Batı’nın üstünlüğünü mecburen kabullenme ve onların kontrolüne girmedevri.İslâm dünyasının yükselmesini, onuncu asra kadar Müslüman Araplarsağladı. On birinci asırdan itibaren, bayrağı Türkler ellerine aldı. Türkler,doğuda Bizans’ı çökerterek Viyana kapılarına kadar ilerlediler. EndülüsDevleti de Avrupa’yı batıdan sıkıştırmaya başladı. Böylece Avrupa iki güçarasında sıkıştı.Bu kıskaç sebebiyle, yarı vahşî bir hayat süren Avrupa, gerçek birmedeniyet ile tanıştı. Güçsüzlüklerini anladılar. Kendilerini tenkit etmeyebaşladılar. Bu öz eleştiri, Avrupa’nın toparlanmasına sebep oldu. Birçokbuluşların, üstün başarıların kaynağında, zaten çaresizlik yatar.Avrupalılar, Müslümanların başarısının ve kendilerininbaşarısızlıklarının sebeplerini incelediler. En büyük eksiklikleri olan fen veteknolojiyi Müslümanlardan alarak, kısa zamanda geliştirdiler. Avrupa’daböyle gelişmeler olurken, Müslüman dünyası elde edilen zaferlerinrehavetine kapıldı. Sahip olunan üstünlük sebebiyle, Avrupalılarıküçümsediler. Avrupa teknolojide, buluşlarda hızla ilerlerken, Müslümanlarbu yenilikleri ciddiye bile almadılar.Müslümanların bir dezavantajı da, zirvede olmaları... Çünkü, zirvedekalmak, zirveye çıkmaktan çok daha zordur. Zirvede rüzgârlar sert eser.Zirvenin düşmanları çoktur. Bir dezavantaj da, insanın zirveye ulaşınca,gayretinin zayıflaması... İnsan isteklerine kavuşunca, rahata düşkünlük,uyuşukluk hastalığına tutulur. Zirveye çıkmada en büyük etken olan aşk,şevk kalmaz. Makam mücadelesi ve mal mülk yarışı başlar.Bu kural, her devirde, her medeniyet, her cemiyet, cemaat ve milletiçin geçerlidir. Böyle durumda, herkes, külfetsiz nimet peşine düşer. Başkabir ifadeyle, herkes birer mirasyedi olur. Herkes, geçmişteki birikimden,payına düşeceğinin peşindedir. “Her nimet külfet karşılığıdır.” prensibiunutulur, vermeden alan hazır yiyiciler çoğalır. Hâlbuki ayet-i kerimede,“Bilinsin ki, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.”buyurulmuştur.Bu tehlikeli hastalığa, Müslüman âlemi de maalesef yakalandı. Bununneticesinde, devlet ricali oyun, eğlence peşine düştü. Yeniçeri, kendivatanında, sanki bir işgalci orduydu. İkide bir kazan kaldırdıkları için, halkınve padişahların korkulu rüyası hâline gelmişti. Medreseler, teknolojide ikiyüz yıl gerideydi. Tekkeler, tembellerin barınağı oldu. Memurluk, gizliişsizlerin sığınağı durumundaydı.Aslında, görünüş olarak, medeniyeti zirveye çıkaran bütünmüesseseler ayaktaydı. Fakat bunların gerçek temsilcileri yoktu.Bütün bunlar, dinimizin yasakladığı şeylerdi. Zaten ne zaman insanınbaşına bir iş gelmişse, bunun altında mutlaka dine uymamak yatar. Hâlbukidinimiz boş kalmayı yasaklamaktadır. Ayet-i kerimede, “Boş kaldın mıhemen başka işe koyul!” buyurulmaktadır. Aynı hâlde bile kalmak uygungörülmemektedir. Hadis-i şerifte de, “Mümin gayretlidir; iki günü eşitolan zarardadır.” buyuruldu.
