idareci olması da şart değildir. Zira bir kimse, herhangi bir arkadaşınınyanına, herhangi bir iş için rahat gidemiyorsa, o kimsenin sonundankorkulur. İdareci şunu unutmamalı: Bütün idareciler bir eli boynunda bağlıolarak hesap gününe gelecekler. Hesap temiz çıkarsa, eli çözülüp cennete;kötü çıkarsa, öteki eli de bağlanıp, doğru cehenneme götürülecektir.8- Güler yüzlü ve tatlı dilli olmalıdır. Kindar olmamalıdır. Bunlarıkendine prensip edinen kimsenin hâli değişir, kimsenin ayıplarını artıkgörmez olur; kötü niyeti acıma duygusuna, şefkate dönüşür. Hep iyilikyapmak duyguları hâsıl olur. Böylece çalışanlar arasında düşmanlıklartamamen ortadan kalkıp, herkes birbirini sevmeye başlar.Hadis-i şerifte şöyle buyuruldu: “En kıymetli iki şey vardır, ondandaha kıymetlisi yoktur. Bunlardan birincisi Allahü teâlâya iman, diğeride Onun kullarına faydalı olmak, insanları sevindirmektir. En kötü olaniki şeyden de birincisi, imansızlık; diğeri ise Onun kullarınazulmetmektir; onları üzmek, kalblerini kırmaktır.”İdareci maiyetindekilere zulmediyorsa, çalıştığı müesseseye zararveriyorsa, bu kimse iflah olmaz; hem bu dünyada hem de âhirette bununcezasını çok feci şekilde mutlaka görür...Değişim rüzgârının hızı18 TEMMUZ <strong>1998</strong> CUMARTESİGörevi gereği şehirde oturan bir memur, sıcak bir yaz günü köyüneziyarete gider. Köyün yakınında elinde tırpan, kan ter içinde ekin biçmekteolan yaşlı bir akrabasına rastlar.- Kolay gelsin Kâzım ağa!- Sağ olasın Ahmet, hoş geldin.- Hoş bulduk. Ne yapıyorsun böyle?- Artık sen de şeherli olmuşsun be evlât. Görmüyor musun neyaptığımı?- Çok yorgun görünüyorsun! Kaç saattir çalışıyorsun?- Beş saatten fazla oldu, çok yoruldum! Zor iş bu...- İşe biraz ara verip tırpanı bilesene!... Hem biraz dinlenirsin, hem deekini daha rahat, daha hızlı biçersin. Ayrıca ekin biçme makineleri de var.- Tırpanı bileyecek zamanım yok, akşama kadar burayı bitirmemlâzım. Ben atamdan böyle gördüm, böyle yapıyorum. Daha ilerisiniaklım almaz!Hâlbuki, tırpanı bilese akşama da kalmayacak... Hele bir de makinekullansa bir aylık harman işi yarım güne inecek...Geçen gün de bir arkadaşı ziyaret için iş yerine gitmiştim. Baktım,herkesin önünde bilgisayar var, onun önünde yok. Masasının üzerindekaliteli bir kurşun kalem, kalemtıraş ve silgi var. Kendisine, “Sen hangiçağda yaşıyorsun, bu hâlin ne?” diye takıldım.Bana uzun uzun kurşun kalem ile yazı yazmanın faziletlerini anlattı.Baktım birşey söylemenin faydası olmayacak, konuyu başka tarafa çekipkapattım...İşte değişime ayak uyduramayıp, yeniliklere ısrarla direnen iki örneksize...
