13.07.2015 Views

Mitoloji C2 - Batı Mitolojisi - Felsefe Bölümü

Mitoloji C2 - Batı Mitolojisi - Felsefe Bölümü

Mitoloji C2 - Batı Mitolojisi - Felsefe Bölümü

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ġmge Kitabevi Yayınları: 41Joseph CampbellThe Masks of God / Occidental Mythology© Bu çevirinin tüm haklan saklıdır.ISBN 975-533-023-21. Baskı: ġubat 19922. Baskı: Aralık 1995Kapak Resmi "DünyaAğacı"Kapak Tasannu FatmaKorkutDizgi İmge AjansKapak Baskısı PelinOfset 418 70 93Ġç Baskı ve Cilt ZirveOfset 229 66 84Ġmge KitabeviYayıncılık Paz. San. ve Tic. Ltd. ġti.Konur Sok. No: 3 Kızılay 06650 AnkaraTel: (90 312) 419 4610 - 419 46 11Faks:(90 312)425 65 32


Joseph Campbell<strong>Batı</strong> <strong>Mitoloji</strong>siTanrının MaskeleriÇeviren: Kudret EmiroğluĠMGEkitabevi


ĠÇĠNDEKĠLER1. KISIM: TANRIÇANIN ÇAĞIGÎRĠġ: Mitos ve Ritüel: Doğu ve <strong>Batı</strong>.......................................... 8I. BÖLÜM: Yılanın Gelini ......................................................... 131. Ana Tanrıça Havva .......................................................... 132. Gorgon'un Kanı ................................................ .. ............ 203. Ultima Thule ........ ,. ......................................................... 314. Hak Ana ........................................................................... 34II. BÖLÜM: Boğanın EĢi .......................................................... .401. Tanrının Anası ................................................................. 402. îki Kraliçe ................................................................ ___ 423. Minotaur'un Annesi ................................................ .... ..... 504. IĢıkoğullarmm Zaferi ....................................................... 65H. KISIM: KAHRAMANLAR ÇAĞIIDL BÖLÜM: Levant'ın Tanrıları ve Kahramanları:1. Rabbin Kitabı ............................................ , ..................... 842. <strong>Mitoloji</strong>k Çağ ................................................................... 893. îbrahimin Çağı ............................................................... 1004. Musa'nın Çağı ................................................................ 109IV. BÖLÜM: Avrupalı <strong>Batı</strong>'nın Tanrıları ve Kahramanları1. Kuzey-Güney Diyalogu ................................................. 1232. Zeus'un Evlilikleri .......................................................... 1283. Gece Denizi Yolculuğu .................................................. 1364. Site... .................................................................. ~ ----- ....152III. KISIM: BÜYÜK KLASĠKLERĠN ÇAĞIV. BÖLÜM: Pers Dönemi: ..................... -.....,.' ................... ~.... 1621. Ahlaksal Ġkicilik ............................................................. 1622. Kozmik DüĢüĢ ve Yenilenme ........................................ 1713. ġahlar ġahı ................................. ~ .................................1804. Kalan ................................................................ \ ............ 1875. AĢk Tanrısı .................................................................... -191


VI. BÖLÜM: Helleruzm:....-....................................................... 2001. Doğu ve <strong>Batı</strong>'nın Evliliği ................................................ 2002. UyuĢmacı ve Etnik Tektanrıcıhk .................................... 2043. Gizem Kültü ve Vahiy .................................................... 2134. Ölü Denizi Gözleyenler.................................................. 227Vn. BÖLÜM: BÜYÜK ROMA: Î.Ö. 500-Î.S. 500 ........................ 2441. Kelt Eyaleti ..................................................................... 244lEtrurya........... -„ ................................................................ 2583. Altın Çağ ........................................................................ 2624. Yükselen Mesih .............................................................. 2795. Hayal Olan Mesih ........................................................... 3046. Pavlus'un Görevi.. ................................... ..* ..................... 3157. Roma'nın DüĢüĢü ............................................................ 321IV. KISIM BÜYÜK ĠNANÇLARIN ÇAĞIGĠRĠġ: Avrupa ve Levant'ın Diyalogu .................... , ................ 332Vffl. BÖLÜM: HAÇ VE HĠLAL ............................................... 3361. Mecusiler ........................................................................ 336Z Bizans .............................................................................. 3403. Ġslam Peygamberi ........................................................... 3504. ġeriatın Hırkası ............................................................... 3605. Mistik Yolun Hırkası ...................................................... 3676. Bozulan Büyü ................................................................. 378IX. BÖLÜM: DĠRĠLEN AVRUPA .............................................. 3811. Azizler Adası .................................................................. 3812. Tanrıların Huyu .....................................................- ........ 3953. ROMA ............................................................................. 409 -4. AMOR ............................................................................. 421SONUÇ: Bir Çağ Kapanırken ................................................... 432NOTLAR .......................................................................... \ ....... 437


I. KISIMTANRIÇANIN ÇAĞI


GĠRĠġ MĠTOS VERĠTÜEL: DOĞU VE BATIDoğu ve <strong>Batı</strong>nın mitos ve ritüelinin eriminde coğrafi bölünme yeriîran yaylasıdır. Doğuya doğru, iki tinsel eyalet Hindistan ve UzakDoğu; batıya doğru, Avrupa ve LevantDoğuda, varlığın temelinin, son noktada düĢünme, imgelem vetanımdan aĢkın olduğu düĢüncesi egemendir. Nitelendirilemez. Dolayısıyla,Tann, Ġnsan ve Doğa'nın, iyi adil, merhametli veya Ģefkatliolduğunu tartıĢmak yetersiz kalmaktadır. Aynı uygunluk -veya uygunsuzluklakötü, adaletsiz, merhametsiz veya kahrec ici olduğu datartıĢılabilir. Bu türden bütün insanbiçimli yakıĢtırmalar, gerçek gizi,kesinlikle ussal yargının ötesinde olan bilmeceyi gizler veya saklar vegene, bu görüĢe göre, bu giz, her varlığın, her birimin ve bütün Ģeylerintemelinin kesinlikle son noktasıdır.Doğu mitolojisinin son amacı, demek ki, kutsallıklara veya onlarailiĢkin ritlere bir varlık kurmak değil, bunlar aracılığı ile daha öteyegiden bir deneyime teslim olmaktır: Hem içkin hem aĢkın, ne olan neolmayan Varlıklar Varlığı ile özdeĢlik. Dualar ve ilahiler, imgeler,tapmaklar, tanrılar, hikmetler, tanımlar ve evren bilimleri, akıl kategorilerininötesinde deneyim kıyılarına götüren, varıldığında terkedilecek araçlardır; çünkü, Hintli Kena UpaniĢad'larında söylendiğigibi: "Bilmek bilmemek, bilmemek bilmektir"* 1 ) ve Çinli Tao Te Chinggibi: "Bilenler ölüdür" .^Bir Veda* 3 ) ve Japon* 4 * hikmeti: "Sen susun" der, "kendi özün".Temel bir Budist metni, "Ya sen" diye seslenir, "giden, giden, gidenöteki kıyıya, öteki kıyıda karaya çıkan: Aydınlanma! Selam!"*"<strong>Batı</strong> mitolojik düĢünce ve imgeleminin eriminde, öteki yandan,ister Avrupa da ister Levant "ta olsun, varlığın temeli, normalde yara-8


deneyimini kolaylaĢtırmak olamaz. Bu görüĢe göre, insan, tek baĢına,içe dönerek, Yaratıcısına doğru biçimde bağlı olabilen veya olmayabilenyaratılmıĢ ruhuna dönerek, bu deneyimi yaĢıyabilir. <strong>Batı</strong> mitosve ritüelinin yüce iĢlevi, bu nedenle, bir iliĢki bağı kurmaktır-Tanndaninsana ve insandan Tanrıya. Bu bağlar, üstelik, kurumlarla, ister içeriister dıĢarı yönelik olsun, hiçbir doğa incelemesi ile öğre-nilemiyecekkurallarla geliĢtirilmiĢtir. Doğaüstü esinlerle, bunlar, her kurumunmitosunun söylediğine göre, Tanrının kendisinden gelmiĢtir vemitosun ruhuna uygun olarak, onun ruhbanlan tarafından yerinegetirilirler.Öte yandan, <strong>Batı</strong>lı bazı özel durumlar. Tanrı ve insan gibi birbirininkarĢısına dikilen, böyle çeliĢik iki terim karĢısında, bireyinbağlılığını ikisine birden tam anlamıyla veremiyeceği gerçeğindenkaynaklanır. Bir yandan, Eyüb'ün kitabında olduğu gibi, kendi insanyargısını, Tanrının görkemi adına dile getirebilir. "îĢte, ben değersizbir Ģeyim; sana ne yarat vereyim?"^ Veya, öte yandan, Yunanlılarıntutumunda olduğu gibi, kendi insan değerlerine dayanabilir ve tanrılarınınniteliklerini bunlara göre değerlendirebilir. Birinci tür bağlılığıdindarlık olarak adlandırıyoruz ve bütün Levant geleneklerindevarlığını görüyoruz: Zerd üstlük, Yahudilik, Hıristiyardık ve Ġslam.Ötekini, geniĢ anlamı ile, insancıl olarak adlandırıyoruz ve Avrupa' runyerli mitolojilerinde görüyoruz: Yunan, Roma, Keltik ve Germen.Genelde, <strong>Batı</strong> mitolojisinin yakın tarihi, bu iki çeliĢen bağlılığınkarĢılıklı birbirini etkilemesi olarak tanımlanabilir; özellikle, Ģiddetli birtahtarevalli oyununun değiĢimi gibi, Doğudan <strong>Batı</strong>ya, <strong>Batı</strong>dan Doğuya veyine Doğudan <strong>Batı</strong>ya; Ġran'ın, Ġ.Ö. 490 daki Yunanistan'a J karĢı ilk ciddisaldırısı ile baĢlıyarak. iskender'in Levant'ı iĢgali Levanten akıĢıdöndürdü ve onu Roma'nm zaferleri izledi. Gene de, ilk Romadöneminde bile, Levant mitolojilerinin karĢı akımı, kendini hissettirmeyebaĢlamıĢtı. Kartaca savaĢları döneminde, I.Ö. 204'te, Frig-yalı AnaTanrıça kültü, resmi olarak Ģehirde tanınmıĢtı. Stoacılık da Levanten-Doğulu etkiler taĢıyordu ve Roma'nm gücünün doruğunda, Antoninesdöneminde, iran'ın uyuĢmacı Mitra kültü, imparatorluğun ana dinidurumuna gelmiĢti. Avrupa imparatorluğunun düĢüĢünden sonra, bunuHıristiyanlık izledi ve Levanten, Bizans, Yeni veya ikinci Roma olarakonun hem adını hem rolüoÛ^is^Ġeöift-;, Sonra, dünyada Muhammed'indevrimi patladı, Ġ.S. 622'd^.Meyen bin \ yıl insanlığın son dini olmaniteliğini taĢıdı. Bir kez tiahapakımfŞ Q.


iran'da ve Kuzey Irak'ta, tarım ve hayvancılık sanatları geliĢtirilmiĢtive bunlar, hem insan varlığında, hem onun geliĢme olanaklarında çığıraçan değiĢiklik yarattılar. Daha önce insan koĢullara göre değiĢenavcılık ve toplayıcılıkla yaĢarken, artık dünyanın dayanıklı iĢçisidir.Kendine yeterli köyler ortaya çıkmıĢ, sayılan sürekli artarak, doğuyave batıya yayılarak, iki okyanusa aynı zamanda Ġ.Ö. 2500 dolaylarındavarmıĢtır. Bu arada, kaynağın geliĢmiĢ bölgesinde, çekirdek YakınDoğuda, Mezopotamya'nın ırmaklar geçen arazisinde, I.Ö. 3500dolaylarında, ikinci bir çığır açıcı değiĢiklik yaĢanmıĢ, uygarlığıntemel sanatları yaratılmıĢtır: Yazı, matematik, anıtsal mimari,(göklerin) sistematik bilimsel gözlemi, tapmak inana ve hepsininüstünde, Ģahane siyaset sanatı. Bunların öğrenilmesi ve uygulanması,Mısır'a I. Hanedan döneminde Î.Ö. 2850' de, Girit'e ve Indus Vadisine2500'de, Çine 1500'de ve Meksika ve Peru'ya Ġ.Ö. 1000-500'lerdegeçmiĢtir,Artık neolitik köyün geliĢim ve yayılımının bu aĢamasında, bütünmjtoloji ve inancın odak kiĢisi, yaĢamın annesi ve besleyicisi ve ölüleriyeniden doğmak üzere kabul eden cömert tanrıça Topraktır. Kültününen eski döneminde (Levant'ta belki de Ġ.Ö. 7500-3500 de) böyle birana tanrıça, bir çok antropologun varsaydığı gibi, yerel bir verimlilikpatroniçesi olarak düĢünülmüĢ olmalıdır. Gene de, ilk yüksekuygarlığın tapınaklarında (Sümer, Ġ.Ö. 3500-2350) Ana Tanrıça'yatapınma, bundan öteye varmıĢtı. Çoktan, Ģimdi de Doğuda olduğu gibi,doğaüstü bir simge olmuĢtu: Bütün varlıkların doğum ve ölümününbağlı bulunduğu, uzay, zaman ve maddenin kiĢileĢtiril-diği, gövdelerintözü, yaĢam ve düĢüncelerinin sureti, ölülerin kabul edicisidir. Biçimve ada sahip her Ģey -iyi veya kötü, merhametli veya gazaplı olarakkiĢileĢtirilmiĢ tanrıyı da içererek- onun, rahminde taĢıdığıçocuğudur.(*)Tunç Çağının sonuna doğru ve daha güçlü biçimde Demir ÇağınınĢafağına doğru (Levant'ta I.Ö. 1250) Ana Tanrıça mitoloji vekozmolojisi, Eski ve Yeni Ahit'te ve Yunan mitoslarında gelenekleri bizekadar gelen ataerkil savaĢa kabilelerin ani baskısı ile kökten değiĢti,yorumlandı ve hatta büyük ölçüde sindirildi. BaĢkâldıran savaĢadalgalatın iki yaygın coğrafi temeli vardı: Samiler için, dolaĢan göçebeleriken koyun ve keçi besleyip daha sonra deveyi evcilleĢtirdikleri(*) 427 ve 428. sayfalardaki 31, 32. Ģekillerle karĢılaĢtırın.11


Suriye-Arap çölü; Hellenik-Aryan dal için, sığır sürülerini otlattıklarıve atı evcilleĢtirdikleri geniĢ Avrupa düzlükleri ve Güney Rusya.Gelecek bölümlerde, öncelikle, Tanrıçanın ilgisiz görünen hattabulunmaması gerektiği düĢünülen mitoslarda bile bunlarm her yerdehazır ve nazır varlığını dile getireceğiz (Bölüm 1) sonra, onun egemenlikdönemine bir göz atıp (Bölüm 2) <strong>Batı</strong> dünyasının yaratıcı insanlarınıntanrısal imgelerinin bulunduğu tapınaklardaki zengin, süslüvadisine sistematik olarak yöneleceğiz (Bölüm 3-9).12


I. BölümYILANIN GELĠNĠ1. ANA TANRIÇA HAVVAĠlkel, antik ve Doğu dünyalarının tanrıça mitolojileri ile tanıĢıklığı_olan bir kimse, Kitabı Mukaddes'in her sayfasmda, eski inançlarakarĢıt savlan da içerse, onlara eĢdeğer öğeleri görmemezlik edemez.Örnek olarak, ağaçta Havva sahnesinde görünüp, onunla konuĢanyılanın kendi basma bir ilah olduğunu belirleyen hiç bir Ģey anlatılmamıĢtır,oysa Tekvin kitabının düzenleniĢinden en az yedi bin yılönce Levant'ta ona saygı gösterilmiĢtir. Louvre'da, LagaĢ Kralı Gudea(Ġ.Ö. 2025'ler) adma yeĢil sabuntaĢmdan oyulmuĢ bir vazo vardır, sonSümer döneminde tanrıçanın bir tür anlaĢüıĢının bildirimi olarakNingizzida 'Gerçek Ağacın Ġlahı' adına ithaf edilmiĢtir. BirbirinedolanmıĢ iki engerek, Yunan bilgi ve yeniden dünyaya gelme tanrısıgizemli Hermes'in yılanlı asası Caduceus biçiminde, bir değneğesarılmıĢ olarak, açılan iki kapının arasında, aslan-kuĢ olarak bilinen ikikanatlı ejderha tarafından itilmiĢ biçimde gösterilmiĢtir. (ġekil 1)(!)Yılanın, ĢaĢılası biçimde derisini değiĢtirme yeteneği ve böyleliklegençliğini yenilemesi, ona tüm dünyada yeniden dünyaya gelmegizinin ustası niteliğini kazandırmıĢtır. Yılanın semavi iĢareti debüyüyen ve solan, görüntüsünü yok eden ve gene büyüyen Aydır. Ay,rahmin yaĢam yaratan ritminin ölçü ve ilahıdır, varlıklar onunla aynızamanda gelirler ve giderler: Doğum ve ölüm gizinin ilahıdır. Bu ikisi,bütün olarak, bir varlığın iki halinin görünümleridir. Ay, gelgitlerin vegeceleri düĢüp sığırların otladığı çayırları canlandıran çiyin ilahıdır.Fakat yılan, suların da ilahıdır. Dünyada, ağaç köklerinin arasındayaĢar, sık sık kaynaklara, bataklara, su yollarına dalgaların hareketi13


ile kayarak uğrar veya sarmaĢık gibi tırmanır, orada bir ölüm mey-vasıgibi asılır. Fallus düĢüncesi hemen akla gelir, yutucu olarak da diĢlilikorganmı düĢündürtür. öyle ki, duygulara zimni etki yapan ikili bir imgeoluĢturur. Aynı Ģekilde, ateĢ ve suyun ikili iliĢkisi, onun ĢimĢek gibiçakıĢma, iĢgören çatal dilinin hızlı ve ani hareketine, öldürücü zehrininyakıcılığına bağlanır. Kuyruğunu ısırıĢı göz önüne getirildiğinde,mitolojik uroboros gibi, bütün eski kozmogolojilerdeki daire Ģeklindeyüzen bir ada olan dünyayı -altından olduğu kadar içine de yayılan veçevreleyensulan düĢündürtür.Şekil 1. Yılan Tanrıġekil 2, son Sasani döneminin (Ġ.S. 226-641) boyalı Elami kasesinde,gene Dünya Ağacının gövdesine sarılan eski koruyucuyu göstermektedir.Burada, duruĢun tehlikeli, uyana görünüĢü ortadadır.Fakat, Bahçedeki yılan gibi, Ningizzida da nimetlerle dolu tapmağınagerekli saygı ile yaklaĢana lütufkar davranır.^ 3. ġekil ilahı, eski birAkad mühüründe (Ġ.Ö. 2350-2150'ler) insan biçiminde, arkasında Caduceusamblemi, önünde ateĢ sunağı ile göstermektedir. TaçlanmıĢ birkutsallığın huzurunda bir sofu olarak mühürün sahibi, arkasındakibaĢmdan yılan sarkan, elinde gerdel taĢıyan, Gudea'nın kabındakiaslan-kuĢ kapıcılara tekabül eden, taçlı tanrının hizmetçisi tarafındanizlenmektedir. Ay; kabul edilen kiĢinin artık içmek durumunda olduğuyaĢam sularının kaynağı, tanrının elindeki kabın üstünde asdıdır/ 3 ) MMW* :, %14


Burada, bütün eski mitolojilerin ortak motifinin, tanrı yılanın,ölümsüzlük kabının ve ayın bağıntısı, yeni tanrının eĢit olan alçak veyüksek suretlerdeki çokcul görünümü, açıktır. Çünkü, kapıdaki isteklilerikabul veya reddeden kapıcılar, tanrısal gücün kendisinin, indirgenmiĢaçıklamasıdırlar. O, huzura yaklaĢan bir kimse tarafındansuretin yaĢanan ilk deneyimidir. BaĢka deyiĢle tanrının, deneyen suretidir.Dahası, tanrı -ve onun deneyen sureti de bir veya fazla surettebir arada görünebilir, insanbiçimli, insan-hayvanbiçimli, bitkisel, semaviveya öğesel. Bu örnekte, insan, yuan, ağaç, ay ve yaĢam suyu,hepsi çok biçimli bir özün, her birinde ve hepsinde simgeleĢen suretleriolarak anlaĢılmalıdır.Şekil 2. Dünya AğacıÜç tane daha mühür dizisi, bu simgelerle Kitabı Mukaddes'iniliĢkisini göstermeye yetecektir. îlki, 4. Ģekildeki* 4 * seçkin Suriye-Hititörneği, MezopotamyaĠı kahraman GılgamıĢ'ı, Gudeanın kabındakiaslan-kuĢlar gibi, tapınağın koruyucusu olarak hizmet ederken, çiftegörünümde göstermektedir. Fakat bu tapınağın içinde bulduğumuz, neinsan, ne hayvan, ne bitki biçiminde değildir, yılan kıvrımlarındanoluĢmuĢ bir sütundur; tepesinde güneĢ simgesi vardır. Böyle bir ku-15


Şekil 3. Tahttaki Yılan Tanrıtup veya tünek, her Ģeyin çevresinde döndüğü eksen noktasının (axismundi) simgesidir. Ve dünyanın merkezindeki, 'Hareketsiz Nokta' dakiBudist Aydınlanma Ağacı'na eĢdeğerdir.^' GüneĢ simgesininçevresinde, sütunun tepesinde, dört küçük daire görülür. Bunlar dünyanındört bucağına akan dört ırmağı simgeler.( 6 ) (Tekvin kitabı 2:10-14 ile karĢılaĢtırın) Soldan yaklaĢan, bir aslan-kuĢun (veya KitabıMukaddeste bu tür görüntülerin adlandınldığı gibi bir çocuk-melek)kılavuzluk ettiği kimse, mühürün sahibidir. Aslan-kuĢ sol elinde birgerdel ve sağında yukarıda tuttuğu bir dal taĢımaktadır. Gizemli yeniden-doğumunanası rolündeki bir tanrıça onları izlemektedir. AĢa-Şckil 4. Axis Mundigıda, bu yapıtta Caduseus'a eĢdeğer olan labirent-meneviĢ vardır. Yanigene, her zamanki mitsel simgeleri, yaĢam bahçesinin, her yere rahmetsaçan, biri veya ötekinin, ölümlü bireyi kendi ölümsüzlüğüne ulaĢtırdığıyılanı, ağacı, dünya eksenini, ölümsüz güneĢi ve ebedi sulantanıyabiliyoruz.Mitsel bahçenin verimliliğinin gösterildiği öteki mühürde, 5. Ģekil,bütün kiĢiler diĢidir. Ağacı tutan ikili görüntü, klasik karĢılıklarınınDemer ve Persephone^ olduğu, yeraltı dünyasının kutsal Gula-Baüsuolarak tanımlanmıĢtır. Ay, 3. Ģekilde kabın üstünde olduğu16


gibi, doğrudan sunulan meyvamn üstündedir. Ve, çoktan sağ eliylemeyva dalını tutmuĢ olan nimetlerin alıcısı, ölümlü bir kadındır.Böylece, çekirdek Yakın Doğunun ilk mitos düzeninde, KitabıMukaddes'in daha sonraki kesin ataerkil düzeninin tersine, kutsallığınerkek olduğu kadar diĢi biçimlerle de temsil edilebildiğini, niteleyenbiçimin kendisinin, sonuçta nitelenmemiĢ özün bir maskesi o-larak,her ad ve biçimin ötesinde olduğunu kavnyoruz.Şekil 5. Ölümsüzlük BahçesiBu mühürlerde kutsal gazap veya tehlikeli iĢaretine de rastlanmaz.Bahçe ile iliĢkilendirilen hiç bir suç teması yoktur. YaĢam bilgisininnimeti, koparılmak, alınmak üzere orada, dünya tapınağın-dadır.Elde etmek için uygun bir arzu ve hazırlıkla yaklaĢan erkek, kadm veölümlüye istekle teslim edilmektedir.Şekil 6. Ağacın Tanrıçası6. Ģekildeki eski Sümer mühürü< 8) o zaman, bazı bilimadamlarınınsandığı gibi, Adem ve Havva'nın günahlarının, kaybolmuĢbir< 9 > Sümer yorumu olamaz. Onun anlayıĢı, Ġdil'in çok daha öncesine,mitsel hurma ağacının iki arzulanan meyvasının koparılıp alınabileceğiTunç Çağı'run masum bahçe görüĢüne aittir. Bu meyvalar, ay-17


dınlanmanm ve ölümsüzlüğün meyvalandır. Soldaki, yılanın önündekidiĢi Ģekil, daha önce belirttiğimiz gibi Demeter ve Persephone' uneĢdeğeri, anlaĢıldığı gibi tanrıça Gula-Bau'dur. Sağdaki erkek ise,boynuzlu ay biçimli tacından bildiğimiz gibi, ölümlü değil, bir tanrıdır.Soldakinin oğul-kocası, insan biçimine girmiĢ ölümüsüz ve dirilenSümer tanrısının eski biçimi Dumuzi, 'Cehenmemin Oğlu, YaĢamAğacının Tannsı'dır.Uygun bir karĢılaĢtırma 7. Ģekildeki Greko-Romen rölyefi olabilir.10 ) Elevsis ayinlerinin tanrıçası Demeter, kutsal çocuğu Ploutos veyaPlutus'la(*) birlikte görülmektedir. Hesiod, Plutus için:kime rastlar, kimin eline düşerse,zengin eder onu, berekete boğaradiye yazmıĢtır.Plutus, bir anlamda, dünya zenginliğinin kiĢileĢtirilmesidir. DahageniĢ anlamı ile ayinler tanrısı Dionysus'un eĢdeğeridir. îlkel <strong>Mitoloji</strong>'deve Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde, Büyük Evren Tarmçası'ıun yoldaĢlan veoğullan olan bu tür bir dizi tanrıyı araĢtırdım. Ölümde (veya, baĢka birimgeye göre evlilikte) tann, ayın görüntüsünü ve yılanın derisinideğiĢtirmesi gibi, onun kucağına dönerek yeniden doğar. Aynı Ģekilde(Elevsis ayinlerindeki gibi) bu tür simgelerle iliĢkili kabul edil-Şekü 7. Demeter(*) Adların özümlenmesi nedeniyle sık sık onunla birlikte tanımlansa da, öteki dünyanıntanrısı Plouton veya Pluto ile aynı değildir.18


me ritlerinde, baĢvurucu, ayinlerin tanrıçasının tefekkürüne döndüğünde,ölümlü çerçevesinden göreli olarak bağımsızlaĢır (simgesel o-larak ölür) ve Varlıklar Varlığı (yılan baba) olarak bir kez doğmuĢ o-lan özde, yalnız acı ve ölümün bulunduğu dünyadan, ebedi vecdi bulduğuyere geçer.Buda efsanesi ile karĢılaĢtıralım. Aydınlanma Ağacının altına.Hareketsiz Noktaya yerleĢtiğinde, *YaĢam Arzusu ve (Mum Korkusu'Dünya Hayalinin Yaratıcısı Kama-Mara onu verinden etmek için tehditleyaklaĢtı. Fakat dünyaya sağ elinin parmaklan ile değdi ve efsanenindediği gibi, 'Güçlü Toprak Ana, yüz, bin, yüzbin çığlıkla "senitanık tutuyorum!" diye bağırdı ve kötü ruh kaçtı'.* 12 * KutsanmıĢ Olan, ogece aydınlanmaya kavuĢtu, ve yedi kez yedi gün vecd içinde kaldı. Osırada korkunç bir fırtına koptu. 'Muchalinda adlı kudretli yılan kral,dünyanın alandaki yerinden çıkıp, KutsanmıĢ Olanı yedi kez sardı,koca baĢlığım baĢından alıp, ne soğuk, ne sıcak, ne sivrisinekleri vesinekleri, rüzgârı, günıĢığını, ne de sürünen yaratıkları KutsanmıĢOlana yaklaĢtırma, dedi. Sonunda, yedi gün akıp gittiğinde veMuchalinda fırtınanın geçtiğine, bulutların dağıldığına emin olduğunda,KutsanmıĢ Olandan çözüldü, insan biçimine girdi ve elleriniahunda birleĢtirerek KutsanmıĢ Olanın önünde eğildi.'* 13 *Buda bilgi ve efsanesinde, ölümden kurtuluĢ düĢüncesi, eski mitselsimgelerin anlayıĢım bozmadan, yeni, psikolojik bir yorum kazanmıĢtır.Eski motifler daha geliĢmiĢ biçimler kazanmıĢ, onlara,kendi yaĢamında anlam kazandıran gerçek tarihsel kiĢilerle taze biriliĢki kurmuĢtur. Gene de uzlaĢmanın anlamı, araĢtıran kahraman ile,kendi gibi, varlığın gizinin değiĢime uğramıĢ biçimleri olan yaĢayandünyanın güçleri arasında kalmıĢtır. Böylece Buda efsanesinde, eskiYakın Doğu mühürlerinde olduğu gibi, tannça ve eĢi yılanın, değerlioğullanna, doğuin, hastalık, yaĢlılık ve ölüme esirlikten kurtulmaarayıĢında destek olmaları, evrensel ağaçtaki özlü anlaĢma atmosferibulunmaktadır.Aden Bahçesinde, öte yandan, baĢka bir anlayıĢ egemendir.Çünkü Tanrı (yazık Ġbrani adı Yehova'dır) Adem'in, kötülük ve iyilikbilgisi ağacının meyvasından yediğini öğrendiğinde, yılanı lanetlemiĢtir,meleklerine, 'ĠĢte, adam iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden birigibi oldu; ve Ģimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesinve ebediyen yaĢamasın' demiĢtir. Böylece Yehova, 'onu AdenBahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı iĢlemek için çıkardı.19


Ve adamı kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, AdenBahçesinin Ģarkına Kerubileri (yani aslan-kuĢları) ve her tarafa dönenkılıcın alevini koydu. '( 14 )Bu zıtlıktan ve ileride anlatılacak sayısız mitsel sahneden çıkan ilknokta, Ġ.Ö. ilk binde, Demir Çağı îbranilerinin ataerkil anlayıĢlarının,ele geçirdikleri ülkelerin daha önceki Neolitik ye Tunç Çağıuygarlıklarının mitolojilerinden uyarlandığı, zamanla bunların kendikaynaklarının tam tersi bir görüĢle değiĢtirilerek ortaya çıktığıdır. Ġkincinokta, birinciyle bağıntılı olarak, Kitabı Mukaddes'te bulunan bir çoktemel motifte, atarekil yorumun belagatının etkisi ne olursa olsunbaĢaramadığı karıĢık bir kalıtın varlığıdır. Sözel bildirimin beyneverdiğinin tam tersini yüreğe veren görsel bildirimi bunlar yaĢatır. Aynıürkek uyumsuzluk Yahudilik kadar Eski Ahit'in kalıtını paylaĢanHristiyaıüık ve Müslümanlıkta da vardır.Fakat, Kitabı Mukaddes, <strong>Batı</strong>da, bu tür öğreti kalıtının tek kaynağıdeğildir. Yunan kalıtının anlamı da benzer biçimde alt üst edilmiĢtir.2. GORDON'UN KANIJane Ellen Harrison, yarım yüzyıldan fazla bir süre önce, güneĢliOlimpos panteonunun erkek tanrıları adına değil, fakat Homeros öncesimitolojinin izlerini taĢıyan tanrıça adına düzenlenen Yunan kırfestivallerinde ve gizemli kültlerinde bir, iki, üç veya daha fazlabiçimde görünebilen, yaĢayanların ve ölülerin anası, esrarengiz biçimdeuğursuz bir tanrıçanın varlığını saptamıĢtır. Bu tanrıçanın yoldaĢı tipikyılan biçimindeydi ve ritleri, çağdaĢ düĢüncenin Klasik Yunanla birliktegözönüne getirdiği neĢeli atletizm oyunları, insancıl sanat, toplumsaleğlence, Ģölen ve benzerleri ile değil fakat karanlık bir ruh ve dehĢetlebiçimlenmiĢti. Sundukları, incelikle derlenmiĢ sığırlar değil, domuzlarve insanlardır. Bunlar ıĢığa yönelmemiĢtir, baĢ aĢağı dönüktür.CilalanmıĢ mermer tapınakların gül parmaklı Ģafağında parlayan saattedeğil, taze kanın döküldüğü dipsiz cehennemin üstündeki çukurlarda,hendeklerin ve kırların alaca karanlığında parlayan insanlar vedomuzlar. Harrison, 'inanılan varlıklar, akılcı insanlar ve yasaya uyantanrılar değil, fakat belirsiz, akıl dıĢı, temelde hain Sai/Jov 'lardı,henüz tanrıbaĢı olarak biçimlendirilmiĢ ve sınır-20


landınlmıĢ olmasa da, ruh gibi hayaletler, gulyabaniler ve benzeri yaratıklardı'diye yazar/ 15 ) Üstelik, ritüel atmosferi, paylaĢılan bir Ģölendeğil, basit do ut des "ben veririm ki sen de ver' anlayıĢı değil, fakat dout abeas "ben veririm ki sen de kaç' def etme anlayıĢı idi. Öyle ki, daemon'unolumsuz etkisi giderilse, sağlık ve esenliğin, verimlilik vemeyvanın doğal kaynaklarından sağlanacağı düĢüncesi her zaman buolumsuzlukla birleĢtirilmiĢti.8. Ģekildeki Piraeus'ta bulunan adak tablet, Zeus Meüichios (16)olarak bilinen bir Olimpos Zeus'u biçimine adanmıĢtır. Fakat, bütünfanrıların(!) Zeus'unun yılan biçiminde olması ĢaĢırtıcıdır. Harrison,Zeus, yılanla birlikte görülmeyen bir kaç tanrıdan biridir, diye belirlemiĢtir.* 1 '' Kural diĢilik, hem ad, hem de biçim olarak özgün, yerel birdaemon olan Piraeus'taki kültünün, kuzeyden gelen Aryan panteonunun ulu tanrısı tarafından yok edilmiĢ ana tanrıçanın oğul-kocasıolarak açıklanmıĢtır. Zeus'un adına yerel toprak-ruhunun adı sonradan lakap olarak eklen-9Hyıllık bahar ritleri, domuzkırımı, bir Yunan yorumcunungözlemlediği gibi 'ürpertici birkasvet içinde', Olimpos biçimikurbanlara uymaz biçimiyle,onlarlabirliktesürdürülmüĢtür/ 1 " Ürperticikasvet, Helle-nik olmayankültlerin bir çoğununahntılandığı Tunç ÇağınınHomeros öncesi MinosGirit'inin ve çağdaĢı SiklatAdalan uygarlıklarınınbağdaĢtırılacağı bir atmosferdeğildir. Onların sanatyapıtlarında yaĢayan atmosfer,tersine, evrenin haĢmeti ileincelikli bir uyumdur. Eskiana tannçanın daha sonrakiklasik zamanlarda da,Şekil 8. Zeus Meiliclıio>yılanlar, as-mistir. Daemon k21


lanlar, balık gölleri, güvercinlikler, kaplumbağalar, kalamarlar, keçilerve boğalardan oluĢan maiyeti arasında korkulacak ve ürkülecek birkiĢilik olduğu iddia edilemez. Sir James G. Frazer Altın Dal adlıyapıtında, Ģimdi ünlü olan Roma yakınındaki Nemi Gölünde bulunankoruda, bu kültün gerçekten ne kadar karanlık ve uğursuz olduğunugöstermiĢtir. Frazer, büyük yapıtının ilk sayfalarında bu kutsal koruyu'anlatır, 'günün her saatinde ve olasılıkla gece geç zamanlara kadar,gaddar biri, burada büyümüĢ kocaman, belli bir ağacın çevresinde sinsisinsi dolaĢırken görülebilirdi. Elinde çekilmiĢ kılıcı ile, her an birdüĢmanın gelmesini bekliyormuĢ gibi merakla, dövüĢken, dolaĢırdı. O,rahip ve katildi. Bakındığı adam, er veya geç, onu öldürmek ve rahipliğiele geçirmek durumundaydı. Tapmağın kuralı buydu. Rahipliğe adayolan kimse yalnızca rahibi kesmekle baĢarıya ulaĢabilirdi, onu kestiktensonra ancak daha güçlü ve becerikli biri tarafından kesilene kadargörevde kalabilirdi. Tehlikeli bir ayrıcalıkla ele geçirdiği mevki kralunvanını taĢıyordu. ġüphesiz, hiç bir taçlı baĢ, onunki kadar rahatsız vekötü düĢlerle dolu değildir. Yıl baĢmda ve sonunda, yazın ve kıĢın, iyihavada ve pis havada, tek baĢına kol gezmeyi sürdürmek zorundaydı vene zaman ağır bir uyku onu bassa, bu onun yaĢamı için birtehlikeydi.'* 19 )Gerçekten kasvetli bir manzara! Yunan ve Roma vakayinamelerindeaynı ürkütücü havayı yaratan baĢkaları da var: örnek olarak GiritKraliçesi Pasiphae'nin sık anlatılan masalı. Onun, denizden gelenboğaya aĢkı; onların çocuğu, onu hapsetmek için inĢa edilen labirentteileri geri koĢturan Minotaur! Fakat, Hellen öncesi ritüel sahneleri genede uyum ve barıĢın, peygamber zeka ve gücünün idilleridir.Hayvanların Doğası Üstüne adlı bilimsel incelemesinde Romalı yazarAelian (ö.Ġ.S. 222) zamanında tamı Apollon'a ait olduğu söylenen,gerçekte tapınılan Zeus Meilichios yılanı gibi Hellen öncesi Ege mitolojisininizi olan, Epir'deki bir yılan tapmağım tasvir eder: "Epir halkıgenel olarak Apollo'ya kurban sunar ve yıktı bir günü onu enmuhteĢem, en çok saygı duyulan bir Ģölenle kutlarlar. Tanrıya adanmıĢ,içinde tanrının oyuncaklan-yılanlar bulunan daire biçiminde, sarılmıĢbir orman vardır. Yılanlara yalnızca bakire rahibe yaklaĢabilir. Rahibeçıplaktır, yılanların yemeklerini o getirir. Epir halkı bu yılanlarınDelfideki Piton'dan geldiğine inanır. Yılanlar, rahibe yaklaĢtığında,yumuĢak huylu görünür ve kibarca yemeklerini alırlarsa verimli vehastalıktan uzak bir yıl olacağı söylenir, eğer rahibeyi korku-22


tur ve sunduğu bah almazlarsa tersini varsayarlar'.* 20 )Veya, temelde aynı anlayıĢı taĢıyan, mitsel altın elma ağacının bulunduğugünbatımındaki Hesperides ülkesini gösteren 9. Ģekildekivazo resmini göz önüne alalım.* 21 * Koca bir boynuzlu yılan ağacasarılmıĢtır, ağacın köklerindeki bir mağaradan iki ağızlı su kaynağıfıĢkırmıĢtır, antikitede kozmik tanrıça Gece'nin babasız doğan kızlarıNimfler ailesi olarak bilinen sevimli Hesperidler çevrede dolanmaktadır.*22 ) Her Ģey, tam da, eğer yalanlarda onaylanan devlet baĢkanı(öncelik iddiasını yalnız sahiplikle değil fakat, varlıkla da geliĢtirenbaĢkan) iĢlerin nasıl gittiğini öğrendiğinde gücenmediyse, Aden'deolabileceği gibidir.Son Tunç Çağı ve Ök DemirÇağı göçebe Aryan sığır sürücülerinin kuzeyden ve Semitikkoyun ve keçi sürücüleriningüneyden, eski dünyanın kültmerkezlerine Ģiddetle girmelerinden önce, bu dünyada, temelde, doğanın ve yaĢam gereksinimlerininorganik, bitkisel, kahraman-dıĢı bir görünüĢü olduğu ve bunun, sabırla didinmenin değil savaĢ mızrağının ve yağmanın refah ve neĢekaynağı olduğu aslan yüreklilerinkinebütünüyle zıt olduğuartık açıktır. Eski anne mitos veritlerindeki, yaĢamın eĢit biçimde ve birlikte onurlandırdığı karıĢık Ģeylerin aydınlıkve karanlık yönlerinden, dahasonra, erkek çıkıĢlı ataerkil mi- **# 9 - Hesperidkrin Ağacı.toslarda, "bütün iyi ve soylu olanlar, yeni, kahraman tanrılarabağlanmıĢ, yerli doğa güçlerine artık olumsuz bir ahlaki yargılamanında eklendiği karanlığın yapısı bırakılmıĢtı. Yani, çok sayıda kanıtıngösterdiği gibi, iki zıt yaĢam biçiminin, mitsel olduğu kadar toplumsaldüzenleri de karĢıttı. Tannçajrun ölüleri kabul edici olduğu kadaryaĢam veren ve destekleyen olarak da saygı gördüğü yerde, onun23


ötekileri, kendi sürecinin önemsiz temsilcilerine, hâlâ ölümsüzlükçemberini çizerek dönüĢtürdü ve kapsadı.* 26 )) <strong>Batı</strong>da, öte yandan, tarihselbir etken olan kahramanın temsil ettiği belirsizlik ilkesi, yalnızgüç kazanmadı, yerini sağlamlaĢtırarak bugüne kadar geldi. Dahası,özgür irade ilkesinin zaferi, birey sorumluluğu ile iliĢkili ahlakla birlikte,tanımlanan ilk özel <strong>Batı</strong> mitoslarının zaferini kurdu. Hem benburada yalnızca Avrupa'nın Aryan (Yunan, Roma, Kelt ve Germen)mitoslarını değil, fakat Levant'ın Semitik ve Aryan (Akadlar, Babilliler,Fenikeliler, lbraniler ve Araplar Semitik; Persler, Ermeniler, Frigyalılar,Trako-Ġlliryahlar ve Slavlar Aryan) halklarını da katıyorum.Çünkü ister Zeus ve Apollon'un, Theseus, Perseus, Jason ve ötekilerinzaferlerini düĢünelim, veya Yehova'nm Leviathan'a karĢı zaferinidüĢünelim, çıkan ders, eĢit Ģekilde kendi baĢına hereket eden gücün,dünyaya bağlı yılan mukadderatının gücünden büyük olduğudur. Hepsi,Harrison'un deyiĢi ile, 'öncelikle, toprak inancına ve toprak verimliliğinindaimonlanna karĢı çıkıĢtır.''Bütün bitki ve hayvan yaĢamını içeren verimlilik güçlerine inanç,anlamlı ve sağlıklı olacak kadar geniĢtir, fakat, insanın dikkati dahafazla kendi insanlığında odaklaĢtığında, bu tür bir inanç açıkça tehlikeve hastalık kaynağıdır.'^27 'ĠĢte, öyle oldu! Ve hâlâ kiĢi, ister Kitabı Mukaddeste, ister Greko-Romen okullarda olsun, bütün parıldayan erdemli eylemlerinin erkekçeahlak tutumlarında zorlayan ve sonuçta kazandırmayan bir Ģeyinvarlığını duyumsamadan edemez. Çünkü intikam veya ödünleme içindenihai yaĢam ve onunla birlikte ruhsal derinlik ve iliĢkiden çıkardığımitoslar, hiçbir zaman bütünüyle özümlenmeyen güçleri ile birlikte,lanetli fakat gebe toprağın, yenilmiĢ de, boyun eğdirilmiĢ de olsa,karanlık görünüĢünde sürer. Bir artık giz onlarla sürer, <strong>Batı</strong>nın tarihiboyunca, hep daha sonraki 'yüksek' düzenlerin eski simgelerinde -alçaksesle konuĢur gibi de olsa 'ama derinden gelen Ģarkıyı duymuyormusun? der gibi- pusuya yatmıĢtır ve fıĢkırmıĢtır.Örnek olarak, Medusa efsanesinde, klasik Olimpos ataerkil düzenininbakıĢ açısıyla da olsa, eski bildirim duyulabilir. Gorgonlar ecesiMedusa'nın saçı, ıslık çalan yılanlardır. Gözleri insanı taĢa döndürür.Perseus onu düzene getirip kesti ve çantasında, sonradan Athena'nınkalkanına iliĢtirdiği, baĢı ile kaçtı. Fakat Gorgon'un koparılmıĢ sinirliboynundan Tanrı Poseidon tarafından dünyaya getirilen kanatlıküheylan Pegasus çıktı. Sonra Zeus'un arabasına bağlandı. Ve, Athe-26


na'nın yönetimi ile, sağlık tanrısı Asklepios, kara, Medusa'mn damarlarından,hem sağından hem solundan elde etti- Ġlkiyle kesti fakat ikincisiyleiyileĢtirdi ve yaĢama döndürdü., Böylece, Medusa'da da, Hindistan'daki sağ eliyle nimetler saçan,sol eliyle kılıç tutan kara tanrıça Kali gibi, iki güç bir aradadır. Kali evrendekiher varlığa yaĢam verir, gene de onların kanını emmek içinuzun kırmızı dili sarkar. Kafataslanndan yapılmıĢ bir gerdanlık takar,entarisi koparılmıĢ kol ve bacaklardandır. O, Kara Zamandır, hervarlığın hem yaĢam hem ölümüdür, dünyanın rahmi ve türbesidir:Doğanın, tanrıların, iĢlevlerini yerine getirdikleri temsilcileri olduğu,önde gelen ilk ve tek nihai gerçekliğidir.Veya Zeus ve Hera'run bile bir kez yargıçlığına baĢvurdukları körkahin Tiresias'ın garip efsanesine bakalım. Tanrıların kralı, 'ısrar ediyorum'demiĢti, 'siz kadınlar, seviĢmekten, erkeklerden daha çok zevkalıyorsunuz." O da reddetti. O zaman Tiresias'a baĢvurdular. Çünkü o,garip bir macera sonucu iki tarafın da sevgisini yaĢamıĢtı.Ovidus'un masalı anlattığı gibi: Bir gün, yeĢil ormanda, Tiresias,çubuğunun darbeleri ile, çiftleĢen iki koca yılanı ürküttü ve (mucize!)erkekten kadına döndü. Böyle yedi yıl yaĢadı. Sekizinci yıl, gene o ikisinigördü ve 'eğer size vurmakta, bu iĢi yapanı karĢıtına döndüren birerdem varsa, Ģimdi bir kez daha vuracağım' dedi ve öyle yaptı. EskiĢeklinde döndü, gene doğduğundaki cinsiyesine kavuĢtu.'* 28 'Tanrıların babası ile ecesi arasındaki tartıĢmayı çözmesi gerektiğindeTiresias bu nedenle yanıtı bildi. Zeus'un tarafını tuttu. Tanrıçadargınlıkla ona vurdu ve kör etti, fakat tanrı, karĢılık olarak ona peygamberlikarmağanını bağıĢladı.Bu masaldaki çiftleĢen yılanlar, Caduceus'dakiler gibi, erkek-diĢi,döğum-ölüm gibi bütün karĢıt çiftlerde görünen, dünyayı üreten gücüniĢaretidirler, ölümsüz tanrıça Toprak'ın yeĢil ormanında dolanırkenTiresias onların gizine bulaĢtı. Onun düĢüncesiz vuruĢu, aynı 1.Ģekildeki orta direk (axis mundi) gibi, onu ikisinin arasına koydu veyedi yıl (yıllardan bir hafta, kısa bir yaĢam) daha önce hiç bilgisi olmadığıöteki yanda yaĢadı. Bilerek doğası tek olan iki yaĢayan simgeyetekrar dokunduğunda ve ilk biçimine döndüğünde, iki bilgiye sahiptek kiĢi, hem yalnızca erkek olan tanrı Zeus'dan, hem de yalnızcadiĢi olan tanrıçasından daha bilgili biri oldu.Ataerkil görüĢ, daha eski görüĢlerden, zıt çiftleri, erkek ve diĢi,yaĢam ve ölüm, iyi ve kötü, sanki bunlar soyut ĢeylermiĢ ve yaĢamın27


geniĢ varlığının yönleri değilmiĢ gibi ayırrriasıyla belirlenir. Bunu, ayakarĢı güneĢin mitsel anlamında bulabiliriz. Karanlık güneĢin karĢıtıolduğu için güneĢten kaçar, oysa onda karanlık ve aydınlık bir kürede,bir aradadır. Tiresias'ın kör olması, demek ki ay bilgeliğinin etkisidir.Bu, bütün zıt çiftlerin birbirinden ayrı görüldüğü güneĢ ıĢığı dünyasınakörlüktür. Ve ilham armağanı, varlığın karanlığım aĢan içgözün göreligörüĢüdür. Tiresias Yunan kalıtının en derin, bilinçaltıyla algılanantabakalarından bir ziyaretçi gibi geldiği için, ötekileri gölgede bırakanOlimpos tanrıları ve mitosları dünyasına gizemli bir varlık olaraktaĢındığı için, henüz bütünüyle bastırılamamıĢhT.Zaten Zeus Meilichios yılarımda görmedik mi? Toprak Ana Demeter'inZeus'tan doğurduğu ve Girit'te, normalde arabasına koĢulu ikiyılan tarafından korunan mağarada terkettiği kızı Persephone biçimindedeğil miydi?Okuyucu, İlkel <strong>Mitoloji</strong>'deki Orfik efsaneyi anımsayacaktır.^ Bakiretanrıça barıĢ içinde evreni simgeleyen örtüyü örerken, annesi,28Şekilli. Erotlarla Afrodit.


arasına düĢmanlık koyacağım, o senin baĢına saldıracak ve sen onuntopuğuna saldıracaksın.'Yehova kadını böyle lanetledi, yeni çağa ataerkilliğin damgasınıvurarak ona acıyla doğum ve kocasına tabi olma lanetini verdi. Ağacagelip kadının sunduğu meyvadan yiyen erkeği de lanetledi: 'toprağadönünceye kadar, alnının teri ile ekmek yiyeceksin, çünkü ondanalındın, çünkü topraksın ve toprağa döneceksin.' (Tekvin 3:13-19).Ama, çiftin ceza olarak gelmiĢ oldukları ve dönecekleri toprak elbetteToprak Ana idi, insanbiçimli görünüĢünden edilse bile, yeni eĢiYehova'nm çocuğunun yaĢamına üflediği özü besleme iĢlevi ile temelanlamını koruyordu. Ve ölümde onlar babaya değil, ona döneceklerdiOndan alınmıĢlardı ve ona döneceklerdi.Eski inancın Titanları gibi, Adem ve Havva, ana tanrıça Toprak'mçocuklarıdırlar. Önce Adem olarak tek kiĢi idiler, sonra Adem ve Havvaolarak ikiye bölündüler. Ve erkek, azarlandığında, Yehova'nm sorgusunatam Titan kiĢiliğine uygun yanıt verdi. "Ve adam karısının adımHavva koydu, çünkü bütün yaĢıyanlarm anası oldu' diye okuyoruz.Bütün yaĢıyanlarm anası olarak Havva'nın kendisi ana tanrıçanınyokolan insanbiçimli yönü olarak tanınmalıdır. Bu nedenle, Adem,onun eĢi olduğu kadar oğlu olarak da anlaĢılmalıdı . Kaburga efsanesiaçıkça ataerkil bir çeĢitlemedir, önceliği erkeğe verir. Tekrar doğmakiçin doğduğu ana tanrıçaya dönen eski kahraman mitosunundeğiĢtirilmesidir. Tekrar 6 ve 7. Ģekillere bakın.Dahası, tik Tunç Çağı mühürlerindeki Ningizzida ve onun yılanbekçisi gibi, Kitabı Mukaddes metni boyunca Yehova'nm kendisinin deyılan gücün bir yönü olduğuna ve Toprak Ana'nın Caduceus'u yılantanrıçanın yılan eĢi olduğuna iliĢkin açık ve yeterli kanıt vardır. Önce,Musa'nın Firavun'u korkuttuğu mucizevi' yılan asayı anımsayalım. "VeRab ona dedi: Bu senin elindeki nedir? Ve (Musa) dedi: Değnek. Vededi: Onu yere at. Ve onu yere attı, ve yılan oldu, ve Musa onunönünden kaçtı. Ve Rab Musa'ya dedi: elini uzat, ve onu kuyruğundantut. Elini uzatıp onu ruftu ve elinde gene değnek oldu/ 31 ' Aynı asa dahasonra çöldeki kayadan su fıĢkırttı/ 32 ' Çöldeki insanlar Yehova'danĢikayetçi olduklarında, "Ve kavm Allah'a ve Musa'ya karĢı söyledi:Çölde ölelim diye bizi niçin Mısır'dan çıkardınız?'. Okuyoruz: "Ve Rabkavm araĢma yakıcı yılanlar gönderdi ve kavmi ısırdılar, ve Ġsrail'denbir çok halk öldü... Ve Musa kavm için yalvardı. Ve Rab Musa'ya dedi:Kendine yakıcı bir yılan yap, ve onu bîr sırık30


üzerine koy, ve vaki olacak ki, her ıĢınlan ona bakınca yaĢıyacakhr.Ve Musa tunçtan bir yılan yaptı, ve onu sırık üzerine koydu, ve vakioldu ki, yılanın ısırdığı bir adam tunç yüana bakarsa yaĢardı.' (33)II. Krallar Kitabından, halkın Hezekiah (Ġ.Ö. 719-691) zamanınakadar Kudüs'te bu tunç yüan idole saygı gösterdiğini öğreniyoruz.Hezekiah, 'Musa'nın yapmıĢ olduğu tunç yılanı parçaladı, çünküĠsrailoğullan o günlere kadar ona buhur yakıyorlardı ve onun adınıNehuĢtan koydu.' (34)Yehova'nın baĢta gelen kahramanı, kahinler kabilesi Levi'lerinadının Leviathan'la aynı kökten gelen bir sözcük olduğunu öğrenmek,öyleyse, ĢaĢırtıcı mı? Veya resmi yapılamaz tanrının resmi sonundagöründüğünde, biçiminin yrian bacaklı olduğunu gördüğümüzdeĢaĢıracak mıyız?(*)3. ULTIMA THÜLE(»»)ġimdi, genç ülkenin tanrıçasının büyüsünün peri masalları ilebugüne kadar geldiği Ġrlanda'ya yöneliyoruz. Peri tepelerinin büyülüanlatısı, Gawain, Tristan ve Merlin'in, Haçlı zırhlan içinde yaĢam kazandırdıklarıeski Keltik Fianna ve Kırmızı Dal ġövalyeleri, Orta Çağda,Kral Arthur'un ġövalyeleri masalıyla Avrupa'ya yayıldı. Kısa birzaman öncesinde, üstünde az durulan 375-950 döneminde, bu kahramanlarıngeldiği epik öyküler, eski mitsel masallardan uyduruluyordu.Vardıkları sahilde iz bırakmıĢ olan Ġrlanda'nın ilk sakinleri, buraya,mezolitik dönem olarak bilinen Ġlk TaĢ Çağı ile Yeni TaĢ Çağınınarasındaki karanlık dönemde geldiler. Buzullar çekilmiĢti fakat soğuk,nemli, puslu hava kalmıĢtı. Ayzberglerin gemiler gibi yüzdüğü griyeĢilsuların üstünde martılar uçuĢuyordu. YaĢam, ayıbalığı-mn,morsun ve balinanın yaĢamıydı. Güney Fransa ve Kuzey Ġspanya'nınharika boyanmıĢ mağaralarının dünyanın baĢlıca tapınakları olduğupaleolitik büyük av dönemi çoktan geride kalmıĢtı. Onların zamanındadünyada, onlarla rekabet edecek ve hatta onlara yak-l *) ġekil 25 ve 26'ya, sayfa 230,231'e bakın.( ) Latince. En uzak kuzey ülkesi. Eski coğrafyada, dünyanın en kuzeyindeki bilinmeyenyer. (çev. notu).31


laĢacak hiç bir Ģey yoktu. t.ö. 30.000-15.000. Fakat Würm BuzulununçekiliĢinin sürdüğü son dönemde av. koĢullarının değiĢtirilemez bozuluĢudevam etti. Kürklü mamut ve gergedanları, misk öküzünü ve rengeyiğini besleyen yan-kutupun tundra manzarası, koca bizon sürülerininyabani sığırların, atların ve antilopların koĢtuğu yeĢil çayırlara dönüĢtü-Fakat bu çayırlar sonra orman oldu Ve et sağlamak ciddi biçimdeolanaksızlaĢtı. Avcı halkların bir çoğu kuzeye doğru av yollarınıizlediler. Zamanla, ülkelerinin zenginliği azalırken, kuzeyin uzaknoktalarında, az nüfuslu avcı ve balıkçı kabilelerin ataları oldular.Ötekilerse, yalnız ormandan değil, denizden ve kıyılardan da gıdalarınıtoplamak üzere kaldılar. Magdalenian döneminde, verimli son bin yılda,balina, mors ve ayıbalığı avında kullanılan ve zamanımızda son kültürelkalıtı Eskimolarda kalan, korkulu kayıklarla, mızrak, olta ve zıpkınlar,silahların arasına katılmıĢ ve geliĢtirilmiĢti. Fakat son dönemde Avrupaçayırlarındaki koĢullar o kadar kötüleĢti, insanın yaĢama gayreti o kadarzorlandı ki, bölge, uğraĢıdan uzak, orman halkı ülkesi durumuna geldi.Kültürel yaĢamın canalıcı merkezleri güneye ve güneydoğuya,bugün büyük çöller olan, koca sürüleri beslemiĢ Kuzey Afrika veGüneybatı Asya'nın geniĢ otlaklarına kaydı. Kuzey Afrika'da Capsianstilinde ve Güney Ġspanya'da kayalara (bugün mağalarda değil uçurumlarınyüzünde) çizilmiĢ canlı resimlerin gösterdiği bir eylem dünyasıburalarda yeĢerdi. Ok ve yay ilk kez ava yardım eden köpeklerlebirlikte buranın sanatında görüldü. Daha eski kuzey resimleri hayvanlarıgösterirken, daha sonraki Î.Ö. 10.000-4.000 dönerninin Capsian sanatı,etkin, akıcı bir öyküleme stilinde insanları gösterir. Dahası bumanzaralarda çizilmiĢ yaĢam, önce avcılarınla iken sonra çobanlatınyaĢamı olmuĢtur. Sıcak paleolitik çağın son döneminde bugün tarihçilerinçekirdek Yakın Doğu olarak bildikleri Levanten bölgede hayvanalıkve tarım geliĢmiĢti.Birbirini izleyen yayılma eğilimlerinden, paleolitik (avcı) ve neolitik(tanma) devirleri belirlemek için <strong>Batı</strong>-Doğu ve Doğu-<strong>Batı</strong> sarkaçlarıterimini ilk kullanan Leo Frobenius olmuĢtur. Monumenta Terrarumkitabında, 'Tarihöncesi zamanlarda <strong>Batı</strong> Avrupa'dan paleolitikbiçimde baĢlıyarak Akdeniz kıyılarından doğuya, Mısır ve Asya'yavaran kültür akımından sözedebiliriz' diye yazar. Bu, ilk TaĢ Çağında,kültür akımının, <strong>Batı</strong>dan Doğuya, buzullarla kaplı bölgelerin güneyineyayılması demektir. Sonra bunu (Avrupa'da) kültürel bir32


oĢluk izledi. Doğudan, o zamana kadar olan herĢeyden daha zenginYüksek Tunç Çağı akımı gelene kadar. Bu akım Doğu Avrupa'dan vedenizden, Kuzey Akdeniz kıyılarından geldi. Anadolu'dan (Asia Minor)Ege'ye (Yunan kültürü) Ġtalya'ya (Roma) geçti, daha batıya uzanarakGotik (Fransa, Belçika ve ispanya'da) dönemi açtı, en batıda(rasyonalist ingiltere'de) bugünkü dünya ekonomisini hazırladı. BaĢkabir deyiĢle, eski <strong>Batı</strong>-Doğu sarkacından bir boĢlukla aynlan dahasonraki Doğu-Bah sarkacı daha yüksek kültürlerin akımına getirdi.'(36 )Afrika üstüne çalıĢmasında Frobenius, gözlemini daha da geliĢtirdi:'Akdeniz, coğrafi olduğu kadar tarihsel olarak da, italya tarafındandoğu ve batı olarak ikiye bölünür. Her iki bölüme de ortalarındakibüyük adaların adını vererek Sardunya Denizi ve Girit Denizidiyebiliriz. Kuzeybatı Afrika'nın iç ve dıĢ nedenlerle Sardunya DenizindekigeliĢmelere uzak kaldığım, fakat Levanten Afrika'nın Giritçevresindeki ülkeler tarafından belirlendiğini söyleyebiliriz... Son paleolitikdönemde Afrika kültürünün çekim merkezi batıdaydı; ispanya,Capsian dönemi boyunca Kuzeybatı Afrika ile yakın iliĢkide oldu.Oysa eski Challean döneminde Kuzeybatı Afrika ile bütün <strong>Batı</strong> Avrupatek basma ayrı bir kültürel bölge oluĢturuyorlardı. ġimdi de, aynıbiçimde, Levanten Kuzeydoğu Afrika'nın Girit Denizine bağlıolduğunu söyliyebiliriz. Yani, Sardunya <strong>Batı</strong> Avrupa ile iliĢkili iken,Girit Denizi <strong>Batı</strong> Asya ile iliĢkilidir.'^Demek ki, özet olarak, neredeyse sonsuz paleolitik avcılık dönemiboyunca Kuzeybatı Afrika ve <strong>Batı</strong> Avrupa'nın tek bir büyük kültürbölgesi -Fröbenis'un adlandırdığı gibi paleolitik kaynak olduğunu, ilkTaĢ Çağı sanatlarının <strong>Batı</strong>-Doğu sarkacı ile Asya'ya taĢındığını, vesonra, çok daha hızlı bir kültürel değiĢim olarak bildiğimiz neolitikveya geç TaĢ, Çağının, Güneybatı Asya ve Kuzeydoğu Afrika'da yaratıcıkültürün yüreği durumuna geldiğini ve Doğudan <strong>Batı</strong>ya, Avrupa'yageri döndüğünü söyleyebiliriz. Avrupa'nın dikkat çekici mitolojikkayıtları paleolitik mağaralarda Î.Ö. 30.000-15.000'den kalmayken,Levant'ınkiler neolitik dönemden, Î.Ö. 7.500-3.000'den kalmadır. AvrupaanlayıĢında yaĢamın kurucu öğeleri, ırkının avcılık eylemindekiuzun yapılanmasına ve bireyci yargılama ile bağımsız mükemmelliğinerdemlerine bağlı iken, daha genç fakat kültürel olarak çok dahakarmaĢık olan Yakın Doğu'da tersine, Avrupa anlamında birey değilbir gruba bağlılık ârilarmha gelen dünya, birlikte yaĢama ve yetkeye33


ağlılık erdemleri bireyin idealleri olmuĢtur. Görmemiz gerektiği gibi,iki kültürel dünyanın değiĢen sarkaçlarında, karĢılıklı karıĢık tarihleriboyunca, paleolitik bireyin ve neolitik grupların ilkelerindekiçözülemez çeliĢkiler doğdu ve bugün de yaratıcı karĢıtlık ile karĢılıklıküçük görmeye varan duruma gelindi. Fakat biz Ġrlanda'ya dönelim.4. HAK ANAirlanda'nın <strong>Batı</strong>nın ilk geliĢimine katkılarındaki özel güç ve nitelik,paleolitik dönem boyunca adanın boĢ kalmıĢ olmasına karĢılık, <strong>Batı</strong>Tunç Çağının tam baĢlangıcında, LÖ. 2500'de, birdenbire -ve iyi birnedenle- <strong>Batı</strong> manzarasının en verimli pınarlarından biri durumunagelmesi gerçeğidir. Britanya, paleolitik zamanlarda anakaranın birparçası olmuĢ, Ġrlanda olmamıĢtır. Adaya, yalnız, son paleolitik dönemintehlikeli mors, ayıbalığı ve balina avı macerasmda eriĢilebilmiĢ-tir.O zaman da kalıcı bir yerleĢim olmamıĢtır.Bu uzak zamandan kalıntılar, daha önce de söylendiği pibi, mezoliukdöneme aittir ve Kuzeydoğu Antrim kıyısında, 'yüksek sahillerde'(Ģimdi denizden 25 fit yüksek) Lorne, Kilroot, Porstrush ve MageeAdasmda bulundular. Gene garip olan, ilk üç yerin sanatları Baltık veKuzey Denizinin etkisini taĢırken, Lorne'dan görünebilen Magee AdasıKuzey Ġspanya sanatı ile bağıntılıdır. Bu ters iliĢkiler adanm yazgısınayardım ediyorlardı. Ġlk mezoliuk ziyaretçiler bu yazgının hiç biranlamda kurucuları değillerdir. Kimdiler, onları Ġrlanda'ya ne zaman negetirdi veya nasıl oldu, bilmiyoruz. Yıllarca Ġrlanda KraliyetAkademisi'nin ve Ġrlanda Eski Eserler Kraliyet Derneği'nin baĢkanlığımyapan Dublin Üniversitesi Profesörü R.A.S. Macalister'in sözleriyle,yok oldular: YaĢamları, aĢkları, nefretleri, konuĢmaları, davranıĢları,adetleri ve toplum düzenleri, ölümleri, tanrıları, düĢ gibi gitti'/ 38 ) Kısaömürlü yerleĢme zamanlarının, bulunmuĢ olan kalıntılardan,kuzeybatıdaki buzul devirleri ile {7800) ilk Bakır ve Tunç çağlanarasında (2500) olduğu bulanık biçimde kestirilebiliyor. Yalnız Ġrlanda'nındeğil, tüm Kuzeybatı Avrupa'nın tarihi de bu dönemde baĢlıyor.Hızlı Tunç Çağı geliĢimindeki etkin gücü Profesör Macalister varılmasıgüç olan yerde kolonizasyonun bilinçli ve bilinçsiz nedenlerine34


ağlıyor. Kölonizasyonun bilinçli olduğu kadar bilinçsiz nedenleri devardır. DıĢ nedenler ana ülkeyi geçici veya kalıcı olarak oturulmaz yapannedenlerdir, düĢman saldırılarının baskısı, değiĢen iklim koĢullan,vb. Çekici nedenler ise, yeni ülkeyi çekici yapan nedenlerdir vekuĢkusuz Ġrlanda'nın çok büyük miktarda olduğu anlaĢılan altın kaynaklaniĢgalciler ve yerleĢenler için bu ülkeyi çekici yapan ana nedendir.*39 ) Amerika'run vahĢi batısında toprak yüzünden aktığı gibi Ġrlanda'daaltın, ırmak yataklarında panldıyordu. Profesör Maca lister,'Ulusal Müzedeki altın süsler, ırmak çakıllanndaki altının, zanaatkarlareliyle toplandığım bize gösteriyor' diye devam ediyor, 'gerçekten, altmvarlığım, Tunç Çağındaki madencilerin tükettikleri anlaĢılıyor'. ( 4 °)Adanm bir çok yerinde bakır kaynaklan da vardı ve bu metal deölçülemez değerde idi. Tuncun öteki alaĢımı, teneke ise, önceleri bulunamadı.En yakın kaynağı Britanya Cornwall' daydı. Bu da îrlandalılarcabulundu ve iĢletildi. Yani Babil'in geliĢtiği, Mısır Orta Krallık,Truva, Minos Giriti döneminde, yarımay Ģeklinde altm süs eĢyaları,özel bir tür düz bakır balta, daha sonra teneke bulunduğu zamantunç teber ihraç eden en uzak batının el değmemiĢ öte yakasında,ikinci bir uzak yürek atıyordu.Fakat mitoloji öğrencisi için önemli olan nokta ve Ġrlanda'nın Avrupa'nınmitos ve efsane öykülerinde önemini sürdüren gücü, adanınkültürel stilinin kuruluĢ döneminin, Avrupa'run paleolitik dönemininalaca karanlığı ile, Aryan, Kelt, Romalı ve Germenlerin ataerkil devirlerininĢafağı arasmda yer almasıdır. Ġrlanda kültürü, arasmda yükseldiğiiki kültürden de kökten ayndır. Dinsel öykü ustası demir taĢıyanKelt kabileleri geldiğinde, l.Ö. 2500'den 500-200'e uzanan bu dönemhenüz tam belirginleĢmemiĢti. <strong>Mitoloji</strong>k ve ahlak düzeni TunçÇağındakiydi. Ana tanrıça ve yüce ana ve sonraki ataerkil Keltik düzenleolan iliĢkileri ise, eski Girit-Ege düzeninin klasik Yunan Olimposdüzeni ile olan iliĢkilerine benziyordu.Gerçekten, bu dönemin geleneklerini yansıtan pirinçten kadınlarda,Hıristiyanlığa kadar gelen Keltik efsanelerin ĢaĢırtıcı özelliklerigörülmektedir. Bunlar, hiç bir anlamda, ataerkil biçimde eĢlerin anlamımtaĢımazlar. Hatta Keltik kahramanlar döneminin doruğundabile (Ġ.Ö. 200-Î.S. 450) dikkat çeken bir çok trlandah soylu kadın Keltöncesine aittir, kendilerini geçmiĢ zamanlann anaerkil egemen davranıĢlarındagösterirler.Örnek olarak, 'Cooley Sürü Yağması' olarak bilinen, Connaughtlu35


Kraliçe Meave ile Kelt eĢi Leinsterli Ailill'in yastık konuĢması var.Cruachan Kalesinde, barıĢ içinde yaĢarken ve kraliyet divanınahenüz uzanmıĢken, Ailill, 'Kadın' der, 'gerçekten iyi adamın karısı iyidirdeyiĢi doğru'. Kadın: 'Evet ama, seninle ne ilgisi var?' 'Çünkü sen Ģimdiseninle evlendiğim günden daha iyi bir kadınsın'. 'Ben, sen görmedenönce de iyiydim' diye yanıt verir kadın. Erkek, 'O zaman garip' der, 'Butür bir Ģeyi hiç duymadık. Yalnız kadınlarınızın hilelerine güvendiğinizive düĢmanlarınızın sizin yağmalarınızı ve avlarınızı sınırlarınızdaserbestçe yağmaladıklarını duyduk'.O zaman Meave, gerçek bir anaerkil kraliçenin sitemiyle karĢılıkverdi. Bir erkeğin aldığı kadın olarak değil, kendisinin sahibi olarak.Ataerkil düzende yalnız erkeklere ait olan bütün haklara karĢılık, kralında sahibesiydi:'Senin iddia ettiğin gibi değilim' dedi, 'Babam Ġrlanda Kralı Eochaid'lebirlikte yaĢıyordum. Altı kızı vardı ve hepimizin en soylusu ensaygı duyulanı bendim. GeniĢlik, savaĢ, çatıĢma ve uğraĢıda da gene eniyi bendim. Önümde, çervemde, onbeĢ yüzün iki katıyla asker, herbirininon adamıyla baĢkanların oğullan, her adamın sekiz ve her birininyedi ve her birinin altı ve her birinin beĢ ve her birinin dört ve herbirinin üç ve her birinin iki ve her birinin bir adamı vardı. 3unlar benimmalikanemdeydi; çünkü babam bana Ġrlanda'nın bir eyaletini, Ģimdibulunduğumuz Cruachan'ı vermiĢti, ben de bu adla Cruachardı Meaveolarak bilinirim.'Kraliçe Meave yalnız kendi Ģatosunun değil Ġrlanda söz sanatının dasahibesiydi! Profesör Macalister'in belirlediği gibi, maiyeti40.478.703.000'e varıyor, yani 'Ġrlanda'nın her mil karesine dağılacak,modern Dublin'in üç katından fazla insan.'^ Kraliçe böyle diyerekdevam etti:'Bundan sonra' dedi eĢine, 'Leinster Kralı Finn mac Rosa Rua'danbeni istemeye bir elçi geldi, Tara Kralından, Cairpre Niafer mac Rosa'dan bir baĢkası, Ulidia Kralı Conachar mac Fachtna'dan biri, EochuBeg'den bir baĢkası. Ama ben onları reddettim, çünkü ben Erirdi hiçbir erkekten istenmemiĢ bir düğün armağanı isteyen birisiydim. Yanibenim kocam hiç cimri olmayan, kıskanmayan ve korkusuz bir erkekolmalıydı.' E»j *$&,.-':'Çünkü benim alacağım adam cimri olsaydı yetmezdi ben onucömertlikte geçerdim, ürkek olsaydı olmazdı ben tek basma savaĢlardazafer kazanırdım, yarıĢlarda, kavgalarda. Kıskanç olsa bu da iyi36


olmayacaktı. Ben birinin gölgesinde iken bir baĢkası ile hiç olmadımVe kendime tam böyle bir koca aldım, gerçekten, yani seni, LeinsterliAilill mac Rosa Rua. Çünkü sen cimri, kıskanç ve korkak değilsin.Üstelik sana kadın olarak en değerli evlenme armağanları verdim.Yani, oniki adamın üstbaĢı için kumaĢ, üç kere yedi cariye değerindesavaĢ arabası, yüzünün geniĢliğinde san altın, sol kolun ağırlığındabeyaz tunç. Öyle ki biri seni küçük düĢürse, sakatlasa veya aldatsa,senin bozulmuĢ onurunun hiç bir güvencesi veya ödeĢmesi olamaz,çünkü sen yalnızca bir kısa eteklinin uĢağısın. Ama benimki ne olur.'(42)19. yüzyıl sonu Keltik araĢtırmalarının öncülerinden Profesör H.Zimmer(*) Kraliçe Meave'nin tiradım değerlendirirken., Britanya AdalarıKeltleri arasında, bir gelinin, 'sabah armağanı'* 43^ ile kocası tarafından"bozulan onuru' ödeĢilirdi ve bir kral için bu 'yüz geniĢliğindebir tabaka altındı' -herhalde utandırmak için olmalı, diye yazı-yor.^44 )Sonuç olarak, Meave'nin sözlerinin keskinliği Hak Baba düzenininkoĢullarının tam baĢaĢağı edilmesinde yerini buluyor.'Meave, kendine bir eĢ alıyor, ataerkil düzende bir kadının kabulettiği gibi koca kabul etmiyor. Hem, kocası da bir Ģeye yaramıyor...Fakat o da bir kralın oğlu, kralların kardeĢi, mülkü gerçekte kendisininkindenaz olmayan biri. Meave Ģart koĢulmuĢ evlilik armağanlarımsayıyor. Sabah armağanı olarak verilenleri Preitıım Virginitatis olarakalıyor. Ataerkil düzende erkeğin odalık alma hakkım saklı tutmasıgibi, Meave de kendi hakkından söz ediyor. Evlilik bağıtı koĢullarınagöre 'ev-arkadaĢları'ndan bahsediyor; birinin gölgesinde bir baĢkaadam. Sözleri tartıĢmanın kızgınlığı içinde söylenenlerin abartısınıtaĢımıyor. Ayakları yere basan, açıkça anlaĢılmıĢ, Ailill tarafındanonaylanmıĢ ve eylemlerinde ortaya çıkan Ģeyleri belirliyor.'^45 ' ġimdigöreceğimiz gibi:Ailill böyle aĢağılanınca, mülklerinin karĢılaĢtırılmasını istedi.Ġkisinin gözleri önünden geçirildiler. Önce bardaklar ve fıçılar, demirkaplar, kavanozlar, kadehler, tekneler ve kasalar, yüzük ve bilezikler,çeĢitli takılar, elbiseler, lacivert, mavi, siyah ve yeĢil, san, damalı vekahverengi, açık renkli, koyu ve çizgililer. Sonra sayısız koyun sürüleriçayırlardan, çimenlerden ve kırlardan getirildi. EĢit çıktı ve götürüldü.Aynı biçimde atlan ve homurdanan domuzlan eĢit geldi. Fakat(*) H. Zimmer (1851-1910) oğlu tanınmıĢ Sanskrit uzmanı Heinrich Zimmer'le (1890-1943) karıĢtırılmamalı.37


sığırlar sallanıp geçerken, anlaĢıldı ki, sayıları aynı ise de, aralarındaBeyaz Boynuzlu adı verilen bir kralları vardı; Meave'nin sürüsünde birtosunken bir kadın tarafından yönetilmeyi kabul etmeyip kralınsürüsüne katılmıĢtı. Onun büyüklüğü ve Ģahaneliği, kadının sürüsüiçindeki boğa krallar ile karĢılaĢtırılamazdı. Bu eĢitsizlik ortaya çıktığında,kraliçe bir çakıl taĢı değerinde bile bir Ģeye sahip değilmiĢ gibihissetti.Kraliçe Meave teĢrifatçısı Mac Roth'u çağırıp, Ġrlanda'nın bir yerindeBeyaz Boynuzlu'ya eĢ bir boğa var mıdır' diye soruĢturdu. 'Onuniki katı ve daha iyisini biliyorum' dedi adam, 'Cooley'de Daire mcFarhtna'nın sürüsünde, Kahverengi Cooleyf.'KoĢ' diye emretti Meave, 'Daire'ye benim için yalvar, bu boğayı biryıl ödünç versin, yum sonunda ödünç verme ücreti KahverengiCooley'in kendisi ile birlikte elli düve alsın. Eğer ülkede bu çok değerliĢeyden bir zaman için bile ayrılmayı yanlıĢ sayan varsa, Daire boğasıile birlikte gelsin. Onu Ģimdiki ülkesi ile eĢit bir mülke oturtacağım,yanında üç kere yedi cariye değerinde bir araba ile ek olarak kendiuyluklarımdan yukarılarının arkadaĢlığını vereceğim.'Mac Roth ile dokuz elçi, adayı, Connaught'tan Cooley'e, batıdankuzeydoğuya geçtiler. Daire, boğası ile birlikte geldiğinde kendisineCooley'dekine eĢ bir mülk, yirmi bir cariye değerinde araba ve üstelikMeave'nin kendi uyluklarının yukarılarının arkadaĢlığı verileceğiniöğrendiğinde öyle hoĢlandı ki, okuyoruz, 'kendini öyle attı ki, altındakiyatağın dikiĢleri parçalandı.'^Masalın gerisi bekleyebilir. ġimdi üstünde durulacak nokta, Ġrlandaarkeolojisinin ve eski edebiyatının, Ġ.Ö. üç dört yüzyıl egemenlikkurmuĢ olan ataerkil, demir-taĢıyan Kelelerin, eski Tunç Çağı uygarlığınaüstün geldikleri fakat Hak Anayı yok edemediklerini göstermesidir.Bu koĢullar, demir-taĢıyan Dorlann, Tunç Çağı Girit-Egeuygarlığına egemen olmalarını, mitosların ve ritlerinse buna karĢmyaĢayıp gitmesini andırıyor. Harrison'un çalıĢmasından gösterdiğimizgibi, çok iyi bilinen Homeros mitoslarının büyük bölümü de Ho-merosöncesi mitosların yorumlanmıĢ parçalarıdır. Kır festivallerinde, kadınritlerinde ve gizemli kültlerde, klasik dünyanın alhndan(hat-ta bundanda öte) eski rit ve gelenekler tabakası yaĢamıĢ, güneĢli Olimposyüzlerinin ardında bizleri dehĢete düĢürecek derecede parlamıĢtır. Aynıbiçimde, eski Ġrlanda epiklerinde, Keltik krallar ve parlak arabalısavaĢçılar, peri kalelerinde görülen manzaralarda yaĢar-38 $*':'•■


larken, daha eski bir mitolojik dönemin varlıkları ile yanyanaydılar:Tanrıça Dana yenildiğinde, kötülüğün çam tepelerine çekilmiĢ, çocuklarıharika Tuatha De Danann buralarda yaĢamıĢlardır. ĠĢte bunlar,bugünkü Ġrlanda köylülüğünün, sidhe veya Shee halkları, Peri Evsahibi,Peri Süvarisi'dirler.Yeats 'Kimdir onlar?'diye soruyor. Ve üçlü yarat veriyor 'Köylüleregöre, korunacak kadar iyi, yitirilecek kadar kötü olmayan meleklerdir.Armagh Kitabına göre, toprağın tanrılarıdırlar. Antika meraklılarınagöre, pagan Ġrlanda'nın tanrılarıdırlar. Tautha De Danan, artıktapmılmaymca ve sunaklarla beslenmeyince, halkm hayalinden yitipgittiler; Ģimdi yalnızca bir kaç karıĢ yukandalar. Ve ekliyor: 'Perilerinher zaman küçük olduklarını sanmaym. Onların her Ģeyleri, boylan daisteklerine göredir.'** 7 '39


II. BÖLÜMBOĞANIN EġĠ1. TANRININ ANASINotre Dame de Chartres, Nuestra Senora de Guadalupe üe birolabilir mi? Hiç bir Katolik, her ikisinin önünde diz çöküp dua etmektetereddüt etmez. 'Kutsal Meryem, Allahın Anası, biz günahkarlar için,Ģimdi de, ölüm saatinde de dua et.' Fakat, yayılma kuramlarını aforozetmiĢ ve kültür iliĢkilerini karĢılaĢtırmayı metodolojik olarak küçükgörmüĢ olan sıradan antropolog, Mars'tan gelmiĢ gibi davrandığından,iki keskin biçimde ayn monograf karĢısında saf düĢünce gezegeninedönmekte zorlanabilir: Biri yerel Fransız, biri yerel Meksika tanrıçası,ikisi de iĢlev olrak bütünüyle farklı toplumsal düzenlere hizmetediyorlar. Chartresli Hanımımız Gallo-Roma Venüs kutsallığınınetkilerini taĢırken, Ģimdiki (12-16: yüzyıl) katedralinin kemerlerindegörünen Kara Madonna kültünde izleri görünür. Guadalupelu Hanımımızise, bilgi veren yerlilerin iddiasına göre, Montezuma'nm devriliĢindenon yü sonra ortaya çıkmıĢtır. Açıkça Amerika kızılderilikökenlidir. Büyük olasılıkla ulu yılan-tanrıça Coatlicue'nin kutsallığınıtaĢır. Hepsi de doğru olabilir, gene de yeterince doğru değil.Soruyu daha zorlayalım: Bakire Meryem, Venüs-Afrodit veya Kıbele,Hathor, ĠĢtar veya ötekilerle aynı olabilir nü? tikel <strong>Mitoloji</strong>'tanbaĢındaki, İS. 150'de, Tanrıça Ġsis'in öğrencisine sesleniĢini düĢünelim:Ben her Ģeyin doğa anası, sahibesi ve tüm öğelerin yöneticisiyim,dünyalann ilk soyu, kutsal güçlerin baĢı, cehennemdeki her Ģeyin ecesi,cennette yaĢıyanların özü, bütün tanrı ve tanrıçaların tek ba-40


sına ve tek biçimde açıklayıasıyım. Befıim isteğimle gökyüzününgezegenleri, denizlerin tüm .rüzgarları ve cehennemin ağlanası sessizliğidüzenlenir. Benim adım, benim kutsallığım, tüm dünyada, çeĢitçeĢit biçimde, türlü geleneklerde ve bir çok ad altında sevilmektedir.Ġnsanların ilki olan Frigler bana ana tanrıça Pessinus dediler. Kenditopraklarından çıkmıĢ olan Atinalılar Cecropian Minerva, denizlesarılmıĢ. Kıbrıslılar Paphian Venus, ok taĢıyan Giritliler Dictynian Diana,üç dil konuĢan Sicilyalılar melun Proserpine, Elevsisliler eskitanrıçaları- Ceres, bazıları Juna, ötekiler Bellona, baĢkaları Hecate,baĢkaları Ramnusie ve güneĢin ilk ıĢınları ile aydınlanan doğuda o-turan her iki türdeki Etopyalılarla her tür eski kuramda mükemmelolan ve düzenli törenlerle bana tapman Mısırlılar bana gerçek adımlaKraliçe Ġsis dediler. 'WHiç bir iyi katolik bilerek Isis önünde diz çökmez. Fakat, Ģimdi tarihselbir kiĢi olan Meryem'e dogmatik olarak bağlanan her mitselmotif, ayni zamanda ve kültünün geliĢim döneminde ve yerinde, hemMeryem'in herif îsis'in yerel görünümleri olan her Ģeyin anasıTanrıçaya bağlıdırlar: ölmüĢ ve dirilen tanrının ana gelinine, bilinen ilktemsili I.Ö. 5500'e kadar giden Tannçaya.f*)Tapınma ile ilgili kültlerde, sofu kimsenin tek bir yerel bildirimlesınırlandırılması gelenek olmuĢtur. Böylelikle ona, 'en gerçek' kutsallıkbiçiminin temsili olarak, ya da tek olduğundan ya da öncel olduğundansaygı gösterir. Hindistan'da bile, dinlerin birliğinin önderiRamakriĢna'nın (1836-1888) ağzından bir sofuya Öğütlerde okuyoruz:Bütün görünüĢler karĢısında kuĢku duymadan eğilmelisin. Fakat birideale sapmaz biçimde tapınma denen bir Ģey vardır. Gerçekten,doğrudur, herkesi selamlamalısın. Fakat tüm ruhunla bir ideali sevmelisin.Sapmaz tapınma budur.' Ve KriĢna ile Gopis® öyküsünden birörnek verir: 'Gopis'in çoban Vrindavan KriĢnasma öyle bağlılıklarıvardır ki sarıklı Dwaraka KriĢnasını görmediler bile.'^Fakat bir kimse, tapınma ile bilim arasındaki sınırların anlamını,ayrımını bilmelidir, ikincisi ile ilgili genel formlardan tüketilmiĢ yerel(*) ilkel <strong>Mitoloji</strong>'nin basımından bu yana Türkiye'de, güneybatı Anadolu'da Î.Ö. 7000'denkalma neolitik bir kasaba kültürü ortaya çıkarıldı: Hacılar. Ana tanrıçanın heykelcikleriniiçeren seramik eĢyalar, Ġ.Ö. 5700-5400 tarihlerinde olduğu belirlenen bir tabakadabulundu. James Mellaart, Excavations at Hacılar, 4. yıl raporu, 1960, Anatolian Studies,c. 11 (1961) ve Mellaart, Hacılar. Neolithic Village Site. Scientific American, c. 205, No: 2.Ağustos 1961.41


ir delil korkusu olmasına gerek yoktur. Basitçe gerçektir. Nasıl istersenizöyle yapın. ÖlmüĢ ve dirilmiĢ tanrının annesi, Levant'ta neolitikve neolitik sonrası dönemde, mitolojik olarak binlerce yıldır biliniyordu.Mamut avı dönemindeki paleolitik çıplak tanrıça kültü ile olan iliĢkisiaçık değildir, fakat çekirdek Yalan Doğuda l.ö. 5500'den, Gua-dalupe'daĠ.S. 1531'e bir sürekliliğinin olduğundan kuĢku yoktur.' 4 ' Tüm antikdünya, Küçük Asya'dan Nil'e, Yunanistan'dan Ġndüs Vadi-si'ne kadarçıplak diĢi formun türlü biçimlerini barındırır: Hepsi, herĢeyi besleyengöğüslerini sunan; sol eliyle cinsel organını tutup, sağ eliyle solmemesini kollarını uzatmıĢ bir erkek çocuğa veren, onu emziren, Ģefkatgösteren Ģekillerdir. Çocuk yabanıllar arasındadır, sap, çiçek, yılan, kuĢv.b. iĢaretler tutar. Bu tür Ģekiller iyi bilinen Tunç Çağının bir çokadlarla bilinen ulu tannçasına ve kültlerine aittir. En kutsandığıtapınaklardan biri, Efes'te, Ġ.S. 431'de konsülce Theoto-kos Meryemiolarak ilan edilmiĢti. Bu zaman boyunca Roma Ġmparatorları pagandinleri korkunç baskılara uğrattılar. Tapınaklar kapatıldı, kahinler,filozoflar, öğretmenler sürüldü, idam edildi. Zaman geçti, sonuçta,günümüzde, <strong>Batı</strong> dünyasında, Meryem, ġehitler Kraliçesi, bütünadların, formların, üzüntülerin, neĢelerin ve tesellilerin ana tanrıçasıoldu; tek kalıtçısı: Akıl Mevkii, Onur Mek im. Mistik Gül, Altın Evi,Cennet Kapısı, Sabah Yıldızı, Günahkarların Koruyucusu, MeleklerinKralilçesi, BarıĢ Kraliçesi.* 5 '2. Ġlâ KRALĠÇEġekil 12'deki tanrıça görüntüsü, Sir Arthur Evans tarafından Knossos'unlabirent sarayında yıkıntılar ortasında bulunmuĢ Girit mühüründen.Girit'in eski uygarlık çalıĢmalarında özel bir önemi var. Avrupaçevresindeki en eski Tunç Çağı uygarlığının geliĢme merkezinigösteriyor. Ada, Frobenius'un belirttiği gibi, Levanten etki .çemberindeyer alır. 3LÖ. 2500-1250 döneminin görkemli saraylan Ġndüs VadisininHarappa ve Mohenjodaro kentleri ile çakıĢır.^6'Mühürde tanrıça, mızrak elde, aslanlarla çevrilmiĢ bir dağınüstündedir. Arkada bütün Girit türelerinin karakteristiği olan kiriĢlerinüstünde yapı boynuzlan ile bir bina görünmektedir. Önünde, baĢkaimgelerden tapınmayı gösterdiğini bildiğimiz bir duruĢla, genç birerkek vardır. Erkek bir olasılıkla tanrıdır (ölmüĢ ve dirilmiĢ oğul-eĢ).Veya genç Girit kralıdır (Eğer Frazer haklıysa her Venüs yıldö-42


Şekil 12. Dünya Dağtnm Tanrıçasınümünde yani sekiz yılın sonunda ya gerçekten ya simgesel olarakkurban edilir(*). Veya basitçe sofudur.Bu yüzyılın ilk çeyreğinde Girit uygarlığının yeniden bulunmasındaemeğine çok Ģey borçlu olduğumuz Sir Arthur Evans sekiz ciltlikanıtsal yapıtı Minos Sarayı'nda^ kazı sırasında sayısız tanrıça,kendi sözleri ile 'Küçük Asya'run büyük bölümünde ve Suriye'de deği-Ģik ad ve unvanlarla tapınılan, aynı oğul veya eĢi ile birlikte görülenulu ana' bulunduğunu anlatır.^ Öte yandan, Yunan Din Tarihi'ma yazarı,alanında eĢsiz bir profesör olan Martin. P. Nilsson, Evans'mgörüĢüne tedbirlilik öğütleyerek karĢı çıkara 10 ) 'Aslanların çevirdiğidağın üstünde elinde mızrakla duran tanrıça gerçekten Küçük Asya'run aslanların eĢlik ettiği kibelesi Dağ Ana (xfctny öyeta'yı andınyor.Öte yandan, Kıbele, Rhea ile özdeĢleĢtirildiğinde (Zeus'u doğuranRhea) ada ile bağıntısını destekler görünüyor. Mühürdeki tanrıça bunedenle tereddütsüz Küçük Asya'nın Ulu Anası ile özdeĢleĢtirilebiliyor.Fakat akılda tutmamız gereken Ģey, bu resim ile bizim ulu anaöykülerimiz arasında yüzlerce yılın (gerçekten Hesiod'a göre binlerceyılın) uzandığıdır. Olası veya olanaklı görülen Minos Girit'i ile AsiaMinor'un etnik iliĢkisine kapılmadan, önyargısız olarak, Minos tann-(*) Venüs'ün 1 yılı 584 gündür. 5 Venüs yılı (584 x5* 2920), 8 yıl eder (365 x 8 » 2920).Böylece Venüs'ün aynı noktaya gelmesi için 8 yü gereklidir.43


çası ile tarihsel dönemlerden bildiğimiz Ulu Anayı iliĢkilendirmeitnekdaha sağlıklı olur. Basitçe, mühürümüzün, Küçük Asya' dakine benzerveya onunla ilgili doğal bir tanrıça olduğu gözlemine, aradaki yüzyıllarınKüçük Asyası'ndakinin niteliğini değiĢtirip geliĢtireceğini düĢünerek,bağlı kalmalıdır/ 11 'Böyle bir uyarıya dikkat etmek sağduyululuk olarak görülebilir.Ama Profesör Nilsson'un paragrafının yazıldığından bu yana antikitenintiyatrosunda yeni bir ıĢık yandı. Bu ıĢığın desteklediği Sir Arthur Evansoldu. Özellikle, genç bir Ġngiliz mimar, Michael Ventris'in Girit çizgiselB yazısını çözmesi ve dilin eski Yunanca olduğunu bulmasıyla. Üstelik,yazüann, bir muhasebecinin notları olduğu ortaya çıkmıĢ da olsa,, buçok Ģey yanında, tapınaklardaki sunakları da kaydediyorlar.'.'Sunakların verildiği tanrılara sesleniĢ klasik Yunan ge-leneğindekigibiydi. Örnek olarak:Dictaean Zeııs'a, yağ.Daidalcion 'a, yağ.Labirentin Hanımı'na, bir kavanoz bal.Sonra, Ģimdi Pylos olarak bilinen Yunan anakarasındaki bir yer,Ilyada'da Kral Nestor'un Miken saray-kenti olarak anlatılan yer olarakbelirlendi ve burada ikinci bir çizgisel B yazı deposu ortaj a çıktı. Yunandeniz tanrısı Poseidon'a (toprak-tanrıçası'nın (das) tanrısı (posei))verilmiĢ bir çok armağandan, sığır, koç, post, buğday, un ve Ģarap, balve merhem ve hatta insandan söz ediliyor.' 13 ' Daha sonra 'Ġki Kraliçe veKral'f 14 ) denilen 'iki Kraliçe ve Poseidon' kutsal tiradım öğrendik/ 15 )Aynı zamanda Kral Nestor'un kentinin Potnia, 'Hanım' adlı birtanrıçanın tapınağının yanında olduğunu ve kralın büyük bif te-menosyani mülke sahip olduğunu da.' 16 'Bu iliĢki ile bilimadamları Odysseia daki uzak seferlere çıkanPhaiaklılann Kralı Alcinous'un kızkardeĢi Nausicaa'nın sözlerini deanımsadılar:Bak, yabana, noksansız yaparsan benim dediğimi,dönüşünü çabucak sağlıyabiliyor babam.Rastltyacağız yol kenarında Athene'nin bir korusuna,pırıl pırıl kavaklardan bir koruiçinde bir pınar var, çimenlik iki yanı,babamın bir bahçesi var ordameyva verir istediğin kadar." 7 *44


ġimdi, Potnia ile Kralın ne iliĢkisi olabilir? Veya, Ġki Kraliçe ileKralm', veya Ġki Kraliçe ile Poseidon'un? Bütün bunların Girit'te anatanrıçanın rolü, konumuzla ve Girit yoluyla Yunanistan ve ötesi ile nebağı bulunabilir?Miken örneğinde, iki kadını bir çocukla otururken gösteren fildiĢibir süs tabağı vardır. ġekil 13. (18 > Üçlü, çizgisel B metinlerinden öğrenileninıĢığında, iki kraliçe ve kral veya iki kraliçe ve genç tanrı olarakyorumlanmıĢlardır. Ventris'le birlikte yazının okunması için çalıĢmıĢolan Profesör Leonard Palmer, 'Miken'den çıkan tabak, Miken kutsalailesinin fen güzel örneği kabul edilmiĢtir' diyor. Ama, daha Ģematikolanların varlığına iliĢkin kanıtlar var. Siyam ikizleri gibi yapıĢık veortak omuzlarında bir çocukla görülen fırında piĢirilmiĢ bir dizi Ģekilvar. Bunlar da genç tanrı ile ikiz kraliçeler olarak yorumlandılar.^9^Şekil 13. iki Kraliçe ve KralSümer'in bilinen en eski mitolojisinde, ölmüĢ ve dirilmiĢ tanrı Dumuzi-asbu,Cehermernin Sadık Oğlu, iki uhı tannçca ile, dahadoğrusu, iküi biçimde bir tanrıça ile kader birliği etmiĢti. Bir yandanyaĢıyanlarm tanrısı, öte yandan ölülerin tannsıydı. Birinci biçimi ilesonraki klasik mitolojide Afrodit olan Cennet Kraliçesi Ġnanna, ikincibiçimi ile, klasik mitolojide Persephone olan öte dünyanın korkulu45


kraliçesi EriĢigal'di. Ölümde ikinci ile bulunan, yaĢamda birinciyi seventann Yunan geleneğinde Adonis'ti. ġeklimizde çocuğun bir tanrıçadanötekine geçtiğini görüyoruz. Sümer döneminde böyle bir üçlü, Mikentabağındaki gibi, tnanna, EriĢkigal ve Dumuzi olarak veya ruhundakralın vücut bulduğu eĢdeğer biri olarak temsil edilebilirdi. KlasikYunan'da ise Elevsis'in üç ulu gizi olarak ortaya çıkarlar Demeter(Toprak Ana) Persophone (öbür dünyanın kraliçesi) ve (bir zamanlaryerel bir kral olan)* 20 ) Triptolemos. Triptolemos, Demeter vePersephone'nin beslediği, Demeter'in armağanı olan tohumu dünyayaçıkaran fakar Persephone'un beslediği biri olarak ölüler ülkesindehüküm süren genç tanndır.* 21 'ġekil 14'te, karĢılaĢtırma amacıyla aldığımız, Elevsis bölgelerindebirinde bulunan eski bir kırmızı küpte çizilmiĢ Yunan üçlüsü vari^Solumuzda Demeter, kendisinin beslediği Triptolemus'a tohum uzatıyor.Triptolemus, temel saban-fallus analojisini anımsatacak biçimdeTarık saban'ını tutuyor. Arkasında, iki elinde meĢalelerle öbürŞekil 14. Demeter, Triptolemos ve Persephonedünyanın kraliçeliğini belirleyen Persephone duruyor. (7. Ģekil ilekarĢılaĢtırın) Jane Harrison, 'anne ve bakire burada açıkça belirlenmiĢtir'diyor, 'ikisi bir araya geldiğinde hangisinin hangisi olduğunusöylemek olanaksız. Demeter ve Kore (Persephone) iki kiĢi fakat tek46


tanrıdırlar( 23)Böylelikle, ölmüĢ ve dirilmiĢ tanrının iki tanrıçası mitosu ile Sümerlerin,iki kraliçeleri iie Girit çizgisel B yazılarının, iyi bilinen Anneve Bakire, Sokrates'in Gorgias'ta^ sözünü ettiği Elevsis Yunan gizleriDemeter ve Persephone'un arasındaki sıkı süreklilik kuruluyor. BaĢkadeyiĢle Sir Arthur Evans'ın ulu tanrıça mitolojisinin çekirdek YakınDoğu'dan Minos Giriti'ne • devamlılığı görüĢü geçerlilik kazanmaktadır.Bunu gözönüne alarak, Evans'ın Girit-Miken ikili tanrıça simgesihakkındaki görüĢlerini izlemeye devam edebiliriz.ġans eseri, Pylos'ta bir mezarda, bir köylü tarafından bir kovanıniçinde bulunan bir yüzükte, sessiz de olsa etkili bir kanıt vardır. ġekil15'teki Kral Nestor'un ■ güzel yüzüğü 31,5 gram saf alandandır veEvans'a göre Ġ.Ö. 1550-1500'den kalmadır.Şekil 15. Sonsuz Yaşam Ağacı'Çizim alanı, bir ağacm yatay uzanan dalları ve gövdesiyle... Ġkibölüme ayrılmıĢtır... eski, boğum boğum ve yapraksız ulu ağaç.... biryığının veya tümseğin üstünde fıĢkıran dallan ile durmaktadır. Gövdesialanın ortasından fıĢkırmıĢtır, yatay uzanan dalları vardır... dallarınböldüğü sahneler gerçekte yeryüzüne değil Minos öbür dünyasınaaittir. Eski Ġskandinav "Dünya Ağacı' ve Odin'in Küllerinin AtıYggdrasil ile açık bir benzeĢme göstermektedir.47


Sol üst:Ağacın ilk bölümünde Minos Tanrıçası görülebilir. Tanrıça alıĢılmıĢarkadaĢı ile konuĢurken canlahdırılmıĢtır. BaĢının yukarılarındagörünen iki küçük nesne ile vurgulanmıĢtır. Her iki yanlarında uzanankanca gibi görüntülerle krizalit oldukları anlaĢılmaktadır. Burada pupabiçimleri ile yerleĢtirilmiĢ olduklarından, insan ruhunun ölümden sonradiriliĢ imgesinden baĢka bir Ģey olduklarını düĢünmek zordur.Yanlarında bir ring üstünde görünen iki genç figürün ise yeni ya-Ģamdaki yeniden canlandırmıĢlarının simgesi olduğuna kuĢku yok.Gençler, uzun Minos lüleleri ile tanrıçanın arkasında duruyorlar.Arkası ona dönük olan sağ kolunun alt kısmım kaldırırken, arkası ağacayüzü ona dönük olan kısa etekli hanım, karĢılaĢmadan ĢaĢkınlığını ikielini kaldırarak gösteriyor.Lburada, tanrıçanın yaĢam veren güçleriyle yeniden birleĢmiĢ vekrizalit ve kelebeklerle simgeleĢtirilmiĢ genç çiftle, ölümün ayrılmıĢolduğunu görüyoruz. BuluĢma, gerçekten, aĢağıda anlatılan sahnedeolduğu gibi, evli çiftin Kutsal Ülkede sürekli birleĢmesini gösteriyorolabilir.|3§fSağ üst:Bu bölümde, ağacın sağında, tanrıçanın kutsal aslanı uyanık birsükun içinde bir tür kerevete uzanmıĢtır. Erkek giyiminde de olsa,her zaman iki küçük cariyesi olarak temsil edilmiĢ olan hizmetindekiiki kadın figürü ona hizmet etmektedir. Tanrıçanın aslanı, doğal olarak, aĢağıdakileri bekliyecek ve gözleyecektir. ,Sahnenin dinsel niteliği, ağaçtan fıĢkıran kutsal sarmaĢık-dal ilezenginleĢtirilmiĢtir. (...Dünya Ağacından fıĢkıran filizler aĢağıdakialemlerin nöbetçisi aslana gölgelik diyedir. Duvar resimlerinin dikkayalara tırmanan 'kutsal samaĢık'ı ile eĢ tutulmalıdır. Yürek biçimiyapraklar hatta çiçek öbeklerinin uçları açık seçik belirginleĢtirilmiĢtir...Aeneas kopardığında ona Avernus yolunu açan Altm Dal'ıanımsamamak olanaksız (Aeneid vı. 136). Fakat biri koparıldığındabaĢka bir altın dal parıltılar içinde onun yerini alır...).Sol ve sağ alt:Gövdenin alt iki yanında, Griffin'in huzuruna, Adalet Avlusu'nagirenlerin ilk incelenmesinin anlatıldığı bir sahne kesilmeden resmedilmiĢ.Sol bölümünde genç çift gene ortaya çıkıyor. Bir dansauymuĢ görünüyorlar. Bir griffin hanım onlara iĢaret ederek öne git-48


melerini istiyor. Gövdenin sağında bir baĢkası, gençleri, saygısızcagirdikleri için uyarıyor. Gövdenin sağında, birincisinin ötesinde ikigriffin hanım daha var. Yeni dönemin (l.ö. 1550) her zamanki modasıkısa etekleri ve saygı ile kalkmıĢ elleri ile, hepsini mahkemeninbaĢkanma yöneltiyorlar. BaĢkan, kibar, horoz tüylü kanatlı bir griffintürü. Yüksek bir masa veya taht üzerine oturmuĢ. Arkasında baĢka birdiĢi Ģahıs duruyor. Bu kiĢide tanrıçanın bir tekrarını görüyoruz. Bugriffinin üstün özelliği, Girit'te, özgün biçimde kartal baĢlı olan etkileyicigörünüĢündedir. Burada BaĢ Yargıç mevkini belirlemektedir.AĢağıda, ağacın dibinde bir tümsekte, ot yerini tutan filizlerin arasında,köpek benzeri bir canavar çömelmiĢtir. Cerberusun habercisi buyaratık, geniĢ ölçüde ejderha ile YggdraĠis'in dibindeki isteksiz Nidhoggerile karĢılaĢtmlabilüv 25 'Ders yeterince açık. Bu sahnede temsil edilen ölüm ötesindekiyaĢam imgesi, toto coelo, sonraki epik dönemin kasvetli Hades'inden,güleryüzlü klasik Kutsal ada ve cennet bahçeleri imgelerini önermesiile farklıdır, Virgil'in Harika Ormanlarını anımsıyoruz:largior hıc campos aetherei lumine vestitptırpureo, solemaue sııum, sua sidera norunt.(*)Ġlkel deniz ortasında eski Sümer cennet adası Dilmunu da anımsatıyor.Î.Ö. 2050nin çivi yazısı metinlerinde okuyoruz:;*ç*aslan öldürmez,kurt kuzuya saldırmaz...yaşlı kadınları ben yaşlı kadınım demez,yaşlı erkekleri ben yaşlı erkeğim demezS 26 'Bu, Odysseia'ıun IV, kitabında, 'Elysion ovasında ve dünyanınucunda" yaĢlı deniz tanrısı Proteus'un, Helen'in eĢi Menelaus'a anlattığımanzaradır:ölümsüz dünyanın ucuna götürecek seni, Elysionovasına, sarışın Rhadamantys'in yanına,(*) ĠĢte geniĢ gökler çayırlan mor ıĢığa boğuyor, kendi güneĢlerini kendi yıldızlarını biliyorlar.(Aeneid VI. 640-41).■. !& 49


öyle rahat yaşar ki insanlar orda: hiç kışolmaz, ne kar yağar, ne yağmur, insanlarıserinletmek için yükselir Okeanos'tan esenyelleri Zephyros'ım tatlı tatlı. (27)Profesör Nillson, tarihsel Yunan dininin ayn ırklardan iki halkınbirleĢmesi ile oluĢtuğunu yazar: 'Ġkisi hakkında ne yazık ki çok az Ģeybiliyoruz. Gene de, Grek öncesi halkın duygusal dinindeki mistik eğilimile Îndo-Germen iĢgalcilerin ılımlı dinlerindeki ataerkil tanrılarınyazısız yasalarına bağlılıkları arasındaki ayrım sezilebilir.'( 28 )<strong>Batı</strong>daki, sefil, acıklı birleĢmenin geliĢimini, hareket, baskı ve kandolu tarihini enine boyuna kalıcı etkileriyle gösteren bu açıklamaüstünde durmak istiyorum. Levanten dünyada da, Yunandaki gibi, Samiöncesi ve Aryan öncesi mistik tarımcı neolitik ve Tunç Çağı halklarınınduygusal dini ile, Ģimdilik böyle diyelim, değiĢik savaĢa halkların ılımlıdinlerindeki ataerkil tanrıların yazısız (ve sonra, yazılı) yasalarındakibağlılıkları arasında derin çeliĢki vardır/Gerçekten, yalnızca'sezmiyoruz', kültürümüzün her verisinde ve ruhlarımızda, bizdeki buçeliĢkili eğilimleri görüyoruz. Fakat <strong>Bölümü</strong>n bu kısmındavurgulanması gereken, ataerkil Aryanlann da, Samilerin de güler-yüzlü,mistik, Ģiirsel cennet-dünya temalarının ne kaybolmuĢ olduğu ne detekrar kazarulmıĢlığıdır; ana tannçamn göğsünde, yaĢam kadar ölümünde varlığı, korkudan uzak, her zaman mevcuttur.3. MĠNOTAUR'UN ANNESĠPhiladelphia Üniversite Müzesi'nde Î.Ö. 2500'e ait Sümerden kalma,piĢirilmiĢ topraktan bir tabak vardır (ġekil 16). GüneĢin aslan baĢlıkartalının sürekli tükettiği ezeli ve ebedi ay boğasım göstermektedir.Kurban, dört uzvundan fıĢkıran kutsal gücün ateĢli iĢaretlerinitaĢımaktadır. Yüzünde yayılan sakin ve güzel insancıl (Sümerli olduğukadar Mısırlı) gülümseme, tanrısal hayvanlarda görülen eski bir özellikolan dikdörtgen sakalla sarılmıĢtır. Yılan ya da boğa, toprağı dölleyengücün simgesidirler. Boğanın sağ bacağı, burada, sayısız metinlerdentoprak ananın gövdesi olduğunu^büdiğimiz evrenin kutsal dağınınsimgesi olan bir tepenin üzerindedir. Girit 'takdis boy-nuzlan'nı andırangözegelen çıkıntılar kabul eden toprak ile ihsan50


Şekil 1 b. Ay-boğa ve Aslaıı-ktışeden tanrı arasındaki iliĢkiyi belirler. Üçlü çatalı oluĢturması için bacakortalarına yerleĢtirilmiĢtir. Tanrı yukarıdadır. Çünkü Aydan yukarıdadırve Ay kaybolduğunda, yaĢam veren çiy ve yağmurları indirengüneĢ, ıĢığını ondan alır.Toprağın altında su da vardır. Miken-Girit tanrısı Poseidon'unhayvanı boğadır ve üçlü çatal katkısı ona aittir, denizde, kaynaklardave toprağın altındaki sularda yaĢar. Hindistan'daki ulu tanrı ġiva gibi.ġiva'nın da hayvanı boğadır, iĢareti üçlü çataldır; arkadaĢı Parva-ti'rünadı da 'Dağın kızı' anlamındadır. Parvati'nin hayvanı aslandır,tanrıçasıyla birlikte Kailasa Dağının tepesinde yaĢar. Aynı zamanda enfazla lingam (fallus) simgesi ile saygı görür ve cehennemin sularındanyükselerek toprak ananın yoni (ferc)ine geçer. 'Evrensel Dansçı' ġiva,ayağına kapanmıĢ Cehalet adlı cücenin sırtına ayağını sıkıca basmıĢĢekilde gösterilir. Sol ayağı da vurmak üzere kalkmıĢtır. Bu duruĢunanlamının, tanrının sağ ayağı ile, ölümlü doğuma kutsal yaratıcıgücünü vermesi olduğu, solla da bu geçicilikten onu kurtardığınıgösterdiği söylenmiĢtir. Aynı düĢüncenin boğanın ön51


ayaklarında anlatıldığını düĢünmekten kendimi alamıyorum.Ur kraliyet mezarlarında, tikel <strong>Mitoloji</strong>de tartıĢıldığı gibi, Kraliçeġub-ad'ın gömüldüğü odada gümüĢ bir inek baĢı bulunmuĢtur. Tümmaiyeti ile ölümden sonra yeraltına izlediği (Suttee teması)(*) eĢi A-Bar-gi'nin mezar külliyesinde ise, sesli kuruyu ve küçük bir harpın tahtasınısüsleyen, dikdörtgen lacivert sakalıyla altın bir boğa baĢı vardı.Bu harpın sesi, ay-boğanın simgesel Ģarkısının özüdür diye önermiĢtim,Kraliçe ġub-ad'a, Ölüm Kraliçesinin diyarına sevgilisini izlemesi içinemir vermektedir. Burada söz konusu olan mitos, iki kraliçe ve kralmitosudur. SüslenmiĢ harpın müziği, boğarım sesi, yaĢam ve ölümünbir olarak bilindiği gizlerin müziğidir.BaĢın yerini alan büyük davullu Mezopotamya .riti Dr. Robert Dyson,Jr. tarafından anlatılmıĢtır. Hem boğanın nakli hem de eski dünyaritlerinde sanatın iĢlevi açığa çıkarılmaktadır:'Boğanın elveriĢli olma koĢullan katı biçimde tanımlanmıĢtır.Üvendire tarafından zedelenmemiĢ olmalıdır, beyaz püskülleri olmalıdır,boynuz ve tırnakları tam olmalıdır ve katran kadar kara olmalıdır.O zaman mummu-evi denilen yere getirilir ve keçi kumdan iplebacakları bağlanır. Sazdan hasıra yerleĢtirilir. Bir koyunun sunulmasındansonra, boğanın kulağına bir sazla büyüleı fısıldanarak 'ağızyıkama' riti gerçekleĢtirilir. Sonra sedir ağaa sakızı serpiĢtirilir. Birmaltız veya meĢale ile boğa simgesel olarak 'temizlenir/ Çevresineundan bir daire yapılır, kahinin söylevinden sonra, bıçakla öldürülür.Bilinmeyen bir nedenle, sol omuzdan sinir alınır ve hayvanın derisiyüzülür. Sonra yürek, sedir, selvi özel bir unla büyük davulun önünegömülür. Gövde kırmızı bir kumaĢa sarılır, batıya gömülür. Yenidavula geçirilecek postun hazırlanması için ayrıntılı talimatlarverilir.^30 )Mitsel ay-boğası, evren ritminin tanrısı, akla, tapınak orkestralarınındavulu, telleri, kamıĢ flütleri ile gelir. Çevresinde. doğum, ölüm veyeniden doğum Ģarkıları dansedilerek söylenir, katılanlar ölümsüzvarlığın uyumuna kapılırlar. Aslan-kuĢ tarafından kesilen neĢeli fakatduygularım göstermeyen, bilmece dolu Mona Lisa yüzlü boğanınifadesi, ölüm ötesinde, zaman ötesinde, aklın, adaylar tarafından bilinenvarlık biçimlerini gösterir. Ölümüyle, ki ölüm değildir,(*) Suttee (sati) ġiva'nın ölümsüz eĢinin yeniden dünyaya gelmiĢ biçiminin bir baĢkaadıdır. Anlamı için Doğu <strong>Mitoloji</strong>si syf. 72-73'e bakınız.52


mitsel simgesi kalkmıĢ önayağı ve sol boynuzu ile belirlendiği gibi,dünyanın yaratıklarına yaĢam verir.Simge, burada, dünya ve cennet arasındaki bitiĢme noktasını temsiletmektedir. Tanrıça ile tanrıyı, iki gibi görünen fakat tek olanı temsileder. Eski Sümer mitosundan bildiğimiz gibi, cennet An ve dünyaKi, tek bir bütün dağdı, Anki. Alt kısmı dünya-diĢi, üst kısmı cenneterkekti.Fakat ikisi (Adem'le Havva gibi) oğulları Enlil (Kitabı Mukaddes'te'yaratıcı' Yehova) tarafından ayrıldılar ve geçici dünya(Havva'nınelmayı yediğinde olduğu gibi) yaratıldı.* 31 ) Ritüel evlenme vekarı-kocalık (hem meditasyonla (psikolojik yön) ruhun temizlenmesihem de eylemle (mucize yönü) doğanın verimliliği ve yenilenmesiiçin) eski durumun değiĢmemesini ve yeniden inĢasını anlatır: Öncekidurumun halen mevcut olduğu, günlük akıl ve göze tersi gerçekmiĢ,gibi gelse de, bir alan ve biçimin tanımlanması dır bu. Son boğanındurumu, demek ki, görülmezdir kara, katran karası.Böylece, Hindistan'ın Danseden ġiva simgesi gibi, Sümer piĢirilmiĢtabağında, benim kitabımda tartıĢmıĢ olduğum gibi, Doğu'da, eskiTunç Çağı felsefesinden bugüne kadar taĢınan bir durum sözkonusudur.Ġlk amaçsız biçiminde bu felsefe, Dr. Jean Piadget'in 'ki-Ģiliğin çözülmemesi'* 32 ) olarak tanımladığı çocukça bir zihinsel durumlabirleĢtirilebilecek niteliktedir. GeliĢtirilmiĢ sonraki biçimlerindeise, uygarlık tarihinde en önemli tek yaratıcı güç olmuĢtur. Önemi,ikili olmayan vecdin son mistisizminde veya mitsel tanımlama vesimgelerde, değiĢik biçimlerle, Mısır'da Ġki Ortağın Gizi, Çin'de Tao,Hindistan'da Nirvana, Japonya'nın gekĢtirümiĢ budist öğretisindeGazap Çiçeği ile kanıtlanır. Çok yerde geçen cennet imgesinde de,ĠĢaya bölümünde olduğu gibi (Ġ.Ö. 740-700) söz konusu olur:'Ve kurt kuzu ile beraberce oturacak ve kaplan oğlakla beraber yatacakve buzağı ve genç aslan ve besili sığır bir arada olacak ve onlarıküçük bir çocuk güdecek. Ve inekle ayı beslenecek, onların yavrularıbirlikte yatacak ve aslan sığır gibi saman yiyecek, ve emzikteki çocukkara yılanın deliği üzerinde oynayacak ve sütten kesilmiĢ çocuk eliniengerek kovuğu üzerine koyacak. Bütün mukaddes dağımda zararvermeyecekler ve helak etmeyecekler, çünkü sular denizi nasıl kaplıyorsa,dünya da Rab bilgisi ile dolu olacak.'( 34)Yalnız, burada, idilsel durum, gelecek bir güne ertelenmiĢtir. EskigörüĢte ise o an mevcuttur, bu dünyadadır ve ruhsal deneyimle bilinebilir.Ay-boğası ve güneĢ-aslan kuĢlu tabakta bu anlayıĢ temsil53


edilmektedir. YaĢayan boğa ve aslan bu dünyada da temsil edilmektedirler,Doğa Ananın süresiz barıĢında, yüreğinde yaĢamaktadırlar vehâlâ 'Ģimdi beni ye' denilen canavarın gizemli yaĢam oyununda oynamaktadırlar.PiĢmiĢ tabaktaki neĢeli, duygularını dıĢa vurmayan ifade mutatismutandis Hintli Danseden ġiva'nın maskemsi yüzünde görünür. Tanrı,kaldırdığı sağ elinde bir davul tutar, yaratılıĢın, zamanın davulvuruĢunu; sol elinin ayasında zamanın sınırlarını tahrip eden ölümsüzlükbilgisinin ateĢi vardır. ġiva, boğanm dört bacağı gibi ateĢ saçarve ġiva'run saçından, süs gibi yeniden doğumun hilali ile ölümünkafatası takılıdır. ġiva, aynı ölüm ve yeniden doğumun Sümerli tanrısıDumuzi-Tammuz-Adonis gibi, yabanıllar tanrısıdır (pasııpati). HayvanıneĢeli boğadır. Gene, Yunan tanrısı Dionysos, ġiva gibi, EvrenselDansa olarak bilinir; Parçalanan boğa ve yırtan aslandır:görün, görün, adın ve biçimin her ne ise, EyDağ Boğası, yüzlerce başlı yılan, alevliateşlerin aslanı, ey tanrı, yabanıl, gizem,gelfi 35 )Çizgisel B'de Dionysos'un adının görülmesi birçoklarında Ģok etkisiyapmıĢtır. ġimdi, bu adla, Girit'e dönelim/ 36 'Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde tartıĢıldığı gibi, Mısır mitolojisinde 'anasınınboğası' denilen tanrı-kral-firavun, öldüğünde, mezarının tepesinde(tanrıçanın tepe simgesi) oğlunu vücuda getiren Osiris'le tanımlanmıĢtır.YaĢamında, tahtta oturduğunda ise, (gene tanrıçanın simgesi)Osiris'm oğlu Horus'tur/ 37^ Bu ikisi, ölü fakat yeniden vücut bulan evreninkralının bütün mitsel rolünü temsil ettiğinde, varlık olarak tektir.Evrensel inek tannça Hathor (hat-hor, Horus'un evi) dünyadan dörtayağı dört bucakta yükselir, beli gök kubbedir. Tanrı Horus, altın veĢahin olarak simgelenmiĢtir. GüneĢ, doğudan batıya uçar, ertesi Ģafakgene doğmak üzere, akĢam, ağzından içeri girer ve böylece sürer.Gerçekten gece özelliği ile 'anasının boğası', gündüz, ıĢık dünyasınınyöneticisi ve keskin gözlü kurban-kuĢtur. Dahası, Osiris'in hayvanıboğa, yirmibeĢ yılda bir törenlerle kesilen Apis boğasında vücut bulur.Firavunun kendisi, böylece, ritüel kral-katli'ne bağlıdır. Henüz birönerene rastlamadımsa da, öyle görünüyor ki Girit ritüel oyunu boğaringi, Girit'in genç tanrı kralları için aynı iĢlevi gör-54


muĢtur.Girit krallarını yirmi yaĢın gençliğinde gösteren bir çok temsilvardır fakat yaĢlı adam olarak gösteren bir tanesi bile yoktur. Yani,her Venüs döneminde bir kral-katli olmuĢ olmalı. Kısaca, Girit ritüelsanatında boğa ringinin göze çarpması, ritsel bir vekalet yapılmıĢolduğunu gösterir.Şekil 17. Minotaur ve Aslan-adamProfesör Nilsson boğa oyununu dinsel ithalatın yoksunluğu olarakkabul eder. Oysa 17. Ģekildeki cardı çizim bana bu görüĢün tersiningeçerliliğini kanıtlıyor. Bir boğa-adam, minotaur görüyoruz/ 38 ) Aslanadamona saldırıyor. Sümer boğa aslan-kuĢ benzerliği inkar edilemez.Gerçekten bu usta iĢi küçük sanat eseri bitmez tükenmez dönüĢdüĢüncesini gösteriyor. Girit'te de Sümer'deki gibi, ayı kesen vebüyüten aslan parlayan güneĢ ısısının hayvanı iken, boğa büyüyen veküçülen gelgitlerin, dünyanın üretken güçlerinin, gece kırağısının,yeĢermenin, kadınların ve rahmin ritminin tanrısı Aym hayvanıdır.<strong>Mitoloji</strong>nin resim dilindeki Minotaur imgesi, ay-boğa düĢüncesi ileay-adam veya ay-kral'ı eĢitler, böylelikle kralın yerini Girit'te boğa iledeğiĢtirir. Aynı, Mısır'da eski tarım ritüelinde tann-krahn yaĢam55


ağıĢlayan ölümü gibi. Dahası, boğanın ringde gerçekten düzenli olarakkesildiği 18. Ģekilde görülüyor. Kahin benzeri bir matador coıtp degrâce halinde: Hayvan tüm hızıyla koĢarken, stadyum görünüĢü içinde,adetlere göre kesilmiĢtir. Matador ve kılıç Sümer aslan-kuĢ'u ile aynıiĢlevi göstermektedir. Boğa ise ebedi ezeli tanrı rolündedir: ToprakTanrıçası, Poseidon.Yıkıntılardan, böylece, geniĢ biçimde ve iyi bilinen Tunç Çağıiçeriği ile Girit düĢüncesi yaklaĢımı çıkmaktadır. Fakat onu, ulu kahinuygarlıkları Nil ve Dicle-Fırat uygarlıkları kadar, sonraki ataerkilYunanlılardan da ayıran, kadının rolüne özel bir önem verilmesidir.Nilsson, "kanıtların sınırlı doğasına karĢın, Minos dininin belliözelliklerinin Yunanlılannkinden ayrılık gösterdiği açıktır* diye yazar:'Bir özellik tanrıçaların ve diĢi kültlerin üstünlüğüdür. Erkek tanrılar,diĢilerin tersine, görünmez. Erkek kült imgeleri de yoktur. Kültlerdeerkeklerden çok kadınlar görünür. Dinin özellikle ağaç kültlerindegörünen duygusal yönü diĢi cinsin üstünlüğü ile açıklanabilir. En açık'tanınabilen kült, evcil yılan tanrıçası ve onun iki yönlü doğa kültüdür,Yabanılların ve Ağaçların Hanımı Tanriça. Bunların doğa tapınaklarıile iliĢkisinin nasıl keĢfedildiği ne yazık ki bilinemiyor. Bu gözleme,sonuçta, Yunan dini de dahil sayısız dinde cinsel yaĢama baĢvuru ileçok sık görünen saldırgan falluĢ simgelerinin Minos sanatında hiç bulunmamasıda eklenebilir.^39 '56


Minos sanatının ılımlılık ve terbiyesine Evans da değinmiĢtir: 'Ġlkdönemden son döneme kadar ayıp nitelikte tek bir eser bile bulunamamıĢtır.'( 40 )Minos kültürü, birçoklarının belirlediği gibi anaerkildir. Hanımlarıngüzel ferbelalı etekleriyle, cömertçe dekolte giyimleri, Ģık saç kesimlerive zevkli saç bağlarıyla zerafet ve incelik içinde, özgürce erkeklerlekaynaĢmaları, meydanlarda, boğa ringlerinde, sevimli, canlı,serbest, hareketli gevezelikleriyle hatta erkek atlet kemerleriyle tehlikelibiçimde boğa boynuzlarında ve sırtlarında parende atmaya kalkıĢmalanyla,o zamandan beri uygarlığın eĢitlenmeyen inceliğinigösterir. Bu bölümü, yeri olsun olmasın, daha sonraki övüngen fallusahlak düzeyleriyle karĢılaĢtırma olsun diye, tam yerine oturmak isterim.Kanıtlanması hiç de zor olmayan zıtlıklar Minos dünyasını Sümerve Nil krallıklarından da ayırır. <strong>Mitoloji</strong> ve kültürü onların Tunç Çağıuygarlığından daha eski bir aĢamayı gösterir. Bu aĢama, en iyi bencilkrallarmsavaĢ ve zafer anıtları ile belirlenen büyük Avrasyadünyasının tarihine giden yolun baĢında, ılımlı yumuĢak bir gündür.Yunanlıların geliĢinden önce Girit'te duvarla çevrilmiĢ Ģehir yoktur.Silaha ait bir kanıt yoktur. Stillerinde kralların fetihlerine iliĢkin savaĢsahnelerinin rolü olmamıĢtır. Ton, genelde, lüks ve zevkin, neĢeli iyiyaĢamın atmosferinin tüm sınıflarca geniĢ paylaĢımının, eski dünyanmve hatta cesurca çok daha ötelerin kârlı deniz ticaretinin tonudur.Girit uygarlığının tarihlemesi, daha sonraki bilimadamlanncadüzenlenmiĢse de temelde Sir Arthur Evans'm çalıĢması değiĢmemiĢtir.Son buluntuların getirdiği değiĢikliklerle Ģöyle özetlenebilir'■ : f: Neolitik BaĢlangıçlar: herhalde Î.Ö. 4000'lerden itibarenEski Minos I: I.Ö.26001.Ö.2500II: Ġ.Ö.260G-2300 yükseliĢ öncesim: Ġ.Ö.2300-2000Orta Minos I: Ġ.Ö.2000-1850ileriII: Ġ.Ö.1850-1700 ilk yükseliĢdönemIII A: Ġ.Ö.1700-1660 (hiyeroglif)III B: Ġ.Ö.1660-158057


Son Minos LA: Ġ.Ö. 1580-1510 yükseliĢÎ.Ö. 1500 IB: î.ö.1510-1450 (çizgisel A)II: I.Ö. 1450-1405 EH : I.Ö.1450-1100 (Miken çağı^ (çizgisel B)Tüm uzmanlar neolitik tabakanın Asia Minor'dan türed iğindeanlaĢıyorlar. Güneybatı Anadolu-Türkiye'deki kazılar özel bir önemgösteriyor. Î.Ö. 5500'den kalma(*) seramik çanak çömlek Girit tanrıçakültünün en eski örneği olarak kabul edilebilir. Bunların arasındaoturmuĢ leoparların bağrına basan çıplak bir tanrıça heykelciği de var..Bir tanrıça da yetiĢkin bir genç tarafından kucaklanmıĢ, bir baĢkası birçocuk tutuyor, bir kaçı yatıyor veya ayakta, fakat hepsi kazıcınınsözlerini (Profesör James Mellaart) alıntılarsak, 'dikkate değer bir zevkve klasik zamanlara kadar bilinmeyen bir ustalıkla yapü-mıĢ.'< 41 >Bundan baĢka, güneydoğu Anadolu'nun kuzey Suriye ile birleĢtiğiTaurean köĢesi denilen yerde, Î.Ö. 4500-3500'den kalma bir çok diĢifigür bulundu. Bu bölgede, harika boyalı Halaf eserleri ve (tikel<strong>Mitoloji</strong>'de gösterildiği gibi^42 *) daha sonra Girit'te önem kazanacakolan bir dizi simgesel form, ilk kez göründü: önden görünen boğa baĢı(bucranium), çifte balta, kovan gömütü, kumru figürleri, inek, koyun,keçi ve domuz.Doğu Mitololjisi'nde, bu bölgede Î.Ö. 4000'den yükselen bilinen eneski tapmaklara değinmiĢtim ve formlarının özellikle evrenin anatanrıça biçimi olan inek Ģeklini ve diĢilik organlarının belirtilerini ta-Ģıdıklarım göstermiĢtim. Ana tanrıçanın ahırlarında yetiĢtirilen kutsalsığırların sütü, ana tanrıçanınkine eĢdeğerdi. Buzak da kurban edilenbir hayvandı. Tapınağın bir parçası olduğu pastoral-tarım köy kültürüMezopotamya'run yeni girilmiĢ bataklıklarına yayıldığında, Î.Ö. 4000-3500, sığır kültü de birlikte gitti/ 43 ) Ġran'dan Hindistan'a geçti, tam EskiMinos U'nin Girit'te yükseldiği dönemde, Î.Ö. 2500'de Ġndüs vadisindegöründü.Önemli bir italyan okulu son zamanlarda 'Akdeniz kültürü birliği'üstünde çalıĢıyor. Ana tanrıça Ve eĢi mitos ve fitlerinden yola çıkıpĠndüs'e varıyorlar.^ Profesör Nilsson bu gruptan küçümsemeyle söz(*) Bkz. 41. sayfadaki not.58


ediyor/ 45 ) Fakat adalar dünyası Ege ile Kuzey Hindistan'ın kapalıovalan kadar değiĢik iki bölgede tek simgesel tann belirtisinin görünüĢü,her iki yerde de hem Ģefkatli (inek'gibi) hem korkunç (aslangibi) bir tanrıçanın, her varlığın büyümesi, beslenmesi ve ölümü ile,özellikle de yaĢam ağacı ile simgeleĢmiĢ ölümle de aynı biçimde ilgili,erkeğinin hayvanı boğa ve niĢanı üç çatallı mızrak olan, üstelik kralkatligeleneğinin sayısız izlerini büyüyen, yok olan ayla bağlantılıolarak gösteren bir tanrıçanın açıklanması baĢka nasıl olanaklı olabilir.Benim görüĢüme göre, iki mitoloji tek sistemin uzantılarıdır. Eksen,çekirdek Yalan Doğu'dur, .yayıhm dönemi Tunç Çağı Sümer, Mısırkrallıklarını izlemiĢtir ve büyük dağılımın temel hareket gücüticarettir. Hammadde ve ticaretin sömürüsü. Hindistan'da uygarlığınson neolitik ticaret biçimi yavaĢ yavaĢ gerilemiĢ, katkıları öncelikle ilkelhalka sonra Vedik Aryan geliĢime devrolmuĢhuv 46 ) Öte yandanGirit'de cardı bir yayılma devam etmiĢ, Orta ve Son Minos aĢamalarında(Orta Minos I ve Son Minos II) kuzeybatı BritanyaAdalanna kadar ulaĢmıĢtır. Britanya ve Girit dünyasının bağıntısı artıkkesinlikle gösterilmektedir.Britanya tarih dönernlerinin özeti, Profesör RJ.C. Atkinson'un sonTaĢçağı arkeolojik araĢtırmalarına dayanılarak, Girit'le karĢılaĢtırmalıolarak sunulabilir1. WINDMILL HILL KÜLTÜRÜ; Ġ.Ö. 2300: Britanya'daki en eskineolitik çiftçi-çobanlar, Doğu Akdeniz'den (Frobenius'un Girit Denizinden)Ġsviçre, Fransa ve iberya yoluyla birkaç içice daireyi kapsayan(örnek, Avebury yakınında Windmill Hill) geniĢ daire biçimli toprakçevirmeler. Bunlar sığır ağılları olabilir. Üç metre veya daha yüksek,üç yüz metreden dokuz yüz metreye kadar uzayan örenler içindeyarım' düzine veya daha fazla ceset bulunmuĢtur. YerleĢimler çoğunluklageçicidir.2. MEGALĠT YAPICILAR; l.Ö. 2000: Kalıntılar: Britanya'nın batısahillerinde geniĢ odalı mezarlıklar/ 48 ) Mezarlar, Windmill'deki uzunörenlerin tersine toplu fakat peĢ peĢe (Macalister tarafından Ġ.Ö. 2000-1600 tarihlerinde gerçekleĢtiği saptanan Ġrlanda'nın altın ve bakırsömürüsü dönemindeki Ġrlanda oda mezarları ile bağlantılı)( 49 ) Megalitikyayılma <strong>Batı</strong> Akdeniz'den (Frobenius'un Sardunya Denizi kaynaklanmıĢ görünür, Fransa'dan Biskay Körfezi'nden Britanya'ya ve


adalara varır. Güney Hindistan'daki çok sonraki Demir Çağm(Ġ.Ö.200-Ġ.S. 50) megalitik kalıntılarla iliĢkisi belirsiz kalmıĢtır/ 50 )2.A. Britanya'da ifâna derece neolitik kültürlerin gelişimi' WindmillHill ve Megalitik öğelerin yerel mesolitik-paleolitik halklarında yarattığıyerel geliĢimlerdir. 'Henge' anıtlar: geniĢ, daire biçimli, setleçevrilmiĢ yerlerdir, tek giriĢleri vardır, hendeklerle kuĢatılmıĢlardır.Hendeklerde yakılmıĢ ölüler bulunur. Örnek: Woodhenge, altı içicekazık çukurundan oluĢan oval izler, ahĢap bir binanın planını gösterir.Halkanın ortasında yarık kafataslı bir çocuk iskeleti bulunmuĢtur."- '3. STONEHENGE I, I.Ö. 1900-1700: Birbirini izleyen üç döneminbüyük Stonehenge yapılan: Daire biçimli set ve hendekler. Merkezdeherhalde ahĢap yapılar vardı. Hendeklerin toprağa adanmıĢ sunaklariçin olduğu anlaĢılıyor (Kesilen hayvanların ve bir olasılıkla insanların kanlarının akması için. Yukarıdaki Woodhenge çocuk iskeleti üekarĢılaĢtırın)^52 )3.A. Çizgili-çömlekU, ■ savaş-baltalı halkın gelişi, I.Ö. 1775: Aryangörünüm? Kuzey denizinden Kuzeydoğu Britanya sahillerine varıĢ,çıkıĢ noktasi bilinmiyor, kaynak Ren'in otlaklarından Rus steplerinekadar uzanabilir. Çizgiyle iĢlenmiĢ çanaklarla izleri belirlenebilir (Japonya'ylakarĢılaĢtırın, Jomon yani 'çizgi iĢaretli' tabaka, I.Ö. 2500-3000). Tırtıllı savaĢ baltaları, askeri araçlar, zırh takımları: Ģeflik yönetimi.WW3.B. Çan-çanaklı halkın gelişi* Î.Ö. 1775: Ren bölgesinden güneybatı sahillerine varıĢ. Daire biçimli örenler altında birer kiĢi gömülmüĢ,iliĢkili kültürler Orta ve Güney Avrupa'da oldukça dağınık. DaireĢeklinde altın diskler haçla (güneĢle ilgili?) iĢlenmiĢ.* 55^4. STONEHENGE II, I.Ö. 1700-1500: Büyük Stonehenge yapılarınikinci aĢaması. Bir zamanlar mavi taĢtan orta boy monolitlerin durduğu (Stonehenge Hl'ün yapımında taĢların yeri değiĢtirilmiĢtir fakatilk yerleri tartıĢmaya yer bırakmıyacak biçimde bellidir) yetmiĢ altıdelikle belirli iki daire. TaĢların boyutları, bir buçuk metreden dörtmetreye kadar yükseklikte ve 6,5 tona kadar ağırlıktadır. Özellikle ilgiçeken, daireye giriĢin eksen çizgisiyle belirleniĢidir (altı ek taĢla düzenlenmiĢtir, hepsi 82 taĢ eder) yazm ortasında güneĢin doğusuylailgili olarak böyle yapılmıĢtır. Bu da Stonehenge I'deki toprak köke-60


ninden değiĢimi gösterir, (Kurban hendekleri: toprak tanrı kültü?) gökve güneĢ tanrıları, dik taĢlar, göğe yönelme. Dahası, çevirmenin mavitaĢ monolitleri kuĢ uçuĢu 136 mil ötedeki kutsal dağdan getirilmiĢtir.Yani Galler'deki Pembrokshire Prescelly Zirvesinden. Profesör Atkinson,'bulutlarla örtülü zirve kuĢkusuz Girit ovasındaki gezgine ĠdaDağının görünüĢü gibi, tanrıların evi olarak görünmüĢtür' diyor.* 5 *'528 metre yüksekliğindeki bu dağ Ġrlanda'dan tunç ve altın eĢyayı Britanyave kıtaya taĢıyan tüccarların gözünü almıĢtır. Kültürün ötekiöğeleri, bardak, tabak formlarının yerel değiĢmeleri, Ġrlanda bakır teberlerininve öteki savaĢ araçlarının etkisi, gene Profesör Atkinson'danalıntı yaparsak, 'metal ürünlerin ticaretine karıĢmıĢ savaĢçı bir aristokrasiyigösterir. 1 ' 5 ''5. WESSEX KÜLTÜRÜ, Ġ.Ö. 1500-1400: Daire örenler (özellikleStonehenge'in dolaylarında): daire biçiminde dikkate değer yükseklikte,hendekle çevrili bir tümsek yanında, sayısız zengin ve egzotikiĢlemeli silahlarla gömülü tek tek insanlar. Güçlü ve zengin aristokratiktoplum: orta sınıf Ġrlanda'dan kıtaya, Minos Giriti ve Miken'e karadanve denizden metal ticareti yapar, altın, bakır ve artık tunç eĢyataĢır. Almanya ve Bohemya'dan metal ithalatı. Baltık amberinden gerdanlıklar(Baltık'tan tüm Orta Avrupa'ya Adriyatik'e varan Tunç Çağıamber yolu artık kullanımdadır). Akdeniz'den alhn eĢyalar, Mısır fayansboncuklan/ 58^5 .A. Stonehenge III, Î.Ö. 1500-1400: Otuz metre çapında (aslında)70 kocaman taĢlı büyük sarsen(*) daire: taĢlar ortalama 5,5 metreyükseklikte, 26 ton ağırlıkta. Tepeden, daha sonra Miken kapılarındakullanılan biçimle yerleĢtirilmiĢ lamba-zıvanalı lento geçiyor. Daireniniçinde en uzunu yerden 7 metre yükseklikte 5 tirilithon amali biçimindekuzey doğuya açûryor (yaz gündönümü). En eski mavitaĢlarburada iki düzende yeniden yerleĢtirilmiĢ, dairenin içinde ve tamamlayıcıolarak yani dairede ve atnalında kullanılmıĢlar. TaĢlardaki oymalar:Miken dikilitaĢ mezarlarında bulunan biçimde bir kama, Ġ.Ö.1600-1500, Ġrlanda ithal tuncu biçiminde bir balta baĢı, Ġ.Ö. 1600-1400,dikdörtgen ana tanrıça simgesi/ 59 'Britanya tarihi Girit tarihine tam Uyuyor ve (kesinlikle romantik olmayan,son derece dikkatli) Profesör Atkinson'un dediği gibi, anıtlarilkel bir çalıĢmanın eseri değiller, çağdaĢ Miken'in güçlü etkisini(*) S arĢen: Wiltshire Kontluğunda bulunan büyük yekpare taĢlar (çevjrt.).61


gösteriyorlar."Akdeniz'le ticaret yoluyla önemli bağlantıların kurulmuĢ olduğunugörüyoruz. Stonehenge kamanın bile, istenirse, Miken'i belirlediğigörülebilir. Homeros'tan, mimarların da, kendisinin de biri olduğuĢairler gibi, yurtsuz insanlar olduğunu biliyoruz, Ģehirden Ģe-hiredolanıyorlar. O zaman Stenehenge mimarının Mikenli olabileceğineinanılamaz mı, anıtın tasannu ve yapımı, tüm özgün ve incelikliayrıntılarının saf barbarlar tarafından yapılmıĢ olmasından daha inanılırdeğil mi?Bir an bunun basit bir varsayımdan öte bir Ģey olduğunu düĢünelim..HangikoĢullar altında Akdeniz yetenek ve geleneklerinde deneyimkazanmıĢ bir mimar soğuk kuzeyde barbarlar arasında çalıĢıyorolabilir? Elbette yalnızca uzaklara yolculuğa çıkmıĢ bir Mikenliprensin/ortis ante Agamemnona, yetenekli hizmetçisi olarak veya sesi vearmağanları Akdeniz kentlerinde duyulacak kadar güçlü olan barbarBritanya kralının buyruğuyla...Ġnanıyorum ki... Stonehenge'in kendisi, siyasal gücün en azından birzaman için bunu yaratacak ve uygulayacak gerekli koĢullan sağlayantek adamın elinde yoğunlaĢmasının kanıtıdır. Yerli veya yabancıkimliğini asla bilemiyeceğiz. Ortaçağ Britanya tarihinin Kral Bru-tus'ugibi gölgede, yerine konulamaz bir kiĢi olarak kalıyor' Gene de kimolursa olsun Arthur veya Barbarossa gibi Silbury Hill'in dağ- gibiyığınının yanında sarsen kemerin karanlığında uyuyor olabilir. VeStonehenge'in kendisi onun anıtı değil mi?^Tüm Avrupa cesur insanların ticareti ile canlı iken, tehlikeli yolculuklaracüret edilir, muhteĢem iĢlemeler üretilirken, gri Baltık ve KuzeyDenizi, güneyin parlak mavi sulan ile ticaret ağlarıyla birleĢirken, buçoktan unutulmuĢ dönemden bize yazılı tek sözcük gelmedi. Tüm buhareketin çekirdek adası Girit bile, bize, söylenen masalların nelerolduğunu, mabetlerde söylenen dualan, hatta kullanılan dili hiç birmetinde bildirmiyor. Ġlk yükseliĢ döneminin (Î.Ö. 2000-1660, OrtaMinos I'den Ol A'ya Stonehenge I'den fl"ye) Girit hiyeroglif yazısıhenüz çözülemedi. Çizgisel A da henüz koca yükseliĢ döneminin giziniele vermedi (Lö. 1660-1405, Orta Minos IIIB-Son Minos II, StonehengeÜ-III). Son durumda çizgisel A dilinin daha önceki hiyeroglif yazı gibimuhtemelen Anadolu Luvi-Hitit-Aryan çevresinde türetildiğigörünüyor/ 61 ) BaĢka deyiĢle daha sonra Girit neolitik kültürününüretildiği kültürel ekseni yansıtıyor. Fakat bu görüĢ Brandeis62


