çukurları doldururlar. Sabah olunca da, mahcubiyet içinde huzurunaçıktıklarında, Sultan sorar:- Bulduğunuz altınları nereye sakladınız? Altınları alıp, bu kadarüzülmeniz niye?Sultanın kinayeli konuştuğunu anlarlar hasetçiler:- Biz kabahatimizi biliyoruz. Pişman olduk. Bize ne ceza versenizyeridir. Çünkü biz bunu hakettik.Bunun üzerine Sultan, Ayaz’ı çağırtıp, durumu anlattıktan sonra derki:- Hükmü sana bırakıyorum. Ne istersen yap!- Sultanım, kabahat benimdir. Bunların affını istiyorum. Eğer benkulübenin kapısına kilit takmasaydım, gizli gizli buraya girmeseydim,bunlar şüphelenmeyecekler ve kötü zanda bulunmayacaklardı.- Peki oraya her gün girip çıkmanın sebebi neydi?- Sultanım! Biliyorsunuz benim aslım bellidir. Sayenizde,rüyamda bile göremeyeceğim birçok rütbeye, nimetlere kavuştum.Bunlara dalıp, aslımı unuturum, kibir ve gurura kapılırım diye, köydengeldiğimde üzerimde bulunan, abamı ve çarıklarımı duvara asmıştım.Her girişimde, onlara bakıp, kendi kendime; “Makam, mal mülk aslınıunutturmasın!” diyorum.Ayaz gibi, her nimet sahibinin, zaman zaman eski hâlinidüşünmesinde veya doğduğu, büyüdüğü mekânları ziyaret edip, mevcutdurumu ile geçmişini karşılaştırmasında büyük fayda olsa gerek... Çünkügeriye bakmayan ileriyi göremez. Zamanla insan, bir emanetçi durumdaolduğunu unutup, makamı, malı kendinden ayrılması mümkün olmayan birparça zanneder. İşte böyle bir düşünce, felâket olarak insana yeter de artarbile... Kişi bu düşünceden kurtulmadıkça iflâh olamaz...Kullanım talimatına uyulmazsa7 Kasım<strong>1998</strong>Seksenli yıllarda buzdolabım bozulmuştu. Dolap çalışıyor, fakatsoğutmuyordu. Evin yakınında, servis yetkisi olmayan bir buzdolabıtamircisi vardı. “Şimdi servisini çağırsam, kimbilir ne zaman gelecek?Komşuya söyleyeyim de gelip baksın. Tanıdık olduğu için de daha az paraalır. En azından aldatmaz.” diye düşündüm.Gidip çağırdım kendisini. Dolaba baktı. “Abi, bunun buzluğudelinmiş; değişmesi lâzım. Dışarıya 30 bine değiştiriyoruz; senyabancı değilsin, 25 bin ver yeter!” dedi. Ben de, “Peki” deyip parasınıverdim. Gelip değiştirdi. Bu arada elektrik bağlantılarını yanlış yapmış. Fişiprize takınca da olan oldu... Güzelim dolabın motoru da gitti.Arkadaşın biri, “Tanıtım broşüründe, ‘Yetkili servisten başkasınabaktırmayınız!’ yazmıyor mu? Rastgele öyle tamirci çağrılır mı? Yetkiliservisini çağır, ona yaptır. Yetkisiz komşunu çağırmaya devamedersen, daha çok masraf açar sana!” dedi.
Düşündüm, dediği doğru... Servisini çağırdım. Gelip baktıklarında,“Abi, bunun borusunda küçük bir delik varmış. Bunun içinsoğutmamış. Bu borunun fiyatı da sadece iki bin lira. Motora yazıkolmuş.” dediler. Kullanım talimatının dışına çıkmanın ceremesi çokpahalıya mal oldu bana. Sağlam buzluğun gittiğine mi, yoksa motorunyandığına mı yanayım?Günümüzde çok oluyor. İthal bir cihazı tamir ettirmek için Avrupa’dan,gerekiyorsa Amerika’dan eleman getirtiliyor. Niye? Çünkü bu cihazı imaleden onlar. Dolayısıyla nereden arıza yapar, nasıl tamir edilir, en iyi onlarbilir. Bütün cihazların kutusunda kullanım talimatnamesi var. Cihaz sahibibuna uygun hareket ederse, cihaz daha verimli, daha uzun ömürlü olur.Bunun gibi insan bedeni de binlerce sistemden müteşekkil akıl almazbir cihazdır. Bedenden de en iyi şekilde istifade edebilmek, sağlığınıkoruyabilmek için, tarifnamesine uygun kullanılması şarttır. Bu bedeninyaratıcısı olan, cenab-ı Hak, peygamberler vasıtası ile kullanmatarifnamesini bildirmiş. İnsan