Bazı kimseler Hz. Ali’ye gelip sorarlar:- Çocuklarımızı babalarımızdan gördüğümüz şekilde yetiştiriyoruz.Fakat netice alamıyoruz. Ne yapalım?Yapılan işteki yanlışı tespit eden Hz. Ali bunlara der ki:- Eskide ısrarlı olmayın! Zamanın şartlarına göre eğitinçocuklarınızı. Dünya işlerinde size uymazsa, siz zamana uyun!...Eskiden gelişmeler çok yavaş seyrediyordu. Bazen asırlarca hiçilerleme olmuyordu. Meselâ, yakın zamana kadar kullanılan kara saban,asırlarca kullanılmış. Ekini tarladan kaldırma işi de böyle... Demek kiasırlardır hiçbir değişliklik olmamış tarlayı sürme ve ekin kaldırma işinde...Şimdi öyle mi? Teknolojik gelişmeler almış başını gidiyor. Hele sonyıllarda, sanki ışık hızıyla ilerliyor teknoloji... Eskiden asırdan asıra, sonzamanlarda yıldan yıla olan gelişmeler şimdi ise günlük oluyor. Değişimrüzgârının hızı artıyor her gün...Nasıl artmasın ki? Dünyanın herhangi bir yerindeki bilgiye 3 saniyedeulaşabiliyoruz bugün... 60’lı yıllarda bilgi, kendisini 40 yılda ancak ikiyekatlayabiliyordu. 70’li yıllarda bu rakam 8 yıla, 90’lı yıllarda 4 yıla indi.Şimdi ise yılda iki defa kendini ikiye katlıyor. Kuşaklar arası teknolojikiletişim koptu... Şimdi bu hıza ayak uyduranlar ayakta kalabiliyor ancak...Bunun için bugün, beşikten mezara kadar, her an öğrenmeye, her anda bildiklerimizi unutmaya mecburuz. Bunu daha yeni öğrendim, bunuatmam, diyen kaybediyor. Teknolojiye ayak uyduramayanın, kendiniyenilemeyenin ayakta kalması mümkün değil... “Ya değişim ya da yokolmak!” noktasındayız bugün...Özellikle de idareci konumunda olup da bu yeniliklere ayakuyduramayanların işi çok zor. İdareci, eğer bu hızlı gelişmeye ayakuyduramayacağına kanaat getiriyorsa, gelişmelere mâni olmamak içinarkadan gelenlere yol vermesi şarttır.Arkadan gelene yol vermese bile, bir müddet sonra zaten dayanmagücünü kaybedecek, istemese de yol vermek zorunda kalacak. Ama buzoraki yol verme kendisine ve arkadan gelenlere çok şey kaybettirir.Teknolojiyi, yeni gelişmeleri takip edip, bunları hayata geçirmek,ayrıca dinimizin de bir emridir. Çünkü İslâmiyet, faydalı olan her ilmi, hergelişmeyi ve ilerlemeyi emreden bir dindir. Hatta bu çalışmaları farz kabuleder...Bir ülkede, teknolojinin yeni bulduğu bir alet, bir vasıta yapılmayıp, buyüzden halk zarar görürse, o şehrin idarecilerini, mesul tutmaktadırİslâmiyet!İslâmiyet yenilikleri yasaklamamış, sınırlamamış, ancak, bunlarıninsanlara zulüm, işkence vasıtası yapılmasını yasaklamıştır. Bugün, herMüslümanın en son teknolojiyi yakalamak için çalışması şarttır. İmkânlarınispetinde herkes bunu yapmaya çalışmaz ve gayret etmezlerse büyükgünaha girmiş olurlar.Eating, meeting, briefing...25 Temmuz <strong>1998</strong>
- Page 1 and 2: GÖNÜL BAHÇESİ 1998 MAKALELERİD
- Page 3 and 4: Mübarek eli ve yüzü kan içindey
- Page 5 and 6: Ticaret yapmayan ve ancak ibâdet i
- Page 7 and 8: Takkeci İbrahim Çavuş mesajını
- Page 9 and 10: yüksek mahkeme başkanlığını k
- Page 11 and 12: Bütün odalarım tıklım tıklım
- Page 13 and 14: Bu da akıl kârı değildir. “Bi
- Page 15: görmüyor!” sözü üzerine, “
- Page 19 and 20: 3- İkramların birçoğu çöpe at
- Page 21 and 22: “Bundan sonra biz karar verdik, a
- Page 23 and 24: kadınlar çıkmış Batı’da...
- Page 25 and 26: Hâlbuki, dinimiz her şeyin çares
- Page 27 and 28: urayı seyrederek, eğlencelerine d
- Page 29 and 30: Geçenlerde memleketinden dönen ko
- Page 31 and 32: Acaba ne olacaktı?... Evden endiş
- Page 33 and 34: Halid Turhan Bey hatıralarında, K
- Page 35 and 36: Dinimizin emirlerine uyan kim olurs
- Page 37 and 38: Dünya nimetlerinde gözü olmayan
- Page 39 and 40: kimseye ben iyilik ettikçe, o da k
- Page 41 and 42: Peygamberimiz zamanında, zorbalık
- Page 43 and 44: ediyoruz. Bugün beden sağlığı
- Page 45 and 46: Düşündüm, dediği doğru... Ser
- Page 47 and 48: Dinimiz, dünya lezzetlerini yasak
- Page 49 and 50: Bu da ancak; tecrübeli kimselerin
- Page 51 and 52: “Sultanım güzel bir rüya görm
- Page 53 and 54: - Biz tüccar kimseleriz. Alış ve
- Page 55 and 56: herkes en küçük bir yanlışlık
- Page 57 and 58: Bunun içindir ki, çocuklarımıza
- Page 59 and 60: “Allahü teâlânın, bir kuluna
- Page 61 and 62: araştırmada, erkeklerin % 46’s
- Page 63 and 64: Almanya’dan yeni gelen bir arkada