Üniversitesi profesörlerinden Cyrus Gordon tarafından son zamanlardaeleĢtirildi. Profesör, tabletlerde Suriye-Fenike-Semitik sözcükvarlığını izlediğini yayınladı. Bu sorun halen tartıĢmalı. Fakat her ikidurumda da kaynağın genel alanı ulu Taurean kültür volkanı olabilir.Tekrar tekrar görmüĢ olduğumuz gibi, büyük ihracın dalgalarının vegelgitlerinin etkileri, Hacılar sanatının tanrıça figürleri kadar eski birdönemden beri her yönde etkileyici olmuĢlardır.Çizgisel B'nin dili, öte yandan (Ġ.Ö. 1405-1100, Son Minos III), bildiğimizgibi eski bir Yunanca biçimidir, Avrupa'nın kuzeyinden iĢgaldönemini, Miken Kahramanlar Çağı, Agamemnon, Menelaus, Nestorve Odysseia, tanrıçanın uzun, verimli dünyasının son günlerini vetanrıların savaĢçı oğullarının dönemine giriĢi gösterir. Britanya dizilerindebu savaĢçı görünüm Ġ.Ö. 1775'e kadar, eskilere gider, çizgiliçömleklive savaĢ baltalı halkın ve muhtemelen çan-çanaklı halkındönemine uzanır, bunların kalıntıları son olarak Aryan ve kıtadaki Aryan-öncesisoyların karıĢımı olarak tammlanmıĢtır.^ Tanrıçanın verimsağlaması için kurbanlar sunan Stonehenge I'in bu tarihten öncesine aitbir kaynağı gösterdiğinin kanıtlarından da sözetmiĢtik. StonehengeIl'd'e ise, sesleniĢ yukarıya, cennet ve güneĢe (Prescelly Tepesi)yöneliktir, yerel Olimpos dağına. O zaman, Lö. ikinci bin yılınortalarında tanrıçaların ve tanrıların mitolojilerinin Kuzey Avrupa'dakarıĢma sürecinden söz etmek mantıklıdır.Öte yandan, Girit-Miken dünyasında tanrıça kültü hâlâ üstün tutulmaktadır.Aynı Ģekilde irlanda'da da ataerkil savaĢçı çetelerin Aryankaynağının Britanya süzgeci ile geçtiği yerde eski tanrıça kültüvarlığını devam ettiriyordu, hatta vahĢi, parlak bir biçimde tanrılar,kahramanlar ve oğullarının çılgın savaĢçı söylenceleri ite kaynaĢmıĢtı.Bu çalıĢmada, tanrıçanın dönem ve siyasal düzenini dikkate değerbir vurgu ile yerleĢtirmekte zorluk çekiyorum, çünkü antropoloji vearkeolojinin bulguları Ģimdi tanrıça ve tanrı mitsel ve toplumsaldüzenleri arasında yalnızca bir zıtlığa tanıklık etmiyorlar fakat kendiAvrupa kültürümüzde tanrıların, deyim yerinde ise uygarlığın bütünündebilinçaltında en azından eĢdeğer olarak etkin olan tanrıçalarınüstünde yer aldığı ve onları özümlediğine de tanıklık ediyorlar.Psikolojik ve toplumbilimsel olarak sorun çok ilginçtir; çünkü bütünpsikoloji okullarının anlaĢtığı gibi anne ve kadın imgeleri ruhsal yapıyıbaba ve erkek imgelerinden farklı etkiler. Kimlik sezgileri do-63


layımsız olarak ve en çok anne ile bağıntılıdır,, çözümlemeleri baba ile.Yani anne imgesi baskın çıktığında yaĢam ve ölüm ikiliği bile onuntesellisinin vecdinde çözülür; ruh ve doğa dünyaları ayrılmamıĢtır,plastik sanatlar kendileri için tutarsız açıklama, alegoh veya ahlakibağlara gerek duymadan belagatla serpilir, hem olumsuz, öldürücü vekurban edici yönüyle (aslan ve çifte balta) hem de üretken ve verimliyönü ite (boğa ve ağaç) doğanın kendiliğindenliğine güvenleeĢlenirler. -,'«; :Toparlamak gerekirse, o zaman, 19. Ģekildeki Nobodaddy yılansevgilisini YaĢam Ağacına tırmandırıp kilit altına almadan öncesine aitgüzel Miken mühürü, eski masum bahçe tanrıçasının son kutsal kanıtıyerine geçer. Tepede güneĢi ve solan hilal ayı, 16. Ģekildeki ay-boğa veaslan-kuĢ'u andırır biçimde bir armanın üstünde görüyoruz.Şekil 19. Çifte Battalı TanrıçaYukarıdaki aynı iki varlıkla batan ay ve öldürücü güneĢte, dünya vegökler arasındaki aynı ayına çizgiyi iĢaretliyor. Aym arkasındaki solelinde bir asa tutan küçük figür 12. Ģekildeki aslan-tannçarun durumuylabenzeĢiyor. Bu küçük Ģahıs geniĢ Miken kalkanı ile kaplanmıĢtırve tanrıçanın savaĢçı yönünü gösteriyor. Daha sonraki Yunan Athene'side kolda taĢman küçük kalkanla nitelendirilmiĢtir ve adı da A-ta-na Poti-ni-ja(Athenai Potniai, Atinalı Hanım)'dır, çizgisel B tablet-64


leri arasında görünür. En azından klasik Athena'nın eski bireĢdeğerinin burada tanrıçanın olumsuz yönü üe temsil edilmiĢ olmasıolasıdır. Sağ. eli, sağında (bizim solumuz) yayılan altı kurbanlıkhayvan baĢım, kompozisyonunun kenarını gösterir. KarĢı tarafta ise,bol verimli YaĢam Ağacı, meyvalarını toplamak için göğe yükselenküçük bir kadın figürü ile durmaktadır.ġeklin ortasında Girit çifte baltası egemendir. Balta iki yöne iĢareteder, biri kurbana, öteki nimet ağacına doğru. ġekil 15'deki koca ölügövdesi fakat ölümsüz dalları ile büyük ağacı anımsıyoruz. Oradatanrıçanın aslanı kibar, koruyucu bir yaklaĢım içindeydi, sonsuz ya-Ģama götüren ölümün bu kültürde kabul edilmiĢ göründüğü gibi, buradada, çifte baltanın tanrıçası müĢfik bir biçimde ağacın alandaölüyor. îki sofu ona yaklaĢıyor, ilkinin uzanmıĢ eline üstü tohumlanyladolu tohum zarfını sunuyor, solu ile göğüslerini kaldırıyor.Dizlerinin yanındaki küçük figür, ayaksız, topraktan çıkıyor, solelinde küçük bir çifte balta, sağında açan bir dal tutuyor. Böylecebütün temayı özetliyor ve Miken kalkarüı küçük inen figür ile meyvatoplayan yükselen küçük figür arasında orta noktayı temsil ediyor/ 63 'Klasik sanatta baĢı Athena'run kalkanına takılı olan Gorgon'un sağ vesolundaki iki güç ile karĢılaĢtınn.(*) Ataerkil öncesi dönemin görüĢüüe, ölüm ve doğumun barındığı tanrıça, ölüm ve doğumun -iki kraliçenin-bir olduğu mitsel bahçenin kendisiydi. Ve kader imgesi aydevriolan sadık oğlu Dumuzi'nin (Minator) de cennetiydi.4. IġIK OĞULLARININ ZAFERĠTanrıçanın, kurban çukurları ritlerinde temellendirilmiĢ banĢ velütufu, çekirdek Yakın Doğudan geniĢ bir açılım ile iki denizin kıyılarına,doğuya ve batıya yayıldı. Fakat egemenliğinin bir çok sanatı veyararı kuzey ve güneydeki birçok vahĢi halka da dağılmıĢtı. BunlaryerleĢik tarımcılar değil yan göçebe sığır (veya koyun, keçi) çobanlarıydı.Ġ.Ö. 3500'lerde tarıma koy ve Ģehirler için, akma çeteler halinde,birden görünüp yağmalayan ve kaçan veya daha ciddisi köleleĢtirmeküzere yerleĢen bir tehlikeli olmaya baĢladılar. îki ana eksendençıktıklarını görmüĢtük; kuzeyin geniĢ çayırları ve Suriye-Arap(*) 26. sayfaya bakınız.65


çölü. I.O. 2500lerde Mezopotamya'nın yönetimi belirgin biçimde çöldengelen güçlü adamların eline geçmiĢti. Agadeli Sargon (Ġ.Ö. 2350)bunların ilk önemli örneği ve Babilli Hammurabi (Î.Ö. 1728-1686) ikincisidir.Bunlar yaklaĢık olarak Girit deniz kralları ile çağdaĢtır, fakattanrıça ile iliĢkileri kökten farklıdır.Ben Sargon'um, güçlü kral, Ageda Monarkı' diye bu ikisinden ilkinikutsayan bir cümle okuyoruz:'Annem düĢük bir soydandı, babamı bilmedim, babamın kardeĢidağda yaĢardı ve benim Ģehrim Azupiranu Fırat kıyılarındadır.DüĢük soydan annem gebe kaldı ve beni gizlice doğurdu, beni hasırbir sepete yerleĢtirdi, katranla mühürledi ve ırmağa bıraktı fakat ırmakbeni yutmadı. Beni ırmak yetiĢtirdi ve beni Akku'ya sulamacıya taĢıdı.O beni ırmaktan aldı, oğlu olarak büyüttü, beni bahçıvan yaptı. Ve benbahçıvan iken Tanrıça ĠĢtar beni sevdi.Sonra ben krallığı yönettim...'* 64 )Burada, kendisi veya tarihçisi, krala, tüm dünyada bilinen bir tipefsanevi biyografi seçiyor. Formül, eski tanrıça ve oğlu mitololjisindentüretilmiĢtir, fakat, oğlunun çıkarına bir değiĢkenlikle, oğul Ģimdi netanrıdır ne de adanmıĢ kurban, siyasal bir hırsla yükselmek istemektedir.Mevcut örneğimizde temel motifler Ģunlardır: 1. iımlaĢtırılmıĢbakire doğum (baba bilinmiyor veya ölmüĢ), 2. babanın dağ tanrısıoluĢuna iliĢkin izi kalmıĢ bir kabul ediĢ (kardeĢi dağlı), 3. sulara açılma(suda doğum, Yunan Erichtonius, Hintli Vyasa, Yahudi Musa ilekarĢılaĢtırın), 4. bir sulamacı tarafından kurtarılma ve yetiĢtirilme (basitinsanlar 'tarafından, bazan hayvanlar tarafından yetiĢtirilme, Romulusve Remus gibi, su teması burada da vurgulanmıĢtır), 5. bahçıvan olankahraman (Tanrıçanın meyva yetiĢtiricisi),- 6. ĠĢtar'ın sevgilisi(înanna'nın, Yunan Afrodit'in Semitik eĢdeğeri).Psikanalitik hareketin ilk dönemlerinde Dr. Otto Rank, Kahramandoğum riti' 65 ) hakkında önemli bir monografi yazmıĢtı. Bu formülün 70kusur değiĢik türünü Mezopotamya, Mısır, Hindistan, Çin, Japonya vePolenezya, Yunan ve Roma, Iran, Kitabı Mukaddes, Keltik ve Germen,Türk, Eston, Fin ve Hıristiyan Avrupa öykülerinde, analiz edipkarĢılaĢtınlmıĢtır. Bu biçimin belirli bir nörotik hayallekarĢılaĢtırılabileceğini göstermiĢtir. KiĢi gerçek ebeveyni ile kendisiniçözerken, kendisine, 1. Soylu, kutsal, daha yüksek bir doğum, 2.çocuklukta sürgün veya uzaklaĢma, 3.. kendisinden (yani gerçek ebeveyninden)daha düĢük bir aile tarafından evlat edinilmek ve 4. Sür-66


günden sorumlu olanları küçük düĢürerek tüm çevresinde genel birkazanımla 'gerçek' duruma son bir dönüĢ umudu hayal eder. Dr.Rank'ın çözümlemesi bu tür bir efsanenin hırslı bir kral ve biyograhcilerincetutulmasının çok iyi açıklandığını ve formülün gerçekte kozmolojikmitosdan türetilmesindeki gücü azımsıyor (veya bana öyle geliyor).Tüm diziler tarımsal yaĢam, sanat ve liflerinin dünya yaydımsahasına tam uyuyor. Sonuçta da belirli bir tip bireysel zihnin bağımsızhayal ürünlerinin basitçe yığılması olarak ele alınamaz. Gerçektenzihnin hastalıklı durumunun efsanenin nedeni olmaktan çokiĢlevi olup olmadığı sorulmalıdır. Çünkü efsanenin bireysel baĢvurusu,kozmolojik sahanın indirgenmesini yansıtıyor. Dolayısıyla dahadüĢük bir meditasyon üretiyor yani bir tanrı imgesinde (mitselkiĢileĢtirme) egonun varlığı yerine tam tersi, bir tanrının hallerinde(mitsel ĢiĢinme) ego ululaması. EliĢlerinin usta sanatçıları vücut bulmuĢtanrı rolünü oynamaktan alıkonalı beri gene de boyunlarını çiftebaltadan kurtardıklarında, yöneticilerin kronik hastalığı bu olmuĢtur.Bu Ģikenin etkisi Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde gösterdiği gibi' 6^' krallığı ruhbanlardanve yıldızlardan kurtarmak ve devleti dinsel (hiyeratik) durumdansiyasal (dinastik) yapıya çevirmek içindir ve kralların ana sorunu,kendilerinin değil fakat dünyanın fethi olduğundan beri yeni birçağ açılmıĢtır.Kaçınılmaz ikinci adım, bu tip kraliyet etkisini, dünya kralı modelimonarkm kaderi, Hammurabi kanunlarının giriĢ satırlarında izlendiğigibi, yeni yükselmiĢ genç tanrı Marduk'a bağlandığında, tanrılarınkralına yansıtmaktır.'Meleklerin kralı (göklerin tanrısı) ulu Anu ve cennet ve dünyanınefendisi (dünya dağının tanrısı) Bel, bunlar, ülkenin kaderine karar verenler,tüm halkın hükümraniığhnı Marduk'a (Babil kentinin baĢtanrısı)teslim ettiklerinde (sulu cehennemin tanrısı), Ea'dan doğanMarduk'u tanrılar içinde en büyük yaptıklarında, onun ulu adım Babil'eyaydıklarında, Babil dünyanın her köĢesinde her yerden üstünkılındığında ve onun için kurumları cennet ve dünya kadar sağlamolan ölümsüz krallığı ortasında kurduklarında:Bu zamanda Anu ve Bel beni çağırdı, Hammurabi'yi, dindar prensi,Tanrıların tapıcısını, beni adımla çağırıp, ülkede doğruluğun yönetiminigetirmemi, kötülükleri silip süpürmemi, güçlülerin zayıfları ezmesiniengellememi, insan ırkının üstünde güneĢ gibi gitmemi, ülkeyiıĢıklandırmamı ve insan refahını artırmamı emrettiler.'^67


Buradaki formül, standart doğu tiranlığlının devletidir, monarkmrolü, insan kazarumlan ile ele geçirilmiĢtir, evrenin yaratıcı ve koruyucusununistek ve lütfunü açıklaması ile sağlanmıĢtır. Dindarlık",adalet ve halkın refahını dikkate almak, egemenlik hakkının garantisidir.Monarkm benzetildiği göksel küre artık ölen ve dinlen, karanlık veaydınlık gümüĢten ay değildir, fakat parlaklığı ölümsüz ve gölgeler,Ģeytanlar, düĢmanlardan önde gelen ve belirsizliklerin uçtuğu altıngüneĢtir. GüneĢ tanrının yeni çağ Ģafağı sokmuĢtur ve bunu çok ilginç,mitolojik olarak 'güneĢleme' diye bilinen karıĢık bir geliĢimizleyecektir. Tüm eski çağın simgesel düzeni değiĢirken kadınlarınmitos dünyasına ait ay ve ay-boğasının yerini erkeklerin aslan ve güneĢilkesi alacaktır.Tanrıça ve eĢine karĢı güneĢ tanrısının zaferinin en iyi bilinen mitselanlatımı Marduk'un büyük-büyük-büyük-büyükannesi Tiamatüzerindeki zaferini anlatan Babil destanıdır. Hammurabi dönemindeveya kısa bir zaman sonra düzenlenmiĢ gibi görünmektedir. Oysagünümüze gelen tek doküman, Assyria'nın kralı Asurbanipal'in(Ġ.Ö.668-630) kutlanası kitaplığındadır; tam bin yıl sonra Kitabı Mukaddes'intüretilmesinden önce; Semitik yazın hakkındaki bilgilerimizinçoğu bu kral hazinesinden gelmedir.'Daha ne yukarıdaki cennet ne aĢağıdaki yer adlandırılmadan,efendi Apsu, onlann çocuğu Mammu (Apsu ve Tiamat'ın resulü veoğlu) ve herĢeyi doğuran Tiamat'ın kendisi ile birlikte sularını karıĢtırıpve henüz otlak bir ülke yokken ve hatta görünürde bir tek saz bataklıkda bulunmazken, tanrı nesillerinin hiç biri var edilmeden, bir adlaçağrılmadan veya kaderleri çizilmeden, bu zamanda, Apsu ve Tiamat'ıniçinde, ulu tanrılar yaratılmıĢtı.'Burada, bir çoğunu Yunan yazım yoluyla bildiğimiz daha önceki vesonraki tamı kuĢaklarına iliĢkin formülün eski bir biçimi var. Apsu,Tiamat ve oğullan Mummu (resulleri, Kelam)(*) klasik Uranus, Gaeave çocukları Titanlar gibi savaĢçı tanrıların çıkıĢ ve zaferinden önce, birdönem rakipsiz bir egemenliğe sahiptiler. Sonra halkın en saygılı duave ritleri bu savaĢçı tanrılara yöneldi. Bu tür bir mitoloji, kültün gerçektarihsel yerini tutuĢunu yansıtıyor. Her iki örnekte de, ataerkil biçiminzorlayıcı biçimde anaerkil biçime egemenliği var. Gene her ikidurumda da kozmik Ģecerenin ana amacı daha eski teolo-(*) Sayfa 52'deki 'Mummu Evi' ile karĢılaĢtırın.68


jiyi ve iddialarım çürüterek sonraki tanrılar ve ahlak düzeni lehine etkilemek.Okuyoruz:Lahmu ve Lahamu yaratıldılar ve adları ile çağrıldılar. Daha olgunlaĢmadanve boylan uzamadan AnĢar ve KiĢar yaratılmıĢlardı veboyda onları geçmiĢlerdi. Bunlar, yıllara yıllar ekleyerek uzun günleryaĢadılar ve ilk doğan öngörülmüĢ kalıtçıları Anu idi, babalarının rakibiidi ve AnĢar'a eĢdeğerdi. Anu kendi benzeri Ea'yı doğurttu, babasınınustası, geniĢ anlayıĢlı, çok kurnaz, gücü çok hatta büyükbabasıAnĢar'dan da güçlü, tanrılar ve kardeĢleri arasında rakipsizdi.Ve bu kutsal kardeĢler rahatsızlık yarattılar ve Tiamat'ın iç kısımlarımhuzursuz ettiler. Kutsal konutlarında hareket ederek, koĢarakApsu'nun düĢmesine neden oldular. Onların yaygarasını yok edemedi.Ve Tiamat, yaptıkları acı verse de, onları düĢünerek, sessiz kaldı.DavranıĢları hoĢ değildi.Ulu tanrıların yaratıcısı Apsu, bu nedenle veziri Mummu'yu çağırdıve ona dedi ki: "Vezirim Mummu, yüreğimi hoĢnut eden, gel,Tiamat'a gidelim'. Gittiler. Tiamat'ın önünde ona güvenerek tanrılar veilk doğan tanrıyı tartıĢtılar. Apsu ağzım açtı ve yüksek sesle, parıldayanTiamat'a, 'davranıĢları bana dert oldu. Gündüz dinlenemiyorum,gece uyuyamıyorum. Onları mahvedeceğim, davranıĢlarına sonvereceğim. Sessizlik gene kurulduğunda, o zaman uyuruz' dedi.Fakat bunu duyunca Tiamat kızdı, eĢinin yüreğindeki kötülüğütartarak öfkeyle ona bağırdı, *Kendi yarattıklarımızı neden yok edelim?DavranıĢları gerçekten acı veriyor, fakat onlara iyilikle yakla-Ģalım.'Mummu uygunsuz bir öğüt verekek Apsu'yla tartıĢtı: "Evet babaonların düzensizliğine bir son ver' dedi, 'gündüz dinlen ve gece uyu'.Apsu kendi torunlarına karĢı bu kötü planla ıĢıldarken, Mummu onunboynuna sarıldı, dizine oturdu ve onû öptü.Ama böyle planlandıkları Ģeyden ulu tanrılar haberdâr oldu. Veöğrendiklerinde de acele önlem aldılar. Sessiz kaldılar, sakin oldular. Vebilgide üstün, yetenekli ve kurnaz, her Ģeyi anlayan Ea kötü planı kavradı.Ea ona karĢı herkesi koruyan büyülü bir daire çizdi, sonra güçlübir sihir yaptı, suyun üstüne yerleĢtirdi ve Apsu'riun üstüne uykudöküldü ve Apsu uyudu. Ve Ea, Apsu ve öğütçüsü Mummu'yu böyleuyutunca, Apsu'nun çene bağını gevĢetti, tacım yırtı, ĢaĢaalı eĢyasınıaldı ve kendisi giydi, böylelikle zorla boyun eğdirerek onu kesti. SonraApsu'nun üzerine kendi yaĢadığı yeri inĢa etti ve Mummu'yu burnun-69


dan bir iple tutarak kendisine bağladı...Böylece, gerçekten, Freud ve Rank'ın psikoloji alanına varıyoruz.Babanın mitsel garazı, annenin koruyuculuğu, kardeĢlerin rekabeti(Mummu büyük ve Ea genç oğul) ve sonuçta baba katli ve mitsel olarakhaklı çıkarılan usavurum, gerisini araĢtırmak sağlıksız olabilir.Temelde mitos, eski formülün, 16. Ģekilde görünen boğa, tannça veaslan-kuĢ yani baba (Apsü), anne (Tiamat) ve oğul (Mummu)'nundeğiĢtirilmesidir. Örnek olayda, üçünün suları ayrılmamıĢtır. HintdüĢüncesinde 'derin, düĢsüz uyku' diye anlatılan bilinç durumunu veFreud'un terimi ile 'okyanus duygusunu yansıtırlar. Gerçekten, anlatılmıĢolduğu gibi, huzurlu bir uyku Apsu'nun tek dileğidir.Apsu, Mummu ve Tiamat üçlüsünde (bu arada, eski mitos düzenindebu muhtemelen Tiamat ve Apsu-Mummu olarak bulunmalıdır)yaratılıĢ öncesi, her biçiminden hem mitos, hem düĢ, hem gün-ıĢığınıngerçekliğinin tüketildiği ikili-olmayan durum, simgeliĢtiril-miĢtir. Fakatulu tannların yeni mitolojisinde dikkat düzeyi, ikilik ve çatıĢma, güç,çıkar ve zarar figürlerinin alanına, normal olarak hareket eden insanzihninin bulunduğu yere taĢınmıĢtır. Önceki mitolojinin amacı, zamanve kiĢilik biçimlerine karĢı bütün varlığın ikili-olmayan giziyleayrımsız bir durumu desteklemek iken(*) yeninin! . tam tersidir. Özneve nesnenin gerçekten aynı olmadığı, ayrı olduğu, iki olduğu yerde,zaman içinde eylemi gayrete getirmek istemektedir (A,B değildir, ölümyaĢam değildir, erdem körü değildir ve katleden katledilen değildir).Bunların hepsi basit, umut verici ve apaçıktır. Erdemli genç oğul, o çokoyunlu Ea, kötü babayı kendi hoĢ Oepidal yolunda yener ve kötü oğulu(babanın birincisini ve sevgilisini) burnundan yakalar.Peki Tiamat'm, annenin, erdemin zaferlerini gösteren bu normatifmasalda kaderi nedir?'Ea düĢmanlarını yendikten sonra, hasımları üstünde zaferini sağlamlaĢtırdı,sükun içinde konutunu elegeçirdi, konutuna Apsu adınıverdi, tapınağını orada kurdu, eĢi Damkina ile orada haĢmetle yaĢadı.Orada, kaderin tapmağında, alınyazısının konutunda, kurnazlarınkurnazı, tanrıların en çok bileni, efendinin kendisi Marduk, babası Eaile Damkina'dan doğdu. Tannçalann göğüslerinden emdi. Orada huĢuesinleyen ululukla doldu. GörünüĢü baĢtan çıkarıcı, gözlerinin(*) Bkz. sayfa 8,9.70


akıĢı ĢimĢek gibi, yürüyüĢü erkekçe idi. BaĢtan beri önderdi. Ea,babası, onu gözledi, memnun oldu ve ona tanrılarla çifte eĢitlik ihsanetti. Marduk her bakımdan onlardan yüceydi, bütün organları olağanüstüydü,kavranması olanaksız ve gözüne bakılamazdı. Dört gözü,bir çok kulağı vardı, dudakları oynadığında ateĢ çıkardı. Her kulağıbüyürdü, her Ģeyi görmesi için gözleri de. MüthiĢti, on tanrınınparlaklığı ile sar inmiĢti, korku uyandıran bir ululuğu vardı.Ve bu mevsimdeydi, tanrı Anu dört rüzgar yarattı, Tiamat'ın sularınınyüzünde dalgalar kabarttı. Ellerini doldurdu, dalga ve çamuruyarattı, dalgalar çamuru yüzeye çıkardılar. Tiamat rahatsız oldu.Gündüz ve gece dolandı durdu. Çevresindekiler (bütün yavruları)sıkıntılı annelerine 'onlar eĢip Apsu'yu öldürdüğünde onun yanınakoĢmadın. ġimdi dört rüzgar yaratıldı. Sen de içinde sıkıntılısın. Bizdinlenemiyoruz... uyuyamıyoruz... dediler.'Bundan sonra efsane çoğalan gazabın nedenleri ve Tiamat'ın hiddetlisavaĢı ile devam eder. Bütün anneler gibi -herĢeye Ģekil verirdidiĢlerikeskin ve azılı, damarları kan yerine zehir dolu, öfkeli, korkunçve korku uyandıran, celalle dolu canavar yılanlar doğurdu. Öyle kionlara bakmak telef olmak demekti; güçlü ve dayanılmaz ejderha,koca aslan, akrep adam ve değiĢik fırtına Ģeytanları; Toplam on bir türcanavar doğurmuĢtu ve ilk doğanın adı Kingu'ydu. Tiamat onu seçti veen büyük yaptı. 'Seni ulu kıldım' dedi, 'Sana bütün tanrıların üstündeegemenlik verdim ve seni tek eĢim yaptım. Adın yücelsin'. Göğsünün,üstüne kader. levhasını bağladı ve ona 'Sözlerin boyun eğdirsin vekarĢı konulmaz zehirin bütün muhalefeti boğsun' dedi. Sonra damızlığıile tanrılarla savaĢa hazırlandılar.Okuyucu, burada, Yunan'daki Titanların tanrılarla savaĢını tanıyacaktır.Hepsinin annesinin esmer damızlığı, kendi diĢilik gücü ile,daha parlak, daha güzel, ikinci derece oğullar yarattı. Alçakgönüllülüğündenerkeklerden gebe kalmayı üretti. Bu, yerel anaerkil düzeniniĢgalci ataerkil göçebelerce fethinin etkisidir. Onların, yerel verimlitoprak masalını kendi anlayıĢlarına göre yeniden biçimlendirmeleridir.Hem de, mitolojik karalamanın, ruhbanın aracı olarak kullanılmasının-(o zamandan beri <strong>Batı</strong> teologlarınca tek değilse de temelaraçlarından biri olarak geçerli olan) örneğidir- Basitçe, baĢka toplumlarıntanrılarına Ģeytan demeyi içerir. Kendisinin eĢdeğer tanrısını evreninegemenliğine yükseltir. Bir yandan Ģeytanların kudretsizlik vebedbahtlığını, bir yandan ulu tanrı veya tanrıların ululuk ve71


haklılığını gösteren ikinci derecede mitoslar uydurdular. Bu olaydamitolojik terimlerle yalnız yeni toplumsal düzen değil yeni psikoloji degeçerli kılmıyor. Bu boyutu ile yalnızca ince bir hile olarak değil, yenigerçeğin temsilcisi olarak anlaĢılmalıdır. Ġnsan düĢüncesinde veduygusunda yeni bir yapı, kozmik bir ulaĢım olarak yorumlanmıĢtır.Seyretmek üzere olduğumuz dünyanın baĢlangıcındaki tanrılarlatitanların savaĢı, gerçekte insan tarihinin kritik anında insan ruhununiki yöneliĢidir, aydınlık ve rasyonel, ayrılık yaratan iĢlevler, KahramanErkeğin imgesi ile (yüksek uygarlıkların büyük kültürel bölgesi <strong>Batı</strong>dalmda) ruhun daha derin düzeylerindeki karanlık gizin etkisini yendi.Tao Te Ching, bunu, ölümsüz Ruh Vadisi'nde çok güzel tanımlar:ona gizemli dişi derlerve gizemli dişinin kapısıcennet ve dünyanın çıktığı temeldirher zaman içimizdedir... ^tTiamat (Ģimdi okuduğumuz gibi) tanrılarla, çocukları ile savaĢmaküzere hazırlandı. Ea bunu öğrendiğinde korkudan uyuĢtu ve yereoturdu. Babası AnĢar'a gitti ve Tiamat'ın yaptıklarını bildirdi. AnĢargazapla bağırdı, Anu'yu çağırdı, en büyük oğlunu ve ona Tia-mat'akarĢı çıkmayı emretti. O da öyle yaptı, fakat dayanamadı, döndü.O zaman, bütün tanrılar toplandılar. Fakat sessizlik içinde, korkuylaoturdular. Ve Ea, onların durumunu görünce, oğlu Marduk'u çağırdı.Tapınağının ve yüreğinin sırrmı ona açtı. 'Sen benim oğlum-sun' dedi,'babana kulak ver. Kendini savaĢa hazırla ve AnĢar'ın önüne dikil. Senigörünce huzura kavuĢacaktın'Efendi Marduk babası Ea'nın sözlerinden hoĢnut oldu. Kendinihazırladı, yanma geldi ve AnĢar'ın önüne dikildi. O da onu görünce,neĢeyle doldu.» Onun dudaklarını öptü. Korkusu gitmiĢti 'Becereceğim'dedi Efendi Marduk, "bütün yüreğindekileri. Tiamat, bir kadm, silahlanmıĢüstüne geliyor. Birazdan onun boynunun üstünde gezineceksiniz.Fakat ulu tanrıların kaderi efendim, eğer senin öcünü alanolacaksam, Tiamat'ı kesecek ve seni yaĢatacaksam, kurulu çağır ve be-72


nim üstünlüğümü ilan et, yani bundan sonra senin değil benimtanrıların kaderini belirleyeceğimi ve ne yaratırsam değiĢmeden kalacağınıbildir'.Gerçekten iyi iĢ! Artık rasyonel, mistik olmayan zihnin yardımsızkavranmaya baĢladığı mitos tiyatrosuna girdik. Siyaset sanatı, insanlarüstünde güç kazanma sanatı, her zamanki semavi modeline kavuĢtu.'AnĢar veziri Kakaya seslendi ve ona tanrılar kurulunun toplanmasınıemretti. 'Onları konuĢtur, bir banka oturt, ekmek yedir ve Ģarapiçirt. Onlara Tiamat'ın, bizi karnında taĢıyanın, bizden nefret ettiğiniaçıkla, bütün küçük tanrıların kendi yarattıklarımızın bile onun yanmageçtiğini, her Ģeye biçim veren Tiamat'ın Ģimdi silahlar, yılanlar, kocaaslan ve çılgın köpekle geldiğini, Kingu'yu eĢ seçtiğini, Anu'yu onakarĢı gönderdiğimi fakat baĢarısız olduğunu anlat ve Ģimdi Marduk,tanrıların en kurnazı, eğer öcümüzü alacaksa, dudaklarından çıkan biremrin değiĢmemesini istiyor 1 de.''Emir gitti, tanrılar toplandı, kurulda birbirlerini öptüler, konuĢtular,banka oturdular, ekmek yediler, Ģarap içtiler ve Ģarap korkularınıgiderdi. Ġçtikçe gövdeleri ĢiĢti, daha dikkatsiz oldular ve gururlandılar.Efendileri ve öç alıcıları Marduk için bir kral tahtı kurdular, oradayerini aldı ve babalarına baktı.''Ey Efendi', dediler, 'senin kaderin bunda böyle tanrılar içinde enüstün olmaktır. Yükselmek ve alçaltmak, bunlar senin elinde olacak.Senin sözlerin gerçek olacak, senin emrin karĢı çıkılmaz tanrılar arasındakarĢı gelinmez buyruklar olacak. Seni evrenin kralı olarak selâmlıyoruz'.'Ortalarına bir örtü yaydılar (gece göğünün yıldızlı örtüsü) 'seninsözünle' dediler, 'yok olsun, gene senin sözünle görünsün'; (güneĢingeçmesi ile gece göğü gibi) Marduk konuĢunca, örtü yok oldu, sonragene göründü. Ve tanrılar bunu, iĢaretin yerini bulması sayınca, hoĢnutoldular, biat ettiler ve açıkladılar, 'Kral Marduk'tur.''Tannlar bundan sonra Marduk'a asa, taht, soylu krallık ve karĢıkonulmaz fırtına ihsan ettiler. Yayım hazırladı, sopasını sağ eline aldı,Her bucaktan rüzgar ve bir sürü fırtına çağırdı, dört küheylanınçektiği Rüzgar arabasını getirtti. Atların adlan Katil, Acımasız, Gezginve Uçan'dı, ağızlan dudaklan ve diĢlerinde zehir vardı. Sağına SavaĢ-Darbesi'ni yerleĢtirdi, soluna Kavga'yı, baĢında korkutucu sangısarınmıĢ, zırhı giydi, yüzünü öfkeli Tiamat'm olduğu yere73


haklılığını gösteren ikinci derecede mitoslar uydurdular. Bu olaydamitolojik terimlerle yalnız yeni toplumsal düzen değil yeni psikoloji degeçerli kılmıyor. Bu boyutu ile yalnızca ince bir hile olarak değil, yenigerçeğin temsilcisi olarak anlaĢılmalıdır. Ġnsan düĢüncesinde veduygusunda yeni bir yapı, kozmik bir ulaĢım olarak yorumlanmıĢtır.Seyretmek üzere olduğumuz dünyanın baĢlangıcındaki tanrılarlatitanların savaĢı, gerçekte insan tarihinin kritik arımda insan ruhununiki yöneliĢidir. Aydınlık ve rasyonel, ayrılık yaratan iĢlevler, KahramanErkeğin imgesi ile (yüksek uygarlıkların büyük kültürel bölgesi <strong>Batı</strong>dalında) ruhun daha derin düzeylerindeki karanlık gizin etkisini yendi.Tao Te Ching, bunu, ölümsüz Ruh Vadisi'nde çok güzel tanımlar:ona gizemli dişi derlerve gizemli dişinin kapısı »cennet ve dünyanın çıktığı temeldirher zaman vçimizdedir... ^Tiamat (Ģimdi okuduğumuz gibi) tanrılarla, çocukları ile savaĢmaküzere hazırlandı. Ea bunu öğrendiğinde korkudan uyuĢtu ve yereoturdu. Babası AnĢar'a gitti ve Tiamat'm yaptıklarını bildirdi. ArıĢargazapla bağırdı, Anu'yu çağırdı, en büyük oğlunu ve ona Tia-mat'akarĢı çıkmayı emretti. O da öyle yaptı, fakat dayanamadı, döndü.O zaman, bütün tanrılar toplandılar. Fakat sessizlik içinde, korkuylaoturdular. Ve Ea, onların durumunu görünce, oğlu Marduk'u çağırdı.Tapmağının ve yüreğinin sırrını ona açtı. 'Sen benim oğlum-sun' dedi,'babana kulak ver. Kendini savaĢa hazırla ve AnĢar'ın önüne dikil. Senigörünce huzura kavuĢacaktır.'Efendi Marduk babası Ea'nın sözlerinden hoĢnut oldu. Kendinihazırladı, yanma geldi ve AnĢar'ın önüne dikildi. O da onu görünce,neĢeyle doldu.; Onun dudaklarım öptü. Korkusu gitmiĢti 'Becereceğim'dedi Efendi Marduk, 'bütün yüreğindekileri. Tiamat, bir kadın, silahlanmıĢüstüne geliyor. Birazdan onun boynunun üstünde gezineceksiniz.Fakat ulu tanrıların kaderi efendim, eğer senin öcünü alanolacaksam, Tiamat'ı kesecek ve seni yaĢatacaksam, kurulu çağır ve be-72


nim üstünlüğümü ilan et, yani bundan sonra senin değil benimtanrıların kaderini belirleyeceğimi ve ne yaratırsam değiĢmeden kalacağınıbildir'.Gerçekten iyi iĢ! Artık rasyonel, mistik olmayan zihnin yardımsızkavranmaya baĢladığı mitos tiyatrosuna girdik. Siyaset sanatı, insanlarüstünde güç kazanma sanatı, her zamanki semavi modeline kavuĢtu.AnĢar veziri Kaka'ya seslendi ve ona tanrılar kurulunun toplanmasınıemretti. 'Onları konuĢtur, bir banka oturt, ekmek yedir ve Ģarapiçirt. Onlara Tiamat'ın, bizi kanunda taĢıyanın, bizden nefret ettiğiniaçıkla, bütün küçük tanrıların kendi yarattıklarımızın bile onun yanınageçtiğini, her Ģeye biçim veren Tiamat'ın Ģimdi silahlar, yılanlar, kocaaslan ve çılgın köpekle geldiğini, Kingu'yu eĢ seçtiğini, Anu'yu onakarĢı gönderdiğimi fakat baĢarısız olduğunu anlat ve Ģimdi Marduk,tanrıların en kurnazı, eğer öcümüzü alacaksa, dudaklarından çıkan biremrin değiĢmemesini istiyor* de.''Emir gitti, tanrılar toplandı, kurulda birbirlerini öptülçr, konuĢtular,banka oturdular, ekmek yediler, Ģarap içtiler ve Ģarap korkulanıngiderdi, içtikçe gövdeleri ĢiĢti, daha dikkatsiz oldular ve gururlandılar.Efendileri ve öç alıcıları Marduk için bir kral tahtı kurdular, oradayerini aldı ve babalarına baktı.''Ey Efendi', dediler, 'senin kaderin bunda böyle tanrılar içinde enüstün olmaktır. Yükselmek ve alçaltmak, bunlar senin elinde olacak.Senin sözlerin gerçek olacak, senin emrin karĢı çıkılmaz tannlar arasındakarĢı gelinmez buyruklar olacak. Seni evrenin kralı olarak selâmlıyoruz'.Ortalanna bir örtü yaydılar (gece göğünün yıldızlı örtüsü) 'seninsözünle" dediler, 'yok olsun, gene senin sözünle görünsün'; (güneĢingeçmesi ile gece göğü gibi) Marduk konuĢunca, örtü yok oldu, sonragene göründü. Ve tannlar bunu, iĢaretin, yerini bulması sayınca,hoĢnut oldular, biat ettiler ve açıkladılar, 'Kral Marduk'tur.''Tannlar bundan sonra Marduk'a asa, taht, soylu krallık ve karĢıkonulmaz fırtına ihsan ettiler. Yayını hazırladı, sopasını sağ eline aldı,Her bucaktan rüzgar ve bir sürü fırtına çağırdı, dört küheylanın çektiğiRüzgar arabasını getirtti. Atların adları Katil, Acımasız, Gezgin veUçan'di, ağızları dudakları ve diĢlerinde zehir vardı. Sağına SavaĢ-Darbesi'ni yerleĢtirdi, soluna Kavgayı, baĢında korkutucu sarığısarınmıĢ, zırhı giydi, yüzünü öfkeli Tiamat'ın olduğu yere73


çevirdi. Ağzında sözü hazırdı. Elinde zehire karĢı bir ot tutuyordu.Tanrılar çevresinde dönüyordu. Ve Tiamat'ın yüreğine bakmak ve eĢiKingu'nun planım bozmak üzere yaklaĢtı.':.-:,y_'Marduk dik dik bakarken Kingu'nun aklı karıĢtı, isteği ĢaĢtı, hareketidurdu ve yanında yürüyen yardımcısı kötü tanrılar onu böylegörünce görünüĢleri karardı. Fakat Tiamat baĢını çevirmeden Marduk'aküstah bir alayla bağırdı. 'Tanrıların efendisi gibi ilerliyorsun!Onlar kendi yerlerinde mi toplanmıĢlar yoksa sertin yerinde mi?''Marduk güçlü silahım kaldırdı, "Neden' diye meydan okudu, 'böyleayaklandın, yüreğinde mücadeleyi kabartarak pusu kurdun? Kiıv-gu'yueĢin olarak seçtin, Anu'nun yerine değersiz Kingu'yu. Tanrıların kralıAnĢar'a karĢı kötülük tasarlıyorsun. Benim babalarıma tanrılara karĢıkötülüğünü gösterdin. Ordun silahlansın! Silahlarım düzene sok! Ġlerle!Seninle birbirimize gireceğiz!'Bunu duyunca Tiamat ele geçirilmiĢ biri gibi oldu. Mantığım yitirdi,vahĢi, içe iĢleyen çığlıklar attı, titredi, her organma kadar sallandı,büyüler söylendi ve savaĢın bütün tanrıları bağırdılar. Sonra TiamatyaklaĢtı, Marduk da savaĢmak için ilerledi. Efendi onu yakalamak içinağım attı ve ağzını sonuna kadar açtığında içine öyle kötü bir rüzgarüfledi ki, karnına döküldü ve cesaretini aldı, çeneleri açık kaldı. Onaiçini yırtan bir ok attı, ok içini kesti ve yüreğine ulaĢtı. îĢi bitmiĢti.Cesedinin üstüne çıktı, Ģimdi onun yanında yürüyen tanrılar kendiyaĢamlarını düĢünmeye baĢlamıĢlardı. Ayağıyla onları sardı, silahlarımparçaladı ve onları tutsak etti. Ve onlar ağladılar.'Tiamat'ın doğurduğu ve saltanat verdiği zehirli canavarı Mardukbukağıya vurdu, kollarını arkadan bağlattı, ayakları altında ezdi. Kingu'yubağladı ve ötekilerin arasına attı, bu küstahın hiç de hak etmediğiKader levhasını ondan söktü aldı.'Muzaffer bunu kendisine aldı, kendimühürü ile mühürledi, kendi göğsüne yerleĢtirdi. Tiamat'ın cesedinedöndü, kabaetlerinin üstüne çıkarak, acımasız topuzu ile ka-fatasınıparçaladı. Kan damarlarım kesti ve kuzey rüzgarına, bilinmeyen yerleregötürmesi için bıraktı. Babaları bunu görünce memnun oldular vearmağanlar gönderdiler.''Marduk ölü gövdeyi seyrederken artık durdu. Çirkin Ģeye bakarakzeki bir plan tasarladı. Böylece onu deniz kabuğu gibi yardı. Parçalardanbirini cennet tavam olarak bir kol demiri ile göğe yerleĢtirdi.Sularının kaçmaması için gözcüler atadı. Sonra cenneti dolaĢtı, odalarınıaraĢtırdı, babası Ea'nm Apsu'su üstünde Derinliğin büyük-74


lüğünü ölçtü. Sonra bu büyük konut üstünde, Apsu'ya gök kubbe olmaküzere Dünya 'yi yarattı. Anu> Enlil ve Ea 'yi belirli bölgelere (yaniCennet, Dünya ve Cehennem) yerleĢtirdi ve giriĢiminin ilk bölümüböylece tamamlandı.'Kalanı yalnızca özetlememiz gerekiyor. Zaferi kazanan Mardukyılı ve onun 12 iĢareti zodyakı belirledi; yılın günlerini, çeĢitti yıldızve gezegen düzenlerini ve ayın hallerini, güneĢin tersine ayın ortasınadoğru büyümesini sonra küçülmesini ve yokolmasını, güneĢin durumunagöre ayarladı ve tanrının yüreği sonra ona baĢka bir Ģey tasarlattı,bir Ģey ki gerçekten çok zekice idi.Babası Ea'ya 'kan toplayacağım' dedi, 'kemik yapacağım ve bir yaratıkyaratacağım. Adı insan olacak. Evet insan! Tanrılara hizmet etmesigerekecek ve bunlar o zaman huzurda dinlenmeye izinli olacaklar.'HMarduk babasına planını nasıl tamamlıyacağmı açıkladı. Tanrılarıiki gruba bölecekti, biri iyi öteki kötü. Kötülerin kan ve kemiğinden -yani Tiamat'm yanını tutmuĢ olanlardan- irsan ırkım yaratacaktı.'Fakat, Ea, cevap verdi:. 'Kötü tanrılardan yalnız birini al, parçala,yok et ve insan cinsini onun parçalarından yarat. Ulu tanrıları bıraktoplansınlar. En suçlu olanı parçala.''Ea'mn oğlu Marduk razı oldu. Tanrılar toplandılar ve Efendi Mardukonlara seslendi: 'Sözü verilen Ģey yerine getirilmiĢtir. Fakat Tiamat'mayaklanmasına ve savaĢa hazırlanmasına neden olan kimdi?Onu bana getirin ona cezasını vereceğim, kalanlar güvenliktedir'.'Tanrılar hep birden yanıtladılar: 'Kingu'ydü. Tiamat'm isyan etmesineve savaĢa hazırlanmasına neden olan'. Onu yakaladılar, Ea'mnönüne getirdiler, kan damarlarım yardılar ve kam ile insan cinsini yarattılar.Sonra Ea insan cinsine tanrılara hizmeti yükledi ve tanrılarıiĢten kurtardı.'Bu iĢlerin tamamlanmasından sonra tanrılar çeĢitli kozmik görevlereatandılar. Efendileri Marduk'a 'Ey Efendi, bizden sıkıntılı iĢlerikim aldı, bizim büyüklüğümüz nasıl belli olacak? Haydi bir tapınak(*) Tanrıların hizmetçisi olarak insanın yaratılmasının Ea'mn kendisine ve eĢi tanrıçaToprağa bağlandığı eski Sümer mitosu ile karĢılaĢtırın. {Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, sayfa 116-19) Kralları ile Babil bu zamanda dünyadaki üstünlüğüne eriĢmemiĢti. Mevcut mitos,daha sonrakiler gibi, mitolojik uyurrüaĢ tırmanın örneğidir. Daha sonraki bir tanrı,öncekilerin desteği ile veya desteksiz biçimde baĢkasının rolünü üstlenir.75


yapalım, gece dinleneceğimiz bir yer, orada dinlenelim. Orada bir tahtolsun, efendimiz için arkalığı olan bir sıra' dediler. Marduk bunu duyunca yüzü aydınlandı ve 'öyleyse Babil kurulsun, sizin bildirdiğinizgibi" dedi/ 69 )sEpik masal büyük Babil zigurrahrun kuruluĢunu ve adanmasını veEfendi Marduk'un elli adı île yüceltilmesinin törenlerini anlatarak sürer.Marduk'un ağzmdan çıkan bir sözü hiç bir tanrı değiĢtiremez, yüreğieriĢilmezdir, zihni her Ģeyi alır, günahkarlar ve itaatsızlar onun önündeiğrenç kabul edilirler, bu nedenle insan cinsi Marduk'la hoĢnut olsun.Bilimadamları arasında, yaratılıĢ epiğinde geçen Babilin canavarannesinin, Tiamat in, Tekvinin ikinci bapındaki Yahudi 'derinlik' -tekom-terimi ile etimolojik olarak iliĢkili olduğu üstünde sık durulmuĢtur.Ve Anu'nun rüzgarı derinliğe estiğinde ve Marduk'unki Tiamat'ınyüzüne, Tekvin l:2'deki gibi 'Allanın ruhu (veya rüzgarı) sulatınüstünde hareket ediyordu*. Aynı Ģekilde, Marduk'un annesiningövdesinin üst kısmını sulan ile birlikte yukarıdaki cennete çatı olarakyaydığı gibi, Tekvin 1:7de, 'Allah kubbeyi yaptı ve kubbe altında olansulan, kubbe üzerine olan sulardan ayırdı'. Ve gene, Ea' nın Apsu'yufethettiği gibi Marduk Tiamat'ı fethetti, Yahuda da, deniz canavarıRahab'ı (Eyüp 26:12-13) ve Levyatan'ı (Eyüp 41, Mezmurlar 74:14)ezdi.Kitabı Mukaddesin çeĢitli yaratılıĢ öykülerindeki imgelerin Sü-mer-Semitik mitosdan türediğine kuĢku yoktur, Babil yaratılıĢ epiği de birörnektir. Fakat Kitabı Mukaddes ile bu epik arasında birçoklarınınüstünde durmakta gayretli olduğu nokta var ki, bir yetkiliden alıntı ile'ayrılıklar, benzerliklerden çok daha kapsamlı ve dikkate değerdir'. 1 - 70 'Kitabı Mukaddes ataerkil geliĢimin daha sonraki bir aĢamasını yansıtır.Eski Tunç Çağında ulu ana tanrıça ile temsil edilen diĢi ilke ise, buepikte canavar Ģeytan ile temsil edilmektedir ve burada öğesel durumatehom'a indirgenmiĢtir. Erkek tanrı kendi baĢına yaratır, geçmiĢteannenin yalnız yarattığı gibi. Babil epiği mantıksal olarak dört adımdaĢematize edilebilecek bir çizginin içinde yer alır:1. eĢsiz bir tannçadan doğan dünya,2. bir eĢten gebe kalmıĢ tanrıçadan doğan dünya,3. erke savaĢçı tanrı tarafından tanrıçanın gövdesinden biçimlendirilendünya.76


4. erkek tanrının gücü ile yardımsız yaratılan dünya.ġimdilik Babil metni ile ilgilenirsek, önce tanrının, eğer bırakılırsahâlâ herĢeyi biçimlendiren diye nitelenen tanrıçadan zorla onunyaratacağı Ģeyi aldığını görüyoruz. Yani tanrıça açısından, tanrı, çocuğu,tüm azameti ile, gerçekte hiç bir Ģey değil, onun bir ajanıdır, olmasıgerekeni yapmıĢ gibi görünmektedir. Fakat onu, kendisi yapıyorsansın diye bırakır, güzel evini o bloklardan kendi gücüyle yapar;gerçekten iyi bir annedir. Ama, öte yadan, bu epik, erkekçe iĢlerinironisini gerçekleĢtirmekten uzaktır. Doğrudan ataerkil bir dokümandır.DiĢi ilke, bakıĢ açısıyla birlikte, değersizleĢmiĢtir, bir doğagücü veya ruh yerinden edildiğinde her zaman olduğu gibi, olumsu-za,tehlikeli bir öfkeli Ģeytana dönüĢmüĢtür. <strong>Batı</strong>nın ortodoks ataerkildüzeninin tarihini izledikçe, ana tanrıçanın' karalanmıĢ, küçük görülmüĢ,hakaret edilmiĢ ve kendi oğullannca yerinden edilmiĢ gücünübulacağız. Her zaman onların mantık Ģatosuna yönelik bir tehdit olarak,onlarca ölü kabul edilen, gerçekte canlı, soluk alan ve yerini almaküzere onları tehdit eden bir güç olarak bulacağız.Ġkinci nokta, ana ile oğullar arasındaki yer değiĢtirme; yaĢam veölümün kiĢiliği tanımladığı anlamın, kendi iyi biçimlerini yaĢam gücüile ortaya çıkaran anlamın yitmesidir. öyle ki, Ģimdi her Ģey birmücadele ve çabadır. Yabana, gösteriĢçi, tumturaklı ve suçun gizlenmesimantığı' ile karalayıcıdır. Sonuçta, insan mitosta anlatıldığınagöre iğrenç Kingu'nun kanından yaratılmıĢtır, tanrılara bağlanacak vehizmet edecektir. Tanrının (senim benim gibi) Kingu'nun gerçektekader levhasını taĢımaya, yalnızca gücü olan Efendi Marduk'tan dahafazla hakkı olduğunu bilmesine rağmen.Son olarak, dünya tanrılarının, tanrıların ana tanrıçaya karĢı büyükzaferine eĢlik eden insan kaderi imgesi nedir? Birçoklannca insankaderine iliĢkin ilk büyük epik olarak anılan ünlü GılgamıĢ efsanesi buöyküyü anlatır. Ayrıntısı ile almamız gerekmiyor, zaten bu efsane iyibiliniyor. Fakat bazı ana temalar, Tiamat'ın öldürüldüğü arka sahneyekarĢı yeni bir burukluk kazanıyor.GılgamıĢ Sümer Ģehri Uruk'un kralının adıdır. Eski Sümer krallistesinde 'Kutsal GılgamıĢ' diye geçer. 'Babası lillu-demon'du' deniyorbize. Dikenin yüce rahibiydi ve 126 yıl hüküm sürdü*.^ Bu eskidokümandan, eski Sümer Ģehirlerinden daha eski kaynaklara gittiğimizde,adı, ölü ve dirilmiĢ oğul ve tannçanın eĢi olarak bildiğimizkutsal Dumuzi'ninkini izler. Kutsal Dumuzi'den önce 1200 yıl hüküm77


süren Kutsal Lugalbanda vardır. GılgamıĢ gerçekte egemenliği normalinsan yularını aĢan kralların sonuncusudur. Tanrı kral olarak 'kutsal'unvanı ile ĢereflenmiĢ tir. Fakat daha sonraki Babil epiğinde, imgesiinsan kaderiyle göründüğünde, oldukça değiĢmiĢtir.Hâlâ üçte iki tanrı ve üçte bir insan olarak tanımlanmaktadır. Fakatbir tiran olarak 'kusursuz güzellikte dır, oğulları babalarına bırakmaz,bakireleri analarına. Halk tanrılara dua etti ve tanrılar yalvarıĢlarınakulak verdiler. Adı Ģimdi Aruru olan tanrıçaya döndüler, 'Onu yaratansensin ey Aruru' dediler, "ġimdi de öyle birini yarat ki ona denkdüĢsün'. O da bunu duyunca zihninde gökyüzü tanrısı Anu'nun maddesindenbir Ģekil oluĢturdu. Ellerini yıkadı, bir parça çamur aldı, çöledüĢürdü ve soylu Enkidu böyle yaratıldı.Kısacası, yaĢlı ana henüz yeteneğini yitirmemiĢtir. Gerçekten, göreceğimizgibi, bu masalın baĢta gelen kutsal kiĢisi odur. Aslında Ģa-Ģılması gerekmez, .çünkü GılgamıĢ/ın kendisi gördüğümüz gibi, oğullantarafından yenilmesinden önceki bir çağa (Î.Ö. 2500) aittir.Fakat Ģimdi, son çocuğu Enkidu'nun garip görünüĢü!'Enkidu sağlam bedenli, bir kadınınkini andırır uzun saçlıydı.'Buğday tanrıçası Nisaba'nınki gibi dalgalıydı saçı. Vücudu tıpkı davarlarıntanrısı Samukan'ınki gibi kıvır kıvır tüylerle kanlıydı, insanoğlununsuçsuzuydu o. Ekili topraklardan haberi yoktu.Enkidu, dağlarda ceylanlarla otlayıp yabanıl hayvanlarla su baĢlarınainiyordu. Av hayvanı sürülerinin toplandığı su baĢlarındanhoĢlanırdı. Ama günlerden birinde, yabanıl hayvanların, topraklarınadaldıkları bir tuzakcı, Enkidu'yla su baĢında yüz yüze geldi. Üç gün üstüste Enkidu tuzakçıyla karĢılaĢtı. Tuzakçıysa, korkudan dona kaldı.Ardından, avını yüklenip evine döndü. DehĢetten dilini yutmuĢ, kendinikaybetmiĢti. Yüzü, uzun bir yolculuktan döneninkine benzeyiverdi.BaĢından geçeni babasına korkuyla karıĢık hayranlık taĢıyan Ģu sözlerleanlattı: 'Baba, baĢka hiç kimseye benzemeyen, dağlardan kopup gelmiĢbir adam var. O yeryüzünün en güçlüsüdür, sanki gökten inmiĢ birölümsüz kiĢi. O dağlarda yabanıl hayvanlarla gezinip ot yiyor. Sonra,senin topraklarında dolanıp kuyulara dadanıyor. Korkuyorum. Buyüzden de yanına gitmekten sakınıyorum. Kazdığım çukurlarıdolduruyor. Avlanmak üzere kurduğum tuzakları bozuyor... Babasıağzını açıp avcıya Ģöyle dedi: 'Oğlum, GılgamıĢ Ufuk'ta yaĢıyor...Uruk'a var git. GılgamıĢ'ı bul. Ona bu yabanıl adamın gücünü abartarakanlat'...' Tuzakcı' dedi GılgamıĢ, yanına bir78


yosma alıp geldiğin yere dön. Kadın, pınar baĢında soyunsun. KadınıniĢaret ettiğini görünce, gelip onu kolları arasına ahverecek. O vakit deyabanıl av hayvanlarmca reddedilecektir".'Yosma, yabanıl adamı koynuna almaktan utanmadı. Soyunupadamın isteklerini karĢıladı. Adam, kadının üstüne çıktığında kadın daona diĢilik sanatını göstermeye koyuldu. Altı gün, yedi gece birlikteyattılar... AĢka doyduktan sonra, yeniden yabanıl hayvanların yolunututtu. Ceylanlar, onu görür görmez fırlayıp kaçıverdiler. Yabanılyaratıkların gözlerine iliĢir iliĢmez, bu kez onlar da, kaçmayabaĢladılar. Onları izlemek istedi. Ama sanki bağlanmıĢtı, bedenini birtürlü doğrultamıyordu. KoĢmaya yeltendiğinde de dizlerinin tutmadığınıanladı.'"Kadının ayakları dibine oturdu. Onun söylediklerini dikkatle dinledi.Kadın Ģöyle dedi ona: 'Sen Enkidu, bilgesin. Tanrıya benzedinartık. Niçin yabanıl hayvanlarla dağlarda, tepelerde öyle baĢıboĢkoĢturmak için yanıp tutuĢuyorsun? Gel benimle! Gel seni, yıkılmazduvarlı Uçuk kentine, aĢkın ve göğün, Anu'nun ve ĠĢtar'm kutsanmıĢtapınağına götüreyim. Bir yaban boğası gibi insanların üzerine egemenliğinikurmuĢ olan çok güçlü GılgamıĢ yaĢar tapmakta''Kadının söyledikleri Enkidu'yu sevindirdi. Ruhunu anlayacak birinin,bir dostun özlemini çekiyordu. 'Gel kadm! Anu'nun ve ĠĢtar'mevine, GılgamıĢ'm halka söz geçirdiği yere, kutsal tapmağa götür beni.Hiç çekinmeden GılgamıĢ'ı vurmaya çalıĢacağım. Urak'ta var gücümle,burada en güçlü benim, eski düzeni değiĢtirmeye geldim, bendağlarda doğdum, ben herkesten daha güçlüyüm, en güçlüyüm diyehaykıracağım'.'Hadi gidelim' dedi kadın... Uruk'ta bütün ahali, debdebeli giysilerledolaĢır. Orada her gün bayram var. Delikanlıları ve genç kızlarıseyretmek, insanı öylesine gönendiriyor ki... Sana türlü türlü huylanolan bir adamı, GılgamıĢ'ı göstereceğim. Ona iyice baktığında, çevresineerkeklik saçtığını göreceksin. Hem güç hem de olgunluk bakımındanbedeni kusursuzdur. Gece gündüz dur otur bilmez. Sendengüçlüdür.''Sonra kadm kendi giysisini yırtarak ikiye ayırdı. Yansıyla Enkidu'yugiydirdi, geri kalan yansım da kendi kullandı. Enkidu'yu çocukgibi elinden tutarak çobanların çadırına götürdü... Böylece doyana kadaryedi, sert Ģaraptan da yedi kase içti. Bu, ona neĢe verdi. Yüreği sevinçleçarpmaya koyuldu. Yüzü de ıĢıldamaya baĢladı. Bedenini kap-79


layan kıvır kıvır tüyleri iyice ovaladı ve güzel kokulu yağlar sürdü...ĠnsanlaĢıverdi Enkidu. Bir de insanlar gibi giyinince güveye benzedi...''Halk çevresine üĢüĢtü, itiĢti, kalkıĢtı. Enkidu üzerine de çok sözedildi.' 'GılgamıĢ'm burnundan düĢmüĢ', 'Boyu daha kısa', 'Kemikleridaha iri'... denildi. "ĠĢte Ģimdi GılgamıĢ dengini buldu' diye sevinenlerçoktu. 'Bir tanrı kadar güzel olan bu yiğit, bu büyük kiĢi GılgamıĢ'labile boy ölçüĢebilir.'"Ufuk'ta aĢk tanrıçasına uygun gelin döĢeği hazırlanmıĢtı. Gelindamadı bekliyordu. Ancak geceleyin GılgamıĢ kalkıp eve yöneldi.Onun ardından Enkidu çıkü ortaya. Sokağın ortasında durup yolukesti... Onun üzerine boğalar gibi birbirlerine girip göğüs göğüse dövüĢtüler.Kapı pervazlarını kırdılar, duvarları titrettiler... GılgamıĢ...Enkidu'yu alaĢağı etti. Ve bu durumdayken öfkesi birdenbire geçti... Ozaman Enkidu ve GılgamıĢ, birbirlerine sarıldılar. Böylece arkadaĢlıklarıonanmıĢ oldu.'(*)Bu garip eski masalda tanrıça Ġnanna-ĠĢtar ve kutsal oğlu ve eĢiDumuzi-Tammuz temasının insanüstü bir alana, üçte iki tanrı, üçte bö 1insan çevresine nasıl indirgendiğini kolayca görüyoruz. Tanrıça IĢtarfahiĢe, anne, gelin ve kılavuz niteliği ile tapınak hizmetçisinde vücutbulmuĢtur ve subaĢmdaki vahĢi Enkidu yabanılların efendisi niteliği ileeski ay-tanrısıdır. Fakat masalımıza yeni ve harika bir insanlıkgirmiĢtir. Yeniden diriliĢten, ölümlü niteliğe geçiĢin sonucudur bu.Zaman, ölümlülük ve insanlık ızdırabı, kiĢisel bir kader dünyasında,bizimki ile iliĢkilidir, bu bölüme epik bir nitelik verir. Profesör WilliamF. Albright'ın da çok iyi belirttiği gibi 'dramatik bir hareket ile, eskiSümer'in uzun kanatlı, ayinlere ait kompozisyonlarından oldukçauzaklaĢır'.^72 )Enkidu ve GılgamıĢ ayrılmaz arkadaĢlar oldular fakat bir dizimuhteĢem mitolojik olaydan sonra Enkidu öldü."Yüreğini yokladı. Atmıyordu. Gözlerini de açmadı bir daha. GılgamıĢyeniden arkadaĢının yüreğini yokladı. Hayır atmıyordu artık.Böylece, bir gelini duvakladıkları gibi, GılgamıĢ da arkadaĢım birörtüye sardı. Bir arslan gibi, yavrularından yoksun kalmıĢ bir diĢi aslangibi öfkesinden kudurdu. Delilenip, yatağının çevresinde dön-(*) On iki tablette toplanmıĢ olan Asur GılgamıĢ epiği (Ġ.Ö. 650) daha önceki Akadparçalarına dayanır (Ġ.Ö, 1750). Bunların Hititçe çevirileri ile birlikte bilimadamlarırunhazırladığı GılgamıĢ methi oluĢturulmuĢtur.80


dü de döndü. Döndükçe saçlarım yolup yolup sağına soluna saçtı.Debdebeli giysilerini parçalayarak çıkardı, iğrenç ĢeylermiĢ gibi yereçaldı.''Acıyla haykırdı: Nasıl durup dinlenebilirim, gönlüm nasıl rahatedebilir? Yüreğimi umutsuzluk kapladı. KardeĢim Ģimdi neyse, ben deöldüğümde öyle olacağım. Ölümden korkuyorum. Ġyisi mi gidipUzaktaki diye tanınan UtnapiĢtim'i bulayım... Böylelikle GılgamıĢ...insanlar arasmda ölümsüzlüğü yalnızca kendisine bağıĢladıkları UtnapiĢtim'iaradı...''Geceleri dağ geçitlerine vardığında dua etti: "Bu dağ geçitlerinde,çok eskiden aslanları görürdüm. Korkup da gözlerimi aya dikerdim.Dua eder, dualarım da tanrılar katına yükselirdi. ġimdi yine dua ediyorum.Ay tanrı Sin, beni koru.' Duasının ardından uykuya yattı.Gördüğü düĢün etkisiyle uyanıncaya dek uyudu. Çevresinde dolananaslanlar gördü. Sonra baltasını eline aldı, kılıcını kınından sıyırıp yayındanfırlamıĢ ok gibi üzerlerine atıldı, amansızca vurdu ve parçaladıhepsini.'Sonunda haklarında bunca Ģey iĢittiği doğan ve batan güneĢin koruyucusuyüce dağlara, MaĢüya ulaĢtı... GiriĢ kapılarında yan insan,yan ejderha Akrepler nöbet tutuyordu. Görkemleri dehĢet vericiydi,bakıĢları insana ölüm saçıyordu, göz kamaĢtırıcı. haleleri doğangüneĢin koruyucusu olan dağlan silip süpürüyordu.Fakat biri kapıyı ona açtı. GılgamıĢ yoğun karanlıklardan geçti.Çok güzel bir bahçeye vardı. Burada harika bir ağaç, değerli taĢlar veriyordu.Dalları çok güzeldi ve tepesi lapis lazuli (lacivert taĢından)'dendi.Fakat GılgamıĢ devam etti ve deniz kıyısna geldi. GizemlidiĢi Siduri burada ona Ģöyle dedi:.'GılgamıĢ böyle telaĢlı nereye gidiyorsun? Aradığın hayatı hiç birvakit bulamıyacaksın. Tanrılar insanı yaratırlarken, onun payına ölümüayırdılar, dirimi ise kendilerine sakladılar. Sana gelince GılgamıĢ,karnını hoĢ gelen nesnelerle doldur, sabahtan akĢama akĢamdan sabahakadar oyna, Ģölenler düzenle; 'eğlen'. Tertemiz giysilerle kuĢan,suda yıkan, elini tutan ufak çocuğu sevindir, karını kucağına alarakmutlarıdır, çünkü bu da insanoğlunun ortak alınyazısıdır.'Bu dersi hepimiz duymuĢuzdur, örnek olarak Vaiz deki Ģu sözlerle:1 'ĠĢte, iyi ve güzel olduğunu gördüğüm Ģu ki, insan yesin ve içsin vekendisine Allah'ın verdiği ömrünün bütün günlerinde, güneĢ al-81


tında çektiği her emeğinden iyilik görsün, çünkü onun payı budur.Ve ben sevinci övdüm, çünkü güneĢ altında insan için yemekten veiçmekten ve sevinçli olmaktan daha iyi bir Ģey yoktur, çünkü Allah'ıngüneĢ altında ona verdiği ömrünün bütün günlerinde çektiği emektekendisine kalacak budur.Esvabın daima ak olsun ve baĢının üzerine hoĢ kokulu yağ eksikolmasın. GüneĢ altında sana vermiĢ olduğu boĢ ömrünün bütüngünlerinde, bütün boĢ günlerinde sevdiğin karın ile bir hoĢ hayat geçir,çünkü hayattan ve güneĢ altında çektiğin emekten payın bu-dur.'* 73 *'Ama GılgamıĢ'm baĢka umut ve amacı vardı, araĢtırmasında ısraretti. Kadın onu ölüm teknesine gönderdi. Bununla kozmik denizi geçipkutsal adaya varacaktı. Ölümsüz Tufan kahramanı -eski mitosun buörneğinde adı Ut-napiĢtim- orada yaĢıyordu. Karısıyla birlikte, sonsuzbir mutluluk içindeydiler. YaĢlanmayan çift gezgini kabul etti, altı günaltı gece bıraktılar uyusun, onu sihirli yiyeceklerle beslediler, sağaltansularla yıkadılar ve kozmik denizin altındaki ölümsüzlük otunuanlattılar. Eğer ölümsüz olmak istiyorsa onu koparmalı idi. Ve bir kezdaha, ölüm kayığı ile GılgamıĢ yola çıktı. Ondan önce hiç kimse buyönde gitmemiĢti ve bu ölümlü kıyıya dönmemü ti Ut-napiĢ-tim *bubitkinin dikeni, gül dikenini andıran bir de iğnesi var. Bu iğne elleriniyaralıyacak. Ama, onu koparmayı baĢarırsan, ellerin, yitirmiĢ olduğugençliğini insana geri veren Ģeyi tutmuĢ olacak' demiĢti.Yan yolda tekne durdu. GılgarruĢ ayaklarına ağır taĢlar bağladı,dibe indi. Bitkiyi gördü. Elleri yırtıldı, fakat koparmayı baĢardı. TaĢlançözdü, yüze döndü, tekneye binip kıyıya yöneldi. Kayıkçıya, 'Onuyıkılmaz duvarU Uruk'a götüreceğim, yemeleri için yaĢlılara vereceğim.Adını da YaĢlılar GençleĢtiren koyacağım' dedi.Kıyıya çıkıp yol aldıklarında suyu buz gibi bir kuyu gördü. Ġnipsuya girdi ve yıkandı. Su birikintisinin derininde yatmakta olan biryılan ise, çiçeğin yaydığı tatlı koyuyu aldı. Sudan çıkıp bitkiyi kaptı.Kapar kapmaz da derisini değiĢtirdi ve kuyuya daldı. Bunun üzerineGılgamıĢ oturup ağladı/ 4 *ĠĢte Yılanın Ölümsüz YaĢam Gücü olması bundandır ve eskideninsanın malı iken ondan alınmıĢtır ve baĢka yerdedir. Lanetli yılanın vekaralanmıĢ tanrıçafun elindedir, korkudan uzak masumluğun yitirilmiĢcennetindedir.82


II. KISIMKAHRAMANLAR ÇAĞI


III. BölümLEVANT'IN TANRILARI VE KAHRAMANLARIİ.Ö. 1500-500* 1. RABBĠN KĠTABIDünya yaratılıĢ mitoslarıyla doludur ve gerçekte hepsi de yanlıĢtır.Dünya, insan tarihini izleyen, mitolojik baĢlangıçlardan, artan makullukla,anılarda yaĢayan dönemlere kadar, tarih kitaplarının kayıtlandevraldığı, rasyonel bir gerçeklik göstererek bugüne vardırdığı, fakatdar bir grupta yoğunlaĢan büyük geleneklerin kitapları ile doludur.Dahası, bütün ilkel mitolojilerin geleneklere, duygusal düzenlere vebelirli grupların siyasal eğilimlerine geçerli bîr değer kazandırmayahizmet etmeleri gibi, bu kitaplar da büyük gelecekler için aynısınıyaparlar. Yüzeyde bilinçli tarih gibi düzenlenmiĢ görünebilirler.Derinde mitos olarak kavranıldıktan anlaĢılır. Belli bir bakıĢ açısından,yaĢam gizlerine iliĢkin Ģiirsel yazılardır. Fakat kronolojik gerçek olarakĢiir okumaktan söz etmek en azından bu açıyı yitirmektir. Biraz dahadevam edersek, kendisinin ahmak olduğunu kanıtlamaktır. Bunaeklenecek Ģey, bu kitapları bir araya toplayanların ahmakolmadıklarıdır, ne yaptıklarım kesinlikle bilmektedirler. Yaptıkları iĢ,her aĢamasında, bunu gösterir.Eski Ahit'in, her antik edebiyat parçası gibi, tanrıların değil fakatinsanların ebedi yeteneğine ait bir ürün olarak ve sonsuzluğa iliĢkindeğil zamana ve özellikle oldukça bunalımlı bir döneme ait bir ürünolarak okunması için atılan ilk kesin adım, Willhelm M.L. de Wette'run (1780-1849) çığır açan iki cilt kitabı olmuĢtur: Esfa' Ahit'e GirisqKatkılar (Contributions Introductory to the Old Testament) (1860) ^ OradaĢunları göstermiĢtir:1. Krallar Il'de rahip Hilkaya tarafından Süleyman Tapınağının84


tamirinde bulunduğu belirtilen ġeriatKitabı (l.ö. 621), DeuteronomiKitabının çekirdeği idi,2. Bu iddialı buluĢla,. Eski Ahifteki bütün tarihsel ve mitsel materyalbütünüyle baĢtan yazılmıĢtı,3. ÇıkıĢ, Levilliler, Sayılar gibi Musa run çölde dolandığı dönemeait kitaplar, gerçekte, uzun bir geliĢimin sonunda elde edilmiĢ ürünlerdir.Çok uzun bir dönemden beri var olan Ortodoks ruhban geleneğininĢeriatıdırlar. Babil'den Kudüs'e rahip Ezra tarafından getirilmiĢlerdir(Î.Ö. 400). Pers Ġmparatoru Artakserksesin ona verdiği gücünerdemiyle tüm Yahudilerin uyması gereken kurallar kitabı olarakkabul edilmiĢlerdir.®TartıĢılan Kitabı Mukaddes metni Ģöyledir:'Ve vaki oldu ki kral YoĢiya'nın on sekizinci yılında (Ġ.Ö. 621) Me-Ģullamın oğlu Atsalyanın oğlu katip ġafanı kral Rab evine gönderipdedi: Büyük kahin Hilkaya'run yanına çık, eĢik bekçilerinin kavundantopladıkları Rab evine getirilen gümüĢü saysın ve onu Rab evinin iĢinekonulan iĢçilerin eline versinler, onlar da gümüĢü evin çatlak yerlerinionarmak için Rab evinde olan iĢçilere dülgerlere ve mimarlara veyapıcılara ve evi onarmak üzere kereste ve yontulmuĢ taĢlar almak içinversinler. Ancak ellerine verilen paranın hesabı onlarla görülmedi,çünkü sadakatlarla çalıĢıyorlardı.Ve büyük kahin Hilkaya katip ġafan'a dedi: Rabbin evinde Ģeriatkitabını buldum. Ve Hilkaya kitabı ġafan'a Verdi ve onu okudu. Vekatip ġafan krala geldi ve krala haber getirip dedi: Kulların evde bulunangümüĢü boĢalttılar ve onu Rab evinin iĢine koĢulan iĢçilerin elineverdiler. Ve katip ġafan krala bildirip dedi: Kahin Hilkaya bana birkitap verdi. Ve ġafan kralın önünde onu okudu. Ve vaki oldu ki kralĢeriat kitabının sözlerini iĢitince esvabım yırttı.Ve Kral kahin Hilkaya'ya ve ġafan'ın oğlu Ahikama ve Mikaya'ran oğlu Akbora ve katip ġafan'a ve kralın kulu Asaya'ya emredipdedi: Gidin, bulunmuĢ olan bu kitabın sözleri hakkında benim için vekavm için ve bütün Yahuda için Rabden sorun, çünkü bize karĢıalevlenmiĢ olan Rabbin gazabı büyüktür, çünkü bizim için yazılmıĢolan her Ģeye göre yapmak üzre atalarımız bu kitabın sözlerini dinlemediler.Ve kahin Hilkaya ve Ahimak ve Akhar ve ġafan ve Asaya, esvapbekçisi Harhas'ın oğlu, Tikva'nın oğlu ġallüm'un karısı peygamberHulda kadına gittiler ve kadın YeruĢalimde ikinci mahalde oturuyor-85


düve onunla konuĢtular. Ve onlara dedi: Ġsrail'in Allahı Rab Ģöylediyor. Sizi bana gönderen adama deyin: Rab Ģöyle diyor: ĠĢte ben buyere ve burada oturanların üzerine belayı Yahuda kralının okuduğukitaptaki bütün sözleri getireceğim. Madem ki beni bıraktılar ve ellerininher iĢiyle beni öfkelendirmek için baĢka ilahlara buhur yaktılar buyere karĢı gazabım tutuĢacak ve sönmeyecek. 1 ' 3 'Bu büyük dinsel bunalım döneminde, kiĢilerin, Allahın yargısınıöğrenmek için, ne bir peygambere ne de bir papaza gönderilmemelerifakat bir kadın peygambere gönderilmeleri ilginçtir. Daha da ilginçolan, vahyin kendisidir. Yani YoĢiya'nın iktidarının on sekizinci yılınakadar (l.Ö. 621) Musa'nın Ģeriat kitabını kimse duymamıĢtır ve herkessahte tanrılara tapınmaktadır. Üstelik, Ġsrail tanrısı, Ģimdi onlankorkunç biçimde cezalandıracaktır. Otuz beĢ yıl içinde de gerçektenöyle yapmıĢtır. Kutsal Ģehirleri alınmıĢ, tapınakları yıkılmıĢ, halksürgüne gönderilmiĢ ve yerlerine baĢka halk yerleĢtirilmiĢtir. FakatYoĢiya, takva ve piĢmanlıkla elbiselerini vermiĢ ve Rabbinin önündeağlamıĢtır; kadın peygamberin açıkladığı gibi, bu korkunç görüntülerdenuzak tutulacaktır, bütün bu olanlardan önce ölecektir.Vahiy arkadaĢları krallarına bu haberi getirdiler ve o bunları dinleyinceülkesini temize çıkarma görevini üstlendi. Bur. a burada bütünüylealıntılamaya değer, çünkü batı dinsel anlayıĢının biçimleniĢinigösteren, bütün büyük dinlerin tarihinde enine boyuna yaĢayan bu çığıraçıcı anlarda ortaya çıkan ilk kapsamlı uygulamalardan biridir:'Ve kral gönderip Yahuda'nın ve YaruĢalim'in bütün ihtiyarlarınıkendi yanma topladı. Ve kral ve kendisiyle beraber bütün Yahudaadamları ve YaruĢalimde oturanların hepsi ve kahinler ve peygamberlerküçükten büyüğe bütün kavm Rabbin evine çıktılar ve Rabbin evindebulunmuĢ olan ahit kitabının bütün sözlerini onlara iĢittirerek okudu.Ve kral direğin yanında durdu ve Rabbin ardınca yürümek için ve onunemirlerini ve Ģehadetlerirri ve kanunlarını bütün yürekle ve bütün canlatutmak için ve bu kitapta yazılmıĢ, olan bu ahdin sözlerini yerinegetirmek için Rabbin önünde ahit kesti ve bütün kavm akdi tastik etti.Ve kral, Baal için ve AĢera için ve bütün gökler ordusu için yapılmıĢolan kapların hepsini Rabbin mabedinden çıkarsınlar diye büyükkahin Hilkaya'ya ve ikinci kahinlere ve eĢik bekçilerine emretti veonları YaruĢalim dıĢarısında Kidron tarlalarında yaktı ve onların86


külünü Beyt-ele götürdü. Ve Yahuda Ģehirlerinde ve YeruĢalim'inçevresinde yüksek yerlerde buhur yaksınlar diye Yahuda krallarınınkoymuĢ oldukları put kahinlerini ve Baala ve güneĢe ve aya ve burçlarave bütün gökler ordusuna buhur yakanları savdı. Ve AĢerayıRabbin evinden YeruĢalirnin dıĢarısına Kidron vadisine çıkardı ve onuKidron vadisinde yakh ve ezip tozetti ve tozunu halk oğullannınkabirleri üzerine saçtı. Ve fuhĢa vakfedilmiĢ olan erkeklerin Rab evininiçinde bulunan evlerini yıktı, kadınlar orada AĢera için çadırlardokurlardı. Ve Yahuda Ģehirlerinden bütün kahinleri getirdi ve GebadanBeerĢebaya kadar kahinlerin buhur yakmıĢ olduklan yüksekyerleri murdar etti ve Ģehir reisi YehoĢuan'ın kapısının girilecek yerinde,Ģehrin kapısında, adamın sol tarafından olan kapı yüksek yerleriniyıktı. Fakat yüksek yerlerin kahinleri YeruĢalimde Rabbin mezbahınaçıkmadılar, ancak kardeĢleri arasında mayasız ekmek yerlerdi.Ve Molek için kimse oğlunu yahut kızım ateĢten geçirmesin diyeHinnom oğullan deresinde olan Tofeti murdar etti. Ve Yahuda krallarıtarafından güneĢe tahsis edilmiĢ olup Rab evine girilecek yerdePervarimde olan kızlar ağası Natan-melekin odasının yaranda bulunanatlan kaldırdı ve güneĢ arabalarını ateĢte yaktı. Ve Yahuda krallarıtarafından yapılmıĢ olan Ahazın yukan odası damında bulunanmezbahaları ile Manassenin Rab evinin iki avlusunda yapmıĢ olduğumezbahaları kral yaktı ve kırıp döverek tozlarını Kidron vadisine saçtı.Ve YeruĢalirnin karĢısında, helak dağının sağında, Say-dahlarmmekruh Ģeyi AĢtari için ve Moabın Mekruh Ģeyi KemoĢ için veAmmon oğullarının mekruh Ģeyi Milkom için Ġsrail kralı Süleyman'ınyapmıĢ olduğu yüksek yerleri kral murdar etti. Ve dikili taĢlanparçaladı ve AĢerleri kesti ve yerlerini insan kemikleriyle doldurdu.Bundan baĢka Beyt-elde olan mezbahı ve Nebatın oğlu Yeroboamınyaptığı ve onunla Ġsraile suç iĢlettirdiği yüksek yeri o mezbahıda yüksek yeri de yıktı ve ezip toz etti ve AĢerayı yaktı. Ve YoĢiyadönüp orada dağda olan kabirleri gördü ve gönderip kemiklerikabirlerinden aldı ve bu iĢleri söylemiĢ olan Allah adamının ilan ettiğiRabbin sözüne göre onlan mezbah üzerinde yakıp onu murdar etti. Vededi: Orada gördüğüm abide nedir? Ve Ģehrin adandan ona dediler:Yahudadan gelerek Beyt-el-mezbahına karĢı yaptığın bu iĢleri ilanetmiĢ olan Allah adamının kabridir. Ve de yaptığın bu iĢleri ilan etmiĢolan Allah adamının kabridir. Ve dedi: Onu bırakın,87


onun kemiklerini kimse rahatsız etmesin. Ve onun kemiklerini Samiriye'dengelmiĢ olan peygamberin kemikleri ile beraber bıraktılar. VeSamiriye Ģehirlerinde olan bütün yüksek yerler evlerini de YoĢiyakaldırdı; Ġsrail kralları Rabbi öfkelendirmek için bu evleri yapmıĢlardıve Beyt-elde yaptıklarının hepsine göre bunlara da yaptı. Ve orada bulunanbütün yüksek yerler kahinlerini mezbahalar üzerinde kurban ettive mezbahaların üzerinde insan kemikleri yaktı ve YeruĢalime döndü.Ve kral bütün kavma emredip dedi: Allahımız Rabbe bu ahit kitabında yazılmıĢ olduğuna göre fısıh bayramını yapın. Gerçek, israilüzerine hükmetmiĢ olan hakimlerin günlerinden beri (o günden beĢaltı yüzyıl öncesi) ve Ġsrail krallarının ve Yahuda krallarının bütüngünlerinde bu fısıh bayramı gibi fısıh yapılmadı (Yani sonraki üç yüzyıl) ancak bu fısıh Rabbe kral YoĢiya'nın on sekizinci yılında Yeru-Ģalim'de yapıldı. - \^Vi


onu izleyen dört kral 'atalarının yapmıĢ olduğu her Ģeye göre Rabbingözünde kötü olanı'^ yapmıĢlardır. Ve Ġ.Ö. 586'da:Babil kralı Nabukadnesar'm on dokuzuncu yılı idi, muhafız askerinbaĢı, Babil kralının kulu Nebuzaradan YeruĢalime geldi. Ve Rabbinevini ve kralın evini ve Yerusaiimin bütün evlerini her büyük eviateĢe verdi Ve muhafız askerin baĢı ile beraber olan bütün Kildani ordusuçepçevre YeruĢalim duvarlarını yıktılar. Ve muhafız askerin baĢıNebuzaradan' Ģehirde kalmıĢ olan kavmin artakalanını ve Babil kralıtarafına geçmiĢ olan kaçaklarını ve halkın artakalanım sürgüngötürdü, "w2. MĠTOLOJĠKÇAĞBabil sürgünü felaketi ile sonuçlanan Ortodoks Ġbrani dünya çağlanĢeması aĢağıdaki gibi özetlenebilir.I. <strong>Mitoloji</strong>k dönem1. YaratılıĢın yedi günü (Tekvin 1:1-23)2. Bahçe ve DüĢüĢ (Tekvin 2:4-3:24)3. DüĢüĢten Nuh'un Tufanına (Tekvin 4-7)4. Tufandan Babil Kulesine (Tekvin 8:1-11:9)II. Efsanevi dönem1. Ġbrahim Ve Mısır'a giriĢ (Tekvin 1:10-50:26)2. ÇıkıĢ (ÇıkıĢ 1:1-15:21)3. Çöl yıllan (ÇıkıĢ 15:22 ve devamı)4. Kenan'ın fethi (YeĢu'nun kitabı)IH. Belgesel dönem1. Kenan'ın fethi (Hakimler kitabı)2. BirleĢik krallık; 1025-930 (Samuel I ve ü, Krallar 11-11)3. Ġsrail ve Yahuda; 930-721 (Krallar 112'den Krallar U 17ye)4. Yalnız Yahuda; 7212-586 (Krallar 118-25)5. Babil sürgünü; 586-538<strong>Mitoloji</strong>k ve efsanevi dönemlerden oluĢturulan temel metinler beĢtanedir.1. Yehovacı metin (J), güney krallığı Yahuda'nm Ġ.Ö. IX. yüzyıllardakimitolojisini yansıtır, burada,yaratıcı (çeviride hep Rab diye89


geçen) Yehova'dır ve Ģeriat dağı Sina Dağıdır.2. Elohim metni (E), kuzey krallığı Ġsrail'in Î.Ö. VIII. yüzyıldakimitolojisini yansıtır (fakat Yehovacı bakıĢ açısıyla VII. yüzyılda J ve Emetinlerini biraraya getiren biri tarafından uyarlanmıĢtır)'. ġeriat dağıHoreb'tir ve yaratıcı Elobim'dir (El sözcüğünün çoğulu, hep Allaholarak çevrilir.).3. Kutsal Kanun (K) olarak bilinen ritüel kanun; Musa'ya Sina' danazil olduğu bildirilirse de, açıktır ki Î.Ö. VII. yüzyıldan kalmadır.Levililer 17-26'dadır.4. Ritüel Deuteronomistler Kanunu (D). ġeriat dağı gene Horeb,fakat yaratıcı Yehova'dır. D'nın çekirdeği belli ki 621 yüırun Kanuntaslağıdır.5. Sürgün sonrası kahince yazılar, Hakimler metni (H) diye bilinirve kahin Ezra tarafından LÖ. 397'de Kudüs'te ilan edilen Ģeriatınçekirdeğidir. Î.S. 300'e kadar geniĢletilmiĢ ve yeniden yazılmıĢtır. <strong>Mitoloji</strong>kve efsanevi dönemlerin metinleri bundan daha önceki birdönemde de tamamlanmıĢ olamaz.(*)ilk iĢimiz, mitolojik dönemin öğelerini sonraki öğelerden ayırmakolmalıdır. Bu amaçla iki mitoloji belirlenmiĢtir. Biri I.Ö. IX. yüzyılınYehovacı metni, öteki IV. yüzyılın Hakimler metnidir. A m ayrı incelendiklerindeĢöyledirler (**):YEHOVACI (J) YARATILIġ DÖNEMĠ:Ġ.Ö. IX. YÜZYILYehovacı görüĢ Tekvin 2:4b'den baĢlar:'Rab Allah yeri ve gökleri yarattığı günde, yaratıldıkları zamangöklerin ve yerin asılları bunlardır. Ve henüz yerde bir kır fidanı yoktu.Ve bir kır otu henüz bitmemiĢti, çünkü Rab Allah yerin üzerine yağmuryağdırmamıĢtı ve toprağı iĢlemek için adam yoktu. Ve yerden buğuyükseldi ve bütün toprağın yüzünü suladı. Ve Rab Allah yerintoprağından adam yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adamyaĢayan can oldu. Ve Rab Allah Ģarka doğru Adende bir bahçe dikti veyaptığı adamı oraya koydu. Ve Rab Allah görünüĢü(*) Öğelerin, tarihlerin ve eleĢtirel kuramların çözümlemesi için W.O.E. Oesterley veTheodore H. Robinson'un Eski Ahdin Kitaplarına GiriĢ (An Introduction to the Books ofthe Old Testament) kitabına bakınız. New York, Meridian Books, 1958.(**) Alıntılar, Kitabı Mukaddes ġirketi'nin 1981 baskısından yapılmıĢtır. Metnin aslında,"Rab Allah" Yehova, "Allah" Elohim (Jve E metinleri) Ģeklindedir, (çev. n.).90


güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasında hayatağacını ve iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Ve bahçeyisulamak için Adenden bir ırmak çıktı ve oradan bölündü ve dört kololdu...Ve Rab Allah adamı aldı, baksın ve onu korusun diye Aden bahçesinekoydu. Ve Rab Allah adama emredip dedi: Bahçenin her ağacındanistediğin gibi ye fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemiyeceksinçünkü ondan yediğin günde mutlaka ölürsün.'(*)Ġ.Ö. IV. yüzyılın papaz yayıncılarının bu etkileyici masalın devamınıneden istemediklerini anlamak kolay. Her ayrıntısı ile Tekvinl'de anlatılan 7 günde yaratılıĢtan farklı ise de eski Sümer bahçesinihemen tanıyoruz. Fakat Ġki ağaç Ģimdi bir tanedir ve insan onu korumakve bakmak üzere atanmıĢtır. Açıkça, insan, 4. Ģekildeki GılgamıĢbenzeri kiĢinin rolünde görünmektedir. Sargon'un koruyucu olaraktanrıça ĠĢtar tarafından sevildiğini de anımsayalım. Gene 4. Ģekildekigibi bahçeden dört ırmak akar. Ve son olarak Levanten mitolojininbaĢta gelen özelliklerinden birine, burada insanın tanrının kölesi veyahizmetçisi olarak yaratıldığına iĢaret edelim. Son dönem Sümer mitoslarındanbiri, Doğu <strong>Mitoloji</strong>sî'nde anlatıldığı gibi, insanın, tanrınınsıkıntılı çift sürme iĢini üzerine almak için yaratıldığını belirtir. Ġnsanonlar için çalıĢmak ve elde ettiği ürünü kurbanlık olarak sunmak durumundadır.Marduk da insanı tanrılara hizmet etsin diye yaratmıĢtır.Burada da insan bahçeye bakmak üzere yaratılmıĢtır.Bundan sonra sıra insana yardımcı olarak hayvanların yaratılmasındadır.Ünlü 1. bölümün 7 günde yaratılıĢ öyküsü ile çarpıcı biçimdezıtlık gösterir. Orada Önce hayvanlar yaratılmıĢtır. Burada isetersine, tanrının Adem'i yarattıktan sonra 'Rab Allah kır hayvanını vegöklerin her kuĢunu topraktan yaptı ve onlara ne ad koyacağını görmekiçin adama getirdi ve adam her birinin adını ne koydu ise, canlımahlukun adı o oldu.'Bu idilik manzara Enkidu'nun tapınak fahiĢesi tarafından baĢtançıkarılmasından önce yabanıl hayvanların arasında yaĢadığı günlerianımsatıyor. Sonra hayvanlar onu terkettiler ve kadın ona örtünmekiçin elbise vererek onu Uruk Ģehrine ulaĢtırdı ve orada öldü.(**) Buradaise yabanıllar arasında insan için bir eĢ olmadığını okuyoruz, 'Rab(*) Veya "tüm bilgilerin ağacı'. Bkz. Rabbi J.H. Hertz, The Pentateuch and Hafiorahs, London,Soncino Press, 1961. Syf. 8, not 9 ve syf 10, not 5. (**) Sayfa 78-82'ye bakınız.91


Allah adamın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburgakemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapadı ve Rab Allahadamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı. Ve onu adamagetirdi/ Bundan sonra, herkesin bildiği düĢüĢ ve bahçeden çıkarılmageldi.Sonraki olay, ilk çiftin iki oğlunun rekabetidir. Büyüğü Kain çiftçidir,genci Habil, koyun çobanıdır. 'Ve Kain günler geçtikten sonratoprağm semeresinden Rabbe takdime getirdi Ve Habil kendisi desürünün ilk doğanlarından ve yağlarından getirdi. Ve Rab Habile veonun takdimesine baktı fakat Kaine ve onun takdimesine bakmadı. VeKain çok öfkelendi ve çehresini astı.'Kain kardeĢini öldürdü ve Yehova ceza olarak onu da babasıAdem'i de lanetledi. 'Ne yaptın? KardeĢinin kanının sesi topraktan banabağırıyor. Ve Ģimdi sen toprak tarafından lanet edildin. O toprak kikardeĢinin kanını senin elinden almak için ağzım açtı, toprağı iĢlediğinzaman artık sana kuvvetini vermeyecektir, yeryüzünde kaçak ve serseriolacaksın'. Yehova, Kain'in üstüne bir niĢan koydu ve Kain 'Rabbinönünden çıktı ve Adenin Ģarkında Nod (dolaĢmak) diyarında oturdu'/ 8^Bütün olarak, <strong>Batı</strong> insanının ruhuna derinden kazır niĢ bu eskiYahudi mitosu İlkel <strong>Mitoloji</strong>'de ekinci tropik kültürlerin ortak genel kategorisiolarak tartıĢtım. Sayısız eĢdeğerleri Afrika ve Hindistan,Güneydoğu Asya, Malenezya ve Polinezya, Meksika, Peru ve Brezilya'daderlenmiĢtir. Bu tür ritlerin ve iliĢkin ritlerin tipik yönleri, 1 yılan,2 kadın, 3 yılanı, kadım veya her ikisini de öldürme, 4 kurbanıngömülen kafasından veya gövdesinden gıdalı bitkilerin üretilmesi, 4ölüm ve doğurma anında var oluĢ ve 6 böylece mitolojik çağın sonunungelmesidir.Fakat, ilkel örneklerde düĢüĢ, günah ve sürgün anlayıĢı yoktur.YaĢam konusunda eleĢtirel değil, olumludurlar. Dahası, eski Mezopotamyamühürlerini incelerken görmüĢ olduğumuz gibi, neolitik veyüksek Tunç Çağı döneminde, ağaç simgesi, kozmolojik ve mistikolarak tüm zıt çiftlerin bir araya geldiği dünya ekseni olarak görülmüĢtü.(Tekrar 1. Ģekilden 6, 9,15 ve 19. Ģekillere bakınız) Kitabı Mukaddes'tekiAden'in kaynağı bu nedenle çöl mitolojisi olamaz. Bu ilkelĠbrani mitos olması demektir. Fakat toprak insanlarının eski ekim mitolojisidir.Ama Kitabı Mukaddesin yeniden söyleminde, tüm anlayıĢ,hani, 180 derece değiĢtirilmiĢtir. AĢağıdaki değiĢiklikler özel dikkate92


değer:1. KAĠNĠN HABĠL'Ġ ÖLDÜRMESĠ: Burada öldürme motifi mitolojikçağın içinde değildir, fakat sonunu izler. Tüm ilkel mitosların zamanlamasınıntersinedir.^ Dahası, düĢüĢ motifini yineleyecek biryapıya dönüĢtürülmüĢtür. Toprak artık, gücünü Kaine vermez ve Kaindünyada serseri olmak zorunda kalır. Bu, tarımsal mitosun ürettiğiritüel ölümün tam zıddı bir sonuçtur. Mitos, îbranilerin, ülkenin eskihalklarım sürgün etmelerine göre uyarlanmıĢtır: Kain çiftçidir, Habilçoban. Kenan ülkesi halkları tarımcıydılar, Ġbraniler koyun çobanı,ibrani tanrısı bu nedenle ikinciyi tercih eder, oysa öteki daha büyüktür.Gerçekten Tekvin kitabi; boyunca, genç olanlardan yana, yaĢlılarkarĢısında ısrarlı bir tercih vardır. Yalnız Kaine karĢı Habil değil, fakatĠshak'a karĢı Ġsmail, Esau'ya karĢı Yakup, Ruben'e karĢı Yusuf. Dersinaranmasına gerek yok, ortada. Fakat yargıyı açıklamak üzere, yakınzamanlarda bulunmuĢ Ġ.Ö. 2050'ye ait bir Sümer çivi yazısı metninianabiliriz. Tanrıça Inanna için bir çiftçi ile çoban arasında tartıĢmavardır. Ġnanna elbette çiftçiyi tercih eder ve onu eĢ olarak seçer.AĢağıdaki çobanın itirazıdır:çiftçinin benden çok, çiftçinin benden çokçiftçinin benden çok neyi vareğer o ilk şarabını dökersebenden de sarı sütümü dökerimeğer o iyi ekmeğini verirseben de ballı peynirimi veririm benden çok,çiftçinin benden çok neyi varTanrıça ise: daha çok şeye sahip çobanlaevlenmiyeceğim ben, bakire, çiftçi ileevleneceğimçiftçi, bolca bitki yetiştirirçiftçi, bolca tohum yetiştirir..S 10 'Bin yıl sonra, ataerkil çöl göçebeleri geldiler ve dünyadaki gibi cennettekitüm yargılan da tersine çevirdiler.2. ĠKĠ AĞAÇ: Tanrı ve dünya, ölümsüzlük ve ölümlülük arasındakimitsel ayrım, Kitabı Mukaddeste, bilgi ağacı ile Ölümsüz YaĢamAğacı arasındaki ayrımla ifade edilmiĢtir, Ġkincisi tanrının bile-93


ek inĢanın ulaĢmasını yasakladığı bir ağaca dönüĢürken, öteki mitolojilerde,hem Avrupa'da, hem de Doğuda, Bilgi Ağacı, ölümsüzlükAğacı ile aynıdır, dahası, gene de insan için ulaĢılabilir niteliktedir.Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde,. Doğu görüĢünün temel yöneliĢlerini değerlendirdim.Bunlar, <strong>Batı</strong>nın teologlannca genelde panteist diye terkedilmiĢlerdir.Evet, teistik değillerdir, çünkü theos (tann) kiĢisel olarak hiçbir zaman onun son terimi olmamıĢtır. Öğreti, yaratılıĢta bütüne (pan)gider. Fakat, ön ek pan da pek uygun değildir. Çünkü, UpaniĢadlar'daokuduğumuz gibi:gerçekten, bilinenden başkadır vedahası, bilinmeyenden ötedir ( 11 )biçimi görülmezhiçkimse onu gözle görmemişHrP 2^Fakat sonra, tam da aynı metinde:onun her varlıkta farkına varmak, dehaonu bu dünyadan ayırabilmek, ölümsüzlükS 13^onu kendi içlerinde kavrayanlar dahilerdirbaşkası değil onlar kutsal mutluluğu bilir;W)Veya, Çinli Tao Te Ching'in diliyle:insanların yolları dünyanmkilerle koĢulludur. Dünyanın yollarıcennetinkilerle. Cennetin yollan Tao'ninkilerle, Tao'ninkiler seninkiyle...Eğer Tao'yu ararsan, yönelecek somut bir Ģey yoktur, eğer dinlersen,duyacak kadar sesli bir Ģey yoktur... Tao hiç bir Ģey yapmaz fakather Ģey onunla yapılır...^15 'Veya gene, Budist Japon Ģiiri:uzun bir şey Budanın uzun gövdesidir kısabir şey Budanın kısa gövdesidir "*><strong>Batı</strong>nın bu öğretiyi reddetmesinin -veya daha iyisi kavramaktankorkmasının- nedeni, kendi din anlayıĢıdır; bu anlayıĢ, yaratıktan ayrıbir yaratıcı üstüne kuruludur ve temelde basitçe dünyada mevcut94


olmayan fakat kendi özünde mevcut olan bir kutsallık tanımı ile tehditaltında kalır. Yeniden UpaniĢad'dan alıntı yaparsak:'Her kim 'ben yokolmam' diye bilirse, evrensel olur ve hatta tanrılarda onu böyle olmaktan engelleyemez, çünkü kendisi böyle oluryani her kim o tektir ben baĢkayım' diye bir kutsallığa tapınırsa o bilmez.O tanrılara kurban edilen bir hayvan gibidir. Fakat bir hayvanbile kurtarılsa hoĢ gelmez. Ya kurtulanlar çoğahrsa ne olur? Bu nedenletanrılar için insanların bunu bilmesi hoĢ değildir'.* 17 *Yehova için de hoĢ değildi. Herhangi bir tanrıya tapanlar için dedeğildir. Çünkü bu görüĢe göre, tahayyül edilmiĢ bir tanrı değil, fakat,birey, kendi gerçekliği ile varlığın gerçekliğidir:sen koyu mavi gözlü kuş ve kırmızı gözlü papağansınyıldırımlar senin çocuğun gibi. sen mevsimler ve denizlersinbaşlangıcın yok,, tüm varlıkların doğduğu yerde, tümyayılışınla oturuyorsun.^Üstelik, yalnızca birey değil, fakat her Ģey bu gerçeğin tezahürleridir.Her Ģeye 'parmak tırnaklarının uçlanna kadar, kutusunda gizlenenustura kadar veya alevlenmiĢ Ģeyden çıkan ateĢ kadar' girmiĢtir/1^ Bu herĢeyi teyit etmenin sonucu olarak, mistik Ģair görüĢüyle,Doğunun ruhsal öğretileri için, en ulu ile en basiti birleĢtirmek olanaklıolmuĢtur. Çünkü, halkın bağlılığı olarak, kendisinin dıĢında birtanrıya sesleniĢ, dürüst ve içten bir sesleniĢi sürdürür; açıklaması,yansıması, kendinde gizemli olan kendinedir.o çapanın sapını tutarfakat elleri boşturS 20 )Bizim kutsal kitabımıza göre, oysa, tann ve onun dünyası, birbirleriyletanımlanamazlar. Tann, yaratıcı olarak dünyayı yapmıĢtır fakathiçbir anlamda dünyanın kendisi veya onun içindeki bir nesne değildir.Mantıkta A, B olmadığı gibi. Dolayısıyla Ortodoks Yahudi, Hıristiyanveya Müslümanda, tanrıyı dünyada veya kendinde arama ve bulmasorunu yoktur. Bu insanlığın, doğal dinlerinden kalanı reddetmeyoludur. Doğunun aptal bilgeliği ve Sümer, Akad, Babil, Mısır, Kenanve ötekilerin Ģeytan papazları, en azından ormanlann ve steplerinbüyücü doktorları ve samanları kadar, peygamber Yeremya'nın de-95


diği gibi 'ağaca: babamsın ve taĢa: bizi sen doğurdun, derler' (Yerem-ya2:27) ve peygamberin dediğine göre 'kavmlann adetleri boĢ Ģeydir'(10:3).Ġnsanın inançlarının çıktığı büyük küçük mitolojik düzenlerin kavranılmasındaKitabı Mukaddesteki tanrı fikir baĢka bir yere konulmalıdır;kutsallığın mutlak aslanlığım, baĢka hiç bir yerde böyle kesinliklegörülmeyen bir ilkeyi yansıtır. Doğunun kutsal kitaplarındavarlığın son gizinin aĢkın olduğu söylenilir. Yani bu 'aĢkınlığm', insanbilgisinin, düĢüncesinin, görüĢ ve konuĢmasının (üstünde ve ötesinde)'aĢkın' olması anlamındadır. Fakat onun açıkça kendi varlığımızın vetüm varlıkların giziyle tanımlanmasından, hem de her yerde hazır venazır olarak bilinmesinden, gerçekten neredeyse Doğunun ana görüĢü,çoğu pagan, ilkel ve mistik kurumlar gibidir. Bu aynı zamandaYehova'nın Ģu bakıĢ açıĢım getirir, inĢam korkut ki, UpaniĢad'm deyimiile, ben yok olmam' diyebilir ve böylece kendisi tanrı olur. ĠĢte, bizdenbiri gjbi oldu' der Yehova, 'Ģimdi elini uzatmasın ve hayat ağacımalmasın ve yemesin ve ebediyen yaĢamasın diye...' <strong>Mitoloji</strong> aynıdırfakat baĢka değerlerle değiĢtirilmiĢtir, yani, dünyada mutluluğungerçekleĢmesi değil, mücadele vardır.3. GÜNAH, YASAK MEYVA: HintE aziz RamakriĢr %, Ġngiliz eğitimigörmüĢ ziyaretçisi kendisine tanrının bir günahkarda nasıl bulunduğunusorduğunda, "bir kez' demiĢti, "bir adam bana Kitabı MukaddesivermiĢti. Hep sununla doluydu: günah, günah! Bir kimseninĢöyle diyecek kadar inana olmalı: Tanrının adım ahdim, Rama'nın veyaHarînin adım tekrarladım mı nasıl günahkar olabilirim? Bir kimsetanrının adının Ģam ile inanç sahibi olmalı'.* 21 ) Belki kolay veya zorolabilir, ama kutsallığın içindeki güce olan inancı gösteriyor. Yaratıcıile yaratan arasındaki ancak köprüyle aĢılan, o zaman bile istikrarsız veözel, geliĢmiĢ, belirlenmiĢ kurallara uymakla giderilen mutlak ayrımlakarĢılaĢtırıldığında, etkili bir biçimde uyarılmak için, yalnızca tanrınındüĢünce ve sevgisinin gerekli olmasını gösteriyor.Adem ile Havva'nın olayında bildirilen kural, peri masallarındageçen, çok bilinen bir türdür. Folklor öğrencilerince Tek Yasak ġeydiye bilinir. Örnek olarak, Tek Yasak Yer (yasak oda, yasak kapı, yasakyol), Tek Yasak Nesne (yasak meyva, yasak içki), Tek Yasak Zaman(kutsal gün, sihirli saat) vb. Motif dünyada yaygındır. Orfeus tabusu,geriye bakmamak, anılabilir/ 22 'Belli, ilkel, canavar-kesme mitoslarında Tek Yasak Yol motifinin il-96


ginç bir kullanımı vardır. Genç kahraman, kendisine korunması içinverilen tabuyu bilerek çiğner/ bir veya bir kaç kötü gücün alanına girer,hepsiyle baĢeder, insanlığı baskıdan kurtarır/ 23 * Episod, yeni birbakıĢ açısıyla okunabilir. Gerçek yaĢam dünyasını tannya değil Ademite Havva'ya borçlu olduğumuzu anlarız. Ama Ģurası kesin ki meselaI.ö. DC ve IV. yüzyıllarda Ģekil verenlerin böyle maceracı düĢünceleriyoktu. Roma Katolik düĢüncesinde, 'Kitabı Mukaddesteki öykününözu, DüĢüĢün, ayrılmanın, daha iyi bir günün gelmesi için olduğudur'düĢüncesinde kesinlikle koĢut bir görüĢ varsa da.* 24 ' Daha iyi, birgörüĢe göre, elbette, Haçın selametindedir, ikinci ağaçtadır. BugörüĢün içtihadı Paul'un Ģu büyük sözlerinde vardın 'Çünkü Allahhepsine merhamet etsin diye, hepsini itaatsizlik içine kapadı'. (*) BudüĢünce Ģu sözlerle ifade edilmiĢtir. O felix culptfl Ey Ģanslı günah! Eymutlu hata! Kutsal Cumartesilerde, paskalya mumlarının kutsanmasıhizmetinde:O certe necessarium Adae peccatum, quod 0tristi morte deletum est!O felix culpa, quae talent ac tantum meruit habere redemptoremP 5^Bu tema, Finnegans Wake'de, coĢkuyla iĢlenmiĢtir. BahçedendüĢüĢ mitosundan benim görüĢümün çıkarılması çok kolaydır. KitabıMukaddesin mitsel betimlemesi her zaman kendi mesajım taĢır vemetnin kendisinde sözcüklerle ifadesini bulmaz. Çünkü bu kitap çokderinlerde, bir çok dilden ödünç aldığı simgeleri taĢır.ġimdi/çok daha sonraki kahince mitosa, Tekvinin I. Bapına dönebiliriz.KAHĠNCE YARATILIġ (H) DÖNEMĠĠ.Ö. IV. YÜZ\TL'BaĢlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boĢtu. Veenginin yüzü üzerine karanlık vardı ve Allah'ın Ruhu suların yüzüüzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: ıĢık olsun ve ıĢık oldu. VeAllah ıĢığın iyi olduğunu gördü. Ve Allah ıĢığı karanlıktan ayırdı. VeAllah ıĢığa Gündüz ve Karanlığa Gece dedi. Ve akĢam oldu ve sabah(*) Romalılar 11:32. Bu alıntı, aynı zamanda, James Joyce'un Finnegans Wake adlı eserinde-'ki bütün değiĢimlerinde ortaya çıkan 1132 sayısının gizli anlamını gösterir.97


oldu, bir gün.Ve Allah dedi, suların ortasında kubbe olsun ve sulan sulardanayırsın. "Ve Allah kubbeyi yaptı ve kubbe altında olan sulan kubbeüzerinde olan sulardan ayırdı ve böyle oldu. Ve Allah kubbeye Gökdedi. Ve akĢam oldu ve sabah oldu, ikinci gün,'Sonraki gün kuru toprakların ve sebzelerin yaratılıĢıdır. Dördüncügün güneĢ, ay ve yıldızlar yapıldı. BeĢincide kuĢlar, deniz canavarlarıve balıklar, altıncı gün hayvanlar ve insan yaratıldı. Allah dedi,'suretimizde, benzeyiĢimize göre insan yapalım'.'Ve denizin balıklarına ve göklerin kuĢlarına ve sığırlara ve bütünyeryüzüne ve yerde sürünen her Ģeye hakim olsun. Ve Allah insanıkendi suretinde yarattı, onu Allah'ın suretinde yarattı, onları erkek vediĢi olarak yarara.Ve Allah dedi: iĢte, bütün yeryüzü üzerinde olup tohum veren hersebzeyi Ve kendisinde ağaç meyvası olup tohum veren her ağacı sizeverdim, size yiyecek olacaktır ve yerin her hayvanına ve göklerin herkuĢuna ve kendisinde hayat nefesi olup yeryüzünde sürenin her Ģeyebütün yeĢil otu yiyecek olarak verdim ve böyle oldu../ 26 )Ġnsanların, yıllarca insanların ilk hayvanların sonra yaratıldığı Yehovacıcennet mitosunu, tam zıt zamanlı bir masalın ikinci bölümü gibiokumasını anlamak kolay değil. Üstelik Havva, Adem'in kaburgasındanyaratılmıyor, diĢi ve erkek Allah'ın suretinde birlikte yaratılıyorlar,yalnızca yabanıl arasında ona arkadaĢ olsun diye olmuyor bu iĢ.Elohim mitosunun neden ex nihilo 'hiç bir Ģeyden' yaratılıĢ biçimindeanlaĢıldığım kavramak da kolay değil. YaratılıĢ sözcüğününgücü ile açıklanıyor ve bu ilkel düĢüncede 'hiç bir Ģeyden öte bir Ģeydir.Tersine, Ģeylerin özüdür. Ġ.Ö. 2850'lere kadar eski dönemlerde sözcükgücü ile yaratılıĢa iliĢkin bir Mısır mitosu var/ 27 ) Ve 50 yıl öncesi kadaryakın bir dönemde, 6,5 yaĢında bir çocuk, Ġsveçli psikolog Dr. JeanPiaget'e, 'eğer çocuklar olmasaydı çok kötü olurdu. Hiç bir Ģeyyapamazdınız. ġeyler nasıl yapılabilirdi?' demiĢti/ 28 'Üstelik bu yaratılıĢ mitosunda, yasak ağaç da yok.Ve son olarak, eğer Elohim'in sureti ile yaratüdılarsa, Adem veHavva birlikte göründüklerinden, Elohim ikililiğinin ötesinde yalnızcaerkek olamaz, androjin olmalı. O zaman mabuta neden erkek biçimindeolduğu gibi diĢi biçiminde de tapılmasın?98


AĢkın gözü kördür, derler. <strong>Mitoloji</strong>k düĢüncenin batıdaki bocalayantarihinde, Elohim yaratılıĢ bölümünün müthiĢ rolü olmuĢtur.Çünkü eski dünya sanatkarının kendisinden bir bildiri olarak düĢünüldüğündedağın baĢında Musa'ya varan haĢmet ve basitliğinin Ģimdiyok olan bir gücü taĢıması sözkonusudur. Bugün bunların Aristo'nunyüzyılında, Ģairce bir kahin eli tarafından yazıldığını biliyoruz. f.Ö. IV.yüzyılda evrenin biçiminin 15 yüzyıl önceki yukandaki sulan ayıran birbağ ile, yukandakilerin yağmur olarak döküldüğünü, aĢağıdakilerinkaynaklardan fıĢkırdığını, Marduk mitsel dünyasının imgeleri ilebulmak, en azından hayalkıncıdır. Fakat hâlâ daha, tüm bu arkaikdestanın çocuklarımıza tanrının sonsuz gerçeği olarak iletilmesigeleneğimiz daha da kincidir.Tufan mitosunu Doğu <strong>Mitoloji</strong>sinde zaten tartıĢtım.* 29 ) Buradayalnızca, Tekvin'de iki biçimin birleĢtirildiğini söylemek yeterli. Eskisi,IX. yüzyılın J metninden, Yehova'nın Nuh'a teknesine koĢmalannıemretmesini açıklıyor. 'Bütün yeryüzü üzerinde zürriyetlerinin sağkalması için, kendine her temiz hayvandan, erkek ve onun diĢisi olarakyediĢer ve temiz olmayan hayvanlardan erkek ve onun diĢisi olarakikiĢer, göklerin kuĢlarından da erkek ve diĢi olarak yediĢer yediĢeralacaksın.' (Tekvin 7:2-3)Ötekine, H metnine göre, Elohim Nuh'a surdan söyledi: "Ve seninleberaber sağ kalmak için her yaĢayan, bütün beden sahibi olanlardan,her nevinden ikiĢer olarak gemiye getireceksin, erkek ve diĢi olacaklar.Cinslerine göre kuĢlardan ye cinslerine göre sığırlardan,cinslerine göre toprakta her sürünenden, her neviden ikiĢer olarak, sağkalmak için sana gelecekler'. (Tekvin 6:19-20)Babil Kulesi öyküsü J metnindedir, Kitabı Mukaddeste özgündür.Elbette zigurratın anlamını çarpıtır. Gökleri karıĢtırmak ve tehdit etmekamacı ile değil fakat semavi tanrıların dünyadaki kölelerinintapınmalannı karĢılamak üzere onların inebilecekleri bir yer olmaamacını taĢır/ 30 ) Fakat Kitabı Mukaddes övünçlerinden biri, kendininkindenbaĢka tüm tapınma yollarını lanetlemedeki üstünlüğüdür, belagatıdır.Dahası, Yehova'nın insanlann dillerini çoğaltarak onlanyeryüzüne dağıtmadaki bozguncu iĢi (Ġ.Ö. 2500e kadar dünyada tekdil bulunmuĢ ve insanların dağılması sözkonusu olmamıĢ da olsa) eskiĠbrani biçiminde, Ġbranice dıĢında tüm dillerin ikinci derecedeoluĢlarına iliĢkin değerli bir metindir. 1957 kadar yakın bir döneme aitherhangi bir Ġbrani Okuma Kitabı açıldığında orada öğrencinin, 'Bu99


Tanrının konuĢtuğu dildir' diye okuduğunu görürüz. Bu düĢünce,Hintcenirl Sanskritce karĢısında durumunu belirlemekle aynıdır. Yar nibu kutsal dilin sözcükleri Ģeylerin gerçek' adlandır, onlar yaratılıĢzamanından gelen sözcüklerdir. Bu dilin sözcükleri evrenden öncedir,onun ruhsal formu ve desteğidir. Böylece onlara çalıĢmakla, gerçeğe,varlığa, realite ve güce, kutsallığın kendisine yaklaĢılır, ^v,3. ĠBRAHĠM'ĠN ÇAĞIDüĢüĢ olmasaydı, KurtuluĢa da gerek kalmayacatı. Bu nedenleDüĢüĢ imgesi, Hıristiyan mitosu için yaĢamsaldır. Sinagogların ritle-ri,festivalleri, tefekkürleri de, SeçilmiĢ Halk efsanesine dayanır.Sıradan Hıristiyan görüĢüne göre, tüm insanlık, ilk çiftin asiliğinedeniyle, doğasında bir çürüklük kalırına sahip olmuĢtur. AnlayıĢıkarartan, iradeyi zayıflatan, kötülüğe eğilim duyurtan bir çürüme.Tannnın merhametli davranıĢlarıyla, bu günaha karĢı suç ve ceza olmasa,insan. Yaratıcısının bilgi, sevgi, hizmet ve güzelliğinden, uygunsondan, sonsuza kadar mahrum kalırdı. Doğu yapısındaki, bir kimseniniçe dönüklükle tanrısallığa kavuĢması (mitsel kiĢileĢme) bu anlayıĢtakesinlikle reddedilmiĢtir. Çünkü bu görüĢe göre içerde hiç bir Ģeyyoktur, yalnızca çürümüĢ-yarahlmıĢ bir ruh vardır, kendi baĢına netanrısal olabilir ne de kendi kendine tanrı ile bir iliĢki kurma yeteneğiolabilir (mitsel ayrıĢma). Bu yol, bağıĢlama ile elde edilebilir. Bu yol,sunduğu ıĢıkla Oğulun kiĢiliğinde, Ağaca karĢı Haç ile, onun yerinialan kutsal Haçla yaĢanır (mitsel yenileme). Ve seçilmiĢ halk efsanesi,Hıristiyan görüĢünde, Ġbrahim ve onun tohumu yoluyla, eti ile, rahmiile, Oğulun insanlığı ile,' Gerçek Ġnsan kadar Gerçek Tanrı olmasıyla(mucizeyle) Tanrının KurtuluĢ mucizesi kadar uygun bir halkınhazırlanması anlamındadır. Onun ölümü ile Kudüsteki tapınağınperdesi yırtılıp ayrılmıĢtır (Matta 27:51, Markos 15:38, Luka 23:45).Ve o zamana kadar tanrının bu dünyadaki amacının bir aracı olanMusa'nın ritüel Ģeriatı artık bitmiĢtir. Kilisenin ayinler sistemi, Tanrınındünyadaki irade ve merhametinin tek aracı olmuĢtur. DüĢüĢ veKurtuluĢ, Ağaç ve Haç simgeleri, dünyanın sonuna kadar, insanontolojisinin nihai terimleri olarak artık kalacaktır.Süregelen sinagog görüĢünde, öte yandan, Hıristiyan öğretisin-deki,doğuĢtan günah anlayıĢı reddedilmiĢtir. Britanya Ġmpara-100


torluğunun baĢ hahamı J.H. Hertz'in sözlerinden okuduğumuz gibi:insan baĢtan beri ölümsüzdür ve ölüm dünyaya Havva'nın baĢkaldırmasıile girmemiĢtir... insanın tanrı benzerliğini yitirmesi söz konusudeğildir. Ne de insanın tann kafanda doğruyu yapma yeteneğini yitirmesisöz konusudur. Bu tür bir kayıp onun son nesillerine de kalmamıĢtır.''Hahamlardan bazıları, zaman zaman, Havva'run insan ırkını yılanlazehirlemede payından söz ederlerse de, onlar büe bu zehirinçaresinin Sina'da bulunduğunu açıklarlar. Tanrının Ģeriatının, hayvansılıkve tanrısızlık bozukluğuna karĢı bir siper olduğunu haklı olarakifade ederler. Mezmurlar sık sık suç ve günahtan söz ederler, fakatorda... Hıristiyan teolojisinin DüĢüĢ adını verdiği olaya atıf yoktur.Ġnsanın düĢüĢü öğretisine iliĢkin en ufak bir yankı için Dua Kitabındaveya PiĢmanlık Günleri'ne boĢuna bakarsınız. Yahudi'nin her günküsabah duası Tanrım bana verdiğin ruh saftır' der.(MidraĢ)...'Ademden inen insanoğlu mutsuz biçimde çürüdü ve Tufan tarafındansüpürüldü. Yalnız Nuh kurtuldu. Fakat bir çok kuĢaklarıngeçmesiyle insanoğlu bir kez daha kibirli ve inançsız oldu Dünyayaahlaki karanlık yayıldı. MidraĢ'ın çok derin anlayıĢı ile 'Allah, İbrahimolsun, dedi ve ıĢık oldu'.* 31 )Yahudilik kadar Hıristiyanlık ve îslamm da temel efsanelerindenolan bu efsanenin giriĢ satırlarında Ģunları okuyoruz:'Ve Rab Abrama dedi: Memleketinden ve akrabanın yanından vebabanın evinden sana göstereceğim memlekete git ve seni büyük milletedeceğim ve seni mübarek kılacağım ve senin adını büyük edeceğimve bereket ol, ve seni mübarek kılanları mübarek kılacağım, ve sanalanet edene lanet edeceğim ve yeryüzünün bütün kabileleri sendemübarek olacaktır. Ve Abram Rabbin kendisine söylediği gibi gitti.*^Metin, olayların olduğu zamandan bin yıl sonraki IX. yüzyılın Jmetnidir, hiç kimse kronolojik olarak olayı tarihsel bir zamana oturtamamıĢtır.Yıllarca belirli Kitabı Mukaddes araĢtırmalarında Ġbrahim'iî.ö. 1996 yılına oturtmak gelenekselleĢmiĢti.^ ibrahim, KitabıMukaddes'e göre, Kildanilerin Ur kentinde doğmuĢtur. Gene KitabıMukaddese göre, karısı, babası, yeğeni ile Kenan iline gitmek için yolaçıktı ve bir zaman Harran'da kaldı/ 34 ) Bu tarih, Sümer kültürününyenilenme ve geliĢme dönemi içine düĢer ve LagaĢh Kral Gu-dea'nınhükümranlığına rastlar. (Î.Ö. 2000) Ningizzida görüĢü bizim 1.Ģeklimizdeki esindir. Doğum Öyküsünü okuduğumuz büyük Semi-101


tik Kral Agadeli Sargon (Î.Ö. 2350) on krallı bir hanedandan sonra gelmiĢtir.2150'de kuzey doğudan gelen barbar akınları ile yıkılmıĢtır.Onlara, 'kanyı eĢinden, çocuğu anababasından, krallığı Sümer ülkesindenayıran dağların ejderleri* denilmiĢti. Irk kökenleri bilinmiyor,kralları kendilerine 'Gutinin ve Dört Bucağın Kralları' adlarını vermiĢlerdive egemenlikleri yüzyıl sürmüĢtü. 2150den 2050'ye kadar. ( 35 )Bu öldürücü yıkımı, etkileyici, ümitli fakat gene de acı dolu Sümerkültürünün restorasyonunu, Ur'un yerli üçüncü Sümer hanedanı izledi.(Î.Ö. 2050-1950) Ve bizim sofu kralımız LegaĢlı Gudea. Bu dönemdenkalma sayısız çivi yazısı tabletten, Sümer epikleri hakkındabilgilerimizi öğreniyoruz. Kocaman, yeni zigurratların gerçek filizlenmeside bu dönemdeydi.Profesör Moorgat, bu dönemde yapılan Ur örenindeki zigurrat için,"büyüklüğünü ve karmaĢık yapısını gözönüne aldığımızda bu dönemdeUr'un büyüklüğünün, aĢağı yukarı büyük tapınak kenti Tanrıça ĠannanmUruk'u kadar olduğunu, son dönem Sümer toplumsal düzeninin hâlâtemelde teokratik olduğunu anhyabiliyoruz. Gerçek anlamıyla tapmakyapıcı bir topluluktu; Orta Çağın Hıristiyan toplulukları ilekarĢılaĢtınlabilir. Fakat, sonra, piĢmanlıkla, bu dünyayı kavrayıĢımızın,gerçekten ve derinden anlamak an ne kadar uzak olduğunu anlıyoruz'diye yazıyor.' 36 )ġehirden Ģehire kuleli zigurratlarıyla, ibrahim'in ailesi ve sürü-süyledolaĢtığı ülkenin, nasıl bir görünümde olduğunu düĢünebiliriz.Haham Hettz, 'Ġbrahimle Tekvin kitabının doğası değiĢti' diyor. Ġlkon bir bapa kadar, ihsan topluluğunun dünyadaki Ģafağı hakkındabilgiler verir. Kitabın geri kalan bölümü, tanrının amacı ıĢığındainsanların kaderini kuran insanların öyküsü, yazımının ana temasınıoluĢturur... Krallarla, loĢ, ilkel dünyayı terkederiz ve tarihselzamanların aydınlığına gireriz.'( 37 VBazılarına, Sümer, Akad ve büyük Mısır piramidleri dönemindenloĢ, ilkel dönemler diye söz edilmesi ve 1961'de yayınlanan bir çalıĢmadadört yüz yıllık bir zaman dilimi içinde bir yere yerleĢtirile-meyenĠbrahim'le gün ıĢığımıza kavuĢmuĢ olduğumuzu okumak garipgelebilir. Fakat, eğer Ġbrahim yaĢamıĢsa, Ġ.Ö. 1996'da yaĢamıĢ olmalıdırve zamanında yapılmıĢ zigurratlarla biraz ıĢık yaĢamına düĢebilir.Herhalde kendisi bunları görmüĢtür. Özellikle, pek uzakta olmayanLagaĢ Ģehrinin kralı Gudea'nıh, bir devlet olayı olarak yaptırdığını.102


Gudea'nın, Ģehrinin tanrısı Ningirsu'ya yaptırdığı zigurat, o gününinsanlarının din anlayıĢı hakkında değerli bilgiler vermekte yardımaolabilmektedir. Tannlan, Ġbrahim'in tersine, sözverilmiĢ bir geleceğindeğil, çoktan sönmüĢ bir geçmiĢin tanrılarıdır. Yani bir ölü töreni gibi,bizlere, dağılan ve geçip gitmekte olan bir kalıtı gösterebilirler.Dicle ırmağı, Gudea'nın tann Ningirsu'ya' yaptırdığı tapınağınĢehrinin topraklarını yükselip basmaya ve tarlalara verim getirmeyeson verdiğinde, Gudea bir düĢ yolu ile tanrının isteğini öğrenir, fakatrüyayı yorumlayamaz. O zaman ana tanrıça Gatumdug'un tapmağınayönelir. ĠĢte, yardım duasını okuyoruz:'Ey kraliçem, saf cennetin kızı, öğütleri yarar getiren, en yüksekgöklerin sahibi, toprağı yaĢandır kılan; LegaĢ'ın kraliçesi, annesi vekurucusu! Sevdiklerin, zenginliğin gücünü bilirler, korudukların zenginlikyıllarını. Annem yok, annem sensin, babam yok, babam sensin.Beni tapınakta doğurdun. Ey tanrıçam, Gatumdug, bütün tanrıçalarınaklı senindir. Anne, sana rüyamı anlatayım.''Rüyamda, gövdesi göğü dolduran bir adam vardı, gövdesi dünyayıdolduran. BaĢındaki taç. onun tanrı olduğunu gösteriyordu, yanındaĠmdugud kuĢu(*) vardı. Fırtınalar ayaklarının dibindeydi. Sağ vesolunda iki aslan yatıyordu. Bana kendisi için bir ev yapmamı emretti.Fakat kimdi bilmiyorum.''O anda güneĢ önümde doğdu. Bir kadın göründü, kimdi, kimdeğildi? Bir elinde saf çiviyi tutuyordu, ötekinde gök yıldızlarının sergilendiğiçamur bir tablet. Kendinden geçmiĢti, aynı, düĢünüldüğügibi. Ve rüyamda ikinci bir adam göründü, bir savaĢçı, elinde, bir evdiagramı çizmiĢ olduğu bir lapis lazuli tablet tutuyordu. Bana bir karmaĢasunulmuĢtu, üstünde alfandan bir tuğla kalıbı ve kalıbın içindekader tuğlası vardı. Ve kralın sağında yüklü bir merkep vardı."Çobanım, dedi tanrıça, senin için rüyanı okuyacağım. Gövdesiyeri ve göğü dolduran, tacı tanrılığını gösteren ve sağında ve solundaiki aslan, yanında Ġmdugud kuĢu duran adam, tann, kardeĢim Ningirsu'dur.Sana emri, tapınağı Eninnu'yu inĢa etmendir. ġimdi, önündenyükselen güneĢ, senin koruyucu tannn Ningizzida idi. Onun yılanformu, güneĢ gibi dünyadan yükselir. Çivi ve burçların tabletini elindetutan, düĢünüldüğü gibi kendinden geçmiĢ olan kadın, kızkar-deĢimNisaba idi, sana, tapınağı inĢa etmen için uğurlu yıldızlan(*) Ġmdugud kuĢu, 16. Ģekildeki aslan-kuĢtur.103


gösteriyordu. Ġkinci, savaĢçı, lapis lazuli tablet tutan adam, tanrı Nindub'du.Sana tapınağın tasarımını gösteriyordu. Ve yüklü hayvan,kralın sağında duran, bu sendin, görevin için hazır.'Gudea, değerli ağaçtan bir vagon yaptırdı, mücevherlerle donattı,önüne eĢek bağladı. Üstüne hem Ģehrinin amblemini koydurttu, hemadını kazıttı, düĢünce ve barıĢının kutsanmıĢ tonları ile hoĢnut lirinikoydurdu. Sonra bu armağanla Ģehrin tapmağına geldi, gece gündüzdualar sundu. HuĢu veren, kan kurbanının tapmağı, Ningirsu'nunülkesinin egemeni olduğu tapınakta, Gudea, kutsal hayvanlar kurbanetti, kokular, ağaçlar yaktı, bir iĢaret gelsin diye, dualarla tanrısınınönünde kaldı.Ey bizim kralımız ve efendimiz, Ningirsu, yükselen sularımızınterbiyecisi, Enlil'den doğma, muhteĢem ve korkusuz Efendi, senin içinbir ev yapacaktım fakat hâlâ bir iĢaret alamadım. Kahraman tanrı, banabilinmesi gerekeni bildir. Çünkü ben bunların anlamını bilmem.Denizin yüreği gibi esersin, dünya ağacı gibi sıkı durursun, kaynayansu gibi yakarsın ve fırtına gibi düĢmanı bastırırsın. Kralım, cennet gibi,kavranılamazsın, ama, ben, ne biliyorum?Tanrı dedi: Gudea, benim gerçek çobanım, benim tapmağım Eninnu'yuinĢat etmeye el attığın gün, gökten bir yağmur sesi duyulacak.Size çok bol yağmur düĢecek. Ülke bollukla ĢiĢecek. Tapınağın temelibittiğinde bolluk görünecek. Büyük tarlalar cömertçe verecek. Ark vekanallarda su yükselecek Dünyanın yarıklarından su fıĢkıracak. Sümerde,dökecek kadar, çok yağ olacak, tartılacak kadar yün, senin dindarelin benim tapmağımı inĢa etmeye koyulduğunda, ayağımı dağabasacağım, fırtınaların yerleĢtiği yere. Bu fırtınaların yerleĢtiği yerden,dağdan, saf yerden rüzgar göndereceğim. Öyle ki, ülkenizde, yaĢamınsoluğu gelecek, esecek.Kral uyandı. UyumuĢtu. Kendine geldi, düĢteydi. Ve tapmak inĢaedilebildiğinde, tanrı onun türbesine taĢındı, Ningirsu'nun, tanrıçasıBaba ile evliliği ilan edildi. Yedi gün, hizmetçi kız ve efendisi eĢit olrdu, köle ve sahibi yanyana yürüdü, yüksek ve alçak yanyana oturdu.Kötü dillerde kötü sözcükler iyi oldu, yetimler zenginlerden çekmedi,güneĢten doğruluk parladı/ 38 'İJÖ. 1950'de, Ur Ģehrinin üçüncü hanedanının son kralırun düĢmesiyle,Elam Ģehirlerinden gelen iĢgalden önce, Sümer ve Akadkültürlerinin birliğinin sonu gelmiĢti. Bir kez daha Profesör Moörgat'tanalıntı yaparsak:104


'Dört bucağın Efendiliği artık hayal edilemez. Her yerde eski Ģehir-devletlergene yükseldi. Büyük bir kısmı, üstelik yerlilerce değil,yabana prenslerce yönetiliyordu. Azı da Elami kökenliydi. Güçlü biçimdeSamileĢmiĢlerdi. Çünkü ülkeleri Sümer ve Akad imparatorluğununeyaletiydi. Ama çoğunluk çöl göçebeleriydi, dilleri dahaönceki Akadlı, doğulu semitik halklardan hem diyalektikleri hem adlanbakımından farklı olan yeni semitik bir dalganın üyeleriydi bunlar.En yakın akrabaları Kenanilerdi. O zaman Suriye ve Filistin'e doğruilerliyorlardı— isin, Larsa, Babil, Mari ve daha sonra Asur'da bu çölhalkları önderlik için birbirleriyle savaĢtılar, bağlaĢmalar kurdular veen üstün yer için her yerde savaĢı sürdürdüler. Elamiler ve Samiler birbuçuk yüzyıl sonra en büyük savaĢçı-devlet adamlarını yetiĢtirdiler,Rimsin ve Hammurabi. Sonra, ikisinden büyüğü Babilli Hammurabibir zaman için Sümer ve Akad dünyasının büyüklük ve birliğinisağladı.'^Hammurabi yönetimini Î.Ö. 2067 ile 1905 yıllan arasına yerleĢtirmekgelenekleĢmiĢti/ 40 ) Bu tarih daha sonra, Hammurabi ile aynı kiĢioldukları varsayılan ġinar kralı Amrafel (Tekvin 14:1) için kullanılarakĠbrahim için de kabul edilmiĢtir. Hammurabi'nin zamanı,Ģimdi, yeni kanıtlarla, Ġ.Ö. 1778-1686'ya getirilmiĢtir, fakat Ġbrahim'inzamanı da yakınlaĢtınlmıĢtir. Profesör T.J. Meek'in belirttiği gibi, "buaymlaĢtırmanın yanlıĢlığı Ģimdi anlaĢılmıĢsa da, Ġbrahim'in tarihi genede Hammurabi'ye yakın olmalıdır.'' 41 'Hammurabi'nin Babil hanedanı Ġ.Ö. 1530'a kadar sürmüĢtür vesonra bu değiĢken dünyadaki her, Ģey gibi yıkılmıĢtır. Fakat her yandanakan yeni dalgalar artık kuzeyden gelmektedir. Ve üç ana grupvardır:1. Hurriler: Ġnanılmaz güçte ve yayılmacı bir halk. Ġ.Ö. 2200'ler kadareski bir dönemde Kafkaslardan Kuzey Mezopotamya'ya baskı yapmayabaĢladılar. Ġ.Ö. 1800'lerde Ġran Körfezine ulaĢtılar. <strong>Batı</strong>ya Suriyeile Filistin'e yöneldiler. Orada yerleĢmiĢ bulunan bir çok batılı Samilerikanlarıyla yerlerinden ettiler ve içlerine sızdılar.Profesör Meek, 'bilimadamlarmca, çoktandır, eski Ġbrani krallarınınöykülerinde saf semitik geçmiĢleriyle uyum göstermeyen belliayrıntılar olduğu belirtilmektedir" demektedir. 'Çünkü bunlarda SemitikkoĢutluk yoktur. Fakat Ģimdi Hurriler hakkındaki geniĢ bilgilerimizleHuirilerle koĢutluklarını görüyoruz. "Esav'ın ilkoğulluk hakkınısatması, örnek olarak (Tekvin 25:31-34), Hurriler arasında aynı tür105


değiĢik bir pratik olarak görülene kadar koĢutluk kurulamayan birolaydı. BUimadamlan için uzun süre bilmece olan RaĢelin babasınıneĢyasını ve tanrılarını çalması (Tekvin 31:19) bunun Hurri yaĢamıuyarınca olduğu bulununca açıklığa kavuĢtu. Bunların çalınması kocasıYakup'a babasının malını ve unvanını kazandırdı. Profesör Meek, "eskitbraniler ile Huniler arasında bunların ve aynı tür benzerliklerinbulunması yanında, Eski Ahit'te Hurri adlarının varlığı ve Hunilerdensöz edilmesi de, iki göçün birlikte olduğunu açıkça kanıtlar' diyor.'Hurriler ve Habiru veya îbraniler, Mezopotamya'da birlikte bulundularve batıda da birlikte olmuĢ olmaları olasıdır...'^Henüz hiç kimsenin keĢfetmemiĢ olduğu, geniĢ bir araĢtırmaalanı açüıyor. Hurriler Î.Ö, 1500-1250'de Van Gölünün güneybatısında, Kürdistan'da, Ģimdi Türkiye-Irak ve Suriye'nin içinde kalan bölgede kısa yaĢamlı fakat güçlü bir krallık kurdular. Bu bölge Ġbrahim'indurağı Harran'ı da kapsıyordu. Bu krallık Mitanni Krallığı diye biliniyordu. Dahası, Î.Ö. 1400'de Mitannilerle komĢuları Hititler arasında(iĢgal edilmek üzereydiler) imzalanan bir antlaĢmada beĢ Veda tanrısının adlan görülüyor: îndra, Mitra, Varuna ve îki AĢvinler. Hurriler, Ģimdi anlaĢılıyor ki, en azından bir zaman için, Ġndo-Aryan kökenli, savaĢ arabalı, aristokrat bir sınıf tarafından yönetilmiĢlerdi.Yakın Doğuya iki atla çekilen iki tekerli hafif arabayı, yeni savaĢ makinasınısokanların da bunlar olabileceği anlaĢılıyor. Çünkü savaĢ arabası Aryan bölgesinde t.Ö. 2000-1750'de gerçekleĢtirildi ve sonraki üçyüzyıl içinde eski tarihsel dünyanın her yerinde göründü. Mısır'a Asyalı Hiksos kralları ile Î.Ö. 1670-1570'de, Hindistan'a Aryan aĢiretleriile t.Ö. 1500-1250'de, Yunanistan'a aynı zamanlarda, Çin'e ġanglar'la1525'de girdi. Gene de keĢfedilmesi gereken konu, olanaklı olduğugörünen, gerçekte kaçınılmaz olan, karĢılıklı etkileĢimdir. Krallara atfedilen dönemde Kitabı Mukaddes mitosu, Semitik ve Aryan öğelerleyapılanmıĢtır. Ve Doğu <strong>Mitoloji</strong>sindeki Çin mitosu ile koĢutluklarınınaçıklanmasını burada bulabilir.^-:* ■Dönemin öteki etkileyici gruplan Ģunlardır2. Hititler. Muhtemelen Hunilerle bağıntılı olarak fakat onlaradiplomasi ve savaĢta baskın çıkarak bugün Türkiye olan bölgeninbüyük kısmında egemen oldular. YükseliĢleri, doruk noktalan Hammurabidöneminde, kaçınılmaz yıkılıĢları, Hemeros'un Troya savaĢ-landöneminde, LÖ. 1750-1150 yıllarında oldu.106


