Dilimizin büyük kurtuluş savaşlarından enönemlisi de yakın tarihimizdeki büyük kurtarıcı,büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğündebaşarılan Dil Devrimimizdir. Dil Devrimi;Türkçenin ne kadar zengin, ne kadar güçlü, nekadar güzel bir dil olduğunu ortaya çıkarmıştır.Türeme gücü <strong>ve</strong> yeteneği ile hem ne kadar köklühem de geleceği ne kadar parlak bir dil olduğu anlaşılmıştır.Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’na bakarsanız;Türk dilinin geleceği öylesine parlaktır ki; “Türkdili, ender matematiksel yapısı ile bir dünya dili,dünyanın bilim dili olacaktır” diyor <strong>ve</strong> İngilizcenindünya dili olacağı yolunda ileri sürülen görüşleride şu biçimde karşılıyor:“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, dünyayı nüfuzlarıaltına almak için ortaya atılan -dünya diliİngilizce olacak- şeklindeki Amerikan palavrasını,Türkiye’deki dangalaklar <strong>ve</strong> satılmışlar dışında,hiç kimse yutmadı…”Sevgili Prof. Sinanoğlu, dünya dili olacak birdil varsa, bunun Türk dili olabileceğini öngörmektedirki; sevinçle, övünçle <strong>ve</strong> gururla bu görüşekatılıyoruz.Dil Devrimi ile Türk dilinin kutsal kurtuluşsavaşını kazandık. Ancak; dilimiz son zamanlardayeni bir saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bu da yinebüyük Atatürk’ün ünlü “Gençliğe Sesleniş” söylevindesözünü ettiği “dahili <strong>ve</strong> harici bedhahların”yani; iç <strong>ve</strong> dış düşmanların marifeti olarakkarşımıza çıkıyor.Bu konuda yine Prof. Sinanoğlu’nun bilgisinebaşvuralım. Prof. diyor ki:“Türkçeye İngilizcenin karışması, İngiliz <strong>ve</strong>Amerikan gizli servislerinin 1953’den itibarenTürk Milli Eğitimine el atarak Türk okullarındaeğitim dilinin İngilizce yapılması ile sağlanmıştırki; bu bir sömürgeleştirme oyunudur.”“Eğitim dili anadilden olmazsa yabancı dilleeğitim alan kişi Türkçe terimler türetmek, ana dilinigüzelce konuşmak, geliştirmek şöyle dursun, konuşurken,yazarken aklına mevcut Türkçe sözcüklerbile gelmez. Yarım yamalak İngilizce laflar ge<strong>ve</strong>ler.Anglomanca dediğim tarzanca dil ortaya çıkar.”Atatürk devrimlerinin hepsi de yaşamsalönem taşır. Bu devrimlerin içinde Dil Devrimi’ninayrı bir önemi vardır. Büyük devrimciMustafa Kemal Atatürk; “Türk demek Türkçe demektir.Türk dili, Türk Milleti için mukaddes birhazinedir. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasıbilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundankurtarmalıdır” diyor.Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal, ülkesinin bağımsızlığınıkorumanın yolunu göstermiştir. DilDevrimine başlandığı yıllarda bu devrime direnilmesidoğal karşılanabilir. Çünkü Osmanlı dönemindeyetişmiş, Osmanlıca eğitim görmüş kuşaklar;Arapça, Farsça sözcük <strong>ve</strong> deyimlerden arınmış,bu sözcükler yerine o güne kadar karşılaşmadıklarısözcükler girmiş Türkçeyi anlamakta <strong>ve</strong>kullanmakta zorlandılar. Bu kimseler