriperformans paralellik arzediyor.Bu arada her iki rahmetlinin de, birbirine kenetlenmiĢ "dâva arkadaĢı" olduğu da hatırlardançıkarılmamalı.Türkiye'nin ÖnderliğindeBu vesileyle, BaĢbuğ TürkeĢ'i rahmetle anarken, "baĢımız sağolsun" diyoruz.Türk dünyasının birleĢmesi ve kardeĢliği için mücadele veren, hatta "Bütün AzerbaycanYolunda" isimli eserini özenle hazırlayan Elçibey, özellikle Türkiye'nin önderliğinde, bir Türkbirliğinin kurulması görüĢünü savunuyordu.Sovyetlere karĢı1990 lı yılların baĢında meydana gelen geliĢmelerde, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasında,Elçibey'in verdiği mücadele her ne kadar Ģimdilik gün ıĢığına çıkmıĢ değilse de, tarihinsayfalarında mutlaka yer alacak.Aslında 1988-1989 yılarında Azerbaycan halkının bağımsızlık yolunda mücadelesinde önderlikyapan Elçibey, bütün dünyanın da dikkatini üzerine çekmiĢti.


Ömrünün en değerli yıllarını, KGB nin amansız takibi altında geçiren Elçibey 7 Haziran 1992de Azerbaycan'ın ikinci CumhurbaĢkanı olurken "Milli kahramanlık Ödülü'ne de hakkazanarak, baĢarılarından birine daha imzasını atmıĢtı.Bugün, cumhurbaĢkanlarına yakıĢan bir törenle defnedilecek olan Elçibey'efatihalar okurken, ruhu Ģad olsun dileğinde bulunuyoruz.Türkiye Gazetesi. 23.08.2000


KAYAN YILDIZ ELÇĠBEY...Veysel GANĠTürk dünyası büyük bir devlet adamı ve mütefekkirini kaybetti. Maddeden çok manayı arayanbu gönül adamı, ahirete göçerken hepimize ders olacak nasihatler verdi.O'nu ilk defa Azatlık Meydanı'ndaki vakur haliyle tanıdık. Sovyet Ġmparatorluğu'nu dizegetiren Elçibey mücadelesini silahla değil, kalemle yaptı.Ömrünü Türklüğe adamıĢ bu gönül adamının, hüzün içinde bize veda ediĢi ders almamızgereken bir olaydır.1938 yılında Nahcivan'da doğan bu civan "Türk"ün bütün hasletlerini üzerinde taĢımasınarağmen, Türk dünyasından gerekli ilgi ve desteği göremediği için veda bile etmeden küs gitti,kırık gitti ahirete...ġili'de Allende'ye, Küba'da Kastro'ya ve hatta dünyanın en ücra köĢesinde eline silah alıp yolkesenleri kutsayan Türk solu, her nedense Elçibey'i tutmadı... Sevmedi, sevemedi.Sevemedi, çünkü Elçibey Sovyet Ġmparatorluğu'na baĢkaldıran bir milliyetçiydi. O,enternasyonelci olmadığı, olamadığı için aĢağılandı, horlandı ve yalnızlığa mahkum edildi.Kediye boğdurulmak istenen bir arslan; veya itlere meze edilmek istenen bir bozkurt nasılyaĢarsa O da öyle yaĢadı... Bu zillete daha fazla tahammül edemeden veda etti bizlere.Ömrü mücadeleyle geçen bir lider için "yalnızlık" kadar acı ve elem verici ne olabilir? Biz O'nuyalnızlığa mahkum ederken, O'na verebileceğimiz en büyük cezayı da vermiĢ olduk!..Ölünün arkasından ne konuĢulabilir... Ġki ayı aĢkın bir süredir tedavi gördüğü Ankara'da eskibir Devlet BaĢkanı'nın varlığından bile haberdar değildik.Dirisinden faydalanamadığımız bu gönül adamının ölüsünden nasıl faydalanabiliriz. ġiirleri,kitapları ve konferansları ile Türk dünyasına ıĢık tutması gereken Elçibey, gizli tutsak olarakömrünü tamamlarken, hepimizi acılara ve gözyaĢlarına boğdu...Sovyet emperyalizmine karĢı ilk olmasa da, en soylu mücadeleyi veren bu kartal bakıĢlı çelikadam, Merkezi Asya Türk varlığının da temellerini atmayı baĢarmıĢtır.Ömrünü hasrettiği Türk Birliği'ni gerçekleĢtiremeden veda ediĢinde O'nun hiçbir suçu olmasagerektir. Bu idealin gerçekleĢmesi için iğne ucu kadar destek görmeyen yalnız Civan'ın acılarıve hüzünlerini bütün fotoğraflarında görebilirsiniz.Sağlığında kıymetini bilemediğimiz, gerektiği Ģekilde istifade edemediğimiz bu fikir ve duygumücahidine, çok iyi bir devlet töreni organize edileceğinden kimsenin kuĢkusu olmasın. Hattabüst ve heykelleri için Ģimdiden sipariĢler bile verilmiĢtir...


Ancak hedef insanları sağlıklarında ölümle eĢdeğer olan yalnızlığa mahkum etmek değil,onlardan hayatta iken faydalanmak olmalıdır.BaĢımız sağ olsun!..Türkiye Gazetesi. 24 Ağustos 2000


POLĠTĠKACI DEĞĠL BAĞIMSIZLIK SAVAġÇISIEbulfeyz Elçibey, 1993'te Gence isyanını bastıramayacağını anlayınca yakınlarına ĢöyledemiĢti:„„Önümüzde bu ülke için yapılacak bir hizmet daha var. Ġktidardan el çektirilsekbile, Ermenilerle savaĢ halinde olan, binbir emekle kurduğumuz bu devleti içsavaĢın içine çekmeyeceğiz. Hiçbir halde iç savaĢa yol vermeyeceğiz.‟‟Sovyet Yönetimi'ne karĢı yaĢamı boyunca kafa tutmuĢ ve kah legal, kah illegal yollardanmücadele etmiĢ olan Elçibey, Keleki'deki köyüne giderken kendi geleceğini değil gerçekten deAzerbaycan Cumhuriyeti'nin devamını düĢünüyordu.Her zaman iflah olmaz bir idealistti, siyasetçi olamadı.Elçibey ile son olarak Bakû'de görüĢtüm. Üç yıl önceydi, Halk Cephesi'nin merkezindekisohbetimizde hálá ĢaĢkınlığını üzerinden atamamıĢtı.ġaĢkındı, çünkü Keleki'deki sürgünü sona ermiĢti. Halk Cephesi BaĢkan Yardımcısı AliKerimli'nin Parlamento'daki konuĢmasının ardından dönüĢüne izin verilmiĢti. Bir yıl içindeCumhurbaĢkanlığı seçimleri yapılacaktı ve Aliyev, adaylığını koyacağını bile bile Elçibey'indönüĢüne „„hayır‟‟ dememiĢti.„„Bakû'ye gelebilmem anlaĢılmaz bir Ģey, Ģimdiye kadar da anlamıĢ değilim‟‟diyordu.Sohbetimiz sırasında Elçibey, siyasi görüĢlerini korkusuzca açıklıyor, Aliyev yönetiminiKarabağ politikaları nedeniyle eleĢtiriyor ancak hiç de saldırgan bir üslup kullanmıyordu. Butavrı dikkatimi çekti.Sordum.„„Benim evimde, Atatürk'ün resminin yanında Haydar Aliyev'in de resmi vardır‟‟diyordu. Çünkü „„O da bir Türk büyüğüdür ‟ diye açıklıyordu bunu.Aliyev'in Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan Türkleri için önemli iĢler yaptığınısöylüyordu.CumhurbaĢkanı olduktan sonra iyi iĢler yapmadı mı?'' diye sorduğumda verdiği yanıt iseElçibey'in içten pazarlığı olmayan, dürüst ve açık kiĢiliğini yansıtıyordu: „„Yaptı tabii amaartık onun rakibiyim, söylemem doğru olmaz.‟‟Gerçekten iflah olmaz bir idealistti Elçibey, politikacı olmadı.Hayelleri Korkuttu


Sovyetler Birliği döneminde, 1975-76 yılları arasında „„milliyetçilik‟‟ suçundan hapis yatanElçibey, Azerbaycan bağımsızlık hareketinin gerçek lideriydi.1989'da, Halk Cephesi kurulduğunda üç hedef koymuĢtu. Azerbaycan'ın tam bağımsızlığı,Karabağ'ın Ermenilerden temizlenmesi ve güney-kuzey Azerbaycanların birleĢmesi.Bu hedefleriyle sadece Rusya, Ermenistan ve Ġran'ı karĢısına almakla kalmadı,CumhurbaĢkanı olur olmaz Türkiye ile Bakû-Ceyhan anlaĢmasını imzalayarak dev petrolĢirketlerini ve dünyayı da korkuttu.Bakû'den uzaklaĢırken yapalnızdı.Bugün ise Türk dünyasının kalbi onunla birlikte Bakû'ya dönüyor.Hürriyet Gazetesi. 23 Ağustos 2000


SAĞLIĞINDA BÖYLE SEVGĠ GÖRMEMĠġTĠ...Erdal GÜVENBakü-Azerbaycan halkı dün ilk kez bir CumhurbaĢkanını son yolculuğuna uğurladı. EskiCumhurbaĢkanı ve muhalefetteki Halk Cephesi'nin lideri Ebulfeyz Elçibey, gözyaĢları, ağıtlar,öfkeli haykırıĢlar ve yanık Azerî ezgileri eĢliğinde Bakü'de toprağa verildi. Törenler zinciri,sabah saatlerinde baĢlayıp, kızgın sıcağa rağmen hava kararana dek sürdü. Elçibey'in naaĢıBakü'ye önceki gece yerel saatle, 23.00 sularında getirildi. Muhalif parti liderlerincehavaalanında düzenlenen karĢılama töreninin ardından naaĢ konvoy oluĢturularak, Elçibey'inBakü'deki evine taĢındı. Gece boyunca dolup taĢan evin etrafında sabaha kadar bekleĢenHalk Cephesi yandaĢları, cenazeyi parti merkezine götürmek niyetindeydi. Ancak iktidar bunaizin vermedi. Hiç kuĢku yok ki hükümeti, yaklaĢan seçimler öncesinde, muhalefetin Elçibey'innaaĢıyla gövde gösterisi yapmasını istemiyordu. Ne var ki öğle saatlerinde halk cenazeninkatafalka konacağı Ġlimler Akademisi'nin geniĢ bahçesini doldurmuĢtu bile. Bina giriĢindetoplanan 2-3 bin kiĢilik hüzünlü ama bir o kadar da 'dolu' topluluk Elçibey'in resimlerini veAzerbaycan bayrağını dalgalandırarak, liderlerine sevgilerini haykırdı. Kısa konuĢmalarlaElçibey'in siyasî mücâdelesi, Azerbaycan'ın bağımsızlığına katkısı ve dillerden düĢmeyençilekeĢ ama bir o kadar da temiz hayatı dile getirildi. 14 yaĢındaki Emin'le konuĢuyorumbahçede. "Nasıl bilirdin Elçibey'i" diyorum. "YahĢi adamdı, insandı" diyor.Azerilerin ortak kanaatini dile getiriyor: Kimseye pisliği yoktu. Kalabalığın içinden ise, "Yahumeğer ne çok seveni varmıĢ. KeĢke sağlığında gösterselerdi bu sevgilerini" diyen bir sesyükseliyor.Asıl kıyamet Elçibey'in naaĢını taĢıyan konvoy Ġlimler Akademisi'nin önünde belirdiğindekopuyor. ġimdi artık hınca hınç dolmuĢ koca bahçe. NaaĢa eĢlik edenler 'En böyük Elçibey,baĢka böyük yok' diye haykırarak girdikleri bahçede 'Temiz Elçibey' sloganıyla kulakları sağırediyor. Ortalık tam anlamıyla ana-baba günü. Bahçe giriĢinden bina kapısına kadar 150 metretutmayan güzergâh ancak yarım saatte geçilebiliyor. Halk, içeri vermek istemiyor liderini.Tam bir izdiham. Ezilenler bile var.Nihayet içeri alınıp katafalka konuyor naaĢ. KonuĢmalar, konuĢmalar... Hüzün ve öfkekarıĢımı coĢku mezarlığa kadar sürüyor. Ġlimler Akademisinden 500 metre uzaklıktadefnediliyor Elçibey. Bir pankart gözüme çarpıyor, 'Millet, millet Atamızı koruyabildik mi?'Radikal Gazetesi, 24.8.2000


ONUN GÜCÜ HALKTA, KESERĠ HAKTAEbulfez Elçibey'in hâtırasınaBahtiyar VAHAPZÂDEBizimle beraber bir büyük yaĢarNoksan arıyoruz ancak biz ondaÖyle ki, yitirdik hak aĢıp taĢar,Döner büyüklüğe noksan bir anda.O, öz ıĢığını sokmaz her gözeYalnız o dünyadan gönderir bize.O, öz yüreğini millete verdiGöğsünde milletin kalbi dövündüOnun millet derdi, memleket derdiGöğerip(l) cisminde kansere döndü.Hele bu derde de "kısmetim" diyeAllah payı gibi O, Ģükran olduġükranlık içinde o an ölüm deBelki geldiğine piĢiman oldu.Tehdide, tahkire dözdü (2) dinmediO namus yükünü taĢıdı ancakKimsenin bahtına gıptalanmadı (3)Kendi talihini yaĢadı ancak.Herkesi düĢünen, seven, duyan kes (4)Kıymadı kendine bir mutlu günü.Bir gün kendi için yaĢamayan kesHalka kurban verdi bütün ömrünü.Ona bu feraset nerdenmiĢ gören?Onun gücü halkta, keseri haktaO, halkın önünde eğildiğindenTabutu önünde eğildi halk da.Ġndi melek gibi göklerden yereDünyadan namusla geçti ElçibeyO kabre göçmedi, sığmazdı kabreMilletin ömrüne göçtü ElçibeyKalbi Azerbaycan, gözü TürkiyeYaĢadı "Türk" diye öldü "Türk" diye


Bağladı Turana O, imanınıBu iman onuncun ömürden paha.Meğer tesadüf mü? O, öz canınıGidip Türkiye'de verdi Allah'a.Yandı bizim için, duymadık onu,Yetmedi (5) ıĢığı gözlerimizeO, öz ıĢığını, O, öz nurunuÖteki dünyadan gönderdi bize.Göğermek: Sebep olmak, meydana gelmek / Dözmek: Tahammül etmek, sabretmek /Gıptalanmak: Gıpta etmek / Kes: Kimse / Yetmedi: UlaĢmadı


Güney SIDDIKOĞLUO BĠR BOZKURT'TUTürk Dünyası'nın yetiĢtirdiği büyük dâva ve fikir adamlarından birisi olan Ebulfez Elçibey'ikaybettik.Türk dünyasının baĢı sağolsun. Elçibey'in ruhu Ģad, makamı cennet olsun.Fikirleri, düĢünceleri, ülküleri açısından öncelikle, 20. yy ve gelecek yüzyıllara damgasınıvuran Türk Dünyası'nda kaç isim vardır? M.Kemal Atatürk, Alparslan TürkeĢ, EbulfezElçibey... Her üçü de Türk milletine büyük ülkü ve hedefler göstermiĢti. Üçünün de ortak yanıTürkçü-Türk Milliyetçisi olmalarıydı.Atatürk, yıkılmıĢ ve yok olmuĢ bir imparatorluktan "Türk ve Türkiye" adıyla yeni bir devletçıkarmıĢ, TürkeĢ yetiĢtirdiği ülkücü gençlik ve ülkücü aydınlarla bu devletikomünistleĢmekten, bölünüp parçalanmaktan kurtarmıĢ, Elçibey ise, Azerbaycan'ı RusiĢgalinden kurtararak bağımsız bir devlet yapmıĢtı. Eminim ki bu büyük adamların ölümü deTürklüğün düĢmanlarını sevindirmiĢ, dostlarımızı üzmüĢtür.Elçibey, Türkiye'yi Türk Dünyası'nın baĢı, kendisini de "Atatürk'ün askeri" olarakgörüyordu. Türkiye'ye yaptığı bir ziyarette Anıtkabir'deki deftere "Senin askerin" diyerekyazmıĢtı. Elçibey de Atatürk gibi "Köklerimize inmeyi ve olayların böldüğü tarihiniçinde birleĢmeyi" savunuyordu. Dilin Türk Dünyası açısından bir köprü olduğunu çok iyibiliyor, "Alfabe ve yazı dili birliği"ni istiyordu. "Biz iki ayrı devlet, tek milletiz" hattadaha da ileri giderek "Türkiye ile Azerbaycan birleĢmeli" diyordu. O'nün gönlünde"Türkmenistan'ı, güney ve kuzeyi ile bütün Azerbaycan'ı, Musul ve Kerkük'ü,Türkiye'yi içine alan büyük bir Türk Devleti, Oğuz Türkmen Birliği" vardı. Dahasonra Turan'ı, Büyük Türk Birliği'ni istiyordu.Elçibey milletlerarası bütün iliĢkilerde Türkiye Cumhuriyeti'nden yanaydı. Fakat TürkiyeCumhuriyeti, Rusya ve Ermeniler karĢısında ona gereken desteği vermedi. Ermenistan'abuğday gönderen hükümet destek bir tarafa, Elçibey'e köstek oldu. Azerbaycan'dan Rusaskerleri kovulurken "Onlar ġii, biz Sünni'yiz" diyen Özal'ı, Elçibey'e karĢı komünistHüseyinof'un ihtilalinde birkaç helikopteri ve birkaç yüz askeri göndermeyen Demirel'i tarihhiçbir zaman affetmeyecektir. Onlar bu yanlıĢları yapmamıĢ olsalardı bugün Bakü-Ceyhanhattından petrol fıĢkırıyor, belki de iki devlet birleĢmiĢ olacaktı.Elçibey'i dıĢlayıp da Aliyev'e destek olanlar, acaba Türk Dünyası'nın gırtlağına bıçakattıklarının farkına vardılar mı? Onlar hakkındaki kesin hükmü tarihçiler ve tarih kitaplarınabırakarak, onları Allah'a havale ediyor ve tekrar baĢımız sağolsun diyorum. Evet, o birBozkurt'tu Atatürk gibi, TürkeĢ gibi, senin gibi, benim gibi...Ortadoğu Gazetesi, 7.9.2000


ELÇĠBEY'ĠN HASTALIĞISabir RÜSTEMHANLIElçibey bugün Türkiye'de tedavi görüyor. Acaba hangi hastalıktan tedavi görmektedir?Kalbinden mi, böbreğinden mi, yoksa gazetelerin bilmeden, sormadan yazdıkları baĢkahastalıklardan mı?Ancak, hastalık iyi haber değildir ki, her önüne gelene müjde verirmiĢcesine söylensin.Ġnsanın, hastalığı konuĢmasında da bir ölçüsü vardır. Yüreğin yanıyorsa konuĢ; temkinli,fısıltıyla, kimseyi incitmeden... En azından kendi sonunu düĢünerek!... En azından, buhastalıkların sebeplerini düĢünerek!...Elçibey neresinden tedavi görüyor? Benim bildiğimi Türk doktorları bilmez. Amerika'nın,Ġngiltere'nin insan geninin Ģifresini çözen biolog âlimleri bilmez. Tibet doktorları da bilmez.Elçibey'in hastalığını ben bilirim. Bu Azerbaycan'ı sevmek hastalığıdır. Türk dünyasınaâĢık olmak hastalığıdır.Azerbaycanlı olmanın mutluluğu, Ģerefi, gururu olduğu gibi maalesef, bitip tükenmez derdi vehastalığı da vardır.Hepimizin içinden bu hastalığın bir sızısı geçmektedir.Ebulfez Bey'in hastalığı Mecnun hastalığıdır, doktorlar çare bulamaz. Onu ancak vatanınkurtuluĢu tedavi edebilir. Bu bir sevdadır; kopmak istese de, Ebulfez Bey ondan kopamaz.Elçibey; zor, çileli ömrünün katre katre yığıldığı acılarından tedavi görmektedir.Onun hastalığının kökü derindedir! Bu hastalığın kökü: Dünyanın Türk dünyasına düĢmankesilmesinde, yüzyıllar boyu karĢılaĢtığımız ihanetlerde, ayaklar altına alınan haklarımızda,parçalanan topraklarımızda, küçülen ruhumuzdadır! Bolüne bolüne ezilmemiz; ezile ezilebirbirimize düĢman olmamız! Dostu düĢmandan ayıramayıĢımız; kardeĢ savaĢları, Çaldıran...Topal Timur, Yıldırım Bayezid, ToktamıĢ... "Ġki koçun baĢı aynı kazanda kaynamaz"felsefesi, çürük iddialar.Tarihin bu yüz karası sayfalarını hatırlamaktan yorulduk diyebilirler. Ama ne yapmalı?Tarihten ibret almadık! Aynaları kırdık! YanlıĢlar tekrarlanmaktadır. BaĢka Ģekilde, baĢkaölçüde, baĢka isimde; fakat, aynı mahiyette!...Bu tarihin sahiplerinin bundan kopmasıhayaldir. Hepimiz onun içinden, o da hepimizin içinden geçmektedir.Azerbaycan'ı sevmek! Ne ağır bir derttir ilâhi!... Söze çeviriyorsun, "Söz!"; köze çeviriyorsun"Köz!" diyorlar. Parçalanan, çiğnenen aĢılanan Vatan evlâtlarının Vatan, mücadele, hürriyetsözlerine karĢı duyarsızlığa bakın! Söz yazın, baba! Büyük söz yazın! Allah'tan, Ģeytandan,mezarlıktan, ölü ruhlardan... Rambo'dan, Kafka'dan; siz dünyevî düĢünce sahiplerisiniz! Siz,


vatan derdine sığmazsınız. Ne millet, ne devlet, ne naftalin! Kendini yaz; öyle yaz ki,kendinden baĢka kimseye ihtiyacın olmasın. Sabir de eskidi, Hadi'de, Mirza Celil'de..."Sanat, sanatkârın kendisi içindir!" Zavallı mahlûklar. Asıl edebiyat elekle su taĢımaktır! Zavallıipek kurtları, ifrazatına bürünüp ölenler!..VatandaĢın tamamının televizyon seyircisine çevrilmesi ne büyük derttir ilâhi! Büyüteçler,dürbünler, gözler ocak kurana çevrilmiĢ; ola ki dumanı kara çıkar. Gözler ev yapana çevrilmiĢ;inĢallah bir taĢını çimentosuz koyar da, baykuĢlar ötmek için kendilerine yer bulurlar. Zihniyetbu! Gözler sevene, iĢ yapana, yürüyene, ortaya birĢeyler çıkarana, mücadele edene, yenene,yenilene dikilmiĢ. Ancak hiç kimse, "Sen ne yaptın azizim" diye sormuyor!2000 yılının çayhanelerinde 70'li yılların, 1988, 1990, 1993 yıllarının Elçibey'ini konuĢmak,sorgulamak kolay. Ancak, bu sorgulamanın muhatabı sadece Elçibey değildir. Bu milletinhürriyet ve bağımsızlık ruhudur! Türk dünyasıdır! Elçibey de bu ruhu taĢıyanlardan biridir.O'na küsersin, kırılırsın; ama, ondan kopamazsın. Bu ruh abidesi; ecdadın, milyonlarcavatandaĢın kanından ve hayatından kurulmuĢtur.Bu bir meslektir, zirveye yürüyüĢtür. Yollarımız ayrı olsa da amacımız, hedefimiz birdir.Becerebiliyorsan katıl. Beceremiyorsan kötü söz söyleme!...Elçibey'i hastalandıran, nankörlerin derdidir. Su içtiği kuyuya tükürenlerin, geçtiği köprüyüuçuranların, gördüklerinden bir sonuç çıkaramıyanların, ayakkabı sileceği olmaktanyorulmayanların, millî tefekkürden, insanlık Ģerefinden uzak olanların derdidir! Dünyatepetakla oldu. Dün ayak tutanlar, bugün aya uçtu. Sen nerdesin ey benim hasta milletim!KomĢu duvarında ölen; gıybetten dili, oturmaktan dalı, ayrılıktan eli yanan milletim!Ġnsan hiç ölü babalarının ruhu ile mücadele eder mi? Senin bağımsızlık alfabeni MehmetEmin Resulzâde yazdı. Hangi hakla, bu ülkenin memurları olarak resimlerini kaldırtıyor,büstlerini yıkıyor, neslini dilenci durumuna sokuyor, ruhunu incitiyorsunuz!Elçibey'in hastalığı, Resulzâde hastalığıdır. Ömrü gurbet yollarına serpilmiĢ; Rusya,Finlandiya, Polonya Romanya, Türkiye... Ülkeden ülkeye vatan derdi taĢıyan,Azerbaycan demekten dili kabaran bir dâhinin arzuları gerçekleĢtikten, yurdu bağımsızlıkkazandıktan sonra; onun ideoloji temelleri üzerinde, onu unutturmağa çalıĢanları gördükçe veböyle bir ahlâksızlık engellenmedikçe insan buna nasıl dayanır? Elçibey'in hastalığı;Ģuursuzların, kara güruhun, Mehmet Emin ile N.Nerimanov'u karĢı karĢıya getirenlerinhastalığıdır. Farklı yolların, farklı insanların, farklı sözlerin derdidir. Ġnsanları iradesiz sürüyeçeviren sosyal psikoz ve Ģuursuzluk devrinde, vatan sevgisinden, haktan ve Hakk'asarılmaktan baĢka silahı olmayan insanların adım adım takip edilmesinde, gördüklerizulümlerde baĢlamıĢtı Elçibey'in hastalığı.O, milletin ve silâhtaĢlarının iradesi ile kurulan "bağımsız vatan imaretine diyerek sıkı sıkıya yapıĢmadı. Anahtarı; yaka yırtanlara, ara karıĢtıranlara, "Biz bütünmeseleleri halledeceğiz" diyen iddiacılara, kendi vatandaĢlarımıza, kendi kardeĢlerimize,verdi...


Meğer, o kardeĢimiz de bunu bekliyormuĢ. "Özüme yer eylerim, gör sana neylerim!"misali.Elçibey'in hastalığı inanmak ve aldatılmak hastalığıdır!. Allah, Allah! Dün "beyler, biz desizinle beraberiz" diyerek, selam verip, el öpmek için yarıĢanların yüzü nasıl da döndü?Dede Korkut'tan beri bu milletin erkeklerine "bey" diye hitap edilmiĢ, beylikten gururduyulmuĢtur. Rus geldi, Fars geldi, "tovariĢ" yaptı; tovara eĢ, yola taĢ yaptı; ağa yaptı;nöker yaptı... Millet dayandı. Ama bizler dikilerek ona bey deyip, hatırasını kurcalayan dadayanamadı! Rus'a dayanıyor, Fars'a dayanıyor ama bize, kendimize dayanamıyor.Geçen gün, mevkî sahibi bir kiĢi benden Ģöyle bir ricada bulundu: "Ne olur bana bey deme".Peki ne diyeyim; hizmetçi mi, köle mi? Sana "Bey" dendiğinde küçülüyor musun? ġayet senbu millete mensupsan bilmelisin ki, bu millet yüzyıllardır erkeğine "bey" demiĢtir. Yok eğerbu milletten değilsen, o zaman benden ne istiyorsun? Niçin yabancının sözü, yabancınıngiyimi, yabancının zatı sana bu kadar tatlıdır? Ya bizden ol, ya da baĢkasından. Ama birtaraftan ol!..Elçibey'in hastalığı, milletin kendisini beğenmemesinin hastalığıdır!Yıllardır bu "bey" sözü Azerbaycan ruhundan, Türk kanından olmayanların tartıĢmakonusuna dönüĢmüĢtür. Neler yazmadılar ki, ilâhi! Ġnsan olan biri, atalarının ruhuna bu kadarhakaret eder mi? Bir de bakmıĢsın ki salon dolmuĢ. Bir salon dolusu tutukuĢu! Bir salonTürklük düĢmanı! Evinde baĢka bir dilde konuĢan, kendisini benden saymayan birikalkıp Azerbaycancılıktan bahseder ve bana, dilime isim arar.Millete hakaret edilmesine hangi vatandaĢın sinirleri dayanır?Ebulfez'i yıpratmak için baĢka söz bulamayanlar, Elçibey sözüne takıldılar. Elçibey demeyipEbulfeyz Aliyev diyerek, sanki onu küçültüyorlar, kısas alıyorlar, darbe vuruyorlardı. Fakatbu nadanlar anlamak istemiyorlardı ki; evvelâ, bu dünyanın kanunları herkese bir mahlasalma hakkını vermiĢ ve bu hakkı kimse sınırlandıramaz. Ġkincisi; bir iĢgalci, yağmacı gelmiĢ;senin toprağına, adına, Ģerefine tecavüz etmiĢtir. Ġki yüz yıldan sonra milletin Millî Meclisinihayet, seni bu Ģerefsizlikten kurtarmak için Ģöyle bir karar almıĢ ve demiĢtir ki: "Bu köpektasması, yabancı damgası olan -ov-ları, yev-leri atabilirsen; öz nesline, soyunadönebilirsin!" Yok, olmaz! "Azerbaycan memuru çekilmez" Ġt el çeker, motal el çekmez.(Motal: Deri içinde yapılan peynir. Tulum peyniri - C.Y.) Of, of! Bazı iktidar âĢıkları Elçibeyyerine Aliyev, Kamber yerine Kamberov yazıldığında kim bilir ne kadar memnun ve mutluoluyorlardır. DüĢünüyorum da, bu mutluluk hastalığının asıl adını bulamıyorum. Ya dasöylemek istemiyorum.Elçibey; mankurtların, burnu yüzünden baĢka yeri göremeyenlerin, millî ihanetlerin vehainlerin hastasıdır.Parçalandığımız günden beri, Azerbaycan âĢıkları birlik diyor, kardeĢ hey, vatan hey diyor...Fakat memur kardeĢ, düĢmandan küçük bir pay alınca, her Ģeyi unutuyor ve milletin de


ölünmesi için adını, dilini unutması için her Ģeyi yapıyor. Acaba hangi ülkede, mevkîsahipleri, kendi milletine eziyet etmekten bu kadar zevk alır? Onu ezmekten, küçültmekten,kapısında süründürmekten, son lokmasını da boğazından çıkartmaktan bu kadar zevk alır?Acaba hangi ülkede, dünyanın Ģahit olduğu en yeni tarih bu kadar tahrif edilebilir? Hangiülkede vatan sevgisi suç sayılır, vatan için savaĢanlar düĢman ilân edilir ve milletin "Gözünekül üfürülebilir" (Deyim: Aldatmak, kandırmak, hilekârlık etmek - C.Y.) Hangi milletin Ģermeydanı bu kadar geniĢtir? Hangi halkın büyükleri; önde gidenleri, vatan savunmasını,düĢmana teslim edilmiĢ kaleleri unutarak kendisine kalecikler kurmakla meĢgul olur?Dün Derbend'i unuttun; bu gün Göyçe'ni Zengezur'u, bütün Batı Azerbaycan'ı,Kerkük'ü unutacaksın. Maalesef Elçibey bu unutkanlığı gördü. Onun, BirleĢik Azerbaycanferyadını etmesinin sebebi de budur. O, asker toplayıp savaĢa gitmiyor beyler! Hafızanızı diritutmaya çalıĢıyor! Tanrım, vicdanı olan bir kimse kendi vatanının bütünlüğü konusunu, neĢekilde yürütüldüğüne bakmadan, alaya nasıl alabilir.Elçibey, bu vahĢi hasletlerin hastasıdır!...Bir insan; kendi toprağında rahat, yüzü ak, her türlü küçük dedikodulardan uzakta yaĢamakiçin daha ne yapmalıydı acaba!...YanlıĢ? Evet olmuĢtur!Tecrübesizlik? O da olmuĢtur. Kimin yanlıĢı olmamıĢtır ki? Bu tarih, bu da tarihin taĢ terazisi!O yanlıĢları ben de görmüĢ ve demiĢim. Ama tatlılıkla!... Biz Elçibey'e siyasetçi Ģablonu olarakbakmadık; böyle bir Ģablonu da yoktur. Fakat, kimse onun vatandaĢlık seviyesinden Ģüpheedemez.MeĢhur Rus Ģairi Yevgeni YevtuĢenko'nün çok yönlü, tercümesi zor "Balina Mezarlığı"adlı bir Ģiiri vardır. Hiç zorluk çekmeden tercüme ettim. Çünkü bu Ģiir, bizim dertlerimizin Ģiiriidi:Nehengeri avlamağa / Hamımızda bir heves varAğılsızdı neheng olan / Hırdalardı ağıllar.Çömçe guyrug vermeĢiltek / Bürüyübdü her terefiBu kömeksiz, yazıg neheng / ĠĢtah açan ov hedefi."Dürbinleri" alın ele, / Tez taĢlatın itmesin anBöyrüne nize sancılmıĢ / Tolstoy da gaçır ondan....Eh, eskimos, gozbelyazıg / Ağların özganunu var.Nizeleyib sonra ancag / Gebri üste ağlayarlar.Elçibey'den uzak olsun! Ama, herhalde onun da ağrısı, bedenine sancılan eğri uçlu, kancalımızrak ağrısıdır. O da - balina gibi - dedikodu, küçük mücadeleler ve tartıĢmalar darboğazınasokulup, mızraklanmaktadır. Biz, büyüklerin düĢmanıyız. Olağanüstüleri basitleĢtirmekten,


alinaları delik-deĢik etmekten, develeri eĢeklerin kuyruğuna bağlamaktan zevk alırız.YıpranmıĢ, küflü tefekkür sahipleri; akıllı delileri, mecnun kurbanlığını, Ferhat Ģahitliğini, KefliĠskender'i anlamazlar. Halbuki bu adamlar tarihin tekerleridir.Vatan sevgisi, mitoloji kahramanı Sizif'in kaya parçası gibi elden kurtulup dereye yuvarlansada; biz, onu, karıĢ karıĢ zirveye doğru tekrar kaldırırız.O yük zirveye kalkacak! Bu vatan binası kurulacak! Sabirler'in, Mirze Celiller'in göz yaĢı,Ģehitlerin kanı yerde kalmayacak.Azerbaycan durdukça, Resulzâde de, onun takipçileri de, Azerbaycan'ın, Türk dünyasınınbirliği ve bağımsızlığı yolunda mücadele eden herkesin Ģerefli adı da duracaktır.Elçibey'in hastalığı, bu gerçekleri göremeyen körlerin hastalığıdır. Allah ona yardım etsin!O'nu, milletine olan sevgisine bağıĢlasın!...Aktaran: Cengiz YAVANTürk Dünyası Tarih Dergisi. Eylül 2000


ELÇĠBEY ÇAĞDAġ TÜRKÇÜLÜĞÜN ĠDEOLOGUDUR<strong>Prof</strong>.<strong>Dr</strong>.Kâmil Veli NERĠMANOĞLUTürkçülük; Türk Dünyası'nın medeniyet, iktisadiyat birliğinin, manevî bütünlüğününtemelidir. Türkçülük, Azerbaycan devletçiliğinin kökünde duran üç baĢlıca temelden biridir.Türkçülük, geniĢ mânâda millî azadlık, bütünlük, devletinin bağımsızlığı, demokrasi ve insanhakları uğrunda mücadele eden Türk halklarının (Türk Milleti'nin) ideolojisidir.Türkçülüğün eğitimcilikten, ilimden, sanattan ve siyâsetten gelen büyük ideologları;Türkçülüğü kendine dönüĢ, kendini savunma, kendini ifade etme sistemi olarak meydanagetirmiĢlerdir. A.Hüzeyinzâde, A.Ağayev, Ġ.Gaspıralı, Z.Gökalp, N.Atsız, Z.V.Togan,M.E.Resulzâde gibi fikir ve akide sahiplerinin fikir sisteminde; Türk manevî varlığınıoluĢ<strong>turan</strong> siyasî, tarihî, coğrafî, iktisadî ve diğer prensipler bütünlükle ele alınır ve tahlil edilir.Tarihî geliĢimi, millî varlığı, kimliği uğruna mücadele eden Türk halkları için Türkçülük, tarihizaruret olarak ortaya çıkmıĢtır. M.E.Resulzâde ve Atatürk, Türkçülüğün devlet varlığınıgerçekleĢtiren tarihî Ģahsiyetlerdir.R.Rıza, B.Vahapzade, C.Aytmatov, O.Süleymanov, H.Memmedov; TürkçülüğünçağdaĢ manevî ölçüsünü dünya seviyesinde ortaya koyan ilim ve sanat adamlarıdır. Bizce,Azerbaycan'ın millî bağımsızlık hareketinin lideri, millî demokratik cumhuriyetin ilk hukukîcumhurbaĢkanı E.Elçibey'in fikir sistemini de bu nihai ifadede inceleyip, değerlendirmekmümkündür.E.Elçibey'in ilk Türkçülük fikirleri, doğup büyüdüğü muhitle iliĢkilidir. Ağır rejim yıllarındayaĢadığı hayat, çocukluk gözü ile Ģahit olduğu ilk manzaralar, dinlediği masallar, destanlar,halk deyimleri; Türkçülük gerçeğini onun kanına, canına yerleĢtirmiĢti. Eski Keleki ile gözgöze yaĢayan Güney toprakları (Güney Azerbaycan) dağları, taĢları, Han Araz'ın hüzün vekeder dolu nağmesi; Elçibey'in çocukluk, yeniyetmelik dünya görüĢünde ilk silinmez izleribırakmıĢtır. Dinlediği mugamlar ve âĢık havaları, sırlı-sihirli nakıĢ dolu halılar, düğünlerde vebayramlarda gördüğü âdetler, millî-dinî akideler onun yüreğinde kurduğu büyük dünyanıntemeli, kökü olmuĢtur. Elçibey'in ilk Türkçülük öğretmeni; el sözü, halk sanatı olmuĢtur.Aksakallılar, akpürçekliler, halkın kendisi, Elçibey'in büyük Türklük dünyasının ilk mukaddestaĢını koyanlardır. Zaman gelecek, dünya değiĢecek, zaman girdabında yeni anlamlar,manâlar çıkacak. Ancak değiĢmeler, bu temelden hiç bir Ģey götüremeyecek. Bu temel,hafızalardan silinmeyecektir.Elçibey'in Türkçülüğün'ün temeli ise; üniversite yıllarında sağlam, ilmî ve tarihî bilgilerlegüçlendirildi. Y.Z.ġirvanî, Z.Bünyadov (Allah onlara rahmet eylesin) E.Memmedov gibimeĢhur âlimler, Elçibey'e Türkçülüğün ilmini, tarihî zeminini öğrettiler, ona yol gösterdiler. Buistikamette kitaplar ve el yazmalar âlemine düĢen bir Azerbaycan Türkü; Farabî, Ġbn-i Sina,Ġbn-i Haldun, Caiz, Urmevî, Rûmî, Nesimî, Nevaî, Babür, Hataî, Fuzulî dünyasınıdolaĢtıkça arı peteği gibi fikir sırasıyla doluyor ve Türkçülük fikri Ģekillenmeye baĢlıyordu. Anadiliyle konuĢmayan insanlar, millî varlığına hor bakan "ziyalılar" (!) Rusya'nın hakimiyetinegirebilmeyi milletine bayram kabul ettiren yöneticiler, onda büyük nefret ve tiksintiuyandırıyordu. Okudukları, öğrendikleri, yaĢadıkları Elçibey'i ĢaĢırtıyordu. Üniversiteyi bitirip,


yüksek lisansa baĢladıktan sonra Z.Bünyadov'un gözetiminde "Tulunoğulları Devleti"isimli tezini yazmaya baĢlar. Yakın zamanda kitap Ģeklinde bastırılan bu eser, Arap tarihindeTürk devletçilik geleneğine adanmıĢ ilk eserlerdendir. O yıllarda, siyasetin yoluna adım atanE.Elçibey, Türkçülük ideolojisini temsil eden ilmî edebiyatı ciddi Ģekilde öğrenir. Bu büyükmirası, üretici olarak devam ettiren Elçibey, Türkçülük ideolojisinin üretici Ģahsiyeti olarakfaaliyete baĢlar.Elçibey'in Türkçülük sisteminin birinci aĢaması, Türklük fikrini yayma ile baĢlar. Üniversiteamfilerinde, toplum hayatını ilgilendiren bütün alanlarda Türkçülüğü bir gaye, bir fikir olarakyaydığı için; Rus-Sovyet Ġmparatorluğu'nun Türkçülüğe vurduğu darbeleri anlattığı içinsiyasî suçlamayla hapsedilen Elçibey; yılmaz, aksine faaliyetini daha da arttırır. Elçibey'evurulan damgaların birinin de "Pantürkist" olması tesadüf değildir.Hapis hayatından sonra çalıĢmalarını daha da arttıran Elçibey'in antirus, antisovyetfaaliyetinde, Türklük dünya görüĢünün tebliği ve Türkçülük ülküsü, sürükleyici etkenolmuĢtur.Tebligat ve siyasî eğitim faaliyetinde, Türkçülük ülküsünü zenginleĢtiren Atatürk veMehmet Emin ekolü, onların Türk Devletçilik tarihinde oynadıkları roller, özellikle önemtaĢır. Zaman geçtikçe yalan ve iftira, hile ve düzen, zulüm ve iĢkence temeli ile oluĢturulanSSRĠ dağılmaya baĢlar. "Bu imparatorluk dağılmalıdır" diyen ve bu yolda her türlü azabaeziyete katlanan, soruĢturmalara maruz kalan Elçibey, bu imparatorluğun dağılmasına sebepolan Ģahıs olarak tarihe geçmiĢtir. "Bu imparatorluk kendi kendine dağılmıĢtır!" diyenkomünistler, özellikle komünist milliyetçiler; ilmi, tarihi bilmeyen siyaset tellallarıdır.Ġmparatorluğu yıkan: Halkların, milletlerin iradesi olmuĢtur. Bu millî irade Ģekillerinden biri deTürklük dünya görüĢüdür, Türkçülük Ġdeolojisidir. Mankurtluk felsefesini; Rus-SovyetEmperyalizminin asimilasyon gücünü; bölünme, parçalanma faciasını; millî benliği mahvedenağır sosyal yaraları; özellikle, C.Aytmatov, R.Rıza, B.Vahapzâde, O.Süleymanov,H.Memmedov gibi büyük fikir adamları gündeme getirmiĢtir. Bu Ģahsiyetlerin arasındaElçibey'in ismi de Ģerefle geçmektedir. Bu imparatorluğu halkların direniĢ faaliyeti yıktı.General Grigoryenko, Soljenitsin, Ġ.Cemiloğlu gibi Elçibey'in de adının geçmesi bizimiçin gurur kaynağıdır. Bu imparatorluğu Almatı'da, Tiflis'te, Bakü'de baĢlayan ilk baĢkaldırı,direniĢ dalgaları yıktı. Aynı baĢkaldırı dalgasının büyük kaynaklarından biri, tarihin hafızasınainkılâp ve millî devlet Ģeklinde kazılan Baku'ydu. Bakü-Azerbaycan'da baĢlayan "MillîAzadlık Hareketi"nin lideri E.Elçibey'di.Tarihi, kendi kanunlarına uygunluğundan ayrı düĢünmek mümkün değil. Hürriyete susayanhalk, bu hürriyet ve bağımsızlık için her Ģeye hazır olan liderini bulmalıydı. 1992 yılındayapılan ilk demokratik seçimlerde Elçibey; millî, bağımsız, demokratik devletin seçimleiĢbaĢına gelen ilk cumhurbaĢkanı oldu. Arkasında Rusya'nın ve Ġran'ın durduğu yerli mafya vekomünist gençler birleĢerek, Azerbaycan'ın millî demokratik devletine karĢı silahlı baĢkaldırıdabulundular. 1993-1997 yıllarında Keleki'de, daha sonra da Bakü'de yasal, fakat aynızamanda yasaklı cumhurbaĢkanlığı devrinde ve bu güne kadar devam eden sonraki günlerdeElçibey, Türkçülük ideolojisinin nazarî meselelerine, Türk dünyasının problemlerine dairkıymetli yazılar yazdı. Bu fikirler, Elçibey'in "Bütün Azerbaycan yolunda" /Ankara, 1998/kitabında, T.Yazgan'ın, H.Açıkgöz'ün, F.Gazanferoğlu'nun, E.Tahirzâde'nin,