3. Kassitler: Çin ve Elam'dan (Ģimdi Ġran) Ġ.Ö. 2000de gelen, neolitikkalıttan belirli özellikler taĢıyan Kassitler Babilpnya'nın ırmaklarınıellerine geçirdiler/Mezopotamya'ya girmeden önce bu dönemdeHindistan'a gitmekte olan Ġndo-Aryan köklerle bir tür iliĢki kurmuĢgörünüyorlar. Kassitler yazılı mitos metinleri bırakmadılar. Fakat kiĢiadlarından bazı tanrılarının adlarım biliyoruz: örnek olarak, Surias(Sanskrit, surya-güneĢ), Maruttas (Sanskrit, MaruH-üzgar) ve Burias(Yunan Boreos-kuzey rüzgarı). Yani en azından bir ölçüde Aryandılarve belki de Aryan kökenliydiler.BaĢka deyiĢle, <strong>Batı</strong> dinsel düĢüncesinin ve pratiğinin yükseldiğikitap, büyük kısmının esinini oldukça karma bir dünyadan alıyordu.KarmaĢıklığının değerli atmosferinin ve gücünün kaynaklarından biriolduğuna da inanmak oldukça mantıklı olur. Bu güç bizim duygularımızıkapsasa ve etkilese de, kralları zamanlarının kapsamınayerleĢtirmek için uğraĢırız. Fakat zamanı, örnek olarak Hammurabi'yidiyelim, yerleĢtirmek için uğraĢan bilinçli bilimadamı bile hâlâ büyükbir uğraĢla baĢbaĢadır. Jericho Ģehir-dağının kazısı örneğinde olduğugibi, Dr. Kathleen Keyno, Ģöyle yazıyor:'Krallara iliĢkin yılların süreleri ile kronoloji oluĢturulamayacağıaçıktır, ibrahim'in Harran'dan çıktığında 75 yaĢında olduğunu ve Ishakdoğduğunda 100 yaĢında olduğunu, Yusuf doğduğunda Ġshak'ın 60yaĢında bulunduğunu ve Mısır'a gittiğinde Yakub'un 130 yaĢındaolduğunu gerçek kabul etmek olanaksızdır. Jericho mezarlarında iskeletler,bu dönemde umut edilen yaĢam süresinin kısa olduğunukanıtlıyor. Birçokları 35'inden önce ölmüĢ ve azı 50'sine varmıĢ görünüyor.''Fakat kesin bir kronoloji olanaksızsa da, dönemlerinin yerleĢtirilmesiKitabı Mukaddesteki öyküde yazılı olardan yansıtıyor. Krallaryarı göçebe çobandılar. Daha verimli sahillere göç ediyorlardı veçadırlarında, Kenanilerin arkeolojisinin ortaya çıkardığı Ģehirlerininarasmda fakat onlardan ayrı yaĢıyorlardı. Çadırlarda yaĢayan çobamllararkeolojinin keĢfedeceği, bir kanıt bırakmazlar, fakat çevrelerihakkında bir Ģeyler biliyoruz.' ^Temelde, olaylar, kronolojik gerçeklerden çok mitolojinin dahainandırıcı olduğunu gösteriyorlar. Örnek olarak, aĢağıdaki meraklımasal daha sonraki Musa'nın ÇıkıĢı öğelerini içeriyor:'Ve memlekette kıtlık oldu ve Abram orada misafir olmak üzereMısır'a gitti çünkü memlekette kıtlık ağırdı. Ve vaki olduki Mısır'a107


girmesi yaklaĢtığı zaman, karısı Sara'ya dedi: iĢte, biliyorum ki,, sengörünüĢü güzel bir kadınsın ve olur ki, Mısırlılar seni görünce: Bu onunkarıĢıdır derler ve beni öldürürler, fakat seni sağ bırakırlar. Seninyüzünden bana karĢı iyi davranılsın ve senin sebebinle canım yaĢasmdiye: Onun kızkardeĢiyim, de. Ve vaki oldu ki, Abram Mısır'a girdiğizaman, Mısırlılar kadının çok güzel olduğunu gördüler. Ve Firavununemirleri onu gördüler ve onu Firavuna methettiler ve kadın Firavununsarayına alındı. Ve onun yüzünden Abram'a karĢı iyi davrandı ve onunkoyunları, sığırları ve eĢekleri ve köleleri ve cariyeleri, ve diĢi eĢeklerive develeri oldu.''Ve Rab Abram'ın karısı Saradan dolayı, Firavunu ve onun sarayınıbüyük vuruĢlarla vurdu. Ve Firavun Abram'ı. çağırıp dedi: Bana buyaptığın nedir? Bu senin karın olduğunu niçin bana bildirme-din?Niçin: Bu benim kızkardeĢimdir, dedin, ben de onu karı olarak aldım?Ve Ģimdi, iĢte karın, al ve git. Ve onların hakkında Firavun adamlaraemretti: ve onu ve karısını ve kendisine ait olan her Ģeyi gönderdiler..''Ve Abram, Lut da beraberinde olduğu halde, kendisi ve karısı vekendisine ait olan her Ģey Mısır'dan Cenub'a çıktılar.'^Bu episod Yehovacı (J) metindendir. Onu tamaml mak üzereaĢağıdaki E metnini alıyoruz. Bu metin yıllar sonrasına ait. Abram'madı Ġbrahim ve karısının Sara olduğu ve kendisinin 100'ü aĢkın, karısının90 civarında olduğu dönemden söz ediyon(*)'Ve Ġbrahim oradan Cenup diyarına göç etti ve KadeĢ üe Sur arasındaoturdu ve Gerarda misafir oldu- Ve Ġbrahim karısı Sara hakkında:Bu kızkardeĢimdir, dedi ve Gerar kralı Abimelek gönderip Sarayı âldı.Fakat Allah Abimeleke gece rüyasında gelip ona dedi: •Aldığın kadınsebebiyle, iĢte, sen bir ölüsün, çünkü o bir adamın ka-nsıdır.'Abimelekise ona yaklaĢmamıĢtı ve dedi: Ya Rab, salfh bir milleti de öldürecekmisin? Kendisi bana: Bu kızkardeĢimdir, demedi mi? Ve kadın, kendiside: O kardeĢimdir, dedi; yüreğimin kemalinde ve ellerimin suçsuzluğuile bunu yaptım. Ve Allah rüyada dedi: Ben de yüreğinin kemalindebunu yaptığım biliyorum, ben de seni bana karĢı günah iĢlemektenalıkoydum, bunun için seni ona dokunmağa bırakmadım. Ve Ģimdiadamın karısını geri ver, çünkü o peygamberdir ve senin için dua eder,ve yaĢarsın, fakat eğer geri vermezsen, bil(*} Ġngilizce metinde Abram ve Sarai, Abraham ve Sarah adları, Kitabı Mukaddeste Abramve Sara ve îbrahirrl-ve Sara adları kullanılmaktadır, (çev. n.)108


ki, sen ve sana ait olanların hepsi mutlaka öleceksiniz.'Masalın anlatmayı sürdürdüğü gibi, Abimelek, Sara'yı Ġbrahim'e,koyun ve sığırlarla, erkek ve kadın kölelerle ve bin parça gümüĢle geriverdi ve Ġbrahim dua etti ve 'Allah Abimeleke ve karısına ve cariyelerineĢifa verdi ve çocuk doğurdular. Çünkü Ġbrahim'in karısı Sarayüzünden Rab Abimeleklerin evindeki bütün rahimleri tamamı ilekapamıĢtı' diye okuyoruz/ 46^Gene bu maceranın bir değiĢiği de Ġbrahim'in oğlu tshak'a ma led ı-lir. Gene Yehovacı (J) metninde denildiği gibi* "Ve îshak Gerara Filistinlilerinkralı Abimeleke gitti', oralılar sorduklarında karısı için 'kızkardeĢimdir'dedi ve 'yoksa beni öldürürler' diye düĢündü, vb.^i7)Bu tür masalların, yüzyıllar sonra 'tarihsel zamanların ıĢığında'kronolojik gerçekler diye nasıl okunduğuna inanmak zordur. Fakat,bugün zorluk daha karmaĢıktır. Filistinli denilen halkın Girit'ten Filistinkıyılarına ilk kez Ġ.Ö. 1196'd a vardıklarım bulduk.^ Hemen kavranılacağıgibi, tarihin bu dikkate değer ailesini, Ur'dan, ibrahim veoğlunun yaĢamlarının bile yetmiyeceği yüzyıllara kadar uzatıyoruz.Üstelik, Yakub'un babası, Yusuf un büyükbabası Ġshak, burada, Musave ÇıkıĢ döneminden sonra diye anlatılmıĢtır. Babası ibrahim'in Gerar'dangeçerken bu oyunu Abimeleke oynadığım anımsarsak, zorluk,gene de karmaĢıktır.O zaman, baĢka bir gerçeklikle değil, doğal, insani tarihin mitosları,peri masalları ve efsanelerin Ģeriatı ile uğraĢıyor olmuyor muyuz?GeçmiĢ, dünyanın her folk geleneğinde olduğu gibi, burada bugüngerçek olarak kabul edilenlerle değil, belli bir toplumsal düzene veinanç sistemine doğaüstü destek veren bir biçimde çizilmiĢtir. O zamanbu -Ģimdi ve her zaman, toplumun iyiliğini, gerçeğin yerindenyüksekte tutanlar için- her türlü uydurmanın, zaman anlayıĢının kabuleikna edilebileceği, yerinde yapılmıĢ doğrulanmasıdır. Bunların hepsimevcut dikkate değer örnekler için istisnadır, hiç bir modem düĢünenkimse, doğru bir düĢünce ile, Odysseia'da yanyana getirilen mitosparçalarının tarihselliğini tartıĢmaz. Bizim de, eski masallarla örülenzaman için aynı iĢlevi gören, buradan aya hatta daha ötesine yönelen,çağdaĢ bir bilim yazınımız var.4. MUSA'NINÇAĞISigmud Freud, son büyük eseri Musa ve Tektancı'kı yayınladığı


zaman hayranlarının birçoğunu ĢaĢırttı. Bu kitabında, Musa'nın Yahudiolmadığını fakat Î.Ö. 1377-1358 döneminde hüküm süren Firavunikhnaton'un ailesinden gelen bir Mısırlı soylu olduğunu öneriyordu. Bufiravunun ölümüyle, hem tahtı hem de tektanrıcıhk kültü yıkıldı. Musa,Deltadaki Semitik yerlilerle Mısır'ı terketti ve onlara tkhnaton'untektanrıcı inananı aĢıladı. Fakat, bu insanlar, çölde, onun disiplinindensıkılarak, onu kestiler, önderliği Arap volkan tanrısı Ye-hova'ranMidyan papazı ele geçirdi. Fakat Musa'nın anası ve öğretisi, Freud'unsözleriyle, 'gittikçe kuvvet kazanarak sonunda ilah Yeho-va'ıun yerindeMusa'nın asıl tanrısı ortaya çıkmıĢ ve halkın vicdanında yer etmiĢti.'* 49 *Freud'un teorisi, elbette, bilir bilmez her yerden saldırıya uğradı.Fakat, onun hiç de eğitimsiz olmayan görüĢüne göre, Kitabı Mukaddes'inözellikle zorlayıcı niteliğinin akla yakın psikolojik açıklamasıbudur. Freud'a göre, aynı dönemin rahatlatıcı, Ģairce ve hatta oyun doluYunan mitolojisi ile çarpıcı biçimde zıt olan Kitabı Mukaddes dinselnevroz niteliğine sahiptir. Mitsel kiĢilerin telafi edilmesi gereken fakatbilinçle yüzleĢilmeyen, bastırılmıĢ bir suçla mahkum olduğu bir sahnesözkonusudur. Sahnedeki mitoslar bir gerçeği açıklamak değil,saklamak durumundadır. Böylece, onlar olaylara dayanan veyabugünün deyimi ile varolan kiĢiler olarak anlaĢılmakta ısrar edilir.Yahudi tanrısı, deyiĢtela gibi, 'yaĢayan bir tanrıdır', mitsel bir tanrıdeğildir, dünyadaki öteki tanrılara benzemez, inananların hayalindenkaynaklanan Ģeylerin rüyadaki simgesi değildir. O kabul edilen birgerçek olarak Musa tanıtmadan da vardır ve onsuz da olur.Freud, bu teorinin, Yehova'nın ikili doğasını da açıkladığına inanıyordu.Bir yandan, Medyen volkan tanrısının barbarca geleneklerinive ilkel yılan inanıĢını sergiler, ama sonra ortaya îkhnaton ve Musa'nınevrensel dürüstlüğünün peygamberleri olduğu sonsuz artan güç olarakçıkar. Freud'a göre, aynı zamanda Musa efsanesinin içeriğindeki,Musa'nın bir yandan Mısırlı soylu olarak görünmesi ve hemen sonra birçöl Ģamarıma dönen Arap çobanı oluĢu da açıklanır. 'KadeĢli Musa'nın -gelenek ona Ģifa- veren yılanın dikiliĢini de malet-miĢtir- (Sayılar 21:1-9) halkına büyü ve sinirin tamamiyle yasaklandığını haber verenmuhteĢem Mısırlı ile bir ilgisi yoktur. Bizim Mısırlı Musa'mız, nasılevrensel Aton ile dağmda oturan cin Yehova arasmda fark varsa, öyleMidyanlı Musa'dan farklıdır/ 50 *Büyük tarihçi Eduard Meyer de bu zıtlığa iĢaret etmiĢtir. Freud'un110


da yer verdiği gibi, Ģöyle yazar. 'Midyandaki Musa artık bir Mısırlı veFiravunun torunu değil fakat Yehova'run kendisine göründüğü birçobandır. On belanın hikayesinde onun eski iliĢkilerinin artık sözüedilmemekte ve aslında pekala sözkonusu olabilmesi mümkün olabilmeklebirlikte, israilli yeni doğanın öldürülmesi konusu örtbas edilmektedir.(51)ġimdi ben Freud'un görüĢlerine saldıracak veya onları savunacakdeğilim. Bunlar onun için yayınlanması kolay görüĢler değildi, kitabınınilk cümlelerinde yazdığı gibi, bir milletin en büyük evlatlarındanbiri olarak anılan bir insanın o topluluğa ait olduğunun inkaredilmesi pek de öyle huzur verici bir hâl olmasa gerekir. Bilhassa omillete ait olan bir fert için, bununla beraber hiç bir telakki beni millimenfaatleri gerçeğin üstünde tutmaya zorlayamaz'.^2'Bunlar cesursözlerdir, bunları günümüzün yaratıcı sözlerinin en cesur bir iĢaretiolarak kabul ediyorum. Benim küçük isteğim, basitçe, ÇıkıĢ sorununailiĢkin bir çerçeve sunmak, önce sahnelenmesinde, mitolojik, sonrasahneleniĢinde, tarihsel bir yaklaĢım.ġöyle baĢlıyalım, Musa'nın doğuĢu efsanesi, açıkça, Agadeli Sargon'undoğum öyküsünü model almıĢtır. (Î.Ö. 2350)(*) Bu elbette Mısırlıdeğildir, Mısır'da Batlamyos zamanına kadar katran ve zift kullanılrnamıĢtır.Sonra Filistin'den getirilmiĢtir/ 53 ''Ve Levi evinden bir adam gitti ve bir Levi kızını aldı. Ve kadıngebe kalıp bir erkek çocuk doğurdu ve onun güzel olduğunu gördü. Veüç ay onu gizledi. Ve onu artık gizleyemeyince, onun için sazdan birsepet .alıp harç ve ziftle sıvadı ve içine çocuğu koyup ırmağın kenarındasazlığın içine bıraktı. Ve kızkardeĢi ona ne olacağını bilmekiçin uzakta duruyordu.'^54 'Bu episod Elohim (E) metnindendir, artık biliyoruz ki, bu metinVm. yüzyılda Ġsrail'de düzenlenmiĢtir, Mısır'da değil. Mitosun genelformülü, daha önce andığımız Otto Rank'ın kahramanın doğuĢu mitosunauyar.(**) Fakat, Freud'un belirttiği gibi, Rank'ın incelediği yetmiĢtenfazla örnekte aĢağı bir sınıftan asil bir eve geçen tek çocukörneği budur. Olağan ol«n bunun tersidir.Freud Ģöyle yazar, 'Bebeğin tehlikeye atılmıĢ olduğu ilk aile hertürlü benzer durumlarda hayali olanıdır, kendisini evlat edinen ikinci(*) Bkz. sayfa 66.(**) Bkz. sayfa 66111


aile ise gerçek olanıdır. Eğer bizler bu mitos tipini ki Musa'nın durumuda buna dahildir -doğru olarak kabul edersek yolumuzun açıldığınıgörürüz. Musa bir Mısırlıdır- muhtemelen asil bir soydan gelme veefsane de kendisini bir Yahudi haline getirmiĢtir.'^Musa adının kendisi Mısırcadır. 'Çocuk' için olağan sözcüktür veadlar içinde görülür, örnek olarak XVIII. hanedan firavunları arasında.Yıllar önce, Eduard Meyer, Musa'nın olayında, adın baĢındaki Ramoses,Thut-moses, Ah-moses ve bunun gibi ilk kısım düĢürülmüĢ veMısır kökeni saklanmıĢtır, diye önermiĢtir.* 5 *' Ne olursa olsun, sözcüğünIbranice olmasını düĢünen Mısırlı prenses anlatıldığına göre,öyküyü anlatanın enine boyuna düĢünmediği de anlaĢılmaktadır. Güzelmasal Ģöyle gider:'Ve firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi ve onun kızları ırmağınkenarında yürüyorlardı, ve sazlık arasında sepeti görüp onugetirmek için cariyesini gönderdi. Ve onu açıp çocuğu gördü, ve iĢteçocuk ağlıyordu. Ve ona acıyıp dedi: 8u îbranilerin çocuklarından biridir.Ve kızkardeĢi Firavunun kızma dedi: Senin için ibrani kadınlarındangidip emzikli bir kadın çağırayım mı? Ve senin için çocuğuemzirir. Ve Firavunun kızı ona: git dedi. Ve kız gidip çocuğun anasınıçağırdı. Ve Firavunun kızı ona: Bu çocuğu al, ve onu ben m için emzir,ve ben senin ücretini veririm. Ve kadın çocuğu aldı ve onu emzirdi. Veçocuk büyüdü, ve onu Firavunun kızma getirdi ve onun oğlu oldu. Veonun adım Musa (Ibranice Moşeh) koyup dedi: Çünkü onu sulardançıkardım. (Ibranice maşah)'^'Efsane, aynı dönemin Yunan öyküsü ile benzeĢiyor. Perseus prensesDanae'den doğmadır. O da Argus kralı Acrisius'un kızıdır. Fakat/Acrisius çocuğun peygamber olmasından korkarak kızı zindana atar.Fakat Zeus kızın gebe kaldığı bir altın yağmuru gönderir. Sonra anne veçocuk bir sandık içinde denize kapılırlar ve onları bir denizci kıyıyaçeker. Sonunda, Perseus, garip bir hata ile güneĢin simgesi olmuĢ birdiskle, büyükbabası Acrisius'u öldürür/ 58 )Daha sonra Perseus üstünde gene duracağız. ġimdi üstünde durulacaknokta, efsanede, gelecekteki Kurtarıcının, Tiran monarkın evindebüyütülmüĢ-torun gibi temsil edilmiĢ olmasıdır. Gerçekten, böyle olupolmadığını bilmiyoruz. Böyle bir efsanenin kahramanının gerçektarihsel biri olarak mı düĢünülmesi gerektiğini yoksa belirli bir öğretiveya inanan simgesel bir kiĢisi mi olduğunu bilemeyiz. Her iki durumdada, Musa, Elohim (E) metninde soylu bir Mısırlı ve kahraman112


doğumlu bir efsane içinde, Yehovacı fl) metninde Midyanlı bir çöl papazınınyedi kızından biriyle evlenen bir masal kahramanı olarakgörülür.,Bu ikinci öykü Ģöyledir:'Ve o günlerde vaki oldu ki, Musa büyününce, kardeĢlerine çıktı veonların yüklerini gördü ve bir Mısırlının kardeĢlerinden bir Ibra-niyevurmakta olduğunu gördü, ve etrafında bakmıp kimse olmadığınıgörünce Mısırlıyı vurup onu kumda gizledi. Ve ertesi gün çıktı, veiĢte, iki Ġbrani birbiriyle kavga ediyorlardı, kötülük edene dedi: NiçinarkadaĢına vuruyorsun? Ve dedi: Kim seni üzerimize reis ve hakimkoydu? Mısırlıyı öldürdüğün gibi beni de öldürmek fikrinde misin? VeMusa korkup dedi: Gerçekten o iĢ bilindi. Ve Firavun bu iĢi iĢitince,Musa'yı öldürmek için aradı. Fakat Musa Firavunun yüzünden kaçtı,ve Midyan diyarında kaldı, ve bir kuyunun baĢında oturdu.'"Ve Midyan kahininin yedi kızı vardı ve gelip su çektiler. Ve babalarınınsürüsünü suvarmak için tekneleri doldurdular. Ve çobanlargelip onları kovdular, fakat Musa kalktı, ve onlara yardım edip sürülerinisuvardı. Ve babaları Reuele geldikleri zaman o dedi: Nasıloldu da, bugün çabuk geldiniz? Ve dediler: Mısırlı bir adam bizi çobanlarınelinden kurtardı, ve bizim için su çekip sürüyü suvardı. Vekızlarına dedi" Ve o nerede? Bu adamı niçin bıraktınız? Onu çağırında ekmek yesin? Ve Musa o adamla oturmaya razı oldu, o da kızıTsipporayı Musa'ya verdi. Ve bir oğul doğurdu ve Musa onun adınıGerĢom koydu, çünkü Yabancı diyarda garip (îbranice ger) oldumdedi.'* 5 ** ■Bu episodun efsanevi benzetmeleri. Krallar sorununa geri götürüyor.Motifler Yakub'un evliliğini anımsatıyor. Musa gibi yasanımdankorkan Yakup çöle kaçtı. O bir Mısırb öldürmemiĢti fakat doğumhakkı konusunda Esav'ı kandırmıĢtı. Esav, kardeĢi, kendi kendinekardeĢim Yakubu öldürürüm' (Tekvin 27:41) demiĢti. Çölde Yakub birkuyu baĢmda sevgili Rahel'ine rastladı ve babasının çobanı oldu. Kızıkazanmak için yedi yıl hizmet etti (öteki-öyküde yedi kız kardeĢ var).Laban tarafından aldatılan Yakub'a Rahel yerine Lea verildi. Ve o Rahel'ikazanmak için yedi yıl daha çalıĢtı -sonra iki kansı, iki cariyesi,tüm zenginliği ve on iki değerli oğlundan oluĢan aĢireti ile kaçtı.Öd masalda da ortak olan yön, yuvadaki ölümcül tehlikedir (tehlikebir akraba ile iliĢkilidir, kardeĢ Esav ve büyükbaba Firavun), çöle113


kaçmaktır, kuyudaki bakiredir (yedi rakamı ile ilgili olarak) ve babayaçoban olarak hizmet etmektir. Ġki öyküde de, dahası, çöle kaçıĢ tanrı iledoğrudan iliĢkiye yol açar ve büyük bir kader çizilir. Yakub Bethel' debaĢını -bir taĢa koyup uyur ve düĢünde yer üzerine dikilmiĢ baĢı göklereeriĢen bir merdiven görür, tanrının melekleri onun üzerinde inipçıkmaktadırlar ve Yehova onun üzerinde durmaktadır.(Tekvin 28:11-13) Ve benzer Ģekilde Musa da aynı çöl tanrısının sesini yanan birdikenden duyar.Bize bu edisod oldukça içice örülmüĢ biçimde J ve E metinlerininöğelerini taĢıyor gibi geliyor. IV. yüzyü yayımcılarının çok beceriklibiçimde kesip, ekleyip, geliĢtirmelerini gösteriyor. J metnini büyükharfle ve E metnini küçük harfle alıyorum ve dizelerin numaralarını dakoyuyorum, ÇıkıĢ, Bap 3:YANAN ÇALIDAKĠ TANRI'(1) Ve Musa kaynatası Midyan kahini Yetronun(*) sürüsünügüdüyordu ve sürüyü çölün arkasına götürdü ve Allah'ın dağına Horebegeldi. (2) VE RABBlN MELEĞĠ BĠR ÇALI ORTASINDA ATEġALEVĠNDE ONA GÖRÜNDÜ, VE GÖRDÜ, VE ĠġTE ÇALI ATEġLEYANIYOR VE ÇALI TÜKENMĠYORDU. (3) VE MUSA DEDĠ: ġĠMDĠDÖNEYĠM VE BU BÜYÜK MANZARAYI GÖREYĠM ÇALI NĠÇĠNYANIP TÜKENMĠYOR (4) VE GÖRMEK ĠÇĠN DÖNDÜĞÜNÜ RABGÖRÜNCE, Allah ona çalının ortasından çağırıp dedi: Musa! Musa!VE O: ĠġTE BEN DEDĠ (5) VE DEDĠ: BURAYA YAKLAġMAÇARKLARINI AYAKLARINDAN ÇIKAR ÇÜNKÜ ÜZERĠNDEDURDUĞUN YER MUKADDES TOPRAKTIR (6) ve dedi: ben babanınAllah'ı, Ġbrahim'in Allah'ı, Ġshak'ın Allah'ı, ve Yakub'un Allah'ıyım.Ve Musa yüzünü örttü çünkü Allah'a bakmağa korkuyordu.'(7) VE RAB DEDĠ: GERÇEKTE MISIR'DA OLAN KAVMĠMĠN SI-KINTISINI GÖRDÜM VE ANGARYA MEMURLARININ YÜ-ZÜNDEN ONLARIN FERYADINI ĠġĠTTĠM ÇÜNKÜ ONLARINACILARINI BĠLĠRĠM (8) VE ONLARI MISIRLILARIN ELĠNDENKURTARMAK ĠÇĠN VE ONLARI O DĠYARDAN ĠYĠ VE GENĠġ BĠRDĠYARA SÜT VE BAL AKAN DĠYARA KENANLI VE HÎTTĠ VE(*) J metnindeki ad Reuel'le karĢılaĢtırın, sayfa 113.114


AMORĠ VE PERÎZZĠ VE HÎVÎ VE YEBUSÎLERĠN YERĠNE ÇIKAR-MAK ĠÇĠN ĠNDĠM (9) ve Ģimdi, iĢte Ġsrail oğullarının feryadı banaeriĢti, ve hem de Mısırlıların onlara ettikleri cefayı gördüm (10) veĢimdi gel, ve benim kavmimi, Ġsrail oğullarım, Mısır'dan çıkarmak içinseni firavuna göndereyim (11) ve Musa Allah'a dedi: ben kimim kifiravuna gideyim ve Ġsrail oğullarını Mısır'dan çıkarayım (12) ve dedi:gerçekten ben seninle olacağım, ve benim seni gönderdiğime seniniçin iĢaret Ģu olacak, sen kavmi Mısır'dan çıkardığın zaman bu dağüzerinde Allah'a ibadet edeceksiniz.''(13) ve Musa Allah'a dedi: iĢte, ben Ġsrail oğullarına geldiğim zaman,onlara: atalarınızın Allah'ı beni »ize gönderdi dersem ve onlarbana onun ismi nedir? derlerse, onlara ne diyeyim? Ve Allah Musa' yadedi: ben ben olanım(*) ve dedi: Ġsrail oğullarına böyle diyeceksin:beni size ben im gönderdi (15) ve yine Allah Musa'ya dedi: Ġsrailoğullarına böyle diyeceksin: ATALARINIZIN ALLAHI ĠBRAHĠM'ĠNALLAHI, ĠSHAK'IN ALLAHI YAKUB'UN ALLAHI YEHOVA BENĠSĠZE GÖNDERDĠ. EBEDĠYEN ĠSMĠM BU VE DEVĠRDEN DEVĠREANILMAM BUDUR (16) GĠT VE ĠSRAĠL ĠHTĠYARLARINI TOPLA VEONLARA DE: ATALARINIZIN ALLAHI ĠBRAHĠM'ĠN, ĠSHAK" ĠN VEYAKUB'UN ALLAHI YEHOVA BANA GÖRÜNDÜ VE DEDĠ:GERÇEKTEN SÎZĠ ZĠYARET ETTĠM VE MISIRDA SĠZE YAPILANIGÖRDÜM (17) VE DEDĠM: SĠZĠ MISIR'IN SIKINTISINDAN KENAN-LI VE HĠTTĠ VE AMORĠ VE PERÎZZĠ VE HĠVĠ VE YEBUSĠLERĠNDĠYARINA SÜT VE BAL AKAN DĠYARA ÇIKARACAĞIM (18) VESENĠN SÖZÜNÜ DĠNLEYECEKLER VE SEN VE ĠSRAĠL ĠH-TĠYARLARI MISIR KRALINA GELECEKSĠNĠZ VE ONA DĠYE-CEKSĠNĠZ: ĠBRANÎLERĠN ALLAHI YEHOVA BĠZE RAST GELDĠ VEġĠMDĠ RĠCA EDERĠZ ÇÖLDE ÜÇ GÜNLÜK YOL GĠDELĠM TA KĠALLAHIMIZ YEHOVA"YA KURBAN KESELĠM (19) ve ben bilirim kiMısır kralı kuvvetli bir el ile olsa bile gitmek için size izin vermiyecektir.(20) ve elimi uzatacağım ve Mısır'ı içinde yapacağım bütün harikalarımlavuracağım ve sizi ondan sonra salıverecektir. (21) ve Mısırlılarıngözlerinde bu kavme lütuf vereceğim ve vaki olacak ki gittiğinizzaman eli. boĢ gitmiyeceksiniz (22) fakat her kadın komĢusundan veevinde olan misafirden gümüĢ Ģeyler ve aran Ģeyler ve esvaplar isteyecekve oğullarınızı ve kızlarınızı onlarla süsleyeceksiniz ve Mısır-(*) veya, 'ben neysem oyum' veya 'ne olacaksam o olacağım'.115


lıları soyacaksınız.'Yehova adının ve kültünün dönem ve kökeni sorunu birçokların-catartıĢılmıĢtır. TartıĢmanın son, berrak özeti Profesör T.J. Meek tarafındanyapılmıĢtır. Yukarıda anlatılan ÇıkıĢ 3.15 bölümünde Mid-yançöl tanrısının kendi adını 'atalarınızın Allahı, Ġbrahim'in Allahı, Ġshak'ınAllahı, Yakub'un Allahı Yehova' olarak açıklandığını belirtir veanlamını 'ben im' olarak açıklamıĢtır. Oysa daha sonraki IV. yüzyılınkahin metni ÇıkıĢ 65:3'de, aynı tanrı 'Ġbrahim'e, Ġshak'a ve Ya-kub'a,Kadir (el shaddai) olan Allah olarak göründüm, fakat onlara Yehovaismimle malum olmadım' demektedir.Ad, Ġbranilere yabancıydı ve onu açıklama çabalarında 'hayah' -olmak sözcüğü ile iliĢki kurdular, diye yazıyor Profesör Meek,' aynıZeus'un kesin anlamım ve kökenini bilmeyen ve onu -yaĢamak üeaçıklayan Yunanlılar gibi. Oysa bu sözcük Ġndo-Avrupa kökenli 'dyu'-parlamak sözcüğünden türetilmiĢti. Yehova'nıh Arap kökenli olduğuçekiĢmesi açıkça Eski Ahit kayıtlarından kaynaklanır. Kaynaklar onuNegeb ve Sina-Horeb ve KadeĢ gibi güney tapmaktan ile iliĢkili sayarlar...Bize göre (adm kaynağı konusunda) en gerçekçi düĢünce...Arap /ııvy-esmek kökünden olduğudur/ 60 )Ve iĢte, rüyada görülen hayallerin güvenilmez folklo motifleri veoldukça farklı tanrıların birleĢmesi ile karĢı karĢıyayız; 1. acımasız,adsız, Delta'da bulunuĢlarım kimsenin açıklamadığı, halka zulmedenperimasalının firavunu, (Tiran-insan yiyen motif) 2. kızkardeĢi olan,gene adsız, Nil sularında bir sepette bulduğu bebeği alıp ona (Mısırdilinde çocuk) Musa adım. veren ve Ġbranice maşah 'çıkarmak'olduğuna inanan kız, (Bakire Doğum motifi ve alçaktan soylu aileyeolduğu için çarpıtılmıĢ Çocuk KeĢfi) 3. kahramanın kayınpederi olanKadeĢli Midyan papazı (J metninde Reuel, E'de yethro) 4. yedi kızkardeĢ (büyülü 7, yedi kat gök, gökkuĢağının yedi rengi, vb) 5. MısırlıyıöldürmüĢ bir kaçağa kuyu baĢında rastlama, 6. birbiriyle evlenir vekayınpederinin çobanı olur, (Yakub efsanesiyle koĢut, çöle kaçıĢ, kuyubaĢında kız, kayınpederine çoban olarak iki kez yedi yıl hizmet) 7.yanan çalıdaki Yehovanın sesi çobana evrensel görevini anlatır vehalkım Tiran-insan yiyenden nasıl kurtaracağını açıklar, bu sözlertutulur, 8. birdenbire ortaya çıkan kardeĢi Aaron'un yardım ettiği büyüyarıĢması (ikiz kahraman teması) Mısır'ın kahin ve büyücülerine karĢı(Ģaman yarıĢı), 9. sonuçta Mısır'ın belaları (insandı-Ģı bir nedenleYehova Firavunun yüreğini katılaĢtırarak bu süreyi116


uzatır) ve 10. çıkıĢ (büyüsel uçuĢ motifi, sudan geçme, yeraltı güçlerininyok olması, yeraltından yağma ihsanı, vb. ibrahim ve Ġshak'ın Firavunve Abimelek'i zeki hilelerle soymalahyla karĢılaĢtırın)ġimdi IV. yüzyılın H metninin yayımcılarının görevi, bu iki dü-Ģünce biçimini içeren efsaneyi, tek bir anlayıĢ biçimi içinde örmektir.Öyle ki, ikisine de dönüĢtürülmesin. Can aha H metninde, yeni temanınbiçimleniĢini okuyoruz:*Ve Mısır'a gelen israil oğullarının adları Ģunlardır (her adam veev halkı Yakub'la beraber geldi): Ruben, Simeon, Levi ve Yahuda, Issakar,Zebulun ve Benyamin, Dan ve Neftali, Gad ve AĢer. Ve Yakub'unsulbünden çıkan bütün canlar yetmiĢ candı ve zaten YusufMısır'da idi... Ve Ġsrail oğullan semereli oldular ve türeyip çoğaldılarve ziyadesiyle kuvvetlendiler ve memleket onlarla doldu. (ÇıkıĢ 1:1-5ve 7)... Ve Mısırlılar Ġsrail oğullarını Ģiddetle iĢlettiler ve ĢiddetleiĢlettikleri bütün iĢlerinde, tarlada ve her çeĢit iĢte, harçta ve kerpiçte,ağır iĢte hayatlarını acı ettiler. (ÇıkıĢ 1-13:14)Eski Ahit'in ilk beĢ kitabının birleĢtirildiği kahince sav, bütün israilaĢiretlerinin tek bir atadan geldiğidir. Buna kutsal bir nitelik verilmiĢtive bu onların ortak tarihi olacaktı. Yani Ġbrahim Ġshak'ın babasıydı,Yakub, Ġshak'ın oğluydu, o da varsayılan on iki aĢiretin yöneticisiolacak on iki oğlunun babası olacaktı. Asıl yazım sorunu, sonTunç Çağı çobanıl krallann mitos ve efsanelerini öncelikle varsayılanMısırlı bir ara sahne ile kaynaĢtırmak, sonra, Kenanilerin Demir Çağıfetih ve yerleĢimlerinin epik destanı ile uzaklaĢtırmaktı. Fakat, kahinlerokulunun ustalarının'ya tanımlamayı beceremediği veya yok saydığıüç apaçık tutarsızlık hemen bulunabilir.Tutarsızlıklardan ilki, henüz ne bilimin ne teolojinin akıla bir biçimdeçözemediği, Kenanilerin îbranilerce iĢgalinin Mısır'dan çıkıĢaverilebilen en akılcı tirihden çok daha önce oluĢudur. Freud'un önerdiğitarih, gördüğümüz gibi, hanedandan firavun Ikhnaton'un ölümününhemen sonrasıdır, sekiz yıllık bir süredir, I.Ö. 1358-1350. Haremhab'cagüçlü bir biçimde onarılan Amun Ortodoksluğunun geçtiği zamandır.Freud Ģöyle yazar:'Musa'nın aktif tabiatı, böyle bir yenilgiyi kabul edecek Ģekildedeğildir, o yeni bir halk bulup Mısır'da hor görülen bu dini onlara vermekve yarıda kalan bu projeyi gerçekleĢtirmeyi hayal ediyordu.Gördüğümüz gibi bu durum kendi makus talihine karĢı kahramancabir direniĢ ve Ikhnaton'un basma bu felaketle gelen kayıpların telafisi117


için bir gayret sarfı idi. Belki de kendisi sınır eyaleti olan Gosen'de birvali olarak bulunuyordu. Oraya da muhtemel olarak Hyksos devrindebazı Sami asıllı kabileler yerleĢmiĢti. ĠĢte onları kendi kavmi olarakseçti. Bu tarihi bir karardı!''Onlarla iĢbirliği kurdu, baĢlarına geçti ve 'hicret'i kuvvetle gerçekleĢtirdi.Tevrat'taki bilgilere aykırı olarak bu göçün sükunetle vesessizce vuku bulduğunu farzedebiliriz. Musa'nın otoritesi bunu gerçekleĢtirmeyekafi gelmiĢti, ayrıca ülkede bunu engelleyebilecek birmerkezi kuvvet de yoktu.''Bizim nazariyemize göre, Mısır'dan göç M.Ö. 1358-1350 yıllanarasında vuku bulmuĢ olup, bu da Ġkhnaton'un ölümünden sonra devletotoritesinin general Haremhab tarafından teessüsünden öncedir. Buhareketin hedefi Kenan diyarıdır. Mısır'ın devlet otoritesi yıkıldıktansonra, muharip Arami sürüleri memleketi istila eder, her yeri yakıpyağma ederler ve muktedir bir halkın yeni araziyi neredegaspedebileceklerini ispat ederler. Bu muharipleri yıkık Amama Ģehrininharabelerinde 1887 yılında bulunan yazılarından tanıyoruz. Oradaonlara Habiru denmektedir. Bu ismin ash ibrani olup Yahudilere nasılsave nerden geldiği belli olmayan bir Ģekilde intikal etmiĢtir. BunlardanAmama yazılarında bahis yoktur. Yahudilere ı n yakın olan kavimler -Mısır'da yaĢıyanlardan- Filistin'in güneyinde Kenan diyarında dayaĢıyorlardı.'^61^Gördüğümüz gibi Freud zorluğu Habiru'ları Ġbrani kabul etmeyerekçözmüĢtür, oysa bugün bilimadamlarıruri birçoğu öyle kabul ederler.Dahası/ 62^ iĢleri karıĢtırmak için, sık sık zulme uğrayan YahudilerinPitom ve Ramses Ģehirlerini inĢaya zorlandıkları (ÇıkıĢ 1:11, J metni)Kitabı Mukaddes'te alıntılanmıĢtır. Bunlar 1301-1234 dönemindehüküm süren II. Ramses döneminde inĢa edilmiĢlerdi. Bu, Ġkhna-tondöneminden tam bir yüzyıl öncedir. Böylece, bilim adamlarının çoğuçıkıĢı bu son döneme yerleĢtirmektedirler. Burada da anlaĢmazlıkvardır. Son döneme yerleĢtirince de Habirulann Kenan ülkesiniyağmaları ve yerleĢmeleri ile çıkıĢın bağlantısını sağlamak sorun olmaktadır.Okuyucunun kendi tarihini seçebilmesini sağlamak için, sonöneriler ıĢığında XVIII ve XIX. hanedanların basit bir Ģemasını koyalım-Thomas Mann'ın Yusuf Mısır'da romanında ilginç bir tahminle,kralın, tam da Freud'un ayrıldıklarım söylediği zamanda gelmiĢ olduklarımyazdığını da dikkate alarak:118


Hiksos iĢgali (ÇıkıĢ?) Ġ.Ö. 1570 (63)XVm. hanedan: 1570-1345Ahmoses l 1570-1545Amenhotep I 1545-1524Thutmoses I ve II 1524-1502Kraliçe Hatshepsut 1501-1480(Musa'yı kurtaran Firavuzunun 'kızkardeĢi'?)' 64 ) ThutmosesIII (kraliçe H'nin rakip yönetimi) 1502-1448Çıkış? (J.W. Jack'ıntezi)* 64 )Amenhotep II 1448-1422Thutmoses IV 1442-1413Amonhotep III 1413-1377Aton sapıklığının baĢlangıçlarıAmenhotep IV (Ikhnaton) 1377-1358Amama dönemi: Habiru saldırılanYusuf un Mısır'a giriĢi (Th. Mann'm tezi)(^Tutankhamon 1358-1349gevĢeme dönemi: ahlaki çöküntüçıkış? (Freud'un tezi)* 66 )Amun kültünün yeniden kuruluĢu: 1350Eye (Haramhab ahlaki yöneticisi) 1349-1345XDC hanedan: ĠÖ. 1345-1200Haremhab 1345-1318Ramses I 1318-1317Seril 1317-1301Ramses II 1301-1234inĢa projeleri: Pitom ve Ramsescıfasi(Albright'ıntezi) 1280< 67 >(Scharff m tezi) 1240-1230* 68 )Mernaptah , 1234-1220çtktş? (Scharff'm tezsi) 1240-1230* 68 )Filistin'de Ġsrail ayaklamĢım belirleyen Ġsrail anıtı, Ġsrail terimininilk görünüĢüSeti II 1220-1200çıkış? (Meek'in tezi) Set i U'nin ölümünü izleyen karışıklıkdönemi. (*)


Tutarsızlıkların birincisi, elemek ki, IV. yüzyılın kahin metninde,Kenanlı Ġbranilerin hepsinin, Mısır'dan gelen ibrahim'in soyundan kabuledilmeleridir, ikinci zorluk, Kenan iline giren Bedevi aĢiretlerininbir aileden değil fakat birçok aĢiretlerden oluĢmalarından ve değiĢikyönlerden dalgalar biçiminde bölgeye girmelerinden çıkmaktadır.Üçüncü, çok ciddi bir sorun da, sözünü etmiĢ bulunduğumuz gibi,Yusuf ve kardeĢlerine Mısır'a giriĢ zamanı bulmaktadır.ġunda anlaĢalım ki, kısadan hiç kimse, ne zaman, nasıl ve niçin buetkileyici efsanenin ve devam eden aĢamalarının oluĢtuğuna bir açıklamagetirememiĢtir. Fakat, normal bir kaynak mitos olarak bakıldığında,tarihsel bir anahtar değil de, anlatım, hemen bildiriminin biçimve iĢlevini açığa çıkarır. Biçim, yeraltına inme ve geri dönüĢ çağınaaittir. Mısır'a varanlar (yeraltına: dalgaların altındaki ülkeye) krallardır,sudan çıkan da insanlardır (Kızıldeniz'den geçiĢ).rkar 1an............ 1 .......... ................... a .....................--1 sa nr iBütün bu tür iniĢ ve dönüĢ mitoslarında, getirilen bir nimet veyaabıhayattır. Burada da a) Yehova'nın bilgisi, b) SeçilmiĢ Halkın çekir-.dek gücü, c) bu halka bir kader ve vadedilmiĢ ülke armağanı sözü vardır.Fakat, bu tür mitosların aksine, burada kahraman birey değildir, hattaMusa bile, fakat Yahudi halkıdır. Daha sonraki» Fısıh bayramınıngörmüĢ olduğumuz gibi(*) ilk kez t.Ö. 621'de kutlanmıĢ olması çokdikkat çekicidir. ÇıkıĢ anısına düzenlenen bu bayramm tarihi, Adonos'inyıllık dirilmesi günüyle çakıĢmıĢtır. Bu olay Hıristiyan kültünde,Paskalya bayramına dönüĢmüĢtür. Pagan ve Hıristiyan kültünde, tanrınındiriliĢi sözkonusu iken, Yahudi kültünde, SeçilmiĢ Halkın diriliĢisözkonusudur. Bu halk, Ölüm Kralının yeraltı dünyasında iken, eziyetaltında, Tanrının bilgisine ve desteğine kaVuĢmuĢ-r: Bkz. Sayfa 85,86.120


tur. Böylece, temel bir ayrılık ortaya çıkar ve dünya dinleri içinde Yahudiliğinikinci derecede bir ayrılığı olarak devam eder. Yani, baĢkayerde kutsal yaĢam ilkesi bir kutsal bireyde simgeleĢirken (Dumuzi-Adonis-Attis-Dionysos-Isa) Yahudilikte, baĢka kültlerde yeniden dirilmeveya tanrının belirmesine ait kültlerin iĢlevini Ġsrail Halkınınkendisi yüklenmiĢtir.Fısıh Hadagah'ında, aile içinde yapılan törende, ailenin babası tarafından,aĢağıdaki düĢünce yüksek sesle okunur 'her nesilde, herkes,kendisini doğrudan Mısır'dan gelmiĢ bir kiĢi olarak kabul etmelidir'.Bu, her Yahudi, Ġsrail'e ait demektir. Her ekmek kırıntısının Haz-retiĠsa'nın et ve kanına değiĢmiĢ yufkanın, Roma Katolik Kilisesininkurban edilmiĢ ve yeniden ditilmiĢ Ġsa'nın et ve kam oluĢu gibi. O dacehenneme inmiĢ ve üç günde ölümünden ayrılıp gelmiĢtir. Ve Yahudilerin,aĢkın tanrı ile değil, fakat gelecekte iradesinin iĢleyeceği tümevrenin tek varlığı olan Tanrının Halkıyla özdeĢleĢme ilkesinin gücü, •öyle büyüktür ki, eh azından Ortodoks anlamda geçerli bir eylem içinon üç yaĢından büyük on erkeğin bulunması gereklidir (Minyan). Bireyin,bu topluluk veya oydaĢma olmadan Tann ile hiç bir bağıntısıolamaz. Tann, tek Tann, ayrıdır ve seçilmiĢ halk, dünyadaki tek kutsalĢeydir. Bundan ayn birey bir hiçtir.Bu kuvvetle vurgulanmıĢ toplumsal etkinin zıddına, Hint düĢün*cesinde gerçeğin nihai gerçekleĢmesi ancak yalnız kalan bireyce ya-Ģanabilir. Yoga ile ormanda; Çin'de bu bağ Tao ile yaĢanmalıdır, evrenve doğanın yolu aynı zamanda kiĢinin yüreğine giden yoldur.Musa'run kitabında, tersine, aĢkın olan tanrının yolu, doğanın ne içindene ona içkindir, fakat topluluktadır. Yalnızca bu topluluk Ģeriata ile,bilinecek tek gerçeğin, anların doğrularıdır.O zaman; seçilmiĢ halkın efsanevi çağlarının ilk ikisinin Ģunlarıtemsil ettiği söylenebilir: 1. Kralların ölüm ve Acının yeraltı dünyasınagiriĢleri, daha yüksek bir yaĢama dönmek üzere, 2- Yehova'ya bağlıbir halk olarak yeniden doğmalan. 3. kısım çöl yılları, halkın, Yehovayönetiminde yeni yaĢamın ritüel yapıĢma uyum gösterme aĢamalarınıtemsil eder. YükseltilmiĢ olduklan yaĢama uymalıdırlar. 4. kısım,vadedilmiĢ ülkenin fethi, Yehova'nın Ģeriatının, halkının zaferi ile,dünya tarihine giriĢini kutlar.Freud'un, hem Yahudi psikolojisi, hem de Musa'ya karĢı çölde birçok isyanların dayanaklan ile, kanıtlara eğilerek çıkarsadığı, Musa' runöldürülüĢü (Sayılar 16), ona göre, bu mitsel düĢün çekirdek ola-121


yıra (gizli tatmin) besler, ve mitosu (açık tatmin) sonuçta, yapıyı açıklamaktançok sahnelemenin yolu olarak yorumlar. Bu kuramın, özellikleYahudi halkın güçlü ve çok etkileyici efsanevi dönemi üzerinetartıĢmaya girerek geçerliliğimi sözkonusu etmiyeceğim, fakat, kendikonumuzun daha geniĢ, genel kuramına iliĢkin olarak, yalnızca, iki türmitolojinin tanımlanması gerektiğini söyleyeceğim. Biri(Kitabı Mukaddesmitosları en iyi örnekleridir) tüm vurguyu tarihsel episodlarüzerinde tutar, öteki ise (Hint mitolojisi bir örnektir) episodlann simgeselolarak korunmasını amaçlar, onlar kendilerini ve ötesini gösterirler.Elbette, Freud'un görüĢüne göre her iki türde de, nihai atıf (gizlitatmin) babanın öldürülmesini isteyen çocuğun arzusudur (Firavun-Musa) ve anaya kavuĢmaktır (VadedilmiĢ Ülke). Fakat, benim görü-Ģüme göre, ilk tür mitosun bile, bundan daha fazla söyledikleri bir Ģeyvardır; Freud, Oedipus doğması ile, bilime, Kitabı Mukaddes'in somutlaĢtırmaeğilimini taĢımıĢtır. Gerçekten, Kralların ve Musa'nın efsanesine kadar gerçeklerden doğmuĢtur, ne kadar l.Ö. ikinci bin yılınolaylarının ve yaratıcı ruhbanların kalemlerinin eseridir sorusu, tarihinve tanrının gerçeğine göre cevap vermeye çalıĢan bir kimse için ariziolarak kalmaktadır ve belki de kalacaktır.122


IV. BOLUMAVRUPALI BATTNINTANRILARI VE KAHRAMANLARI-Ġ.Ö. 1500 - 5001. KUZEY GÜNEY DĠYALOGUġansımıza, Yunan, Keltik ve Germen mitoslarının mitolojik olduğunutartıĢmak gerekmeyecek, insanlar onların mitos olduğunu biliyorlar.Onlan tartıĢan bilimadamlan, onların konularının dinsel bir Ģeyolduğu düĢüncesi ile doğmuĢ değil. Bunlan, Kitabı Mukaddesmitosları kadar irdeleyen çalıĢma yapılmıĢ değil, ama Avrupa alanındailk elde ayık bir bilim yayılmıĢtır; bu bölümde sonunda anavatanageldik!Sanırım iki mitololjinin karĢılıklı iliĢkisinin Yunan kalıhmındakigücünü ilk anlayan Friedrich Nietzsche olmuĢtur: Homeros öncesiTunç Çağında bireyciliğin boyunduruğundan vecd saçan grup ritlerindekurtulmuĢ görünen köylü kalıtımı ile, bize göre klasik sanattatemsil edilen insan ölçü ve bilgisinin olimpik mitolojisi. Yunan trajikgörüĢünün ihtiĢamının, bu iki ruhsal düzenin karĢılıklı tanınmasındayarattığını o görmüĢtü. Bunlardan hiç biri, yalnız baĢına, insan deneyimininbir bölümünden fazlasını sunamaz.Nietzche, Trajedinin Doğuşu'nu. 1872'de çıkardığında, 28 yaĢındaydı,tam da yurttaĢı Heinrich Schliemann'ın, Homeros'un mitos dünyasınıtarihsel gerçeğin çekirdeği ile açıklamak üzere Truva'yı topraktaneĢtiği'yıldı. Daha sonraki yıllarda Nietzsche, Fransız-Pnısya savaĢınıntop sesleri ve Schopenhauer ve Wagner'in deyiĢlerinin etkisi altında,kitabını gençliğin kötümserlik ve estesizmini taĢımakla eleĢtirdi.Fakat, sezgisinin doğruluğu, zamanında anahtarları bile bilinmeyen biralanda yapılan yüzyıllık arkeolojik araĢtırmanın buluĢları ilegösterildi.


ġimdiki bilgilerle, Yunanistan'a ilk bilinen halk, Ġ.Ö. 3500'de geldi.Yarımadada, bilinen, paleolitik veya mesolitik bir yerleĢim görünmüyor.Göçmenler, Asia Minor'dan (Küçük Asya-Anadolu'dan) deniz yoluylageldiler, yüksek bir neolitik tanmcı-hayvancı kültür taĢıyorlardı:güzel seramik eĢyalar, cilalanmıĢ taĢ, araç ve silahlar, ihraç etmeyedevam ettikleri (Melos'tan?) obsidian bıçaklar ve her zamanki diĢifigürler. Tesalya, Fokis ve Boiotia ovalarına yerleĢtiler. Küçük; dikdörtgen,düz kiremit çatılı taĢ temelli evler inĢa ettiler. Bir kısmı kuzeyebir kısmı güneye gitti. Kuzeye gidenler Makedonya'daki Haliacmonırmağı kıyılarına yerleĢtiler. Güneye giderler, Attika'ran güneyine yürüdü,Poloponez'e açıldı, burada Argolis, Arkadia, Lakonya ve Messenia'yayerleĢtiler. Fakat bu halk batıya yayılmadı, ya da çok azı o yöneAma sonra, örenlerin bize öğrettiği gibi, Ġ.Ö. 2500de, en kuzeydekiĢehirlerden biri, Haliacmon kıyısındaki Servia yandı, yıkıntılardan,kuzeyden gelmiĢ bir halkın tamamıyle değiĢik ham, pastoral sanateserleri bulundu.Profesör N.G.L. Hammond, görkemli, Î.Ö. 322'ye Kadar Yunan Tarihinde(History of Greece to 322 B.CJ, 'saldırgan kültür değiĢik bir türçömlekçiliğiyle belirgindir' der. Tekniği daha acemidir, oymacılığıparalel zigzag çizgileri içerir ve kemerli, boncuklu Ģekiller iĢlenmiĢtir.'AteĢle yıkılmıĢ tabakayı izleyen bölümde iki mezar bulunmuĢtur,îlkinde, gövde çukur içine gömülmüĢtür, bir eli yüzüne kaldırılmıĢtır,yanında vazolar ve obsidian keski araçları vardır, ikincisi, ilkininüstünde yatmaktadır. Ġskeletin yanında mermer gerdanlık, kapak, kemikiğneler ve çamur fallus bulunmuĢtur. Bu saldırgan kültür Tesalyalıkültürden etkilenmiĢ ve zenginleĢmiĢ, sonra doğuya, merkeziMakedonya ve Halkidike'e ve güneye Tesalya'ya yayılmıĢtır... Yenikültürün yayılması, kakma çömlekçilik, spiral dekorasyon, taĢ savaĢbaltaları, fallus imgeleri ve yeni tip evle belirlenir. Fallus imgeleri ilkServiada mezarda bulunmuĢtur, erkek inanıĢ biçiminin varlığınıgösterir. Bunlar neolitik Tesalya kültürünün diĢi heykelcikleri ile zıtlıkgösterirler. Yeni gelenler Tesalya'da Dhirnini,ve Sesklo'da yerleĢtiklerinde,köylerini duvarla çevirmiĢlerdir. Sonra çoğunlukla ahĢapdireklere dayanan, verandah evler inĢa etmiĢlerdir, tçteki ocak bir yanabakar. Bu evler herhalde yüzyıllar sonra geliĢtirilen tipik Miken evlerinin(Megaron) prototipleridir.'^) . Yunanistan'daki iki tarihöncesikültürün diyalogunun alt aĢama-124


lan, kendi amacımız açısından, aĢağıdaki gibi çıkarılabilir:1. AĢama: Eski Helladik Yunanistan-Truva I - Truva V: IÖ. 2500-1900VarıĢ ve Eski Tunç Çağı formlarının kuruluĢu, neolitik öncüleriçin hızlı kaynaĢma, inĢaatın etkin geliĢimi.Çanakkale Boğazına giriĢi denetleyen Truva'run, balıkçı köyünden(I. Truva), büyük ticari Truva'ya (V. Truva) geliĢimi.Yunanistan'da iki bölgesel çömlekçilik stili: 1. Kuzey Isthmus, koyutabana açık figürler (Truva ve kuzey batı Anadolu ile ticaret), 2.Güney Isthmus, açık tabana koyu figürler (Ege ve Siklat Adalarıyla ticaret).2. AĢama ? Orta Helladik Yunanistan-Erken VI. Truva Dönemi: t.Ö. 1900-1600Doğu Yunanistan'da Ģiddetli yıkım. Megaron tipi yerleĢimleringörünüĢü. îki yeni çömlekçilik: 1. mat boyalı (eski Tunç Çağı stilleriningeliĢtirilmesi), 2. gri 'Minyan' eĢya (metal formların taklidiyle,çömlekçinin tekerine atılmıĢ).V. Truva'run düĢüĢü, kaleli VI. Truva'run kuruluĢu. Truva'da atıngörünmesi (Doğuda Hurri-Kassit buluĢu?)(*)Miken'de yeni ve güçlü hanedan (DikilitaĢ Mezar Hanedanı: 1).Ġskeletler 1.70-1.80 uzunluğundadır (Minoan ırkından çok daha uzun).Seçkin mezar yapımı, altın, gümüĢ ve elektrumda (Minoanla hiç benzeĢmeyen)harika metal iĢçiliği. Truva ve Siklat Adalarıyla ticaret sürer.Girit ile ilk doğrudan iliĢki.Bu dönemin kalıntılarından Aryan, Nordik ve îndo-Avrupalılarınkuzeyden gelmekte oldukları ve "boyalı çömlek' kültüründen ve Tunabölgesindeki öteki "yerleĢim kültürlerden dikkate değer katkılar aldıklananlaĢılmaktadır. Tam paleolitik avcılar değillerse de, YakınDoğudaki çağdaĢları, Agadeli Sargon önderliğinde, eski Sümer dünyasınınefendileri olmuĢ olan Akadlar ile -onların duygusallığındadeğillerdir- karĢılaĢtınlabilecek kadar geliĢmiĢ, çobanıl göçmenlerdir.Yunanistan'ın güney kıyılarına varan Girit'in yüksek uygarlığı ile iliĢkikurarak, onun kültürel etkisini almak ve özümlemek üzeredirler.O Bkz. sayfa 106-107.125


3. AĢama: Son Helladik I.Truva VI. erken orta aĢama: î.ö. 1600-1500 Girit doruk noktası (SonMinoa IA): Ege'de Knossos egemenliği. Miken'in MinoalılaĢmasınınbaĢlangıcı: Yeni hanedan (DikilitaĢ Mezar Hanedanı II): iskeletlerbükülmüĢ durumda, atla çekilen arabalar, görkemli av ve savaĢsahneleri ile seçkince iĢlenmiĢ kamalar (Miken motifleri, ustalarherhalde Minoalı), domuz diĢinden miğferler (Minoah değil), ambermücevherat (Baltık amberi Girit'te bilinmez). Erkeklerin mezarlannda:göğüs zırhlan ve altın ölüm maskeleri (sakal ve bıyıklı maskeler),kılıçlar, kamalar, altın ve gümüĢ kaplar, altın mühür yüzükleri, taĢ,çamur ve metal 'taslar. Kadınların mezarlannda: alınlıklar, tuvaletkurulan, mücevher ve tabaklar. Bir Teb freskinde Minoa elbiselikadınlar görülür.Tüm Argolis ve Boiotia'da Miken etkisinin yayılıĢı: Teb, Goulas veOrhomenos'ta benzer hanedanlar. Bu dönemde Truva'da ticaret artıyor.4. AĢama: Son Helladik IITruva VI son orta aĢama: LÖ. 1500-1400 Girit'te Miken'in yükseliĢi.(Son Minoa IB ve II). Yeni, ^ok güçlü bir Miken hanedanı (TholosTürbe Hanedanı I): geniĢ, daire biçiminde, kubbeli mezarlar tepekenarlanna kazılmıĢtır, toprakla örtülmüĢ, taĢ iĢçiliği ile yüzleriyapılmıĢ, büyük kapılarla kapatılmıĢlardır. Uzun, çatısız geçitlerleyaklaĢılır. Miken ve Minoa sanatının güçlü etkisi (Minoa egemenliği).Knossos zararına Girit denizinde ticaret. Î.Ö. 1450, Girit saraylanyıkıldı (deprem, saldın?) Miken-Girit iliĢkileri bozuldu. Rodos'ta Mikenkolonosi. I.Ö. 1425, Kosta Miken kolonisi, Yüksek Tunç Çağı ticaretiĢimdi doruğundadır. Nubia (altın), Cornwall, Macaristan ve Ġspanya(teneke), Sina ve Arabistan (bakır), Balbk (amber), Avrupayaylalarından (kereste, Ģarap, zeytinyağı ve mor boya) Mısır'dan (Mısıripi, papirüs ve keten) mal ticareti. Mısır XVUX hanedan ve StonehengeIH dönemi.1265. AĢama: Son Helladik III ATruva VI son aĢama: tö. 1400-1300Anadolu'da Hitit egemenliğinin Truva"yla iliĢkisi: Hitit kralı Mur-


silis (1345-1315) Akhiyava (Akhahlar) krallarından söz eder. AkhahlarĢimdi Hititlerin savaĢta bağlaĢıklarıdırlar ve Mısır'da ticaret yapmaktadırlar.(Ikhnaton dönemi, 1377-1348, Habirular Suriye ve Filistin'itehdit ediyorlar).Ġ.Ö. 1400, Miken'in Girit'i iĢgali.Ġ.Ö. 1340, Miken sarayının çok geniĢlemesi, Kiklopeyan duvarlar,'Aslanlı Kapı', vb. GeniĢ Tholos türbeleri (Atreus'un hazinesi)(Kubbesi 12 m. yükseklikte). Girit Ģehirleri Akha yönetiminde canlanır:Çizgisel B (Miken) yazısının bulunuĢu. Truva'da büyük kaleleryapılıyor.Ġ.Ö. 1325, Ege bölgesinde yeni biçimde kesen bir kılıç görülür(tik kez Macaristan'da kullanılmıĢtır). Yeni tür zırh gereksinimidoğmuĢtur, kolda, küçük daire biçiminde kalkan (omuza asılan büyükboğa kalkanının yerini alır), sivri veya boynuzlu miğfer, aĢağıya doğrukesmeyi savunur.Ġ.Ö. 1300, VI. Truva depremle yıkıldı.6. AĢama: Homeros'un Truvası (VE. Truva) Î.Ö. 1300-1184Güçlü ve harika Ģehir. Tam Ġlyada'daki gibi, zengin ve canlı ticaret.Ve böylece, Homeros'un kahramanlarının belgelediği epik zamanaulaĢıyoruz: aynı zamanda Hakimler kitabının zamanına. Ġki kahramanlarçağı, eĢzamanlıdır. Ġki yönetimde de yerleĢik tarım ile saldırgançobanıl savaĢçı halkların iliĢkileri ve uygulamaları arasındauzun bir dönem yaĢanmıĢtır, sonra aniden, taze, çobanıl, savaĢçı birhalkın (Filistin'de Ġbraniler, Yunanistan'da Dorlar) karĢı konulmazĢiddetli saldırıları patlak vermiĢ ve gerçek bir Götterdemmerung ya-ĢanmıĢtır. Tunç Çağı halklarının sonu gelmiĢtir. Homeros'un 'kutsalkahramanlar soyu'nun sömürüsü 1250-1150 döneminde gelir, izleyenüç yüzyıllık bir zaman içinde epikler biçim kazanmıĢtır. Tarihler KitabıMukaddes ile yaklaĢık olarak Ģöyle denk düĢer: Ġ.Ö. 850-Ġlyada -Yehohvacı (J) metni, Ġ.Ö. 750 Odysseia - Elohim (E) metni.Denk düĢme çok açıktır. Freud'un belirttiği gibi, bunun ötesinde,Yahudiler için diri olarak ortaya "çıkanın, Yunanlılar için neden Ģiirolarak ortaya çıktığı sorunu vardır.127


2. ZEUS'UN EVLĠLĠKLERĠIndus Vadisinin Tunç Çağı Ģehirleri ile Egeninkileri karĢılaĢtırmaköğreticidir. Ġki geliĢimin de tarihleri yaklaĢık olarak aynıdır, Î.Ö. 2500-1500. Ġki kültürün nihai kaynaklan da aynıdır, çekirdek Yakın Doğu.Fakat, neolitik ve Tunç Çağı köy ve Ģehirlerinin sanatı ve mitolojileriĠndus'a yayıldığında, geliĢmemiĢ paleolitik ve mesolitik cangılköylerinin bölgesine girmiĢtir. Leo Frobenius, bu 'ikinci tür' tropikal,zamansız, ekvatoral kültür için, 'insan kültür tarihinin görünmez kar-Ģıoyunculanndanbiri' diye yazar.* 2 ' Bu çevrenin, sonraki Hint mitolojitarihi ve uygarlığına etkisi belirleyicidir. Bütün tropikal kültür bölgelerinde,çeĢitli öldürülmüĢ, kesilmiĢ ve çürümüĢ cesetler, gömülmüĢet parçalan ve baĢka mitosların dehĢet verici uygulamaları, bitkilerinaĢılanması analojisi ile, insan toplumlarım nesil vermesi, sürmesi içinyapılmıĢtır. Bitki dünyasının ruhunda yaĢayan halk, Fro-benius'undediği gibi,' kendilerini onunla, onu kendileri ile özdeĢ-leĢtirirler.Tropikal, ekvatoral bölgenin önde gelen mitolojik teması, gövdesinden,yenilen bitkilerin büyüdüğü, öldürülen ve kesilen kutsal varlıktır.' Tümbölgenin ilkel ritleri, bu mitosun eĢdeğeridir.' 3 '*) Yüksek Tunç Çağımitolojilerinde de önde gelen tema, öüm ve yeniden dirilmedir;çoğunlukla bol miktarda insan kurbanında süregelir. Sonuç olarak, bumitos ve ritler ilkel Hindistan'da arandığında, tropikal ile buluĢur vekaynaĢırlar. Kara Tanrıça Kali'nin kanla yıkanan kültü ve dullarınkocalarının cenaze törenlerinde payrlanf*) üstünde yakılıĢı örneklerindeolduğu gibi, yüksekle alçağın, iĢlenmiĢ ile iĢlenmemiĢin zengin bileĢimiile ritüel ölüm biçimleri geliĢmiĢtir.Hindistan'ın, Tunç Çağı uygarlığı merkezlerinden uzaklığı, IndusVadisinin umut verici Ģehirleri Mohenjo-daro ve Harappa'run son bulmasınaneden olmuĢtur. Bölgelerinde, hiç bir yerel kültürün geliĢimineiliĢkin arkeolojik bir iz bulunamamıĢtır, yalnızca aĢamalı bir gerilemegörülmüĢtür ve büyük altkıtanın geri kalan kısmı, bugünün Malezyasıile karĢılaĢtırılacak bir düzeyde kalmıĢtır/ 5 * Belki bu hiç de kötü değil(gerçekten antropologlar için çok çekici görünüyor) fakat Akdeniz'debu dönemde geliĢen dünya ticareti -Mezopotamya ve Mısır, Nubia veĠspanya, irlanda, Macaristan, Girit ve Arabistan'da geliĢen bir tektopluluk olarak bileĢen bakır, altın ve tunç ticareti- ile(*} payr ölüleri yakmaya mahsus odun yığını, (çev. n.)128


ikisi de karĢılaĢtırılamaz.Dahası, Ġndo-Aryan savaĢ arabaları, sığır çobanları ve Aryan tanrılarınpanteonu (Ġndra, Varıma, Mirra, Vayu ve ötekiler) ile VedaĢarkıcıları, Ġndüs Ģehirlerini yıktılar ve Ganj yaylalarına geçtiler, Ġ.Ö.1500-1000. Onlar da terkedilmiĢlerdi ve onların da bahadırlığı, tanrılarıgibi, zamansız, herĢeyi yutucu ve yenileyici ana tanrıça Kali'ninvarlığınca zamanla vurulmuĢtu: düĢ gibi vızıldaması 'huzur, huzur,huzur, tüm canlılara huzur' iken, baĢı vurulmuĢ kurbanlarının kanı,huzur içinde, sürekli, onun kursağına giden, ölümsüzlük veren yemeklerine(ambrosia) dökülmüĢtü.Öte yandan, Ege'de kuzeyin hayvan dolu ovalarından gelen paleolitikBüyük Av ile yeni uygarlık düzenleri oluĢtu. Bunlar da yüzyıllardırçekirdek Yakın Doğunun ana yaratıcı merkezlerinin etkisi altındaydılar.BağıĢlamayan ve özümleyici bir etki vardı. Bölge özellikleyükselmiĢ bir enerjiyle doluydu ve görmüĢ olduğumuz gibi, ilk Aryanve Aryan öncesi dalgalar vardığında, I.Ö. 2500, bunu ötekiler izledi;dalga dalga üstünde, ta Hint akıbetinin tersine, tanrıların mitseldüzenini tüketen bir tanrı değil, bunun tersi gerçekleĢene kadar. Vetüketilen düzen, Malezyalı kannibal saldırganlar değil, Girit'ten öğrenmiĢolduğumuz gibi, sevimli seçkin Parislilerinkiydi.Olimposlu Zeus'un, yılan oğul ve ana tanrıça Gea'nın eĢine karĢızaferini zaten izlemiĢtik. ġimdi, karĢılaĢtığı sayısız genç tanrıçayakarĢı tutumunu görelim. Paree ile zevkleniĢini yani. Herkes onun, boğa,yılan, kuğu ve altın duĢ biçimlerine girecek kadar çıldırdığını bilir.Gördüğü her Akdeniz nymph'i onu çıldırttı. Sonuçta, Yunanlıların,Giritliler kadar uygarlaĢtıklan zaman geldiğinde, en büyük tanrılarınınkız peĢinde koĢması, teolojide utanç yaratır durumdaydı. Fakat, öyleyapmaları gerekmedi, çünkü bütün tanrıçalar, gerçekten, değiĢebilenbir gecelikle, fahiĢe görünümündeydi. Tanrının her çapkınlığında,tanrıça değiĢik olduğu kadar, tanrı da son görünümünde aynı ĢekildedeğiĢti. Bu tür, kutsallığın çokluğunun birlikte olması formülü,Hıristiyan teslis öğretiĢinde bulunur, bir kutsal öz, üç (veya daha fazla)kutsal kiĢilik. Aynı biçimde. Eski Ahitte Yehova'nın değiĢik melekleriörnek olarak Yakub'a, Musa ve Gideon'a görünürler. Bunlar hemYehova'dirlar, hem değillerdir. Tüm dünyada tanrıların bunu yapıĢbiçimleri vardır, onların alıĢkanlıklarını yakından bilen bir öğrenciiçirt hiç de ĢaĢırtıcı değildir: Aristo mantığını kullanan biri için olağandıĢıgörülebilir ve 'Ah Tanrım, senin yolların insanoğlu için kav-129


anılmazdır' diye bağırabilirse de!Bu dönemde Zeus için sorun basitçe Ģuydu: Yunanlıların geldikleriher vadide, her adada ve her koyda, dünyanın ana tanrıçasının yerel birbiçimi vardı ve ataerkil düzenin ulu tanrısının ataerkil bir yoldaefendilik etmesi gerekiyordu. Tüm bu fetihler Ġskender Çağının sistematistlerincebir araya getirildiğinde canlı bü" gündemle karĢılaĢıldı.Bu doğaüstü skandalin bir Ģanslı sonucu ile Yunanlılar, eskiteolojilerini bütünüyle ferahlattılar. Arkaik mitosun baĢka belirli illerede geçmesinden memnun olunacak bir etki. Fakat tanrının evliliklerininzafer günlerinde, bunlar ciddi toplumsal bir değer taĢıyorlardı. Dahasonraki metinlerde bunlarm belli bir hoppalıkla sunulduğunu görsek de.Örnek olarak, bu mitolojininiĢlevinin mizahi ve mantıksal birörneği Pallus Athene'nin doğuĢuefsanesinde görülebilir. Ad, Ġ.Ö. 1400'e aitbir çizelgesel B tabletinde görülmüĢtür.Girit'te, Knossos' da. A-ta-na Po-ti-ni-ja,Athana'nın Hanımı diye okunur.' 6 ' Buradasözcük, bir yer adına aittir. ('ChartresHanımımıza!, örneğinde olduğu gibi)Hellen öncesi Ģiveye aittir. Profesör MartinNilsĢon, bu atfın, Girit ev eĢyalarında vesaray kabirlerinde temsil edilen yerel birtanrıçaya ait olduğuna inanır. (20 ve 21.Ģekiller) (Girit) 'saray tanrıçası kralınkiĢisel diĢi koruyucusu idi ve Athene'ye debu rol verilmiĢti... O kahramanların bekçisidiĢi koruyucu idi' diye yazar/ 7 ' Fakat tümdünyanın bildiği gibi klasik panteondaAtina eski bir Girit kutsal kiĢisi olarakdeğil, genç ve taze bir Olim-poslu olarak,temsil edilir ve sözcük anlamı ile Zeus'unbeyninden doğmuĢtur.130Şekil 20. Yılan Tanrıça


Zeus, evlilikler yoluyla teolojik saldırılar mesleğine, ilk kan olaraktanrıça Metis'i alarak baĢladı. Metis, ilk kozmik su çifti Oceanus ileTethys'in kızıydı. Bunlar Mezopotamyah Apsu ve Tiamat'ın tameĢdeğeriydiler. Ve Mezopotamyah ilk çiftin ilk oğlu Mummu gibiKelam, Logos; Doğrunun ve Bilginin Efendisi Metis sonsuz akıllıydı.Gerçekten tüm tanrılardan daha fazla biliyordu. Dahası, biçim değiĢtirmesanatını biliyor ve Zeus yaklaĢtığında bunu kullanıyordu. FakatZeus sonunda onu bir oyunla kendinin yaptı ve o da gebe kaldı.Şekil 21. Yılan Tanrıçaların GörünüşleriSonra Zeus, ikinci çocuğu doğarsa, kendisinin sonu olabileceğiniöğrendi ve onu (halen hamileydi) yatağına çekerek bir defada yuttu.131


Çok geçmeden, bir göl kıyısında yürürken, artan bir baĢ ağrısı duydu.Ağrı, çığlıklar atana kadar sürdü ve bazılarına göre Hephaestus baĢkalarınagöre Prometheus çifte balta ile gelip kafasını bir vuruĢta ikiyeayırdı. Hemen, baĢtan ayağa zırhlı Athene savaĢ çığlıklanyla dıĢarıfırladı. Zeus bundan sonra Metisin hâlâ karnında oturduğunu ve kendisineakıl verdiğini iddia etmeyi sürdürdü/ 8^Burada, açıkça, Freud'un yücelme dediği ve yazına geçmiĢ bir olayvar. Fakat (açıkça kiĢisel değil) geniĢ tarihsel bir duruma uygulanmıĢ.Olay, Adem'in Havva'yı doğurmasını andırıyor ama burada kadın ilahınkendisinden doğmuĢtur..Dahası, Havva'nın Ġbrani öncesi biçimleniĢindeyılanın eĢi oluĢu gibi (*) Girit'te de A-ta-na Po-ti-ni-ja'ya sunulanarmağanlar yılan ana tanrıçaya adanmıĢtır. Klasik Athe-ne'nihgöğsünün üstüne taktığı büyüsel güçlü kalkanı Gorgoneum'a da,korkunç saçları ile tıslayan Medusa'nın baĢı takılıdır.Medusa'dan ve yaĢam ve ölüm veren kanının gücünden zatensözetmiĢtik.(**) ġimdi onu kesen Perseus'un efsanesini düĢünebiliriz.Perseus, Medusa'nın baĢını Athene'ye sunmuĢtur. Profesör HammondMiken kralı Perseus'un tarihini l.Ö. 1290'a yerleĢtirir^ ve Robert Graves-iki ciltlik Yunan Mitosları tarihsel uygulamalar için oldukçadeğerlidir- Medusa'run baĢını alan Perseus efsanesinin anlamının,Helenlerin anatanrıça emanetlerine üstünlüğü olduğunu iddia eder.Gorgon rahibelerinin maskelerini sökmüĢlerdir, der. Bu maskelersaygısızları korkutup kaçırmak için takılan, kötülüğe karĢı koruyucuyüzlerdir.^10 ) Bu, I.Ö. XD0L yüzyıl baĢlarında tarihsel bir uyumsuzlukolması demektir, bir tür toplumsal travma. Bu mitosda kaydedilmiĢtirve Freud'un nevrozun gizli tatmini dediği Ģey, bir dü-fün açıktatrnininde kayda alınmıĢtır: Kayda alınsa da kayıptır, bilinçsiz,bilinmez yeya yanlıĢ anlaĢılmıĢ bilinçte kayıtlıdır. Bu tür her mitossahnesinde, bu tür her mitolojide (Kitabı Mukaddes'te baĢka örneğinigörmüĢtük) gerekli bir çiftelik barınır. Sonuçlan da dikkate alınmazveya baskıya alınmaz. Doğa Ana, Havva Ana, Dünyanın ana kraliçesiile sürekli uğraĢmak gerekmektedir ve daha sert biçimde kesildikçeGorgoneum'u daha da korkunç olacaktır. Bu anaerkil oğulun çok dahagörülmeye değer kaçıĢ yapmasına ve sonuçta yeryüzünün efendisiolmasına neden olacaktır fakat, ah, ne cehennemde oldu-(• > Bkz. Sayfa 13-31.(*■*) Bkz. Sayfa 26. ' »132


ğunu bilecektir ve daha hâlâ cennetinin nerede olabileceğini bilmeyecektir!ĠĢte, herneyse, Medusa'nın en tatlı, taze, Olimpos öncesi yüzyıllarda,baĢlangıçta kendi kendine Cennet (Uranus), Tepeler (Urea), Deniz(Pontus)'i doğuran Toprak Tanrıçası Gea'run sayısız kız torunlarındanbiri olmuĢtu. Gea sonra, oğlu Uranus'tan Titanların neslinegebe kaldı. Bunlar Occeanus ve Tethys'i (Metis bunlardan doğmuĢtu),Cronus,- Rhea ve Themis'i ve özel bir biçimde Afroditi de içerir.Sonra Gea oğlu Pontus'tan gebe kalarak ikinci bir soy doğurmuĢtur.Ġçlerinden Phorcys ve Keto sayılabilir. Bunlar da Graeae, Gorgonlannve Hesperidler'in altından elmasını bekleyen dünyanın sonundakiyılanın ana-babası olmuĢtur. Medusa'nın adı, hanım, yönetici, kraliçeanlamındadır (bildik bir yerdeyiz değil mi). Dalgaların tanrısı Poseidon(daha önce iki klaliçenin oğul ve eĢi olarak görmüĢrük(*))dan,ikizlere gebe kalmıĢ fakat onları doğuramamıĢhr. ikizler, Chrysaor,altın kılıçlı kahraman ve Pegasus, kanatlı attır.ġimdi, görmüĢ olduğumuz gibi (**} atan Ege'ye geliĢinde bir gizvardır. Truva'nın olağanüstü bir merkez olduğu Ġ.Ö. 2100-1800'ler arasındagelmiĢ gibi görünürse de, kuzeyden Makedon yoluyla mı, yoksadoğudan Ġndo-Aryan kaynaktan Hurri ve Kassitler yoluyla Anadolu'danmı getirildiği bilinmemektedir.' 11 ' Bildiğimiz, Vedik-Aryan atkurbanının yapı ve simgeselliği, geniĢ biçimde eski boğa kurbanındanuyarlanmıĢtır ve Hindistan'da kralların yüce riti durumuna gelmiĢtir/ 12 )Boğa kurbanı riti Ege'de daha sonra domuz ile sürmüĢtür. Bu daoldukça ilkel Elevsisli tanrıça Demeter ve Persephone mitos veritlerindeki güçlü kanıtlarla, geniĢ Ģekilde yayılmıĢ mitsel bir masaldüzenine aittir. Yunanistan'da, dahası, domuz kurbanı mitos ve ritleri,ay-yılan düĢüncesine dayanan Malezya ve Pasifiktekilerle tam benzeĢmegösterir. Bunları İlkel <strong>Mitoloji</strong>'de^ tartıĢmıĢ olduğum gibi, burada,ay-yüan-domuz-bpğa-at sürekliliği ve aĢamaları ötesinde tartıĢmayıyinelemeyeceğim.Medusa ve öteki eski Titan soyundan Yunan tanrıçaları Hellenlergelmeden önce de Yunanistan'da ve Ege'deydiler. Oldukça eski neolitik,belki de mesolitik ay, yılan, domuz bağıntıları her türlü olası kanıtısergiler. Bir yandan Malenezya ve Pasifik, öte yandan Kertik(* ) Bkz. Sayfa 45-46.(**) Bkz. Sayfa 106.ÖK 133


Ġrlanda mitos ve ritlerinde bunlar temsil edilirler. Gerçekte, Medusa'rungösterildiği olağan biçim, çömelmiĢ, kollan kalkık, dili çenedensarkan, geniĢ gözleri ile, Malenezya'da öte dünyanın bekçisi olan domuzkültünün pozundadır. Burada, öte dünyanın yolunda bekçi, diĢicindir ve iĢareti domuzdur. Kendisinin yerini tutmak üzere domuz sunanıngeçmesine izin verir." 4 ' Ve Medusa, tam da böyle bir yerde,günün kenarında ininde ve altın elma ağacının yolundadır. GılgamıĢmacerasının fakı kadını Siduri ile de karĢılaĢtınlabilir.(*)Aynı zamanda, Medusa'nın, klasik Yunanistan'da, daha sonraki atkurbanı ile de çok fazla iliĢkisi vardır. Onunla birlikte Poseidon, atmitolojisiyle birleĢtirilmiĢtir, bu da yalnızca t.Ö. 2000den sonra olmuĢolabilir. Miken çizgisel B tabletlerinde (Î.Ö. 1400-1200) I-QO (hip-poat)tanrısına sunaklar kaydedilmiĢtir. Klasik zamanlarda Posei-don'aHippios denildiğini de biliyoruz/ 15 ) At biçimindeki Poseidon, kısrakbiçimindeki Medusa ile çiftleĢmiĢtir ve kanatlı Pegasus ile insan ikiziChrysaor doğmuĢtur. Robert Graves'in iĢaret ettiği gibi, tanrıçanınGorgon'un baĢı ve kısrağın gövdesi ile temsilinin eski bir Ģeklivardır/ 16^ Graves bu nedenle Perseus mitosunu tam anlamını vermeküzere okun Hellenlerin anatanrıça emanetlerine üstünlükleri olduğunuiddia eder. Gorgon ralübelerinin maskelerini sökmüĢ »rdir ve kutsal atasahip olmuĢlardır'.Bir ayrıntı daha: Frazer, Altın Da/'da, atm, Diana'nın Nemi'dekimezanyla mitsel iliĢkisi olduğunu göstermiĢtir. Burada ritüel kralöldürmeleri,son Roma dönemlerine kadar sürmüĢtü. Genç prens Hippolytus,ölüme kendi arabasının atlarıyla çekilmiĢti; Poseidon'unboğaları onları korkutunca ürkmüĢlerdi Diana onu canlandırıp Nemi'dekendine kral, Ormanların Kralı yapmıĢtı. Frazer, Ģundan kuĢkuduymaz. Roma takviminin Aziz Hippolytus'u Ağustosun on üçündeatları tarafından ölüme götürülmüĢtü ve Diana'nın günü de Yunankahramırunki ile aynı gündür. Onun için Frazer, 'dinsiz bir günahkarolarak iki kez öldükten sonra, Hıristiyan aziz olarak dirilmiĢti' diyeekler/ 17 )'^.\Artık Poseidon, Medusa ve kahraman Perseus mitsel söylemine, aykralının ölüm ve dirilme mitolojisini ve ritüel kral-öldürümünü de eklemeliyiz.İlkel <strong>Mitoloji</strong>'mn ilk bölümünde, Etiopya'dan, Yunanistan'daeğitim görmüĢ Ergamenes adlı bir kralın kaydım sunmuĢtum. iĢkenceBkz. Sayfa 80-82.134


deriyeli firavun Ptolemy II Philadelphia, I.Ö. 309-246 dönemindeaskerleri ile, korkutucu Altın Tapmağa yürümüĢ, o zamana kadar ritüelkral-öldürme vahiylerinin okuyucusu olan rahipleri kesmiĢtir.HuĢu veren eski geleneğe son vererek, herĢeyi kralın kaderi, iĢlevi,gücü ile düzenleyen bir görüĢü örgütlemiĢtir/ 18^ Analojiyle, eğer Perseusgerçekten Miken'de yeni bir hanedanın kurucusu ise, Ġ.Ö. 1290,komĢu tanrıçaların korularına saldırısı, eski bir ritin sonunu göstermelidir-bu da herhalde kral- öldürümüdür. O zaman Zeus'un altınduĢundan mucizeyle doğması mitosu değerlendirir ve bu, eski, ölümünyaĢam olduğu anatanrıça inancının yerine geçer.Zeus, Argolisli prenses Danae'yi mucizeli biçimde Perseus'a gebebırakmıĢtır. Anayla onu, bir sandık içinde denize bırakmıĢtır ve Seriphosadasında bir balıkçı tarafından kıyıya çıkarılmıĢlardır. Buradakral, balıkçının kardeĢi Polydectes'tir ve Danae çocuğu ile kralınkölesi olmuĢtur -veya karısı, gene baĢka bir anlatımda balıkçı Dictysile kalmıĢtır. Fakat kral, bütün monarklar gibi, acımasız bir canavardırve anne ile olabilmek için Perseustan kurtulmayı düĢünerek ona çokzor, olanaksız bir görev, Medusa'run baĢını alma görevini vermiĢtir.Bu korkunç canavarın iki kız kardeĢi vardır. Üçü de altın kanatlar,pirinç eller, yılanlarla çevrilmiĢ baĢ ve gövdeleri ve donandıkları boğadiĢleriyle öyle korkunçturlar ki, gören taĢ olur. Perseus, yolda, çeĢitlimitsel tehlikeleri aĢar, bu maceralarda su perilerinden kanatlısandallar, görünrnezlik Ģapkası ve elegeçireceği baĢı taĢıyacağı bir tulumalır. Bunlarla en dıĢ denizi geçen günün en dıĢ kenarını aĢar veyıldızların ve gezegenlerin yeniden doğmak için kaybolduğu karanlıklardiyarına varır. Önce Graeae'nin garip üçlüsüne gelir. Bunlarüç ağarmıĢ kızkardeĢtir, tek bir diĢ ve gözü paylaĢırlar ve gözü biriötekine geçirirken Perseus bunu kapar. Koruyucusu oldukları Gorgo'nunmağarasının yolunu öğrenmeden geri vermez. Sonra, Aeschylus'undediği gibi, "boğa gibi mağaraya dalar'.' 19 'Ġçerde Gorgonlar uyumaktadır ve Perseus'un gözleri Medusa'nıntaĢlaĢtıran görüĢünden kaçar. Kahramanların baĢ tanrısı Athene, onunkılıç tutan eline yol gösterir (veya baĢka bir söyleyiĢte, kurbanıngörünüĢünü kalkandan yansıtarak ona gösterir). Orak biçimli kılıcıntek vuruĢuyla ganimetini alır, tulumuna sokar ve koĢarak geri döner.Bu arada Pegasus ve Chrysaor, Medusa'run yanlrnıĢ boynundanfırlarlar. Ġki kız kardeĢ peĢine düĢer. Fakat Perseus eve varır, korku-135


tucu armağanını herkesin görmesi için yukarıda tutarak sunar. Tirankral, yemekteki tüm arkadaĢtan ile taĢ olur. Seriphos adasının bugünkayalarla dolu olmasının nedeni de budur S 2 ®3. GECE DENĠZĠ YOLCULUĞUAtaerkil mitolojide diĢi kiĢilerin çağrıĢımları, genelde, SigmundFreud'uri, düĢün açık tatmini olarak nitelediği 'vurgunun değiĢtirilmesi'ylebulanıklaĢtırılır. Ġlgiyi baĢka yöne çeken ikinci derecede birtema sokulur, bir olayın öğeleri çevresinde yeniden gruplaĢtırılır,açıklayıcı sahneler, eylemler veya sözler yutulur, yeniden yorumlanırve yalnızca uzaktan sunulur. Çok daha derinde sinmiĢ olan anlamsonuçta zihni aydınlatmaktan çok bulandıran bir-bütüne karıĢtırılır.Ataerkil kozmogonilerde, örnek olarak, kutsal analığın normalhayali baba tarafından ele geçirilmiĢtir. Bütün motifleri, örneğin Hindistan'da,zayıflayan tanrı ViĢnu'nun göbeğinde büyüyen Dünya Lotusugibi, buluruz. Hindistan'da Lotusa ilk atıf daima tanrıça PadmaolmuĢtur. Padma, Lotus'tan gelmiĢtir, gövdesi evrenin kendisi olan,uzun sapı göbekten Lotus'a tam da göbek kordununu ça^Ģüran veburdan akan enerjinin tanrıçadan tanrıya, anneden çocuğa aktığı Lotus'tan.Veya klasik Zeus imgesinde, Zeus'un Athene'yi beyninde taĢıması'yüceltme' örneği olarak sunulduğu gibi, Ģimdi de, yüceltmeninFreud'un yukarı dönüĢüm diye adlandırdığı imge tipi olarak alınır;kadın, rahminden doğurduğu gibi, baba da beyninden doğurur. Sözcüğününgücüyle yaratma, erkek rahme dönüĢümünün baĢka bir örneğidir;ağız, dölyolu, sözcük, doğum. Ve bu tuhaflığın bir baĢkaönemli sonucu, tüm <strong>Batı</strong> ruhsallığında çokça saygı gören, büyüğe iliĢkinsapkınlığın ortak bir nosyon olmasıdır. Özellikle de bizim sayısızbekar ve eĢcinsel büyük öğ^etmerüerimizce vurgulanmıĢtır- bu ruhsallıkve cinsellik baskıya alınmıĢtır.Freud, sansür etkeninin rüyada aydınlanmasına iliĢkin, vurgununyerinden edilmesi ve öğelerin yeniden dizilmesiyle, açık tatmin, gizlidüĢüncelere öyle benzemez duruma getirilmiĢtir, ki, hiç kimse birincininarkasında ikincinin varlığından kuĢkulanmaz, diye yazar.^21 ) Tümataerkil mitolojiler boyunca da böyle olmuĢtur. DiĢinin yalnızca simgeselkozmolojik anlamda değil, fakat kiĢisel, psikolojik olarak da iĢlevisistematik olarak değersizleĢtirilmiĢtir. Evrenin kökenleri mitos-136


lannda diĢinin rolü azaltıldığı harta yok edildiği gibi, kahraman efsanelerindede böyle olmuĢtur. Gerçekten, epik, dram ve romanslardadiĢi kiĢilerin önemsiz nesneler durumuna indirgenmesi ĢaĢırtıcıdır.Veya, özne olarak iĢlev gördüklerinde bile ya kiĢileĢmiĢ cinler veyaerkek iradesinin önemsiz bağlaĢıkları gibi çizilmiĢlerdir. Etkin bir diyalogfikri hiç oluĢmamıĢ görünür. Erkek, kendi basma veya dünyasıyla,bu alevli diĢi cinlerden birini dağıttığında (heyhat, trajedi!) ondan(yani yeraltından) daha önceki düĢünsel ve duygusal (aydınlanma,bütünlerime, yeniden doğum) sınırlarından daha öteye gidebileceği biraçıklamayı kapar. Ebedi imgelerde ortaya çıktığı gibi, açıkça, bazı eskiataerkil söylemde de erkeğin, diĢi tarafdan almıĢ olduğu bazı kabulediĢlere iĢaret edilmiĢ olması gerekir. Fakat vurgu o kadar yerindenoynatılmıĢtır ki ilkbakıĢta erkekler görünür. Gerçekten, ikincidegörülmez! Erdemin -arete- ataerkil kapsamı savunulmaktadır. Bu,gerçekte, bir ölçüde çürütülebifir.ÇağdaĢ bilimadamları bile, bu geniĢ ataerkil etme üstüne iĢbirliğiyapmaktadırlar. Gerçekten, diĢi, hanım bir bilimadamına gereksinimvardır; Jane Ellen Harrison, Truva savaĢmm bütün övünç ve trajedilerinintesellisinin türetildiği kabul edilen Paris'in Yargısı episodundakisaçmalık ve kabalığı, baĢanyla gösterir.'Mitos, mevcut durumuyla Olimposlu Zeus'un zevkini tatmin etmeyeyetecek denli ataerkildir. Eski bir satir oyunu veya çağdaĢ operabouffeiçin malzeme çıkaracak kadar saçma ve hatta kabadır:. Üç tanrı Ida'ya geldi ölümsüz çekişmeyiorada bitireceklerdi Üçünden en güzelihangisiydi Hangisi güzellik ödülünütakabilirdiÇekiĢme kemiği, EriĢ (çekiĢme) tarafından, Peleus ve Thetis'inevinde toplanmıĢ tanrılar araĢma fırlatılmıĢ alfan elmadır. Üstünde,'güzel olan alsın' yazılıdır veya bazı yetkililere göre, 'güzel olan içinelma'. Üç ulu tanrıça yargı için kralın oğluna, çoban Paris'e çıkarlar.Mitosun özü bu söyleme göre bir icaAXuneiov güzellik yanĢmasıdır.'*22 ) |ġunu da ekleyebiliriz, mitosun bilgi veren özelliği (ethos), arete,veya mükemmellik övüncüdür. Bu da tam Homeros kahramanlarınınruhuna uygundur, çünkü o da Keltik ve Germen ruhu gibidir, veya137


gerçekten, her yerde süregelen, erkeğinkidir.Fakat burada, diĢi ruha da uygun biçimde yansıtılmıĢtır. Güçlük debudur. Erkek düĢ dünyasında diĢinin mükemmelliği Ģunlarda varsayılır:a) form güzelliği (Afrodit), b) evlilik yatağına sadakat ve saygı (Hera),c) mükemmel erkekleri mükemmel ataerkil anlayıĢ için esinlemeyeteneği (Athene). Bunlarla, sonuçta elbette, kadın olarak, yarıĢmayıkazanan, hile yapar. Afrodit, Paris'e altın elmayı kendisine verirse, ona,zaten Menelaus'la evli olan güzel Helen'i sağlıyacağına söz verir.Harrison, 'güzellik yarıĢması saklanılmıĢ bir küçükgörmedir' der.'Kabadır ve rüĢvetle karıĢtığında daha da kaba olur'.^23 ' Fakat kuĢaklarboyunca bu dünyanın en soylu mükemmellik (apern) epiğinin uygun(yani önemsiz) mitsel baĢlangıcı kabul edilmiĢ görülmektedir ve her Ģeybu düzende sürmüĢtür.Bunu Nostai 'dönüĢler' izlemiĢtir, dünyadaki dıĢ iĢlerin mükemmelliği.Efendileri ihmal edilmiĢ karılarına on yıl sonra (veya Odys-seiaörneğinde 20 yıl) döndüklerinde, karıları, Griselda gibi, sadık biçimdeevde oturup onları bekliyor olacaktır (aĢkın kurtuluĢu, ataerkil biçem).Fakat, bildiğimiz gibi, dönen kahramanların en azından biri, korkulurbir Ģokla karĢılanmıĢtır.Dr. Cari GJung'un yazılarında tartıĢtığı ve dünyamı ■ her yanındanörneklerle açığa çıkardığı gibi, ruhta, toplumda, tarihte ve mitosunsimgeselliğinde, tamamlayıcılık iĢleyiĢi ilkesi vardır. Bu ilkeninmekaniğine iliĢkin bir tartıĢmasında, 'ne kadar bilinçli olsak' diye yazmıĢtır,'her zaman kararlaĢtırılamaz ve kararlaĢtınlmamıĢ bilinçsizliköğeleri olacaktır. Bu kendi bütüncüllüğümüze iliĢkindir'.^ Fakat, bubilinçsiz öğeler, basitçe, ruhta hareketsiz durmazlar. Kavranılmayanpotansiyel olarak, bilinçli tutuma telafi edici bir etki içinde, eylemehazır bir nitelikte bulunurlar. Öyle ki, bilinç küresinde ne zaman birrahatlama istemi doğsa ve birey artık istediği amaca tüm enerjisinivermeyi gereksinmese -Örnek olarak Truva savaĢının kazanılmasıkurtulmuĢ,tasarruf edilmiĢ enerji geri döner ve potansiyel deneyim vegeliĢimin bekleyen merkezlerine akar. Jung, tasarruf edilmiĢ enerjiyi,akılcı olarak seçilmiĢ bir nesneye dönüĢtürmek bizim gücümüzdebulunmaz, diye belirtir.* 25^ Tersine, dönüĢüm yalnızca kontrol dıĢıdeğildir, kaçınılmaz olarak, üstelik, bilinçli iradenin tamamlayıcısıdırda. Çünkü Jung'un gözlemlediği gibi, kendisinin de çok zeki bir insanolarak gördüğü Heracleitus'dan alıntı yaparsak, 'herĢey er veya geçtersine döner'138


Eski Yunan filozofi Heracleitus (I.Ö. 500) bu psikolojik, tarihsel vekozmogonik yeniden dengelenme sürecine enantiodromia 'tersine dönme'adını verdi. Ve, sürece örnek olarak, Homeros'un iki zıt epiğindendaha iyisi bulunamaz. Heracleitus ve tüm kuĢağı bunlarla yetiĢmiĢti:bir yanda tiyada, arete dünyası ve erkekçe iĢleri ile, öte yandaOdysseia, güç ve bilgilerin diyarına, tamamiyle kontrolsuz, kahramanlarkuĢağının en akılcı adamının, uzun dönüĢü. Kesiti de, yalnız bırakılmıĢĢekilde bekleyen azgeliĢmiĢ, hatta bilinmeyen öteki zihin, kadındır.Ege'nin eski günlerinde Girit'in bu sevimli varlıklarının duygusalsesleniĢinde bulunduğu zihin. Fakat erkeklerin keskin kahramançağmda bu, Atlantis gibi batmıĢtır.Jane Harrison, Paris'in yargısına iliĢkin, Yunan geleneğine ait yalnızebedi Homerosgil kanıtlar değil, fakat, daha eski seramik sanatınınkalıtımından da bir dizi sahneler gösterir, örnek olarak, Ģekil 22'de,olağan, nazik gezintilerin gencinin ağır pozunu değil, açıkça alarmdabir Paris görüyoruz. Ruhların yeraltı dünyasına kılavuzu olanHermes'in, görevini yapması için bileğinden yakalamak zorundakaldığı bir Paris'i. Harrison, burada, tanrıçanın güzelliğinden duyulanĢehevi zevk açıkça yoktur, diye açıklar.^ Gerçekten, bakıldı-Şekil 22. Paris'in Yargısı139


ğında, yoktur.Benim Ģu andaki temam için yetecek denli, bu resimde Paris'inuçuĢu Truva'ya doğrudur. Kendi payma belli krizlerle yüzleĢmek zorundaolduğu açıkça görülmektedir. DiĢi ilkenin üçlüsü Yunan toprağıtarafındandır. Agamemnon, Clytemnestra, Menelaus, yeniden elegeçirdiği altın sevgilisiyle; akıllı Odysseus (olaya göre de tek o) Penelopeve onun talipleri galaksisi ile karĢılaĢacaktır. Kısacık yaĢamı,sağda, görevler ve ün/ savaĢ, arete, Zeus ve Apollo, bunun yanında,solda, zamanın eski tanrıçası ve hak ananın yükseliĢi gibi* mistik Kürkeadası, Kalypso ve Nausikaa ve ruhların yeraltı dünyasına ve ölüm ötesibilgilere kılavuzluğunu yapan Hermes'le dolu olarak düĢünebildiğimizisanıyorum.Heinrich Schliemann Truva ve Truva savaĢının gerçek olduğunudoğru tahmin etti, epiğin kılavuzluğunu izleyerek hem Truva'yi hemMiken Ģehrini buldu. Aynı Ģekilde Sir Arthur Evans, klasik mitos edebiyatınınverilerini izleyerek Knossos'u ve labirent sarayı yer altındançıkardı. Fakat, Profesör Martin Nilsson'un belirttiği gibi, bir olaydamitolojinin önderliği baĢarısız oldu, Dörpfeld Ġ taka'da Odysseia'runsarayını aradığında. Ve Ģimdi, nedenini biliyoruz. Çünkü Odysseia yantarihsel bir kahraman sagası değildir, ölmüĢ olduğu düĢünülen, uzunzamandır kayıp kocasına sadık kalan kadın temasına dayanan halisromandır'.^27 ) ĠĢte, evet, bir bakıma. Buraya kadar çok güzel. Fakat buromanın böyle özel bir biçimde okunması, sevgili profesör, yalnızcaataerkil görüĢ açısının ikinci derecede odağının, yerinden ettiklerindendir.Penelope'da bundan daha fazla derinlik vardır.İlyada'nm baĢta gelen tanrısı Apollo'dur, iĢık dünyasının ve kahramanlarınmükemmelliğinin tanrısı. Ölüm, bu eserin görüĢ açısındasondur, huĢu veren, meraklandıncı veya ölüm pençesinin ötesindekigüce iliĢkin bir Ģey yoktur. Yalnızca heyecanlanan, çaresiz gölgelervardır. Bu eserin trajik anlamı, kesinlikle, yaĢamın güzellik ve mükemmelligindeki neĢenin derinliğindedir; güzel kadınlar, soylu, yiğiterkeklerin sevecenliğinde, gerçek değerindedir. Fakat zaman gerçeğinintanınmasıyla, burada, herĢeyin sonu, küldür. Oysa Odysseia daOdysseus'un yolculuğunun baĢta gelen tanrısı düzenbaz Hermes'tir.Hermes, ruhların yeraltı dünyasına kılavuzu, aynı zamanda, yenidendoğum ve ölüm bilgisinin efendisidir. YaĢamda bile kendisine uyanlarcabunlar bilinebilir. Ġki yılarım sarıldığı caduceus simgesi ile iliĢkisiolan odur, kader tanrıçası üçlüsü ile, Afrodit, Hera ve Athene ile140


iliĢkisi olan da, geleneksel olarak, odur. Ve efsaneye göre Truva sava-Ģma o neden olmuĢtur.SavaĢ on, Odysseus'un yolculuğu da on yıl sürdü. Ama, klasik masalınen büyük ustası Profesör Gilbert Murray, yıllar önce (The Rise ofthe Greek Epic) Yunan Epiğinin Yükselişi'nde, klasik dönemde, güneĢ veay takvimlerinin birleĢtirilmesi çabasına iĢaret etmiĢti (12 ay ayı, 354gün artı bir kaç saat, ve 364 gün artı birkaç saatlik güneĢ yılı). AstronomMeton'un Büyük 19 Yıllık Dönemi'nde, Murrây'dan alıntı ile: Yunanlılarca20. yılın baĢım gösteren 19. yılın sonunda yeni ay kıĢ gündönümününyeni güneĢi ile çakıĢır ve buna Ay ve GüneĢin BuluĢması(2h)vo8oa HXtov Km EeXnvria) denir. 19 yıldır olmayan ve 19 yıl dahaolmayacak bir Ģeydir.' 28 'Murray, Odysseus'un, îtaka'ya, 'Ģafak kızının ıĢığım müjdeleyen enparlak yıldızının yükseldiği gün' döndüğüne dikkati çeker. Karısına20. yıl, yani, 20. yılın tam girdiği, 19. yılın tamamlandığı andakavuĢtu, yeni. ay zamanında. Atinalıların 'eski-ve-yeni' dedikleri, biray sönerken ötekinin yükseldiği günde geldi. Yeni ay aynı zamandaApollo Bayramının veya güneĢin gündönümü festivalinin günüdür vemevsim kıĢtı. Dahası, Odysseus'un yalnızca 360 domuzu vardır ve hergün biri ölür. Aynı Ģekilde, güneĢin sığırları, her biri 50'lik 7 sürüdür,toplamı 350 eder. Odysseus baüya, yeraltı dünyasına gider, ölülerindiyarım ziyaret eder, en uzak doğudan çıkar, Ģafağın cıvıl cıvılyuvalan ve güneĢin apaydınlık beĢikleri olan yerden/ 29 ' Bu aradaPenelope, herkesin bildiği gibi, evde oturur ve örer, söker; ay gibi!19. yüzyılda ve 20. yüzyılın baĢında bilimadamlan güneĢ ve ayınanalojilerinin böyle tanımlanmasından hoĢlandılar, kendi zamanlarındaaçıklığa kavuĢan bir noktaya uyuyordu, mitoslara iliĢkin tasarımımızgeniĢ oranda Tunç Çağı kozmolojik simgelerinden türemiĢti.Fakat Ģimdi bu önemli kavrayıĢa, tüm pagan dinlerde, <strong>Batı</strong> veDoğu düĢünceleri de içinde, temel olan düĢünceyi de eklemeliyiz.Yazdığımız dönem içinde (Ġ.Ö. ilk bin), zihnin içe dönüĢü (güneĢinbatıĢı ile simgeleĢtirilir) bireyin in esse tanımlanması (microcosm) veevrenin (macrocosm) gerçekleĢmesinde bütünleĢir; sonsuzluk ve zaman,güneĢ ve ay, erkek ve diĢi, Hermes ve Afrodit (Hermaphroditus")ve Cadeceus'un iki yılarımın eylem ve gerçekleĢmesi düzenindebir araya getirildiğinde elde edilebilir.GüneĢ ve ayın buluĢması imgesi, her yerde, bu olayla simgeselolmuĢtur ve onun evrehselliğindeki çözülmemiĢ sorular Ģunlardır:^141


a) ne kadar geriye gider, b) ilk nerede çıkmıĢtır, c) baĢlangıçtan beripsikolojik ve kozmolojik olarak anlaĢılmıĢ mıdır?Hintli Kundalini Yogasında, Ġ.S. ilk binde, omurganın merkez kanalınınher iki yanındaki (zihin ve soluğun kontrolü ile yılan gücününtaĢındığı yer olarak kabul edilen) iki ruhsal kanal ay ve güneĢ kanallarıolarak tanımlanır. Merkezle iliĢkileri, 1. Ģeklimiz deki merkezdekiçubuk (Hermes'in değneği) gibidir. 2. Ģekilde ay ve güneĢin kavuĢmasını,bu kez yüan ve eksen değnekle, ağaç ve omurga ile, daha belirginbir iliĢkide görüyoruz. Simge Avrupa, Çin ve Japonya'da, Aztekve Navaholarda biliniyordu, Yunanlılarca bilinmemesi de pek olasıdeğil.Böylece, kısaca söylersek, Odysseus ve Penelope'un 20. yılın ba-Ģında birleĢmeleri, yalnızca sabırlı olan Griselda'dan daha ilginç görünüyor.Bir Ģey daha, Penelope kitapta büyüsel kategoriye girmeyentek kadın olduğuna göre, açıkça (en azından bana göre) Odysseus'unKirke, Kalypso ve Nausikaa ile karĢılaĢmaları, ruhun arketip mitseldiyarda psikolojik maceralarını temsil eder. Erkek, kadınla mükemmelbir yaĢamda birleĢmeden önce, kadının önemini yaĢamalıdır.1) Odysseus'un ilk macerası, fethedilmiĢ Truva kıyılarından 12gemi ile ayrılmasından sonra, Trakya Ģehri Ismarus'ı n yağmalanmasıdır.Odysseus bu olayı 'yerle bir ettim ben orayı, öldürdüm Kikonları/aldımkarılarım, mallarını bütün/ve onları bir güzel pay ettim'diye anlatır/ 30^ Acımasız iĢ, Zeus'un gönderdiği bir rüzgar''dan gemilerinparçalanmasıyla sonuçlanır. Böylece, kontrol dıĢı, 9 gün sürüklenir vetanrının rüzgarıyla, bilinen dünyanın ötesine taĢınırlar.2) 'Sonunda Lotusyiyenler toprağı'na vardık onuncu günü' diye anlatırOdysseus, Tsir bu çiçeği yer buranın halkı'. Fakat bu yiyeceği yiyenadamlarının artık eve dönme isteği kalmaz (Lathe motifi, unutkanlık,zihnin mitsele yani içe dönüĢü). Onları gözyaĢlarına bakmadangemilerine sürükler, kürekçi sıralarına zincirler, açılır.3) Odysseus ve donanması artık zor sınav ve geçitlerin mitseldiyarındadırlar. Bunların ilki Kyklopların (Tepegözlerin) diyarıdır: 'neekin ekerler elleriyle ne de çift sürerler'. Ve tek gözlü dev, bildiğimizgibi dalgaların ve iki kraliçenin ve dahası Medusa'run efendisi tanrıPoseidon'un oğlu Polyhemus, sürüleriyle bir mağarada yaĢar, 'insanazmanı bir dev otururdu bu mağarada /bir baĢına herkesten uzak,sürülerini güderdi/kimseyle görüĢmez, karıĢmazdı baĢka adamlara/tasarlardı kendi köĢesinde bir sürü kötü iĢler/ insan dilini yutardı142


görünce bu devi/ekmek yiyen insanlara hiç benzemezdi o/daha çokormanlı bir doruk gibiydi'. Odysseus, en yiğit adamlarından cm ikisiniseçerek gemilerini kıyıda bıraktı ve geniĢ mağaraya daldılar. Mağaraağzına dek peynirler, kuzular, oğlaklarla doluydu. Süt kovalan, ayrankavataları buldular ve arkadaĢlık bekleyerek girdikleri, ev sahipliğibekleyerek oturdukları mağaranın sahibi sürüsünü güderek geldi. Kucakdolusu kuru odun taĢıyordu ve bir gürültü kopardı ki herkes korkudansaklanacak yer aradı. Yirmi iki dört tekerli sağlam arabanınçekemeyeceği bir kayayı kaldırarak mağaranın ağzına dayadı, oturduve koyunları, keçilerini sağdı. Her yavruyu anasının altına koyup ateĢyaktı ve konuklarını farketti. O akĢam yemeğinde ikisi yenildi, ertesisabah ikisi kahvaltıda, ikisi ertesi akĢam (altısı gitti). Fakat bu aradayoldaĢlar, Kyklop'un gözünü çıkarmak için kocaman bir sırıkhazırladılar. Aküh Odysseus kendi adının Kimse olduğunu söyleyerekona yaklaĢtı ve deve bir gerdel Ģarap sundu. Plyphemus hepsini içerek,'kalın boynu arkaya devrilmiĢ öylece yatıyordu/herĢeyi yenen uyku azsonra yakaladı onu da /pis sarhoĢ kusuyordu geğire geğire/Ģarap veinsan etleri dökülüyordu boğazından/ben hemen aldım kazığı soktumköz yığını içine/bir yandan da dil döktüm, yürek verdimdostlarıma/korkuya kapılıp sakın bırakmayın dedim, beni yüzüstü/zeytin kazığa baktım, ateĢte parladı parlıyor/henüz yeĢildi amatutuĢacaktı neredeyse/ kazığı ateĢten çekmemle onun üstüne koĢmambir oldu/benimle birlikte atıldılar bütün arkadaĢlar/ bir büyük tanrı güçkatmıĢtı herhal yüreklerine /kaldırıp kazığı batırdüar sivrisini gözününtepesine /ben de yukardan boyuna çevirdim bastıra bastıra/nasıl birgemi kalasına delgiyi çevirirse usta/ alnna gerili kayıĢı kalfalanhani/bir o yana bir bu yana çekip dik tutarlar delgiyi/o da hep aynı yeridurmadan deler/bizi de tıpkı öyle ucu ateĢ gibi kazığı /sokmuĢtukgözüne onun, döndürürdük habire/ cızırdayıp tütüyordu göz kapaklanve kirpikleri/köklerine dek çatır-çatır yanan gözbebeğinin içinde/birdemirci ustası bastırdığı vakit/ koca bir baltayı ya da çekici soğuksuya/kızgın demir nasıl birden toplar da gücünü/ıslık sesleriyleçınlatırsa ortalığı/gözde öyle cızırdı-yordu zeytin kazığınınçevresinde/Bir canavar gibi uludu, yankılandı koca kayalar/girecekdelik aradık korkudan hepimiz/çekti çıkardı gözünden kana bulanmıĢkazığı çıldırmıĢ elleriyle fırlattı attı uzağa/ baĢladı haykıra haykırakomĢusu Tepegözleri çağırmaya/mağaralarda otururdu onlar, rüzgarlıtepelerde/duydular sesini ve koĢup geldi-143


ler dört bir yandan/dikilip mağaranın çevresine sordular baĢına geleni/neoldu sana böyle Polyphemus ne bağırırsın acı acı /ölümsüzlerdenbiri sürülerini mi kaçırdı ne/yoksa seni biri mi tepeler düzenle ya dazorla /güçlü Polyphemus karĢılık verdi mağaranın içinden /beni kimsetepeler dostlar zorla değil düzenle/onlar da kanatlı sözlerle karĢılıkverdiler ona /sana karĢı kimse zor kullanmazsa ve yalruzsan/ büyükZeus'tan çaresiz bir dert gelmiĢ olacak baĢına/ ama baban Poseidon'ayalvar yakar sen gene/böyle dediler ve gittiler ben de yürektengüldüm/adımla aldatmıĢtım onu, parlak bir düzen kurmuĢtum/.Artık, kapalı mağaradan çıkmak sorunu kalmıĢtı. Fakat Tepegöz,'inceleyip kıvranarak acılar içinde/elleriyle yoklaya yoklaya gitti/kaldırdı kayayı, sonra uzatıp iki elini, oturdu kapının önüne'. Ama akıllıOdysseus, sürüden üç büyük koçu birlikte bağladı, 'çok besili ve güryapağılı koyunların erkekleri/iri ve güzeldiler, yünleri çalardı menekĢerengine', ve bu Ģekilde altı üçlü hazırladı. Adamlarından birini ortadakikoça taĢıtıyordu, öteki ikisi onu gizliyordu. Kendisi de, "en güçlü koçukestirdim koyunlar arasında /sırtından yakaladım onu, kamının altınaasıldım/kıvır kıvır dolgun yapağıyla turundum ellerimle/öylece, sabırlıbir yürekle, asılı kaldım/. Böylece, Ģafak sökerken, yedi adamı taĢıyanon dokuz koç, sürüyle birlikte mağaradan çıktı.Dikkat çeken nokta, gözün simgesel içe iĢleyiĢidir (boğa gözü, ötekidünyanın güneĢ kapısı ile benzerlik gösterir). Simgesel ad Kimse(ötedünyaya geçiĢte kendinden soyunmaktır: kendi dünyasal niteliğiniaçığa vurmadığı için, kiĢisel adım ve ününü/ Odysseus kozmik hazinebekçisini geçmiĢ ve egonun hiç kontrolünün olmadığı kiĢi üstü güçlerçevrenine girmiĢtir). Koç ile tanımlanmayı gösterir (simgesel olarakgüneĢ hayvanı, Mısırlı Amon ile karĢılaĢtırın).4) Gemiler Aiolos Adasına vardılar, rüzgar tanrısı Aiolos (pneııma,Spiritus, ruh), altı kız altı erkek on iki çocuğuyla tunç duvarlarla çevrilibu yüzen adada oturuyordu. 'Oğullarına karı diye vermiĢti kızlarınıAiolos/Ģölen yaparlardı bu çocuklar sık sık/sevgili babalarının, saygıdeğeranalarının yanında /türlü yiyecek içeceklerle doluydu sofraları/tüterdiyağ dumanları bütün gün evin içinde 1 . Aiolos, 'yüzdüdokuz yaĢında bir sığırın derisini, bir tulum yaptı/bağladı tulumun içineazgın yellerin yollarım/çünkü Kronosoğlu yellerin yöneticisi yapmıĢtıonu/dilediği yeli durdurur, dilediği yeli salardı' 'Bu yel götürecektigemileri ve bizi varacağımız yere.144


Dokuz gün dokuz gece tulumdan çıkan rüzgarla gittiler ve onuncugün yurtlarını görmeye baĢlamıĢlardı. Fakat Odysseus'un adamlarıtulumdaki armağanları görmek için onu açtılar ve kopan fırtına onlarıAiolos'un adasına geri attı. Bu kez o, onlan kabul etmedi.Burada ve izleyen macerada, ortak psikolojik bir deneyimin simgeselyansısı bulunabilir. Önce gurur (Jung'un terimi ile ĢiĢinme) sonrayıkım. Bilgiçlik taslayanlann ve azizlerin ortak olan manidepressifaĢaması. îlk adımı elde edince -bir cins aydınlanmaya doğru eĢiğigeçmek diyelim- arkadaĢlar bunu amaca ulaĢma saymıĢlardır oysagiriĢim yeni baĢlamıĢtir. Bireysel psikolojinin terimleri ile söylendiğinde,Odysseus, hâlâ dümen tutarken uyudu ve adamları, yönetilmeyenyetenekler, tulumu açtılar (Tek Yasak Nesneyi Toplumbilimselterimlerle söylendiğinde, kiĢisel kazanım ortaklaĢa irade ile yokedilmiĢti.Veya, iki dizi terimi birlikte koyarsak, Odysseus henüzkendisini grubuyla tanımlamaktan kurtulamamıĢtır, grup idealleri,grup yargıları, vb. Fakat kendinden soyunmak, gruptan soyunmak anlamınada gelmektedir. Böylece, yaĢanan ruhsal toplumsal ĢiĢinmedensonra:5) Patlama, aşağılanma, ruhun karanlık gecesi: 'Ordan gene açıldıkdenize, yüreklerimizde acı dolu/yoldaĢların canı çıkıyordu habirekürek çekmekten/görünmez olmuĢtu bizim çılgınlığımızdan sılayolu/alta gün aralıksız gittik geceli gündüzlü/Ve yedinci gün, böylerüzgarsız gittikten sonra, Laistrygohlann ülkesine vardılar. Sürüleriylezengin bu ülkeye öncüler çıkardılar. Uzakta bir Ģehir ve Ģehrin önündesu taĢıyan bir genç kız gördüler. O kralın kızıydı ve onlan evinegötürdü. Dağ doruğu kadar kocaman olan annesi ile karĢılaĢtılar. Annekralı çağırdı ve o da bir devdi. ArkadaĢlarından birini yemek üzereyakaladı, ötekiler kaçtılar. Kral savaĢ çığırtkanı çıkardı. Laistrygorüardört bir yandan koĢtular, taĢlar atarak gemileri hatırdılar, yalnız birikaldı.6) Böyle aĢağılanmıĢ,'azalmıĢ ve yenilmiĢ, büyük gezgin Kimse,artık diĢi ilke ile temel karĢılaĢması için hazırdı. Arete, güzellik,sadakat, sabır ve esinleme anlamında değil fakat örgülü saçlı Kirke tarafındandikte edilecekti. Kirke, tüm erkeklere ıĢık veren güneĢtenOcean'ın kızı, periydi.Gemi, bilmeden Kirke'nin adasına girdi ve iki gün ve gece adamlarkıyıda yattı, yüreklerini dinlendirdi. Fakat üçüncü günün Ģafağında,Odysseus kargı ve kılıcını alarak yüksek bir tepeye çıktı ve bir duman145


gördü. Adamlarına dönüp ufcun boynuzlu bir geyik öldürdü, onlarıyedirdi ve yitirdikleri arkadaĢları için ağladılar. Sonra bir kısmı incelemeyapmak için çıktı ve ormanm içlerinde Kirke jün cilalanmıĢ taĢtanyapılma sarayını keĢfettiler.'KuĢlar, aslanlar vardı çevresinde, dağ hayvanları/büyülemiĢti Kirkeonları kötü ilaçlarla/saldırmadı bu hayvanlar adamlarımın üstüne/amakalkıp uzun kuyruklarıyla onları okĢadılar/köpekler nasıl kuyruksallarsa Ģölenden dönen efendilerine /bilirler çünkü kendilerine güzelĢeyler getirdiklerini her seferinde/öyle kuyruk sallıyordu bu sert tırnaklıkurtlar ve aslanlar/oysa benim arkadaĢlar korkmuĢtu bu canavarlarıgörür görmez/güzel belikli tanrıçanın eĢiğinde durakaldılar/duyuyorlardıiçerde türkü söyleyen Kirke'nin güzel sesini/tanrısal bir büyük bez dokuyordu tezgahta /ince ve güzel ve parlak biriĢti bu, tanrıçalara yakıĢır /aralarmda dile geldi Polytes, erlerin güdücüsü/arkadaĢımdıo benim, en sevdiğim en saydığım/arkadaĢlar büyükbir tezgahta mekik dokur içerde biri /bir güzel türkü de söyler her yerçın çın öter/yaklaĢıp ses edelim bir tanrıça mı o, yoksa kadın mı?/oböyle dedi ötekiler de seslenip çağırdılar/Kirke de çıktı dıĢarı ve parlakkapıları açtı/çağırdı hepsini içeri onlar da boĢ bulunup girdiler/birEurylokhos kalmıĢtı dıĢarda, sezmiĢti tuzak kokusu/tanrıça onları içerdeiskemlelere, tahtlara oturttu/peynir, san bal ve arpa unu ezdi PramnosĢarabına/sağrağa korkunç ilaçlar karıĢtırdı/büsbütün unutsunlar diyebaba toprağım/verdi onlara bu içkiyi onlar da hemen diktiler/onlar dikerdikmez içkiyi, Kirke hepsine değneğiyle vurdu/ ve kapattı yoldaĢlarımıdomuz ağılına /Ģimdi onlar tıpkı domuza benzemiĢlerdi/baĢlan vesesleri, kılları ve gövdeleriyle/ama akü vardı gene içlerinde eskisigibi/ağlar sızlar halde onları kapadı oraya/ attı önlerine kayın kozalağı,palamut, kızılcık yemiĢi/hep yediği Ģeylerdi bunlar yerde sürenindomuzların'.Eurylokhos korkuyla haberi gemiye getirdi. Odysseus tunç kılıcımaldı, yayını kuĢandı ve yola koyuldu. Fakat ilerlerken altın değnekliHermeias bıyıkları yeni terlemiĢ delikanlı Ģeklinde çıktı önüne. Eliniyakaladı ve ona erdem otu verdi. Tannlar ona Malü derlerdi. Onubüyüden koruyacak ve Odysseus'u Kirke'nin ilacından kurtaracaktı.'Kirke uzun değneğiyle sana vurur vurmaz/çek sen de kalçandan sivrikılıcım/öldürmek istermiĢ gibi atıl üstüne Kirke'nin/ödü kopacak,yatağına götürmek isteyecek seni/sakın olmaz deme, hor görmetannçanın yatağını/çok iyi bakılacaksın, yoldaĢların da kurtulacak/146


ama önce büyük andını içsin mutluların, zorla onu/ant içsin sana birdaha kötülük etmeyeceğine/yoksun- bırakmayacağına seni gücündenve erkekliğinden/soyununca sen anadan doğma çırılçıplak'.Hermeias adanın ormanlarından Olympos'a doğru uzaklaĢırken,Odysseus söyleneni yaptı. Kirke söz verip andını yerine getirdi. O dasonunda Kirke'nin güzel yatağına girdi. Hizmetçiler konağı düzenesoktu, pınarlardan, ormanlardan ve denize akan kutsal ırmaklardandoğmuĢ dört peri kızı da çalıĢırdı. Domuza dönen adamlar içeri girdiler,Kirke de aralarına geçip baĢka bir ilaçla onları ovdu. "Üstlerindekikıllar dökülüverdi ossaat/yüce Kirke daha önce o uğursuziçkiyi içirince/bütün vücutlarını saran kıllardı bunlar/iĢte hepsi insanolmuĢtular yeniden/ama Ģimdi eskisinden daha gençtiler/daha güzeldilerve daha boylu boshı'.Evinde 360 domuzu olan kahramanla, insanları domuza ve geneinsana fakat daha güzel ve uzun insanlara çeviren tanrıçanın 'kutsalevliliği' bize Elevsisli Demeter ve Persephone ritleri mitolojisinianımsatıyor. Anthesteria domuz kurbanı festivallerini/ 31 ' Bunlar ölümve yeniden doğumu temsil ediyorlardı, sözünü etmiĢ olduğum Malenazyaritlerinde olduğu gibi. Kirke'nin adasında Odysseus, cadeceustanrısı Hermeias'ın öğütü ve gücüyle korundu. Eski kahraman yaĢambiçimi ile temsil edilen klasik çifte kalıtımın zıddına bağlantılarageçtik. Odysseia'da, Malenezya mitolojisindeki gibi kötü yönü ile yeraltınınkannibal cadısı olan tanrıça, merhametli yönü ile bu diyarın kılavuzuve bekçisidir ve ölümsüz yaĢamı verendir.7) Bundan sonra, Kirke'nin Odysseus'a yeraltı dünyasının kılavuzluğunuönerdiğini öğreniyoruz. 'Çok kurnaz Odysseus, Laertesoğlu,tanrıların beslediği /kalmayın benim evimde istemiye istemiye/ama bir baĢka yolculuk yapmanız gerek daha önce /gidilecek Hades'inve korkunç Persephone'un ülkesine/danıĢmak için Thebaili Teiresias'ınruhuna/henüz yitirmemiĢ aklını bu kör bilici/Persephone birona bilinç bağlamıĢtır ölülefden/bir odur düĢünen, ötekiler uçuĢurlargölgeler gibi'.Çok önemli bir nokta! Hades'te yaĢıyanlarm hepsi gölgeler gibideğil. Teiresias, iki yılarım giziyle iliĢki kurmuĢ ve en azından bir anlamdahem erkek hem diĢi olan yılanlardan her cinsin kendi yönündengölge gibi bildiği gerçeği iki yönü ile öğrenmiĢ ve yaĢam için gerekliolanı özümleyerek, ölümsüz olmuĢtur.Sophocles'in bir mısrası vardır; Elevsisin gizine iliĢkin: Ġnsanlar147


içinde üç kez kutsamıĢlardır/bu ritleri uygulayanlar/ Hades'e gidenler,yalnız onlar için yaĢam vardır/tüm kalanlar kötü bir kader çekeceklerdir.^32'Bu düĢünce olgun klasik düĢüncenin de temelidir. Gerçekten onuakademik neoklasizmden ayıran da budur. Yunan ikili kalıtımının ikidünyasının. Bahçenin birinci kadar ikinci ağacıyla da bağıntısından sözeden organik sentezin ifadesi budur. Erdemin öteki okulundaki üzgünçiftimizce bu reddedilmiĢtir.Kirke'nin önderliğini izleyen Odysseus, tayfasını dünyanın sınırlarınagötürdü. Kimmerlerin sis ve bulutla örtülü ülke ve Ģehirlerine geldi.Burada sonsuz gece vardı, ölülere kurbanlar sundu, yerde kazdığı birçukura döktü (Olymposlu yukarıya doğru sunumun tersine). Korkunççığlıklarla her yandan ruhlar üĢüĢtü. Bildikleriyle konuĢtu: annesi,Tieresias, Phaedra, Procris, Ariadne ve daha birçokları, Agamemnon veAchilles. Dahası, orada, Giritli Minos'u, Zeus'un oğlunu, elinde alhndeğneği, ölüleri yargılarken gördü.Derken, korkuyla, Persephone onu Medusa'nın baĢına göndermeden,gezgin ayrıldı. Kirke'ye, mist agog' (*)una döndü ve ondan nihaibilgileri aldı.8) Güneş adasına yol ve yolun tehlikeleri: Yolun t&hlikeleri Ģunlardır;a) sirenler, b) parçalanan kayalar ve ikinci seçenek de b') Skylla veKharybdis. îlki cennet güzelliğinin çekiciliğinin ifadesidir, veya, Hintlimistik deyiĢle, 'suyu tatmak'dır. Ġkili olmayan, aĢkın aydınlanmasınınbaskısı yerinde sonuçta cennet mutluluğunu kabul etmektir. Öteki ikisi,aynı biçimde, tek mistik deneyimin nihai eĢiğini temsil eder, zıtçiftlerden geçmeye götürür: mantık kategorileri ötesinde (A, B değildir,sen, bu değilsin) deneyimin her türlü kavranılabilir formunun ötesinde,herĢeyin bilinçli kavranılıĢıyla bilinçli parçalanmaya geçiĢtir. Odysseuszıtlıklar çiftinden, Skylla ve Kharybdis'den geçmeyi seçmiĢtir.Aralarından geçmiĢtir.Fakat geldikleri GüneĢ Adasında, adamları, insan iĢtahıyla, Odysseusuyurken, güneĢin sığırlarının bir kısmım kestiler, pisindiler veyediler. Ve yelken açtıklarında, 'korkunç ve gümbürtü ile patladı Zephyrosyeli/ ve birden saldırdı üstümüze, gemi gidemedi'. Gemi sudoldu, Odysseus dıĢında, tüm adamlarıyla battı. O da kendisini kalan(*) mystagogue. (Eski Yunanlılarda) Dinin gizlerini açıklayan veya öğreten kimse, birdini yeni ögreninlerin vaftiz babası, gizlibüimci (çev. n.)148


omurganın direğine bağladı. Sonunda yalnızdı.Bu da ruhsal gezinin doruk noktasıydı.Bu ilk ana eĢik geçmenin krizinin analojisini açıklamaktır. Enyüksek Hint aydınlanma idealizine zıtlığı da açıktır. Çünkü OdysseusHint sagası olsa, öğrendiklerini ev yaĢamında uygulamak üzere karısınadönüĢ yolunda yalnız kalmazdı. GüneĢle sonsuza kadar Kimseolarak birleĢirdi. îĢte bu da Hindistan'la Yunanistan arasında, birleĢmeile ayrılmanın trajedisinin arasındaki eleĢtirel çizgidir.Gerçekten, Odysseus'un, Kirke'nin koruyuculuğu altındaki iki ziyareti,GüneĢ Adasına ve Ataların Diyarına ziyaretleriyle, Hint UpaniĢadlarmda(LÖ. 700-600) öğretilen duman ve ateĢ yollan' karĢılaĢtmlabilir/33 ) Hindistan'da da, Yunanistan'daki gibi, bu iki yolun geleneği,özgün olarak Aryanlara ait değildir. Fakat karma kalıtımın Aryanöncesi karıĢımına aittir. Dahası, Aryan ataerkilliğinin (Kena UpaniĢaddakorunan mitosa göre) Brahman tannlanyla KuĢu veren en etkileyiciaçıklaması olan Uma Haimavati üe iliĢkilidir.@*'Yunanistan ve Hindistan'da ataerkil ve anaerkil düĢüncenin iki zıtdüzenleri arasında (Kitabı Mukaddes geleneğinde geniĢ biçimde erkekyararına vurgulanmıĢ olan) bir diyaloga izin verilmiĢtir. Fakat hemYunanistan'da, hem Hindistan'da bu etkileĢim beslenmiĢse de, ikibölgede sonuçlar aynı değildir. Hindistan'da ana tanrıçanın gücününerkek ego ilkesinin kabul ediliĢlerinde baskıya alınması, bir dereceyekadar sözkonusudur.^ Oysa Yunanistan'da erkek iradesi ve egosuyalnızca kendi baĢına değildir, Öyle bir tutumla desteklenmiĢtir ki, budönemde, dünyada tektir: Çocukluğun zorunlu 'isterim' yoluyla değil,(Doğuda normal egonun kavram ve tutumu budur) fakat kendindensorumlu akim, hem 'isterim' hem 'sen yaparsın'dan kurtulmuĢ veampirik gerçekler dünyasını yargılayan bir sorumlulukla, sonuçtatanrılara hizmeti değil, insanı geliĢtirmeyi ve olgunlaĢtırmayıamaçlayan bir yolladır. Çünkü Kari Kerehyi'nin çok iyi belirttiği gibi.Yunan dünyası güneĢin değilse de, güneĢ ıĢığının dünyasıdır, amainsan, tam örtasmda durur'.* 36 )ġimdi eve yolculuğa geliyoruz, Odysseus'un yeraltından ve GüneĢAdasından dönüĢüne:9) Kalypso'nun adası: Mucizevi biçimde Odysseus, yüzen parçanınüstünde, geri Skylla ve Kharybdis arasından geçer, dokuz gündaha denizin üstünde kalır, onuncu gün, örülmüĢ saçlı Kalypso'nunOgygia adasının kıyılarına varır. Sevimli tanrıça orada bir mağarada,149


çayırlar, çiçekler, asma ve kuĢlar arasında ona adadığı bir mekikledokumaktadır. Onunla sekiz yıl (bir oktavıeon) kalır. Ġlk peri örgülüsaçlı Kirke'nin öğrettiği dersleri özümler. Ve sonunda ayrılma zamanıgeldiğinde, Zeus kılavuz tanrı Hermaias'ı gönderir. Ona acele etmesiniemreder. Tanrıça da istemeden öyle yapar. Odysseus bir sal yapar,Kalypso onu yıkar ve güzel giyecekler giydirir ve denize açılıp uzaklaĢmasınıseyreder.10) Fakat Poseidon, hâlâ oğulları Kykloplanrı kör edilmesindenkızgındır (Derece derece, durak, durak, onun derin sularında, karanlıkruhun gecesinde, dönüyoruz). Salı batırmak için bir fırtına gönderir.Gene suya batan Odysseus iki gün, iki geçer yüzer.(*) Çıplak durumdaPhaiak Adasına düĢer. HoĢ episodda, Nausikaa, küçük prenses hizmetçileriylesahile gelir, top oynarlar. Top suya gider, kızlar çığlıklarlakaçarlar. Koca adam çalılıklarda uzanmaktadır. Önünde bir dal tutarakortaya çıkar, korku anından sonra kızlar (gene diĢi ilke fakat neĢeliçocuksulukla) ona giyecek verirler ve sarayın yolunu gösterirler.AkĢam yemeğinde uzaktan gelen koca adam bütün öyküsünü, onyıllık macerasını anlatır. Phaiakların iyi ve nazik kralı evine gitsin diyeona bir gemi ve yiğit adamlar verir! Odysseus içir de halı ve ketençarĢaflar yaydılar/geminin kıç güvertesinde, rahat rahat uyusun diye/ oda bindi gemiye ve yatağına sessizce uzandı/tayfalar sırasıyla oturdularküreklerin baĢına/çözdüler palamarı delikli taĢtan/ az sonra abandılarküreklere, köpürttüler denizi/tath bir uyku düştü göz kapaklarınaOdysseus'un/rahat ve derin bir uykuydu bu, ölümün eşiğinde'.11)'... tanrısal Odysseus uyandı uykusundan baba toprağı üstüne'.Daha açık anlatılabilir mi?Gecenin karanlıklarında dolaĢırken, Kirke'nin sarayına yaklaĢırken,Hermesias, Odysseus'un kılavuzu olmuĢtu. Kalypso'dan ayrılma günügeldiğinde gene haberci, ruhların kılavuzu, Cadeceus ve üç tanrıçanınefendisi Hermesias'dı. Artık gezgin, gece denizinin mitselsorunlarından tekrar uyanık dünyaya ve toplumsal gerçeklerin (artık evgerçekleri) dünyasına gelmiĢti. Kılavuzu Athene olacaktı. Athene onasahilde, delikanlı biçiminde göründü. 'Kral oğlu gibi incecikti!, dalgibi/güzel iĢlenmiĢ iki katlı kepenk vardı sırtında /parlak ayak-(*) Atletizm rekorlarımız sağolsun. Yunan mitoslarını Kitabı Mukaddesinkiler gibi gerçekkabul etmiyoruz!150


larında sandallar, elinde çoban değneği /onu görünce sevindi Odysseus,vardı yânına/ve seslendi, kanatlı sözlerle dedi ki:'Athene oğlu Telemachus'u çoktan annesinin sarayından çekip çıkarmıĢtı.Talipler hizmetçilerle birlikte evi geneleve çevirmiĢ yağmalamıĢlardı.Athene, yabancı kılığında sarayın verandasına gelmiĢaĢıklar arasında daralan bir yürekle üzgün, babasını düĢünerek oturandelikanlıyla konuĢmuĢtu. Delikanlı onu ağırlamıĢ, akĢam yemeğindensonra Athene ona babasını aramasını öğütlerhiĢti. O da yola çıkmıĢtı.ġimdi ikisini bir araya getirmeliydiVe buluşmaları Odysseus'un domuz çobanının ağılında olacaktı.Gene bu ayrılık, kabul edilme ve dönüĢ epiğinde, arkaik Elevsis-Malenezya domuz motifini görüyoruz. Bütün temayı içeriyor, ölümsüzlükve zaman, ölüm ve yaĢam, baba ve oğulun dünyalarını birleĢtirmeanım çevreliyor.Kalan epidoslar Ģunlar:12) Odysseus'un eve varması: Athene tarafından bir dilenci kılığınasokulmuĢ (hala Kimse), evine dönüp gelmiĢ efendisini yalnızca köpeği ve çok yaĢlı ninesi tanımıĢtı. Nine, bir domuzun diĢiyle dizindeaçılmıĢ yaradan bilir onu (Adonis ve domuz, Attis ve domuz ve Ġrlanda'da Diarmuid ve domuz ile karĢılaĢtırın) Nineyi susturarak bir zaman taliplerin ve hizmetçilerin evdeki utanmaz davranıĢlarını izler vesonunda:13) Penelope, eĢinin güçlü yayım gerenle evleneceğini söylediğinde, on iki balta dikilir. Hiç bir talip, yayı geremez bile, birkaçı erkekçe denese de. Sonunda dilenci öneride bulunur ve onunla alayederler. Fakat "onlar böyle dediler, çok akıllı Odysseus da bu ara/koca yayı yoklamıĢ ve her yanını gözden geçirmiĢti/sazı iyi kullanmasını bilen bir ozan nasıl/koyun barsağmdan bükülmüĢ yepyeniteli/kolaycacık gerer ve tutturursa sazın iki yanına/Odysesseus daöyle gerdi koca yayı, hiç zorluk çekmeden/sonra sağ eliyle kiriĢi tutup çekti/kiriĢ de öttü güzel güzel, tıpkı kırlangıç gibi/büyük birkorku aldı tekmil talipleri/suratlarında renk menk kalmadı hiç birinin/o sıra Zeus da büyük bir iĢmar verip gürledi/çok çekmiĢ tanrısal Odysseia çok sevindi buna/bir iĢmardı bu kendisine sivri akıllıKronos'un oğlundan/masanın üstüne koyduğu çıplak sivri oku aldıeline/öbür oklar duruyordu okluğun içinde sessiz sedasız/az sonraonları birer birer Akhalar deneyecekti/oku koluna aldı taktı yaya,kiriĢle yeleği çekti/niĢan aldı oturduğu yerden ve attı oku/ağır tunç151


hiç ĢaĢmadı geçti delikten deliğe/tekmil baltaların halkaları arasındandümdüz'.GüneĢin kahramanı, cm iki iĢaretten geçiĢini ve sarayın efendiliğiniböyle sergiledikten sonra, ustaca taliplere ateĢe devam etti. 'Ayaklarıbile adım atacak yer bulamadılar, ama artık uzun zaman yoktu'. Sonraakıllı karısı Penelope, 'yatağın hazır olacak' dedi. Ama madem aklınageldi ve bir tanrı kodu gönlüne/söyle neymiĢ geride kalan dert/nasılolsa öğreneceğim Ģimdiden büeyim daha iyi'.4. SĠTEHomeros'un barbar savaĢçı krallarının karanlık çağından, Atina'nınaydınlık günlerine (LO. V. yüzyıl) sıçrama çok çabuk geldi. Birdenaçan çiçek gibi. Dünyadaki en umut verici yeni Ģey gibi. ÇocuklukdüĢünden (mitolojik olarak zorlanmıĢ yaĢam) kendini yöneten gençliğedönüĢümsüz bir geçit karĢılaĢtırılabilir. Sonunda eski gürültücü, altıntabak içindeki canavarı kesmeye cesaret eden akıl, 'sen yaparsm!', yenibir anlamla kendi aslan kükreyiĢini koyverdi. Ve yükselen güneĢinparlayan kükremesi, yıldız sürülerini da*ıth, yeni yaĢam yalnızYunanistan'a değil, bir gün gözlerini açmayı öğrenecek tüm dünyayaesti.Perikles (4957-429) kutsanan cenaze söylevinde, 'bizim yönetimbiçimimiz baĢkalarının kurumlarıyla rekabete girmez' diye iddia eder.Atinalıların, bu dönemde korumak içirt savaĢtıkları yaĢam biçimleriniyüceltir.'Biz komĢularımızı taklit etmeyiz fakat onlara örnek oluruz. Bizedemokrasi denildiği doğrudur çünkü yönetim azınlığın değil, çoğunluğunelindedir. Fakat özel anlaĢmazlıklarımızda yasa herkese eĢitadalet verirken, mükemmellerin iddialarına da yer verilir. Bir yurttaĢbir Ģekilde ileri çıktı mı, kamu hizmetinde de tercih edilir. Ayrıcalıklıolarak değil, hak etmenin ödülü olarak. Fakirlik de bir engel değildir,herkes koĢullarının belirsizliği ne olursa olsun ülkesinin yararınaçalıĢabilir. Kamu yaĢamımızda sınırlandırma yoktur ve özel iliĢkilerimizdede birbirimizden kuĢku duymayız. KomĢumuza da istediğiniyaptığı için kızmayız...'ÇalıĢmaktan yorgun ruhlarımızı dinlendirmeyi de unutmayız. Yılboyu düzenli oyunlarımız ve kurbanlarımız var. Yurdumuzda yaĢam152


içimimiz incelmiĢtir, günlük yaĢamdaki neĢemiz melankoliyi defetmeyeyarar. ġehrimizin büyüklüğünden dolayı tüm dünyanın meyvalanda bize akar, baĢka ülkelerin mallarından da kendimizinki gibiserbestçe yararlanırız.Ve gene, bizim askeri eğitimimiz hasımlanmızdan bir çok bakımdanüstündür. Bizim Ģehrimiz tüm dünyaya açıktır, bir yabancıyı aslasürgün etmeyiz ve de bir gizi öğrenir ve düĢmanın yaran olur diyegörmekten ve öğrenmekten alıkoymayız. Biz egemenlik ve hileye dayanmayız,kendi yüreklerimiz ve ellerimize güveniriz. Eğitim konusundakitutumumuzla, onlar gençlikten beri onları cesur yapacak zorlualıĢtırmaları öğretseler de, biz rahat yaĢanz ve aynı Ģekilde onlarınkarĢılaĢtığı tehlikeleri göğüslemeye hazırız...Atinalı bir yurttaĢ devleti yoksaymaz çünkü kendi sorumluluğunuüstüne alır,, bir iĢle meĢgul olanların bile siyasette iyi bir görüĢüvardır. Kamu iĢleri ile ilgilenmiyen birisini zararsız fakat yararsız birkimse olarak tanırız. Eğer bir kaçımız mucit ise, hepimiz bir siyasanınyargıçları gibiyizdir. Eylemde büyük engel, görüĢümüze göre, tartıĢmadeğildir. TartıĢmayla kazanılan bilgiyi istemek eylemin hazırlığıdır.Çünkü eylemden önce özel bir düĢünüĢ gücümüz vardır ve eylemgücümüz de, baĢkaları cahillikten cesurken fakat eyleme geçmedekararsız kalırken, buradan ortaya çıkar. En cesur ruhlar, yaĢamınzevkini ve acısını en açık biçimde tanıyanlardır, bu durumda tehlikedenyılmazlar.Ġyilik yapmakta gene, baĢkalarına benzemeyiz. ArkadaĢlıklarımızıiyilik görerek değil, bağıĢta bulunarak yaparız. Bir iyiliği bağıĢlayandaha sıkı arkadaĢtır, çünkü bir zorunluluğun anısını canlı tutmak içiniyilikte istekli olur, iyilik yapılanın ise duygularında soğukluk olur,çünkü baĢkasının iyiliği görmekle büyüklük kazanmadığım fakatyalnızca borcu ödediğini bilir. Biz komĢularımıza çıkar hesabı ile iyidavranmayız fakat özgürlüğün güveni ve içten ve korkusuz bir ruhladavranırız.'^Yunanlılar, çok azının atlatabildiği ateĢten bir sıkıntıdan sonra,sayısız Ġran sürülerini yenip attılar. Bir kez değil fakat dört kez antikdünya tarihinde insan aklının olgunlaĢması için belirleyici en verimliyüzyılın kenarına geldiler. Köle olmak yerine insan olmaktan, dünyadaöğrenmiĢ kimseler olmaktan ve insan gibi yaĢamaktan, tanrınınhizmetçileri olarak değil, büyüsel kutsal bir yasaya uyarak değil, ne dedüzenli sonsuz dönen kozmik düzenin iĢlevleri olarak değil, fakat,153


akılcı, karar veren insanlar, yasalarını dinleyen değil, onları koyan, sanatlarınkutsallığıyla değil, insanlığı kutsayıp (artık tanrılar bile insanolmuĢtur) bilimlerinde hayal değil gerçeği görmeye baĢlamaktan olabildiğincegururluydular. KeĢfedilen kozmik düzen insan düzeni için birtasarım olarak okunmuyordu, onun çevresi veya sınırlarıydı. Toplum daonun içindeki insanların üstünde kutsallaĢtırılmıĢ değildi. Binlerce yıllıkdinden sonra, Yunan sitesinin dünyada temsil ettiği dünyevi insanlığın,yeni düĢüncenin, ne kadar harika olduğu görülebilir. Profesör H.D.F.Kitto, Ģöyle der, 'Bu, eski Yunan yurttaĢının kavrayıĢına soktuğu ilkĢeydi, yaĢamının en iyi yolunu bulmuĢ-lardı'/ 38 )Bu dönüĢümün etkisi mitolojik panoramada kanıtlanır. Yunanpanteonu olağanüstü insan biçimlidir. Tanrıları bile sınırlayan kaderin,Moira'nm bulanık fakat gene de tam varlığı hep hissedilir. Eski TunçÇağının berrak görüĢünün tersine, matematiksel olarak düzenli süreç,gezegenlerin ritmiyle, tanımlanmıĢ, her Ģeyin hizmet ettiği, iĢlediğimekanizma, Yunan görüĢünde, tanrıların ve insanların bireyselisteklerin ötesinde, tanımlanmaz bir kuĢatmadır. Tanımlanamaz sınırlarınkutsallığı bozan tehlikesinde ve sınırlar içinde oynadıkça, insanlarcakavranmaya yetecek bir gerçekleĢmeye vanr.Kitabı Mukaddes görüĢündeki (Ġslamda daha belirlidir) kendisi sınırsız,özgürce isteyen, evren düzeninden önce gelen tanrının yerineYunanlıların tanrıları evrenin görünümleriydiler. Chaos'un ve ulu Toprağıninsanlara benzer çocuklarıydılar. Hatta Chaos ve Toprak biledünyamızı yaratıcı istekle üretmediler, tohumların ağaç üretmesi gibi,onların varlığından doğal olarak, kendiliğinden üredi. Kendiliğindenliğingizi öğrenilebilir veya anlaĢılabilir, sessizce, mucizeler ve ya-Ģam boyunca, fakat istek iĢ veya bir kiĢinin kutsal planı ile tanımlanamaz.Homeros'un epiğinde büyük erkek Zeus'un bir bakıma Yehova'nınrolünü anımsatır biçimde eylemin ötesinde durduğu doğrudur. FakatZeus alanını yalnızca insanlarla iliĢkili olarak yönetir, kendisi kadartohum ile sınırlıdır. Dahası, gücü, kontrolundaki alanda bile ötekitanrılarla karĢı karĢıyadır. Ġnsanlar bile öteki tanrıların isteklerini a-yartabilirler. Daha sonraki yazılarda Zeus'u Maira ötesine yükselten bireğilim görünür, onun kiĢisel isteği kadere dönüĢür, trade artık yerinegelmemektedir fakat doğal yasa olarak bilinir. Tanrının kiĢisel vurgusuo kadar önemsizledir ki Zeus Mairanın bir baĢka erkek adına154


dönüĢür.Böylece, Yunan DüĢünce tarihinde idea, hiç bir zaman, kiĢisel birtanrı tarafından açığa vurulan doğa yasalarının ötesinde ve önceliklioluĢ çevresinde, ahlaki durum kitabı olarak görünmez. Sinagog ve camininikisinde de, yazmda son anlam tanesinin çok titiz araĢtırması bunedenle, karakteristik bilimadamlığıdır, tüm bilimin üstünde saygıgörür. Yunanda bu hiç olmamıĢtır. Büyük levanten geleneklerindeskolastisizm üstün tutulur ve Yunan bilimine karĢı durur, eğer bilimcearaĢtırılacak görgül dünya, tann iradesinin iĢleviyse ve tanrının iradesideğiĢime konu olmuyorsa, doğayı araĢtırmanın ne yaran olabilir? Ġlkdünya ilkesinin tüm bilgisi yeni tanrının iradesi, tanrının merhametiyleinsana verilmiĢ olan kitabında insana öğretilmiĢtir. Ergo:oku, oku, oku, burnunu kutsal sayfalara göm ve bırak paganlar aydaparmaklarını öpsünler.Yunanlılar ay çılanca parmaklarım öperlerdi. Ġnsan artık yalanda,hiç bir ilah bulamayacağı ayda olacaktı. Gerçeklerin alanı olarak dünyanınakıla araĢtırılması, hepimizin bildiği gibi Yunanlılarca yenidengözlemlenecektir. Çünkü ayda, veya gül parmaklı Ģafakta parmaklarınıöptüklerinde, yüzlerini ona dönüp düĢmezlerdi, fakat ona yaklaĢırlardı,insandan insana veya insandan tanrıya. Ve buldukları, bizimbulmuĢ olduğumuz Ģeydi: her Ģey gerçekte harika fakat gene de incelemeyemuhtaç.Miletli Thales'in, öldüğünde çok yaĢlı olan bilinen ilk ampirik filozofun(I.Ö. 640-546) Ģuna inandığı ünlenmiĢtir: 'su do^ıî'dir, ilk ilkeveya herĢeyin nedenidir'. Fakat gene de, 'her Ģey tanrı ile doludur,mıknatıs canlıdır, çünkü demiri hareket ettirme gücü vardır'.Bugün, bu tür iki cümleden heyecanlanmak zor. Yüzyıllarca mitoslardanbiraz daha fazla bir Ģey söyleyememiĢ gibi görüldü, her Ģeytanrı ile doludur ve suların gayyasından çıkmıĢtır. Fakat burada yenilikyeni bir yaklaĢımdır: kabul edilmiĢ bir öğretinin edilgen onayı veyainanç değil, fakat etken, akılcı araĢtırma vardır. Bu uygulanınca,Thales'in öğrencisi Anaximander'ce (Ġ.Ö. 611-547) ustasının düĢüncelerininyinelenmediği fakat bütünüyle değiĢik bir Ģey dediği anlaĢılır:&yxT| öoteıyov'dur, sonsuz veya sınırsız. Ne su, ne baĢka bir öğe, fakathepsinden baĢka tüm cennet ve dünyaların ondan doğduğu bir özdür.Sonsuzda zıt çiftleri vardır: nemli ve kuru, sıcak ve soğuk, vb. BunlarındeğiĢimi dünyayı üretir. 'Ve tekrar form değiĢtirmeleri ile Ģeyler155


ir kez daha olmaları gerektiği gibi olurlar, çünkü zaman içinde birbirlerinekarĢı hareketlerini onarır ve yerine getirirler'.KıĢın soğuk, sıcağa haksızlık eder, yazın sıcak, soğuğa. Fakat adaletilkesi dengeyi korur. Dünya uzayda asılıdır, hiç bir Ģeyle desteklenmiĢdeğildir, fakat yerinde durur çünkü herĢeye eĢit uzaklıktadır. Gökkatları, ateĢ, fırtına ve yıldırımın dönüĢüdür. YaĢam ateĢle bu-harlanırgibi nemden çıkmıĢtır ve insan baĢlangıçta balık gibidir.Anaximandar ile gerçekten eskisinden çok ötesine adım atıldı, mitosunkiĢileĢtirme tutumu aĢıldı. Thales'in bir baĢka öğrencisi baĢkagörüĢ ileri sürmüĢtür: Anaximenese (Î.Ö. 600) göre &4>xti havadır, soluktur.Azalma ve yoğunlaĢma erdemi ile varlıklarda değiĢik biçimleralır: genleĢince hava ateĢ olur, yoğunlaĢınca bulut, Su, toprak ve taĢ.Bu zamanda Hindistan'da da felsefi düĢüncenin geliĢtiğini belirtmeliyiz.Bizce en iyi bilineni Sankhya sistemi ve Jain sınıflama bilimidir.Burada da ilk ilke veya öğenin akıla araĢtırılması görülmüĢtür. Yahava, ateĢ, su ve toprağın yoğunlaĢma ile oluĢtuğu uzay veya eter(akasa) veya soluk (prana)'mn ruh ve ruh olmayan (jiva-ajiva)'nmduad'ıydı bu, mantıkla anlaĢılmaz güç (brahman) olarak veya boĢluk(sunyata) olarak... Dahası, tanrılar dahil herĢeyin sınıflandırılma ı, onlarınanlamlı sayısı ile evrim ve gerileme formlarının nosyonu, herĢeyin içsel, psikoloji bilimi ile bağıntısı, nesnel bir araĢtırmaya incelmiĢbir geliĢim sağlamıĢtır.Fakat Hindistan'da ilgisizlik ilkesi o pratik uygulamanın ötesinde,*özellikle psikolojik ve toplumbilimsel amaçlar dıĢında uygulanmadı.Yaratıcı düĢüncenin büyük hareketi ile geliĢmiĢ olan parlak kozmolojilerdini (herhalde Ġ.Ö. 700-600) daha Budanın zamanında (Î.Ö. 563-483) düĢünmek için imgelere, akli dünyaya doğru değil onun dışınadoğru yönelten imgelere dönüĢtü. AraĢtırma ruhunun getirmiĢ oldukları,tekrarlama geleneğiyle, durağan çürümeye hapsoldu. Dinin olağantutumunda, kozmolojiler korundu ve bilinen gerçekler huzur dolu budünyayı çürütse de eleĢtirici olmayan gençliğe öğretildi ve Doğu' nunbilimi oldu.Yunan dünyasında Hintle yakınlığı olan düĢünce eğilimi Dyoni-sos-Orfik hareketin çizgisini izledi.. Î.Ö. VI. yüzyılda Buda'run yaĢlıçağdaĢı Pythagoras (Î.Ö. 582-500) militan puritanizme ulaĢtı. Eski Orfikdüzende dünyaya olumsuz bir anlam yüklenmiĢti. Büyük Orfikmitosa göre insan Dyonisos ve Titanların küllerinin karıĢımı ile ol-156


muĢtu. (4 °) Ruh (Dyonisos etken) kutsaldı fakat gövde (Titan etken)onu esir tutuyordu. Bu nedenle ilke, some sema (gövde-türbe) idi. Dü-Ģünce ve pratiğin düzeni, Hint zahidliğiyle tam koĢutluk içinde kavranmıĢtı.Ustalar eliyle küçük sofu çevrelerine taĢındı. Ruhun yaĢamadöndüğü yeniden-doğum dairesine (Sanskritce samsara ile kar-ĢılaĢtırın) inanılıyordu. Zahidlikle (Sanskrit tapas) gövde Titan posasından(Sanskrit »iriara-dökünfü) temizlenebilirdi. Ve ruh kurtularak(Sanskrit mofea-kurtuluĢ) tanrısal etken üstüne tefekkür ritüellerinyardımım (Sanskrit bhakti-bağlıhk) alabilirdi. Sonunda vecde ulaĢarak(samadhi) kendi gerçek varlığına (svasvarupam) ulaĢabilirdi, o kutsaldı(Şimham-ben ġiva'yım).Geceyarısı Zagreus'un dolaĢtığı yerde dolaĢırım onungümbür tülü b ağrısını sürdürürüm kırmızı ve kanlıbayramlarım yaĢattım ulu annemin dağ ateĢini tuttumben kurtuldum ve adıyla adlandımulak rahiplerinin Bakkhos'u saf beyaz giyinmiĢ kendimitemizledim insanın aĢağılık doğumundan ve tabuta girmiĢçamurundan ve dudaklarımdan kaçırdım yaĢamın olduğu tümetlere dokunmayı^1)Disiplin son iki mısranın anlattığı gibi vejetaryanizmi içeriyordu.Öncelikleri sözlük anlamıyla okursak; "kırmızı ve kanlı bayramlarınıyaĢattım', Ofrik ritte de Dyonisos kültü gibi çiğ et (omophagia) ritiolmalı. Bir tür canlandırılan veya oyunlaĢtınlan (taklit edilen) evlilikde görülüyor. Önce, çırağın gelin olarak peçe taktığım görüyoruz,sonra kürek biçimli bir sepet, liknon, taĢıdığım ve içinin fallus vemeyvalarla dolu olduğu anlaĢılıyor (ġekil 7 ile karĢılaĢtırın). Son olarakaltın bir yılan göğüsten bırakılır ve aĢağıdan alınır, tanrı, kendisininbabası, sofuda yemden doğar.Bunlarla, Hintli Jani-Sankhya-Vedantik çizginin kurtuluĢ öğretileriarasında temel bir ayrım bulamıyorum. Fakat bunlar, ikinci derecedekaldı ve genelde pozitif ruhlu kültürle bağıntısız oldu. HareketinHindistan'dan kaynaklandığını göstermek isteyenler çıkmıĢtır amabenzerlik fazla değildir. Orfik kaynakların, son aĢamasında olumsuzdönüĢüme giren ve benim Büyük Tersinedönüş M® adını ver157


diğim, arkaik Tunç Çağı döneminin kalıntısı olması daha olasıdır.Yüzyıllar süren iĢgal, öldürme ve yağmacılıktan sonra, Mısırdan Mezopotamya'yaedebiyat ıĢığı doğmuĢtur. Dinsel odağın yüzyılı o zamanbu dünyadan ötekine dönmüĢ ve eski disiplinler mükemmellik eldeetmeye yönelmiĢlerdir ve burada kaçıĢ disiplinine çevrilmiĢlerdir.Orfeus adının kendisi, -eus biçiminde sona eren (örnek Atraus) eneski Yunan adlan dizinine aittir. Bunlar Homeros öncesidir. Eski ĢekillerdeĢarkı söylerken, Ģarkılarının gücüyle hayvanları güderken görünür.Hem de özellikle insanların dinlediği festival Ģarkıcısıdır. Dr. KariKerĞnyi, makul olarak, temel idearun yabanıl yaĢayanların, insanlarınhatta hayvanların, vahĢi yaratıkların değiĢimini sağlayan çırağın gücüolduğunu söyler. Bu tür bir figür, gençlerin yola girmesi ile bağıntılıolabilir. Doğanın yabancılığında, kadınlardan uzakta. Burada özellik,onlan müzik ve Ģarkıyla yaklaĢtırmasıdır. Öyle ki, kan saçan vahĢiliktenonlan alır ve eksiklikten yetiĢkinliğe geçiĢ törenlerinin derin anlamımkazanır. Bu gizin açıklayıcısı lir çalar fakat anlamsız bir Ģarkıcı değildir.Daha sonra. Yunan Ģehir yaĢamında, eski aĢiret bağından kurtulan,öo


ilgi, vecd değil, akıl yoludur ve sanatın eski yolları mitos ve ritüeluyum içinde Yunan bilimsel görüĢünün Ģafağında yeni yaĢamla birleĢir.


