12.07.2015 Views

düşün ve sanat dergisi temmuz-ağustos 2009 - Ankara Ağın Derneği

düşün ve sanat dergisi temmuz-ağustos 2009 - Ankara Ağın Derneği

düşün ve sanat dergisi temmuz-ağustos 2009 - Ankara Ağın Derneği

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Demek çocukların da akıl yürüttüğüdurumlar oluyor. Tanrı bir gün bu yeteneğibana da bahşetti. “Sen misin her aklınaestiğinde beni dö<strong>ve</strong>n!” diye geçirdimiçimden; o günden sonra ustamı zıvanadançıkaracak her şeyi yapmaya başladım.Gönderdiği her yerden bir sorunla dönüyordum.Çıraklığın yarattığı tutsaklık duygusundanolmalıydı; analarının özenle giydirdiğiçocuklara, hele de kızlara, bir dekırıta kırıta yürüyorlarsa dayanamıyordum.Analarının eteğinden çekiştirerek ben şunuisterim, bunu istemem diye mızmızlanmıyorlarmıydı, avını görünce kanat büyütençaylak gibi üzerlerine atlıyordum. Engözde avlarım, yanaklarından kan damlayansağlıklı kızlardı. Öyle bir kızı gördüğümde,yanında anası var demez, kırmızıyanaklarını sıkıp daha da kızarttıktan sonra,parmaklarımı geçirir, ağzını iki yanaayırırdım. Bu ani saldırı karşısında cinçarpmışa dönen kızcağız, sümüklü burnunuanasının bacakları arasına sokar ağlardı.Şimdi düşünüyorum da, “bu vahşetiherhalde çocukluğun başıboş atlar gibikişneyen cesareti yaptırıyordu bana,” diyorum.Yoksa, annesine naz yapan masumbir kızın gidip yanaklarını niye sıkaydımda usta da beni ayaklarının altına alıp ağzımıburnumu kanatırcasına dö<strong>ve</strong>ydi!..Çocuk tez unutur derler, doğru değildir;çocuk hiç unutmaz! Ustanın yaptıklarını,yüreğimin günlüğüne bir bir yazıyordum.Beni sokaktan kurtarmıştı. Ona minnetduyuyordum. Mezardan çıkarıp onacan <strong>ve</strong>rmiş bile olsak, hangi yaşta olursaolsun, onuruyla oynanan insan bir günbaşkaldırır. İhanet edip ilk kamayı Sezar’ınyüreğine sapladı diye tarih kitaplarındaBrutus’u hep kınamışızdır. İyi de, Sezar’ın,himayesine aldığı Brutus’a nasıldavrandığını gören var mı, işin bu yanınıdüşünen var mı?.. Attığı her tokatla, ustayabeslediğim minnet duygusu içimde kinedönüşüyordu.O gün de nasıl ışıklı, nasıl tatlı serin birsabaha uyanmıştı İstanbul’un Kocamustafapaşa’sı!Sokaklarda sevgililer ıslık çalarakyürüyorlardı...Tabakları masaya biraz sert koydumdiye, usta bir avuç kırmızı acı biberi yüzümesavurunca gözüme ateş yağmıştı!Gözlerimin acısından ne yapacağımı bilememiş,bağıra bağıra kendimi sokağa atmıştım.Oradan geçen bir adam, “Sahipsizdiye bu da yapılır mı yahu!” diye ustayasöylenmiş -o zamanlar ne cankurtaranvar, ne doğru dürüst taksi-, beni sırtına alıpCerrahpaşa Hastanesi’ne götürmüştü. Nehikmetse, hastane kapısında iyileşirsin,dişçinin koltuğunda dişinin ağrısı geçer;gerçekten, hastanenin kapısında gözümünacısı geçince, doktora görünmeden lokantayadönmüştüm. Ustanın yüzünde acımaduygusundan iz yoktu. Hastaneye götürüldüğümübilmezden gelip,“Ocakta süt taşsın, sen dışarılarda dolaş,it baytarı!” dedi.Niye hastaneye gittin diye dövmediğineşükrettim. Aynada kan çanağına dönengözlerimi görünce, lokantanın arkasındakikaranlık kilere saklandım, gizli gizli ağladım.Gözyaşı beni rahatlatmıştı. Yüzümebiber atmasını unutmuştum ustanın. Ama,kan çanağına dönmüş gözlerimi görmezdengelmesini bağışlamayacaktım. “Görbakalım,” dedim kendi kendime, “sanaöyle bir iş yapayım ki, ben unutayım, senunutma!”Üç-beş günde bir usturayla kazıttığıkafasıyla, kestiği başın taze kanı kılıcınınucundan damlayan Osmanlı cellatlarınabenzerdi usta. Boynuyla ensesi arasındakikıvrımlarda biriken kirlerden iğrenirdim.Günlerce, ampul parlağı kafasına kaynarsu dökersem ne yapacağını kurdum. Herhaldeacıdan başını göğe değdirircesinehavaya fırlayıp kıvranırdı. Horlayıp bombalarpatlattığı bir sırada bunu yapacak,dünyayı zindan edecektim ona!ağın Temmuz-A¤ustos <strong>2009</strong>5

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!