iyi niyetlikişilerdi… Dilden Arapça <strong>ve</strong> Farsçanın ayıklanmasınıbir yoksullaştırma gibi algıladılar. Onlarıhoş görmek gerekebilir.Ancak, Cumhuriyet döneminde yetişmiş,Cumhuriyet okullarında eğitim görmüş olduklarıhalde, öğrendikleri iki kırık Osmanlıca ile TürkDil Devrimine dil uzatmaya kalkanların iyi niyetindensöz edilemez. Onlar; “Dilimizi yoksullaştırdılar!” derler, ki onlar öyle de demez; “Lisanımızıfakirleştirdiler!” derler. Onların bu sözlerindeiyi niyet, içtenlik, dürüstlük aramak boşunadır.Onlarınki; düpedüz Türk diline düşmanlıktır.Bunun türlü nedenleri vardır. Siyasal görüş <strong>ve</strong> tutumlarınedeniyle Atatürk devrimlerine karşı olanlar…Dinsel tutum <strong>ve</strong> davranışlarıyla Atatürk devrimlerinekarşı olanlar… Yobazlar, gericiler körükörüne Osmanlılığa <strong>ve</strong> Osmanlıcaya bağlanmış olduklarıiçin Atatürk devrimlerine karşı olanlar, Atatürkdevrimlerine şu ya da bu nedenle karşı olanlarınDil Devrimine de karşı çıkmaları doğaldır…Bunları hoş görebilir miyiz? Neden hoş görelim?Türk halkını karanlıklardan kurtarmayı amaçlamış,Türk halkının çağdaş uygarlık düzeyinin üstüneçıkacağını öngörmüş olan Atatürk devrimlerinekarşı olan, halkımızın yücelmesine karşı demektir.Dil Devrimine karşı olan da dilimizin yaşamasınakarşı demektir. Biz onları hoş görebilir miyiz?Neyse, bu konuda söyleyecek pek çok söz varama biz işimize bakalım. Bir sonraki sayıda tekrarbuluşmak dileğiyle.(Devam edecek)14 ağın Temmuz-A¤ustos <strong>2009</strong>
BİNİP KIRATAHalit HOCAOĞLUŞöyle bir coşupta, binip kır ata,Doğduğum yerlere varmak isterim,Destanlar söyleyip eski Fırat’aHak Deyip Ağın’da durmak isterim.İçki içmiyordum, perhizi bozup,Vatan hasretiyle köpürüp azıp,Ağın’a uzunca bir destan yazıp,Kadehimi burada kırmak isterim.Ağın’da geleneksel düğün anında,At eğerlenirdi bir başka yanda,Eli kulağa atıp ben bu meydanda,Düğüne Hoyratla girmek isterim.Rahmetli Gani’nin gımatasiyle,Gariban Dilo’nun keman sesiyle,Hozalpuru, Vahşen’i, Andiri’siyle,Ağın’da bir âlem kurmak isterim.Ağın yöresinin yaban gülünüKenarı hareli mor sümbülünü,Üçdutlar, Yazılar, Davar ÖnünüGörüpte murada ermek isterim.Benden yorgunsa da, bakmaz yaşına,Kendinden yönelir, mezar başına,Tüm geçmişlerimin mezar taşına,Hasretle yüzümü sürmek isterim.Ağın ezgisiyle Türkler yakan,Kekiği, reyhanı mis gibi kokan.Eskiden köpürüp delişmen akan,Fırat kenarını görmek isterim.Destanı ömrümün, gençlik çağının,Başı mor dumanlı Munzur Dağının,Hasretini çektiğim güzel Ağın’ın,Nevruz, nergisini demek isterim.İsterim şu anda Ağın’a dönüp,Ol kıblegâhı bir daha görüp,Yüzümü, gözümü burlara sürüp,Postumu Ağın’a sermek isterim.Fırat şahlanınca gem vurulmazdı,Suyu coşkun akıp, hiç yorulmazdı,Boz bulanık olup, tüm durulmazdı,Şahlanmış halini görmek isterim.Garibim, adımsa Halit’dir benim,Şahsen Ağın’lıyım, Hocagil’denim,Yaş zevale erdi, artık neylerim,Defteri Ağın’da dürmek isterim.ağın Temmuz-A¤ustos <strong>2009</strong>15