III. KISIM BÜYÜKKLASĠKLERĠN ÇAĞI


V. Bölüm PERS DÖNEMĠĠ.Ö. 539-3311. AHLAKSAL ĠKĠCĠLĠKGenç bir Fransız, Abraham Hyacinthe Anqetil-Duperron (1731-1805) Fransız ordusuna katılıp 1754 Kasımında Hindistan'a gitmeküzere yola çıktı. Orda bulunmayı umduğu, ve bulduğu, fabllaĢmıĢ îranpeygamberi ZerdüĢt'ün dünyasından kalanlardı. 1771'de Zen Avesta'yıyayınladı. O günden bu yana, yavaĢ da olsa, doğubiliminde, bumetinlerle, Hristiyanlık ve Ġslamın iliĢkileri çok daha güven verici veikna edici bir geliĢme kaydetti.Iran peygamberlerinin sözleri, bugüne, daha sonra Yasna adıyla bilinenayinler kitabım oluĢturan vecizelerle korunmuĢ olarak geldi.Yasna, SunuĢlar Kitabı, duaların kahince derlenmesidir. Ġtirafların,münacaatların ait oldukları ritlere göre düzenlenmiĢtir. Üç bölümdün 1-27. bölümler kahince münacaatlar, 28-34. bölümler, 43-51. bölümler ve53. bölüm peygamberin Gatha'ları (tören, Ģarkı ve vahiyler, eserinkaldığı günden daha eski bir diyalekte aittir) ve 35-42., 52. ve 54-72.bölümler tekrar kahince vecizelerdir, temel Gatha'lardan daha yükseksistematize bir teoloji içerirler.Profesör L.H. Milles, Yasna'nın çevirisine giriĢte, Gathalara î.ö.1500-900 yılları arasında bir dönem önerdi.^ Profesör Eduard Meyer,peygamberi Î.Ö. lOOO'e yerleĢtirdi.^ Profesör Heinrich Schaeder iseGatha'larda anlatılan toplumsal düzenin, büyük bir lorda ait olmadığını,küçük bölgesel prenslerden oluĢtuğuna dikkati çekerek, MedĠmparatorluğunun Î.Ö. VTL yüzyıldaki yükseliĢ döneminin öncesiniönerir S 3 ) Fakat, öte yandan, Gatha'larda adı geçen Kral Vih-taspa'ylaKral Darius'un babası Hystaspes'i çağdaĢ sayan, bu nedenle de tarihiĠ.Ö. 550'ye kadar getiren etkili bir okul da vardır."' 5 ) Sorun,162


herkesin kanıtlan ve düĢünceleriyle oldukça karıĢıktır. Gene de, dilineskiliği, toplumsal düzen ve dinsel atmosfer kolayca -hatta, sıkıcı biçimde-bir yana arılamaz. Bunlar vardır. Ve usta Profesör Meyer'in bilgiliĢaĢkmlığıyla, 'bilimadamlan, hâlâ Gatha'lardaki Kral Vishatspa ileDarius'un babası Hystaspes'in aynı kiĢi kabul edilmesine inanabilirlerveya bunu olanaklı görebilirler' der, 'fakat bu, bu alandaki, özelliklegöze çarpan, can sıkıcı, kural dıĢı, kavrarulamaz düĢüncelerdenbiridir; tarihi ve tarihsel düĢünceyi anlamaktan bizim önde gelen filologlarımızınne kadar uzak olduğunu kanıtlar'/ 6 )Meyer, ZerdüĢt'ü, 'din tarihi üstüne yaratıcı ve formâtif olarak çalıĢanilk kiĢi' olarak tanımlar.^ Firavun Ikhnaton, elbette, ondan öncedir,fakat onun güneĢ tektanrıcılığı yaĢamamıĢtır.® Oysa, tüm<strong>Batı</strong>'nm etnik dindarlığının tarihinde, Doğu'nun metafizik dindarlığınıntersine, büyük temalar ilk kez Ahura Mazda'nın, Doğruluk TahriĢininGatha diyaloglarında peygamber ZerdüĢt'çe duyulmuĢtur ve<strong>Batı</strong>nın her dilinde, Yunan, Latin, Ġbrani, Ermeni, Arap, yankısını bulmuĢtur.Bu köktenci yeni öğretinin ilk yeniliği, nihai doğanın ve insanın vedünyanın kaderinin saf ahlaksal (ethik) terimlerle ifade edilmesindedir.Hindistan'ın Doğu'sunda, dinsel alana, dünyanın evrimi veya yenilenmesiyönünde bir yaklaĢımda bulunulmamıĢtır. Eonlarm kozmikdüzeni, kaçınılmaz olarak sonsuza kadar sonsuzluktan sonsuzluğadönen çağları, insanın hiç bir eylemiyle, bu yolundan saptırıla-maz.GüneĢ, ay, yıldızlar yollarında, çeĢitli hayvan cinsleri, Ortodoks Hinttoplumsal yapısının kastları, hep aynı biçimde kalacaktır. Ve gerçek,vecd ve gerçek varlık, daha önce geleneksel olarak yapılanın yolundakalacaktır. Protestosuz, egosuz, yargısız, nasıl öğretildiyse öylekalacaktır. Bu nedenle bireyin, iki yolu vardır: bütün düzeni kabuletmek ve oradaki rolünü yerine getirmek için mücadele etmek,bütünüyle korku veya umutla çalıĢmak, veya kendisini dıĢarıda tutmak,bağımsızlaĢtırmak ve aptalların oyununu bırakmak. Nihai VarlıklarVarlığı (veya Budist terimlerle, görünüĢün düĢsel BoĢluğu) ahlaksalyargının ötesinde kalır. Gerçekten de, bütün zıt çiftlerin, iyi vekötü, doğru ve yanlıĢ, varlık ve yokluk, yaĢam ve ölümün ötesindedir.Böylelikle akıllılar (sonunda, umudun boĢ olduğunu ardıyanlar için,bu noktada, bir çok yaĢamdan sonra, bu terim kullanıldı) doğum,ölümün, sonsuz dönüĢünün ateĢi ile kavruldular ve kalanlar, baĢı tutuĢmuĢbirinin göle koĢması gibi* 9 ', ya ormanda kaldılar, orada var-163


lığın yokluğuna daldılar veya ateĢte kaldılar, kendilerini, umutla değilfakat duygu ve boĢlukla, affetmeyen hiçlikte isteyerek yaktılar.Bu tür bir düĢüncenin kaynağı metafizikdir, ahlakçı veya akılcıdeğildir, ahlak-üstü veya akıl-üsrü'dür. Ve Uzak Doğu'da, Hindistan'daki gibi, ġinto, Taoizm ve Konfüçyuizm'de veya Mahanayanda, mitselalanlarda, dünyada reform yapılamaz, yalnızca dünya bilinebilir, saygıgösterilir ve kurallarına uyulur. KiĢisel ve toplumsal düzensizlik, bukozmik yasalardan uzaklaĢılmasıyla doğmuĢtur, reform da yalnızcadeğiĢmeyen asla dönüĢle yapılabilir.ZerdüĢt'ün yeni mitos görüĢündeyse, dünya yozdur. Doğası gereğiböyle değildir ama kazayla böyle olmuĢtur. Ġnsan eylemiyle yenidenbiçimlenmesi, reform, gerekir. Zeka, erdem ve gerçek, bundan dolayı,bağmtısızlıkta değil, bağımlı olmaktadır. Nihai varlık ile yoklukarasındaki can alıcı çizgi de ahlaktır. Yaratmanın ana nitelikleri zeka,doğruluk, ıĢığa, karanlık, aldanma ve yalan sızdığı için, insanın görevi,kendi erdem, düĢünce söz ve iĢiyle (amel) bunu düzeltmektir.Bu öğretiye göre, insanın yaĢadığı dünyayı, özellikle, iki zıt güçyapmıĢ ve oluĢturmuĢtur: ilki, Ahura Mazda, YaĢamın Efendisi, Zeka,IĢık ve Doğru Düzenin Yaratıcısı'dır, sonra, onun karĢıtı, AngraMainyu, Yalan Cini, dünya yaratılırken, her parçasına kendi varlığındankatarak onu bozmuĢtur. Bu iki güç eĢittir, akrandır, çünkü ikiside ezeliyetten beri vardır. Fakat ikisi de ebedi değildir, çünkü, zamanınsonunda, Yalan Cininin iĢi bitirilecektir. Yalnız gerçek kalacaktır.Böylelikle, ZerdüĢt düzeninin yeni ahlak tutumunu görmüĢ oluyoruz;ikinci yenilik kozmik tarihin geliĢimci anlaĢılıĢıdır. Bu, Tunç Çağımitolojilerindeki sürekli dönen daireler değildir, aĢamadır, yaratılıĢtandüĢüĢe geçiĢ ve geliĢen kurtuluĢtur. Sonuçta, kararlı, inkar edilemezzafere, Adalet ve Gerçeğin Tek Sonsuz Tanrısının zaferineulaĢılacaktır.Peygamberin sözleriyle okuyoruz: "Evet, dünyanın önde gelen ikigücünü açıklarım, daha cömert olanı, acımasız olana: biz, ne düĢüncelerimizde,ne emirlerimizde, ne anlayıĢ, inanç, iĢ, bilinç ve ruhlarımızdabir değiliz, dedi. 1Ben de bu nedenle, dünyanın ilk öğretisi, akıllı Ahura Mazda nmbana bildirdiklerini açıklıyacağım. Ve sizlerden bu kutsal sözü yerinegetirip uymayanlara, Ģimdi görüp bildirdiğim gibi, yaĢamın verdiği,elem olacaktır'M®Üçüne u bilgi, yaratıcıdan çıkan belli güçlerdir. Bunlar, insandaki164


eĢdeğerlerini uyandırır. Bunların baĢta geleni, îyi Akıl ve Doğru DüzenbaĢ melekleridir. Bunların peĢinden Mükemmel Yönetim ve ilahiDin gelir. Sonra Mükemmellik ve ölümsüzlük eĢlik eder. BunlarakarĢıt olanlar, Yalari'ın güçleridir, Kötü Akıl, YanlıĢ Görünüm, Korkaklık,Ġki Yüzlülük, Acı ve Yok etme. Bunlar daha sonra iyicil. AmeĢaSpentas ve kötücül Daevas olarak sistemleĢtîrilmiĢlerdir; Hristiyanmelek ve Ģeytan düzenleri çıktığında. Fakat, Getha'larda bu tür sistemleĢtirilmiĢanalojilerin iĢareti henüz yoktur. DeğiĢik güçler, sofununruhunu harekete geçirmek için, ayrıĢtırılmadan anılmıĢ ve adlandırılmıĢlardır.Dahası, ikisi de tanrı ve tanrısaldır ve her insandakiîyi Akılla baĢkoĢarlar.'En büyük yaratın, yaĢayan efendim! Senin merhametli aklınlaesinlenmiĢ senin gücüne baĢvuruyor, size(*) yalvarıyorum. Bendencömert armağanı esirgeme. Bunlar senin kutsal Doğruluğundan türeyerekbizde kiĢileĢmiĢ doğruluğun eriĢtirdikleridir, gövdenin ve aklındünyasından geçerek onları alanları MuhteĢem Güzellik'e eriĢtirebilirler'.*11 )Bu düĢüncenin önemi, bireysel özgür irade ve karar fikrindedir.Kimse, sürüdeki yabanıl gibi, yol ve emir dinlemek durumunda değildir.Ama akılla, insan gibi davranabilir. Kutsal Ģiiri okuyalım:Duy o zaman kulaklarınla: îyi Aklın gözleriyle parlak alevleri gör.O her bireyin kendisi için insandan insana bir dinsel düĢüncedir; nedenolanların büyük çabasından önce, bizim öğrettiklerimize uyan'.^Herkesin, nedenini seçerek, ona bağlı kalması gereklidir. YalnızcadüĢünceyle değil fakat söz ve iĢle de. 'Daha kutsal ve h/i olanı kazananakadar aklını kullananlar, iyi dini, eylem ve sözlerinde de izlemelidir'diye yazar peygamber! 'Ġsteği ve iradesi, seçilmiĢ inan vebağlılık antı ile uyumlu olmalıdır'.* 13 ) Ve elbette, yaĢam yolu koĢulduğunda,Chinvat Köprüsünde, yargı köprüsünde, kazandığı ödülün neolduğunu öğrenecektir.Son ZerdüĢt yapıtlarında, bu köprünün, 'Arda Viraf'ın GörüĢü' diyebilinen anıtsal bir sergilenmesi vardır. Ġskender sonrası Sasani döneminde,ZerdüĢtcü restorasyon döneminde (Ġ.S. 226-641) belirlenemeyenbir zamanda düzenlenmiĢtir. Doküman, öteki dünyaya canlıgitmiĢ bir meraklının aĢkın ziyaretini Dante gibi anlatır.(*) Çoğul siz ve tekil sen'ler metin boyunca kullanılıyor.165


Ziyaretçi, öykünün baĢında, Ġlk adımı iyi düĢünce, ikincisini iyi söz,üçüncüsünü iyi iĢle atarak, Ahura Mazda'run yaptıkları geniĢ ve güçlüChinvat Köprüsüne geldim' diye yazar. Oraya gelince, ayrılmıĢ bir ruhgördüm. Ġlk üç gece gövdesinde kalmıĢ. Gatha'nın Ģu sözlerinisöylemiĢ, kendi iyiliğini baĢkasının iyiliği yapan kimse, iyidir.''Ve bu üç gece, bu ruha, iyilik, rahat ve neĢe gelmiĢ. Dünyada nedenolduğu rahat, mutluluk ve neĢeye karĢılık olarak. Fakat üçüncüĢafak söktüğünde, bu dindar ruh, ağaçların tatlı kokusuna uzaklaĢmıĢ.Burnuna, yaĢayanlar arasında hoĢ gelen koku, ona güneyden, TanrınınköĢesinden, bir rüzgar rahiyası gibi gelmiĢ.'Ve orada, kendi dini ve iĢleri, bir kız biçiminde, güzel görünüĢü,olgun erdemi, ileri fırlamıĢ yani aĢağıya doğru ĢiĢmiĢ göğüsleriylekarĢısında durdu. Yüreğe ve ruha seslenen çekiciliğiyle. Biçimi, görünüĢügibi neĢe verici ve isteklendiriciymiĢ. Köprüdeki ruh kıza sordu:sen kimsin, nesin, niçin yaĢıyanlar dünyasında senden daha güzel birbiçim ve daha güzel bir gövde görmedim. O da, iyi düĢünceler, sözlerve iĢler ve iyi dinin gençliği, ben senin kendi eyleminim. Senin iyi istekve iĢlerinden dolayı ben böyle iyiyim, tatlı kokuluyum, senin gördüğüngibi muzaffer ve kedersizim. Çünkü sen dünyada Gatha' lan andın, iyisuyu tanrıya adadın, ateĢi hazırladın ve sana uzak ve yakından gelendindar herkese onurla sundun. BaĢlangıçta etli butlu idiysem de senintarafından daha da öyle yapıldım, erdemliydim, daha da erdemli oldum,gözalıcı bir tahttaydım, senin sayende daha da gözalıcı bir tahta çıktımve yüceydim fakat seninle daha da yüce oldum. Senin iyi düĢüncelerin,iyi sözlerin ve iyi iĢlerinle, diye yanıt vermiĢ.'^14 )Ruhun, FravaĢi (Ģairce, yolun ruhu denilen, dünyaya ait olmayanikinci kiĢilik) tarafından güzel karĢılanıĢını gördükten sonra, ziyaretçiArda Viraf, iki meleğin, îlahi îtaat ve DüĢüncenin Alevli AteĢinin,elinden tutmasıyla, geniĢleyen köprüye götürüldü, karĢıya geçti, ötekimelekler de onu korudular. Dahası, yaĢayan karĢılıklarını bekleyenAdalet Yolunun sayısız ruhu onu selamlayarak eğildiler. Bir melekvardı, Adalet, elinde san altın bir terazi tutuyordu, onunla dindar olanıve kötü olanı tartacaktı. iki koruyucusu Arda Virafa, gel, sana cennet vecehennemi gösterelim, dediler, gerçeğin yeri ile yalanın yerini, tamınınve baĢmeleklerinin gerçeğini, Angra Mainyu ve cinlerinin gerçekolmayanını,ölülerin diriliĢlerini ve gelecekteki gövdeyi.166


iki koruyucu, Ġlahi itaat ve DüĢüncenin Alevli AteĢi, ziyaretçiyiönce, hep aynı kalan insanların ruhlarının bulunduğu yere götürdüler.Bunlar kim diye sordu, niçin böyle kalıyorlar. Ġki koruyucu yanıtverdi: buraya Hep Kalıcı adı verilir, burada ruhlar, gelecekteki,gövdenin yeniden diriliĢine kadar kalacaktır. Onlar iyi iĢlerinin vegünahlarının eĢit olduğu kimselerin, ruhlarıdır. Onların cezası, atmosferinsıcak veya soğuğunun değiĢimidir ve baĢka acılan yoktur.Ziyaretçi ve kılavuzları ilk adımda yıldızların katına vardılar. Burasıiyi düĢüncelerin ödüllerini aldığı yerdi. Ruhların ıĢınımı buradayıldızlatın parlaması gibi iyice arttı. IĢınımın altında taht ve koltuklanihtiĢamlıydı, ĢaĢaayla doluydu. Gezgin burası neresi diye sordu, bunlarkim? Ona, bunlar dünyada dua ermeyenlerdir^ Gamaları anmayanlardır,yakın akraba evliliği yapmayanlardır ve egemenlik,yönetim, baĢkanlık tanımayanlardır, fakat baĢka iyi iĢleri ile dindarolanlardır, denildi.ZerdüĢt'ün Dante'si, ikinci adımı, iyi iĢlerin ödülünü bulduğu Aykatına attı. Bunlar, dünyada dua etmeyenler, Gatha'lan artmayanlar,yakın akraba evliliği yapmayanlar fakat öteki iyi iĢleriyle buraya gelenlerve parlaklıkları aya denk olanlardır, denildi.Üçüncü adım güneĢ katıydı. Ġyi iĢler burada ödülünü buluyordu.En yükseğin yükseği denilen bir ıĢınım vardı. Dindarlan altındanyapılmıĢ taht ve halılar üstünde gördü.' GüneĢin parlaklığı kadar parlaktılar.Bunlar dünyada iyi egemenlik, yöneticilik ve baĢkanlık yapanlardırdenildi.Dördüncü adımda, Tüm ġaĢaa denilen ıĢınım yerine geldi. Kutsanma,sunulacak övgü isteyen ayrılmıĢ ruhlarla karĢılaĢtı. Ona nasıloldu dindar kiĢi, bize kadar geldin, bu kötü, yok olacak dünyadan,kalıcı, dertsiz dünyaya geldin; tat bu nedenle ölümsüzdür çünkü buradamutlu sonsuzu görürsün, dediler.Altın bir tahtta baĢmelek Ġyi Akıl göründü. Elini tuttu ve iyidüĢünce, iyi söz, iyi iĢ sözleriyle onu tanrının, meleklerin ve kutsanmıĢlarınaraĢma getirdi. ZerdüĢt yolunun ruhlan yanında onunoğullan, dinin baĢka önderleri ve yoldaĢlan hiç görülmemiĢ parlaklıkve mükemmelliğin ötesindeydiler.ĠĢte! Ahura Mazda! dedi baĢmelek Ġyi Akıl. Arda Viraf tapındı fakatAhura Mazda konuĢtuğunda ĢaĢırdı, çünkü bir ıĢık gördü ve bir sesduydu ve anladı bu Ahura Mazda'dır fakat kimseyi görmedi. ArdaViraf selam, dedi ses. HoĢ geldin. Fani dünyadan bu aydın-167


lanma yerine geldin. Ahura Mazda iki kılavuza seslendi, Arda Viraf ıalın, ona dindarların ödül yerini ve kötülerin cezalanma yerini gösterin,dedi.Bundan sonra özgürlerin, sevgiyle yürüyenlerin ve Gamaları anmıĢolanların yerine götürüldü. Üst baĢları altın ve gümüĢ iĢlemeliydiAkraba evliliği yapanların, iyi yönetici ve monarklann ruhlarını gördü.Ulu ve doğru konuĢanların, mükemmel düĢünceli, sözleri ve iĢleriyönetime uygun, kocalarını efendisi sayın kadınların, su, ateĢ, toprak,ağaç, sığır, koyun ve tanrının öteki tüm iyi yaratıklarına saygıgösterenlerin, dini ritüelleri yerine getirenlerin, kuĢkusuz uyanlarınruhlarını gördü. Altın ve gümüĢ elbiseler içindeydiler, mücevherlesüslenmiĢlerdi. Yazılan yürekten bilen, ritleri aziz hitan, mükemmelsilahları altından savaĢa ve kralların ruhlanydılar. SüslenmiĢ, güzelcebezenmiĢlerdi. Dünyadaki zararlı yaratıkları öldürmüĢ olardan gördü;dünyada, yönetici ve baĢkanlara iyi hizmet etmiĢlerdi; sürülerinikurttan, hırsızdan, tirandan koruyan çobanlan, ev reislerini ve hakimleri,köy ailelerinin baĢkanlarını, öğretmen ve araĢtırmacıları, aracılıkyapardan ve barıĢ arayıcıları, dindarlıkta seçkin olanları. Hepsitahtlarında oturuyor, ulu, harika, güzelleĢmiĢ, uzayın parlak ıĢığındatatlı fesleğen kokusuyla, zevk içinde tam haĢmet ve sonsuz neĢe ileoturuyorlar.'Sonra, büyük, kasvetli bir ırmağa geldim^ cehennem kadar korkunçtu,üstünde yolun ruhlarının birçok ruhu vardı ve bunlar karĢıyageçiyorlardı' diye yazar ulu hayalin gezgincisi. 'Bazıları zorlukla geçti,bazdan ise kolaylıkla. Ve ben soruĢturdum, bu ne ırmağıdır? Bu kadarsıkıntılı olan insanlar kimlerdir? Hani Ġtaat ile DüĢüncenin Alevli AteĢibana, bu ırmak insanların, ölülerinin yasında döktükleri göz-yaĢlandır,dediler. Onlar bu gözyaĢlarını uygunsuz olarak döktüler ve bu ırmağıkabarttılar. Bu geçemeyenler kendüeri için çok ağlananlardır. Dahakolay geçenler daha az ağlananlar. Dünyaya dönünce konuĢ ve dünyadauygunsuz feryatlar etmeyin, de. Çünkü aynlddda-nnıza çok zarar vezorluk veriyorsunuz.'Ve Arda Viraf sonra Chinvat Köprüsüne döndü.'Fakat Ģimdi kötülerden bir ruh gördüm, cesedinin üstünde üç geceoturdu, kendisine dünyada gösterilmeyen sıkıntılar gösterildi. Bu kiminruhudur diye sordum. Soğuk, pis kokan bir rüzgar geldi ona, cinlerinköĢesinden, kuzeyden, orda, kendi dinini ve iĢlerini gördü. Ahlaksızkadın biçiminde, çıplak, çürümüĢ, ayrdmıĢ, çarpık bacaklı168


ve sonsuz kabartılar içindeydi. Öyle ki, kabartı kabartı üstüne ve gerçektenen iğrenç, zararlı, pis bir yaratıktı ve kokuydu.'Ben senin kötü eylemlerinim, dedi kadın. Kötü düĢüncelerin,sözlerin, iĢlerin ve dinin gençliği. ġenin istek ve eylemlerinle bençirkin, rezil, günahkar, hastalıklı, çürümüĢ, iğrenç kokulu, rahatsız vesıkıntılıyım. Gördüğün gibi. Çünkü sen ritlere uyan, dua eden ve tannhizmetindeki su, ateĢ, ağaç ve öteki güzel yaratıkları koruyan vegözeten birini görünce, Yalan'm ve onun cinlerinin isteklerini, uygunsuziĢlerini yaptın. Uzaktan veya yakından gelen değerlere hakedil-miĢarmağanlar ve yardımseverlikle iyi ev sahipliği yaptıklarım gördüklerinintersine, cimri davrandm ve kapını kapadın. Böylece, benkutsal değildim fakat daha da kutsallıktan uzak oldum, korkutucuydum,senin yüzünden daha da korkutucu oldum, titrektim daha titrekoldum, ve kuzeye cinler bölgesine yerleĢmiĢtim, seninle daha da kuzeyegittim, senin yaptığın kötü düĢüncelerin, sözlerin ve iĢlerin sonucuolarak böyle oldum, dedi.''Sonra kötü ruh, ilk adımını kötü düĢünceler katına attı. ikincisinikötü sözler, üçüncüsünü de kötü iĢler katına. Melekler benim elimituttu, hepsinden geçtim, fakat dünyada hiç görmediğim ve duymadığımderecede soğuk, sıcak, kuru ve leĢ kokusundan rahatsız olmadangeçtim.''Cehennemin açgözlü diĢlerini gördüm. En korkunç çukur, çok darkorkutucu bir yarıktan iniyor ve karardıktan o kadar kasvetli ki; yolumuizlemekte zorlandım. Herkesin burnuna giren bu havada, böyle leĢkokusunun içinde uğraĢtım, çabaladım ve düĢtüm. Böyle bir yerde varolmak olanaksız görünüyordu. Herkes ben yalnızım diye düĢünür vetam üç gün geçince, dokuz bin yıllık zamanın sonu geldi sanır..Zamanın biteceği ve gövdenin yeniden dirileceği dokuz bin yıl geçtidiye düĢünür, niye ben kurtulmadım. Burada daha az zararlı yaratıklarbile dağlar kadar yüksektir. Bunlar, köpekten değersiz, kötülerinruhlarını paralar, yakalar, üzer. Fakat ben ttaat ve DüĢünceninkılavuzluğuyla buradan kolayca geçtim.'Makatından içeri direk gibi bir yılanın girdiği ve ağzından çıktığıbir ruh gördüm. Bir çok sinek uzuvlarım yakalamıĢtı. Ne günah iĢlemiĢtibu gövde, ruhu bu kadar acı çekiyor diye araĢtırdım. Bu dünyadalivata iĢleyen bir adamın ruhudur, dediler.''Bir kadirim ruhunu gördüm, ona erkeklerin.kap dolusu kir ve pisliğiniiçiliyorlardı. Bu kadar acı çeken ruhun gövdesi ne iĢlemiĢti diye169


sordum. Sakınmadı diye yanıtladılar, bu kötü kadın ateĢ ve suya aybaĢısırasında yaklaĢtı. Bir de erkek ruhu gördüm, baĢının derisiyüzülüyordu... Dünyada dindar bir adamı kesmiĢti Sürekli ağzınakadınların aybaĢı akıntısı dökülen bir adam gördüm, aynı zamandakendi çocuğunu piĢirip yiyordu... Dünyadayken bu kötü adam ay-baĢlıkadınla iliĢki kurmuĢ denildi.'Bu korkunç çukurun görünümleri sürüyor. Göğüslerinden asılan birkadın dünyada zina yapmıĢtı, aĢağıdan zararlı hayvanlarca kemiriliyordu.Dünyada ayakkabısız yürümüĢ, uygun elbise giymemiĢ veayakta iĢemiĢ, değiĢik yerlerinden kemirilen erkek ve kadınlar vardı.Dili çenesinden çıkmıĢ, haĢaratın yediği biri, dünyada iftiracılık yapmıĢtı,bir cimri çarmıha gerilmiĢ, binlerce acımasız cin üstünde tepiniyordu,ona Ģiddetle vuruyorlardı, bebeklerini emzirmeyi reddetmiĢkadınlar göğüsleri ile tepeler kazıyorlardı, baĢkaları kocalarını aldattıklarıiçin göğüsleri demir taraklarla yarılıyordu, diliyle süreklikızgın bir sobayı yalayan biri, efendisine kötü söz söylemiĢti; tek bacağındanasılmıĢ bir çocuğun gövdesinin deliklerinden, kurbağa, akrep,yılan, karınca, sinek, solucan gibi haĢarat geziniyordu, dünyadayalancılık yapmıĢtı, biri, sütun gibi dimdik yılan Ģekline girmiĢ dikiliyordu,fakat baĢı insan baĢıydı, din değiĢtirmiĢti...Arda Viraf m hayalinde de, Dante'nin Ġlahi Komedya'sı gibi, cehennemacılarının tasarımı için bol malzeme vardır, hayal gücü daha dasonsuzdur, ikisinin de, cennetin neĢesine iliĢkin gördüklerimiz, ıĢığındeğiĢik bolluğu ile oturan, dikilen, dolaĢan ılımlı arkadaĢlar ve çok iyigiyimlilerden ibarettir. Gerçekten, korkutucu akıntının günlüğüsayfalarca sürer ve iğrenç kokan çukurun yolu görüldükten sonra,hayalci, yazar, 'sonra Kötü Ruhu gördüm, ölümcül dünyayı yıkanı, dinikötülük olanı, cehennemdekilerle alay eden ve eziyet edeni, ve nedenbenim iĢimi yaparsın ve yaratıcım düĢünmeyip yalnız benim isteğimiyerine getirirsin diye soruyordu'."Sonra, iki melek kılavuzum, Ġtaat ve DüĢüncenin Alevli AteĢi, benikaranlık ve korkunç, berbat yerden çıkardılar. Sonsuz ıĢığa, Ahu-raMazda'nın toplanb yerine getirdiler. Biat etmek istedim, Ahura Mazdabana, mükemmel bir hizmetçi oldun Arda Viraf, dedi. Dünyaya beniminancımın bildiricisi olmak için geldin. ġimdi onlara git, görüpanladığın gibi dünyada doğruyu anlat. Bana inananlara Arda Viraf, birtek dini yolu vardır, yüksek dinin yolu, baĢka yol yoktur, dindar olantek yolu izleyin ve ondan mal, Ģan, akü için dön-170


meyin, fakat iyi düĢünce, iyi söz ve iyi iĢlerle yaĢayın; Ģunu da bilin kibu sığırlar tozdur, bu atlar tozdur, altın ve gümüĢ tozdur ve insanıngövdesi tozdur; dünyada yalnızca tozla uğraĢmayın, dindarlara övgüdebulunun, görevlerinizi yerine getirin ve iyi iĢler yapın, de. Senmükemmelsin Arda Viraf, git ve vahyet, Tanrıyı düĢünerek yaptığınızher temizlik ve temizlenmeyi bileceğim, hepsini bilirim.''Bu sözleri duyunca Yaratıcı Ahura Mazda'nın önünde eğildim'diye Ģahane eser biter, 'Ġlahi îtaat ve DüĢüncenin Alevli AteĢi beni,Ģimdi üstünde yazdığım bu hah döĢenmiĢ yere cesurca ve baĢanylagetirdiler'.'Mazdayanianlarm iyi dini ihtiĢamla zafer kazansın!''Sağlık, zevk ve neĢe ile bitirildi'.* 15^2. KOZMĠK DÜġÜġ VE YENĠLENMEĠranlı yaratılıĢ, düĢüĢ ve dünyanın yenilenmesi mitosu, temel olarak,,yalnız Yahudilik ve Hıristiyanlığın mesih düĢüncelerini değil fakatDas Kapitalin birinci cildinin son bölümündeki gibi, Marksist proloteryavahiyleri parodilerini de etkilemiĢtir. Kendisi, yalnız Pehlevi(orta Farsça) eseri, BundehiĢ 'YaratılıĢ Kitabı'nda korunmuĢtur. ArdaViraf kitabı gibi bu da son Sasani restorasyon döneminin (Ġ.S. 226-641)ürünüdür/ 16^ Ġ.S. 881'e kadar bugünkü haliyle tamamlanmıĢ değildir.Sonuçta, iyi ve kötü kozmik çeliĢkisinden türeyen ana temanın vahyindenyalnızca popüler ve yansıma ile- daha sonraki inançlaniçermiĢtir. Fakat Ġran biliminin eski ustası James Darmesteter'in ZerdüĢtgeleneğinde gözlediği gibi, dünyada, eski yükseliĢinden bu kadarzayıf ve eksik anıtlar bırakan böyle büyük bir inanç daha yoktur. ( 17 )Önce Büyük Ġskender'in (Ġ.Ö. 331) sonra Ġslarrun (Ġ.S. 641) gayreti ileson acılı yemden inĢasından yüzyıllar sonra, bir zamanların büyük ĠranĠmparatorluğu dininden, acınacak kadar az Ģey, yıkıntılar kalmıĢtır. .BundehiĢ'e göre:Dünyadaki her Ģeyin onunla iĢlediği iki yaratıcının diyalektiği,doğanın her parçasında iyi ve kötüyü gösterir, kendisiyle çeliĢkili vedüzensizlikle nitelenmiĢ tüm sonsuzlukta mevcuttur. Fakat ikisi desonsuza kalmazlar. Sonuçta kaçınılmaz olarak, karanlık ve kötü güç,Angra Mainyu, tüm çerçevesi ile, tüm tarihin gösterdiği dünyanın ye-171


nilenmesi kriziyle yok olacaktır, her bireyin kategorik olarak gerçekleĢmesioluĢacaktır.'Çünkü böylece (peygamber ZerdüĢt'ün sözleriyle) iki önde gelenruh, bir çift olarak gene de eylemlerinde bağımsız olarak, eskiden beribilinirlerdi. DüĢünce, söz ve iĢ olarak daha iyi ve daha kötüdürler. Ġkisiarasında akıllı olan, doğrusunu seçsin, öyleyse kötü iĢleri yapanlar gibiseçmeyin. Böylece mükemmellik elde edilene kadar büyük yenilenmeyigetirenler ve dünyayı ilerletenler gibi olabiliriz' (18)Ahura Mazda, (BundehiĢ'te okuyoruz) herĢeyin bilgisiyle, tümsonsuzlukta Angra Mainyu'nun var olduğunu fakat onun geri, a posterioribilgisiyle, ıĢığın varlığını bilmediğini, biliyordu. YaratılıĢ, AhuraMazda ruhsal bakımından otuz bin yıl mükemmel durumda kalan belliruhsal varlıkları yarattığında baĢladı. Bunlar, hareketsiz, düĢüncesiz vefiziksel varlığı olmayan varlıklardı. Bu zamanın sonunda, karanlıklargücü, yükselerek, haĢmeti kavradı, yalnızca yıkıma istekli bedhahdoğası nedeniyle ıĢığı bozmaya koĢtu. Onun gücünü kendisinden fazlabuldu. Ama kırgınlık içinde kendi gayyasına dönerek, orada Ģeytanlaryarattı. Onlarla, ıĢığa karĢı çıktı.Sonra IĢığın ve Gerçeğin Efendisi, sonun ne olacağını herĢeyi bilen bilgisiyle bilerek, yalan canavarıyla buluĢmaya gitti. BarıĢ önerdi.Öbürü düĢündü: Ahura Mazda güçsüz olduğundan barıĢ istiyor.Ama Ahura Mazda, sen her Ģeyi bilen ve herĢeyi yapabilecek güçtedeğilsin, bu nedenle beni ne yok edebilir ne yarattıklarımı kandırabilirsin. Dokuz bin yıllık karıĢık bir çeliĢki dönemi saptayalım, dedi.Çünkü üç bin yıl her Ģeyin kendi istediği gibi olacağım biliyordu. Üçbin yıl iki isteğin karıĢıklığı olacaktı, son üç binde, ZerdüĢt'ün doğumuyla ötekinin iradesi kırılacaktı, ilk üç binin durağan durumuyla budokuz bin, on iki bin yü yapıyordu. Ve Angra Mainyu, köksüz bilgisiyle bilmediğinden, bu düzenlemeden hoĢnut oldu. Gayyasına döndü ve oyun oynandı.&*$Ahura Mazda ilk adım olarak, Ġyi Akıl ve Gökyüzünü yarattı. ÖtekiKötü ve Yalanı. Ġyi Akü,. Dünya IĢığım, Ġyi Dini, Doğru Düzeni,Mükemmel Yönetimi, Kutsal Dindarlığı, Mükemmellik ve Ölümsüzlüğüüretti ikinci adım olarak, Efendi Mazda, köĢelerindeki dörtkaptanla teselli ordusunu yarattı, ay, güneĢ, sonra su, toprak, bitkiler,hayvanlar ve insan.Angra Mainyu, bu arada, uykusuna döndü. Fakat bu üç bin yılın172


sonunda diĢi bir Ģeytan, Jahi (aybaĢı) göründü ve ona seslendi: Kalk!Hepimizin babası! Artık ben dünyada Ahura Mazda ve baĢmeleklerininçekeceği zarar ve hasara neden olacağım. Doğru insanı, çalıĢanöküzü, suyu, bitkileri, bütün yarattıklarını zehirleyeceğim. AngraMainyu bunun üzerine kalktı, onu alnından öptü ve aybaĢı denilen tozcinin üstünde göründü. Benden istediğin nedir diye sordu. Bir erkekistiyorum diye yanıt verdi, bana onu ver. Angra Mainyu'nun biçimikütük gibi bir kertenkele iken, o anda, on beĢ yaĢında genç bir insanadönüĢtü. Bu ona Jahi'nin gayretini verdi.Angra Mainyu sonra, bedbahtlıkla öfkelenip, burçlarda dolaĢangezegenlere yılan gibi sarıldı, uzayın belirlenmiĢ düzenini bozdu.Ġkinci cüreti, suya karĢıydı. Ona da karanlık indi. Sonra toprağa, yılan,akrep, kertenkele ve kurbağa döktü. Öyle Ġd toplu iğne baĢı kadar yerbile bu haĢarattan kurtulamadı. Toprak sallandı ve dağ sıralanyükseldi. Angra Mainyu onu deldi, merkezine indi, Ģimdi bu,cehenneme yol oldu. Dördüncüsü bitkileri kuruttu. Fakat Bitki meleği,onları bir parça suyla karıĢtırdı ve Yağmur meleği onları yağmurlayere döktü. Bütün dünyada insanın baĢındaki saç gibi bitki fırladı. Bubitkilerin tohumlarından, dalsız kökü, tatlı suyu ile, kabuksuz BütünTohumların Ağacı, dünya okyanusunun ortasından yükseldi. GriffonkuĢları ona kondu, sinekler ondan çıktı, suya tohum attılar ve yağmurlagene dünyaya yağdılar.Dahası, ilk ağacın çevresinde, ikincisi, yaĢlıları kaldıran, ölülericanlandıran, ölümsüzlüğü ihsan eden Gaokerena, Beyaz Haoma(Sanskritce soma) ağacı yükseldi. Onun kökünde Angra Mainyu,kökünü yaralasın diye bir kertenkele yarattı. Fakat bu kertenkeleyiuzaklaĢtırmak için on tane karabahğı yaratıldı. Bunlar her zaman onunkökünün çevresinde, birinin baĢı kertenkeleye dönük olacak biçimdeyüzerler. Bu iki ağacın arasında 9.999.000 mağaralı dağlar yükseldi.Bunları iĢlevi sulan korumaktı, onun mağaralarından sular her ülkeyeakü.Bitkilerin yapısında da; Angra Mainyünun geliĢinden önce hiçbirinindikeni ve kabuğu yoktu. Bütün Tohumların Ağacı gibi hepsitatlı ve yumuĢaktı.Sonra Angra Mainyu'nun beĢinci iĢi, Yalnız-Yaratüan Öküze kar-Ģıydı. Ġlk yabanıl, Daiti ırmağının kıyısında Eran Vej'da dünyanın yediülkesinin merkezinde inek biçiminde otluyordu. Ay kadar beyaz veparlaktı. DüĢman sinek gibi uçarak geldi. Hırs, istek, acı, açlık, has-173


talık, Ģehvet ve uyuĢukluk hayvana sokuldu. Yalnız-YaratılmıĢ Öküzöte yana geçti, sağa düĢtü. Ruhu çıktı, önüne durdu. Ahura Mazda'yiçağırdı. On bin insanın aynı anda çıkan sesi gibi sesle. Bu kadar yıkımdünyaya geldiğine göre, yaratıkların koruyuculuğu kime kaldı? Birzamanlar açıkladığın insan nerede? Onu ben yaratacağım ki, korumaöğretisini öğretsin?IĢığın Efendisi yanıtladı, sen hastasın, öküz Ruhu. Angra Mainyuhastalığıyla hastalandın. Eğer dünyada bu inĢam yaratma zamanı Ģimdigelseydi, Angra Mainyu'nun hiç etkisi olmazdı.Öküzün ruhu ay katına yükseldi ve aynı Ģekilde ay katma, güneĢkatına seslendi. Fakat orada ZerdüĢt peygamberin yolunun ruhu onagösterildi ve o da yatıĢtı. Dünyanın yaratıklarım besliyeceğim dedi.Dünyadaki yaratıklara rızasını gösterdi, yeniledi.Bu arada, Yalmz-Yarahlan Öküzün gövdesi sağa düĢünce, onuntohumu aya götürüldü, ay ıĢığında temizlendi. Bu temizlenmiĢ tohumdanerkek ve diĢi çıktı, sonra dünyada 282 tür çift göründü. HavadakuĢlar, yerde dört ayaklılar, suda balıklar. Ve öküzün iliğinin geldiğiyerde 55 cins tohum ve 12 cins sağaltıcı bitki büyüdü. Boynuzlarındanbezelye, burnundan pırasa, kanından Ģarap yapılan asma, ciğerlerindensedef otu benzeri otlar ve yüreğinin ortasından kekik.Angra Mainyu'nun altıncı saldırısı ilk yaratılmıĢ insan Gayomart'akarĢıydı. Ruhsal formuyla Yalruz-YaratılmıĢ Öküzle Eran Vej'de, yediülkenin ortasındaki ülkede yaĢıyordu. Ahura Mazda ıĢığın efendisi/öncelikle Gayomart'ın üstünde bir ter çıkardı. Bir duanın bir kıtasınınokunması için geçecek kadar zaman içinde, bu terden on beĢ yaĢında,uzun ve ıĢık yayan bir insan gövdesi yarattı Gayomart'ın terinden çıkangövde gözleriyle Ulu Varlığa bakındı. Fakat dünyayı gece kadarkaranlık gördü. Toprak bir toplu iğne baĢı kadar yerinde bile haĢarattankurtulamamıĢtı. Büyük cennet katlan dönüĢümdeydi. GüneĢ ve ayhareket ediyordu, gezegenler yıldızlarla savaĢtaydı.Angra Mainyu, Gayomart'a, ölüm cinini yolladı. Fakat onun belirlenmiĢzamanı gelmemiĢti, yaĢamı otuz yıl daha sürecekti. Tamah,hastalık, Ģehvet ve uyuĢukluk o zaman Gayomart'a bulaĢtı. Ve ölüncesola düĢtü ve tohum verdi. Öküzünkü ayda temizlenmiĢti, Gayomart'ınki güneĢte temizlendi. Dahası, ölünce, orada, organlarından sekiz cinsmetal çıktı, altın, gümüĢ, demir, pirinç, teneke, kurĢun, cıva veadamant.Altın dünyada kıfk yıl kaldı, Mükemmel Tefekkür meleğince sak-174


lanıldı. Ondan on beĢ yapraklı bir bitki büyüdü -her yıl bir yaprak-veilk insan çifti birbirlerinin kollarını ve gövdelerini öyle sıkı sardılar kihangisi diĢi hangisi erkek görülmedi, ayrı yaĢıyan ruhlar oldukları daanlaĢılamadı. Bitkinin formunda iki insan oldular, MaĢya ve MaĢ-yoi.Onlara soluk verildi, bu ruhtu. Ahura Mazda, siz insansınız. Dünyanınatası, mükemmel bağlılıkla yaratıldınız. Yasal görevlerinizi yerinegetirin, iyi Ģeyler düĢünün, iyi sözler konuĢun, iyi iĢler yapın vecinlere tapmayın dedi.Her birinin ilk düĢüncesi ötekini memnun etmekti, ilk iĢleri gidipbaĢtan aĢağı yıkanmak oldu. Ġlk sözleri Ahura Mazda'run su, toprak,bitki, hayvan, yıldızları ve ay ve güneĢi ve bütün refahı yarattığı oldu.Fakat sonra, düĢman, çeliĢki, zihinlerine doldu. Onlar da her ĢeyiAngra Mainyu'nun yarattığım iddia ettiler.Otuz günü yemeksiz geçirdiler. Yaprak kırıntılarıyla örtündüler.Bir keçiye rastladılar ve memesinden sütü ağızlarıyla içtiler. MaĢya busütü içmezden önce mutluydum dedi. Fakat Ģimdi aĢağılık gövdemiçti, neĢem daha da arttı. Bu kötü konuĢmanın ikinci kısmı cinleringücünü artırdı.' Onlar da yiyeceklerin tadım azalttılar. Öyle ki yüzparçadan biri kaldı.Otuz gün sonra ĢiĢman ve beyaz diĢli bir koyuna rastladılar ve onukestiler. Melekler onlara tahtadan ateĢ elde etmeyi öğretti. Etikızarttılar. Üç parçasını ateĢe atıp bu ateĢin payı dediler. Bir baĢkasınıgöğe fırlattılar; bu meleklerin payı dediler. Bir akbaba bir parçasınıonlardan kaptı ve bir köpek ilk parçasını kapıp yedi. ġimdi, deridenelbise giydiler; bir çukur kazdılar, demir elde ettiler ve taĢlarla vurupucunu sivrilttiler. Odun kesip gölgelik yaptılar.Angra Mainyu çifti münakaĢa ettirdi. Birbirlerinin saçlarım, yanaklarınıkoparttırdı. Cinler, siz insansınız, cine tapm, bedbaht cininizboyun eğebilir, diye bağırdılar. MaĢya bir inek öldürdü ve sütü kınzeye doğru döktü. Cinler öyle güç kazandılar ki, sonraki elli yü, çift,birleĢme için istek duymadı. Ama sonra, önce MaĢyada sonra MaĢyoideistek uyandı. Kadına, seni görünce cinsel isteğim uyanıyor dedi.Kadın, senin isteğini görünce ben de sana kapılıyorum, dedi. Bu onlarınikisinin isteği oldu ve elli yü da bu bizim görevimiz diyekonuĢtular.Bir erkek ve kızları doğdu ve soyları için duyduklan Ģefkat borcuyla,anne birini, baba birini yedi. Ahura Mazda bu Ģefkati kaldırdı kiçocuk canlı kalsın. Ve yedi ikizleri oldu, yedisi erkek, yedisi kız-175


kardeĢ-eĢ../ 19 'Tekvinin ikinci bapındaki gibi ZerdüĢt mitosu, türeyiĢi, İlkel <strong>Mitoloji</strong>detartıĢılan bitki karmaĢasına bağlar/ 20 ) Fakat ilkellerin mitolojisindeyaĢamın ve dünyanın ahlaksal eleĢtirisi yoktur ve Levant öğretilerindekidüĢüĢ, sonuçta da restorasyon teması bulunmaz.Kitabı Mukaddes ve BündehiĢ, düĢüĢü, dünyadaki kötülüğün ahlaksalmuammalığına bir yanıt olarak yansıtırlar. Gene de mitsel olaydaiki görüĢ kesinlikle farklıdır, görüĢler gibi, restorasyon da, Ġranmitosunda kötü, kozmik görüĢ açısıyla değerlendirilir, insanın düĢü-Ģünden öncedir. DüĢüĢ sonraki episoddur. Kitabı Mukaddesteyse düĢüĢinsanı izler, onun uygunsuzluğu doğal dünyaya ve kendisine felaketgetirir. Kudüs Ġbrani Üniversitesi Profesörü Oseph Klausner' in önemlieseri İsrail'de Mesih tdeası (The Messianic Idea in Israel) 'nda denildiğigibi:'Doğal kötülük (felaket) peygamberlerin gözünde insan kötülüğününsonucudur. Doğarım yaratıcısı tanrı kötülüğün kaynağı olamaz.Böyle değilse iki güç, ryi ve kötü onun tarafından kullanılmıĢ olmak veTanrının niteliği tamamen, uyumlu, yapısal olarak ulu olmamalıdır.Ġnsanın iĢleri bu nedenle doğada ve toplumda kötünün kaynağıdır.'* 21 )Ve gene (italikler Profesör Klausner'e ait):'Ġsrailin akıllı adamları, Yunanistan'dakinin tersine, doğal kötülüğü(yıkım) bağımsız bir varlık olarak görmediler, insan kötülüğünün(yanlıĢlık) sonucu olarak gördüler. Peygamberler, doğa güçlerine sahipküçük tanrıya değil, tek tanrıya inandıklarından iyi ve kötünün tektanrıdan geldiğine inanmak zorunda kaldılar. Eğer iyi ve kötü, doğasıkesinlikle mükemmel ve uyumlu olması gereken tek üstün varlıktangeliyorsa (yoksa tek olamaz ve dualizm-ikicilik inanana varılır) ozaman gerekli üstün varlık kötüyü kötü insanlar nedeniyle ve kötüinsanlar için yaratıyordur. Böylece kötü insanların kötülüğü sona erersebütün kötülük, genelde doğal kötülük de bitecektir'/ 22 )Kötülüğün kaynağı nasıl tanrıda olabilir, tanrıda değilse insandaolabilir, tartıĢmayacağım. Fakat, bu düĢünce karıĢıklığının karĢıtıZerdüĢt sistemi, bir karar verme anım garanti etmektir. Ġran mitosundayaratılıĢın bozulması kiĢilikten değil, ilkeseldir. Yalan, felsefi olarakHint ilkesi Mayanın, dünyayı yaratan hayal gücünün, eĢdeğeridir.Adem ve Havva'nın günahı kurala uymamaktır. Bu da onto-lojikolmaktan çok pedagojiktir, hatta ahlaksaldır, çıkarla ilgilidir. Kert-176


di kendini yönetmek ahlaksal bir tartıĢmaya neden olabilir. Eski Ahitöğretisinde önem açıkça bu tür emirlere iradi olarak uymayı vurgular(Yemek tabusu, sabah yasağı, benzetmesiz tapınma, sünnet, endogamive ötekiler). ZerdüĢtcülerde, bu konulara önem verilir, yakın akrabaevliliği, saç ve tırnakların kesilmesi, düzenlenmesi, ateĢ için kuruodun, aybaĢı temizliği, vb, fakat iki geleneğin ciddi, derin yaklaĢımlarıkarĢılaĢtırıldığında, kozmik yasaya aĢiret geleneğinin yükseltilmesininötesinde, olası geliĢime, iki zıt düzen tasarladıktan görülür.Kitabı Mukaddes'in görüĢünde, düĢüĢün, insan tarihinin tanrıyakarĢı gelmesi çerçevesine konmasıyla, tanrının kimliğine daha fazlarekabeti yasaklamıĢtır; insan kimliğine leke sürmüĢtür ve dahası bumitosun tarihselliğine artan bir önem karĢı konulmaz bir ısrar kazandırmıĢtır.Sorunun kozmik yönü ise felsefe ile simgeleĢtirilmiĢtir.Daha sonraki yüzyılların gösterdiği gibi Kitabı Mukaddes tefsirininegemenliğinde her arta ruhsal davranıĢın, tutumun, önde gelen esini buolmuĢtur.israil'de mesih fikri, Profesör Klausner'in gösterdiği gibi, temeldekozmolojik değil siyasaldır. Ana konusu' Ġsraili dünya önderliğineyükseltmektir. Klausner, Ġsrail halkının Mesihe inanmasında, siyasalöğe, etnik öğeyle kolkola gider, diye yazarP 3 ' 'Ulusctı olan da evrenselolanla'. Kudüs'ün düĢüĢünden önceki dönemde (I.ö. 886) peygamberöğretisinde vurgu tanrının durumuna taraftar olma gereksini-mindedir.Yani Yahudiler gibi yaĢamak, Yahudi olmayanlar gibi değil. Ilk Isaiah(Ġ.Ö. 740-700) tarafından yüceltilen mesih zamanın genç Judah kralıHezekiah (727-698) olmuĢtur. Profesör bu noktada, aĢağıdaki TalmuddeyiĢini alıntılar: 'Kutsal olan, kutsama ona, He-zekiah'ı mesih veSennacherib'i Gog ve Magog olarak atamak istemiĢti (Sanhedrin 94a)Gene Amora R.Hillel'in deyiĢi: 'israil için mesih olmayacak, çünküonlar onu Hezekiah günlerine gördüler'. (98b ve 99a)/ 24 ) Bu dönemde'tanrı günü'nün dünyanın veya zamanın sonu(ölülerin diriliĢi ve ötekikonularla) ile bir ilgisi yoktu. Bu düĢünceler henüz ZerdüĢtkaynağından Kitabı Mukaddes inanıĢ sistemine girmemiĢti.Fakat bu kaynakta, kurtarma düĢüncesi siyasal değil, kozmolojikti.On iki bin yıllık süreden sonra dünyanın sonunda görünecekti. AhuraMazda tarafından önceden biliniyordu ve o gün görünüp yaĢayanlan veölüleri yargılayacaktı. Peygamber ZerdüĢt'ün nihai amacı bu ne-177


denle ciddi ve geniĢ anlamıyla öğretisinde dünyanın Ģekil değiĢtirmesini(tecelli) getirmezdi, gene dünyanın baĢlangıçtaki gibi karanlıktan,acı ve ölümden kurtulmuĢ olmasıydı. Bir Avestan metninde,'ondan sonra', yaĢlanmak ve ölmek, çürümek ve bozulmak yok, sonsuzyaĢam ve sonsuz çoğalmak, kendi isteğinin efendisi olmak var. Ölülerçıkınca, yaĢam ve ölümsüzlük gelecek ve dünya istediği gibi yenidenkurulacak' diye anlatılır. ^Dünya gezegenindeki Ġ.Ö. VI. yüzyılda yaĢayan gerçek bir kiĢiolarak ZerdüĢt, bize gelen yaĢamının yetersiz bilgileriyle, tam yansıtılmamıĢolabilir. Fakat ZerdüĢt'ü mükemmel bir insan olarak yansıtansimge gezegeninde, çok açık ıĢıkta görülür, açıkça kronolojik değilfakat görevinin mi tos uy la -Buda ve isa'nın yaĢamları gibi- yaniyaĢadığı gerçeğin devrim ve simgeleĢtirilmesiyle ve ona ve öğretisineihtiĢamla bağlanılarak görünür. Okuyoruz:'O seriate göre düĢündü, seriate göre konuĢtu ve seriate göre yaptı,öyle ki o kutsalın yaĢayan dünyada en kutsalıydı, gerçekleĢen dünyadaen iyi yöneticiydi, parlaklıkta en parlak ve ihtiĢamda en ihtiĢamlıydı,zaferde en muzafferiydi. Onun görünmesiyle cinler kaçtılar (26)Onun dünyaya gelmesi ve öğretisini yayması, on iki bin yıllıkdünya süresinde, son üç bin yılın baĢlangıcıydı. Sonundc manevi oğluSaoĢyant 'gelecek kurtancı' dünya mesihi görünecek, Gerçeğin, Yalanüstünde zaferini tamamlayacak ve tanrının bozulmamıĢ yaradılıĢıdünyada sonsuza kadar yeniden kurulacak.Efsane ZerdüĢt'ün doğum yerinin, ilk insan Gayomart ve Yalnız-Yaratılan oküzünki olduğunu söyler, Daiti ırmağının yanmda, yediülkenin ortasındaki ülke Eran Vej'de. Doğunca güldü. Okuyoruz:Doğumunda, büyümesinde, sular ve ağaçlar neĢelendi. Doğumundabüyümesinde sular ve ağaçlar arttı. Doğumunda, büyümesinde, sularve ağaçlar neĢeyle bağırdı'.^27 ) *>*£?Cinler ise baĢka durumdaydılar. Angra Mainyu kuzeydeki yerindenkoĢtu, sürüsüne yok edin onu diye bağırdı. Fakat kutsal bebek AĢiVanguhi diye bilinen duayı yüksek sesle okudu ve cinler dağıldılar.'Efendimizin isteği kutsal Ģeriattır' diye dua etti, 'iyi akim zenginliği budünyadaki Ahura Mazda'nın iĢleridir. Onun Ģeriatına göre onun gücünükullanarak bağıĢta bulunun ve fakirlere yardım edin'. (28)Peygamberin üç karısı olduğu nakledilmektedir. Fakat bunda ta-178


ihten çok mitolojiyi biliyoruz, "ilk ve ayrıcalıklı karısına gitti. AdıHvov'du, üç kez, her seferinde tohum yere geçti. 'Bu onun Toprakolduğunu gösterir.' Ve ilk yaratılan insan Gayomart'ın tohumunu alanmelek bu tohumun da kuvvet ve parlaklığım aldı'.t 29 ) Bu tohumlar,kozmik yenilenme zamanında üç oğul olacaktı: UkĢyat-nemangh,UkĢhyat-ereta ve sonuncusu Mesih SaoĢyant/ 30 'Bir kız, Eredad-ereta, Kansava gölünde yıkanırken, on iki bin yıllıkdünya süresinin sonunda, bu tohumdan gebe kalacak ve kurtarıcıSaoĢyant'ı doğuracaktı. Önceki ikisi de böyle doğmuĢtu, iki bakireden,Srutad-fedhri ve Vanghu-fedhri'den.* 3 *)Fakat gelecek olan yenilenmenin doğası ile ilgili olarak Ģu açıklanmıĢtır:Topraktan bitki gibi büyüyen MaĢya ve MaĢyoi, önce su, sonrabitki, sonra süt, sonra etle beslendiler. Ölme zamanlan geldiğinde,önce etten, sonra sütten, sonra ekmekten vazgeçtiler, ölene kadar suylabeslendiler. Aynı, son bin yılda, tat gücü azalacağı gibi. Bir kutsanmıĢyemeğin tadı, üç gün ve geceden fazlası için yeterli olacak, insanlaretten vazgeçecek, sebze ve süt yiyecekler. Sonra sütten kaçınacaklar,bundan sonra sebze ve suyla beslenecekler. SaoĢyant'ın geliĢinden onyıl önce yiyeceksiz kalacaklar ve ölmeyecekler/ 32 'BandehiĢ'e göre, ölülerin diriliĢi, SaoĢyant'ın geliĢini izleyecek.Önce Gayomart'ın kemikleri canlandırılacak. Sonra MaĢya ve MaĢyoi'nin,sonra öteki insanların. Hepsi gövdesine kavuĢunca, herkesannesini, babasını, kardeĢlerini, karısını ve cinsinden ötekileri bilecek.'Sonra, tüm insanların bulunduğu bir toplantı olacak, herkes kendiiyi ve kötü iĢlerini görecek. Ve bu toplantıda kötü bir adam, beyazkoyunların arasındaki kara koyun gibi göze çarpacak. Dahası, toplantıdakötü adam, dünyada arkadaĢı olan doğru olana dünyadaykensenin yapmıĢ olduğun iyi iĢlerden niçin bana haber vermedin, diyeĢikayet edecek. Ve eğer doğru adam ona bildirmediyse toplantıda o dautanacak.Sonra doğru ile kötü ayrılacak, doğru cennete fakat kötü geri cehennemekonulacak. Üç gün üç gece cehennemde gövdesi cezasınaçarpılacak, sonra kötüler üç gün üç gece cennetin mutluluğunu tadacak.Doğrunun kötüden ayrıldığı gün, insanların gözyaĢları bacaklarındanaĢağıya akacak. Baba eĢinden, kardeĢ kardeĢinden, arkadaĢarkadaĢından ayrılınca, hepsi kendi iĢinden ceza görecek. Doğrular179


kötüler için, kötüler kendileri için ağlayacak, çünkü kendi iyi, oğlukötü bir baba olabilir, kendi iyi kardeĢi kötü olabilir.Bir meteor düĢecek ve dünyanın sıkıntısı koyunlara kurt düĢmüĢgibi olacak. AteĢ ve ateĢ meleği cehennem ve dağlardaki metali eritecek,bu, dünyada ırmak gibi akacak. Bütün insanlar bu ırmaktan geçiptemizlenecek. Doğru birine ılık sütte yürür gibi gelecek, kötüye erimiĢmetalde yürüyor gibi olacak.Sonunda, en büyük sevgiyle hepsi bir araya gelecek, baba ile oğul,kardeĢ ile arkadaĢ, birbirlerine sarılacaklar. Yıllardar neredeydin veruhun nasıl yargılandı, doğru muydu, kötü mü? Gövde gördüğü ilk ruhubu sözlerle soruĢturacak. Bütün insanlar Ahura Mazda ve meleklerineövgüyle yükselen bir ses olacak. SaoĢyant yardımcıları ile bir törenleöküzü kesecek, yağından, beyaz Haoma'dan, ölümsüzlük içeceğihazırlanacak. Bütün insanlara verilecek ve hepsi ölümsüz olacak.Ve bu da; dünyada yaĢamıĢ olan herkes kırk yaĢında olacak, daha azyaĢamıĢ olan on beĢ yaĢmda olacak; herkese kendi karısı verilecek vekarısı ve çocukları ile yaĢıyacak. Dünyadaki gibi olacaklar ama artıkçocuktan olmayacak. Ve bu da; dünyada tapınmayanlar ve elbiseyidoğru bir armağan olarak bağıĢlamayanlar, çıplak olacak. Fakattapınacaklar ve melekler onlara elbise sağlayacak.Sonra, Ahura Mazda, Angra Mainyu'yu ve her melek kendi karĢıtımyakalar. DüĢen meteor yılanı yakıp kül eder, cehennemin kokusu vetozu da bu metalle yanar, ta ki cehennem temizlenene kadar. AhuraMazda cehennemin arazisini dünyayı geniĢletmek için getirecek, evreninyenilenmesi gerçekleĢecek ve her Ģey ölümsüz olacak.Ve bu da; dünya buzsuz, yükseltisiz bir ova olacak, hatta zirvesiChinvat Köprüsü olan dağ bile yıkılacak Ve yok olacak'.^33 '3. ġAHLARIN ġAHIGüçlü Asur monarkı Tiglath Pilesar ĠÜ (h.Ġ.Ö. 745-727) iĢgal ettiğihalkların iradesini kırmak için yeni bir yol bulmuĢtu. Bu hanedansüresince ġalmaneser V (726-722) Sargon II (721-705) Sennacherib(704-681) Asarhaddon (680-669) ve Asurbanipal (668-626) (eski Semitikdünya hakkında bilgilerimizin çoğunu yıkılan tablet kütüphanesindenöğrenmiĢizdir) tarafından bu yol kullanıldı. En eski uygulamalar-180


dan biri fethedilen Ģehrin halkını kılıçtan geçirmekti. Aynı Jericho'dakiJoshua'run savaĢçıları gibi: Ve erkek ve kadın genç ve ihtiyar,öküz ve koyun, ve eĢek, Ģehirde olanların hepsini kılıçtan geçirip tamamenyok ettiler'/ 34 ) Ve gene, 'çünkü Rabbin Musa'ya emrettiği gibionları tamamen yok etsin, onlara lütuf olmayıp ancak kendilerini helaketsin diye', Ai'de W, Gibeon'da, Makkedah, Libnah, Gezer, Eglon,Hebron, Deb ir ve bütün Necip halkı da. Veya, gelip, tüm Ģehirlileriköle yapabilir, vergiye bağlıyabilirdi. Manasse'nin Megiddo'yu ve Zebulun'unKitron' u yaptığı gibi/ 36 ) Fakat ilk uygulama, galibin zaferininsonuçlarından yararlanmasını engelliyor, ikincisi de sağlam birhalk bırakarak isyana hazır tutuyordu/ 37 )Tiglath Pilasar'ın buluĢu, fethedilen halkların kendi ülkelerindenbaĢka yerlere sürülerek toprakla bağlarını kesmek ye yaĢam yollarınıdeğiĢtirmekti. Babil 745'de fethedildi ve halkının büyük kısmı götürüldü.Yazıtlar bu ülkenin en azından 35 ayrı halkının böyle götürülüpdeğiĢtirildiğini yazıyor/ 38 ) 739'da Ermenistan yıkıldı ve Ha-matheyaletinden- otuz bin kiĢi, yukarı Dicle'nin TuĢan eyaletine götürüldü.Aynı miktar Suriyeli Celneh'ten alınmıĢ ve yerlerine ElamdanAramiler yerleĢtirilmiĢtir/ 39 ) Amos peygamber, Ġsrail'de bağırırken,halkını, komĢu ulusların felaketleriyle uyarıyordu, 'Sionda kaygısızolanlara ve Samiriye dağında emniyette bulunanlara, milletlerinbirincisinin tanınmıĢ adamlarına.» ne yazık! Kalneye geçin de görün,ve oradan büyük Hamata gidin, ve Filistinlilerin Gat Ģehrine inin'/ 40 )Halklar, doğudan batıya, batıdan doğuya, kuzeyden güneye, güneydenkuzeye, eskiden eser kalmayıp ulusal sürekliliğin toprak temelikalmayana kadar sürmüĢtü.Asur krallarının tarihsel rolü, bu nedenle, eski Yakın Doğu halkınınbu zamana gelen uluslararasılaĢmıĢ etkileĢiminden, karıĢımındanyaratılmıĢ tüm geçmiĢi silmek olarak tanımlanabilir. Kendileri de, buarada, çok tehlikeli bir karma oluĢturuyorlardı. Ġ.Ö. 616da, canlananBabil'in kralı Nabopolassar'ın bağlaĢığı Medli Aryan kralı Kyaxares,kuzey doğudan gelerek, Asur'a girdi. 612'de Ninova'yı aldı.Ġmparatorluğun halklarına zulmetti, onların uygulamasını o kadargüzel yerine getirdi ki, Eduard Meyer sonucu Ģöyle anlatır: 'En müthiĢindenbir felaketti. Sadece bir imparatorluk parçalanmadı, bir anöncesinde tüm Asya'yı kontrol eden fakat pratikte tüm halkın musibetive korkusu olan uluslar yok edildi... Asurlular kadar hiç bir halkbütünüyle yok edilmemiĢti'/ 41 )181


YetmiĢ beĢ yıl sonra, Yakın Doğunun efendiliğini Medler de paylaĢtılar.Onlar kuzeyi, Babilli Kildani kralları güneyi yönettiler. Babillilerinen önemlisi Nabukadnezar II (Ġ.Ö. 604-562) idi. Peygamber Yeramia'nın,Judah halkım günah ve itaatsizlikten cezalandıran, Yeho-va'mnhizmetçisi olarak nitelendirdiği Nabukadnezar.* 4 *) Kuzey krallığıĠsrail, Judah ve Asur'un bağlaĢıkhğıyla 721de çöktü. Judah'in kendisi de586'da, Yehova'nın hizmetçisi Nabukadnezar tarafından yıkıldı. Ġki halkda sürüldü. Fakat, VI. yüzyılın ortasında Yakın Doğu siyasalsahnesinde yeni bir tür efendi görüldü, yeni bir devlet fikri. Dört ustavuruĢla, Pers kralı Büyük Kyrus, önce Med kralı Astyges'i 550 yılındayendi, ve, onun gözlerini çıkarmak, canlı canlı derisini yüzmek, dahaönceki krallar gibi elini kesmek yerine, ona baĢkentinde bir yer verdi.Sonra, Babilli Nabonidus, Mısırlı Amasis, Lid-ya'nın güçlü Krezüs'ü veYunan Ģehir devleti Ġsparta bağlaĢıklığı ile tehdit edilince, doğrudan engüçlü hasmı Krezüs'ün üstüne yürüdü. 546nın sonunda Anadolu'nunyöneticisi oldu. YenilmiĢ düĢmanına Ekbatan yakınında BareneĢehrinde yöneticilik bağıĢladı. Üçüncüsü, 539da, güney Babil'eyürüdüğünde, bu Ģehrin ana tapınağı Marduk rahiplerince açık birdavetle karĢılandı. ġehrin sahibi oldu. Dördüncüsü, bütün o zamankiAsya'nın efendisi olunca, Babil'in Marduk'una taptı, bu Ģehrin tanrısına.Tapınaktan, Yakın Doğu'nun baĢta gelen Ģehirlerinden ele geçmiĢilahların putlarım kaldırdı, kendi Ģehirlerine gönderdi. Son olarak Judahhalkının kendi ülkesine dönebileceğini ve Kudüs tapınağının yenideninĢasını emretti. Profesör Meyer 'karakterinin soyluluğu bize dünyanınefendisi yaptığı Ġran'ın yazıtlarında da yansır, kurtardığı Yahudilerin veyendiği Yunanlı-lannkinde de' diye yazıyor. ^Ezra'da Ģunları okuyoruz:Ve kral KoreĢ, Nebukadnetsarın YeruĢalimden çıkarmıĢ ve ilahlarınınevine koymuĢ olduğu Rab evinin kapılarım çıkardı, ve Fars kralıKoreĢ bunları haznedar Mitredatın ekle çıkardı, ve onları Yahu-da beyiġeĢbatsara sayı ile verdi. Ve onların sayısı Ģudur: otuz altm leğen, bingümüĢ leğen, yirmi dokuz bıçak, otuz altm tas, dört yüz on parça ikinciçeĢit gümüĢ tas, ve bin parça baĢka kaplar. Bütün altın ve gümüĢ kaplarbeĢ bin dört yüz parça idi. Sürgünler Babilden YeruĢalime getirildiğizaman ġeĢbatsar bu kapların hepsini getirdi.' 44 '182


Ġkinci Isaiah Î.Ö. 539'da, sürgünden dönüĢ döneminde soylu Perskralı Kyrus'u 'Yehovanın meshettigi' diye niteler. Yehova onu sag elindentutmuĢtur, 'önümde milletlere baĢ eğdirmek, ve kralların belinigevĢetmek ve kapılan kapanmasın diye önünde kapı kanatlarını açmakiçin'/ 45 ) Kyrus'un kendisi, kılavuzunun Ahüra Mazda olduğunuvarsayarken, Ġbrani peygamber tersine, sesini duyduğu tanrının Yehovaolduğunu bilmektedir:Ben senin önünden yürüyeceğim, ve çıkıntlı yerleri düz edeceğim,tunç kapıların kanatlarım kıracağım, ve demir sürgülerini parçalayacağım,seni adınla çağıran Rab Ġsrailin Allahı benim idiğimi bilesindiye karanlığın hazinelerini ve gizli yerlerin saklı zenginliğinisana vereceğim. Sen beni tanımazken kulum Yakub ve seçtiğim Ġsrailiçin seni adınla çağırdım, sana ad taktım. Rab benim, ve baĢkası yoktur,benden baĢka Allah yoktur. Sen beni tanımazken sana kuĢakbağladım ki, Ģarktan ve garptan olanlar benden baĢkası olmadığınıbilsinler, Rab benim, ve baĢkası yoktur. IĢığa Ģekil veren, ve karardığıyaratan, barıĢıklık eden ve bela yaratan, bütün bunları yapan Rabbenim'* 46 )ZerdüĢt öğretisinin ikiciliğinin karĢıtı Yehova'nm, Kyros'a böyledediği varsayılmaktadır.Peygamber, sonra. Efendinin sıvazladığı ġahlar ġahının öteki yereltanrılarının tapınaklarının yeniden yapılmasını sağlamasının acısıyla,tanrıları küçük görür, sonra etkili bir Ģarkıyla, yabana bir kralaracılığıyla getirdiği restorasyon mucizesi için Rabbine övgü düzer.Fakat, Babil'in tanrısı Marduk'un rahipleri de övgüyle coĢkuludurlar.Son Kildani kralı Nabonidus Marduk ruhbanının aleyhine Harranlı.ay tanrısı Sine tapardı, onun kültünü tutardı ve canlandırmıĢtı/ 45^Soylu tutumuyla Nabonidus'u Karmanya'da bir yere atayan Kyrus'aMarduk tapınağının yazıtları, dinsel biçimleri içinde, kurtarıcı kraldiye övgülerde bulunmuĢlardı. Bu mersiyeler toprak bir silindirdekorunmuĢtur, Kyrus'un Silindiri. BaĢtaki 7-8 bozulmuĢ satırdan sonraNabonidus'un delaleti gelir ve aĢağıdaki ilginç metni okuruz:'... günlük sunaklar unutuldu... tanrıların kralı Marduk'a hizmet...halk acımasız boyundurukla yıkıldı...Ve tanrıların efendisi, onların çığlıklarına önem vererek gazabageldi... merhametle onlara döndü. Ulusları taradı, aradı, yüreğinden,elinden tutacağı bir prens araĢtırdı.183


Kyrus, Ansan kralının adını söyledi, onu evrensel krallığa çağırdı.Guttum ülkesi, Med kralının diyarı, onun ayakları önünde eğildi. EllerinekoĢan kara kafalı insanları kral doğruluk ve adaletle kabul etti.Ġnsanlığın koruyucusu ulu efendi Marduk, onun iyi iĢlerine ve doğruyüreğine neĢeyle baktı.Marduk ona Babil'e, kendi Ģehrine yürümeyi emretti. Ona Babil yolundayaklaĢtı, onun yanında arkadaĢı gibi yürüdü. Çok güçlü birlikleriırmak suları kadar çok silahlarıyla yarımdaydılar. SavaĢsız,öldürmeden, onu Babil'e, kendi Ģehrine soktu. Babili beladan korudu.Marduk'a saygı göstermeyen Kral Nabonidus'u Marduk, Kyrus'un elineverdi. Ve Babil halkı, hep birlikte, Sümer, Akad'ın hepsi, ululan veyöneticileri onun önünde eğildi, ayaklarını öptü onun krallığındanmemnun oldu ve yüzleri parladı. Kral haĢmetle, ölüleri yaĢamadöndürdü, imha ve yanlıĢtan kurtardı, hepsi onu neĢeyle kutsadılar veadını takdis ettiler.'Sonra metin yeni ġahlar ġahma yönelir'Ben Kyrus'um, evrenin kralı, güçlü kral, Babilin kralı, Sümerin veAkadın kralı, dünyanın dört bucağının kralı... Bel (Marduk) hanedanıve Nabu (Bel'in resulu)'nun sevdiği ve yüreklerinden hoĢnut olduğu.Babile merhametle girdiğimde neĢe ve hoĢnutluk ortasında efendilerkoltuğuna, krallar sarayına oturduğumda, Marduk, ulu efendi, soyluBabülilerin yüreğini bana getirdi. Ve onun günlük ibadetine kararverdim. YayılmıĢ birlikleri Babilde barıĢ içinde dolaĢtılar. Bütün Sümerve Akadda ben hiç bir düĢmana isyan izni vermedim. ġehrin içine vekutsal yerlerine memnunlukla saygı gösterdim. Yerlileri onursuzboyunduruktan kurtardım. YıkılmıĢ yerleĢmelerini yeniden yaptırdımve yıkıntılarını temizlettim. Ve Marduk, ulu efendi, benim dindariĢlerimden memnun oldu, Ģefkatle kendini bana gösterdi, ona saygıgösteren kral Kyrus'a, sevgili oğlum Kambyses'e ve bütün birliklerimekendini gösterdi. Biz de karĢılığında onun yüceltilmiĢ tanrı baĢınaövgüde bulunduk. Dünyanın her köĢesinde, yukarıdan aĢağıyasaraylarında oturan krallar, batının çadırda oturan bütün kralları, büyükarmağanlarla geldiler ve Babilde ayaklarımı öptüler. Ben de Asur veSusa, Agade, EĢnua, Zamban, Me-Turnu, Deri, Gutium diyarı ve DicleĢehirlerine tanrılarını geri verdim ve eskiden beri kaldıktan yereoturttum. Onlar için sonsuz yerler yaptırdım. Halklarına yerleĢimleryaptırdım, yurtlarını yeniden kurdum, Ulu Efendi Marduk'un emriyletanrılara yüreklerini memnun184


edecek tapınaklarda rahatsız edilmeden yerleĢmeleri için izin verdim.Sümer ve Akad tanrılarına; Nabonidus tanrıları kızdırarak onlarıBabile getirmiĢti. Böyle Ģehirlerine getirdiğim tanrılar her gün Bel veNabu'ya benim uzun yaĢamam için dua etsinler ve efendim Marduk'a,Kral Kyrus ve oğlu Kambyses, sana tapman, kutsansın de-sirder...* 48 )Bu zaferden daha kaç tane halkın, papazlarının, Ģehir tanrısının,Kudüs ve Babil gibi hak iddiaya istekli olduğu ve tarihi kendi doğaüstünedensellik sistemleri ile okuduğu bilinmiyor. Fakat biz Kyrus'unZerdüĢt dininin en azmdan dikkate değer bir bölümünün bu geliĢimleöfkelendiğini biliyoruz -bağlaĢık tanrılardan sonra krallıklarınınfahiĢelik ettiği Yahudilerin Yehovacı partisi kadar. I.ö. 529'da Kyrus,Kuzey Ġran'da sınırda ayaklanan aĢiretlerle bir savaĢa girdi. Ġran dinadamları Mecusilerin tehlikeli bir oyunla gizlice iliĢki kurduklarıisyan, bir anda Pers devletinin Mecusiler için elde ettiği her Ģeyi tehditaltına aldı; aynı Ġbrani devletindeki Yehovaa kan banyoları gibi.Kyrus'un oğlu Kambyses, babasının yolunu izleyerek, 525'de Mısır'ıfethetti. Ege'den Indus'a, Nibuan Sudan'a(*) bütün antikitenin tekgüçlü kültürlerarası, uluslararası imparatorluğunu kurma iĢini sürdürdü.Kyrus'un Babil'de yaptığı gibi, Kambyses, Mısır'da yerel tanrılarasaygı gösterdi,, önlerinde eğildi, onların kutsayıcı örtüsünü kabuletti. Kambyses firavun oldu. Mısır'da üç yıl kaldı. Fakat babasınınBaktria, Harizm, Partya, Karmanya'da yönetici yaptığı kardeĢi Smerdis'i,bu köĢeden gelecek olası saldırıdan korunmak için Nil'i geçmedenönce öldürttü.Öldürme gizli tutuldu. Fakat öldürülen kardeĢe benzeyen Gaumataadlı bir Mecusi rahip onun rolüne girdi ve muhalif öğeleri isyanayöneltti. Ġsyanın en azmdan bir yüzüyle dinsel olduğunu gösterenönemli kanıtlar var. Rahiplerin gazabıyla sayısız tapmak yıkıldı. 522yılının yazında sahte Smerdis Pers tahtına yöneldi. Kambyses Mısır'dangelip 522 Martında savaĢtı. Ölmeden önce kardeĢinin öldürülüĢünüitiraf etti. Rol yapana, AhameniĢ evinden genç, oldukça uzakbir kuzen çıkıp isyan eden kadar, kimse karĢı koymaya cesaret edemedi.Darius, kaderini eline aldı ve 522 Ekiminde gasıp ve maiyetinin(*) Tam bu dönemde eski Nubian baĢkenti Napata alındı ve yönetim Meroe'ye aktarıldı.Bu adın Kambyses'in kızkardeĢinden geldiği söylenir. Böylece tikel Müoloji'de sayfa165-79'daki eski Napata-Meroe Sudan masalının kaynağına dolaĢıp geldik.185


tamamını kesti. 521 ġubatı sonunda ayaklanmaları bastırdı. Genç ġahlarġahı Darius I dünyanın yöneticisi oldu/ 49 )Behustin'de üç dille, eski Ġran, Elami ve Babil dillerinde yazılmıĢünlü bir kaya vardır. Bu zaferi bildirir ve ayrıntılarıyla anlatır. Bir çokkez yineleyerek ne Yehova ne Marduk fakat Pers tanrısının kılavuzluğunutanır.Ben Darius'um, büyük kral, Ģahlar Ģahı, Pers kralı, ülkelerin kralı,Hystaspes'in oğlu, Arsames'in torunu, AhameniĢ...Kral Darius konuĢur Ailemden sekiz kral oldu ben dokuzuncusuyum.Dokuzumuz iki koldan kral oldu... Ahura Mazda'nın isteği ileben kralım. Bana krallığı Ahura Mazda sağladı... Bu ülkelerde, dikkatli,tedbirli davrandım, iyi davrandım, hasım olanı Ģiddetle cezalandırdım.Ahura Mazda'nın isteğiyle bu ülke benim yasalarıma uydu.Emrettiklerimi yaptılar.Kral Darius konuĢun Ve bu, Ahura Mazda'nın isteğiyle kral oluncayaptıklarımdır:Kyrus'un oğlu Kambyses adlı biri burada kraldı. Bu Kambyses'inbir kardeĢi vardı, Smerdis. Kambyses ile aynı anadan ve babadandı.Kambyses bu kardeĢi Smerdis'i öldürdü ve Kambyses Smerdis'i öldürünceSmerdis'in öldürüldüğünü halk bilmedi Kambyses /lısır'a gitti.Kambyses Mısır'a gidince halk ona düĢman oldu. Yalan ülkede büyükoldu, Pers'te, Medya'da ve öteki ülkelerde.Kral Darius konuĢur: Bir adam vardı, Mecusi, adı Gaumata idi. Pishijau-uada'dan ArakadriĢ adlı dağdan isyan etti. Ġsyan ettiğinde Addaru'nun14'üydü (Ġ.Ö. 11 Mart 522). Halka Ģöyle yalan söyledi: BenSmerdis'im, Kyrus'un oğlu, Kambyses'in kardeĢiyim. Bütün halkKambyses'i terketti ve ötekine gitti. Medler gibi Persler'de ve ötekiülkelerde efendiliği aldı. Efendiliği alıĢı Garmapada'nın 9'uydu (2 Nisan522). Sonra Kambyses onun elinden öldü.Kral Darius konuĢur: Mecusi Gaumata'nın Kambyses'den aldığıefendilik eskiden beri bizim ailemize aitti. Sonra Gaumata Kambyses'denaldı ve Medya gibi Pereler ve öteki ülkeler de ona ait oldu, onlarınmülkü oldu ve o kral oldu.Kral Darius konuĢur Ne Persli ve Med, ne de bizim kolumuzdankimse yoktu, Mecusi Gautamata'run efendiliğinden kurtulan kalmadı.Halk ondan çok korktu. Daha önce Smerdis'i bilen herkesi öldürebilirdi.Herkesi öldürebilirdi benim Kyrus'un oğlu Smerdis olmadığımıhalk bilirse (diye). Ben gelene kadar kimse Gaumata'dan bir186


sözcük konuĢmaya cesaret edemedi.Sonra ben Ahura Mazda'ya dua ettim. Ahura Mazda bana yardımetti. BadagadiĢ'in 10'unda (29 Eylül 522) Mecusi Gaumata ve onun enyakın adamlarından bir kaçını öldürdüm. Medya da Nisaja denilenbölgede Sikajâu-uatiĢ denilen bir kale vardır. Onu orada kestim ve ondanefendiliğini kopardım. Ahura Mazda run isteğiyle ben kral oldum.Ahura Mazda efendiliği bana verdiKral Darius konuĢur: Bizim kolumuzdan alınmıĢ olan efendiliğiben yeniden aldım ve eski yerine koydum. Gaumata'nın yıktığıtapmakları ben gene yaptırdım. Halka çayırlarını, sürülerini ve MecusiGaumata'nın onlardan aldığı yerleĢim yerlerini ve binalarını geriverdim. Halkı, Pers, Medya ve öteki ülkelerde yerli.yerine yerleĢtirdim.Ahura Mazda'nın isteğiyle Mecsi Gaumata'nın hiç kaldırmadığıacılan ben aldım.Kral Darius konuĢun Ve Ģunları yaptım».* 50 'Metin oldukça uzun, LÖ. 521'den 486'ya bütün Yakın Doğununefendisi olan olan Darius I'in, dünya tarihinin en yaratıcı yöneticilerindenbirinin egemenliğindeki olayları sayarak gidiyor. Darius Buda(Ġ.ö. 563-483) ve Konfiçyus'un (tö. 551-478) çağdaĢıydı. Bundan sonraher mitolojik bölgede nitelik damgası sayılacak üstün ruhsal otoriteimgesinde onlarla aynı solukta sayılabilir. Sırasıyla tannnm Levantendespotu, Hint Yogi, Çin Sage'si gibi. Kendi sözleriyle Darius AhuraMazda'nın isteğiyle kral oldu. Egemenliği bu nedenle bu isteğin aracıoldu. Böylece ahlaksal doğrunun tek ölçüĢüydü ve bu tür bir kralın herdüĢmanı Tanrı Angra Mainyu, yalan cininin adamıdır.4. KALANOswald Spengler, Perelerin zamanından bu yana Yalan Doğu'nunkültürel geliĢjrninin uluslar değil fakat kiliseler, neolitik sonrası dünyakaynaklı önde gelen topluluklar değil fakat coğrafyadan bağımsızserbestçe dolaĢan mezhepler tarihi olduğuna iĢaret eden ük kiĢi olarakgörünüyor. Halklann korkunç biçimde süpürülmesi, ezilmesi vekarıĢtırılması eski süreklilikleri silip süpürdü. Yalan Doğuda uygarlığınilk doğum ve geliĢim çağı bitmiĢti, yeni, öncesiz türden bir doğumoluĢuyordu.Darius'un imparatorluğu Yunan lonya adalarından Ġndus Vadi-187


sine, Hazar Denizinden Nilin yukarı çavlanlarına uzandı ve gelecek ikibin yıl boyunca bu birleĢmiĢ alanda yeni parlak bir ruhla iliĢkili fakatöğretileri oldukça ayrı mezheplerin çekiĢmesi, karĢılıklı küçükgörmelerinden oluĢan bir uygarlık tohumunu atacak ve filizlendirecekti.Nasıl Fransa, Almanya ve Ġngiltere'nin ruhsal ayrımını bilmedenAvrupa'yı tanımak olanaklı değilse fakat gene de Avrupa düzenininbileĢenleri olarak bunların tek ruhları varsa, Yakın Doğunun BüyükKyrus döneminden Muhammed ve Haçlılara kadar olan döneminde ayrıfakat iliĢkili filiz veren mezheplerin gücünü anlamak, geliĢimin ilkaĢamasmda Pers, Yahudi ve Kildani mitoslarının eğilim ve ayrıntılarınıincelemek zorunludur. Bu kültürlerden açılan ilk Hris-tiyan, Bizans veGnostik mitosları ve Ġslamın yükseliĢ ve tam zaferi böyle anlaĢılabilir.Spengler, simgesel özellikleri gören gözüyle, kubbeden yaratılan içmimariyi (Roma'da Hadrian'ın kubbesi, Ġstanbul'da Ayasofya ve Ġslamülkelerinde camiler) yeni Levanten mekan anlayıĢının örnekleri olarakgördü ve orada yaratılıĢın harika dünyasını buldu. Gök kubbe, mimarikubbeye, bir çölden göründüğü gibi, sınırlı fakat mağara içi gibiyükselen bir model sunar. Yeni Levant mitoslarında -12 bin yıllıkdünya süresinin ZerdüĢt mitosunda olduğu gibi- zaman a mekan gibisimetrik ölçülen bir sınırdı, baĢlangıç, orta ve son. Her Ģey, her olaybunun içinde zamana, anlam veya nedene sahipti.Gerçekten, her Ģeyde bulunan, yayılan bir ruh gibi, Levant mitolojisininsınırlı mağara dünyasındaki her Ģeyde peri masalı gibi bir gizvardır. Her yerde, mekan, zaman söylemi, herĢeye yayılan ruh gerçeköğreti düĢüncesiyle ölçülerek yakalanmıĢtır. Her bu tür öğreti, gizemli,peri masalı gibi yakalanır; bir kez ve hep, hep belli bir grubun kalıcıhazinesi olur ve dolayısıyla bir de yetkili grup vardır.Bu tür bir grup, demiĢ olduğum gibi, coğrafi bir ulus değildir, fakatbir kilise, mezheptir, belli büyüsel hazineye sahip ortaklıktır. HazineniniĢlevi de, grubun statüsü olan belli peri masalı yasalarla yerine getirilir.Bu nedenle üyelik, zaman ve mekana bağlı değildir, statülerin bilgisineve yerine getirilmesine bağlıdır. Bunlar aynı anda laik ve dinseldirler.Ġnsan tarafından icat edilmemiĢlerdir, kategoriktirler, değiĢime konuolmazlar. Uyulduklarında, dünyada bilinen her Ģeyin ötesinde nimetsağlarlar, peri masalı bağıĢları; uyulmadıklarında, kazayla bile olsa,bireyin istek ve gücüne karĢı felaketler yaratırlar. Hatta, bir hiçmiĢ gibi,artık Ģansım yitirmiĢ üyesi olunan gruba da.188


Böylelikle, sonuçta, hepsinin ve her birinin refah ve elemi, erdem vedeğeri, yaratılan bireysel düĢünce ve çabada değildir. Grubun adetlerinekatılmaktadır. Özgür irade ilkesi gözönüne alındığında, bu kültürdegenelde değerlendirildiği gibi, onun etkisi yalnızca bireyi uymaveya uymama kararında sorumlu kılmaktadır. Neyin iyi ve kötü olduğunakarar vermek onun hara değildir.Spengler, yeni Levanten ahlak niteliğini veya onun terimiyle Mecusidünya duyusunu Ģöyle tanımlar'Mecusi insan, manevi bizin parçastdır. Biz, yukarıdan inmiĢtir, tektirve bütün üyelerinde aynıdır. Ruh ve gövdesiyle yalnız kendisineaittir. Fakat bir baĢka yabana ve üstün Ģey onda bulunur, onu bütünanlan ve yargılan ile bir oydaĢma üyesi yapar. Tanrının ortaya çıkıĢıgibi, hatalan dıĢlar, fakat aynı zamanda egonun kendisini anlatmasınınbütün olanaklarını da dıĢlar. Gerçek onun için, bizim için olduğundanbaĢkadır (Yani özellikle Avrupa anlamında bizim için). Bizim bireyselyargıya dayanan bütün epistemolojik metodlarımız ona göre çılgınlıkve sapıklıktır. Onun bilimsel sonuçları Kötünün iĢleridir (ruhu gerçekdüzen ve amaçlarından saptıran ve aldatan iĢleridir). Burada, bizimiçin Mecusi düĢüncenin mağara dünyasında eriĢilmez olan nihai gizyatar. Egoyu düĢünmenin, inanmanın ve bilmenin olanaksızlığı budinlerin hepsinde temel önyargıdır.'* 51 'Birinci Ġsaiah (Ġ.Ö. 740-700) genç kral Hezekiah'ı mesih saymıĢtır.Ġki yüzyıl sonra ikinci Ġsaiah (Ġ.Ö. 545-518) hepsini Kyrus'a uyarlamıĢtır.Ġlki Yehova'nın gazabından özü yenilemek ve taĢımak üzerekalan ateĢ ile temizlenmiĢ bir kalıntı görmüĢtür. Ünlü vahyinde yazdığıgibi:"Ve o gün vaki olacak ki, lsrailin arta kalanı ve Yakup evinin kaçıpkurtulanları artık bir daha kendilerine vurana değil, ancak lsrailinKuddüsü Rabbe hakikatle dayanacaklar. Bir bakiye, Yakubun bakiyesi,kudretli Allaha dönecek. Çünkü, kavmin Ġsrail denizinin kumlan gibiolsa da, ancak onlardan bir bakiye dönecek, adaletle taĢan harabiyetkararlaĢtı. Çünkü orduların Rabbi Yehova bütün dünyanın ortasındatam bir son yapacaktır ve bu son kararlaĢmıĢtır'.^Ġkinci Isaiaha ve bir yüzyıl sonra onu izleyen rahip Ezra'ya, BüyükKyrus'un Kudüsü ve tapmağı yenilemesi buyruğu bu vahyin yerinegelmesi gibi göründü. Ezra'ya göre onun sözleri Ģunlardı:'Fars kralı KoreĢ Ģöyle diyor: Göklerin Allahı Yehova dünyanınbütün krallıklarım bana verdi, ve Yahudada olan YeruĢalimde kendisi189


için ev yapayım diye bana emretti. Onun bütün kavrrundan aranızdakim varsa, Allahı onunla beraber olsun, ve Yahudada olan Yeru-Ģalimeçıksın, ve Ġsrailin Allahı (Allah odur) Yehovanın YeruĢalimde olanevini yapsın. Ve misafir olduğu yerlerden her hangisinde arta kalan kimvarsa, YeruĢalimde olan Allahın evi için gönüllü takdimlerden baĢkaca,olduğu yerin adamları gümüĢle, ve altınla, ve eĢya ile, ve hayvanlarlaona yardım etsinler'.^Yanıt hemen cesaret verici değildi. YıkılmıĢ Ģehre dönenlerin sayısı'yedi bin üç yüz otuz yedi köle ve cariyeden baĢka bütün cemaat toptankırk iki bin üç yüz altmıĢ kiĢi idi ve onların erkek ve kadın iki yüzilahicisi vardı.^54 ) Bu grubun 537 veya 536'da geldiği varsayılır.Tapınağın yeniden yapımı Darius'un egemenliği sırasında 520'debaĢladı. Kutsanması 516'da oldu. Bundan sonra Artakserkses I'inyönetimine kadar (t.Ö. 465-424), kendisini 'kralın Ģarapçısı' diye anlatanMehemyat 55 ) gönderilip kendi isteğiyle Kudüste onun valisi olup daĢehri büyük yıkıntılar içinde bulana kadar, çok az haber alabiliyoruz.* 56 )Duvarları yeniden inĢaya baĢladı. Modern Judaizmin kuruluĢu olarakbelirlenen büyük gün ise Artakserkses II (Ġ.Ö. 404-358) yönetimindegeldi, 397de. Yazıcı Ezra, kraldan sadık ve yetkili geniĢ bir maiyetleBabil'den Kudüs'e geldi ve bulduklarıyla hayrete düĢtü:'Reisler yanıma yaklaĢıp dediler: Ġsrali kavmi ve kahinleııe Levililer,memleketler kavmlarının, Kenanlıların, Hittilerin, Perizzilerin, Yebusilerin,Ammonilerin, Moabilerin, Mısırlıların ve Amorilerin mekruhĢeylerine göre iĢleyerek kendilerini onlardan ayırt etmediler. Çünkükendilerine ve oğullarına onların kızlarından aldılar ve mukaddeszürriyet memleketlerin kavmları ile karıĢtı, ve reislerle hükümdarlarıneli bu hainlikte baĢla idi. Ve ben bu Ģeyi iĢitince esvabımı ve kaftanımıyırttım ve basurun saçım ve sakalını yoldum ve ĢaĢkın ĢaĢkmoturdum'.^Ezra dua etti ve Allaha halkım bağıĢlaması için yalvardı, kendisiniAllahın evinin önüne attı, büyük bir topluluk, erkek, kadın, çocuk toplumuona katıldılar ve acıyla ağladılar:"Ve Yahudada ve YeruĢalimde olan bütün sürgün oğullarına, YeruĢalimdetoplansınlar, ve reislerin ve ihtiyarların öğüdüne göre üç güniçinde gelmeyen her adamın bütün malı müsadere edilecek ve kendisisürgünler cemaatinden çıkarılacaktır diye ilan edildiVe Yahudanın ve Benyaminin bütün adamları üç gün içinde YeruĢalimetoplandılar (dokuzuncu ayda, ayın yirminci gününde idi) ve190


ütün kavm bu iĢten ve yağıĢtan ötürü titreyerek, Allah evininönündeki meydanda oturdular. Ve kahin Ezra kalktı, ve onlara dedi:Siz hainlik ettiniz ve Urailin günahını artırmak için yabana karılaraldınız. Ve Ģimdi atalarınızın Allahı Rabbe suçunuzu itiraf edin, onahoĢ olanı yapın, ve memleketin kavmlanndan ve yabana kanlardan -aynim, Ve bütün cemaat cevap verdiler ve yüksek sesle dediler:Böylece, senin sözlerine göre yapmak için dıĢarda durmaya takat yoktur,ve bu iĢ bir yahut iki günün iĢi değildir, çünkü bu iĢte günahıçoğalttık. ġimdi bütün cemaat için reislerimiz tayin olunsunlar, ve buĢey için Allahımızın kızgın öfkesi bizden dönünceye kadar muayyenvakitlerde Ģehirlerimizde yabana kadın alanların hepsi, ve onlarla beraberĢehrin ihtiyarlan ve hakimleri gelsinler. Yalnız Asahelin oğluYonatan, ve Tikvarun oğlu Yahveye bu iĢe karĢı durdular, ve Me-Ģullam ve Levili ġabbetay onlara yardım ettiler.Ve sürgün oğullan öyle yaptılar. Ve kahin Ezra ile atalar evlerininbaĢlarından bazıları, atalar evlerine göre, hepsi adları ite seçildiler, veonuncu ayın birinci gününde bu iĢi araĢtırmak için oturdular. Ve yabanakanlar alan adamların hepsiyle birinci ayın birinci gününe kadariĢi bitirdiler/ 58 )Böylece, en azından bir zaman için. Tanrı ile onun güvenini kazananinsanların kalanları arasında barıĢ gene sağlanmıĢ oldu.5. AġK TANRISIPers ġahlar ġahı, adaletinin yayılıĢıyla, bir yanda Anadolu'nunuzak batısında. Yunan îonya Ģehirlerini, daha önce örneği görülmemiĢegemenliğinin Satrap hk I 'i olarak, öte yanda Hint uygarlığının en eskimerkezlerini Pencapta Satraplık XX olarak aydınlattı. Dahası, tahtınınihtiĢamında ve Persepolis'teki sarayında simgeleĢen ulu efendilikimgesi ve elindeki despotluk yöntemleri, dünyanın o zamana kadargördüğü en güçlü toplumsal örgütlenmenin sinirleri ve kiriĢlerioldular. Zamanında o kadar ĢaĢılası bir etkisi vardı ki, iki yüzyıldanfazla sürmemesinde karĢın yüzyıllardır kraliyet yönteminin nihai figürve simgesi durumuna geldiler. Hindistan'da, Chandragupta Maurya'nın(I.O. 322-293) maiyet ve hükümet kuramında örneklenen Kautilya'nınArthashastra 'Sonuca UlaĢma Sanatının Kitabı' ve Çin" de, Shih HuangTi iktidarında (Î.Ö. 221-206) Kautilya'nın eserinin191


eĢdeğeri Shang Tzu'nun 'Efendi Shangın Kitabında despotizm sanatınamodel Pers ġahlar Ģahı olmuĢ ve bugüne gelen siyasa idealinde yöntemve kazanımlarda kesin olarak Doğuya örnek yapılmıĢtır. Dahası, EskiAhit'in Tann haĢmetinin vahiyle görünümlerinde, Pers ġahlar Ģahmınetkisi ilk kaynak olarak tanınabilir. Onun yönetimi ve yönetimyöntemleri Yunan tebasmdan Heredot'un eserinde de bulunur. IĢınımıAhura Mazdaydı ama, haĢmet aracı kırbaçtı.Kutsal Levant'ın hükümetinin cömertliği ötesinde, aydınlık Yunanyarımadasında Perikles'in siteye övgü düzen söylevinde, varlığı yasanınve bunun yanısıra yaĢamın da en iyi desteği olan sitede, haĢmet veyönetimin ve dindarlığın oldukça değiĢik bir anlayıĢı geliĢiyordu.Yunanistan'da bireysel mükemmellik kaçınılmaz olarak öyle bir sınırdasaygı görüyordu ki, aĢk (Eros) ilke ve gücü, yalnız tamı olarak değil,ama herĢeye bilgi veren tann olarak tanınıyordu. Çünkü hiç kimse onusevmeden kendisi için, veya evini sevmeden ailesi için, yaĢamgörevinde mükemmellik kazanamaz. AĢk her Ģeye çiçek getirir, her Ģeyekendi gizil gücünde açıklık getirir, özgür toplumun gerçekpedagogudur. Dünya tarihindeki büyük Ģölende -Agathon' un ziyaretkonuĢmasında- Eflatun'un ölümsüzleĢtirdiği gibi: 'Sevgi ne yaparsayapsm zorla yapmaz, çünkü her irisin, gönül isteğiyle onun emrinegirer. Devletin kraliçeleri olan kanunlann doğru bulduğu da isteye isteyeyapılan anlaĢmalardır'.^Princeton'dan Profesör Warner Fite, Profesör Jowett'in o zamanlarokulda okutulan çevirisinden, ortos paiderastein 'oğlancılığın doğrutürü'nün 'gerçek sevgi' olduğunu Yunanca bilmeyen^60 ' kuĢağagöstererek Viktorian Eflatun'un sevgi idealinin yanlıĢlığını ortayaçıkardı. O zamandan beri herkes -birçoklarının tahmin etmiĢ olduğugibi- oğlancılığın, kulamparalık ve livatanın, dünyanın çoğu ahlakdizgelerinde doğaya karĢı tiksindirici bir saldın kabul ettiği Ģeyin, Eflatun'un,maneviyata giden tek doğru yolda, iyi konuĢma, Ģiir, bilim,mükemmellik ve mükemmel Ģehir devletine yükselmede model arkadaĢlık-iliĢkiolduğunu gördüler.tikel erginlenme liflerinde, Avusturalya yerlilerindeki gibi, oğlancılık,anneliğin çevreninden erkekliğin gizli bilgilerine dönüĢümde roloynar. Erkek çocuklar bundan sonra baĢka ritlerle köye ve evliliğegötürülür. Aynı Ģekilde, yukanda sözü edilen Orfik kır Ģarkılannın(*)H Bkz. Sayfa 158.192


pedagojik çevre ve atmosferine gençlerin katılıĢı, her zaman erkek topluluğuylaydi/61 ) Bu bakımdan bunlar, hazırlık okulu, yaĢama hazırlıktı.Fakat Atina'nın aslanlarının yüksek çevresinde, V. yüzyü-IV.yüzyıl baĢındaki büyük dönemde (l.ö. 450-350) pedagojik atmosfertahnit edildi. Onun hakkında okuduğumuz her Ģey yanardönerin harika,yetiĢkin atmosferine sahiptir, zamansız gökler,, anlamsız yaĢama,heteroseksüel yaklaĢımın kaba ciddiliğinin dokunulmamıĢlıgı. Sanatda, dikilen güzel çıplağa, tüm incelik ve çekiciliğine karĢı, sonuçta,nötrdür. ġarkıyı söyleyen oğlanın sesi gibi. KarĢılaĢtırma için gözlerHindistan'da Gupta, Chalukya ve RaĢtrakuta'ya döndüğünde hemenaçığa çıktığı gibi. Heinrich Zimmer'in gözlemini alıntılayalım:Yunan heykeli mükemmel doruğuna, güreĢ ve koĢuda, ulusal dinselyarıĢ Olimpia'da ve baĢka yerlerde ödül alan çekici çocuklarınyakıĢıklı atletik gövdelerinin resmedilmesinden ulaĢtı. Hindu öteyandan, büyük döneminde, yaĢayan organizmanın doğrudan deneyimlerineve yoga deneyinin içe dönük dikkatinden çıkan yaĢam süreciningözlemine dayandı. Ve aynı Ģekilde ustaca büyüleyici figüründamıtılmıĢ ve iĢlenmiĢ kesin bir heteroseksüel yönü vardı. Yunan sanatıgözün deneylerinden, Hindu, kanın dolaĢımından türemiĢtir.* 62 'Romalı taĢlamacı Ģair Juvenalin (Ġ.S. 60-140) gizli kadınlar kültündeolanlardan hoĢnutsuzlukla konuĢtuğu mısraları vardınnilibi per ludum simulabitur, omnia fientad verum...'Burada hiç birĢey oyun gibi taklit edilmeyecek, her Ģey açıkçayapılacak...'* 63 'EriĢkinlikte, bir genç için, dıĢa kapalı erkeklerin dünyasından birzaman yaĢamak, düĢünmek, oynamak bir Ģanstır, diĢilerin ciddi sistemiylebuluĢmadan önce, kendi bilim ve estetik, felsefe ve atletizmyani logos dünyasının neĢeli yolunu geliĢtirebilir, Eros bile inorganiksezgiyi yüceltir görünür. Öyle ki <strong>Batı</strong> için ve dünya için bu bize adananbüyük bir Ģans anıdır -belli bir zaman için- Yunanda erkek çocuklarınĢarkı okulu; Ģair Agathon'un evinde gençlerle yaĢlı aslanlarınbüyük Ģölen sahnesi, bunun zirvesidir.Okuyucu büyüse! anı anımsıyacaktır. Hakkında Sokrat'ın söylediğindenbaĢka bir Ģey bilmediğimiz akıllı kadın Diotima'nın öğrettiğigibi, Sokrat, aĢk üstüne konuĢmak için kalkar.193


'Vaktiyle sevgi üstüne Diotima ile, Matineiah bir kadınla konuĢtuklarımızageleceğim. Bu konuda, daha bir çok konularda bilgili birkadındı, vebaya karĢı kestirdiği kurbanla on sene Atinalıları bu beladankorumuĢtu. Sevgi üstüne ne biliyorsam, ondan öğrendim'/ 64 )Zeus nasıl karnında Metisi barmdırıyorsa, Sokrat da Diotima'ylaaynıdır.(*) Onun aĢkı kutsamasında, Hellen öncesi zekanın Girit'inyılan kraliçeleri Kirke ve Kalypo dünyasındaki eski yukarı doğru Büzülmeyitanıyabiliriz. Fakat çehresinin erkek rahmi, Ģöleninin inorganikatmosferinin kokusuyla, değiĢtirilmiĢtir. Onun ne olduğunu yalnızcaDiotima 'run kendisinden tahmin edebiliriz. Bize Sokrat'tan geldiğigibi, bu kadarıyla onu biliyor muyuz?:'Bu sırların yücesine ve daha ötesine, düĢüncesi doğru yolda olanlarınulaĢabileceği son durağa, bilmem, sen eriĢebilir misin? Yine desöyleyeceğim sana ne söyleyebilirsem> hiç bir Ģeyi esirgemiyeceğimsenden oraya ulaĢabilmen için. PeĢim sıra gel gelebilirsen.Dinle beni Ģimdi: sırlara yolunca ermek isteyenin daha genç yaĢındagüzel bedenleri araması gerek. Onu yola koyan, doğru yola koĢmuĢsa,ilkin bir tek inĢam sever ve ona söyleyecek güzel sözler bulur. Sonraanlar ki, Ģu bedende gördüğü güzellik her bedeninkinin eĢi, kardeĢidir;görüĢ güzelliğini arayan için bütün bedenlerdeid güzelliği bir tek Ģeysaymamak delilik olur. Bunu iyice anladın mı, bütün güzel bedenlerisever, bir tekine olan düĢkünlüğü gevĢer, çünkü artık böyle birdüĢkünlüğü küçümser, hiçe sayar. Bundan sonra yapacağı Ģey, cangüzelliğini beden güzelliğinden üstün görmektir. Değerli bir can,bedendeki pırıltısı sönük de olsa sevgisini coĢturmaya yetmeli, onakendini verip, gençlerin yükselmesi için söylenecek en güzeldüĢünceleri aramak, bulmalıdır. Böylece güzelliği ister istemez yaĢayıĢ,davranıĢ yollarında görecek, hepsindeki güzelliğin aslında hep aynıgüzellik olduğunu fark edecek ve böylece beden güzelliğine fazlacakapılmamayı öğrenecek. DavranıĢ, yaĢayıĢ yollarından bilimlere geçiponlardaki güzelliği de görecek. Gözleri böylece daha geniĢ bir güzeleerdiği zaman, artık bir tek varlığa bağlanmayacak, bir deli-•kanlının,kim olursa olsun herhangi bir adamın, Ģu ya da bu davranıĢın kulukölesi olup incir çekirdeği doldurmaz laflar etmeyecek.Önüne serilen engin güzellik denizi karĢısında içi dolup taĢacak,(*) Bkz. Sayfa 129-131.194


en güzel, en yüce sözlerle, sonsuz bilgi özleminin yarattığı engindüĢüncelerle. Ve iĢte o zaman gücü kuvveti artacak bir tek bilgiye,Ģimdi anlatacağım güzelin bilgisine erecek.ġimdi can kulağıyla dinle beni. Sevginin Ģimdi vardığımız yerinekadar götürülen adam, bütün güzel Ģeyleri birbiri ardısıra ve gereklidüzen içinde gördükten sonra, girdiği yolun sonuna ulaĢarak, birdenbireeĢsiz bir güzellik, güzelliğin özüyle karĢı karĢıya gelecek, tĢtebuna ermek içindi bütün emekleri. Bu güzellik artık hep var, doğumsuz,ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir, bir bakıma güzel, birbakıma çirkin, bugün güzel, yann çirkin, Ģuna göre güzel, buna göreçirkin, bir yerde, güzel, bir yerde çirkin, kiminin gözünde güzel, kiminingözünde çirkin bir güzellik değildir. Bîr güzellik ki, kendini biryüzle, elle, ayakla, bedene bağlı hiçbir Ģeyle göstermeyecek, ne bir sözolacak, ne bir bilgi, bir canlıda, belli bir varlıkta bulunmayacak, necanlıda, ne yerde, ne gökte, hiç bir yerde, kendi var, kendinden var,kendisiyle hep bir örnek. Bütün güzellikler ondan pay alır; kendisi onlarınparlayıp sönmeleriyle ne artar, ne eksilir, ne de bir değiĢikliğeuğrar. Demek insan, yolunca, bir delikanlı sevgisiyle dünya gerceWerminüstüne çıktı mı, o güzelliği görmeye baĢlar. O zaman artıkneredeyse sevginin yüce sırlarına ermiĢtir. ĠĢte doğru yol budur, sevgidünyasına ister kendi kendine, ister kılavuzla ulaĢmanın. Bu dünyanıngüzelliklerinden baĢlıyacaksın, hiç durmadan basamak basamak yücegüzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütünegüzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel iĢlere, güzel iĢlerdengüzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda tek bir bilgiyevaracaksın. Bu bilgi de o tek basma var olan salt güzelliğe varmaktan,asıl güzelin özünü tanımaktan baĢka bir Ģey değildir.Ġnsanın salt güzellikle karĢı karĢıya geldiği an yok mu, sevgiliSokrates, işte yalnız o an için insan hayatı yaĢanmaya değer! dediMantineialı yabana kadın. Günün birinde onu görürsen hiçe sayarsınartık altınları, süsleri, püsleri, o Ģimdi aklını baĢından alan güzel çocukları,delikanlıları, hep yanlarına kalmak, yüzlerine bakmak içinseni de herkes gibi yemekten içmekten eden sevgilileri. DüĢün ne olurbir görebilirse insan güzelliğin kendini her Ģeyden soyunmuĢ, arınmıĢ,katıksız! Ġnsanın tenine, bedenine, rengine, daha bir sürü ıvır zıvırmabulanmıĢ güzelliği değil, bir tek görünüĢüyle tanrı güzelliğini! Böylebir güzelliğe gözlerini kaldırıp bakmanın, onunla kaynaĢmanın yolunubulanın hayatını küçümseyebilir misin? Ancak orada195


güzele yalnız güzeli görecek gözle bakan erdem taslakları değil, gerçekerdemler yaratabilir: çünkü taslaklara değil, gerçeğin ta kendisinebağlanmıĢtır. Yalnız gerçek erdemi yaratan ve besleyen, tanrınınsevdiği bir insan olabilir, yalnız o insanlar arasında bir insanın erebileceğiölümsüzlüğe erer.'^65 'Artık aĢkın sözlerin Elevsis yüksekliğine çıktık. Fakat kütüphanelerakıllı Diotima'nın ölümsüz nutkuna adanmıĢ sözlerle doldurulmuĢtur.Bütün bunlardan onun Güzellik ve AĢk Yolunun sergilenmesiniilgilendirenler üstünde durulabilir. Ben yalnız.Lö. V. yüzyıl mitolojisinindönüĢümünden söz eden iki dikkat çeken görüĢün üstündeduracağım:1. gövdenin vurgulanışı: Spengler'in, güzel, çıplak gövdeyi (soma),kendisinin Apolloncu dediği klasik deney düzeninin simgesi olaraktanımlaması bana çok önemli bir nokta gibi geliyor. Bir yanda Mecusimağara dünyası mantığı, tek mekan, tek zaman süresi, her Ģeyde varolan ruh, öte yanda, ikincisinde Kuzey Avrupa, Gotik veya Spengler'interimiyle Faustik mantıkta sonsuzluk için çırpınmanın tersine, Yunanzihni neredeyse kapalı bir mantığa, mevcut olana odaklaĢmıĢtır. Ve buyoğunlaĢma aynı Ģekilde klasik tapınağın taĢ .gövdesinde de, çıplağıntaĢ heykel sanatı kadar ifadelendirilmiĢtiı Bu Euclid matematiğinin(statik cisimlerin matematiği) ve site siyasasının (ak-repolisten görülenuzaklık) esinidir. Veya Spengler'in kendi sözleriyle:Klasik heykel, harika biçimde -tüm yapı ve ifadeli yüzeyler vardırfakat vücudsuz arriâre penee yoktur- klasik göz için gerçek olan herĢeyi, dıĢarda bir Ģey bırakmadan, içerir. Maddeci gözle kesinleĢmiĢtir,kavranabilir, dolayımsız mevcuttur. Bu liste bu tür uzanım karakterlerinipatlatır. Klasiklerin evreni, Kozmos veya bütün yakın vetamamiyle görülebilen Ģeylerin iyi düzeni, cennet vücutlu tonozdaiçerilmiĢtir. BaĢka bir Ģey yoktur. Bizim için uzayı bu kabuğun ardı veönünde düĢünme gereksinmesi, klasik dünya duyumunda tamamenyoktur. Stoikler mülk ve iliĢkileri bile cisim olarak anlamaya kadargittiler. Chrysippus'a göre, kutsal ruh bir cisim, Demokritus'a göregörmek, Ģeylerin parçacıklarının sızmasıdır. Devlet, bütün yurttaĢlarıngövdesinden oluĢan bir gövdedir. Yasa yalnız maddi kiĢileri ve Ģeyleribilir. Ve duygular en son ve en soylu ifadesini klasik tapınağın taĢgövdesinde bulurlar. Penceresiz iç mekanın sütunlarının sırasıylagizlenmiĢtir. Fakat dıĢarıda bir tek düz çizgi bile bulunmaz. Her ba-196


samak uçuĢunun dıĢarıya doğru hafif eğimi vardır. Her sütunun hafifyuvarlaklığı vardır ve tavan kenarları hep daireseldir. Hiç biri gerçektedoğru değildir veya ötekilerden gerçekte eĢit uzaklıkta değildir. Fakat,daire, eğim ve uzaklık köĢelerden kenarların merkezine doğru dikkatlibir oranla farklılaĢarak- değiĢir ve bütün gövdeye yayılan merkezdengizemli bir Ģey kazandırılmıĢtır. Eğimler öyie güzeldir ki bir dereceyekadar göze görülemezler fakat anlaĢılabilirler. Ama bu uygulamalarladerinlik yönü soyutlanmıĢtır. Gotik stil hareket etmeden aynı düzeydeuçmaktayken Ionik uçar. Katedralin içi esaslı bir kuvvetle yukarıçekilirken, tapınak haĢmetli bir sükunla yayıhr.' (66)Yunan Eros kavramı ve deneyimi gövdeye sıkıca kilitlenmiĢtir.Akıllı kadın Diotima'nın dediği gibi, bunun ötesine geçiĢ, yalnızca bedenselgüzellikle baĢlamamak, sonuçta da görülen güzelliğin varlığıkalmalıdır. Sıçrama, Yunan ruhu ile Klasik sonrası neoplatonik dü-Ģüncenin belli niteliklerinde olduğu gibi, Ģekillenmenin öncesinde veyaĢekillenmemesinde bir çerçeveye kavuĢmamıĢtır. Gene de bir sızmavardır. Bu da bizi ikinci noktaya getirir.2. Her yerde güzellik ideası: Thales, gördüğümüz gibi, suyun, Anaximandersınırsız'ın, Anaximenes hava, Pythogorascılar rakamının, nihaiilke (&UX11) olduğuna inandılar. ġimdiyse, bir yüzyıl sonra, düĢüncedünyasına giriyoruz, aĢk -güzellik aĢkı ve güzellik olarak- uyxrt veyaher Ģeyin önde gelen özü oldu. <strong>Felsefe</strong>de her çırağın bildiği gibi.Eflatun ve okulu, bu ilkeyi, ilginç biçimde tanımladı, eski rakam,uyum, müzik ilkeleriyle ve gene görmüĢ olduğumuz gibi, Hades'irt vevahĢi hayvanların bile yüreğini yatıĢtıran Orfik lir ve Ģarkınınmüziğinin gizemli büyüsünü iliĢkilendirdi. Dahası, sonuçta, nihai olarakOsiris, Tammuz ve Ur kraliyet tapmaklarının görkemli harpınınsakallı altın boğası ve ölüm ve diriliĢin efendisi güçlü Orfenin arkasındanhayal gibi beliren Dionysos figürüyle gösterildi. Öyle ki,Ģimdi sahneye gerçekten korkunç bir fırtınayla eski mitsel temalar,figürler ve motiflerden parçalar içeren, yılan ve eĢinin tüm derin, karanlıkve bulanık kuyusunun değiĢik ifadeleri koĢuĢtu: ölüp dirilentanrısal kral ay boğasının simgesi, Ur'un kraliyet türbelerinin ay krallarınınetkileyici harpı, Osiris, Tammuz, Arris, Adonis Dionysos veötekilerinin büyük adları.Hesiod'un TTıeogüny'sinde (Ġ.Ö. 750) aĢk tanrısı Eros, özgün adıylaanılan dört tanrıdan biri olmuĢtur. Biri Kaos, öteki Toprak Ana Gea,197


üçüncüsü Hades'in yer altındaki karanlık çukuru Tartarus, dördüncüsüde Eros'tur.'... Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların/ O Eros ki elini ayağınıçözer canlıların /Ve insanların da tanrıların da ellerinden alır/Yüreklerini, akıl ve istem güçlerini'/ 67 ' Hesiod, bu tanrı hakkında baĢkabir Ģey söylemez. Eros, Homeros'ta hiç görülmez. Eros mitolojikdüĢüncenin eski Hellen-öncesi Ege tabakalarından kaynaklanır. Kesinlikleve sıkı biçimde çocuğu olduğu Afrodit'e bağlıdır. Daha sonra,alegorik mitolojiler (Venüs'ün çocuğu, Cupid) yay ve zehirli oku, iyiyüreği kadar acımasız da olabilmesi, zevkle öldürmesi kadar sağaltması,söz konusudur. Alegori yerinde ve çekicidir. Sözsel biçimde aĢkın bireyüstündeki etkisini dile getirir. Fakat, Ege tarih öncesi araĢtırmalarınınbütününün gösterdiği gibi, tanrıça Afrodit ve oğlu, kesinlikle, ulukozmik anne ve ölümsüz-hep yaĢıyacak oğludur. Eros mitoslarınındeğiĢkenliğinin kaynağı ana-baba noktasıdır. Bu değiĢkenlik ayrımsızbu tür bir geçmiĢi gösterir. O Kaosun eseridir. Gecenin yumurtasındançıkmıĢtır. Geae ve Uranüs'ün oğludur, Artemis ve Hermes'in veya iris veZephyrus'un oğludur. <strong>Mitoloji</strong>k kökenin sürekli değiĢmesi, ayrımsız,Ģimdi tanık olduğumuz zamansız temalar katoaloğunu gösterir. Bugönüllü kurbanın ölümü bizim yaĢamımız, gövdesi etimiz, kanıiçkimizdir. Kurban,, ilkel aç c-ölüm ri-tüelinin vecd anında öldürülenkutsanmıĢ genç çiftin kızartılmasında ve yenilmesinde mevcuttur/ 68 'Kurban, Attis veya Adonis'de domuz tarafından, Osiris de Sethtarafından kesilir. Dionysos da Titanlarca parçalanır, kızartılır ve yenilir.Erosun (Cupid) ve kurbanının daha sonraki çekici alegorilerinde tanrıkaranlık düşman rolündedir -saldıran domuz, karakardeĢ, Sth, Titantakımı. Ve aşık vücııd bulmuş ölen tanrıdır. Fakat bildiğimiz gibi humitolojide, eski Mısır'da, 'iki ortağın gizi' diye bilinen^69 ' gizdentemellendiği gibi, kesen veya kurban çatıĢma içinde görülse bile,sahnenin arkasında tek anlayıĢ vardır. Gene çok iyi bilindiği gibi, onlaraĢkın yaĢam-tüketim, yaĢam-kurtuluĢ, yaratan ve doğrulayan karanlıkgizidirler. Bu kadar sayfa ayırdığımız ilkel ve arkaik dünyanın eskimitoslarında önem, bu cinin rit ve yeniden anlatımlarında veya geneldegizin tanrısal veya mitsel yönündedir.Ġnsan kurbanının duyusu ve yıkımı, sistematik ve yüceltici olarakkabul edilmemiĢtir. Hint Suttee ve Kali için insan kurbanı ritüelleriyalnız insanın düĢüncesizliğini değil fakat aslında toplumsal düzenebağlı mitolojiden temellenen arketiplere egosuz ruhsal bağlılığı198


uyandırmayı amaçlar. Yunanistan'da ise, bireysel formun ApolloncudeğerlendiriliĢi ve hoĢnutluğu ile, onun güzelliği ve özel mükemmelliği,aynı eski mitsel temaların sonsuz yinelenen arkeriplerinden,dramatik bir biçimde, her kurbanın tek bireyselliğine dönüĢtürülmüĢtür.Ve yalnız özel bireyselliğe yönelmez, fakat kiĢisel denebilecektüm değerler dizgesinde grubun veya türün veya sözde doğal düzeninkiĢiliksizliğine de karĢı çıkar. Bu dramatik zirveyi ve dokümanlarımızınanlattığı kadarıyla öncesiz olan sadıklığın kiĢisel olmamaktankiĢiselliğe taĢınmasını Yunan-Avrupa mucizesi olarak tanımlamakistiyorum. Bu evrimsel psikolojik değiĢimle karĢılaĢtırılabilir. BaĢkayerde, bireyin özellikleri, düĢüncenin yenilikleri ve kiĢisel istek vehoĢnutluğumuzun nedeni, grubun mutlak normları adına kuvvetlesilinip süpürülür. Fakat Yunanistan'da herkesin özel mükemmelliği,gerçek olmasa da -bireyin örnek olarak kadın veya köle olmasıdurumunda olduğu gibi- kuramsal olarak yasal ve pedagojik olaraksaygındır. Aynı biçimde, insan Kihni ve mantığına saygı duyulur.Ġnsan eriĢkinliğinin normu emzirilen itaat normu değil (düĢünüldüğüve denildiği Ģekilde iyi olmak) fakat rasyonel bireysel geliĢimdir (iyiyaĢam). Bağlanılan yasaların tanrıdan geldiği varsayılmaz, saf insanyargısının ürünü olarak anlaĢılırlar. Ve gerçekten tann kafasısözkonusu olduğunda, Zeus da düĢünebilir, mantık kurabilir, öğrenebilirve zaman içinde ahlakı geliĢebilir.199


6. BölümHELLENĠZMĠ.Ö. 331 - Ġ.S. 324Ġ. DOĞU VE BATININ EVLĠLĠĞĠYunan mitololjisinin, din statüsünden edebiyata dönüĢtüğü, kiĢiselYunan zihni nedeniyle VI. ve V. yüzyıllarda bunun oluĢtuğu ilerisürülmüĢtür. Bu tartıĢmada, genel olarak, politeizmin dinin aĢağı birbiçimi olduğu, eleĢtiriye dayanıksız olduğu, monoteizmin ise böyleolmadığı görüĢü saklıdır. Sonuçta, Yunan zihni böyle çalıĢmaya baĢladığında,çoktanncılık eritilmiĢ ve meleklerin panteonu, ĢeytanlarınkarĢı panteonu, azizler kominyomu, gövdenin diriliĢiyle Hıristiyanlığınüç kiĢide Tanrı Gerçeğine, yani, her kutsanmıĢ Ģarap damlasında veMass {AĢai Rabbani) yufkasında ölen ve dirilen ve mucizeyle bakireMeryem Ana'dan doğan Tann oğluna -Gerçek Tann ve insan- giden yolaçılmıĢtır. Oysa, gerçekte, Olimposlular Yunanlılarca hiç bir zamannihai Varlıklar Varlığı ile karıĢtınlmamıĢtır. Ġnsanlar gibi tanrılar da UluAnadan doğmuĢlardır. Ġnsanlardan daha güçlü ve yaĢamları daha uzunda olsa, onların kardeĢleridirler. Üstelik evrenin geçiciyöneticileridirler. Eski tanrıçanın kutsal çocuklarının soyundan sökülüpalınmıĢlardır ve Prometheus'un bildiği gibi, yöneticiliği bir sonrakikuĢağa kaptırılabilirler. Olağan olarak, onlar, Yunan Ģehri devletiideallerinin arketipleridirler, Ģehir devletinin geçmesiyle onlar dageçmiĢlerdir.Fakat Hellenist dönemde, Aristo'nun parlak öğrencisi BüyükĠskender tüm Levant'tan Hindistan'a kadar yayıldığında, Yunanistan,Hindistan, Ġran, Mısır hatta Kudüs dıĢındaki Yahudiler de tek birdünyada bir araya getirildiler. Yunan dini yeniTîir aĢamaya vardı: bir200


yandan muhteĢem evrenselliğe, öte yandan kiĢisel, içe dönük sezgiye.Gerçekten ölümden uzak güzel tanrılar 9oluklannm esinini tümAsya'ya gönderdiler, Maurya Hindistan'ı, Han Çin'inde ve nihayet Japonya'dayeni bir din ve estetik biçimi uyandırdılar. Bab'da daRoma'yı uyandırdılar. Güney'de ise eskiye, tanrıça Ġsis ve eĢinin eskikültlerine yeni bir özellik getirdiler.Helllenist Yunanlıların dine yönelik görüĢlerinin değerlendirilmesiiskenderiyeli mitografcı Tyre'li Maximus'da gözlemlenebilir (I.S. II.yüzyıl):'Tanrının kendisi, tüm bunların babası ve biçim vericisi, güneĢtenve gökten eski, zamandan, sonsuzluktan ve tüm varlığın akıĢındanbüyüktür, herhangi bir yasa koyucu tarafından isimlendirilemez, herhangi bir sesle ona seslenilmez, hiç bir gözle görülemez. Fakat biz,onun varlığını kavramaya yetersiz olduğumuzdan, sözlerin, adlarınve resimlerin yardımını kullanırız, altın, fildiĢi ve gümüĢ eĢyaları,bitkilerin ve ırmakların ve akıntıların yardımını onu bilme özlemiylekullanırız, onun doğası ile dünyada olan bu güzellikleri adlandırmadazayıfızdır, aynı dünyevi aĢıklara olduğu gibi, en güzel görüntü sevgilinin gerçek hatlarıdır. Fakat benzerlik aĢkma, bir lirin, küçük birmızrağın, bir sandalyenin, belki de sallanan yerin veya dünyada sevgilinin anısına canlandıran her hangi bir Ģeyin onları mutlu ettiğigörülür. Neden imgeleri daha fazla inceleyeyim ve yargılayayım? Kutsal olanı to 9EIOV YEVOO bileyim, onlar da bilsinler: hepsi bu. Eğer birYunanlı, Phidias sanatı ile Tanrının çağrıĢımından coĢuyorsa, birMısırlı hayvanlara tapmakla, bir baĢkası ırmakla, baĢkası ateĢ iledir,onların sapkınlıklarından öfkelenmem, yalnızca, onlara bildir, sevdirve anımsat^1)JHj*$f 1Perslerin geniĢ, kültlerarası imparatorluğunda feth edilen halkların tanrılarınahoĢgörü gösterilmiĢ olsa da, ġahlar Ģahı veya Mecusi ruhbanının hiç bir kahinlerince,birleĢtirilmiĢ-evrenselleĢtirilmiĢ genel bir sistem için çaba harcanmamıĢtır. Perslerindinsel hoĢgörüsü siyasal ve iĢbilirdi, inancın ifadesi değildi. Siyasal sonuçlar elde edildiğindede Persler yabancı putlara saldırıda tereddüt etmediler. I.Ö. 336-330'daPersia'yı fetheden iskender, hiç bir kutsal nesnenin hasar görmemesi için kesin emirverdi. Fakat yaklaĢık-iki yüzyıl önce Pereler Yunanistan'ı elegeçirmek istediklerindetapınakları yıkmıĢlar, tanrıların imgelerini yakmıĢlar, putlara saygısızlık etmiĢlerdi.Ġlya ve EliĢa'ı, YeĢu ve Hezekiah'ı harekete geçiren aynı dindar çaba201


içindeydiler -çünkü ne de olsa onlar da tektanrıcıydılar/ 2 ) OnlarınkindenbaĢka gerçek tanrı yoktu. Aeschylus, yurtsever trajedisi iranlılardabu saygısız eylemlere değinir ve güçlü Ġran donanmasının 5alamis'tekiinanılmaz yenilgisinden gururlanır. 'Bu tanrısızlar' diye yazar,'gururlu tutkunlar, Yunanistan'ı av edinirken, onu tanrılarındanyoksun etmekten ve putlannı ateĢe atmaktan da utanmadılar':sunaklar yıkık yatıyor ve tanrıların imgeleridevrilmiş, yuvarlanmış, yerlerde ayak altında,uğursuz günah, uğursuz acı şimdi onların olduve daha da uğursuz olacak...Darius I, kendisini dünyanın efendisi yaptıktan sonra, Ġ.Ö. 490yılının yazında Atina'ya boyun eğdirmek için bir donanma gönderdi.Ordusu Marathon kıyısına çıktı. Gerisini bütün öğrenciler bilir. SavaĢtaAeschylus savaĢtı, kardeĢi öldü. 6400 Persli ve 192 Atinalı'nın ölüsümeydanda kaldı. Darius hemen daha büyük, çok daha büyük ikinci birdonanmayla ordunun ikinci bir deneme için hazırlanmasını emretti.Ama kendisi öldü. Oğlu Büyük Kserkses (h.Ġ.Ö. 486-465) Marathon'danon yıl sonra Atina'ya dünyanın toplanmıĢ- oldu£ u en büyükaskeri gücü gönderdi. Ġmparatorluğun her yerinden toplanmıĢ yarımmilyon insan ve üç bin gemilik donanma emrindeydi. AmaThermoplae'de, Leonidas, otuz Atinalı ile, geçiti tam üç gün, cesurcatuttu. Öldüler, kamçılarla sürülen bir ordu tarafından ele geçirildiler vedört bin Persliyi öldürdüler. Salamis limanında da, 23 Eylül 480de, Persdonanmasının gözbebeği 1200 gemi, 380 gemilik Yunan donanmasıtarafından oyuna getirildi ve safdıĢı bırakıldı, Dört bucağın kralınındehĢete düĢmüĢ gözleri önünde donanma batırıldı. Diyebiliriz ki Doğu,sınırına ulaĢtıK 4 )Avrupa'nın yanıtı Ġskender'di. Ve 33 yaĢında ölümünden iki kuĢaksonra. Doğuda tanrı gibi kutsandı.O en azından yeni bir dünyanın yaratıcısıydı. Bu dünya hakkındasöylenebilecek sayısız Ģeyler içinde dördü bizim mitos tarihi çalıĢmamızdaözellikle önemlidir.Ġlki, daha önce bildiğimiz gibi, bütün dînlerin tanrıları için saf birsaygı görmüyoruz fakat analojileri tanımak için neredeyse bilimsel birçaba görüyoruz. Öyle ki değiĢik ülkelerin tanrıları eĢit kabul edilerektanımlandı ve tapınıldı: Isıs ve Demeter, Horus ve Apollo, Thot ve202


Hermes, Amun ve Zeus. Yunanlılar Bactria'da ve Hindistan'daKriĢna'yı Herkül'le, ġiva'yı Dionysos'la özdeĢleĢtirdiler. Daha sonra<strong>Batı</strong>'da Romalılar yalnız Yunan tanrılarını değil, Keltik ve Germentanrılarını da kendilerininkilerle eĢdeğer tuttular. Ġskender dönemindenönce bir çok bölgesel uyuĢman akımlar vardı. Örnek olarak büyükMısır kahin sentezi, Re ve Amun, Ptah ve Osiris, ve Re, Osiris, Seth,Horus ve Thot'u tek muhteĢem mitolojide birleĢtiren sentez. Benzerbiçimde Hindistan'da ve Çin'de bölgesel uyuĢmacıhk akımları vardı,genelde Yunanistan'daki gibi baĢka insanların tanrılarına hoĢgörüyleyaklaĢım geçerliydi. Fakat Büyük Ġskender'in döneminde, ilk aĢamada,hiç bir yerde kültürlerarası uyuĢmacılıgın sistematik olarak geliĢtiğinigörmüyoruz. Veya en azından uygulanmaya baĢlanıldığını. YunananlayıĢının Yunanistan sınırlarının ötesine uzanımım görüyoruz. Aynı,uranlığın değil, hür düĢünceli insanların imparatorluğu düĢüncesininuygulanıĢı gibi. Bu dönemde Perikles'in site ideali, iskender'inkozmopolis idealine ulaĢtı. Oecumene veya yerleĢik dünya, bütünüyle,uygar insanın ortak malıydı.Bu dönemde gözlemlenen ikinci nokta, mitosun geliĢimi ve dahaüstün okumada felsefe ve bilimin rolüdür. VI. ve V. yüzyıl Yunanistan'ındafilozoflar Dionysos-Orfik karmaĢanın felsefi düĢünce ileiliĢkisini tanımlamıĢlardı ve Ģimdi Dionysos kültlerinde benzer olanaklarkeĢfetmiĢlerdi. Arkaik dönemden beri pratik olarak bütün Doğuve Baü mitolojilerinin kaynaklandığı^ Babil astronomi ve matematiğinde,kendi kozmolojik görüĢlerini derinleĢtirmek için yeniesinler buldular. Ġskender döneminde bu bilimlerdeki yeni geliĢmelerile, evrenin yapısına iliĢkin yeni idealar türetildi, bunlar <strong>Batı</strong> mitosdüĢüncesinde (örnek olarak Dan tenin İlahi Komedyasında) makrozomikdüzenin merkezindeki dünyanın yerini güneĢin aldığı Kopernikçağına kadar, temel olarak kaldı.Üçüncü gözlemlenen nokta, o zaman Yunan eleĢtirel zekasınınĠskender'le Hindistan'a ulaĢtırılmasıdır. Burada Jain, Budist ve Brahmanmerkezlerinin çeĢitli okullarında felsefi eleĢtirinin tümüyledıĢında geliĢmeler olmuĢtu. <strong>Batı</strong>ran Nietzche, Freud ve Jung'a kadarelde edemediği pratik psikoloji -kozmolojik olanın karĢıtı- mitolojikgerçeklikle bu disiplinlerde derinden anlaĢılarak yansıtılmıĢtı. Bu aradayarım kavranılmıĢ psikosomatik mistik masalın müthiĢ etkisi, Hindistan'dan,ona göre çok toy olan <strong>Batı</strong>nın, bir çok renkli gnostik, teosofikve münzevi kült ve akımın türediği, zaviye, manastır, okul ve203


üniversitelerine akıyordu.Ve son, dördüncü nokta olarak, Hellenist dünyanın bağlamında,Avrupa'nın Asya'ya iki yüzyıl kadar etkisinden sonra, dalganın dönmeyebaĢladığını söylemeliyiz. Güçlü bir tepkinin doğup, Hıristiyanlığınzaferi Klasik antikitenin tanrıları ve felsefesini yıkana ve yediyüzyıllık süre ile Avrupalı <strong>Batı</strong> uygarlığının yıkımını getirene kadar.2. UYUġMACI VE ETNĠK TEKTANRICIUKÇoktanncılık, bir çok tanrıyı tanıma ve onlara tapınma, monalatri,baĢkalarının tanrıları tanınırken bir tek tanrıya, kendininkine tapınma,olarak tanımlanabilir.(*) Tektanncılık ise, gerçekte bir tek tanrı bulunduğuinancıdır. Ġki tür tektanncılık vardın 1. açık, kapsayıcı, kozmopolituyuĢmacı tür ve 2. kapalı, dıĢlayıcı, etnik tür. Etnik tektanncılık,tek tanrının kendi grubunca tapınılan olduğuna, ötekilerinyanlıĢ olduğuna inanmaktadır. UyuĢmacı tektanncılık bütün ilahkavramlarını sürekli kabul eder, hepsinin üstünde, nihai olarak, hepsininsözünü ettiği kavranılamaz bir tann tanır. Alexander Pope'nun (1738'deçıkan) Evrensel Duası ndan (ince menüetJC*) üç kıtası, konuyuaçıklamaya yetenHer Ģeyin Babası! Her çağda,Her iklimde tapınılan, , »^Azizce, vahĢi tarafından ve bilgece,Jehova, Jove veya Rab!Bu zayıf, bilmeyen elin,senin oklarını atmasına bırakma, $&?£Her yerdeki kötülüklerle uğraĢ, k*v Hepsindesenin düĢmanlarım görüyorum.Sana, tapmağı bütün mekan olan,sunağı dünya ve denizi gökler, tekkoro bütün varlığı yüceltsin,bütün doğanın kokusu yayıl!' 6 '.(*) Yeni teolojik metinlerde henoteizm terimi yanlıĢlıkla bu anlamda kullanılmaktadır.Henoteizm, Max Müller tarafından özellikle Vedik teoloji için kullanılmıĢtır. Buradabir tann ötekinin ardından ulu olarak kutsanır. Daha sonraki Hinduizmde de, aynibiçimde, inanan bir kimse, önce ġiva, sonra ViĢnu, sonra gene tanrıçaya tapınabilir;Vedik "gerçek tektir, bilgeler ona bir çok ad verirler" deyiĢindeki anlayıĢ gibi (R.g.Veda X164-46){**) Üç tempolu ağır ve eski bir dans ve bu dansın müziği (çev. n.).204