buna uymayıp, kendi tarifname yapmayakalkışırsa, işler karışır. Allahü teâlâ, insanın, bedenen ve ruhen sağlamkalabilmesi için, ölçüler bildirmiş, sınırlar koymuş. Bu sınırı aşarsanız,insanın felâketi olur, demiş. Ama dinleyen kim? Tarifnameye uygunkullanılmadığında, sınır aşıldığında neler oluyor neler? İşte size tipik birörnek:1950’li yıllarda, porno yayınların, müstehcenliğin çok yaygın olduğuİsveç’te, bilim adamları, sosyologlar toplanıp bir rapor hazırlamışlar.Raporlarında da, “Bu zararlı furyadan kurtulabilmek için, bunlarıserbest bırakalım; bu bir hevestir, yasağa karşı bir tepkidir. Piyasabelli bir doyuma ulaştıktan sonra, bunun zararlı bir şey olduğunuherkes anlar ve kendiliğinden ortadan kalkar bu tehlike.” diyebelirtmişler.Bunun üzerine, İsveç Parlamentosu, cinsel özgürlüğü kısıtlayanbütün yasaları ortadan kaldırmış bir çırpıda. Peki bu serbestliğinneticesinde ne oldu? Aksine, piyasa doymak bilmedi. Bu furya hergünhızını daha da artırarak ilerledi. Normal ilişkilerin yanında her türlü sapıkilişkiler boy göstermeye başladı. Bununla da kalmadı; arkasından alkolizmve uyuşturucu müptelâsı furyası başladı. Bu sapıklıklar tabiî bir hâl aldı.Böyle olmayanlar ayıplanmaya, aşağılanmaya başlandı. (Bunun tipikörnekleri bizde de görülmeye başlandı son zamanlarda. Geçenlerde, bakireolduğu için bir bakanımız, günlerce basında ve televizyonlarda mizahkonusu yapıldı. Hakaretlere uğradı. Bu büyük suçundan (!) dolayıneredeyse bir dövmedikleri kaldı.)Artık iş çığrından çıkmıştı İsveç’te. Birtakım ruh ve sinir hastalarınınyaşadığı, intihar olaylarının en önde olduğu bir ülke oldu İsveç. Mutlulukiçin yaptıkları yanlış tedavi sonunda, İsveç; alkol ve uyuşturucumüptelâsı, ruhen tükenmiş bunak, melânkolik, şizofren insanlarla dolumutsuzluk ülkesi oldu.Aile hayatı yok oldu. Aile şirket hâline dönüştü. Karı koca arasındakiaşk ve muhabbetten eser kalmadı. İsveç, “Açık hava akıl ve ruh
- Page 1 and 2: GÖNÜL BAHÇESİ 1998 MAKALELERİD
- Page 3 and 4: Mübarek eli ve yüzü kan içindey
- Page 5 and 6: Ticaret yapmayan ve ancak ibâdet i
- Page 7 and 8: Takkeci İbrahim Çavuş mesajını
- Page 9 and 10: yüksek mahkeme başkanlığını k
- Page 11 and 12: Bütün odalarım tıklım tıklım
- Page 13 and 14: Bu da akıl kârı değildir. “Bi
- Page 15 and 16: görmüyor!” sözü üzerine, “
- Page 17 and 18: Bazı kimseler Hz. Ali’ye gelip s
- Page 19 and 20: 3- İkramların birçoğu çöpe at
- Page 21 and 22: “Bundan sonra biz karar verdik, a
- Page 23 and 24: kadınlar çıkmış Batı’da...
- Page 25 and 26: Hâlbuki, dinimiz her şeyin çares
- Page 27 and 28: urayı seyrederek, eğlencelerine d
- Page 29 and 30: Geçenlerde memleketinden dönen ko
- Page 31 and 32: Acaba ne olacaktı?... Evden endiş
- Page 33 and 34: Halid Turhan Bey hatıralarında, K
- Page 35 and 36: Dinimizin emirlerine uyan kim olurs
- Page 37 and 38: Dünya nimetlerinde gözü olmayan
- Page 39 and 40: kimseye ben iyilik ettikçe, o da k
- Page 41 and 42: Peygamberimiz zamanında, zorbalık
- Page 43: ediyoruz. Bugün beden sağlığı
- Page 47 and 48: Dinimiz, dünya lezzetlerini yasak
- Page 49 and 50: Bu da ancak; tecrübeli kimselerin
- Page 51 and 52: “Sultanım güzel bir rüya görm
- Page 53 and 54: - Biz tüccar kimseleriz. Alış ve
- Page 55 and 56: herkes en küçük bir yanlışlık
- Page 57 and 58: Bunun içindir ki, çocuklarımıza
- Page 59 and 60: “Allahü teâlânın, bir kuluna
- Page 61 and 62: araştırmada, erkeklerin % 46’s
- Page 63 and 64: Almanya’dan yeni gelen bir arkada