Y.Oğuz'un, C.Beydilli'nin, A.Rehimoğlü'nun, C.Göktürk'ün kitap ve makalelerinde,Ġ.Gamber'in, A.Kerimov'un konuĢma ve röportajlarında lâyık olduğu yeri bulmuĢtur.Türk Halkları A<strong>sam</strong>blesi'nin fahri baĢkanı seçilen, Türk Dünyası'na hizmetlerinden dolayıAvrasya ödülüne lâyık görülen E.Elçibey için en büyük mükâfat; Türklüğe, Türk Dünyası'nahizmetidir. Kısaca Elçibey'in Türkçülük fikrini aĢağıdaki Ģekilde genelleĢtirebiliriz:1. Türk-Çin, Türk-Fars, Türk-Ermeni gibi tarihi çekiĢme sisteminde, kaynaklaradayanarak Türkçülük tarihinin öğrenilmesini bir ülkü olarak ileri sürmüĢ, çeĢitli yazı vekonuĢmalarında önemle vurgulamıĢtır. Türkçülük tarihinin çağdaĢ metodolojisi venazariyesi gösterdiği için faaliyeti özellikle önem taĢımaktadır.2. Türk devletçilik tarihinin, özellikle M.E.Resulzâde'nin ve Atatürk'ün devletçiliktecrübesinin temel prensiplerinin gerçekleĢtirilmesinde, çağdaĢ yorum ve tatbikindeElçibey'in hizmetleri çok büyüktür.3. Türk millî mefkuresi için önem taĢıyan Türk Dili'nin, Azerbaycan'da resmî "devletdili" olarak kabul edilmesi, Lâtin alfabesine geçiĢ ve bu alfabeyle 80 den fazla derskitabının hazırlanması da önem taĢımaktadır.4. Elçibey; siyasî plâtformda, Bütün Azerbaycan (Güney-Kuzey) idealini Türk Dünyası(Turan) idealinin temellerinden biri olduğu Ģeklinde ortaya koyup, halleden siyasetçi,âlim olarak büyük hizmetlerde bulunmuĢtur.5. Elçibey, Ġslâmî dünya görüĢü ile Türkçü dünya görüĢünün uzvî, tarihî birliğini, Türk-Ġslâm felsefesini vahdette ele alıp, araĢtıran ve inceleyen fikir adamıdır.6. Elçibey; ırkçılıktan, fanatizmden, hükümcülükten uzak, demokratik sistemçerçevesinde, Türkçülük sistemini dinamik Ģekilde yorumlayan ve gerçekleĢtirensiyaset ve devlet adamı olarak tarihî görevi yerine getirmiĢtir.Eğitimci-Türkçü; siyasetçi, inkılâpçı-Türkçü; Türkçü devlet adamı; demokrat-Türkçü olarak tarihe geçen E.Elçibey ekolünün çalıĢmasını bitmiĢ kabul etmek yanlıĢ olur.Elçibey, bugünkü Türklüğün ve Azerbaycan'ın tarihi meseleleri üzerinde daha büyükfedakârlıkla, daha büyük ciddiyet ve kararlılıkla çalıĢmaktadır.Tarih bu gün yazılmaya baĢlanmıĢtır. Elçibey de onun ön sıralarındadır.Aktaran: Cengiz YAVAN, Türk Dünyası Tarih Dergisi Eylül 2000


EBÜLFEZ ELÇĠBEY - "ÜLKÜCÜ BĠR POLĠTĠKACININ PORTRESĠ"Nuri GÜRGÜRTürk Ocakları Genel BaĢkanıPolitikayı bazı makam ve mevkilere ulaĢmak, siyasi sıfatlar kazanmak, topluma yukarılardanbakacak pozisyonlar sağlamak Ģeklinde algılarsak, Ebülfez Elçibey hayatı boyunca hiçpolitikacı olmadı. Bu anlamda O siyasete de uzaktı; siyaset de ondan hep uzak kaldı. Ġnce,uzun boylu, gözleri içine batmıĢ, sakallı ve melankolik bakıĢlı bu insanın yüreğini kaplayanTürklük sevdası yaĢadığı sürece içinde alev alev yanıp durdu.Sovyetler Birliği‟nin en güçlü döneminde, Gagarin‟in uzaydan el salladığı yıllarda sisteme kafatutmaya, milletinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için çalıĢmaya baĢlamıĢtı. Merdin dayanıpnâmerdin Moskova ile uzlaĢıp iĢbirliğine koĢuĢturduğu günlerdi. Elçin‟in “Ölüm Emri”romanında anlattığı teslimiyet döneminin istisnalarından inançlı, kararlı ve cesur seslerindenbiri, hatta baĢlıcasıydı. Takibata uğradı, tutuklandı, hapiste yattı; asla yılmadı. Tam tersinerejimin baskısı Ebülfez‟in azmini daha da artırdı. Sovyet emperyalizminin sonunun geldiğine,Azerbaycan‟ın özgürlüğüne kavuĢacağına yürekten inanıyordu. Nitekim yanılmadı. SovyetlerBirliği‟nin dağılma iĢaretleri giderek güçlenirken, Ebülfez Elçibey‟in sesi gürleĢiyor, bütünAzerbaycan‟ı kaplıyordu. Doksanlı yıllara girilirken Bakü‟nün Azadlık Meydanı‟nı dolduran vegiderek çoğalan kalabalıkların özgürlük ve bağımsızlık taleplerinin sözcülüğünü Halk Cephesiadına Elçibey yapıyordu. Türkiye bu yiğit Azerbaycan‟lı mücahidi o sıralarda görüp tanıdı.Tarihin karĢı durulmaz akıĢı Sovyetler Birliği‟ni önüne katmıĢ, hızla tarihin çöplüğüne taĢırken,can Azerbaycan, Resulzâde‟nin yıllar önce yaptığı tesbiti hızla hayata geçiriyor, “bir kereyükselen bayrak, bir daha inmez” ifadesinin anlamını tescil ediyordu.Bağımsız Azerbaycan‟da Türkiye‟nin dıĢında Türk dünyasında ilk defa yapılan serbest seçimlerneticesinde Elçibey devlet baĢkanı oldu. Geldiği makamı davasına, fikir ve inançlarına hizmetaracı olarak görüyordu. Büyük idealleri vardı; bunlar Azerbaycan ile sınırlı değildi. ÇünküElçibey milletine sevdalı, milli Ģuur sahibi, meseleleri Azerbaycan‟la sınırlı düĢünmeyen, enginufuklara sahip bir ülkücüydü. Ġlk hedefi Ermeni baskısını ve Rus tehditlerini bertaraf eden,bağımsız politikalar izleyebilen güçlü bir Azerbaycan‟dı. Bunun hemen ardından, GüneyAzerbaycan ile birleĢmeyi geciktirilmemesi gereken bir süreç olarak düĢünüyordu. Ancak, buhedefleri ideallerinin gerçekleĢmesi açısından yeterli görmüyor, esas hedefin Türkiye ileAzerbaycan‟ın siyasi beraberliğinin sağlanması olduğuna inanıyordu.Elçibey projelerini saklamayı hiç düĢünmedi. Haklılığının ihtiyacı olan gücü kendisinesağlayacağına inanıyordu. BaĢta Türkiye olmak üzere Türk dünyasından umduğu ilgiyigörmemesi, çevresinde yeterli anlayıĢ ve beceriye sahip kadroların bulunmayıĢı onu hiçyıldırmadı. Ancak açıkladığı amaçlar gerek Ģahsına, gerekse bağımsız Azerbaycan‟a karĢıamansız düĢmanlar ve keskin düĢmanlıklar doğurmuĢtu. Rusya, Ġran ve Ermenistan ilanedilmemiĢ bir ittifak çerçevesinde dört bir yandan yüklenmeye baĢladılar. Yıllar boyunca RusuĢaklığını meslek ve meĢrep edinenler bu husumet cephesinin gönüllü ve coĢkulu iĢbirlikçilerioldular. Ermeniler Rus desteği ile Karabağ‟a saldırırken, cephede görev yapmak yerine,Elçibey‟e karĢı plânlanan komploda yer almayı tercih eden Suret Hüseyinov ve ortakları,Bakü‟ye karĢı ayaklandılar. Elçibey bir yol ayrımındaydı. Ya isyancılara karĢı silahlı direniĢe


yönelecek ve bir iç savaĢın kaçınılmaz sonuçlarına katlanacak; ya da makamından ayrılacaktı.O sıralarda önemli bir askeri gücü elinde bulunduran Afganistan‟daki Türklerin lideri RaĢitDostum, kendisine yardıma hazır olduğu haberini iletmiĢti. Ancak bir iç savaĢ Ruslarabekledikleri fırsatı vermek olacaktı. Elçibey yakınlarına “Ġktidardan el çektirilsek bile,Ermenilerle savaĢ halinde, binbir emekle kurduğumuz bu devleti iç savaĢın içineçekmeyeceğiz” dedi.Bakü‟den sessizce ayrılıp Keleki‟de ki köyüne çekildi. Ne o günlerde ne de daha sonra,Türkiye‟den gerekli yardımı görmediğinden yakınmadı. Hatta Karabağ‟daki yaralıları taĢımakiçin yana yakıla istediği helikopterlerin verilmeyiĢini bile dile getirmedi. Köyünde yıllarca cangüvenliği sağlanmadan, büyük maddi imkansızlıklara katlanarak, sessiz ve mütevazi yaĢadı.Nice zamandan sonra Bakü‟ye dönmesine ve Azerbaycan dıĢına çıkmasına izin verildi. Geçenyıl Sivas milletvekili Mehmet Ceylan‟ın Ģahsen sağladığı imkânla Türkiye‟ye gelmiĢ ve sağlıkkontrolünden geçmiĢti. Rahatsızlığı açıklanmıyordu, ama durumu ciddiydi. Ancak Elçibey bunuhiç önemsemiyordu. Kendisine Türk Ocakları ġeref Armağanı verildiği Nisan ayındakiKurultay‟da, salonu dolduran Ocaklı‟ların ayakta dakikalarca süren alkıĢlarına, coĢkulutezâhüratına teĢekkür ederken her zamanki gibi mütevâzi, alçak gönüllü ve alabildiğineduygusaldı. Kasım ayında yapılacak Azerbaycan seçimlerine katılacağını, sonuçlardan çokümitvar olduğunu söylüyor, davasına, ideallerine sarsılmaz inancını ortaya koyuyordu;milletine güvenini hiç kaybetmemiĢti. Gerek Kurultay‟da gerekse baĢka yerlerde yaptığıkonuĢmalarda onu zevkle dinlerken hastalığının kısa sürede vahim bir seyir izleyeceğini veölümcül olduğunu hiç düĢünmedik. Bu sımsıcak gönüllü, imanlı ve azimli dava adamınınvarlığının baĢta Azerbaycan olmak üzere bütün Türk dünyası için ne büyük anlam taĢıdığınıbiliyor ve O‟ndan Türklük için daha nice hizmetler bekliyorduk. Elçibey Türk dünyasının birlikve beraberliğinin, milli uyanıĢın, millete hizmet ülküsünün canlı bir abidesiydi. Daha daönemlisi Türk dünyasında onun Ģuur ve idrak ufuklarına sahip siyasi liderlerin adedi ne yazıkki fazla değildi.Esenboğa‟da tabutu baĢında yapılan mütevâzi tören sırasında yanı baĢımda hıçkırarakağlayan Azerbaycan‟lı delikanlının saçlarını okĢadım; Elçibey‟in içimizi dolduran sevgisiylegöğsüme bastırdım ve “ağlama” dedim “Ģimdi Elçibey sizlersiniz, onun fikirlerini, ideallerini,amaçlarını siz gerçekleĢtireceksiniz. Her biriniz birer Elçibey olmaya hazır mısınız”?Delikanlının cevabını bulunduğumuz ortamda duyabilmem imkansızdı. Ancak bu sorununbütün milliyetçi çevreler için geçerli olduğuna ama en çok ülkücü gençlik için hayatiyettaĢıdığına inanıyorum. Elçibey‟lerin Ģanla ve Ģerefle taĢıdıkları hizmet bayrağı Ģüphesiz hiçsahipsiz kalmadı. Ama gene de sormadan edemiyorum: “Var mısınız, hazır mısınız; hodrimeydan” !Türk Yurdu Dergisi. Eylül 2000 Sayı: 157


TAHLĠLMehmet NĠYAZĠHakk'ın rahmetine kavuĢan Ebulfez Elçibey, değeri yeterince anlaĢılamayan bir idealist, birdevlet adamıdır. Eski Yunan'dan beri siyaset adamı ile devlet adamının ayrılığına dikkatedilmiĢ, siyaset adamının gelecek seçimi, devlet adamının gelecek nesli düĢündüğünün altıçizilmiĢtir.Bu iki insanı ayırmak için ciddî bir fark da Ģudur: Siyaset adamı rüzgâra göre yelken açar;devlet adamı ise inandıkları uğruna politika yapar. Bu açıdan baktığımız zaman Elçibey tambir devlet adamıydı.Elçibey çocukluğundan beri Azerbaycan'ın bağımsızlığını ve bütünlüğünü, Türk dünyasınınbirliğini ve Türkiye ile yakınlaĢmasını, hatta bütünleĢmesini arzu ediyor, âdeta bunun içinyaĢıyordu. Elçibey CumhurbaĢkanı seçildikten sonra, Türkiye'nin tutumunu anlayınca,ülküsünü bir tarafa bırakıp, mevkisini sağlamlaĢtırmaya çalıĢabilirdi. Muhakkak kiAzerbaycan'ın bağımsızlığını sağlayanların baĢında gelen bir kiĢi ve Azerbaycan'nın seçilmiĢ ilkCumhurbaĢkanı olarak tarihe geçecekti. Bu da sıradan bir fâni için yeterdi. Ama o mevkisini,elde ettiği baĢarılarını riske etti; ülküsüne doğru yürümeye çalıĢtı. Çünkü devlet adamı birheves değil, bir fıtrat meselesiydi. Ġsteseydi de aksini yapamazdı.Sosyal konularla ilgilenenlerin baĢarıları toplumların Ģuuru ile yakından ilgilidir. Milletingeleceğini teminat altına almak için devlet adamının mesajını yerinde buluyorsa, Ģuurlutoplum etrafında kilitlenir. Ne yazık ki Azerbaycan'da böyle olmadı. Bu durum yıllardan berizihnimi kurcalayan soruyu daha da girift hale getirdi. Basın-yayın organlarındanöğrendiğimize göre, seviyeli bir kitap, sekiz milyonluk Azerbaycan'da yüz binler satıyormuĢ.Bu kadar çok okuyan bir toplumun kalkınma, millî Ģuur gibi problemleri olmamalıdır. Halbukine kalkınabildiler, ne de istenilen oranda millî Ģuura kavuĢabildiler. Aksi halde Elçibey elemliyıllar yaĢamazdı.<strong>Dr</strong>amatik bir tarzda cumhurbaĢkanlığı sonuçlanmasına rağmen, Elçibey çok baĢarılı iĢleryapmıĢtır. Azerbaycan'da küllenen bağımsızlık alevini yakmıĢ, Azerileri hedeflerine götürecekolan Halk Cephesi'ni de arkasında bırakmıĢtır. O'nu takip edenlerin Halk Cephesi'ninbölünmesine imkân vermemeleri, bağımsızlık ateĢini söndürmemeleri bütün Türk dünyasınısevindirir. Elçibey'in ne kadar baĢarılı olduğunu, cenaze törenine Ġran ve Rusya'nınAzerbaycan büyükelçilerinin katılmamaları da göstermiĢtir.Umut edelim ki, bizde olduğu gibi, böyle karizmatik liderlerin ardından gelenler, onunfikirlerini, hatta eylemlerini çarpıtıp, siyasî emellerine alet etmezler. Cumhuriyetin onuncu yılkutlamaları sırasında bir gencin, "Gençlik ideoloji ister. Gençlik nereye gidiyor?" diye sormasıüzerine Mustafa Kemal'in "Türklükten daha büyük ideal olur mu?" cevabıyla ĢukonuĢmayı yaptığını biliyoruz: "Biz on beĢ milyonuz; dünyadaki Türkler on beĢmilyondan ibaret değil. ġu haritaya bak. Dünyanın her tarafında Türkler yaĢıyor.Bugün için siyasî bir vahdet düĢünülemez. ÇeĢitli engeller var. Dil-tarih inkılâbınıyapmak istiyorum. Meseleye bir kültür birliğinden baĢlamak lâzım. Evvela


lehçemizi düzeltelim. Türkiye'de konuĢulan Türkçe bütün Türk âlemindeanlaĢılmalıdır. Zamanla kültür vahdeti siyasî vahdete eriĢir. Ama yüz sene sonra;ama elli sene sonra. Bundan büyük ideal olur mu?" Ne yüce ideallerle kurulan Dil-Tarihkurumlarının hangi hallere düĢürüldüğünü, millet bütünlüğümüzü hançerlemek içinkullanıldığını biliyoruz. Dilimizde bulunmayan kelimeleri dıĢ Türklerden tamamlama gayretleribir tarafa itildi; uydurmacılığa yer verilerek dilimiz tarihten ve coğrafyadan koparıldı.Asya'daki Türklere gökteki yıldızlar kadar uzaklaĢtık; bir Uruguaylı kadar yabancılaĢtık. BirHocaefendi çıktı; sevenlerine Asya Türk cumhuriyetlerinde iĢ yapmalarını, oralarda okulaçmalarını, dilimizi öğretmelerini tavsiye etti. Ġdealist, gayretli gençlerin baĢarılarını dostdüĢmandanöğreniyoruz. Maria Thereso gibi mükafatlandırılması için Nobel adayıgöstermemiz, en azından devlet madalyasıyla ödüllendirmemiz gereken bu Hocaefendi'ylebazı mahfillerin nasıl uğraĢtıklarını elemle, ibretle seyrediyoruz. ĠnĢaallah bizim yaĢadığımızdramatik durumları, Azerbaycan'daki kardeĢlerimiz yaĢamaz; Elçibey'in gösterdiği yoldahocası, hacısı, aydını, halkıyla yürürler.Türk Ocağı'nın Genel Kurulu'nda Elçibey'i dinlemek bizlere nasip oldu. Her anında Türkdünyasının dertleriyle meĢgul olduğu belliydi. Nelerle karĢı karĢıya kaldığını gayet iyibiliyordu; ama inandıkları uğruna yürümesinin lüzumuna da inanıyordu. Aradan aylargeçmesine rağmen konuĢmasında söylediği Ģu cümle hâlâ kulaklarımda çınlıyor:"Söylemesem ölürüm, söylesem beni öldürürler."Bir büyük insanın ölmesi, milleti için çok elim bir hadisedir; ama yurtdıĢında ölmesi dahafecidir. Elçibey'in ölümü, bütün Türk dünyasını yasa boğmuĢtur; fakat en derin acıyı mutlakaAzerî kardeĢlerimiz duymuĢlardır. Gurbette ölmesi, acılarını daha da artırmıĢtır. Türkiye'nin16. yüzyıldan beri bütün Türklerin anavatanı olduğunu hatırlarlarsa, Elçibey'in deanavatanında bu fânî âleme gözlerini kapadığını düĢünerek acılarını hafifletirler.Cenab-ı Allah'tan büyük idealistimize rahmet, aziz milletimize sabırlar dileriz...Zaman Gazetesi, 25.8.2000


ELÇĠBEYYavuz Bülent BAKĠLERBir öğlen namazından yeni kalkmıĢtım. Ġçimden, bütün geçmiĢlerimin ruhuna fatihalarokuyarak yürüyordum. Cemaatten biri kulağıma uzanarak fısıldadı:"Haberiniz var mı? Elçibey rahmet-i rahmana kavuĢtu. BaĢınız sağolsun!"Kulaklarımda bir uğultu hissettim. Sandım ki derin, soğuk, karanlık bir kuyunun dibindeduruyorum. Neden sonra kendimi toparladım. Demek Ebulfez Elçibey de artık geçmiĢleriminarasına karıĢmıĢtı ve demek okuduğum o fatiha sevabından, O'nun aziz ruhu için de bir payayrılmıĢtı.Üç-dört günden beri, içimde sedef nakıĢlı bir Karabağ tarı hıçkırıp duruyor. Üç-dört gündenberi sanıyorum ki, bir köĢe baĢını dönünce veya bir kapı açılınca, birdenbire karĢıma Oçıkacak. Yine o zarif, o efendi, o çelebi hâliyle gülümserken kollarını açacak: KucaklaĢıpkonuĢacağız.Elçibey'le birkaç defa aynı kürsüden aynı kalabalığa hitap ettik. Ġlkinde Halk Cephesi GenelBaĢkanıydı. Daha CumhurbaĢkanı seçilmemiĢti. Sonrakilerde CumhurbaĢkanlığındandüĢürülmüĢtü. Ama o hep aynı Elçibey'di: Samimi, yürekli, mütevazı bir lider. Pek çokmüĢterek dostumuz vardı ve sanki biz birbirimizi bin yıldan beri tanıyor gibiydik. Birkaçgünden beri, O'nunla ilgili televizyon haberlerini dinliyorum. Hakkında yazılanları okuyorum.Ah Türk'ün büyük çilesi! Ah gaflet, cehalet, ihanet çemberimiz!Elçibey'i, önce Azerbaycan halkı yeteri kadar anlayabilmedi. Sonra Türkiye'de, Elçibey'i çok iyitanıması, kucaklaması, desteklemesi gerekenler O'nun pek farkında olamadılar.Gazetelerimiz, cenazesi için, Bakü'de 50 bin kiĢinin toplandığını, gözyaĢı döktüğünü yazıyor.Ah keĢke o 50 bin kiĢiden sadece 5 bin kiĢi, Suret Hüseyinof serserisi Elçibey'e karĢıayaklandığı zaman Azatlık Meydanı'nda bir araya gelebilseydi, Elçibey'in etrafındakenetlenebilseydi.Ah keĢke Türkiye, o rezil Gence ayaklanmasına gereken tepkiyi anında gösterebilseydi? Arabadevrildikten sonra yol gösterenlerden, nasihata kalkıĢanlardan nefret ediyorum. DünElçibey'in dirisinden korkanlar, bugün O'nun ölüsünden de korkuyorlar. Moskova'nın Elçibey'itanıdığı kadar Azerbaycan, kendi yiğidini tanıyamadı. Çok yazık. Ġran'ın Elçibey'den haberdarolduğu kadar, Türkiye, kendisine sevdalı olan Elçibey'den haberdar olamadı. Bin defa vah!Aman! Eyvah!Elçibey, renkli akvaryumlarda yetiĢen süs balıklarından değildi. Elçibey köpek balıklarıarasında doğup büyümüĢtü. Elçibey'in milleti, 200 yıllık Rus esareti altında, yavaĢ yavaĢkökünden kopmaya baĢlamıĢtı. Rus kültürü karĢısında ĢaĢkına dönmüĢtü. ġimdi lütfen 5milyonluk bir Azerbaycan düĢünün ki, Moskova orada 262 Rus okulu açmıĢtır. Halkınalfabesini değiĢtirmiĢtir. Bütün câmilerini kapatmıĢtır. Ülkenin ilk CumhurbaĢkanı olanMehmet Emin Resulzade, iktidardan düĢürülmüĢ ve arkadaĢlarıyla birlikte Azerbaycan'ı


terk etmek mecburiyetinde bırakılmıĢtır. Ve yüzdeyüz Türk olan, Türkçe konuĢan halk,o Rus mekteplerinde okuya okuya: "Biz Türk değiliz Azerbaycanlıyız! Biz TürkçekonuĢmuyoruz, Azerbaycanca danıĢıyoruz!" demeye baĢlamıĢtır.Milletini, vatanını, tarihini büyük bir aĢkla seven Elçibey, CumhurbaĢkanı olduktan sonra neyapmalıydı? Rus emperyalizmine, köksüzlüğe, ruhsuzluğa, imansızlığa, ilgisiz mi kalmalıydı;yoksa Rusun kültür siyaseti karĢısında pusup kalan, korkan, iki büklüm olan birtakım kimseleriyakasından tutup kaldırmalı mıydı? Halkını silkeleyip uyandırmalı mıydı?Elçibey, kendisine ve milletine yakıĢanı yaptı! Bazı kimseleri (ve tabii baĢta Moskova'yı) çılgınaçevirten, öfkeden geberten Ģu ifadeler onun emriyle ilk defa okul kitaplarına geçti."Biz Azerbaycan Türkleriyiz! Bizim dilimiz Azerbaycan Türkçesidir. Dinimizin kitabıKur'andır. Peygamberimiz Hz. Muhammed'dir. Edebiyatımızın kitabı: DedemKorkuttur!"Peki ne demiliydi Elçibey? Ne yapmalıydı? Politika yeteneği (!) olanlar, Elçibey'i devirdiler.Devrilmesine kayıtsız kaldılar. Sonra bir de gördüler ki Azerbaycan Anayasası bile bir çırpıdadeğiĢivermiĢ: "Azerbaycan Cumhuriyeti'nin dili Türkçedir" hükmü, yerini"...Azerbaycan Cumhuriyeti'nin dili Azerbaycancadır!" safsatasına bırakmıĢ. Dünyada"Azerbaycanca" diye bir dil yoktur. Türkten ve Türkçe'den korkanlar, baĢlarını böyle birkaranlığın içine çekiyorlar. Hem Türkçe konuĢuyor, hem de Türkçeyi'yi inkar ediyorlar.Türkiye'de merhum Elçibey'i en yakından tanıyanların baĢında <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. Turan Yazganvardır. Onu Ģahit göstererek yazıyorum: Elçibey, Azerbaycan petrollerinden Türkiye'nin % 20-25 nisbetinde faydalanmasını istiyordu. Ona göre petrolün % 75'i Azerbaycan'ın % 25'iTürkiye'nin olmalıydı. Büyük devletler ve petrol Ģirketleri O'nu devirdiler. Türkiye'ye % 1.2nisbetinde pay bıraktılar. Aklımız baĢımıza çok geç geldi. Ġtiraz ettik. Aliyev, Azerbaycanhissesinden bize % 5 nisbetinde bir pay daha verdi.Türkiye'de politika yeteneği olanlar % 25'ten, % 6.2'ye düĢmeyi bir zafer kazanmıĢçasınaalkıĢladılar.Aklını baĢına al ey Azerbaycan! 39 siyasо parti senin neyine gerek? Aklını baĢına topla eyTürkiye! Çünkü senin refahın, huzurun, yükselmen...Azerbaycan'la ve bütün Türkcumhuriyetleriyle çok güçlü münasebetler kurmana bağlı.BağıĢla bizi Elçibey! Mekanın cennet olsun!Türkiye Gazetesi. 26 Ağustos 2000


BAKÜ'DEKĠ O SESSĠZ ADAM1988 veya 1989 yılıydı. Bazı yabancı gazetecilerle birlikte Bakü'ye gitmiĢtik. Ruslar'ın Bakü'yegiriĢinden hemen sonraydı. „„Halk Cephesi‟‟ adı bir efsane gibi her yere yayılmıĢtı.ġimdi neresi olduğunu tam hatırlayamadığım bir salonda bize Azerbaycan'da ve Bakü'deolanlar hakkında brifing veriliyordu.Sessiz GerillaToplantının ortalarına doğru, gözüm bir ara yan tarafta bizi dinleyen uzun boylu, ince, gözleriiçine batmıĢ, sakallı birine takıldı.Toplantının baĢında orada yoktu.Sanki sessiz bir gerilla gibi salona sızmıĢtı.Kim olduğunu bilemediğim bu uzun boylu adamın kimliğini biraz sonra öğrenecektim.Toplantı bitmek üzereydi.O ana kadar konuĢmaları sakin biçimde dinleyen bu sakallı adam bir anda öne çıktı ve kendinitanıttı.Gelen kiĢi Azerbaycan Halk Cephesi'nin efsanevi lideri Ebulfeyz Elçibey'di.Elçibey'i ilk defa orada gördüm.Salondaki bütün gazeteciler, hepimiz ĢaĢırmıĢtık.Mesleki açıdan hiç beklemediğimiz bir sürprizle karĢılaĢmıĢtık.O ana kadar bütün konuĢmalar Rusça yapılıyordu.Ancak o Türkçe konuĢmaya baĢladı.Yüzünde yorgun bir ifade vardı. Sanki o uzun illegalite yılları vücudunu ve dimağını iyiceyormuĢtu.Bir süre Türkçe konuĢtuktan sonra, Rusça'ya geçti.O yıllarda Azerbaycan DıĢiĢleri Bakanlığı hálá Rusların kontrolündeydi.O yüzden salonda tuhaf bir hava esmiĢti.Elçibey o gün bende nasıl bir izlenim bırakmıĢtı tam hatırlamıyorum.


Tabii Halk Cephesi Azerbaycan'ın yükselen siyasal hareketiydi.O haliyle de bizi etkilemesi normaldi.Ağlayan LiderElçibey, bu hareket içindeki liderlik konumuyla elbette Türklük dünyasında kolayunutulmayacak bir yere oturmuĢtu.Daha sonraki yıllarda onunla çeĢitli defalar karĢılaĢtık.O görüĢmelerde aldığım izlenimler daha berrak.Elçibey içine kapanık bir insandı.Büyük bir Atatürk hayranıydı.Ama bir siyasetçiden beklenmeyecek ölçüde duygusaldı.Birkaç kez ağladığına tanık oldum.Bazı liderler vardır. Kendilerine rağmen liderdirler.DuruĢları, sessizlikleri, büyük nutuklardan daha etkileyicidir.Ġnce SiyasetlerElçibey onlardan biriydi.O siyasete, siyaset ona uzaktı.O nedenle Aliyev'le olan mücadelesinde, ben Aliyev'i daha çok desteklemiĢtim.Rahmetli Özal'la birkaç kez tartıĢmıĢtık. O, Elçibey'i desteklerdi.Azerbaycan'ın tarihi ve coğrafi konumu çok becerikli ve kıvrak siyasetler gerektiriyordu.Elçibey ise böyle ince dengelerin insanı değildi.O nedenle Aliyev'in cumhurbaĢkanlığı dönemi çok daha baĢarılı oldu.Ama bütün bunlar, Elçibey'in Türklük dünyasındaki önemini azaltacak Ģeyler değildi.O, gerek Azerbaycan'da, gerek Sovyet Ġhtilali'nden sonra geldiği Türkiye'de, Türklükideallerine fikri düzeyde katkılar yapmıĢ insanlardan biriydi.Elçibey bugün Bakü'de toprağa veriliyor.


Bakü'ye gidenlerin merak ettiği binalardan biri, KGB merkezidir.Bu binanın karĢısında Fahri Mezarlık adı verilen bir yer vardır.Aliyev'in eĢi de burada gömülüdür.Elçibey de orada toprağa verilecek.Kendisi için büyük devlet töreni düzenlenecek.Bakü Temsilcimiz Ġrfan Sapmaz, Elçibey'in ölümünün iktidar ile muhalefet arasında biryumuĢamaya yol açtığını söylüyor.Elçibey Nahcıvan'ın Keleki adlı köyünde doğmuĢtu.Sürgün yıllarında da dört yıl orada kaldı.Dürüst, sessiz, içine kapanık bir Türk milliyetçisi olarak yaĢadı.Yakasından Atatürk rozetini hiçbir zaman indirmedi.O GecelerdeĠstanbul'da kaldığı gecelerde, ufka bakarak Ģiirler okudu.Çünkü baktığı o ufuk, Türk ufkuydu.ġiirler okudu, bazen sessizce ağladı.Türk dünyası en sessiz kahramanlarından birini kaybetti.Bizim, Azerbaycan halkının, hepimizin baĢı sağ olsun...Hürriyet Gazetesi. 23 Ağustos 2000


Cemil ÜNALULU BĠR TÜRK'Ü KAYBETTĠK...Azerbaycan bağımsızlık mücâdelesinin ünlü lideri, Türk dünyasının efsane ismi Elçibey,kendisine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duğduğumuz bir dönemde aramızdan ayrıldı.Derneğimizin her köĢesinde, soluklandığımız her anımızda O daima bizlerle beraberdi.Bizim bu ocakta 50 yıl boyunca, hararetle, umutla beklediğimiz bütün ideallerin müjdecisiydi.Azatlık Meydanı'nda, toplanan yüzbinlerce seveniyle beraber olduğunda, askerin güvendiğiĢerefli bir komutan gibi, halkının önünde, baĢı dik olarak her zaman onlardan birisi idi.Karakteri, davranıĢları, konuĢmaları, vakur ve kararlı tutumu, O'nu gerçek bir devlet adamıyapan özellikleriydi.O, Azerbaycan Halk Cephesi Genel BaĢkanlığı, üniversitedeki hocalığı, Azerbaycan istiklâlmücadelesiyle halkın bütünleĢmesinde önemli bir faktör olmuĢtur.ĠĢgal ettiği makamlar, halkının O'na beslediği sevgi, yaĢayıĢında hiçbir değiĢiklik yapmamıĢ,aksine insanî değerlerimizin daha ön plana çıkmasını sağlamıĢtır. O, milletinin tarihini iyi bilenbir liderdi. O'nun taĢıdığı fikirler, geleceğe dönük, halkının mutluluğu içindi.Mehmet Emin Resulzâde'nin yolu, ĢaĢmaz çizgisi olmuĢ, ortaya koyduğu görüĢler, taĢıdığıidealin temellerini oluĢturmuĢtur.Dâvadan sapmayı asla düĢünmeyen, arkasına bakmayan, inandığı fikrin esiri, gerçek birvatanseverdi.Duygu ve düĢüncelerinde <strong>sam</strong>imi idi. ġahsına vereceği zararı hiç dikkate almadan, inandığıdoğruları söylemek O'nun karakteriydi.Kendisini Türklük Dünyasına adamıĢ olması, Tebriz ve Tebriz Türküne beslediği sevgi Elçibeyiçin, Allah'ın O'na bahĢettiği en güzel hediye idi.Hayatını çok mütevazı Ģartlar içerisinde sürdürürken, ülkesi, milleti ve istiklâle olan tutkusu,pek az insana nasip olacak ölçüdeydi.ĠĢte bu bakımdan M.Kemal Atatürk ve Mehmet Emin Resulzâde gibi onun ardından, sadeceAzerbaycan ve Türkiye Türkleri değil, Türk olmanın heyecanını ve gururunu taĢıyan herkesderin bir acıyla sarsıldı.O'nun gerçek misyonunu elbette ki tarih değerlendirecektir. Pek çok insanın hayal bileedemediği umut ve ideallerini, herĢeyden üstün tuttuğu ve güvendiği Türk evlâtlarıgerçekleĢtirecektir.