Etnik tektanrıcılığın gözalıcı örneği elbette Kitabı Mukaddesinsürgün sonrası tektanrıcıhğıdır. Sön Hıristiyanlık ve MüslümanlığageçmiĢtir. En zengin uyuĢmacı tektanncılık sistemleri ise, HellenleĢmiĢ Yalan Doğuda, Roma'da, Gupta ve Gupta-sonrası dönemlerdeHindistan'da ve (geniĢ anlamıyla) Rönesanstan beri Avrupanınhümanist öğretilerinde geliĢmiĢtir. Epikürcülük, Budizm ve HinduizmingeliĢmiĢ biçimlerinde uyuĢmacı tektanncılık ve hatta tanrınınmutlak bilinmez kabul edildiği (deus absconditus: saklanan tann) etniktektanncılıkda bile, bu teoloji-üstü veya dıĢı inanç düzenleri ile biriliĢki noktası sözkonusudur.Klasik Yunan'da, Hellenizm ve Roma'nın öncesinde, Rönesansın veon sekizinci yüzyılın tektanncılık tiplerinden önce, Colophonlu Xenophanes'in0..Ö. 536) sık anılan yazısı tanınabilir. Xenophanes Elea okulununünlü kurucusudur ve Eflatun, felsefesinin belirli mitolojik renkleriniondan almıĢtır.'Tanrılar ve insanlar içinde, en büyük, ne düĢüncesi ne biçimiölümlüler gibi olmayan tek tann vardır... O hep görünüm, hep akıl,hep kulaktır... O hep aynı yerde hareketsizdir ve oradan oraya dolanmaktanuzak değildir. Fakat insanlar tanrıları kendileri gibi, doğmuĢ,üst baĢı, sesi, gövdesi var diye hayal ederler... öyle ki Etiopyahlarmtanrıları esmer ve basık burunlu, Trakyalıların açık saçlı ve mavigözlüdür... hatta Homeros ve Hesiod tanrılara insanlar için olan utançve ayıbı da yakıĢtırmıĢlardı, hırsızlık, zina, yalan ve öteki yasa dıĢıhareketleri., hatta öküzler, aslanlar ve atlar, eğer elleri olsaydı ve tannimgeleri çıkarsaydılar, tanrıları kendi Ģekillerinde düĢünür ve gövdelerinikendileri gibi yaparlardı.^Bir de Antisthenes'in (doğumu Î.Ö. 444) sözleri: 'Tann hiç bir Ģeyebenzemez yani kimse onu bir imge yoluyla anlıyamaz'.* 8 'Aristo'ya göre Xenophanes Buda'nın çağdaĢıydı (Î.Ö. 563-483) ve'her Ģeyin birliğine inanan ilk kiĢiydi'.* 9 * Simplicius'a göre, Theophrastus'unverilerine göre, Xenophanes, Biri, herĢeyin birliği olan, ne sınırsızdırne sırurfa, ne hareket eden ne duran Tannyı kavramıĢtı/ 10 ' Buda Hintlilerin Brahman veya Öoid'iyle karĢılaĢtırılacak kadar yakın birgörüĢ. Antisthenes Kinik (kynikos, köpeksi) okulun kurucusuydu. Entanınan müridi Diyojen (L.Ö. 412-323), bir tür Hindu zahidini andırır.Ana tanrıça tapmağının dıĢında büyük atılmıĢ bir küpte, felsefesinindoğaya dönüĢ düĢüncesiyle köpeksiliğini açığa koyarak yaĢıyordu vene zaman doğa değiĢse kendisini utanmadan ferah-205


latırdı. Büyük Ġskender'in onu ziyaret ettiği varsayılır. O, ikinci en saygıduyulan insandır. Genç monark ona, dile benden ne dilersen, demiĢ,kinik, gölge etme baĢka ihsan istemem diye yanıtlamıĢtır. Böylece,sonraki eĢdeğerinden, JJ. Rousseau'dan daha fazla sonuna kadarzorlamakla, Diyojen, insanın doğal durumu olarak düĢündüğü biçimdetüm yolu aĢmıĢtır. Sonraki Çin ve Japon Zen ustalarının kö-peksiliği,uygarlığın rahatlıklarına ve ideallerine karĢıdır. Çinli Taoist görüĢteki -Diyojen'le çağdaĢ- iĢlenmemiĢ kalıp durumuna dönüĢ, boĢ zihinleoturan bilge gibi/ 11 ' Belki de Ġsa'nın dünyayı reddinde de benzer bir Ģeyitanıyabiliriz: 'Eğer kamil olmak istersen, git, nen varsa sat ve fakirlerever, göklerde hazinen olacaktır, ve gel, benim ardımca yürü'.f 12 )Bilenin dünyanın efendisinin, 'Ġskender olmasaydım Diyojen olurdum've Kiniğin, 'Diyojen olmasaydım Ġskender olurdum' dediklerianlatılır. Fakat Yunan ana dindarlık çizgisi, Kinik görüĢün, uygarlığındıĢında normal insan anlayıĢım hiç bir zaman onaylamadı. Yunanlılariçin, gerçekte Avrupa zihni için, akıl yürütme yeteneği o kadar insanaözgüdür ki, doğaya dönmek onu silmek değil, insanın doğasmdankaçmaktır. Eğer bir türün mükemmelliği, arete, onun doğasına göreyaĢadığı yaĢamdan ortaya çıkıyorsa, in .an için bu akıl yürütmeyleolmalıdır; ne sofulukla bağdaĢtırılan sözde 'kutsal il-ham'lar ne de insanolanaklarından hayvan veya bitki yemeyi kaldırmakla olmaz. Üstelik,akıl yürüfme yeteneği tam yalnızlıkta geliĢmez, toplum içinde geliĢir.Matthew Arnold'un, "belki de tarihteki en güzel kiĢi' dediği ĠmparatorMarcus Aurelius'un öğüt-anılarında yazdığı gibi:* 13 )'Eğer entellektüel yanımız ortaksa, yargı da öyledir, rasyonel varlıklarolduğumuza göre ortaktır. Eğer böyleyse, bize ne yapacağımızıve ne yapmayacağımızı söyleyen akıl da ortaktır. Böyleyse, ortak biryasa da vardır, böyleyse biz yurttaĢlarız, siyasal bir topluluğun öğeleriyiz,eğer böyleyse, dünya bir bakıma bir devlettir. Çtinkü^ baĢkahangi ortak siyasal topluluk için bir kimse insan ırkının üyeleri olduğunusöyler? Ve buradan, bu ortak siyasal topluluktan, bizim entellektüelyetenek ve akıl yeteneğimiz ve yasal kapasitemiz gelir. Yoksanereden gelecek? Çünkü benim dünyevi kısmım bana belirli bir topraktanverilmiĢ ise, su da bir baĢka öğe ve özel bir kaynaktan dolayısıcak ve akıcı ise, (yoktan var, vardan yok olmaz, hiç bir Ģeyden hiç birĢey çıkmaz, hiç bir Ģey yok olmaz) öyleyse, entellektüel kısım da206


iı* kaynaktan gelir.'^Devam eden Ġnsan yapısındaki ilk ilke demek ki toplumsaldır.Ġnsan öteki için vardır* / 15/16 )Dahası, mükemmellik kadar mutluluk ve güzellik de var oldu^ğuna göre, doğasına göre yaĢanan bir yaĢam, dolayısıyla mükemmellikyani doğru deyiĢle erdem, var olmalıdır ve kendi ödülüdür. Yoksafilozof kralının sözleriyle:'Tek insan, bir baĢkasına hizmet ettiğinde, bunu bağıĢlanmıĢ biriyilik olarak açıklamaya hazırdır. Bir baĢkası bunu yapmaya hazırdeğildir, gene de zihninden, adamı borçlu diye düĢünür ve ne yaptığınıbilir. Bir üçüncü durumda, ne yapmıĢ olduğunu da bilmez, fakat,üzüm üreten bağ gibidir. Ve uygun meyvasını ürettikten sonra dahafazla bir Ģey aramaz. Aynı bir at koĢunca, köpek avını yakalayınca, arıbalını yapınca olduğu gibi. Ġnsan da iyi bir iĢ yapınca baĢkalarını gelipgörmeleri için çağırmaz fakat iĢine devam eder, aynı bağınmevsiminde ürününü vermesi gibi. Ġnsan da yaptıklarınıgözlemlemeden mi yapmalıdır? Evet'.^Aynı düĢünce, özellikle, Ġsa'nın sözlerinde açıklandığı gibi görülebilir:'sol elin sağ elinin ne yaptığını bilmesin'. Ama Hıristiyan metnintamamı öğüdün bakıĢ açısını değiĢtirir:'Sadakan gizlide olsun, gizlide gören Baban da sana ödeyecektir.Dua ettiğiniz zaman da ikiyüzlüler gibi olmayın, çünkü insanlar kendilerinigörsünler diye, havralarda ve köĢe baĢlarında durup dua etmeyiseverler. Doğrusu size derim: Onlar karĢılıklarını aldılar. Fakatsen dua ettiğin zaman kendi iç odana gir ve kapını kapıyarak gizlideolan Babana dua et, gizlide gören Baban sana ödeyecektir'/ 18 'Arnûld'un ılımlı biçimde belirttiği gibi: 'Ödül ve ceza motifleri, butür dilin yanlıĢ kavramlaĢtınlmasından geldi; Hıristiyan ahlakçılarıtarafından garip biçimde zorlanılarak Hıristiyanlık bozuldu ve ĢekilsizleĢti'J19 ) Ve tersine, Stoik Sezar'ın yukarıya alınan bölümündenalıntı yapar.Erdem görüĢü ve değeri, özünde, homerik arete'deki gibi, hepaynıdır. Fakat, yeni bir içedönüklük, olgunluk ye yetiĢkinlik görünür.Canlılığın karĢılaĢtırmalı olarak gençlik ideali, harika fiziki, eski yüzyıllardasavaĢa hazır Yunanlılar için iyi giderken, V. yüzyıl sonu veIV. yüzyıl baĢlarında hastalıklı bir değersizleĢmeyle önemsizleĢmiĢtir.Aeschylus'un Perslere karĢı zafer kazanan kuĢağını iç yıkımlarındönemi izlemiĢtir: Peleponnez SavaĢları, Ġ.Ö. 431 ve 413-404, Korint207


SavaĢları 395-387, Teb SavaĢları 371, 362 ve son olarak 335 Teb'inBüyük Ġskender tarafından korkunç biçimde yıkılması ve Yunan egemenliğininkuzeyin genç ve merhametsiz efendisine geçmesi.Profesör Gilbert Murray, Klasik Atinanın geliĢimi ile, kökten değiĢikilk Hıristiyan dönemi arasındaki yüzyılları Sinirin BaĢarısızlığıdiye adlandırmıĢtır/ 20 ) Bu, Hindistan'da Buda'nın, Çin'de Konfiç-yus'undönemi ile karĢılaĢtırılabilecek bir çağdır. Her birinde eski toplumsalyapı çözülme sürecine girmiĢtir, yüksek uygarlık merkezleri barbarlarınsapkın gücü ile çökmüĢtür; felsefenin ana görevi bir yandansiyasallaĢmıĢtır, çözülen uygarlık nasıl sağlığına kavuĢabilir, öteyandan ahlaksal ve psikolojik olmuĢtur, yıkılan dünyada birey kendiinsanlığını nasıl koruyup geliĢtirecektir. Buda'nın vaazı iyi bilininyaĢam acı çekmektiracırım nedeni cahil arzulardıracının aĢılması (nirvana) elde edilebiliryolu Soylu Sekizkatlı Yoldur:Doğru GörüĢ, Esin, KonuĢma ve iĢDoğru Çağrı, Çaba, Akıl ve Vecd.Evrenin yasaları Budist öğrenciye göre önemli değildir. Tanrıdangelen bir ahlak yasası yoktur, çünkü Tanrı yoktur. Dünyayı tutan tanrıve ilkeler yoginin kurtulması gereken ağ, tuzak ve engellerdir. Buda'nınsekiz katlı yolu, evrenin düzenine karĢı, gönüllü girilen bir yoldur.Kendisindeki bütün korku ve isteği öldürdüğünde galip, orada paradoksolarak, kendisiyle sınırlı tüm varlıkların, sevecenlik ve aslanlığınınvecdini bulur.Konfiçyus'un bilge öğretisi, yoginin bireysel bağlantısızlık yolunakarĢı, bireysel birleĢme ve toplumsal yeniden yapılanma yoludur. BudüĢünce yolunun soylu insanı, Yunanlıyla bir çok benzerlikler taĢır.Fakat Çin'de, Yunan okulunun rasyonel, yaratıcı deneyleriyle her alandakarĢıt bir tutuculuk vardır. Konfiçyusçuluk ve Taoizmde Çin'in idealbireyi, kendisinin ve dünyanın doğasıyla uyumlu bir yere yerleĢmelidir.<strong>Batı</strong>nın stoik geleneğinde önde gelen idea da -görünüĢteaynıdır.Doğu'da ve <strong>Batı</strong>da, benzer biçimde kozmik düzenin kendisi,Sümer ve Babil'in sonsuz dönen eonlan ortasında insan, bütünün birorganı, mikrokozm anlayıĢından kaynaklanmıĢtır. Taoizmin sükun208


öğretmenleri, kendilerini doğayla uyumlu kılabilmek için toplumlailiĢkilerini kesmiĢlerdir. Aynı Ģekilde Yunan kinikleri ve yaĢam ilkelerinidoğayla uyumla duruma getirmek isteyen (Tao ile ayru biçimde)Konfiçyuscular gibi, toplumla bağlarında Yunan stoikleri ve daha fazlada Romalılar böyle yapmıĢlardır. Fakat doğaya yaklaĢımlarında, bireyve devlet görüĢlerinde Kiniklerle Çinli düĢünürler olabildiğincefarklıdırlar.öncelikle, Çinlilerin evren görüĢü arkaik kalırken, Yunan bilimiHellenistik dönemde örneği görülmemiĢ dönüĢüm aĢamasına girmiĢtir.Doğu bilgeleri cennetin, dünyanın ve insanın kozmik uyumda erkek(yang) ve diĢi (yin) güçlerin değiĢen etkisinde felsefi düĢünceyedalmıĢken, Yunanlılar, Sümer ve Babil baĢlangıçtan yola çıkarak,dünya merkezli astronomiye karĢı güneĢ merkezli astronomiyi tartıĢmayabaĢlamıĢlardır. Sisamlı Aristarchus (Ġ.Ö. 310-230) dünyanın vegezegenlerin güneĢin çevresinde döndüğünü, güneĢ ve yıldızların sabitolduğunu ileri sürmüĢtür. GörüĢünü karutlıyamamıĢtu*. Fakat, Nicealı(Ġznik) Hipparchus (Ġ.Ö. 146-126) dünya merkezli görüĢü, gezegenlerinyörüngelerini açıklamak için içice daireler ve merkezsel birdaire çevresi üzerinde devreden küçük daireler kullanarak, daha iyiaçıklamıĢ görünür; bu sistem Kopernik (Ġ.S. 1473-1543) doğrusunukanıtlayana kadar sürmüĢtür.* 22 * Cyreneli Eratosthenes, öte yandan,dünyanın çapım 200 mil olarak ölçmüĢtür ve Ġspanya'dan batıya, Hindistan'agidileceğini ve Atlantik'in bir kara ile (Amerika) boyunabölünmüĢ olacağını savunmuĢtur.^ Tıpta, Chalcedonlu Herophilus (l.ö.IIT. yüzyıl) beyin ve omurlikle sinirlerin iliĢkisini bulmuĢtur. Iu-IisliErasistratus da (gene Ġ.Ö. III. yüzyıl) hareket ve duyu sinirlerininfarkını tanımlamıĢtır.' 23^ Yunan ve Roma Stoik düzeninde insanın uymasıgereken doğa, Sümerin doğayı bir büyük organizma ve dünyanınsonsuz dönen dairelerden çıkıĢı ve çözülüĢü olarak anlayıĢları etkisinisürdürse de, bu nedenlerle, eski mitsel dünya değildir.Bir baĢka farklılık, Çin ve Yunan bilgeler aynı terimlerle düĢünüyorgibi görünse de, Çin eğitiminin elit için seçkin bir iĢ olarak kalmasıdır.Kısmen Çin yazısının ince doğası gereği. Hellenistik eğitimise açıktır/ 24^ Ve göreli olarak, Çin hükümeti kuramsal olarak ve pratikolarak, Ġmparatorun kozmosun bir organı olarak cennetin yönetimindeyöneticilik yapması nedeniyle, arkaik mitsel anlayıĢla kutsal olarak atanmıĢtır. Yunan hükümet idea ve deneyimi insancıldırDespotlar insanüstü düzenle iliĢkili değildir, seçilirler ve insan yasa


ları yürürlüktedir.Hellen ve Roma Stoik okullarının büyük kiĢileri yanında en kalıcıve etkili fikirler, Hellenistik uyuĢmacı tektanrıcılik görüĢünün egemen olduğu ahlaksal, siyasal ve kozmolojik uygulamalardan çıkmıĢtır, öncelikle Greko-Fenikeli kurucu Zeno (l.Ö. 3367-264), Romalı yazar Seneca (tö. 4- İS. 65), sakatlanmıĢ Frig-Romalı köle Epictetus (Î-S.607-120) ve imparator Marcus Aurelius Antonius (I.S. 121-180). Toplumsal kaderin iki uç noktasını yansıtan Epictetus ile Aureliusözellikle dikkat çekicidir. Ġkisinin de yaĢamdan sözettiğini bilebiliriz.Örnek olarak köle, soraniĢ!**: i'Hiç bir Ģeyi, ne üst baĢ, ne ev, ne yuva, ne gövde dayanıklılığı, nede kölesi ve Ģehri olmayan bir kimse nasıl gönlü rahat ve tatmin olmuĢyaĢıyabilir? tĢte Tann sana böyle olabileceğini eylem ve düĢüncesi ilegösteren bir adam yollamıĢ. ĠĢte ben! Benim ne Ģehrim, ne evim, nemalım kölem var, yatağım toprak; karım, çocuklarım, barınağım yok,gök, yer ve paltodan baĢka hiç bir Ģeyim. Gene de neyim eksik?Üzüntüden, korkudan uzak değil miyim? Özgür değil miyim?^25 )Ve öteki kutupta, imparator:'Sınırsız ve kavranılamaz zamanın ne kadar küçük bir r. ırçası insanaaittir? Çok geçmeden sonsuz onu yutar. Ve bütün maddenin ne kadarküçük bir parçası? Evrensel ruhun ne kadar küçük bir parçası? Vedünyanın ne kadar küçük bir parçasında sürünürsün? Bütün bunlarıdüĢünerek, doğan gibi hareket etmekten ve ortak doğanın getirdiklerineuymaktan baĢka hiç bir Ģeyi büyük görme'/ 26 'Kıbrıs Citiumlu Zeno, utangaç ve sessiz yabancı, bir yanıyla da Fenikekökenli filozof, Atina'da, ilk kez Ġ.Ö. 300'lerde, kamuya açıksütunların arasında, Boyalı Sundurma'da, dinlemek isteyenlere konuĢmalarıylatanındı. Bu nedenle okulu da Stoa-Sundurma adıyla bilindi.Erdemi de öğrettikleriyle uyumlu olduğundan ve karakteri desöylemi kadar soylu olduğundan mükemmel genç insanlar onun izleyicisioldular. Öldüğünde, Atina Ģehri orta kahramanların cenaze töreniniyaptı^Ġki önde gelen müridi, Assoslu Cleanthes (l.Ö. 260) Troad'da, SoliliChrysippus (l.Ö. 206) Kilikya'da öğretiyi geliĢtirdiler. Birincisi Platonikbir etki ite, ikincisi ilahları, kahramanları, halkm kahin kültlerinide özümleyerek hareket etti. Suriye, Alamealı Posidonius ise (Î.Ö. l35?-50?) Hellenizmin deniz ötesi durağı Rodos'ta, çağının bilim ve210


dinsel düĢüncesinin ansiklopedik bir sentezini yaptı, Stoik kuramsaldüĢünceyi geliĢtirdi ve eski dünyanın harikalarından birini üretti.Posidonius'a göre fizik ve ilahiyet tek bilginin iki yönüdür. ÇünküTanrı aĢkın olduğu kadar doğada da içkindir. Bu nedenle bilim, tanrınınyaĢayan ruhdaki maddi yönüyle ilgilenir.Bütün bu düĢünürler için, tanrı, dünyaya Ģekil veren rasyonel vemutlak iyi ruhtur. Dolayısıyla, bütünün çerçevesi içinde mutlak iyiolmayan bir Ģey olamaz. Öğreti, Volter'in Kandid'de alaya aldığı,mümkün olan en iyi dünyanın öğretiĢidir. Fakat, daha güçlü terimlerleNietzche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt eserinde doğrulanmıĢtır, orada'iyi', 'rahat' olan değil 'mükemmel' olandır. Herkese kaderini sevmesiiçin çağrı çıkarılmıĢtır: atnor fitti . Oswald Spengler bu görüĢüSeneca'dan uyarlanmıĢ vecizelerinde yansıtır. Ducunt fata volenlolentetntrahunt, 'Kader, onu isteyene yol gösterir, istemeyenisürükler*. Bu rasyonel bir yaklaĢımdan çok biraz cesaret ve neĢedençıkarılmıĢ bir görüĢtür, her tür acı-zevk hesabının ötesinde, yaĢamçabası ve olumlamasından. Budist duygusal yaklaĢımını (kuruna) geridebırakır, çünkü duygu acıyı getirir. Eyüb'ün sorunu da aĢılmıĢtırçünkü o da acının tanınması üstünde temellenir. Seneka'nın sözleriyle,'neye dayandığın değil nasıl dayandığın önemlidir'. 1 ' 28 ) Ve oçene, "budünyada sürgün olamaz çünkü dünyada insana yabancı bir Ģey yoktur'f&>Topal köle Epictetus; 'Tanrı uludur' der:'Bu Hermes'in değneğidir, neye dokunacaksan dokun, altın olur, derler.Hayır, ama ne getirirsen getir ben onu tyiye dönüĢtürürüm. Hastalık,ölüm, fakirlik ve iftirayı getir, yaĢam deneyimini getir, bunlarınhepsi Hermes'in değneğiyle çıkara dönecektir'/ 30^'Tanrı uludur, o bize toprağı iĢleyecek bütün araçlan vermiĢtir.Tanrı uludur, bize el vermiĢtir, yutmak ve sindirim gücünü, bilmedenbüyüme ve uykuda nefes alma gücünü vermiĢtir!Böylece Ģarkı söylemeliyiz: evet böyle, ilahilerin en büyüğünü vekutsalını: -Tanıt, uludur, bize bunları anlamamız için akıl vermiĢtir, ve uygunolarak kullanmayı! 4 » 31 )'Sen Tanrıdan bir parçasın, sende Ondan bir kısım var'.* 33 *Stoik düĢüncenin acı ve zevke aynı tepkiyi gösteren, kazanç veyıkımı ayırt etmeyen, yaĢamdaki görev kabul eden anlayıĢı HintliBhagavad Ğita'da tanımlanan Karma Yoga idealine benzer. 'Acı ve211


zevki ayırt etmeyen sakın ruha kimse zarar veremez, o tek baĢınaölümsüzlüğü kazanmıĢtır'. 33 ' Bu nedenle, bağlanmadan, yapılmasıgerekeni yap, bu yolla en yüksek derece elde edilir'/ 34 ) Fakat HintliyaĢam görevi, herkese kast statüsüyle kabul ettirilmiĢtir. Greko-Ro-mengörev ise kendi aklıyla tanınmıĢ ve kabul edilmiĢtir, burada tanrı Zeka,Bilgi ve Doğru Akıl yürütmedir/ 3 '' Dahası, nirvana koĢulu, aĢkın vecdve bağımsızlık Hint yogasının nihai amacıdır, Yunan ideali ataraxia, acıve zevke kayıtsız rasyonel zihinden tamamiyle baĢkadır. Gene de ikigörüĢ arasında karĢılaĢtırılabilecek çok Ģey vardır, özellikle deHıristiyan bilimadamlarının "panteizm'-çoktanncılık dediği ve Doğuda-Hindistan'dan Uzak Doğuya- ve Klasik Dünya da temel olan görüĢaçısından. Bu Kitabı Mukaddes'e karĢıttır, üstelik Yahudi, Hıristiyan,Müslüman olsun, onlarla amansız, hatta dövüĢken bir tartıĢma içindedir.Tanrının içkin olduğu kutsal dünyada, kuĢların uçuĢundaki dürtüdenyıldırıma, düĢen yağmura, güneĢin ateĢine, kadar görünüĢ, düĢünce veeylemde, kutsallığın "tecelli'si vardır; onu tanıyanlar için, baĢlangıç veson kendi içindedir. Her Ģeyde ve her Ģey için evrensel bir vahiy vardır.Oysa, tanrının-yaratıcının ayrı olduğu dünyada mabut, yalnızca özel birvahiyle bilinebilir. Sina'da olduğı gibi,.veya Ġsa'da veya Kuranda. Ozaman doğru uyum doğada de^il fakat Sina'da veya isa'nın derslerindeveya Kuran'la gerçekleĢir. Ġnsan üzüm veren bağ gibi, kendi kısmını iyioynamalıdır. Ama Ġsa'nın dediği gibi 'Baba ödülünü verir 1 . Amaçburada ve Ģimdi değildir, baĢka yerdedir.Tutucu Yahudi bilimadamı Jacob Hoschander'in iĢaret ettiği gibi,monalatriden ayrılan ilk tam tektanrıcı söylem, Î.Ö. 539'da, BüyükKyrus döneminde Ġkinci îsaiah'ın bildiriĢidir/ 36 ' Gene de o kadar evrenselleĢmiĢtanrı hala Yakub'un evinin tanrısıdır. Kyrus'a zaferi, halkıeski duruma gelsin diye Yakub getirmiĢ varsayılır/ 37 ' Ve onu izleyenEzra'run söyleminde, BeĢ kitabı düzenleyen H metnini yazan yazarlarda,Roma devri Yahudi yazarlarında bu temel çizgiden bir sapmayoktur. Gerçekten, Profesör Klausner'in gösterdiği gibi, Philo Jud-zeus(l.Ö. 20-Ġ.S.54) en HellenistleĢmiĢ yarı-platoncu filozof Yahudi bileTanrıyı içkin olarak düĢünmez:'Philo'nun düĢüncesi temelde Heraclitus ve Stoiklerinkindenfarklıdır. Onlar için evrensel zeka ve ruhu taĢıyan madde (canlandıransoluğun üflediği madde) ve üah aynı Ģeydir ve belli bir madde-212


cilikle-materyalizmle (ruhu taĢıyan madde de maddedir) çoktanrıcıkğaulaĢırlar. Yahudi Philo tersine, ilahı ayn bir varlık olarakgörür. (Dünyanın içindedir)... Philo'nun logosu ile Yuhanna încilininKelam adından baĢka (Yuhanna Philo'ya dayanır) ortak hiç bir Ģeyiyoktur, aynı Heraclitus ve Epictetus'un logos'u gibi. Philonun Logos' ubütünüyle özgün bir yaratmadır, Yahudi yazınının ve öğretisininmeyvasıd» ve Yazıtlara (MidraĢ) dayanır'.t 38 'Klausner'm dediği gibi, 'Bu dünyada iyi ve kötü vardır, o zamanmutlak iyi ve mükemmel olan Tanrı, kötülüğü barındıran dünyayı,mükemmel olmayan varlığı nasıl yaratabilir?"* 39 )Öte yandan, Topal köle, bunun yanıtını çoktan vermiĢtir.Bir ziyafete gittiğimizde bize sunulanı alırız, biri evsahibine balıkveya tatlıları sordu mu saçmalıyor diye baküır. Gene de biz tanrılardan,bir sözcükle, vermediklerini istiyoruz; üstelik bize bu kadar ĢeyvermiĢlerken!'^Epictetus'un büyüsü, her Ģeyi alfan yapmak, Hermes iĢidir.3. GĠZEM KÜLTÜ VE VAHĠYJaponca'da jiriki terimi, Stoizm veya Doğu'daki Zen Budizm gibikendi gücüne güvenen disiplinleri anıĢfanr, 'kiĢinin kendi kuvveti'.Tariki terimi ise, 'dıĢ kuvvet, baĢkasının kuvveti', kurtarıcı düĢüncesineaittir, Japonya'da Amida Budizmi. Kutsal Ülkede sonsuz ıĢınındıgüneĢ Budasınm adım anmakla bir kimse yeniden doğar, ölümündecennete gider, nirvanaya kavuĢur.** 1 ' Hellenist dönemde bu popülerBudizmin <strong>Batı</strong>lı eĢdeğerleri sayısız gizem kültleriydi; son Roma dönemindeönce Mitraizm sonra Hıristiyanlık imparatorlukça desteklenenekadar bunların etkisi giderek artmıĢtı.Hepimiz filozof değiliz. Bir çoğumuz, kendisinin ötesinde, buhur,müzik, cübbe ve tören, ziller ve çanlar, dramatik mim ve sesleniĢlerleatmosferi gereksinir. Böyleleri için bu tür bir din vardır, gerçek büyükkısmıyla öyle simgelerle örtüĢmüĢtür ki, filozof olmayan bunlarıkavrayamaz. Aklın, simgeler alanından bir perdeden ötekine geçerek,aĢka gelmiĢ bir gerçekleĢmeye ulaĢmasını sağlamak üzere, bu yolagirenler için dereceler geliĢtirilmiĢtir. Fakat, sonsuz gerçekleĢme,kutsallığın hem içkin hem aĢkm olduğu bu kültlerle Ortodoks ZerdüĢt,Yahudi, Hıristiyan Ve Müslümanların Tanrı ile Ġnsan, Ya-213


aticı ve Yaratık arasında ontolojik ayrımın korunduğu ayinler arasındafarklıdır.Ġlk tür kültlerde iki güç, dıĢtaki ve içteki güçler, sonuçta özdeĢ olarakkabul edilir. DıĢarıda olduğuna inanılan kurtarıcı gerçekte aynızamanda insanın kendisidir. HerĢey Buda'run Ģeyleridir 1 . Oysa büyükYakın Doğu ortadoksluklarında bu tür bir özdeĢlik düĢünülemez, hattakavranılabilir kabul edilmez. Amaç varlıklar varlığının bir gizi olarakkendi kendinin, Ģimdiki ve buradaki, gerçeğine ulaĢmak değildir, fakatyakında ise de (her yerde hazır ve nazır) ayrı olan (mitsel ayrıĢma)tanrıyı bu dünyada bilmek, sevmek ve ona hizmet etmektir ve zamansona erip sonsuzluk geldiğinde onunla mutlu olmaktır. ^ tik tür kültlerinyöneldiği amaç (tanrı) bilinmesi, sevilmesi ve rüz-met edilmesi ve birgün (gerçekte gidermek-dağıtmak anlayıĢı) gözlemlenecek baĢka biryerdeki kiĢilik değildir; bu yola girenin, tanrının bilgilendiren biriĢaretiyle elde edilecek bir gerçekleĢme durumudur. Bu tür iĢaretleriniĢlevi, kendi içindeki değerleri hemen psikolojik bir değiĢimeuğratmaktır, oysa, ortodoks mitolojilerdekiler akıl ve iradeyi gelecekbir ruh durumuna bağlı tutar.tik veya pagan-doğu türüne Ömek olarak, Ġran'dan çıkan bir zamanlarıngüçlü kültü Mitra'nın gizemini ele alabiliriz. He lenist çağdaZerdüĢtcü bir sapkınlık olarak geliĢmiĢtir. Roma dönemindeHıristiyanlığın, Avrupa'da ve Asya'da hatta kuzeye kadar ulaĢıp güneyĠskoçya'da en müthiĢ rakibi olmuĢtur. Mitraizmde yedi baĢlamaderecesi vardır, tikinde mürit Kuzgun (corax) olarak bilinir, kutlamaritlerinde zodyak hayvanlarını temsil eden maskeler giyilir. Bu dönemdeSümer-Kildani gözlemlerine Yunan verüerinin uygulanmasıylaastronomi yeni bir geliĢim dönemine girmiĢtir. Çağın bütün dinlerindezodyak, sınırsız ruhun hareket ettiği (hareketsiz fakat hareket eden ruh)sınırlı, sonsuz dönen zaman-mekan-nedensellik kürelerini temsil eder.Yedi görülebilen kürenin yörüngeleri Ay, Merkür, Venüs, GüneĢ, Mars,Jüpiter ve Satürn, dünya çevresindeki, ruhun doğmak üzere indiğizarflar olarak kavranılmıĢtır. Birey, her birinde belirli za-man-mekanniteliği alır, bunlar bir yandan onun karakterine katkıda bulunur öteyandan onu sınırlarlar. Böylece müridin yedi aĢaması ruhun geçiĢlerinisağlıyordu, teker teker yedi sınırlamadan sınırsız gerçekleĢmedurumuna geçiliyordu.BaĢlangıcın özdeĢleĢtiği Kuzgun, ölümün kara kuĢu, kiĢiyi simgeselolarak ay kürenin ötesine taĢıyordu. Ay, burada da, her zaman214


her yerde olduğu gibi, büyüyen ve küçülen niteliğiyle ölüm vedoğumun iĢaretiydi: varlığın bitkisel yönünü besleyen, yaĢamsalenerjisiydi. Kuzgunla özdeĢleĢtirilerek, fiziksel gövde, mistik imgelemledeğiĢim ve çözülmeye doğru, ay kapısından ikinci küreye uçar:Merkür'e. Gizli güçlerin büyüse) küresine, yeniden doğumun dehasına(Yunanca Hermes, Mısır'da Thot, Germen Woden, Odin).Ġkinci ritte, artık 'YitmiĢ Usta' (cryphius) olarak bilinen aday,Mürkür'den Venüs küresine, gene belli deneyimlerin yaĢandığı mistikbiçimli arzuların hayaline geçer. 'Asker' (miles) karakterini kazanaraksonraki güneĢ dairesine geçer. GüneĢ entellektüel kibir ve güç diyarıdır,orada ona bir taçla kılıç sunulur fakat o yalnız Mitra'nın ona taçolabileceğini bildirerek bunları tersler. Burada 'Aslan' (leo) olur veĢarapla karıĢtırılmıĢ su ve ekmekten oluĢan kutsal yemeğe katılır. Buyüksek bir derecedir. GüneĢ kapısından beĢinci bölgeye Mars'a geçtiğinde,(cesaret ve küstahlık) Frig baĢlığı ve bol Ġran elbisesi giyer,Kurtarıcı Mitra'nın giyimiyle 'Persli' (perses) adını alır.Ġki değiĢim kaldı. Önce, cüretin aceleciliğini bastıracak Jüpiter'egeçer, 'GüneĢin KoĢucusu (heliodromus) adını alır; sonunda, Satürn'egeçerek 'Baba' (pater) olarak kutsanır. Yol boyunca sınamalar, acıya vezevke karĢı kayıtsız kalan Stoik erdemi geliĢtirirken simgesel tayf zihindebelirli öz yaklaĢımları uyandırır. Ritler, normalde dünyamağazasının simgesi olarak bir yeraltı mekanında kutlanır, burada eskimitolojik tema, makrokozm (evren), mezokozm (ayin) ve mikro-kozm(ruh) birliği temsil edilir. Öğretinin içkin tanrısını tasannu üe, mistik,dereceler içinden deneyim sahibi olur, son aĢamada kendi varlığınınaslanlığına ulaĢır.Esin veren ve zaman içinde müridin vücud bulduğu tanrı eski Aryanilahi Mitra'dır; Vedik Mitra daha önce belirttiğimiz gibi Hitit veMitanniler arasındaki tÖ. 1400 tarihli anlaĢmadan beri bilinir.(*) Oradabu tanrı anlaĢmaya tanıklık etmek üzere toplanmıĢ beĢ Vedik Aryanilahından biri olarak görünür: Mitra, Varuna, canavarkesen Ġndra, veikiz süvariler AĢvirder veya Nasatya. ZerdüĢt Gamalarda arulmamıĢsada eskiliği ve kuzey Aryanlardan türetildiği düĢünülebilir. Dahasonraki Avesta YaĢt'lannda (Î.Ö. VI. yüzyılda) ad, Pers biçimi ilegörünür. Yazatas 'tapınılanlar' diye bilinen melekler düzeninin enbüyüğüdür. 'GeniĢ Otlakların Efendisi adıyla Yaratıcının(*) Bkz. Sayfa 106.215


kendisi tarafından övülmüĢtür., Vedik canavar-öldürücüsü îndra gibi'bin kulağı, on bin gözü' olduğu söylenir. Ahura-Mazda'nın peygamberiZerdüĢt'e, 'onu ben yarattım' dediği varsayılır, 'benim gibi kurbankesmeye ve dua edilmeye değecek kadar değerlidir'/ 43 )Mitra, Hellenist dönemde iki iliĢkili fakat karĢıt görünümde belirenekadar yüce bir simge durumunu kazanmamıĢ görünür. ġekil 23tüm Avrupa'da yüzlerce eĢdeğerinin bulunduğu İS. U. yüzyıldan birörneği gösteriyor. Model !.ö. III. yüzyılın iskender esiniyle BergamaokulundanmıĢ gibi görünüyor, f 44 ) Bol iranlı elbisesi ve Frig baĢlığıyüzyıllar sonra (hem hiç de tesadüfen değil) Fransız Devriminin akimıĢığı peygamberlerince de kullanılmıĢtır. Parıldayan kahraman-kurtarıcıyüce simgesel eylemim Tauroctonus olarak, tik Boğayı keserekuyguluyor. Boğanın rolü Ortodoks ZerdüĢt sistemde antagonist kötüAngra-Mainyu ile bağlantılıdır.(*)Şekil 23. Mitra TauroctonusNormal ZerdüĢt görüĢünde dünyadaki' bütün kötülüklerin YalanCinine bağlandığı anımsanacaktır. Sonunda kurtarıcı SaoĢyant gelinceonun iĢi bitecektir ve bu Mesih gününün gerçekleĢmesine(*) Bkz. Sayfa 173.216


yönelik bütün eylemlerde erdem vardır. Tarihsel çıkıĢlı, geliĢmeci vevahye dayanan tema bütün geleneği belirler. Oysa burada, iranlı tannve kurtarıcı Mitra'nın Hellenist temsilinde yeni bir ifade, belki ilkelkurbanın ölümsüz mitsel simgesinin yeniden diriliĢi vardır.Okuyucuya bir kez daha ilkel <strong>Mitoloji</strong>de tanımlanan, gövdesindenbütün gıda. veren bitkilerin büyüdüğü kutsal varbklann öldürüldüğü,kesildiği, gömüldüğü insanlıktan uzak ritleri anımsatayım/ 45 ) Buritlerde yansıyan ilkel görüĢe göre dünya geliĢtirilmez fakat olumlanmahdır.Bu en akıla ahlaka bile korkunç, inançsız, günahkar gelebilir;yaratıcı güç kesinlikle burada yatmaktadır, ölüm çürüme, Ģiddetve aadan yaĢam doğar. William Blake'in sözleriyle, "Aslanlarınkükremesi, kurtların uluması, fırtınalı denizlerin köpürmesi ve yıkıcıkılıç, sonsuzluğun 'cüz'leridir, insan gücü için çok büyüktürler.'* 46 ' Bunedenle, kahramanlığın erdemi, bu görüĢe göre, evrenin doğasınıdüzenleme isteğinde değil, olumlama cesaretinde yatar. Hellenistçağın Greko-Pers gizem kültlerinde -Ortodoks geliĢmeci değil- iyimserolumlamanın dünya-sever gizemi iliği vardır.Mitraizm hakkında araĢtırmalarına çok Ģey borçlu olduğumuzProfesör Franz Cumonf, Mitra Tauroctonus'un daha güzel örneklerinde,tanrının yüzünde bıçağı vururken keder ve acuna ifadesi bulunduğunuve suçu kendi üstüne almıĢ olduğunu gözlemlemiĢtir, bu daölümü yenen yaĢam demektir.* 47 ' EĢdeğer Hıristiyan imgesi, haçtakurban olmada, kurtarıcının, insanlığın günahını kendi omuzlarınaaldığı söylense de, berbat bir suç Yahudilerin üstünde kalır, çünkü onusuçlamıĢlar ve Judas ona ihanet etmiĢtir, Pontius Pilate de onuçarmıha germiĢtir. Çünkü orada tanrı-insan kurbandır, kurbanlık kuzudur,buradaysa Tanrı-insan kurbanlık kahinidir. ġekil 18' deki Giritkurbanıyla karĢılaĢtırın. VahĢi eylemi kendisi gerçekleĢtirmektedir vedünya yeniden ve yeniden yenilenir. O, Ģekil 16'daki aslan-kuĢ, güneĢkuĢudur. Bize göre boğa acı çekmekteyse de gerçekte arkaik gülüĢlükozmik boğayla aynıdır.ġekil 23'te bıçağın girdiği yerden kanın tohum olarak çıktığını görüyoruz.Andığımız eski mitosla uyum gösterirken öküzün iliğindençıkan tohum temasma da, ZerdüĢtlerinkine de uyuyor.(*) Yanda biryılan akar, her zamanki gibi yılan derisini değiĢtirerek yenilenenyaĢam ilkesini temsil eder. Köpek, Iran mitosunda insanın arka-(*) Bkz. sayfa 174.217


daĢıdır ve ilk çiftin etinden ilk parçayı o yemiĢtir, burada da tohumu(kan) yer (*), yaĢamın özgünlüğü kurbanla beslenir ya. Akrep de boğanınhusyelerini kavramıĢtır, ölümün zaferini gösterir, ölüm de yaĢamgibi var olma sürecinin bir yanıdır.Boğa ve akrep simgelerinde, tanınması gereken astronomiye iliĢkinbir gönderme vardır, çünkü astrolojik ikonografinin kurulduğuyüzyıllarda (î.ö. 4300-2150) zodyak iĢareti Taurus-Boğa, ilkbahar noktasındadururken, Akrep-Scorpio sonbahar noktasında durur. Aslan-Leoyazortasırun güneĢidir ve kıĢa dönüldüğünde Aquarius-Su taĢıyla kıĢgündönümündedir, güneĢ tanrı-so/ invictus her yıl 25 Aralıkta bunoktada yeniden doğar.Hellenist Mitra kültünün mağaralarında güneĢin dolaĢımı, baĢlangıçritleriyle ilgili olarak, maskeli ritlerle festivallerde kutlanır. Ayrıcagerçek boğa kurbanı, taurobolium, hakkında da sayısız kaynaktan bilgialabiliyoruz. Talip, boğarım kurban edildiği yerin altında bir çukurayatar ve sıcak boğa kam ile vaftiz olur/ 48 ) Ġki kiĢi ellerinde meĢalelertutar. Birininki yukarı, ötekininki aĢağı dönüktür. Böylece, ıĢığınyukarıdaki dünyaya ve aĢağıdaki dünyaya yönelmesi, güneĢin doğması,ve batması, ilkbahar ve sonbahar noktaları, doğum ve ölüm, kurbaneylemi ile yaĢam enerjisinin dolaĢımı temsil edilir. Veya Da-dofordenilen bu kiĢiler bir boğa ve akrep baĢı da taĢıyabilirler. Bu iki kiĢiyiĠsa ile birlikte çarmıha gerilen iki hırsızla da karĢılaĢtırabiliriz, biricennete yukarı uçmuĢ, öteki aĢağı, cehenneme inmiĢtir. Aynı Ģekilde,ortaçağ Hıristiyan motifinde akıllı ve aptal bakireler vardır, biri yananlambayı yukarı doğru tutar, ötekisiyle sönük lambasını aĢağı doğru/ 49 )Fakat Hıristiyan okunuĢta bu tür iĢaretlere ahlaksal bir anlam yüklenir,gizemli yön kaybolur. Böylelikle de cehennemin bedeli ödenir, çünkü,Hıristiyan ikiciliğinde ana görüĢ, günahın mutlak kötü oluĢudur,cehennem sonsuzdur ve onun ruhları sonsuza kadar lanetlenmiĢtir.Persli kurtarıcı Mitra hakkındaki bu kadar az bilgimiz içinde onunmitsel biografisi Hıristiyan ve ZerdüĢt temalarla bir dizi koĢutlukgösteriyor. Fakat, Da dor of olayında olduğu gibi, tamamiyle değiĢikbir evren ve insan anlayıĢı temsil edilmektedir; kaldı ki bunlar bir anlamdaanalojiktir ve gerçekte aym kaynaktan türetilmiĢlerdir. Gizemliolumlama, ahlaksal doğrulamaya karĢıdır ve eski, ilkel ve genelde(*) Bkz. sayfa 175.218


kurbanın pagan biçimi önem kazanmıĢtır.Mitra, bir anlamda karĢıtı Gayomart gibi, kutsal bir ağacın altında,kutsal bir ırmağın baĢında doğmuĢtur. Sanat eserlerinde DoğuĢKayası'ndan (petra generix) çıkan çıplak bir çocuk olarak görünür; FrigbaĢlığı, meĢale ve bıçak taĢımaktadır. Doğumu 'libido (yaratıcı ısı) nunısısı 'solo aestu libidinis ile olmuĢtur* 50 ) ve Dr. Carl G. Jung' un bukonudaki sayısız tartıĢmalarından birinde iĢaretlettiği gibi, buradamitolojinin bütün temel ana simgeleri birleĢtirilmiĢtir, toprak (kaya),orman (ağaç) ve su (ırmak).* 51 ) Toprak arketip inĢam doğurmuĢtur,bakire doğum. Yani doğumun simgesel olduğunu bilebiliriz (Ademveya Gayomart için iddia edilebileceği gibi tarih-öncesi değil). Noel'indoğallık sahnelerinde olduğu gibi, çobanlar doğuma tanıklık ederler,sürüleriyle gelip kurtarıcıya inançlarım bildirirler. Ġsa, ikinci Adem, ihsanimgesinin yenileyicisidir. Persli kurtarıcı Mitra'da iki AdembirleĢtirilmiĢtir. Çünkü onun geçici yaĢamdaki eylemiyle bağıntılıgünah, düĢüĢ yoktur. Çocuk bıçağıyla ağacın meyvasını koparmıĢ veyapraklanyla giysi yapmıĢtır. Gene Adem gibi ama günahsız. BirbaĢka sahnede kayaya ok atarken görünür. Diz çöküp yalvaran biriiçin kayadan su dökülür. Mitos elimizde yok fakat episod Musa'nınçölde değneği ile bir kayadan su çıkarmasıyla karĢılaĢtınlabilir (ÇıkıĢ17:6). Ama, Musa günaha girmiĢtir, iki kez vurmuĢtur ve sonundaVadedilmiĢ Ülkeye girmesi reddedilmiĢtir. Adem de günah iĢlemiĢ vecennetten kovulmuĢtur. Oysa Mitra hem ana ağacın meyvasını yemiĢhem ana kayadan yaĢam suyu çıkarmıĢtır -günah olmamıĢtır.Genç atletik tanrı boynuzlarından yakalayıp üstüne çıktığındaöncel boğa otluyordu. O zaman hayvan vahĢi bir biçimde koĢturdu veonu üstüne attı, fakat o boynuzlarına tutundu ve hayvan çökene kadarasıldı. Sonra onu arka bacağından tuttu ve omuzlarına kadar kaldırdı.Transitus denilen canh boğayı baĢ aĢağı bir çok engellerden aĢırıpmağaraya getirme görevi baĢladı. Boğaya ve insana acı veren bu biçimhem genelde insanların aa çekmesinin hem de aydınlanmaya gidenyolda talibin özel sınavlarının simgesi olmuĢtur. Sonraki Hıristiyankültü ViaCrucis ile (karĢılaĢtırılacak bir güç göstermese de)eĢdeğerdir. Mağaraya vardığında, güneĢin gönderdiği kuzgun kurbananının geldiğini kurtarıcıya iletir. Kurbanın burun deliklerini tutarakbıçağım böğrüne sokar (Burada yolun baĢlangıcındaki kuzgunu boğakurbanı ile bağıntılı olarak buluyoruz, ay yabanılıyla. 16. sekile219


yeniden bakınız). Boğanın omuriliğinden buğday ve kanından ĢarapfıĢkırır. Kutsal yemeğin ekmeği ve Ģarabı. Ay tarafından toplanan vetemizlenen tohumları -ortodoks ZerdüĢt mitindeki gibi-? insana hizmeteden hayvanların üretilmesinde kullanılır.(*) Resimden anladığımızgibi, ölümün ve yeniden doğumun ana tanrıçasının hayvanlarıgörevlerini yapmaya koyulurlar: akrep, köpek ve yılan." 2 )Fakat 'boğanın kanında yıkanan' müridin mitosu ve riti, daha derin,daha geniĢ gizemle simgeleĢmiĢ ikinci bir görünüme giriĢtir: Zer-vanAkarana, Sınırsız Zaman'a. ġekil 24'de görülen bu gizemin imgesi,Roma Umanı Ostia'da Mitra tapınağının yıkmalarında bulunmuĢtur.Tapınak Î.S. 190'da C.Valerius ve oğullarınca Mitra adına yaptırılmıĢta -. Çıplak bir erkek gövdesi aslan baĢı taĢır. Yılın dört mevsiminiŞekil 24. Zervan Akarana(*) Bkz. sayfa 173.220


temsil eden dört kanadı vardır, tki elinde de anahtar vardır; solundabir de otorite asası taĢır. Altı dönüĢle gövdesini saran bir yılan baĢım(yedinci dönüĢle) kaĢların üstüne koymuĢtur. Ve adamın göğsündekisimge hiç bir Ģeyin karĢı duramıyacağı korkunç yıldırımıniĢaretidir.^53 )Korkunç yıldırımın Ģekli aynı Buda Vajradhara diye bilinen Budızminbelirli bir yaklaĢımım elde etmenin olağan yolundaki iĢaret gibidir.Buda Vajradhara 'Yıldınmlı', Budalann Yüce Aydınlanması yerinitutar ve zaman ve mekan içinde görülebilir 'tecellileridir. Bu tür biryıldırım Buda'nın elinde olabilir veya göğsüne kazınmıĢtır ve (HeinrichZimmer'in sözleriyle) 'karĢısında bütün varlıkların zayıf kaldığıgerçeğin ve doğruluğun sarsılmaz silahı veya özünü' gösterir/ 54 ) Vajraterimi Sanskritcede hem 'yıldınm' hem de 'elmas' demektir. ElmasınbaĢka taĢlarla kesilmesi olanaksız olduğu gibi, yıldırımın karĢısında daher Ģey yenilir. Bunlar olağanüstü çevrene aittirler ve onlara dirençgösterilemez. Budizmin Vajrayana diye bilinen dalında YıldırımYolu'nda (Japonya'da ġingon), Tantrik Budist disiplinin* 55 * çok cesur,renkli, büyüsel gizemli biçiminde, Budist mistik kendinde içkin vajragücünü tefekkür, davranıĢ ve büyülü sözlerle elde eder ve büyücülükveya nihai Aydınlanmaya ulaĢmak için kullanabilir.* 56 )Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde popüler Çin ve Japon güneĢ Buda Amitabha-Amitayus (amitabha-ölçülemez ıĢınım, amiyatus -sonsuz, Japonca'daAmida olarak bilinir) mezheplerde Ġran etkisinin açık varlığınıgösterdim. Bu saygı ilk kez kuzey batı Hindistan'da Ġ.S. 100'de görülmüĢve oradan Uzak doğu'ya yayılmıĢtır/ 57 ) Kült, 'dıĢ güç' tariki türündendir,özelliği sık yinelenen Narmı Amida Butsu 'Amida BudayaSena' zikridir. Bununla sonsuz merhametli kurtarıcının lütfü için zihinve yürek sürekli hazır tutulur. Fakat burada HellenleĢmiĢ Ġran'ın dahada güçlü etkilerinin aym dönemde <strong>Batı</strong>'ya yayıldığım, Avrupa' yidolanan Roma ordularının Mitra ritlerini uyguladıklarım söylemekgerek. Tuna ve Ren boyunca, Ġtalya ve Fransa'da tapınaklar yapılmıĢ,Ġspanya'ya uzanmıĢtır. Roma Avrupa'sına getirilmiĢ bir çok Levantenköle mürididir; son imparatorlardan bir çoğu da, Commodus'dan (h.Ġ.S.180-192) Juliana (h. 361-363) kadar öyleydi. Aurelian tarafındankurumlaĢhnlan imparatorluk kültü Sol invictıts da Mitra'nınkiyle u-yumlulaĢtınlmıĢtır (h.Ġ.S. 270-275). UyuĢmacılık Avrupa'nın yerlidinleri için Doğu'nunkilerden farklı olmadığından, Ġskender sonrasıdönemde, îskoçya'dan Kuzey Afrika'ya, doğuda Hindistan'a hatta221


Uzak Doğu'ya kadar, tek, zengin ve renkli bir imparatorluk dini,halkların panteonlarını her düzeyde birleĢtirip uyumlaĢtıran sonsuzbiçimler oluĢmuĢtur. Keltik, Germen, Roma, Yunan ve Doğu.II., III. yüzyıl Avrupa'sının Mitracı sesleniĢi Nama nama Sebezio'daNamu Amida Butsıı'nun yankısı gerçekten duyulmuyor mu? Burada duaedilen ilah açıkça Yunanlıların Sabazios'udur/ 58 ' Jane Harrison'ungösterdiği gibi bu ilah, Orfik baĢlama ritlerinde yılanla gösterilen veyılanın -'göğüsten akıp' tanrı ile sofunun birliğini gösteren simgesiyleDionysos'un eĢidir.(*) Hintlilerin popüler ViĢnu'sunun Aslan-adamıNarasimha'da da bizim aslan adamı tanımıyor muyuz?24. sekile dönersek, sol alt köĢede ateĢ ve metal ustası Tanrı Vulcan'mmaĢa ve çekicini görürüz. AteĢle metal elde edilir ve usta ometala Ģekil verir. Sağda horoz vardır, yeni güneĢi haber verir, önde,kendini sonsuz yenileyen kozmik ağacın tohumlarından üreyen yaĢamınsimgesi çam kozalağı vardır. Son olarak, aslan-adamın gövdesinesarılan yılan caduceus'da yinelenmiĢtir. Yalnız biçim olarak değil,anlam olarak da LagaĢ Kralı Gudea'nın kabındakiyle aynıdır (ġekil 1).Ana Ģekildeki tek yılan caduceus'da iki tane olmuĢtur. Adem, Adem veHavva olduğu gibi. Bunlar eksen kutba (a :is mundi), aslan-adamınomurgasına sarılırlar, zamanın bütün ürünlerinin Alfa veOmega'sıdırlar.BaĢka deyiĢle, bu kozmopolit dönemin uyuĢmacı mitsel destanı,dünyanın her köĢesinden toparlanmıĢ bir çorba değildir. Simgelerbütünüyle tutarlıdır, bağlı olarak, eskiden beri gelen tüm kalıtımla ortakuyumu vardır. Çünkü, bütün bu tarım kökenli dinler gerçekten bir kaç(oldukça az) yüksek kültürden, neolotik, Tunç ve Demir ÇağlarınınkavrayıĢlanndan geliĢmiĢtir. Yerel olarak değiĢik (mutlak bir değiĢiklikdeğilse de) görüĢ ve tutumların gereksinimlerine göre uyarlanmıĢlardır.Bu nedenle kültürlerarası alıĢveriĢ döneminde, kendi geleneğindedüzgün eğitimi olan bir kiĢi tarafından uygun biçimdebirleĢtirilebilirler. KoĢutlukları tanımak zor değildir. Bugün bile. Enazmdan, olağan Yahudi-Hıristiyan aĢkınhk görüĢüne kapılıp yaĢamboyu çalıĢıp içkinliğin alfabesini sökemeyen bilimadamlan dıĢındakileriçirt(*) Bkz. Sayfa 158.222


Vedik-Aryan gelenekte, (Aryan Perelerin akraba olduğu) tanrı Mitra(Perelerin Mithra'sı) her zaman Varuna ile iliĢkili olarak görülür. Okadar ki, bu ikisi genellikle tek ikili bir adla anılırlar, Mitravarunaıı. Varunailahilerde dönen yıldızlı uzayın kozmik ritminin (rta) efendisi o-larak tanımlanır.t 59 ) Öteki yarı, tanrı Mitra ise, gece Varuna'nm aldığııĢığı, Ģafak ıĢığını ortaya çıkarır. Son zamanlann Vedik ritüelyazınında, kurbanlarda, Mitra'nın beyaz, Varuna'nm kara kurban almasıgerektiği anlatılmıĢtır. Ve Shatapatha Brahmana'da Mitra-VarunabileĢik kiĢiliği "DüĢünce ve Güç' olarak çözümlenmiĢtir, "bunlar onuniki yönüdür' denilmiĢtin Mitra düĢüncedir, Varuna güç, Mitrakahinliktir, Varuna iktidar, Mitra bilendir, Varuna uygulayan.* 60 * 24.Ģekille karĢılaĢtırdığımızda Zervan Akarana'nın da ikili bir tannolduğunu görüyoruz. Yedi halkalı yılan tarafından sarılmıĢ çıplakaslan-adam. Aslan, sonsuz güneĢ ıĢığının simgesidir, yılan, zamanınay gelgitlerinin hiç durmayan döngüsü, ritmidir. Böylece bu figür tamanlamıyla adı ne diyorsa odur. Zervan Akarana, 'Sınırsız Zaman'. Sonsuzlukve zaman tek Ģeydir ve iki Ģeydir. Eğer bir kimse bu figüre zamanın(sınırsızdır) sınırlan ötesinde rastlıyacağını düĢünüyorsa baĢladığınoktayı yitirmiĢ demektir, geri gönderilir; sanırım, Kuzgunkılığına.Yedi halkalı yılan: bunlar geçiciliğin halkalarıdır. Hellenist dünyadayedi semavi küre üe özdeĢieĢtirilmiĢlerdir, haftanın günleri de adlarınıbunlardan alır: GüneĢ günü (Sunday, Pazar), Ay günü (Moonday/Monday,Pazartesi), Mars günü (Germen Tiwes/Tuesday, Salı),Merkür günü (Germen Woden/Wednesday, ÇarĢamba), Jüpiter günü(Germen Thor/Thursday, PerĢembe), Venüs günü (Germen Frigg/Friday, Cuma), Satürn günü (Saturday, Cumartesi). Mistik yolunsarsılmaz gerçeğe bu yedi perde ile ulaĢtığını, bunların asılmasıylageliĢtiğini daha önce görmüĢtük. ġimdi gerçek bize aslan-adam simgesindegösteriliyor.Tarikat yolunun ortasında, gördüğümüz gibi, taurobolium kurtanaMitra'nm boğayı kesmesinin bir tekrarı olarak ortaya çıkar. BenzerĢekilde Hint Vedik mitolojisinde Indra, savaĢa kral ve tanrıların kurtarıcısı,her Ģeyi kapsayan ve yılan olduğu kadar boğa biçiminde deanlatılan Vritra'yı kesmiĢtir. Vritra Varuna gücünün olumsuz yönüdür,onu kesen Ġndra da Persli Mithra Tauroctonus'la bir çok yöndenbenzeĢir, ikisinin de bin .gözü olduğu söylenir. Ġkisi de ıĢığın veyazaman içinde güneĢ gücünün önplandaki eylemcisidirler. ikisi223


de eylemleriyle dünyayı yenilerler. Ve seçkin kiĢilerin yararına düzenlenenritlerde, kahince kurbanların yeniden ortaya çıkıĢı o kiĢileresonsuz yaĢamın bilgisini sağlar. Örnek olarak Vedik TaittiriyaSamhita'da okuduğumuz gibi: 'Mitra yoluyla kahin Varuna'yı onun içinkurban eder... onu Varuna'nın bağlarından kurtarır, öyle ki canı çıkmıĢbile olsa o gerçekte yaĢar'.* 61 ' Böylece Pers aslan-adam ve boğa kesicisisimgeleri, Vedik Mitra-Varuna ve canavar boğa kesicilerininki-IerleçakıĢır.Dahası, Pers Mithra Tauroctonus'un eylemine katılan iki meĢaletutucusu, Dadoforlar gibi, Hint Vedik bağlanımda da, yörüngeningüneĢe en yakın veya en uzak olduğu nokta ilkesini temsil eden bir çiftvardır; görünür zıtlıkların birliği -yani Nasatya, ikiz atlar veya AĢvinler.Bunlar, baĢka iliĢkilerle birlikte gök ve yerle (yani yukarısı veaĢağısıyla) özdeĢtirler, sonsuzluk ve zaman, kahin ve kral, bir ruhsalkiĢiliğin iki yansıdırlar/ 62^ Bir kez daha Hititler ve Mitanniler arasındakil.Ö. 1400 yılındaki anlaĢmaya tanıklığa çağrılan beĢ Vedik ilahın adımanmama izin verin. Bunlar Mitra, Varuna, Ġndra ve Nasatya, ikizsüvarilerdir. Bu beĢi Zervan Akarana (Mitravarunaıı), MithraTauroctonus ve Dadoforlarla, Mithracı külde kesin benzerlik gösterirler.Mithra kültü de on bir yüzyıl önce Hitit ve Mitannil rin bulunduğuYalan doğunun bu bölgesinden yayılmıĢ demektir.^Söylenebilecek daha çok Ģey var ama Ģimdiden çalıĢtığımız alanlailgili olarak yeteri kadar konumuzu irdeledik. En azından, bazı bilimadamlarıHellenist dönemin uyuĢmacı gizem kültlerinde çorbadan baĢkabir Ģey bulamıyorlarsa bütün kabahatin Eski Çağ'da olmadığımgösterdim umanın. Bu kültlerin amacı Ģöyle veya böyle bilgiye adayolan kiĢide psikolojik bir dönüĢüm yaratmaktı. Sonuçta zihni,kutsallığın aĢkın olduğu kadar içkin olduğunu, evrenin her biriminde veher varlıkta bulunduğunu algılayacak, ikiliğin ikincil olduğunu vegerçekleĢmenin, ZerdüĢt peygamberin öğretisindeki gibi insanın ikiliğikaldırımsıyla, ahlaksal bîr amaçla elde edilmeyeceğini, zamanın sınırsızve sonsuz olduğunu anhyacaktır. Sınırsız Zaman, Zervan Akarana,herĢeyi maĢasıyla tutar, çekiciyle her Ģeye Ģekil verir; gene de her yerdehazır ve nazır olan sarsılmaz gerçekliğin bilgisini müride vererekmuğlak ikiliğin ötesinde, gerçek sonsuzluğun hepimizin olduğunuortaya koyar.Bu öğreti temelde Hindistan'ın yoga okullarıyla aynıdır, özellikleçarpıcı benzerlik Gupta ve Gupta-sonrası dönemlerdeki Kundalini224


Yoga'sıyladır. Çünkü orada amaç, "Yılan Gücü'nü, yoginin ruhsal kuvvetiniomurgadaki en alt düzeyinden, yedi aĢamada, her birinde altdüzey teslimiyetin psikolojik sınırlarım aĢarak, iç yollardan en yukarıya,baĢm tacına çıkarmaktır.* 64 * Hindistan'daki gibi Hellenist gizemdede kemale eren mürid hem kendi kutsallığını kavrar hem detann olarak saygın ohm çünkü kendi tanrısallığım kavrayan bir insandandaha iyi tanrısallık iĢareti olabilir nü? Veya bir kimseninmükemmelliğine daha iyi kılavuz var mıdır? Yoksa, bu çağın pagangizem kültierinin etkisi, sevgili okuyucusu, sizin ve benim anmamızveya küçümsememiz gerekecek karıĢık zihinlerce mi hissedilecek? YunanElevsis gizemlerini De Legibus'da yazan Marcus Tullius Cicero'dan(I.Ö. 106-43) baĢkası değildi:'Sizin Atina'nızın insan yaĢamına katkıda bulunan bir çok mükemmelve kutsal kurumu içinde, benim fikrimce, bu gizemlerdendaha iyi olan yoktur. Bunlarla biz köylü ve vahĢi olan oluĢ biçimimizdeniĢlenmiĢ, geliĢtirilmiĢ uygar durumumuza vardık, ve ritlerinbaĢlangıçlar' olarak adlandırıldığı gibi, bunlardan yaĢamın ilk ilkeleriniöğrendik, yalnız mutlu yaĢamayı değil daha iyi bir umutla ölmeanlayıĢım da edindik'.* 65 )Elevsis Demeter ve Persephone ritleri, Ġskenderiye'nin Ġsis'i, PerelerinMithra'sı ve Anadolu'nun Ulu Ana'sı Kibele, bu yüzyıllar boyuncabirbirlerini karĢılıklı etkilediler ve zenginleĢtirdiler. Ortodoks ZerdüĢtkilisesinde ve Yahudilikte, daha sonra Hıristiyanlık ve Müslümanlıktabulduğumuzun tersine. Bunlarda nihai görüĢ sınırsız bir zamandeğildir fakat zaman baĢlar ve zaman bitecektir. Üstelik dünya veorda yaĢıyanlar kötülük, bu tür ontolojik düzeltimle, yargılanacaklardır.Son olarak (özellikle Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta)maddi dünyada içkin bir kutsallık tanınamaz, Tann, her yerdehazır ve nazırsa da (Kuran'daki deyiĢle) 'insana Ģahdamanndan yakınsada' mutlak olarak baĢkadır ve ayrıdır. Nihai amaç sonsuz yaĢamın budünyada kavranılması değildir ve olamaz.'Sonuç olarak, pagangizemlerin simgelerinde dünyanın yok olması her zaman psikolojik,ruhsal biçimde anlaĢılır, varlıklar varlığının sarsılmaz yıldırımı hemenve sonsuz biçimde olağanüstünün gölge oyununu imha eder;Ortodoks, ahlakçı Levanten dinlerdeyse dünyanın yok olması simgesitarihsel olarak anlaĢılır, kıyamet gününün geleceğine iĢaret eder.îlk Mesih Gününe iliĢkin Yahudi yazarlarında üstünde durulangörüĢ basitçe Yahudi devletinin Davud soyundan bir kral yöneti-225


minde yeniden kurulması ve Tanrının Seçtiği Halkın yönetimini bütünulusların tanınmasıdır. Fakat Hellenist dönemde, Ġ.Ö. 200, Ġ.S. 100arasında belli Yahudi kafalarında, kendi ulusal mesihlerinin zamanınsonu olan kozmik mesih olabileceği korkusu uyandı. (SaoĢyant gibi)GörünüĢüyle ihtiĢam gelecek, olağanüstü olaylar patlak verecek, ölülerdirilecek, zaman yok olacak, vb. Üstelik bu gün yalandı. Yığınlahayalci vahiy edebiyaü ortalığı kapladı. Önce Yahudiler sonraHıristiyanlar arasında: Enoch Kitabı, 12 Kralın Ahiti, Bauch Vahyi,Musanın Urucu, vb. Hıristiyan yazınında ise bu sözler Ġsa'nın kendisinebağlandı, günlerin sonundan ve ihtiĢamla dönüĢünden söz ediyordu.Burada bunları almak iyi olacak, Ģimdi çalıĢtığımız gizem kültlerininbaĢlangıç simgeciliğinden sonra, Vahiy görüĢünün tipik bakıĢ açıĢımçok açık ortaya koyuyorlar. Bunun yanında eski Hıristiyan kilisenin ve(görünüĢte) Mesih'in kendisinin de sınırlı zaman kozmolojisini tamaçıklıyorlar. Okuyoruz:'O Zeytinlik dağı üzerinde, mabedin karĢısında otururken, Petrus,Yakub, Yuhanne ve Andreas kendisinden ayrıca sordular Bize söyle, buĢeyler ne zaman olacak? ve bütün bu Ģeyler tamam olmak üzere iken,alamet ne olacak? Ġsa da onlara söylemeye baĢladı: Sakının, kimse sizisaptırmasın Bir çokları: Ben oyum, diye benim ismimle gelecekler, veçok adamları saptıracaklar. Cenkler ve cenk sözlerini iĢittiğiniz zaman,sıkılmayın; bunların olması gerektir; fakat daha sonu değildir. Çünkümillet millete karĢı, ülke ülkeye karĢı kalkacak, yer yer zelzeleler olacak;kırlıklar olacaktır. Bu Ģeyler ağrıların baĢlangıcıdır.Fakat siz kendinizi sakının; sizi meclislere verecekler Havralardadövüleceksiniz, ve benim yüzümden onlara Ģahadet olsun diye valilerve krallar önünde durdurulacaksınız. Önce bütün milletlere incilin vazolunmasıgerektir. Sizi teslim için götürdükleri zaman, ne diyeceğinizeevvelden kaygı çekmeyin; fakat o saatte size ne verilirse onu söyleyin,çünkü söyleyen siz değilsiniz, ancak Ruhülkudüstür. KardeĢ kardeĢi vebaba evladı ölüme verecektir, ve evlatlar ana babaya karĢı kalkıp onlarıöldüreceklerdir. Benim ismimden dolayı herkes sizden nefret edecek,ancak sona kadar dayanan, kurtulacak odur.Ve harap edici mekruh Ģeyin layık olmıyan yerde dikildiğinigördüğünüz zaman (okuyan anlasın)(*) o vakit Yahudiyede olanlardağlara kaçsınlar; ve damda olan aĢağı inip evinden bir Ģey almaya(*) Bu parantez çağdaĢ bilimadamlarınca Ġsa'ya maledilen sözlerin gerçekte onun olmadığına kanıt kabul edilmiĢtir.TU'':','226


girmesin, tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin. Fakat ogünlerde gebe ve emzikli olanların vay baĢına! Dua edin ki, kıĢta olmasın.Çünkü o günlerde öyle sıkıntı olacak ki, onun gibisi Allanınhalkettiği hilkatin baĢlangıcından Ģimdiye kadar ntTolmuĢtur ne deolacaktır. Eğer o günleri Rab kısaltmasaydı hiç bir adam kurtulmazdı,fakat seçtiği seçilmiĢler uğrunda o günleri kısaltmıĢtır. Eğer biri o zamansize derse: îĢte, Mesih burada, iĢte, orada, inanmayın. Çünkü yalanaMeĢinler ve yalana peygamberler kalkıp mümkünse seçilmiĢolanları bile saptırmak için alametler ve harikalar yapacaklar. Fakat sizsakının; iĢte, size hepsini önceden söyledim.Fakat o günlerde, o sıkıntıdan sonra, güneĢ kararacak, ay ıĢığınıvermeyecek, yıldızlar gökten düĢmekte olacaklar, ve göklerde olankudretler sarsılacaktır. O zaman insanoğlunun büyük kudret ve izzetlebulutlarda geldiğini göreceklerdir. Ve o vakit meleklerini gönderecek;ve onun seçtiklerini yerin ucundan ta göğün ucuna kadar, dört yeldentoplayacaktır.Ġmdi incir ağacından mesel öğrenin, onun dalı yumuĢayıp yapraklarını sürdüğü zaman, bilirsiniz ki, yaz yakındır. Böylece siz de buĢeylerin vaki olduğunu görünce, bilin ki, o yalandır, kapılardadır.Doğrusu size derim: Bütün bu Ģeyler oluncaya kadar bu nesil geçmeyecektir. Gök ve yer geçecek, fakat benim sözlerim geçmeyecektir.Fakat o gün yahut o saat hakkında, ne gökteki melekler, ne de Oğul,Babadan baĢka kimse bir Ģey bilmez.¥fç$Sakının, uyanık durun, dua edin, zira o vakit ne zamandır bilmezsiniz.Bu, gurbete giden ve evini bırakıp hizmetçilerine selahiyet veher birine iĢini veren bir adam gibidir ki, kapıaya da uyanık durmasınıemretti. Ġmdi, uyanık durun, çünkü ev sahibi ne vakit gelecek,akĢamlayın mı, gece yarısında mı, horoz öttüğü zaman mı sabahlayınmı, bilmezsiniz. Yoksa apansız gelip sizi uykuda bulur. Size ne söylüyorsamherkese söylüyorum: Uyanık durun.^66 )4. ÖLÜ DENĠZĠ GÖZLEYENLEREğer Maraton SavaĢının Avrupa ruhunun Asya'ya direncinin canalıcı noktasını gösterdiği söylenebilerse, Avrupa paganizmine" karĢıLevanten hoĢgörünün de, Kudüs tapınağındaki Yahudi sunağınınüstüne Yunan sunağının -Terkedilmenin iğrençliği'-, konulmasınaf^ 227


gerçek 'arda kalanlar'm gösterdiği tepkiyle sona erdiği söylenebilir. Yıll.ö. 167'ydi ve saygısızlığı iĢleyen Suriye Selevkos imparatoru AntiochusIV Epiphanesdi (h.Ġ.Ö. 175-164).Makabilerin tik Kitabında, "bugünlerde' diye okuyoruz:'Kudüs'ten Joarib oğullarından kahin Simeon oğlu John oğlu Mattathiaskalktı ve Modin'e yerleĢti. Ve beĢ oğlu vardı... Kudüs ve Judah'daiĢlenen zındıklıkları görünce, 'Vah baĢıma gelenler' dedi, 'KutsalĢehrin ve halkımın kötülüklerini görmek için mi doğdum, orada,düĢmanların elindeyken ve tapmak yabancılara aitken mi ya-Ģayacaktım? Bütün süsleri ondan alınmıĢ, hür bir kadınken köle olmuĢ.Ve, iĢte bizim tapınağımız bile, güzelliklerimiz ve ihtiĢamımız biletüketilmiĢ, putperestler onu kirletmiĢler. Daha ne diye yaĢayalım?Sonra Mattathias ve oğullan elbiselerini verdiler, çuval giydiler veacıyla ağladılar.Bu sırada kralın memurları, halkı isyana zorlayarak onlara kurbanlarverdirmek için Modin Ģehrine geldiler. Ve Ġsrailin bir çoğu onlarakarĢı çıkınca, Mattathias ve oğullan da oraya gittiler. Sonra kralın memurlarıseslendiler ve Mattathias'a Ģöyle dediler *Sen bu Ģehirdeyöneticisin, saygın bir insansın ve büyük adamsın, ve oğulların ve ihvanlagüçlüsün. ġimdi ilk sen çık ve kralın emirlerini uygula, bütünputperestlerin yaptığı gibi yap, Judah'daki insanlar ve Kudüs'de kalanlarda yapsın, O zaman sen ve evin kralın dostları arasında olursunuz, ve,sana ve çocuklarına ödül olarak gümüĢ, altın ve. bir çok armağanlarverilir'.Ve Mattathias yanıt verdi ve yüksek sesle konuĢtu: 'Kralın yönetimialtındaki bütün uluslar onu uysa da ve babalarının dininden ayrılsa da,onun emirlerine razı gelse de, ben, oğullarım ve yoldaĢlarımbabalanmızın ahdinden yürüyeceğiz. Tanrı ġeriatı ve Düzeni terketmemiziyasaklamıĢtır. Biz kralın sözlerini dinleyip kendi dinimizdenayrılmıyacağız, sağa veya sola sapmayacağız'.O bu sözlerini bitirdiğinde Yahudilerden biri gelip kralın emirlerine göre sunağa kurban sunmak üzere çıktı. Mattathias bunu görünce, hırsından yandı, titredi ve kurallara göre kızgınlığım gizlemeyibeceremedi. Hemen koĢtu ve onu sunaktan çevirdi, insanları kurbanvermeye zorlayan kralın adamını da aynı zamanda öldürdü ve sunağı devirdi.li|ıĠVe Mattathias yüksek sesle bütün Ģehre duyurarak bağırdı: 'Her kiminançlı ise ve ahde bağlıysa, beni izlesin'. Böylece öve oğullan228


dağlara kaçtılar, Ģehirde sahip oldukları her Ģeyi bıraktılar. Sonraadalet ve davanın görülmesini isteyen bir çokları dağlara çıktı, oradayaĢadılar, onlar, çocukları, karılan ve sürüleriyle yerleĢtiler, çünküacılar onların üstündeydi.* 6^ *"!§*!?Ve böylece, Makabi (Hasmonean da denir) kahin-devletin kuruluĢunayol açan ayaklanma bize anlatılıyor.Fakat bu arada, herkesin düĢüncesi aynı değildi ve hepsi Filistin'debulunmuyordu- Mısır, Babil, Suriye ve Anadolu'da, Yunan Adalanndave Roma'da topluluklar vardı. Dahası, kendilerini kendi yargılannagöre yargılama ayncalığı bir çok yerde elde edilmiĢ bir hakti. Budağınık sinagog topluluklarının çoğunda hizmetler Ġbranice değilYunanca yürütülüyordu. Gerçekten, onlar için, özellikle de MısırĠskenderiye'deki geniĢ Yahudi topluluğu için Eski Ahidin Yunanca'yaçevrilmesi görevi Ġ.Ö. III. yüzyıldan I. yüzyıla kadar tamamlanmıĢtı.Latince yetmiĢten gelen Septuagint biçimi ortaya çıkmıĢtı. Çünkü efsaneyegöre on iki aĢiretin her birinden altıĢar kiĢi, yetmiĢ ikiçevirmen vardı. Kutsal metni anlayıĢtan, da mucizevi bir biçimdeaynıydı.(*)Fakat Yunan dili ile, elbette, Yunan adetleri ve düĢüncesi de geldi.Bazi topluluklar karıĢık evlenmeyi hoĢ karĢıladılar. Bazı üyeler gymnasium'larakatıldılar ve Yunanlılar gibi çıplak hareket yaptılar, giyindiklerindede Yunan elbiselerini yeğlediler. Sünneti bırakan mühtedilerbile vardı, yalnızca Sebt gününe uydular, Yehova'ya inandılar veyemek düzenini korudular. Hellenist kültlere katılan Yahudiler bilevardı. Mezopotamya'da, Profesör W.W. Tarn'ın belirttiği gibi, Yahudikadınları yüzyıllarca komĢularının yıllık Temmuz yasma katıldılar. VeAnadolu'da Yehova'nın kendisinin artık Yunanca adı vardı: TheosHypsistos, Yüce Tanrı. Sonra Philo tarafından da kullanılan bir ad.Tarn'ın gösterdiği gibi 'Sabazios da Yahudilerin tanrısı ile eĢit sayılmıĢtı,Sabazios ile Sabaoth arasında hayali bir özdeĢlik yaratılmıĢtı'.Gerçekten 139 yılında bir grup Yahudi, Roma'dan, görünürde ZeusSabazios kültüne girmekten sürgün edilmiĢti. Zeus-Sabazios-Sabaoth-Yahova-Hypsistos: Profesör Tarn, 'Bu kültler Antiochus Fv"ü, Zeus i-nancını Yahudiliğe sokmakta altından kalkılmaz bir güçlük olmadığıdüĢüncesine götürmekte yeterli olmuĢtur' der/ 68 )(*) Sümer astroloj isiyle ilgili olarak 72nın gücü için Doğu Mitoljisi sayfa 125-29 ve 137-38'ebakınız.229


Tepki yaratan emrini vermeden önce, Kudüsteki tapınağın iki kahiniOniad ailesinden Jason ve Tobiadlardan Menelaus ayrı ayrı onadestek olmuĢlardır, ikisi de HellenleĢtirilenlerdendir. Önce Jason sonraMenelaus kazanmıĢtır. Böylece Suriye, Mısır, Arabistan'ın, <strong>Batı</strong>'dagüçlenen ve artık Antiochus'u tehdit eden bir güç haline gelen Romanınve dirilen Doğunun Ġran'ının da katıldığı açık bir iç savaĢ baĢlamıĢtır.Makabi Kitabında -'îsrailden çıkan kötü adamlar' (I Maccabees1:11) denilen düĢüncenin boyutları Ģekil 25 ve 26'da Yunan biçimlerininne kadar uyarlandığına bakılarak çıkarılabilir. Bu, bu döneminözelliği de değildir. Profesör Ervvin R. Goodenough'm (oh iki ciltlikanıtsal yapıtı Greko-Ronia Döneminde Yahudi Sitngeleri'nde) gösterdiğigibi çok daha eski Filistin mezarlarında Mısır, Suriye ve Babiltanrılarının Ģekilleriyle Yahudi adlarını taĢıyan bir çok mühürçıkarılmıĢtır. Makabilerin Ġkinci Kitabında denildiği gibi, (II Maccabees12:32-45) Yehova için dövüĢürken ölen bir çok Yahudi gömülmeküzere hazırlanırken üstlerinde 'Jamnia idollerinin amuletleri'çıkmıĢtır.^69 )Şekil 25. lawBizim Ģekillerimizdekiler bilimadamlannca 'Anguipede' veya Yılan-ayaklıTanrı diye bilinen türdendir. Amuletlerde normalde lawadıyla geçer. Horoz baĢı dikkat çekicidir. Bazı. örneklerde bu aslan baĢıolur, gene Mithracı Zervan Akarana'nın yoluna dönmüĢ gibi oluruz.Horoz da aslan da güneĢ simgeleridir. GiriĢ riti sünnet olan bir tanrıiçin, fallusa verilen önemi görmemiz olağandır. Fakat bir yılanınsarıldığı kartal örneği biraz özellikli. Bu düzenlemedeki tek boynuzluküçük figürü Gdodenough Mısırlı Tanrı Anubis olarak230


tanımlanmıĢtır. Sol elinde sisinim (*) ve sağında 'çatallı özel bir alet'taĢıraYahudi Anguipede genelde savaĢ tanrısı olarak bilinir, sağ kolundakalkan ve sol elinde Helios'un kırbacını taĢır. Bir örnekte baĢınınüstünde Yunan savaĢ tanrısı Ares'i görüyoruz. Gene bir baĢka örnekteHelios, güneĢ olarak görünüyor, bir timsahı ezen aslanın üstüneçıkmıĢtır, ikinci insan biçimli örnek tanrı Hacpocrates'dir, çocukHorusun son dönem Mısır biçimidir. Sol eli agzındadır ve sağındakornukopia{**) taĢır. Heüenist-Roma döneminde dudaklara giden elsusma öğüdü olarak bilinir, bunu aĢağıdaki Mithra metninde de izleyebiliriz:Şekil 26. law.'Tanrılar sana doğrudan baktığında ve senin üstüne geldiklerinde,parmağını ağzına koy ve Ģunları söyle: 'Sessizlik, sessizlik, sessizlik.YaĢıyan, yokedilmesi olanaksız Tanrının simgesi. Beni koru, sessizlik,nechtheir thanmelou'. Sonra da uzun bir. ıslık çalınmak, tavuk sesiçıkarılmalı ve baĢka büyülü sözler söylenmelidir.^71 )Makkabiler çağında HelenleĢme partisinin Kudüs'teki önderleriSadukilerdi (Sacusi/Sadyusiler). Kahin patriark Zadoc'un (Zadoc-Saduki) soyundan geldiğini öne süren kahin aileleri de aralarmdaydı.Burüarrri önde gelen muhalifleri de Ferisilerdi, 'ayrılıkçılar'. Ferisilerkendilerinin daha ortodoks olduklarım düĢünüyorlardı, gerçekte iseibrani kalıtımı Yehova'run Günü düĢüncesiyle ZerdüĢt kıyamet fikrinikaynaĢtırmıĢlardı. Yahudi tarihçi Josepn ben Matthias veya adını( * ) ġistrum: Mısır'da ibadet Ģuasında kullanılan, ortasından geçirilmiĢ madeni çubuklarsarsılınca ses çıkaran saplı kasnak Ģeklinde bir çalgı (çev. n).(**) Kornukopia: Zeus'ün sütninesi keçi Amaltheia'nın boynuzu, içi çiçek ve meyvelerledolu boynuzu bolluk ve bereket kaynağıdır. 'Bolluk Boynuzu' simge olarak kullanılanbir sekile dönüĢmüĢtür (çev. n.)231


yazarken kendisinin yeğlediği gibi Flavius Josephus (Ġ.5. 37-95} De BelloJııdaico'da bu iki mezhebi anlatmıĢtır:Onum sözleriyle, 'Ferisiler kendi yasalarını uygulamada daha yeteneklikabul edilirler ve ilk mezhep oldukları ileri sürülür. HerĢeyiTanrıya ve kadere bağlarlar fakat doğru veya yanlıĢ hareket etmenininsanın elinde olduğunu düĢünürler; kader herĢeyi kapsasa da. Bütünruhların bozulmamıĢ olduğunu savunurlar fakat iyi insanların ruhlarıgövdelerine kavuĢurken, kötü insanlarınki sonsuz cezaya uğrayacaktı'/72 )BaĢka deyiĢle, tören yasalarına katı biçimde bağlıyken, inançlarınaruhların ölümsüzlüğü, gövdenin diriliĢi, gelecekte yargılanmayı daeklemiĢlerdir. Bunların yanında dünyanın son günlerinde MeĢiningeleceğine ve melekler panteonuna da inanırlar.Josephus, 'ama Sadukiler'der, 'ikinci düzeni oluĢtururlar ve bizimkötü iĢleri yapıp yapmamamızla tanrının ilgisinin olmadığım varsayarakkadere inanmazlar. Ġyi veya kötü iĢ yapmanın insanın elindeolduğunu söylerler ve her insanın bunlardan birine kendi isteğiylebağlandığım düĢünürler. Ruhun ölümsüzlüğü inana ve Hades'deödüllendirilme veya cezalandırılma inançları da yoktur'.' 73 )Gerçekte, bütün HelenleĢmeleriyle birlikte Sadukiler eski Ģeriatıkuramsal yönden sürdürenlerdir. Muhalifleri tarafından 1 erslerdenalınan bütün popüler gelenekleri reddederler. Dahası, siyasette de,halen Hellenist Selevkosluların vasallan olmakla birlikte artık istediklerigibi tapınmakta özgür olan Makabilerin ruhuna Ferisilerden dahayalandılar. Sadukiler kısaca aristokratik partiydiler: entellektüel, tutucuincelmiĢ züppeler. Oysa, Josephus'un dediği gibi, 'Ferisiler birbirlerinearkadaĢça davranırlar, uyumludurlar ve toplumu dikkate alırlar;Sadukiler ise birbirlerine karĢı bile uyumsuz bir anlayıĢ taĢırlar,birbirlerine karĢı da putperestlere karĢı oldukları kadar sert-Levant tarihinde ve özellikle Yahudilik ve Ġslamda görüldüğü gibi,din toplumla özdeĢleĢtiğinde (veya düĢünceyi oydaĢma ile ifade ettiğimizde^))ve bu toplum, bir ülkeye dayanan toplumsal-siyasal birbirliğe tekabül etmeyip bir kilisenin veya mezhebin Ģeriatında aĢkm birilke olarak yaĢadığında, geliĢtiği ama özdeĢleĢmediği yerel siya-saldünyeviyapıdan kaçınılmaz olarak, önceden görülebileceği gibi,(*) Bkz. Sayfa 121-122.232 • .


yıkıcı etki yapar. Eski Ahitteki Krallar Kitabı Davutun krallığında buuyuĢmazlığın kötü etkilerini ayrıntısıyla anlatır. Bir kez daha sahnede,Makabilerin kahramanca döğüĢtüğü devlette, artan bir Ģiddetle buyıkıcı parçalanmayı görüyoruz.Cesur Mattathias ve oğullarının, Yunan sunağına karĢı kendi davalarınısavunduktan ve arkadaĢlarıyla harekete geçtikten sonra, Ġsrailsahilinde gördükleri sünnetsiz çocukları zorla sünnet ettiklerini, kibirliinsanların ve onların ellerindekilerin peĢinde olduklarını, Ģeriatıputperestlerin ve kralların ellerinden kurtardıklarını ve günahkarınzaferini elinden aldıklarını' okuyoruz-V^Mattathias'ı en büyük oğlu Judas Maccabeus izledi. ĠĢlerinde biraslan gibiydi, aslanın kurbanına kükreyerek atlaması gibi kötüleri izledive arayıp buldu ve halkına zarar verenleri yakh'. Gerçekten, Antiochus'unadamı Apollonius'u kesmeyi de becermiĢti. Apollonius'un'putperestleri bir araya tbpladı'ğını ve 'Ġsrail'e karĢı savaĢmak için Samaria'danbüyük bir evsahibi bulduğunu da okuyoruz.' Judas bunuanlayınca, onu karĢıladı, onu vurup kesti. Birçokları kesildi, kalanlarkaçtı. Judas onlardan kalanları yağmaladı, Apollonius'un kılıcını daaldı, yaĢamının sonuna kadar onunla doğuĢtu'.' 76^ Judas güçlenenRoma'yla ittifak kurdu. Fakat, Kudüs'ün HellenleĢmiĢ ulu kahini Alcimus'unkendisine karĢı topladığı güçlü Suriye ordusuyla giriĢtiğisavaĢta öldü.Judas'in yerine küçük kardeĢi Jonathan (h. 160-143) geçti, fakat,Ģimdi masal dönüyor, 'bütün Ġsrail sahillerinde kötülük baĢını kaldırdıve her yerde günah yükseldi'.^ Alcimus, HellenleĢmiĢ ulu kahin artıkĢehrin gerçek hakimiydi ve Yahudilikle çağdaĢ yaĢamı uyum-laĢtırmaprogramına devam ederek Musa Ģeriatına uyumu gevĢetti, tapınağın içduvarını kaldırttı. Roma ve aynı zamanda Suriye'yle entrikalar,doğaüstü güçlerin mucizeleri, açlık ve sürgün Ġsrail'de birbirini izledi.Jonathan çölde bir Ģehre çekildi, bir kale yaptırdı ve t.ö. 152'de,Alcimus öldükten bir kaç yıl sonra Suriye yardımıyla Kudüs'e zaferledöndü, Duvarı yeniden yaptırdı ve tapınağı açü.^ Fakat artık kutsanmıĢbir kahin yoktu. Üstelik görevin son sahibi Alcimus otantik Oniadailesinden değil türedi Tobiadlardandı. Bu durumun uygunsuzluğunuaĢmak için Makabi Jonathan zaferini izleyen Gül Bayramında kutsalgöreve kendi geldi. Dokuz yıl sonra öldü ve görev kardeĢi Si-mon'ageçti. Simon 'kahinler, halk ve ulusun reisleri ile ülkenin ileri gelenleri'yanında Suriye Selevkos imparatoru tarafından da onay-233


lanmıĢtı. Bu tecavüz, Sirrion'un onların 'sonsuza kadar, bir peygambergelene kadar yöneticisi ve ulu kahini olacağı ve dahası, herkesin onauyması gerektiği ve ülkedeki tüm yazıĢmaların onun adına yazılmasıgerektiği ve mor giyinip altın taĢıyacağı' yazılı bir tunç plakete degeçirilmiĢti.^9)Fakat Simon sekiz yıl hüküm sürdü (1452-134); Jerichoda bir incelemedeyken,damadı, görünüĢte onun onuruna verilen büyük bir ziyafetteonu sarhoĢ etti ve öldürdü. Karısı ve iki oğlu da zehirlenmiĢ,hapsedilmiĢ, daha sonra da acımasızca öldürülmüĢlerdi/ 80 ) Fakatüçüncü oğlu John Hyrcanus kaçmayı becerdi. Hemen ulu kahinliği aldı,otuz bir yıl oldukça refah içinde hüküm sürdü (135-104). Her yandabaĢarılı savaĢlar verdi. Ama Josephus'un dediği gibi, 'Bu baĢarılarkıskançlık yarattı, ülkede fesat çıkardı; açık savaĢ açmadan rahat edemiyecekve yan yana gelmiĢ bir çok kimse vardı, savaĢta da yenilmiĢlerdi'/81 )Ayaklananlar ve yenilenler, egemenliğinin ilk yılında John Hyrcanus'unyanlarında olduğu fakat sonra ihanet ettiği Ferisilerdj. Önderleriniyemeğe çağırmıĢ ve yemekten sonra yönetiminin tanrı yolundaolduğunu onaylamalarım istemiĢti. Fakat adı Eleazar olan yaĢlıönderlerden biri eğer gerçekten doğru davranmak istiyor a kahinliğibırakması gerektiğini, ailesinin buna hakkı olmadığını söylemiĢti.Bundan sonra Hyrcanus Sadukilere döndü üstelik Ferisi ritlerinin uygulanmasınıresmen yasakladı. Yalanlarda bulunan Ölü Deniz Namesizaviyesi de bu dönemde Î.Ö. HO'da inĢa edilmiĢtir. Zaviye daha sonraVaftizci Yahya'nın vaftiz olduğu Erden'deki yerden on mil kadar uzaktaçölün doğusunda kurulmuĢtu.Kudüs Ģehrinde iki karĢıt mezhebin savaĢı büyümüĢ, bir çoklarıbildirilen savaĢ gününün, kıyamet anının yaklaĢtığım düĢünmüĢtü. JohnHyrcanus Ġ.Ö. 104'de yönetimi karıĢma, kahinliği oğlu Aristo-bulus'avasiyet ederek öldü. Fakat oğlu annesini hapse attı ve orada açlıktanöldürdü/ 82 ) Josephus'un dediği gibi, 'hükümeti krallığa dönüĢtürdü vetaç giyen ilk kiĢi oldu'/ 83 ) Bu saygısızlığa saygısızlık ekledi çünküailenin ne Zadoc'un kahinliğine ne de Davud'un krallığına hakkı vardı.Her iki haksızlık da kıyametdeki Mesihliğin yaklaĢtığına inanagüçlendirdi.Aristobulus zındıklığını tadacak kadar uzun yaĢamadı. KardeĢiAntigonus'u bir suikastçıya öldürttüğünde kendisi de kandan fenalaĢmıĢve bir hizmetçi tarafından götürülürken hizmetçi takılmıĢ ve234


kam tam da kardeĢinin kanının üstüne damlarmĢtı. Bunun anlamımsorduğunda kendisine anlatılmıĢtı ve hemen tam bir yıl sonra (104-103) orada nefesini verdi/ 84 'Aristobulüs'un dul eĢi Alexandra kalan kardeĢleri hapisten çıkardı,en yaĢlısı, kendisine en mutedil ve salon görüneniyle AlexanderJannaeus'la (h.î.Ö. 103-76) evlendi. Fakat o da doğuda, batıda, kuzeyde,güneyde savaĢlara giriĢti, ayaklanan Yahudileri yabana askerleriyleezdi Ferisiler'e baskı arttı. Josephus'a göre 'altı yılda en azındanelli bin Yahudi kesilmiĢti. Fakat bu zaferlerin öğüncünü duymadıçünkü kendi krallığım tüketiyordu. Sonunda kavgayı bıraktı ve tebasıylakonuĢarak uyuĢma sağlamak istedi. Fakat bu döneklik ve kuralsızlıkona duyulan nefreti artırdı. Onlara neden kendisinden böylenefret ettiklerini ve onları nasıl memnun edebileceğini sorduğunda,ölerek dediler'/ 85 'Bütün bunlar olurken Ferisiler Suriye Selevkoslu Demetrius'uyardıma çağırdılar, o da tabu geldi. Yahudilerden ve SuriyelilerdenoluĢan ordusuyla Kudüs'e geldi, Alexander Jannaeus'un kuvvetlerimyendi fakat zaferden sonra altı bin Yahudi Jannaeus'a kaçtı, Suriyekralı da çekildi/ 86 ' Bundan sonra kral ve Kudüs'ün ulu kahini Ferisilerdenöçlerini aldılar. Josephus, "Öfkesi- öyle garip oldu ki barbarlığıdinsizliğe vardı, sekiz yüz kiĢinin Ģehrin ortasında çarmıha gerilmesiniemretti ve kanlarının ve çocuklarının boğazlarım gözlerinin önündekestirdi. Bunlar yapılırken cariyeleriyle yaüp içti. Halk öyle korkuyakapıldı ki o gece sekiz bin kiĢi kaçtı. Judea'nın boĢalması ancakAlexander'in ölümüyle durdu'.' 87 'Bu ölümle, I.Ö. 76, Ferisiler iktidara geçtiler. Ölümün yalnızca yönüdeğiĢti. Yeni katliamlar, aile kırımları, ihanetler, tasfiyeler ve mucizelerkrallığı on yıl çılgınlıklara boğduktan sonra, birbirleriyle mü--cadeleeden kardeĢlerden biri kutsal davasında kendisine yardım etsin diyePompey'in Roma lejyonunu çağırdı, tanrının Ģehri Kudüs böylelikleÎ.Ö. 63 yılında Roma dünyasına dahil oldu.Yeni kazılmıĢ olan çöl zaviyesi Ölü Deniz Namesi topluluğu kesinliklebu zamana aittir. Zaviye Vaftizci Yahya'nın vaaz yerine yalandır.KuĢkusuz (bütün inanan Yahudiler kendi halklarının yaradılıĢın kaderiolduklarına bu dönemde inanıyordu) dünyanın sonunun yakın olduğuinana bu dönemde güçlenmiĢti. Gerçekten, son savaĢ ve235


'Mesihin doğum sancılan' korkunç Armageddon*un(*) ayaklanmasıgündemdeydi. <strong>Mitoloji</strong> tarih olmuĢtu, peygamberler her yerde vadedilenve kıyameti gösteren mucizeleri görüyorlardı. Sadukiler, Ferisilerve Mrkabiler (artık Mattathias'ın bir atasından dolayı Hasmoneanlardiye anılıyorlardı) kendi VadedilmiĢ Ülkelerini gerçek bir cehennemeçevirmiĢlerdi. Bu arada dördüncü Çok değiĢik bir mezhep derin birvakarla çöle ve ölü Denize çekildi; oraya yaklaĢmıĢ bulunan günleringünü için hazırlanma isteğiyle gittiler.Bunlar Esseneler denilen mezhepti, kendilerini dünyadaki son kuĢakolarak kabul ediyorlardı, kendilerini Mesihin görüneceği son an içineğitiyorlardı. SavaĢ kendilerinin ıĢığın yanında savaĢa girmeleriylezaferle sonuçlanacaktı ve dünya yeniden kurulacaktı. PeygamberHabakkuk'un sözlerinden okudukları gibi 'dünya Allah'ın haĢmetininbilgisiyle dolacak, suların denizleri doldurması gibi (Habakkuk 2:14).Bugün Ölü Deniz Namesi LÖ. 200den kalmıĢ kabul ediliyor veRoma'ya karĢı ilk Yahudi isyanı da Ġ.S. 66-70'de oldu. Bugün bilinen eneski Ġbrani yazılan bunlar. Ġçerikleri de iki tün1. Sptuagint(**) döneminden kalma Kitabı Mukaddes parçalan,yani, Eski Ahidin Ortodoks Masoretik(***) biçiminden üç yüzyıl kadardaha eski. Daha önce bilinen en eski Ġbrani Kitabı Mukaddesinden de(Codex Babylonicus Petropolitanus, Ġ.S. 916) bin yıldan daha fazla eski.2. Essene mezhebinin özgün yazdan. Temel örnekleri de aĢağıdakilerdir:A) IġIKOGULLARININKARANLIKOĞULLARIĠLE .SAVAġI NAMESĠParĢömene sarılmıĢ 2 metreden uzun, 15 santim geniĢliğinde mükemmelbir deri namedir/ 88 ) Ayrıntısıyla Esseneler'in tanrı için dünyayıfethedecekleri üç savaĢlık bir plan anlatılmıĢtır. Ġlk 2 savaĢ Mezopotamyahlar,Suriyeliler, Mısırlılar ve günün komĢulanyla olacaktırve hepsi altı yıl sürecektir. Bunu yedi yıllık (Sebt) bir dinlenmeizleyecektir. Son savaĢ dünyanın daha uzak halklarıyla yapılacaktır veyirmi dokuz yıl sürecektir. Arada dört (düĢmanın saygı duya-(*) Armageddon: Kıyamet gününde- iyilik kötülük orduları arasında çıkacak savaĢasahne olacak meydan, mahĢer (çev. n.) (**) Bkz. Syf. 229. (***) Masoretik-Ġbrahi geleneğinde Eski Ahit yazımlanyla ve Ģerhleriyle ilgili temel metinsayılan Masora üstüne eğitim görmüĢ Masorit'le veya Masora ile ilgili olan (çev.notu).236


cağının varsayildığı) sebt yılı olacaktır. Bu namenin baĢlığı ZerdüĢtetkisi göstermektedir. Eski Ġbrani peygamberlerin etkileriyle debaĢtanbaĢa karıĢmıĢtır. Fakat bunlar eski yakarıĢların hiç bilmediği birdönemden sözeder biçimde yorumlanmıĢlardır. Ve herĢey öncedenbilinmekteyse de (veya en azından mezhebin üyesi olan seçilmiĢinsanlar bilmekteyse de) hatta savaĢların uzunluğu bile belliyse de,insanlar tüm enerjileriyle eyleme katılmalıydılar.AĢağıdaki talimattan, savaĢ planının yaklaĢımı konusunda bir fikiredinilebilir:'Cemaatin toplanması için olan davullarda Tanrının Çağırdıkları'yazacak; kumandanların toplanması için olanlarda Tanrının Prensleri'yazacak; akrabaların davullarında Tanrının Emri' yazılacak; ünlüadamların davullarının üstünde 'Cemaatin Babalarının ġefleri' yazacak.Toplantı yerinde bir araya geldiklerinde 'Kutsal Kurul Ġçin Tanrınınahitleri' yazacak. Kamp davullarının üstünde 'Kutsal KamplarındaTanımın BarıĢı' yazacak; kampdan ayrılıĢ davullannda 'DüĢmanıKaçıran ve Doğruluktan Nefret Edenleri Dağıtan ve Tanrıdan NefretEdenleri Ġyiliğe Döndüren Tanrının Güçleri* yazacak. SavaĢ saflarınındavulları üstünde 'Bütün Karanlık Oğullarına KarĢı Tanrının ÖfkesininÖcü ve Sancaklarının Safları' yazacak. SavaĢ kapılan açılıp da düĢmansıralarına ilerlendiğinde savaĢanların toplanma davullarının üstünde'Tanrının Toplantısında Öcün Anısına' yazacak; kesilenlerindavullannda Bütün Inançsızlan SavaĢta Kesip Deviren Tanrının GüçlüEli' yazacak; tuzakların davullarının üstünde Kötülüğü Yok edenTanrının Gizleri' yazacak; izleyenlerin davullannda 'Tanrının BütünKaranlık Oğullarına Vurması -Onlar Yok edilene Kadar KızgınlığıDinmeyecek' yazılacak...SavaĢa gittiklerinde sancaklarına Tanrımn Gerçeği', TanrınınDoğruluğu', Tanrının ĠhtiĢamı', Tanrının Adaleti' yazacaklar. Bunlardansonra adlarını açıklayan tüm düzeni yazacaklar. SavaĢa yaklaĢtıklarındasancaklarına Tanrının Doğru Eli', Tanrının Topluluğu',Tanrının DehĢeti', Tanrının Öldürmesi' ve adların tam açıklamasınıyazacaklar. SavaĢtan döndüklerinde sancaklarına Tanrının Övgüsü',Tanrının Büyüklüğü', Tannnın Yüceliği', Tanrının ĠhtiĢarnı'nı adlarıntüm açıklamalarıyla yazacaklar.^89 '237


B) DÎSÎPLlN ELKÎTABIYirmi küsur ve üç küsur santim geniĢliğinde, birleĢtirildiğindeyirmi santim kadar uzunluğunda iki deri parçasına yazılmıĢtır/ 90 ' Metiniki tanedir, biri Ġki Ruh öğretisinin açıklanması, öteki mezhebinörgütlenmesi ve tarihsel görevine hazırlanmasıyla ilgili uygulamalardır.Tanrı insanı dünyayı yönetsin diye yarattı ve onun için iki ruh yaptı,zaman saptanmıĢ ziyareti boyunca bu iki ruhla yürüyebilir. BunlarDoğru ve YanlıĢ ruhlarıdır. IĢığın yeri Doğrunun kaynağıdır, YanlıĢınkaynaklan da karanlığın çıktığı yerdir. IĢıklar Prensinin elinde bütündoğrulukların yönetimi vardır, onlar ıĢık yolunda yürürler. Ve KaranlıkMeleğinin elinde yanlıĢlık oğullarının yönetimi vardır, onlar dakaranlığın yolunda yürürler. ...Fakat Ġsrail Tanrısı ve onun doğrulukmeleği bütün ıĢık oğullarına yardım ettiler. Çünkü ıĢık ve karanlıkruhlarını o yarattı onlardan her türlü iĢi ve onların yollarından bütünhizmetleri kurdu. Ruhlardan biri sonsuzluğa kadar Tanrıyı sever vebütün iĢleriyle sonsuza kadar hoĢnut olur; öteki ise onun dostluğunu horgörür, bütün yollarından sonsuza kadar nefret eder...Fakat tanrı anlayıĢının gizleriyle ve bilgisinin ihtiĢamıyla yanlıĢıyoketmek için bir dönem düzenledi, saptadığı zaman geldiğinde onusonsuza kadar mahvedecek. Ve sonra dünyanın doğruluğu sonsuzakadar ortaya çıkacak, çünkü saptanan cezalandırma zamanı gelene kadaro yanlıĢın yönetiminde kötülük yollarına saptı. Ve sonra tanrıdoğruluğuyla insanın bütün iĢlerini temizleyecek, kendi için insanıngövdesini yıkayacak, onun etinde gizlenen bütün yanlıĢ ruhu yokedecek,bütün kötü iĢlerden kutsal ruhla onu kurtaracak. Ve ona doğrulukruhunu serpecek, suyun kire yaptığı gibi, yanlıĢlığın bütün kötülüğündenve kirliliğin ruhunda dolanmaktan En Yücenin bilgisi veCennet Oğullanrun dehasıyla doğruyu kavratacak, davranıĢlarındasuçsuz olardan bilgilendirecek. Çünkü tanrı onları sonsuz ahit için seçti,insanın bütün ihtiĢamı onlar içindir, hilekarlığın bütün çabasına karĢılıkartık hiç yanlıĢ olmayacak...Çünkü tanrı ikj ruhu emredilen zamana ve yenilenmeye kadar eĢitolarak yarattı; onların sonsuza kadar olan dönemlerdeki bütün iĢlerinibilir. Ġnsanoğularma bunları kalıtımsal olarak vermiĢtir ki iyiyi vekötüyü bilsinler, ziyaret zamanına kadar dünyada her insanın ruhunagöre kısmetini verir.'( 91 )238


Bundan sonra da, 'Ve bu, kötülükten dönüp onun isteğine göreemirlerini tutmak isteyen cemaatın üyesi için, Ģeriat ve refahda bir cemaatolma emridir...' diye devam eder.Essenelerin gerekli olduğunu düĢündükleri sıkı düzenlenmiĢ komünal,puriten, yarı askeri kıĢla yaĢamlarında, amaçlarına ermek içiniffet, fakirlik ve uyum yeminleri, çıraklık yılları ve aĢamalan, yankutsal komünal yemekleri ve bir tür ritüel banyolarına verdikleri önemdikkati çekiyor. Mezhebin merkezi herhalde yakınlarda yeryüzüneçıkarılan Kumran Vadisindeki büyük külliye idi. Vadi, Ölü Deniz'inkuzeybatı köĢesindedir. Yakınında çoğunlukla erkeklerin bulunduğugeniĢ bir mezarlık vardır. Çevrede, Yahudi ayaklanması sırasındagüvenliği sağlamak için kutsal metinlerin saklandığı çöle dağılmıĢmağaralar ve kaya oyukları bulunur. Bölgenin tarihi, hiç bir açıklamagetirilemeyen Herod'un iktidarı sırasındaki Ġ.Ö. 31-4 arası boĢluktanbaĢka t.Ö. 110'dan Ġ.S. 67/70 yıllan arasmda olarak sapta-nabümiĢtir.Ana yapının çevresinde kamp bulunduğu ve Ģehirlerde Essenegrupları için hücreler ve toplantı odaları olduğu anlaĢılıyor. Josephus,Essenelerin Yunanlıların Orfik hareketine benzerliğini anlatır. Hemmitoloji hem de geleneklerde benzerlik vardır. ġimdi Budist-Hindumanastır yaĢantılarıyla bağlantılar da kurulabilir. Çünkü bu zamanınHellenist-Levanten yaĢamındaki Hint etkilerini gösteren yeterli kanıtımızvar. Güney Afganistan'da Kandehar'da bulunan bir kaya-yazıtıBudist kral AĢoka'nm (h.Ġ.Ö. 268-323) Yunanca ve Aramca bir metniniiçerir.* 92 ) Bir baĢka AĢoka metni Budist kralın Suriye de Anti-ochusü'ye, Mısır'da Ptolemy üye, Kıbrıslı Magas'a, Makedonyalı An-tigonasGonatas'a ve Epir'de Alexander H'ye -Hellenist dünyanın merkezlerindekibütün etkili monarklara- misyonerler gönderdiğiniaçıklamaktadır/ 93 'Harabelerin arkeolojik değerlendirmesi, namelerin paleografikdeğerlendirmesi, Makabilerin tarihi hakkında bildiklerimiz, Josephus'unEsseneler hakkındaki yazıları, Kurmandan çıkan mezhephakkındaki bilgilerimizi toplumsal-tarihsel genel bilgilerimizle mükemmelbirleĢtiriyor. DüĢünceleri hakkında bir katkı olarak da Ģunuekliyebiliriz:C) HABAKKUK TEFSÎRÎOn beĢ santim uzunluğunda, on üç santim kadar geniĢlikte, beĢsantim kadarı kaybolmuĢ görünen, çürümüĢ, oldukça zarar görmüĢ239


ir parçadır/ 94^ Eski Ahidin Habakkuk Kitabından, I.ö. VI. Yüzyıl,Makabi dönemine göre yorumlanmıĢ, özellikle de peygamberin sözünüettiği 'son günlerin' u günler olduğu anlayıĢına göre değiĢtirilmiĢbölümler içerir.'Çünkü işte, kendisinin olmayan meskenleri mülk edinmek için dünyanıngenişlikleri içinde dolaşan o sert ve saldırıcı milleti, Kıldanileri, ayağakaldırıyorum (Habakkuk 1:6). Bu, (tefsir) Kitrim (Romalılar) çevik vesavaĢta yetenekli demektir, iktidarları devirir ve onları Kittim egemenliğinekatarlar. Bir çok ülkeleri ele geçirir Ve tanrının yasalarına i-nanmazlar... Dünyadaki Ģehirleri yağmalayarak ve dağıtarak yumuĢaktoprakta ilerlerler/ 95 )Bu metnin baĢında iki kiĢinin adı geçer; metnin yayımlanıĢınınyarattığı ilk heyecanla bütün yaĢam, haça gerilme, diriliĢ ve ikinci geliĢiyleMesih Isa mitolojisinin Kumran Essene toplulugunca öncedenbilindiği sanılmıĢtı. Okuduğumuz gibi:'Bundan ötürü şeriatın kuvveti yok (Habakkuk 1:4). Bu, onlar (Yahudiönderler) Tanrının Ģeriatını reddettiler demektir. Ve hak hiç ortayaçıkmtyor, çünkü kötü adam salihin etrafını sarıyor. Bu, kötü adam, KötüKahin ve salih adam da Doğruluğun Öğretmeni demektir/ 111 ®Bugün artık kötü adamın Kudüs'ün ulu kahinlerinden birini anlattığıbiliniyor. <strong>Batı</strong> bilimadamları onun Jonathan Maccabeus olduğunu(h.î.Ö. 160-142) ileri sürdüler. Gördüğümüz gibi kutsal görevi elegeçiren ilk oydu.* 97 ) BaĢkaları, görevi resmen bir tunca kazıtarakonaylatan Simon'u (h.î.Ö. 142-134) ileri sürüyorlar/ 98 ' Üçüncü bir öneride John Hyrcanus. (hĠ.Ö. 134-104) Yalnız kahinliği değil krallığı dagaspetmiĢti. O zaman da cesur muhalif Eleazar Doğruluğun Öğretmenioluyor, Ferisi'lerin (belki de partinin aĢırı bir kanadının) çöle çekilmesive Kumran'daki merkezin kurulmasının (Ġ.Ö. 110) nedenidir; kuruluĢonun iktidarına rastlıyor/ 99 'Namelerin dilinde Kötü Kahin, Yalanın Vaizi, Yalarım Adamı, YalanlarVazeden Adam, YanlıĢın Adamı, Hakaret Eden Adam olaraktanımlanıyor; bütün lakaplar Yalanı, Karanlıkların Efendisi ve Doğruyu,IĢığın bir niteliği olarak kavrayan ZerdüĢt inancına uyuyor.Ölü Deniz külliyesinin bir baĢka metni, Eski Ahitdeki Nahum Kitabınıntefsiri de Gazabın aslanı... insanları cardı asan' tanımını yapıyor.Alexander Jannaeus'la (h.I.Ö. 104-78) özdeĢleĢtirilebilir, gördüğümüzgibi Kudüs'de bir gecede sekiz yüz Yahudiyi çarmıha gerdir-240


miĢ, kendisi cariyeleriyle eğlenirken kanlarını onların gözleri önündekestirmiĢti/ 100^ Ve Josephus'un dediği gibi bir çok Yahudi çöle kaçmıĢtı.Peder Duncan Howlett, dünyanın nadir gördüğü gecelerden biriydi'diye yazar, 'ölü Deniz Namelerinin Kötü Kahini için dahabakınmamıza gerek yok!''- 101 )Kötü Kahin için en azından dört aday bulabiliyoruz, DoğruluğunÖğretmeni içinse (Kötü Kahinin baskı yaptığı) bir isim önerildi, öylepek inandırıcı da değil, yaĢlı cesur Ferisi Eleazar; Esseneler, FerisilerdençıkmıĢ bir topluluk muydu? Sorunun karĢılığı yok. DoğruluğunÖğretmeni mezhebin kurucusu muydu? Kötü Kahin tarafındançarmıha gerilmiĢ miydi? Öldükten sonra dirildi nü? Ve gene Mesih o-larak gelecek mi? Bu noktalar için Profesör Millar Burrows' dan alıntıyapayım:'Öğretmen çarmıha gerilmiĢ olabilir... TaĢlanmıĢ veya baĢka biryolla öldürülmüĢ olabilir. Öte yandan doğal ölümle de ölmüĢ olabilir...Ne Habakkuk Tefsiri ne yayımlanmıĢ baĢka bir Kumran metniöğretmenin öldürüldüğüne açıkça değinmiyor'. Dahası, 'Onun dirildiğineinanıldığını gösteren açık bir kanıt yok*. Son olarak, Burrows'agöre Öğretmenin MeĢinle veya peygamberle özdeĢleĢtirilmiĢ olduğu'oldukça belirsiz'.' 102 ) Hareketin bir baĢka metninden, ġam Metni diyeanılan parçadan (1895'de bulunmuĢ önce Ferisi metni sanılmıĢtır) hâlâgelmesi beklenen 'doğruluk öğretmeni, Ģeriat yorumcusu ve peygamberleiki mesih' olduğunu biliyoruz, fakat Profesör Burrows 'gelmiĢolan doğruluk öğretmeniyle gelecek olan kiĢiler arasında ne gibi biriliĢki olacağının düĢünüldüğü de oldukça belirsizdir* sonucunavarıyor/ 103 'Fakat, ölü Deniz Name'lerinde (Profesör F.M. Cross'un teriminikullanırsak) Süz in Leben olduğu kesindir. Son Hellenist dönemin Yahudi'kıyamet görüĢü vardır ve Hıristiyan misyonu bu genel kom-Ģuluğun içinden çıkmıĢtır.' 104 ) Profesör Cross'dan alıntıyla: 'ilk Kilisegibi, Essene topluluğu da Ferisilerden ve öteki Yahudi akımlarından,son günlerin seçilmiĢ cemaatı olma bilinciyle ayrıkr'/ 105 ) Fakat birayrımın daha sözü edilmelidir. Esseneler 'son gün' anlayıĢıyla Mesih'ingeleceği günü beklerken, ilk Hıristiyanlar için Mesih zaten gelmiĢtir.Onun, daha sonraki bir temelden çıktığını söyleyebiliriz/ 106 ) ölü Deniztopluluğunun ana teması, geçmiĢ yıllarda olduğu gibi, Ye-hova'runputperestlerin ordularını getirirerek halkını günahlarından dolayıcezalandırdığıydı. Bu açıdan da Esseneler tam eski peygamber-241


lerin çizgisini izlerler. Fakat, Amos, HoĢea, Yeremya ve ötekiler ibranikıyametini tarihsel anlamıyla kavrarlarlar, Ģimdi ideoloji ZerdüĢtölümden sonraki yaĢam düĢüncesiyle kaynaĢmıĢtır. Eski görüĢe görehalk cezalandırılacak fakat Mesih Davud Evinin dünya güçleriniyenilemesini sağlayacak 'kalanlar olacaktı. ġimdi geçerli olan düĢüncedeise, tersine, yaklaĢan gün tarihin kendisinin sonunu gösteriyordu.Ġki ruhun, ıĢık ve karanlığın kozmik mücadelesinin sonuydu. Üstelik,tanrının bu kargaĢa gününde mükemmel çağa geçecek olan kalanlar,baĢka bir Yahudi mezhebinden değil bu mezhepten olacaklardı. ÖleDeniz çölünde manastırlarında bu kader için sert bir biçimdehazırlanıyorlardı.Ġlk Hıristiyan görüĢü de hemen hemen aynıydı. Fakat bazı bilimadamlarınıngözlemlediği gibi, Ölü Deniz Namelerinde hemen tanınanEski Ahit'irt meĢruluğu ve dıĢarıda bırakma, Hıristiyanlarca terkedilmiĢti.Çünkü onlar 'daha sonraki bir temeldeydiler'. IĢık Oğulları ileKaranlığın Oğullarının SavaĢının kozmik krizi geçmiĢti, eski Yargılamaahlakı AĢk'a yönelebilirdi. Disiplin Elkitabında Tanrının Cemaatidüzenine girmek isteyen adayın 'Tanrıyı araması.. SeçilmiĢ olanlarısevmesi ve reddettiklerinden nefret etmesi... IĢık Oğullarının hepsinisevmesi, hepsini Tanrının belirlediği kısmetine göre kabul etmesi veKaranlık Oğullarından Tanrının öcündeki suça göre nefret etmesi'gerektiğini okuyoruz/ 107 * Oysa Mesih anlayıĢta duyulması gerekensözleri Ģunlardır:'Sen komĢunu sevecek ve düĢmanından nefret edeceksin denildiğiniiĢittiniz. Fakat ben size derim, DüĢmanlarınızı sevin, ve size eza edenleriçin dua edin ki, siz göklerde olan Babanızın oğulları olasınız; zira o,güneĢini kötülerin ve iyilerin üzerine doğurur; ve sa-lih olanlar ileolmıyanların üzerifıe yağmur yağdırır. Çünkü eğer sizi sevenleriseverseniz, ne karĢılığı olur? Vergi mültezimleri de öyle yapmıyorlarmı? Ve yalnız kardeĢlerinizi selamlarsanız fazla ne yapmıĢ olursunuz?Putperestler de öyle yapmıyorlar mı? Bundan dolayı semavi Babanızkâmil olduğu gibi, siz de kâmil olun'/ 108 *ZerdüĢt terimiyle, iyinin ve Kötünün ötesine gitmelisiniz, dolanmıĢikiz yılandan aslan-adam aĢamasına. Daha önce tartıĢılan Tire-siasgizemiyle ve Kitabı Mukaddes terimiyle DüĢüĢden önceki insanındurumuyla karĢılaĢtırın.Buraya kadar, Hıristiyan mitolojinin kaynaklarının Pers etkisindekieski Ahit düĢüncesinden geliĢtiği çıkarılabilir. ġimdiye kadar aĢk242


üstünde durulması ve (bir olasılıkla) özellikle Yahudiden değil de insanlıkkavramından sözedilmesiyle birlikte Yunanlılarla ilgili özel birĢey bulamıyoruz. Fakat, Mesih terimiyle ilgili olarak daha söylenecekĢeyler var; bunun için de gözlerimizi Roma'ya çeviriyoruz.243


7. BölümBÜYÜK ROMAI.Ö. 500 - Ġ.S. 5001. KELT EYALETĠSezar'ın I.Ö. 58'de baĢlayan Galya SavaĢları, Pompey Levant'ıRoma'ya açtığı gibi, Avrupa'yı Roma imparatorluğuna açh. YüzyıllardırgüneĢ Ģehirlerine rahat vermeyen Keltlerin gücünü kırdı. V. yüzyıldaCadiz e kadar girerek ispanya'yı iĢgal etmiĢ ve I.Ö. 390'da Roma'nmkendisini yedi ay kuĢatmıĢlardı, italya'ya gidiĢlerinden önemli bir tanesibuydu. Doğuda, I.Ö. 280'de Tesalya ya girilmiĢ, Yunanistan iĢgaledilmiĢ, Delfi yağmalanmıĢtı. Ertesi yıl Anadolu yaylalarına girilmiĢ,halen Galarya adım taĢıyan bölge yağmalanmıĢ hatta Suriye'ye gidenordulara merkez yapılmıĢtı. 232'de Bergama kralı At-talos IGalatyalılara boyun eğdirdi Ünlü Hellenist zafer heykeli 'ölen Galli'sarıĢın, yakıĢıldı bir savaĢçıyı tipik Kelt gerdanlığı veya altın yakası ileresmeder.Kelt kültürünün en eski ekseni Alpler ve Güney Almanya'ydı. Avrupa'daDemir Çağı döneminde iki aĢamada geliĢmiĢti: 1. HallstattKültürü, I.Ö. 900-400 ve 2. La Tene, I.Ö. 550-15. ilki tunç eĢya arasındademirin de görülmesiyle ortaya çıkar, daha sonraki destanlarda tehlikelibüyücüler olarak anlatılan gezgin demircilerin eseridir. Örnek olarakAlman efsanesi Demirci Weyland. Arthur'daki taĢtan çekilen kılıçteması, ham demiri iĢleyen büyusel sanatlarından esinlenir. ProfesörMircea Eliade, Demir Çağı rit ve mitoslarım inceleyen hayranlık vericiyapıtında, bu mitolojideki taĢın ana kaya ve demir silahın da, demirciocağının doğum sanatıyla ortaya çıkarılan çocuğu olduğunugöstermiĢtir.^) Bir kayadan elinden kılıçla doğan Mithra ile244


karĢılaĢtırın^*)Eliade'nin alıntıladığı bir Yakut atasözü, 'demirciler ve Ģamanlaraynı yuvadandır' der.@) ġamanın sözde zarar görmeyen gövdesiyleateĢte yürüyebilmesi, ateĢteki iĢlemle ortaya çıkarılan metalin niteliğiylebenzerlik taĢır. Ve ocağında saf kayadan böyle ölümsüz bir'yıldırmV üretmesi, bireyin kendisini kendi ölümsüz parçasıyla özdeĢleĢtirdiğiruhsal baĢlangıç (yani Mitra veya Budist tarikat) kadarbüyüsel bir benzerlik taĢır. Bazı ilk Japon Budist tapınaklarında yoğunemek harcayan bilge Fudo 'hareketsiz' (Sanskritce Acalanatha,'Hareketsiz Efendi') imgesi vardır. Fudo, Mithra'run kayadan çıkıĢıgibi,' gürüldeyen ateĢlerin ortasında sarsılmaz bir hareketsizlikle, sağelinde dik tuttuğu bir kılıçla, yavuz bir çehreyle oturur. Ve ük Isaiah10-^1-22'de (î.ö. 740-700) görülen Kitabı Mukaddes'in "kalan" anlayıĢında,bu düĢüncenin kahraman kavramına uygulanıĢım görüyoruz.Fakat kahraman yalnız bir birey değil, her zaman Yehova'nınamacım taĢıyan denenmiĢ ve gerçek bir oydaĢmadır.En eski Hallstatt kalıntılarında (Ġ.Ö. 900) bulunan demir eĢyanın,hem ruhun demirliği hem de ocaktaki ateĢ anlamıyla taĢtan çekilenkılıç masallarıyla Avrupa ritüel destanlarına giriĢi yansıttığı sonucunuçıkarabiliriz. Hallstatt'ın kendisi Avusturya'da, Salzburg'un otuz mügüneydoğusundadır. Domuz, koyun, sığır, köpek ve at evcilleĢ-tirilmiĢhayvanlardı. AhĢap kulübeler ve geçitler fizik çevrenin kalabalığımgösterir. Seramik ve metal eĢyaların süslemeleri, silahlar, at ve arabatakımları, takılar, vb aynı incelmemiĢliği gösterir: cansız, kaba birsimetri; geometrik ve katı. Avrupa köylü giyimi ve bir tür sivri külaholağan giyimmiĢ gibi görünüyor. Olağan cenaze riti de, gömülmeninde görülmesine karĢın, ölülerin yakılmasıydı. ÇıkıĢ noktası Bohemyave Güney Almanya'dır; ama son döneminde Ġspanya ve Bre-tanya,Ġskandinavya ve Britanya Adalarına kadar yayıldı, Î.Ö. 550-15döneminde yükselen La Tene Kelt kültürüne bir temel oluĢturdu.Orta ve <strong>Batı</strong> Avrupa'nın parlak Ġkinci Demir Çağının merkezi LaTene Ġsviçre'dedir, Neuchâtel kasabasına beĢ mil uzaklıktadır. Burada,on parmaklı, demir geçirilmiĢ bir araba tekeri, her biri bir at için ikiboyunduruk, bir yük eğerinin parçalan ve sayısız biniciliğe ait dahaküçük takımlar, oval kalkanlar, büyük bir yayın parçalan, 270 temren,bazıları tunç kında 166 kılıç bulunmuĢtur. Bunlar eğrilerden oluĢan(*) Bakınız sayfa 218.245


tipik yüksek Kelt süslemeleriyle bezenmiĢtir.Romanın Keltlerce iĢgali ve Anadolu'ya giriĢ bu dönemdedir. Dalgadoğuya, Güney Rusya'ya yayılmıĢ-, ama ana akım batıya olmuĢ, eskiHallstatt merkezlerine taĢmıĢtır. Ġ.Ö. V. yüzyılın sonlarında Ren veElbe bölgeleri ele geçmiĢ, IV. yüzyılın baĢlarında ManĢ aĢılarakBrython boyları bugün Britanya diye bilinen yere, Goideller deĠrlanda'ya varmıĢlardır. Sonra da Ġskoçya, Cornwall ve Galler'eyerleĢilmiĢtir. Galya ve îspanya da La Tene'den aĢiretlerin elinegeçmiĢti, tö. 52 yılında Sezar Vercingetorix ve Helvetik konfederasyonunuyenene kadar, tüm Avrupa'da, kuzeyde ve batıda, Etrurya,Yunanistan ve Yakın Doğu merkezlerinin etkisini taĢımakla birliktetemelde kendi barbar özellikleriyle canlı, ortak bir uygarlık fıĢkırmıĢtır.Jül Sezar, Galya Savaşı adlı kitabının altıncısında Ģöyle anlatır: 'BütünGallia'da, sayılan ve sevilen Ģahıslar iki sınıfa ayrılır. Hal* ka ise,hemen hemen esir gözüyle bakılır. Kendiliklerinden hiç bir iĢegiriĢmedikleri gibi herhangi bir mesele konusunda görüĢleri de alınmaz.Çoğu ya borç ya da vergilerin yükü veya kudretli adamların fenalıklarıaltında ezilerek kendilerini soylulara köle olarak satarlar. Soylular,bunlar üzerinde, bir efendinin kölesi üzerindeki bütün haklarınasahiptirler. Yukarıda sözü edilen iki sınıftan biri Druid'ler, ötekisi iseĢövalyelerdir. Birinciler din iĢleriyle uğraĢırlar, resmi ve özel kurbantörenini yapar» ayinlere iliĢkin meseleleri yorumlarlar. Birçok gençders almak için onların etrafına toplanır, son derece saygı gösterirler.Çünkü genel ya da özel bütün anlaĢmazlıklarda kararı bu adamlar verir.Herhangi bir suç iĢlendiği ya da öldürme olayı olduğu ya da miras vesınırlar hakkında bir kavga çıktığı zaman verilecek hükmü bu adamlarkararlaĢtırır, mükafat ve cezayı belirlerler. Herhangi bir Ģahıs veyakabile, kararlarını yerine getirmezse, onların kurban kesmesiniyasaklarlar. Bu, onların en ağır cezasıdır. Bu iĢi yapması yasaklananlar,dinsiz ve cani sayılırlar. Herkes onlardan sakınır, iliĢki kurmaktan vekonuĢmaktan çekinir. Onlara dokunsa-lar, zarar geleceğinden korkarlar,isteseler bile haklan verilmez. Hiç bir imtiyaz elde edemezler.: Bütünbu Druidlerin tek bir reisi vardır, aralarında en büyük otoriteye sahiptir.Öldüğü zaman ya mevki bakımından diğerlerinden üstün olan biri onunyerine geçer, ya da eĢit rütbede olanlar çoksa, Druidlerin oyuna baĢvurur, hatta bazen silah kuvvetiyle reislik için mücadele ederler. BuDruidler senenin belirli


ir zamanında, bütün Gallia'nın merkezi sayılan bir bölgede, Carnut'lann(*)arazisi içinde kutsal bir yerde toplanırlar. Bütün kavgalıolanlar her taraftan buraya gelir ve Druidlerin verdikleri karar vehükümlere boyun eğerler. Öğretilerinin Britanya'da keĢfedilerekoradan Gallia'ya geçtiğine inanırlar. Bugün bu konuyu daha derinolarak incelemek isteyenler çok kere, onu öğrenmek üzere, Britanya'ya giderler.Druidler savaĢlardan uzak kalırlar ve baĢkaları gibi savaĢ vergilerivermezler. Askerlikle ve baĢka ödevlerle yükümlü değillerdir. Bukadar büyük imtiyazların cazibesine kapılan bir çok genç, kendiliklerinden,öğrenim için onlara gelirler, çokları da aileleri ve akrabaları tarafındangönderilirler. Söylendiğine göre; Druidlerin okulunda biryığın mısra ezberletilir. Bundan ötürü, bazı kimseler, yirmi yıl öğrenimgörürler. Druidler, öğretilerini yazıya dökmeyi günah sayarlar,oysa diğer bütün iĢlerde, resmi ve özel hesaplarda Grek harflerini kullanırlar.Bence bunu, Ģu iki nedenden ötürü kabul etmiĢlerdin Yaöğretilerinin halk tarafından bilinmesini arzu etmezler, ya da öğretiyiedinenlerin yazıya güvenerek hafızalarını geliĢtirmeyi ihmal ermelerindenkorkarlar. Gerçekten de, yazının yardımı, öğrencinin ezberlemeçabasını ve hafızasının iĢlemesini köreltebilir. Öğrenmek istedikleri enbelli baĢlı inanç, ruhların ölmediği ve ölümden sonra bir kiĢiden diğerbir kiĢiye geçtiğidir. Bu inanç, ölüm korkusunu ortadan kaldırdığı içinonları kahramanlığa yönelten en büyük etki olarak görülür. BundanbaĢka, yıldızlar ve hareketleri, evrenin ve yeryüzünün büyüklüğü,tabiatın özü, ölümsüz tanrıların kuvvet ve kudretleri konusunda birçok tartıĢmalar yaparlar ve bilgilerini gençliğe aktarırlar.Diğer sınıf, Ģövalyelerden meydana gelir. Bunların hepsi fırsatdüĢtükçe, herhangi bir savaĢ çıktığı zaman (Sezar'ın gelmesinden öncehemen her yıl savaĢ/olurdu. Çünkü ya kendilerini saldırıya geçerler yada saldınlan savuĢturmaya çalıĢırlardı), bu iĢle uğraĢırlar ve her birisoyluluk-ve zenginliğinin önemine göre çevresinde ücretli askerler vebendeler bulundurur. Bu onlarca tanınan yegane kudret ve nüfuzalametidirVBütün Gal milleti dini törenlerine son derece büyük bir bağlılıkgösterir. Bu yüzden fazla ağır hastalıklara yakalanmıĢ olanlar veya(*) Fransızca Chartres; Latince Camutes'den gelir, Eure et Loire ve Loiret bölgesindeyaĢayan kabileydi.247


savaĢta tehlike karĢısında kalanlar, ya kurban olarak insan keserler, yada keseceklerine dair adakta bulurlar. Bu gibi kurbanlarda, Druidle-rirahip olarak kullanırlar. Bir insan hayatı yerine bir insan hayan kefaretolarak ödenmezse, ölümsüz Tanrıların duyduğu kızgınlığınyatıĢtınlamayacağına inanırlar, özel hayatta olduğu gibi genel hayattada kurban töreni yaparlar. Bazıları da çok büyük heykeller yaparaksazlardan örülmüĢ uzuvlarını diri insanlarla doldururlar. SonraateĢleyerek yakarlar. Ġnsanlar alevler içinde can verirler. Hırsızlık,haydutluk ya da herhangi bir cinayet iĢlerken suçüstü yakalananlarınidam edilmesinden, Ölümsüz Tanrıların çok fazla hoĢlandıklarınainanırlar. Fakat bu gibi adamların sayısı eksilince masumları bile kurbanetmekten çekinmezler.Tanrılar içinde en fazla Mercurius'a(*) ibadet ederler. En çok onunheykelleri vardır. Onu bütün sanatların mucidi, her yolun ve yolculuğun kılavuzu sayarlar. Para kazanma ve ticaret iĢlerinde en büyükkudrete sahip olduğuna inanırlar. Ondan sonra sıra ile Apollon, Mars,Jüpiter, Minerva gelir. Bu tanrılar hakkındaki fikirleri hemen hemendiğer bütün milletler arasında yayılmıĢ fikirlerin aynıdır. Apollon,hastalıkları uzaklaĢtırır. Minerva sanat ve mesleklerin ilk temelleriniöğretmiĢtir. Jüpiter göklerin egemenliğini elinde tutar. Mars savaĢiĢlerine bakar. Herhangi bir meydan muharebesine karar verdiklerizaman, savaĢta aldıkları bütün ganimetleri Mars'a adarlar. Galip gelirlerse, esir ettikleri bütün canlı yaratıkları kurban ederler. Diğer bütüneĢyayı bir tek yerde toplarlar. Birçok devletlerde, bu gibi eĢyayığınlarının kutsal yerlerde bir tepe meydana getirdiği görülür. Biradamın bütün dini bağlan hiçe sayarak böyle ganimetleri evinde saklamaya cesaret ettiği ve konuldukları yerden alıp kendine mal ettiğipek az görülür. Böyle bir kabahat en ağır ceza ve iĢkence ile cezalandırılır. ,Bütün Gal'ler, Dis denilen bir tanrısal babadan doğduklarını ilerisürerler ve bunu da Druidlerden öğrendiklerini söylerler. Bundan ötürü,zamanı, günlerin değil gecelerin sayısıyla ölçerler. Doğum günleri,aylar ve yılların baĢlangıçları, gündüzü geceden sonra baĢlatarakhesaplanır. Diğer törenlerinde baĢka milletlerden Ģu balamdanayrılırlar: Oğullarının, yetiĢip askerlik hizmetine dayanacak yaĢagelmedikçe, halk önünde kendilerine yaklaĢmasına izin vermezler. Er-(*) Sezar'ırt Kelt tanrılarım Romalı eĢdeğerleriyle adlandırması biraz karanlık yaratıyor.Fakat birazdan göreceğimiz gibi, Keltce adlan ve özellikleri çıkartılabilir.248


kek evlatların henüz çocukluk çağındayken genel bir yerde babanıngözü önünde oturması ayıp sayılır."* 3 )Hallstatt, La Tene veya Roma döneminde bile Kelt yazmı bulunmadığıiçin, Sezar'm, Strabo, Pliny, Diodorus Siculus ve bir kaç kiĢinindaha tanıklıklarına dayanmak durumundayız/ 4 ) Bunlardan sonra Romadöneminden kalma bazı taĢ anıtlar var; son olarak/ fakat en iyisi,irlanda, Ġskoçya ve Gallerin edebiyatlarıyla modem Ġrlanda'nın perimasalları ve temelde Kel tik olan Arthur romansım bir çok anahtarsunan belgeler olarak ekleyebiliriz.örnek olarak, Goidelik Keltlerin irlanda kıyılarına gemileriyle vurduklarıdönemi anlatan baĢ Ģair Amairgen'in olduğu varsayılan garip,büyüsel bir Ģiir vardır:Denizlerin üstünde esen rüzgar benim,Derinliklerin dalgası benim,Yedi savaĢın boğası benim,Kayanın üstündeki kartal benim.GüneĢin gözyaĢı benim,Bitkilerin en güzeli benim,Ben cesaret domuzuyum,Sudaki som balığı benim,Ovadaki göl benim,Bilgi sözcüğü benim,SavaĢ mızrağının ucu benim,Kafadaki ateĢi (düĢünceyi) biçimlendiren tanrı benim.Dağdaki toplantıda ıĢığı kim saçtı?(*)'Ayın hallerini önceden kim söyler?(**)GüneĢin battığı yeri kim anlatır?(***)Bu Ģiir ve aynı türde olan baĢkaları hakkında, Hinduism, Pytagoreanizm'leiliĢkili Drudik düĢünce ve daha sonraki Neoplatonist SotusErigana'nin (Ġ.S. 875) irlanda felsefesi ile bağıntılarını tartıĢan bir çokĢey yazılmıĢtır. ġarkının metni irlanda ĠĢgal Kitabı' (Lebor Gabala)dandır.Orta Çağ'a kadar elyazılarıyla saklanmıĢsa da, Ġ.S. VIII.yüzyıl dolaylarında eski olayların özetlenmiĢ biçimini içerir, Goidelle-(*) Her sorunu kim çözer, benden baĢka?(**) Ayın hallerini size kim söyler, ben?(***) ġair söylemedikçe?249


in Ġrlanda'ya ilk geliĢleri kadar eski olayları koriu edinir/ 5 ' Sezar'ınKeltlerin ölümden korkmadıkları çünkü yeniden yaĢıyacaklannainandıklarına iliĢkin gözlemi de bu Ģiirin antikligine bir kanıt olarakgörülür. Fakat Î.S. IV. ve V. yüzyılların Tara ve Cashel dönemininözetlemesi olduğunu savunanlar da vardır/ 6 'Ne olursa olsun, Ģiir, geliĢmiĢ mistik bir teololjiden çok bir tür panbüyücülükdünya görüĢünü yansıtır. Bir yetkilinin belirttiği gibi,karĢılaĢtırma, 'vahĢi doktorun övünen deyiĢleriyle" yapılabilir/ 8 ' BirbaĢkası, Ģiirde Ģairin ileri sürdüğü Ģey, istekle her Ģeyin biçiminegirebilmek, insanüstü hasımlarına karĢı mücadele edebilip onlarla aynıdüzeye gelmektir, geçmiĢin anılan değil' der/ 9 ' Bu tür düĢünceler Ģamanpratiğinin temelidir/ 10 ' Fakat, bu tür düĢünceler geliĢtirilebilir. AynıHindistan'da Ģamanın yogi olması ve kiĢinin kozmosun kendisinedönüĢerek her Ģeyin özü olması gibi. örnek olarak, Amair-gen'insarkıĢım daha önce alıntıladığımız Svetasvatara UpaniĢad' daki kıtaylakarĢılaĢtırabiliriz:sen koyu mavi gözlü kuĢ ve kırmızı gözlü papağansınyıldırımlar senin çocuğun gibi. sen mevsimler ve denizlersinbaĢlangıcın yok, tüm varlıkların doğduğu yerde, tüm yayılıĢınlaoturuyorsun^*)ġamam kategorik olarak mistikten ayırmak olanaklı değil. Üstelik,ilkel Ģamanizmden arkaik ve Doğu düĢüncesinin en yüksek düzenlerinekadar, mikrokozm ve makrokozm tektir ve aĢkındır; bunlar arasındaTanrının ayrı olduğu düĢünce yolu kadar bir ayrım yoktur. Gerçekten,Avrupa mitos tarihi boyunca, daha sonraki mistik tutumların Kelt veGermen mitoslarıyla birleĢme ve onlardan destek bulma eğilimi,yazınımızdakı en yüksek ruhsal zorlanmanın geliĢiminde belirleyiciolmuĢtur.irlanda mitolojik dönemleri, Kıtadan irlanda'ya gelen iĢgalci dalgalarındansöz eder. Sonuncusu Ģair Amairgen'in halkıdır, Mil Oğullarıyani Milesianlar denilenler. Fakat bu metinlerin korunmasını borçluolduğumuz gayretli Hıristiyan keĢiĢleri bu mitosların kiĢilerini KitabıMukaddes'deki mitsel karakterlerle bağdaĢtırmakta zorluk çekmiĢlerdir.Yani bize kalan ;.bir tür iki saçmalık kuĢağınınO Bkz. sayfa 95.250


ileĢimidir. Bilimadamları henüz gerçek tarihe iliĢkin kısmı ayıklayamamıĢlardır.Örnek olarak, Ġrlanda'ya ilk gelenler Banba ve iki kız kardeĢidir.Kain'in kızları Ġrlanda'ya elli kadın ve üç erkekle deniz yolundan gelmiĢlerve orada vebadan ölmüĢlerdir. Sonra, üç balıkçı gelmiĢtir."Zorla Peri Kadınların Banba AdaĢım ele geçirmiĢlerdir'. Ama kanlarımgetirmeye gittiklerinde Tufanda yitmiĢlerdir/ 11 ' Nuh'un kız torunu,akıllı Cessair, babası, kocası ve üçüncü bir erkek, Ladrüyla, 'Erininilk ölü adamı', gene elli kadınla gelmiĢ fakat onların gemisi debatmıĢtır. Yüzyıllarca yaĢayan eĢi Finntain dıĢında hepsi TufandayitmiĢlerdir/ 12 )Okuyucu Banba'nın, Ġrlanda'nın sevgiyle adım aldığı tanrıçanın adıolduğunu bilmelidir. Sözcüğün anlamı da 'domüz'dur. Yani genetamdık bir yerdeyiz, kuzeyli Kirke'nin adasında, tikel <strong>Mitoloji</strong>de aktarılanbir Ġrlanda masalı, dünyada domuz kafasıyla ortaya çıkanGençlik Ülkesinin kralının kızım anlatır. Bu da öpücükle geçebilirZ 13 )Klasik yazarlar rahibelerin yaĢadığı kalelerden sözetmiĢlerdir. StraboLoire ağzındaki bir tanesini anlatır. Erkeklerin ayak basmasının yasakolduğu sefahata adanmıĢ bir yerdedir. Britanya yakınlanndaki birbaĢkası, Semadirek'deki Demeter ve Persephone kurbanlarım andırantörenlerin yapıldığı bir yerdir/ 14 ) Romalı coğrafyacı Mela(Ġ.S. 43) Bretonya'nınbatı sahilinde Pont du Raz açıklarında Sein Adasındaki dokuzbakireyi anlatır. Bunların olağanüstü güçleri vardır ve ancak onlaradanıĢan gemiciler oraya yaklaĢabilir/ 15 ) Demeter ve Persephoneritlerinde domuzun önemi vardır; kendileri de domuz biçiminde olabilirler/16 ) Domuzun aynca ölüm kültleriyle de bağıntısı vardır. Keltkadın adaları tartıĢılırken, bilim adandan, ManĢ'daki küçük Alder-neyve Herm adalanyla Morbihan Körfezindeki Er Lanic'de ortayaçıkarılan Kelt-öncesi mezarlıkları göstermiĢlerdir. Bir yetkili, "mezarlarbizi Kelt-öncesi halklara götürmektedir' demektedir, 'ada kültlerininyerli folklorunda derin kökleri olduğu ve muhakkak Kelt kaynaklıolması gerekmediği inancını da güçlendirmektedir'. "Gerçekten kadıntoplulukları öykülerini kabul edersek, aynı zamanda druidik dinseldüzenin devamı- ve onun bir kısmı olmayan bir düzenin varlığınıkabul etmekten kaçınamayız, böylece druidik öncesi inancın varlığımizlememiz gerekir.'* 17 )Banba'nın Nuh öncesi öykülerine devam edersek; balıkçılarlaNuh'un kız torununun iliĢkisiyle Emerald Adasında acaip bir soy tü-251


emiĢtir, Fomorianlar. Bazılarının ayakları yoktur, bazılarının yalnız biryanı vardır ve hepsi Kitabı Mukaddes'deki Hamdan inmiĢtir. Devolmalarına karĢın yeni gelenlere yenilmiĢlerdir. Yeni gelenler ispanya'danPartholan ırkıydı, 'En azından onlar kadar akıllıydılar'. BirinindıĢında hepsi vebadan öldü. O da Tuan mac Caraill'di. Hıristiyanlıkçağlarına kadar yaĢıyarak, bütün öyküyü Saint Finnen'e kadar getiripbağladı/ 18 )Sonra gelenler Nemed halkıydı, gene Nuh'un torunlarıydılar, Partholanianlargibi Ġspanya'dan gelmiĢlerdi. Yenilgiden kurtulan ve ülkeyiTory Adasındaki cam bir kulübeden yöneten Fomorianlar onlara boyuneğdirdiler. Tory Adası Donegal kıyısında kuzeybatıdadır. Nemedianlarbundan sonra her yıl, Halloween gününde ekinlerin ve doğançocukların üçte ikisini onlara ödemek zorunda kaldılar.Sonra da Firbolglar geldi. Bilimadamları bunların gerçek Kelt öncesihalk olabileceğini ve Fomorianların da onların tanrıları olduğunudüĢünüyorlar. Bu tanrılar içinde savaĢ tanrısı Net, tehlikeli torunu KötüGözün Baloru ve bilgi tanrısı Elatha vardır. Firbolg'lar Ġspanya yoluylaYunanistan'dan geldiler, megalitleri inĢa edenler gibi. Taltiu adlı birkraliçe tarafından yönetildikleri de varsayılıyordu. Tarihçilere göreFomorianlan yendiler fakat soı ra gelen ırka da yenildiler; parlayanTautha De Danann'a, tanrıça Dana'nın Halkına (Tautha). Dana damasallar dizisinin sonuncusunda Ģair Amairgen'in ırkı Milesianlarayenildi. Bazdan bunları Keltler olarak kabul eder. Bu arada iĢgal edilenTuatha görünürden peri tepelerine kaçmıĢtır, cam gibi görünmezolmuĢtur ve bugüne kadar Ġrlanda'nın her yerinde yaĢamıĢtır.Tuatha De Danannın renkli mitolojisinden dikkat çekici bazıözellikleri burada artmalıyız. Ġlki, Yunanistan'ın büyük küçük tannçalarıylabenzerlik gösteren tannça burçlarının önemi. Dana (-in halıDanann) adım bütün hepsine verir ve tanrıların anasıdır, Gaea'runeĢdeğeridir. Toprak Ana odur, verimliliğin ve bolluğun sahibi odur.Ġnsan kurbanın sunulabileceği ilahlardan birisidir. Kerry'de iki tepeAnunun Papları' adıyla bilinir, Anu onun adlarından biridir, fiil kökü anbeslemek'den gelir.Brigit veya Brig (Ġrce brig 'güç', Galce bri 'ün') fiirin ve bilgininpatroniçesidir, tanrının bir baĢka yönünü gösterir ve Sezar'ca KeltlerinMinerva'sı diye adlandırılmıĢtır. Hıristiyanlık döneminde inanç popülerAziz Brigit kültüyle devam etmiĢtir. Kildare'de kutsal bir ateĢ252


onu temsil ediyor ve ondokuz rahibe sırayla onu bekliyor, yirmincigün nöbeti azizenin kendisi devralıyordu; erkeklerin ateĢe yaklaĢmasıyasaktı Ayrıca Brigit uygarlığı veren tanrıydı. Profesör John A. Mac-Culloch'un dediği gibi 'Keklerin tanrılardan çok tanrıçalara tapındığıbir döneme ait olmalıdır, bilginin, hekimlik, tarım, ilham, erkeklerdençok kadınlara ait olduğu bir zamana'.^Panteonun büyük baba figürü Sezar'ın Dis, Pîuto veya Hades'le eĢitgördüğü yeraltı tanrısıdır. Galce adı Cernunnos'du, belki de cernaboynuz'dan boynuzlu' demektir.* 20 ) Ġrlanda epiklerinde dago devos 'iyiTanrı'dan Dağda diye adlandırılır. Gal anıtlarında boynuzlu veya geyikboynuzlanyla ve Kelt gerdanlığryla (Doğu <strong>Mitoloji</strong>sindeki 20. Ģekildegörünen Reims'deki sunakda olduğu gibi) temsil edilir veya kaba birsakalla (Fransa'da Condat'da bulunan heykeldeki gibi) üç baĢlıdır.Kolunda tohum ırmağının aktığı bir verimlilik torbası taĢıyabilir.Anıtlarda heybetli bir çehresi vardır. Ġrlanda epiklerindeyse bir türsoytarıdır. Burada Keltik olsun Germenlik olsun bütün Kuzey Avrupamitolojilerinin en geniĢ eğilimlerinden birine dokunuyoruz, çünkü enbüyük tanrıçaları ve tanrıları bile, ayık bir göze, dinsel bir bağıntılarıolmadığını gösterir.Dağda, Banba ve Brigit'in babasıydı ve "hiçbir arkadaĢın Ģükranduymadan gitmediği' bir kazanı vardı. Ġçindekiler hem ölüleri eski durumlarınadöndürüyor hem Ģiirsel esin veriyordu. Böyle bir kazan birtanrıçanın türevi olarak görülüyor, ayrıca eski tanrıçaların babası durumundabir tanrıya bağlanması da anaerkil temaların ataerkil ilahlarcaele alınıĢını gösteriyor. Zeus, Apollo ve Perseus'un Tunç Çağıtanrıçaları ve Ege rahibelerine karĢı zaferleri gibiBelirli bir günde Dagda'nın savaĢ tanrıçası Morrigan'la buluĢupyattığını öğrenince ĢaĢırmamamız gerek. Aynı Ģey daha sonra KralArthur'un sadık kızkardeĢi Fata Morgana, Morgan la Fee olarak kar-Ģımıza çıkıyor. Kız ırmakta yıkanırken bir ayağı kuzeyde Echumech' deöteki güneyde Loscuinn'de onu gözlemiĢti. Ama aynı gün Fomori-anlarona bir balık suyu çorbası içmesi için meydan okudular. Kendi v krallarıKötü Gözün Balor'unun koca kazanını dört kez yirmi galon sütle, dörtkez yirmi yemek ve yağla doldurmuĢ, içine keçi, koyun ve domuz dakoymuĢlardı; hepsi bir arada kaynatılıp yerde kocaman bir çukuradökülmüĢtü. Ama güçlü tanrı Dağda bir adamla kadının içindeyatabilecekleri kadar büyük bir kepçe almıĢ, çukur boĢalana253


kadar kepçe sallamıĢtı, sonra da çukurda ve toprakta kalanları eliyleavuçlamıĢtı.Sonra Dağda "yi uyku bastı. Fomorianlar gülüyorlardı, çünkü karnıbüyük evin büyük kazanı gibi olmuĢtu. Gene de kalktı, ağır ağır yollandı.Giyimi de hiç göz alia değildi. BaĢında dirseklerine kadar gelenbir baĢlık vardı, önden uzun, arkadan kısa kahverengi bir palto giyiyordu.Kunduraları at derisindendi, kılsızdı. Ve elinde sekiz adamıtaĢıyabilecek tekerlekli bir çatal vardı. Arkasında bir eyaletin sınırhendekleri kadar derin iz bırakıyordu. ĠĢte böyle evine giderken Morrigan'a,Ģu SavaĢ Kargasına o müthiĢ banyosunda rastladı/ 21^Kraliçe Meave ve Keltik eĢi Ailill'in yastık konuĢmalarından öğrendiğimizgibi, Kelt öncesi tanrıçalar, boyun eğdirilmiĢlerse de, güçsüzdeğillerdir. Cooleyli Kahverengi Boğa epiğinde olduğu gibi, Meave'ninarsız hareketi bunu önceden gösteriyor. Meave boğayı istemiĢ vekarĢılığında kendisini sunmuĢtu; bu savaĢ ilahlarına karĢı bile diĢigüçlerin varlığını gösteren bir anlam taĢır. Bu anlam, Afrodit ve Hellengerçek ve daha anlamlı kiĢilerken, sahnenin tanrılar ve kahra-manlarcagasp edildiği Yunan epikleriyle zıt bir görüĢtür.Örnek olarak, Cuchullin, bu garip Ġrlanda Ġlyada'sırun Achilles'i, birgece, kuzeyden gelen berbat bir bağırtıyla uyandı. Öyle a ti oldu kiyatağından düĢtü ve çuval gibi yere vurdu. Silahsız olarak evinin doğukanadına koĢturdu, açık havaya daldı. Emer, karısı, onu silahlan veelbisesiyle izledi. Koca ovadan koĢtu, sesi izledi ve Culgaire' nin killibölgesinden gelen bir arabanın tıngırtısını duydu; kestane renkli bir atınçektiği bir araba gördü.'Hayvanın yalnız bir ayağı vardı, arabanın oku da gövdesinin içindengeçiyordu. Askı, ahundan geçen yularla birleĢiyordu. Arabada dakırmızı kaĢlı, koyu kırmızı mantolu bir kadın oturuyordu. Manto arkadantekerleklerin arasından-sarkıyor yerleri süpürüyordu. Yandakocaman bir adam yürüyordu. O da koyu kırmızı bir palto giymiĢti,sırtında çatal bir değnek taĢıyor, önünde bir inek güdüyordu.Cuchillin adama "bu inek senin onu gütmenden memnun değil'dedi. Kadın, 'O ne senin, ne de seninle ilgili birinin veya arkadaĢlarınındeğir dedi. Cuchullin ona döndü, 'Ulster'in inekleri genellikle banaaittir' dedi. Kadm karĢılık verdi, 'o zaman inek hakkında bir kararvermelisin. Kendinden çok fazla sözediyorsun, Cuchullin! 'Cuchullin,'bana hitap eden erkek değil de kadm?* diye sordu. Kadm, 'seninkonuĢtuğun erkek değildi' dedi. 'Hayır, oydu, fakat onun yerine254


sen yanıt verdin*. Kadın, 'O, Uar-gaeth-sceo Luachair-sceo'dur' dedi.'Adının uzunluğu gerçekten ĢaĢırtıcı' dedi Cuchullin. 'O zamanbenimle sen konuĢ, adam konuĢmuyor. Senin adın ne?*Adam, 'KonuĢtuğun kadına Faebor beg-beoil cuimdiuir folt scenbgairitsceo uath derler' dediCuchullin, beni aptal yerine koyuyorsunuz' dedi, arabaya doğrusıçradı, ayaklarını kadının omuzlarına koydu ve mızrağını kadınınsaçının ayrıldığı yere dayadı. Kadın, 'keskin silahlarınla benimle oynama'diye uyardı. 'O zaman bana gerçek adını söyle'. "Benden uzağagit. Ben diĢi hicivciyim' diye yanıt verdi kadın, "O da CuaügneĠi Fiachna'nmoğlu Daire. Üstelik bu ineği de bir Ģiirime karĢılık ödül olarakgötürüyorum'. Cuchullin, 'Ģiiri duyalım' dedi Kadın ona kalk dedi,'baĢımın üstünde sallanman bana etki yapmaz'.Cuchullin indi fakat iki tekerleğin arasmda durdu. Kadın ona hakareteden bir Ģarkı söyledi. O da tekrar sıçramak üzere hazırlandı fakatat, kadın, araba, adam ve inek hepsi kayboldu. Sonra, kadının kendisinikargaya çevirdiğini anladı, yakınındaki bir daldaydı.'Sen tehlikeli, büyücü bir kadınsın' dedi Cuchullin.Kadın yanıt verdi, 'Bundan böyle buraya Büyülü Yer denilsin'.Gerçekten öyle de oldu.Cuchullin, 'sen olduğunu bilseydim, böyle ayrılmazdık' dedi'Ne yaparsan yap, sana körü Ģans getirirdi' dedi kadın.'Bana zarar veremezsin' dedi Cuchullin.'Elbette verebilirim' dedi kadın. OL zaman yaĢlı SavaĢ Kargası netasarladığını gösterdi. 'Gerçekten' dedi, 'senin ölüm yatağını bekliyorum,bundan sonra da bekliyeceğim. Bu ineği Cruachan'm PeriTepesinden getirdim. Fiachna'nm oğlu Daire'nin boğasıyla, Cualigne-liKahverengiyle çiftleĢsin diye. Buzağı bir yaĢına girer girmez, senin deyaĢamın bitecek. Bu da Cualigne'nin Sığır Yağmasının nedeni olacak'.Ġkisi birbirlerine tehditler savurdular, gelecek savaĢtan söz ettiler;kadının dediği gibi Cuchullin, kendisi gibi güçlü, muzaffer, ustalıklı,korkunç, yorulmayan, soylu, ulu ve cesur bir adamla döğüĢerek ölecekti.O zaman kadın yılan balığı olacak, ırmağın sığ yerinde onun a-yaklarma dolanacak ve Ģans ondan dönecekti."Yemin ediyorum' dedi Cuchullin, 'Ultonianlann yemin ettiğitanrılara, o sığ yerde seni yeĢil bir taĢla ezeceğim*.'Senin için bir bozkurt olacağım' dedi kadın, 'etini sağ kolundan sol255


koluna kadar alacağım'.Seni mızrağımla deleceğim' dedi Cuchullin, 'sağ veya sol gözünçıkana kadar'.Beyaz, kırmızı kulaklı bir inek olacağım' dedi kadın, 'peĢimde yüzkırmızı kulaklı beyaz inekle senin döğüĢtüğün ırmağın yanındaki suyagireceğim. Ben ve bütün arkamdakiler ırmağa koĢacağız, o günĠnsanların Peri Oyunu sınanacak, kafan da gövdenden kesilip ayrılacak'.'Sapanımla senin sağ veya sol bacağım kıracağım. Eğer beni bırakmazsanbenden bir yardım da göremiyeceksin'.Sonra, Morrigan Connacht'daki Cruachan Peri Tepesine gitti, Cuchullinde yatağına döndü.'* 22 )Tuatha De Danann'ın Perili Irmaklarından bir görüntü olan tanrıçaMorrigan, Badb olarak bilinir, savaĢ kargası veya turnasıdır, Kelt,Germen veya Yunan ve Roma dünyalarındaki tanrıçalar gibi o daçoğunlukla üç biçimde görünür. ġekil 27 ve 28 Paris'de Notre Dame'debulunmuĢ Kelt sunağının iki yüzüdür, Ģimdi Cluny Müzesinde sergilenmektedir.Ġlkinde ağaç kesen bir ormancı vardır, adı yukarıdayazılıdır Esus. Ötekinde ağacın altında bir boğa vardır, ağaç onungövdesinden büyüyor gibidir, sırtında da üç turna görülür, /ukarıdaTarvos Trigaranos sözcükleri yazılıdır, uç Turnayla Boğa'.256Şekil 27. Esus


