13.07.2015 Views

1998 Senesi "Gönül Bahçesi" Yazıları - Mehmet Oruç

1998 Senesi "Gönül Bahçesi" Yazıları - Mehmet Oruç

1998 Senesi "Gönül Bahçesi" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Batı’nın üstünlüğünü mecburen kabullenme ve onların kontrolüne girmedevri.İslâm dünyasının yükselmesini, onuncu asra kadar Müslüman Araplarsağladı. On birinci asırdan itibaren, bayrağı Türkler ellerine aldı. Türkler,doğuda Bizans’ı çökerterek Viyana kapılarına kadar ilerlediler. EndülüsDevleti de Avrupa’yı batıdan sıkıştırmaya başladı. Böylece Avrupa iki güçarasında sıkıştı.Bu kıskaç sebebiyle, yarı vahşî bir hayat süren Avrupa, gerçek birmedeniyet ile tanıştı. Güçsüzlüklerini anladılar. Kendilerini tenkit etmeyebaşladılar. Bu öz eleştiri, Avrupa’nın toparlanmasına sebep oldu. Birçokbuluşların, üstün başarıların kaynağında, zaten çaresizlik yatar.Avrupalılar, Müslümanların başarısının ve kendilerininbaşarısızlıklarının sebeplerini incelediler. En büyük eksiklikleri olan fen veteknolojiyi Müslümanlardan alarak, kısa zamanda geliştirdiler. Avrupa’daböyle gelişmeler olurken, Müslüman dünyası elde edilen zaferlerinrehavetine kapıldı. Sahip olunan üstünlük sebebiyle, Avrupalılarıküçümsediler. Avrupa teknolojide, buluşlarda hızla ilerlerken, Müslümanlarbu yenilikleri ciddiye bile almadılar.Müslümanların bir dezavantajı da, zirvede olmaları... Çünkü, zirvedekalmak, zirveye çıkmaktan çok daha zordur. Zirvede rüzgârlar sert eser.Zirvenin düşmanları çoktur. Bir dezavantaj da, insanın zirveye ulaşınca,gayretinin zayıflaması... İnsan isteklerine kavuşunca, rahata düşkünlük,uyuşukluk hastalığına tutulur. Zirveye çıkmada en büyük etken olan aşk,şevk kalmaz. Makam mücadelesi ve mal mülk yarışı başlar.Bu kural, her devirde, her medeniyet, her cemiyet, cemaat ve milletiçin geçerlidir. Böyle durumda, herkes, külfetsiz nimet peşine düşer. Başkabir ifadeyle, herkes birer mirasyedi olur. Herkes, geçmişteki birikimden,payına düşeceğinin peşindedir. “Her nimet külfet karşılığıdır.” prensibiunutulur, vermeden alan hazır yiyiciler çoğalır. Hâlbuki ayet-i kerimede,“Bilinsin ki, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.”buyurulmuştur.Bu tehlikeli hastalığa, Müslüman âlemi de maalesef yakalandı. Bununneticesinde, devlet ricali oyun, eğlence peşine düştü. Yeniçeri, kendivatanında, sanki bir işgalci orduydu. İkide bir kazan kaldırdıkları için, halkınve padişahların korkulu rüyası hâline gelmişti. Medreseler, teknolojide ikiyüz yıl gerideydi. Tekkeler, tembellerin barınağı oldu. Memurluk, gizliişsizlerin sığınağı durumundaydı.Aslında, görünüş olarak, medeniyeti zirveye çıkaran bütünmüesseseler ayaktaydı. Fakat bunların gerçek temsilcileri yoktu.Bütün bunlar, dinimizin yasakladığı şeylerdi. Zaten ne zaman insanınbaşına bir iş gelmişse, bunun altında mutlaka dine uymamak yatar. Hâlbukidinimiz boş kalmayı yasaklamaktadır. Ayet-i kerimede, “Boş kaldın mıhemen başka işe koyul!” buyurulmaktadır. Aynı hâlde bile kalmak uygungörülmemektedir. Hadis-i şerifte de, “Mümin gayretlidir; iki günü eşitolan zarardadır.” buyuruldu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!