Türklük ülküsüne adanan bir hayatın gerçek değeri, kalbinde yaĢattığı vatan ve millet sevgisi,yaktığı, istiklâl ateĢi, hapislere, yasaklara, bütün acı ve baskılara rağmen korkusuzcasürdürdüğü mücâdele dikkate alındığında, O'nun yeri, ancak yüce milletinin gönlü vesevgisiyle anlam kazanacaktır.O, vefalı bir dost, bir gönül adamı, Türk Dünyasının âĢığı bir derviĢ idi.Elçibey, acıların en büyüğünü, Karabağ'ın iĢgali sırasında yaĢadı.Türk dünyası içerisinde Tebriz onun vazgeçemeyeceği sevdasıydı.Söz vermiĢti. O'nunla Tebriz'e birlikte gidecektik. Tebriz Türk'ü de senelerden beri ümitle,heyecanla O'nu bekliyordu.Bey'i hepsi çok seviyordu. Sıkıntı ve sevinçlerini O'nunla paylaĢıyorlardı.O, söz vermiĢti. Tebriz'in azatlık bayramında mutlaka onlarla beraber olacaktık.Böylesine ani bir yolculuğa çıkacağını kendilerine haber vermediği gibi, hissettirmemiĢti bile.Bundan dolayı Elçibey'e kırgındılar. Bayram için hazırlık yaptıklarını söylüyor, "Onun unutmasımümkün değildi" diyorlardı.Üç renkli ayyıldızlı bayramlıklarını, onlara ulaĢtıracağından Ģüpheleri yoktu.Ancak Elçibey, bu emânetin, bırakacağı mirasın Ģahsî menfaatlere alet edilebileceğini,bazılarının bu kutsal emâneti milletinin menfaati yönünde değil, ikballeri için kullanacaklarınıbiliyordu.Bundan dolayıdır ki, Tebriz'in bayramlıklarını, yaptığı vasiyetiyle çok sevdiği halkına veinandığı Türk Gençliği'ne bırakıyordu.O, ebedî yolculuğa çıkacağını biliyordu. Aylardan beri de bunun hazırlığını yapıyordu Amadostlarını, sevenlerini üzmemek için bu sırrını yüreğinde saklı tutuyordu.Mehmetçiğin omuzunda son yolculuğa çıkarken; kendisini saran, ayyıldızlı bayraklabütünleĢiyordu.Bu duygular yaĢanırken, O'nun bir gün daha sevenleriyle beraber olmasını içlerinesindiremeyenler vardı. Elçibey'in gitmek için acelesi yoktu. Ama onların acelesi nedendi? Kimikimden ayırmak, kaçırmak istiyorlardı?Aziz Dost; Senin mücadeleci kimliğini ve sana gösterilen sevgiyi kıskananlar, bu sevgi selikarĢısında aĢağılık duygusuna kapılarak küçüklüler.Bunları yapanları, yaptıranları sen daha iyi tanıyorsun. Sana bunları reva görmeselerdi,içlerinde taĢıdıkları kin ve kıskançlığı kusmasalardı, asıl o zaman üzülmen gerekirdi.


Senin için makamların en yücesi, Türk evlâdı olmaktı.Fikirlerin daima yolumuzu aydınlatacaktır. Milletin gönlünde yer tutan sevginle her zaman varolacaksın.Ruhun Ģad olsun!Türk dünyasının baĢı sağolsun...Azerbaycan Türk Kültür Dergisi


BĠR YAHġĠ ADAM: EBULFEZ ELÇĠBEYSüleyman DOĞANTürk Dünyasının yılmaz özgürlük savaĢçısı Ebulfez Elçibey Hakk'a yürüdü. Allah Rahmet etsin.Bir süredir kanser teĢhisiyle Ankara'da tedavi görüyordu. Hastalığına rağmen; TürkDünyası'nın birliği ve dirliği için var gücüyle çalıĢıyordu. O, inanmıĢ bir mümin idi. Kendisiyledefaatla görüĢtük. Son görüĢmemiz gazetemizin Ġstanbul Sefaköy'deki merkezinde oldu.Gazetemizi ziyarete gelmiĢti. Dâvasını anlatırken heyecanlanıyor ve yapılması gerekentekliflerini sıralıyordu. Gazetemiz Genel Yayın Müdürümüz Zeki Saraçoğlu'nun, Elçibey'idinlerken gözü yaĢarmıĢtı. Azerbaycan'la Türkiye'nin bir Federasyon olmasını istiyordu.Azerbaycan deyince akla gelen ilk isim, Elçibey'dir. O, komünizmin karanlık döneminde rejimekarĢı isyan etmiĢ, öğretim üyesi olarak çalıĢtığı Bakü Devlet Üniversitesi'nde Halk Cephesi'nintohumlarını atmıĢtır. Ebulfez Elçibey, Bakü Devlet Üniversitesi Fars ve Arap dili BölümündeyaklaĢık 25 yıl öğretim üyeliği yaptı. Herkesin Komünizmden korktuğu bir dönemde Elçibeybir aydın olarak üniversitede çalıĢmalara baĢladı. Yılmadı bıkmadı. Usanmadı. Büyük bir derviĢsabrıyla çalıĢmalarını sürdürdü. Gençlerin millî ve manevî bilinçlenmesi için var gücüyle çalıĢtı.Sovyetler Birliği dağılırken, Azerbaycan, özgürlüğünü kanıyla kazandı. Özgürlüğü kazanmadaElçibey'in çok büyük rolü oldu. 20 Ocak 1990 da meydana gelen ve Halk Cephesi'ninönderliğindeki bağımsızlık hareketinde, Kızıl Ordu Bakü'ye girdi. Yüzlerce Azerbaycanlı yaĢlı,genç, kadın, erkek ve çocuk Rus tank paletleri altında can verdi. Özgürlük savaĢçılarının önsafında hep Elçibey vardı. 1992 yılında istemediği halde CumhurbaĢkanlığını kabul etmekzorunda kalan Elçibey, Bağımsız Azerbaycan'ın Mehmet Emin Resulzade'den sonra ikincicumhurbaĢkanıydı.Azerbaycan'da 80 bin Rus askeri vardı. Elçibey'in cumhurbaĢkanlığı döneminde yaptığı enönemli iĢlerden biri de; Rus askerlerini Azerbaycan'dan çıkarmak oldu. Bedelini iktidarınıkaybederek ödedi. ġu anda yeni kurulan Türk Devletleri içinde sadece Azerbaycan'da RusOrdusu yoktur. Bu da Elçibey'in büyük bir baĢarısıdır. ġimdi Azerbaycan'ın öz evlatları vatanınıkoruyor ve askerlik yapıyor.CumhurbaĢkanı Aliyev'i özgürlükleri kısıtlamakla eleĢtiren ve ona "diktatör" diyen Elçibey,geçen yılki cumhurbaĢkanlığı seçimlerinin adil yapılmadığından Ģikayetçiydi. Elçibey,"Aliyevelinden gelse bizi hapse attıracak. Ancak Azerbaycan'da muhalefet güçlü olduğundan bunuyapamıyor..." diyordu. Elçibey, mütevazı bir insandı. Yılların verdiği mücadeleyle epeyyıpranmıĢ bir izlenim veriyordu. Elçibey'in, Rusya, Kafkaslar, Ermeni sorunu, iki Azerbaycan,muhalefet, seçimler ve projeleri dahil daha pek çok konuda görüĢlerini almıĢtım...Elçibey Azerbaycan'ın istikrarı için Ģu tesbiti yapıyordu: "Yeni Türk devletlerindeki devletadamlarının yüzde 95 i geçmiĢ komünist iktidarda bulunan insanlardır. Hepsi KGBnin tezgâhından geçmiĢ insanlardır. Yani Rusya'nın icazetini almıĢ insanlar ĢimdiiĢbaĢındadır. Bunlardan hayır beklemek akıl dıĢı olur. Bu insanlar Moskova'da ikenrüĢvet alırlardı, Ģimdi de alıyorlar. Eski alıĢkanlıklarını devam ettiriyorlar. Önemlimevkileri para karĢılığı satıyorlar. BaĢa gelen insanlar eskiden KGB ye yüklü


miktarda para vererek iĢbaĢına gelirlerdi. ġimdi de bu insanlara para verenlerönemli mevkilere geliyor.Özbekistan'da, Türkmenistan'da, Kazakistan'da Kırgızistan'da ve Azerbaycan'daiĢbaĢında bulunan liderlerin çağdaĢ olmaları mümkün değildir. Bunların kafayapıları ve zihniyetleri yeniliğe engeldir. Yenilik ve ilerleme olunca bunlarınfoyaları ortaya çıkacaktır. Bu liderlerin nazarında halklar birer köledir. Kendileriise efendi. Bunlar geliĢmekten korkarlar. Saltanatlarının elden gideceğindensürekli endiĢe ederek, halktan da Ģüphe ederler."Elçibey iktidara geldiklerinde yapacaklarını da Ģöyle sıralıyordu: "Ülkemizi kemiren rüĢvetve hırsızlığı önlememiz gerekir. Yerli sanayiyi güçlendirip, üretime geçeceğiz.Bunların hepsinin yapılması için program ve projelerimiz hazır. Rusya ile iyikomĢuluk iliĢkilere girmek taraftarıyız. Ancak Rusya bize düĢmanlık beslerseelbette biz dost olamayız. Rusya bize eski müstemlekesi gibi bakarsa elbetteRusya ile mesafeli ve dikkatli hareket etmek zorundayız. Ne zaman Rusgenerallerin değil, Rus demokratların fikri ön plâna gelirse o zaman bizim Rusyaile iliĢkilerimiz daha da kolaylaĢacaktır. Ticaret ve her türlü iliĢkilerimiz artacaktır.Ġran'la ise orada yaĢayan kardeĢlerimizin haklarını alıncaya kadar mücadeleyedevam edeceğiz. "Azerbaycan'da Elçibey'in iktidardan gidiĢi, ardından Aliyev'e karĢı yapılan baĢarısız darbeTürkiye'deki milliyetçiler üzerinde bir ümitsizlik meydana getirdi. Çünkü Azerbaycan TürkDünyasına açılan kapıydı. Efsanevî lider Elçibey'in ölümünden sonra Ģimdi Azerbaycan'dataĢlar yerinden oynadı. ġu anda Aliyev'in karĢısında en güçlü aday Müsavat Partisi GenelBaĢkanı Ġsa Kanber daha da güçlendi. Zaten Elçibey ile Ġsa Kanber'in arası çok iyiydi. HalkCephesi liderlerinin kaybından sonra büyük bir Ģok yaĢanıyor. Halk Cephesi'nde güçlü adayolarak Ali Kerimov öne çıkıyor. Ali Kerimov, genç ve dinamik biri. ġu anda Azerbaycan MillîMeclisi Milletvekili. Ġktidar ve muhalefetle arası iyi.Bir yahĢi adam Ebulfez Elçibey'e bir kez daha Allah'tan rahmet, yakınlarına, kederli ailesine veTürk Dünyasına baĢsağlığı diliyorum.Ortadoğu Gazetesi


BĠR BAġBUĞU DAHA YĠTĠRDĠKMahir NAKĠPO, Azerbaycan'ın seçilmiĢ ilk CumhurbaĢkanı idi. O, 1999 yılından sonra hürriyetine kavuĢmuĢbeĢ Türk Cumhuriyeti içerisinde Ruslar'ı toprağından tereddüt etmeden kovan ve Sovyetlerzamanında Komünist Partiye kayıt olmayan tek CumhurbaĢkanı idi. O, (Türkiye dahil) mevcutTürk CumhurbaĢkanları içerisinde Türklüğü açıkça savunan ve yakasından Atatürk rozetini hiçeksik etmeyen tek Türk CumhurbaĢkanı'ydı. O, "Türk kanı dökülmesin" diye tahtını feda eden(belki tarihte) ilk devlet adamıydı. Evet, Tanrı'nın engin rahmetine kavuĢan müstesna insanEbulfez Elçibey'den söz ediyorum.Onu ilk defa 1991 yılının son aylarında, kulübeden biraz farklı olan evinde ziyaret etmiĢtik. Ozaman Muttalibov CumhurbaĢkanı, Elçibey de topyekün muhalefetin manevî önderiydi.Evindeki eĢyalar tevazudan da öteydi. Alçakgönüllü, <strong>sam</strong>imi, basit ve dürüst üslubudikkatimizi çekmiĢti. Serdettiği görüĢleri, Kerkük'te, Batı Trakya'da, Doğu Türkistan'da hattaTürkiye'de çile doldurmuĢ bir milliyetçinin görüĢlerinden pek farklı değildi. Azerbaycan'ınbağımsızlığını Azerbaycanlıların değil, Türklüğün zaferiyle izah ediyordu.Ġkinci görüĢmemiz 1993 yılında Elçibey CumhurbaĢkanı iken tahakkuk etmiĢti. Yarım saattenfazla görüĢme fırsatı bulmuĢtuk. Elçibey'e Irak Türkleri'nin siyasî durumları hakkındateferruatlı bir brifing vermiĢtim. O zaman Irak Millî Türkmen Partisi, Irak Türklerinin siyasîmisyonunu tek baĢına temsil ediyordu. Brifingden sonra çok kısa bir konuĢma yaptı veAzerbaycan Devletini'nin Irak'taki soydaĢlarına akıllı ve plânlı bir Ģekilde sahip çıkmasıgerektiğini vurgulamıĢtı. Irak Millî Türkmen Partisi temsilcilerinin behemehal Bakü'yegelmelerini ve müĢterek bir strateji üzerinde çalıĢmalar yapmalarını istemiĢti. Meraklasorduğu tek konu, Türkiye'nin Irak Türkleri meselesine nasıl yaklaĢtığı idi. Aradan birkaç aygeçmedi, Elçibey, Azerbaycanlı kanı dökülmesin diye, makamını sayın Haydar Aliyev'e bıraktıve kendini feda ederek Azerbaycan'ı kardeĢ kavgasından kurtardı.Üçüncü görüĢmemiz ise Haziran 1999 da Bakü'deki evinde olmuĢtu. Kerkük Vakfı adına sayınSuphi Saatçi ve ailelerimizle birlikte Azerbaycan Ġlimler Akademisi'nin davetlisi olarak Bakü'debulunduğumuz sırada gerçekleĢmiĢti. Evi, ilk görüĢmemizdekinden daha hallice ama, tevazuuhâlâ kaybolmamıĢtı. KiĢiliği daha olgunlaĢmıĢ, görüĢleri daha derinlik kazanmıĢtı. Kimseyedokunmadan ve kimseyi incitmeden dünyadaki ve özellikle de Türk alemindeki olaylarıyorumluyordu. Uzun süren bu görüĢmemizin en zengin hissesini, Irak Türkleri'nin meselelerioluĢturmuĢtu. Diğer Azerbaycanlı aydınlardan farklı olarak, Irak Türkleri'nin siyasî vaziyetinisordu; biz de gereken izahatı verdik. Aslında ortalama Azerbaycanlı aydınların hemenhepsinin Irak Türkleri'nin kültürü, folkloru, dili ve edebiyatı hakkında bilgi sahibi olduklarını,büyük bir memnuniyetle önceden de tesbit etmiĢtik. Ancak bu aydın zümrenin IrakTürkleri'nin siyasî durumunu merak etmemelerini ve bu hususta bize fazla soru sormamalarınıdoğrusu garipsemiĢtik. Bunu, kuĢkusuz, geçmiĢ komünist yönetimden kalan korkuyayormuĢtuk. Buna mukabil, Elçibey'in, Irak Türkleri'nin içinde bulunduğu çıkmazdan haberdarolduğunu anlamak, çok zor olmadı. Gerçekten, Elçibey'in etrafındaki Ģuurlu gençlerin de, IrakTürkleri konusunda geniĢ bir siyasî bilgiye sahip olmaları, bizi fazlasıyla mutlu etmiĢti.Rahmetlinin Irak Türkleri konusunda tereddütsüz savunduğu görüĢ, özetle Ģuydu: Irak


Türkleri'nin yaĢadığı topraklar, Güney Azerbaycan'ın bir devamı ve büyük Türk dünyasınınayrılmaz ve taviz verilmez bir parçasıdır. Bu topraklar uğruna ister Osmanlılar olsun, isterSafaviler olsun çok kan dökmüĢtür. Bu bölgenin Türklüğü, Türkiye ve Azerbaycan için aynıderecede önemlidir. Türkiye Irak Türkleri meselesini Kuzey Irak'taki Kürt meselesinden ayrıtutmalı ve onların bölgedeki haklarını açık bir Ģekilde savunmalıdır. Bu hususta Azerbaycan ilemüĢterek politikalar tesbit edilmelidir. Türkiye, yaklaĢık bir asırdan beri tek baĢına olduğuiçin, Irak Türkleri davasını savunamamıĢsa, bugünden sonra Azerbaycan'ı da yanındagörmelidir. Irak Türkleri'nin davası Türk Dünyasının meselesi olmakla birlikte, esas Türkiye ileAzerbaycan'ın müĢterek meselesidir. Kısacası, Azerbaycan devleti için Kerkük, GüneyAzerbaycan kadar hayatî bir meseledir. Bu görüĢleri yıllarca komünizm gibi zalim biryönetimin altında yaĢamıĢ Ģuurlu bir Türk aydınından dinlemek bizi çok mütehassis kılmıĢtı.Bugün Elçibey'le yaptığımız bu son sohbetin önemli bir kısmının Kerkük'e ayrılması, belki detek teselli kaynağımız olmuĢtur.Evet Elçibey'in aramızdan zamansız ayrılıĢı Azerbaycan için olduğu kadar, Irak Türkleri için debir bedbahlıktır ve telafisi zor olan bir kayıptır. Kendisi hayattayken bunun farkında değildik.Aslında Türk Dünyasında Elçibey'in görüĢünü savunanların çoğalması, bu görüĢün iktidarolmasından daha önemlidir. Çünkü, Türk dünyasının birliği mefkuresi, geniĢ halk kitleleritarafından benimsenmedikçe, uygulama imkânı bulamıyacaktır. Onun için rahmetli Elçibey,Türklüğü savunduğu kadar demokrasiyi de savunuyordu. Bugün Türk dünyasının siyasîçekiĢmeden uzak müĢterek düĢüncelere ve ülkülere ihtiyacı vardır. Böylesi rehber insanlarınortaya çıkması, baĢtaki siyasî iktidarları tedirgin etmemeli ve ürkütmemelidir. Doğru ve hayatîmefkureleri acele uygulamaya koyarak fırsatları hepten kaybetmektense, uzun vadeyeyaymak daha selametlidir.Rahmetli Elçibey, kendisinden önce aynı görüĢleri savunan Mehmet Emin Resulzade'nin birtakipçisi idi. Umarız ki, uzun bir fasıla geçmeden aynı görüĢleri paylaĢan hamiyetli, dirayetliüçüncü bir önder çıkar ve Azerbaycan Türklüğü'nün bayrağını daha ileriye götürür. "Bir kereyükselen bayrak bir daha inmemelidir."Mekânın uçmak olsun BaĢbuğ Elçibey.KardaĢlık Dergisi / 7 Temmuz-Eylül 2000


TARĠHĠ SIÇRATMAK ĠSTEYEN "BEY"Fatih KĠRĠġÇĠOĞLUAZERBAYCAN'ın son yüz yıllık tarihine baktığımızda bu ülkenin kötü kaderini değiĢtirmekisteyen iki devlet adamı görürüz. Bunlardan birincisi asrın baĢında ilk bağımsız TürkCumhuriyetini -Azerbaycan Türk Cumhuriyeti'ni kuran ve ilk devlet baĢkanı olan MehmetEmin Resulzâde, diğeri ise Ebulfez Elçibey'dir. Kurulan ilk cumhuriyet, ne yazık ki iki yıllık birsüreden sonra 1920 Nisan'ında Azerbaycan'ın Kızılordu birlikleri tarafından iĢgal edilmesiyleyıkıldı. Mehmet Emin Resulzâde de Türkiye'ye geldi. Tarihin yeniden yazıldığı, Kafkaslar'da,Balkan Yarımadası ve Ortadoğu'da yeni bir bölüĢümün yaĢandığı, küçük küçük sun'idevletlerin kurulduğu, koca bir Türk Cumhuriyeti'nin Anadolu yarımadasına sıkıĢtırıldığı birdönemde kaderin Türklere hiç de güleryüzle bakmadığı Ģüphesizdir.Uzun savaĢlardan yorgun çıkan yeni Türkiye Cumhuriyeti bir taraftan kendi coğrafyasındakaderini örerken, kardeĢleri de Sovyetler Birliği'nin baskıcı ve sömürgeci siyaseti altındahayatlarını devam ettirmeye çalıĢıyorlardı. ĠĢte Sovyetlerin en baskıcı dönemlerinde 1938'deNahçivan'ın Keleki köyünde dünyaya gelen Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyev adındaki bu çocuk,1946'da Ġran'dan kaçan Azerilerin kendi köylerine sığındıklarını, gerek kendilerinin, gereksebütün dünyadaki Türklerin zor hayat Ģartları içinde yaĢadığını da çocukluğundan itibarenzihnine yerleĢtirmiĢti.Elçibey, öğrencilik yıllarından itibaren Azerbaycan'ın bağımsızlığı uğrunda verilen mücâdeleniniçinde yer aldı. Üniversite öğrenci ve öğretim görevlileri ile birlikte teĢkilâtlar oluĢturdu. Siyasîfaaliyetlerinden dolayı 1965 yılının Ocak ayında Devlet Güvenlik Komitesi tarafındantutuklandı. 1975-76 yıllarında yeniden mahkûm oldu. Atatürk'e "Ben Atatürk'ün askeriyim "diyecek kadar inanmıĢtı. Bu yüzden Sovyetler'in bir gün yıkılacağını görüyor ve hep bunagöre hazırlık yapıyordu. Nihayet tarih O'na bu fırsatı verdi. 1988'de "Açıklık" ve "YenidenYapılanma" politikalarının sonucu, önce 3 Baltık ülkesinde -Litvanya, Latviya, Estonyabağımsızlıkyanlısı halk cepheleri kurulmaya baĢlandı. Bunu fırsat bilen Elçibey ve arkadaĢlarıda 16 Temmuz 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi'ni kurdular. Ġlk baĢkan halktan biri olanNimet Penahlı idi. Bu büyük iĢi onunla götüremeyeceğini anlayan Cephenin 16 kiĢilik yönetimkurulu Elçibey'i baĢkan seçti.Elçibey'in 4 ana hedefi vardı:1. Azerbaycan'ın tam bağımsızlığı,2. Karabağ'ın kurtarılması,3. Ġran'daki Azerilerle birleĢme,4. Türkiye'yle bir konfederasyon kurulması ve buradan da Türk birliğine geçiĢ.Fikirleri ve hedefleri emperyalistler için ürkütücüydü. Tarih kozasını örerken Berlin duvarıyıkılmıĢ, iki Almanya birleĢmiĢti. Güney ve Kuzey Azerbaycan neden birleĢmesindi? Arada telörgüler ve Aras nehri vardı. 89'un sonunda binlerce insan tel örgüleri parçaladı ve kendiniAras'ın soğuk sularına attı. Rusya'nın yanında Ġran da ürkütülmüĢtü. 8 Ekim 1991'deAzerbaycan bağımsızlığını ilân edince devlet baĢkanlığını kısa bir müddet Ayaz Muttalibov


yürüttü. 7 Haziran 1992'de de Devlet BaĢkanlığına Elçibey seçildi. Seçilir seçilmez 1918Azerbaycan Türk Cumhuriyeti'nin 3 renkli ve ayyıldızlı bayrağını kabul edip, M.EminResulzâde'nin "Bir kere yükselen bayrak bir daha yere inmez" sözünü kendine rehber tuttu.Elçibey, Devlet BaĢkanlığına geldiğinde Rusya desteğindeki Ermenilerle savaĢ çok Ģiddetli birĢekilde sürüyordu ve devletin ne ordusu ne hazinesi vardı. Yönünü döndüğü Türkiye de O'nuyalnız bırakmıĢtı. Rusya'nın, yeni imparatorluğunu sürdürebilmek için uydurduğu BağımsızDevletler Topluluğu'na girmeyi, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kaybetmesi olarak görmüĢ,yalnızlık ve tecrübesizlik yüzünden Yukarı Karabağ kaybedilmiĢti. Ermenistan, Rusya ile birsaldırmazlık ve koruma antlaĢması imzalamıĢtı. Türkiye neden Azerbaycan'la böyle birantlaĢma imzalamasındı? Ne antlaĢma imzalandı, ne de istediği ağır silahlar geldi.Bunlara rağmen Türkiye'ye küsmedi. KarĢılıklı olarak gümrük duvarlarını indirtti, vizeyikaldırdı. Anayasa'ya Azerbaycan dilinin "Türkçe" olduğuna dair bir madde koydurttu, lâtinalfabesine geçme yolunda kararlar aldı. Türkiye ile olan bu sıcak temasları ve Bakü-CeyhanPetrol Boru AntlaĢması'nı tereddütsüz imzalaması, çok uluslu Ģirketleri de ayağa kaldırdı. BuyetmezmiĢ gibi diğer Türk Cumhuriyetleriyle de iliĢkilerini sıcak tutuyor, hatta RusyaFederasyonu'na bağlı Tataristan'ı tanıyordu. DüĢman cephesi artmıĢtı. BaĢkanlıkta bir yılınıdoldurduğu sıralarda millî kahraman ödülü verdiği Suret Hüseyinov Gence'de ayaklanmıĢ,Bakü'ye doğru yürüyordu.Çevresinin bütün ısrarlarına rağmen Ermenilerle savaĢırken bir iç savaĢa razı olmadı ve 18Haziran 1993'te Bakü'den ayrılıp doğduğu köye döndü, dört yıl sürgünden sonra 1997'deBakü'ye gelerek Azerbaycan Halk Cephesi Partisi BaĢkanlığı'na getirildi. 1998'deki ĢaibelibaĢkanlık seçimlerini protesto ederek katılmadı. Tıpkı M.Emin Resulzâde gibi yönünü döndüğüTürkiye topraklarında vefat etti.Cenazesini apar topar kaçırdılar, bizlerden kaçırdılar. Ona olan ilgi ve sevginin görülmemesiiçin kaçırdılar. Ama uğruna mücâdeleyi bırakmadığı Azerbaycan evladları O'nu Bakü'dekicenaze töreninde yalnız bırakmadı, hükümetin kendilerine yardım isteğini geri çevirerek,ellerinde tıpkı yükselen bir bayrak gibi yere indirmediler. Ne hikmetse devlet mezarlığına dadefnetmediler. Defin günü bütün Bakü'yü, ordu birlikleriyle kuĢattılar. Cenazesinden dekorkmuĢlardı. "KeĢke yapabilseydi" diye tarihi geri çevirmek mümkün değil ama, yılları biradımda geçmek isteyen bu devlet ve fikir adamı, tarihin eline verdiği imkânları son zerresinekadar kullanmak istedi. KeĢke yapabilseydi Türkiye'nin, Azerbaycan'ın, Kafkaslar'ın ve TürkCumhuriyetleri'nin geleceği böyle olur muydu? KeĢke!!Ülkü Ocağı Dergisi, Sayı: 74


ELÇĠBEY GENÇLĠĞĠAhmet KABAKLI15 günlük iznimden sonra, inĢallah hayırlı olacağını umduğum yazılarıma, Türk dünyasınıngönlünde kutsallaĢan mübarek bir isimle baĢlıyorum: O da beni ve çoğumuzu hasrette bırakıpgiden Ebulfez Elçibey'dir.Sevgili merhum Elçibey, mahiyetini o zaman bilmediğim hastalığı dolayısiyle Türkiye'ye geldi.Uzakta olduğum için, onun beni arayıp haber vermesine rağmen, karĢılamaya ve görüĢmeyegidemedim. ĠĢte bunun üzüntüsü içinde iken acı haberi geldi. Daha önce, baskılar yüzündenTürkiye'mize gelemediği için yıllardır görüĢemediğim Elçibey'i iki defa üstüste kaybetmiĢoluyorum; ne yazık!Elçibey, Allah'ın rahmetine Türkiye'nin bir hastanesinde kavuĢtu. Azerbaycan'ın Türklüğün özevladı olduktan baĢka bizim de öz vatandaĢ ve büyüğümüz olarak öldü. Bu sebeple cennetelâyık o insana sırf Azerbaycan'ın değil, Türkiye halkının da büyük Ģehidi gözüyle bakıyoruz.Onu yetiĢtirdiği vatansever gençlere, milletine ve ailesine sabırlar ile baĢsağlığı diliyoruz.Dileriz ki, onun yüce bağıĢlayıcı ruhu, ona karĢı iĢlenen günahları bahtına üĢüĢtürülen kötüniyetli cefaları, küçüklükleri affetsin.Milletine inanmıĢ bu eĢsiz genç adama hayranlığım, 1990'lı yılların baĢlarında, sayın ĢairBahtiyar Vahapzade ve kardeĢim <strong>Prof</strong>. Turan Yazgan'la birlikte Bakü'da görüĢmelerimizlebaĢlamıĢtı. O yıllarda bütün soydaĢlarımızın ümitle bağlandığı güzel Elçibey adı dillerimizerenk vermeye baĢlamıĢtı. Azerbaycan gençliği gibi Türkiye'deki üniversite öğretmen veöğrencilerinin de esirlikten kurtuluĢ kahramanı olmuĢtu.Bakü'müzde Sovyet despotluğunun zâlim cellâtları bizim ziyaretimiz sırasında son iğrençfacialarını oynuyorlardı. Sonradan, Elçibey'in teklifiyle "Azatlık Meydanı" adı verilen meĢhuralanda, Rus tankları bine yakın Azeri gencini ezip Ģehid etmiĢti. Ancak, bu barbarlıklarınakarĢı, Azeri kardeĢlerimizin, bilhassa hanımların fedakarlığı ümit vericiydi. GösterdikleridireniĢ, lanet ve nefret seli, bu canavar imparatorluğun küstah bürokratlarını yıldırıpdairelerine, evlerine tıkmıĢtı. Gönüllere bağımsızlaĢma sevinci bu yüzden gelmiĢ hemen herköĢe bucak milliyetçi, istiklalci, gençlerimizin, Ģair ve yazarlarımızın tek bayrak halindeElçibey'e bağlı "Halk Cephesi" coĢkunluklarına devredilmiĢti.O günlerde Bakü, Gence ve Karabağlı halkımız sanki gerçek bağımsızlığa kavuĢmuĢMüslüman Türkler'in iman ve ümitle varoluĢ destanı gibiydi. Ermeni ve Rus düĢmanlarınakarĢı büyük zafer kazanmıĢcasına bu halk gezdiğimiz yerlerde önce Ankara'ya güveniyorTürkiye'nin itibar ve sevgisi, anlatılmaz doruklarda geziyordu. Taksi Ģoförleri, bizleri tanıyor veısrarımıza rağmen katiyyen para almıyorlardı. Esnaftan bir mendil satın almaya kalksak, üstede kravat hediye etmeğe kalkıyorlardı. Elçibey'in "Halk Cephesi" gençlerinden bir hanımkız ileeĢi bana ve eĢime, gönüllü "Evlat" oldular, aynı yıl onları Ġstanbul'da ağırlayıp bahtiyar olduk.Yani sadece aynı milletten değil, birbirini çok seven akrabalar oluvermiĢtik. Bu yakındostlukların hepsi, milleti karĢısında Rus zulmünü ve onlara bağlı çıkarcıların alçaklıklarını


kavrayıp Azeri gençliğini de (bu yolda) aydınlatan; onları "Mehmetçik" haline getirenElçibey'in gayreti, irfanı Türkseverliği ve liderliği sayesinde olmuĢtu.Eğer onun büyüklüğünü iyi kavramak Ģerefine nail olsaydık, Ģüphesiz, yalnız Azerbaycan değilbütün Orta Asya, o büyük merhumun da aracılığı ile bugün bambaĢka itibar ve servetlerdeolurdu.Bir Anadolu bozkırlısı, Azerbaycan'ın Selçuklusu ve Osmanlı kadar, bize bir Dede KorkutgörünüĢü veriyordu. Yunus Emre'yi ezberlemiĢ olup içtenlikle, derinlikle okuyan Elçibey Türkdünyasının birleĢmesinde bir gönül sembolüydü.Gerçi birçok siyasi hırs azgınlıkları vatansız hayinlikler, Türk dünyasının kadrini bilmezlikler,eyyamcı politikacılar yüzünden o yurduna Türkiye'yi ve Türk dünyasına yeterince hizmetimkanı bulamadı. Ümidimiz, onun CumhurbaĢkanlığı'nda, liderliğinde yetiĢtiğini umduğumuzTürk-Azeri gençliğinin varlığında toplanmıĢtır.Türkiye Gazetesi. 10.09.2000


BAYRAĞI YÜKSELTEN ADAMSevinç ÇOKUMTam onbir yıl önceydi. Kasım 1989... Sovyetler Birliği, o yıkılmaz sanılan kale, sarsıntılargeçiriyordu. BaĢta Gorbaçov vardı. YumuĢamalardan söz ediliyor, Türk Dünyası içten içekıpırdanıyordu. Partiler kurulmuĢtu; bağımsızlık andları içiliyor, mitingler yapılıyordu. GerçiRus tankları acımasızdı ama vaveyla kopmuĢtu bir kere. DeğiĢim baĢlamıĢtı. Evet Kasım1989...Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı BaĢkanı Turan Yazgan Hoca tam da o sancılıgünlerde Azerbaycan'a bir gezi düzenlemiĢti. Daha doğrusu Türk Dünyasıyla kültüralıĢveriĢlerinin kapısını aralamıĢtı. Ben, eĢim ve ayrıca gazetemizin değerli yazarı ÖmerÖztürkmen ağabey Azerbaycan'a kanatlandık. 160 kiĢi, Rus pilotların kullandığı bir uçaklaiçimizde Hazar Ģarkıları yola koyulduk. AkĢam yıldızları gökte belirdiğinde Bakü'ye indik. Ben oKaf Dağları masalını gazetemizde onsekiz gün süren bir yazı dizisiyle anlattım. Sanırım birçokinsanımız harita üzerinde bir Azerbaycan Türklüğünün varlığından o gezi sonucu benim vedaha baĢka yazar arkadaĢlarımızın yazdıklarıyla haberdar oldular. Orda binlerce insantarafından nasıl karĢılandığımızı, yaĢadığımız izdihamı, Halk Cephesi'nin gençleri tarafındanbize yol açılıĢını, bavullarımızı taĢımalarını, yakalarımıza Azerbaycan bayrağının rozetlerinitakmalarını, bizim de kendi ay yıldızlarımızı onlara veriĢimizi anlattım. Ama anlatmadığım pekçok Ģey var, yazıya dökmediğim teyp bantları...Diyeceğim Bakü'ye böyle kardeĢlik çığlıkları, karanfil yağmurları altında vardıktan sonra birHalk Cephesi sözüdür söylenip durmaktaydı. Cephe'nin bir lideri vardı. Ebulfez Bey, ayrıca ikiönemli kiĢiden daha söz ediliyordu. Ġtibar Memmedov ve Ġsa Kamberov... Ġtibar BeyKervansaray'da bize hitaben bir konuĢma yapmıĢtı. Genç, ne istediğini, ne konuĢtuğunu bilen,gözüpek bir insan... Ġsa Kamberov'la da daha sonra ben bir mülakatta bulunmuĢtum; o daağırlıklı bir fikir adamı... Çokça sözü edilen Ebulfez Bey nerdeydi peki? Görenler, konuĢanlarvardı ama efsane kiĢiliğini nedense sürdürmedeydi. O günlerde sıkça bir araya geldiğimiz vesonradan dostluğumuzu devam ettirdiğimiz yazar Azize Caferzade bir akĢam Turan Hocayı vebizi evine çağırdı. ÇağırıĢ sebebinden hiç söz etmedi. Ben Bakü'nün sert rüzgarındanrahatsızlanmıĢtım, ateĢim yükselmiĢti, sesim kısılmak üzereydi. Doğrusu gitmek istemedim.Azize Hanım ısrar ediyordu. HerĢey açıkça konuĢulmuyordu ve KGB görevlileri süreklisağımızda solumuzda, ardımızda dolanıyordu, malûm... Geç bir vakitte saat 24 de AzizeHanım'ın evine vasıl olduk. Azize Hanım sofraya kocaman bir tabakta kavrulmuĢ et, ciğeryahnisi ve meyveler getirip koydu. Midesi ezilen olursa atıĢtırsın diye... Neyse, bir ara kapıçalındı. KarĢılayıcılar gittiler. Ġçeriye Nihat Çetinkaya'yla birlikte kabarık kır saçları rüzgardandağılmıĢ, sert bakıĢlı, sakallı fakat bu sertliğin gerisinde çarçabuk gülüverecek zannınıuyandıran, trençkotlu, uzun boylu biri girdi... "Ebulfez Bey geldi!" dediler. SelamlaĢtık,tanıĢtık. Benim kendisine ilk sorum Ģuydu: "Sadr kim? Siz misiniz yoksa baĢka biri mi?"Sadr'ın anlamı liderdir. Ebulfez Bey'in cevabı; "Hanımefendi, sadr olmak mühimdeğildir. Mühim olan Halk Cephesi Hareketinin hedefine hepimizin gayretiyleulaĢabilmesidir."Elçibey'i sevenlerin onun Ģu düĢüncesini hiç unutmamalarını öğütlüyorum Ģimdi. Vefatına bende inanamadım. Çünkü buraya sağlığına kavuĢmak için geldiğini düĢünüyordum. Ve bir günyeniden CumhurbaĢkanı olabileceğini sanıyordum. Ama takdir böyleymiĢ. Kendisiyle ilgili


düĢünce ve hatıralarımdan gelecek yazımda da söz edeceğim! Allah rahmet eylesin. "Bubayrak düĢmeyecek" dedi. Halkına inandı ve ülkesine bağımsızlığı armağan etti. Ne var kisevdiği halk onun değerini o zaman anlayamadı, çabucak taraf değiĢtirdi. Umarım bugün geçde olsa onu anlamıĢlardır. Bütün Türk Dünyası'na baĢsağlığı diliyorum.Türkiye Gazetesi. 25.08.2000


GÖKTE DOLUNAY VARDISevinç ÇOKUMElçibey Azerbaycan'da demokrasiye geçiĢ döneminin lideriydi. Olabildiğince Demokrasiye, çoksesliliğe önem veriyordu. Milliyetçiydi, Atatürkçüydü. Seçimle CumhurbaĢkanı oldu, darbeyleuzaklaĢtırıldı. Erken kazandı, erken kaybetti. Azerbaycan için pek yeni olan bazı değerler yerliyerine oturmamıĢken iĢlerin sadece vatanseverlikle yürümeyeceği ortadaydı.Elçibey'in politikası biraz daha esnek olsaydı, daha geniĢ kitlelerce destek görebilirdi. KarabağAzerbaycan için millî dâvalardan biri olduğu halde, bağımsızlığına yeni kavuĢmuĢ, serbestpiyasa ekonomisine geçiĢ sancıları içindeki Azerbaycan'ın Karabağ'daki savaĢı sürdürmesiyararlı olmayacaktı elbette. Elçibey'in bir büyük hedefi vardı: Kuzey Azerbaycan'la, güneyAzerbaycan'ın birleĢmesi. Oysa, önce Kuzey Azerbaycan sağlam sarsıntısız temeller üstündeyükselmeliydi.CumhurbaĢkanı olduktan sonra, Karabağ savaĢını sona erdirecek bir tutum izleyebilseydi,belki arkasındaki kitleyi bölünmeden elinde tutabilseydi apar topar yapılmıĢ bir darbeyle karĢıkarĢıya kalmayacaktı. Ama benim görebildiğim kadarıyla yetmiĢ yıl baskılı bir rejim altındakalan bir toplumun yeni sıkıntılara tahammülü olamazdı. Onlara idealler değil, gelecek içingüven verebilecek yapıda birisi birileri gerekti.Bütün bunlar bir yana Elçibey Azerbaycan tarihinde ceditçilerden sonra yıldızı parlayan veparlayacak olan bir dâva adamı, bir büyük öncüdür.Fakat onu tarih içersinde sadece Ģu ifadeyle belirlemek yetersizdir bence. Elçibey bir duyguadamıydı aynı zamanda. Bu yazıya bir hâtıramı almak istiyorum. Azerbaycan'a yine öylekalabalık bir grupla gidiĢlerimizden birinde Hazar Denizi'yle ilgili bir efsane anlatmıĢlardı.Rivayete göre Hazar Denizi eğer Türkler'in yıldızı dünya semalarında parlayacaksa kabarıryükselirmiĢ. Hatta bazı gençler suyun seviyesini ölçerlermiĢ zaman zaman.Elçibey bir akĢam bizleri yemeğe davet etmiĢti. KarĢılıklı sohbet ederken bir ara kendisine buefsaneyi hatırlattım. Gülümsedi. Bir süre sonra "Haydi gidiyoruz" dedi. Hepimiz ĢaĢırmıĢtık."Nereye?" diye soracak olduk. Elçibey: "Hanımefendi siz Hazar'dan söz etmediniz mi?Hazar'a gidiyoruz..."EĢim, ben, Turan Yazgan Hoca ve grubumuzdan bir kısım arkadaĢımız Hazar Denizi'ninyolunu tuttuk. Tam da suların yükseliĢ zamanıydı. Gökte dolunay vardı; sular hıĢımlıydı fakatüĢütmüyordu insanı. Dalgalardan nasibimizi alarak üstümüz baĢımızla sulara girdik, yarıyakadar ıslandık. Bir de gülme aldı bizi. Öyle gülerken bütün kaygıları bir yana atmıĢkenfotoğraflar çektik. ġiirler söyledik, sohbetler ettik. Hazar'ın suları içimize ruhumuza iĢledi.Sonra kıyıya çıktık; hep birlikte oradaki çayhanede oturduk. Elçibey garsonu çağırdı. "Ne varoğlum" diye sordu. Çocuk "Ġtburnu..." dedi. Ġtburnu meğer kuĢburnuymuĢ.. Neyse birsürahiye koymuĢ getirdi. Ġçtikçe üstümüzün baĢımızın ıslaklığını unuttuk. Elçibey'le yine ogece itburnu içerek bir mülakat yaptım.