Bir kuĢak önceki büyük Keltik bilimadamı H.D ' Arbois de Junainvillebu Gal sunağmdaki boğayı „ Ġrlanda epiğindeki Kahverengiboğayla, Esus'u Cuchullin'le, turnayı tanrıça Morrigan'la ve Ģimdiokuduğumuz bölümde anlatılan episodla birleĢtirilmiĢtir/ 23 ) ProfesörMacCulloch, Kahverengi Boğanın buzağının, yaĢamı kahramanınyaĢamının ölçüsüdür, Cuchullin'in hayvan eĢdeğeri olduğunu önesürer. Galli Esus da bitkisel bir tanrı olduğuna göre -insan kurbanlanağaçlara asılırdı- bitki ile bağıntılı boğa kurbanının .mitosla # iliĢkisivar demektir/ 24 ) Mithra mitolojisiyle benzerlikler ortadadır, etindenbitkilerin fıĢkırdağı boğanm kesilmesi, ve boğanın insan eĢdeğeri tarafındankesilmesi, (yukarıdaki Ģekil 23'le karĢılaĢtırın) Gal-Romadöneminde, bu sunak panolarının ait olduğu çağda, bu tür kültürlerarası benzerlikler kaçırılmıĢ olamaz. Artık, kuzeyin toprak ana, uygarlıkveren, müz, kader ve savaĢ tannçası olarak insan veya hayvanbiçimlerinde görünen Peri Tepesinin tanrıçasının garip vahĢi kahramanlıklarıyla,Yakın Doğunun ulu tanrıçaları arasındaki yakınlığıgörebiliyoruz. Kelt savaĢ kahramanları da, üstün bir örnekleri olanCuchüllin gibi, mitsel iĢlerinde Tunç Çağından gelen Ana Tanrıçanınyılanoğlu ve eĢi Dümuzi-Tammuz görevini yerine getiriyorlar.Şekil 28. Üç Turnayla Boğa''£') 257


2. ETRURYAApenin'lerin batısında güzel Toskana vadisinde, kutsal Bolsanagölünün simgesel bir merkez olduğu, kuzeyin Keltleri ile Roma'runyükselen gücü arasında, eski Etrüsk Konfederasyonunun on iki özerkĢehri vardı. Kültürlerinin kaynağı kuzeyli Hallstatt'la çakıĢan Villanovadönemine I.Ö. 1100-700'e çıkar,(*) güneyde aynı düzeyde bir geliĢimiyansıtır. Bir dizi yanyana gömülmüĢ garip ölü külü kabı yalnızölülere iliĢkin kalıcı bir tutumu değil, ruhun geleceği ile ilgili olarakateĢin temizleyici ve dönüĢtürücü gücüne inana da gösterir. Bu külkaplarının simgeselliğini Dr. Otto-Wilhelm von Vacano yorumlamıĢtır:Takılan cenazede kemikler sönüp de alındıktan sonra küller kabakonur, en küçük kemik parçasının bile unutulmamasına dikkat edilir!Kül kaplarının bir çoğu insan Ģeklindedir ve seramik tahtlara konulmuĢtur;kulübe Ģeklinde olanlar da vardır.'Bütün bunlar, ölülerin mezarda yeni ve büyülü bir güce dönüĢeceğiinancını belirler," Ģu zaman için yeni doğmuĢ bebekler gibi yardımamuhtaçdırlar dolayısıyla bu ara dönemde kalanlara güvenmekzorundadırlar, bir yaĢamda filizlenmek üzere di ayanın rahmindeçimleneceklerdir...Bu zamanda bu tür kavramlar dalgalar halinde Avrupa'ya yayıldı,Asya'da da etkili oldu. Doğum yeri herhalde Kafkaslar veya Ġran'dı...Bu eski demir kültürünün etki çevreninde kül kaplan bir tür havageçirmez gemidirler, gizemli bir dönüĢüm ve yaratılıĢ süreci bunlarıniçinde geliĢir...'Bizim Kelt Demir Çağma iliĢkin gözlemlerimizi destekler bir görüĢledevam eden'Bütün bunlarda dikkati çeken nokta ateĢin temizleyici ve dönüĢtürücügücüne edan inançtır. Bu tür kavramlar sayısız demirci masalındave efsanesinde ifadesini bulmuĢtur, 'gençleĢene kadar yakılanküçük adam' öykülerinde ateĢin üstünde kaynayan yeniden canlandırıcıkazan, Medea-Pelias mitosunda ortaya çıkmıĢtır. Öte yandansamanların baĢlangıç ritlerinde, bir tür rüyada, çırağın gövdesinin a-talannın ruhlarından biri tarafından kesildiğini, kemiklerinin et vekandan temizlendiğini biliyoruz. Yalnız iskeleti kalır ve yeni et(*) Bkz. Sayfa 244.258


ve kanla giydirilip zamana ve mekana egemen yeni bir yaratığa dönüĢtürülür*> 25 'Toskana Ģehirlerinin konfederasyonu en yüksek derecesine l.ö.700'den 88e kadar geldi, bunu kendilerinin de sonlan olarak kabulettiler. Kuzeyden sürekli barbar La Tene Keltlerinin akınlarıyla ve zamaniçinde güneyin büyüyen gücü ve gerçekçi siyaseti-Romanın etkisiyle,eyaletlerinde kapalı kaldılar; taĢra tutuculuğuyla çöken bir çağınkutsallığını biçim ve anlam olarak korudular. Profesör Vacanokonfederasyonun on iki Ģehri olmasının pratik bir nedenle değil dinseluygulamalarla simgesel bir toplam olduğuna iĢaret ediyor. KutupYıldızının çevresindeki burçlar gibi bu kutsal yerler de tanrı Voltumna'nınormanı çevresinde toplanmıĢlardı. Bu yer henüz tam olaraksaptanamamıĢtır fakat Bolsena topraklarının içindedir; Ro-malılarcaburaya Volsinii, Etrüsklerin kendilerince de Velzna denilirdi'.^)


Orman tanrısı Voltumna, zıt çiftlerin ötesinde, iki cinsliydi. Ormandaher yıl kutlanan Klasik atletizm ve sanat yarıĢmalarının içinde,kaderin kaçınılmazlığını simgeleyen Yıl Çivisi tanrıça Notria (Talih)tapınağının duvarma çakılırdı.^ ġekil 29 bir Etrüsk aynasmın arkasındanalınmıĢtır, Ġ.Ö. 320'den kalmadır. Ortadaki kanatlı tanrıça sağelinde' çekiç, solunda Yıl Çivisini tutmaktadır. Yukarıda yazılı olan adıAthrpa'dır, Yunanca Atropos'dan gelmektedir. Çiviyi tutan elininyabani domuz baĢını andırması yanında çekiç tutan elinin sağındakigenç erkeğin cinsel organını andırdığını da fark ediyoruz. Genç erkekAdonis'dir (Etrüsklerde Atune) domuz tarafından boynuzlanmıĢ, hadımedilmiĢ kesilmiĢtir. Yanındaki kadın aĢığı Afrodit'dir. KarĢıdaki sevimliçift de, yazıların dediğine göre Atalanta ve Mele-ager'dir. Onların dakaderi domuz tarafından çizilmiĢtir.Öyküye göre, Meleager'in doğumunda Kader Tanrıçaları annesinegörünmüĢler. îlki, Clotho, onun yüksek soylu bir erkek olacağınısöylemiĢ, ikincisi, Lachesis, bir kahraman olacağım ve sonuncusu,Atropos, ocaktaki kütük yanıp bitene kadar yaĢayacağım anlatmıĢ.Anne yatağından fırlayıp odunu ateĢten almıĢ ve kasaya gizlemiĢ.Meleager büyümüĢ ve ava merak salmıĢ. Fakat VahĢi ġeylerin tanrıçasıArtemis, Meleager'in babası Calydon Kralı Oineus buy âk bir festivalĢöleninde tanrıçaya bir Ģey sunmayınca, hiç kimsenin durduramayacağıçok güçlü bir domuz yaratmıĢ. Romalı Ģair Ovid'den kendi ĢairimizHorace Gregory'nin yeniden yazdığı sözlerle:kan ve ateĢ büyük gözlerinde dönüyorduboynu demirdendi, kılları mızrak gibi diken dikendihomurdandığmda salyası süt-beyazı köpürürdüboğazında kaynayıp omuzlarında buharlamyordu...yalnızca Hindistan'dan bir fildiĢleriyle kıyaslanabilirdi, ve yıldırımlar aktıgeniĢ dudaklarından, güldüğünde veya iç geçirdiğindesoluğuyla bütün asmalar, otlar yandı.* 28 )f»!BaĢı derde giren Kral Oineus Yunan ülkelerinin bütün kahramanlarımbu domuzu öldürmek için yarıĢ etmek üzere davet etti, bütünbüyük adlar geldiler, Castor ve Pollux, Idas ve Lynceus, Theseus, Admestus,Jason, Peleus ve daha bir çokları. Ama hepsinden çok ilgiçeken güzel bakire Atalanta'ydı, bir gün ona tecavüz etmek isteyen biriK^V^r f260


çift kentaur'u öldürdüğünde bir çok yeteneğini çoktan ortaya koymuĢtu,gene, bir prensin cenaze töreninde Achilles'in babası Peleus'ugüreĢte fırlatmıĢtı.Bu kutsanmıĢ avda birçokları domuz tarafından öldürüldü. Hayvanıilk sıyıran mızrak Atalanta'nınkiydi; Meleager'inki düĢürdü. Amagençler bu peri gibi avcının güzelliğiyle çok daha fazla vurulmuĢlardı;domuzun onun mızrağından yaralandığından fazla yaralıydılar, bütünbu erkek sporlanna erkek gibi çıplak katılıyordu. Domuz öldüğündeMeleager postunu kıza armağan etti.Bu hareket dayılarını çok kızdırdı, ödülün anaerkil ailede kalmasınıistiyorlardı, irlandalılarınla gibi büyük bir Ģamata koptu, dayılarkızdan ödülü söküp alırken Meleager onları öldürdü. Ve anne, akrabalarınınöldürülmesinin öfkesiyle (ama belki de bütün bunlara nedenolan hoppa kızın yüzsüzlüğüyle çarpılmıĢ) kömürleĢmiĢ odunusaklandığı yerden aldı ve ocağa attı; oğlu,' domuzu yüzerken öldü.* 29 )Bir kez daha domuz ölüm, kader, yeraltı dünyası ve ölümsüzlüğünsimgesi olarak odak noktası oluyor! Aynadaki kiĢilerden domuztarafından öldürülen Adonis bir tanrıydı, Meleager bir prensti. Tannlarında insanların da, domuzla simgeleĢtirilen tanrıçalann güçleriyleyönetildiği anlaĢılıyor.Simgenin anlamı bütün dünyada öyle kalıcı bir bağlama uzanıyorki, ĢaĢırtıcı olsa da tek bir grafik gibi, yaĢam deneyimleri veri de olsatremendum(*) gerçekleĢmenin tanınması reddedilemez. Yalnız yüksekkültürlerde değil, folklorda da kahinler ve hayalcilerin bu simgeleri -veya denildiği gibi, tanrıları- kendi baĢlarına birer güç olarak değil fakatyaĢamın ve ilhamların açığa çıktığı ve anlaĢıldığı iĢaretler olarakdüĢündükleri gerçeği de artık ortada. Ruhun olduğu kadar gerçekdünyanın da güçleri sözkonusu. Dahası, bu Etrüsk düzenlemedeolduğu gibi, nihai konuyla ilgili büyük temaları konu edinen Ģürseldüzenlemeler için de bu iĢaretler kullanılabilir. Bu tür resimle ifadeedilen yeni gerçekleĢtirme akımjanndan mitosun tüm dünya kalıtımınayayılmaları ortaya çıkar. Ġnsan kültürünün Ģafağından beri çok biçimli,kültürlerarası bir geliĢim olduğu anlaĢılabilir. Ġhraç edilengerçekleĢmelerde hem simgelerin kendileri hem de akla getirdikleridüĢünceler ve yaĢam gizemleri açılır.Disctplina Etrusca son güne kadar eski Tunç Çağı kozmolojisini(*) Tremendum: (Latince) korku verici, korkulur, (çev. notu)261


sürdürdü; hep dönen, değiĢmez daireler. Uzay imgeleri de gelenekselortodöks yoldan ayrılmadı. Dört bucak, her ara noktada bir ilah vebaĢkanlık eden, Romalıların Jüpiter'le eĢleĢtirdikleri dokuzuncu yücetanrı, Tinia,' cennetin efendisi. Tinia'nm vücut buluĢundan baĢka bir Ģeyolmayan Ģehirlerin kralları da yıldızlarla süslenmiĢ cennetisimgeleĢtiren yakalar takıyorlardı. Hepsi yüzlerini kırmızıya boyuyor,kartal baĢlı asalar taĢıyorlardı. Beyaz küheylanların çektiği arabalarabiniyorlardı. Ayın her noktasında kral törenlerle kendisini halkınagösteriyordu, kaderin isteğini anlamak için kurbanlar sunuluyordu.SavaĢta da adamlarının önünde giderdi. Kelelerde olduğu gibi, sekizveya on iki yıllık bir dönemin sonunda kralın kurban edilmesisözkonusu olabilir. Kral höyüklerinin büyüklüğü ve döĢe-niĢlerindekiihtiĢam böyle bir kral-öldürme kültüne kanıt sayılabilir. Frazer'in AltınDal 'da çözümlediği Nemi mezarındaki gelenek bu kültün eski kralöldürmeritlerini son dönemlere kadar getirdiğini kanıtlıyor.Veii Ģehrinin Î.Ö. 36 yılında Roma'ya düĢmesiyle Etrurya'run kaderibelli oldu. Fakat imparatorluğun büyüyen askeri gücüne ve laikhukukuna karĢın, ve f.Ö. 88'de Etrurya halkı Roma yurttaĢlığına alındıysada, kahinlikte yetki gene eski Etrüsk ustalara kalmıĢt.. Ġ.S. 408' deAlarik ve Gotlan tehdit ettiğinde Etrüsk büyücüler Romalılara öğüt veyardımlarını sundular. Papa Innocent Fin de Ģehrin piskoposuykenbüyücülere yıldırımlarla ilgili yeteneklerini halka göstermeleri için izinverdiğini bildiren bir raporu var/ 30 'Romalı Stoik Seneka, 'bu, bizi Toskanalılardan ayıran Ģeydir' diyeyazıyor, 'onlar, yıldırımı gözlemede ustadırlar. Biz yıldınrran'bulutlarçarpıĢtığı için olduğunu düĢünürüz, onlarsa bulutların yıldırımlar olsundiye çarpıĢtığına inanırlar. Her Ģeyi tanrıya bağladıkları için yıldırımınyalnız görünmesi ile ilgilenmezler, onun kutsal iĢaretler vermek içingöründüğünü düĢürtürler'/ 3 *'Böylelikle, nihayet, eski dünyadan modern dünyaya geçiyoruz.3. ALTINÇAĞPlutarch, Romulus ve Remus'un, Aeneas soyundan genç bir bakireninikizleri olduğundan söz eder. Alba Kralı Mumitor'un kardeĢi, babasıAmulis kızı rahibe olmaya zorlamıĢtır. Ant içtikten kısa zaman262


sonra kızın çocuk beklediği anlaĢılmıĢtır. Eğer kuzeni, kralın kızı yalvarmasaydı,canlı canlı gömülmesi gerekecekti. Hapsedildiği yerde insandandaha güzel ve büyük iki çocuk doğurdu. Babası, telaĢla, birhizmetçiden onları yok etmesini istedi. Fakat adam onları küçük birtekneye koydu, ırmağa bıraktı. Yükselen sular küçük tekneyi aldı,büyük vahĢi bir incir ağacının altına bıraktı. Bir diĢi kurt gelip onlarıemzirdi. Bir ağaçkakan onlara yemek getirdi. Ġki küçüğe Mars değerveriyordu; çünkü'-Plutarch'a göre- anneleri onların babasının Marsolduğunu iddia ediyordu, baĢkaları ise babanın kızın kendi babasıAmulius olduğunu, tanrı gibi zırh giyip kimliğini gizleyerek kıza yanaĢtığımsöylerler.Hayvanlarca bakıldıkları bir dönemden sonra ikizleri Amulius'undomuz çobanı buldu, onları gizli bir yere, fakat bazılarına göre dekralın yardımı ve bilgisi içinde, sakladı. Çünkü kaynaklarda okula gittiklerive iyi eğitim gördükleri yazılı. Onlar nana 'kurdun memesi'sözcüğünden gelen Romulus ve Remus adları verildi Büyüdükçe decesur olduklarım gösterdiler. ArkadaĢlarına ve kendilerinden küçüklerecandan davranıyorlar, fakat kralın yöneticilerini küçümsüyorlardı.KoĢuda, avcılıkda, hırsızları kovalamada ve zor durumda olanlarayardımda olduğu kadar okumada da iyidirler.Ġki sığır çobanı arasında tartıĢma çıktı, biri kralın öteki kardeĢininçobanıydı ve Remus önce kardeĢin sonra kralın eline düĢtü. RomulusĢehre saldırdı ve ikizini kurtardı, tiran kralı ve kardeĢini kesti; ikizlerannelerine veda ederek bebekliklerini geçirdikleri yere kendi Ģehirlerinikurmak üzere ayrıldılar. ġehrin nerede olması gerektiği konusundakardeĢler arasında tartıĢma çıktı. TartıĢmayı kehanetleçözmeye karar verdiler, Remus altı akbaba gördü fakat Romulus on ikiolduklarım iddia etti, vuruĢtular ve Remus öldü.Plutarch, Romulus'un Ģehri kurmaya koyulduğunu ve DisciplinaEtrusca'ya uygun olarak törenleri yönetmek üzere Toskona'dan adamlarçağırdığım yazıyor.'önce bugün comitium?) veya Toplantı Yeri olarak bilinen daireĢeklindeki hendeği kazdılar. Buraya geleneksel olarak iyi veya doğalolarak gerekli kabul edilen bütün'yemiĢleri, meyvalan saygıyla attılar.Sonra, herkesin kendi memleketinden getirdiği toprak buraya atıldı.Bu hendeğe cennete dedikleri gibi Mundus adım verdiler, bu-(•) Comitium: Eski Roma'da Rostra ile Senato arasında Capitol'un dibinde mahkemelerintoplandığı yer. (çev. notu)263


ayı merkez yaparak Ģehri bunun çevresine kurdular. Bu sırada kurucupirinçten bir saban demirini bir boğaya ve ineğe bağlıyarak derin bir arkaçtı; sınırların çevresini dolaĢtı ve arkasından gelenler Ģehrinçevresindeki toprakların alt üst edildiğini gözleme görevüü yerine getirdiler,böylece hiç bir kesek dıĢarıda kalmadı. Bu çizgi boyunca duvarçektiler... kapı olmasını tasarladıktan yerde demiri topraktan çekerek biryer bıraktılar, çünkü arkı kutsal kabul ediyorlardı. Kapı-, lan kutsalkabul etmiyorlardı çünkü o zaman dine karĢı çıkmadan yaĢamıngerektirdiği temiz olmayan Ģeylerin girmesine ve çıkmasına olanakkalmazdı/ 32 )Romulus Ģehrini ünlü Sabineler.'e saldırısıyla elde ettiği kadınlarladoldurdu, onlar ilk akrabaları oldular, sonra da Romanın yurttaĢları.BaĢka savaĢlarla ülkeyi geniĢletti. Sonra da öldü veya kayboldu, RomaĠmparatorluğunda Ġsa'nın doğum ve ölüm, diriliĢ ve kayboluĢmitolojisine uygun gelen bir biçimde düĢünülebilir.Biyograficimiz Plutarch'ın yaĢam süresi (ĠS. 46-120) hem AzizPaul'un (ĠS. 67) misyonerlik yıllarını hem de incil'in yazılıĢ yıllarını(JLS. 75-120) içine alan bir süre içeriyor. Oysa Romalıların 'din'e ve Levant'ınazizlerine, onların mucizelerine karĢı 'modern' yaklaĢımı hembizim Ģu andaki konumuz hem de .modem <strong>Batı</strong> kilise sini ı bilimsel/dinsel Ģizofrenisini anlamamız açısından yeterli. Plutarch'dan sözcüğüsözcüğüne alıntı yapalım:Plutarch Romalıların Etrurya'yı fethini ve baĢ Ģehir Veii'yi aldıklarımanlattıktan sonra yazıyor:'Romulus kendi kararıyla savaĢla ele geçen ülkeyi askerlerinebölüĢtürüp Veii Ģehrini aldığı esirlere verince, Roma SenatosunadanıĢmadan yaptığı bu hareket Senatoyu gücendirdi. Sonuçta, bir zamansonra ani ve garip kayboluĢuyla, Senota kuĢku ve iftira altındakaldı. Romulus Temmuzunun hi ones'inde(*) kaybolmuĢtu, o zaman buaya verilen adla Quintilis'te, ve ölümüyle ilgili zamanın dıĢında hiç birĢey kesinlikle belli değildir, çünkü dediğimiz gibi, bu günde olanlarıntemsil edildiği festivaller halen devam etmektedir.Scipio Africanus'un ölüm biçimini düĢünürsek bu belirsizlik garipgelmez. Africanus akĢam yemeğinden sonra evinde ölmüĢtü ve neolduğunu kanıtlayacak hiç bir Ģey bulunamadı. Bazıları doğal bir ölümolduğunu söylerken, baĢkaları hastalık, baĢkaları kendisini ze-(*) Nones: Eski Roma takviminde bazı ayların beĢine ve bazı ayların yedisine verilenisim. Temmuzun yedisi, (çev. notu).264


hirlediğini, baĢkaları da gece evine giren düĢmanlarının onu boğduğunusöylüyorlar. Gene de Scipio'nun ölü gövdesini herkes görmüĢtü,herkes kendi gözlemiyle kuĢkularım veya tahminlerini yürütebilirdi,oysa, Romulus kaybolmuĢtu, ne gövdesinden bir parça kalmıĢtı ne deelbiselerinden bir parça bulunmuĢtu.Bu nedenle bazıları Vulcan tapınağında onu ele geçiren Senato'nungövdesini parçalattırdığını, parçalarının dağıtıldığım düĢünüyorlar;baĢkaları da kayboluĢunun Vulcan tapınağında olmadığını ve senatörlerleilgisi bulunmadığını, Keçi Geçidi denilen yerde Ģehir dıĢındahalka söylev verirken havada aniden garip ve açıklanamıyan değiĢikliklerolduğunu, güneĢin karardığım, gündüzün geceye döndüğünü,bu sessiz ve sakin olmayan, korkunç gökgürültüleri, fırtınalırüzgarlarla dolu gecede, halkın dağılıp kaçtığım, senatörlerinse birbirlerinesarıldıklarını söylüyorlar. Fırtına geçtikten ve ortalık aydınlandıktansonra halk toplandı ve kralı arayıp soruĢturdular. SenatörleraraĢtırmayı veya konuyla ilgilenilmesini engellediler fakat Ro-mulus'asaygı duyulmasını ve onun kutsanmasını istediler, çünkü tanrılar onualmıĢlardı. Artık onlar için o iyi bir prens değil lütufkar bir tanrıydı.Bunu duyan çoğunluk inanarak ve ondan gelecek iyi Ģeylerinumuduyla sevinerek evlerine gitti. Ama bazıları düĢmanca bir tutumladolaĢarak, patricileri suçladılar ve iftira ettiler: Halkı saçma masallarainanmaya ikna ederken kralı öldürmüĢlerdi.ĠĢler böyleyken, patricilerden birinin, soylu aileden gelen iyi birkimsenin, Romulus'un sadık ve yakın bir arkadaĢının, onunla birlikteAlba'dan gelmiĢ olan Julius Proculus'un bir gün foruma çıkarak enkutsal yeminleri ettiğini ve herkese yolda giderken Romulus'u gördüğünüaçıkladığını anlatırlar. Her zamankinden daha uzun ve yakıĢıklıgörünüyormuĢ, parlayan ve alevler içinde bir zırh giyin-miĢmiĢ,o da görüntüden korkarak, 'Kralım bizi neden, hangi amaçla haksız vekötü düĢüncelere bırakıp terkettin, bütün Ģehri mahrumiyete ve sonsuzacılara boğdun?" demiĢ. O da Ģöyle yanıt vermiĢ, 'Tanrılar öyleistediler Proculus, bizler, onlardan gelenler, insanlar arasındayaĢadıktan' sonra, dünyadaki en büyük Ģehrin ve imparatorlukla refahmtemelini attıktan sonra gene geri, cennete dönmeliyiz. Elveda, veRomalılara ılımlılık ve sebatla insan gücünün en üstüne çıkacaklarınısöyle; biz size lütufkar tanrı Quirinus olacağız'. Bu Romalılara, anlatanındürüstlüğü ve yeminleriyle inanılır göründü, gene ilahi duygularakapılıp, bir ilahin olağandıĢı etkilerine benzer biçimde, kimse iti-265


az etmedi. Bütün kıskançlık ve yıkımları bir yana bırakıp Quirinus'adua ettiler ve onu tanrı olarak selamladılar'/ 33 )Yolda karĢılaĢmayı okuyunca, Luka'nın yirmidördüncü bapındakiöteki karĢılaĢma anımsanmaz mı?'Ve iĢte, yine o gün onlardan ikisi, YeruĢalimde altmıĢ ok atımı uzaktaEmmaus denilen bir köye gidiyorlardı. Olan bütün bu iĢleri birbirleriylesöyleĢiyorlardı. Ve vaki oldu ki, onlar söyleĢir ve birbirlerinesorarlarken, Ġsa kendisi yaklaĢtı, onlarla beraber yürüdü. Fakat onutanımasınlar diye gözleri tutulmuĢtu. Onlara dedi: Yürürken birbirinizesöylediğiniz bu sözler nedir? Yüzleri kederli olarak durdular. Onlardanadı Kleopas olan biri cevap verip dedi: Misafir olarak YeruĢalimdeoturur da, bu günlerde orada olan iĢleri bilmeyen yalnız sen misin?Onlara dedi: Hangi Ģeyler? Ve kendisine dediler: Allanın ye bütünhalkın indinde iĢte ve sözlerde kudretli bir peygamber olan Nasıralı îsahakkındaki iĢler, ve baĢkahinlerle bizim reislerimiz ölüme mahkumedilmesi için onu nasıl ele verip haça gerdiler. Fakat biz, îsrailikurtaracak olan odur diye ummakta idik. Fakat bunlarla beraber bu iĢlerolalı üç gündür. Bundan baĢka bizden bazı kadınlar sabah erken kabirdebulundular. Onun cesedini bulamayınca geldiler, ve o yaĢıyor, diyenmelekler rüyetini görmüĢ olduklarını söyle) ip bizi ĢaĢkın ettiler.Bizimle beraber olanlardan bazıları kabre gidip kadınların dedikleri gibibuldular, fakat onu görmediler. Ve onlara dedi: Ey anlayıĢsız adamlar,ve peygamberlerin bütün söylediklerine yürekleri geç inananlar!Mesihin bunları çekip izzetine girmesi gerek değil miydi? Ve Musa ilebütün peygamberlerden baĢlayarak kitapların hepsinde kendi hakkındakiĢeyleri onlara açtı. Varacakları köye yaklaĢtılar, ve o, daha ilerigidecekmiĢ gibi yaptı. Onu zorladılar: Bizimle beraber kal, çünküakĢam yakın, zaten gün batmak üzeredir, dediler. Onlarla beraberkalmak için içeri girdi. Ve vaki oldu ki, onlarla beraber sofrayaoturduğu vakit, ekmeği aldı, Ģükran duasını etti, ve kırıp onlara verdi.Ve onların gözleri açıldı, onu tanıdılar, ve o, kendilerine görülmezoldu.'^34 ) ġimdi ötekine dönelim:Uyanık Romalı, Romulus'un görünüĢüyle ilgili olarak yazıyor 'BuYunan fablları Proconnesian Aristeas ve Astypalaean Cleo-medes'iandırıyor; Aristeas'ın bir çırpıcı dükkanında öldüğü söyleniyor,arkadaĢları onu görmeye geldiklerinde gövdesi kaybolmuĢ, daha sonra,bir seyahatten dönerken ona Croton'da gezerken rast-266


ladıklarmı söylemiĢler. Olağanüstü güçlü ve dev gibi biri olan Cleomedesde aynı zamanda yabani ve çılgın olduğu için birçok gariplikleryaptıktan sonra bir okulda, çatıyı taĢıyan bir direğe yumruk atmıĢ veonu ortasından kırmıĢ, yapı çöküp içindeki çocukları ezmiĢ. O dapeĢine düĢülünce koca bir kutunun içine girmiĢ, kapağı da birçoklarıgeçip zorlayıp da açamayana kadar tutmuĢ. Sonra kutuyu kırdıklarındaiçinde kimse olmadığını görmüĢler, ne canlı ne ölü. ġaĢkınlıkla,Delfi'deki kahine gitmiĢler. Kahin de, 'bütün kahramanlardan Cleomedessonuncusu' demiĢ. '.,*>■-Alcmena'run gövdesinin de mezara taĢınırken yokolduğu anlatılıyor.Tabutda yatan bir taĢ bulunmuĢtu. Böyle olağandıĢlılıklan efsaneciyazarlar çok anlatıyorlar, doğal olarak ölümlü olan yaratıklantanrısallaĢtırıyorlar. Kutsal bir yaratığı insan erdemi içinde reddetmekkafirlik ve alçaklıksa da, cennetle dünyayı karıĢtırmak da saçmadır.Pindar'la birliktebütün insan gövdeleri ölümün kaderine bağlanıryalnız ruh sonsuzluğa kalırdiye analım. Çünkü ruh tanrılardan gelir, oradan gelip oraya döner,gövdeyle değil fakat ondan en uzak ve ayrı olduğu zaman, ve en saf vetemiz olduğunda ve etten ayn olduğunda, çünkü Heraclitus'un dediğigibi ruh mükemmel durumda kuru bir ıĢıktır, buluttan kopan yıldırımgibi gövdeden ayrılır, ama gövdeyle engellendiğinde ve doluolduğunda incelmemiĢ ve nemli buhur gibidir, yanıp tutuĢmaz veyükselmez. Bunun için doğaya aykırı olarak gövdeleri de cennetegöndermemeliyiz, fakat kutsal doğaya ve yasalarına inanarak iyi insanlarınruhlarının ve erdernlerinin kahramanlara dönüĢtüğünü, kahramanlarınyarı-tanrılara dönüĢtüğünü bilmeliyiz. GiriĢ ritlerindengeçip sonunda temizlenmek ve arınmak gibi, ölümlülük ve mantıktankurtuluĢ insan iradesiyle değildir, gerçekten ve doğru düĢünceye göre,tanrılara yükselmek ve böylece en büyük ve mükemmel kutsallığaeriĢmektir...Romulus'un kırk dört yaĢında ve iktidarının otuz sekizinci yılındadünyayı terkettiği söylenir/ 35 'Romalılar kutsal varlıkları ve güçleri anlatmada iki sözcük kullanırlardı.Biri deus 'dur, çoğunlukla 'tann' olarak çeviriyoruz, öteki deuygun bir terimimiz olmayan numen'dir. îkmtisinin türediği NV- kökü267


(garip biçimde) 'emir ve istek' ve sonra 'kutsal istek veya güç, kutsaletki' çağrıĢımları ile 'baĢını eğmek' demektir/ 36 ' Antropologlar bu Romateriminin bir çok ilkel eĢdeğerini bulmuĢlardır, örnek olarak,Malenezya'da mana, Dakota'da zoakan, Iroquis'de orenda ve Algonqui'lerdemanitu. Hepsi belli olağanüstü büyüsel güçleri taĢıyan içkingüce iliĢkindir. Bu nedenle 'baĢım eğmek' dıĢarıdan gelen bir Ģey değilküçük görülen nesneden çıkan bir deyimdir. Böylece, Latince deusDIV- köküyle parlamak' Sanskritce deva 'tanrı'ya bağlanırken, ve kiĢiselolarak tanımlanmıĢ bir varlığı anlatırken, numen kiĢisel tanımı olmayanbir dürtü ve gücü anlatır. Burada Doğu <strong>Mitoloji</strong>sinde ġinto konusundatartıĢılan Japon kutsal varlık -karni- anlayıĢım anımsayabiliriz.^ ÇünküJaponyadaki gibi eski Roma'da da evren, geniĢ ve dar anlamlarıyla, tümvarlığına yönelik bir merakla kabul edilmiĢti. Seneca'runmektuplarından birinde uygun bir bölüm var:'Kendinizi bulunmaz derecede uzun, yaĢlı ağaçlarla dolu, dallarınıngizemli biçimde göğü örttüğü bir ormanda bulduğunuzda, ormanınululuğu ve gizemliliği yoğun gölgelerin huĢu duygusuyla sizde tanrıinancını uyandıracaktır. Ve dağların kayaları arasında insan eliyle değil,doğa güçleriyle açılmıĢ bir mağara görüldüğünde ruhunuzda dinsel birhuĢu yayılır. Büyük ırmakların kaynaklarına saygı duyarız. Sunaklaryeraltından suların fıĢkırdığı yerlere kurulmuĢtur. Çağıldayan sıcak sukaynakları coĢkuyu canlandırır. Ve bir çok su gizli kaynağı veölçülemeyen derinliğiyle kutsanmıĢtır.^38 )Roma nıımina'smda en önemliler evinkilerdi, Önde gelen de paterfamilias'di.Aile kültü, öncelikle zaman içinde süregelmesi ile gizemliydi,ataları (manes) kutsayan ritlerle temsil edilirdi, ve de ölü festivallerinde(parentes). Ev halkının nıımina'sı da saygındı, kilerinki (penates) veeviĢlerininki (lares) de. Ocak bekçisi Vesta, tanrıça, kapınınki Janustanrı olarak kiĢileĢtirilmiĢti. Her erkeği koruyan güç olarak da numenfikri vardı, onun genius'u, kadını koruyan ve hamilelik gücü veren deonun juno'suydu. Genius ve juno Varlık kazanarak bireye can veriyordu.YaĢamında koruyucu ruhlar olarak onda bulunurlar ve yılan olaraktemsil edilirlerdi. Yunan etkisiyle juno gücü daha sonra tanrıça Juna'yadönüĢtü, doğumun ve anneliğin koruyucusuna ve Yunan Hera ileözdeĢleĢti. Bir dizi tarımsal aĢamalara iliĢkin numina da kutsanıyordu,tarlalara verimlilik getiren Sterculinius, tarlanın ilk sürülmesiVervactor, ikincisi Redarator, üçüncüsü Imporcitor, tarlayı268


içmek Sator, vb, orakla biçmek Messia, harman yeri Convector, harmanNoduterensis, tohumların saklanması Conditor, orada kalmasıTutiliria, mutfağa taĢınması Promitor'a kadara 39 'Daha sürekli olan öteki kiĢilikler daha önemliydiler; daha sonraZeus'la özdeĢleĢtirilen parlak cennetlerin ve fırtınaların efendisiJüpiter, Ares'le özdeĢleĢtirilen savaĢ tanrısı Mars, Poseidon'laözdeĢleĢtirilen sular tanrısı Neptün, hayvanlar tanrısı Faunus, ormanlartanrısı Silvanus. Aynı biçimde, diĢi güçlerden Cares DemelerleözdeĢleĢtirildi, Tellus Mater Gaea'yla, özünde çarĢı tanrısı olan VenüsGiritli Afrodit'le ve Fortuna Moira'yla. Çiçek tanrısı Flora, meyvatanrısı Pomona, kaynakların ve doğumun tanrısı Carmenta, önceĢafağın sonra doğumun tanrısı olan Mater Matuta'yı da görüyoruz^40 'Devletin daha geniĢ kült çevreninde pater familiqs'm eĢdeğerikraldı, özünde tahrı-kral. Sarayı baĢ tapmaktı, kraliçesi tanrıça eĢi.Evde ocak numeninin tanrıça Vesta olduğunu belirtmiĢtik. DevletingeniĢ ailesinde aynı kutsal ilke pagan Roma tarihi boyunca daireĢeklinde bir tapmakta kutsanmıĢtı. Burada saygın altı kadının yaktığıbir ateĢ vardı. AteĢ her yılın sonunda söndürülürdü ve gene ilkel biryolla çubuklarla yakılırdı. Vesta bakirelerinin giyimi Romalı gelin elbisesiniandırırdı, ant içen bakire saygıyla Pontifex Maximus, ĢehrinbaĢ sahibi tarafından kucaklanırdı; rahip ona Te, Amata, capio! derdi,Sevgili, seni üstüme alıyorum'. Ġkisi simgesel olarak kan. ve kocaydı.Eğer Vesta bakiresi iffet yeminini bozarsa cardı cardı gömülürdü.Vesta AteĢ konusunun bütün ayrıntıları ile eĢdeğeri kral öldürmeritleri ve kutsal ateĢi yeniden yakma uygulamaları İlkel <strong>Mitoloji</strong>'de anlatılmıĢtır/41 ) bundan daha fazla bertzer olamaz. Bu tür ritler neolitikve Tunç Çağı mitolojisine aittir. ġehrin en eski dönemlerinden bizeyazılı bir Ģey kalmadıysa da, dönen çağların mitilojisinin ve dünyanınöteki uygarlıklarını biçimlendiren günlerin Roma'nınkileri de biçimlediğiortadadır. Hem uzamsal olarak Ģehrin planını, Romulus'un ĢehrikuruĢ törenleri efsanesinde tanımlandığı gibi, hem de takvim olarak,yaĢam disiplinini biçimlemiĢtir.Eskiden, VI. yüzyüın son kısmında Ekrüsklü bir hanedan, Tarquinah(Ģimdi Corneto) Tarquinler Roma yi yönetiyordu. Ġ.Ö. 509'da sürülmüĢlerdive bundan sonra Roma dininin HellenleĢmesi baĢladı.Yerel, arkaik gelenekler uygarlığın hızla büyüyen merkezlerindekiyeni hümanizmle uyumlu duruma geldi. Etrüsk yıllarında yapılan269


tapınaklarda kült imgeleri alçıdandı, taĢ için Roma sanatçıları Ġ.Ö.. II.yüzyılda gelen Yunanlıları beklediler. Aynı dönemde Sibylline Kitaplarıda Cumae'den geldi. Cumaea, güneyde, Napoli'nin on iki milbatısında kutsal bir Ģehirdi, Yunanlılar tararından VIII. yüzyıl kadareski bir zamanda kurulmuĢtu. Özellikle kahinlik mağarası ile kutsanmıĢtı.Sibyl kehanetlerini Virgil Eclogue IV'da yazmıĢtır. GörevliyaĢlı kadın Ģehri dokuz kahinlik kitabı ile ziyaret etmiĢti, üçü satınalınarak güvenlik nedeniyle Jove tapmağında gömülmüĢtü Î.Ö. 82' deyangınla yok olana kadar aralıklarla onlara baĢvurulmuĢtu.Plutarch'ın dediği gibi, kehanetleri bir çok neĢesiz Ģeylerdi... YunanĢeHrlerinin devrilmesi ve değiĢimi, bir çok barbar ordusunun görünüĢüve önderlerin ölümü'/ 42 ) Dünya tarihini çeĢitli metallere ve tanrılaragöre çağlara da bölmüĢ görünüyorlar/ 43 ) Virgil'in kutsanmıĢ sözlerindençıkarabileceğimiz gibi, Sibyl dönemi, sonuna geldiğinde, bu türmitoslarda her yerde olduğu gibi, yeni baĢlangıcm altın çağı peĢindengelecekti.... Cumae tanrı sözündeki son çağ geldi artık; yenibaĢtan kuruluyor yüzyılların büyük düzeni. Gerigeliyor artık Virgo, Saturnus krallıkları; yeni kuĢaklarsallanıyor artık yüksek gökyüzünden. Ġlgi gösterdoğan çocuğa tek, onunla bitecek ilkin demir soy,temiz Lucina, tüm yeryüzünde doğrulacak alhn soy,egemendir iĢte senin Apollon artık/ 44 )Bu Ģiir Hıristiyan Orta Çağda, Ġsa'run bir mucizesi olara değerlendirilmiĢ,sözkonusu harika çocuğuyla, Virgil, bir tür pagan kâhin olaraksaygı görmüĢtü. Gelen Altın Çağ düĢüncesi ne de olsa Yahudi Kıyametyazarlarının öte dünya yazılarım andırıyor, tarih de, I.ö. 70-19, KumranEsseneleriyle tam aynı döneme düĢüyor. Fakat yumuĢak Roma ĢiirindeSon J3 ünlerin SavaĢı ile ilgili bir yıkım yok Altın Çağa dönüş, olağansürekli dönüĢümle ilgili, "Mesih Gününün son dönüĢümüyle değil.Evrenin sonsuz zamana geçiĢini yansıtmıyor. Sözkonusu çocuk da,Mesih değildi, normal bir çocuktu, zamanında Virgil'in yakınlıkduyduğu tanınmıĢ bir ailenin doğacak çocuğuydu. Virgil bunu evrenselbanĢ çağının Ģafağı olarak (böyle olmasından hoĢlanacaklar için) RomaĠmparatorluğunun egemenliği olarak anlıyordu. Virgil'in imgesi ebedianlamıyla da, sözcük anlamıyla da alın-270


sa Klasik bir deyiĢle ilgisi yok.î.ö. 100 yıllarına doğru Roma Pontifex Maximus'u Q. MuciusScaevola, Stoik bilge anlayıĢıyla üç aĢamalı bir tanrılar öğretisi geliĢtirdi:Ģairlerin tanrıları, filozofların ve devlet adamlarının tanrıları.Ġlk ikisi halkm anlayıĢına göre değildi, ve yalnız ikincisi gerçekti. Fakatdördüncü ve çok daha yeterli bir tanrısal düzen bu günlerdeRoma'da bilinmeye baĢlanmıĢ bile: Yakın Doğu düzeni. YaklaĢım,Yunan düĢünüyle ne Ģiirsel ne felsefi değildi ve bu güç sonuçta Romaahlak düzenini ve uygarlığını koruyucu değil fakat çözücü bir etkiyarattı.Üstüne düĢülen yabana güçlerin giriĢiyle ilgili ilk olay I.Ö. 204yılında Hannibal'm Kartaca ordusu daha Ġtalya için bir tehditken oldu.Sürekli fırtınalar ve dolu, tanrıların, bir nedenle, Roma halkına karĢıolduğu etkisini yaratmıĢtı. Sibyl Kitaplarına baĢvuruldu. Yanıt,düĢmanın yalnızca Frig Ģehri Pessinus'un Ulu Tanrıça'sı Roma'yagetirilirse kovulabileceğiydi. Bu Magna Mater Kibele'ydi, sonsuzölümlü,sonsuz-dirilen kurtarıcı Attis'in ana-eĢi, ve bu ikisi artık çokiyi bildiğimiz çiftin yerel biçimleriydiler: Ġnanna ve Dumuzi, ĠĢtar veTammuz. Yüksek Etrüsk çağında, 29. Ģeklin gösterdiği gibi, aynıkökten gelen Afrodit mitosuyla ölen ve dinlen sevgilisi AdonisĠtalya'ya girmiĢti. ġimdi, Sibyl Kitaplarının öğüdüyle Kibele MagnaMater büyük kara bir taĢ biçimiyle getirilmiĢ ve Palatine'deki tapmağayerleĢtirilmiĢti. Ġmparatorluktaki Mithra kültü etkisinden zaten sözetmiĢtik. Bu düzene ait üçüncü bir din Ġskenderiye'den geldi, ĢimdiHellenleĢmiĢ olan Isis'le eĢi Ģimdiki adıyla (Osiris-Apis adından)Separis getirildi. Bütün bu eski yerel kültler Hellenist dönemdeYunanhlarra ilgili Dionysos, Orfeus, Pythagoras akımlarıylauyurrdulaĢtırıldı, bunlara da bir miktar Kildani Hellen astrolojisi eklendi.Bau'da egemen olan makro-mikrokozmik masal bileĢimi buradançıktı. ġöyle ya da böyle Rönesans bilimine kadar eski dünyamerkezlikozmolojinin yerini aldı ve eski mistik düĢlerin ötesinde harikalaryarattı.Bu geÜĢirnin dikkate değer kiĢileri Ģunlardır. Yunanlı Stoik Posidonius(î.ö. 135-50, daha önce sözetmiĢtik(*)), seçkin öğrencisi Cicero(t.Ö. 106-43), Gcero'nun arkadaĢı Publius Nigidius Figulus (Î.Ö. 98-45), sonra Virgil (Î.Ö. 70-19), Ovid (Î.Ö. 40-l.S. 17), Apollonius (Tyanah,(*) Bkz. sayfa 210.271


Ġ.S. I. yüzyıl), Plutarch (Î.S. 46-120), Ptolemy (Ġ.S. II. yüzyıl) ve Plotinus(Ġ.S. 205-270). Bunların çalıĢmalarında bir dereceye kadar modern biranlam yatar, bunların bilimleri, zamanımızdaki gibi, eski kozmolojilerinözümleyemeyeceği doğal düzene ait: gerçekleri açıklıyordu;günün sorunu geçmiĢin önemli ruhsal kavrayıĢını korurken yeniufukları zorlamaktı.Belki de eski masalın yeniye uygun biçime dönüĢtürülmesine enkolay anlaĢılır örnek Cicero'nun 'Genç Scipio Africanusun Rüyası'dır,Cumhuriyet'te tartıĢmasını bununla, bititir. ÇalıĢmasına konu olarakseçtiği genç t.Ö. 185-129 yıllarında yaĢamıĢtı, düĢünde büyükbabasınıgördüğü varsayılıyordu, YaĢlı Scipio Africanus (Ġ.Ö. 237-183). Dedeyıllar önce Hannibal'ı yenmiĢ ve Afrika'yı iĢgal etmiĢti. Torununa onunönündeki gelecekle ilgili bir Ģeyler iletmek kadar, evrene ve insanınonun içindeki yeri konusunda da yeni bir görüĢ aktarmaktadır.Gencin Ģöyle anlattığı düĢünülür, 'Her zamankinden daha derin biruykuya dalmıĢtım, Africanus'un önümde dikildiğini düĢündüm,Ģahsından çok büstünden tanıdığım bir biçimle bana bildik geldi'.Psikolojik vurgu Ģimdiden ilgi çekici. DüĢ öznel olarak sergileniyor.Ölünün geri geliĢine bir gerçeklik olarak inanmamız istenmiyor.Atmosfer dinsel bir mitos değil, Ģiirsel.Africanus, 'düĢüncelerin daha ne kadar bu aĢağılık dünyaya bağlıkalacak' dedi. Girdiğin kibirli iĢleri göremiyor musun? Dokuz semavikatıyla evrenin harikalarını göstermeye baĢladı. 'En dıĢtaki cennethepsini içerir' dedi, 'o ulu tanrının kendisidir, kendisinde bütün ötekikatlan-tutar ve kucaklar. Yıldızlann sonsuz dönen yolları onun içindesaptanmıĢtır, altında, yedi kat daha vardır, onlar da cennetin tersinedönerler. Africanus bunlan sırasıyla saydı, Saturn, Jüpiter, Mars,GüneĢ, Venüs, Merkür ve Ay. 'Ayın altında ölümlü olan ve çürüyecekolan dünyadan baĢka bir Ģey yoktur, yalnız tanrıların ihsanı olarak insanaverilen ruhların dıĢında; oysa ayın üstündeki her Ģey sonsuzdur.Ve dokuzuncu veya merkezi kat dünyadır, hareketsizdir, hepsindendüĢüktür, doğalarındaki aĢağıya doğru eğilimle bütün canı çıkacaklarona doğru yürür.'Kozmoloji, daha sonra Ptolemy'nin sistematize ettiği ve Dante' ninsürdürdüğü Hellenist bilimdir. Sonuç olarak zigurrat astrolojisindentüretilmiĢtir. Ama dünya, bir tür Çin içice küreleri 'gibi, ortaya yerleĢmiĢtir;eskinin kozmik denizle çevrili düz tabağı değildir.Rüyayı gören, 'Kulağıma dolan yüksek ve tatlı anlaĢılır sesler de272 M


ne?' diye sordu, hayal yanıt verdi:Bu kürelerin ileriye doğru atılmasından ve koĢmasından çıkıyor;aralıklar, eĢit değilse de, sabit bir oranda düzenlenmiĢlerdir. Yüksekve alçak tonların tatlı karıĢımıyla çeĢitli armoniler üretilir. Çünkü butür büyük hareketler bu kadar hızla sessizce oluĢmazlar. Doğa keskinolanlara ince ötekilere kalın tonlar vermiĢtir. Bu nedenle en dıĢ kürecennet, yıldızları içerir ve daha hızlı döndüğü için yüksek, tiz bir sesüretir. En aĢağıda dönen küre ise, ay, en alçak tonu verir. Dünyaküresi ise, dokuzuncu, evrenin ortasında hareketsiz ve sabrt durur.Ama öteki sekiz küreden ikisi aynı hızla hareket eder ve hepsi yedideğiĢik ses çıkarır. Bu rakam da hemen herĢeyin anahtarıdır.EğitilmiĢ kimseler, bu uyumu telli aletlerinde taklit ederken kendileriiçin bu diyara dönüĢ sağlamıĢlardır. BaĢkaları da dünyadakiyaĢamları sırasında parlak akıllarını kutsal konulara adayarak ödüllerelde ettiler. Ġnsanın kulakları bu sesi duysa ona sağır olur, çünküiĢitmeden daha ağır bir duyu yoktur... Ama bu güçlü müzik, bütünevrenin hızla dönüĢünden üreyen müzik insan kulakları tarafındanalgılanamaz. GüneĢe doğru baktıkça, görme duyun onun ıĢınımı ilegüçsüzleĢir.'Pythagoras'ın rakam öğretisi, evrendeki, sanattaki ve ruhdakiuyum olarak burada yeni bir evren anlayıĢına ve modern, laik biryaĢam biçimi içine oturtulmuĢ. Kastları, kurbanları ile hiyerarĢik devletineski düzeni ve böyle bir devlete hizmet eden sanatlar artık geçmiĢtekalmıĢ. Sanatlardan ve öteki 'parlak akıllanıl' 'kutsal konularındanburada HellenleĢmiĢ, hümanist bir kavrayıĢla söz edilmektedir.Gene de henüz öğretinin özünden bir Ģey yitmemiĢtir.Hayal Ģimdi dünyadan, onun kutuplarından ve sıcak bölgelerindensöz ederek sürüyor:'Dünyanın bazı belirli bölgelerle çevrili olduğunu farkedeceksin.Bunlardan ikisi iyice birbirinden ayrıdır ve cennetin zıt kütuplarıncadesteklenmektedir. Buzdan bağlarla tutulmaktadırlar, fakat merkezi veen geniĢ bölgesi güneĢin ısısıyla kavrulur. îki bölgede yaĢanılabilir.Bunlardan güneydekiyle (tabanları seninkiyle zıt olanların yaĢadığıyerle) senin bölgenin bir iliĢkisi yoktur. Senin yaĢadığın bölgeyiincele. Küçük bir bölümünün Romalıların olduğunu göreceksin.Kuzeyden güneye dar, doğudan batıya geniĢ olan elinde tuttuğunbütün yer gerçekte dünyada Atlantik, Büyük Deniz veya Okyanusadını verdiğiniz denizle çevrilmiĢ küçük bir adadır. ġimdi- büyük273


adına karĢın ne kadar küçük olduğunu görüyorsun!'Bu zamana kadar olan bütün mitolojik değerlendirmelerin tersine,ana vatan yerel değerler dizgesi ve ufukların erimi ile önemsenmemiĢküçümsenmiĢtir. BakıĢ açısı mantıklı insan aklıdır, dünyanınbüyüklüğünden haberdardır ve onun yeni bilim, siyasa ve yaĢamolanaklarına direnç göstermez, onlara yönelir. Devlet iĢleri ve siyasetartık laiktir, yan dinsel bir damga taĢımaz. Söylemin aĢağıdakibölümünün göstereceği gibi artık ne devlet iĢleri ne de insan ruhu böylebir bağ taĢımaz:'Ruh senin özündür, parmakla gösterilen gövden değil. Bundan dolayı, yukarıdaki ulu tanrının evreni yönettiği gibi, yaĢıyan, hisseden,anımsayan ve öngören, yöneten, egemenlik kuran ve yaĢadığıgövdeyi hareket ettiren bir tanrı varsa, tanrı olduğunu biL Aynı ölümsüz tanrının kısmen ölümlü olan evreni yönetmesi gibi, ölümsüz ruhda yok olacak gövdeyi yönetir...ÇST*.Çünkü hareket eden her Ģey ezelidir; ama hareketi baĢka bir Ģeyebağlı olan, baĢka bir kuvvetle hareket ettirilen Ģey hareket bittiğindeyaĢamı terkeder. Bunun için, yalnız kendi kendine hareket edenin hareketidurmaz, çünkü o kendinden hiç ayrılmaz. O, hareket ettirilenbütün öteki Ģeylerin hareketinin nedeni ve kaynağıdır. Bu ilk nedeninbaĢlangıcı yoktur çünkü her Ģey ük nedenden çıkar. O ise hiç bir Ģeydençıkmaz, kaynağını baĢka Ģeye borçlu olsa ilk neden olamazdı. VebaĢlangıcı olmadığı için sonu da olmayacaktır...ġimdi, kendinden hareket eden bir Ģeyin ezeli olduğu açık olduğunagöre, kim bunun ruhun niteliği olduğunu inkar edebilir? Çünkü sonsuzbir etkiyle hareket ettirilen Ģey ruhsuzdur, ama ruhu olan Ģey kendi içetkisiyle hareket etmektedir, ruhun özel yapısı ve durumu budur. Veruh kendini hareket ettiren tek güç olduğuna göre onun baĢlangıcı vesonu yoktur. Bunun için onu en iyi amaçlar için kullan!'Böylece insanın en iyi amaçlan sorununa geldik ve yanıt genemantıklı bir insan yanıtıdır:YaĢlı asker devlet adamı, 'en iyi amaçlar senin ülkeni korumak içinyaptıklanndır' diyor. Bu tür etkinliklerde eğitilen ve kullanılan birruh daha hızlı uçacaktır, gerçek evine ve sürekli yerine gidecektir. Veeğer hâlâ gövdede saklıyken dıĢarı bakar da dıĢında olardandüĢünürse, olanaklı olduğu kadar kendisini gövdeden ayırabilirse buuçuĢ çok daha hızlı olacaktır 1 .&.ı$i174


Tipik Roma yaklaĢımı burada devlete adanmayı ruhsal bir değerolarak sunmaktadır ve Ģehrinin eski bir kurtarıcısının kimliğiyle temsiledilmektedir. Bu da Doğuyla tam bir karĢıtlıktır. Ruhsal gerçekleĢmeninsağlanabilmesi için tam bir feragatla ötekine adanmanın gerekliolduğu, sonsuz ve zamana bağlı düzenlerin ayrıĢtığı gelecekkültlerde dünyayı reddeden bir ton onlara egemen olmuĢtu. Orfik-Pythagorcu akımda bu yaklaĢım soma-sema (gövde-türbe) aforizmasıile ifade edilmiĢti. TanınmıĢ Stoik Cicero Ģimdi bu temaya doğrudankarĢı çıkıyor.Ona göre, genç hayalci soruyor: 'AfricĢnus'a kendisinin, babamınveya ölü olarak düĢündüğümüz ötekilerin gerçekten canlı olup olmadıklannısordum'. Yanıt verdi' 'Elbette gövdenin bağlılığından hapisanedenkaçar gibi kaçan bütün bunlar canlıdır. Ama insanların dediğiĢekliyle senin yaĢamın, gerçekte ölümdür'.O zaman delikanlı umutsuzlukla babası Paulus'a seslendi: 'Ey babalarınen iyisi ve en günahsızı, yaĢam buysa, Africanus'dan öğrendiğimgibi, daha dünyada niye kalayım?'Ve babası ona görünüp yanıt verdi:'Öyle değil, gördüğün herĢey tanrının tapınağıdır ve tanrı senigövde hapisanesinden bırakmadıkça cennete giremezsin. Ġnsana yaĢamDünya denilen kürede yaĢasın diye verilmiĢtir, o da bu tapınağınortasındadır; sonsuz ateĢten ruhunu da yıldız ve gezegen dediklerindenvermiĢtir, onlar da kutsal bilgilerle canlandırılmıĢ küresel gövdelerdir,harika bir hızla saptanmıĢ yörüngelerinde dönerler. Sen Publius, vebütün iyi insanlar, ruhu gövdenin korunmasında tutmalıdırlar ve onusana verenin buyruğu olmadan terketmemelidirler. Tanrının insanaverdiği görevden kaçarsan baĢka...Gerçekten ana-babaya ve aileye en çok da yurduna bağlı olanadaleti ve görevi sev. Bu tör bir yaĢam göklere giden yoldur, dünyadakiyaĢamlarım tamamlıyanlar ve gövdeden kurtulanlar oraya toplaĢır,orada yaĢayanlar sizlerin Ģimdi gördüğünüz ve dünyada Samanyoludediğiniz yerde yaĢarlar'.* 45 'Böylece, Cicero, Orfik soma-sema tezini kabul ederken gerçek birRomalı ruh olarak, bütün ahlak vurgusunu insan ruhunun zaman içindekikaderi üstünde yapar.'Yurtlarım koruyan, ona yardım eden veya onu geniĢleten herkesecennette özel bir yer hazırlanmıĢtır. Orada sonsuz yaĢamın mutluluğunuyaĢarlar. Tüm evreni yöneten tanrı için, devlet denilen adalet-275


le ilgili toplantı ve kurullara katılan insanların yaptıklarından dahahoĢnutluk veren bir Ģey yoktur. Onların yöneticileri ve koruyucularıburadan gelir ve onlar buraya döneceklerdir'/ 46 )Öğreti, en eski UpaniĢadlardaki kral destanları Ajatashatru ve Jaibali'deöğretilen Hint karma yoga öğretisinden hiç de farklı değil/ 47 ) VeHintli ustaları gibi Cicero soylu görüĢüyle, hem onlara hem dedevletine bağlanmamaktan da görev kadar sözeder. 'Duygusal zevklerekapılanlar ve onların kölesi olanların ruhları ve bu isteklerle kıĢkırtılanlarinsanların ve tanrının yasalarına tecavüz ederler, gövdeleriniterkettikten sonra bunlar dünyaya çok yakın uçarlar ve bir çok eziyetlegeçen yıllardan önce cennete kavuĢamazlar'/ 48 )Doğunun yeniden diriliĢ öğretisine daha yakm bir benzerlikuyandırmak herhalde zor olurdu. Ama gene de, Roma tonu, Hintlilerden,Romalının insanların görevine iliĢkin kavrayıĢı Hintlininkin-dennasıl farkhysa öyle farklı. Çünkü Roma yurttaĢlarınca 'kutsal amaçlar'kast tarafından kararlaĢtırılmazlar, bireyin kendi yetenekleriyledeğerlendirilirler. Dünyadan kurtuluĢa iliĢkin sözleri de dünyadaykenakıldan insanca yararlanmalarına engel değildir. Virgil Aeneid kitabınınaltıncısında aynı mitolojinin baĢka bir biçimini suna**; ruhun bu açıdandeğerlendiriliĢinde daha sonraki Dante ile bir iliĢkisi de böyleyakalanabilir. Ama Virgil'le Dante arasında da ayrım vardır, çünküRomalılar için dünyanın merkezindeki akıl Ģeytansı değildir, kutsaldır.Hıristiyan yazarlar, en liberalleri bile, pagan Romalıların dindarlığınıkavrıyamamıĢlardır. Örnek olarak imparatora gösterilen saygı;Virgil'in efendisi Augustus bir devlet siyasası olarak kurumlaĢmasınaneden olmuĢtur. Cicero'nun iki görüĢü, cennete giden yolun anayurdahizmetten geçtiği ve kendini bilmenin tanrı olmak olduğu, daha sonraimparatorun kutsanması anlayıĢım getirmiĢtir. Virgil Aeneid'm ünlübölümünde bunu desteklemiĢtir/ 49 ) Ovid de Metamorphoses'de aymĢeyi yapmıĢtır/ ) Ne de olsa, her balığın ve sineğin kendinde kutsallıktaĢıdığı yerde, devletin baĢı neden primus inter pares olarak saygıgörmesin? Augustus'un çağdaĢı Ġsa'nın Hıristiyanlarca tanrılaĢtırmasıise bununla karĢılaĢtırılamaz. Çünkü Hıristiyan görüĢünde dünyanın veyaratıklarının kutsal bîr boyası yoktur. Ġsa'nın tanrılaĢması kökten birdeğiĢimi gösterir. Her Ģeyin özünde nıımina olduğu bir olasılıktanuzaktır. Ve Roma görüĢ açısıyla, Hıristiyanların imparator imgesindebir parça buhuru kabul etmeyi reddetmek yalnız276


isyan eylemi değil fakat dinsizliktir de; insanlık tarihinin bilinen bütünmitos ve felsefelerinde (o günden beri hepten kayıp olan Ġncil'indıĢında) evrenin. kutsal baĢı nihai Gerçekler Gerçeği olarak öğretilmiĢtir.Augustus, Ġ.Ö. 27den Ġ.S. 14"e kadar hükümdarlık ederken, devletingörünüĢü olanaklı olduğu lnadaı cumhuriyet olarak korunmaklabirlikte, Ģehrin eski dinsel kurumlarındaki emperyal ihtiĢamı canlandırmıĢtır.Kendi sarayı devletin temel tapınağı olmuĢtur, aynı eskidentanrı-kralınınkinin olduğu gibi. Sarayın yanında yeni yapılanVesta Bakireleri tapınağı ile halkın Vestallara gösterdikleri saygı daartırılmıĢtı. Palatine'de Apollo adına, Actiumda Antony ve Cleopatra'yakarĢı kazandığı zaferi borçlu olduğunu düĢündüğü baĢ tanrısı içinde bir tapınak inĢa edilmiĢti. Yeni forumun göze batan bir yerinde deMars Ultor 'Öç Alana bir tapınak yapılmıĢtı. Sezar'ın ölümünün öcünüalan bu tanrı Julian ailesinin ata tanrısıydı. Bu tapınak sonradanhanedanın bütün aile ritlerinin tapmağına dönüĢtü. Aynı zamandaeyalet hakimlerinin atanması, senatonun savaĢ ve barıĢ kararlarınınalınması, zafer niĢanlarının korunması ve törenle Yıl Çivisi' rtinçakıldığı yer oldu.Ġ.Ö. 17 yılında harikulade bir jübile, Saeculum Festivali kutlandı,Virgil'in dördüncü Eclogue'sinde bildirdiği Yenilenen Dünya düĢüncesineetkileyici bir karĢılık verilmek isteniyordu. Haberciler her yerde,köleler dıĢında herkesin katılması gerektiğini bildirdiler. Yas ritlerikaldırıldı, kurul toplantıları ertelendi. 26 Mayısdan 28'ine kadartütsücüler arındırma iĢleri için evleri dolandılar. Mayısın 29'undan31'ine kadar yetkililer hemĢerilerinden festival oyunlarına oyuncularave seyircilere dağıtılacak tohum için katkılarını topladılar. Ve Haziranınl-'i gecesinden itibaren üç günlük büyük kutlama baĢladı.Bugünleri Freiburg Üniversitesinden Profesör L: A. Deubner'insözleriyle anlatayım. Deubner, Profesör Chantepie de la Saussaye'ihRoma dini hakkındaki Lehrbuch der Religionsgeschichte adlı kitabı üstünemakalesi ile benim gözlerimi açmıĢtı. YaklaĢık kırk yıl önce, Virgil'inAltın Çağ çocuğu ile Hıristiyan Kıyamet Mesihi hakkındaki eskimitosun kökenlerini anlamıĢtım:"AçılıĢ gecesinde, Augustus Kader Perilerine dokuz koyun ve dokuzkeçi sundu. Onlar adına tiyatro parçalan oynandı ve yüz on nedimeJuno ve Diana'ya dinsel yemekler hazırladılar. 1 Haziran günüAugustus ve ondan sonra damadı Agrippa Jüpiter'e birer öküz sundu-277


lar. Jüpiter adına da Mars Alanında Latin oyunları oynandı. Ertesi geceAugustus üç cinsten dokuz inek kurban etti. Kurbanlar doğum tanrıçasıIlithyia'ya sunulmuĢtu. 2 Haziran günü Agrippa, Capitoline JunoRegina'ya bir inek sundu. Kendi için ve Augustus için dua ederek yüzon nedime için de bir tane sundu ve bir gün önceki gibi oyunlaroynandı.Son gece Augustus Ana Tanrıçaya hamile bir domuz sundu, nedimelergene ziyafeti hazırladılar. Ertesi, son gün, Augustus ve AgrippaApollo ve Diana'ya ikinci gece kurban edilenlerden dokuz inek sundular.Bütün bu geceler boyunca ve günler boyunca duacılar, devlet vehalk için savaĢta ve barıĢta korunma, zafer, sağlık ve halk ve lejyonlarıiçin kutsanma, kurban veren imparator ve ailesi için ve Sibyl kahinleriiçin kutsanma dilediler. BitiĢ törenlerinde 3 Haziranda anaba-balan sağ27 kız ve 27 erkek Horace'ın bestelediği bir festival Ģarkısı söylediler;önce Palatine'de Apollo ve Diana'nın tapınıldığı yerde, sonraCapitoline'de... Günün son saatleri sahne oyunları, araba yarıĢlarıhokkabaz gösterileriyle geçti. Hepsinin sonunda bir kaç gün daha değiĢikgösteriler sunularak festivalin heyecanı yatıĢtı.Augustus'un Saeculum Festivali daha öncekilerle karĢılaĢtırıldığında düĢüncenin ne olduğu yanlıĢsız olarak ortaya çıkıyc r. Eskilergece festivalleriydi, yeraltanın karardık ilahlarına yönelmiĢti, Pluto vePersephone'a; iĢlevleri kötülükleri düzeltmek, günahlardan yıkanmak, karanlık güçleri hoĢnut etmek, ölümün diĢlerini yatıĢtırmak,olanla olması gereken arasında bağlar kurmaktı. Oysa yeni festivalgece festivali ile gündüzünkini birleĢtirmiĢti. Böylece iĢitebilen herkesezafer dolu bir haber iletiliyordu: Karanlıktan Aydınlığa! Gecekutlamalarında bile baĢvurulan ilahlar Pluto ve Persephone değildi,dünyanın karanlığında yerleĢmiĢ yaĢam veren güçlerdi. Bunlar egemenliklerinden ıĢık dolu dünyaya Romanın çok gereksindiği kutsamalarını dökeceklerdi. Ölüm Festivali, Eski Saeculum Festivali yeniDiriliĢ Festivaline dönüĢtürülmüĢtü, neĢeli halkın imparatoru ġafakÇağının Kurtarıcısı rolünde görünüyordu, Apollonun ıĢığının ihtiĢamıyla yıkanmıĢtı.'^1)/Bu uygulamada Hıristiyan geleneğindeki Tanrı Günü Cumartesinin(Saturday, Satürn Günü) (soğuk karanlıkların ve engellerin gezegeni vetanrısı) Yeni Ahit'de Pazara (Sunday, GüneĢ Günü) sol invic-tus'a, ıĢıkiĢaretine, karardığa karĢı zafere ve yeniden doğuma dönüĢtürüldüğünüherkes anlar.278


Augustus ölümünden sonra Roma devletinin tanrüan arasınayükseltildi, öldürülmüĢ olan Jül Sezar ondan önce bu role girmiĢti,Forum'da, onun adına çoktan bir tapmak yapılmıĢtı. Augustus ya-Ģamında kendisine doğrudan tapmılmasına izin vermemiĢti, sunaklaryalnız onun genius'una sunulmuĢtu, fakat eyaletlerde Roma devletininruhunun bir aracı olarak ona tapınılmıĢh. Ve ona bu kimliği ile saygıgöstermeyi reddetmek, ölümle cezalandmlabilen siyasal bir jsuçtu.ölümünden sonra, kültünün hizmeti için özel bir kahinlik oluĢturuldu.Gelecekte tanrılaĢan her imparator için özel kahinlikler kurulduğugörülecektir, Profesör Deubner'in belirttiği gibi, 'ilahlaĢhrmadüĢüncesinin tam anlamıyla değersizleĢmesi baĢladı'.» 52 'Roma'da yaĢarken kendisine tapmılmasına ilk izin veren Commodus'du(h.Ġ.5. 180-192). Aurelian (h. 270-275) kendisine Efendi veTanrı' (dominus et deııs) olarak hitap ettirdi ve Diocletian (h.284-305) sonunakadar gitti, kendisine Jovius 'Jove'un' denilmesini emretti ValisiMaximian'a da Hercuîius 'Hercules'in' deniliyordu. Ve imparatorluğunbu gerileyiĢ günlerinde, bir imparatordan kalan kutsallık kocaman birateĢe yerleĢtirilip yakıldığında, bu yanan Kozmik Kulenin tepesinden,tam zamanında, bir kartalın, güneĢ kuĢunun, ölünün ruhu olarakdünyevi kafesinden kurtulduğuna ve evine kanat vurduğunainanılıyordu.4. YÜKSELEN MESĠHBir tanrının ölüm ve diriliĢine iliĢkin sürekli yinelenen mitolojikolay, Yakın Doğunun bütün büyük dinlerinin binlerce yıl merkez gizemiiken, Hıristiyan düĢüncesinde zaman içinde bir olay olarak kabuledilmiĢtir, bir kez olmuĢtur ve tarihin değiĢtiği anı belirler. Adem' inBahçe'deki Ağaç'dan düĢmesiyle dünyaya ölüm gelmiĢti, TanrınınĠsrail Oğullan ile akit yapmasıyla, YaĢayan Tanrıya et büründürecekve onu kabul edecek bir halk hazırlanmıĢtı. Meryem'le bu kutsal varlıkdünyaya geldi, Mitos olarak değil, simge olarak değil fakat etiylekanıyla tarihsel olarak geldi. Ve çarmıhta, göze ve yüreğe, çeĢitlimezheplerce değiĢik olarak anlaĢılan fakat gene de hepsine müthiĢ biretki yapan, sessiz bir iĢaret vermiĢti.Fakat, tarihsel olarak, Nasıralı Ġsa'nın çarmıhta öleceğini bilip bilmediğinibilmiyoruz. Sanırım, Gerçek Ġnsan kimliği ile bilmediği fakatGerçek Tanrı olarak ebediyetten beri bildiği tartıĢılabilir. YaĢamın279


paradoksu, trajik olarak ve trajedinin ötesinde, onun sessiz iĢaretindebelirsizdir. Fakat, Pontius Pilate yönetiminde (Judae'nin Ġ.S. 26dan36ya kadarki Romalı prodüratör'ü) çarmıha gerilen, Tanrının Gününüilan eden esinlenmiĢ ve esin veren genç, bilse de veya ne Ģekilde bilirsebilsin, gerçekten ölümünden yirmi yıl sonra Çarmıhı onu izleyenlerceBahçedeki DüĢüĢ Ağacının direnen simgesi durumuna geldi.Bize kalan en eski Hıristiyan dokümanlar Pavlus'un mektuplarıdır,Ġ.S. 51 'den 64'e kadar, yeni inanca sokup da canlı Hellenist pazarĢehirlerindeki dönmelerine yazmıĢtır. Bunlarda bile temel AğaçtanDüĢüĢ ve Hacda KurtuluĢ mitsel imgeleri güçlü Ģekilde iĢlenmiĢtir.Pavlus, Zira madem ki ölüm insan vasıtası ile geldi, ölülerin kıyamı dainsan vasıtası ile oldu. Çünkü nasıl cümlesi Ademde ölüyorlarsa,öylece cümlesi Mesihte diriltilecekĠerd^,, diye yazmıĢtı.^ Ve Filipililererisalesinde eski bir Hıristiyan ilahisinden dikkat çeken bir alıntı vardır,Ġ.S. 61-64'lerde yazılmıĢtır ve çarmıha gerilen Ġsa'nın Mesih olarakselamlandığı bildiğimiz en eski metindir:'O Mesih ki Allanın suretinde olduğu halde, Allaha müsavi olmayıbir ganimet saymadı, fakat kul suretini aldı, ve insanların benzeyiĢindeolarak kendini hali kıldı; ve Ģekilde insan gibi bulunarak ölüme, hattahaç ölümüne kadar itaat edip nefsini alçalttı. bunun için de Allah onupek çok yükseltti, ve her ismin fevkinde olan ismi ona ihsan etti, ta kiĠsa'nın isminde bütün göktekiler ve yerdekiler ve yer altındakiler dizçoksun, ve Baba Allarım izzeti için her dil Ġsa Mesih Rabdir diye ikraretsin'/ 54 )Fakat bu, Ortodoks Yahudi Mesih beklentisinden çok farklı bir kavram.Yahudilerde Mesih'in Tanrı olduğu düĢüncesi yoktur. ProfesörJoseph Klausner, beklentiyi (halen) olduğu gibi çözer: (italiklerProfesör Klausner'indir).Beklenti Yahudi imgeleminin çizebileceği kadar üstün bir insandınkuvvette ve kahramanlıkta üstündür, ahlak niteliklerinde de üstündür.Sıradan bir insandan karĢılaĢtınlamıyacak derecede yüksek ve güçlü birkiĢiliktir. Herkesin gönüllü olarak kendini ona teslim edeceği birkiĢiliktir. Her Ģeyin üstesinden gelir ve bu nedenle çok güçlü bir zorunlulukduygusuyla o üstün bir insandır. Böyle üstün bir insan için'Onu Tanrıdan az aĢağı yaptın' denilebilir. Çünkü böyle bir insandanTanrıya yalnız bir adım vardır. Ama Yahudilik bu adımı atmamıĢtır.Sürekli geliĢen ideal et ve kan (Kantin diliyle) 'insanın nihai sınırı'280


içinde bir insandır. Ġnsanlığa KurtuluĢ ve Selamet ancak bu insanla vebüyük kiĢiliğin yardımıyla gelebilir, Mesih Kralla'/ 55^Tersine, Hıristiyan efsanede, baĢından beri (ne zamandan Ġtibarenolduğu taĢtıĢmalı da olsa) Yunan 'mitolojisinde -Leda ve Kaz, Danaeve Tanrı DuĢu mitolojilerinde olduğu gibi- ve ZerdüĢt Saoshyant mitolojisindekimotifler yer etmiĢtir. ġöyle:BAKĠRE DOĞUMLuka'ya göre:"Altıncı ayında, Allah tarafından Cebrail melek Galilede Nasıra denilenĢehre, Davud evinden Yusuf adındaki adama niĢanlı olan birkıza gönderildi, kızın adı Meryem idi. Melek onun yanına girip dedi:Selam ey nimete eren kız, Rab seninledir. Ve Meryem bu sözlerden çokĢaĢırarak: Bu nasıl selamdır? diye düĢünüyordu. Melek ona dedi,Korkma Meryem, çünkü Allah önünde inayet buldun. Ve iĢte gebekalıp bir oğlan doğuracaksın, ve adını Ġsa koyacaksın. O büyük olacak,ona Yüce Allahın oğlu denecek. Rab Allah ona babası Davuduntahtını verecek, Yakubun evi üzerinde ebediyen saltanat sürecek, veonun melekütuna hiç son olmayacaktır. Meryem bu meleğe dedi: Bunasıl olacak? çünkü ben er bilmem. Melek cevap verip ona dedi:Ruhülkudüs senin üzerine gelecek, Yüce Olanın kudreti üstüne gölgesalacak, onun için de doğacak olan mukaddese Allahın oğlu denecektir...Meryem de dedi: ĠĢte Rabbin kulu, .bana dediğin gibi olsun. Vemelek ondan ayrıldı'/ 56 )Basit efsane düzeyinde, bir mucizenin olma olasılığını dikkate almadan,Bakire Doğum'un Ġbrani değil, Ġran veya Yunan mitsel motifiolarak yorumu yapılmalıdır. Hıristiyanlığın bu kalıtımına bakılırsa*,Mevlid'in bildirilen iki biçiminde baĢka putperest motifler de görülebilir.YEMLĠKTEKĠ BEBEKGene Luka'ya göre:'Ve vaki oldu ki, o günlerde bütün dünyanın tahriri yapılsın diyeKayzer Avgusrus tarafından buyrultu çıktı. Kirinius Suriye valisi bu-281


lunduğu zamanda yapılan ilk tahrir bu idi. Herkes yazılmak için kendiĢehrine gitti. Yusuf da Davud evinden ve onun soyundan bulunduğuiçin, Galiledeki Nasıra Ģehrinden, Yahudiyede Davudun Ģehri olanBeytleheme, niĢanlısı Meryem ile beraber, orada yazılmak üzere çıktı,Meryem de gebe idi. Ve vaki oldu ki, orada bulunurlarken, doğurmasıgünleri geldi, tik oğlunu doğurdu, kundağa sardı, ve onu bir yemliğeyatırdı, çünkü handa onlara yer yoktu.Aynı civarda çobanlar vardı, geceleyin kırda kalarak sürülerininöbetle bekliyorlardı. Rabbin bir meleği onların yanında durdu, veRabbin izzeti onların çevresini aydınlattı, çok korktular. Melek de onlaradedi: Korkmayın, çünkü iĢte, ben size bütün kavma olacak büyüksevinci müjdeliyorum. Çünkü bugün Davudun Ģehrinde size Kurtarıcıdoğdu, o da Rab Mesihtir. Yemlikte yatan, kundağa sarılmıĢ bir çocukbulacaksınız, size alamet bu olsun Ve birdenbire melek ile beraber gökordusundan bir cumhur AUaha hamdederek dediler:En yücelerde Allaha izzetVe yeryüzünde razı olduğu adamlara selamet.Ve vaki oldu ki, melekler çobanların yanından göğe çekildiklerizaman, onlar birbirlerine dediler: Haydi, Beytleheme kadar gidelim, veRabbin bize bildirdiği vaki olan bu Ģeyi görelim. Ve seğirterek geldiler,Meryemi, Yusufu ve yemlikte yatan çocuğu buldular. Ve gördüklerizaman bu çocuk hakkında kendilerine söylenen sözü bildirdiler. BütüniĢitenler çobanlar tarafından kendilerine söylenen Ģeylere ĢaĢtılar. FakatMeryem bütün bu sözleri derin düĢünerek yüreğinde saklardı.Çobanlar, kendilerine söylendiği gibi, bütün gördükleri ve iĢittikleriĢeylerden dolayı Allaha hamt ve sena ederek, döndüler.'^Çobanların ayrıntılarıyla anlatılan sahnesi, Mitra'run ana kayadandoğuĢu efsanesindeki motifle benzeĢiyor. Evsahibi melek de özellikleRabbin izzetinin çevrelerinde parlamasıyla ZerdüĢt kökeni dıĢavuruyor. Böyle bir ıĢınım -Avestan, Xvarnah, 'Rabbin izzeti'^58 )-AhuraMazda'nın eski yaradılıĢında hale ile simgeleĢmiĢti. Önce Perssanatında görülür, oradan doğuya Budizme ve batıya Hıristiyanlığageçer. Tamamıyla değiĢik bir Mevlid ise Matta'ya göre Ġncil'deanlatılmıĢtır. Luka'nın barıĢçıl pastoral sahnesinin idil atmosferinden282


olduğunca ayrıdır.MÜNECCĠMLERĠN ZĠYARETĠ'Ġmdi Isa, kral Hirodesin günlerinde, Yahudiye Beytlehemindedoğduğu zaman, iĢte, Ģarktan YeruĢalime müneccimler gelip dediler:Yahudilerin Kralı, doğan zat nerededir? Çünkü onun yıldızını Ģarktagördük, ve ona secde kılmaya geldik. Kral Hirodes bunu iĢitince, bütünYeruĢalimle beraber yüreği oynadı. Hirodes bütün baĢkâhinleri vekavmin yazıcılarını toplayarak, onlardan Mesihin nerede doğacağınısordu. Onlar da kendisine dediler: Yahudiye Betleheminde, çünküpeygamber vasıtası ile Ģöyle yazılmıĢtır:Ve sen, ey Betlehem, Yahuda diyarı,Yahuda reisleri arasında hiç de en küçüğü değilsin,Zira kavmim Ġsraili güdecek olan reis senden çıkacaktır.O zaman Hirodes müneccimleri gizlice çağırdı, ve onlardanyıldızın ne vakit gözüktüğünü iyice öğrendi. Ve: Gidin, ve çocukhakkında iyi araĢtırın, onu bulduğunuz zaman bana haber verin ki, bende gelip ona secde kılayım, diyerek kendilerini Beytleheme gönderdi.Onlar da kralı dinleyip yollarına gittiler, ve iĢte, Ģarkta gördükleriyıldız önlerince gidiyordu, ta çocuğun bulunduğu yere kadar gelereküzerinde durdu. Onlar da yıldızı gördükleri zaman taĢkın sevinçlesevindiler. Eve girip anası Meryem ile çocuğu gördüler, ve yerekapanıp ona secde kıldılar; hazinelerini açarak ona hediyeler, altın,günnük ve mür takdim ettiler. Hirodesin yanma dönmesinler diyerüyada kendilerine bildirildiğinden memleketlerine baĢka bir yoldangittiler'.* 59 )Müneccimlerin Ziyareti festivali Ģimdi 6 Ocakta kutlanıyor. Mısır'daĠskenderiye'de yeni Aion'un (Osiris'in uyumlaĢtırümıĢ biçimi)doğum festivalinin günü de budur. Aion, Kore'den doğmuĢtu, Kore'Bakire*, lsis'le özdeĢleĢririlmiĢti ve parlayan yıldızı Sirius (Sothis)binlerce yıldır ufuktan yükselsin diye bekliyordu. Yıldızın yükselmesi,Nil'in yükselen sularım haber verirdi, böylece Rab Osiris'in ölü vedirilen dünyayı yenileyici gücü ülkeye dökülürdü, iskenderiye'dekitapmağında Kore Festivali hakkında yazan Aziz Epiphanius (I.S. 315-402) "bu günün arifesinde bütün geceyi Ģarkılar söyleyerek geçir-283


mek ve tanrıların imgelerine baĢvurmak adetti' diyor. 'ġafakta, tapınağınyeraltı kemerlerine inilir, ahĢap imge çıkarılırdı, bu, altın biryıldızla bir haçtı. Ellere, dizilere ve baĢa dokundurulurdu. Bu alayladolaĢtırılır gene kemerlere indirilirdi. Bunun, Bakire Aion'u doğurduğuiçin yapıldığı söylenirdi'/ 60 )Mevlidi. 25 Aralıkta kutlama geleneğinin 353 veya 354 yılma kadarkurumlaĢmadığı anlaĢılıyor. Bugün bu günde kutlanıyor. Roma'da PapaLiberius zamanında herhalde Mithra'nın doğum gününü içermek için bugüne alınmıĢtı. Çünkü 25 Aralık o günlerde kıĢ gündönü-mününgünüydü. Artık îsa'nm da, Mithra ve Roma Ġmparatoru gibi, yükselengüneĢ olarak anlaĢılabileceği ortaya çıkıyor/ 61 ) Böylece iki Doğummitosumuz ve iki tarihimiz var, 25 Aralık ve 6 Ocak, biri Ġran'a, ötekide eski Mısır dünyasına yöneliyor.MISIR'A UÇUġ VE MASUMLARIN KESÎÜġÎMatta devam ediyor:Ġmdi, müneccimler yola çıktıktan sonra, iĢte, Rabbin meleği Yu^suf a rüyada görünüp dedi: Kalk, anası ile çocuğu al, ve Mısır'a kaç, veben sana söyleyinceye kadar orada kal, çünkü Hirodes çocuğu yok etmekiçin onu arayacaktır. Yusuf kalktı, geceleyin anası ile çocuğu aldı,ve Mısır'a gitti. Ve Hirodesin ölümüne kadar orada kaldı, ta ki, peygambervasıtası ile 'Oğlumu Mısırdan çağırdım' diye Rabbin söylediğisöz yerine gelsin. (HoĢea 11:1)O vakit, Hirodes müneccimler tarafından oynatıldığım görünce, pekçok kızdı, ve Beylehemde ve bütün sınırlan içinde, müneccimlerdeniyice öğrendiği zamana göre, iki yaĢındaki ve daha aĢağı bütün erkekçocukları öldürttü. O zaman Yeremya pey gamber. vasıtası ilesöylenen:Ramada bir ses iĢitildiAğlayıĢ ve çok figan;Çocukları için ağlayan Rahem teselli edilmek istemezÇünkü onlar yoksözü yerine geldi (Yaremya 31:15)'Fakat Hirodes Ölünce, iĢte, Rabbin meleği Mısırda Yusuf a rüya-284


da görünüp dedi: Kalk, çocuğu ve anasını al, ve Ġsrail diyarına git,çünkü çocuğun canını arayanlar öldüler. Ve Yusuf kalktı, ve çocuğuve anasını aldı, ve Ġsrail diyarına girdi. Fakat babası Hirodesin yerineArhelausun Yahudiyede kral olduğunu iĢitince, oraya gitmeye korktu,ve rüyada kendisine bildirilip, Galile tarafına çekildi, ve gelip Nasıradenilen Ģehirde oturdu, ta ki, peygamberler vasıtası ile: 'Nasıralıçağırılacaktır' diye söylenen söz yerine gelsin'.' 62 *Tiran kralın garazıyla, son dönem MidraĢ efsanesinden çıkarılmıĢĠbrahimin doğumuyla ilgili Yahudi efsanesini karĢılaĢtırmak ilginçolacak,'Ġbrahimin doğuĢu Nimrod tarafından yıldızlardan okunmuĢtu,çünkü bu dinsiz kral marifetli bir astrologdu. Onun zamanında birinindoğacağı ve ona karĢı çıkarak kendi dinini kuracağı ona malumdu.Yıldızlar tarafından kendisine önceden söylenen kaderinin korkusuylaprenslere ve yöneticilere haberci gönderip onlardan konuyla ilgili öğütistedi. Yanıt verdiler ve dediler: Hepimizin öğüdü kocaman bir ev inĢaetmendir, giriĢe nöbetçiler koyarsın ve ülkendeki bütün hamilekadınların orada ebelerle kalmasını sağlarsın. Bir kadının zamanı gelinceve çocuk doğunca onu öldürmek ebenin görevi olur. Eğer çocukerkekse öldürülür eğer kızsa canlı bırakılır ve anneye armağanlar, pahalıelbiseler verilir. Haberciler 'kız* doğuran kadınlara böyle yapılacak'diye ilan ederler.Kral bu karardan memnun oldu, bütün krallığında bir emir yayınladı,bütün mimarları kendisi için kocaman bir ev inĢa etmeleri içintopladı. Ev altmıĢ arĢın yüksekliğinde ve seksen arĢın geniĢliğindeolacaktı. Bittikten sonra ikinci bir emir yayınladı. Bütün hamilekadınlar oraya toplandı. Doğuma kadar orada kalacaklardı. Kadınlarıeve getirmek için memurlar atanmıĢtı ve evin çevresinde bekçilervardı, kadınların oradan kaçmasını önlüyorlardı. Sonra ebeleri eveyolladı. Onlara erkek çocukların analarının göğüslerinde öldürülmesiemredildi. Ama bir kadın kız doğurursa, ketenler, ipekler, nakıĢlıelbiselerle donatılacaktı ve evden itibarla salıverilecekti. Böyle yermiĢbinden çok çocuk öldürüldü. 0. ; zaman melekler Tanrıya çıktılar vedediler: Günahkar ve kafir Kenan oğlu Nimrod'un yaptıklarınıgörmüyor musun, hiç bir günahı olmayan masum bebekleri öldürüyor.Tanrı yanıt verdi ve dedi: Evet kutsal melekler biliyorum vegörüyorum. Ben uyumam ve dalmam. Ben gizli ve açık olan Ģeylerigörürüm ve bilirim ve bu kafire ve günahkara ne yaptığına tanık285


olacaksınız, onu cezalandırmak için elimi ondan çevireceğim.O günlerde Terah Ġbrahimin annesiyle evlendi ve kız hamileydi.Hamileliğinin üçüncü ayında karnı büyüyünce ve yüzü solunca Terahona, neden rahatsız oluyorsun, yüzün böyle soldu ve gövden bu kadarĢiĢti dedi. Her yıl bu hastalığı çekerim diye yanıt verdi. Fakat Terahböyle atlatılamazdı, ısrar etti: Bana gövdeni göster, bana çocuktanböyle ĢiĢtin gibi geliyor. Eğer öyleyse tanrımız Nimrod'un emrini bozmamızyakıĢık almaz. Sonra eliyle kadım yokladı, ye bir mucize oldu.Çocuk kadının göğüslerine kadar yükseldi ve Terah elleriyle bir Ģeyanlamadı. KarıĢma, doğru demiĢsin, dedi. Ve doğuma kadar bir Ģeygörünmedi.Zamanı gelince korkuyla Ģehri terketti, çöle doğru gitti, bir vadiboyunca ilerledi, bir mağaraya geldi. Bu sığınağa girdi. Ertesi günsancılandı ve bir oğul doğurdu. Bütün mağara güneĢin nuru gibi çocuğunyüzünün ıĢığıyla doldu, anne neĢeyle taĢtı. Doğurduğu bebekbabamız Ġbrahimdi.Annesi ağladı ve oğluna, ne yazık seni Nimrod kralken doğurdumdedi. Senin için yetmiĢ bin çocuk katledildi, ben de senin için korkuyorum,senin varlığım duyarlar ve seni keserler. Senin göğsümde öldürüldüğünügörmektense burada mağarada telef ol, daha iyi. Ü&-tündeki elbiseyi çocuğa sardı, sonra onu mağarada bıraktı; Rabbim seninleolsun, seni korusun ve bırakmasın!Böylece Ġbrahim mağarada terkedildi, kimsesiz, ağlamaya baĢladı.Tanrı Cebraili ona süt içirsin diye yolladı ve melek sütü bebeğin sağelinin küçük parmağından aktı. On günlük olana kadar bebek parmağımemdi. Sonra kalktı, dolaĢtı ve mağaradan çıktı...^6?)Hindistan'da buna benzer bir masal sevgili kurtarıcı KriĢna içinanlatılır. Bu kez amca Kansa tiran-kralıdır. Kurtarıcının annesi Devakikral soyundandır, tiran yeğenidir. Kız evlendiğinde kötü monark gizemlibir ses duydu. Sekizinci çocuğun onun katili olacağım söylüyordu.O da hem kızı hem de kocası soylu aziz Vasudeva'yı hapsetti,nöbetçiler koydu ve ilk altı çocuklarını doğar doğmaz öldürdü.O günlerde bir kaç cin kadınları çeĢitli oyunlarla kandırmıĢ ve tiranolarak dünyaya gelmenin yolunu bulmuĢlardı. Bunların en büyüğüKansa'ydı. Tiranlıklanrun ağırlığı öyleydi ki Toprak ana dövüĢenkonukların yükünü taĢıyamıyordu. Ġnek Ģekline girdi ve hazin hazinağlıyarak kozmik dağın tepesine çıktı, yardım istedi. Onlar da ineklebirlikte Kozmik Okyanusun kıyısına indiler; okyanusun yü-286


zünde Evrenin Efendisi sonsuz yüan Ananta'ran üstünde uzanmıĢtı.Sürekli uyuyor ve evren olan düĢü görüyordu- Kozmik denizin kıyısındatoplanan tanrıların önderi, Yaratıcı Brahma derinlerden görünenulu formun önünde eğildi ve dua etti. 'Ey Sen, Ulu ViĢnu, formu olanve olmayan, aynı anda bir ve çok olan, kulaksız duyan, gözsüz gören,bilinmeden bilen, sen her Ģeyin baĢısın, her Ģeyin koruyucusu-sun, herĢey sendedir. Senden baĢka bir Ģey yoktur ve olmayacaktır. Ġzzet sana,en büyüklerin büyüğü, en küçüklerin küçüğü, herĢeyi kapsıyan.Toprak tanrıçasını gözet, müthiĢ canı yanmıĢ sana geliyor'.Dua bitti, derin, kaim fakat yumuĢak ve uğurlu bir ses duyuldu.Uzak bir fırtınanın patlaması gibi her Ģeye hareketsiz kalmasını emretti.Çok baĢlı Ananta'nın süt-beyazı yılan kıvrımlarında dalmıĢ olanıĢıldayan form, mavi lotus renginden, iki saç çekti, biri süt-beyazı,öteki mavi-siyahtı ve onları havaya bıraktı.Beyaz saç, Ananta kadar beyaz, Devaki'nin yedinci çocuğu kurtarıcıBalarama olarak doğmuĢtu, siyah saç da sekizinci, kara KriĢna'ydı.O sırada hanımın eĢi Vasudeva'nın yedi karısı vardı; biri Jumriaırmağma inmiĢti. Burası Ġnek Ülkesi olarak biliniyordu. Ve Balarama'yagebe kalındığında, mucizeyle, bebek ırmaktaki rahme taĢındı.Tiran krala Devaki'nin çocuk düĢürdüğü haberi gitti. Ama sekizinciçocuk olduğu yerde geliĢti. Kadm onu taĢırken öyle ıĢıkla dolmuĢtu kikimse ona bakmıyordu. Ve ölümlülere görülmeyen tanrılar onu sürekliövdüler, ViĢnu, KriĢna olarak onun gövdesine girdi.Doğum günü dört bucak aydınlandı. O gün bütün erdemliler yenibir neĢe yaĢadılar, Ģiddetli rüzgarlar dindi, ırmaklar sakinleĢti. Mınldıyandenizler cennet perüerinin dans ettiği bir müzik yaptılar. Geceyarısı bulutlar, alçak, hoĢnutluk veren bir ses çıkararak doğumu selamlamakiçin çiçek yağmuru yağdırdılar.Vesudeva bebeği kaldırdı, parıldayan koyu mavi bir teni vardı,dört kolluydu ve göğsünde kıvrılmıĢ bir beyaz saç görünüyordu.Doğdun' dedi babası, Tanrıların kralı Tanrı, boru, disk ve topuzu ta-Ģıyan, ne olur bu semavi Ģeklini koru!' Anne Devaki de dua etti. Tanrı,afsunuyla normal yeni doğmuĢ bebek biçimini aldı.Vasudeva onu yakaladı ve yağmurlu geceye daldı. NöbetçilerViĢnu'nun gücüyle çarpılmıĢ, uyuyorlardı. Çok baĢlı kozmik yılanyakından izleyerek, koca süt-beyazı kukuletalarını babanın ve çocuğunbaĢlarının üstüne uzatıyordu. Vasudeva ırmağı geçerken ötekikıyıya uzandı ve sular sakinleĢti, o da kolaylıkla Ġnek Ülkesine geçe-287


ildi. Orada da dünyayı uykuda buldu. Ġkinci karısıyla kalan YaĢodaadlı iyi bir kadın daha yeni bir kız doğurmuĢtu. Vasudeva oğlunu kızladeğiĢtirdi, çocuğu uyuyan annenin yanına yerleĢtirdi; kadınuyandığında erkek doğurmuĢum diye sevindi. Ötekini taĢıyan babaırmağı tekrar aĢtı, görülmeden karısının tarafına geçti, Ģehrin kapılarındansüzülüp kendi kendine kapanan kapıların arasından hapisaneyeginSi.Yeni doğan bebeğin ağlaması nöbetçileri uyandırınca heyecan-,landılar; tirana haber yetiĢtirdiler. O da hemen odaya koĢturdu, bebeğianasının kucağından aldı, kayaya çaldı. Fakat kurban havaya yükseldi,sekiz kollu bir tanrıçaya dönüĢtü, her birinde korkunç bir silah vardı,yay, üç diĢli mızrak, oklar, kalkan, kılıç, boru, disk ve bir topuz.Korkunç kahkahalarla hayal ona bağırdı: Ey Kansa, beni toprağaçalmanın sana ne yaran var? Seni öldürecek olan çoktan doğdu. Otanrıça Mahamaya, 'Büyük Hayaldi, ViĢnünun dünyayı tutan düĢgücüydü. ViĢnu Devaki'nin rahmine girdiğinde o da YeĢoda'nınkinegirmiĢti. Hem de bu vuruĢ için. MuhteĢem elbiselerle, bir çok debdebeliçelenklerle, nakıĢlarla ve mücevherlerle kuĢanmıĢ, göğün ve yerinilahileriyle kutsandı, cennetleri doldurdu ve gökte kayboldnJ 6 *)Eğer mucize gerekliyse her zaman Hindistan kazanır. Buradaözetlediğim metin Bhagavata Purana'dan, LS. X. yüzyılın popüler birmetni. Doğu <strong>Mitoloji</strong>sfnde KriĢna ve Gopiler'in ayıĢığı dansıyla karĢılaĢtırdığımbir biçimini değerlendirmiĢtim.^ Ama KriĢna'ya tapınmaçok daha önce sözkonusu olmuĢtur, Yunan elçi MegasthenesChandragupta Maurya'nin (Î.Ö. 300) huzurunda bunu görmüĢ ve Hintkahraman-tannsıru Herkül'le karĢılaĢtırmıĢtır. Onun kahraman-lıklanylailgili en eski doküman epik Mahabharatadır (Ġ.Ö. 400-Ġ.S. 400), ekiHarivamsa'dır (Î.S- VI. yüzyıl). KriĢna efsanesinin geliĢimi böylecesürgün sonrası Ġbrani geliĢimi ile koĢutluk gösterir; kül-türlerarasıtrafikde Ġran'm, Yunanlıların ve sonunda Roma'run katkılarını taĢır.KuĢkusuz mitolojilerin birbirleriyle yalan iliĢkileri vardır ama biçimkadar yorumlarda da önemli zıtlıklar görünür.- Levant efsaneleritoplumsal sorunlara çok önem verir, kendi kültlerini ötekiler nasıl bilinirsebilinsin kötüleyerek kutsar, Hindistanda ise özde psikolojik birsimgesellik geliĢmiĢtir, tiran-cin yabancı bir dini göstermez, egoylabastırılmıĢ ve ölüm korkusuna uğramıĢ akıldan kaynaklanır. Kurtarıcıbu ruhun açığa çıkmasıdır, yaĢamın ve ölümün ötesinde hepi-288


mizin kalıtımsal gerçeğidir, öteki kıyıya, Ġnek Ülkesine geçiĢ (çobanlarve sürüleriyle karĢılaĢtırın) egoya yönelmeden, tiran-kralındünyasmdan, doğanın gerçeklerine, ulu Toprak Ana dünyasına dönüĢümüvurgular. Toprak Ana eski neolitik çağlardan beri inek olarakgörülmüĢtür. (*) Mitoslar çok benzerdir fakat birini ötekiyle açıklamakuygun olmaz. Kıl kadar fark vardır ama ayn evrenlerdir.Dahası, hepsi, Hesiod'un Theogony'de l.ö. 750de anlattığı Zeus'undoğum efsanesinden sonradır.'Rheia Kronos'un yatağma girinceġanlı evlatlar doğurdu ona:Hestia, Demeter, altın sandalh HeraVe güçlü Hades, yerin altında oturan,Yüreği acımak nedir bilmeyen tanrı,Toprağı sarsan, uğultulu tanrı Poseidon,Ve temkinli Zeus, tanrıların ve insanların babası,Yıldırımları yeryüzünü titreten.Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarımAnalarının kutsal karnından çıkıp taDizleri üstünde oturdukça her biri.Korkuyordu Uranos'un mağrur torunlarından biriÖlümsüzler arasında kral olacak diye.Gaia ve Uranos bildirmiĢlerdi ki onaNe kadar güçlüler güçlüsü de olsaKendi oğluna yenilmekti kaderi.Buydu çünkü Zeus'un istediği.Onun için gözü pusudaydı her zaman,Doğan çocuklarım yiyordu birer birerVe Rheia sonsuz yaslar içindeydi.Ama Zeus'u dünyaya getirdiği günYalvardı Toprak'a ve yıldızlı Gök'eGizli doğurabilsin diye Çocuğunu,Öcü alınsın diye babasınınVe hain Kronos'un yediği bütün çocuklarının.(*) Mısırlı Hathor, Sümerli Ninhursag vb. üe karĢılaĢtırın. Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, sayfa 43-121 veburada sayfa 54.289


290Anası babası dinlediler kızlarınıVe bildirdiler ona Kader'in ne hazırladığınıKral Kronos'a ve coĢkun yürekli oğluna.Sonra bereketli Girit'te Lyktos'a götürdüler onuSon oğlu büyük Zeus'u doğuracağı gün.Ulu Toprak tanrıça aldı çocuğuBesleyip yetiĢtirmek için koca Girit'te;Hızlı gecenin karanlıklarından yararlanıpDiktos tepelerine götürdü onu.Sık ormanlarla kaplı Aigaion eteklerindeKutsal toprağın gizli derinliklekindeUlaĢılmaz bir mağaraya sakladı onu,Sonra koca bir taĢı bezlere sarıp .Verdi göklerin güçlü oğlu Kronos'aO da yakalayıp iki eliyle taĢıYuttu indirdi uğursuz midesine,Anlamadı yuttuğunun bir taĢ olduğunu,Oğlununsa dipdiri kaldığını,Ve az sonra yenilmez, baĢ olmaz gücüyleBabasının hakkından geleceğini,Onu tahtından atıp yerine geçeceğini,Ölümsüzlerin kralı olacağım.Genç tanrı büyüdü, geliĢti çarçabukCoĢkun yüreği ve gürbüz bedeniyle,Ve yıllar geçince ard düĢünceli koca KronosYenilip Gaiahın düzenine ve oğlunun gücüneKustu birer birer yuttuğu çocuklarım.ilk kustuğu da son yuttuğu taĢ oldu.Zeus aldı dikti bu taĢı kutsal Pytho'da,Pamassos eteklerinde yol yol uzanan toprağa.O taĢ da bir anıt olarak kaldı oradaGören ölümlüleri ĢaĢırtarak.Sonra kurtardı babasmın kardeĢlerim,Ki Uranos zincire vurmuĢtu çılgınca.Bu iyiliğini unutmadılar onlar Zeus'un:Verdiler ona gök gürültüsünü


Kavurucu yıldırım ve ĢimĢekle birlikte;Onları Toprak Ana saklıyordu bağrına. Ogünden sonra Zeus'un eline geçtiler Veonlarla buyruğu altına aldı Zeus Bütünölümlüleri ve ölümsüzleri.* 66 )Mitos, Girit yıllarına ve bunun da ötesinde neolitik toprak ana veoğluna gidiyordu. Daha sonraki Yunan Perseus doğumundan ve ZerdüĢtefsanesinden ineğin ruhunun Ģikayetini anımsıyoruz. Gerçektenbu tür sayısız masal ve episod vardır; hepsini değerlendirdiğimizde,neolitik tarım sanatlarından ve yerleĢik köylerinden, dünyanın her yerinezengin mitsel destanların yayıldığını söyleyebiliriz. îster Meksiko'daQuetzalcoatl olsun, ister Mısır'da Osiris, Hindistan'da KriĢna veBuda, Yakın Doğuda Ġbrahim veya Ġsa; her yerde bu öğelerden kahramanmitosları türetilmiĢtir. ZerdüĢt, Buda ve Ġsa tarihsel kiĢilermiĢgibi görünüyor. BaĢkaları olmayabilir. Ama ister tarihsel olsun ister olmasın,büyük küçük kahramanların kiĢilikleri ve adlan havada yüzenmitos parçalarının mıknatısa kapılmaları gibi yayılmıĢtır. Sorbonne'danProfesör Charles Guignebert, incil'in tarihini değerlendirirken,'Nasıralı Isa kaybolmuĢ ve yerini ulu Mesih'e bırakmıĢtır' diyeyazıyor.* 67 ) BaĢka türlü de olamazdı. Budist dünyasında Gautama'nınbiyografisi benzer motiflerin girmesiyle insanüstü bir yaĢama dönmüĢtür.Böyle bir süreçle tarih kaybolur. Fakat, tarih yapılır da. Çünkümitosların oluĢumu iĢlev olarak anlamı yorumlar, bir yaĢamınkronolojik gerçeklerini dile getirmez, veya sanat değeri taĢıyan birefsane sunmaz. YaĢamın esin veren ve biçimlenen simgesi hattauygarlıklarınla böyle ortaya çıkar.Tanrı olan Ġnsanın efsanesinden önemli bazı epidoslann dahaüstünde duralım.ERDENDE VAFTĠZYıllar içinde ne olduysa Markosa göre Ġndide ne Bakire doğumdanne de Kurtarıcının bebekliğinden söz edilmez. Metin vaftizle baĢlarsonra Ruhun güvercin gibi indiği anlatılır. Olabildiği kadar açık vebasittir:O günlerde vaki oldu ki, Isa Galilerûn Nasıra Ģehrinden gelip ErdendeYahya tarafından vaftiz olundu. Hemen sudan çıkarak gök-291


lerin yarıldığını, ve kendi üzerine Ruhun güvercin gibi indiğini gördü;ve göklerden: Sen benim sevgili Oğlumsun, senden razıyım, diye birses geldi', f 68 )Üç Ġncilde, Markosa göre olan en eskisidir, vaftiz ilk biografik olayolarak anlatılır. Markosa göre Ġncil Ġ.S. 75'de yazılmıĢtır ve öteki iki*sine malzeme olmuĢtur. Gene de Lukaya göre Ġncilin buyurgan sesindecennetten, 'Sen benim sevgili Oğlumsun' denilmez, ama, 'bugün senivücuda getirdim' denilir/ 69 'ġimdi, Meryem'in vakanyla ilgili tartıĢma, Ġsa'nın Tanrının doğrudanoğlu olup olmaması veya Yahla tarafından vaftiz edilince mikutsal misyonun verildiği sorusuna bağlanıyor. Vaftizci Yahya'nın tarihselliğiinkar edilemez. Hemen hemen çağdaĢı olan Yahudi tarihçiJosephus (LS. 37-95) 'o iyi bir insandı, Yahudilere birbirlerine adil veerdemli davranmalarını ve Tanrıya dindarlıkla bağlanmalarını ve böyleyaparak suya dalınabileceğim, çünkü suya dalmanın günahların kefaretiolarak değil ama ruh doğrulukla temizlendikten sonra gövdenintemizlenmesi olarak Tanrı tarafından kabul edileceğini açıklıyordu'diyor. Ve sonra, 'Sözlerinden etkilenen bir çok kimse onun yanmatoplandığından, Herod, Yahya'nın halk üstündeki etkisinin a-yaklanmaya yol açmasından korktu(*) (halk o ne öğüt verse yapacakgibi görülüyordu). Onun için de bir tehlike yaratmadan onu yok etmeyidoğru buldu, çok geç kalıp yumuĢaklığından piĢman olmaktansa,gelecek tehlikeleri önleyebilmek için bir inĢam harcamayı yeğledi.Böylece, Herod'un kuĢkucu yapısıyla, Yahya önce Machaerus kalesinehapsedildi sonra da öldürüldü'/ 70 'Markosa göre Ġncilde, ünlü Salome dansında Vaftizci Yahya'nınbaĢının kesiliĢi anlatılır.' 71 ' Daha sonra Yahya'nın öğretisi ve vaftizihakkında bilgi verir:'Çölde vaftiz eden ve günahların bağıĢlanması için tövbe vaftizinivazeyleyen Yahya geldi Bütün Yahudiye köylükleri ve bütün Yeru-Ģalimliler ona çıkıyorlardı, ve günahlarını itiraf edip Erden ırmağındaonun tarafından vaftiz olunuyorlardı. Yahya deve tüyü giymiĢti, belindederiden kuĢağı vardı, çekirge ve yaban balı yerdi. Ve vazederekdiyordu: Benden sonra benden daha kudretlisi geliyor, eğilip onunçarıklarının bağını çözmeye ben layık değilim. Ben sizi su ile vaftizettim, fakat o sizi Ruhülkudüsle vaftiz edecektir'.* 72 '(*) Herod Antipas, I.Ö. Ġ'den LS. 30'a kadar Galilee ve Peraea'nın yöneticisi.292


Yahya'nın hareket alanı, daha önce belirttiğimiz gibi(*) Kumran Essenetopluluğundan on mil ötedeydi. Kumran'da Allahın beyaz elbiseliordusu, daha önce söylenildiği gibi, bekliyor, gözlüyor ve hazırlanıyordu.Bu günlerde çölün havası, gerçekten, Mesih beklentisi veMesih Çağının baĢlaması umuduyla dolmuĢtu. Ama Yahya, giyimindenve yemeklerinden anladığımız gibi, Essene değiL Daha çok llyaçizgisinde biri olarak görülüyor. Krallar Kitabında Ġlya belinde deri birkuĢak bağlı idi' 73 diye tanımlanıyor. Vaftiz ritini de anlamı ne olursaolsun uyguluyordu ve eski Sümer Ģehri Eridünun tapınağında bu rit sutanrısı Ea için yapılırdı. Ea, Su evinin Tanrısı'nın simgesi Capricorn'duve zodyağın onuncu iĢaretiydi. Capricorn (Oğlak burcu) ön tarafı keçi,gövdesi balık biçiminde bir bileĢik hayvandı; güneĢin yeniden doğmaküzere kıĢ gündönümüne girmesinin iĢaretiydi. Hellenist dönemde Ea'yaOannes denildi. Yunancası Ioannes, Latincesi Johannes, îbranicesiYohanan, Ġngilizcesi John'dur. Bundan dolayı bazı bi-limadamları neYahya'nın ne Ġsa'nın mevcut olmadığını yalnızca su-tanrısının, güneĢtannsınmbulunduğunu savundular. Tarihçi Jose-phus Yahya'runvarlığını garantiler gibi görünüyor' ben de onun nasıl hem tanrınınadı hem de ritiyle ortaya çıktığını tasarlamayı okuyucuya bırakıyorum.Vaftiz episodu, demek ki, mitolojik bir motif olarak da, biyografikbir olay olarak da alınsa, vazgeçilmez bir eĢik olarak duruyor. Budaefsanesinde eĢdeğeri, zaviyelere ve zahitlere yapılan bir dizi ziyarettir.Nairanjana ırmağı kıyısında oruç tutan beĢ dilenci ziyaretiyle biter.Burada kaldıktan sonra geleceğin Buda'sı ırmağın sularında yıkanmıĢve Aydınlanma Ağacına tek baĢına gitmiĢtir.* 75^ Benzer biçimde, VaftizciYahya ve yoldaĢı, Kurtarıcının zaferinden önceki azizce gerçekleĢmeninson aĢamasını temsil ederler. Bundan sonra bireysel, yalnızbir macera baĢlıyacaktır. Geleceğin Buda'sının, zamanın bütün bilgelerinismaması, Nairanjanada yıkanması ve ağaca tek baĢına doğru yolalması gibi, îsa da, beĢ yüzyıl sonra ġeriatm dehasmı ve Ferisüerinöğretisini geride bırakarak, zamanının nihai öğretmenine gelmiĢ -ondan öteye geçmiĢtir.Markosa göre Ġndide, dediğimiz gibi, bu olay, Kurtarıcının ilk kezsözünün ediliĢidir, bu metinde Bakire doğum yoktur. Ama Pavlus veYuhanna'da -hatta daha sonraki karıĢmalar olabilecek olan yukarıda(•) Bkz. Sayfa 235.293


alıntıladığımız iki bölümden baĢka Matta ve Luka'da da- bu olaydansözedilmez. Üstelik, Matta ve Luka'da iki baĢka Ģecere vardır; ikisi deĠsa'dan Davud evine Yusuf dan gider. 76 Mantıksal olarak bu destanınYahudi biçimiyle geliĢimi aĢamasında, Yahudilik dıĢı bir anlayıĢ olanbir kahramanın Tanrıdan gebe kalınarak doğması yoktu, baĢlangıçolarak vaftiz episodu Mesih iĢlevinin açılıĢıydı.ÇÖLDEKĠ TEREDDÜTMarkosa göre Ġncil 'Sen benim sevgili Oğlumsun' sözlerinden sonraĢöyle devam eden 'Ruh hemen onu çöle Ģevketti, ve ġeytan tarafındantecrübe olunarak, kırk gün çölde kaldı; vahĢi hayvanlarla beraberdi,melekler de ona hizmet ediyorlardı.* i||jhMatta ve Luka bu anlatımı geniĢletiyorlar. AĢağıdaki Luka'dan:'Ġsa Ruhülkudüsle dolu olarak, Erdenden avdet etti, ve Ruh tarafındançöle sevkedildi. Kırk gün müddet Ġblis tarafından tecrübeolundu. O günlerde bir Ģey yemedi, ve onlar tamam olunca acıktı. Ġblisde ona dedi: Eğer sen Allahın Oğlu isen, bu taĢa söyle ekmek olsun. Ġsaona cevap verdi: Ġnsan yalnız ekmekle yaĢamaz, diye yazılmıĢtır.(Tesniye 8:3)(*)'Onu yükseğe çıkararak dünyanın bütün ülkelerini bir an içindekendisine gösterdi. Ve Ġblis ona. dedi: Bütün bunların hükümdarlığını,ve onların izzetini sana vereceğim, çünkü o bana verilmiĢtir, istediğimeonu veririm. Ġmdi önümde secde kılarsan, hepsi senin olacak. Ġsa cevapverip ona dedi: Rab Allahına tapınacak ve yalnız ona kulluk edeceksindiye yazılmıĢtır. (Tesniye 6:13)Onu YeruĢalime götürdü, mabedin tepesine koyup ona dedi: Eğersen Allahın Oğlu isen, kendini buradan aĢağı at, çünkü yazılmıĢtır:O, senin hakkında meleklerine, seni korusunlar diye emredecek,ve,Ayağını bir taĢa çarpmıyacaksın, diyeElleri üzerinde seni taĢıyacaklar. (Mezmurlar, 91:11-12)Ġsa cevap verip ona dedi: Sen Allahın Rabbi denemeyeceksin denilmiĢtir.(Tesniye 6:16)(**) Ġblis her tecrübeyi bitirdikten sonra, bir zama-(*) Matta'run anlatımı da aynıdır, fakat o 'fakat Allahın ağzından çıkan her bir sözleyaĢar' diye eklemiĢtir. (**) Matta, ikinci ve üçüncüteĢviklerin yerini değiĢtiriyor.294


na kadar ondan ayrüdı.(*)'Puriten Milton'un epik Ģiiri Kazanılan Cennet'in, çölde aklın iblisezaferi episoduna adandığını belirtmek gerekir; oysa bir Gotik yazarınveya bugün bir Katoliğin, bu adla bir yapıtta, çarmıhta dünyanın kazanılmasıiçin kurban olmayı konu edinmesi beklenir.Dünya Kurtarıcısının Ġblis tarafından, dünya krallıklarının yetki veihtiĢamına sahipken, günaha teĢvik edilmesi, Buda'run -önceki DünyaKurtarıcısı- adı 'Ġstek ve Ölüm' olan dünya halinin Rabbi tarafındanyoldan çıkartılmasına -zıtlık içinde de olsa- benzerliği devurgulanmalıdır. Bilgelerin öğretilerini tartıĢhkdan ve Nairanjana'dayıkandıktan sonra geleceğin Buda'sı ilerledi ve kıyıda oturdu. Birçoban kızı, tanrılar tarafından harekete geçirilip yol gösterilerek, onagüzel bir kâsede süt getirdi. Buda'mn zayıf gövdesi onunla güç kazandıve tek basma Aydınlanma Ağacına ilerledi. Orada ona dünyahayalinin yaratıcısı göründü.Masalı Doğu Mitololjisi'nde anlattım, burada yinelemeyeceğim.^Yalnız Ġsa'nın çöldeki durumuyla iliĢkisini gösteriyorum. Buda'rungünaha ilk teĢvik ediliĢi, istekleydi (kama), ikincisi korkuyla, ölümkorkusuyla (mara); ikisi de modern psikoloji okullarındaki iki ana vehimkaynağıyla çakıĢıyor. Ġstek ve saldırganlık, eros ve thanatos.^Bunlar yaĢamın ana dürtüleridir, onları aĢarak Buda dünya hayalininÖzümlendiği bilgi çevrenine yükseldi. Ve bundan sonra da elli yıl bunlarıöğretti.Hıristiyan sahnesinde, ilk teĢvik ekonomiktir, önce ye, ruhu sonraara. Bu da Nietzsche'nin felsefesidir: 'pazar yerinin sinekleri': pazarınkaynağı, güvenlik, ekonomik determinizm. Ġkinci teĢvikse, Luka'yagöre ikinci, Matta'ya göre üçüncü) siyasaldır: dünyayı yönet, (elbette,Levant'ta her zaman olduğu gibi, tanrı adına) Eski Ahitin Mesih umudununanlayıĢı da bu kapsamdaydı. Profesör Klausner'in (her zamankiitalikleriyle):'Mesih inancının tanımı: bu çağın sonuna ilişkin peygamberce bir kehanet;güçlü bir kurtana, gücü ve ruhuyla tam kurtuluşu getirecek, İsrailhalkı, siyasal ve ruhsal olarak kurtulacak ve onlarla birlikte, insan ırkınadünyada saadet ve mükemmel ahlak gelecektir... İsrail halkının Mesih inananda,siyasal yön, ahlak yönüyle kol koladır, ulusal yön de evrensel yönüylebirliktedir. Siyasal ve ulusal yönü kaldırıp yalnız ahlaksal ve ruhsal(*) Luka 4.1-13, Matta, 'O zaman Ġblis onu bıraktı, ve iĢte, melekler gelip ona hizmet ediyorlardı'diye bitiriyor. Matta 4:1-11.295


yönüne sahip çıkan Hıristiyanlıktır.( 80)Hıristiyan gühana teĢvik sahnesinde, Eski Ahitden Yeni Ahite değiĢikliğin,yetkin simgesel terimlerle yer aldığını gördük. Öyle görünüyorki, en eski Hıristiyan metinlerinde bile, Mesih Çağının siyasal,ekonomik kaynağı reddedilmiĢti, ulusal ve ırka iliĢkin bir temel yerinede evrensel bir yaklaĢım benimsenmiĢti. Bunun Ġsa'dan mı kaynaklandığınıkimse söyleyemez, ama ne olursa olsun, Ġncilin temelibudur; Hıristiyanlığın da Budizm gibi Dünya Dini (etnik, aĢiret, ırkveya ulusal değil) olarak sınıflandırılmasının nedeni de budur.öte yandan, Dr. Jung'un 'ĢiĢinme' diye terimleĢtirdiği tehlike bundansonraki denemedir. Mistik zihnin, dünyaya baskın çıktığına inandığıânda yüceltilmesi.(*) iblis tarafından tapınağın kulesine çıkarılanTanrının Oğlu, Schopenhauer'in terimleriyle varlığın 'hayvani' ve "bitkisel'iki maddi temelini aĢmıĢken, dünyanın izinden ve ağırlıktan Çeriolarak melek olmak durumundadır. Ama Ġsa, Gerçek Tanrı olduğukadar Gerçek Ġnsan olarak, (gene Jung'un bir terimiyle) "birleĢtiren'veya 'aĢkın' bir simgedir; antitezler arasındaki, bu kez, yerle gök arasındakiyolu gösterir. Buradan da öğreniyoruz ki, vecde kapılmak yerine,Tanrı oğlu olduğu kadar Ġnsan oğlu olduğu için, toplumuna,öğretmenlik yapmak üzere, dönüyor.DÜNYA ÖĞRETMENĠGene Markos'a göre:Yahya ele verildikten sonra, Ġsa, Allanın Ġncilini vazederek, Galileyegelip dedi: Vakit tamam oldu, ve Allanın melekutu yalandır, tövdeedin, ve Ġncile iman eyleyin.Galile denizi kıyısından geçerek, Simunu ve kardeĢi Andreas'ı denizeağ atarlarken gördü, çünkü balıkçı idiler. Ġsa onlara dedi: Ar-dımcagelin, sizi insan avcıları yapacağım. Onlar da hemen ağlarını bırakıponun ardınca gittiler. Oradan biraz ilerde gidince, Zebedinin oğluYakubu, ve kardeĢi Yuhannnayı gördü, kayıkta ağlarını tamirediyorlardı, hemen onları çağırdı, onlar da babaları Zebediyi kayıktaiĢçilerle bırakıp onun ardınca gittiler.Kefemahuma girdiler, ve Ġsa hemen Sebt günü havraya girip(*) Odysseia'da tartıĢılan Aiolos episoduna bkz. sayfa 145.296


öğretiyordu. Onun öğretiĢine çok ĢaĢtılar, çünkü onlara yazıcılar gibideğil, fakat hakimiyet sahibi gibi öğretiyordu. Hemen onların havrasındamurdar ruh ile bir adam olup, bağırarak dedi: Bizden sana ne,ey Nasıralı Ġsa? bizi helak etmeye mi geldin? Kimsin, seni biliyorum;Allahın Mukaddesi. îsa onu azarlayıp: Sus, ve ondan çık, dedi. Murdarruh da onu sarsıp yüksek sesle bağırarak ondan çıkü. Hepsi deĢaĢtılar, o derece ki, birbirine sorup diyorlardı; Bu nedir? yeni öğretiĢ!o, murdar ruhlara bile hakimiyetle emrediyor, ve kendisine itaateyliyorlar. Onun hakkındaki rivayet bütün Galile çevresinde her yerehemen yayıldı'/ 8 *)Uzaktan bakıldığında, Galile'nin gezgin bilgesi, müritler grubu,öğretisi, mucizeleri, Ģeriatın mevcut yorumcularına meydan okuyuĢuile, kendinden öncekiler ve sonrakileri andırıyor. Buda, Jairüzminsayısız Dünya Öğretmenleri, Ilyas ve EliĢa, Pythagoras, Parmenidesve Tyanalı Apollonius. Mucizeler de, özellikle, Doğunun harika yaratıcılarınınarketipi gibi görünüyor. Gerçekten, bu tür kiĢilerden bazılarıYeni Ahit'in kendisinde anılmıĢtır: Sarniriyeli Simun Magus (ResullerinĠĢleri 8:9-24) , BaryeĢu ve Sihirbaz Elimas (R.ĠĢleri 13:6-12),Efesli Yahudi baĢkâhin Skeva'nın yedi oğlu (R. ĠĢleri 19:13-20), veKayseriye'de Peygamber Agabus (R.ĠĢleri 21:10-11). Kilise bir dizi Ġsamucizesi saymıĢtır; yüksek bir dinin kanıtı hatta çekiciliği olarak böylebüyülü iĢaretlerin neden hâlâ bilinçli insanlar arasında bile, geçerliolduğunu anlamak zor, Profesör Guignebert'in gözlemlediği gibi:'Arzu eden bütün dinlerin mucizeleri olmuĢtur, hem de aynı mucizeler;ve öte yandan, hepsi de belli bazı mucizelerden de kendileriniuzak tutmuĢlardır, önyargısız bir bilim adamı bunu anlamakta zorlukçekmez, çünkü aynı etkilerin aynı sonuçlan yarattığım bilir. Garip olaninananların da buna ĢaĢırmamasıdır. Safça... onun mucizelerinin tekgerçek olanlar olduğunda ısrar eder, baĢkaları boĢ görünümlerdir,uydurmadır, sahtekarlıktır, anlaĢılamamıĢ gerçeklerdir veya büyüdür.(82 >'öte yandan, yalandan bakıldığında, kalıtımının bağlamında Nasıralı,iki büyük yenilik yapmıĢtır. Ġlki sözü çıkmayınca yeniden yorumlanmakzorunda kalınmıĢtır, gene de bugüne kadar inancın temelmitolojik beklentisini oluĢturur. Ġkincisiyse Hıristiyan dünyayaahlaksal ve ruhsal temelini, ruhbandan ve kutsallıktan farklı biçimde,kazandırmıĢtır.Yeni Haberlerin ilk çağrısından beri Tanrının krallığının yalan297


olduğuna inanılmıĢtır. Kilisenin ilk yüzyılında bu ilan sözcük anlamıyla,kıyamete iliĢkin tarihsel terimler olarak yorumlanmıĢtır. Örnekolarak Pavlusun Romalılara mektubunda dediği gibi: 'Ve bunu yapın,çünkü zamanı bilirsiniz, ki, zaten, sizin için uykudan uyanmak saatidir,çünkü Ģimdi kurtuluĢumuz iman ettiğimiz vakitte olduğundan dahayakındır, gece ilerledi, ve gündüz yaklaĢtı, imdi karanlık iĢleriniüzerimizden atalım, ve nur silahlarım kuĢanalım'.* 83 ) Essenelerinbeklediği Mesih Günü gelmiĢti.Fakat MeĢinin kendisi, bekleyen ve gözleyen Essenelerin tersine vegene Yahya'nın tersine, ne ahlaka ne de sözcüğün gerçek anlamıylazahit değildi. Ġncelikli bir biçimde, bir olay üstüne, Musa'nın ġeriatımda kaldırmıĢtı: 'Ġnsan Sebt günü için değil, Sebt günü insan için oldu.Böylece Ġnsanoğlu Sebt gününün de Rabbidir'* 84 ), ve gene, 'Hiç kimseyeni Ģarabı eski tulumlara koymaz, yoksa Ģarap tulumları patlatır, Ģarapda, tulumlar da telef olur, yeni Ģarabı yeni tulumlara korlar'* 85 ) diyordu.Ve günahkarlarla oturup yediğinden Ģikayet edildiğinde, 'Ben salihlerideğil, fakat günahkarları çağırmaya geldim' diye yanıt veriyordu.* 86^Dahası, Hıristiyanlığın Essene yürek temizliği anlayıĢına en ters olduğuyeri, Kumran'm beyaz elbiseli kardeĢlerinin kendi ıĢık kardeĢleri içinsevgi fakat karanlık oğullan için nefret öğütlerken, Ġsa'nın'DüĢmanlarınızı sevin* 87 ) demesiydi. Ve yazıcılardan biri "Emirlerinbirincisi hangisidir?' diye sorduğunda, 'Dinle ey israil, Allahımız Rabbir olan Rabdir. Ve Rab Allahını bütün yüreğinle, bütün canınla, bütünfikrinle, ve bütün kuvvetinle seveceksin' (Tesniye 6:4) diye yanıt verdi,ikincisi de, 'KomĢunu kendin gibi seveceksin. (Levililer 19:18)Bunlardan daha büyük baĢka emir yoktur' dedi.* 88 )ANAHTARLARIN GÜCÜ£$£•..Mattaya göre Incilde okuyoruz:'Ve Isa, Filipus Kayseriyesi tarafından geldiği zaman, kendi Ģakirtlerindensordu: Halkın dediğine göre insanoğlu kimdir. Ve onlardediler: Bazıları Vaftizci Yahya, baĢkaları Öya, baĢkaları da Yeremyat,yahut peygamberlerden biridir, diyorlar. Isa onlara dedi: Ya siz,ben kimim dersiniz? Simun Petrus cevap verip dedi: Sen hay olan AllanınOğlu, Mesihsin. Ve Isa cevap vererek ona dedi: Ne mutlusun ey298


Yunus oğlu Simun, çünkü bunu sana açan et ve kan değil, göklerdeolan Babamdır. Ben de sana derim ki, Sen Petrussun, ve ben kilisemibu kayanın üzerinde kuracağım, ve ölüler diyarının kapılan onu yenmeyecektir.Göklerin melekutu anahtarlarını sana vereceğim, yeryüzündebağlayacağım her Ģey göklerde bağlanmıĢ olur, veyeryüzünde çözeceğim her Ģey göklerde çözülmüĢ olur. O zamankendisinin Mesih olduğunu kimseye söylemesinler diye Ģakirtlerineemretti.Ġsa YeruĢalime gitmek, ihtiyarlar ve baĢkâhinlerle yazıcıların elindençok Ģeyler çekip öldürmek, ve üçüncü günde kıyam etmek gerekolduğunu Ģakirtlerine o vakitten göstermeye baĢladı. Ve Petrus onu biryana alıp: Ya Rab, bu senden ırak olsun, bu sana asla olmayacak, diyeonu azarlamaya baĢladı. Fakat Ġsa dönüp Petrusa dedi: Çekil arkama,ġeytan, sen bana tökezsin, çünkü sen Allah Ģeylerini değil, ancakinsan Ģeylerini düĢünüyorsun.'^89 )Buda'nın yaĢam efsanesinde Dünya Öğretmeni ile sevgili hizmetçisiAmanda arasmda da karıĢık bir iliĢki vardır. Amanda, Petrusgibi, ruhsal Ģeyleri hiç doğru oturtamamıĢ fakat gene de kilisenin baĢıyapılmıĢta. Daha sonra Hıristiyan efsanelerinde Petrus'ua tapınağınsemavi kısmına yerleĢtirilmediğini fakat kapıda durduğunu görüyoruz.Herhalde koruyucusu olduğu sürünün, temeli olduğu kilise cemaatininyerinin de dıĢarısı olduğu varsayılmıĢ olmalı. Budist cemaatinde de,kâhinlerin yönetmenleri, iyi koyunları, herbirinin sonunda kendiyüreğinde bulacağı deneyime doğru götüren hazırlayıcı bir yönetimitemsil ederler. Ananda'mn kaba hümanizminde Ģefkatle yansıyananlam da budur. Evangelist yazında da Petrus'un iyi -gerçekten, çokiyi- sadık, onurlu ve ustasına sıkı sıkı bağlı bir yorumla temsiledilmesi kuĢkusuz bundandır; bir parça görüĢü olmak, onu, kapıdankavrayıĢa ulaĢtırabilirdi.SON GÜNAkĢam olunca, Ġsa Onikilere geldi (Hamursuz Ekmeğin ilk günü,dolanan kuzunun kurban ediliĢi) Ve sofrada oturup yerlerken dedi:Doğrusu size derim, benimle beraber yemekte olan sizlerden biri beniele verecektir. Onlar da kederlenmeye ve birer birer kendisine: Benmiyim? demeye baĢladılar. Onlara dedi: Benimle sahana banan oniki-299


lerden biri. Gerçi insanoğlu kendisi için yazılmıĢ olduğu üzere gidiyor,fakat vay baĢına o adamın ki, insanoğlu onun vasıtası ile ele veriliyor!O adam doğmamıĢ olsaydı kendisine ne iyi olurdu.Onlar yemek yerlerken ekmek aldı, Ģükran duası edip kırdı, ve onlaravererek dedi: Alın, bu benim bedenimdir. Ve bir kâse aldı,"Ģükredip onlara verdi: hepsi de ondan içtiler. Ve onlara dedi: Bu benimkanım, bir çokları için dökülen ahdin kanıdır. Doğrusu size derim:Allanın melekutunda onu taze olarak içeceğim güne kadar asmanınmahsulünden artık içmeyeceğim.Ve onlar bir ilahı okuyup Zeytinlik dağına çıktılar.Ġsa onlara dedi: Hepinizin sürçeceksiniz, çünkü yazılmıĢtır: Çobanıvuracağım ve koyunlar dağılacaklar. (Zekarya 13:7) Fakat ben kıyamettikten sonra, sizden önce Galileye gideceğim. Lakin Petrus ona dedi:Eğer hepsi sürçseler bile, ben sürçmem. Ġsa da ona dedi: Doğrusu sanaderim: Bu gün, hatta bu gece, horoz iki kere ötmeden önce, sen beni üçkere inkar edeceksin. Fakat Petrus Ģiddetle dedi: Bana seninle beraberölmek lazım gelse de, seni hiç inkar etmem. Hepsi de böyle dediler.Getsemani denilen bir yere geldiler. Ġsa Ģakirtlerine dedi: Ben duaedinceye kadar siz burada oturun. Petrus, Yakubu ve Yuhannayı beraberaldı, ve dehĢete düĢüp çok sıkılmaya baĢladı. Onlara dedi: Canım ölümderecesinde çok kederlidir, burada kalıp uyanık durun. Biraz ileri gidipyere kapandı, ve mümkünse, bu saat kendisinden geçsin, diye duaederek diyordu: Abba, Basa, sana her Ģey mümkündür, bu kâseyibenden geçir, lakin benim istediğim değil, senin istediğin olsun. Vegelip onları uykuda buldu, ve Petrusa dedi: Simun, uyuyor musun? birsaat uyanık duramadın mı? Uyanık durup dua edin ki, iğvayadüĢmeyesirüz, gerçi ruh isteklidir, fakat beden zayıftır. Yine gidip duaederek aynı sözü söyledi. Tekrar geldi, onları yine uykuda buldu, çünküonların gözleri ağırlaĢmıĢtı, ve ona ne cevap vereceklerini bilmiyorlardı.Üçüncü kere gelip onlara dedi' Artık uyuyup rahat edin. Yeter, saatgeldi, iĢte, insanoğlu günahkarların eline veriliyor; kalkın, gidelim; iĢte,beni ele veren yaklaĢtı.O henüz söylemekte iken, hemen Onikilerden biri olan Yahuda, veonunla beraber baĢkâhinler, yazıcılar ve ihtiyarlar tarafından bir kalabalık,kılıçlarla ve sopalarla geldi. Ġmdi onu ele veren: Kimi öpersem,odur; onu tutun ve emniyet altında götürün, diye onlara bir iĢaret vermiĢti.Geldiği zaman, hemen yaklaĢıp îsaya: Rabbi, diyerek onu öptü.300


