Bütün bu soruların toplamında tam da bunedenden; burada Londra ile İstanbul’ukarşılaştırdığımızda kentsel alanda yapılanyatırımlarım, projelerin ölçeği gerçektençarpıcı, tek kelime ile devasa ölçekli... Havaalanıprojesini ele alalım, aynı anda iki tanenükleer santrali inşâ edecek bu ülke... Yani okadar büyük ki bu yapılanların ölçeği; her yeri,AKP seçmeni olsun olmasın her vergi ödeyenietkileyen bir şey. Bu şekilde etki çok dahademokratikleştiği için, buna karşı muhalefetide buna karşı da etkiyi küreselleştirmektebir umut görüyorum; projelerin ölçeği büyük,etki büyük böylece etkiye muhalefet edecekölçek de büyük olacaktır.CEVAP: Ulus Atayurt:Ben, dosdoğru gelen cümleye cevap vereyim;TOKİ’nin yetkileri arttırılıyor, dedi bir arkadaş,TOKİ’nin yetkileri daha nasıl arttırılabiliraçıkçası bilmiyorum. Yani 2004’deki TOKİKanunu’ndan 2013’teki Afet Yasası’na kadar,zaten TOKİ şu anda her istediği yere, ruhsatlıbinaların ister tapuları olsun, ister olmasın,el koyabiliyor. Ayrıca Afet Yasası’ndan dolayı,artık teker teker Bakanlık vasıtasıyla binaölçeğinde de müdahale edebiliyor. Dolayısıylabundan daha fazla TOKİ yetkisi olamaz zaten,dolayısıyla Olimpiyatların sanmıyorumTOKİ’yi daha büyük bir avantaj sağlayacağınıama TOKİ’nin genel işlevi olan rantı devleteliyle dağıtmak kısmı devam edecek gibi geliyor.Fakat bir yandan da ben hükümetin genelicraatlarında, John’un da söylediği çeşitlibüyük projelere bir tepki görüyorum ve temkinliolmak gerektiğini düşünüyorum; çünküTürkiye’nin çakılı sermayesi %13 yani eşdeğerülkelerle karşılaştırdığımız zaman onlardabu değerin %33-35 hatta %40’a varan yerlerolduğunu görüyoruz. Dolayısıyla biraz temkinliolup bu projelerin nasıl gittiğine ve nekadarının gerçekleştirilebileceğine bakmaklazım diye düşünüyorum... Örneğin İstanbul’da46 mahallenin dönüştürülmesi 10 senedirkonuşuluyor, ortada kısmen dönüşmüş 5mahalle var; dolayısıyla aslında bu emlâk şirketlerininmotivasyonunu arttırmak için devletinçabaları olarak görülüyor. Mesela 2009krizinde Katar başta olmak üzere Körfezdenciddi miktarda kayıtdışı para gelmişti, ondansonraki senelerde vergi afları falan, dolayısıylatedbir almak lazım, işin ekonomik yanı bu.Fakat bir arkadaşın sorusu da “Bunun arkasındakisiyaset nedir?” gibi bir soruydu.Bence bunun içinde AKP kendi özel şartlarıiçerisinde çok sıradan bir rolü üstüne alıpuyguluyor; TOKİ o özel şartlardan biri... Bizburada aslında “kapitalist tüketim krizi” diyoruz,bu 30-35 senelik bir kriz ve 4-5 aşamasıvar, bunu şimdi açıklamak çok uzun sürerama esas mesele; sınıfsal açıdan ayrılık arttığıölçüde bu büyük projeler, vergi ve devletgelirlerinin büyük sermayedarlara aktarılmasınınbir yolu... Örnek vereyim; Türkiye’deaylık 5.600 TL üzerinde geliri olan aile oranı%1,2; çok acayip değil mi? Dolayısıyla bu şartlaraltında sizin doğrudan reel sektöre harcadığınızpara, istihdam yaratma dâhilindedeğil. O yüzden büyük projeler, uzun vadeliborçlanmalar, işte bu mütekabiliyet yasasıile “dış sermayeyi nasıl çekeriz” gibi AKP’ninuyguladığı çok sıradan kapitalist konjonktüriçerisinde bir merhale var. Bir kitap önereyim ben, bu projeler ne anlama geliyor sorusuda o da bir şeye bağlasın; “Mega Projelerve Risk”, “An Anatomy of Ambition” yani“Bir İhtirasın Anatomisi” Flyvbjerg adında birakademisyen tarafından derlenen bir kitap.Son 40 senedeki bütün projelere bakıyor,minimum planlanan ve gerçekleştirilen bütçefarkı ortalama 3,2 kat; bazı projeler 9 kat 10kat vesaire; dolayısıyla hiçbir projenin açıkvermemesi söz konusu değil. Sınıfsal bir durumvar bu ‘yanlış planlarda’, onu tahlil etmekgerekiyor.Ne yapmak gerekiyor sorusuna da iki taraftandüşünmek gerektiği kanısındayım; önceliklehakikati söylemeliyiz, dolayısıyla bu projelerinhangi sınıfsal temellerden geldiğini ve hangisonuçlara gebe olduğunu Türkiye konjonktürühakikati