O'nu yeniden rahmetle anıyorum. Bütün bunlar yaĢandı... Unutulmasın diye yazdım. Çünkütarih insanları belli hükümlerle kalıplaĢtırıyor ne yazık ki. Oysa ister dâva adamı olsun, istermütefekkir, herkes bir insandır.Türkiye Gazetesi. 28.08.2000


BEY...Cengiz ÇANDARO kısaca "Bey"di. "Bey" denince, kim ya da hangi bey olduğu sorulmazdı. "Bey", bir taneydive o sadece, o olabilirdi. Yüzyüze geldiğimizde de, ona kendi ağzıyla "HörmetliCumhurbaĢkanı" veya kendi ağzımızla"Sayın CumhurbaĢkanı" diye hiyap etmeyi aklımdan bilegeçirmemiĢtim. Kendiliğimden "Bey" diye hitap edegelmiĢtim. Gönüllü sürgün yerindenbirgün gelen ani telefonu kaldırdığımda, sesini duyduğum vakit de, sevinç ve mutlulukla"Bey" diye haykırmıĢtım. Ebulfez Elçibey, Kiziroğlu Mustafa Bey türküsünde, "Bir beyin oğlu;zor beyin oğlu" nakaratı geçer. Ebulfez Elçibey için nasıl bir "nakarat" tutturabilir ki? Basit:"Türk ulusunun oğlu", "Türk ulusunun bey oğlu". O gideli beri, zihnimin içinde, gözümünönünde film kareleri. Adını kimselerin pek duymadığı bir dönemde, 32. Gün programınınçekimleri için Bakü'ye gitmiĢ olan M.Ali Birand'ın aktarımı ve izlenimiyle öğrenmiĢtim.Anlattıklarına inanamamıĢtım. O da anlatırken, inanmakta zorluk çekiyordu. Sovyet yönetimialtında, Atatürk fotoğraflı ve Türk bayraklı çalıĢma masasının önünde, o dönem için aklagelmeyecek Ģeyler söyleyen, rüyalar açıklayan bir Azerbaycan Ģahsiyeti.1990 yılında, daha sonra Gorbaçov'un "Hayatının en büyük hatalarından biri" olarakandığı katliamın, "Yanvar hadisesi"nin ardından onu bulmak için yollara düĢüĢüm.Moskova'ya Komünist Partisi'nin son kongresini izleme bahanesiyle gitmiĢtim. Asıl amaç,Moskova'dan Bakü'ye gidip, onu görmek ve tanımaktı. Binbir engeli aĢıp, ilk kez Bakü'ye ayakbastığımda çocuklar gibi sevinmiĢtim. Gece sokağa çıkma yasağı vardı. Rus askerleri köĢeleritutmuĢtu. Ebulfez Elçibey ve Halk Cephesi, yeraltındaydı. Ne gam. Gece sokağa çıkmayasağının baĢlamasına yakın saatlerde, "Bey"in yakın çevresiyle buluĢup, "Bey"lehaberleĢiyorduk. Gizlice Karabağ'a gitmiĢti.Ardından bağımsızlık geldi. Mehmet Emin Resulzade'nin "Bir kere yükselen bayrak, bir dahainmez" dediği 1920'nin Azerbaycan bayrağı yine yükseldi. Bey, muhalefetteydi. Türkiye'ninBakü'yü aĢındırmaya baĢlayan yetkilileri, onunla görüĢmekten kaçınıyorlardı. Ġlk kez HikmetÇetin DıĢiĢleri Bakanıyken 1991 sonbaharında Bakü'de Halk Cephesi Merkezini ziyaret etti veEbulfez Elçibey'le bizim de bulunduğumuz görüĢmeyi yaptı. Elçibey, masanın karĢı tarafındadimdik, bir vakar abidesi gibiydi. O, "Bey"di. Hep de öyle kaldı zaten.Kısa süre sonra Azerbaycan'ın seçimle iktidara gelen ilk CumhurbaĢkanı oldu. Türkiye'ye ateĢlibir aĢkla bağlı bir kardeĢ CumhurbaĢkanı. Türkiye'ye ilk ayak bastığı dakikalarda, Çırağanotelinin bahçesinde beraberdik. Aklı, Zeki Velidi Togan'ın mezarını ziyarete takılmıĢtı. Bizimyetkililer, Zeki Velidi adını bilmiyorlardı ki, mezarını bilsinler.Turgut Özal'ın, ölümünden birkaç gün önceki Bakü ziyaretinde yine gördüm onu.CumhurbaĢkanlığı konutunun önünde, üĢümesin diye Özal'ı kendi ceketiyle sararken. GülistanSarayında verilen akĢam yemeğinde "Çırpınırdın Karadeniz"i dinlerken ağlamayabaĢlamıĢtı. Bir hafta sonra, Kocatepe Camii'nin avlusunda Özal'ın tabutunu beklerkenyanyanaydık. Yine dimdik duruyordu; yine gözünde yaĢlar. Duygulu CumhurbaĢkanı. Ġnsan."Bey".


Turgut bey, ölümünden tam iki gün önce, Bakü'den Ankara'ya dönerken uçakta bana "BuElçibey o kadar iyi insan ki." demiĢti. "Eğer o giderse, korkarım sadeceAzerbaycan değil; Türkiye'nin Orta Asya bağlantıları da gider." Acaba "Yeni Ankara"niyetlerini mi sezmiĢti?Aradan iki ay geçti. Elçibey'i devirdiler. Olay, kayıtlara "Rus darbesi" diye geçti. OysaTürkiye'nin yeni yöneticilerinin kendisinin devrilmesinden yana davrandıklarını da biliyordu.Darbeye karĢı koyabilirdi. Ġktidar uğruna tek bir Azerî kanı dökmemeyi düĢünecek kadar"romantik" idi. O, "Bey" di. Bakü'yü bıraktı; Nahcıvan'ın en ucunda doğduğu köy Keleki'yeçekildi. Keleki'ye koĢtum. Küçük bir kulübe; bir çıplak masa, bir de sandalye. Keleki'de birgün olsun, bana kendi deyimiyle ifade ettiğince "Türkiye'nin serdarları"na, açıktansitem etmedi. Dört yıl, yine dimdik, bir "bey" olarak; yasal CumhurbaĢkanlığısüresinin bitimini bekledi ve Bakü'ye döndü.Ġktidarın tekrar ufukta göründüğü günlerde, aniden ve erkenden bu dünyadan göçtü.Günlerdir, ardından ağıtlar düzülüyor.Elçibey, alıĢılmadık türden dobra, derviĢ, aksakal kimlikli, eriĢilmez yücelikte bir ruhsoyluluğuna sahip, bir Türk lideriydi. Kısacası:O, "Bey"di.Sabah Gazetesi. 3.Eylül 2000


ELÇĠBEYAbdurrahim KARAKOÇÖlüm bizi çağıran sessizliğin sesidir.Dünyadaki koĢunun mezarda bitmesidir (A.K)Allah (cc) gani gani rahmet eylesin. Ebulfeyz Elçibey de dünyadaki koĢuyu tamamladı...Oğlum, "Elçibey vefat etmiĢ" dediğinde, bir müddet sarsıldım ve kendime gelemedim...Rahmetli Elçibey, Türk dünyasının yetiĢtirdiği ender bir dâva adamıydı... Sağlığında kirlipolitikayı becerememiĢti. Her Ģeyden önce <strong>sam</strong>imiydi. Türk birliği için verdiği mücadeleküçümsenemez...Mutlaka sağduyu sahibi her insan üzülmüĢtür ölümüne...Benim üzüntüm daha fazla oldu...Bir gün değerli dostum Bayram Bilge Tokel telefonla beni aradı. "Abi, Sevgi Kafalı hocahastanede Elçibey'i ziyarete gitmiĢ. Elçibey, Sevgi Kafalı'ya (<strong>Prof</strong>. Mustafa Kafalı'nın eĢi)adresini öğren, Abdurrahim Karakoç'u benimle görüĢtür. Mutlaka görüĢmek istiyorum."demiĢ... "Beraber gidelim" dedi. Ben de seve seve giderim, isterseniz hemen gidelim deyince,"Yattığı yer gizli tutuluyor ve ziyaretçi alınmıyormuĢ. Gününü belirtecekler ve haberverecekler" Ģeklinde durumu özetledi...Heyecanla bekliyordum aracıların beni arayıp, görüĢtürmeyi gerçekleĢtirmelerini...Aradan 5 veya 6 ay geçti, ajanslar Elçibey'in durumunun ağırlaĢtığını ve GATA ya kaldırıldığınıduyurdular. Ayrıca ziyaretçi kabul edilmediğini öğrendim. ĠnĢallah Ģifa bulur, görüĢürüzbeklentisi içindeyken ölüm haberi geldi...Hem ölüm haberine, hem de görüĢememe Ģanssızlığına kahroldum... ġahsen tanıĢmasak daben onu gıyaben tanıyor, mücadelesinden dolayı takdir ediyor, seviyordum...O, beni kitaplarımla tanımıĢtı. Azerbaycan cumhurbaĢkanı iken Türkiye'ye gelen Halk Cephesitemsilcilerinden imzalı kitaplarımı istemiĢ, ben de imzalayıp göndermiĢtim...Gıyabî dostluğu ne yazık ki vicahiye çevirme imkânımız olmadı...GörüĢmemiz kısmet olsaydı çok Ģeyler soracaktım...Azerbaycan üstüne Türkiye'de oyun oynayan siyasetçileri, Haydar Aliyev'in gelmesi içinElçibey'i harcayanları soracaktım...Kimlerin rol aldıklarını, hangi gayeye hizmet ettiklerini az-çok biliyordum, amma bir deElçibey'e teyit ettirecektim.


Elçibey, Türk siyasetçilere güvenmenin bedelini, ihaneti siyasî menfaat cambazlığı sayanlarınmüĢterek operasyonları neticesi acı bir Ģekilde ödedi.Sovyetler'i sevmemesi tabii idi...Ġran'ın Elçibey düĢmanlığını da normal telâkki ederim. Zira, Elçibey: "önce AzerbaycanBirliği" diyordu. Güney Azerbaycan, Ġran'ın yumuĢak karnıdır ve korkusu buradan ilerigeliyordu... Sovyetler ise tedricen Türk birliğine gidecek yolun açılacağından endiĢeliydiler...Peki Türkiye...Türk dıĢ politikası uzun mesafeli değil ki... Günübirlik suni gündemlerin arkasından ĢuursuzcakoĢan bir siyasetçiler zümresi... Yarınları yok, ufukları dar... Elçibey düĢmanlarınırahatlatırlarsa büyük bir baĢarı elde edeceklerini sandılar. "Tarafsız Türkiye" diye diye kıbleyiĢaĢıranlardan ne hayır beklenir?"Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani?" deseler de oldu iĢte. Kırk yıllık bir politbüro üyesini getirdiler,Elçibey'i götürdüler...Kimler mi?O tarihte Türk siyasetinin zirvesinde bulunanları hatırlayın... Türk-Ermeni münasebetleriniayarlayan siyasetçiyi getirin aklınıza...Belki çok duyan olmadı, fakat ben bizzat Elçibey'in yakın adamından dinledim... "Banayardımcı olsunlar, Azerbaycan iyi yolda değil" mesajına, "On milyon dolar verirse, kendiniaynı yere iade ettiririm" cevabı verilmiĢ ve ilave edilmiĢ. "Eğer vermezse kadın gibi KelekiKöyü'nde otursun..."Ben bunları soracaktım...Tarihte hiçbir meselenin karanlık kalması doğru değildir. "Söylenenler doğru mu, yanlıĢ mı?"diyecektim, nasip değilmiĢ...Tekrar ediyorum: Allah Elçibey'e rahmet eylesin, Azerbaycan yöneticilerine basiret ihsaneylesin, sevenlerinin baĢı sağolsun.Yeni ġafak Gazetesi 24.8.2000


GÖNÜL BAĞI... GÖBEK BAĞI; BĠR BOZKURT'UN ÖLÜMÜ...Altemur KILIÇEbulfeyz Elçibey (Elçibey'e "Ebulfez" diyorlar; ama ben "Ebulfeyz" demeyi daha mantıklıbuluyorum.) gerçek bir Türk milliyetçisi ve gerçek bir Türk büyüğü idi. Onu 1991 yılında,Sovyet Ġmparatorluğu çöktükten sonra Muttalibov ara döneminde, Kızılordunun Bakü'dekikatliamının hemen akabinde, Bakü civarında gizlendiği evde ziyaret etmiĢ ve tanımak Ģerefinenail olmuĢtum. Odasının duvarları Türk Bayrakları ve Atatürk resimleri ile donatılmıĢtı. Acababunca yıllık Sovyet iĢgali Azerî kardeĢlerimizi ne kadar etkiledi, millî hislerini, MilliyetçilikĢuurlarını ne kadar erozyona uğrattı diye endiĢelenirken, onunla konuĢmam Azerbaycan veAzeriler hususundaki imanımı tazeledi.Turan'ın öncüleriAzerî Türklerinin, Türk Milliyetçiliğinin, Turan idealinin Öncüleri olduğunu hep bilirdim, 1918de, Enver PaĢa'nın kardeĢi Nuri PaĢa'nın komutasında Bakü'ye giren Türk Ġslâm OrdusununBaĢyaverliğini yapan Babam, Bakü'de bir süre kalmıĢ, çok sağlam Azerî dostlarla iliĢkilerkurmuĢtu. Bunlardan biri de, sonraları benim de can dostum olan gerçek Azerî-Türkmilliyetçisi, Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetinin "nazırlarından" Mehmet Emircan'ın oğlu,merhum Fuat Emircan idi. Fuat, Ġkinci Dünya Harbi esnasında Azerbaycan'ın örgütlenmesindebüyük rol oynamıĢtı. Ben de 19 yaĢında evden kaçıp bu Azerbaycan Lejyonu'na katılmayakalkıĢmıĢtım, Turan ideali uğruna!Bu sebeplerle, Ebulfeyz Elçibey benim için gerçek bir kahramandı. Bağımsızlık ve Türk Birliğiiçin arslanlar gibi mücadele etti.Reel politika gereği acıdır. Türkiye'nin Ģimdiki çıkarları, Azerbaycan'ın bugünküCumhurbaĢkanı Haydar Aliyev ile Ebulfeyz Elçibey ve geçmiĢleri arasındaki farkları açıkçabelirtmemi frenliyor. Ancak, Haydar beyin hâlâ "Aliyev" yani Rusça eki ile kalması, eski adı daAliyev olan Ebulfeyz'in Elçibey adını benimsemesi, küçük bir iĢaret! Ne var ki, eskilerikarıĢtırmakta yarar yok. Zaten Haydar beyle mücadele eden Ebulfeyz de sonraları HaydarBey'in devlet adamlığını ve sonralardaki icraatını övmek büyüklüğünü göstermiĢti.Burada belirtmeliyim: Rahmetli Elçibey romantik fakat inanmıĢ bir milliyetçi ve Turancı idi.Haydar Aliyev ise gerçekçi ve zamanında değiĢmesini bilen ve beceren bir politikacı. Yakındanbilirim; Elçibey, CumhurbaĢkanlığı esnasında, aleyhinde oluĢan komplo belirtileri kendisinebildirildiğinde, bunlara kesinlikle inanmamıĢ: "Kim ki bana dokunacakmıĢ!" demiĢtir.Acı olan T.C. devletinin, güç zamanlarında, Elçibey'e gereken desteği vermemiĢ olmasıdır.Kızılordu kompleksi yüzünden, Ġkinci Dünya SavaĢı'nın sonlarında bize iltica etmeye çalıĢan200 kadar Azerî'yi, o zamanki Ankara'nın emriyle hudutlarımızdan içeriye almamak ve böyleceoracıkta mitralyözle katledilmelerine imkân vermek de baĢka, tarihî bir büyük ayıptı. Bazıkıytırkların ve diplomatlarımızın, Elçibey'in Türkiye'ye tedaviye getirilmesine de "acaba Haydarbey gücenir mi?" diye karĢı çıkmaları da büyük bir ayıptı. Bu engel MHP Genel BaĢkanı DevletBahçeli'nin, Enis Öksüz ve Abdülhalûk Çay'ın iradeleri ile aĢılmıĢtı!


Öldükten sonra Türkiye'de lâyık olduğu Devlet Töreni yapılmayıp alelacele Bakü'yegönderilmesinde de acaba aynı "Haydar Beyi gücendirmek" endiĢesi mi vardı? DüĢünmek bileistemiyorum.Bir de, her böyle olaydan sonra, dedikodular çıkar; Ģimdi de Elçibey'e Türkiye'dekihastanelerde gereken ihtimamın ve hazakatin gösterilmediği, "Amerika'ya gönderilseydi..."dendiği alttan alta söyleniyor. Hiç MHP'li ve Elçibey'e bağlı Bakanlardan böyle bir Ģey sadırolur mu?Gerçekler muhakkak ortaya çıkar ama Ģimdi Sevgili Elçibey'in yasını tutalım ve ona Allah'tangani gani rahmet dileyelim!Türkiye Gazetesi. 27 08.2000


ELÇĠBEYMim Kemal ÖKEOnu muhalefet yıllarında tanıdım."Hazar yükseldiğinde Türk'ün talihi de yükselir" beklentisi ile Avrasya'nın çırpınan kalbimesabesindeki o denize girmiĢ, sahil kahvesinde sohbet etmiĢtik.Tarih bilgisi, edebiyat zevki; ona rakik bir kalp kazandırmıĢtı.Duygusal, coĢkulu bir insandı.Vefatı sarstı beni. Ama daha fazla teessüre boğan Türkiye'nin onu unutuĢu idi.Sanki Elçibey yaĢamamıĢ gibi bir kayıtsızlık!Geçenlerde onun ağabeyi, sırdaĢı olan <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. Turhan Yazgan ile beraberdik. Yakan beyi dearamıza alarak halisâne bir anmada bulunduk.1989'da ilk Türkiye kafilesinin Bakü'ye iniĢini hatırladık. O ne coĢkuydu. Nasıl bir sarılmaydı. Oruhu Elçibey'e borçluyduk."MuhteĢem bir idealistti."Yazgan hocamızın tabiri buydu.Elçibey tam manasıyla Türk'tü. Türkçüydü.Türkçülük felsefesi zaviyesinden Azerbaycan'ı, Türkiye'yi, Türk Dünyası'nı görüyordu.Türkçülüğü savunanların bahtıkara olmuĢ. Çok çekmiĢlerdir. ĠĢte Sultan Galiyev, Resulzade,Enver PaĢa, hatta M.Kemal.Bu büyük Türkçü böylece "mimlenecekti." Türkçülük, onun "hata"sıydı!.. Oysa ki, Türkçülük,"azadlık" demekti. O ruh ile 16 gün halkı, kadını, yaĢlısı ile Bakü meydanına toladı. Ġstibdadıdevirdi.Milliyeti farklı olsaydı, Nobel'i alırdı.Ama, ondan korkuyorlardı.XXI. yüzyıl Türk asrı olmamalı diyenler, Gaspıralı'nın ideallerinin karayağız elçisini altetmeyekararlıydılar.Sosyal mühendisler, uydurma bir darbe ile onu alaĢağı ettiler. Elçibey de kardeĢ kanıdökülmesin istedi. Kenara -Keleki'ye - çekildi. Orada kahrından öldü.


Türkiye onu yalnız bıraktı.Yazgan'ın fikir ve icraat imbiğinden geçirdiği tesbiti ne acı:Türkiye ondan korkuyordu.Çünkü, Elçibey, fazla Türk, fazlasıyla Türkçü idi.Petrolün % 35'i Türkiye'nin diyordu. (Aliyev Azerbaycan'ı % 5 bile vermiyor.)Ġran çatlar, Güney Azerbaycan bize katılır, diyordu. vs. vs.Türkiye bu kâmil insandan tedirgin olmuĢtu!..Ve maalesef, ardından "dezenformasyona" cevâz verildi. "Ġyi adamdı. Ama romantikti, devletidaresinden anlamazdı."Oysa ki, tek kurĢun atılmadan, o Ruslar'ı Azerbaycan'dan çıkarmıĢ, Ermeniler'i dize getirmiĢ,AGĠT'e sokmuĢtu ülkesini.Bari hakkını verin.Ondan kurtulmak isteyenlerin beyin yıkamasına kapılmayın.Her dakika komplo sözü eden millet olarak komplolara bu kadar kanmak ne demektir canım!..Bir de sanki bizi Azerbaycan'da darbe yapma teĢebbüsünde bulundunuz diyenlere Yazgan'ıncevabı kısa ve kesindi: "Türkiye yapmıĢ olsa baĢarırdı."Türkiye Gazetesi. 31 Ağustos 2000


SĠYASĠ OLMAYAN SĠYASETÇĠAvni ÖZGÜRELElçibey, Azerbaycan ve Türkiye'nin geleceğine iliĢkin <strong>sam</strong>imi ve inanç yüklüydü. AlıĢılagelmiĢsiyasetçiliği baĢaramadı, baĢarmak da istemedi. Destek alamadığı için Türkiye'yi aslasuçlamadı.Turgut Özal'ın yanında, duygu yüklü ve gözyaĢlarıyla noktalanan bir gecede tanıdım onu...Azerbaycan ve Türkiye konusunda geleceğe iliĢkin hayallerini anlatıyordu... CoĢkulu, <strong>sam</strong>imive inanç yüklüydü...Yüreğiyle dili arasında mesafe olmayan bir adamdı Ebulfeyz Elçibey. Zihninden ne geçiyorsasaklamaz söylerdi. Evet dediğini mutlaka istediğine ve oldurmak için ısrarla takip edeceğine,hayır dediğine kesinlikle karĢı çıktığına ve direneceğine inandığım bir liderdi O.Siyaseti bilmemekle suçlandı... Doğruydu bu... Ama alıĢageldiğimiz manada bir siyasetçiolmak isteyip de baĢaramamıĢ değildi; bunu hiç bilmedi, ilgi de duymadı. "Men bir ĢeydüĢünirem, söylemirem, baĢka bir Ģey direm, bu nasıl olabiler..." diyor; bundandolayı Ruslar da dahil muhaliflerinin onunla muhatap olmak istemeleri gerektiğineinanıyordu...Hiç kuĢkusuz Türkiye 'Kutup yıldızı'ydı Elçibey'in...- "Bazen kölgelenir, kayboluptur, bazen bir bulutun gerisine saklanır ama bilirizordadır... Gök açar görünür...""Türkiye sizin bu yaklaĢımınıza uygun davranıyor mu?" diye sıkıĢtırdığımda verdiği cevabı dahiç unutmadım:- "Demir kazık (Kutupyıldızı) kendinin farkında olmayabilir. Kendi derdindedir. Bizbiliriz onu, bu da yeter..."Nitekim Türkiye'ye ilk geliĢinde havaalanında yere kapanıp toprağı öpüĢünü hatırladım, secdeeder gibiydi.Sadece o manzara dahi, Kafkaslarda varlığına tahammül edilemeyeceğini anlamak için kafiydiaslında. Önerdiği yeni denge Rusya ve Ġran açısından 'kötüler içinde en kötü'; diğer Türkcumhuriyetlerinin liderleri açısından da hesapları altüst edecek nitelikteydi. Ama Elçibey kısabir süre için de olsa Türkiye'ye, dünyaya onun gözüyle bakıp 'Adriyatik'ten Çin Seddi'nekadar' uzanan bir ufku göstermeyi baĢardı. Özal'ın ağzında dillenen ve hayal mahsulü diyekaralanan tablo da aslında O'nun eseriydi...Keleki sürgünü baĢladığında Ankara kullanması için sıradan bir uydu telefon temin etmiĢti.Aliyev ona gösterilen ilgiden rahatsızdı ve bu basit malzemenin teslimini engelliyordu. NitekimMesut Yılmaz baĢbakan sıfatıyla devreye girdiğinde hayretini saklamadı, 'Bu sizin için bu


kadar önemli mi' diye sorup 'Evet önemli' cevabını alana kadar cihazı göndermedi. Elçibey'intelefonu aldıktan sonra nasıl çocuk gibi neĢelendiğine tanığım; alete teknik iĢlevinden ötemanalar yüklediğini de biliyorum. Aliyev'le Yılmaz arasındaki diyaloğu öğrendiğinde nasılmutlu olduğunu da...Hastalığını hiç önemsemedi. Sıradan sıkıntılardı ona göre yaĢadığı: "Kurban, onca zamanihmalkâr davrandık, acısı çıkmaktadır Ģimdi. Ama eyiyem... Daha düĢmezem..."Diyordu bakıĢı. Dermansızlıktan nefret ediyor, ızdırabının yüzüne yansıyıp etrafındakilereüzüntü vermesinden rahatsız oluyordu. ġikâyetçi olmak, talepkârlık tabiatında bulunmayanĢeydi zaten...Ancak iĢ iĢten geçtikten sonra teĢhis konulmuĢ, yapacak fazla bir Ģey kalmamıĢtı hastalığına."Kaval taĢına döndüm artık..." demekle yetindi..Tabiatın bir Ģekilde içini boĢalttığı değiĢik ebatta taĢ kütlelerden oluĢan bir tepenin özelliğiydisözünü ettiği. Her tonda ses elde edilebilen ve bu yüzden davul gibi kullanılıp müzikyapılabilen taĢlara benzetiyordu bedenini..Çok geçmedi, ölüm haberi geldi...Yüreğimin kabardığı bir akĢam onu arayıĢımı, teselli içintelefonda Fuzuli'den not ettirdiği beyitleri, sonra bir hat ustası bulup mısraları kâğıdadöktürüĢümü hatırladım; bunaldım...Kahır denilen bu olsa gerek...Radikal Gazetesi. 25 Ağustos 2000


Sabahattin ÖNKĠBARGÜLE GÜLE BÜYÜK TÜRKO bir politikacı değildi. Hiç bir zaman olmaya da çalıĢmadı. O Türk dünyası sevdalısıydı.Leylâ'sı Türk olan Mecnun, Aslı'sı yine Türk olan Kerem'di.Sadece meftun değil, ötesinde bir âĢıktı.O Bilge Kağan'ın emanetçisi, Hoca Ahmet Yesevi'nin takipçisiydi.O iflah olmaz bir idealist, eğilip bükülmez bir Türk Beyiydi.Kısacası o gerçek Türk Samuraisi yani bir Alperendi.O Kafkas Kartalı ġeyh ġamil'in Bakü'deki uç beyi Ebulfez Elçibey'di.Hayat Ġksiri MilliyetçilikÖnceki gün Hakk'a yürüyen Elçibey 1993'ün Sonbahar'ında TGRT'deki Alternatif programınakonuk olmuĢ ve ilginç açıklamalarla beraber ağlayarak üstat Necip Fazıl'in Sakarya'sınıokumuĢtu.ĠĢte bu Ģiir okuma sürecinde merhum Elçibey'in mimiklerini incelemiĢ ve Ģu hükme varmıĢtım:"Hayat iksiri milliyetçilik olan duygu ve coĢku membaı bir büyük Türk"Evet gerçekten de sevgili Elçibey'in hayatındaki birinci önceliği Türklüğüydü.Bu onda öylesine yoğun bir duyguydu ki Türkiye'ye ilk adım attığında toprağa kapanıpdakikalarca hıçkırığa gömülmüĢtü.KuĢkusuz onun Türkçülüğü laboratuvar ırkçılığı değil modern bir milliyetçilikti.60 küsur yıllık hayatında utanacağı hiçbir Ģey yoktu.Evet cambazlıktan ve kurnazlıktan pek anlamazdı ve nitekim "Milli Kahramanlık" payesiniverdiği Suret Hüseyinov gibi bir KGB satılığı tarafından alaĢağı edildi ama onun Türklükmuhabbeti ve Türkiye'ye olan ilgisi bebe masallarına bile girdi.Azerbaycan'da Komminist olmadan zirveye çıkan tek adamdı merhum Elçibey.Ve dahası, bütün Türk dünyasında Rus ordusunu kapı dıĢarı eden tek CumhurbaĢkanı daoydu.Çileli ve meĢakkatli mücadele yılları.


Bahtiyar Vahapzade ile beraber hapisler, sürgünler, çalıĢma kampları ve ardından eriĢilenbağımsızlık.Ne yalan söyleyeyim sevgili Elçibey'i hiç baĢka bir devletin kahramanı olarak görmedim. Dahadoğrusu ben onu devletten ziyade hep millet çerçevesinde mütalaa ettim. Doğrusu bunubilinçli de yapmadım, Hissettiğim oydu.Elçibey bana hep merhum Nihal Atsız Hoca'nın romanlarındaki kahramanlarımız gibi göründü.Gelelim bu yahĢi adamdaki Türkiye burukluğu iddialarına?Yakın tarihtir hatırlanacaktır, 1993'ün Haziran'ında devrildi Elçibey.O günlerde Türkiye'de rahmetli, Özal ölmüĢ ve yeni CumhurbaĢkanı ile BaĢbakanarayıĢındaydık.Kırgın DeğildiDolayısıyle Suret Hüseyinov'un infazı biraz "ara döneme" denk gelmiĢ ve Türkiye hembundan, hem de baĢka dengelerden ötürü Elçibey'i tam sahiplenememiĢti.Ama sonrasında Ģahit olunanlar Elçibey'de de Türkiye'nin doğru yaptığı gibi bir kanaate sebepolmuĢtu.Darbe giriĢimi olayı ve Aliyev'in karizmatik kiĢiliğini sahiplenmenin gerekliliği son dönemdeElçibey tarafından da kabul görüyordu. Nitekim Ebulfez Bey'in evinde de Aliyev'in resmiasılıydı.Sonuç: Hayır merhum Elçibey Türkiye'ye ya da bazı yöneticilerine asla buruk ölmedi. Evetözlemlerle öldüğü doğru da kırgınlığı yoktu.Bu vesileyle asrımızın önemli Türk büyüklerinden olan sevgili Elçibey'imize rahmetler ve bütünTürk dünyasına da baĢ sağlığı diliyoruz.Türkiye Gazetesi. 24.Ağustos 2000


ELÇĠBEY...Güntay ġĠMġEKEbulfez Elçibey, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının akabinde, diğer Türk cumhuriyetlerindegörülmeyen bir değiĢim ve halkın talebiyle ülkesinin en yüksek makamına getirildi. Ancak,Elçibey cumhurbaĢkanı koltuğuna oturmasıyla hem ülke içinde hem de dıĢında birçokproblemle uğraĢmak zorunda kaldı.Bağımsızlığa yeni adım atmıĢ bir devletin tecrübesizliği kadar, uluslararası arenada yalnızlığıda söz konusuydu. Ümit bağlanan Türkiye'nin beklenmedik bir anda dağılan SovyetlerBirliği'nin bıraktığı boĢluğu doldurma yönünde zayıf kalması, politika geliĢtirememesinden enfazla etkilenen Türk cumhuriyetlerinin baĢında Azerbaycan geldi. Rusya destekli Ermenistan'ınsaldırısına, güçsüzlüğü ve yalnızlığı sebebiyle istenen Ģekilde karĢı koyamadı.Kısacası, dün aramızdan ayrılan Elçibey, ait olduğu coğrafyanın, asırlar boyunca çeĢitlizorluklara göğüs gerdiğini bildiği, üstlendiği görevin ağırlığını çok iyi idrak ettiği halde, çoğudıĢ kaynaklı olan problemler sebebiyle çok sevdiği ülkesinin Ermenistan karĢısında zayıfkalmasına çare bulamadı.Halbuki Elçibey, yıllarca mücadelesini verdiği ülkesinin özgürlüğü adına, kendi, kısmiözgürlüğünü de tehlikeye atarak, 2 yıl da hapis yatmıĢtı. 1970 li yıllarda Azerbaycan'ınbağımsızlığı için mücadele etmeye baĢlamasıyla yakın takibe alınmıĢ ve 1976 yılındaSovyetler'e karĢı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklanmıĢtı. 1978 yılında Ģartlı olarakserbest bırakılmasının akabinde mücadelesine kaldığı yerden devam etmiĢti. O dönemdeElçibey'le birlikte Azerbaycan'ın millî Ģairi Bahtiyar Vahapzade de bağımsızlık yolunda gayretgösteren bir isim olarak öne çıkıyordu.Birçok devleti hükümranlığı altına alan Sovyetler Birligi'nde esaretten kurtulma mücadelesivermenin, hatta böyle bir fikri savunmanın güçlüğünü kelimelerle anlatmanın zor olduğutahmin edilmeli. Ancak, gerek Elçibey ve gerekse Vahapzade'nin ülkelerinin bağımsızlığıyönünde verdikleri mücadele arkalarında duran, onlan el altından destekleyip, çaresizliklerineçare olan bir isim daha vardı. Sovyetler Birliği'nde en yüksek makama kadar yükselmiĢ,dünyanın ikinci süper gücünü yöneten 5 kiĢilik politbüro üyesinden birisi olan HaydarAliyev'den baĢkası değildi, bu isim.Haydar Aliyev'in kendilerine nasıl destek olduğunu, stratejilerinin belirlenmesinde kendilerineyardım eli uzatmasının hikâyesini Bahtiyar Vahapzade'den, Bakü'deki evinde dinlediğimdegözlerim yaĢarmıĢtı. Vahapzade'nin anlattığı hadiseler, öyle kolay göğüs gerilecek türdendeğildi.Gerçek Elçibey'i ve verdiği mücadeleyi bilmek için onun cumhurbaĢkanlığında yaĢadığızorluklara değil, esaret altındaki gayretleriyle tanıyabiliriz. Elçibey devlet adamlığından ziyadebir akademisyen ve yeri doldurulmayacak bir gönül insanıydı.


Politikanın içyüzündeki yüzsüzlükleri bilmez, önem de vermez sadece sadeliği severdi.Dolayısıyla, söyleyeceğini de zemin kayganlığına bakmadan, fazla evirip çevirmeden direktsöylerdi.Azerbaycan Bakü Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okurken Türk dünyasıyla ilgilifikrî çalıĢmalara baĢlayan Elçibey'in nazarında, özellikle Türkiye en az Azerbaycan kadar vatankonumundaydı. Onun bu yaklaĢımı, bir görüĢmemizde edindiğim intibadan hareketle Ģumealde açıklanabilir:Birincisi; Azerbaycan ve Türkiye'nin orta noktasında bulunan Nahçıvan'ın Keleki kasabasındaElçibey'in dünyaya gelmiĢ olması önemli bir etken.Ġkincisi; Azerbaycan'ın özgürlüğe bir türlü adım atamamıĢ olmasının meydana getirdiğiümitsizliği ortadan kaldırıcı bir faktör olarak, güven unsuru mertebesinde Türkiye'yi görmesi.YambaĢlarında, kendi ayakları üzerinde duran, birçok mücadeleden özellikle ĠstiklâlSavaĢından baĢarıyla çıkan anavatan Türkiye'yi uzun yıllar kendilerine cesaret timsali veözgürlük abidesi olarak alması...Türkiye'ye ilk geliĢinde Atatürk Hava Limanı'nda eğilip anavatan toprağını öperek, gözü yaĢlıbir Ģekilde yerden kalkması ise benim gözlerimin önünden gitmeyen bir Elçibey tablosu oldu.Mevlâ'dan rahmet dileğiyle, yolu açık olsun...Zaman Gazetesi. 23.08.2000


ELÇĠBEY AZERBAYCAN'IN TÜRK RUHUYDUKerem ÇALIġKAN22 Ağustos- Elçibey öldü. Azerbaycan'ın bu renkli filozof politikacısı artık yok. OnunlaTürklüğün 21. Yüzyıl'daki engin ufkunu tartıĢamayacağız. Bulgaristan'daki Türklerinkaderinden, Gagavuz Türklerde hristiyanlığa yansıyan Türk töresinden söz edemeyeceğiz.Rusya'da Putin politikasının Azerbaycan'ı nasıl etkileyeceğini, Çeçen savaĢçılarının hata vesevaplarını değerlendiremeyeceğiz. KonuĢmasına günlük siyasetin ötesinde bir tarih ve felsefederinliği katan konuĢmalarının tadına varamayacağız. Kafkasya'nın en Türk bilgesi sustu.Azerî politikasında "Türkçülük" siyasetinin simgesi olan Elçibey, Dede Korkut efsanelerindençıkıp gelmiĢ bir "bey" gibiydi. Kafkasya onunla biraz daha renkliydi. Onunla son kez iki ayönce NTV'de karĢılaĢtık. Her zamanki gibi heyecanla o sırada gündemde olan BalkanTürklerinin durumuna iliĢkin konuĢmaya baĢladı o tatlı Azerî lehçesi ile. KonuĢurken çevresinive herĢeyi bir an unutur, anlattığı konunun gözlerinde canlanan sinemasına adeta dalargiderdi.Kendisiyle Bakü'de ilk tanıĢtığım zaman 90'lı yılların baĢıydı. Halk Cephesinin lideriydi. DahacumhurbaĢkanı seçilmemiĢti. Bakü'nün arka sokaklarında büyük, gri ve eski okulları andıranHalk Cephesi binasında, o sırada Gorbaçov'un glasnost politikasıyla, tel tel dağılan Rusya'nınacılı bağrından kopup kendi kaderini arayan Kafkasya'dan çeĢitli gruplar Elçibey'i ziyaretegeliyordu öbek öbek...Tatarlar, Türk boyları, Azerbaycan, Orta Asya ve "Türkistan" denilen o coğrafyadaki halklar,gruplar, etnik azınlıklar kaynaĢıyordu.Azerbaycan Moskova'dan kopma özlemi ve kopamamanın sancıları içindeydi...Elçibey Azerbaycan'da Türkiye ile yakınlaĢmanın, Türkiye ile kaynaĢmanın simgesiydi.Azerbaycan politikası ve kamuoyunda deyim yerindeyse "Türklük Ģuuru"nu temsil ediyordu.Bakü'de o gri binada, onu her zamanki gibi biraz saçı sakalına karıĢmıĢ filozof edasıylagördüğüm zaman ilk dikkatimi çeken ceketinin göğsünde altın gibi parlayan Atatürk rozetiydi.Biraz sıra dıĢı, biraz fantastik bir havası vardı bu rozetin Bakü'nün o ağır havalı atmosferinde.Ama Elçibey'in vizyonunu Batı'ya taĢıyan ve Türklük gururunu yükselten bir etki yaptığıkesindi.Elçibey ile Bakü'de 1990 yılında o zamanlar çalıĢtığım Cumhuriyet gazetesi adına röportajyapıyordum.Tam o sırada o geniĢ odaya bir grup insan girdi. Acil geldikleri belli oluyordu. Ġzin isteyiponlarla ilgilenmeye baĢlayan Elçibey sordu:-Siz nerden geliyorsunuz?