Onlar üzerine el atarak Tanı tuttular. Fakat yanında duranlardan birikılıcını çekti, baĢkâhinin hizmetçisine vurup kulağını düĢürdü. Ġsacevap verip onlara dedi: Kılıçlarla ve sopalarla bir hayduda karĢı imiĢgibi beni tutmaya mı çıktınız? Ben her gün mabette öğreterek sizinleberaberdim, beni tutmadınız, fakat yazıların yerine gelmesi içindir. Vehepsi îsayı bırakıp kaçtılar.Çıplak bedeninin üzerine bir keten beze sarınmıĢ bir genç onunardınca gidiyordu, onu tuttular. Fakat o, keten bezi bırakıp çıplakkaçtı. . 'isa'yı baĢkâhine götürdüler, bütün baĢkâhinler, ihtiyarlar ve yazıcılarorada toplandılar. Petrus uzaktan ta baĢkâhinin avlusunun içinekadar onun arkasından geldi, ve hizmetçilerle beraber ateĢin ıĢığındaoturmuĢ ısınıyordu, imdi, baĢkâhinler ve bütün Millet meclisi isa'yıöldürmek için kendisine karĢı Ģehadet aradüar ve bulamadılar. Çünkübir çoğu ona karĢı yalan Ģehadet ettiler, fakat Ģehadetleri birbirineuymuyordu. Bazdan kalkıp ona karĢı yalan Ģehadet ederek dediler: Elile yapılmıĢ bir mabedi yıkacağım, ve el ile yapılmamıĢ bir baĢkasınıüç günde yapacağım, dediğini biz iĢittik. Böyle iken de, Ģehadetleribirbirine uymadı. BaĢkâhin ortaya kalkıp isa'ya sorarak dedi: Sen hiçcevap vermedin. BaĢkâhin yine sorup ona dedi: Muba-rekin OğluMesih sen misin? Isa da dedi: Benim, ve insanoğlunun Kudretinsağında oturduğunu, ve gökün bulutları ile geldiğini göreceksiniz.BaĢkâhin esvabım yırtıp dedi: Artık Ģahitlere ne ihtiyacımız var? Sizküfürü iĢittiniz, sine nasıl görünür? Ölümü hak etti diye hepsihükmettiler. Bazısı; üzerine tükürmeye ve yüzünü örtüp ona yumrukvurarak, Peygamberlik et, demeye baĢladılar, ve hizmetçiler tokatvurarak onu aldılar.Petrus aĢağıda avluda iken, baĢkâhinin hizmetçi kızlarından birigeldi: ve Petrusu ısınırken görerek ona bakıp dedi: Sen de Nasıralı Isaile idin. Fakat o inkar edip dedi: Senin dediğini bilmiyorum, ne deanlıyorum. DıĢ kapının önüne çıktı ve horoz öttü. Hizmetçi kız onutekrar görüp duranlara: Bu onlardandır, demeğe baĢladı. Fakat o yineinkar etti. Biraz sonra, duranlar yine Petrusa dediler: Gerçek sen onlardansın,zira Galilerisin. O ise, lanet edip and etmeye baĢladı:Söylediğiniz o adamı tanımam. Ve hemen horoz ikinci kere öttü. Ġsa'run kendisine söylediği: Horoz iki kere ötmeden önce, beni üç kere inkaredeceksin, sözü Petrusun hatırına geldi. Ve bunu düĢünerek ağladı.301


ihtiyarlar ve vazıcılar ile baĢka hin ler ve bütün Millet meclisi hemensabahleyin müĢavere ettiler, isa'yı bağladılar, ve onu götürüp Pilatusaverdiler. Pilatus da ondan sordu: Sen Yahudilerin kralı mısın? Oda cevap verip ona dedi: Söylediğin gibidir. BaĢkâhinler onu çokĢeylerle itham ettiler. Pilatus yine ondan sorup dedi: Sen hiç cevapvermiyor musun? bak, ne kadar Ģeylerle seni itham ediyorlar. Fakat Ġsaartık hiç cevap vermedi, Ģöyle ki, Pilatus ĢaĢtı.Pilatus, her bayramda kendisinden istedikleri bir mahpusu onlarasalı verirdi. Barabbas adında biri vardı, isyanda adam öldüren asilerleberaber zincire vurulmuĢtu. Ve halk çıkıp kendilerine yaptığı üzreyapmasını dilemeğe baĢladı. Pilatus da onlara cevap verip dedi: SizeYahudilerin Kralını salıvereyim, ister misiniz? Çünkü baĢkâhinlerinkıskançlıktan dolayı onu ele vermiĢ olduklarını anlıyordu. FakatbaĢkâhinler daha ziyade Barabbası onlara salıvermesi için halkıkıĢkırttılar. Pilatus yine cevap verip onlara dedi: Öyle ise, YahudilerinKralı-dediğiniz adama ne yapayım? onlar da: Onu haça ger diye yinebağırdılar. Pilatus onlara dedi: Ya, o ne kötülük etti? Onlar ise: Onuhaça ger, diye çok bağırdılar. Pilatus halkı memnun etmek isteyip onlaraBarabbası salıverdi, ve Ġsa'yı dövdükten sonra haça gerilsin diyeverdi.Askerler onu sarayın iç avlusuna götürdüler, ve bütün taburu topladılar.Ona erguvani giydirdiler, bir diken taç örüp baĢına koydular, veonu selamlamaya baĢladılar: Selam ey Yahudilerin Kralı! Bir kamıĢlabaĢına vurdular, üzerine tükürdüler, ve diz çöküp ona secde kıldılar.Onunla eğlendikten sonra erguvaniyi ondan çıkarıp kendi esvabınıgiydirdiler. Ve onu haça germek için dıĢarı götürdüler.Kırdan gelerek geçmekte olan iskender ile Rufusun babası, KirindiSim un denilen birini, Ġsa'nın haçını taĢısın diye angaryacı ettiler.Ġsa'yı Golgota denilen yere getirdiler, ki tercüme olunursa, Kafakemeği yeri, demektir, ona mür Ue karıĢık Ģarap verdiler, fakat almadı.Ve onu haça gerip kim ne alacak diye esvaplarını kura atarak onlarıpaylaĢtılar. Üçüncü saatti, onu haça gerdiler. Onun üzerinde suç yaftası:Yahudilerin Kralı, diye yazılmıĢtı. Biri sağında, biri solunda, ikihaydudu onunla beraber haça gerdiler. Geçenler: Vay! Sen ki mabediyıkar ve üç günde yaparsın, haçtan inerek kendini kurtar, diye baĢlarınısallayıp ona söverlerdi. Aynı suretle baĢkâhinler yazıcılarla aralarındaeğlenerek dediler: O, baĢkalarını kurtardı, kendisini kurta-302


amıyor. ġimdi Ġsrail'in Kralı, Mesih, haçtan insin de görelim, veiman edelim. Onunla beraber haça gerilmiĢ olanlar da ona sitem ettiler.Altıncı saat olunca, bütün yer üzerine dokuzuncu saatte kadar karanlıkçöktü. Dokuzuncu saatte Ġsa yüksek sesle bağırdı: Ekti, Eloi,lama sabaktani? ki tercüme olundukta, Allahım, Allahım, niçin benibıraktın? demektir. Orada duranlardan bazıları bunu iĢitince: ĠĢte,Ġlyayı çağırıyor dediler. Biri koĢup bir süngeri sirke ile doldurdu, vebir kamıĢa takıp ona.içirdi ve dedi: Bırakın, görelim, Ġlya onu indirmeyegelir mi? Ġsa yüksek ses çıkarıp ruhu verdi. Ve mabedin perdesiyukarıdan aĢağıya kadar ikiye yarıldı. Ġsa'nın karĢısında duran yüzbaĢıonun böyle ruhunu verdiğini gördüğü zaman: Gerçek bu adam AllanınOğlu idi, dedi. Orada uzaktan bakmakta olan kadınlar arasında,Galilede iken Ġsa'nın ardınca gidip kendisine hizmet eden MecdelliMeryem, ve küçük Yakub ile Yosesin anası Meryem, ve Salome, veonunla beraber YeruĢalime çıkmıĢ olan baĢka bir çok kadınlar vardı.Artık akĢam olunca, Hazırlık günü, yani Sebtin arifesi olduğundan,Allanın melekutunu bekleyen Meclis azasından itibarlı bir adam olanArimatealı Yusuf geldi, ve cesaret edip Pilatusa gitti. Ġsa' run cesediniistedi. Pilatus onun öldüğüne ĢaĢtı ve yüzbaĢıyı yanına çağırıp: Öleliepey oldu mu? diye ondan sordu. YüzbaĢıdan öğrendiği zaman, cesediYusuf a bağıĢladı. O da keten bezi satin aldı, onu indirip keten bezinesardı, ve kayada oyulmuĢ bir kabre koydu, ve kabrin kapısına bir taĢyuvarladı. Mecdelli Meryem ve Yosesin anası Meryem, onu nereyekonulduğunu görüyorlardı.Sebt günü geçince Mecdelli Meryem, Yakubun anası Meryem, veSalome gelip ona sürmek için baharlar sarın aldılar. Ve haftanın ilkgününde sabah çok erken, güneĢ doğduğu vakit, kabre geldiler. Aralarındadiyorlardı: Kabrin kapısından taĢı bize kim yuvarlayacak? Vegözlerini kaldırınca, taĢı yuvarlanmıĢ gördüler, çünkü pek büyüktü.Kabre girerek, sağ tarafta beyaz kaftan giyinmiĢ bir genci oturuyorgördüler, ve çok ĢaĢtılar. O da onlara dedi: ġaĢmayın, siz haça gerilmiĢ. olan Nasıralı Ġsa'yı arıyorsunuz, o kıyam ermiĢtir, burada değildir,iĢte onu koydukları yer! Fakat gidin, onun Ģakirtlerine ve Petrusadiyin: O sizden önce Galileye gidiyor, size dediği gibi kendisiniorada göreceksiniz. Kadınlar da çıkıp kabirden kaçtılar, çünkü kendilerinititreme ve ĢaĢkınlık almıĢtı, kimseye de bir Ģey söylemediler,303


çünkü korkuyorlardı'/ 90^5. HAYAL OLAN MESĠHġurası açık ki, biyografik ayrıntılara uysa da uymasa da çarmıhagerilen ve kıyam eden Mesih efsanesi, eski, sevilen Tammuz, Adonis,Osiris dönemleri motiflerine yeni, sıcak bilinç ve insancıllık getirmiĢtir.Gerçekten, bütün doğu Akdeniz'in atmosferini Hıristiyan efsanesininhemen kaplaması ve geliĢmesi için hazırlayıp besleyen bu eskimitoslardı. Ama pagan mitoloji ve kültlerin kendileri de aynı zamandadönüĢüme yönelmiĢti. Bütün olarak Hellenist 'insancıllık' kavramı, ırka,ulusal, aĢiret ve mezhep biçimlerini aĢarak, her yerde kül-türlerarasıkültlerin etkisini geliĢtiriyordu. Kırsal bölgelerden kozmopolitbölgelere doğru geliĢen akım, eski sevilen ilahları, yüzyıllar önce, içtenbir kiĢiselliğe, psikolojik olarak etken ruhsal kılavuzlara dönüĢtürmüĢ,elitler arasında olduğu kadar popüler baĢlangıç liflerinde de ortayaçıkmıĢtı. Genel olarak mistik ve felsefi düĢüncenin dinsel simgelerlekaynaĢması da, her yerde, bir iletiĢim kalıbmdan ötekine geçmeyiolanaklı kılmıĢtı; yeni sözel tanımlardan yeni ikonog-rafik bileĢimlereve tersine geçiĢ mümkündü. AĢoka'nın (* ö. 268-232)(*) Budistmisyonundan baĢlıyarak Hindistan'ın da etkisi söz konusuydu.Mitosların olduğu kadar kültlerin çoğalması da çok fazlaydı. Böyle biratmosferde Hıristiyanların kurtarıcı imgesinin paganların etkisindekalma tehlikesi kadar, Ģöyle ya da böyle, ilgili pagan kültlerinceözümsenmesi de kaçınılmazdı.Pavlus'un Roma'dan l.S. 61-64'de Anadolu'da yeni kurulmuĢ* Kolosetopluluğuna gönderdiği mektuplarda bile, yeni kuĢaklar arasındageliĢen Gnostik sapkınlıktan söz edilmektedir. Uzak cemaatine Ģöylesesleniyordu:'ġakırım, Mesihe göre değil, insanların annesine, dünyanın iptidaliğinegöre, felsefe ve boĢ hile ile kimse size yağma etmesin... riyasetlerive hükümetleri üzerinden atarak onlara haçta muzaffer oldu veonları açıkça teĢhir etti... isteyerek alçakgönüllülük edip meleklereibadet eden, görmüĢ olduğu Ģeylerde kalan, kendi cismani aklı ile boĢyere kabaran ve BaĢı sıkı tutmayan bir kimse, sizi mükafatındanmahrum etmesin. O BaĢtan bütün beden, mafsallar ve bağlar vasıtası(*) Bkz. Sayfa 239 ve Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, sayfa 305.304


ile yardım olunarak, ve terkip edilerek Allahın verdiği büyümeklebüyür... Ġmdi yeryüzündeki azanızı, zinayı, pisliği, ihtirası, kötü arzuyuve putperestlik olan tamahkarlığı öldürün bunlardan dolayı Allahıngazabı itaatsizlik oğullarının üzerine geliyor; bunlarda yaĢadığınızzaman, siz de bir vakit onlarda yürüdünüz; fakat Ģimdi siz degazabı, hiddeti, fenalığı, iftirayı, ağzınızdan edebsizce sözleri, hepsinibertaraf edin'.^91 'Yakı n zamanlara kadar Roma Ġmparatorluğunun ilk yüzyıllarındaserpilen Gnostik Hıristiyan mezheplerinin gerçek öğretilerinin ne olduğubilinmiyordu. Ġ.S. IV ve V. yüzyıllarda Ortodoks Kilisenin zaferi,yasaklanmıĢ yazıların, öğretilerin ve öğretmenlerin yok olmasına nedenolmuĢtu. Onlara iliĢkin bilgilerimiz onların düĢmanlarından, KiliseBabalarından geliyor, özellikle Justin Martyr ve Irenaeus (D. yüzyıl),Ġskenderiyeli Clement (II. yüzyıl sonu III. yüzyıl baĢı), Hip-polytus 0..S.230) ve Epiphanius (Ġ.S. 315-402). Bu nedenle, 1945'de Yukarı Mısır'daNag-Hamadi yakınlarında kırk sekiz Kıpti Gnostik eser bulunması ÖlüDeniz Namelerinin bulunması kadar önemlidir. *.< Topraktan çıkarılanyaklaĢık yedi yüz sayfa vardı. Bunların çoğunluğu Ģimdi Kahire'de KıptiMüzesinde. Biri 1952'de Zürih Jung Enstitüsüne geldi. Yayınlar veçeviriler yapılıyor, daha yapılacak çok iĢ var; bilimadamlan gelecekyıllarda Gnostizm hakkında bugünkünden çok daha fazla Ģey bilecekler.Gene de önde gelen ilke ve temalar artık açığa çıkarılmıĢtır.1896'da Berlin Müzesi Hamadi metinlerinin döneminden kalma birpapirüs yazma ele geçirdi. Üç önemli Gnostik eser gün ıĢığına çıktı:'Ġsa MeĢinin Bilgisi', 'Yuhannanın Apokrifası', 'Meryemin Ġncili'. BugünPistis Sophia olarak bilinen ve 1850'ler.de çevirileri yayınlanan 1785'deBrisith Müzesinde bulunan eser de bilgi sağlamıĢtı. Son olarak, YuhannanınĠĢleri' -olarak bilinen ve Gnostik ve Ortodoks eğilimlertaĢıyan sık sık baĢvurulan eser, Dördüncü Ġncil olarak kabul ediliyorduve Ġ.S. 325'de Ġznik Konsülünde yüksek sesle okunmuĢ, sonradanresmen reddedilmiĢti. Bunların imgelemlerinin yorumu, Nag-Hamadihazinesinden öğrendiklerimizin ve yakın zamanlarda mahayana BudizmininDoketik öğretilerinden (geliĢimi ve çiçeklenmesi tam Gnostikakımın en yüksek dönemi ile çakıĢır) edindiğimiz anlayıĢınıĢığında, geniĢletilmiĢ bir yaklaĢımla yapılabilir.Örnek olarak, Yuhannanın ĠĢleri'nde, MeĢinin havarilerini GalileeDenizinde toplaması sahnesinin ĢaĢırtıcı bir tefsirini buluyoruz. Me-305


sih çöldeki kırk günlük orucundan henüz çıkmıĢtır ve ġeytana galipgelmiĢtir. Yuhanna ve Yakup kayıklarında avlanıyorlardı. Mesih kıyıdagöründü. Olayı Yuhanna'nın anlattığı varsayılıyor:'Petrus ve Andreas kardeĢleri seçtikden sonra, bana ve kardeĢimYakub'a geldi. Bize, 'Size ihtiyacım var, ardımca gelin' dedi. Bunu duyuncakardeĢim, 'Yuhanna, bu kıyıda durup bize seslenen çocuk ne istiyor?'dedi. Ben de 'Ne çocuğu?' dedim. O gene, 'Bize el sallayan' dedi.Ben yanıt verdim: Denizde çok kaldığımız için kardeĢim Yakup, doğrugöremiyorsun. Ama orada duran yakıĢıklı, sevimli ve neĢeli yüzlüadamı da görmüyor musun? O da 'Onu görmüyorum kardeĢim' diyeyanıt verdi, 'fakat gidelim ve bakalım ne istiyor'.Ve kayığımızla kıyıya gittiğimizde onu gördük, o da kıyıya çekmemizeyardım etti; onu izlemeyi düĢünerek ayrılırken bana birazsaçları dökük fakat kocaman sakallı gibi geldi, Yakupsa sakalı yeniçıkan bir genç görüyordu. Bu nedenle ikimiz de gördüklerimizin neanlama geldiğini anlıyamarmĢtık. Onu izledikçe, gördüklerimizin neanlama gelebileceği bizi daha da hayrete düĢürdü. Çünkü bana halençok güzel bir biçimde görünüyordu, ona gizliden bakmak istiyordum,gözlerini kırptığını hiç görmemiĢtim, hep açıktı. Sık sık da bana küçük,sevimsiz bir adam gibi görünüyordu, sonra gene cennete yükselen birigibi geliyordu. Dahası, onda baĢka bir olağanüstülük daha vardı,yemeğe oturduğumuzda göğsüne değiyordum ve bana bazan yumuĢakve zayıf, bazan sert ve taĢ gibi geliyordu!/ 92 )Bir baĢka haĢmetini de söylemeliyim, kardeĢim: yani, bazan onututtuğumda, katı, maddi bir gövdeyle karĢılaĢıyordum, bazan da, dokunduğumda,sanki yokmuĢ gibi maddi değildi. Eğer Ferisilerce davetedilmiĢ ve daveti kabul etmiĢse, onunla arkadaĢlık etmeliydik.Hepimizin önünde ekmek vardı ve bizimle o da bir parça almıĢtı. Fakatkendininkini Ģükran duasıyla bölüĢtürdü. Ve bu küçük ekmekle herkesdoydu, kendimizinkiler kaldı, onu davet edenler ĢaĢırmıĢlardı. Onunlayürüyerek ayak izlerini görmek istiyordum ama gördüğüm gibi,topraktan yukarıda asılı gibiydi, izlerini göremedim.Bunları ona olan inancını güçlendirmek için söylüyorum kardeĢim.Bizler halen onun izzet ve harika iĢlerini düĢünerek susmalıyız. Onlarınüstüne konuĢulamaz ve onlar ne söylenebilir ne de duyulabilir'/ 93 )'Doketizm' terimi (Yunanca dokein görünmek den) Kurtarıcınınböyle bir görünümünü açıklıyor, Mesihin insanlarca görülen gövde-306


sinin yalnızca bir görünüĢ olduğunu, gerçekte semavi ve kutsal olduğunuaçıklıyor. GörünüĢü, dahası, bakanın zihninin bir iĢlevidir,görünen gerçek değildir: değiĢebilen fakat yok edilemeyen bir maskedir.Hindistan'da, bu yüzyıllarda, Mahayana'nın de geliĢtiğinisöylemeliyiz. Orada da Buda'mn görünüĢü tam böyle açıklanıyordu.Mahayana Buda'sı Aydınlanma'ya kavuĢmuĢ bir insan değildir, Aydınlanmanınkendisinin açığa çıkmasıdır. Öğretmen biçiminde ortayaçıkar ve kendi maskeli hayallerinin dönemeçlerinde takılıp kalanlarıaydınlatmak ister. Hayaller evrensel yaĢam susuzluğundan ve ölümkorkusundan türemiĢlerdir. Mahayana Budist görüĢüne göre, görülenbütün dünya da aynı Ģekilde bir kuruntudur, özü gerçekte Bu-da'dır.Yıldızlar, karanlık, bir lamba, bir hayal, çiğ, köpük;Bir düĢ, bir ĢimĢek çakması, ve bir bulut: Böylebakmalıyız dünyaya/ 9 *)Veya Shakespeare'in güzel sözleriyle:... böyle bir maddeyizrüyalanmızm yapıldığı gibi, ve küçük yaĢamımızuykuyla çevrilidir/ 95 'Ve bununla gene sahte tarihin değil, mitosun diyarındayız. BuradaTanrı Ġhsan olmaz: ama insanın kendisi dünyadır, kutsal bilinir,tükenmez bir ruhsal derinlik alanıdır. YaratılıĢ sorunu, kuruntu sorunununkaynağıdır; Budizmde olduğu gibi psikolojik olarak ele alınmıĢtır.KurtuluĢ sorunu da, bu görüĢle, psikolojiktir.Son dönem Yunan-Mısır Gnostik öğretisi Corpus Hermeticum,uyuĢturulmuĢ tanrı Hermes-Thot'un vahyini ruhların kılavuzu olarakileri sürmüĢtür. Bu noktayı açıklayan mükemmel bir bölüm vardır.'Eğer kendinizi tanrıya eĢit kılmazsanız, tannyı kavnyamazsıruz;çünkü benzer benzeriyle bilinir. Gövdeye ait olan her Ģeyi temizle,kendini bütün ölçülerin ötesinde olan büyüklük gibi geniĢlet; her zamanyüksel, ve sonsuz ol; o zaman tanrıyı kavrarsın. Senin için de hiçbir Ģeyin olanaksız olmadığımı düĢün, kendinin de ölümsüz olduğunutasarla, Ve düĢüncenle her Ģeyi yakalayacağını bil, bütün sanatları vebilimi öğreneceğini; evini bütün yaĢayan yaratıkların gezdiği yer-307


lerde ara; kendini bütün yükseklerden daha yüksek kıl, bütün derinliklerdendaha alçak yap; bütün zıt nitelikleri kendinde topla, sıcak vesoğuk, kuruluk ve akıcılık; düĢün ki aynı anda her yerdesin, karada,denizde, cennette; daha doğmadığını düĢün, rahimde olduğunu, gençolduğunu, yaĢlı olduğunu, öldüğünü, mezar ötesi dünyada olduğunu;bunların hepsini düĢüncenle aynı anda yakala, bütün zamanlan vemekanları, madde ve nitelikleri ve büyüklükleri bir araya getir; o zamantannyı kavrayabilirsin. Ama ruhunu gövdene kapatırsan, kendinialçalhrsan ve 'bir Ģey bilmiyorum, bir Ģey yapamam' dersen, 'karadan vedenizden korkuyorum, cennete çıkamam, ne olduğumu bilmiyorum, neolacağımı da', o zaman, tanrıyla ne' iĢin var? DüĢüncen güzel ve iyiolan hiç bir Ģeyi alamaz, gövdene bağlanırsan ve kötüye bağlanırsan!Çünkü tannyı bilmemek kötülüğün yüksekliğidir; tannyı bilebilmekve onu bilmeyi istemek ve ummak doğrudan Ġyiliğe götüren yoldur;ilerlemesi de kolay bir yoldur. Her yerde tann. karĢına çıkar, her yerdesana görünür, onu aramadığın yerlerde ve zamanlarda, uyanıkken veUykuda, denizde ve karada seyahat ederken, gece ve gündüz,konuĢtuğunda ve sustuğunda; çünkü tann olmayan hiç bir Ģey yoktur.Ve sen Tann görünmez' mi diyorsun? Böyle konuĢma. Tann-dan dahaortada olan ne vardır? Her Ģeyi bu amaçla yapmıĢtır. Hiç bir Ģeygörünmez değildir, gövdesiz bir Ģey bile, akıl beğenisiyle görülür, tanniĢleriyle.ġimdiye kadar, defalarca sana gerçeği gösterdim. Senin dıĢındakiher Ģeyin senin gibi olduğunu düĢün, yanılmazsın.* 96 )Nag-Hamadi küpünde bulunan, Gnostik yazmalardan birindeaĢağıdaki Ġsa'ya atfedilen parçayı görüyoruz:Ben her Ģeyin üstündeki ıĢığım,Ben her Ģeyim.£?iğ&HerĢey Benden çıkar ve HerĢey bana döner.Bir parça odun yar, oradayım:Bir taĢı kaldır, beni orada bulursun.^v ,*^,Yeni Ahit Ġndilerinde Ġsa'ya atfedilen sözlerin, önce sözlü olarakinanan topluluklarda korunan, sonra değiĢik yazılarda değiĢik biçimlerdesaptanan ortak bir 'kelam' (logia) birikiminden kaynaklandığıkararlaĢtırılmıĢtır. Markos, Matta ve Luka'ya göre (bu sırayla l.S.308


75'den 90" a kadar) düzenlenen Ġndilerin, bu çeliĢen biçimlerdençıkarıldığı anlaĢılıyor. Matta ve Luka'nın, Markosdan bağımsız olarakve aynı zamanda Ģimdi kayıp olan, bilimadamlan arasında Q (Al*manca Qiielle'den, 'kaynak') diye bilinen metinden yola çıktıklarıgörülüyor. Q'nun bu 'deyiĢlerin' toplamı olduğu düĢünülüyor. Mar-kusda Q'dan yararlanmıĢ olabilir fakat Matta ve Luka kesinlikle yararlanmıĢlardır.Her biri de 'deyiĢleri', incinin kendi kendine kuruluĢugibi, kendi anlayıĢıyla düzenlenmiĢtir.Ama Ģimdi, birden, Nag-Hamadi'de saf 'deyiĢler' toplamı çıktı; bilinenortodoks Ġndilerden çok baĢka bir anlamda, Gnostik bir yön kazanmıĢlardı.Örnek olarak:'Arayan, bulana kadar durmasın, ve bulunca, derde bulaĢacak vederde bulaĢınca hayret edecek ve HerĢeyin üstünde hüküm sürecek.Müritleri ona 'Krallık ve zaman kurulacak?' dediler. Ve Ġsa, 'o beklemeklegelmeyecek; buraya bak, oraya bak, denmeyecek, ama Babanınkrallığı dünyaya yayılmıĢtır ve insanlar onu görmezler' dedi.Eğer size önderlik edenler, size 'Bakın, Krallık cennettedir' derlerse,o zaman cennetin kuĢları sizden üstündür; eğer size 'denizdedir'derlerse, o zaman balıklar sizden üstündür. Krallık sizin içinizde-dirve. sizin dıĢıruzdadır. Eğer siz kendinizi bilirseniz, o zaman bilirsiniz,ve bilirsiniz ki siz YaĢayan Babanın oğullarısınız. Ama kendinizibilmezseniz, o zaman siz fakirlik içindesiniz ve fakirsiniz.'^98 'Luka, açıkça, Ġsa'ya atıfta bulunduğunda bu deyiĢin son kısmındanalıntı yapmıĢtır. Çok tartıĢılan aĢağıdaki Ferisüerle söyleĢisinde-kisözlerle:'Ferisiler tarafından, Allanın melekutu ne vakit gelir diye Ġsa'ya sorulduğuzaman, onlara cevap verip dedi: Allanın melekutu gözlegörülerek gelmez, ne de: ĠĢte burada! yahut: Orada! diyeceklerdir,çünkü iĢte: Allanın melekutu içinizdedir'. Yunanca deyim evtoo uuoveoTiv içinizde diye çevrilmiĢtir. 99Bu son kısım, Gnostik değil, meĢru Hıristiyan yorumla okunduğunda,yüzyıllardır kilisenin, peygamberlerin izinden giderek, sapıklıklamahkum ederek ateĢ ve kılıçla yok ettiği, içkin teoloji anlamımverir. Charles Guignebert'in Nag-Hamadi küpü bulunmadan çok önceyazdığı gibi:"Dilbilim tartıĢmalar 'un içinde diye çevrilmesini haklıçıkarıyor ama olasılıklar buna karĢı. Ġsa Ferisilere saçma görünmedenAllahın krallığının onların içinde olduğunu söyleyemez ve Ferisileri


saymasak bile, otantik Yahudi olan müritleri böyle garip bir deyiĢianhyamaz. Ġncilin hiç bir görüĢü de bunu desteklemez. Eğer bu logiorfĠsa'nın Krallıkla ilgili düĢüncelerinin odak noktasıysa, tek kalmasıinanılmazdır. Bu itirazlar ve saçmalığını gösteren kanıtlar, otantikolduğu sorununu da ortadan kaldırıyor.Hepsi bu da değil. Eğer metni evtoo'u içinizde anlamıyla okursak,bir çeliĢki doğuyor. Luka bu deyiĢi bir tür gelecek Krallığa iliĢkinöğretinin giriĢi olarak alıyor (17:22)(*) Ama oradan Ġnsanoğlunun geliĢiani bir olay olarak anlatılmaktadır: 17:24, 'zira gökün altmda, ĢimĢekbir yanda çakıp gökün o bir yanına kadar aydınlattığı gibi, Ġnsanoğlu dakendi gününde böyle olacaktır*. Müritlerinin görüĢüne göre tek itiraznoktası, onun geliĢinin, Krallığının resmi baĢlama töreni olmasıydı.Onun için, aynı anda Krallığın onu dinleyenlerin yüreklerinde olduğunuve beklenmediği bir günde onu birdenbire kurmak üzere geleceğinisöyleyemez.Sonuç açık, sizin aranızda demektir, Krallığın mevcut durumunuanlatır. O zaman da eaTiv fiilinin gerçekten Ģimdiki hali mi gösterdiğiyoksa kehânet mi olduğu sorunu çıkıyor. Bu,, evtoa'un anlamınıniçinizde olduğu kabul edilse bile, herĢeyi değiĢtirir. Bütür bölümünolası anlamı Ģudur Krallık geldiğinde kimsenin onu anlamakta zorluğuolmayacaktır. Nerede olduğunu sorması da gerekmiyecektir. O birdensizin aranızda olacaktır ve sizin yüreklerinizde olacaktır yani,kendilerini Ġsa'nın öğretisine uygun biçimde hazırlayanlar ona katılacaklardır'.... Ġsa, mevcut Yahudi düĢüncesiyle uyumlu biçimde, Krallığın Allanınarmağanı olarak geleceğini düĢündü. Ama belki de, kendiiĢlevinin, bunun açıklanmasında içkin bir yaklaĢımı bildirmek, öğretisininveya bir baĢka açıdan davetine inanmanın, insanların KrallığaulaĢmak için geçmeleri gereken bir dıĢ oda olduğuna inandı; veya enazmdan ondan sonra müritleri buna inandılar... Krallık öncelikle veözünde, mevcut kötü dünyanın maddi değiĢimidir.'( 10 °)Ġnce fakat önemli bir nokta; Petrus ve Pavlus'un Kiliseleri arasındakibütün zıtlık ve Gnostiklerin, içsel deneyimlerin değiĢkenliğikadar sayısız olan usulleri burada yatıyor.Alıntı yaptığım "Yuhannanm Ġncili' 114 logia içeriyor. Kıpti yazma(*) Bunlar Matta 24'te de var; Luka bunları Markos'un 13'deki kıyamet söylemiylebirleĢtiriyor. (Bkz. 226-227) KuĢkusuz bunların temeli Q'dur. (Guignebert'in notu).310


Ġ.S. 500den kalma, ama çevrildiği Yunanca metin Ġ.S. 140'a ait. Yanitam Ġndilerin biçimlendiği, Roma'da son düzenlenme yapılana kadardört Ġncilin tekrar tekrar değiĢtirildiği Ġ.S. IV. yüzyılın baĢlarına denkgeliyor.Gnostik akımın en geliĢtiği dönem ikinci yüzyılın ortaları, Antoninlerdönemiydi -Antonius Pius (h. 138-161 ve Marcus Aurelius (h.161-180)- Edward Gibbon bu dönemi Roma Ġmparatorluğunun görkeminindoruk noktası olarak tanımlar. Yazdığı gibi, dünya sistemi buzamanda 'dünyanın en güzel ülkelerini imparatorluğuna katmıĢtı.Uyrukları arasında en ileri uygarlığa ulaĢmıĢ halklar bulunuyordu' vebilinen dünyada süregelen değiĢik inanç biçimleri 'halk tarafından aymderecede hak, filozoflar tarafından aynı derecede yanlıĢ ve yöneticilerceaynı derecede yartffh kabul ediliyordu', öyle Ġd 'hoĢgörüyalnız karĢılıklı gözyumma değil fakat dinsel uyum da yarattı. Romazamanla yurttaĢlarının ortak tapınağı oldu, Ģehirdeki özgürlük insanlığınbütün tanrılarına tanındı'.* 101 'Afaroz edilmiĢ Gnostik sapkınlığın gizemlerine kısa bakıĢımızıYuhannamn ĠĢlerinden ikinci bir alınnyla bitirelim: Ġznik konsülündeokunan ve mahkum edilen bölümle. Doketik -veya denilebileceği gibiMahayana- sessiz çarmıha geriliĢ görüĢünden bize kalan en aydınlatıcıbölümlerden biri:'ġeriatlarını Ģeriatsız yılandan(*) alan Ģeriatsız Yahudiler onugötürmeden önce hepimizi topladı ve bize dedi: Kendimi onlara teslimetmeden önce Babayı övücü bir ilahiyle övelim, olacak olanları öylekarĢılayalım. Sonra, bize halka yaptırdı, birbirimizin elini tuttuk, o ortadaydı.Ve 'Bana Amin diyerek yanıt verin' dedi. Bir övgü ilahisisöylemeye baĢladı:'Ġzzet sana olsun Baba!'Ve biz hepimiz halka Ģeklinde dönerken 'Amin' dedik.(*) II. Krallar 18:4'de anlatılan yüan NehuĢtan. Süleyman'ın tapınağında ona tapılıyordu.Ayrıca 25, 26 ve 30. Ģekillere bakınız. Gnostik görüĢe göre, dünya kötüyse, yaratıcısıda kötüydü. Yaratıcısı aslında îblis'ti. Çölde Mesih'e görünen ve Eski Ahit'in Yehovası, Ġblisti. Budist eĢdeğeri Buda'yı günaha çekmek isteyen Kama-Mara'dır; UpaniĢadlardanefs olarak görülür, onun Ġstek ve Korkusu üe dünya yaratılmıĢtır. Doğu<strong>Mitoloji</strong>si sayfa 15-16,19-28'e bakınız.'311


'Ġzzet sana olsun. Dünya!'izzet sana olsun, Rahman!'-' Amin''Ġzzet sana olsun, Kutsal Ruh!Ġzzet sana olsun, Kutsal Olan!Ġzzet sana olsun, Tecelli!'-' Amin*'Seni yüceltiriz, Baba!Sana Ģükran duyarız, Ey IĢık,Sende karanlık yoktur!'-' Amin'Neden Ģükran duyduğumuzu diyeyim: Benkurtulacağım, ve kurtaracağım!'-' Amin'Ben özgür olacağım ve özgür yapacağım! '-' Amin''Ben yaralanacağım ve yaralıyacağım!'-' Amin' Benyaratılacağım ve yaratacağım!'-' Amin'Ben yok edileceğim ve yok edeceğim!'-' Amin' BeniĢiteceğim ve iĢitileceğim! '-' Amin' 'Ruh olan benbilineceğim!'-' Amin' 'Ben yıkanacağım veyıkıyacağım!'-' Amin''Rahmet çevrede dolanıyor.Kavalı ben çalacağım.Çevrede dans edin, haydi!'-' Amin'Ben yas tutacağım, yas tutun!'-' Amin''Sekiz iĢaretin (Ogdoad) panteonu, bizimle yücel!'-' Amin''On iki sayısı yukarda dolanıyor!'-' Amin''Her birinize ve hepinize dansta pay verilmiĢtir!'-' , Amin''Dansa katılmayan iĢi bozar!'-' Amin''Ben kaçacağım ve kalacağım!'-' Amin''Ben donatacağım ve donanacağım!'-' Amin'Ben anlaĢılacağım ve anlıyacağım! V Amin''Konağım yok ve konaklarım var!'-' Amin' Benikavnyanlara ben bir meĢaleyim! '-' Amin'312


Beni sezenlere ben aynayım?'-' Amin' BanabaĢvuranlara ben kapıyım!'-' Amin''Geçenlere bir yolum ben"'Benim dansıma karĢılık verdiğiniz gibi kendinizi bende görün,konuĢanı. Ne yaptığımı görüyorsunuz, gizlerimi düĢünerek sessizkaim. Dansedenler, ne yaptığımı düĢünün, çünkü benim çekecekolduğum ızdırapda siz insanca duygulanacaksınız. Çünkü ben sizeBabanın Sözü olarak gönderilmesem siz acı çekmeyi anlayamazdınız.Siz benim acı çektiğimi gördüğünüzde, aa çeken olarak beni görürsünüz,görünce de metin olamazsınız, hepiniz titrersiniz. Bilgiye doğrugiderken ben size bir yatak gibiyim, bende dinlenin. Benim kimolduğumu ayrıldığımda anlıyacaksınız. Ben Ģimdi göründüğüm gibideğilim. Vardığınızda anlıyacaksınız. Aa çekmeyi bilmiĢ olsaydınız aaçekmeyebilirdiniz. Aa gözüyle bakın, aa çekmezsiniz. Sizin bilmedikleriniziben öğreteceğim. Ben sizin Tannnızım, ihanet edenlerindeğil. Azizlerin ruhlarını ben kendimle uyumlu duruma getireceğim.Bilginin Sözünü benden öğrenin. Benimle birlikte tekrar söyleyin:Ġzzet sana, Baba!'Ġzzet sana, Söz!'Ġzzet sana, Kutsal Ruh!'Benim ne olduğumu ankyabilirseniz, Ģunu bilin: Bütün söylediklerimineĢe içinde söyledim, hiç de utanmadan, dans ettim. Fakatsizler, hepsini dikkate alın, dikkate alarak, söyleyin:Ġzzet sana olsun Baba! '-"( 102 )Yazar, Yuhanna, gizemin Doketik anlaĢılması noktasından, artıkçarmıha gerilmeye doğru ilerliyor. Bu fevri söyleyiĢlerde yüceltilenBaba, ne Eski Ahitin Tannsıdır ne de Yenisinin Babası. En iyi benzetmeĠran mitosu Ahura Mazda'dır. Yehova veya Elohim de o zamanyaklaĢık olarak Angra Mainyu'nun eĢdeğeridirler; Yalan dünyasınıAngra Mainyu yaratmıĢtır ve kurtarıcı yaĢadığımız bu dünyadan bizikurtaracaktır. Kurtana da, ZerdüĢt gibi, IĢık dünyasından iner. AmaZerdüĢt'ün tersine, dünyanın yapıĢma yalnızca görünüĢte katılır."Ve böylece, dostum, bizimle dansettikten sonra Mesih yürüdü gitti.SapıtmıĢ veya uykuya dalmıĢ insanlar gibi o yana bu yana313


dağıldık. Ve ben, sonra, onu acı çekerken görünce, acısına dayanamadım.Zeytin Dağına kaçtım ve orada oian bitene ağladım. Ve oçarmıhta çivilere asılıyken, altıncı saatte bütün dünyaya karanlık çöktü.Ve iĢte, Mesihim bir mağaranın ortasında duruyordu, onu aydınlatıyordu,ve konuĢtu: "Yuhanna, aĢağıda Kudüstekilerin çoğunluğuiçin ben çarmıha gerildim, mızrak ve sopalarla parçalandım; banaiçmem için sirke ve acı verildi. Ama seninle konuĢuyorum ve dediklerimekulak ver. Gizlice seni bu dağa indirdim, bir müridin ustasından veinsanın Tanrıdan öğrenmesi gerekenleri öğren diye.'Bu sözlerle bana dikilmiĢ ıĢıktan bir çarmıh ve haçın çevresinde tekĢekli olmayan bir büyük kalabalık gösterdi. Bu haçtan ıĢıkta bir tekform ve görünüĢ vardı. Ve haçın üstünde Mesihin kendisini gördüm,Ģekli yoktu ama sesi vardı: bize tanıdık olan bir ses değildi ve Tanrı sesigibi tatlı ve merhametliydi ve gerçekti, bana: Yuhanna, benden bunlarıbirinin duyması gerekiyor, çünkü duyan birine ihtiyacım var' dedi, 'buıĢıktan haç sizin iyiliğiniz için bazan Söz, bazan Akıl, bazan Ġsa bazanMesih, bazan Kapı bazan Yol, bazan Ekmek bazan Tohum, bazanDiriliĢ bazan Oğul, bazan Baba bazan Ruh, bazan YaĢam bazan Gerçek,bazan Ġnanç bazan Rahmet diye anılır. Ya^ıi insan içindir. Amagerçekte, kendinde anlaĢıldığında, ikimiz arasında konuĢulduğunda, herĢeyi belirleyendir, değiĢken Ģeylerin sabit kılındığı yücelmedir, bilgininuyumudur-uyum olan bilginin.Ama sağın güçleri ve solun güçleri vardır, nüfuzları, melek kuvvetlerive cinleri, etkiler, tehditler, gazap dalgaları, Ģeytanlar, Ġblis, veVarlığın yapısının çıktığı alçak kökler. Ve hepsini bir arada ruhsalolarak tutan bu haçtır, değiĢiklik diyarını ve alçak diyarlan belirleyen veherĢeyj yükselten bu haçtır.Buradan aĢağıya gidince göreceğin haç, tahta haç bu değildir; Ģimdigöremediğin fakat sesini duyduğun da haçta asılı olan değil. Benolmadığım gibi düĢünülüyordum, birçoklarının sandığı gibi değilim,benim hakkımda diyecekleri Ģeyler kötüdür ve bence değersizdir.Sessizliği görmeyenler ve adını bilmeyenler Mesihi de göre-' mezler.Haçm çevresinde toplanmıĢ tek yönlü olmayan kalabalık alçakyapıdadır. Ve eğer haçın çevresinde gördüklerinin hâlâ tek formu yoksa,inenin bütün parçaları halen bir araya getirilmemiĢtir. Fakat ne zamaninsanoğlunun yapısı düzelir ve benim sesimden etkilenen bir314


kuĢak sana yaklaĢırsa, sen, Ģimdi beni duyan,, onlarla birleĢeceksin,ve Ģimdi olanlar artık olmayacak. Ama o zaman sen yukarıda duracaksm,Ģimdi benim durduğum gibi. Çünkü sen kendini ben diyeçağırana kadar, ben sen olmayacağım. Fakat beni duyunca sen de benimgibi duyan olacaksın. Çünkü sen bunun için benden ayrısın.Onun için çoğunluğu düĢünme ve saygısızlığı küçümse. Bil ki benBabayla bütünüm, Baba da benle. Onların dediği hiç bir acıyı çekmedim.Hatta sana ve ötekilere halka dansında açıkladığım ızdırapbile, giz diye bilinmelidir. Çünkü sizin ne olduğunuzu size gösterdim.Ama ben neyim, yalnız ben bilirim, baĢkası değil. Ben olanı korumakiçin bana acı, fakat senin olanı benden uzak tut, beni benim özümlegör, benim olduğumu söylemiĢ olduğum gibi değil, ama sen, banayakın ol, beni bil.Sen acı çektiğimi duydun ama ben acı çekmedim.Ben acı çekmez biriydim ama çektim.Ben bıçaklanan biriydim ama zarar görmedim.Ben asıldım ama asılmadım.Benden kan aktı, ama akmadı.Kısaca, ben dediklerini çekmedim, ama demediklerini çektim. Neolduğunu bir muammayla ima ediyorum, çünkü anlayacağım biliyorum.Yani beni Sözün övgüsü, Sözün çakılması, Sözün kam, Sözün yaratıcısı,Sözün asılması, Sözün acı çekmesi, Sözün çivilenmesi, Sözünölümü olarak bil. Ve böylelikle söylemimde kendimi insandanayırıyorum.Bu nedenle, önce, Sözü bil, içte olanı, anlamı. Sonra Mesihi bilirsin,üçüncüsü insanı ve ne çektiğini anlarsın.Böyle biraz daha benimle konuĢtuktan sonra, bana anlattığı gibianlatmayı bilemediğim bir Ģekilde yakalandı ve kalabalıktan hiç kimseonu görmedi. Ve ben aĢağıya gittiğimde, bunu sıkıca kendime saklayarakhepsine güldüm, bana kendini ne sandıklarım anlatmıĢtı: Mesih,insanların değiĢmesi ve kurtuluĢu için simgesel olarak her Ģeyisürdürüyordu'/ 103^6. PAVLUS'UN GÖREVĠHıristiyanlığın ilk yüzyıllarında Ġsa'nın görevine iliĢkin üç ana315


görüĢ vardı. En eskisi Filistinli Hıristiyan Yahüdilerinkiydi; ResulleriniĢlerinde okuduğumuz gibi Mesih görününce toplanmıĢ ve ona Ya Rab,Ġsraile kırallığı bu zamanda mı iade edeceksin?' diye sormuĢ-lardı/ 104^Bunlar için Bakire Doğum olmuĢ olamaz. Onların öğretmenleri, çokeskiden beri bildirildiği gibi, Rabbin meshettiği Mesih'ti. Yenilikbasitçe Ģuydu, artık Yehova'nın günü gerçekten ve tarihsel olarakgelmiĢti, Ġsrail'in dünyada ihtiĢam kazanacağı ve doğrulanacağı gündü.Bunu ana vahiy görüĢü olarak adlandırabiliriz. ĠĢaya bu gün için, 'Seninölülerin dirilecekler, benimkilerin cesetleri kalkacaklar' demiĢti/ 105^Mesih kalkmıĢtı, bu borunun çağrısıydı.(ĠĢaya 27:13) Yehova'nınpeygamberiyle bildirdiği gün sokmuĢtu: 'Çünkü iĢte, ben yeni gökler ileyeni yer yaratmaktayım, ve önceki Ģeyler anılmayacak ve fikregelinmeyecek... Ve YeruĢalimle sevinip coĢacağım'." 06 'Ġkinci görüĢ Gnostiklerinkiydi. Bu görüĢ, gördüğümüz gibi Hıris-»tiyan teolojisinden daha eskidir ve Yahudilerinkine yabanadır, ilkyüzyılda da Hıristiyan akımla çok gevĢek bağlan vardır. Fakat, ikinciyüzyılda, eski Hıristiyan vahiy görüĢünün büyük sözü çıkmayınca,beklentinin bir anlamda ruhsallaĢması gerekince, Hıristiyan Gnostisizmkök saldı ve güçlendi. Üstelik, Marcion'un (Ġ.S. 150) c?rdı sapkınlığıile Pavlusun Kilisesinin yetkisine güçlü bir tehlike oluĢturdu.Justin Martyr Ģöyle anlatmıĢtı: 'ġeytanların yardımıyla bir çok ulustankiĢilerin küfretmelerine ve dünyanın yaratıcısının Tanrı olduğunu inkaretmelerine, Ondan daha büyük baĢka bir varlığın daha büyük iĢleryapmıĢ olduğunu söylemelerine neden olmuĢtu*^107 )Marcion Eski ve Yeni Ahitler arasındaki zıtlığın üstünde durmuĢ vegeniĢ Ģekilde Pavlus ve Luka'ya dayanan Eski Ahitden tamamıylabağımsız bir Hıristiyanlık anlayıĢı geliĢtirmiĢti. Öğretisine göre EskiAhit'in tanrısı gerçekten dünyanın yaratıcısıydı ve bizim bugün kötüdediğimiz tanrıydı. Ġnsanı maddeden yaratmıĢtı ve onu uyamayacağı birĢeriata zorlamıĢtı, bütün ırk onun lanetine uğramıĢtı. Fakat sandığı gibien büyük tanrı kendisi değildi. Onun üstünde hiç bilmediği baĢka birgüç vardı, azap içindeki dünyayı sevdiği ve ona acıdığı için oğluMesih'i kurtarıcı olarak göndermiĢti. Otuz yaĢmda bir insan görünümüylehayal bir gövdeyle Oğul, Ġmparator Tiberius'un (h.î.S. 14-37) on beĢinci yılında ortaya çıkmıĢtı. Capemaum'da bir sinagogdavazetmeye baĢlamıĢtı. Yahudiler onu kendi ulusal MeĢinleri sandılar,hatta havarileri bile onu yanlıĢ anladılar. Eski Ahirin tanrısının daöğretmenin değerinden haberi yoktu, ama korkuyla onun çarmıha ge-316


ilmesine neden oldu. Bu hareketiyle de kendi hükmünü verdi. Mesih,Mardon'a göre, çarmıha gerildikten sonra Pavlus'a göründü. Hepsininiçinde yalruz Pavlus Ġncili anladı ve Yahudi Hmstiyanlara karĢıçıkarak putperestler arasmda doğru Hıristiyan kilisesini kurdu. AmaĢimdi o da Yahudi eğilimleri ile bozulduğu için gerçek Tanrı Marcion'uvazetmekle görevlendirmiĢti.Gnostik yolun tersine, Marcion bilgiye değil, inanca önem verdi.Ama elbette inançta daha popüler bir etkisi oldu, ve öğretisi sonuçtaeski Kilise için gerçek bir tehlike oldu. Gerçekten öyle bir tehlikeydi ki,Kilise Babaları Marcionitlerin görüĢünü yalanlamak için kendi YeniAhitlerini biçimlendirmeye zorlandılar. Ve bir yüzyıl boyunca -1. S.150-250- sapıklığın bağımsız Ahit'i egemenliği alacak gibi göründü.Kazanan kitap, Eskinin yerine getirilmesi olarak yorumlanan Yeniġeriat oldu, fakat toplumsal-siyasal temelden çok ruhsal bir alanda kazandı:bildirilen kader gününün geleceğine iliĢkin umut sürdürül-düysede -daha çok, ölüleri ve dirileri yargılayacak olan Ġsa, ZerdüĢtterimiyle, SaoĢyant rolünde Tanrının sağ elindedir 4 - bu dünyanınsözcüğü sözcüğüne sonudur. Bazı nedenlerle, Hıristiyan yazarlar buinana ve umudu olumlu, dünyayı onaylayan bir öğreti olarak yorumlamayıseverler ve olumsuz diye nitelendirdikleri Gnostik öğretininkarĢısına çıkarlar. Aynı zamanda, ortak bir biçimde Gnostik 'tehlike*den söz ederler. Çünkü o, kültlerin çokluğunu ve çeĢitliliğini özendirmiĢtir-hâlâ özendirebilir. Ġ.S. dördüncü yüzyılda tek gerçek Kiliseninzaferi ile 'evrensel' bir din yaygınlaĢmıĢtır. TanınmıĢ bir yetkilininsözleriyle 'kendini ruhsal bir elitin heyeti olarak görmemektedir'.^08^Bir baĢkasından alıntıyla, 'kendi doğası gereği, onu geçmiĢ dünyayademirleyen sinsi göçerden kopmadıkça geliĢemeyecek olan, yeni birdin anlayıĢım getirmiĢtir'." 09^Gerçekten, Gnostizm'de, bugünkü Budizmde olduğu gibi, çeĢitlilikvardır. Çünkü (o zaman Kilisenin bulmak zorunda olduğu gibi) bireylerindeğiĢik ruhsal yetenek ve gereksinimleri vardır. YuhannanmĠĢlerinde, kıyıdaki Ġsa episodunda anlatıldığı gibi,(*) kimse Gerçeğitam ve sürekli yakaladığını ileri süremez. Büyük çoğunluk adına yasamagörevini yürüten bir kurul (kardinaller; veya papazlar kurulu olsun)böyle evrensel denilen bir dinde, metafizik tartıĢmalarda da, deneyimdeve simgeleĢtirmede, sade bir düzeyde kalmalıdır. Ne za-(•) Bkz. Sayfa 305-306.317


manın ne öĢürün eskitmediği bir Roma atasözü vardır: Senatus bestiaest; senatores, boni viri.Popüler bir dinin önde gelen amacı 'Gerçek' olamaz ve hiç de olmamıĢtır;gençlerin eğitiminde ve yaĢlıların huzurunda onaylananduygular sistemi'nin içinde yerel kurumların ve iktidarın dayandığıbelirli bir toplumsal düzenin korunması sözkonusudur. Konumuzundokümanlarının gösterdiği gibi, toplumun büyüklüğü binlerce yıl içindeyavaĢ yavaĢ geniĢlemiĢtir; aĢiret veya köyden, ırk veya ulusa, bunlarınötesinde, Budizm ve Hellenizmle, herĢeyi kucaklayan insanlıkkavramına varılmıĢtır. Ama bu da yönetilen bir birim değildir, ruhsaldır.Böyle bir birimde de Gnostisizm'de olduğu gibi, bir çok okullar olur.Bu tür değiĢik düzenlere (hepsi kendi iĢindedir) zümre deyip iftiraetmek de doğru değildir. Bunlar daha çok benzer düzenler içinde,karĢılıklı bilgilenmenin, okullarıdırlar: Daha çok, örnek olarak, AnonimAlkolikler değil, Hıristiyan Kadınlar Ġçkiyle SavaĢ Birliği gibidirler,bize bazıları için çok güçlü olan alkolden kaçınmayı öğretir.Kendi Ferisi kalıtımı ile ilk Hıristiyan Yahudilere baskı yaparakgörevine baĢlayan Pavlus'u anımsayalım. Yeni Ahitdeki ResullerinĠĢleri'nden öğrendiğimize göre, Aziz Istefanos'un taĢla öliürülme-sindevardı. "Ve Ģahitler kendi esvaplarım Saul denilen gencin ayaklan yanınakoydular... Fakat Saul evden eve girerek kiliseyi periĢan ediyordu, veerkekleri ve kadınları sürükleyip zindana atıyordu'./ 110 'Pavlus'un Ferisilikten Hıristiyanlığa dönerken çizginin öbür tarafınageçtiği ve kurduğu Hıristiyan Kilisesinin böylelikle Avrupa'ya onunLevanten monolitik oydaĢma düĢüncesini ve kalıtımını taĢıdığısöylenebilir. Öğretisinin ilk ilkesi, MeĢinle ġeriatın fesh edildiğiydi.Gerçekten, Marcion gibi, ġeriatın insan için bir lanet olduğunu kabulediyordu. ġöyle yazdı: Mesih bizim uğrumuza lanet olmuĢ olarak biziĢeriatın lanetinden kurtardı... iman vasıtası ile Ruhun vadini alalımdiye'flU) ve gene, 'ġöyle ki, imanla salih sayılalım diye, Ģeriat Mesihiçin mürebbimiz oldu. Fakat iman geldiğinden artık mürebbi alfanda,değiliz... Ne Yahudi ne de Yunanlı vardır, ne kul ne de azatlı vardır, nede erkek ve diĢi vardır, çünkü Mesih Ġsa'da siz hepiniz birsiniz.'' 112 )Bunlar yakıcı, harika sözler. Ama bir sonraki mektupta yeni bir zorlamanınyürürlükte olduğunu okuyoruz; Favlus delil olarak kitabı alır:Ġmdi, ey kardeĢler, aynı Ģeyi söylemenizi, ve aranızda fırkalar olmamasını,fakat aynı fikir ve aynı reyde birleĢmiĢ olmanızı, Rabbimiz318


Isa Mesihin ismiyle rica ederim... Zanilerle ihtilat etmemeği size mektubumdayazdım, tamamen bu dünyanın zanileri ile, yahut tamahkarlarıile, ve gasıplan ile, yahut putperestleri ile demek istemedim,yoksa bu halde dünyadan çıkmaya mecbur olurdunuz. FakatkardeĢ denilen biri zani, yahut tamahkar, yahut putperest, yahutsövücü, yahut ayyaĢ, yahut gasip olursa, ihtilat etmemeyi, hatta böylebiriyle yemek yememeyi, Ģimdi size yazdım. Çünkü dıĢarda olanlarahükmetmek ne vazifem? Siz içerdekilere hükmetmez misiniz? FakatdıĢarda olanlara Allah hükmeder. Kötü adamı kendi aranızdan çıkarın../113 ) •'Fakat herkese Ruhun izharı menfaat için veriliyor... Çünkü bedenbir, ve azası çok olduğu gibi, bedenin bütün azası çok oldukları haldebeden birdir, Mesih de böyledir. Çünkü biz gerek Yahudi, gerekYunanlı, gerek kul, gerek hür, hepimiz bir beden olmak üzere birRuhta vaftiz olunduk, ve hepimize bir Ruhtan içirildi... Ġmdi siz Mesihinbedeni, ve ayrı ayrı azasınız. Ve Allah kilisede. bazıları, önce resuller,ikinci peygamberler, üçüncü muallimler, sonra kudretli iĢler,sonra Ģifa mevhibeleri, yardımlar, idareler, dillerin cinslerini koydu../114 )'Fakat bilmenizi isterim ki, her erkeğin baĢı Mesih, ve her kadınınbaĢı erkek, ve Mesihin baĢı Allahtır. BaĢı örtülü olarak dua eden yahutpeygamberlik eden her erkek, baĢını küçük düĢürür. Fakat baĢı örtüsüzolarak dua eden, yahut peygamberlik eden her kadın, baĢını küçükdüĢürür. Çünkü tıraĢ edilmiĢ olmakla bir ve aynı Ģeydir. Çünkü eğerkadın örtünmüyorsa, saçı da kesilsin, fakat kadına saç kesmek, yahuttıraĢ olmak ayıp ise, örtünsün. Çünkü erkek Allanın sureti ve izzetiolduğu için, baĢını örtmemelidir, fakat kadın erkeğin izzetidir. Çünküerkek kadından değil fakat kadın erkektendir, çünkü erkek de kadıniçin değil, fakat kadm erkek için yaratıldı. Bunun için meleklersebebinden kadm, baĢı üzerinde hakimiyet alametine malik olmalıdır'/115 )Ben Mesihe uyduğum gibi, siz de bana uyun'( 116 ) diye cemaatineyazdı. Bu Ģu demektir: Yuhannanın ĠĢlerinde olduğu gibi, kimse kendiMesih anlayıĢını ve imgesini izlemesin, ona sahip çıkmasın, yalnızPavlus ve topluluğununki geçerli olsun. Ve bu topluluğun adına onunMesih imgesi giderek geliĢti, sonraki iki bin yıl <strong>Batı</strong>'nm tarihinekazındı ve oturtuldu.Yeni oydaĢmarun tarihdeki ilk önemli olayı Ġstefenos'un taĢlan-319


maĢıdır. Resullerin ĠĢlerinde, 'O günde YeruĢalimde olan kiliseye karĢıbüyük uza oldu; resullerden baĢka, hepsi Yahudiye ve Samiriyememleketlerinde her yana dağıldılar' diye okuyoruz/ 117 )Korkuyla kaçıĢma öğretinin Kudüs ve Galile dıĢında yayılmasınayol açtı, daha sonra Pavlus Yahudi cemaati dıĢında putperestlere bilevazetti. Özellikle de ulus ve kültür olarak Yahudilerin ve Yunanlıların(Pavlüs'un terimiyle "birlikte atıldıkları') karıĢtıkları ticaret ĢehirlerindeuğraĢtı. Saf Yunan Ģehri Atina'da neredeyse hiç baĢarı elde edemedi, safYahudi Ģehri Kudüs'ten ise canının zor kurtarıp kaçabildi.'Pavlus Atinada onları beklemekte iken, Ģehri putlarla dolu görerek içinde ruhu hiddetlendi.' Putlar elbette, bugüne kadar Akropolis'teduran insan ruhunun parlak eserleri. Aeropagus'ta çevresine toplananlara ('Bütün Atinalılar ve orada oturan yabancılar yeni bir Ģeysöylemek yahut dinlemekten baĢka Ģeyle vakit geçirmezlerdi' diyeokuyoruz) 'Ey Atina erleri, ben sizi her Ģeyde çok dindar görüyorum.Çünkü ben dolaĢıp tapınaklarınıza baktığım zaman, Ģu yazı ile birmezbah da buldum: Meçhul Allaha. Ġmdi tanımıyarak tapındığınızıben size ilan ediyorum*.If i^ğElbette bu pagan görüĢ açısıyla temelden yanlıĢtı. Tanımlanamazolanın adı verilemez veya kimse tarafından da açıklanamaz, o herĢeyde mevcuttur. Onun bilgisinden söz etmek de bu görüĢü toptan yitirmektir. Üstelik, sözkonusu sunak Tanımlanamayan için dikilmemiĢti,yerel kültün dıĢında kalmıĢ özel tanrılara veya bilinmeyentanrılara sunulmuĢ olabilirdi. Böyle nitelikte bir tanrıyı açıklasaydıPavlus hoĢgörülebilirdi ama vaiz tanrısını bu nitelikleriyle anlatmıyordu.'&0 tPavlus, Xenophanes, Sokrat, Eflatun, Aristo, .Zeno'nun öğretmenlik yaptığı Ģehirde vaza baĢladı:''Dünyayı ve içinde olan bütün Ģeyleri yaratan Allah, gökün ve yerinRabbi olduğundan, ellerle yapılmıĢ mabetlerde oturmaz, madem kihepsinde hayat, soluk ve her Ģey veren kendisidir, bir Ģeye muhtaç imiĢgibi, insanların elleri ile ona hizmet olunmaz, ve muayyen vakitlerini vemeskenlerinin sınırlarım tayin ederek bütün yeryüzünde otursunlar diyeinsanların her milletini bir kandan yarattı, ta ki, Allahı arasınlar, vekabilise el yordamı ile onu bulsunlar; fakat o hiçbirimizden uzak değil,çünkü biz onda yaĢıyoruz, hareket ediyoruz ve varız, nasıl ki, sizinĢairlerinizden bazıları da demiĢlerdir: 'çünkü biz de onun zürriyetiyiz'.320


Ġmdi Allanın zürriyeti olduğumuz için, uluhiyet, insan sanatı vehüneriyle oyulmuĢ altma, veya gümüĢe, yahut taĢa benzer sanmamalıyız.Ġmdi Allah cehalet zamanlarına göz yumdu, Ģimdi her yerdehepsinin tövbe etmelerini insanlara emrediyor; çünkü Allah bir güntespit eyledi, o günde tayin ettiği adam vasıtası ile, dünyaya adaletlehükmedecektir; onu ölülerden kıyam ettirerek bütün insanlara teminatverdi'.Bazılarının alay ettiğini bazılarının ise, 'Bunun hakkında seni yinedinleriz' dedikleri anlatılıyor. Çok azı ona inanıp katıldı. Sonuç umutkırıcıydı. Atina'dan ayaklarının tozuyla ayrılıp Korintos'a geldi/ 118 *KorintoĢ'ta on sekiz ay Yunanlılar ve Yahudiler arasında yaĢayıp onlaravazetti.Pavlus döndüğü, kutsal Ģehirde, Kudüs'te, Atina'dan da kötüayrıldı. Hem de cesurca, çünkü yıllar önce, lstefenos gözlerininönünde kurtulup kaçmıĢtı. Olay anlatılır:'Bütün Ģehir harekete gelip halk koĢuĢtu, Pavlusu tutup mabettendıĢarı sürüdüler, ve hemen kapılar kapandı. Kendisini öldürmeğeçalıĢmaktalar iken, bütün YeruĢalimin karıĢmıĢ olduğu haberi taburunbinbaĢısına eriĢti. (Romalı) O da hemen askerler ve yüzbaĢılar alaraküzerlerine koĢtu, binbaĢıyı ve askerleri görünce, Pavlusu dövmeğibıraktılar. O zaman binbaĢı yaklaĢtı, ve onu tutup çifte zincirlebağlanmasını emretti ve kimdir, ne yapmıĢtır, diye soruĢturdu. Kalabalıktankimi Ģöyle, kimi böy^le bağırdığından ve gürültüden doğrusunuanlayamayarak kaleye götürülmesini emretti. Merdivene geldiğizaman vâki oldu ki, kalabalığın zorlamasından dolayı askerler tarafındanalınıp götürüldü. Çünkü halkın kalabalığı: Onu kaldır diyebağrıĢarak ardınca yürüyordu'.^119 *Pavlus gerçekten dünya değiĢtirmek üzereydi. Ama zaman ondanyanaydı. Büyük Roma Ġmparatorluğunda halklann karĢılıklı iliĢkisiile,' hem polis'in hem de aĢiretin dini geride kaldı. Roma'mn kendisininde akĢamı yaklaĢmıĢtı.7. ROMA'NIN DÜġÜġÜÎ.S. 167de, Marcus Aurelius'un altma yılında, kuzeydeki Germenkabileleri Ren ve Tuna'yı aĢarak Roma duvarını geçtiler. KuzeyĠtalya'yı s'üpürdüler. Püskürtülemedikleri için, sınırda gösterilen top-321


akiara çiftçi olarak yerleĢmelerine izin verildi. Marcus Aurelius 180yılında öldü, sefahata düĢkün oğlu Commodus yerine geçti. Almanya,Galya, Britanya, Kuzey batı Afrika ve Roma Filistininde ayaklanmalarçıktı. Roma'da da 183'de bir komplo ortaya çıkarıldı. Fakat dokuz yılsonra imparator öldürüldü. Yerine geçen Pertinax ertesi yıl devrildi, birmuhafızın isyanıyla baĢlayan olay, Ġmparatorlukta büyük felaketibaĢlattı.Roma daki ordu M. Didunus Julianus'u tahta çıkardı, Suriyedeki iseC.Pescennius Niger'i seçti; Britanya'daki D. Clodius Albinus'u, Tunaboyundaki L. Septimus Severus'u. Dört yıllık Ģiddetli savaĢtan sonra dasonuncu kazandı. Severus î£. 211'e kadar savaĢlar içinde Ģiddetleyöneticilik yaptı. Oğlu Caracalla 213'de Galya'ya Germen iĢgalinipüskürttü, ertesi yıl Ermenistan'da, sonraki yıl Mısır'da çıkanayaklanmaları bastırdı. 216'da Parthia'ya yürüdü fakat kendi muhafızıtarafından öldürüldü. Bir yıkımdan ötekine böyle sürdü. Karadeniz'inkuzey kıyılanndaki Gotlar korsanlığa baĢladılar ve Akdeniz'e inerekdört yana dağıldılar. Ġtalya'ya yeni Germen kabileleri girdi, Galya,Ġspanya'yı yayıldılar, bir kısmı Afrika'ya geçti. Ülke boyunca RomaĢehirleri, köyleri, çiftlikleri yanıyordu.Germenler Keltlerin kuzeydoğusunda, Bal tık'tan Karadeni .'e uzanan,Elbe ötesinde yaĢıyan Aryan halktı. Açık renk saçlı, mavi gözlü veheykel gibi adamlar, Keltler gibi cesur savaĢçılardı. Roma lejyonları,Sezar zamanından beri, onlan kolluyorlardı. Fakat, yarı göçebedövüĢken çobanlar, kuzey sınırlarıru gittikçe artan bir güçle tehditederek, Roma uygarlığı üstündeki üç büyük baskıdan birini oluĢturdular.Roma'ran kaderi de bunlarla çizildi. Ġkinci tehdit zayıf korunaklıDoğuda, Diclenin ötesindeydi. LS. 226'da Parthian deviren Sasanileryeni bir Ġran hanedanı olarak güçlenmiĢlerdi. Kuzeydeki Germentehlikesi temelde fiziksel bir tehlikeyken, Avrupa ruhunun barbarlaĢmasıve gençleĢmesini temsil ederken, yeni Ġran tehlikesi doğrudanbu ruhun kendisine yönelikti.Romalı Diocletian (h.l.S. 184-305) maiyeti ile Anadolu'da yeni askerigücün üstünde yürüdü ve kuzeyli güçlere göre onlarla çok dahabaĢa nlı bir biçimde mücadele etti. Fakat hasmının Doğu <strong>Mitoloji</strong>si ilebaĢa çıkacak kadar yeterli değildi. Sasaniler ZerdüĢtcüydüler. BundehiĢve öteki kutsal metinler onların zamanında yayınlanmıĢ, yorumlanmıĢve etkisi artmıĢtır. Büyücü dinsel bir sınıfın yönetiminde322


güçlü bir devlet kilisesi geliĢti. <strong>Batı</strong>nın ıran dinine açıklığı, Vespasian(Ġ.S. 69-79) döneminden itibaren Roma Ġmparatorluğunda Mirhratizminhızla yayılmasından bellidir. Oysa Ġran'da ZerdüĢt canlanma,gerçekten Levanten bir tutumla putperest dünyaya, özellikle <strong>Batı</strong>ya veHellenizmle uyuĢmacılığa karĢı, önceki Parth hanedanın hoĢgörüsünekarĢılık, düĢmancaydı.Diocletian, Anadolu'da, Ġzmit'te karargah kurduktan sonra, Asyalıdespotun giyim ve tavrım kabul etti, simgesel, incilerle iĢlenmiĢ, evreninburçlarım temsil eden değerli taĢlar taĢıyan cennet elbisesini giydi.GüneĢin, sonsuzluğun altın kapısı olarak hepsinin ortasında parlamasıgibi, kralın taçlı baĢı da elbisenin üstünde ihtiĢamla yükseliyordu.Dünyanın basamağı onun ayaklarının dibindeydi, herĢey önündeeğilmeliydi. Eski Asya düĢüncesinin etkisinin bundan sonraki geliĢimide. Roma Ġmparatorluğunun Doğulu devlet yapısına dö-nüĢmesiyleoldu. Aurelius zamanından beri vergüendirme çok artmıĢtı, artık,bölgenin güçlü adamına vergi toplama sorumluluğunun verilmesigelenekselleĢmiĢti. Halktan alamadıklarını kendi zenginliklerindenvermek zorunda kalacaklardı. Böylece orta sınıf çöktü. Köylü sınıfçoktan beridir savaĢlarla harap olmuĢtu. Her yerde yoksulluk, gasp,soygun ve Ģiddet artıyordu. Diocletian, geliĢimi durdurabilmek içinmeslek değiĢtirmeyi ve terk etmeyi yasaklayan bir yasa çıkardı. Loncave birlik üyeliği zorunlu kılınmıĢtı ve değiĢtirilemezdi; bir tür kastdüzeni baĢladı, devletin bütün iĢleyiĢine yayıldı. Ücret ve fiyatlaradevlet karar veriyordu. Ġmparatorun gözleri ve kulakları, casusları, heryerde yasalara uyulduğunu izlemek için dolaĢıyorlardı. Profesör JamesBreasted yıllar önce bu durumu özetledi; öğrencilik yıllarımdan beriaklımda kalan paragrafı, bir gün ülkemize özgürlüğün geleceğininkehaneti gibi:'Gerçekte iflas etmiĢ devlette, yıkıcı vergi oranlan altında ĢaĢıranher sınıftan yurttaĢ, artık büyük devlet makinası içinde tam bir diĢlidurumuna gelmiĢti. Emeğinin ürününü alan devletin bir aracı olmaktanbaĢka iĢlevi kalmamıĢtı, eğer kendisine bırakılan yaĢamasınaolanak verecek kadar bir miktarsa gene Ģanslıydı. Devletin bir aracıolarak, binlerce .yıl önceki Nü köylülerinin durumuna düĢmüĢtü.Ġmparator firavun olmuĢtu, Roma Ġmparatorluğu da eski günlerin muazzamMısır'ı. Diocletian tarafından yapılan despotik düzenleme sonucu,insanın sanat ve edebiyatta eski yaratıcılığı kalmamıĢ, iĢdünyasmda da bütün geliĢimler çökmüĢtü. Eski dünya uygarlığın323


geliĢtiği bir dünyaydı; Diocletian'ın uygulamalarıyla tarihinin sonunagelmiĢri'.< 120^Roma'nın bu duruma gelmesinde Germenler ve Doğu'nun etkisiolmuĢtu, Ģimdi üçüncü değiĢtirici bir güç olarak Hıristiyanlık geliyordu.Diocletian Hıristiyanlarla Ģiddetle mücadele etti, onları devletindüĢmanları bildi; fakat Galerius, halefi, (h. 304-311), eski pagan ilkesineuyarak hoĢgörü fermanı yayınladı. Öldürmelerin, saray entrikalarının,açık savaĢların ve kıyımların karmaĢasında, Galerius'danConstantine'in uygulamalarına kadar olan yıllar içinde (311-324), H**ristiyanlık sorunu tehlikeli bir dengede kaldı. Ve ünlü efsanenin anlattığıgibi, biyograficisi Eusebiusa göre, Constantine'in kendisi, Maxen-tius'lahazırlandığı önemli savaĢta, Hıristiyanların düĢmanı olan tacının enbüyük rakibine karĢı, halen pagan olan Constantine, gökte Hoc vincesözlerini taĢıyan parıldayan bir haç gördü. Ve bunu ordusu da gördü. Ogece gördüğü rüyada, Mesih gelip, ona sancak olarak bu iĢareti kabuletmesini emretti, o da etti SavaĢ kazanıldı, ondan sonra da Constantinehaça sadık kaldı/ 121 'Büyük Constantine'in sarayının Hıristiyanlık tarihiyle iliĢkisi,AĢoka'nm Budizmle olan iliĢkisiyle karĢılaĢtırılabilir. Ġkisi de kurtarıcıdanüç yüzyıl sonra yaĢamıĢ ve dini, siyasete çeviı iniĢlerdir.Mevcut toplumsal düzenin laik yapısına karĢın bunu uygulamıĢlardır.KarĢılaĢtırmalı tarihler Ģöyle:îsa MesihGautama BudaĠ.Ö.3-Ġ.S.30 LÖ. 563-483Büyük Constantine Büyük AĢokah.Ġ.S. 324-337 h.î.Ö. 268-232Fakat, AĢoka, dinsel hoĢgörüyü savunur ve uygularken/ 122 ' ConstantinesavaĢı kazamr kazanmaz iki sapıklığın da kökünü kazımayakoyulmuĢtur. Ġlki Kuzey Afrika'daki Dona üstlerdi. Bunlar, bir kutsallığınetkisinin, kahinin ruhsal durumuna bağlı olduğunu düĢünüyorlardı;inanca ihanet eden bir kimse, onlara göre, inançlı biri değil,suçluydu (qui fidem a perfido sumserit, non fidem percipit sedreatum). Busapıklığa Ortodoksluğun yanıtı, ayinlerin kendiliklerinden kutsalolduğu, insanların erdemi ile iliĢkileri bulunmadığıdır (sacramenta perse esse sanda, non per homines). Bu çeliĢkinin tehlikesi Ģuradaydı: eğerDonatistler haklıysa, Kilisenin bütün törensel yapısı, ruhbanın324


ahlakına bağlı olacaktı, hiç kimse de bir ritin doğaüstü etkisi olduğunaemin olamayacaktı. Fakat Donatistler haksızsa, tören hatta bir sapıkveya kafir tarafından bile etkili olacak biçimde yerine getirilebilirdi.Constantine'in karĢılaĢtığı ikinci çeliĢkti daha da önemliydi. Arius'unizleyicileri MeĢinin ne Gerçek Tanrı ne de Gerçek Ġnsan olduğunukabul etmiyorlardı. Onlar, tanrının mutlak bilinmezlik veyalnızlığım iddia ediyorlardı. Mesih vücut bulmadan önce de mevcutturfakat yaratılmıĢtır ve gerçek tanrı değildir; baĢka yaratıkların yaratıcısıolarak tapınılabilir. Ġsa olarak vücut bulduğunda Oğul, insangövdesine girmiĢ fakat insan ruhuna sahip olmamıĢtır. Yani ne GerçekTanrıdır ne de Gerçek Ġnsan/ 123 *AĢoka ve Constantine'in inanca yönelik tutumlarındaki zıtlık,Hintlinin, imparator olduktan sonra, ordusunun kınm ve yıkımınındehĢetli manzarasından ruhuna piĢmanlık okunun saplanması ve Budistzarar-vermeme ve duygusal ahlakına dönmesine karĢılık, Constantine'in,zaferi gelecekte görmesi ve -Mesih'in çöldeki günaha teĢvikedildiğinde verdiği dersle iliĢkisini anlamlandırmak zorsa da-(*)Hıristiyanlık adı verilmiĢ olan inanca dönmesi arasındaki farklaaçıklanabilir. Ġkinci gözlem, AĢoka'mn Budist imparatorluğununölümünden yarım yüzyıl sonra çökmesine karĢılık, Constantine'inHıristiyan imparatorluğunun Ġstanbul'un Türklere düĢmesine kadar,Constantine tahta çıktıktan sonra on bir yüzyıl ve bir yirmi dokuz yıldaha yaĢamıĢ olmasıdır. Konumuz açısından genel bir kurama iliĢkinönemli gözlem, Doğu ve <strong>Batı</strong>nın iki büyük laik kurtarıcı dininde zıtkaderler, anıldıklan peygamberlerin değil, ilk kralların zıt kiĢilikleriyleçizilmiĢtir.AĢoka'mn acıyı tanıması, Buda'nın kendisinin Dört Soylu GerçeğinĠlki'nde 'bütün yaĢam acıdır' demesi (aĢırılıkla değilse de) ileiliĢkilididir. Krallık fermanlarında öğretinin özüne dürüstçe bağlıkalınmıĢtır, Ģiddete baĢvurmama ve sevgi içtenlikle yeĢertilmiĢtir.<strong>Batı</strong>'da ise, Constantine'le Mesihin dini siyasetin cariyesi (veya belkidaha iyisi peri annesi) yapılmıĢtır. Belli bir toplumsal düzeni yönetmeyetkisinin, 'Benim krallığım bu dünyadan değildir, eğer benimkrallığım bu dünyadan olsaydı... hizmetçilerim uğraĢırlardı'^124 ) dediğikabul edilen birinden alındığı ileri sürülmüĢtür. Yani dünyayı ikiye(*) Bkz. Sayfa 294-296.325


ayıran Ģu soruya, toplumla mı gerçekle mi ilgilisin, sorusuna <strong>Batı</strong>lımonark içtenlikle yanıt verip 'ilkiyle' derken, Hintli 'gerçekle' derdi.Bir çeliĢki olarak, <strong>Batı</strong>'da kurtarıcının dini tarihi boyunca siyasetleözdeĢleĢtirilerek küçük düĢünülürken, <strong>Batı</strong>lı siyasetimiz bir dereceyekadar da onun etkisiyle yumuĢatılmıĢtır, oysa Doğu siyaseti bugünekadar temel doğa yasası ile yönetilmiĢtir; Balık Yasasıyla (Sanskritce,matsya ııyasa): büyük balık küçük balığı yutar ve küçükler güzel olmakzorundadır.Büyük Constantine Dacia'da (bugün Romanya'da) Î.S. 274'dedoğmuĢtur. Annesi Helena Bitinyalı (Kuzeybatı Anadolu) aĢağı tabakadanbir kadındı, Constantius'un cariyesiydi. 293 yılında Maximian'ınüvey kızı Thedora ile evlenmek için Constantius Helena'yi bıraktı.Sonra Constantius Roma Sezan oldu, genç Constantine de Asya tahtınınimparatoru Diocletian'm yanına verildi. Birlikte Mısır seferine gittiler,orada Constantine gelecekteki Kayseri piskoposi ve kendisininbiyograficisi olacak olan Eusebius'la tanıĢtı. Genç prens cariye olarakMinervina adlı bir kızı aldı ve ondan oğlu Crispus doğdu. Oysa 293 gibiçok erken bir tarihte Maximian'in bebek kızı Fausta ile niĢanlanmıĢtı.Taht çevresinde iĢler kendi aleyhine dönüne? Galya'ya kaçtı. BabasıBritanya'da bir ayaklanmada ölünce imparatorluğun batısınınyönetimini ele geçirdi. Galya'da 306'den 312'ye kadar yaptığı savaĢlarıbarbar krallarını binlerce izleyicileriyle birlikte vahĢi hayvanlaraverdiğinde dinsizlerin duygulan bile rahatsız olmuĢtu' diyeokuyoruz.* 125 ' Gene, Ġznik Konsülünü toplayıp yönettikten hemen sonra,bütün insanlar için Tanrının istek ve niteliği ilan edilmiĢ ve tanımlanmıĢve oğlu Crispus'la karısı Fausta'yı öldürtmüĢtü. Bir tür Phaedra trajedisi.Olay ne olursa olsun Constantine'in AĢoka'dan daha sert bir insanolduğu açık.İS. 324'de bütün imparatorluğu ele geçirince, Büyük Constantine,onu tek bir ruhsal blok durumuna getirmek için iĢe koyuldu. Bu amaçlada sonunda 325de Ġznik Konsülünü topladı. Ülkenin her yerinden üçyüzü aĢkın piskopos katıldı ve imparator tarafından birlik kurulmasınıngerekliliğini anlatan bir öğütten sonra, Paskalya gününün saptanması veAnanların aforoz edilmesi için çalıĢmalara baĢlanıldı. Sonunda(Ġskenderiyeli genç diyakoz Athanasius tarafından kaleme alınan)amentü kabul edildi:'Biz, her Ģeyin yaratıcısı, hem görünebilen hem görünmeyen her-Ģeyin yüce Babası, tek Tanrıya inanırız;326


Ve tek Rab Ġsa Mesjhe, Ailahın Oğlu, Babadan doğan ve tek doğan;Babanın özünden, (oucna)Tanrıdan Tanrı, IĢıktan IĢık, gerçek Tanrıdan gerçek tanrı -doğanyapılan değil- Babanın tek özüyle (onoownov) varolmuĢ;herĢeyi yapan, cennettekileri ve bu dünyadakileri,biz insanlar için ve bizim kurtuluĢumuz için inip ete bürünen veinsan olan, acı çeken ve üçüncü gün tekrar yükselen, cennete çıkan,dirileri ve ölüleri yargılayacak olana:Ve Kutsal Ruha.Fakat, onun olmadığı zaman var, diyenler, ve doğumdan önceyoktu, diyenler, veya Allanın Oğlunun baĢka bir özü olduğuna inananlar(e£ etepoç ouöıaç TJ UTtootaeoeoc) veya yaratıldığım veya ahlakideğiĢime ve dönüĢüme uğradığım söyleyenler, bunları Katolik Kiliseve Papalık aforoz ediyor.^126 )Constantine'in iktidarında Hıristiyanlık, Ġmparatorluğun pagan diniile eĢit statüye oturtuldu. Ama yanm yüzyıl sonra, Büyük Theodosius'un(h.379-395) iktidarında tek din olarak Hıristiyanlık kabuledildi. Bu imparatorluk öğüdüyle Karanlık Çağ diye bilinen dönemresmen baĢlatıldı. Edward Gibbon, baĢlangıcı anlatıyor; Büyük KlasiklerÇağının perdesini kapatmak için onunkinden daha uygun birmetin düĢünemiyorum:Bir çok Roma eyaletindeki durumu anlattıktan sonra;'Suriye'de, Teodore'un dindar ve tanrısal diye nitelendirdiği piskoposMarcellus, Apame piskoposluk bölgesindeki tüm tapınaklan yıkıpkazımaya karar verdi. Jüpitef tapınağı öyle sağlam yapılmıĢtı ki,yapılan bütün saldırılara dayandı. Bir tepe üzerinde bulunan bu tapınağındört yüzü vardı ve herbiri, onaltı yuvarlak ayaklı onbeĢ somsütunluydu. Bu sütunların taĢları demir ve kurĢunla birbirine kenetlenmiĢti.Lağım (mayın)'lanarak patlatıldı ve bu çok değerli yapı, temelioluĢturan payandalann sarsılmasıyla yıkılıp gitti. Bu yıkma giri-Ģiminin güçlüğe uğraması, Ģeytanm iĢe karıĢmasından bilindi. Her nedenli bu Ģeytan yıkımı önleyemezse de geciktirmeyi baĢardı, diyeyorumda bulunuldu. Bu baĢarıdan kollan kabaran Mercellus, kalabalıkbir asker ve gladyatörü, piskoposluk sancağı alfanda toplayarakonların baĢına geçti. Amacı Ģeytanları bozguna uğratmaktı. Bunun içinApame piskoposluk sınırlan içerisindeki köylere ve tapmaklara birerbirer saldırdı. Tehlikenin baĢgösterdiğini sezinlediği zamartlar-327


da, bu inanç Ģampiyonu, bacaklanndaki felçli durum dolayısıyla kaçamadığıve savaĢamadığı için, okların etki alanı dıĢında oturup bekliyordu.Bu önlem ona pahalıya mal oldu. Öfkeden kudurmuĢ hale gelenköylüler onu yakaladılar ve öldürdüler. Eyalet sinod meclisi, hiçduraksamadan, onun, din hizmetinde canını esirgemediğini-ve 'aziz'olduğunu duyurdu. Kalabalık gruplar halinde çölden çıkan keĢiĢler budinsel çabaya yardım ederek güç katıyorlardı ve bunların davranıĢıçabadan çok öfkeye ya da yırtıcılık ve kan dökücülüğe benziyordu.Paganları kendilerinden tiksindirdiler, açgözlülük ve aĢırılık damgasınıyediler. Bu yıkıcı azizler, dinlerinin düĢmanlarım yağma ederken, yırtıkelbiseleri, sahte soluk yüzleri ve yüksek sesle okudukları mezmurlarıylahalktan aptalca saygı görüyorlardı. Tapınakların küçük bir bölümü, sivilve semavi yöneticilerin korkusu, rüĢvet alması, zevki ve sağduyusuylakurtulmuĢtu. Kartaca'daki kutsallığı iki mile yayılan Semavi Venüstapmağı sağgörüyle Hıristiyan kilisesine dönüĢtürüldü; aynı kutsamaRoma'daki Panteon, için yapılarak kraliyet kubbesinin ĢerefikorunmuĢtu. Fakat neredeyse Roma dünyasının bütün eyaletindeyetkisiz ve. disiplinsiz bir fanatikler ordusu barıĢ içinde yaĢayanyerlileri sardılar; eski dünyanın en güzel ye ollarının yıkıntıları, buhummalı tahribatı yapmak için istek duyan ve fırsatları olan barbarlarındehĢetini halen sergilemektedir...Roma Ġmparatorluğu tapınakları terkedilmiĢ ya da yıkılmıĢtı; amapaganların saf batıl inançları hâlâ bütün kurbanları kesinliklevasaklayan Theodosius'un yasalarına uymaktan kaçınmalarına nedenoluyordu. DavranıĢları kötü niyetli gözlerden daha uzak olan kırsalbölge halkı dinlerini şenlikler biçiminde gizlediler. Kutsal; festivalgünlerinde büyük kutsal ağaçların gölgelerinde toplandılar, koyun veöküz kesildi, piĢirildi ve bu kırsal eğlence tütsülerle ve tanrılar adınasöylenen ilahilerle kutsallaĢtı. Fakat, hiç bir hayvan parçasıadanmayarak, kan sunulması için sunak bulundurmayarak ve eskidenolduğu gibi tuzlu kek adakları yapılmayıp, adakların son törenleriyerine getirilmeyerek, bu festival törenlerinin hiç bir katılana suçlamave ceza getirmemesi ve kurban sanılmaması için dikkat ediliyordu.Gerçek veya verilen değer ne olursa olsun, bu boĢuna hilelerTheodosius'un son fermahıyla yok edildi; paganların batıl inançlarınakesin darbe indirildi. Bu yasaklayıcı yasa çok açık ve kesindi.Ġmparator, 'hiç bir uyruğumuzun, yetkili memur veya sıradan yurttaĢolsun, rütbe ve konumlan ne kadar yüksek veya alçak olursa328


olsun, ister kentte, ister baĢka bir yerde, günahsız bir kurbanı adayarakcansız bir puta tapınmaması emrimiz ve isteğimizdir' diyor. Kurbanıniç organlarıyla adakta bulunma ve kutsama eylemi (soruĢtunf lan kimolursa olsun) devlete ihanet suçu olarak kabul edilmiĢtir; cezası ancaksuçlunun öldürülmesi olabilir. Daha az kıyıcı ve kanlı görülebilen öbürpagan inançları ve görenekleri, tek ve gerçek dinin onuru içinyaralayıcı kabul edilerek yasaklanmıĢtı; ıĢıklandırma, çe-lenkler,tütsüler ve Ģarap saçmak ayrı ayrı sayılmıĢ ve mahkum edilmiĢ,zararsız ev cinleri, ev halkının tanrıları da bu özenli yasaklamaya dahiledilmiĢti. Din dıĢı ve yasa dıĢı törenlerin yapıldığı ev veya mülkünsahibi ceza olarak onları kaybediyordu. Eğer bu dinsizlik için bilerekbir baĢkasının yerini seçmiĢse, geciktirilmeksizin yirmi beĢ poundaltın veya bin sterlin cezaya çarptırılacaktı. Putperestliği cezalandırmaktankaçınan veya gizleyen ve görevini yapmayan suç ortağıgizli din düĢmanlarına da hiç de daha az olmayan cezalar veriliyordu.ĠĢte,. oğullan ve torunları tarafından sıkı bir tutumla uygulanan veHıristiyan dünyanın ortak ve yürekten desteğini alan Theodosius'unbaskıcı yasalarının ruhu buydu...Pagan dininin yıkımı sofistlerce, dünyayı karanlıklarla kaplayan,eski karmaĢanın ve gecenin egemenliğini yeniden kuran, korkutucu veĢaĢırtıcı bir mucize olarak tanımlanmıĢtır. Vakur ve dokunaklı birincinmeyle mezara çevrilen tapınaklarını, tanrı putlarıyla bezenmiĢkutsal yerlerin Hıristiyan Ģehitlerin kutsal emanetleriyle kirletilmesinianlatırlar. 'KeĢiĢler (Eunapius'un insan demeyi reddettiği murdarhayvanlar) yeni inancın yetkilileri, insan bilinci tarafından kavranılantanrıların yerine en değersiz ve rezil köleleri koydular. Suçlarının çokluğundanalçakça ölümü hak eden adı kötüye çıkmıĢ suçluların tuzlanmıĢve kurutulmuĢ baĢlan, hâlâ kamçıların ve iĢkencenin izlerinitaĢıyan gövdeleri (Eunapis devam eder) günümüzde ortaya çıkantanrılardır; dualarımıza arabuluculuk eden ve Tanrıya Ģefaat dileklerimiziulaĢtıranlar halkın saygı duyduğu ve mezarları kutsanan buĢehitlerdir*....Azizlerin emanetlerinin altından ve değerli taĢlardan daha değerliolduğunu gösteren deneyimleriyle ruhban sınıfı kilisenin hazinesinizenginleĢtirmeye yöneldi (diye Gibbon sonuç çıkarıyor). Gerçeklikveya olasılığın üstüne düĢmeden, iskeletlere ad, adlara eylemuyduruldu. Havarilerin ve onların erdemlerine uyan azizlerin ününe,dinsel uydurmalarla, gölge düĢürüldü. Ġlk Ģehitlerin içten ve yılmaz329


grubuna, kurnaz veya düĢse] efsanelerin hayalinden baĢka yerde varolmayan çok sayıda hayali kahramanlar eklendi. Tours'un, azizler yerinehaydutların kemiklerinin saygı gördüğü tek piskoposluk bölgesiolmadığından kuĢkulanmak için yeterli neden vardır'.^127 )Büyük Theodosius Ġ.S. 395'de öldü, tam on beĢ yıl sonra Alarik yönetimindekiVizigotlar Roma'yi yıktılar. Aziz Augustine (Ġ.S. 354-430)büyük yapıtı Tanrı Sitesi'ni, Ģehrin kendi tanrılarıyla bin yıl yaĢadığı,Mesihe inanınca yıkıldığı tartıĢmasına yanıt olarak yazmıĢtır. ĠnsanınĢehri, günahın, lanetin Ģehri düĢmüĢtür, piskoposa göre, onun yerineTanrı Ģehri, Kilise, Mesihin yaĢayan gövdesi, sonsuzluğa kadarkalacaktır. Bilen biri olarak-güvenilen Augustine, 'bu kutsal Ģehirde'diye yazmıĢtın'öyle bir kutsallık olacak ki, aĢağıdakiler yukarıdakileri hiç kıskanmayacaklar,aynı Ģimdi baĢmeleklerin meleklerce kıskanılmadığı gibi,çünkü kimse elde etmediği bir Ģeye sahip olma isteği duymayacaktır,elde etmiĢ olanlara en katı "bağlarla bağlı olsa bile, aynı gövdedeparmakların göz olmayı istememesi gibi, iki parça da gövdenin yapısıiçinde uyumludur. Ve böylece, büyük veya küçük kendi arma-ğanıyla,herkes, sahip olduğundan daha fazla sahip olmak isteği duymayacağıbir hoĢnutluk armağanı alacaktır.'^128 )Çok iyi! Fakat bu arada Avrupa yalnız Avrupalı değil, Asyalı barbarlarcada bir engelle karĢılaĢmadan yağma edilmiĢti. HunlardanAtilla, savaĢçı sürüleriyle Rus steplerinden Avrupa'ya girmiĢ, bugünküBudapeĢte yakınlarında harika bir barbar baĢkenti kurmuĢ ve 453'deölümüne kadar kıtanın yarısını dolanmıĢtı. Vandallar ispanya'danAfrika'ya geçtiler, onları Vizigotlar izledi ve Ġspanya'da Vi-zigotkrallığı kuruldu. Romalıların terk ettiği Britanya'ya Germen Jut-lar,Angıllar ve Saksonlar girdi. Franklar Galya'ya yerleĢtiler, burayaadlarını verdiler: Fransa. Roma HıristiyanlaĢmıĢ Germen subaylarınyönetiminde kaldı. Eylül 476'ya kadar bir dizi zavallı kukla imparatortahta çıkarıldı ve düĢürüldü, sonra uzun, sarıĢın Odoakr hükümeti kendieline aldı ve sonraki 324 yıl <strong>Batı</strong>'da imparator olmadı. Bir baĢkaGermen, Charlemagne Ġ.S. 800'de YılbaĢında güneĢ tacını baĢına koyanakadar. Papa IB. Leo, Roma'da Saint Peter Kilisesinde Ahura Mazda'nmıĢınımlı simgesini Charlemagne'a verdi.330


IV. KISIM BÜYÜKĠNANÇLARIN ÇAĞI


GĠRĠġAVRUPA VE LEVANT'IN DĠYALOGUTrajan'ın (h. 98-117) ve halefi Hadrian'ın (h.117-138) iktidarlarısüresince Roma mimarisinde kubbe ve kemer formları görünmeyebaĢladı. Bunlarla, Spengler'in tanımladığı gibi, yükselen Levant'ındünya görüĢü ortaya konur. Onun sözleriyle, 'Penteon... bütün camilerinen eskistitir'S 1 ) Aynı zamanda, imparator büstlerinde gözlerin bebekleriyapılmaya baĢlanıldı, oysa eski Klasik heykelcilikte gözler boĢbırakılırdı, içteki bir ruhun mekana bakıĢı sözkonusu değildi/ 2 ' Yunantapınaklarının içinde yalnız bir hücre olması fakat dıĢarısının sütunlarlaiĢlenmesi gibi, iç mekanın tanınmaması yalnız dıĢarının fizikselliğininbilinmesi, (gene Spengler'in sözleriyle) Klasik insan için, 'Gövdetapınağının da içinin olmama'sı'dır/ 3 'Cami ise, tersine, içerisidir: dünya mağarasının mimari kuruluĢu,Levanten zihne evrenin ruhsal formunun uygun simgesi olarak görünür.'Küresel ve poligonal formların beceriklilikle uyumlaĢtırılıp yorumlanması',Spengler'in yazdığı gibi, 'taĢdan bir yüzeye öylesineyerleĢtirilmiĢ bir yüktür ki, gökte uçuyormuĢ gibi görünür; gene de,içerisini çıkıĢ bırakmadan kapatır. Bütün mimari çizgiler saklanmıĢtır,soluk bir ıĢık bırakılmıĢtır. Kubbedeki küçük bir açıklıktan giren ıĢıkdeğiĢmez bir Ģekilde içeri girmeyi vurgular. Bu sanatın usta eserlerindegördüğümüz özellikler bunlardır: Ravena'da St. Vitale, istanbul'daAyasofya, Kudüs'te Ömer Camisi.HuĢu veren, her yeri kaplıyan sınırlı zaman ve mekan anlayıĢı, birtür Alaeddkı mağarası gibi, ıĢık ve karanlık, iyilik ve kötülük, merhametve inat, can ve ruhun, tarih yerine, tanrısal ve Ģeytanlıkla hareketegeçen öğelerin peri masalını yaratmak için, Levantın büyük mitolojilerinidoldurur -ister Yahudilik, ZerdüĢtlük, Mithraizm, Manie-hizm,Doğu Hıristiyanlığı, Neoplatonizm, Gnoztisizm, son dönem KlasikGizemleri veya Ġslam olsun. Bu dünyada bireyin bilgi dünyası,332


hiç de bireye ait değildir, büyük bir organizmanın bir parçası veya organıdır.Aynı Pavlus veya Augustine'nin Mesihin YaĢayan GövdesianlayıĢlarında olduğu gibi. Her varlıkta, butun dünya mağarasındaolduğu gibi, iki zıt,, her yere yayılan Can ve Ruh iliĢkisi vardır, tbranicerııach ve nephesh, Farsça ahu ve ıırvan, Mandaean mamıhmed vegyan, Yunanca pneııma ve psyche."Roach' Spengeler'in belirttiği gibi, 'rüzgar demektir, nephesh iseher zaman Ģu ya da bu yolla gövdeye veya dünyaya aittir, aĢağıda,kötü, karanlık olanı belirtir. Çabası 'yukarı' doğrudur. Rııach kutsal o-lana, yukarıya, ıĢığa aittir. Ġnsandaki etkisi, indiğinde, Samson'un kahramanlığıgibi olur, Ġlya'nın kutsal gazabı, yargıcın aydınlatması (Süleyman'ınyargılanması) ve her türlü kutsallık ve vecddir. TaĢar®Yeni geliĢen kültürün yabana kalıtım formlannda belirmesi, Romamimarisindeki kubbelerde ve Roma portrelerindeki gözlerde temsiledilmesi gibi, Spengler tarafından 'aldatıcı Ģekil' terimiyle adlandırılmıĢtır.Mineralojiden türetilen sözcük aldatıcı dıĢ Ģekilleri anlatır,'sahte biçim'i, baĢka bir cismin dıĢ etkilerini taĢıyan bir kayayangındaki kristalin iç nitelikleri gerçekte baĢkadır. Spengler Ģöyletanımlar:'Tarihsel sahte biçim terimiyle, eski yabana bir kültürün genç birkültürün ülkesinde varlığını, bu ülkede doğan genç kültürün yalnız saf,özel ifade biçimleri bulamayıĢım değil kendi bilincini bile geliĢtiremeyiĢinianlatmak istiyorum. Bütün "bunlar genç ruhun derinliklerindekieski kalıplardan kaynaklanır, genç duygular bunak eserlerdesıkıĢır, kendi yaratıa gücüyle yükseleceğine, bir canavara dönüĢennefretle uzaktaki bir güçten nefret eder'.* 6 'Levanten kültür örneğinde bu durumun, baĢlangıçtan sonuna kadargeçerli olduğunu göstermiĢtir. En eski filizlenme döneminde eskiBabil uygarlığının içinde kalmıĢtır, ikincisinde Ġ.Ö. 529'dan itibarenOstrogotlar kadar ilkel küçük bir Ġran kabilesinin diktatörlüğü ikiyüzyıldanfazla sürmüĢtür. Ġskender'in zaferine kadar. ZayıflamıĢ Babilhalklarının sonsuz ezilmesi üstüne de bu za/er kurulmuĢtur. 'Fakat, Ġ.Ö.300'den sonra, Sina ve Zagros dağları arasındaki bölgede AramcakonuĢan genç halkların uyanıĢı yayılıp geliĢmeye baĢlamıĢtır. 'Tam dabu dönemde gelen Makedonyalılar, Hindistan'dan Türkistan kadaruzak bölgelere bile, ince bir Klasik uygarlık tabakası örtmüĢlerdir.Pompey'in Suriye'deki ve Augustus'urWVctium'daki (Ġ.Ö. 30) zaferle-;S : 333


iyle Roma'nın ağır togası ülkenin üstüne düĢmüĢtür. Ve bundan sonra,Levanten düĢünce ve duygular, yüzyıllarca, Ġslamın gerçek bir patlamasıyla-Ġranlı Sasani krallarının kurtarılmıĢ ülkesi dıĢında- yeni birbiçim kazanana kadar, bilimadamlarımızın ısrarlı yanlıĢ yorumlarıyla,kendi Avrupa uygarlığımızın klasik aĢamasıyla Gotik aĢaması arasındauzun bir geçiĢ dönemi olarak tanımladıkları biçim içinde ifade edilmekzorunda kalmıĢtır.Spengler Mecusi kültürünü gözlemleyebilen tek tarihçi olarak görülmektedir:'Mecusi kültürü coğrafi ve tarihsel olarak en yüksek kültürlerin tamortasındadır. Mekan ve zaman olarak baĢkaları ile iliĢkisi olabilecek teknoktadadır. Tarihsel yapısını bu nedenle ancak iç yapısını gizleyen dıĢkalıplan tanıyarak, tarihe iliĢkin dünya görüĢümüzden arındırarak anlayabiliriz,iĢte Ģu anda bilmediğimiz de bu iç yapıdır. Teolojik ve filolojikyargılarla ve <strong>Batı</strong> araĢtırmalarım bir dizi dallara bölen çağdaĢeğilimlerle -her biri ötekinden yalnızca materyal ve yönetimleri ile değildüĢünme biçimiyle ayrılır- büyük sorunlar görülemeden kalmıĢtır. Buolayda özelleĢmenin sonuçlan bütün ötekilerden daha ağır olmuĢtur.Tarihçiler Klasik filolojinin egemenliği altında kalmıĢlar ve Klasik diliDoğu araĢtırmalarının sının yapmıĢlardır. Böylece de sırtını iki yanındakigeliĢimlerin derindeki birliğini anlamakta baĢarısız olmuĢlardır.Oysa bu birliğin ruhsal bir varlığı yoktur. Sonuç 'Eski' 'Orta' ve 'ÇağdaĢ'tarih perspektifleridir, bunlar Yunan ve Latin dillerinin kullanımıylatammlanmıĢtır. Eski dil uzmanlarınca, onların 'metinleriyle' Axum,Saba hatta Sasani diyanna bile girilemez. Sonuç olarak da bunlar 'tarihte'hiç olmamıĢlardır. Edebiyat araĢtıncısı (aynı zamanda filolog), dilinruhu ile yapıtın ruhunu kanĢtınr. Arami bölgesindeki bir ürün eğerYunanca yazılmıĢsa veya yalnızca Yunancası kalmıĢsa hemen 'Sondönem Yunan edebiyatı' içine yerleĢtirir, bu edebiyatı da özel bir dönemolarak sınıflandırmaya devam eder. BaĢka dillerdeki akraba metinler dekendi bölümünde değerlendirilir ve ayni suni yolla baĢka edebiyatgruplarına sokulur. Bütün kanıtların en güçlüsü de bir edebiyat tarihinindil tarihi ile çakıĢmadığım gösterir. ĠĢte, gerçekten, Mecusilerin ulusalbir edebiyatı vardır, özde aynıdır fakat değiĢik dillerde yazılmıĢtır;baĢkalanyla birlikte Klasik dillerde de. Çünkü Mecusiler gibi bir ulusunana dili olamaz. Talmud, Maniheist, Nasturi, Yahudi ve hattaNeopythagorcuların ulusal edebiyatı vardır ama Hellenist veya Ġbraniedebiyatı yoktur.334


Teolojik araĢtırma değiĢik <strong>Batı</strong>-Avrupa inançlarına göre altbölümlereayrılmıĢtır, Hıristiyan teolojisi içinde de, <strong>Batı</strong> ve Doğu 'filolojik'sınırları doğmuĢtur ve hâlâ da geçerlidir. Pers dünyası Ġran filolojisininalanına girer ve Avesta metinleri Aryan diyalektiği ile düzenlenmemiĢolmalarına karĢın, onunla yayıldıkları için koca konu,Ġndolojistlerin küçük bir dalı durumuna gelmiĢtir. Hıristiyan teolojininalanından da bütünüyle çıkmıĢtır. Son olarak, Talmud Yahudiliği,Ġbrani filolojisi Eski Ahit uzmanlığı ile çakıĢtığından beri, ayrı biraraĢtırmaya bile konu olmamıĢ tersine lamamiyle unutulmuştur. Anadin tarihleri, benim de öğrendiğim her Hint mezhebini (çünkü folklorda uzmanlık konusudur) ve her ilkel zenci dinini inceleyebilmektedir.Bilimadamlığının, büyük görevi tarihsel araĢtırmaya hazırlanıĢı, bugünbu durumdadır. &)ÇalıĢmamızın geri kalan bölümünde, geniĢ çizgilerle, sayısız geleneklerinen önemlilerine bile dokunmadan, iki büyük ruhsal dünyanınLevant'ın ve Avrupa'nın karĢılıklı iliĢkisini inceleyeceğiz. KarĢılıklırenkli bir karıĢıklık ve yanlıĢ anlama ile burada iki zıt aldahcı-Ģekilgörünmektedir. Birincisinden Spengler bize söz etti, Levantenformların Hellenist-Roma formül tabakası altında filizlenmesi. Ġkinciside Levant'ın intikamı olarak adlandırılabilir: Pavlus Hıristiyanlığınınbütün Avrupa kültür alanına yayılıĢıyla yerel Kelt ve Germen varlıkanlayıĢı, deneyim görüĢü ifadesini ve desteğini ancak yerli duygu vedürtülere yabancı, zıt ve hatta yapısı zıt terimlerle ifade edebildi. KurtulanLevanten ruhunun geç fakat güçlü deyiĢi, canlı kesin Ġslam zaferiyleVII. yüzyıldan sonra duyulacaktır. Avrupa'nın kurtuluĢu da çiftezaferle, Reformasyonla bireysel bilincin ve engelsiz bilimin, Rönesanslacanlanan hümanizmle birleĢmesiyle görünecektir. KuĢbakıĢı biraraĢtırma yapacağız, önce, Levanten eyaleti sonra Ġ.S. 1350' ye kadarAvrupa'yı inceleyerek eski aldatıcı-Ģekilin çatlayıp ayrıldığı yerdenbaĢlayacağız. Amacımız bir kaç özellikli biçimle her ulusal düzeninana çizgilerini ve olası geliĢimlerinin üstündeki çarpıtıcı gücü ortayaçıkarmak olacak.335


8. BölümHAÇ VE HĠLAL1. MECUSĠLERĠran'da dinin Part dönemine iliĢkin neredeyse hiç bir Ģey bilinmiyor.Yunan Selevkoslar (Ġ.Ö. 312-64) döneminde Ġskender'in Doğu ve <strong>Batı</strong>evliliği ideali genelde gerçekleĢiyor gibi göründü. Gene de geliĢen yeniLevant'ı tek bir saltanat içinde tutmak mümkün olmadı. Ġ.Ö. 212deBaktria'daki Makedon bir yönetici, Euthydemus bağımsız bir devletkurmaya muvaffak oldu.W Filistin, dört yıl kadar sonra Ma-kabilerleayaklandı. Sonra Roma batı eyaletlerinden sarkmaya baĢladı. Buyıllarda Partlar veya Arsakidler diye bilinen yerli 1 anedan Partya'da(Doğu Ġran) ayaklandı. Biraz belirsiz Ģekilde aĢiret baĢkam Arsakestarafından (Ġ.Ö. 250) kurulan devlet iki kardeĢ, Pharaates I (h. 175-170)ve Mithradates I (h.170-138) tarafından güçlendirildi. Her yanda süreklisavaĢıimasına karĢın -kuzey ve doğuda Ġskitler, Baktri-alılar veKuĢhanlar, batıda önce Selevkoslar sonra iki yüzyıl Roma-sert hanedanĠ.S. 226 yılında içerden bir hanedan- Sasaniler tarafından, yıkılanakadar her yerde sınırlarını geniĢletti. Sasaniler de 641'de Ġslamtarafından yıkılana kadar yaĢadılar.Denkart'da, son dönem VI. yüzyıldan kalma Sasani eserinde, Ġ.S. I.yüzyıl Ģöyle anlatılıyorArsakid Valaksh (Vologaeses I, hJLS. 51-77) bütün eyaletlere bir fermangönderilmesini emretti, Avesta ve Zend'den ortaya çıkan her neolursa olsun korunmasını ve onların ve onlardan çıkan her türlüöğretinin gerçek olduğunu bildirdi. Ġskender'in ölümüyle Makedonyalılarınyağmacılık ve çapulculuğuyla doğan karıĢıklık ve belirsizliklebunlar dağılmıĢ da olsa, yazılarla veya yetkin kiĢilerin belleklerindekorunmuĢ olmalıydılar.®Genelde Part dönemi boyunca güçlü bir HellenleĢme eğilimi336


sürdü. Fakat bu bildiri ile Mecusi ZerdüĢt canlanıĢı da baĢlıyor. Sasanidöneminde ise güçlendi ve zorla uygulandı. Yani hanedanın kurucusuArdeĢir I (h.Ġ.S. 226-241) hemen imparatorluğunun dinsel kalıtımını,türdeĢ olmayan halkını kaynaĢtıracak bir Ortodoksluğun kurulmasıdüĢüncesiyle elden geçirdi. Bu görevin yerine getirilmesi içinde ZerdüĢt dinadamlarından birini Tansar'ı seçti. Tansar'ın çalıĢmalarıDenkart'ta kaydedilmiĢtir:'Papak'ın oğlu HaĢmetmeap ġahlar ġahı ArdeĢir, dinsel yetkiliolarak Tansar'ı izleyerek, bütün dağılmıĢ bulunan bilgilerin (daha önceValakhsh'ın topladığı) tahtında toplanmasını emretti. îĢe koyulanTansar öteki metinleri eleyip bir tanesini seçti ve Ģu hükmü yayınladı:Mazda'ya inanların dinine iliĢkin bütün yorumlar bizim sorumluluğumuzdadır;artık onları ilgilendiren bir konuda bilgi eksikliğimizyoktur.'@)Hıristiyan akımın biçimleniĢi gibi Ortodoks bir ZerdüĢtlük de olu-Ģuyordu. Fakat, ZerdüĢt kalıtımın Mecusi rahip Tansar'la gerçekleĢtirilencanlanıĢına karĢılık, çağın en büyük bilgesi ve vaizi Babilli PeygamberMani'nin (Î.S. 216Î-276?) öğretisi rakip olarak ortaya çıktı. ZerdüĢtlüğün,Budizm ve HBĠstiyan-Gnostik düĢünceyle sentezini yapanManiheizm bir .zaman ġahlar ġahmın basit ZerdüĢt efsanesinden çokdaha birleĢtirici bir güç olarak göründü. Hanedanın ikinci monarkıġapur I (h. 241-272) bile, geniĢ görüĢlü biri olarak ondan, etkilendi.Metinden devam ederek okuyoruz:'ArdeĢir oğlu ġahlar ġahı ġapur Hindistan, Bizans Ġmparatorluğu^)ve öteki ülkelerdeki dinle ilgili bulunan dağılmıĢ yazılan toplattı.Bunlar tıp, astronomi, hareket, zaman, mekan, varlık, yaratılıĢ, oluĢ,ölüm, niteliksel değiĢim, mantık ve öteki sanat ve bilimlerle ilgiliydi.Bunları Avesta'ya ekledi ve Kraliyet Hazinesinde güzel bir nüshanınsaklanmasını emretti. Ve her türlü akademik disiplinin Maz-dayainananların dini temelinde incelenmesi olasılığını araĢtırdı*^Ġ.S.. 242'de inancını yaymaya baĢlayan Mani'ye ġapur'la görüĢmeizni verildi ve kendisine istediği yerde vazetme özgürlüğü sağlandı.Bir dönem ġahlar ġahmın da Maniheist öğretiyle ilgilendiği anla-Ģılıyor. Ama bu liberal görüĢlü monark I.SĠ 272'de öteki dünyaya göçtüve peygamber, vazının on üçüncü yılında, izleyen, ikinci Ģah Beh-(*) Bizans Ġmparatorluğu henüz kurulmamıĢtı. Metinde bu terimin kullanılması anakronizmdir.337


am I '(h.273-276) tarafından, baĢkentte, tam Levanten bir biçimde, •sapıklık öğrettiği gerekçesiyle asıldı-efsanesine göre Mesih gibi çarmıhagerildi.ġapur'un ölümünden sonra Mecusi tepkisi, onun Hellenist dünyagörüĢüne ve hümanizmasına karĢı, kendi rahibi Karter tarafındanörgütlendi. Mani'yi sorgulayıp mahkum eden de oydu. Profesör R.C.Zaehner yakınlarında çıkan eseri Zerdüştliiğün Şafağı ve Tan Zamanı'nda:'Zerdüstlük, fanatik ve baskı yapan bir din olarak ilk kez onunzamanında görünüyor. SoruĢturulan mezheplerin sayısı, Sasani krallarınınimparatorluklarını kaynaĢtıracak birleĢtirici bir güç ararken nekadar haklı olduklarım gösteriyor. Yalnız Yahudilerin, Hıristiyanların,Maniheistlerin değil, Mandayyacıların, Budistlerin ve Brahman-lann daKarter tarafından suçlandıklarını görüyoruz... Karter, 'sapıklar vedinden dönenler propaganda için değil tannlann ritleri ve Mazdayainananların dini için Mecusi topluluğu içinde saklandı, fakat ben onlarıcezalandırdım ve azarladım ve onları yerleĢtirdim' diyor.Yani din birliği zorlanmıĢtı ve bu birliğin, kesinlikle ikici ve Mazdacıbir çizgide olması gerekiyor. Karter'in siyaseti, bir kaç za/ıf kraldansonra ġapur'un kiĢisel dinsel siyasetine karĢı bir tepki olarak görülmeli'.^ġu toplumbilimsel ilkeyi formüle edeyim; daha önce HeUeruzrrüngücüne karĢı geliĢtirildiğini gördüğümüz Makabici tepki bu kez Mecusitepkisinde görülüyor; organik kimyanın 'hoĢgörü' terimiyle: birsistemin, belli bir besin veya ilacı belli bir dereceye ve zamana kadarözümleyebilen yapısal kapasitesi yararlı görülebilir, fakat bundan ötesidayanılmaz olur ve kendiliğinden dıĢarı atılır.Bir devletin, yöneten elitin kutsal değerler olarak bir inanç sisteminikararlaĢtınp yurttaĢlarına zorlamadan ne kadar yaĢıyabileceği noktasınıtartıĢmadan, Levant tarihinde bu tür toplumsal sahte-dinlerin çok çeĢitliolduğunu yani en saf biçimiyle incelenebileceğini gözlemleyelim. Vebir kez bu baĢladı mı, güç ve terörle büyür ve zorlanan ye bozulanetkenlerin gittikçe geliĢen etkileĢimiyle ikinci bir doğal yasa iĢlemeyebaĢlar, yani, baskıya sunulan tanrılar Ģeytanlar durumuna gelir. Bu,bilinçle baskı altına alınıp tanınmayan ve özümlenmeyen psikolojik vetoplumsal etkenlerin özerkleĢmesi ve sonuçta geçerli sistemdenayrıĢması demektir.338


Denkart'taki bir sonraki cümleden, ġapur II zamanında (310-379) -Constantine, Saint Augustine ve Büyük Thedosius'un tam çağdaĢı- OrtodoksanlayıĢın sapıklık diye nitelendirdiği tepkinin tamamıylageliĢtiğini öğreniyoruz. Ve Ģimdi büyük dindar Aturpat'tır. ProfesörZaehner, 'Pehlevi kitapları Ortodoksluğun oluĢtuğu zamana bakıyorlar.Aturpat sınavdan erimiĢ metalle geçti ve her türlü mezhep vesapıklıkla mücadelesinden zaferle çıktı' diyor.* 6 ) Denkart'a göre:'Ohrmazd oğlu ġahlar ġahı ġapur (ġapur II) bütün öğretileri incelemekiçin her yerden insanları topladı, tartıĢma nedenleri ortadankaldırılacaktı. Aturpat tutarlılığıyla kendi görüĢünü bütün öteki mezheplerin,öğretilerin ve okulların temsilcileri karĢısında haklı çıkarınca,aĢağıdaki anlamda bir bildiri yayınladı: 'dünyada Dinin ne olduğunugördükten sonra hiç kimse yanlıĢ dinine terkedilmeyecektir vegayrette herkesi geçeceğiz'. Ve böyle de yaptı!* 7 )Ama -kimsenin ĢaĢmayacağı gibi- imparatorluğa yönelik sağ ve solsapıklık tehlikesi, iki yüzyıl sonra, Choroes I (h.531-579) dönemindehâlâ sınır tanımıyordu. Choroes I, Hıristiyan eĢdeğeri Justinian (h.527-563) ile çağdaĢtı ve sorunlarıyla çözümleriyle yaklaĢık olarakaynıydı. Onun zamanında düzenlenmiĢ olan Denkart'tan alacağımızson metinle bitireceğiz:Kavafın (Chosroes I) oğlu Ģimdiki HaĢmetmeap ġahlar ġahıHüsrev (Chosroes I) sapıklık sorununda dinin ilhamıyla sapıklık vedinsizliği yok edip dört kast düzenini güçlendirdikten ve tartıĢmalarıözendirdikten sonra, eyaletlerin kurultayında aĢağıdaki bildiriyi yayınladı:Mazdaya insanların dininin doğruluğunu tanıtmıĢtır. Akıllı insanlaronu dünyada tartıĢmayla kurabileceklerine güvenebilirler. Fakat etkilive geliĢtirici propaganda çok fazla saf düĢünce, söz, iĢ ve eylem ve iyiRuhun ilhamı ve Tanrıya inançla mutlak Söze uyuĢmaya dayandırılmamalıdır.Ohrmazd'ın (Ahura Mazda) baĢ Mecusisinin ilanettiğini biz de ilan etmeliyiz; çünkü aramızda onlann ruhsal kavrayıĢıolduğu gösterilmiĢtir. Ve onlardan öğretinin hem ruhsal kavranıĢınıhem de dünyada fiilen uygulanıĢını öğretinin tam olarak sergilenmesiniistiyoruz ve istemeye devam edeceğiz ve bunun için tanrıya Ģükrediyoruz.Çok Ģükür, ülkenin iyi hükümeti, Ġran diyarmda Mazdaya inananlarındinine dayanıyor; bu öğreti bu ülkenin tamamında bizden öncekilerinbiriktirdiği bilginin sentezidir. Bizim baĢka inançta olanlarla339


ir çekiĢmemiz yoktur, çünkü biz hem sözlü gelecekte* hem yazılıkayıtlarda Avesta diline sahibiz, kitaplarda ve anılarda ve Ģerhler yoluylakaba terimlerimizde, kısaca Mazdaya inananlar dininin özgündehasının tamamına sahibiz. Bunun yanında, Mazdaya inananlar dinineyabana belirsiz öğretiler dünyanın her yerinden buraya ulaĢıyor; dahafazla inceleme ve çalıĢma, Mazdaya inananlar dinine yabancı bilginin,özümlenmesinin ve eğirimin yapılmasının, çok fazla inceleme yapmıĢve düĢünmüĢ, ayinlerin anlatıĢını geliĢtirmiĢ, çok dikkatli ve keskinzekalı, soylu, Ģerefli ve en iyi Mecusilerden daha fazla yurttaĢlarımızınrefah ve zenginliğine katkıda bulunmayacağı kanıtlanmıĢtır. Bundandolayı Avesta ve Zend'in büyük gayretle ve hep yeniden öğrenilmesinikararlaĢtırıyoruz; onlardan öğrenilenler yurttaĢlarımızın bilgisiniverimli biçimde ve değerli Ģeylerle artıracaktır.Yaratıcının, ruhsal varlıklarının gizeminin, Yaratıcının yaratıĢınınyapısının, öğrenilmesinin olanaklı olmadığını ya da tamamiyle öğrenileceğinisöyleyenler, yetersiz bilgiye sahip olmalı veya serbest dü-Ģünceli olmalıdırlar. Gerçeğin dinsel ilham ve benzetme ile anlaĢılmasınınolanaklı olduğunu söyleyenler gerçeğin araĢtırıcısı olarak kabuledileceklerdir. Öğretiyi açıkça yorumlayanlar dinde akulı ve deneyimlekabul edileceklerdir. Ve bütün bilginin kökeni dinin öğretisi olduğunagöre, bu yolda konuĢan bir insan, öğretisini Avesta ilhamındanalmıyorsa bile, akıllıca konuĢuyordur. Yani o da dinle uyumlukonuĢuyor kabul edilecektir, çünkü dinin iĢlevi insan oğullarına bilgivermektir'/ 8 '2. BĠZANSSpengler, 'klasik insan tanrılarının önünde onlar da birer insanmıĢgibi dururken' diyor, 'Mecusi tanrısı belirsiz, anlaĢılması zor bir güçolarak yukardan gazap veya merhamet saçar, veya uygun gördüğünükaranlığa gömer, uygun gördüğü ruhu ıĢığa yükseltir*. Bireyin isteği,düĢüncesi basitçe anlamsızdır çünkü 'istek' ve 'düĢünce' insandan önceldeğildir, onun üstünde tanrının etkisinden» ibarettir. Sık ifade edilen veözünde hiç değiĢmeyen bu sarsılmaz kök-duygusuyla, dünyada hiç birdönüĢüm, aydınlanma veya ince ayrımlar olmadan, bu durumukarıĢıklıktan mutluluğa çevirecek Kutsal Aracı düĢüncesinin gerekliliğiortaya çıkar. Bütün Mecusi dinleri bu düĢünceyle340


irbirlerine bağlanır ve bütün öteki kültürlerden ayrılırlar'/ 9 )Mecusi dünyasının ZerdüĢt bölümünde, mücadele eden mezheplerinanahtar sorunu Angra Mainyu ile Ahura Mazda'nın iliĢkisindekiayrımlandır. Karanlık gücünün, ıĢığın varlık ve kaynağı ileiliĢkisi. BaĢka deyiĢle, kötünün kökeni ve nihai yapısı. Hıristiyan cemaatiçin ise, öte yandan, temel uyuĢmazlık düğümü Vücut bulma sorunudur.Ġnsanoğlunu kurtarmak için zaman, madde ve günah diyarınagiren Arabulucunun yapısıdır. Ġznik Konsülünü izleyen bir dizi aciltoplantıda herkesin ayrıldığı veya birleĢtiği konu buydu. Konuyu inceayrıntılarına kadar yinelemenin gereği yok. Fakat, teolojik bir tartıĢmaolarak 'bu dünyadan değildi' deniliĢindeki açıkça siyasal olan kararıngücüne bir kaç sayfa ayırmak gerekiyor. Çünkü her zamanki Levantenfikir oydaĢması düĢüncesi (sonradan da tartıĢılmaz gerçek olarakkabul edildiği gibi) Hıristiyan öğretideki iĢlevini bu konsüllerintarihinde en açık biçimde ortaya koyuyor.TartıĢmada dört önde gelen parti vardı: 1. Büyük Mısır iskenderiyeteolojik okulu (genç diyakoz Athanasius Ġznik konsülünde rapor-L törolmuĢ ve Athanasius Amentüsü yayınlanmıĢtı(*)). Mesihin kutsallığıüstünde duruyorlardı. ÇekiĢmenin bu aĢamasmda okul iki güçlüpiskopos tarafından temsil ediliyordu, Cyril ve Dioscurus. îlki azizlerderecesine sokulurken aynı düĢünceyi savunan ikincisi aforozedilecekti; 2. Mesih'in insanlığını savunan Kapadokya-Suriye-Antakyaokulu. Öncelikle büyük saplan Nestorius tarafından temsil ediliyordu.Nestorius Aziz Cyril tarafından mahkum edilecek ve yok edilecekti; 3.Ġstanbul'daki, Yeni veya Ġkinci Roma'daki imparator, en büyük amacıda imparatorluğunu böyle bir tartıĢmayla dağılmaktan korumaktı; ve 4.Roma'daki tahtında Papanın kendisi, Petrus tarafından kurulmaiddiasıyla kendi görüĢünün önemini ortaya koymak için mücadeleediyordu. Petrus'un bütün havarilerin baĢı olması gibi Papa da Ģimdibütün piskoposların baĢı olmalıydı. Fakat piskoposların büyükçoğunluğu artık Levantendi ve Roma da imparatorluk yöhetiminirimerkezi değildi.(•) Bkz. Sayfa 326.341


BĠRĠNCĠ AġAMA (370-431)AnlaĢmazlığın ilk büyük aĢaması Laodicea'nın (Antakya'nın hemengüneyinde bir Ģehir) etkin anti-aryan piskoposu Apollinarius Ġ.S.370lerde bir soruna çözüm bulunmasını önerdiğinde ortaya çıktı. SorunĢuydu, eğer bütün insanlar günahkarsa ve Mesih günahkar değilseMesih gerçekten insan olamazdı. Ġyi piskopos Apollinarius'un yanıtıĢuydu: Mesih'de insan ruhunun yerini Logos, ete bürünmüĢ KelamalmıĢtı, ama insan ruhu da Logosun suretinde yaratıldığına göre(Tekvin 1:28) Mesih daha az değil daha fazla insan'dı, farklı insan olsada. Logos ve insan yabancı varlıklar değildir fakat özünde birbirlerinebağlıdırlar ve bir anlamda biri olmadan öteki tam ola-maz.( 10 >Bu becerikli bir yanıttı. Fakat tartıĢmayı yatıĢtıracağına kızıĢtırdı.Apollinarius'un kendisi de neredeyse Kurtarıcının görünüĢünün hayaliolduğuna inanan Gnostiklerin yanma düĢtü.(*) Bütün hıristiyan-lannkatıldığı Ġstanbul'da 381'de yapılan Ġkinci Konsül'de mahkum, edildi vedokuz yıl sonra öldü. TartıĢması ise 428 yılına kadar sürdü. Bu tarihteNestorius Ġstanbul piskoposu oldu. MeĢinin insan yönünün ağırlıktaĢıdığı Antakya'da eğitim görmüĢ olan Ġkinci Roma'-un yenipiskoposu, Meryem'in Tann'nm (BeotOKoa) annesi olmadığını savundu.Meryem Mesihin yalnızca insan yönünün annesiydi. 'Ben Tanrınıniki veya üç aylık olduğunu söyleyemem' ve 'Evet Bakire'yi bir tanrıçayapmayalım' dediği söylenir.Bu noktada Ġskenderiye'nin ulu piskoposu Cyril, elinde Ġstanbultahtına, Ġmparator Theodosius ü'ye (h. 408-450) seslenen bir dizimektupla tartıĢmaya katıldı. Ġmparatora 'Tanrının dünyadaki imgesi', enbüyük kızkardeĢi Pulcheria'ya, imparator çocukken eğitimini üstünealmıĢ olan ve küçüklüğünde tahta vekillik eden prensese 'en dindarprenses' diye hitap ediyordu. Kız, kardeĢine kendi otoritesine karĢıçıkmayacak bir eĢ seçmiĢ ve kendisiyle birlikte bütün kız-kardeĢlerinihem cennette iyi bir yer için hem de imparatorluğun sarayında rakipsizbir otoriteyi sürdürmek için ebedi bakireliğe adamıĢtı. Hanımlarsaflıklarım sunaklara çiçek yerleĢtirmekle ve din adamlarıyla ve haremağalarıyla dolanıp fikir alıĢveriĢi yapmakla sürdürüyorlardı.(.*) Bkz. Sayfa 305-307.342


iskenderiyeli Cyril bu hanımlara ve erkek kardeĢlerine mektuplarındasayısız yetkiliden alıntıyla BEOTOKOC terimini haklı görürken,Nestorius'a mektubunda onu Ġznik amentüsünü anlamamakla suçladı.Cyril ile zamanın Roma'daki Papası Celestine I (422-432) arasında damektuplar gelip gitti. O zaman Roma da kilise meclisi toplanarakNestorius'u mahkum etmiĢ, Ġskenderiye'de toplanan meclis de aynıkarara varmıĢtı. Fakat Nestorius Ġstanbul'dan yüksek görüĢ-lülüğüylekarĢı aforizmalar çıkarttı. Bu noktada imparator olaya müdahale etti.Thedosius II 431'de Efes'de, binlerce yıldır Anadolu'nun ana tanrıçasıArtemis'in Asya'daki ana tapmağının bulunduğu ve evrenin yaratıcısıve dirilen tanrının annesi olan tanrıçaya adanmıĢ Ģehirde birmeclis topladı. Sarayın bakire sultanları kadar tanrıçanın etkisinin,toplanan piskoposların düĢüncelerinde de sürdüğünü kabul etmemizakıllıca olur. Bakire. Meryem'in GeoxoKoa olarak tanındığı yer burasıdır;Antakya delegelerinin geliĢinden beĢ gün önce. Tanrının Anasıolarak tanınmıĢtır. Nestorius katılmayı reddetmiĢti ve mahkum edilerekgörevinden alındı. O da Antakya grubuyla bir konsül" topladı ve Cyril'imahkum etti fakat sonunda razı olmak zorunda kaldı. Mısır çölündesürgünde, sonunda, görünüĢte, tanınmıĢ ulu bir çöl keĢiĢinin, Senuti'ninelinden öldü.^1'Ama öğretisi kendi baĢına sürdü. Roma ve Ġstanbul'dan uzağa,doğuya yayıldı, Ġran'da Madras ve Pekin'de geliĢti. Marko Polo (1254-1323) Mahanyana Budist keĢiĢlerinin tapınaklarının bulunduğu kervanyollan boyunca Nasturi kiliselerine rastladı. Eğer zor olmakla birliktehenüz incelenmemiĢ bu alanda çalıĢacak biri olursa, Asya'run alıĢveriĢmerkezlerinde zengin bir Budist, Brahman, Taoist ve Kon-fiçyuscu,Maniheist, Nasturi ve ZerdüĢtcü ikonografiye ve hepsinin aynıbiçimde karĢılandığı hoĢgörüye rastlayacaktır.ĠKĠNCĠ AġAMA (448-553)Vücut bulmanın yapısıyla ilgili ikinci büyük tartıĢma 448 yılındaaçıldı. Piskopos Cyril dört yıl önce ölmüĢtü, takdis edilerek; ve ĠskenderiyegörüĢünün, görevini Dioscurus yüklendi. TartıĢma yaĢb manastırrahibi Eutysches, Ġstanbul yakınındaki zaviyesinden, söz kalabalığıile Nestorius'a karĢı çıktığında yeniden baĢlamıĢtı. Euryches,baĢka türde yanlıĢlar yaymakla suçlandı. BaĢkentte bir konsülün343


örtüne çıkartıldı, kaba görüĢünü açıkladı: Mesihin vücut bulmadan önceiki yapısı (Tanrı ve Ġnsan) bulunduğuna, sonra tek yapısı olduğunainanıyordu. Eutyches mahkum edildi ve saygınlığı kaldırıldı. Fakat,imparatora. Papa Büyük Leo'ya (440-461) ve istanbul keĢiĢlerinebaĢvurdu. Thedosius ilkinin görüĢünü değiĢtirecek ikinci bir konsültopladı, Ġskenderiyeli Dioscurus baĢkanlık yapması için davet edildi.Fakat bu kez Papa Leo imparatora, Pulcheria'ya ve baĢka sayısız öndegelen kiĢiye yazmaya baĢladı. ġunları iddia ediyordu: 1. Eutycheshatalıydı, 2. eğer bu konsül toplanacaksa onun yeri Roma'ydı, 3. kendisiPetrus'un halefiydi ve Kitaplarla birlikte tartıĢılan noktalarda görüĢbildirme yetkisi kendisinindi. Konsül 449'da toplandı. Ama Roma'dadeğil, Efes'te. Ve Leo değil, Ġskenderiyeli Dioscurus baĢkanlık etti. Leoüç delege gönderdi, bir piskopos, bir rahip ve bir diyakoz fakat Kitabıokunmadı bile. Eutyches'i mahkum edenler mahkum edildiler, 115piskoposun imzasıyla yaĢlı manastır rahibinin Ortodoksluğu ilan edildive eski yeri iade edildi. Tek itiraz -contradicitur- papanın delege olarakgelen diyakozundan, Hilarius'dan geldi, o da canım kurtarmak için kaçtıve felaket haberini Roma'ya götürdü. Leo da konsüle, halen bilindiğiadıyla, Soyguncu Konsül adım verdi.Theodosius II 450 Temmuzunda attan düĢüp Lycus ırmağında belkemiğini kırarak ölünce, Pulcheria imparatoriçe ilan edildi. Gibbon,'Romalılar ilk kez bir kadm hükümdara boyun eğdiler' diye yazıyor. ( 12 )Pulcheria, bakireliğine saygı gösteren sağduyulu bir senatörle, Marcian'laevlendi. Marican, imparator olarak, onu, Papa Leonun yeni birkonsül toplanması isteği yönünde destekledi. Fakat konsül beklendiğigibi Roma'da toplanmadı, Ġstanbul yakınında Kadıköy'de toplandı. Bukez Papanın Kitabı etkili oldu, Dioscurus aforoz edilerek sürüldü. Amaon yıl geçmeden Ġskenderiyeli kilisenin Ġstanbul'dan kopmasına nedenolundu, imparatorun atamalarına meydan okuyarak piskoposlaryerlerinden kıpırdamıyorlardı.Böylece, bağımsız Kıpti Monofizit (Tek Yapı) görüĢü, Mesihin Ya-Ģayan Gövdesinden hızla ayrılıp yayılan bir dal olarak geliĢti. Sayısızetkilerle bu görüĢü biçimlendirenler içinde, Mısır çöllerinde görücünüyayan Aziz Anthonyla birlikte (251-356?) o zamandan beri etkinliktebulunan bir çok zahid vardır. Bazıları, örneğin, Hindistan'ın bazıyogilerine benzeyen Stylitler ve Dendritelerdi/ 13 ) Kendilerini süreklihareketsizliğe mahkum etmiĢlerdi, öncekiler sürekli eski tapmak hara-344


elerinde sütunların tepesinde, ikinciler ağaç dallarında otururlardı.Browserler olarak bilinenler hayvanlar gibi otla beslenirlerdi. BaĢkalarıkendilerini kayalara zincirlerdi. Bazıları da ağır boyunduruklartaĢırlardı. Gene de çoğu iskenderiyeli teologların açık bir desteğe gereksinimiolduğunda kalabalığa girerek Tek Yapı! Tek Yapı!' diye sloganlaratarlardı..Kadıköy'deki hizipleĢmeden sonra, Kıpti Monofizit Kilisesi, kendibölgesinde, Avrupa anlayıĢından uzak bir görünüĢle geliĢti, Arap Deniziçevresinde incelenmemiĢ bir uygarlıkla bağıntılar kurdu: HabeĢistanve Somali, Hadramaut, Bombay ve Malabar. Örnek olarak,Ethiopya'nm kırk küsur monolitik Lalibela kiliselerinin ve onlarınAjanta mağara-tapınaklan ile olan iliĢkisinin üstünde kim yazmıĢtır?(14) Veya Axum'dai efsanevi yılan kralı öldüren, Nahas veya Negus(Sanskritce nagas 'yılan, yılan-krar" ile karĢılaĢtırın) Haile Selasie'ninatası kurtarıcıyı?^5)Veya Leo Frobenius'un Sudan'dan batı Nijer'e kadarizlediği Ġssa (Jesus) ve Pers ve Roma kralları efsanelerinin kökeninikim araĢtırmıĢtır?* 16 ' Hepsi, Katolik Kilisesi için olduğu kadar, çağdaĢmitoloji bilimi için de kayıp bir dünyadır.Kadıköy Konsülünün tek getirdiği felaket Afrika'nın bilinmeyenkayboluĢu değildi. Bizans ve Roma arasında da ayrılma baĢlamıĢtı.Hepsi imparatorlar tarafından toplanan, Levanten Ģehirlerinde düzenlenenve Doğudan gerçekten yüzlerce piskopos gelirken <strong>Batı</strong>danyarım düzinenin geldiği Konsüllerde Petrus'un görüĢü neredeyse hiçrol oynamamıĢtı. Papanın Petrus'un onuruna iddiaları basitçe küçümsenmiĢti.Ama Ģimdi, Büyük Leo, boylu boslu ve kiĢilikli insan,sürüsünün çobanı olarak Ģehrinin harabelerine dikilip, 451 yılındaRoma kapısında Hunlarrn Atilla'sını karĢıladı ve -açıklanmayan birgüçle- onun çekilmesini sağladı. Leo papalık iddiasını havada bırakacakbiri değildi. Ve Doğu, onun büyüklüğünden haberdar olarak,Kadıköyde ona XXVII. Yasa diye bilinen açıklamayla yanıt verdi. Thedosiuskonsülünün bulgularına da dayanarak piskoposlar aĢağıdakinoktaya vardılar:'Her Ģeyde kutsal Babaların kararlarım izleyerek ve yasarım doğruluğunukabul ederek, Ģimdi okunan yasaya bağlı olan aziz Tanrınınyüz elli piskoposu olan (imparator Thedosius'un mutlu amsıyla ĢimdiYeni Roma olan imparatorluk Ģehri Ġstanbul'da toplanan) bizler, ĢimdiYeni Roma olan Ġstanbul'un kutsal kilisesinin ayrıcalıklarına hükmederekinanıyoruz.. Çünkü Babalar haklı olarak ayrıcalıkları Eski # Ro-345


ma'run tahtına tanımıĢlardır, çünkü o imparatorluk Ģehriydi. Ve yüz ellidindar piskopos aynı anlayıĢla hareket ederek, Yeni Roma tahtına enkutsal ayrıcalıkları veriyor, iktidarla ve Senatoyla onur kazanan Ģehrin,eski imparatorluk Roma'sıyla eĢit ayrıcalıklar taĢıdığı kararına varıyor,ve kiliseyle ilgili sorunlarda da onun gibi ululanması ve onun yerinialması gerektiğine inanıyoruz. Pontus'da, Asya'da ve Trakyapiskoposluk bölgelerinde (Ģimdi azar geliyor), metropolitler ve yukarıdasöylenilen piskoposlar barbarların içindedirler, kutsal Ġstanbulkilisesinin tahtı taralından atanmalıdırlar. Yukarıda denilen piskoposlukbölgelerinde her metropolit kendi eyaletinin piskopostan ile birliktekendi piskoposlarını atamalıdır, fakat kutsal yasalarla da belirlendiğigibi, yukarıda denildiği gibi, yukarıda denilen piskoposluk bölgelerininmetropolitleri Ġstanbul baĢpiskoposu tarafından atanmalıdır. Geleneğegöre her zamanki seçimler yapılmalı ve ona sunulmalıdır.'< 17 >Bizans'ın Tanrının Dünyadaki Krallığı düĢüncesi, Ġsrailin EskiAhit'inde olduğu gibi, siyasal, maddi ve somuttur. Musa'nın Harun içinolduğu gibi, imparator da papazlar için, dünya tarihinde tanrınınyasasının tek aracı olarak kavranılan bir konumdadır. Profesör Adda B.Bozeman'ın Uluslararası Tarihte Siyaset ve Kültür'im. (Politics nd Culturein International History) iliĢkisi üstüne yazdığı usta iĢi araĢtırmasındasöylediği gibi, 'Bizans yapısının ekseni, merkezi devlettir, bu anlayıĢayrı fakat içice geçmiĢ bir çok hükümet kurumuyla gerçekleĢir.Kurumlardan her biri kendi çevresine sahiptir çünkü devletin biryönünde etkinlik göstermek üzere tasarlanmıĢtır. Ama hepsi, kiliseiĢleriyle ilgili olan da içinde, hükümetin nihai baĢarısının, önyargılıkuramlar ve imgelerin yarattığı inanç dolu saygıdan çok, insanlarınkolay kanmasının uygun biçimde yönlendirilmesine bağlı olduğudüĢüncesiyle kurulmuĢtur.'^18^Dahası, 'devlet genel olarak toplumun yüce bir ifadesi olarak kabuledildiği için, bütün insan etkinliklerinin ve değerlerinin onunladoğrudan iliĢki kurması istenmiĢtir. Bu bilginin kendi yaran için değilfakat devlete hizmet için edinilmesi anlamına gelir. Gerçekten, inançgibi, eğirimin de siyasal bir değeri vardır'.' 19 ) Yalnız inanç da değil,inanan mitolojisini, yarattığı huĢuyu ve hizmet etme arzusunu daeklemeliyiz.Robert Eisler, Avrupa'da ve dünyadaki kraliyet giyim ve taçlansimgeleri üstüne ansiklopedik çalıĢmasında, Bizans'a giden bir gezgi-346 fflfc


un yazdıklarından kralın huzurunda gördüklerini tanımladığı bölümüalıntılar:'Ġmparatorluk tahtının yanında pirinçten, yaldızlı bir ağaç duruyordu.Ağacın dalları sayısız pirinçten, yaldızlı kuĢla doluydu. Her •kuĢ cinsine göre, bir nota çıkarıyordu. Ve imparatorun tahtı öyle düzenlenmiĢtiki, bir alçak, bir yüksek, bir göklere çıkmıĢ görünüyordu.Ġki kocaman, tunç mu, ahĢap mı bilmediğim aslanla korunmuĢtu, fakather yerleri altın kaplıydı ve kamçı gibi kuyrukları, açık çeneleri,kıpırdayan dilleriyle kükreme sesleri çıkarıyorlardı. Ġmparatorun önünegötürüldüm. Benim gelmemle cinslerine göre kuĢlar ötüp aslanlarkükreyince ne huĢuyla ne korkuyla sallanmadım. Saygıyla üç kez yerekapandıktan sonra baĢımı imparatora kaldırdım, ve oturduğunugördüğüm orta yükseklikteki döĢemeyi bu tez tavana yakın gördüm,imparator değiĢik elbiseler içindeydi. Bunun nasıl olduğunu daanlayamadım. Belki Ģarap presinin serenini kaldıran makina gibiolmuĢtu.'^Dr. Eisler 'Chosroes Fin bu tür ĢaĢırtıcı bir tahtı olduğuna göre,altında yıldızlar dolanıyormuĢ, Romalı imparatorun Ġranlı rakibindengeri kalmamak için böyle saygı uyandıran fakat gene de çocukça birtertibat kurdurmuĢ olduğunu söylememiz yanlıĢ olmaz 1 diyor. Simgeeski Sümer zamanlarından alma, Orta Çağda da Bizanstan <strong>Batı</strong> Avrupave Rusya'ya geçti. Bu etkinin daha çok barbarlann büyük tahtagönderdikleri elçilerden doğduğunu kabul edebiliriz. Adda Bozeman'ınProfesör Norman H.Baynas'tan aldığı paragraf bunu açıklıyor:'Bir an stepten veya çölden bir barbar baĢkanın Bizans Tahtına geldiğinidüĢünelim. Görkemle, özenli imparatorluk memurlarının gösterdiğiilgiyle misafir edilecek, baĢkenti gezecek. Ve bugün imparatorlagörüĢecek. Göz kamaĢtıran labirentlerden, mermer koridorlardan,mozaik ve altın kaplı odalardan, uzun beyaz üniformalı saray muhafızlarıarasından, soyluların, piskoposların, generallerin ve senatörlerinarasından, müzik aletlerinin müziğinden ve kilise koridorlarındangeçecek. Harem ağalarının yardımıyla sonunda sonsuz saltanatın,sessiz, hareketsiz, hieratik kiĢiyle yüzyüze gelir, Yeni RomanınEfendisi önünde yere kapaklanır. Constantine'in mirasçısı Sezarlanntahtında oturmaktadır. BaĢını kaldıramadan, imparator ve tahtı yukarıçıkar, imparator, değiĢmiĢ elbiseleriyle, son göründüğünden baĢkabiçimde, tanrının ölümlü insanlara baktığı gibi, ona yukandan347


akar. Kimdir o, tahtı çevreleyen altın aslanların kükremelerini veağaçlarda kuĢların ötüĢlerini duyar, o kimdir ki imparatorun buyruklarınauymasın? Aslanların kükremesini ve kuĢların ötüĢünü anlamakiçin mekanizmalarını düĢünecek zamanı yoktur. Ġmparator için konuĢanbgotit'in(*) sorularına güçlükle yanıt verir, bağlılığı kazanılmıĢtır:Roma Hıristiyanlığı ve Ġmparatorluğu için dövüĢecektir.'^Bu aptalca sahneleri aklımızda tutunca. Aziz Cyril'in bir krallıkkuklasını nasıl 'tanrının dünyadaki imgesi' diye övebildiğine iliĢkinkuĢkusuz bir ölçü keĢfediyoruz.Fakat cennetteki tanrının karısı yoktur, tmparatorunsa imparatoriçesivardır. Ve güçlü monark Justinian İS. 527 yılında bu Ģakacı tahtaçıktığında, mitolojik ve siyasal olarak Roma'yla aranın açık olmasınakarĢı nazik bir görev üstlendi, ve onun çok güçlü, saygın eĢi The-dorakendi kiĢisel arkadaĢ-ve dostlarını yani Monofizitleri destekliye-rekRoma'yi kızdırdı.'Büyük Thedora', Pulcheria'nın bir kopyasıydı. istanbul hipodromundabir ayı bakıcısının kızıyken, bekar prens Justinian, otuz yediyaĢlarında, onun güzellik, zeka ve aklına hayran kalıp, umutsuz bir aĢkadüĢünce, kızın dünyaca ünü arttı. Bir çok tarihçi onun kocasından dahayetenekli bir siyasetçi olduğunu söylüyor. Onun iizans'ın dinseleğilimlerini Levant'ınkiyle kaynaĢtırma isteğinin, Ġkinci Roma'yi,Justinian in iki uyumsuz kültür dünyasını organik olarak ayırmamakyolunda verdiği yanlıĢ mücadeleden, daha güçlü ve daha uzun süreliHıristiyanlık merkezi yapabileceği düĢünülüyor. Ne olursa olsun, onunLevanten yeteneğiyle geliĢen siyasal teoloji harikaydı. Gibbon kitabınınher bölümünde bunun üstünde durur. Burada bizim üstünde durmamızgereken yön bunun Papa Vigilius'un (537-555) inana üstündeki etkisi.Justinian tahta 527'de kırk beĢ yaĢında çıktı ve otuz sekiz yıl, yediay, on üç gün iktidarda kaldı. Hemen bütün paganları temizlemek içiniĢe koyulup, iktidarın ikinci yılında Atina'daki Üniversiteyi kapattı,imparatorluk bildirileri ile birçok din değiĢtirmelere neden oldu veMısır'ın Monofizitlerine dinsel baskı yapmaktan ancak güzel karısınınyumuĢak ama belirleyici eliyle alıkonabildi.(*) logothete- Bizans Ġmparatorluğunda eyalet yönetimi veya maliyede görevli yüksekmemur veya Ġmparatoru hükümette veya baĢka yerlerde temsil eden görevli, (çev.notu).348