Dinimizin emirlerine uyan kim olursa olsun, muvaffak olur. Avrupalılarbilmeyerek de olsa bu emre uyup; çalıştılar, çabaladılar ve neticede zirveyeulaştılar.İşte, biraz geniş açıdan İslâm âleminin perişan hâle gelmesinin kısahikâyesi...Birlik ve dirlik26 Eylül <strong>1998</strong>Pazar günü bir arkadaşı ziyarete gittim. Hoşbeşten sonra, hanımı ileilgili bazı ailevî sıkıntıları olduğunu bildiğim için sordum:- Nasıl vaziyet?- Bildiğin gibi!...- Nasıl yani?- Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Şu kadarını söyleyeyim de,gerisini sen anla artık: Akşamın olmasını, mesainin bitmesiniistemiyorum. Hiç akşam olmadan, yıllarca mesai devam edip gitsediyorum. Yine haftanın günlerinden pazar, benim korkulu rüyam...Keşke günler geçmeyip, pazar hiç gelmese diyorum... İmanselâmetiyle bir an evvel dünyadan göç etmeyi arzu ediyorum...“Sen de amma rahatına düşkünsün!” diyerek, yarı şaka yarı ciddîbazı teselli verici şeyler söylemeye çalıştım...Belki bu arkadaşın sıkıntısı had safhada; fakat üç aşağı beş yukarıtoplumumuzun çoğunun durumu bundan pek farklı değil aslında... Çokkimse derdini anlatmadığı, hep içine attığı için, dışarıdan güllük gülistanlıkgibi görünmektedir.Bugün görülen aile yapısındaki bu çöküş, her gün artarak devametmektedir. Memleketimizde de boşanma oranları her yıl süratle artmakta.Avrupa ve Amerika, aile üzerinde yaptıkları yanlışlığı geç de olsa farketti.Şimdi geriye dönüş için çareler arıyor...Değişim üzerine seri konferanslar veren, bu konuda birçok kitabı olanaraştırmacı yazar Pat Mesiti, aile üzerine bakınız ne diyor:“Değişimden korunacak şeyler de var. Bunlardan biri aileninyapısıdır. Bugün, bazı kimseler aile fertlerinin görev vesorumluluklarını yeniden yorumlamak ve aile kavramını yenidentanımlamak istiyorlar. Ailenin birliğini, gücünü yıkmakla, ailefertlerinin rollerini değiştirmek, yeniden tanımlamak eş anlamlıdır.Böyle bir davranış, toplumun yapısı bakımından çok tehlikelidir.Çünkü, aileyi parçalamak, toplumu parçalamak demektir...”Yabancılar bile böyle söylerken, biz, hızla onların yaptığı yanlışlığınpeşinden koşarak, aradaki mesafeyi bir an önce kapatmanın plânlarınıyapıyoruz.Aile yapımız bu hâle nasıl geldi ? “Nerede birlik, orada dirlik.” diyeboşuna dememişler. Bugüne kadar bu kural hiç değişmemiş. Millet olarak,devlet olarak bir yerde birlik varsa, dirlik de olmuş. Bir devleti yıkmakisteyenler önce bu birliği yıkmışlar. Bu birliği sağlamak için de, her zaman
- Page 1 and 2: GÖNÜL BAHÇESİ 1998 MAKALELERİD
- Page 3 and 4: Mübarek eli ve yüzü kan içindey
- Page 5 and 6: Ticaret yapmayan ve ancak ibâdet i
- Page 7 and 8: Takkeci İbrahim Çavuş mesajını
- Page 9 and 10: yüksek mahkeme başkanlığını k
- Page 11 and 12: Bütün odalarım tıklım tıklım
- Page 13 and 14: Bu da akıl kârı değildir. “Bi
- Page 15 and 16: görmüyor!” sözü üzerine, “
- Page 17 and 18: Bazı kimseler Hz. Ali’ye gelip s
- Page 19 and 20: 3- İkramların birçoğu çöpe at
- Page 21 and 22: “Bundan sonra biz karar verdik, a
- Page 23 and 24: kadınlar çıkmış Batı’da...
- Page 25 and 26: Hâlbuki, dinimiz her şeyin çares
- Page 27 and 28: urayı seyrederek, eğlencelerine d
- Page 29 and 30: Geçenlerde memleketinden dönen ko
- Page 31 and 32: Acaba ne olacaktı?... Evden endiş
- Page 33: Halid Turhan Bey hatıralarında, K
- Page 37 and 38: Dünya nimetlerinde gözü olmayan
- Page 39 and 40: kimseye ben iyilik ettikçe, o da k
- Page 41 and 42: Peygamberimiz zamanında, zorbalık
- Page 43 and 44: ediyoruz. Bugün beden sağlığı
- Page 45 and 46: Düşündüm, dediği doğru... Ser
- Page 47 and 48: Dinimiz, dünya lezzetlerini yasak
- Page 49 and 50: Bu da ancak; tecrübeli kimselerin
- Page 51 and 52: “Sultanım güzel bir rüya görm
- Page 53 and 54: - Biz tüccar kimseleriz. Alış ve
- Page 55 and 56: herkes en küçük bir yanlışlık
- Page 57 and 58: Bunun içindir ki, çocuklarımıza
- Page 59 and 60: “Allahü teâlânın, bir kuluna
- Page 61 and 62: araştırmada, erkeklerin % 46’s
- Page 63 and 64: Almanya’dan yeni gelen bir arkada