-Biz Kumuk Türkleriyiz. (Ben Kumuk Türk'ü terimini orada ilk kez duyuyordum)-Ne istiyorsunuz?-Dağıstan'da bağımsızlık ve özerklik.-Bayrağınız var mı?-Yok.-Öyleyse eski beylik flamalarından birini bayrak yapın.-Dilinizde yazılı eser var mı?-Bir kaç tane var, ama Rusça.-Onları kendi dilinize çevirip basın. MarĢınız var mı?-Yok.-Öyleyse eski folklor Ģarkılarından birini çevirip milli marĢ yapın.* * *ĠĢte 90'lı yılların baĢında Bakü'de, Kafkasya'da rüzgarlar böyle esiyordu.Sonra 92'de cumhurbaĢkanı seçildi Elçibey. Moskova ona hep "Türk ajanı" olarak baktı. Hiçbir zaman onun iktidarda kalmasını istemedi. Elçibey Azerbaycan'da sistem dıĢından gelen birrejim muhalifiydi, Türkiye'nin Orta Asya'ya açılmayı hedefleyen her türlü politik versiyonununBakü'deki tamamlayıcı taĢıydı.Tıpkı eksik bir puzzle'ın bütünleyici parçası gibi...Korkarım o parça artık hep boĢ kalacak...Doldurmak isteyenler çıksa da, tarihin, efsanelerin ve felsefenin içinden süzülüp gelen, kendideyimiyle "demir asa demir çarık yollara düĢüp" halkına kendi Ģuurunu anlatmaya çalıĢacakbaĢka bir liderin çıkacağını sanmıyorum.GloballaĢme çağında, Elçibey Azerî toprakların yetiĢtirdiği en renkli, en derin en ateĢlikiĢilerden biriydi...Ruhu Kafkasya'nın sönmeyen ateĢlerinde sonsuza kadar ıĢısın...NTV 5.9.2000


"ROMANTĠK BĠR MĠLLĠYETÇĠNĠN ÖLÜMÜ"Semih ĠDĠZEbulfez Elçibey'le tanıĢmam 1992 yılının baĢlarında oldu. Dostum gazeteci Murat Yetkin ilebirlikte bizi Bakü'deki Halk Cephesi binasında kabul etmiĢti.Mütevazı odasındaki üç hilalli bayrak ve çerçevelenmiĢ uluyan kurt resmini hatırlıyorum. Birde merhum Alparslan TürkeĢ'in imzalı fotoğrafını.Rahmetli TürkeĢ'e büyük saygısı olduğu hemen anlaĢılıyordu. Odasındaki simgeler de tam bir"Türk dünyası sevdalısı" olduğunu gösteriyordu. Ancak söylemi bu dünya uğruna silahasarılma söylemi değildi. Daha çok Ghandivari "pasif direniĢ" anlayıĢını yansıtıyordu. Amacınabu yoldan ulaĢmak istediği belliydi. Zaten siyasi kariyeri de silahla pek arasının olmadığınıgösterdi.Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilan etmesinin üzerinden sadece birkaç ay geçmiĢti. 1970'liyıllardan baĢlayarak Azeriler'in hakları için aralıksız mücadele etmiĢ, bu yüzden Sovyetzindanlarını boylamıĢ biri olarak, büyük sevinç içindeydi. Gerçi mizacı bunu açıkçayansıtmasına olanak verecek türden değildi. Ama coĢkusu sözlerinden okunuyordu. Bunarağmen daha yapılacak çok iĢ olduğunu da biliyordu. Çünkü iktidarda hala "Komünistpolitbüro kalıntısı" Ayaz Muttalibov ve Ģurekası vardı. Yani bağımsızlığa rağmen Elçibey'inmücadelesi daha bitmemiĢti. Kendisi de bu yüzden zaten hala polis tarafından takipediliyordu. Ancak ülkedeki gidiĢat belliydi ve Elçibey de o dönemde tek baĢına muhalefetitemsil ediyordu. Mart 1992'de Ermeniler'ce gerçekleĢtirilen Hocalı katliamı halk için son damlaolmuĢtu. Bu felaket karĢısında pasif kalmakla suçladıkları eski siyasetçilerden kurtulmakisteyen Azeriler, Haziran 1992'de yapılan ilk bağımsız seçimlerde Elçibey'i ezici çoğunlukluCumhurbaĢkanı seçtiler. Seçilmesi Türkiye'de de coĢkuyla karĢılanmıĢtı.Ancak ne olduysa bundan sonra oldu. Ġlk karĢılaĢmamızda yansıttığı romantik dünyagörüĢünden pek sıyrılamayan Elçibey, "realpolitik" denen siyasi olguya ne denli yabancıolduğunu gösterdi. Zaten realpolitikanın müdavimlerinden olsaydı 1970'lerdan baĢlayarakkoskoca Sovyetler Birliği'ne direnemezdi. Çünkü bu tür direniĢler çoğu kez hayalperestülkülerden güç alır. Realpolitikadan değil.Ermeniler'in Karabağ'dan çıkarak Azerbaycan topraklarını da iĢgal etmeye baĢlamalarıkarĢısında fazla bir Ģey yapamayan Elçibey'in halk arasındaki itibarı sarsıntıya uğradı. Buarada attığı bazı adımlar ve kimi açıklamaları da belirli güçlerin, aleyhinde hareketegeçmelerine neden oldu. Bunların baĢında, Azeri petrolleri için kurulacak uluslararasıkonsorsiyumda aslan payını TPAO'ya vermesi geliyordu. BaĢta Rusya olmak üzere Hazarrezervlerine göz dikmiĢ olan çokuluslu petrol Ģirketleri böyle bir Ģeyi asla kabuletmeyeceklerini kısa sürede gösterdiler. O zaman iĢin ayrıntılarını bilen bazı Türk yetkilileribile Elçibey'in bu adımını "gerçekçilikten yoksun" diye değerlendirmiĢlerdi.Elçibey'in ikinci temel hatası ise sık sık "Güney Azerbaycan'dan" bahsederek "oradakiAzerilerin haklarının gaspedilmesinden" Ģikayet etmesiydi. "Güney Azerbaycan" dediği Ġran


topraklarıydı. Bu söylemi Ġran'ı son derece huzursuz etmiĢ, Ġranlılar'ı da Karabağ krizindeErmeniler'in yanına itmiĢti. Bölgesel istikrarsızlık olasılığına kapıyı araladığı için baĢka ülkelerde bu sözlerinden dolayı rahatsız olmuĢlardı. Bu arada Ankara'nın da memnun olduğu peksöylenemez.Azerbaycan ve Türk dünyasına hizmet etmek için yola çıkan Elçibey iĢte bu tür romantikhayalleriyle siyasi geleceğini tehlikeye soktu. Nitekim 1993'te Gence'de ayaklanan vearkasında Rusya'nın olduğu bilinen Suret Hüseyinov, sonunda Elçibey'in devrilmesine nedenoldu.Elçibey'in gitmesinden sonra yerine geçen Haydar Aliyev'in ilk iĢlerinden biri de zaten Hazarpetrollerinin taksimatı konusunda Elçibey'in aldığı kararları iptal etmek oldu. Bu arada hızlaTahran ile iliĢkileri düzeltme yoluna gitti. Doğduğu Nahcivan'a sürgün giden Elçibey'in siyasikariyeri de ciddi bir sekteye uğramıĢ oldu.Halk Cephesi lideri olarak kalmasına ve ülke çapında çok sayıda taraftarı olmasını rağmenElçibey, aslında bir daha toparlanamadı. Tam 5 Kasım'da yapılacak parlamento seçimlerinekatılmak için hareketlenmiĢti ki ölümcül hastalığı aman vermedi.Oysa seçimlere katılabilseydi milletvekili seçileceğine kesin gözüyle bakılıyordu.Meclis'te de Haydar Aliyev'e ciddi bir muhalif ses olacaktı.. Ama ne yazık ki ömrü bunun içinyetmedi, ve Türk dünyasının bu romantik sevdalısı 62 yaĢında aramızdan zamansız biçimdegöçüp gitti.Star Gazetesi. 23 Ağustos 2000


ELÇĠBEY'E AĞITBuğra BAġKURT"Yollara KürĢatlar uzanmıĢ ölü,Ağlasın ak ülke, ağlasın süt gölü!..."Arif Nihat ASYAĠNSANLIK kaatili komünizm iflâs ederken, iĢgal ettiği Türk topraklarında derin yaralar açarakMoskova çevresine doğru çekildi. Ama çekildiği ülkelerde kan, gözyaĢı, acı ve ıstırap bıraktı.1990 yılında Azerbaycan binlerce civanını Moskof tanklarının karĢısına dikmiĢti. Bu ĢanlıdireniĢ hareketinin baĢında, Azerbaycan Halk Cephesi BaĢkanı Ebulfez Elçibey vardı.Dünyanın hiçbir milleti Türkler kadar pahalı bir vatana sahip olmamıĢtır. Anadolu Türklüğünündöktüğü kan nasıl Anadoluyu TürkleĢtirmiĢse, Azerî Türk'ünün döktüğü kan da Azerbaycan'ıdaha bir TürkleĢtiryordu. Yani Türk milletinin üzerinde yaĢadığı topraklar ucuza kapatılmıĢvatan değildi. Millî baĢkaldırıların liderleri de bu baĢkaldırıya yaraĢır büyüklükte olmalıdır.Türkiye'yi Atatürk ayağa kaldırmıĢtı.1920 yılında Mehmet Emin Resulzâde'nin bıraktığı Bağımsız Azerbaycan bayrağını 1990 daElçibey yeniden yükseltmiĢti...Can ve kan pahasına yükselen bayrak bir daha inmemek üzere Azerbaycan semalarınısüslemeye baĢlamıĢtı.Türklüğün ender yetiĢtirdiği, geniĢ ufuklu bilim adamı Elçibey, mücadeleci ruh yapısıylaTürklüğü bir bütün olarak görüyordu. Yaptığı ilim, O'nu bu görüĢe sahip olmaya sevkediyordu.Elçibey, ömrü boyunca Azerî Türk'ünü bir bütün olarak görmüĢtür. O'na göre birtekAzerbaycan vardır. Azerbaycan'ın büyük bir bölümü Ġran'ın iĢgali altındadır. Merhum Elçibey,tarih bilgisine dayanarak bu gerçeği bütün Türk'lerin kabul etmesi gerektiğini vurguluyordu.Tabii böyle bir ileri görüĢ, Ġran'ın düĢmanlığını da üstüne çekiyordu!..Elçibey, büyük bir Türk milliyetçisi, gönlü Türklük ülküsüyle yanan bir aydındı. Bir tek eksiğivardı; Elçibey ülkücüydü, milliyetçiydi, Türkçüydü, Bilim adamıydı, devlet adamıydı; amasiyasetçi olamamıĢtı!..Siyasetçi olamadığı için, siyaset arenasında fazla kalamadı.Azerbaycan'ın yetmiĢ yıl sonra yeniden bağımsızlığını kazanmasının ardından üç yıl sonrasiyaset sahnesinden el çektirildi!..Siyasetçi olmadığı için, rakiplerinin hangi taktiklerle mücadele ettiklerini hesaplamamıĢtı.


Elçibey'in Azerbaycan Türk Cumhuriyeti'nin baĢında bulunması, hem Rusya açısından hemĠran açısından büyük tehlike arz ediyordu. En kısa zamanda CumhurbaĢkanlığındanuzaklaĢtırılmalıydı!Nitekim, bu talihsizlik gerçekleĢti!..Rusya, Ermenistan ve Ġran üçgeninin içinde kalan Elçibey, kan dökülmesini istemediği için,sessiz sedasız Bakü'den Keleki köyüne döndü.O artık Azerbaycan CumhurbaĢkanı değildi!Elçibey'in cumhurbaĢkanlığını kaybediĢi, sıradan bir hadise değildir!Bu hadise Türkiye'de ençok biz Ülkücüleri üzmüĢtür!Elçibey, Türkiye'de merhum Alparslan TürkeĢ'e çok büyük kıymet veriyordu. TürkdüĢmanlarının antipatisini çekmesi için bu tercihi yeterliydi.Kadere karĢı gelinmez; ama Elçibey'in malûm hastalığa yakalanması, büyük bir ihtimalle,Keleki köyünde yaĢadığı gözaltı hayatına bağlıdır!Üzülerek belirtelim ki, Elçibey gibi bir Türk milliyetçisine Türkiye olarak hiç bir yardımyapamadık!..Elçibey'in Bakü'de direnmesi çok büyük kardeĢ kanına mal olabilirdi. O Türk kanıdökülmemesi için kendi kiĢiliğini feda etti!..Bu yalnızlık ve fedakârlık Fuzuli'nin Ģu beytiyle anlatılabilir."Dost bî-pervâ, felek bî-rahm, devran bî-sükûnDerd çok, derman yok, düĢmen kavî, tâl'î zebûn"Evet Elçibey Türkçülük mücadelesini ruhunda ördüğü koza gibi gönül dünyasına kurdu. Nefesiburaya kadar yetti. Yirmi birinci asırda Türklük âleminin durumunu açıklığa kavuĢturmayaçalıĢtı. Kabile mücadelelerinin yerine "Büyük Türk Birliği"ne giden yolun bulunmasınıhatırlattı.Türk milletinin talihsiz evladı, ruhun Ģad olsun!.. Allah'ın rahmeti, Peygamber'inĢefaati seninle olsun...Ortadoğu Gazetesi. 24.8.2000


TÜRK BEYLERĠ ĠÇĠNDE BĠR BEYOĞLU BEY: ELÇĠBEY<strong>Dr</strong>. Ö. Barbaros ÇOBANOĞLUTürk Beyleri içinde bir Beyoğlu Bey: Elçibey öldü mü? Kahpe acun, kahpe Moskof öcün aldımı? Bu sorunun cevabı yeryüzündeki Türkçülerin bundan sonraki çalıĢmalarıyla verilecektir.Eğer, Demirperde'nin ek keĢif günlerinde altını yiğitçe imzaladığı <strong>sam</strong>izdatlarındantanıdığımız, Odlar Yurdu'nun, Aras'ın, Hazar'ın ve Ulu Türkeli'nin bu yiğit savaĢçısının,Mehmed Emin Resulzâde'den devralarak yükselttiği bayrak iner ve yere düĢerse, bilelim ki,kahpe acun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!Eğer, Türk dünyası içinde ilk ve tek Devlet BaĢkanı olarak, "Kuzey Azerbaycan" gerçeğinitelaffuz eden Elçibey, ilk ve tek olduğu müddetçe bilelim ki, kahpe acun ve kahpe Moskoföcün almıĢtır!Eğer, kardeĢ Azerbaycan Türkleri, varlar içinde yoklar, tok olan bir avuç mutlu azınlık dıĢındamilyonlarca açlar ülkesi olmağa devam ederse, bilelim ki, kahpe acun ve kahpe Moskof öcünalmıĢtır!Eğer, Karabağ'ın bağrıyanık anaları, yetimleri, göçmenleri ve Ģehitleri akla düĢmez veKarabağ'ın feryadına, imdadına bir el uzanmaz ve Türklüğün bu Ģeref, gurur ve namusmeselesi çözülmezse, bilelim ki, kahpe acun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!Eğer, petrol servetini yağmalama uğruna Petrosyan kılıklılarla köĢe-bucak oynayanlar veTürkistan'a çok uluslu Ģirketlerin acentesi, temsilcisi olarak gitmeyi büyük hizmet ve budaleveralarda alınan yüzdeyi büyük devlet adamlığı bilenler gitmezlerse, bilelim ki, kahpeacun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!Eğer, nerde olurlarsa olsunlar, Türkçüler "Kurtkaya elini çöz!" diyen bir ĠĢbara Alp'in emriniikinci kez düĢünürlerse, bilelim ki, kahpe acun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!Eğer, "Dilde, fikirde, iĢde, birlik" diyen Ġsmail Gaspıralı Ata'nın Türklüğün mukadderatınıdeğiĢtirecek nasihati, görkemli toplantıların bir atımlık barutu olmağa devam ederse, bilelimki, kahpe acun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!Eğer Türk'ün oğulları/kızları Oğuz Ata'nın "nerde birlik orda dirlik" düsturuna riayetetmezlerse ve son zamanlarda daha da ziyadeleĢen ayrılıklara, husumetlere, nifaklararağbete devam ederlerse, bilelim ki, kahpe acun ve.kahpe Moskof öcün almıĢtır! Eğer,Türkün oğulları/kızları, eline, beline ve diline sahip olmazsa, özü için tek gerçek,tek tasa, her ne pahasına olursa olsun, pul, mevki makam olursa, bilelim ki, kahpeacun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!Eğer Türkün oğulları/kızları, ilimde, fende, teknikte ve yeryüzünü imrendirecek bir ahlâkta,Atatürk'ün gösterdiği, "insanlık ufkuna yeni bir güneĢ gibi doğmak" hedefini düĢüreçek tetikteolmazlarsa, bilelim ki, kahpe acun ve kahpe Moskof öcün almıĢtır!


Yoksa, Tanrı biliyor, hayallerimde bile olsa, BaĢbuğ'umdan sonra tek baĢbuğlukyakıĢtırabildiğim, ateĢe döne döne giden bu pervane, bu ölmeden evvel ölmeyi bilen divane,bu soylu bozkurt ölmez! Bilesiz.Ülkü Ocağı Dergisi, Sayı: 74


SON ALPEREN ELÇĠBEY<strong>Dr</strong>. Arslan TEKĠNSon Alperen Ebulfez Elçibey de bu dünyadan göçtü. O bir "Ruh Adam"di. Türk Birliği ve Türkgücü isteyen her Türk'ün gönlünde Elçibey'in müstesna bir yeri vardır. O bir fikrî öncüydü.Ülkesinin bağımsızlığı için hapse düĢmüĢtü. Sovyetlerin dağılmaya baĢlamasıyla örgütlenenAzerbaycanlıların baĢına geçmiĢ ve ölüm pahasına Rus askerlerini Bakü'den çıkarmıĢtı. AmaAzerbaycan'ı ona yâr etmek istemeyen güçler, baĢına Ermenistan'ı sardılar, sonra iktidardandüĢürdüler ve köyüne çekilmeye zorladılar. Elçibey, bir Alperendi, bir gönül adamıydı. Bir"ruh"tu. Kimseyi kırmak, kimseyi üzmek istemiyordu. Ne demir yumruğu vardı, ne de demiryumruğa geçirilmiĢ kadife bir eldiveni. Onun içindir ki, Atatürk'ü çok sevmiĢ, onun içindir kimerhum TürkeĢ'e "liderim" diyecek kadar tevazu göstermiĢti. Elçibey zor zamanların "soysoylayan boy boylayan" bir "Dede Korkut"u, bir "bilge kiĢi"si, bir "aksakal"ı idi.Hayata gözlerini kapadığında 62 yaĢındaydı. Çile dolu bir ömür sürmüĢtü. Türk milletinesevdalanmıĢ, kalbi onulmaz bir Türk Birliği aĢkıyla hasta olup derman arayan bir derviĢti.Elçibey, ülkesinin bağımsızlığı ve Türk Birliği için bir ömür tüketti. Bayrağı yükseltti, örnekoldu. Bu dünyada ad bırakarak, Ģan bırakarak, dar-ı bekaya göçtü.Elçibey Türk sevdalısıydı. Onun bir dünyası vardı, o da "Türk Dünyası" idi. DerviĢ ruhluydu,Ģairdi. "Türk" diyebilen, "Türküm" diyebilen, ikinci bir Türk Dünyasından devlet adamı dahaçıksaydı, bir "Türk Birliği" doğacaktı. Elçibey, Türkiye'yi çok iyi tanıyordu. 1990 baĢına kadarbağımsız tek Türk devleti, onun "kutup yıldızı" idi.Hayalden gerçeğeElçibey, çocukluğundan beri bağımsızlık hayali kuruyordu. Sovyetler zamanında, bağımsızlıkateĢini körüklüyordu. Bunun içindir ki, komünist yöneticiler onu hapsettiler. Sovyetlerdağılmaya yüz tuttuğu bir anda, Halk Cephesi etrafında kenetlendiler.ġair, yazar, fikir adamı Elçibey, Halk Cephesi'nin liderliğine getirildi. Yıl 1989'du.Azerbaycan'ın "ziyalıları" çoktur. Ziyalı, münevver insan, aydın insan demektir. Azerbaycan'ınziyalıları, diğer Türk cumhuriyetleri ziyalılarından farklıydı ve bağımsız düĢünebiliyor, bağımsızfikir üretebiliyor ve birbirine hemen sahip çıkabiliyorlardı.Elçibey, Nahcivan'ın Keleki Köyü'nde 1938'de doğmuĢtu. Asıl adı Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyevidi.Suçu: Hürriyet istemekElçibey, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Mısır'agiderek Kahire'de araĢtırmalar yaptı. Uzun yıllar El Yazmaları Merkezi'nde çalıĢmıĢ, tarihle içiçe yaĢamıĢtı. Üniversitede ders vermiĢti. Elçibey dıĢarıyı tanımıĢtı, hür dünyayı görmüĢtü. VeBağımsızlık özlemlerini terennüm etmiĢti. O, "Yükselen bayrak bir daha inmez" diyen Mehmet


Emin Resulzade'yi, Müsavat Partisi'ni, 1918-1920 arasında kurulan Azerbaycan TürkCumhuriyetinin kuruluĢ sevincini ve yıkılıĢ hüznünü biliyordu. Elçibey yalnız bunları değil, sonbağımsız Türk Cumhuriyetini, Mustafa Kemal'in önderliğindeki Millî Mücadele'yi de çok iyibiliyordu.Türkiye'de esir Türklerin bağımsızlığa kavuĢmasını isteyen grupların varlığından dahaberdardı. Onun için Alparslan TürkeĢ'e ayrı bir sevgi besliyordu. Elçibey, birĢeyi daha idraketmiĢti. Hür yaĢamayı istemenin bir bedeli vardı. Onun için bu bedeli ödemeye hazırdı.1976'da komünist yönetim Elçibey'i hapsetti. Suçu: Bağımsızlık duygularını terennüm etmek!1978'e kadar hapiste kaldı. Bu tarihte "Ģartlı" olarak salıverilmiĢti. Gorbaçov, SovyetlerinbaĢına geçtikten sonra "açıklık" ve "yeniden yapılanma"nın anlamları da yavaĢ yavaĢaydınlanmaya baĢlamıĢtı. Bu "iĢgal" altındaki ülkelerin kurtuluĢu için vesile olabilirdi.Sovyetlerin dağılması ufukta alaca kızıllık belirtisi gösterir göstermez, daha 1988'de, üç Baltıkülkesi Litvanya, Latviya ve Estonya'da halk cepheleri kurulmaya baĢlandı. Bu Elçibey için"umut" oldu.Türkiye Gazetesi 24.8.2000


MĠLLETĠNE YOL GÖSTEREN LĠDER<strong>Dr</strong>.Arslan TEKĠNElçibey Ģöyle yazmıĢtı: "Milletine yol gösterip ona önderlik eden Ģahsiyetler,ebediyyen ölümsüzlüğe kavuĢur." Elçibey'i tarih her zaman anacaktır.DerviĢ ruhlu Ģair alperen Elçibey, Türk-Ġslam edebiyatının temsilcilerini gerçek manasıylatanıyabilmek için, 1957 yılında Bakü Üniversitesi'nin Filolojic Fakültesine kaydolur. Asıl branĢıArap Filolojisidir.Fikrinin berraklaĢtığı yıllar üniversite talebeliği yıllarıdır. Çocukluğunda dinlediği hikâyeleri yerliyerine oturtabilmek için, fikrî tekâmülünü üniversite döneminde tamamladı. Elçibey'in köyüKeleki, Ġran'a yakın Güney Azerbaycan'da. 1946'da Türklere görülen zulüm ve buradankaçanların kapılarını çalıp yardım istemeleri sekiz yaĢındaki Elçibey'in Ģuuraltına iĢlemiĢti.Sonra, babasını Ruslar savaĢa götürmüĢlerdi. Babası kimin için ne uğruna ölmüĢtü? Elçibey,haksızlıkları yaĢadıkça, milletinin esaretini idrak ettikçe, içinden isyan dalgaları kabaracaktı veĢunu diyecekti:"Ayıldığımızda gördüm ki, büyük ulu bir halk millî felaket içinde çabalıyor. (ArkadaĢlarla)birlikte milletimizin köle, ülkemizin ise müstemleke olduğu hakkında fikre vardık."Elçibey beĢ yıllık fakülteyi 1962'de bitirdikten 7-8 ay sonra Mısır'a, tercüman olarakgörevlendirildi. Üst seviyedeki insanlarla temas ediyor, "dünya karası" geniĢliyordu. 1963-1964 yılları arasında iki sene Mısır'da kaldı.Azerbaycan'a döndükten sonra talebeler arasında millî Ģuurun uyanması için üçer, beĢerkiĢilik gruplar kurdu. Yakalanmamaları için de grupların birbirinden haberi yoktu. "Milletçimilliyetçi"olmak ve bu kelimeyi telâffuz etmek suç sayıldığı için kendi aralarında milliyetçilere"elçi" deme kararı aldılar. Kendisinin Aliyev soyadını atıp, "Elçibey"i alması da buradangeliyor. Sonunda KGB takip ediyor ve daha önce yazdığımız gibi Elçibey hapse atılıyor. Elçibeykendisini milletine adamıĢtı. Bu yolda daha rahat çalıĢmak için geç evlenmemiĢti. Bir kızı vebir oğlu olmuĢtu: Çilenay, Ertuğrul.ġanssız dönemin lideriElçibey'in Ģanssızlığı, Ermenilerin Yukarı Karabağ meselesinden dolayı Azerbaycan'asaldırmasıydı. Azerbaycanlıların yetiĢmiĢ askeri yoktu, silahı yoktu, parası yoktu veTürkiye'den baĢka da dostu yoktu. 7 Haziran 1992'de halk oyu ile CumhurbaĢkanıseçildiğinde, Ermenilerle savaĢ bütün Ģiddetiyle sürüyordu. Bizzat olayı yaĢayan kiĢidendinlemiĢtim. 1992 yılı, DYP-SHP ortaklığı... BaĢbakan Demirel, BaĢbakan Yardımcısı ErdalĠnönü idi. Elçibey Alparslan TürkeĢ'ten yardım istemiĢti. Mesele TürkeĢ'in Türkiye'dekinüfuzunu kullanarak Azerbaycanlılara ağır silah gönderilmesiydi. Bir uçak dolusu yardımgeliyor. Bakü Havaalanı'na gittiklerinde sandıkları açıyorlar, içinden battaniye, tıbbî gereç, G-3ve Tomson gibi hafif silâhlar çıkıyor. Elçibey zamanında desteklenseydi, Türkiye dünyadayalnız bırakılır, Kıbrıs meselesinde olduğu gibi ambargo uygulanır mıydı? Belki hepsi olurdu


ama Azerbaycan kazanılırdı. Petrol kazanılırdı. Türk dünyasına yol açılır, Kafkaslarda sözsahibi olunurdu. Türkiye'ye savaĢ mı açarlardı? Belki, ama ihtimal çok düĢük.Azerbaycan'da kampBunu bana TürkeĢ'in emriyle Elçibey'e yardımcı olmak için giden bir insan anlatıyor. TürkeĢ,Azerbaycan'da bir eğitim kampı kurulmasını ve Türk dünyasından gelecek bu gençlerin oradaeğitilmesini istiyor. Bunlar çok az bilinen, bazı yazdıklarım hiç bilinmeyen gerçekler. TovuzĢehrine yakın bir yerde kamp kuruluyor ama imkân çok az. Bu sıra Suret Hüseyinov'un isyanıbaĢlıyor. Eğitim görenler, Hüseyinov'un çıkıĢ yeri Gence'de isyancılara göz dağı veriyorlar amasayıları yetersiz.Sonra bilinen olaylar. Suret'in adamları Bakü üzerine yürüyor. Elçibey kan dökülmemesi için18 Haziran 1993'te Bakü'yü terkedip Nahcivan'a giderken, Nahcivan Otonom CumhuriyetiBaĢkanı Haydar Aliyev, Azerbaycan'ın baĢına geçmek için Bakü'ye geliyordu. Keleki'de 4 yılmahrumiyet içinde yaĢayan Elçibey, 1997'de Bakü'ye dönüp siyasî faaliyetlerine devam etti.22 Ağustos günü de çok sevdiği Türkiye'de gözlerini kapadı. Elçibey, Ģu sözleri TürkeĢ'inölümünün birinci yıldönümünde kaleme almıĢtır: "Bir millet içindeki millî kimliğini derketmek ve bu millî kimliğin gururunu taĢımak ilk sırada gelen en önemlimeselelerden biridir. Bu yolda milletine yol gösterip ona önderlik edenĢahsiyetler, ebediyyen ölümsüzlüğe kavuĢur."Bu sözleri sanki kendisi için yazmıĢtır. Tarih bir Elçibey vardı, diyecektir. Bu sözler her kulanasip olmaz.Allah rahmet eylesin.Türkiye Gazetesi 25.8. 2000


BÜYÜK KAYBIMIZ EBÜLFEZ ELÇĠBEYĠN ARDINDAN<strong>Dr</strong>. Mehmet KENGERLĠAziz kardeĢim, kutsal dâva arkadaĢım ve sevgili ülküdaĢım, çok sevdiğin Türkiye CumhuriyetiDevleti'nin baĢkenti Ankara'da vefat etmiĢ olman ve mübarek na'Ģının apar toparAzerbaycan'a götürülüĢü, bizleri Ģoka soktu... Ölüm takdiri ilâhidir, ona bir diyeceğimizyoktur, ama mübarek na'Ģının o Ģekilde götürülüĢünün sebebini halen de çözebilmiĢ değiliz..Vefatın dolayısı ile, Azerbaycan Kültür Derneği'nin organı olan Azerbaycan Türk KültürDergisi'nin özel sayısına konmak üzere benden de bir yazı yazmamı istediler.Sen, Azerbaycan Türklerinin Ġstiklal Mücâdelesinde ve hareketin oluĢumunda ana unsurdun.Senin bütün yönlerinin bir makalede dile getirilemeyeceğinin bilinci içindeyim.Çünkü sen; Türkçülük, Millî Ġstiklâl, Hürriyet ve Demokrasi savunucusu ve aynı zamandailkelerinin bilinçli savaĢçısı kimliklerinle liderlik vasfını haketmiĢ, toplumumuzun ne istediğinive psikolojik yapısını bihakkın bilen yeri doldurulamaycak siyasî ve millî bir Ģahsiyettin. Senibütün yönlerinle değerlendirebilmek, <strong>sam</strong>imi söylemek gerekiyorsa pek de kolay değildir;birikime ve zamana ihtiyaç vardır.Bu bakımdan, makalemde Ģimdilik kısa olarak, millî ve mefkürevî anlamı içeren seninle ilgiliĢahsî görüĢ ve düĢüncelerimi dile getirmekle yetineceğim.Türkiye'de, sana çok saygı duyan dostlarımızdan bir zat-ı muhterem bana; "O bir âbide idi"dedi. Fakat, benim sana "âbide" demeğe dilim varmadığı gibi, gönlüm de razı olmuyordersem, zaman, mekân ve Ģartlara bağlı olmaksızın aramızda dolaĢacak olan o pak vecennetmekân ruhun bana kırılmasın.Zira, çağımız dünyasında değiĢik coğrafyalarda sık sık değiĢmek zorunda kalan siyasî, askerîve ideolojik doktrinlerle aniden baĢgösteren sosyal patlamalarda güç dengesi kuvvetininlehine sonuçlanınca, millî niteliği haiz "anıtsı âbideler" milletin iradesi dıĢında hâkimiyetteki"cismanî" görüntüleri zamanla yok olmaya "mahkûm" edilerek milletin hafızasından izlerisilinmeye çalıĢılıyor!!Millî ġûra Reisi ve Müsavat Partisi BaĢkanı ulu Önder M.E.Resulzâde'nin bir heykeltraĢımıztarafından yapılan "heykeli"nin Bakü'de yeri ve kaidesi bir evvelki iktidar tarafındanhazırlandığı halde yerine dikilmeyerek yedi seneden beri atölyede terk edilmiĢ hali bunun encanlı örneğini teĢkil etmektedir.Görünen odur ki, iktidarı milletin iradesi ile değil, yasa dıĢı yollardan "gasp" edenler,M.E.Resulzâde ve senin gibi milletimize malolmuĢ kiĢilerin heykellerinden dahi korkar vehuzursuz olurlar...!Sevgili dâva arkadaĢım! Asil ve necip davranıĢlarınla "hocam ve aksakalım" diyerek bana karĢıhürmette hiçbir zaman kusur etmedin. Devlet BaĢkanı iken dahi benim önüme geçmedin,saygı gösterdin, ruhun Ģad olsun!


ġimdi ben de diyorum ki, toprak üstünde "abideleĢmeğe" gerek yoktur; senin buna ihtiyacında yoktur.Sen zaten onsuz da Türkçülük, Milliyetçilik, Millî Ġstiklâl, Hürriyet, Cumhuriyet, Demokrasi vehukukun üstünlüğü çerçevesi içerisinde eĢitlik ilkesine bağlı ve gerçek anlamda onubenimseyerek, uğrunda mücâdele veren ve sırası gelince mücâdeleye hazır durumda olan herTürkün kalbinde "taht" kurarak "nakĢedilmiĢ" sonsuza kadar sönmeden yanacak olan "mavi,kırmızı ve yeĢil" alevli renklerden oluĢan bir meĢ'alesin!!!Emin ol ki, bu kutsal meĢ'ale, geçmiĢte yaĢadığımız o karanlık ve azaplı günlerde olduğu gibi,bugün ve yarın da bağımsızlığı uğruna hayatını koyduğu aziz vatanını aydınlatacak,geleceğimizin güvenilir teminatı olan gençlerimizin millî yapısının "harcı ve gıdası" ve geleceknesillerin millî, manevî ve siyasî ilham kaynağı olacaktır... Zira, bir milletin devamı, Ģuurluolarak iyi yetiĢtirilmiĢ nesillerle kâimdir.Milletler geleceklerini emânet etmek üzere millî varlığı ve millî ruhu mükemmelleĢtirilmiĢ iyinesiller yetiĢtirememiĢlerse, istikballeri karanlık demektir. ġüphesiz ki, gençlerin millî ruhtayetiĢmesinde en büyük görev, vatan sevgisi ile dolu anne ve babalara düĢmektedir.Toplumumuzda "milliyetsiz" ve "dinsiz" bir nesil yetiĢtirmeyi amaçlayan komünist rejimerağmen, bu baskı altında doğup büyüyen Devlet BaĢkanımız rahmetli Ebülfez Elçibey gibi,yüksek seviyeli ve fazilet timsali hayırlı bir evladı, Azerbaycan Türklerine vermekle, ĠkinciDünya SavaĢı kurbanlarından rahmetli Merdanoğlu Kadirkulu ve hürmetli zevceleri MihrinisaHanımefendi, iyi nesil yetiĢtirmenin en güzel örneğini vermiĢlerdir. Bu konudaki Sovyetpolitikasının akim kaldığını kanıtlamıĢlardır... Dünya Türklüğü rahmetli Kadirkulu Merdanoğluve törelerimize bağlı benzeri ailelere Ģükran borçludur...Aziz ülküdaĢım, üniversite çağında iken, öğrenci arkadaĢlarının sana: "Millet" adı vermelerininmânâsı sonraki yıllarda daha iyi anlaĢılmaya baĢlanmıĢtır.Birlikte olma imkânları bulduğumuz zamanlarda, ben de dikkat ettim, az konuĢup, çokdinlemeyi prensip haline getirmiĢ olmanla beraber, gerek özel, gerekse de resmîkonuĢmalarında olsun "millet" kelimesini çok kullanıyordun. Çünkü "millet", milleti ile kıvançduyan insanların ruhunu okĢayan bir kelimedir."Millet", muhtelif bilim dallarına mensup bir çok müellifin ortaklaĢa mutabık kaldıkları gibi,soy, dil, kültür, bazen din ve kader birliği inancı içinde kaynaĢmıĢ, müĢterek bir geçmiĢmirasına, aynı örf ve adetlere sahip, vatan ve ecdat sevgisi ile yoğrulmuĢ bir duygu vedüĢünce içinde beraber yaĢamanın heyecanını tadan, tarihî silinmez hatıralarla birbirlerinekenetlenmiĢ ferdlerin meydana getirdikleri bir toplumdur.Sosyal bir vaka olan "Millet", aynı zamanda dinamik bir varlıktır da. Senin de, mensubuolmaktan her zaman Ģeref duyduğun Türk milleti, iĢte bu tarife en çok uyan toplumdur.Senin, bu kavramlarla ilgili görüĢ ve düĢüncelerinin sınırını çizerek tesbit etmenin zorluğukadar, felsefi temelinde yatan anlamı da çok engin ve zengindir!!!