içinde söylemeliyiz ve projeyekarşı olmalıyız kesinlikle. Ama bunu yapmakda yeterli değil; Barselona ile başlamıştımBarselona’ya geri dönerek söyleyeyim; kendikolektif kamusal alanını kurgulayan gündelikhayat çalışması yapmak lazım. Bir örnek ileaçıklayayım; Barselona’da on senedir faaliyetgösteren bir örgütlenme mevcut; adı SostreCivic (http://www.sostrecivic.org/es) inşaatişçileriyle beraber konut kooperatifi kuruyorlar,yaşamımıza yön veren kolektif karar almamekanizmaları işleten bir sistem. Bu bir kooperatifsistemi içerisinde yer alıyor; avro dışındakendi para birimlerini, kendi aynî ürünlerağını kullanmaya çalışıyorlar. İyi uygulama-
lar var bunun gibi, yüzlerce örnek daha verilebilir.Dayanışmacı ekonomiler sistemi vekatılımcı bütçenin bazı Brezilya eyaletlerindede örnekleri var. Sadece karşı çıkmak yetmiyorama bu baskıcı rejim içerisinde bu iyiörneklerin de kolektif bir şekilde uygulanmasılazım. İmre’nin sorusuna da aşağı yukarıböyle bir cevap veriyorum. Bundan 2000sene önce arenalarda insanlarla aslanlarlasavaşıyorlardı, bu normal karşılanıyordu. Şimdibunun başka türlüsünü yaşıyoruz; o zamanbaşka türlü bir mücadeleler vardı şimdi debaşka türlü mücadeleler var!Cevap: Haydar Karabey:Ulusal düzeyde %75’e çıkmış kamuoyudesteğine sahip bir devasa etkinlikten sözediyoruz; bırakın sivil toplumu bu konulardaParlamento’da bile herhangi bir soru sorulmadı.Bir sürü siyasi parti, siyasi merkez, siyasihazırlık, siyasi olmayan hazırlık, STK vesairevar. Kursa bakmayın “vesaire” demekzorunda kalıyorum; belki de bir iki sevinerekizlediğimiz hareket dışında, bir-iki yazı dışında,bir-iki internet sitesi dışında -yanılıyorolabilirim- ilk defa burada böyle bir toplantıoluyor, bakın bu konu 1990’lardan beri gündemde.Dolayısıyla “karar vericilere ulaşmak”beni oldukça ilgilendiriyor bütün bu sorulararasında, ben de onu toparlamış olayım.Gerçekten şunda birleşebiliriz; bilenlerbilmeyenlere anlatırsa, belki bir küçük refleksortaya çıkabilir, bir de en azından tarihselolarak biz burada sözümüzü söylemiş oluruz.Tabii tekrarlıyorum; “uluslararası ilişkilersistemi”, rakamlar öyle gösteriyor, 2 milyardolardan söz eden Madrid yerine 20 milyardolardan söz eden İstanbul’u tercih edecektirmuhakkak. Çok kısa, hızlıca bahsetmiştim,Coca-Cola Atlanta ilişkisini bir kez daha vurgulamakisterim. Eğer bir biçimde her zamankigibi onlar verirse, biz hazırız almaya farkındaysanız.Tabii ki ABD’de de, Barselona’da daçok ciddi toplumsal hareketler oldu. Türkiye’deşöyle bir risk var ve her zaman biz buriskle zaten yüz yüzeyiz, onu da konuşmamdasöylemiştim. “Bozguncu”, “vatan haini”,“ülkenin kalkınmasının önünde duran” diyeeleştirel olan bizleri yıpratacaklar muhakkakki, ama bırakın bir tartışma kültürünü vebirçok toplumda olduğu gibi müzakere alanıyaratmayı, biz hala sultanlar, periler, devlerleuyutulan bir topluluk halinde duruyoruz.Muhakkak küçük hareketler olacaktır, amaOlimpiyatları verirlerse... Biz size bir tabloçizmeye çalıştık, İstanbul’a Olimpiyatlar nelergetirir, neler götürür diye, alternatiflerineler olabilir diye bakmaya çalıştık. Bizim buaşamadaki sözümüz burada bitiyor diyorumben ve kapanışı Aslı’ya teslim ediyorum.Aslı Odman:Ben de bu cevap ile son söz söylenmiş addediyorum.Sırf bilgilenmenin bile eleştirelbilimsel bir tutuma işaret ettiği, bu konudakibir hayli çorak bu ortamda bu tarz faaliyetlerinartmasını diliyoruz. Kentlerdeki her iş gibibu işin de sosyal yanını fiziksel yanından ayırmakmümkün değil, aynı zamanda yukarıdanaşağıya planlamayı da, bu planların kaybedenlerineve alternatif örgütlenme imkânlarınadeğinmeden aktarmak mümkün değil.Bu panel, belli ki bu konuda faaliyetlerimizinsonuncusu olmayacak. Tüm panelistlere buözen ile hazırlanmış sunumları ve dinleyicilerebu canlı ve meraklı tartışma ortamı içinçok teşekkür ediyorum.