Bence, sen tarih boyunca insan oğlunun güvenceli geleceği için her kıtada önemli hizmetlervermiĢ, uzlaĢtırıcı, birleĢtirici, farklı inançlara sahip toplumlara eĢit muamele eden, hakimolduğu bölgelerde yapıcı ve istikrarlı idari sistemlere sahip büyük bir millete tutkundun.Sen ezenin yanında değil daima ezilenin yanında yer alan, haklıyı haksız, haksızı haklıgöstermeyi millî törelerine aykırı bulan bir milletin, iyi niyetli, hoĢgörülü, kadirĢinas, adaletlive sözünün eri bir milletin sevdalısı idin... Keza sen, dostuna dost, düĢmanına düĢman, asil,necip, hamiyetli, tarih boyunca millî benliğini korumuĢ, dilini, millî kültürünü ve manevîdeğerlerini "Mahzen-i Esrar'ında" saklamasını bilmiĢ yüksek seviyeli ve "topraktan pay olmaz"ilkesine bağlı bulunan kahraman bir milete âĢıktın...Senin, hafızanda yaĢattığın o büyük millet, daima birlik ve beraberliğinden heyecanlabahsettiğin, Türk Milleti idi...Sen, bütün bu hasletleri kendi varlığında yaĢatan ve korunması için çırpınan bir millî"misyoner"din, bunda tavizin yoktu!!Evet, hatta o kadar ki, bir devlet adamı olarak, siyasî hayatını dahi, zaman zaman etkileyenbu inanç ve görüĢünden hiçbir zaman geri adım atmadığına Ģâhid olmuĢ, takdir etmiĢizdir...Sen, Türk milliyetçisi ve Türkiye'nin gerçek bir dostu idin. Toplumun ve Türkiye Devletinin desana aynı duyguları beslediğine inanıyorum. Çünkü, Anadolu'da, Türk Dünyası içerisinde ençok sevilen, en güvenilen bir devlet adamlığı sıfatını taĢımaktaydın. Bu, sana bir "mesajdır",sanırım. Bu, yeni "mekânın'da" seni ziyadesi ile mutlu edecektir!!! Müsterih ol!Sen, canınla, kanınla, ruhunla, kısacası bütün fiziğinle, siyasî, sosyo-kültürel görüĢlerinle,gerçek bir Türk milliyetçisi idin!Çünkü sen, dinamik bir varlık olan milliyetçiliğin, millî bütünlüğü ayakta tutan, millet olarakhür ve bağımsız kalmanın, hür bir vatan sahibi olmanın Ģuurunu geliĢtiren "kutsal" bir idealolduğunu biliyordun...Ama, Ģunu da çok iyi biliyordun ki, iĢgalinde bulunduğumuz Sovyetler'de, idareyi tekelindetutan komünist rejimin temeli materyalist felsefeye dayanıyordu. Din-millet, milliyet vemilliyetçilik Ģuuru gibi, manevî değerleri ideolojik amaçları için büyük engel sayarlardı.Çünkü komünizm mahiyet itibari ile millet ve milliyet kavramlarına ve o kavramlarınsavunucularına düĢman bir sistem idi.Onlara göre milliyetçilik, belirtileri, eski kökler gibi, uzun ömürlüdür ve kolay kolaykendiliğinden kaybolmaz. Onların kalıntılarının köklerini arayıp bulmak, kurutmaklafilizlenmesini önleyerek yok etmek gerekmekte idi. Ben kısmen, sen ise tamamenAzerbaycan'da yaĢadık, bu çeĢit katı uygulamaların zaman zaman millî duyguları kamçıladığınıher ikiniz de bizzat görmüĢüzdür.


Binaenaleyh, milliyetçilik ideali, çoğu kez yabancı bir milliyetçiliğin baskısına ve sömürgecilikpolitikasına karĢı bir tepki olarak ortaya çıkar ve Ģuurlu olarak yaĢanmıĢ bir eĢitsizlik ifadesininsimgesi niteliğinde görülür. Bunun en bariz örneğini Azerbaycan Türkleri bizzat yaĢamıĢtır.AHC'nin ortaya çıkmıĢ olması gibi...Aziz kardeĢim; sen ciddî, vakur, itimat telkin eden ve sınırsız hoĢgörü sahibi, azimkarĢahsiyetinle herĢeye rağmen AHC'nin baĢına geçerek, bağımsızlık mücâdelesini ve özündevarolan Türk milliyetçiliğini o korkunç totaliter polis rejimi döneminde baĢlattın, aralıksızdevam ettirdin, rejimin çöküĢünü ve parçalanarak nasıl dağıldığını bizzat yaĢadın, bu durumhepimizin yıllardır mücâdelesini vererek beklediğimiz mutlu bir anımızdı... Zira Azerbaycaniçin yeni bir çağ baĢlıyordu.ĠĢgalcilere karĢı bağımsızlık "naraları" atarak millî duyguları ĢahlanmıĢ bulunan milletimizin dedesteği ile çetin ve zikzaklı yolları geçerek, seni ve dâvamızı baĢarıya götüren, fazilet örneğiĢahsiyetine, medenî cesaretine, metanetine, sebatlılık ve sarsılmayan millî irade gücüne bizlerkadar herkes hayrandı. Ve... böylece, millî davamızın yakın tarihindeki M.E.Resulzâde,M.TopçubaĢı, Nesip Bey Yusufbeyli, Fethali Han Hoylu, Ahmet Ağaoğlu ve Ali BeyHüseyinzâde gibi, önderlerin Ģanlı saflarında lâyık olduğun yeri milletimiz sana tevdi etti vedemokratik seçimle iĢbaĢına gelen Azerbaycan'ın ilk devlet baĢkanı sen oldun. Bu Ģereflivazife senin tabiî hakkın idi.1992'de Azerbaycan Millî Meclisinde, Meclis BaĢkanı Ġsa Kamber'in baĢkanlık ettiği toplantıdayemin ettin, göreve baĢladın, kısa zamanda devlet kuruculuğu ve millî menfaatlerimizbakımından büyük iĢler yaptın" Ayrıntılara girmeyeceğim, ama en önemlisi topraklanmızdakalıntı halindeki Sovyet askerî birliklerini Azerbaycan'dan tamamen çıkarmayı basardın vedikta rejiminde yıllarca ezilmiĢ Azerbaycan Türk'üne demokrasinin hazzını tattırdın...Tabiî ki, bu baĢarın iç ve dıĢ düĢmanlanmızı rahatsız etti. Dağlık Karabağ'da Ermenistan'ıniĢgalinde bulunan Akdere'yi geri alıĢın hem Ermenistan'ı, hem de onun hâmisi olan RusyaFederasyonu'nu korkuttu. Hele Güney Azerbaycan'la ilgili BÜTOV AZERBAYCAN meselesiortaya atılınca, güney komĢumuz Ġran da gocunmaya baĢladı.Ve nihayet, içerideki iktidardan uzak kalmayı bir türlü hazmedemeyen komünist ve KGBmensubu iĢbirlikçilerle, sana ve Millî Devletimize karĢı korkunç senaryolar hazırlandı ve"Gence Ayaklanması" sonucu iktidar darbecilerin eline geçti.Ama, ne acıdır ki Keleki'de geçen sürgün hayatın boyunca, beslenme yetersizliği, bakımsızlık,sağlık müesseselerinden mahrum, manevî baskı, aydın çevreden uzak kalma, dünya ilegereken bağlantının yeterince bulunmaması, senin vücudunun direnç kabiliyetini eriterekzayıflatmıĢ ve korkunç hastalığın pençesine düĢürmüĢtür.O amansız hastalık, seni bizden aldı, ama iman ettiğin inançların yaĢayacak... Hepimizinkalbinde derin ve kanayan bir yara bırakarak gittin... ġimdilik bu kadarcık... GeniĢ kap<strong>sam</strong>lıbir çalıĢmayı ilerisi için bir vefa borcu sayıyorum, gerçekleĢtireceğim.


Mekânın nurla dolsun, meleklerin ve Türk dünyasının hayır duaları seninle olsun aziz vesaygıdeğer devlet baĢkanımız!!!Azerbaycan Türk Kültür Dergisi


TÜRK DÜNYASININ ACI KAYBIHasan Mesut HAZARTürk dünyasının yükselen parlak yıldızı kaydı. Ebulfez Elçibey'in acı kaybıyla sadeceAzerbaycan'ın değil, bütün Türkler'in yüreği yandı. Cenabı Hak gani gani rahmet eylesin.Ailesinin ve Türk Dünyası'nın baĢı sağolsun.Merhum CumhurbaĢkanı'm bundan 3 ay önce ABD'ye geldiğinde yakinen tanımak Ģerefineerenlerden olduğum için, kendimi çok bahtlı sayıyorum. Elçibey geçtiğimiz Mayıs ayındaABD'ye gelmiĢti. New York'da Türk yürüyüĢüne katılmıĢ; Washington'da ise bir dizitemaslarda bulunmuĢtu.Rahmetli ABD'ye, iktidarı elinden alınmıĢ ve yıllardır köĢede tutulan bir eski cumhurbaĢkanıolarak gelmiĢti. Muhalefetteki Halk Cephesi'nin lideri sıfatını taĢıyordu. Azerbaycan'da gelecekKasım ayında seçimlerin yapılıp yapılmayacağından tutun, nasıl yapılacağına kadar tartıĢılanbir seçim öncesinde, ABD'de bulunuyordu. Ziyareti "özel" bir geziydi.Ancak merhumun Washington'da hem yönetimden yetkililerle hem de ABD kongresindeyaptığı temaslar ve çeĢitli düĢünce kuruluĢlarındaki konferanstan, çok büyük ilgi gördü. Doludolu bir hafta geçirdi Elçibey, ABD'de..Bir Amerikalı uzman, merhumun Washington temaslarıyla ilgili olarak bize yaptığıdeğerlendirmede, aynen Ģunları söylüyordu:"Elçibey sadece Azerbaycan'ın değil, Türk Dünyası'nın geleceğine de damgasını vuracak birlider olduğunu ispatladı. Kafkaslar'ı, Orta Asya'yı ve Rusya'yı çok iyi analiz ediyor. TürkDünyası'na bakıĢı oldukça gerçekçi. Demokrat ve vizyonlu. Ayrıca çağdaĢ değerleri iyiözümlemiĢ ve globalleĢmeyi iyi kavramıĢ görünüyor."ABD dıĢiĢleri sözcüsü: "Azerbaycan'ın Patriot'u öldü"Vefatı sebebiyle ABD DıĢiĢleri Bakanlığı sözcüsü Richard Boucher yazılı bir açıklama yaptı.Boucher açıklamasında "Azerbaycan'ın Patriot'u-Vatanseveri" tabirini kullanıyor ve onun,'Azerbaycan'ın bağımsızlığını ve güvenliğini kazanmasında oynadığı rol ve halkı derindenetkileyen bir lider olarak', bütün Azerîler'in kalplerinde ve zihinlerinde yaĢayacağına dikkatiçekiyordu.ABD'nin Avrasya uzmanlarından ünlü Graham Fuller ise Türkistan Newsletter editörü sevgiliMehmet Tütüncü'ye gönderdiği 'Elçibey'in acı kaybı' baĢlıklı baĢsağlığı mesajında onu Ģuifadelerle tanımlıyordu:"O, modern pantürkizm idealinin seçkin bir lideriydi. Üstün vasıflı, olağanüstü cesur vecoĢkuluydu. Herkese karĢı çok sıcak, <strong>sam</strong>imi ve nazik davranan biriydi. Muhataplarınıetkilemesini çok iyi biliyordu. Ölümü Türk Dünyası için çok büyük bir kayıptır."


Ġslamsız Türklük olmazRahmetli Elçibey, <strong>sam</strong>imi bir müslümandı. 'Ġslâmiyet ve Türklüğün nasıl birbirinden ayrılmazolduğunu' vurgulayan bir hatırasını burada nakletmek istiyorum.Geçen mayıs ayında Washington'da iken, Elçibey bir eve akĢam yemeğine davet edildi. Davetsahibi, Ġslâmiyet'e karĢı olan <strong>sam</strong>imi Türkçülerdendi. Yemekte, Washington'da ateist olaraktanınan ve her fırsatta hem Ġslâmiyet'e hem de Hazreti Peygamber'e ağır hakaretleri ilebilinen, ABD'de okuyan Türk öğrencilerden hayatında bir kere dahi camiye gitmiĢ olanları bile'mürteci' diye YÖK'e Ģikayet edip burslarını kestirmekle övünen birisi de vardı.Bu kiĢi mutadı vechileyine islâmiyet hakkında atıp tutmaya ve hakaretlere baĢlayınca,merhum Elçibey kendisini susturmuĢ, "Nasıl böyle konuĢuyorsunuz. Hiç IslamsızTürklük olur mu? Esef ederim. Ben de Müslüman bir Türküm!" diyerek ağzının payınıvermiĢti.Rahmetli Elçibey Washington'da, ulusal Demokrasi Kurumu (NED) ile Ulusal DemokratikEnstitü (NDI) isimli düĢünce kuruluĢlarında kalabalık dinleyicilere hitap etmiĢti. Azerbaycan'ınpek çok probleminin olduğunu söyleyen Elçibey, "Ama bunlardan ikisi çok önemli. Enöncelikli olanlar bağımsızlığın korunması ve demokrasinin geliĢtirilmesidir."demiĢti. Ġktidara geldiklerinde programlarına koydukları ve öncelikle çözüme kavuĢturacaklarıen önemli dört problemi ise Ģöyle sıralamıĢtı: Dağlık Karabağ'daki iĢgalin sonaerdirilmesi. Mültecilerin yurtlarına döndürülmesi. DemokratikleĢme. Yolsuzluk verüĢvetle mücadele... Elçibey'in bu sözleri, sevenlerine artık kutsal bir vasiyet oldu.Merhum, Türk Dünyası'nın baĢbuğlarındandı. O bundan sonra da sevgisi ve idealleri ile bütünKızıl Elma sevdalılarını aydınlatmayı sürdürecek. Cenabı Hak taksiratını affetsin ve gani ganirahmet eylesin.Türkiye Gazetesi. 25.8.2000


DÜNYAYI ġAġIRTAN LĠDER: EBULFEZ ELÇĠBEYDoç. <strong>Dr</strong>. Hüseyin TUNCERBir liderin sivrilmesi ve seçilmesinde, dıĢ güçlerin etken olduğu söylenir. Örnekleribakımından, bu düĢünceye katılmamak mümküp değildir. Ancak, Ebulfez Elçibey'in gücü,kendi halkının gönül seferberliğinden kaynaklandığı için, bu anlayıĢın dıĢında kalır. BaĢkayakıĢtırmalara hiç gerek yoktur. Biz, bunu yerinde gördük ve yaĢadık.Halk Cephesi ile bütünleĢen Elçibey'in maddî gücü yoktur. Hele teknik imkânlardanyararlanması diye bir Ģey düĢünemezsiniz. BaĢ döndürücü boyutlarda geliĢen iletiĢimdünyasına ve bilgisayar çağına yabancıdır. Yoktur da ondan...Yılların aĢındırdığı, bir takım acıların ve sancıların her gün bir taĢını alıp götürdüğü köhne birbina, halkın kaderi ve çilesiyle bütünleĢerek "Halk Cephesi" binası sıfatıyla karĢınızdadır. Bumütevazı tabloyu yadırgamamak mümkün değildir. Öyle telefonlu, sekreterli, halı döĢelikoridorlar ve lüks çalıĢma odaları aramayınız. Bulamazsınız. Yürek mi, hizmet mi, mücadeleaĢkı mı? Evet. ĠĢte binayı dolduran bu yüce değerlerdir. Sizi karĢılayan, içinizi ferahlatan dabunlardır zaten.. Dünyayı ĢaĢırtan da bu yoksulluklar içinde kıvranan adamın baĢarıya nasılkoĢtuğudur.Ocak hadiseleriyle efsâneleĢen vatan evladı Elçibey, böyle bir ortamda dünyaya sesiniduyurmayı baĢardı. Yazı makinası yok. Faksı yok. Hür dünyaya açılan öyle çifter çifter,kırmızılı, yeĢilli telefonları yok.. Faksı bizimle tanıdılar. Telefon hatları Türkiye'nin desteğiyleülkemize kadar ulaĢabildi. Bütün bunları niçin yazıyorum? Dünyayı ĢaĢırtan liderin ve HalkCephesi'nin gerçek yüzü ve gücü bilinsin diye... Dünyada inancın her Ģeyin üstesindengelebileceği bir kez daha görülsün diye..Halk Cephesi'nin giriĢ kapısında, saçı sakalı birbirine karıĢmıĢ, candan bir dostla hasretlekucaklaĢıyorum. Kara kuru bir Ģey. O çelikten iradeyle bütünleĢen bir çift göz, ümit ıĢığısaçıyor. Ġstikbâle ümitle, heyecanla koĢuĢun ĢimĢeklerini çakıyor. Aklıma bir anda, elimdeolmaksızın Namık Kemaller, Ahmet Mithatlar geliyor. <strong>Dr</strong>.Kâmil Yazgıç, babasına soruyor:"Bu top sakallar ve bu pos bıyıklar, yüzünüzü katolik papazlara benzetiyor. ġunları kestirsenizolmaz mı? Hem bu sakallar, sizi olduğunuzdan yaĢlı gösteriyor. Ne yalan söyleyeyim:Yüzünüze biraz da aksilik veriyor!"Ahmet Mithat gülerek ve müstehzi bir edayla oğluna Ģu cevabı verir:"ġirin görüneyim diye sıhhatimi feda edemem. Bütün günlerim matbaanın tozlu ve hiç desıhhî olmayan havası içinde geçiyor. Eğer bu mübarek ve tabii süzgeçler olmasaydı,ciğerlerimi mikropla dolmaktan, hiçbir tedbir, hiçbir doktor, hiçbir ilâç kurtaramazdı.Ben hayatımı sakallarıma borçluyum!" (<strong>Dr</strong>.Kâmil Yazgıç, Ahmet Mithat Efendi Hayatı veHatıraları, Ġst., 1940, s.65-66).


Hiç Ģüphesiz, Halk Cephesi lideri Elçibey, Ahmet Mithat gibi düĢünmüĢ değildir. Onun saçı vesakalı belki de tefekkür dünyasıyla orantılıdır. Kim bilir, ileride keser mi? Bunu zamangösterecek. Mevcut haliyle kendine özgü bir Ģahsiyettir. Her Ģeye rağmen, Elçibey'in saçı vesakalı ona çilekeĢ ve ülkücü bir dâva adamı olgunluğu kazandırıyor. O, hürriyet kahramanıNamık Kemal'i hatırlatır bizlere...Hayatını milletine adamıĢ olan bu lider, 1938'de Nahçıvan'ın Ordubad Ģehrinde dünyayagözlerini açar. Üniversite yıllarında siyasetle uğraĢmaya baĢlar. Millet sevgisi, azadlık veadalet tutkusu onu, 1989 Haziranında Halk Cephesi'nin baĢına getirir.Ahmet Mithat: "Hürriyet, ilim ve irfan sahibi olanların hakkıdır. Bilgiden evvel hürriyetiisteyenler, çıkacakları yeri tayin etmeden merdiven arayanlara benzer. Merdiveni boĢluğadayayanlar, yıkılmaya mahkûmdurlar." Derken, Elçibey'in hayat çizgisinde dolaĢtırır bizleri.Nedendir bilmem, Elçibey bana hep Ahmet Mithat'ı hatırlatır. Oysa, ne ilgisi var, diyeceksiniz!Biri halk için yazmıĢ, halkı eğitmek için ömür tüketmiĢ, "Hâce-i evvel" olmuĢ, diğeri halkınbağımsızlığı için çalıĢmıĢ. Belki de bu çağrıĢımın temelinde yatan "halk" motifidir. BenibağıĢlayınız lütfen.. Ben bu çağrıĢımla A.Mithat'ın dikkate değer bir düĢüncesine dokunmakistiyorum. "Ah, Ģu matbuat serbest olsa da, Ģu kamıĢ kalemi istediğim gibi yürütebilsem: Biz,dört ayağından bağlanmıĢ bir atla, fikir âleminde yarıĢ kazanmaya çalıĢıyoruz: Topal eĢĢekle,dört nala ilerleyen medeniyete yetiĢilir mi?" (s.79).Sanırım Ģimdi beni hoĢ görmüĢ olmalısınız. Neden mi? Aynı sözleri, Elçibey siyasî platformdasöylemiĢ olsa, duygu ve düĢüncelerini yansıtmaz mı bizlere?.. ĠĢte onun içindir buçağrıĢımlar...Elçibey, dâvasını bilen kültürlü bir liderdir. Arapça, Farsça, Rusça ve Fransızca bilmektedir.Dünyadaki geliĢmeleri yakından izlemektedir. Aydın ve açık fikirlidir. Pratik ve kıvrak birzekaya sahiptir. Elli dört yıllık ömrünü vatanı ve halkı için tecrübelerle dolu olarak yaĢamıĢtır."Bizim mübarezemiz içtimaî, siyâsî ve demokratik mübarezedir" derken, hareket noktasını vetemel ilkesini belirlemiĢtir. 7 Haziranda yapılan cumhurbaĢkanlığı seçimini yüzde altmıĢa yakınoyla kazanmıĢ olması, bu parlak ve anlamlı sözlerin fiiliyata yansıyan sonucu değil midir? O,henüz seçilmeden önce, bize, Azerbaycan Halk Harekâtı'nın bütün harekâtların "önündeolduğunu" söylemiĢti. "Halk harekâtı teĢkilatlanmalıdır, halkı temsil etmelidir. AzerbaycanHalk Cephesi ve demokratik guvvetleri bu iĢi baĢa aparacaktır" derken, inancı onu baĢarıya"aparmadı mı?" Ülkedeki Ģer kuvvetlerine karĢı kurmuĢ olduğu baskı unsuru, onu söz sahibietmedi mi? Muttalibov'un getiriliĢiyle gidiĢi bu gücün karĢısında sessizliğe gömülüp gitmedimi?.. Elçibey, dünyada yeri olmayan, kul statüsünde yaĢayan insanların acısını duyan ve içinesindiremeyen bir liderdir. "Minlerce iĢsiz iĢçilerimiz var. Biz bunların azadlığı için mübarezeeliyirik" derken, içtimaî rahatsızlığı dile getirir. Ġktisadî hayatın felce uğradığı Azerbaycan'daserbest pazar ekonomisine geçeceklerini ve bu yolda Türkiye'nin tecrübesinden istifadeedebileceklerini açık bir Ģekilde beyan etmektedir.Elçibey, ne Polit Büro, ne KGB, ne de bilmem ne belâdan gelmiĢ bir insan değildir. O, rejimekarĢı koymuĢ, zulüm ve iĢkence görmüĢ, halkın özgürlüğü uğrunda sıkıntılar çekmiĢtir.


O, Azerbaycan'ın ilk CumhurbaĢkanı Mehmet Emin Resulzade'den sonra, bu cumhuriyetinbaĢına halkın hür iradesiyle ve demokratik yöntemle gelmiĢ bir kiĢidir.Hatırlanacağı üzere, Azerbaycan Millî ġurası bağımsızlığını 28 Mayıs 1918'de ilân etmiĢti.BolĢevikler, 27 Nisan 1920'de Azerbaycan'da yönetimi ele geçirmiĢlerdi. Bu devrede,M.E.Resulzâde aktif bir rol oynamıĢtı. Onu izleyen ve 72 yıl sonra, bu emele halkın gücüyledemokratik çizgide ulaĢan Ebulfez Elçibey'dir. Bu küçümsenecek bir vak'a değildir. Tarihinibret alacağı önemli bir hadisedir. Çünkü, Halk Cephesi, kendi çapında salon çalıĢmalarınıgeniĢleterek meydanlara ulaĢmayı baĢarmıĢtır. Hükümetten destek görmemiĢtir. Halkın sesi,hakkın sesi olarak yankılanmıĢtır. Muttalibov, radyoyu, televizyonu ve yönetimi kendikontrolünde tutmuĢ, Halk Cephesi'ni ciddiye almamıĢtır. Demokratik görünmesine rağmen,kukla olduğunu, son tavrıyla bizzat kendisi kanıtlamıĢtır.Halk Cephesi binasının içinde Atatürk'ün "Milletlerin esareti üzerine kurulmuĢ müesseseler,her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar" sözünü, Lâtin kökenli Türk alfabesiyle canlı tutanyürekler, gerçek anlamda Atatürkçüdürler. Bu ifadeyi, bilerek kullanıyorum. Gerek Elçibey,gerekse Halk Cephesi mensupları, duygu ve düĢüncede Atatürkçü olduklarını her vesileylesergilemektedirler. Onlar, Türkiye'de Ġstiklâl mücadelesini baĢlatan Kuvva-yı Millîyecilerinyaptıklarını yapıyorlar. Yok olma tehlikesini yüce Atatürk'le yaĢayan Türk milleti, onunetrafında toplanarak nasıl Türk mucizesini gerçekleĢtirdiyse, aynı durumu gören ve örnekalan Azerbaycanlılar da Elçibey'in çevresinde kenetlenerek azadlık yolunu açtılar. Mevcutmücadelelerini, Türkiye'nin KurtuluĢ SavaĢı'na benzetiyorlar. Atatürk'ü örnek alıyorlar. Tarihbilincine sahip olan vatan çocukları liderleri Elçibey'i "Ġkinci Bozkurt" ve "Atatürk" olaraktanıyor ve anıyorlar. Her fırsatta Elçibey'e bağlılıklarını ısrarla vurguluyorlar.Kadın Haklarını Müdafaa Cemiyeti, "Ana hakkı Tanrı hakkıdır" sözüyle gururlanırken,duvarlarını Ģu değerli sözlerle süslüyorlar:"Ey gençlik! Ey esrimizin SiyavuĢunun büyümüĢ oğlu! Senin üzerinde böyük bir vezife var!Senden evvelki nesil yoktan bir bayrak, mukaddes bir ideal remzi yarattı. Onu min müĢkilâtlaucaldarak dedi ki: Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez!"Halk Cephesi sınırlı imkânlarla azadlık savaĢını, bu ülküye bağlılığıyla gerçekleĢtirdi. YetmiĢ ikiyıl tutsak yaĢayan halk, bu inançla özgürlüğü tatmaya baĢladı. Azerbaycan'ın ziyalısı, buanlayıĢ içinde Halk Cephesi ile bütünleĢiverdi. Azerbaycan'ın kara günlerinde liderleriElçibey'in saflarında yerini aldı. Hep bir ağızdan:"Karabağ'da talan varZülf yüzüne salan varMen gurbette eğlendimGözü yolda kalan var"Diyerek Ermenilere karĢı vuruĢtular.Elçibey'i yücelten yanı, öyle sanıyorum ki, hayatını milletine adamıĢ olması ve halkıylabütünleĢmeyi baĢarabilmesidir. Hiçbir korumaya gerek duymadan halkının arasına


girebilmesi, çok anlamlıdır. Azerbaycan halkının kendine yürekten bağlılığını biliyor vekendisine duyulan sevgiyi, gözlerinden okuyor. Bu ona yetiyor. Ölümden korkmuyor. Halkınınkendisine ihanet edebileceğini düĢünmüyor bile... Yoksa, yüzbinlerce insanı bir anda AzadlıkMeydanı'na toplayabilir mi? Bu, tamamen bir yürek iĢidir. Halkın yetiĢtirdiği öz liderinegönülden bağlılığı, görülmesi gereken bir tablodur. O insan selinin tek ses ve tek nefeste nasılbirleĢtiğini görmek yeter.. Hiçbir maddî güce sahip olmadıklarını yakından gördüğümüz buinsanların yürüttükleri harekât, manevî güçle, liderlerine bağlılıklarıyla hedefe ulaĢmıĢtır. Onuadeta bayraklaĢtırıyorlar.Elçibey de tevazu içinde, halkına seslenirken: "Bu milletin asıl fedakârları ġehitlerHıyâbânı'nda yatanlardır. Men onlara hizmet eden bir neferem. ÇalıĢan, savaĢan halktır.Menim adımın öne çıkarılması, sevgiden ötürüdür. Asıl kahramanlar onlardır." Diyordu.Kibirden uzak, olgun ve ağırbaĢlı bir dâva adamına yakıĢan itidali elden bırakmıyordu. Daimatemkinli, daima mantıklı, daima sakindi.. "XXI. Yüzyılda Türk'ün Bozkurt'u çıkacaktır. Bu halkadüz yolu gösterecektir. Hamımız onun dalınca gideceğiz. Bu yolu açan Mehmet EminResulzade'dir. Biz onu takip ederik." Derken, hedefi çok iyi belirliyor ve emin adımlarlailerliyordu.Halkına seslenme üslûbunu çok iyi baĢaran Elçibey, Azerbaycan kadınlarına seslenirken,onları Ģu sözleriyle yüceltiyordu: "Azerbaycan Kadınlar Cemiyeti'nin hukuku ve kadri bilinsin.Kadınlarımız, Halk Cephesinin analarıdır. Bizim için çalıĢsınlar, bizim için duacı olsunlar."Mücadelelerinde iktisadı esas almanın yanlıĢlığına iĢaret eden Elçibey, Marksist anlayıĢlamilleti uyutmak isteyen anlayıĢa karĢı halkı uyanık olmaya çağırıyordu. Ona göre medeniyet,bütün gayretini Azerbaycan'ın azatlığı üzerinde toplamalıdır. "Siyasî azadlığı elde edebilmekiçin bu merhaleyi aĢalım" diyen Elçibey, iktisadı ve medeniyeti buna bağlı olarak ele alır."Elifba" meselesini, bir medeniyet meselesi olarak görmez. Elçibey'e göre, "elifba meselesi"siyasî bir meseledir. Geleceğimizin meselesidir. Fars-Rus emperyalizmi, Latin elifbasınageçmek isteyiĢimizi engellemek istiyir." Derken, çok önemli bir noktaya parmak basar. Bubakımdan halkı uyanık olmaya çağırır. "Latin elifbasına geçmeliyik. Aydınlarımızın bu konudadikkatli olması lâzımdır. Ġran bu iĢten elini çekmelidir." Sözleriyle, Ġran'a karĢı kesin tavrımortaya koyar. ĠĢte, bugün Elçibey'in cumhurbaĢkanlığına seçilmesini içine sindiremeyenĠran'ın bazı gizli emellerini Ermenilere destek vermek suretiyle gerçekleĢtirmeye çalıĢtığıgözlenmektedir. Hiç Ģüphesiz, Elçibey'in Güney Azerbaycan hakkındaki düĢünceleri de Ġran'ırahatsız etmektedir. Korkunun ecele faydası olmadığını da zaman bize gösterecektir.Sanıyorum o günler de uzak değildir ve inĢallah o günleri de görmek nasip olacaktır.ĠLESAM'ın Türk Dünyası Edebiyatına Hizmet Ödülü'nü alan Kırgız-Türk romancısı CengizAytmatov'un ödül töreninde söylemiĢ olduğu Ģu frapan söz, çok hoĢuma gitti: "Turanülkesinin rönesansı tomurcuk açıyor." Bu söz bana, Humpery Evans'ın "Kızıl Çin'den NeçenKaçtım" eseriyle, Tank Buğra'nın konusunu bu eserden ve Mao'nun: "Bırakın yüzlerce çiçekbirden açsın" cümlesinden alan "Yüzlerce Çiçek Birden Açtı" oyununu hatırlattı. ĠnĢallah,"Turan ülkesinin rönesansı" bir kazaya uğramadan "tomurcuk açar." Bu yeniden doğuĢ veyapılanma Türklük dünyasının birliğine katkıda bulunur.


Bize göre, Azerbaycan'ın azadlık süreci ve Elçibey'in cumhurbaĢkanlığı büyük bir dikkat veduyarlılıkla izlenmelidir. Zarar verici davranıĢlardan kaçınılmalıdır. Zira, Elçibey ve HalkCephesi, kendi meselesini biliyor. Yeri geldikçe yardımcı olmak görevimizdir. ĠliĢkilerimiziuyum içerisinde yürütmeye özen göstermeliyiz. Aynı durum, diğer beĢ Türk cumhuriyetleri(Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan) için de geçerlidir. Günümüzdedünya ülkeleri tekleĢmeye doğru giderken, Türk cumhuriyetleri millî devletler halinde tarihsahnesine çıkmaktadır. Bunda baĢ etken, Sovyetler Birliği'nin dağılmıĢ olmasıdır. Bu durum,gündeme "Türk Ortak Pazarı" ile "Türk Bağımsız Devletler Topluluğu" düĢüncesinigetirecek gibidir. Bu konuda acele etmeden, zamanı kollamak politik açıdan daha uygundüĢecektir. Bu sesi duyan Batılı ülkeler, pan-Turanizm, pan-Türkizm yakıĢtırmalarını önesüreceklerdir. Ġmparatorluğun Ģaha kalktığını ifade etmekten geri kalmayacaklardır. KendileriBatı Avrupa Birliği ve Avrupa Topluluğu'nu oluĢtururken yarım milyarlık bir insan gücüyleortaya çıkmaya çalıĢtıklarını gözardı etmeyi baĢarmaktadırlar. Ġki yüz milyonluk bir Türkgücünü karĢılarında görmek istemeyecekleri pek tabiidir. Sık sık tekrarlanan "XXI. Yüzyıl, Türkasrı olacaktır" ifadesi de bazı çevreleri rahatsız etmekte ve hatta korkutmaktadır. O bakımdanhesabını çok iyi yapmak zorundayız. Elçibey ve Halk Cephesi mensupları, bu meseleninĢuurunda görünüyorlar. Strateji iyi tespit edilmeli, zamanlama çok iyi yapılmalıdır.Unutmamak gerekir ki, büyük iĢler, büyük düĢünmekle gerçekleĢir. Bugün için hayal olan,yarın için hakikat olarak karĢımıza çıkmaktadır.Azerbaycan'ın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, devlet kuruluĢlarının yeniden teĢkili,meclisin halk tarafından seçilmesi gibi büyük sorunları olduğu bir gerçektir. Öncelikle kendidüzenli ordusunu kurabilmekte acele davranacakları sık sık dile getirilmektedir. Azerbaycan,henüz Rus sargısından kurtulabilmiĢ değildir. Öz kimliğine kavuĢmak durumundadır.Elçibey, bütün bu büyük sorunların üstesinden gelecek güce sahiptir. Ġç ve dıĢ politikasınıdüzene sokmak ve Türklük dünyasıyla kucaklaĢmak, onun en büyük idealidir. Tek noksanları,demokrasiye geçiĢ sürecindeki tecrübesizlikleridir. Türkiye bu açıdan rehberlik görevini çokdikkatli ve titiz yapmalıdır. Biz bu zorlu ve onurlu yolda kendisine basarılar diliyor, kendilerinitebrik ediyoruz. Ve gönülden diliyoruz ki, Türk illerinin rönesansı, rengarenk çiçekler açsın..Bu renk ve kokular içinde hoĢbaht olsun...Elçibey'e Türkiye'ye niçin gelmediklerini sorduğumuzda: "Kafamdaki azad Azerbaycan'ıkurmadan Türkiye'ye gelmek istemirem" demiĢti. ĠnĢallah yakın gelecekte tasarladığıAzerbaycan'ı imar ve inĢa eder, muradına eriĢir ve Türkiye'yi Ģereflendirir.Türk Yurdu, Temmuz 1992, s.32-35


ġEKSĠZ, ġÜPHESĠZ, ġERĠKSĠZ LĠDERReĢit ġAġIHÜSEYĠNOĞLUDestanlaĢan, Azerbaycan Halk Hareketinin ve bağımsızlık isteğinin öncüsü Ebülfez Elçibey'inmücâdelesini dikkatle takip ediyor ve bütün hayatımın ana gayesi halindeki Türk Birliği'ninBakü'de filizlenip, büyüyeceğine gönülden inanıyordum. Bey'i Ģahsen tanıma imkânını 1992yılında, CumhurbaĢkanı seçilerek göreve baĢlayacağı günün sabahında buldum. HalkCephesi'nin davetlisi olarak gitmiĢtim. Fuzuli, Cebrail Ģehirleri ile bunlara bağlı kasaba veköylerde "müĢahit" olarak seçim çalıĢmalarını izlemiĢ, yorgun ve biraz da hasta olarakBakü'ye dönmüĢtüm. Türkiye'ye dönmeden önce Bey'i evinde ziyaret ederek hem tebriketmek, hem de vedalaĢmak istedim. Mütevâzı odasında ilk birkaç dakika hiçbir ĢeykonuĢmadık. Beni dikkatle inceliyordu. Ġlk defa karĢılaĢmıĢ olmamıza rağmen gönül köprüleriderhal kuruldu ve sanki yıllardır birlikte yaĢamıĢız gibi yakınlaĢtık. Gözlerimin içi, hastalığıntesiriyle limon Ģansıydı. Dikkatini çekti ve sordu. Yorgun olduğumu söyledim. "Neredeydin?"dedi, anlattım.... "Seni oraya kim gönderdi" diye sordu. Kendi isteğimle gittiğimi belirttimsede ikna olmadı ve "seni oraya gönderenler, sana zulüm etmiĢler" dedi. Bir saate yakınsohbetten sonra, izin istedim ve Türkiye'ye döneceğimi belirttim. Elimi ellerinin arasına aldı vegözleri dolu bir Ģekilde; "Buraya her gelen birkaç gün sonra, gidiyorum diyor... Peki beni kimebırakıyorsunuz... Sana yeminle söyleyim ki, bugün beni Devlet BaĢkanlığı'na oturtanlar altı aysonra sırt üstü yere vuracaklar... Gitmeyin, giderseniz geri dönün ve beni yalnızbırakmayın..." dedi. ġaĢırmıĢtım... Bir Ģey söyleyemeden vedalaĢtım ve ayrıldım.Onun Türklük sevgisinden, insan sevgisinden, yüksek ahlâkından ve hassasiyetinden doğanbu göçü "kaçıĢ" gibi görüp gösterenler, kötü maksatlı yalancılardır. Elçibey köyünde herbakımdan yalnız bırakılmıĢtı. Ceplerinde birlikte çektirdikleri fotoğrafları taĢıyarak, bunu övünçvasıtası gibi kullananlar, Bey'e keramet yakıĢtıranlar, her vesileyle çok <strong>sam</strong>imi olduklarını,arkadaĢ-dost olduklarını ballandırarak anlatanlar, hatta bu <strong>sam</strong>imiyeti abartıp "Ebulfez'ededim", "Ebülfez dedi ki" babında lâflar edenler, kaba tâbirlerle yağcılar, yalakalar, rant venüfuz tacirleri, omuzuna basıp itibâr sahibi olanlar kısaca ikbâlin kullanıcıları hepsi O'nu terketmiĢti... "Ben Devlet BaĢkanlığından düĢtüm, Türklükten de düĢmedim ya?"mealindeki sitemi, gerçekten ibret vericiydi.Bizim kardeĢliğimiz Bey'in Keleki köyünde olduğu dönem içinde geliĢti. Köye imkân bulduğumsıklıkla gittim. Uzun ve bazen sabahlara kadar süren sohbetlerimizde üzerinde dikkatledurduğu ve dile getirdiği hususlar, kendi durumu ve geleceğinden ziyâde, Azerbaycan'ın,Azerbaycan Türklüğünün ve umumî olarak Türklüğün meseleleriydi. Türkiye onun içinTürklüğün yıkılmaz kalesi ve bütün Türklerin umut kaynağı olan mukaddes birTürk yurduydu. Güçlü, istikrarlı, kararlı, huzurlu, demokrat ve Türklüğükucaklayan bir ülke olmasını arzuluyor ve tespit ve endiĢelerini dile getiriyordu.Önemli gördüğü hususları Devlet adamlarına iletmemizi istiyor ve maalesef çoğunlukla buisteğini yerine getiremiyorduk. Çünkü Elçibey ismi ürkütüyordu.Bey'in köyde geçen günleri çok doluydu. Bir yandan etrafındaki birkaç kahramanla, suikast vesaldırılara karĢı direniyor bir yandan da sık sık anzalanan sahra telefonuyla hür dünya ileirtibatını kesmemeye çabalıyor, geceleri kitap okuyarak ve yazarak her ânı değerlendirmeye


çalıĢıyordu. Bütöv Azerbaycan Yolunda isimli kitabı bu çalıĢmalarının muhteĢem ürünlerindenbiridir. Bir hayli macera ile ilk baskısını yaptırabildiğimiz ve az sayıda basılan bu kitabın, yenibaskılarının yapılması ve herkes tarafından mutlaka okunması bir kazanç olacaktır.Bey'in üzerinde hassasiyetle durduğu bir diğer husus da, müĢterek karar aldığımız, Türkmilliyetçiliğinin çağdaĢ stratejisi üzerine yapılması gereken çalıĢmalardı. Türk milliyetçiliğineçağdaĢ yorum getirmek, yeni metodlar tespit ve tayin etmek inkâr edilemez bir ihtiyaç halinialmıĢtı. Bu ihtiyacın, konusunun uzmanları tarafından ele alınarak bir programa bağlanmasınıve kısa zamanda telafisini arzuluyordu... Ana baĢlıkları tespitten ibaret görevimi yaptım.BaĢka kimlere görev verdiğini ve iĢin hangi safhada bulunduğunu ne yazık ki bilmiyorum.Keleki günleri bir büyük kitaba sığmayacak kadar olaylarla doludur. Bunlar elbette bir günbirileri tarafından yazılacaktır. Umarım ki, yalnızca gerçekleri abartmadan ve saptırmadanyazarlar... Maceralı Bakü dönüĢünden sonra da Bey bitmeyen ve gittikçe artan siyasî baskı,maddi zorluk ve kendi etrafındaki isimlerin çoğu çocukça kapris ve didiĢmeleri arasındamilletine hizmete devam etmiĢtir. En son 1999 yılı Ağustos'unda yapılan Halk Cephesi'ninonuncu yılı kutlamalarında, bir yandan onun içinde bulunduğu zorluklara bir yandan da,yeniden ve dev adımlarla liderleĢmesine Ģahit oldum. Siyasî hasımları dahi onu bir kahramanve Halk hareketinin "Ģeksiz, Ģüphesiz ve ortaksız lideri" olarak görüyor ve bunu ifâdeediyorlardı. Halk artık Ģikâyet ve dileklerini, yazılı ve sözlü olarak ona yöneltiyor ve Bey adetafiili Devlet BaĢkanlığı yapıyordu. UmutlanmıĢtım.Kendisiyle anlaĢmamız; yeniden Devlet BaĢkanı seçilinceye kadar tam destekti. Bu anlaĢmayıonaylamakta zorlanmıĢ ve sebebini sormuĢtu. Ben de, geçmiĢin acı bir tecrübe oduğunu,ikbâl günlerinde herkesin (bilâ istisna) etrafında olacağını, hatta sürgünde olduğudönemlerde kendisini acımasız ve gerçek dıĢı izafelerle suçlayanların dahi, arsız bir Ģekildeyeniden etrafına birikeceğini, bunun eĢyanın tabiatında var olduğunu ve benim bu güruhuniçinde yer almak istemediğimi belirttim. Acı acı güldü ve kabullendi.Bey'in Ankara Hastanesi'nde geçen iki döneminde de, diğer gerçek dostları ile birlikte vemümkün olduğunca yanında bulunmaya çalıĢtım. Kelimenin tam anlamıyla bu garip günlerinburada anlatımına girmeyeceğim. Her günün bir ibret, bir ders, acı dolu ve buruk olduğunubelirtmekle yetineceğim. Bey'in ölümü, kendi ihmâlinin ve güç sahiplerinin ihmâlinin acı birneticesidir.. (O'nun ölümünün Türk birliğinin fikir ve fiil olarak diriliĢine vesile olmasınıdiliyorum). Ben büyük kardeĢimi, ağabeyimi kaybettim. En büyük üzüntüm, vasiyetini yerinegetirme imkânı bulamayıĢımdır. Annesi Mihrinisa Hanımın ve benim annem Mehnisa Hanımınmezarları üzerine benden and almıĢ ve "Ölü veya diri Bakü'ye beni sen götüreceksin.Mezara sen koyacaksın" demiĢti. O büyük insanın cenazesi, anlaĢılmaz bir acele ile uçağadoğru götürülürken ben yoldaydım ve maalesef yetiĢemedim. Tek tesellim, onun aziz na'Ģınınçok sevdiği Mehmetçikler'in omuzlarında taĢınması oldu. Türk bayrağı, hayatı boyunca süs vegösteriĢten kaçan Bey'in son süsüydü ve ona en çok yakıĢan tek süsü de bu olmuĢtu.Örtülü sansürlerin, yasakların, ihtiyatın ve korkunun tesiriyle sağlığında ağzını açmayanlar,açamayanlar ölümünden sonra, çok güzel konuĢmalar yaptılar, çok güzel yazılar yazdılar.Benim satırlarım elbette bunların yanında sönük kalır. Sağlığında sürekli kendinden bir Ģeylerveren Bey, ölümünden sonra da vermeye devam ediyor ve ağzını açan herkes ondan bir pay


alıyor... O'nu dünyaya tanıtanlar mı dersiniz, Keleki'ye para gönderenler mi, Bey'i anlatacağımdiye çıkıp kendini anlatanlar mı? Adını anmaktan korkanlar neredeyse O'nu biz yarattıkdiyecekler... (Elbette acılar içinde konuĢan ve yazan gerçek dostlarını istisna tutuyoruz). Buyazıyı kıymetli Selçuk Alkın'ın dileğini kırmamak için yazdım. Yazdıklarım Bey'den sadece birtek damladır. Elçibey, Türk devlet adamları ve kahramanlar zincirinin altın halkalarındansonuncusuydu ve milleti için büyük bir Ģans ve nasipti... Görevini yaptı. Elçibey, üzerine ölütoprağı serpilmiĢçesine atalet içinde ve benliğinden, kimliğinden korkar hale getirilmiĢmilletimizin, Ģahıs ve lider bazında müthiĢ ĢahlanıĢıydı... YaĢayan her Türkün özellikleliderlerin O'nun ibret dolu hayatından, gayesinden, gayesindeki ısrarından, sevgisinden,insancıllığından, inancından, kararlılığından, kısaca onda tezahür eden Türklük cevherindennasip almasını diliyorum. O'nun öğrencilerine ve bütün Türklere düĢen vazife, O'nunemânetine, O'nun istediği Ģekilde sahip çıkmaktır. Bey üç önemli emânet bırakmıĢtır:Ġlki Azerbaycan'ın birleĢmesi (Bütöv Azerbaycan),Türkiye ile Azerbaycan'ın birleĢmesi (Büyük Türkeli)Türk Birliğinin tesisi (Büyük Türk Birliği),Bu emânetlere ihanet edilir, bu üç hedef terk edilir ve yerine gecekondu fikirler oturtulursaBey iĢte o zaman gerçekten ölür ve bu ölüm Türklüğün bekâsını besleyen hayat kaynağınında ölümü olur. Allah O'na rahmet etsin ve milletimizi böylesi ölümlerden korusun.Ülkü Ocakları Dergisi


ELÇĠBEY'DEN SONRA AZERBAYCAN<strong>Dr</strong>.Garip KAFKASLIElçibey'in beklenmeyen ani ölümü, Azerbaycan, Türkiye ve Türk Dünyasında büyük Ģokyarattı ve henüz bu Ģokun tesirinden çıkılamamıĢtır.Azerbaycan'da halk, büyük bir destek ve "ağlama duvarı"nı kaybetmenin doğurduğu kaygıyıyaĢıyor. Elçibey'in ölümünden sonra Ģimdi halk arasında en çok, "Elçibey'den sonraAzerbaycan ve onun hâtırası olan Azerbaycan Halk Cephesi ne olacak?" sorusuna tutarlı bircevap aranmaktadır.Elçibey'in ölümü ile, rahmetli BaĢbuğ TürkeĢ'in ölümünün bıraktığı sarsıntılar arasında büyükbenzerlikler var.BaĢbuğ'un ölümünden sonra onun bıraktığına "vâris" gibi sahip çıkmak isteyenler oldu. Aynıdurum Ģimdi Azerbaycan'da da yaĢanıyor. Uydurma mektuplar, senetler, belgeler elden ele,dilden dile dolaĢıyor. "Bey bize bunu böyle vasiyet etti" diyerek sağlığında onu sömürdükleriyetmiyormuĢ gibi, onun "ölüsü"nü de istismar etmek isteyen bedbahtlar töredi.Gerçek olan bir Ģey var. Elçibey'in en yakınında olan ve onu acı ve sıkıntılı günlerinde hiç,ama hiç yalnız bırakmayan, her Ģeyi ile gerçek ve sadık yakın talebeleri pekçok. Bunlarıtanımak gerekir. Benim baĢından beri bildiğim Oktay Kasımov ve Ali Mürselioğlu, Bey'i birdakika bile yalnız bırakmadılar. Bey'in bütün Ģahsî eĢyalarını ve giyeceklerini, parkasını,paltosu ve ayakkabılarını Azerbaycan Millî Mücadele Müzesi için bir yerde toplayıp saklayan AliMürseloğlu'dur.Bey, bütün sırlarını çok az birkaç kiĢiyle bölüĢtü. Bunların en baĢta gelenleri, Ali Mürseloğlu,Oktay Kasımov ve Mirmahmut Fettayev'dir. Bu üç Ģahsın kendi isimlerine ilâve edecekleriitibarlı insanların isimleri Bey'e yakın olabilecek isimlerdir. Bunun yanında Elçibey'in kendiailesi, eĢi, kardeĢleri Almurat ve Ġbrahim beyler, oğlu ve kızı bu isimlerin üzerindedir.Elçibey'in kardeĢi Almurat Bey, "Bey'in ölüsünü istismar etmek isteyenlere artık izinvermeyeceğim," demekle, "Ben Bey için bunu yaptım... Eğer ben olmasaydım Bey'e bunuyapacaklardı veya Bey büyük zarar görecekti... Ben Bey'in ideallerini yaĢatmak için Türkiye'de'Elçibey Vakfı' kuracağım..." diyerek kendi çıkarlarını Elçibey'in ideal ve mücadelesininüzerinde görenlere, "Artık yeter... benden izin almadan hiç kimse ailemin bir üyesi olanElçibey'in adını istismar ederek hiçbir Ģey yapamayacaktır..." Ģeklinde kesin tavrını koydu.Elçibey'in evindeki yas yerinden dostlarımız <strong>Prof</strong>.<strong>Dr</strong>.Kamil Veliyev ve ReĢit Süleymanlı beylerleçıkarken, Almurat beyin bahsettiği bu hanım, yas evinin kapısında Azerbaycan HalkCephesinden bir grup bayanla kavga ediyordu. Elçibey'in ailesi bu durumdan oldukçarahatsızlık duyduğunu belirtmeden edemedi. Dostlanmızdan biri gayri ihtiyari, "Bu hanımdanuzak duran, Tanrısına yakın olur," demekten kendini alamadı.


Bunların hepsi, BaĢbuğ TürkeĢ ve Elçibey'in vefatıyla meydana çıkan büyük bir boĢluğundoğurduğu fırtına ve karıĢıklığın birbirine ne kadar benzediğini ortaya koyması bakımındanönemlidir.BaĢbuğ'un vefatıyla, onun ailesi ve yakınları, "Miras bizimdir... Bizim hakimiyetimiz devamedecek... Bu ülkü ve ideali TürkeĢ yarattı... Onun devamcıları tabii olarak onun vârisleri veyakın akrabalarıdır..." Ģeklinde tutarsız bir tezle ortaya çıkarak, millet denen mefhumutamamen unuttular.Azerbaycan'da ise, bunun tam aksine, Azerbaycan Halk Cephesi'nin kurucusu olan Elçibey'ingerçek dâva ve fikir arkadaĢları, sonradan Aliyev hükümetinin destek ve direktifleriyle hareketederek, AHC'ni içeriden iĢgal ederek ele geçirmek isteyen Elçibey'in talebelerinden AliKerimov ve Elçibey'in ideal ve ülküsüne inanmayan ve "Bu romantikten devlet adamıolmaz...," Ģeklindeki sloganı çıkaran Asım Mollazade ve Ceyhun Mollazade kardeĢlerinoluĢturduğu küçük bir grup tarafından Azerbaycan Halk Cephesi'nden uzaklaĢtırmağaçalıĢmaktadır. Ali Kerimov'un bu konuda halktan ve AHC Partisinin il ve ilçe teĢkilatlarındandesteği yoktur.Ali Kerimov desteğini, Aliyev rejiminin içindeki belirli bir daireden, Asım Mollazade'nin aracılığıile almaktadır. Asım Mollazade, Aliyev hükümeti ile Azerbaycan Halk Cephesi içinde kendilerini"Yurtçular" diye adlandırarak ayıran grubun arasında kuryedir.Azerbaycan'da kimin ne yaptığı, hangi kanunun hangi maddesine göre hareket ettiğibilinmiyor. Her önüne çıkan "Bunu ben böyle yaptım, oldu" diyerek kanunsuzluğu,diktatörlüğün ve klancılığın zirvesine taĢımaktadır.BaĢkanlık seçimlerinde olduğu gibi, yapılacağı söylenen Milletvekili seçimlerinde baĢıbozuklukbütün hızıyla devam etmektedir. Ne Anayasa, ne uluslararası kanun ve nizamlar ne de halkındilek ve isteklerine önem veriliyor.Halkın bu acısına, Elçibey Mektebinin talebelerinden Ġsa Gamber'in Aliyev'in yüzüne karĢıaçıkça söylediği "...Senin rejiminde sokaklarda hürüm diyerek gezmektense, demirparmaklıklar arasında yaĢamak benim için daha Ģereflidir..." Ģeklindeki sözleri birazcık olsunilaç olmaktadır.Elçibey, geleceği okuyarak yetiĢtirdiği talebelerine Azerbaycan'ı emanet ederken gözü arkadakalmadı. Bey'in, Türk Dünyasına yetiĢtirdiği talebeleri arasında, Ali Kerimov, MirmahmutFettayev, Ali Mesimov, Penah Hüseynov, Etibar Memmedov, Fazil Gezenferoğlu, FloraKerimova, Gulamhüseyin Aliyev, Arif Hacıyev, Ġlyas Ġsmayılov, Ġbrahim Ġbrahimli, RafıqĠsmayılov, Nesib Nesibli, Arif Rehimov, Cemil Hesenli, Nazim Müzefferoğlu, NerimanGasımoğlu, Serdar Celaloğlu, Akif Ġslamzade, Vurgun Eyyub, Zelimhan Memmedov, NovellaCeferova, Aydın Kerimov, Almaz Memmedova, NüĢabe Sadıkova, Ġbrahim Veliyev, EdaletTahirzade, Oktay Kasımov, Sülheddin Ekber, Kudret Hesenkuluyev, Vagif Semedoğlu, AbbasAbdullah, Ramiz RövĢen, Vagıf Bayatlı Öner, CavanĢir Guluyev, Mezahir AvĢar, Cefer Giyasi,Rüstem Behrudi, Mehriban Vezir, Rauf Arifoğlu, Sevil Nuriyeva, gibi aydın ve her yöndenkendisini yetiĢtirmiĢ insanların isimlerini sıralamak mümkündür.


Bütün bunlara rağmen, Elçibey'in vefatından sonra sular kısa zamanda kolay kolaydurulmayacak. Aliyev hükümeti, AHC'nin gerçek sahipleri olan Elçibey taraftarlarının almıĢoldukları kararları kanunlara uygun olmadığını iddia ederek reddediyor.Mirmahmut Fettayev, Fazıl Gazenferoğlu ve Oktay Kasımov, Azerbaycan Halk CephesiPartisinin Büyük Olağanüstü Kurultayının toplanması için hazırlıklarını devam ettiriyorlar.Elçibey'in ölümünün 40.günü merasimlerini yaptıktan sonra asıl harekete geçilecektir.Ali Kerimov ve yandaĢlarının iĢgali altında olan AHC binasındaki bütün evraklara ve resmîdokümanlara, mühür ve baĢlıklı kağıtlara Elçibey'e karĢı olanlar tarafından el konulmuĢtur.Elçibey'in en büyük eseri ve armağanı olarak kabul edilen Azerbaycan Halk Cephesi'nin iĢgalci"Yurtçular" tarafından ele geçirilmesini, halk büyük tepkiyle karĢılamaktadır.Büyük Kurultay hazırlığı içinde olan Elçibey taraftarlarının bu hareketine Parti teĢkilatlarındanolumlu cevaplar ve tepkiler gelmektedir.Mirmahmut Fettayev, Fazıl Gezenferoğlu ve Oktay Gasımov, Büyük Kurultay için Aralık 2000için hazırlık yapmakta olduklarını belirtti. Seçimlere, Azerbaycan Halk Cephesinin güçlüolduğu bölgelerden "Bağımsız" olarak gireceklerini dile getiren Elçibey taraftarı AHC Partisiyetkilileri, "Bizler Elçibey'in talebeleriyiz... Aliyev rejiminin oyunlarını Elçibey'in bizlere öğrettiğioyunlarla bozacağız," dediler.Azerbaycan Halk Cephesi partisinin, Kurultayda iĢtirak edecek ve oy verme hakkına sahipolan 81 delegesi var. ġu anda, Elçibey'e karĢı olan Ali Kerimov ve hükümetin güdümündeki"Yurtçular" grubu devamlı kan kaybediyorlar. Kurultaya kadar bu hava devam ederse,yapılması düĢünülen "seçim"den sonra halkın "Yurtçular" ve Elçibey taraftarlarına karĢıtutumu berraklık kazanacaktır. Aralık 2000 de yapılacak Büyük Kurultayda "Yurtçular" ın AHCiçindeki itibarını kaybedeceğine kesin gözüyle bakılmaktadır.ġu anda, 81 AHC Partisi delegesinin 66'sı kesinlikle Elçibey Mektebinde kalacaklarını veElçibey'in geleneğini devam ettireceklerini, Aliyev denen diktatörle hiçbir zaman aynı yoldaolmayacaklarını ilân etmiĢ bulunuyorlar. Ayrıca Merkez Ġcra Kurulu üyeleri de bu Kurultaydaoy kullanacaklar. Bu kurul üyelerinden 10 tanesi henüz kesin olarak oylarının rengini bellietmemiĢlerdir. "Kararsız" bu 10 oydan en az 5 tanesinin Elçibey Mektebi'nin taraftarlarına oyvereceği bekleniyor.Bu arada, Elçibey'in ideal ve ülküsünün korunup yaĢatılması için nasıl hareket edileceği,Elçibey'in ölümünden önce hazırlanmıĢ vasiyetinde yer aldığı Mirmahmut Fettayev ve AliMürseloğlu tarafından açıklandı.5 Eylül 2000'de Elçibey'in vefatından sonra onun ideal ve fikirlerinin Azerbaycan lehinekorunup yaĢatılmasını sağlayacak olan Millî Mukavemet Hareketi, bununla ilgili ilk toplantısınıyaptı.


Millî Mukavemet Hareketi, asıl amacın Elçibey'in bıraktığı vasiyette yer aldığını ve bu vasiyetinElçibey'in ölümünün 40.günü merasimlerinden sonra açıklanacağını belirten MirmahmutFettayev ve Ali Mürseloğlu, bu vasiyetin en önemli kısmına özetle değinmekle yetindiler.Elçibey'in konu ile ilgili vasiyetinde, Aydınlar Birliği ve Millî Mukavemet HareketininAzerbaycan'ın geleceğinde önemli rol oynayacağını, bunların Azerbaycan Türkleriningeleceğinde en önemli iki teĢkilat olarak temel oluĢturacağına yer verildiği kısaca anlatıldı.Asıl vasiyet 40 gün merasiminden sonra açıklanacak.Tanrı bize nasip etmiĢ olsaydı, Elçibey'i "romantik" ve "Ģairlikle" itham edip, "devlet adamıolamaz" diyen gafillerimiz, Elçibey kadar araĢtırıp, okuyup, yazsaydılar ve meselelere kafayorsaydılar, fikir üretebilseydiler, bunun Türkiye'ye Türk milletine ve Türk Dünyasına ne zararıolabilirdi? Bugün, devlet adamlarımız, bakanlarımız ve millet vekillerimiz arasında EbülfezElçibey gibi açık ve berrak düĢünen, Ģiir, edebiyat ve ilimle uğraĢan büyüklerimiz var. Bukadar değerli insanımızın bizi temsilen Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunmasının, buvatana ve Türk Milletine faydadan baĢka ne zararı olabilir?Türkiye bir vatan olarak Elçibey'i bir öz evladı bildi ve bağrına bastı, fakat siyasilerimiz,Elçibey'in değerini bilemedi ve onu çok ucuza harcadı. Onu, Aliyev gibi, "kalp" bir puladeğiĢti. Bu tarihî ayıp Ankara'ya yeter de artar bile...Yeni DüĢünce Dergisi, 15 Eylül 2000


YOKLUĞU HAZMEDEMEMEKAliĢan SATILMIġTürk dünyasının 20. yüzyılda yetiĢtirdiği ender isimler ve büyük liderlerden Ebülfez Elçibeyartık yok! "Artık yok" diyoruz ama, yokluğuna hâlâ inanabilmiĢ değiliz.Bazı gerçekler vardır, gözünüzün önünde cereyan eder; ama hâlâ olup bittiğinikabullenemezsiniz.22 Ağustos günü saat 14.00 civarında Ankara - Esenboğa Havaalanı'nda Ay-yıldıza sarılıtabutunu bizzat gördüğümüz halde, Elçibey'in yokluğunu hâlâ kabullenebilmiĢ değiliz. Bu"kabullenememe" herhalde "gerçeklik" ile "gerçeküstülük" arasındaki farktan kaynaklanıyor.Evet. Elçibey bir "gerçeküstü" kiĢilikti. Mücâdelesine baĢladığı andan, vardığı noktaya kadar,aldığı sonuçlar ve baĢarıları, baĢdöndürecek Ģekilde "gerçeküstü"ydü.Hiç kimse onun kadar uzun soluklu ve idealist olamazdı. Rahmetli TürkeĢ'in "Sen istersen obir, hayal değildir" Ģeklindeki veciz ifadesini gerçekliğe dönüĢtüren tek kiĢi herhaldeElçibey'di. Hapishanelerden, komünizm kâbusundan CumhurbaĢkanlığı'na..."BirleĢik Azerbaycan" idealinden, Türk Dünyası'nın bilge kiĢiliğine...Darbeler, ihanetler ve Brütüsler arasından kendi küllerinden yeniden dirilmeye..* * *Evet, Elçibey klâsik bir politikacı değildi. Politik kiĢiliklerin "ince ayar" tavırları ve bürokratiküsluplarına sahip değildi.En popüler olduğu dönemde Bakü'den sekretersiz olarak Yeni DüĢünce'yi aramıĢ ve ĠsaKamberov'un vefat eden babası için baĢsağlığı ilânı yazdırmıĢtı.Herkes O'nu politik "ayak oyunlarına" sahip olmadığı için eleĢtiriyordu, çünkü değiĢik birdevlet adamı kiĢiliği taĢıyordu.Belki bundan dolayı hedeflerinin tamamını gerçekleĢtiremedi.Ama sadece bu vasıflarından dolayı "gerçeküstü" bir kiĢilik olarak, yokluğunu hâlâkabullenemiyoruz.* * *Neler yaĢadı, ne ihanetler gördü..Önce yola beraber çıktığı Ġtibar Mehmedov, aldı baĢını gitti. Ağır suçlamalar yöneltti. AmaElçibey, Mehmedov hakkında çok ciddî somut bilgilere sahip olmasına rağmen, bir defa olsun


konuĢmadı. "DıĢarıya karĢı mahcup oluruz" dedi. Ağır darbeler vurdu Ġtibar'ın oportünüzmüMillî dâvaya.Ama Elçibey bir gün olsun O'nun aleyhine hiçbir Ģey söylemedi.Sonra Nimet Penahlı."Sivil itaatsizliğin" önde gelen "kahramanlarından" olan Nimet Penahlı cevvalliği vemegalomanlığının kurbanı olarak Halk Cephesi'ni terketti. Aslı astarı olmayan iftiralarlaElçibey'i ve millî hareketi yıpratmaya çalıĢtı. Kendisini gaza getirenlerin teĢvikleri ile "liderliğe"soyunurken, birden kendisini Haydar Aliyev'in "ayak iĢlerini" yapan bir piyon olarak buldu.ġimdi e<strong>sam</strong>esi bile okunmuyor Bakü'de.En büyük ihaneti ise "Millî kahramanlık madalyası" ile ödüllendirdiği Suret Hüseyinov'dangördü.Rus ajanı bu hain, belki son dönemde Türk Dünyası'na en büyük ihaneti gerçekleĢtirdi.Elçibey iktidardan gitti ve dört yıl baba ocağı Keleki'de tefekkür etti, Ģiir okudu, ağladı.Daha ne ihanetler gördü.CumhurbaĢkanlığı döneminde, "en yakınında" bulunanların önemli bir bölümü, HaydarAliyev'in iktidara gelmesiyle birlikte, saf değiĢtirdiler. Elçibey'e yönelik akıl almaz iftiralardabulundular.Bu iki yüzlüleri zamanında açıklayacağız. ġu anda üst düzey kamu görevlileri bazıları...Bazıları da "millî Ģair", "millî sanatçı"...Haydar Aliyev'den iyi beslendikleri için, iyi "ayakçılık" yapıyorlar.* * *Elçibey ihaneti sadece kendi ülkesinden görmedi.Belki en büyük ihanetleri Türkiye'den gördü. En büyük hayâl kırıklıklarını bâzı Türk devletadamlarının tutumlarından dolayı yaĢadı.Ermeniler Kocalı katliamını gerçekleĢirken, Elçibey'in yaralıların taĢınması için helikoptertalebi, "Kızılordu korkusu" taĢıyan soğuk savaĢ kalıntısı Türk politikacılar tarafındanreddedildi.Hatta bu politikacılar, kendi soğuk savaĢ dönemi müttefiki olan Haydar Aliyev'i Azerbaycan'ınbaĢına getirebilmek için, Elçibey'in altını oydular.Azerbaycan'a buğday bile göndermeyenler, karĢılıklı "manipülasyon iliĢkisi" içindebulundukları Aliyev'in Nahcivan'ına karĢılıksız olarak 10 milyon dolar verdiler. "Verdimse ben


verdim, ne var bunda" mantığı burada da geçerli olmuĢtu. Ama bu "verme" bağımlısı zihniyet,yaralıların taĢınması için talep edilen bir helikopteri çok görmüĢtü.ġimdi bu zihniyet baĢsağlığı mesajı yayınlamıĢ ve Elçibey'in ne denli "büyük mücâdele vedevlet adamı" olduğunu ilân etmiĢ!ġimdi daha kimler timsah gözyaĢları dökmüyorlar ki?Elçibey CumhurbaĢkanı iken TBMM'ye gelerek bir konuĢma yapmıĢtı.Ama her nedense zamanın RP'li milletvekilleri protesto için ayağa kalkmamıĢlardı. ġimdibunlar da baĢsağlığı mesajları falan yayınlıyorlar.* * *Elçibey Türkiye'yi bir önceki ziyaretinden sonra ABD'ye geçerek çeĢitli temaslardabulunmuĢtu. Ama ABD makamlarının bile yoğun ilgi gösterdiği Elçibey'e nedense TürkBüyükelçiliği ilgi göstermemiĢ, hatta temaslarını sabote etmiĢti. Washington BüyükelçimizBaki Ġlkin Elçibey'e randevu vermemiĢti. Bu Büyükelçi'nin MüsteĢar'ı Hüseyin Diriöz ĢimdiDıĢiĢleri Bakanlığı sözcülüğüne getirildi!Acaba, Türklüğe sevdalı bir dâva adamını bu denli rencide edenler utanacaklar mı? YoksaĠsmail Cem'in özel bir talimatı mı var? Misyonu gereği Türk Dünyası'na "ilgisizlik" ve"körelme" politikası izlediği için ister istemez akla Cem faktörü geliyor.Çünkü aynı Washington Büyükelçiliği Kırım Türkleri'nin efsanevî lideri ve 20. yüzyılın en büyükinsan hakları savunucularından Mustafa Cemiloğlu'nun da randevu talebini kabul etmemiĢti.Bütün bunlardan sonra Esenboğa Havaalanındaki törende, "T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı" çelenginigörünce burkulduk.Sağlığında tedaviyi bile çok görenler, hatta Haydar Aliyev "alınır" diye, Türkiye hastanelerindetedavi olmasından gocunanlar Ģimdi çelenk gönderiyor, baĢ sağlığı mesajları yayınlıyorlar.Aslında seviniyorlar. Çünkü çok sevdikleri, "manipülosyon" dostları Haydar Aliyev artıkrakipsiz kaldı. Artık Bakü hazinesi daha rahat yağmalanacak.Çokuluslu petrol Ģirketlerinden gelen rüĢvetler Bakü ve Ankara'daki "Aile fotoğrafı"ndabulunan dostlara daha kolay akacak. Artık, Aliyev'den "yeğenler"e banka kurma izninivermesi için daha rahat ve pervasız fakslar çekilecek.ġimdi Haydar Aliyev devlet töreni yapıyor Elçibey için. Neden yapıyor peki?Sevincinden yapıyor, güle oynaya cenaze töreni yaptırıyor.Türkiye'de zil takıp oynayanlar gibi, belirli bir koordinasyon çerçevesinde Haydar Bey deBakü'de devlet töreni yaptırıyor.


Kimse Haydar Bey'den devlet töreni falan istemiyor. Kanlı ellerini çeksin o tabutun üstünden.Biz Azatlık Meydanı'nda 800 bin kiĢinin Elçibey'i coĢkuyla dinleyiĢini gördük. Sekiz milyonlukbir ülkede 800 bin kiĢi Elçibey sevdasını haykırmıĢtı. Bu denli millet sevdasına sahip bir kiĢiiçin Aliyev'e "devlet töreni" istismarı sağlayan Halk Cephesi yöneticilerini de anlayabilmiĢdeğiliz.* * *Elçibey ile son görüĢen kiĢilerden birisi Türkistan Bülteni Editörü Mehmet Tütüncü"aldığı yetkiye binaen" ilginç bir yaklaĢım ortaya koydu. Elçibey ile görüĢmesinin ayrıntılarınagirmeden, Süleyman Demirel'in yayınladığı "baĢsağlığı mesajını" iade ettiğini, bunda "yetkisiolduğunu" açıkladı. Elçibey'in Demirel'in baĢsağlığı mesajına ihtiyacı olmadığını belirtti.Bu hususu yorumsuz olarak aktarıyoruz ...* * *Evet artık Elçibey yok. Yani "yok" diyorlar. ..Ayyıldız'a sarılı tabutunu da görüyoruz.Ama yokluğunu kabullenemiyoruz.Çünkü O'nun "yok"luğunu kabullendiğimiz anda, nasıl yoksullaĢacağımızı ve hiçleĢeceğimizi iyibiliyoruz.Ama Ģu noktayı herkes iyi bilsin ki, Elçibey'e sağlığında rahat vermeyenleri, kesinlikle rahatbırakmayacağız ve ne pahasına olursa olsun maskelerini düĢüreceğiz. Kaybedecek ne kaldıki?Ülkü Ocağı Dergisi. Sayı: 74


BĠR YEL ESĠYOR, BAKIYORSUN, BENDEN MĠSĠN?<strong>Dr</strong>. Mahmut SARIKAYAGörüĢüp vedalaĢmadık, ölümüze hasret kaldık... Bu mudur "Devlet Töreni"?..ġimdi onu özlüyoruz.Herhalde bildiklerimizi, tanıdıklarımızı özleriz. Tanıdığımız kadar idrâk eder, bildiğimiz ölçüdehissederiz. Onu tanıma bahtına eriĢtiğim gibi, acısını da en derinden yaĢama bahtsızlığınauğrayanlardan oldum. Kendisini uzaktan tanıyanların bile gönlüne ulaĢmayı baĢaran o güzel,o içten "Bey", bizim soluğumuz oldu, kanımıza nüfuz etti; iliklerimize, hücrelerimize girdi.Ölümüyle, çok sevildiği ve takdir edildiği bir kez daha ortaya çıktı. Gerek Azerbaycan KültürDerneği'ne baĢsağlığı ziyaretine gelenler, gerekse hakkında takdirkâr yazı yazanlar bunu ifadeve isbât ettiler. Onu, benim gibi düĢünemeyenler de sevdi ve takdir etti, onun gibidüĢünmeyenler de...Ġlk önce basında gördük, tanıdık; amca, dayı gibi göründü bize. Uzaklarda kalmıĢ ağabeyimizçıkıp gelmiĢti sanki. Bir acele iĢi varmıĢ gibi konuĢuyordu meğer amansız ecel ardı sıragelirmiĢ... Buna rağmen çok iyi anlaĢılan Türkoğlu oldu. Çünkü o açıktı; aydan arı, gündenduru "insan"dı. Bütün benliğini yüreğinin sıcaklığıyla sundu bizlere... Milyonları silkeleyipasırlık uykulardan uyandırdı, Ģahlandırdı; paslı zincirleri koparıp attı. "Ġnsanlara hürriyet,milletlere istiklâl!" yolunda sınır tanımadı, imparatorlukları yıktı, dağıttı..Türkiye'ye Devlet BaĢkanı olarak geldi. Onu Kayseri'de gördüm. Resmî görüĢmelerden kalançok kısa bir süre için nereyi ziyaret etmek istediği sorulduğunda bir tek isteği olmuĢ; Kayseri.Millet kendinden olanı, gönlünce olanı tanır ve sever. Bu gerçek bir kez daha ortaya çıktı. Yeryerinden oynamıĢtı. Aziz dost Abbas Abdullah aracılığıyla beni arattırmıĢtı.. Yirmi OcakKatliamını Tel'in Mitingi'nin video kasetlerinden, yazı ve Ģiirlerinden tanımıĢ fakiri...Ne büyük bahtiyarlık!..Kürsüye çıktığında "Daha çok Ġmperyalar var, dağılacak... Fars Ġmperyası bunlardanbiridir, Çin Ġmperyası bir baĢkasıdır... Bugünkü Rusya da bunlardandır: YakındaRusya'daki çözülmeyi seyredeceksiniz... Bizim öz kardaĢlarımız üzerine kurduklarıtahakküme son koyulacak... Bu gidiĢin çaresi yoktur... Herkes öz evinegayıdacak... Bunu söylemekle kimseye kötülük etmiyoruz, biz gerçeğisöylüyoruz... Bazı insanlar gerçeğin özünü sevmeyebilir, ama bu hiçbir ĢeyideğiĢtiremez..." demiĢti.Bunu son mülakatında da söyledi...Fakat, o gün birçok insan üzülerek bana, Elçibey'deki bu büyük ülkünün ve onu böylesineaçık ifade ediĢin, kendi baĢına iĢ açacağını; en azından kendisinin iktidardandüĢürüleceğinden kaygı duyduklarını söylediler. Maalesef, o kaygıyı ben de taĢıyordum; yine


de bir ümit, onu yıkıp döktüğü alanlarda kendine çalıĢma imkânı açabilecek kadar basiretlidevlet erkânımızın bulunabileceği ihtimalini de yabana atmıyordum. Heyhat!.. Sonrakendileriyle Keleki'de görüĢtüm. Nahçıvan üzerinden Ġran'a gidiyordum. Üç saat sohbet ettik.Doktora tezi olarak Güney Azerbaycan Türkçesi üzerinde çalıĢıyordum. Çok sevindi veheyecanlandı. "Bizim de üzerinde çalıĢtığımız konu budur" dedi "Bizzat Güney'debüyük faaliyetimiz var, inĢallah gider görürsün". Hemen bir teklif getirdi; "BuçalıĢmanıza Azerbaycan'in Güney Bölgesi Diyalektleri deseniz daha güzel olur vegerçeği daha doğru anlatır". Tez hocamın <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. Tuncer GÜLEYSOY olduğunu, bukonuyu <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. Ahmet Bican ERCILASUN'un tavsiye ettiğini öğrenince yüzündeki anlamı,sevinci, güvenci, gururu görmeliydiniz. Sanki kendisi Kazan Han gibi savaĢ meydanındaydı,bizler de birer birer "Çal kılıcım Beyim Kazan, yetiĢtim!..." diyerek at seğirtip o meydanagirmiĢtik.Ahmet Bican Bey'le benim ortak bir kaygımızı dile getirdim: Bu çalıĢmamızın, GüneyAzerbaycan Türklerinin ayrı bir millet olduğu" tezini savunmaya çalıĢanlara, "GüneyAzerbaycan Türkçesinin ayrı bir dil olduğu, onun ayrı bir grameri olduğunu iddia etme imkânıverebileceğini ifade ettim. Tereddütsüz "Hayır hayır, mümkün değil" dedi;"ÇalıĢmanızda karĢılaĢtırma yapmayacak mısınız? Tesbit ettiğiniz her Ģeyin bizde,sizde, Kerkük'te, Türk dünyasının baĢka yerlerindeki karĢılıklarını gösterin, neçıkarsa ben razıyım..."AnlaĢılan, mesele kafasına takılmıĢ. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi MüzikBölümü BaĢkanı ortak dostumuz Doç. <strong>Dr</strong>. Musaver ASKEROV, yaz tatilinden döndüğü zaman"Sana aziz, büyük, önemli bir selam getirmiĢem" deyince, muhabbetle bakıĢtık. "Gönderen,getiren sağ olsun; Bey'dendir!..." dedim. "Bir de emâneti var; herhalde çok iĢineyarayacak..." dedi. Odasına çıktık. Azerbaycanlı dilcilerin âbidevî eseri olan Azerbaycan DilininDialektoloji Atlası'nı bana sunarken, "Bey, çalıĢmanızda karĢılaĢtırma yaparken bunun sizekolaylık sağlayacağını düĢünüyor..." dedi.Bey'i son olarak, hastalığı için Ankara'ya ilk geldiğinde gördüm. Türk Dil Kurumu KonferansSalonu'nda kendilerine "Türk Dünyası'na Hizmet Ödülü" verildi ve Azerbaycanlı gençlere hitapettiler. Özetle "Gençler, yıllar oldu, ben hâlâ bekliyorum; ne zaman Türkiye-Azerbaycan Federasyonu kurulmasını ortaya getirip tartıĢacaksınız? Türkdünyasının birliğinde bu ilk adımdır ve daha tartıĢma gündemine bile gelmemiĢtir.Bu fikre itiraz edenler de olabilir. Azerbaycan'da da baĢka yerlerde de... ĠkiAlmanya bir günde birleĢti Peki biz nasıl bir millet, iki ayrı devletiz? Benimfikrimce Azerbaycan'in güney hissesi bu birlikten ayrı düĢünülemez. Bu birliğinmerkezinde Güney Azerbaycan var. Tarihin gidiĢi değiĢtirilemez. Ġran idaresi debu iĢi böyle götüremeyeceğinin farkındadır. Devlet organlarının kendi aralarındamuhtariyet, federasyon gibi geçici tedbirleri tartıĢtıklarını biz biliyoruz. Amaçaresi yoktur; dediğim gibi, ok yaydan çıkmıĢtır; onların bir tedbiri beĢ sene, öbürtedbiri on sene idare etmelerini sağlar, sonucu değiĢtirmez..." demiĢti. Elçibeyönderliğinde Azerbaycan Türklerinin elde ettiği kazanımları tarihe not olarak düĢecek olursakbunların altını önemle çizmek gerek:Ay-yıldızlı, üç renkli Azerbaycan bayrağı yeniden yükseltildi, meydanlara çıkarıldı, BirleĢmiĢ


Milletlerde dalgalanıyor. Halefleri de o bayrak önünde diz çökerek temenna etmiĢlerdir.Ġlk hür ve serbest seçimler yapılarak, iktidarın demokratik yolla el değiĢtirmesi sağlandı.Ülke içerisindeki bütün yabancı askerler; savaĢsız bir Ģekilde çıkarıldı.Azerbaycan Millî Bankası tarafından devlet ve hakimiyet ifadesi olarak para bastırıldı.Millî ordunun kuruluĢu gerçekleĢtirildi.Toprak reformu ve vergi reformu için hazırlıklar tamamlandı.Latin alfabesine geçiĢ sağlandı.Azerbaycan Anayasası kabul edildi.Azerbaycan halkının Türk olduğu, dilinin Türkçe olduğu parlamento kararıyla kabul edildi.Bütün bunlar savaĢ Ģartları içerisinde gerçekleĢtirildi ve Karabağ'ın iĢgalden kurtarılmasıyolunda büyük mücâdele verildi ve Karabağ'daki 54 yerleĢim biriminden 51'i kurtarıldı.Ġleride, bu kazanımlardan geriye atılmıĢ adımların ve varsa yeni kazanımların da hesabıçıkacaktır. ġairin dediği gibi"Bu yolda son sözü zaman deyecekZaman da sözünü yaman diyecek"..Elçibey, Azerbaycan Ergenekon'undan çıkarken göründü, yol gösterdi ve kayboldu...Çok namertlik gördü, nankörlük gördü; çok kötülük gördü, kötü olmadı. O bir "bey"di,gedâlara eĢ olmadı. Aslı temiz, mayası pak insanlara çok Ģey dedi...Ne yazık ki bizi sevenleri mahzun etmek gibi bir sakat yanımız var...Genellikle Türk milletine, özellikle de Azerbaycan Türklerine hizmet etmenin ne kadar zor iĢolduğu bir kez daha ortaya çıktı. Atatürk'ü genç denilebilecek yaĢta öldüren dert, Elçibey'i deöldürdü: Siroz, kanser, kalp, verem bu derdin sonucudur. Azerbaycan halk Ģairleri hep odertten yalanmıĢlardır:"Bed nazar komĢudan, hayın yoldaĢdan.../Ay hazerât, haray naĢı elinden /Azganan gocaltdı, men gocalmazdım... diye feryad edenler hep bu derdi dile getirdiler.Ruhu Ģad olsun, mekânı cennet olsun; o alnı açık; baĢı dik yiğidimizin öbür dünyada da yüzüak olsun. Bizden evvel giden "iyiler"e yoldaĢ olsun.Ülkü Ocağı Dergisi, Sayı: 74


SENDEN SONRA...Ġsa YaĢar TEZEL"Sızlasa da gönüller düĢenlerin yasındanKoĢar adım gitmeli onların arkasındanKahramanlık: Ġçerek acı ölüm tasındanĠleriye atılmak ve sonra dönmemektir"Büyük Türkçü Ģair Hüseyin Nihâl ATSIZ Ģu an gönlüme derman olan bu mısraları çok önceyazmıĢ. Nedense bazen onunla özdeĢleĢtirdim seni. Belki birbirinize çok benzediğiniz için. Bubir teselli değil "bey"im, dilinden düĢürmediğin "azatlık bayrağı"nı en yükseğe dikmek içinsenli günlerimizi yâd ediĢ sadece.Senden sonra, çok Ģey yazıldı, söylendi. Sözlerin bitiĢi yakındır beyim, çok çalıĢmanınbaĢlayıĢı yakındır. Vahit Azerbaycan için söylenmemiĢ ne varsa, giderken söylemiĢtin.Biliyoruz ki onları tekrar etmek ruhuna ıstırap verecektir. Söz sana, bu son beyim, sendensonra son. Vahit Azerbaycan için, hemen ilk Ģafakta yola çıkma zamanı. Lâkin, senli zamanlarıda unutmak mümkün mü? Dün buradaydın ve zamanı durduramazdık elbet ama yine denereye beyim? Ölüm elbet hak. Ne çare ki biz, bayram sabahlarının yetimleri gibi kaldık"bey"im nereye!..Bugünü sezerdik elbet, "Vahit Azerbaycan"ı göremeden beyim nereye?.. Azerbaycan'ın büyüklideri Ebülfez Elçibey'in ideali olan güneyi ve kuzeyiyle Vahid Azerbaycan ülküsü, bir günmutlaka gerçekleĢecektir. Elbette kolay değil ama bütün mesele, çok çalıĢmak ve o gücüyakalamaktır. Yola da bu büyük ülküyle çıkılabilir ancak. Tarih, güçlü olanın haklı da olduğumisâllerle doludur. Kaldı ki, Azerbaycan önce haklıdır. Çünkü bu ülkede yaĢayan Türklerin katkat fazlası güneyde halen esirdir.Doğu Almanya, Batı ile birleĢmeden önce Alman idealistlerinin yaklaĢık 50 yıl bu yola baĢkoymadığını kim iddia edebilir? Ülkemizde idealistler faĢistlikle suçlanırken, Azerbaycan'ınlâtin harflerine geçtiği dönemde birkaç bin daktiloyu bu kardeĢ ülkeye gönderemeyenler,Ģimdi kendilerini hesap sorma mevkiinde nasıl bulabiliyorlar?.Odasının baĢ köĢesinde ve göğsündeki rozette, Büyük Önder ATATÜRK'ün resmini ömrüboyunca Ģerefle taĢıyan Ebülfez Elçibey, sanırım en çok ATATÜRK'ün ülkücü tarafınahayrandı: Onu, ülkemizdeki pek çok entellektüelden daha iyi tanıdığı, fikirleriniyorumlamasından belliydi. ATATÜRK, 1923 baĢlarında çıktığı yurt gezisinin ikinci durağıĠzmit'te bir basın toplantısı tertip etmiĢti. Orada bir gazetecinin sorusuna verdiği cevap,kulaklara küpe olacak mahiyettedir: "..Herkesi memnun edelim dersek mümkündür. Hepsimemnun olur ama biz gayemize ulaĢamayız. Ġdare-i maslahatçılar esaslı inkılâp yapamaz!.."Tarih: 22 Ağustos 2000... O sabah Azerbaycanlı bir öğrenci beni telefonla aradı. Ağlıyordutelefonda. Elçibey'in vefat haberini televizyonda duymuĢ, doğru olup olmadığını soruyordubenden. Buz kesilmiĢtim. Bey, hastalığı sebebiyle Nisan ayında Türkiye'ye gelmiĢti vedoktorlardan ümitsiz olduğunu öğrenmiĢtik ama yine de konduramıyorduk. Öylece


kalakaldım. Telefon devamlı çalıyordu ama cevap vermiyordum. Neler gelip geçmedi kigözümün önünden. Türkistan'ın batısında, hürriyet meĢalesini yakan ilk lider, Azerbaycankapılarını dünyaya açan, her konuĢmasında ATATÜRK'ten, dünya Türklüğünden, Turan'danbahseden, Sovyet boyunduruğundan sonra millî birlikten bahseden, esir Güney Azerbaycan'ıbize yeniden hatırlatan Ebülfeyz Elçibey göçmüĢtü bu dünyadan. Ne yazık ki VahitAzerbaycan'a, en büyük emeline ulaĢamadan...Sonra çok daha eski yıllara gittim. Göremesem de, bütün benliğimde duyduğum AzerbaycanMillî Demokratik Cumhuriyeti ve kurucusu Mehmet Emin RESULZÂDE.Ġki büyük liderin kaderi, birbirine benziyordu. Elçibey, Nahçıvan Keleki köyünde sürgünyaĢamıĢ, Ankara'da ebediyete intikal etmiĢti. Resulzâde ise dünya dengelerinin oluĢumuna biryerde yenilmiĢ, ülkesinden çıkmak mecburiyetinde kalmıĢtı. O da ikinci vatanı Türkiye'yegelmiĢ, Azerbaycan Kültür Derneği'nin kurulmasına öncülük etmiĢ, yurt dıĢındakiAzerbaycan Türklerinin, aydınlarının oluĢturduğu Muhaceret Edebiyatı içinde ömrüboyunca, ülkesinin yeniden hürriyete kavuĢması için uğraĢmıĢtı. Her iki lider de Ankara'daebediyete intikal etmiĢti.Elçibey ile tanıĢmam, Ruslar'ın 20 Ocak 1990 Bakü katliamından sonra oldu. Halk Cephesi,Azerbaycan Türklerinin hürriyet sembolüydü ve baĢında da koca Sovyetler'e karĢı direnenElçibey vardı. Aynı yılın Kasım ayında, Derneğimiz adına Muhaceret EdebiyatıSempozyumu için Bakü'ye gitmiĢtik. Sempozyum sonunda her iki ülkenin millî marĢlarıçalınıyordu. Oralara yolu düĢmeyenler, anlamakta güçlük çekerler ama marĢlar çalınırkenbazıları dıĢarı çıkıyor, bazıları da oturuyordu. MarĢlara tepki olsun diye değil, maalesef millî birzihniyet oluĢmadığı içindi bu. Türkiye'den gelen konuklar ile birkaç Azerbaycan'lı, marĢlarıayakta saygıyla sonuna kadar dinlediler. Dikkat ettim, ayâktakilerden birisi de Elçibey'di. Oanda çok farklı olduğunu anlamıĢtım. Otele döndük ve bir süre sonra bizi ziyarete geldi.YaklaĢık 10 kiĢiydik. Vakit gece yarısına doğruydu. Halk Cephesi'nin efsanevî lideri ile daha dayakındık Ģimdi. Halk Cephesi ile Azerbaycan Kültür Derneği arasında siyasî iĢbirliği protokolüimzalanacaktı. Elçibey, devamlı sigara ve çay içiyor, Ģakalar yapıyordu. Sohbet sırasında,sanırım Cemil Ünal beydi, Ruslar'ın her Ģeyi yapabileceğini, dikkatli olmasını rica ediyordu.Verdiği cevabı hiç unutmam: "Milletimin yoluna canım feda olsun. Ben ölümü çoktangöze almıĢım. Kaldı ki ben ölsem bile bu hareket devam edecektir. Azerbaycan,mutlaka azadlığa kavuĢacaktır."Bey, daha sonraki günlerden birinde bizi yemeğe davet etti. Genellikle Elçibey konuĢuyordu.Ben hayranlıkla onu dinliyordum. Çok iyi bir hatipti. Her zamanki gibi heyecan ve inançlaanlatıyordu. Yemeğin ortalarında ayağa kalktı, vecd içinde Necip Fazıl'ın Sakarya Ģiirini baĢtansona ezbere okudu. Doğrusu ĢaĢırmıĢ ve o derecede de duygulanmıĢtım. Çünkü ülkemizdebile bu güzel Ģiiri acaba kaç kiĢi ezbere biliyordu.Biz döndükten sonra, Azerbaycan yine çok zor günler geçirdi. Sovyet baskısı, gözaltınaalmalar. Bir keresinde Rus askerleri Halk Cephesi binasını basmıĢ, Bey, binayı terketmemiĢ.Maalesef, göğsüne dipçikle vurmuĢlar. Belki de o gün yediği darbeler, ciğerlerinde tahribatyapmıĢtı. Ama bu günler de geçti. 1992 Haziranında Bey, bütün dünyanın takdir ettiği


Azerbaycan Devlet baĢkanı sıfatını taĢıyordu artık. Ġlk tebliğe gidenlerden biriydim. Elçibey,hiç değiĢmemiĢti. Yine Ģakalar yaparak karĢıladı bizi.Gecesini gündüzüne katıp çalıĢıyordu. Ġlk icraatlarından biri; Kızıl Ordu'yu, Azerbaycan'dankovmak oldu. Millî para, millî marĢ, eğitimde reformlar, lâtin alfabesine geçiĢ hep onunzamanında oldu. Ve tabiî, Ermenistan ile girilen Karabağ harbinin en acımasız ve zorlu aylarıda onun baĢkanlığı sırasında yaĢandı. Bilindiği gibi bu harpte, Ermeni kurmaylarının çoğuRus'tu. Bütün imkânsızlıklara rağmen, kaybedilen toprakların bir kısmı geri alındı. 1993kıĢında, Kelbecer; Ermeniler tarafından sarıldığında, oradaki Türkleri tahliye etmekgerekiyordu. Bey, günlerdir uyumuyordu. Yanında Arif Hacıyev vardı. Türkiye'yi aradılar.Tahliye için iki helikopter istiyorlardı. Türkiye'den yetkililer olumsuz cevap veriyorlardı. Bey,oturduğu koltukta öylece kalakalıyordu, çok üzülmüĢtü. Sonra Çeçenistan'dan Cahar Dudayevaranıyor. KarĢı taraftan gelen cevap, helikopterlerin hemen gönderileceği Ģeklindedir. Ancakmaalesef bölgede, kar, fırtına vardır ve helikopterler Kelbecer'e ulaĢamaz. Sonra isyanlar,ihanetler. Ardından, büyük devletlerin de karıĢtığı, Azerbaycan'daki iktidar savaĢı. Bir yıl önceHaziran ayında baĢkanlığa gelen Elçibey, 1993 Haziran'ında görevini bırakıyor. Doğduğuyerde, Nahçıvan'ın Keleki köyünde bir nevi sürgün hayatı yaĢamaya baĢlıyor.BaĢkanlıktan ayrıldığı günü hiç unutmam. Önceden plânlanmıĢ olduğu üzere, tek oğlumun,Fatih'in sünnet düğününü yapacaktım. Azerbaycanlı dostlarımın çoğu da davetliydi. Fakataynı gün, 17 Haziran'da, Bey'in çekildiği haberini aldık. Dernek BaĢkanımız Cemil Ünal ilebirlikte, Keleki'ye ziyaretine gittik. YılmamıĢtı, yıkılmamıĢtı. Azerbaycan, Güney Azerbaycandilinden düĢmüyordu hâlâ. Bir ara oğlumun sünnet günündeki fotoğrafını çıkardım,imzalamasını rica ettim. Gülerek, "inĢallah toyuna geliriz" dedi ve imzaladı. Daha sonra birkez daha Keleki'ye ziyaretine gittim. Ama ertesi sene, Ģimdiki iktidar tarafındanAzerbaycan'da tutuklandım ve 67 gün cezaevinde yattim ve bu yüzden bir daha Bey'i ziyaretetmek nasip olmadı.Nihayet o geldi Ankara'ya. Beni görünce ilk sözü, tutuklanıĢıma gönderme yaparak; "NiçinBakü'ye gelmiyorsun?" diye takılmak oldu. Sağlık problemleri sebebiyle burada bulunuyorduve hüzünlü havayı dağıtmak istiyordu. Epey sohbet ettik. Ayrılırken elini öpmek istedim, izinvermedi, hasretle kucaklaĢtık. Derken sağlık durumunun pek iyi olmadığını öğrendik.Temmuz ayında Ankara dıĢındaydım. Elçibey ise tedavi için yine Ankara'ya gelmiĢti. DönüĢteilk iĢim ziyaretine gitmek oldu. ZayıflamıĢtı, bitkindi ama uğruna ömrünü adadığı ülkesi yinesohbetinin baĢ konusuydu. "Müjdem var sana" diyordu. "Muhalefeti birleĢtirdik. Elçibey-ĠsaKamber bloku oluĢturduk. Eski silah arkadaĢları yine bir araya geldi. Önümüze engeller çıksada aĢacağız. Seçimlere birlikte giriyoruz, göreceksin biz galip çıkacağız". Sonra, "GüneyAzerbaycan'a sahip çıkın, onlar yetim, öksüz ve arkasızdırlar, onlara ses vermeli, vahidAzerbaycan" diyordu. Ama göremedi. Bir yıldız gibi sessiz ama parlayarak gitti.Senden sonra, yasaklı olduğum, men edildiğim Azerbaycan'a yine gittim Beyim. Gözümükırpmadan gittim. Bakü'de, cenaze törenindeki 200 bin kiĢiden biriydim. Sana karĢı sonvazifem değildi bu. Karabağ'ı, Vahit Azerbaycan'ı görene kadar sürecek. Gittim Beyim. Yinegideceğim.


Elçibey ya sen! Gülhane Askerî Hastanesinde tedavi olma arzuna uzun süre müspet cevapvermeyen Türkiye yetkililerine, biraz kırgındın sanırım giderken...Hocalı'daki katliamı, Kelbecer'deki ihaneti gördüğün için yanıktın. On binlerce gaçgının içleracısı halini gördüğün için...Nereye Beyim nereye? Karabağ'ı, ġuĢa'yı, Laçın'ı, Ağdam'ı alamadan nereye? Nereye Beyim?VAHĠT AZERBAYCAN seni bekliyor nereye?..Azerbaycan Türk Kültür Dergisi


ELÇĠBEY'ĠN MĠRASICemil AKBULUTTürk Dünyasının kutup yıldızı soldu... Elçibey'i kaybetmenin dayanılmaz acısını yüreğimizdeyaĢarken, bizi teselli eden tek Ģey O'nu Keleki'den, Ankara Hastanesi'ne kadarki süreçteyalnız bırakmamayıĢımız. Ülkü Ocakları Genel Merkezi görevlisi olarak gerek sürgündebulunduğu Keleki'de, gerekse yeniden döndüğü BaĢkent Bakü'de defalarca beraber olduk.Azerbaycan ve Türkiye üzerine yaptığımız sohbetlerin ağırlığı hepTürk dünyasının geleceğiüzerine idi.Kısa ama Ģerefli ömründe yaptıkları ve yapacakları üzerine binlerce cilt kitap yazılır. Bey'inCumhurbaĢkanlığı döneminde ve darbe esnasında Azerbaycan coğrafyasında yaĢadığım için,bir yıllık görev süresini O'nun aziz naaĢı önünde gözlerimi kapatarak düĢündüm...Sonra Türkiye'nin, Türkistan'a açılan yegâne penceresinden bakarken gözlerim buğulandı.Her sohbetimizde çok Ģey öğrendiğimiz Elçibey, vefatında bile bize ders vererek çok sevdiğiTanrısına kavuĢtu.Ebulfez Elçibey'in devlet adamlığını, Türkçülüğünü, mücâdelesini, tarihçiliğini uzun uzun yazıpkonuĢmaktansa Bey'in Bakü'den ayrılmasıyla Azerbaycan'da neler olduğunu hatırlamaktafayda görüyorum.Ġktidarına sahip çıkmak, makamını korumak yerine devletinin varlığı ve bağımsızlığı içinNahcıvan'a çekilen Elçibey'den sonra Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si doğru düzgün tekmermi atılmadan Ermenilerin eline geçti. Ağdere, Ağdam, Fuzuli, Zengilan, Cebrayıl, Kubatlı,Laçın bölgeleri iĢgal edilince Karabağ ile irtibat tamamen kesildi.Elçibey'in CumhurbaĢkanlığı sırasında sadece Karabağ'dan ayrılan kaçkınlar 200 bin ikenbugün halen topraklarını terketmek zorunda kalan 1.5 milyon insan var. Ülkenin çeĢitlibölgelerinde çadırlarda ve derme çatma yapılarda kalan bu insanların umut ıĢıkları ne yazık kisolmuĢtur.Bey'in kurduğu Millî Ordu, darbeciler tarafından ortadan kaldırıldığı için kısa süredeErmenilerle çatıĢmaya giren 15 bin Azerbaycan askeri Ģehid edildi. Oysa çatıĢmanın baĢladığıgünden Elçibey'in Keleki'ye gittiği güne kadar katliama uğrayan sivillerle beraber bu sayısadece 13.500 idi. AteĢkese kadarki kısa sürede 15 bin evlâdını toprağa veren Azerbaycanhalkı, bir de topraklarının yüzde 20'sini kaybetti.Azerbaycan Halk Cephesi iktidarında bağımsızlığın sembolü olarak derhal piyasaya sürülenmillî para "Manat" Elçibey döneminde Rus rublesinden en az 10 kat daha değerliydi.Ekonomik plânların durdurulması, reformların gerçekleĢmemesi yüzünden halk periĢan halegelmiĢ, baĢta Mehmet Emin Resulzâde ve diğer Türk büyüklerinin resimlerinin basıldığıAzerbaycan Manat'ının değeri neredeyse sıfırlanmıĢtı.


Bedelim kan ve can ile ödedikleri bağımsızlıktan hemen sonra SSCB'nin diğer ülkelerindeyaĢayan veya sürgünde bulunan Azerbaycan Türkleri ülkelerine dönmüĢ, ülkelerinikalkındırmak için seferber olmuĢlardı. Oysa bugün Azerbaycan dıĢında 2.5 milyondan fazlainsan bulunmaktadır. Ekonomik sebepler, siyasî baskılar yüzünden ülkelerini terk etmekzorunda kalan Azerbaycanlıların sayısı her geçen gün artmakta, Azerbaycan'da yaĢayan nüfusazalmaktadır.Devlet idaresinde köhnemiĢ komünist artıkları temizlenmiĢ, dar bölgecilik, akrabalık iliĢkilerikaldırılmıĢken Elçibey sonrası Azerbaycan adeta sülâle yönetimine geçmiĢ, rüĢvet ve yolsuzlukhad safhaya çıkmıĢtır. Devlet kadrolarında yeniden Sovyet sistemi hortlamıĢtır."Dilde, fikirde, iĢte birlik" Ģiarı ile uygulamaya konan bütün kararlar iptal edilmiĢ,Anayasadaki "Azerbaycan devletinin dili Türkçe'dir" ibaresi değiĢtirilerek, "Azerbaycanca" diyegarip bir tanımlama getirilmiĢtir. Lâtin alfabesiyle basılan gazete ve dergiler baskı ilesindirilmiĢ, okullarda kril alfabesine dönülmüĢtür.Dağılan Sovyetler Birliği'ni hatırlatmak için kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BTD)'yebağımsızlığımızı tehlikeye sokmayız diyerek girmeyen Elçibey'in yerine gelenler 3 ay gibi birzamanda Moskova'nın emirlerine boyun eğmiĢlerdir.Karabağ'ın statüsünde asla geri adım atmayarak uluslararası anlaĢmalarda "KarabağAzerbaycan toprağıdır" kararı çıkartan Elçibey'den sonra Karabağ Ermenileri uluslararasıplatformda devlet seviyesine yükselmiĢtir. GörüĢmeler gittikçe uzamıĢ, Karabağ ve iĢgalaltındaki diğer bölgelere Ermeniler iyice yerleĢmiĢlerdir.Elçibey'in görev süresinde devlet hazinesinde birikmiĢ milyarlarca dolarlık döviz stoku resmenyenmiĢ, hazine tamtakır edilirken dıĢ borç bugünlerde 50 milyar doları geçmiĢtir.Bütün dünyanın gözünün olduğu Azerbaycan petrollerinin iĢletmesindeki ülke payı yüzde30'dan yüzde 10'ların altına düĢürülmüĢ, Türkiye'nin payı sembolik bir rakama çekilirkenRusya ve Ġran konsorsiyumda söz sahibi olmuĢtur. Bir baĢka deyiĢle Kafkaslar'ın Kuveyt'iolma yolundaki Azerbaycan, petrolünü yabancı güçlere peĢkeĢ çekmiĢtir.Elçibey'in demokrasi adına en büyük düĢmanlarına dahi göz yumması devri bitmiĢ, O'nuniktidarında bir tane bile siyasî tutuklu yok iken sorgusuz sualsiz 3 binden fazla tutukluAzerbaycan zindanlarına atılmıĢtır. Ülkedeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı eski SovyetlerBirliği ülkelerinin nüfus oranı gözönüne alındığında Azerbaycan öne geçmiĢtir. BugünAzerbaycan'ın aydınları, Karabağ'da Ermeni çetelerine karĢı savaĢan gönüllüleri, 19-20 Ocak1990'da Rus tanklarına karĢı direnen kahramanlara hapis reva görülmektedir.Kısa bir süre devlet idaresinde bulunanlar hemen köĢeyi dönmekte, yurt dıĢına milyonlarcadolar aktardıktan sonra ülkeyi terketmektedirler.Bey'in döneminde O'nu açıkça eleĢtiren gazetelere devlet yardımı yapılırken Azerbaycan'dabugün medyada sansür vardır. Sivil toplum kurum ve siyâsî partilerin faaliyetleri polis jopuylaengellenmekte, gösteri ve yürüyüĢ yapanlar hapsedilmektedir.


Ülkenin geleceği olan okullardaki reform rafa kaldırılmıĢ, test usulü öğrenci alma yerine yinerüĢvet düzeni hakim kılınmıĢtır. Artık Azerbaycan'da yüksek öğrenimin anlamı bilekalmamıĢtır.Bey'i Ankara'dan uğurlarken bir çırpıda bunlar aklıma gelmiĢti. Bakü'deki cenaze törenindeyeniden diriliĢ anına tanık olduğumda ise, O'nun vasiyetini hatırladım. Ankara'da Hastaneodasında Mir Mahmut Fettayev ve özel iĢlerine bakan Ali'nin tanıklığında vasiyetini teybeokuyordu. Ayrıntıları açıklamak, O'nun bayrağı devrettiği dâva arkadaĢlarına düĢüyor. Bize iseancak büyük ideali olan "Bütün Azerbaycan Birliği", "Azerbaycan MukavemetHareketi" ve "Azerbaycan Halk Cephesi"ni yaĢatmak gibi bölümlerini açıklamak düĢüyor.Bir de eğer hastaneden çıkabilse, Azerbaycan'da Ülkü Ocaklarını kurmamızı istemiĢti. ĠnĢallahnasip olacak. Kimbilir günün birinde Tebriz'de de Ģube açarız.ĠĢte o zaman Elçibey'in ruhu Ģad olacak, BaĢbuğ TürkeĢ ile, Atsız'la, Ziya Gökalp, MehmetEmin Resulzâde, KürĢad ve Oğuzhan ile kısaca Türk büyükleriyle Tanrı Dağı'nda kurultaytoplanacak, soy soylanıp, boy boylanacak...Ülkü Ocağı Dergisi / 74


ELÇĠBEY'ĠN VASĠYETĠYavuz Bülent BAKĠLERElçibey'in vasiyetini okuyunca Hz. Mevlânâ'nın sandukası üzerine yazılan o meĢhur gazelinihatırladım. Hz. Mevlânâ'da ve bütün mutasavvıf Ģairlerimizde ölüm yok olup bitmek, bir otgibi, birböcek gibi çürüyüp gitmek değildir. Ölüm, yeni bir dünyaya doğmaktır. YaradanakavuĢmaktır. Doğumu ve ölümü bir mensur Ģiirinde Arif Nihat Asya, Ģu zarif, Ģu güzelbenzetmeyle ortaya koyuyor:"Bir yanağından öptüm söyle ey dünya! Öteki yanağından da öpmek için kaç yılyürümeliyim?"Arif Nihat'a göre doğmak, dünyayı bir yanağından, ölmek ise dünyayı öteki yanağındanöpmektir.Hazreti Mevlânâ'ya göre ölmek, sevgiliyle buluĢmaktır. ġu kadife kumaĢ yumuĢaklığındakiifadelere bakın:"Öldüğüm gün, tabutumu omuzlar üzerinde gördüğün zamanBende bu cihanın derdi var sanma!Bana ağlama!Yazık yazık vah! vah! deme.ġeytanın tuzağına düĢersem vah vahin sırası o zamandır.Yazık yazık o zaman denir.Cenazemi gördüğün zaman ayrılık, ayrılık deme!Benim buluĢmam, görüĢmem o zamandır.Beni mezara koyunca elveda! elveda! demeMezar Cennet topluluğunun perdesidir.Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret.GüneĢ'le ay'a batmadan ne zarar gelir ki?Sana batma görünür ama o doğmadır.Mezar hapishane gibi görünür amaCanın hapisten kurtuluĢudur.Yere hangi tohum ekildi de tekrar bitmedi?Neden insan tohumuna gelince bitmeyecek zannediyorsun?Hangi kova kuyuya salındı da dolu olarak çıkmadı? "Hz. Mevlânâ'yı nasıl hayranlıkla okudumsa Elçibey'in vasiyetini de aynı duygularla gözdengeçirdim.Vasiyet deyince bazılarının akıllarına hep mal-mülk taksimi geliyor.Elçibey'in malı-mülkü yoktu. Devlet hazinesinden tek kuruĢ almamıĢ, yabancı bankalara dolaryatırmamıĢtı. Bütün ömrü boyunca hep mütevazı Ģartlar içinde yaĢamıĢtı. CumhurbaĢkanıseçildiği zaman bir yerden bulup getirdikleri, ayağına giyindirdikleri ayakkabı 3-4 numara


üyük gelmiĢti. Ayağına göre yeni bir ayakkabısı, üstüne göre yeni dikilmiĢ bir elbisesi yoktu.Biraz Gandi gibi yaĢayan bir liderdi. Bu bakımdan O'nun vasiyeti bazı kimseleri ĢaĢırtacak,bazı kimseleri de derin derin düĢündürecektir. ġimdi okuyacağınız vasiyet, ölümden kat'iyyenkorkmayan bir liderin milletiyle sohbetidir. O, Allah'ın huzuruna çıkarken milletine ölümdenkorkmamayı tavsiye ediyor. Mehmet Akif'i hatırlayın lütfen. Ġstiklâl MarĢımıza:"Korkma! Sönmez bu Ģafaklarda yüzen alsancak" diye baĢlamıĢtı.Mitat Cemal Kuntay'a kulak veriniz:"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandırToprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."demiĢti.Ebulfez Elçibey de dünyanın en amansız hastalıklarından birine yakalanmasına rağmenölümden hiç korkmayan, ölüme güler yüzle giden bir kimse. ġimdi ona kulak vermeliyiz.Vasiyetinde diyor ki:"Yüce Türk milletine!"Bilirdim ki bende herçeng (kanser) hastalığı var. Ama ben bu hastalığı bazıiĢlerimi görebilmek için cemiyetten sakladım. Birçok kiĢinin bu hastalığımıbildiğini ve üzülmemem için benden sakladıklarının farkında değildim. Bu da kötübir netice verdi Halk öz evlâdından hiçbir Ģey saklamamalı; evlâdın da halkıönünde saklısı -gizlisi olmamalı. Gerçeği saklamak halka da evlâdına da bir faydavermedi. Ben, birçok Ģeyi halk bilip de rahatsız olmasın diye ondan gizledim. Çoksırları kendimde muhafaza ettim. Oysa, bunların birçoğu açıklanmalıydı. Lâkinbuna zaman kâfi gelmedi Talih imkân vermedi.Bazı hatalarım olduMilletimin önünde baâzı hatalarım oldu. Bunları düzeltmek mümkün olabilirdiama kısmet olmadı. Halkım beni bağıĢlasın.Diyecekler ki, bu özürü sağlığında istemeliydin. Talih böyle reva görmüĢ.DüĢmanlarım hoĢa gitmeyen ne kadar çok Ģeyler söyleyecekler. Varsınsöylesinler. Benim için esas hüküm, Türk milletinin vereceği hükümdür.Azerbaycan halkının vereceği hükümdür.Göremediğim ideallerimBugün açıkça, hayatla vedalaĢtığım bir gün. Ne var ki bir çok idealimingerçekleĢtiğini görmedim. En baĢta, Rus eliyle, yardımıyla Ermenilerin iĢgal ettiğiKarabağ'ı kurtarmayı, hürriyetine kavuĢturmayı isterdim, yapamadım. Amabiliyorum ki Karabağ mutlaka hürriyetine kavuĢacaktır.


Tebriz'e, hürriyetine kavuĢtuktan sonra gitmek, orayı hür ve müstakil olarakgörebilmek isterdim; göremedim.Ama Ģimdi, Tebriz'i hür olarak gördüm diye düĢünüyorum. Bu sözlerime "hayâl"diyecekler. Hayâl değil Yakın bir gelecekte, insanlar bunu görecekler vebilecekler. Bu düĢündüklerim çok yakın gelecekte gerçekleĢecek.Eğer bir halk, istiklâline kavuĢursa, o halkın bu hürriyeti isteyen, bu uğurdamücadele eden ve bu arada hayattan göçen insanların ruhları da bu istiklâldenhuzur duyacaktır.Azerbaycan halkının hepsi hür olacak ve bir bütün olarak birleĢecektir. O günlergelince bu hürriyet ve bütünleĢmenin bayramlarında bütün bu ruhlar boygösterecek.Ruh, ölümsüzdür. Milletini sevenlerin ruhları da, her zaman için milletiyle birlikteolacaktır. Bütün varlığımla sevdiğim, Allah sevdasıyla vurgunu olduğum milletim,gururum! Bana, bu kanser (herçeng) ile sohbet edip yerine oturtmaya imkânvermediler. Bilesiniz ki, kanser, o kadar da korkulacak bir hastalık değil. Onunlaherhangi bir Ģekilde karĢılaĢan kiĢi biraz cesaret gösterecek olursa bu hastalığıyenebilir. Bugün tıb âleminin en büyük hatalarından biri, bu hastalıktan mutlakaölüm anlamı çıkartarak ondan korkmasıdır.Kanser korkulacak bir hastalık değilBence, trafik kazaları, bu hastalıktan daha da korkunçtur. O zaman hiçbir vasıtayabinmememiz gerekmez miydi? Hele kalb krizleri, böbrek yetmezlikleri ve sirozgibi dertler de hep ölümle neticelenir. Üstelik bu hastalıkların çoğu da anidenortaya çıkar. Halbuki kanser, kendisini çok daha önceden haberdar eder. Bilinir.Doktorlar, bunu hastadan niçin gizlerler anlayamadım.Bir atasözümüz der ki, "Açık düĢman, gizli düĢmandan merttir." Yani insanı gafilavlayıp öldüren hastalıklardansa, açık açık gelip de insanı mertçe götüren buhastalık daha iyidir. Hiç olmazsa, yarın neler olacağını bilir, belirli iĢlerini imkânölçüsünde yoluna koymaya çalıĢırsın.Tesadüfe bakın ki herçeng (yengeç=kanser) burcundanım.Türk, ölümün gözüne dik bakmalıdırYedi yıldan beri, bende kanser hastalığı olduğunu bilen, yüzüme bakarken acıçeken dostlarım! Beyler ve hanımlar! Size bu üzüntüyü verdiğim için bağıĢlayın.Bazılarınızın ağlama sebebini Ģimdi anlıyorum. Size bir öğüdüm var: Türk'ezayıflık yakıĢmaz! Türk, ölümün gözüne dik bakmalıdır! Ölümden korkan Türkdeğildir. Bir kere daha tekrarlıyorum: Ölümden korkan Türk değildir. Ancak,hadiseyi önceden bilmeli, ölümü de kendisi seçmelidir. Dünyayı yaratan Allah her


istediğini bizzat seçip her Ģeyi ayan-beyan ortaya koyuyor. Türk de niye ölümünükendi seçmesin? Ölümünü öyle seçebilsen daha Ģerefli olursun. Erenlerin Ģöyle birsözü var: "Ġnsan, ölümü kendisi seçmelidir."ġu kanser hastalığına tutulduğumu çok geç öğrendim. Sizler bunu benden dahaönce bilmenize rağmen, üzüntü duymamam için benden sakladınız. Hatta benimlegörüĢürken, ilgi çeken kitaplar getirdiniz. Ancak, bana bu gerçeği söyleseydinizdaha iyi olurdu. Aradaki zamanda fikir alıĢ-veriĢi yapardık. Gelecekteki millîprogramın ana hatlarını hazırlardık. Yeni iĢler görmek mümkün olurdu. Her ne ise.Açıkça konuĢabilseydik iĢlerimiz daha iyi olurdu.Maneviyata dayanarak birleĢebilmek: Karabağ'ı kurtarmak ve birleĢikAzerbaycan'ı yeniden kurmak.ĠĢlerimizin düzgün gidebilmesi için, mutlaka, demokratik bir toplum yapısıgerekmektedir. Meselelerimizi açıkça konuĢup çözmemiz gerekmektedir. Türkmilleti'ne ençok lâzım olan Ģey maneviyata dayanarak birleĢebilmektir.Azerbaycan Genci!Sen iyi bil ki, Türk gençliğinden ayrı değilsin. KarĢında büyük hedefler, ağırvazifeler var. Sırtında ağır bir yük var. Sen bu yükü, taĢıyabilecek güçtesin. Senindamarlarındaki kan, öyle asil bir kandır ki, her bir zorluğu aĢarak, baĢarıyaulaĢabilirsin. Bunu istemen yeterlidir. Karabağ'ı sen kurtaracaksın. Azerbaycan'ısen birleĢtireceksin. Buna güvenim ve inancım tamdır. Azerbaycan'da Karabağ'ınkurtarılmasını ve Azerbaycan'in bütünlüğünü istemeyen bir genç olamaz.Milletin bu arzusunu, sizler yerine getireceksiniz. Size uğurlar diliyorum. Allahyardımcınız olsun.Türk Genci! Büyük Gelecek Senindir!Türk Genci!Büyük gelecek senindir. Zamanın hükmü ile buna hazırlanacaksın.Hazırlanmaktasın. Bu hazırlık tabiidir. Bu geleceği hazırlamak için milyonlarcaTürk genci bu hedefe doğru yürüyecektir. Bu hedefe varmak için, iradenikullanarak çalıĢacaksın. Bütün dünyayı, âlemi inceleyerek büyük bir medeniyethazırlayacaksın. Ve hedefine ulaĢacaksın. Bütün büyük hareketler ve yürüyüĢlerlesevdalanarak hedefine varacaksın. En son sevdan ise, büyük bir medeniyetmeydana getirmektir. Bütün insanlık, tarih boyunca çalıĢarak yürümüĢtür. BuyürüyüĢün sonunda büyük medeniyetler meydana gelmiĢtir. Türk, dünyaya, yenibir medeniyet getirecektir. O medeniyete ben Ģimdiden hoĢgeldin diyorum.Sana uğurlar olsun ulu Türk!"


Elçibey'i iyi tanımalı vasiyetine sahip çıkmalıyız.Hem Azerbaycan geleceğinin aydınlık olması, hem de Türkiye'nin huzuru, güveni ve refahıElçibey fikriyatının yaĢatılmasına bağlı.Bin rahmet olsun O'na!AZERBAYCAN YÜREĞĠMDE BĠR ġAHDAMARDIR-Aziz dostum Bahtiyar Vahapzâde'ye -KuĢluk vaktine kadar geceler boyuSavrularak okuduğum yine ġehriyar.Ala ceylanlara benzer hep Azerî türkülerDinlediğim tar.Ayrılmaz baĢımdan, bırakmaz beni artıkSelâmsız sabahsız bir efkâr.Ve yüreğim bin yıllık destanlarla tutuĢurBüyür Azerbaycan kadarAzerbaycan: Dedem Korkut Ģafağı...Mübarek dilimi süt gibi sağar.Bâzan rüzgâr olur iliklerimdeBâzan yağmur gibi üstüme yağar.Götür beni AraĢ! Al beni HazarTürk'ü Türk'ten baĢka Ģimdi kim anlar?Yaram derin, merhemim yok, vaktim dar...Bir destan yazar gibi yaz beni Anar!Duy beni Bahtiyar! Duy beni ġahmar!Geçen zaman üstüne, dökülen kan üstüneKılıç-kalkan üstüneVe ağzı köpüren, yeleli atlar üstüneBenim bir yeminim var:Azerbaycan yüreğimde bir ĢahdamardırBen Yâkub gibiyim uzun yıllardırOnda Yusuf'umun kokusu vardır.Ve hasreti, gönlümde, büyük Türkistan kadardır.Ayettir kitabımda, bayrağımda rüzgârdırAzerbaycan yüreğimde bir Ģahdamardır.


ġimdi Azerbaycan'da mevsim bahardırAma türküleri yine, baĢtanbaĢa efkârdırDüĢlerime yağan kardırBoynu bükük bir diyardırYârdırAğzı köpüren atlar üstüne yeminim vardırAzerbaycan yüreğimde bir Ģahdamardır.Yavuz Bülent BAKĠLER

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!