543 yılında, cüretkar imparatoriçesinin öğüdüyle, Justinian AntakyaOkulunun üç merhum teologunun yazılarını sapıklık olarak mahkumeden bir bildiri yayınladı. Bunun Monofizitler ile olan açıklığıkapatacağı ve Roma'yı uyumluluğa zorlayacağı umuluyordu. Çünküyeni Papa Vigilius görevini büyük ölçüde Thedora'nın etkisi ile eldeetmiĢti ve onun isteğine uyması bekleniyordu. Fakat Vigilius ona kocasınınbildirisini desteklemek üzere verdiği sözü tutmayı o kadar geciktirdiki, Justinian onu kaçırttı ve Ġstanbul'a getirtti. Papa orda Jııdicatum'u548 Paskalya Yortusunun arifesinde, baskı altında yayınladı.Fakat <strong>Batı</strong>lı dinadamlarından öyle itiraz yükseldi ki Justinian kurbanınınsözünü geri almasına izin verdi.Aynı, yıl Thedora kırk yaĢmda kanserden öldü, konu, papa generehin olarak tutularak 557 yılma kadar ertelendi ve Justinian BeĢinciEkumenik Konsülü toplantıya çağırdı. Fakat Vigilius katılmayı reddetti.Onun yerine kendisi Constitution ad Imperatorem diye bilinendokümanı yayınladı, imparatoru tatmin etmeyen bildiri Antakya teologlarındanyalnız birinin yazılarından altı bölümü mahkum ediyor,yazarın kendisini mahkum etmiyordu. Çünkü ölülerin mahkum edilmesiningeleneksel olmadığını düĢünüyordu, öteki ikisini ise mahkumetmiyordu çünkü Kadıköy Konsülünde bunlar sapık sayılmamıĢlardı.Justinian'ın Konsülü ise yalnız sözkonusu kiĢilerin kendilerini veeserlerini mahkum etmekle kalmadı, tutsak papayı da mahkum etti.Zavallı adam sonunda iĢi bitik kendi adını da onlannkinin arasına kattıve görevine dönme izni verildi, fakat yolda Sirakuza'da öldü.* 22 *ÜÇÜNCÜ AġAMA (630-680)Bu ġehrazad masalının son bölümü seksen uzun yıl sonra, ĠmparatorHeraclius'un (h. 610-641) iktidarı döneminde baĢladı. Ġstanbulpatriki Sergius, bütün mito-siyasal patırtıyı çözecek bir formül buldu:Mesjhin iki 'yapısı'nın arasında tek bir 'enerji' vardı ve ikisinde de yeralıyordu. Ġmparator Heracliüs bu düĢünceyi uygun buldu ve Ġskenderiye'ninMonofizitleri de 633 yılında bunu kabul ettiler. O zamanPapaya, Honorius'a (625-638), iyimser bir mektup gönderildi. Papa dabu düĢünceye katıldı fakat 'enerji' terimi yerine 'irade' terimini önerdi.Böylelikle sonunda Bizans, Roma ve Ġskenderiye arasında her Ģey349


çözülmüĢ gibi görünüyordu. Fakat yeni bir eyaletin sesi duyuldu.Kudüs patriki Sophronius etkin bir sinod-kilise meclisi mektubuyayınladı, tek 'enerji' öğretisinin Monofizitizmle aynı Ģey olduğunuiddia etti. HerĢey tekrar hareketlendi, Kilise, imparatorluk ve herĢey.638'de imparator patrik Sergius eliyle tek 'irade' doktrininin Ortodoksluğunuilan eden ve tek enerji' veya 'iki irade' terimlerinin kullanılmasınıyasaklayan bir bildiri yayınladı. Doğuda ve <strong>Batı</strong>da itirazfırtınaları esti ve ondan sonraki imparator Constanz II (h.641-668) basitçesorunun tartıĢılmasını yasakladı. Fakat yeni, cesur bir papa. Martin(649-654) Roma'da bir konsül topladı ve 'tek irade' öğretisiyleizleyicilerini ve imparatorun tartıĢma yasağım mahkum etti. Bu çabasındandolayı da kaçırıldı, Ġstanbul'a getirildi ve halka çıplak, boynundabir zincirle teĢhir edildi, önünde tutulan kılıçla, taĢlar altında,baĢı kesilmek üzere hapisaneye gönderildi. Cezası tecil edilerek Kırım'asürüldü, orada .kötü muameleden dolayı son nefesini verdi 23 )Son söz, Altıncı Ekumenik Konsüle kalmıĢtı. 680 yılında 'iki yapı*öğretisi teyit edildi, eski "tek irade' görüĢünün bütün kiĢileriyle uzla-Ģıldı ve bütün Monofizitler mahkum edildi/ 24 'Fakat, yeni ve hiç de karmaĢık olmayan bir teoloji Arapç« duyulmayabaĢlanmıĢtı bile: La ilahe illallah. Açık 'Allahtan baĢka tanrı yoktur'deyiĢinin dikkatleri çekici- bir hoĢnutluk yaratacağı anlaĢılabilir.SesleniĢ yirmi parlak yılda bütün Yalan Doğu'yu kapladı, Kuzey Afrika'yayayıldı ve 711'de Ġspanya'ya ulaĢtı. 732'de Fransa'da son sınırınaulaĢtı, Marathon ve Makabiler'de olduğu gibi, Doğu-Bah-Doğu-Bah-Doğu dengesi içinde bir akım daha sona erdi. Bu tür bütün akımlarıngösterdiği gibi, iĢgal edilen ülkenin ana kültürünün yok edilemeyeceğibir nokta vardır. Bu kez bu noktaya Avrupa'da Poitiers SavaĢındagelindi, Frank Kralı Çekiç Charles Ġslamı Pirenelere geri attı.3. ĠSLAM PEYGAMBERĠRahman ve Rahim olan Allah 'in adıylaHamd, alemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve DinGünü 'nün sahibi olan Allah 'a mahsustur.Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola,350


nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba ıığramıyanların, sapmayanların yolunaer iştir.V s )Kutsal Kuran'ı okuyoruz. Metin, Kitabı Mukaddes'te yer alan yaratılıĢve düĢüĢ mitosunun değiĢik bir biçimiyle devam ediyor:'Rabbin meleklere Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim demiĢti,melekler,örada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mivar edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni takdis etmektebulunuyoruz, dediler. Allah, Ben Ģüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim,dedi.Ve Adem'e her Ģeyin ismini öğretti, sonra onları meleklere gösterdi,Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerim bana söyleyin, dedi.Cevap verdiler, Sen münezzehsin, öğrettiğinden baĢka bi-• zim birbilgimiz yoktur. ġüphesiz Sen hem Bilensin, hem Hakim'sin. Allah EyAdem onlara isimlerim söyle, dedi. Adem isimlerini söyleyince, AllahBen gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı vegizlemekte olduğunuzu da bilirim diye size söylememiĢ miydim? dedi.Meleklere, Adem'e secde edin demiĢtik, tblis müstesna hepsi secdeettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu. EyAdem! EĢin ve sen cennette kal, orada olanlardan istediğiniz yerde bolbol yiyin, yâlnız Ģu ağaca yaklaĢmayın; yoksa zalimlerden olursunuz,dedik. ġeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulunduklarıyerden çıkardı.(*)Onlara Birbirinize düĢman olarak inin, yeryüzünde bir müddet içinyerleĢip geçineceksiniz, dedik. Adem Rabbinden emirler aldı, onlarıyerine getirdi, Rabbi de bunun üzerine tevbesini kabul etti; ġüphesiz otevbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır.'Ora-(*) tblis, 'iftira eden', asi kökünden gelir, ġeytan, 'nefret eden', yoldan çıkma veya düĢmanlıkkökünden gelir, bunlar Kuranda Kötülük Gücü'nün, ZerdüĢtçü ArgonMainyu nun eĢdeğerinin iki adıdır. Ku randa baĢka bir ayette Ġblis'in cin olduğunuokuyoruz. 'O cinlerden idi, Rabbinin buyruğu dıĢına çıktı' (15:50). YukardaM metindeise melek olarak görünüyor. Cinler, Ġslam öncesi Arap çöl yaratıklarıdır, Ġslamada girmiĢlerdir, melekler ise Kitab-ı Mukaddes-ZerdüĢt kalıtımından gelir.Kıır'an'da: 'O, insanı piĢmiĢ çamur gibi kuru balçıktan yaratmıĢtır. Cinleri de yalınbir ateĢten yaratmıĢtır' (55: 14-15) diye okuyoruz. Cinler, Ġslamı kabul edenler vereddedenler diye ikiye ayrılır. Kötülük gücü, tblis, düĢmüĢ bir melek veya reddedenüç cin olarak kabul edilebilir. Ġblis'ten gene söz edilecek.351


dan hepiniz çıkın, tarafımızdan size bir yol gösteren gelecektir. Benimyoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir, dedik,inkar eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlikolanlardır, onlar orada temelli kalacaklardır.'^Her hecesinde islam'ın ZerdüĢt-Yahudi-Hıristiyan kalıtımın devamıolduğu bellidir. Bu kalıtım (iddia edildiği üzere) düzenlenmiĢ, (geneiddia edildiği üzere) doğru yoluna sokulmuĢ ve nihai ĢekliylegeliĢtirilmiĢtir. Bütün kral efsaneleri, ÇıkıĢ, altın buzak, kayadan çıkansu, Sina Dağının yükselmesi, vb, Hıristiyan mitoslanyla birlikte, Kuranda çıkarılması gereken derslerle birçok kereler nakledilmektedir.Kurandaki' temel köken, Arapların ve Yahudilerin IbrahJmin tohumundangeldiğidir. Kitabı Mukaddes'te ibrahim'in Sarah ve Hacar adlıiki karısı olduğu zaten anlatılmıĢtır. Hacar Mısırlı ve köledir ve seksensekiz yaĢmda ibrahim'e ilk çocuğu Ġsmail'i doğurmuĢtur. Ama Ġbrahimdoksan dokuz yaĢına gelince ilk karısı Sarah da îshak'ı doğurur. TekvinKitabında okuyoruz:'Ve çocuk büyüdü, ve sütten kesildi, ve Ġshakın sütten kesildiğigünde Ġbrahim büyük bir ziyafet yaptı. Ve Sara Mısırlı Hacann ĠbrahimedoğurmuĢ olduğu oğlunun güldüğünü gördü. Ve ıbrahime dedi:Bu cariyeyi ve oğlunu dıĢarı at, çünkü bu cariyenin oğlu benim oğlumlaîshakla beraber mirasçı olmayacaktır. Ve oğlundan dolayı bu ĢeyIbrahimin gözüne çok kötü göründü. Ve Allah Ibrahime dedi: Çocuktandolayı ve cariyenden dolayı gözünde kötü olmasın; Saranın sanasöylediği Ģeyde onun sözünü dinle, çünkü senkı zürriyetin îshaklaçağrılacaktır. Ve cariyenin oğlunu da bir millet edeceğim, çünkü o seninzürriyetindir. Ve ibrahim sabahleyin erken kalktı, ve ekmekle bir sutulumu aldı, ve omuzu üzerine koyarak Hacara verdi, çocuğu da veriponu gönderdi, ve Hacar gidip Beer-Ģeba çölünde dolaĢtı.* 27 *Bu eski aile tarihinin Ġslam biçimine göre, ibrahim ve ismailMekke'de Kabe'yi inĢa ettiler; bu ayrılıktan birkaç yıl önce oldu:'ibrahim ve Ġsmail Kabe'nin temellerim yükseltiyordu, Rabbimiz!Yaptığımızı kabul buyur, Sen hem iĢitir, hem bilirsin, dediler. Rabbimiz!ikimizi Sana teslim olanlar kıl, soyumuzda da Sana teslim olanlardanbir ümmet yetiĢtir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabulbuyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin.'^352


Dahası, yalnız Ġbrahim ve oğulları değil, Yakub ve oğulları da islamdılar:'Yoksa Yakub can verirken sizler yanında mı idiniz Oğullarına,Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? diye sormuĢtu, SeninTanrına ve ataların Ġbrahim, Ġsmail, Ġshak'm Tanrısı olan tek Tanrıyakulluk edeceğiz, bizler O'na teslim olmuĢuzdur, demiĢlerdi'.^29 'Bilmeyen okuyucu belki de soracaktır, 'daha önce hiç duymadığımbu bilgilere nasıl inanayım? 'Yarat, bütün Yahudi ve Hıristiyanlarınhemen anhyacağı gibi olacaktır, Kitap (bu kez Kuran) Tanrınınvahyidir.Yoksa Ġbrahim, Ġsmail, Ġshak, Yakub ve torunlarının yahudi veyahıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi yoksa Allah mıdaha iyi bilir? de. Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyendendaha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değüdir, .< 3ü >Kuran'da adlandırıldıktan biçimiyle 'Kitap ehli' olan Yahudiler,Ġslamın vahyini reddettiklerinde kendi kalıtımlarının belgelerinegözlerini kapamıĢlardır. Ve Hıristiyanlar, üçlü öğretileriyle Tânn'yatanrılar eklemiĢler, kendi peygamberleri Ġsa'nın sözlerini yanlıĢ anlamıĢlardır;Ġsa, doğrudan doğruya Ġbrahim, Musa, Süleyman ve Muhammedçizgisindendir. ^Mġimdi Tanrı Yahudilere seslenmektedir: 'Ey Ġsrailoğullan! Size verdiğimnimeti hatırlayın, ve ahdimi yerine getirin ki Ben de yerine getireyim,yoksa Benden korkun. Elinizde bulunan Tevrat'ı teyid ederekindirdiğim Kuran'a inanın, onu ilk inkar edenler siz olmayın,ayetlerimi hiçbir değere karĢılık değiĢtirmeyin, ve yalnız Ben'den korkun'.'And olsun ki Musa'ya kitap verdik, ondan sonra ardarda peygamberlergönderdik. Meryem oğlu Ġsa'ya belgeler verdik, onu RuhulKudüs'le destekledik. Size bir peygamber nefsinin hoĢlanmadığı birĢey getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını yalana sayıp, birkısmını öldürür müsünüz? Kalplerimiz perdelidir, dediler, hayır, Allahinkarlarından dolayı onları lanetlemiĢtir. Onların pek azı inanırlar.'Kuran'ın gökten nasıl indiği ve yazıldığı tam olarak bilinmiyor.Gerçekte, Muhammed'in yaĢamının büyük bir kısmı bir konjonktürsorunudur. Temel biyografi Halife Mansur (h. 754-775) zamanında,peygamberin ölümünden yarım yüzyıl sonra Muhammed ibn Ġshak tarafındanyazılmıĢtır. Bu yapıt da daha sonra yazılan iki daha büyük353


eserde korunan biçimiyle bilinir, Ġbn HiĢam'm (ö.î.S. 840) Özet'i ile Taberi'nin(ö.î.S. 932) Kronoloji'si. Kısaca, biyografi, dört arta bölümde incelenebilir/33 )1. ÇOCUKLUK, GENÇLĠK, EVLĠLĠK VE ĠLK VAHĠY:Ġ.S. 570-610Mekke'de güçlü KureyĢ kabilesinden bir ailenin üyesi olarak doğançocuk önce babasını bir kaç yıl sonra da annesini kaybeder. Fakir fakatçok çocuklu akrabalarının desteğiyle büyümüĢ. Gençliğinde, yirmi dörtyaĢlarında, kendisinden yaĢlı Harice adlı iki kez evlenmiĢ ve birkaççocuğu olan zengin bir kadının hizmetine girer, ticari amaçlarlaSuriye'ye gider, ve onunla evlenir. Hatice'den bebekliklerinde ölen ikioğlu ile birkaç kızı olur.Kırk yaĢında vahiyler almaya baĢlar. îlkinin 96. Sure olduğu bildirilmektedir'Ey Muhammedi Yaratan, insanı pıhtılanmıĢ kandan yaratanRabbinin adıyla oku! Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğinibildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir. '^Bilinen müslüman anlatımıyla bu vahiy Hira Dağınm yakınında birmağarada gelmiĢtir. Dağ Mekke'den üç mil ötededir vt Muham-med bumağarayı barıĢ içinde tefekküre dalmak için kullanmaktadır.Çoğunlukla yalnızdır, bazen Hatice'yledir. Anlatımına göre, insanmçürümesi gizi üstünde düĢünüp taĢınırken parıldayan bir güzellik ve ıĢıkonun üstüne gelip ruh ve duygularım kaplamıĢtır ve 'Oku!' sözcüğünüduymuĢtur. Ses belirginleĢtikçe korktu ve karmakarıĢık oldu, üç kezböyle olduktan sonra, karıĢıklık, görevinin bilincine ermesiyle bitti.Söyleyen Tann'ydı, konu insandı, Tann'nın yarattığı ve araç, kalem,kutsal Kitap di, insanlar onu okumak, incelemeli, ezberlemen veruhlarında saklanmalıydılar.Ruhu kutsal vecdle dolmuĢtu fakat bu geçince dünyaya ve çevresindekikoĢullara döndü, Ģimdi ona dünya on kat daha karanlık geliyordu.Her yeri korkunç derecede titriyordu ve doğrudan yaĢamımpaylaĢtığı insana Hatice'ye gitti. Hatice onu anladı, neĢelendirdi, rahatlattıve sinirlerini yatıĢtırdı, bunlarm hayal olmadığını bildi. O dakuzeni Varaka ibn Nevfel'e danıĢtı. Varaka Mesih inana Ġle Allah'atapıyordu, duyunca o da sevindi ve Hatice kocasına döndü.'SeçilmiĢ olan', dedi, 'aziz ol! Senin içinde ne kadar doğru ve safolduğunu görmüyor muyuz? Herkes seni dıĢından görmüyor mu, ne354


kadar iyi ve yumuĢaksın, dostlarına sadık ve yabancılara konukseversin.Hiç bir kötü ve bedbaht düĢünce senin zihnine bulaĢmamıĢtır,gerçek olmayan bir sözcük ve düĢük insanların duygulan senin dudaklarındançıkmamıĢtır. Her zaman Tann'nın hizmetinde biri olaraksana ben tanıklık ediyorum: Allah'dan baĢka tann yoktur ve sen Onunpeygamberisin'.^2. ĠLK ARKADAġ ÇEVRESĠ: Ġ.S. 610-613Ġlk üç yıl Muhammed ve Hatice önce aile ve arkadaĢlar arasındasonra komĢular arasında özel propagandaya baĢladılar. Mekke, KızılDeniz'den 50 mil kadar içerde verimli bir vadide zengin bir ticaretĢehriydi. Merkezinde Kabe olarak bilinen dikdörtgen prizma 'Küp'Ģeklinde bir kulübe vardı ve içine taĢ tann Hubal'la birlikte baĢkakutsal eĢyalar konulmuĢtu. Kara taĢ da bugün hâlâ Ġslam dünyasınınmerkezidir. Bu taĢm Cebrail tarafından Ġbrahim'e verildiğisöylenmektedir, kulübeyi de Ġbrahim Ġsmail'in yardımıyla inĢaetmiĢtir. Gerçekten, Muhammed'in zamanından önce de Mekke çevresikutsal bir bölge olarak kabul ediliyordu. Her yıl burada festivaldüzenlenir ve Kabe'yi de ziyaret etmek üzere akınlar halinde insanlargelirdi.Kuran'ın yazımı ile ilgili sorunlardan biri de Hıristiyanlık özelliklede Nasturilerden gelen Kitabı Mukaddes efsanelerinin varlığı. Geleneğegöre peygamber okuma yazma bilmiyordu. Fakat muhakkakçocukluğundan beri değiĢik dinler hakkında haberi vardı. TemeldeArapların aĢiret kültleri fakat Hıristiyanlık, Yahudilik ve belki ZerdüĢtçülükde. Kuzeyde iki yüz mil mesafede Medine Ģehrinde büyükbir Yahudi cemaati yaĢıyordu. Kızıl Deniz'in karĢısında Ethiopya'daKıpti Hıristiyan krallığı vardı. Kansının kuzeni Varaka Hıristiyandı,bir olasılıkla Monofizitcilerdendi. Ve kuzeyden güneye ticaret yollanKızıl Deniz'den Hindistan'a kadar yüzyıllarca filozoftan, misyonerleri,bu türlü bilgili insanları taĢımıĢtı.Çocukluk ve gençlikte sözel efsane ve dinlere büyük bir ilginin varsayımısözkonusuydu. Kulakları delik bir çocuk, zeki bir genç, ateĢlidinsel duygular ve kulak yoluyla vecd dönemleri yaĢatan olağanüstübir yetenek. Daha sonraki yaĢamöyküsünün kanıtladığı gibi büyük birfiziki güç ve ikna etme özelliği. Bir kayanın karlı bir zirveden kay-355


ması gibi, bir eğimin kar biriktirmesi büyük çığlara yol açabilir. Muhammedve Hatice'ninki de böyle oldu. Ġlk din değiĢtirenler arasındaMu hammed in genç yeğeni Ali vardı, daha sonra damadı olacaktı,azimli arkadaĢ (baĢka bir aĢiretin üyesi olmakla birlikte) zengin EbuBekir, Hatice'nin evinden sadık köle Zeyd.öykü Ģöyle anlatılıyor:'Hatice bütün kadınlar arasında inançta yükselerek ona inandı.Sevgili Ali, on yaĢında bir çocukken, fakat aslan yürekliydi, ant içti veislamın o andan itibaren sağ kolu oldu. Sonra Ebu Bekir, içten ve temizyürekli, zengin ve etkili bir insan, iki özelliğini de amaç için kullanaraksağ görülü ve ayrılmaz bir arkadaĢ olarak ona katıldı. Ve Zeyd,Muhammed'in azatlısı, özgürlüğü Tanrıya hizmet yanında bir hiçlikolarak gördü. Bunlar görevin ilk ürünleriydi: bir kadın, bir çocuk, zenginbir adam ve bir azatlı, eĢit biçimde islamda bağlandılar.^36^3. MEKKE'DE TOPLANAN CEMAAT: Ġ.S. 613-622'Ey örtünüp bürünen Muhammedi Gecenin yansında, istersen birazsonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.Doğrusu Biz, sana, taĢıması ağır bir söz vahyedeceğiz.'^ ^73- Sürenin etkileyici ayetleri ikinci vahiy olarak kabul edilir. Birincisindenbir zaman sonra gelmiĢtir, belki iki yıl belki altı ay sonra. Vegene mağarada vahyolunmuĢtur.'Örtünüp bürünen' (ntıtzzamil) terimi peygambere verilen adlardanbiridir ve çeĢitli anlamlarla anlaĢılabilir. Sözlük anlamıyla peygamberinçetin aĢkın-vecd durumunu anlatmaktadır, geleneğe göre böyle anlarda,peygamber uzanabilir veya oturabilir, battaniyeye sarılır, büyük bir teriçinde kutsal sözler dökülür. Ġkinci anlamı ise, dua eden her müslümanailiĢkindir. Temiz kalpli peygamberleri gibi, hep duaya uygun bir giyimiçinde olmalıdırlar. Bir hırkaya sarılıp dünyanın kibi-rini terketmelidir.Son olarak, mistik anlamda, hırka varlığın özü olan olayların dıĢ giysisiolabilir, fakat kiĢinin iç dünyası tüm cesaretiyle ilan edileceğindeçıkarılmalıdır.'' 38 ) Sonraki Surede imge sürdürülmektedir:'Ey örtüye bürünen Muhammedi Kalk da uyar. Rabbini yücelt. Giydiklerinitemiz tut. Kötü Ģeylerden salan. Yaptığın iyiliği çok görerekbaĢa kakma. Rabbin için sabret. Sûr'a üflendiği vakit, iĢte o gün, inkarcılarakolay olmayan zorlu bir gündür'.' 39 '356


Kıyamet mantığıyla birlikte Yargı Günü, acil hareket gerekliliğiile peygamberin vahiylerinde sık yer almaktadır. Aynı dönemdeArap dünyasında ne gibi peygamberlik hareketlerinin olduğunu bilmiyoruz. ÇeĢitli vecd biçimlerinin, Ģimdi olduğu gibi, o zaman dabulunduğu kesindir. Bunların yanında bir tür Hanifler diye bilinenkimseler vardı; çeĢitli biçimlerde genel monoteistik eğilimi ZerdüĢtçülük, Yahudilik ve Hıristiyan merkezler çevresinden edinerek yaĢatıyorlardı. Hatice'nin akrabası Varaka ibn Nevfel de bunlardan biriolabilir. Bir baĢkası Mekkeli Zeyd ibn Amr'dı, Muhammed'in çocukluğunda öldüğü görülüyor/ 40 ' Kısaca," Mekke'de, Muhammed'in zamanında, tipik bir Mecusi oydaĢması içinde peygamberce bir sesekarĢılık verecek ve bir kaç yıl içinde dünyayı değiĢtirmeye hazır insanlar vardı.*p!P$Ġlk geniĢ grup Muhammed'in kendi büyük ve etkili aĢiretininüyeleriydi. KureyĢ aĢireti Kabe'nin muhafızları ve bölgenin önde gelenhalkıydılar. Peygamber onlara kutsal yerden bütün pagan imgelerinçıkarılmasını ve ilah olarak yalnız Allah'ın tanınmasını söyledi, tikSurelerden biri onlardan dilekte bulunuyor:'KureyĢ kabilesinin, yaz ve kıĢ yolculuklarında uzlaĢması veanlaĢması sağlanmıĢtır. Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korkuiçindeyken güven veren bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler'/ 41 'Peygamberin büyüyen grubunun gayreti, zamanla, aĢiretlerininilahları ve ticaretin zenginliği kendileri için yaĢamsal olanlarda tepkileruyandırdı. Zamanla bunlar öyle güçlendiler ki islam baskı altınaalınmıĢ bir mezhep gibi oldu. Bu tür koĢullarda ortaya çıkan oydaĢmanınve coĢkunun yararlarıyla birlikte! Muhammed cemaatını korumakiçin onları gemiyle Kızıl Deniz'in karĢısına, Aksum'a, HıristiyanHabeĢistan'a gönderdi. Kral onları hoĢgörüyle karĢıladı, öyle kiMekke halkı eski HabeĢ saldırıları ve yağmaları yinelenecek diyekabuslar görmeye baĢladı. Kendisi Mekke'de kalan peygamber hakareteuğradı, tahkir edildi ve sıkıntıya düĢtü. Tam bu zamanlarda -Allahtan yeni ve harika biri, genç, etkili Ömer (Ömer ibn el-Hattab)onunla birleĢti. O zamana kadar yeni inanca halkın önünde karĢı çıkanÖmer Ģimdi -PaVlus gibi- dinin en etkileyici önderlerinden biriolmuĢtu.Fakat, Peygamber, sevgili karısı Hatice öldüğünde derin bir üzüntüyekapıldı. Olağan övgüyle denildiği gibi, 'ulu, soylu hanım, hiç birdayanağı yokken ona arkadaĢlık etmiĢ olan, kimse ona inanmazken357


ona inanan, ruhsal mücadelesinde onu anlayan ve cesaretlendiren vevahiy geldiğinde titreyen bacaklarıyla ona inanan oydu. O, yergilere,baskıya, hareketlere, tehditlere ve acıya göğüs germiĢti; peygamber ellibir yaĢındayken meleklere karıĢmıĢtı: mükemmel bir kadın, bütüninananların anasıydı'. 42Sonra, harika bir biçimde, mucize geldi: gezegenlerden müezzininsesleniĢi gibiydi, yeni bir çağın Ģafagmı bildiriyordu. Ġki yüz mil kuzeydekiMedine'den çağrı gelmiĢti. Medine'de iki önde gelen ArapaĢireti Evz ve Hazreç kabileleri birbirleriyle mücadele ediyorlardı veMuhammed'in gelip Ģehirde barıĢı kurtarması için önde gelen kimselerbir kurul göndermiĢlerdi. Medine'deki güçlü Yahudi cemaatinin, çoğuda din değiĢtirmiĢ Araplardan oluĢuyordu, iki Arap aĢireti arar sındakikan davası sürerse egemenliği eline geçirmesinden korkuluyordu.Muhammed sağ duyuyla önden cemaatini yolladı, çağ açan 622 yıündakendisi de gizlice yola çıktı. Yolda Ebu Bekir'le bir kaç günmağarasında gizlendiler.'Muhammed'e yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onuMekke'den çıkardıklannda mağarada bulunan iki kiĢiden biri olarakAllah ona yardım etmiĢti. ArkadaĢı Ebu Bekir'e, Üzülme, Allah bizimledir,diyordu. Allah da ona güven vermiĢ, görmediğiniz askerlerle onudesteklemiĢ, inkar edenlerin sözünü alçaltmıĢtı. Ancak Allah'm sözüyücedir. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir'.^4. MUHAMMED MEDĠNE'DE: L& 622-632'Göç' veya Hicret (Arapça, hicr, ayrılık) bütün müslüman tarihlerindetakvimin baĢlangıcı olarak kabul edilmiĢtir. Hicret, Ġslam ġeriatınınkuram konumundan pratik bir konuma geçmesini ve tarihalanında ortaya konulmasını temsil eder. Medine'de, Profesör H.A.R.Gibb'in belirttiği gibi, Muhammed, Mekke'nin kuzeye giden can alıcıticaret yolunu kesmiĢ ve yedi yıl Mekke'nin oligarĢisinin direncinikırmak için bu avantajım çok iyi kullanmıĢtır.^ Önce, eĢkiya gibidavranarak kervanları ele geçirmiĢ ve buradan elde edilen ganimetlerleAllah'a inanan cemaatini zenginleĢtirmiĢtir. Sonra, parlak birbaĢkumandan olarak (meleklerin yardımıyla (*)) kendininkinden bü-(*) Constantine,Maximian'j yenmeden önce nasıl 'parlayan haç'ı gördüyse (bkz. sayfa324-326) Muhammed ve ordusu da, ölüm dirim savaĢı olan Bedir'de meleklerin ken-358


yük kuvvetlerle karĢılaĢmıĢ ve kendi Ģehrinin umutsuz tüccarlarınıntopladığı birlikleri yenmiĢtir. Son olarak, birkaç Bedevi aĢiretini kendiyanma alarak, 630 yılında, karĢı konulmadan Mekke'ye dönmüĢtür.Büyük bir simgesel temizlikle Ģehirdeki bütün idolleri kırrp yok etmiĢtir.Yerel tanrıçalardan birisinin, Naile'nin, o gün bir zenci kadınınĢekline girerek çığlıklarla kaçtığı söylenmektedir/ 45 * Fakat Kabe dekikara taĢ kaldı. Bu taĢm gerçekte beyaz olduğu fakat cennetten gelmiĢolmasına karĢın, günahkarların öpmeleriyle karardığı söylenmektedir.^Fakat, zaferinin zirvesinde, iki yıl sonra, Peygamber bu dünyadangöçtü; fakat Kuran her zaman aydınlık saçtığına göre, sonsuzluğagöçtü diyebiliriz. Kuran'da Ģöyle yazılıdır!'Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları onun olsun diyeyaratmadık. Biz onları, ancak ve ancak sana gerektiği gibi yarattık,ama insanların çoğu bilmezler. Doğrusu hüküm günü hepsinin birarada bulunacağı gündür. O gün, dostun dosta hiç bir faydası olmaz,yardım da görmezler. Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunlarındıĢındadır. O, Ģüphesiz Güçlü'dür, Merhametli'dir.Doğrusu günahkarların yiyeceği Zakkum ağacıdır, karınlarındasuyun kaynaması gibi kaynayan, erimiĢ maden gibidir. Suçluyu yakalayın,cehennemin ortasına sürükleyin, sonra baĢına -azab olarakkaynarsu dökün, denir, sonra ona: Tad bakalım, hani Ģerefli olan,değerli olan yalnız sendin, tĢte bu, Ģüphelenip durduğunuz Ģeydir,denir.Allah'a karĢı gelmekten sakınmıĢ olanlar ise, güvenli bir yerde,bahçelerde ve pınar baĢlarındadırlar. Ġnce ipekten ve parlak atlastangiyinerek karĢılıklı otururlar. Bu böyledir, onlan iri siyah gözlülerleeĢlendiririz. Orada, güven içinde olarak her yemiĢi isteyebilirler. Orada,ilk ölümden baĢka bir ölüm tadmazlar. Rabbin lütfuyla onlan cehennemazabmdan korumuĢtur, tĢte büyük kurtuluĢ budur.Ey Muhammed! Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerekkolayca anlaĢılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler'.47dilerine yardım ettiklerini görmüĢlerdir. Cebrail dıĢında hepsininsarıkları beyazdır, onunki ise tanıklara göre sarıydı (A.A. Bevan,Muhammed ve Ġslam, The Cambridge Medieval History, Old II, sayfa318, not I, Ġbn HiĢam'dan alıntıyla).


4. ġERĠATIN HIRKASITanrının Allah denilen maskesi yüzyıllar önce Yehovanın geldiğiaynı çölün ürünüdür. Gerçekten, Profesör Meek'in gösterdiği gibi(*)Yehova, Ġbrani değil Arap kökenlidir. Demek ki, bir anlamda, Muhammed'inĢaĢırtıcı iddiasını, Kitabı Mukaddeste bildirilen Tanrıya ilkinananların kendi Sami halkı olduğunu, kabul etmemiz gerekiyor.Semitik çöl tanrısı olarak Allah, Yehova gibi, tipik Semitik aĢirettanrısının özelliklerini gösteriyor, fakat doğada içkin olmayıp aĢkın olanilk ve en önemlisini. Böyle tanrılar doğal düzenin incelenmesiyleögrenilemezler; ister dıĢ (bilim gibi) ister iç (meditasyon gibi) doğanınaraĢtırılması yararlı olmaz; bu tür tanrıları kapsamaz. Ve ikinci özellikbirincisinin bir iĢlevidir. Yani her Semitik aĢiret için baĢ tanrı o halkaĢeriatı veren ve onları koruyandır, yalnızca da budur. O güneĢle, ayla,evrensel düzenle değil, yerel yasalar ve geleneklerle bilinir. Bunlar daelbette aĢiretten aĢirete değiĢir. Yani, Aryanlar arasında baĢ tanrıdoğaya iliĢkin olduğu için, daima yabana kültleri tanımaya yönelik bireğilim, uyuĢmacılığa doğru bir eğilim varken, Samilerin inananda aĢirettanrılarının daima dıĢlayan, ayrılıkçı vt hoĢgörüsüz bir eğilimi olmuĢtur.Ġlkel düzeyde yerel bir tanrının bütün evrenin rabbi olması için gereklilikve buna olanak da yoktur. Her grubun basitçe kendi yasa koyucusuve efendisi vardır; dünyanın geri kalan kısmı, eğer böyle bir Ģeyvarsa, kendi tanrılarıyla kendi baĢımn çaresine bakmalıdır. Çünkü herhalkın kendi efendisi olan ve Ģeriatını belirleyen ilahı vardır. Böyle birdüĢünceye monalatri diyoruz.(**) Ve buna bağlı olarak, ĠsraillilerinKenan ilini ele geçirdikleri ilk uzun ve kanlı aĢamada Yehovaötekilerden güçlü olan aĢiret tanrısı olarak bilinmektedir,Bundan sonraki aĢama, böyle bilinen bir tanrının evrenin yaratıcısıtanrıyla özdeĢleĢmesiyle Kitabı Mukaddes'in geliĢmesi oldu. DünyadaĠsrail'den baĢka hiç bir ulus bu tek Tanrıya inanmıĢ ve onu bilmiĢolduklarını iddia edemez.'Rab Ģöyle diyor Milletlerin yolunu öğrenmeyin, ve gök alametlerindenyılmayın; çünkü onlardan milletler yılar. Çünkü kavmlarinadetleri boĢ Ģeydir; çünkü ağacı ormandan keserler, balta ile üstat ellerininiĢidir'... Senin gibisi yoktur, ya Rab, sen büyüksün, ve ceberrut-(*) Bkz. Sayfa 116.,'**) Bkz. Sayfa 204.360


ta ismin büyüktür. Ey milletlerin kralı, senden kim korkmaz? Çünküsana yakıĢır, çünkü milletlerin bütün hikmetli adamları arasında vebütün ülkelerinde senin gibisi yoktur. Ve hep birden budala ve akılsızoldular, putların terbiyesi! o ancak bir kütük... Fakat Rab hak Allahtır'.^ĠĢe bakın ki, evrensel bir konumu bulunan bu tanrı, çöl Habirularına,binlerce yıldır yazının bilindiği ve yalnız genel gök bilgilerinindeğil, gezegenlerin de hareketlerinin bilinip matematik kayıtlarının tutulduğuyerleĢik uygarlıkların arasına girene kadar görülmemiĢti.Yüksek Tunç Çağı uygarlıklarının kahinleri için kozmik düzeri, harikabir matematik düzen içeriyordu, önce yıldız gözlemcilerinin öğrendiklerigibi sürekli dönen, var olan ve kaosa dönüĢen bir düzen vardı.Bu ritmin nihai temeli de bir kiĢinin iradesine bağlanmamıĢtı, örneğinYehova gibi bir tanrıya. Tersine, bu sistemlerde kiĢilik, irade, merhamet,mutlak olarak kiĢisel olmayan, hep dönen düzende, bütüntanrıların yalnızca öğelerden ibaret oldukları bu düzende ancak ikincilbir etkileri olabilir.Dramatik biçimde, bu görüĢün tersine sahip çölün Sami halkları,daha geliĢmiĢ uygarlık sahalarına girdiklerinde kendi aĢiret tanrılarınıkorudular ve evrensel düzen düĢüncesini kabul etmekle birlikte,tanrılarını onun içine yerleĢtireceklerine, onu düzenin kaynağı ve yaratıcısıyaptılar. Üstelik hiç bir anlamda içkinlik tanımadan. Çünkühâlâ, her zamanki gibi, ayrı bir varlıktı, kiĢisel, insanbiçimli. Ve dahahâlâ, üstelik, aĢiret günlerinde olduğu gibi, kendi halkının toplumsalyasalarıyla bilinebiliyordu. Bütün düĢünebilen ve gözlemleyebilenakıl ve gözlerin bilebileceği doğa yasaları değil ama geniĢ ve bereketliinsanlık tarihinde yalnızca belli bir toplumsal moleküle ait yasalar, ancakTanrının tek dersi olarak bu toplumca bilinebilirdi. Aynı Yeremiya'gök alemlerinden yılmayın, çünkü onlardan milletler yılar, çünkükavmlarm adetleri boĢ Ģeydir' diye uyarıda bulunduğu gibi, Muhammedde, 'Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. HoĢnutolacağın kıbleye(*) seni, ey Muhammed, elbette çevireceğiz. YüzünüMescid-i Haram semtine çevir'/ 49 ' uyarısı var, 'Kim isîamiyetten baĢkabir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir'/ 5 °)(*) Kıble: ibadette yönelinilen taraf, telamda kıble Mekke'de Kabe'dir ve 'doğal değiltoplumsal-tarihsel bir simgedir, doğrudan doğruya islam tarih ve efsanesinin kendisineiliĢkindir.361


Ama Kitabı Mukaddes'in Ģeriatı ve seçilmiĢ halkı ile Kuran'dakikavram arasında fark vardır. Bunlardan ilki ve en açık olanı, Eski AhitaĢirete seslenirken. Kuran insanlığa seslenmektedir. Ġslam, Budizm veHıristiyanlık gibi dünya dinidir, Yahudilik ise Hinduizm gibi kavramolarak da gerçekte de etniktir. Muhammed'in zamanında Ġskenderçağının hümanizmi çöl halklarına bile ulaĢmıĢtır. Ġbrani ĠĢaya'nın bildirdiğigibi, 'Ve yabancılar durup sürülerinizi güdecekler, ve ecnebilerçiftçileriniz ve bağcılarınız olacak. Fakat size Rabbin kahinleri denilecek,size Allarurruzın hizmetçileri diyecekler, milletlerin servetiniyiyeceksiniz, ve onların izzeti size geçecek'.? 1 ) Açık bir zıtlıkla, Kuran'daaĢiret veya ırk üstünlüğü yoktur fakat mutlak eĢitlik vardır. Kitap,Doğrusu bunda, kalbi olana veya hazır bulunup kulak verene dersvardır' der.( 52 ) Tek otantik bir toplumsal düzen anlayıĢı, tan-nsıylabirlikte, yeni büyük dünyanın bilgisini karĢılayacak ĢekildebüyütülmüĢtür.Ama gene de bir zorluk kalıyor. Tanrının Ģeriatleri, Yehova'nınçöldeki vahiylerinde olduğu gibi, var olan bir topluma gelmiĢtir;-oysaĠslam Ģeriatı, yirmi üç yıl boyunca vecd anlarında bir kiĢinin yaydığıvahiylerle oluĢacaktır. Ve bunları dünya cemaatinin kullanaFleceğigeçerli bir düzene kavuĢturmak görülmemiĢ bir cüret iĢidir. Mirabüedictu, becerilmiĢtir.Müslüman yasal düzeninde üç belirleyici kabul edilmiĢtir. Birincisi,elbette Kuran'ın kendisidir. Kuran'da açık emirler ve yasaklar vardır vebunlara tartıĢmasız uyulur. Fakat Kuran'ın kapsamadığı beklenmedikolaylar vardır ve bunlar için müslüman kurullar oluĢturulup baĢka'kaynaklar geliĢtirilmiĢtir, ikinci kaynak, böylece, 'söz' veya 'hadis'denilen bir gelenek birikimidir. Bu sözler peygamberin birarkadaĢından rivayet edilen anekdotlardır. Islan«n ilk ikinci, üçüncüyüzyılında büyük bir 'söz' birikimi oluĢmuĢtur, en güvenilir olanlarıtoplanıp yayınlanmıĢtır. Yani Buhari (Ö.870), Müslim (ö. 875) hadiskitapları. Profesör ftA.R.Gibb'in dediği gibi "bunlar hızla seri bir yetkekazannuĢnr'/ 53 )Gene de, Kuran veya Hadis'te bulunmayan yasal sorunlar doğmuĢtur. Bunların çözümü için 'analoji' (kıyas) denilen kararlar üretilmiĢtir. Gene Profesör Gibb'den alıntı yaparsak: 'yeni bir soruna birbaĢka sorunda bulunan kararlara göre, her yerde kabul edilen ilkelerçerçevesinde, benzetme yaparak karar vermek' demektir. ProfesörGibb devam eder: ,362


'Bu dar ve sözcük anlamına dayanan temel üzerinde teologlar vehukukçular çalıĢtılar, ikinci ve üçüncü yüzyıllarda, islam cemaati içinözellik sayılabilecek Ģekilde baĢka dinlerden ve toplumsal yapılardanda ritler ve öğretiler hukuk çalıĢmalarında kullanıldı. Gene de darlık,pratikten çok kuramdadır... Çünkü bir çoğui peygamberden veya birbaĢka kaynaktan çıkma iddiası ile geleneksel bir ortamdadoğallaĢmıĢtır.Fakat bu mantıksal yapının temellendiği ilkeler değiĢmez olduğundan,sistem de, bir kez formüle edildi mi, değiĢmez kabul edildi. Ogünden bu güne, kutsal emirler ve kılavuzluğun 'yüce yolu' yaniĢeriat, temelde değiĢmeden kaldı'. 54Spengler, bu yaklaĢımı Klasik Ģeriatla karĢılaĢtırıyor.'Klasik, hukuk pratik deneyim temelinde kasaba sakinleri tarafındanüretilirken, Arap hukuku Tanrıdan gelmiĢtir. Tanrı hukukunuseçilmiĢ, aydınlanmıĢ insanlar aracılığıyla ortaya koymuĢtur... Klasikhukukun yetkesi baĢarısına dayanır, Arap hukuku ise taĢıdığı adlarınbüyüklüğüne. Fakat bir insanın duygularında hukukun insanlarıniradesi veya kutsal bir kararın öğesi olması çok büyük ayrımlar yaratır.Birinde, insan ya hukukun adilliğini görür veya kuvvete baĢvurur,ötekindeyse, doğruluğuna bağlanır (islam). Doğulu ne kendisineuygulanan hukukun pratik konusunu ne de onun yargılarının mantıksaltemellerini sorgulâmaz. Yani.kadı'nın halkla olan iliĢkisi praetorunyurttaĢlarla olan iliĢkisiyle aynı değildir, ikincisi kararlarında eğitimgörmüĢ ve sınanmıĢ bir görüĢe dayanır, ilki ise kendisinde içkin olanve açığa çıkan ruh adına konuĢur. Buradan da, yazılı hukukla olanüiĢkuerirtin -praetor'un fermanla, kadı'nın içtihadlarla-tamamıylafarklı olacağı anlaĢılır. Praetor yoğunlaĢmıĢ deneyimin özüyle hareketeder, halbuki kadı'nın belli bir grubun oluĢturduğu metinleri ilhamolarak görmesi gerekir. Kadı için metnin özgün anlamı veya neredenkaynaklandığı hiç önemli değildir. Sözcüklere, batta harflere baĢvurur,bunu yalnız günlük sorunlarla ilgili değil, önüne gelebilecek büyüse!iliĢkilerde de kullanılır. 'Ruh'un, 'harfle olan iliĢkisini Gnostiklerden»ilk Hıristiyanlardan, Yahudilerden ve Ġranın kıyamete ve gizemlereiliĢkin yazınından biliyoruz. Neopythagorcu felsefeden, Kabbala'danbiliyoruz, Arami dünyasının küçük yargı pratiğinde Latin kanunlarınında aynı biçimde kullanıldığından en küçük kuĢkumuz yok. Harflerin,Tanrı ruhu ile içice olarak gizli anlamlan olduğu inancı kendiyazımlarını yaratan Arap dünyasının bütün din-363


lerinde gerçekten. yaratıcı bir ifade bulmuĢtur. Kutsal kitapların buyazıyla yazılması ve bu 'ulus'larm dilleri değiĢse bile ĢaĢırtıcı birbağlılıkla, iĢaret olarak korunması gerekmiĢtir.'^55 'Gibb ve Spengler, tsiam üstüne ciddi çalıĢma yapan hemen herkesgibi, Kuran (kitap), uyulması gereken tutum (hadis) ve analojinin (kıyas)karĢılıklı iliĢkisinden oluĢan geleneğin (şeriat), kurulun yanılmazlığının(icma, oydaĢma) tam ifadesi olduğu ve her sorunda inanç ve ahlakıyönlendirdiği noktasına iĢaret ediyorlar. Profesör Gibb, 'Ġsla-lirunövündüğü yönlerinden biri' diyor;'insan ile Tanrı araĢma girme iddiası taĢıyabilecek bir ruhban sınıfınınbulunmamasıdır. Bu doğru da olsa, Ġslam bir sistem olarakörgütlenince, gerçekten bir ruhban sınıfı yaratılmıĢtır. Bu sınıf da,Hıristiyan cemaatlerindeki gibi, aynı tür toplumsal ve dinsel yetke veprestiji kazanmıĢtır. Bu, ulema sınıfıdır, Yahudilerdeki 'yazıcılara tekabüleden 'bilenler' veya eğitimciler'dir. Kuranın ve Geleneğin kutsallığı,uzman olarak yorumlama iĢini edinen kimselerin gerekliayrıcalıkları elde etmelerine yol açan bir geliĢimi de kaçınılmazkılacaktı. Eski dinsel toplulukların etkisi de ulemanın dinsel ve toplumsalyetkesinin hızla kurulmasına yol açmıĢtı.Yetkeleri daha etkin ve cemaat içinde onlara teslim olma düĢüncesidaha güçlü duruma geldikçe Ulema cemaatinin inanç ve hukukla ilgilibütün sorunlarında söz sahibi olduğunu, özellikle de devletin yetkesinekarĢı bunları temsil ettiği iddia etti (genellikle de öyle kabul edildi).Daha ilk yıllarında (muhtemel olarak ikinci yüzyılda) cemaatinoydaĢmasının (ki pratik anlamı Ulemanın oydaĢması demekti) uyulmasızorunlu bir karar olduğu ilkesi kabul edildi, tema böylelikle teologlarınve yargıçların sistemin boĢluklarını doldurmak için kullandıkları birsilah durumuna geldi. Hadis Kuran'ın tamamlayıcısı olduğu gibi,ulemanın oydaĢması da Hadis'in tamamlayıcısı oldu.Gerçekten, sıkı bir mantıksal çözümlemeyle, icmanın, bütün düzeninoluĢturduğu zorlu yapıyı belirlediği ve ona cari verdiği açıktır.Çünkü öncelikle icma Kuran ve Hadis metinlerine güvenilirlik kazandırır.Metinlerdeki sözcüklerin nasıl telaffuz edileceğini icma belirler,onların nasıl yorumlanacağına icma karar verir. Fakat icma bununda ötesine gider; değiĢmez bir kurama kavuĢturulmuĢtur, üçüncübir vahiy kaynağıdır! Peygamberin ruhsal ayrıcalığı, müslüman yazarlarınpeygamberin ıĢığı' diye sözünü ettikleri güç, cemaatin geçici364


hükümetlerindeki halefleri, 'halife'Ġerce devam ettirilmemiĢti, fakat bukalıtım cemaatin tümüne geçmiĢti...Ġkinci ve üçüncü yüzyıllarda belirli bir konuda ulema arasında birdüĢünce birliği olduğunda, Kuran ve Hadis metinlerinin uygun bölümleriyleyeni bir düĢüncenin geçerliliğini durdurmak kolay bir yoldu.Onların kararlan değiĢtirilemezdi. Bireysel yorum (içtihad) kuramsalolarak (ve pratikte de) henüz toplu bir oydaĢmanm sağlanamadığıkonularda geçerliydi. KuĢaktan kuĢağa bu tür noktalar azaldığındansonraki yüzyıllar uleması bu düĢüncelerin yazıldığı metinleriincelemek ve açıklamakla sınırlanmıĢlardı. Müslüman bilimadamlarınmbüyük çoğunluğu 'içtihad kapısı'nın bir kez kapandığını, nekadar yeterli olursa olsun bir 'müçtehid'in artık hukukta yetkin biryorumcu olarak nitelenemeyeceğini kabul etmiĢlerdi. Ancak çok azı,zaman zaman, kendilerinin 'içtihad' hakkı bulunduğunu ileri sürebilmiĢlerdi.^56)Profesör Gibb, Ġslam'da öydaĢma' öğretisi ile varılan sonucun,Hıristiyan Kilisesindeki Konsüllerle benzeĢtiğini söylüyor. DıĢ biçimleriarasında ve sonuçlan açısından farklılıklar varsa da benzerlikler deçoktur. 'Örnek olarak' diyor, 'hukuk ve öğretide icmamn bir kaynakolarak tanınmasından sonra 'sapıklık'ın yasal bir tanımı yapılabilmiĢve uygulanabilmiĢtir'.' 57^ Spengler de bu benzeĢmenin üzerinde dururve kendi Mecusi-Levanten ruhsal cemaat tarihi görüĢü çizgisindebunları Avrupa'nın bireye verdiği değerle genel bir zıtlık içindeyorumlar.'Bizler gerçeği kendimiz için kiĢisel düĢünce ile bulmaya çalıĢıyoruz,fakat Arap bilgin, topluluğun genel düĢüncesiyle hareket ediyorve öyle hissediyor. Çünkü topluluğun düĢüncesi ile Tanrının düĢüncesibirdir, hata yapmaz. Eğer oydaĢma sağlanırsa, gerçek bulunmuĢtur,îcma eski Hıristiyan» Yahudi ve Ġran Konsüllerinin anahtarıdır,ve Valentinian ill'ün ünlü Çağrı Yasasının da anahtarıdır...Metinlerinin kullanılmasına izin verilen büyük yargıçların sayılarınıbeĢle sınırlar; Eski ve Yeni Ahitleri, geçerli sayılabilecek metinlerintoplanması olarak anlayan mantık gibi.'^Çok ilginç bir biçimde insan, Demir Perde kültür çevresindekigüya halk devletlerinin, konsüllerini, aklamalarım, bildirilerini ve iddialarımanımsıyor. Sanki peygamber Marx, elit ve Ulema tarafındanyorumlanmaktadır, saf mitsel bir varlık olarak kalan halkın icmasıbiçiminde ortaya konulmaktadır. Tanrı ġehri'ndeki oydaĢmanm, bu365


oydaĢmanın coğrafi olarak dıĢındaki bireyin sinirlerine etki etmesi gibibir soytan-parodinin simgesel gücünde de aynı Ģey görülüyor. FakatMecusi duygu sistemi hâlâ yaĢıyor. Roma Katolik KilisesininAyinlerinin erdeminin, dünyanın gerçeklerinden, Hıristiyan împaratorluklannyıkılmasından, ruhban .sınıfın yaĢayıĢından veya dayandıklarımitolojinin bilim tararından çürütülmesinden hiç etkilenmemesigibi, Islamm hırkası da -ve Ģimdi Halkınki de- zamanın gerçeklerindenetkilenmeyen aĢkın bir düzen olmuĢtur. Veya kimin omuzlarındaysaonun günahlarından da bozulmamaktadır. Adda Bozeman'mçalıĢmasında alıntılanan Londra'da yetiĢmiĢ son dönem Hintlimüslüman Ģair ve filozof Muhammed Ġkbal'in kehanetindeuyarıldığımız gibi:Bana inanın, bugün Avrupa insanının ahlaki geliĢiminde en büyükengeldir. Müslümanlar ise, öte yandan, vahiy temelinden edinilmiĢdüĢünceleriyle, yaĢamın derinliklerinden yola çıkarak, onun açıkçagörülen dıĢsallığıru içleriyle duyuyorlar. Onun için yaĢamın ruhsaltemeli bir inanç sorunudur; aramızdaki en az aydınlanmıĢ olan bir kimsebile yaĢamım kolayca bu yola verebilir. Ve Islamm temel görüĢüyle,insana baĢka vahiy gelmeyecektir, bizler dünyada ruhsal I olarak en iyidurumda olan bir halkız... Müslümanlar dünyadaki bugünkü yerlerinianlasınlar, toplumsal yaĢamlarım bu nihai ilkelere göre yenidenbiçimlendirsinler ve Islamm orda burda kısmen gerçekleĢen amaçlarınayönelsinler. Ruhsal demokrasi Islamm nihai amacıdır'.' 59^Yahudi, Bizans, Müslüman ve Komünist elde edilemeyen oydaĢınakavramlarmdaki zıtlıkla ilgili bir söz daha: Bu dört Mecusi kilisesindenilk üçü açıkça sonucundan ayrılır, onların son baĢvurusu Tanrıyadır.Sonuncusununki ise Robert Ingersoll(*) tipi kaim kafalı on dokuzuncuyüzyıl ateizmiyle övünmektedir. Onun kutsal öznesi ĠĢçidir, dünyadakiher fabrikada vücut bulduğu düĢünülen mitsel bir varlıktır. Fakat,cennetten varsayılmıĢ bir toplumsal varlığa doğru yapılan bu yetkegizeminin dönüĢümü, otantik hukukun paylaĢılan simgeselleĢmesininçağdaĢ, laik bir biçimidir. Ortodoks bilginin sürdürüldüğü yerlerdeinsanlar tarafından günü geldiğinde kendini açığa çıkaracağıbilinmektedir. Bu arada, bu ulusların hukukları, henüz Ģafak ıĢığınındoğmadığı yürekleri etkileyen hayallerdir.{*) Robert Green Ingersoll- Amerikalı hukukçu ve agnostik (1833-1899) (çev. notu)


Kuranda okuduğumuz gibi:"Öyleyken, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar? Arslandanürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler... Doğrusu inkarcılariçin zincirler, demir halkalar ve çılgın alevli cehennem hazırladık.ġüphesiz iyiler- kafur katılmıĢ bir tastan içerler... Orada tahtlara yaslanırlar,orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler. Meyvaağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmıĢ ve onların koparılması kolaylaĢtırılmıĢtır.Çevrelerinde gümüĢ kaplar ve billur kaseler dolaĢtırılır.Billurları gümüĢ gibi parlaktır, onlara ölçüp ölçüp dağıtılır'.^60 'Yahudilikle öteki üç Ģeriat ülküsü arasındaki bir fark da, Yahudilik,en azından bir ölçüde, doğrudan yaĢamdan çıkarılmıĢtır, gerçek birtopluluğun gerçek deneyimlerinin ürünüdür, oysa bir metindenoluĢturulan Ģeriatlar, gelecek olan ideal bir topluluğun yükleneceği vesürdüreceği kurumlardır. Yahudilik organik, esnek bir geliĢimdir,ötekiterdeyse, tersine, düĢünülmüĢ, görece katı ve sistemin dıĢındakalanlar için inandırıcı olmayan bir sunilik, hatta inanılmaz bir uydurmalıkve evrensellik iddialarında Yahudi peri masalı Mesihin Kıyametgününü bastıran bir terör tehditi vardır.5. MĠSTĠK YOLUN HIRKASITanrı, Ģeriatın konusu değildir, onun üstündedir ve onun terimleriylebilinip değerlendirilemez. Sonuçta Tanrıya hizmet ettikleri kadaronu bilmek isteyenler yanar. Tanrı Ģeriatın ötesinde olduğuna göre,Ģeriatın ötesinde ona bir yol olmalıdır. Ve Peygamber Muhammed debu yolu görmüĢtür.Sünni terimi genel, Ortodoks, tutucu Ġslam yolunu anlatır. Sünni yoliçin ġeriat Hırkası, toplulukça bildirildiği ve uygulandığı biçimiyle,oydaĢma (icma) olarak yeter. Fakat iki güçlü akım tutucu Sünniliğinmutlak yetkesini tehdit etmiĢtir. îlki ġia, ġülerdir (Arapça Şia Ali'nintaraftarı^), siyasal olarak biçimlenmiĢ gizlilikleri saldırgan, anarĢist birdamga taĢır. Ġkincisi Sofilerdir (Arapça Sıtfi, sof giyen yani yünlü hırkagiyen, zahid), ironi olarak Ġslam'da hem ahlak kural-* * lannı saymayan birmistisizm ve hem de normal tema ve deneyimleriyle zahid ligin vecdiniyaĢarlar. Hepimiz Ömer Hayyam'ı biliriz (ö.tS.1123?):367


Cennette huriler varmıĢ kara gözlü Ġçkininde ordaymıĢ en güzeli Desene biz çoktancennetlik olmuĢuz Bak bir yanda Ģarap, biryanda sevgiliHaksızlık etmekten sakın; hak yoluna gir;Yediğin ekmeği baĢkasına da yedir; Canakıyma, kimsenin sırtından geçinme, Senicennete sokmak benden, ġarap getir!Sensiz camide, namazda iĢim ne?Seninle buluĢ yerim meyhane.Benim sevmem de böyle, yüce Tann:Ġstersen kaldır at cehennemine/ 61^tepMDaha sert ve tehdit edici bir saldırı Sema devriĢlerinin okulunukurmuĢ olan Celaleddin Rumi'den (1207-1273) gelir:'Gönlü zengin bir adam bir sağıra: 'Senin komĢularından biri hastadır'dedi. f~;,#;Sağır kendi kendine dedi ki: Tut ki gittim, bu sağır kulakl o gencinkonuĢmasını nasıl anlıyacağım?Bahusus, hasta kimsenin sesi zayıf ve yavaĢ çıkar, amma komĢudurgitmek de lazım çaresiz.Belki o dudağını kımıldatmaya baĢlayınca, tahmin yoluyla söylediğinianlarım.Ey benim mihnet çeken komĢum, nasılsın derim, elbette o da cevabeniyiyim komĢum diyecektir.O zaman Ģükürler olsun derim. Ne içtin diye sorarım. O da yaĢerbet ya mercimek çorbası diye cevap verir.Bunun üzerine, yiyip içtiğin sıhhat afiyet olsun. Kendini hangi hekimetedavi ettiriyorsun diye sorarım. O da filancaya der.Ben de ona derim ki, onun ayağı çok uğurludur, madem ki o geliyor,senin iĢlerin yoluna gidecektir.Biz onun ayağının uğurunu tecrübe ettik, her nereye giderse, muradlarhasıl olur.O saf adam kıyas ve tahmine dayanarak tasarladığı bu cevaplarındoğruluğuna inanmıĢ olduğu halde, hastayı ziyarete gitti ve:Nasılsın? diye sordu. Hasta, Ölüm halindeyim, deyince, sağır: El-368


hamdülillah, diye bağırdı. Hasta bu söze kızıp hiddetlendi.Kendi kendine düĢündü, Bunda Ģükredecek ne var? Demek ki buadam benim düĢmanımmıĢ. Sağır bir sözdür tasarladı ama kıyas vetahmini isabetli olmadı.Bundan sonra hastaya, Ne yedin? diye sordu. Hasta zehir dedi.Sağır, Afiyet olsun, deyince, hastanın öfkesi arttı.Bundan sonra sağır, Tedavi için hangi hekim geliyor? diye sordu.Hasta, Azrail geliyor! Haydi buradan defol, dedi. Sağır, Onunayağı çok uğurludur, memnun ol, diye cevap verdi veSağır hamdolsun bu iĢ bitti, diye sevinerek dıĢarı çıktı.Nice kimseler vardır ki, ibadet vazifelerini icra edip, makbul olmayıve mükafat görmeyi ümid ederler.Hakikatte bu gizli bir günahtır zira Haktan gayriyi hedef tutan ibadetsuçtur, onun yani abidin pak zannettiği hakikatte napaktır.O sağır ki iyilik yaptım zannetti, halbuki aksi netice verdi.O, bir hastaya hizmet ettim, hatırını höĢ eyledim, komĢuluk hakkınıyerine getirdim, hülyasıyla rahatça oturmuĢtu.Bu muamelesiyle o sağır, ziyaretine gittiği hastanın gönlünde birateĢ yakmıĢ, o ateĢte kendi de yanmıĢtı.O sağırın zan ve kıyası yüzünden komĢusu ile olan on yıllık ahbaplığıbatıl olup gitti.Bahusus ey efendi, senin o aĢağılık kıyasın yücelerden yüce olanAllah'ın vahyine karĢı olursa...Senin his kulağın harfi ve sözü anlıyabilirse de, bil ki gaybı duyacakkulağın sağırdır/ 62 'Şia mezhebinin tarihi, Peygamberin ölümünden sonra onun halefininkim olacağı sorununun doğup bir dizi cinayetin iĢlendiği dönemegider.Halife olarak, Ömer'in de büyük etkisiyle, ilk ArkadaĢ Ebu BekirseçilmiĢ, o da iki yıl sonra ölmüĢ (634) ve Ömer'i halife tayin etmiĢti.Bu seçime Mühammed'in yeğeni ve kızı Fatma 'run kocası, sevgili torunlarıHasan ve Hüseyin'in babaları Ali'nin taraftarları (şii) ĢiddetlekarĢı çıktılar. Fakat o dönemde bütün iĢler Ömer ve taraftarlarının lehindegeliĢiyordu. Arap yarımadasında oluĢan bir dizi aĢiret ayaklanmasıĠslam generallerinin büyük zaferleriyle,bastırıldı, bundan sonrada, Ġran ve Ġkinci Roma'ya düzenlenen büyük seferlerle Suriye, Filistin,369


Irak ve sonunda bütün Ġran, müslüman egemenliğine alındı. Heraclius'unBizans ordusu(*) 636'da Yarmuk vadisinde yenildi. ġam, Baalbek,Emesa, Halep ve Antakya bundan sonra kolayca iĢgal edildi, güçlüHellen Ģehirleri Kudüs ve Kayseri de 638 ve 640 yıllarında düĢtü.637'da Fırat'ta güçlü bir Ġran ordusu bozgununa uğratıldı, 641'de Musulalındı. Bizans Mısır'ı 643'te çöktü. Ve zaferlerinin zirvesinde HalifeÖmer bir Ġranlı köle tarafından 644'te öldürüldü.Halife sorunu bu ölümle yeniden gündeme geldi. Ömer biriniatamak yerine, halifeyi seçmek üzere Ali, Osman ve daha baĢka dörtkiĢiden oluĢan bir komite seçmiĢtik Osman seçildi. Fakat o da on yıliçinde, ibadet sırasında 17 Haziran 655'de öldürüldü, Ali taraftarlarınagüç kazandıran koĢullar doğmuĢ oldu.Osman güçlü Emevi aĢiretinin üyesiydi. Emevi aĢireti Mekke'nineski ailelerinden biriydi, yıllarca Peygambere karĢı koymuĢ, sonra onuntarafına geçmiĢ ve Medine'ye göç etmiĢlerdi. Ailenin tanınmıĢüyelerinden biri Muaviye ibn Ebu Sufyan Ömer tarafından Suriye valisiolarak atanmıĢtı. Bu kez Muaviye Halife Ali ve oğullarına karĢı askerive diplomatik bir savaĢ (gerçek bir kan davası) baĢlattı. Ali Irak'daKüfe Ģehrinde halifeliğini iddia etti. Fakat Emeviler onu savaĢta vehilede yendiler ve Temmuz 660'da Muaviye Kudik te halife ilan edildi.Ali bundan sonra 24 Ocakta 661'de hançerlendi. Bundan sonra oğluHasan, mali anlaĢmayla zaferi Muaviye'ye bıraktı. Hasan 669'da öldü(belki yanlıĢ bir iddiayla, zehirlendi) ve kardeĢi Hüseyin 10 Ekim680'de ikinci Emevi halilfesi Yezid'le savaĢırken öldü. Bu gün, otarihten bu yana ġiiler için Kutsal Cuma oldu. 'Hüseyinin öcü' halenislam ülkelerinde ġiilerin Hüseyin'in Ģehit oluĢunu anmak içindüzenledikleri ritüel törenlerin ağıtlarında duyulur. ġehit, Peygamberdende yüce görülmektedir ve Irak'da Kerbela'daki türbesi MeĢhedHüseyin ġiiler için dünyadaki en kutsal yerdir.Kısaca, ġiiler için Emevi halifelerinin ve onlardan sonra iktidarageçen Abbasi halifelerinin hanedanları iktidarı gaspetmiĢlerdir ve Ġslamtarihi bir yanlıĢlıktır. Halife hak iddia etmiĢtir, Sünniler yanılmıĢlardırve icma yanlıĢ bir yoldur. Kuran'ın gerçek anlamıyla islam, geçerli olangörüĢte bulunmamaktadır, Ali ve ondan gerçek Ġmamlara geçmiĢ olanbilgide yaĢamaktadır,'imam' sözcüğü genel anlamıyla camide görev yapan dinsel önderiO Bkz. Sayfa 349. .i&ġ370


anlatır, Sünni kullanımıyla daha özel anlamıysa, dört Ortodoks teolojikokulun kurucuları için kullanılır. Fakat ġiiler için yalnızca Peygamberve Ali neslinden gelen gerçek önderlerin sıfatıdır. Gerçekimamların sayısı on ikidir ve 873-880 yıllannda yaĢarken son imamMuhammed el-Mehdi kaybolmuĢtur. Kayıp Ġmam olarak bilinir vehâlâ bu dünyadadır, inananlara 'Yolgösterenin' (mehdi) ikinci kez gelmesive Ġslamı doğru yola sokması beklenmektedir. Bir baĢka görüĢyedinci imamın kaybolduğunu ileri sürer, bir baĢkası da beĢincinin.Orda burda, sayısız kimseler 'mehdi' oldukları iddiasıyla ve siyasalayaklanmalar çıkararak, değiĢik zamanlarda ortaya çıkmıĢlardır.Örnek olarak 'Somalili Deli Molla', 'Sudanlı Mehdi' böyle yapmıĢ veingiliz birliklerince durdurulmuĢlardır. Zahidliğin ve siyasetin içicegeçtiği bir çok ġii mezhebi vardır. (*) Hepsinin temel ilkesi, ruhsal yetkeve dünya iktidarının Sünnilerin 'oydaĢma'sında (icma) bulunmadığı,fakat Kayıp Ġmamda bulunduğudur. Kayıp Ġmama mutlak bir bağlılıkĢarttır ve Tann bilgisi yalnız onda vardır. Gerçekten, bu mezheplerinaĢın biçimlerinde Ali ve torunları Tanrının vücut bulması olarakanlaĢılırlar. Hepsi için de imamlar günahsız ve yanılmazdır. Ve onlariçin Hıristiyan, Gnostik, Maniheist ve Neopla-tonik düĢüncedentüretilmiĢ mistik bir mitoloji geliĢmiĢtir. Bu efsanenin Fransızustalarından biri Louis Massignon, eski ġii "önderlerindenMughireden (Ö.736) aldığı Dünyanın YaratılıĢ mitosunu çok güzeliĢlemiĢtir.Profesör Massignon metni tartıĢırken Ģu değerlendirmeyi yapar:'GörünüĢte saf olan mitolojik bir kisve altında Mughire çoktan oldukçageliĢmiĢ bir durumda olan Gnostik bir öğreti sunmaktadır. TannıĢık formundadır ve görünüĢü, kolu bacağı alfabenin harflerindenoluĢan bir insandır. Bu IĢık insanın gerçeğin Kuyusu olan bir yüreğivardır. Yaratmak istediğinde kendi yüce adım söylemiĢtir ve adı taçgibi uçup basma yerleĢmiĢtir. Sonra ellerinin ayalarına insanlarınkaderini yazmıĢtır ve onların iĢleyeceği günahlardan dolayı hiddetlenmiĢtir.Hiddeti ter olarak akmıĢ ve iki okyanus oluĢturmuĢtur,(*) Hüseyin'in lorunu Zeyd'i imam kabul eden Zeydiye, feragat, gizlilik ve imama hizmetteen aĢırılardan olan Ismailiye, tsmailiyenin Ģiddet kullanan kolu Karmaiiye,909'dan llZTe kadar Mısır'da hanedan kurmuĢ olan Fatımiye, gene îsmailiye'ninterörist bir kolu olan Haşhaşiyyun anılabilir. HaĢhaĢiyyun'un Dağların ġeyhi olarakbilinen önderleri 1256'da' Hulagû tarafından yok edilene kadar Yakın DoğuyuyıldırmiĢb. Ağa Han yakın zamanlardaki en tanınmıĢ önderlerden biridir. Amerika'daki Kara Müslümanlık için de ġü esinini tartıĢabiliriz.371


iri tuzlu biri tatlı, biri karanlık biri aydınlıktır. Bunlara kendi gölgesinikatmıĢ, ve gölgelerin gözlerini çıkararak onlardan güneĢ ve ayıyapmıĢtır, yani Muhammed'i ve Ali'yi, Fakat gölgelerden kalanı yoketmiĢtir ve geri kalan herkesi okyanuslardan yaratmıĢtır. ĠnananlarıIĢıktan ve inanmayanları karanlıktan. Bunları gölgeler olarak yaratmıĢtırçünkü bütün bunlar maddi dünya yaratılmadan önce olmuĢtur.Tanrı insanlara Ali'yi yöneticileri olarak tanımalarını öğütle-miĢtir amaiki kiĢi reddetmiĢtir. Bunlar ilk iki çeliĢkidir, Ebu Bekir ve. Ömer. Onunkaranlık denizdeki gözlerinin gerçek olmayan gölgeleridirler'.^Islamda kadının ruhsal yapısı genellikle düĢük kabul edilir. Enazından bir ġii. mezhebine göre kadınlar cinlerin günahlarının tortusundanyaratılmıĢlardır, günahkarları günaha özendirmek iĢlevinigörürler. Kadınlar tarikatlara alınmazlar ve tek değerleri günahlarındandolayı cezalandırılan ruhların geçici olarak dünyaya gelmelerinde biraraç olmalarıdır, fakat kendi ruhlan yoktur.^ Fakat gene de bumezheplerin mitolojisinde, Fatma, Ali'nin karısı, Muhammed'in kızı veHasan'la Hüseyin'in annesi, kendi babasmdan bile önce gelen kutsal birvarlığa dönüĢtürülmüĢtür. Yakınlarda bulunan Gnostik etkiler taĢıyanUmm el Kitab adlı Iran ġülerine' ait bir metinde Ģa artıcı bir anlatımgörüyoruz:'Tanrı maddi- dünyayı yaratırken insanlarla bir ahit yaptı, kendilerineCenneti göstersin diye dua ettiler. Onlara, milyonlarca değiĢikrenkte titrek ıĢıklarla bezenmiĢ birini gösterdi. Tahtta oturmuĢ, baĢındataç, kulaklarmda küpeler, kuĢağından çektiği kılıcı tutan bir varlıktı bu.IĢınımı bütün bahçeyi aydınlatıyordu, insanlar onun kim olduğunusorduklarında, onlara bu formun Fatmanın Cennetteki Ģekli olduğusöylendi. Taç Muhammed'di, küpeler Hasan ve Hüseyin, kılıç Ali'ydi;ve tahtı, Yönetim Koltuğu, Tanrının, en yüce olanın kaldığı yerdi". Fatma bütün Muhammed ümmeti arasında saygı görür. O Peygamberinerkek doğurup soyunu devam ettiren tek kızıydı. Peygamberinsevgilisiydi ve ondan ancak bir kaç ay sonra ölmüĢtü. Fakat bazıġii mezheplerde bu saygı o dereceye ulaĢır ki ona 'Babasının Annesi'denir, "GüneĢin Kaynağı'; ve eril bir adla anılır: Fatir. Bu ad 'Yaratıcı'anlamındadır ve Ġsa'nın- annesi Meryem gibi harfler içindeki sayısaldeğeri 290'dır. Çünkü, kız, eĢ ve anne olarak Ģeceredeki gizem ondakiĢileĢtirüir. Bir ġii mezhebi de onu Yanan Çalıdaki Musa ile372


karĢılaĢtırır. Kudüs'deki Aksa Camisinde peygamberin Cennete yolculuğunuyaptığı kabul edilmektedir ve Kadir Gecesinde' 66 ' kadermeleği Cebrail dünyaya inerek insanoğluna bağıĢlanmayı getirir/ 67 *ġia, son olarak, ikicidir, dünyanın durumunu inkar ederken Gnostik-Doketikbir görüĢ açısına yaklaĢırlar. (*) ÇeĢitli Ġslam devletleri tarafındanacımasız bir baskıya uğramıĢlardır ve tarihlerinin ilk dönemindenitibaren tannyı gerçekten sevenlerin vahĢice yok edildiği kötübir dünyayla karĢılaĢmıĢlardır. Bu gizden de Profesör Massignon'unbelirlediği gibi iki soru çıkar:1. AĢktan Ģehit düĢmek gerçek fiziksel bir acıyla mı olur, yoksaacı yalnızca görünüĢte midir? ve 2. aĢk için, Allah adına kendisinimahkum ettiren gönüllü kurbanın ölümden sonraki durumu nedir?Kuran Ġsa'nın çarmıha geriliĢiyîe ilgili olarak, onun değil baĢkasınınçarmıha gerildiğini söyler. 'Oysa onu öldürmediler ve asmadılar,fakat onlara öyle göründü'.( 68 ) Gördüğümüz gibi Hıristiyan GnostikleringörüĢü de ayruydı.(**) Aynı Ģekilde, ġiilere göre Ali yoluna Ģehitolanlar da yalnızca görünüĢte acı çekerler. Onların gerçek gövdelericennete yükselir, onları öldürmek isteyenlerin elinde onların yerinegeçenler kalır. Hüseyin'in 680 yılında Kerbela'da öldürülmesiyle ilgilipopüler Öldürülme Oyunu her yıl Muharrem ayının onunda tekrarlanmaktadır.O gün müezzin minareden seslenir. 'Ey ġia, bu gün acıgündür, Hüseyin'in bedeni çıplak, çölde yatıyor'. Fakat aĢın Gnostiketkiler taĢıyanlar bu günü neĢeyle karĢılarlar çünkü Ģehit olan acıçekmemiĢtir, fakat onun gerçek gövdesi cennete dönmüĢtür, bilinmeyenbiri de onun yerine acı çekmiĢtir/ 69 )Mistik sufiler arasında ise acı çekme bir gerçek olarak anlaĢılır,kutsal bir gerçektir, kurtuluĢun yoludur. En büyük,Sufi ustalarından veĢehitlerinden Hallac'ın (858-922) sözleriyle:'Kelebek Ģafağa kadar lambanın çevresinde döner, sonra arkadaĢlarınagidip olanların masalını en tatlı sözcüklerle onlara anlatır.Sonra gene ateĢin güvendiği gücüyle oynamak için uçar, tam kutsanmayaulaĢmak ister... Ne ıĢık yeter ne de ısı. Bu kez tamamiyle ıĢığadalar. Ve arkadaĢları onun dönüp deneyimlerini kendilerine anlatmasıiçin beklerler.BaĢkalarının açıklamalarına güvenmemiĢtir fakat Ģimdi yanmaktadır.Dumana boğulur, ateĢte gövdesi erir, adı, iĢareti kalmaz. Artık(*) Bkz. sayfa 306.(*•) Bkz. sayfa 313-315. i&'.373


ne koĢulda nasıl arkadaĢlarına dönecektir, tam olarak ele geçmiĢtir.Artık o Gören ve Bilen olmuĢtur, saf açıklamaları dinlemeyi bırakmıĢtır.Artık gördüğüyle bir olmuĢtur, nasıl görebilir?Artık kendini benden daha fazla gizleme! Eğer gerçekten inanıyorsan,diyebilirsin: Enel Hak!'* 70 )Sufi akımının kökleri Kuran'da yoktur, Muhammed manastır ya-Ģamına açık Ģekilde karĢıdır. Fakat kökleri Hıristiyan Monofizit veNasruri keĢiĢ topluluklarına, bunlardan baĢka Budist, Hindu ve dahadoğuda Jain modellerine yayılır. Müslümanlık ve Yahudilik gibi, temeldekutsallaĢmıĢ laik bir oydaĢmanın yardımından kaynaklanır.Sünnet olmuĢ biriyle evlenme ve ondan çocuk sahibi olma ritüel olarakbelirlenmiĢtir. Kuran'da Ġçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizdeniyi olanları 1 evlendirin' denmektedir/ 71 ) Fakat Ġslamınikinci yüzyılında açıkça 'îsaya özenerek' derviĢler kiĢisel tövbe-karlığıniĢareti olarak yünden boyasız hırkalar (suf) giymeye baĢladılar.(*) Buzamanda inzivaya çekilmenin ve Kuran'ın vecd içinde okunduğutoplantıların ilk izleri belirdi. Allah'ın adının sürekli yinelenmesi (zikr)ve Ģarkılarla (sema) vecde ulaĢılıyordu.Bu akımın ilk aĢamasında, Profesör Gibb'e göre, yalız Allah sevgisideğil, fakat korkusunun da esini vardı. Özellikle Onan gelecek olanGazabı 'peygamberi etkilediği'gibi'* 72 ' sufilere de aynı korkuyuduyuruyordu. Fakat Î.S. VIE. yüzyılda kutsanmıĢ bir kadın, Rabia el-Adviye (Ö.801) mistik yolun dürtüsü ve sonucu olarak kutsal aĢkdüĢüncesini geliĢtirdi. Onun çabasmda Allah'tan baĢka bütün çıkarlar(ilahlar) yok edilmiĢti. O ne cehennemden korkmadığını, ne de cennetiçin istek duymadığım fakat baĢka hiç bir varlığın sevgisi ve nefretiolmayan Allah aĢkım özümlediğini ileri sürdü. Yüreğinde peygamberbile kalmamıĢtı.' 73 ' Epiktetos gibi onun da köle olduğu söyleniyor, annebabası bilinmiyor. Fakat Ģiirlerinde, ister Hindistan, Ġspanya, Japonya,ister Iran olsun, .mistik yolun her zamanki'sarkıĢım buluyoruz:Seni iki Ģekilde seviyorum: bencilceVe ikincisi Sana değer biçimde(*) Ğibb, Mulmmmmedanism 'de syf. 132, Ġbn Sirin'in itirazını alıntılar, (ö. 729), 'pamuk giyen peygamberin yolunu izlemeyi yeğliyorum.'P^'-.374


Bencil sevgiyle Seni düĢünürken HerdüĢüncem Sana karıĢıyor. Saf sevgimdeSen peçeye kaldırıyorsun HayrangözlerimdenNe onda ne bunda övgü benim değil,lkinsinde de övgü Sana, biliyorum.* 74 )Konumuzda tekrar tekrar kanıtlanan yasaya göre ne zaman Ortodoksluklardünyada ayrıĢırsa, mistikler de birleĢiyorlar. Ortadoksluklartemelde belli bir toplumsal düzenin iĢleyiĢiyle ilgilidirler, birey buĢuurlar içinde hareket etmelidir. Belirti bir 'duygular düzeni' her üyeyikapsıyacak biçimde düzenin çıkarma iĢlemelidir, her türlü sapmaĢöyle veya böyle uydurularak düzenin savunusu yolunda tasfiye edilmelidir.Öte yandan, mistik yol, insanoğlunun bütün üyelerinin benzerolduğu sinir merkezleriyle ilgilenir. YaĢamın ve yaĢam deneyimlerininhazinesinden hemen fıĢkırırlar.Bu konuyu tikel <strong>Mitoloji</strong>'de taĢtıĢtıım 75 ) ve tekrar dönmeme gerekyok. ġimdiki konumuz açısından ilgilenmemiz gereken Ġslam'ın SeriHırkasından da erkeklerin ve kadınların insan deneyimi açısındandeğerli yerlere ulaĢmalarıdır. Eğer düĢüncelerini sağ görüyle kendilerinesakhyabilirlerse. E.E. Cummings'in son yapıtının baĢına koyduğuEmerson'un buraya almaya değecek sözleri var: Toplum her zamanüyelerinin her birinin insanlığına karĢı bir komplodur... Seslerinçoğunluğu öğretisi, ruhların öğretisinin yerini gaspeder'.^ ÖzeldeĠslamda fakat genel olarak, Levanten oydaĢma dünyasında bu korkunçikiye bölünmenin gücü büyüktür. Hindistan ve Uzak Doğuda mistikyol, temel toplumsal düzenle uyuĢma içinde ve saygın bir yeredinmiĢtir. Fakat Ortodoks Levant'da, Tanrı Yolunun yerel, kutsal yasal,statü içinde (ister Yahudilik gibi etnik olsun, ister Müslümandünyasındaki gibi bir dizi öncelden cebir yoluyla geliĢtirilmiĢ olsun)anlaĢıldığı yerde, birey sıfıra yakın bir noktaya indirgenmiĢtir. Öyleki, bir yabancı, Sigmund Freud'un hizmetlerinin bütün bölgede yüzyıllardıristenilmediğini düĢünebilir.Basra'h kadın mistik Rabia el Adviye yazılarında ilk kez Ģarap imgesinden'kutsal aĢk' ve kadehten "dolu yürek veya ruh' olarak sözedenkiĢi olarak görünüyor. Daha sonra bunlar Ġslam mistiklerinde tipikmecazlar oldular. Ġranlı Ebu Yezid (Bayazid) Bistani (Ö.874) imgeyi1375


Ģu Ģiiriyle tam Hint düĢüncesine taĢımıĢ oluyor. 'ġarap içen, Ģarap vekadeh benim!', Benim dilimle Tanrı konuĢuyor ve ben kayboldum',Ben yılanın derisinden geldiği gibi Bayazıdhktan geldim. Sûnra baktım.Sevileni, seveni ve sevgiyi bir gördüm, çünkü birlik dünyasındaher Ģey bir olabilir.', 'Hamd olsun bana!'YaklaĢık aynı döneme ait olan Hintli Ashtavakra Samhita ile kar-ĢılaĢtırın: 'Ben harikayım! Bana selam!... Ben cahillik, bilgi, bilen ve bilineningöründüğü bozulmazım'/"»Hindistan'da bu tür heyecan hoĢgörülürdü,'hatta normaldi. FakatĠslamda tehlikeliydi. Mistik yolun ikinci büyük insanı el Hallaç gelipde baĢka bir yerde mistik doğruluk olarak kabul edilecek Ģeyi -BenTanrıyım... Ben gerçeğim' dediğinde, çarmıha gerildi. Hallaç için mi&-tik yaĢamın modeli Muhammed değil Ġsa'ydı. Kelebek fablından daöğrendiğimiz gibi, onun kavrayıĢı, acı çekme ve teslim olmaktangeçiyordu. Kendisi için hazırlanan çarmıhı gördüğünde, Imitatio Jesumodelini izleyerek, hazır bulunanlara seslenerek dua etti:'Senin, kulların, sana olan yakınlıklarından ve dinlerine karĢı bağlılıklarındanbeni öldürmek için toplandılar. Onları affet! Çünkü sen,bana gösterdiğin sırlan, onlara da göstermiĢ olsaydın, hakkımda böyledüĢünmeyeceklerdi. ġayet onlardan gizlediğin Ģeyi, '>enden degizlemiĢ olsaydın, böyle sözler söylemezdim. Senin yaptığın her Ģeyehamd olsun ve senin istediğin her Ģeye hamd olsun!'' 78 )Mistiğin her yerdeki. toplumsal sorununun, ya Tanrının açığaçıkması ya Tanrının sadık kulu olarak, Tanrıda bulunması aynı zamandamaddi toplumsal bir olay olarak belirmesi olduğu görülüyor,ikiciler için burada bir zorluk çıkıyor onun için Tanrı ve dünya ayrıdır.Fakat ikici olmayanlar için, zorluk yalnızca mistik yolun baĢlangıçaĢamasmdan vardır, GerçekleĢmeden önce; onun için, sonuçta herĢeybir bakıma Tannda mevcuttur. Gnostik Thomas incil'inde olduğu gibi.Daha önce Ġsa'ya atfedilerek alıntılanmıĢ ti: 'Ben her Ģeyim. Her ĢeyBenden çıkar ve HerĢey bana döner. Bir parça odun yar, oradayım, BirtaĢı kaldır, beni orada bulursun'(*)Bayazid'in yazılarında mistik yolun iki aĢaması tanımlanmıĢtır:önce, 'kendinde yok olmak' (fena) ve ikincisi, Tanrıyla birlikte yaĢamak'(beka)P^ ilki Kuran'dan bir ayetten alınmadır: "Yeryüzünde bulunanher Ģey fanidir', ikincisi aynı Surenin izleyen ayetidir: 'Ancak,O Bkz. sayfa 308376


Yüce «ve Cömert olan Rabbinin varlığı bakidir'.* 80 * Sufiler içinde mistikyaklaĢımın her. ayrımı ve deneyimi temsil edilir. Fakat, Hindistan'dakigibi, temel, fena-vecd disiplininde dünyada erimektir. Aday tamteslimiyetle Usta'ya baĢvurur (Sanskritce guru, Arabca şeyh veya pir),ve kapıdan Tann'ya daha büyük bir teslimiyete veya bunun ötesinehatta Yokluk'a geçer. Fakat, Ortodoks Kuran esiniyle 'AĠlahdan baĢkailah yoktur' vurgunun değiĢimiyle artık 'HerĢey Tanrıdır' anlayıĢınadönüĢür. Tanrı olarak kabul edilmiĢ olan her taĢ, sopa, insan veya güçgerçekten Tanrıdır, çünkü Tanrı herĢeydir. Bu türlü hünerli yorumlarlaKuran'm bildirimi, mistik, ikici olmayan bir anlayıĢa kavuĢturulur.Örnek olarak, 'Biz ona Ģah damarından daha yakınız'' 81 ) veya, 'nereyedönerseniz Allah'ın yönü orasıdır. Doğrusu Allah her yeri kaplar veher Ģeyi bilir'/ 82 *Kelebek gibi vecd içinde kendisini ateĢe veren Hallac'ın çarmıhagerilmesinden sonra (Ġsa'nın çarmıha gerilmesinde de böyle bir anınolup olmadığını sorabiliriz) Sufi akım tedbirli bir nitelik kazandı. Artık(dedikleri gibi) 'ġeriatı dıĢ hırkası ve tasavvufu iç hırkası' olarakformüle ediyorlardı. Burda ġeriatın kendisi fena, kendinde ölme'ningerçekleĢtiği çarmıha geriliĢ olarak anlaĢılıyordu. îslamın doruğa çıkanteologu el Gazali (1058-1111), Ömer Hayyam'ın çağdaĢıydı, buformülle tasavvufu ortodokslarca kabul edilebilir kıldı. Ġslamda büyükazizler dönemi sona erdi ve yerini mistik Ģairler dönemi aldı: ÖmerHayyam 10507-1123?, Nizami 1140-1203/Sadi 1184-1291, Rumi 1207-1273, Hafız 1325-1389 ve Cami 1414-1492.AĢk acısı, Sufiler için, ġiilerin Ģehitlerin acı çekmesinin hayali olduğugörüĢünün tersine, kurtuluĢ anıdır. Ve yukarıda sorulan ikincisoruya, ölümden sonra Tanrı adına mahkum edilmiĢ kimsenin durumunailiĢkin yanıt da aynı Ģekilde karakteristiktir. Böyle bir Tanrınınġeriatına göre sonsuz lanete mi mahkum edilecektir?Olası bir örnek olarak ġeytanın durumu incelenmiĢtir ve okuyucuyuĢaĢırtacak bir sonuca varıldığını söyleyebilirim. Çünkü Kuran'dan okuduğumuz gibi ġeytan Adem'in önünde eğilmeyi reddetmiĢti,ve elbette Tann'dan baĢka tapılacak olmayacağı için bu doğruydu.Demek ki Ġblis gerçekte Muhammed'in inancına sahip kabul edilmeliydi.Yalnız Allah'ı sevdiği ve ona taptığı için insan önünde eğilmemiĢti,tutarsız biçimde kendi Allah'ı tarafından mahkum edilse bile,kendisine denildiği gibi Allah'dan baĢkasına tapmamıĢh. Tann,Eyüb'ün kitabmdaki gibi, adalet, tutarlılık ve her türlü düzen ve377


Ģeriatın üstündedir. Eyub kitabından çıkarılan dersle, tasavvuf dü-Ģüncesi de, baĢlangıçta olduğu gibi sonunda da, ġeytanın sürülmesini,mükemmel bir dindarın, sonsuz cehennemde acı çekmesi olarak gördü.Ve büyük Hallaç gibi, onun bu konudaki değerlendirmesi, gizemdedaha büyük bir derinliği gözetiyordu: ġeytan, cehennem kuyusundasevgisini bozulmadan koruyordu, çünkü gerçekten, onu orada tutan Ģeybuydu, sevdiğinden ayrı olmak, Tanrıyı kaybetmenin acısı, bütünacıların en büyüğüydü. Ve orada neyin desteğiyle, bütün zamanboyunca, acı içinde ve ayrı olarak dayandığı sorulursa; Tanrının sevgilisesinin yargısını bildirirken 'Çık git!' duyduğu sesin arusıyla vecdegelmiĢ yüreğiyle!ġeytan da (veya bu konu için Eyub) haksız olarak mahkum edilmemiĢti.Çünkü kendisinin de sevgilinin formu ile yaratıldığı düĢüncesiylesevgiliyi terketmiĢti. Bu düĢünce de en yüksek biçimiyle bir idoldu.Demek ki, ġeytan'ın katı tektanrıcılığı (Eyüb'ün, Muham-med'in,Ibrahim'inki gibi) tanrısızlığın bir baĢka biçimiydi. Meleklerin Adem'etapınması doğruydu/ 83 ) Gene. Kuran'da okuduğumuz gibi 'O, bu misallebir çoğunu saptırır, bir çoğunu da yola getirir - Onunla saptırdığı yalnızfasıklardır...'* 84 '6. BOZULAN BÜYÜİS. 750'de Emevi hanedanı yıkılıp Ģimdi çok geniĢlemiĢ olan ĠslamĠmparatorluğunun yönetimi Abbasi hanedanma geçince, baĢkentBağdat'a taĢındı. Arap kültürünün egemenliği yerini Ġran etkisinebıraktı ve çöl puritanizmi parlak Levant uygarlığına teslim oldu.BaĢkent Bağdat öncelikle zevkin metropoiiydi ve Harun ReĢid (h. 786-809) döneminde zenginliğinin ve smırlanrun doruğuna ulaĢtı.Afrika'da, Mısır, Fez, Trablus, Tunus, Cezayir ve Fas ele geçmiĢti.Avrupa'da, Ispanpa, Fransa'mn yarısı, Korsika, Sardunya, Sicilya veMalta'yla birlikte alınmıĢtı. Asya'da Arabistan'ın dıĢında Filistin, Suyriye, Anadolu'nun bir kısmı, Ermenistan'a kadar uzanan ülkeler, Irak,Ġran, Türkistan, Belucistan, Afganistan ve Sind, Budizmin geliĢtiğisınırlara ve Uzak Doğu'ya kadar varılmıĢtı. Ve bu Asya'nın altın çağıydı.Sanat ve edebiyat, felsefe, kutsal tapmaklar, kral sarayları, yüzyıllardırinsanların hayallerini ısıtan her Ģey artık gerçekti. Ve Ģimdihepsi harap oldu.378


Moğol arazilerine uzanan kervanlar Tang Çini, RaĢtrakuta Hindistanıve Halifelik arasında ağ gibi iĢliyordu. Tüccarlar Arap, Çin vePallava gemilerinde yelken açtılar, garip perilerin egemenliğindeki bilinmezadalarda kendilerini tehlikelere attılar Vak Vak'ın Yedi AcaipAdası, Cinler ülkesinin ötesindeydi ve insan baĢı gibi meyva veren birağaç vardı; güneĢ batarken ve doğarken bu baĢlar 'Vak! Vak! YaratıcıKrala hamd olsun! diye bağıriyorlardı.^85 ) Veya bu adalar, gemisi batantüccar Sinbad'ın masallarında anlatılmıĢtır: Hindistan'da, örnek olarak,kralm genç kısrakları kıyıda bağlıydı, her yeni ayda, büyüselaygırlarla birleĢiyorlardı ve tayları satıldığında altın hazineler kazandırıyordu.Veya, gene muhteĢem Rok kuĢunun yavrularını fille beslediğiülkede vadiler elmaslarla kaplanmıĢtı ve ağaçlardan kafur dökülüyordu.Bugün tüm bu ülkeleri bizler de keĢfettik hatta haritalarını çıkardıkfakat her nasılsa bütün büyüleri kaçmıĢtı. Çünkü Asya'nın harika altınçağında gerçek, Ģiddet ve zorluk her yerde yalnız fabllarla değil(çünkü tarihin kayıtları yavaĢtır) inanç ve deney olarak da dile gelmiĢti,bugün bize fizikçüerimizin gösterdiği gibi, hepsi gerçekti. Antikiteninkaybolan sanatının, bundan dolayı, dünyanın saf harikalarınıyaĢama sanatı olduğu söylenebilir. Deneyimin zorlu kabuğundan heryerde her zaman bulunan bitmez tükenmez olağanüstülükler arasmdakolayca gidip gelebilmek sanatıydı bu. Ġranlı Ģair bu gizemi kadeh veĢarap imgesiyle anlatmıĢtır:însan kadehtir, ruh içindeki ĢarapGövde borudur, ruh içindeki ses,Hayyarn, insanın ne olduğunu anlıyabildin mi?Büyüsel bir lamba, içinde ıĢık.^86 )Spengler'in gözlemlediği gibi, 'Mecusi insanın dünyası peri masalıduygularıyla doludur'.' 'Cinler ve kötü ruhlar insanları tehdit eder, meleklerve periler de onu korur. Muskalar, tılsımlar, gizemli ülkeler,Ģehirler, yapılar ve varlıklar, sırlı harflerle, Süleymanın mühürü ve filozoflarıntaĢı vardır. Ve hepsi titrek mağara ıĢığında hayali karanlığınyutabileceği bir durumdadır'.^87 )Ġslam'ın, Tang Çin ve Hindistan'ın altın çağında, sonsuz güzelliklerinve sanatların geliĢtiği çağda, aristokratik bir duyarlılık ve uygarlıkdünyanın her yerine yayıldı, Kurduba'dan Kyoto'ya hatta Ģimdi379


anlaĢıldığı gibi Yukatan ve Peru'ya bile ulaĢtı. Levanten sarsılmazoydaĢma mantığının büyüsel yapısı Hint Dharma ve Çin Tao ögretileriylekarĢılaĢtı ve uyum gösterdi. Çünkü bunların hepsinde bireyinteslim olup basitçe uyması gereken eklenilmiĢ bir düzen vardır, veolanaklı olduğunda birey teslimiyetine vecd içinde gerçekleĢmeyi katmalıdır.Çünkü ne Uzak Döğu'da ne Hindistan'da özgür iradenin temelalındığı bir öğreti yoktur, oysa- Levantm bütün 'kilise'lerinde gerçektenözgür irade önemli bir etkendir, tek erdemi de oydaĢmaya yani Tanrınınġeriatına uymaktadır. ġeriat yerel toplumsal olarak belirlenmiĢ bir'duygular sistemi' yaratır, 'inkar' bireysel yasgı ve özgürlüğe karĢı kararvermek tam da ġeytanın iĢlediği suçtur. Roma'run yıkılıĢıyla Yunan veRomanın klasik ahlak ve ruh hocaları yok olmuĢlardır ve Avrupa, geriçekilen ülke, bugün 'azgeliĢmiĢ' dediğimiz ülkelerdeki yüksek uygarlıkalanının dıĢında kalmıĢtır. Harun ReĢid'in çağdaĢı olan Charlemagnekuzey doğulu bir tür Kongo kabile reisidir. Halife armağan olarak onabir fil göndermiĢtir, aynı bugün helikopter ve yatlar veya XIX. yüzyıldaboncuklar gönderdiğimiz gibi. Filizlenen Büyük Ġnançlar döneminde hiçkimse gelecek bin yılın ruhsal ve düĢünce tohumlarının Bağdat'da,Ch'ang-an'da veya Benares' te atılmayacağını fakat küçük saray okuluCar.ss li reis, Jtostre emprere magnes 'de Gotik basilika Aixla-Chapelle'degeliĢeceğini bilemezdi.Fakat, bir Ģey olmuĢtur.Ġ.S. 1258 yılında Moğol Hakanı Hulagu Bağdat'ı kılıçtan geçirmiĢtir;kardeĢleri Mangu ve Kubilay Hanlar da aynı Ģeyi aynı yıllardaCinde yapmaktaydılar. Hindistan zaten Islamın silindiriyle parçalanmıĢtı;önce Gazneli Mahmud (1001) sonra da Timur'un Orta Asyasürüleriyle çiğnenmiĢti (1398). Uygarlıkta kutsallığın ıĢıması düĢü eridive güçlü Doğu da bundan sonra, Pekin'den Kasablanka'ya kadar,kültürde öncü bir rol üstlenmedi, ikincil kaldı.380


9. BölümDĠKĠLEN AVRUPA1. AZĠZLER ADASIĠrlanda Mesih'in adını ilk kez belli belirsiz duyduğunda Hıristiyanlıkinananın kabulü Kieran'da baĢlamıĢtı. Ana babası ve bütünherkes onun iĢlerinin erdemine hayret ediyordu. Kieran'a gebe kalmadanönce annesi bir rüya gördü. Ağzına bir yıldız düĢüyordu. Rüyasınıbüyücülere ve zamanın öteki bilicilerine yorumlara. Ona, 'Ünü veerdemi dünyanın sonuna kadar sürecek bir oğul doğuracaksın' dediler.Bundan sonra oğul kutsal Kieran doğdu, Clare adasına getirildi veorada bakıldı. Gerçekten Tanrı onu anasının rahmine düĢmedenseçmiĢti. Yapısı yumuĢak ve sohbeti tatlıydı, nitelikleri ikballe eldeedilebilirdi, öğütleri bilgi vericiydi ve bir azize ait her Ģeye sahipti.Bir gün, Clare'de bulunduğu çocukluk günlerinde, mucizeleribaĢladı. Yukarıdan sağından süzülerek bir uçurtma geldi ve yüzünedoğru dalarak yuvasında Oturan bir kuĢ getirdi." Küçük kuĢu sevenKieran onun böyle kötü durumda kalmasını doğru bulmadı, uçurtmageri döndü ve Kieran'ın önünde yan ölü kuĢu bıraktı. Fakat KierankuĢun kalkmasını ve canlanmasını istedi ve kuĢ kalktı, Tanrının yardımıylatekrar yuvasına canlı uçtu.Kieran vaftiz olmadan yıllar önce Ġrlanda'da hem gövde, hem ruholarak kutsal ye mükemmel bir yaĢam sürdü. O zaman ĠrlandaHıristiyan değildi, fakat Ruhul Kudüs kulunda, Kieran'da yerleĢtiçünkü o bağımlılık ve mükemmellik içinde yaĢıyordu, o zaman oHıristiyanlık dininin Roma'da bulunduğunu duydu ve Ġrlanda'danayrılarak oraya gitti ve Katolik eğitimi gördü. Yirmi yıl orada kalıpKutsal Kitabı okudu, kitapları inceledi, Kilisenin kurallarını öğrendi.Romalılar Kieran'ın aklım ve becerisini, bağlılığım ve inancım gö-381


ünce Kilise'de papazlığa alındı. Sonra gene irlanda'ya geldi. Fakatyolda onu Ġtalya Patriği gördü ve rastlaĢtıklarında (Tanrının kullan) çokgönendiler ve mutlu oldular.O zaman Patrik daha piskopos değildi, daha sonra oldu. Papa Celetinus(*)onu piskopos yaptı ve Ġrlandalılara vazetmesi için gönderdi;gerçi Patrikten önce Ġrlanda'da azizler vardı ama, Tanrı o gelene kadarbu görevi ve önemliliği korumuĢtu. Onun yardımı olana kadar krallarve lordlar dine girmemiĢlerdi.Patrik Kieran'a, 'Benden önce Ġrlanda'ya gideceksin ve kuzeylegüneyin birleĢtiği yerde, merkezinde bir kuyu bulacaksın, bu kuyuda(Ģimdi adı Uaran) manastırını inĢa et, senin kutsal yerin ve diriliĢinorada olacak' dedi.Kieran yanıt verdi ve 'Kuyunun olduğu yeri bana bildir' dedi.Patrik ona, 'Rabbin seninle olacak' dedi, 'Sen git, senin önünden,gidecek. Yanma benim küçük zilimi al, kuyuya varana kadar sessizkalacak, ama ona vardığında küçük zil açık seçik bir melodiyle konu-Ģacak, sen de kuyunun yerini bileceksin. Dokuz yıl kadar sonra da seniorada bulacağım'.Birbirlerini kutsadılar ve öptüler. Kieran yoluna, Ġrlanda'ya gitti,Patrik Ġtalya'da kaldı. Kieran'ın zili Patrikin dediği kuyuya galene kadarsessiz kaldı, yani Uaran'a, Kieran Ġrlanda'ya gelince Tann onakılavuzluk etti, o da doğrudan kuyuyu buldu ve küçük zil parlak açıkbir sesle konuĢtu: harcan Ciarâin dedi; Kieran'ın papazlık bölgesini vegörevini belirledi...Ve sözünü ettiğimiz kuyuya dokunarak, Ġrlanda'nın tam ortasında,güneyinin Munster ve kuzeyinin Ulster olduğu, fakat gene deMunster'de Elly denilen yerde kaldı. Burada Kieran münzevi olarakyaĢamaya baĢadı (o zaman buralar büyük ormanlarla kaplıydı) ve -baĢlangıç olarak dayanıksız bir çalıĢma yeri inĢa etti (daha sonra buradabir manastır inĢa etti ve Ģimdi Saighir Ckiarâin olarak bilinen metropolis!kurdu).Kieran buraya ilk geldiğinde bir ağacm gölgesine oturdu, fakatağacın öbür tarafından vahĢi kaim kürklü bir domuz çıktı, Kieranıgörünce kaçtı ve uysal bir hizmetçi olarak döndü. Tann tarafından evciUeĢtirilmiĢti.Bu domuz Kieran'ın ilk keĢiĢiydi, daha sonra hücreninyapılması için diĢleriyle dal ve saz toplamak için ormana gitti(•) Papa Celestiıms, 422-432, bkz. sayfa 343.382


(Kieranla'la birlikte hiç bir insan yoktu ve inzivasında müritlerindenuzaktı). Ve bulundukları ormanın dört bucağından Kieran'a çeĢitlihayvanlar geldi; bir tilki, bir brock,(*) bir kurt ve bir geyik. Hepsi onasadıktı ve keĢiĢler gibi onun öğrettikleriyle uğraĢtılar ve onu memnunedecek herĢeyi yaptılar.Fakat bir gün tilki (iĢtahı çoktu, kurnaz ve kötülük doluydu) Kieran'ınkunduralarını çaldı ve cemaatten sakınarak kendi eski inine gitti,orada kunduraları yemek için büyük bir istek duydu. Kieran olaykendisine gösterilince keĢiĢler ailesinden baĢka bir keĢiĢi' (yanibrocku) tilkiyi alıp hepsinin olduğu yere getirmek üzere gönderdi.Brock buna göre tilkinin yerine gitti ve onu tam kunduralan yerken(kulak ve bağlarını çoktan yemiĢti) yakaladı. Brock onunla manastıragelmesi için ısrar etti, .'akĢamüstü Kieran'a ulaĢtılar, kunduralan dagetirdiler. Kieran tilkiye, "KardeĢ, bir keĢiĢle uyuĢmayan bu iĢi nedenyaptın?' dedi, 'Bu suçu iĢlemene gerek yoktu, çünkü bizim ortak, kimseninkarıĢmadığı suyumuz ve aynı Ģekilde etimiz var. Ama yapınseni, senin çıkarın için böyle yapmaya zorladıysa, Tanrı senin deri yemeniçin bu ağaçların kabuklarını öyle yapardı'. Kieran'dan günahlarınıncezasının azaltılmasını isteyen tilki bundan sonra Kieran'ı terkedenekadar kefaret olsun diye et yemedi ve bundan sonra ötekilerkadar doğru oldu.(**)WĠrlandaya Patrik gelmesi geleneksel olarak Ġ.S. 432 yılında gösteriliyor.Faka bu tarih kuĢkuludur. Özellikle 60'la çarpılınca (Eski Sümeraltılı sistemi soss) ortaya 25.920 rakamı çıkıyor. Bü da tam 'Büyük'veya 'Platonik yıl' denilen yılların toplamı. Yani, gün-gece eĢitliğizamanının gerilemesinin bir zodyak dönüĢümünü tamamlaması içingereken yılların toplamı. Bu ilginç hesabı Doğıı <strong>Mitoloji</strong>sinde tartıĢtım.@) Germen ilahı Odin'in savaĢ salonunda 540 kapının bulunduğuve her birinden 800 savaĢçının 'Kurtla SavaĢ'a uğurlandığı, kozmikeonun sonunda gönderildikleri ortaya çıktı. 540 x 800 = 432.00, bu daHindistan'da kozmik eon'un toplam yıllarının sayısı. Bu sayının en(*) Brock: Kelt, kökenli, Ġrce ve Galce sözcük, Avrupa türü porsuk'un adıdır (çev. notu).(**) British Museum Egerton MS 112'den 1780-82'de Cork'lu Maurice O'Conor tarafındanyazılmıĢ, muhtemelen öğrencisi Blerney yakınındaki Raheenagh'lı John Murphy'den(Ģimdi Royal Irish Academy'de) çıkarılmıĢ kopyadan. Standish O'Grady,'metin, çağdaĢ Ġrce'nin (yani XVII. yüzyıl) güzel bir örneği. Dil ve imlası düzgün.Fakat Latince'den doğrudan çeviri (Codex Kilkenniensis, Ġrlanda Fransisken rahipJohn Colgan tarafından 1645'de Acta Sanctorum Hibemiae: Lbuvain'de basılmıĢ)üslup olarak 'streng irisch' diyor. Kieran'ın kronolojisi tamamiyle karıĢık.' '■-383


eski ortaya çıktığı yerlerden biriyse Babilli kahin Berossosün yazılan;Î.Ö. 280de, Sümer Ģehirlerine kralların iniĢi' efsanesiyle mitsel tufanarasında on kralın 432.000 yıl hüküm sürdüğü belirtiliyor. Tekvin'de,Adem'in yaradılıĢından Nuh'un tufanına kadar on kral bulunduğunu ve1656 yıllık bir dönem olduğunu göstermiĢtim. Fakat 1656 yılda 86.400yedi-gün (yani Hellenist-Ġbrani) hafta varken, Babil yılları gün olarakhesaplanırsa 432.000 gün 86.400 beş-gün yapar (yani Sümer-Babilhaftası). Ve son olarak, 86.400 : 2 = 43.200:. hepsi 432 sayısı ile eon'unyenileniĢi arasında bir iliĢki gösteriyor. Ve böyle bir yenilenme,Ġrlanda'ya Patrikin geliĢinde pagan eon'dan Hıristiyan eon'a geçiĢigösteriyor.Patrik Ġ.S. 389-461 yıllarında yaĢamıĢ görünüyor. (*)' Onu atadığıvarsayılan Papa Celestine I'iri gerçekten 432 yılında öldüğünü gördük.Böylece, Patriğin yaĢadığı dönem, bir yandan, Theodosius I'in (h. 379-395) Klasik paganisme son verdiği dönem, öte yândan Germen kabilelerinindağılıp Avrupa'nın büyük bölümüne yayıldıkları dönem.Fakat Ġrlanda bu dönemde iĢgal edilmemiĢti, orada Hıristiyanlığın uzakbir kolonisi bozulmadan kaldı. Roma'yla bağıntısı kesildi. Ġngiltere vekıta ise savaĢan Germen kabilelerinin kurbanı olmuĢtu. Ve elbettePatrik'in yaĢamı mucizelerle doludur. Biyografisini Jski Ġrce biçimindenokuyoruz:'Doğar doğmaz vaftiz edilmek üzere kör, geniĢ yüzlü Gornias adlıbir çocuğa getirilmiĢti. Fakat Gornias'ın vaftiz etmek için orda suyuyoktu. Onun'için bebeğin eliyle toprağın üstüne haç iĢareti yaptı veoradan su fıĢktırdı. Gornias kendi yüzünü yıkadı ve hemen iyileĢti, dahaönce hiç görmemiĢ olduğu alfabenin harflerini de anladı. Yani orada,Tann hemen Patrik için üç mucize gerçekleĢtirdi, topraktan suyunfıĢkırması, kör gencin gözünün açılması ve daha önceden harfleribilmezken vaftiz etmek için yüksek sesle okuyabilir hale gelmesi.Patrik böyle vaftiz edildi.' 4 ' .Patrik Ġrlanda'ya baĢpiskoposluğa gelirken yirmi dört kiĢiydiler veĠngiltere'de yolculuğa hazır hafif bir tekne buldu."Ama gemiye gelindiğinde cüzzamlınm biri ondan yer istedi ve hiçboĢ yer de yoktu. O zaman o da denize her zaman yanında taĢıyıp sunaklarsunduğu taĢı koydu, Sed tarnen, Tann orda- bir mucize yarattı,(*) Efsaneye göre ise, Patrik 492 veya 493 yılında öldü (Musa gibi) 120 yaĢında. WhitleyStokes, The Tripartite Life of Patrick with Other Documents Relating to'That Saint (Londra:Eyre and Spottiswoode, 1887), Cilt I, sayfa, cxxvi. .384


yani, taĢ batıp dibe gitmedi, onların arkasında da kalmadı, fakat onlarlabirlikte, cüzzamlı üstünde Ġrlanda'ya kadar yüzdü.Sonra Patrik Ġrlanda çevresinde yoğun bir cinler halkası gördü,yani, her yandan altı günlük bir yolculuk vardı. 5O günlerde Ġrlanda'nın dinsiz kralı, Niall'ın (h. 428-463) oğlu Laeghaire(Leary) idi, ve vaki oldu ki, Patrik'in vazetmek için orda bulunduğuzamanda. Paskalya arifesinde gemisini Boyne ırmağındaki koyagetirmiĢti. Tara da kralın kaldığı yerde festival hazırlanıyordu ve budönem boyunca ateĢ yakmak yasaklanmıĢtı. Bu arada Patrik gemidenindi ve yürüyüp Slane'e gitti, orda çadırını kurdu ve bir Paskalya ateĢiyaktı. AteĢ bütün Mag Breg'i aydınlattı, Tara halkı çok uzaktan ateĢigördüler.Kral, 'Bu bizim kanunumuzun yasağının kınlmasıdır dedi, 'gidipkim olduğunu öğrenin'. Büyücüleri de 'AteĢi biz de gördük. Dahası,yakıldığı gece söndürülmezse kıyamet gününe kadar sönmeyeceğinide biliyoruz, onu kimin yaktığını da biliyoruz, eğer durdurulmazsasonunda Ġrlanda krallığını ele geçirecektir' dediler.Kral bunu duyunca çok rahatsız oldu, 'Bu olmamalı' dedi. Gidiponu öldüreceğiz. Arabaları ve atlan koĢuldu, o ve adamları geceninsonuna kadar ateĢe doğru ilerlediler.Büyücüleri- krala, 'Ona gitme, bu onun için Ģeref olabilir, bırak osana gelsin, ve kimse ona kalkmasın, senin huzurunda görüĢelim' dediler.Ve böyle yapıldı. Ve Patrik arabalarının ve atların çözüldüğünügörünce söylendi: 'Bazıları arabalara, bazıları atlara güvenir, ama bizUlu Rabbimiz Tanrının adına güveniriz'.Hepsi huzurda kalkanlarının kenarları çenelerine dayalı oturuyorlardıve hiç biri kalkmadı. Fakat yalnız biri, onda Tanrıdan bir Ģeyvardı, adı Erc'di, sonraki piskopos Ere, Slane'da çok sayılan. Patrik onakutsanmayı bağıĢladı, ve o da Tanrıya inandı, Katolik inanca bağlandıve vaftiz edildi. Patrik ona, 'Senin Ģehrin dünyada yükselecek ve soyluolacak' dedi.Sonra Patrik ve Laeghaire birbirlerine haberleri sordular, büyücülerdenbiri yani Lochru çok kız"dı ve gürültüyle kavga ederek Patrik'esorular sordu, Üçlü'ye küfrederek kötü yola girdi. Patrik ona gazaplabaktı ve yüksek bir sesle Tanrıya seslendi ve: Rabbim, her Ģeyi yapmayagücün yeter ve her Ģeye sana dayanır, vazetmek için, senin adınıanmak için bizi buralara dinsizlere sen gönderdin, bu tanrısız seninadına küfreden adamı kaldır ve herkesin gözü önünde yok et' dedi.385


Bu konuĢmadan daha çabuk bir Ģekilde cinler büyücüyü kaldırdılarve tekrar yere bıraktılar, baĢı bir taĢa çarptı ve beyni dağıldı veherkesin gözü önünde toz ve kül oldu. TartıĢan dinsiz ev sahiplerikorkuya kapıldılar.Kral Laeghaire Patrik'e çok öfkelendi ve onu hemen Öldürmek istedi. Bunu öbürlerine dedi: 'Papazı kesin! 'Patrik dinsizlerin üstüne geldiğini kavrayınca yine yüksek sesle bağırdı: 'Tanrı yücelsin ve onundüĢmanları dağılsın; ondan nefret edenler ondan kaçsınlar. Dumangibi kaybolsunlar. Mumun ateĢin önünde eridiği gibi tanrısızlarTanrının önünde erisin!' Aniden güneĢin önünü karanlık kapladı,büyük bir deprem oldu, her yer sallandı, gök yerin üstüne düĢmüĢgibi oldu, atlar korkuyla kaçtılar ve rüzgar arabalan tarlalara fırlattı.Orada bulunan herĢey birbirine karıĢtı, herkes birbirini kesiyordu vekralla birlikte dört kiĢiden baĢka kimse kalmadı, yani kral, kraliçe vebüyücü kahinlerinden ikisi * v.Ve kraliçe, Liathan oğlu Tassach/in kızı Angas korkuyla Patrik'egeldi, ona, 'adil ve güçlü adam, kralı yok etate. O sana gelecek ve isteğiniyapacak, diz çöküp Tanrıya inanacak' dedi. Böylece Laeghairegeldi ve Patrik'e diz çöktü, onunla sahte bir barıĢ yaptı. Bir zaman sonraona, 'Gel, rahip, Tara'ya gidelim, seni Ġrlanda halkuan önünde detanıyayım' dedi. Her yolda bir tuzak kurmuĢtu.Fakat Patrik, uĢağı Benân'le birlikte sekiz arkadaĢ bütün bu tuzakları geyik Ģeklinde aĢtılar. Arkalarından omuzunda beyaz bir kuĢlabir geyik yavrusu koĢuyordu, bu da Benân'le sırtındaki Patrikin yazılarıydı/6 )~mt#Patrik'in en büyük değiĢikliği, Mag Slecht tepesinde Cenn veyaCromm Cruach, 'BaĢ' veya 'Dağın Gagası' olarak bilinen hepsi taĢtanon iki idolu değiĢtirmesidir. Halloween'de (Samhain) Ġrlandalılarınüçüncü çocuklarını bu tanrıya sundukları söyleniyor. Bu tanrı herhaldeTuatha De Danann'm Dağda sidir. Dagda'nın kazanı hiç yemeksizkalmaz, ağaçlan hep meyvayla dolar ve domuzları (biri canlı, öteki heppiĢirilmeye hazır) sidhe'sinin ölümsüzlerinin ziyafetinde tükenmezdi^*)Efsane Patrik'in Mag Slecht'e, Ġrlanda'nın altın ve gümüĢle çevrili anaĠdoluyla onun çevresindeki on iki tunç idolun bulunduğu yere suyoluyla gittiğini söylüyor. Sudan bunlan gördüğünde{*) Bkz. Sayfa 252-254. Sidhe: Ġrlanda edebiyat ve folklprunda sakinleriyle birlikte perilitepeler (çev. notu).386


ve yakınlaĢtığında, elini kaldırıp değneğiyle vurmak istedi fakatdeğneği kısa geldi, gene de kenarını sıyırttı. Değneğin izi hâlâ sol yandavardır, gene de değnek Patrik'in elinden düĢmemiĢtir. Aynı andatoprak öteki on ikisini baĢlarına kadar yuttu, bunlar da halen mucizeniniĢareti olarak dururlar. Cine lanet etti ve onu cehenneme sürdü,sonra orda bir kilise kurdu, Domnach Maige Slecht; akrabası ve kahinMabran'ı orada yerleĢtirdi. Birçoklarının vaftiz olduğu Patrik'in kuyusuda oradadır.Fakat Ġrlanda'nın hıristiyanlaĢmasıyla ilgili bizim için önemli olanyön, peri kalelerinin gizemliliği ile Roma Katolik Kilisesinin çeliĢkisideğil nihai uyumudur. Kral Laeghaire'nin büyücüsü Patrik'in yücetanrısı tarafından altedilmiĢti ve ada azizin yaĢamı sırasında bile,Hıristiyanlığa dönmüĢtü; gerekli olan bütün manastırları, kiliseleri,emanetleri ve çan sesleriyle. Fakat bugün kültür tarihçisinin kuĢkusuzpagan kralın ve onu izleyenlerin vaftiz olmasıyla kitle halinde dindeĢtirmenin nasıl olduğunu sormaya hakkı var. Ve soru, yeni dininöğretileri 2 bin mil ötede halen toplantılarda Ģekillenme sürecindeykensorulmaktadır.Daha önce,-ilkin monark Constantine'in (h. 324-337), daha sonraaziz Patrik'in Kuzey Afrikalı çağdaĢı Aziz Augustine'in (354-430) mücadeleettikleri sapık Dortatistlerden söz etme Ģansımız zaten olmuĢtu.(*)TartıĢma, kutsallığın, onu taĢıyan kimsenin ruhsal durumunundeğeriyle mi ifade edileceği sorusuna dönüĢmüĢtü ve ortodoks yanıthayır olmuĢtu: Kilise (Augustine'in selefi Mileumlu Optarus'un sözleriyle)'kutsallığı ayinlerle beliren bir kurumdur, kiĢilerin onuru ilehesaplanmaz... ayinler kendiliklerinden kutsaldır, insanlar aracılığıyladeğil'.' 8 ) Öğreti için yeterli! Fakat bunu alan Keltik uluslardan ne haber?Elbette Ģunu sormak affedilebilir (gerçekten böyle bir çalıĢma için degereklidir): Bu Levanten kurum, desteklendiği mitoslarla, yalanzamanda pagan olan ve öte dünyadaki saadeti büyü olan Hyperborean(**)halk tarafından tam olarak nasıl anlaĢılmıĢ ve uygulanmıĢtı?Kuzeyin eğilimi için önemli bir ipucu Patrik'in çağdaĢı iki Ġrlandalıolabilir, Pelagius ve baĢ rijüridi Caelestius. Özgür iradeye ve doğuĢtantanrısal yapıya dayanan temelde Stoik öğretileriyle insanın(*) Bkz. sayfa 324-330.(**) Hyberborean: Kuzey rüzgarlarının ötesinde ebedi ıĢık ve bolluk ülkesinde yaĢadığıkabul edilen toplumun üyesi (çev. notu).387


günahla bozulmadığını yalnızca biçimlendiğini savunarak büyük rakipleriAugustine'le taban tabana zıt bir görüĢe sahiptiler. Augustineiçin (Kilise için olduğu gibi) insan yapısı iyi olarak yaratıldıysa daAdem'in günahı ile bozulduğu için merhamet olmadan erdeme kavuĢamaz.Kerem de yalnızca Ġsa Mesihin erdemiyle düzenlenenayinlerle elde edilebilir. Kerem olmadan insanın özgür iradesi ancakkötülükleri ister ve cehenneme gider. Sonuç olarak (düĢen) insan kendisinikurtaramaz, fakat ancak Augustine'in Donatistlere karĢı yiğitçesavunduğu bozulmaz Levanten bakımevinin erdemiyle kurtulabilir. Buda, insanın günahı Kiliseyi bozamaz demektir, ne de insanın yalnızcainsanca olan erdemleri insanı kurtarabilir. Pelagius' un Kuzey AfrikaManiheizmi olarak kötülediği inanca karĢı, Ġrlandalı sapkınlar dakendilerini resmen mahkum ettiren aĢağıdaki altı noktalık öğretileriniilan etmiĢlerdi:1. Adem günah iĢlemese de ölecekti,2. Adem'in günahı yalnızca kendisini yaraladı insanoğlunu dem3. Yani doğan çocuklar Adem'in DüĢüĢ'den önceki durumundadırlar,bunun sonucu olarak bebekler vaftiz edilmeseler de sonsuzyaĢama sahiptirler,4. insan ırkı Adem'in ölümünden veya günahından dolayı ölmezne de tekrar Mesih'in diriliĢi ile kıyam edecektir,5. Yeni Ahidin Ġncili kadar eski Ahidin ġeriati de cennete götürür,ve6. Mesihin gelmesinden önce de günahdan tamamen temiz insanlarvardı.Bu sapkınlığa göre, Tanrının iyiliğinden ve doğruluğundan dolayıonun yarattığı her Ģey iyidir. Ġnsan yapısı bozulmaz biçimde iyidir veyalnız kazayla değiĢebilir. Günah, doğruluğun yasakladığı bir Ģeyibilerek istemeyi içerir, böyle bir değiĢmedir: daima anlık bir kararverme isteğidir ve hiç bir zaman kötü bir yapı yaratacak biçimde etkinlikkazanamaz. Bu olmazsa kötülük de kalıtımsal olamaz. Dahası, bozulmazolan irade daima kendiliğinden iyiye yöneliktir. Mesih de builkeyle hareket eder, ayinler bir güç olarak değil bilgi olarak iĢlevgörürler. Bunların bütün hepsi de Doğulu ve Stoik öğretinin birbiçimini oluĢtururlar, kendine güvenme (Japonca, jiriki 'kiĢinin kendikuweti'(*)) veya Pelagliuscu sözleriyle: homo libero arbitrio emancipatus(*) Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, sayfa 315, 502 ve bkz. sayfa 213.388


a deo, insan özgür yaratılmıĢtır. Tanrıdan, Kiliseden ve MesihinYaĢayan Gövdesinden tamamiyle bağımsızdır, fakat Mesih, Kilise veayinlerden çok fazla öğrenir ve yardım görür 9Kuzeyin anlayıĢım iliĢkin ikinci ip ucu Profesör Adolph Harnack'in 'çağının en bilgili ve akıllı adamı' diye nitelediği^0)Neoplatonik filozofJohannes Scotus Erigena (Ġ.S. 815-877) da görülüyor. Otuz ikiyaĢındayken Karolenj saray okulunu düzenlemesi için Kel Charles tarafındanFransa'ya davet edilmiĢti. Temel eseri De divisione naturae(865-870) yapıyı Tanrının dört açıdan görünümü olarak açıklar. BunlarTanrının formları değil, bizim düĢüncelerimizin formlarıdır: 1. YaratılmamıĢYaratılıĢ, 2. YaratılmıĢ YaratılıĢ, 3. YaratılmıĢ YaratılmamıĢve 4. YaratılmamıĢ YaratılmamıĢ. Birincisinde Tanrı her Ģeyinkaynağı olarak kavranılır. Ġkincisi iradenin değiĢmez kutsal eylemlerininyapısıdır, baĢlangıçta bulunan temel düĢünce ve arketiplerdir,formların formlarıdır. Sonraki yapının zaman ve mekan içindeki bireyseldurumu ve formlarıdır. Ve dördüncüsü Tanrının her Ģeyin sonuolarak kavranılmasıdır. Hiç bir Schopenhauer öğrencisi bunlarıanlamakta zorluk çekmez. Tanrıyı olduğu gibi bilmek olanaksızdır.Aynı önerme Tanrı için hem savunulabilir hem de reddedilebilir. Fakat savunumecazi iken (Tanrı iyidir), red gerçektir (Tanrı iyi değildir). Çünkü Tanrıbütün önermelerin, kategorilerin ve karşı çıkmaların ötesindedir.^*) DahasıTanrı ne olduğunu bilmez çünkü O ne değildir: bu kutsal cehalet bütünbilgiyi egemenliği altına alır ve gerçek teoloji bu nedenle olumsuzolmalıdır. Tanrı kötüyü de bilmez, eğer bilseydi kötü var olurdu, oysakötü bizim kendi bilgisizliğimizin sonucudur (YaratılmıĢ YaratılmamıĢ).Bütün zaman ye mekan, nitelik ve nicelik, doğum veölüm, erkek ve diĢi, vb, bu bilgisizliğin sonucudur. Tanrının yarattığıher Ģey ise, öte yandan, ölümsüzdür, ve bozulmayan gövde, bizimtanrı yaradılıĢlı formumuz, yapımızın gizli bölgeleri olarak saklanmıĢtır;bu ölümlülük zihnimizden çıktığında yeniden görünecektir.Günah yanlıĢ yönlendirilmiĢ iradedir ve yanlıĢ yargılarının boĢunaolduğunu bularak cezalandırılır. Cehennem günahkar iradenin içdurumudur. Ve Cennet ve Tekvih'deki DüĢüĢ zihnin alegorikdurumlarıdır, tarihöncesi geçmiĢin episodları olarak anlaĢılmamalıdır.Zihnin doğruluğu felsefe (akıl yürütme) ve din (yetke) tarafındansağlanır fakat ikincisinin ölçüsü birincisidir, birincininki ikinci(*) Bkz. sayfa 8.389


değil. Yani Mesih'in YaĢayan Gövdesi Kilise değildir, dünyadır, çünküTanrı her yerde mevcuttur, bu nedenle her Ģey hem tanrısaldır hemdeğildir.Söylemeye gerek yok, Erigena'nın Neoplatonist felsefesi Roma tarafındanmahkum edildi, dahası, muhtemelen doğru olan (büyük biröğretmenin basma gelmeyecek) bir öykü vardır, öğrencileri onun kalemleriyleöldürmüĢlerdir/ 11 )Kuzeyin düĢüncesine iliĢkin son ipucu olarak trlanda Kells Kitabınıngarip aydınlatmalarının üstünde durayım. Kitap, Scotus Erigenadönemiyle(*) 30. Ģekildeki(**) Tunc-sayfası diye bilmen Matta'ya göreĠncil'in 'onunla beraber iki haydut, biri sağında biri solunda olarak haçagerildi' (Tunc cru/cifixerant/XPI cum eo du/os la/trones) sözlerini taĢıyansayfanın zamanı arasında yer alır/ 12 'Şekil 3i). Ununla beraber iki haydut, biri sağında ve birisolunda olarak haça gerildi'.(*) Sir Edward Sullivan'a göre, The Book of Kells (Londra, The Studio Limited, 4. Baskı,1933) sayfa: vii, '9. yüzyılın sonu'. (**) ġekil Sullivan'dan alınarak John Mackeytarafından benim için çizilmiĢtir, op. cit.tablo XL390


Kendini tüketen ve yenileyen kozmik yılım tanıyoruz, aslan baĢlaneski Sümer aslan-kuĢ'u anımsatırken, Tunc sözcüğünün T'si de yılanıçağrıĢtırıyor, dolanmıĢ zıt çiftleri ya yutuyor ya kusuyor, ya da ikisibirden. Yüan öğrendiğimiz gibi, genel.olarak yaĢamın kendini tüketenve yenileyen güçlerin simgesi, zamanın ay gizemi; aslan ise,sonsuzluğun kapısı olan güneĢ gücü. Sarılan yılan yaratıcı, dünyayıyaratan ve yaĢatan ilkedir veya Gnostik-Hıristiyan görüĢte eski Ahit'inTanrısı yaratıcıdır., T aslanı ise gözyaĢı derelerinden kaçma yoludur,'yol ve ıĢıktır, yani kurtarıcıdır.Yunan harfleri XPI, metinde crucifixerant sözcüğünden sonra gelmektedirve Mesihin iĢaretidirler (Yunanca jyncproç)'. Aynı harflersayfa çevrildiğinde, yan yatırıldığında gene görülmektedir. Bu durumdabüyük harf ortadakiyle birleĢerek P'yi oluĢturmaktadır. ĠĢaretinortadaki harfi iki hırsızın arasındaki Kurtarıcıyı temsil ederken,hırsızları X ve 1 temsil etmektedir. Böylece XP1 yani Mesihin gerçektenparçaları olmaktadırlar. Mithra kurbanındaki- DadophorlarlakarĢılaĢtırın.(*)Dahası, her ay takvimi ayında on beĢinci gün, dolunay (ay boğası:kurban) yükselen güneĢin ıĢıklarıyla karĢılaĢır (Mithra Tauroctonus),güneĢ ona dünya gezegeninden vurur ve ay söner. Yılanın gövdesiyleoluĢmuĢ çerçevede beĢ adamdan oluĢan üç grup görüyoruz, toplamı daon beĢtir. Paskalya bugün dolunaydan sonraki ilk pazar veya ilkbaharnoktasından sonraki pazar kutlanmaktadır; Sinoptikt**) Ġndilerinhesabma göre, çarmıha germe Yahudilerin Nisan ayının (Mart-Nisan,Yahudilerde yılın ilk ayı) on beĢinde olmuĢtur. Burada da ay temasıolarak ölüm ve diriliĢ söz konusu ediliyormuĢ gibi görünüyor. T'rün dehaçın biçim ve simgelerinden biri olduğunu unutmamak gerek. Haçgeleneksel olarak dünya veya mekan ilkesinin iĢaretidir; baĢharfi Tolan Tunc sözcüğü ise 'sonra' demektir ve zaman bildiren birsözcüktür: zaman-mekan doğaüstünün konusudur ve Vücut bulma veÇarmıha gerilmenin konusudur. Son olarak, ateĢ normal HıristiyanRuhul Kudüs simgesidir; aynı zamanda da Gnostik Aydınlanma durumunu(Sankrit, bodhi, Yunanca gnosis) gösterir. Aydınlanmayla DünyaHayali yok edilmektedir. Bir tahmin olarak da yılan kıvrımlarındaBaba ve Kutsal Ruh'un (Erigena'niri YaratılmamıĢ YaratılmıĢ ve Ya-(*) Bkz. sayfa 218.(**) Skıoptik: Matta, Markos ve Luka Ġndileri (çev. notu).391


atılmamıĢ YaratılmamıĢ'ıyla da herhalde ilgili olarak) simgelerininbulunduğunu söyleyebiliriz. Aslan'ın içinde zaman ve mekan alanındaOğul var -Ġrce Lebar Brece Patrik'in biyografisinde kaydedildiği gibiMesih Oğul'u anlatır ve ikinci değil, üçleme'nin üçüncü kiĢisi olarakanlaĢılmaktadır diye yorumlanabilir (belki de yorumlanamaz). 13 'Ne olursa olsun bu önemli sayfadaki simgeler yalnızca fil diĢi oymacılığıdeğildir, metine iliĢkin bir açıklamadır. Daha çok Hıristiyanlığınilk dönemine iliĢkin anlayıĢ ve simgeleri taĢımaktadır, üstündekicümle de aynı biçimde Bizans Kilise Konsüllerinin AugustinedüĢüncesiyle henüz uyumlaĢmamıĢ bir düĢüncesine aittir. BizimĢeklimizin de alındığı Kells Kitabından yirmi dört renkli tablonun güzelyayımını gerçekleĢtiren Sir Edward Sullivan, Mattaya göre Ġncil'inortodoks Latin Vulgata çevirisinde Tunc crucifixerant bölümünün değilfakat Tunc crufixi sunt bölümünün bulunduğuna iĢaret eder. Bu da ötekibirçoğu gibi bir ayrıma iĢarettir. ^Bütün bundan çıkardığımız sonuç ise, yalan zamanlarda pagan olanĠrlanda eyaletinde, keĢiĢlerin, Germen kabilelerinde misyonerlikyapanlar gibi, insan yapısının erdemlerine ve pagan ikonografininsimgelerine iliĢkin radikal bir itirazının bulunmadığıdır. Keltler adlıyapıtında Profesör T.G.E. Powell'in sözleriyle:'Roma sonrası Avrupa'da Tetonik krallıklarda Kilise düzen ve hukukailiĢkin temeli eksik buldu; Ġrlanda'da ise misyonerler gelenekselhukukta uzmanlaĢmıĢ, kutsal sanatlarda, kahramanlar edebiyatında veĢecere biliminde geliĢmiĢ, örgütlenmiĢ bir eğirim düzeniylekarĢılaĢtılar. Paganizm gerilemiĢ, fakat geleneksel sözlü okullar manastırlarlayanyana geliĢimi sürdürüyordu. VII. yüzyıldan itibaren eğerdaha önce değilse, geleneksel yerli eğitimden de geçmiĢ aristok-ratikĠrlandalı keĢiĢler sınıfı oluĢmuĢtu. Bu yerel edebiyatın yazılmasına yolaçtı, bu yerel edebiyat da Yunan ve Latinlerinkinden sonra Avrupa'dayazılan en eski edebiyat oldu... Orta Çağlardan tarih öncesi dönemleredoğru yazılmıĢ bulunan yerel Ġrlanda bilgi ve edebiyatının sürekliliğibüyük bir özellik taĢımaktadır ve çok az değerlendirilmiĢtir'.^15^Eski filid veya ozanların druidik eğitimiyle, onlar yalnız yerel mitolojikedebiyatı ezbere öğrenmekle kalmıyorlar, mitolojik analojilerinyapılabildiği ve simgesel formların yorumlanabildiği hukuku daöğreniyorlardı; ilk Hıristiyan dönemde Hıristiyan inancın simgeleri-392


nin öğrenilmesi ve bununla pagan mitos ve efsanelerin arasında analojilerinkurulmasında da aynı Ģey yapıldı. Örnek olarak, Cuchullin'inamcası Kral Conachar'm doğum ve ölümü MeĢinin meviid ve çarmıhagerüiĢiyle böyle çakıĢtırılmıĢtı. Dahası onun bir druidin gaipden haberverme yeteneğiyle MeĢinin çarmıha gerileceğim öğrenmesi sonucuöldüğü de ileri sürülmüĢtü. Cuchullin'in ruhu da, Lugaid'in elindenöldükten sonra (oturarak veya yatarak ölmemek için kendisini birsütun-taĢa bağlamıĢtı) kendisini seven üç kere elli kraliçe tarafındangörülmüĢtü. Ruh, ruhdan arabasında yüzüyor ve Gelecek Mesihin veKıyamet Gününün sarkıĢım söylüyordu. O da, birçok eski kahramangibi, Ġrlandalı öte dünyadan .Aziz Patrik'inkine dönmüĢtü. Bütünkanıtlara göre de (hepsinin rahipler tarafından kaleme alındığı akıldatutulmalıdır) Patrik eski paganları kutsamıĢtır. Eskilerle KonuĢmaadıyla bilinen eserde yazıldığı gibi onların masallarından hoĢlanmıĢtır.Örnek olarak, dev Caeilte vardı, Patrik Yaratıcıya övgüler düzer vebir zamanlar Finn MacCumhailTin (Finn McCool) yaĢadığı kaleyi kutsarken,kendi cinsinden arkadaĢlarıyla ve koca kurt köpekleriylegöründüler: Rahipler yakınlaĢan kocaman adamları gördüler ve korkuonları sardı, çünkü onlar rahiplerle aynı zamanın insanları değillerdi.O zaman Patrik, Gapl'in havarisi, ayağa kalktı ve spergillum'u? nualdı. Binlerce cinin üstünde yüzen eski kahramanlara kutsal su saçmakistiyordu. Tepelere ve skalplara(*), bölgenin ve ülkenin sınır dıĢınacinler her yönde kaçıĢtılar. Bundan sonra ulu insanlar oturdu.'ġimdi oldu' dedi Patrik Caeilte'e, 'Senin adm ne?''Ben Caeilte'inV dedi, "Ronan oğlu Crundchu oğlu...'Rahipler baktıkça ĢaĢınyorlardı çünkü onların en irisi, otururkeneski paganların ancak bileğine ya da dirseğine geliyordu.Patrik, 'Caeilte, senden bir iyilik istemeyi arzuluyorum' dedi.Caeilte, 'Eğer o kadar gücüm varsa dediğin olur, her neyse, söyle bakalım'diye yanıtladı. 'Bu çevrede bir iyi su kuyusu olsa' dedi Patrik,'Bregla, Meath, Usnach halkım vaftiz edebilsek'. Dev, 'Soylu ve doğrukiĢi, bunu senin için yapacağım' dedi. Ve onlar kalenin çevresini(*) Skalp: Ġskoç ve Ġr diyalektiğinde, yukarı doğru fırlamıĢ kaya, taĢ veya çeĢitli denizkabuklarının bulunduğu deniz çekildiğinde açığa çıkan kumluk yer. ġiir dilinde dağzirvesi (çev.'notu).393


dolaĢarak çıktılar. Koca adam eline azizin elini aldı ve çok geçmedenönlerinde kaynayan ve berrak bir kuyu gölü gördüler...Patrik, Burada bulunduğun lord yani Finn MacCumhail iyi birimiydi?' dedi. Caeilte aĢağıdaki övgüyü söyledi:SararmıĢ yaprak ormanlarda altın saçsa,Beyaz dalgalar gümüĢ olsa, Finn hepsinidağıtırdı.''Seni yaĢamında böyle yapan kim veya nedir? Patrik sordu, ötekiyanıtladı: Türeklerimizdeki gerçek, kollarımızdaki kuvvet ve sözümüzütutmak'.Birlikte birçok gün geçirdiler, bugünlerden birinde Patrik hepsinivaftiz etti. Caeilte kalkanının yanından kabarık bir altın parçası kopardı,parça üç kez on beĢ ons kadardı ve Ģöyle dedi: *Bu BaĢkan Finn'inbana son armağanıydı ve Ģimdi Patrik bunu benim ve kumandanımızınruhu için al'.Bu altm parçasının uzunluğu Patrik'in orta parmağının ucundanomuzunun en yüksek yerine kadardı, geniĢliği ise dediklerine göre birgezdi. Ve bu altm misyonerlerin çanlarına, Mezmurlarına v< AĢaiRabbani kitaplarına adandı.Ve sonunda, günlerce konuĢmadan sonra, koca adam için ayrılıpkendi yoluna gitme günü geldiğinde, Caeilte azize seslendi: 'Kutsal Patrikyarın benim için gitme günüdür diye düĢünüyorum' dedi.'Nereye gideceksin?' diye Patrik sordu.'ArkadaĢlarımızın ve birlikte büyüdüklerimin ve benimle birlikteolan Fian-Ģeflerin yanına tepelere ve uçurumlara' diye yanıtladı, 'tekbaĢıma olmaktan yoruldum'.O gece yattılar ve ertesi gün kalktılar; Caeilte baĢmı Patrik'in göğsünekoydu, aziz ona: 'Nerede olursa olsun, içerde veya dıĢarıda,Tanrının eli seninledir ve benden sana cennet verilmiĢtir' dedi.Sonra onlara katılmıĢ olan Hıristiyan Kral Connaught krallık etmekiçin yoluna gitti; Patrik de yoluna koyuldu, inanç ve dindarlık ekmeye,Ġrlanda'dan devleri ve büyücüleri sürmeye, azizler ve doğru insanlaryetiĢtirmeye, haçlar dikmeye, duraklar ve sunaklar yapmaya ve idollerive gulyabani imgelerini devirmeye ve bütün büyü sanatlarını alt etmeyeçıktı. Ve Caeilte'ye dokunup kuzeye yollandı, vahĢi Böyle vadilerine,Nera'nın oğulunun Ģelalesine, kuzeye Curlieu dağlarına394 ■»


kadar, Keshcorann'a ve Corann düzlüklerine...* 16 2.TANRILARIN HUYURomalı P.Comelius Tacitus (Î.S. 55-120), Tuna ve Ren nehri ötesindekiGermen kabilelerinin yaĢam ve dinleri ile ilgili en eski bilgilerivermiĢtir. Germenler onun zamanında Roma'yi tehdit etmeye baĢlamıĢlarve gelecek üç yüzyıl içinde de onu harabeye çevirmiĢlerdi.'Tarihe iliĢkin kayıtları olan eski Ģarkılarında Germenler topraktandoğan tanrı Tuisto'yu kutsarlar. Irklarının atası saydıkları Mannus'uonun oğlu olarak görürler. Mannus'un da üç oğlu vardır, okyanusa enyakınlar adlarını Ingaevones'den, ortadakiler Henminones ve kalanlarda Istaevones'den almıĢlardır. Uzak geçmiĢ tahminleri canlandırır;bazı yetkilililer Tanrının daha baĢka oğullarından ve baĢka uluslardanda sözederler, Marsi, Gambrivii, Suebi ve Vandilici gibi, ve bu adlargerçekten eskidir ve usta iĢidir. Germany sözcüğünün ise yeniolduğunu söylerler. Ren'i ilk geçen ve Galleri kovalayan ilk halkabugün Tungri deniliyor, fakat o zaman Germen denildi. Germen bukabilenin adıydı, bu ulusun değil, zamanla böyle yaygın kullanım kazandı.Ve böylelikle bu fatihlerin peĢinden olanların esinlendiği korkuylahepsine Germen denildi ve sonunda bu adı kendileri de kendileriiçin kullandılar.Herkül'ün, baĢka kahramanlarla birlikte, onlan ziyaret etmiĢ olduğunusöylerler ve savaĢta baĢkalarıyla birlikte onun için de övgülerdüzerler...( 17 ) Aynı zamanda kutsal mezarlardan aldıkları yıpranmıĢfigürleri de taĢırlar..,( 18 )Bütün tanrıların üstünde Merkür'ü tutarlar, belli günlerde ona insankurban etmeyi günah saymazlar. Herkül ve Mars'ı normal olarakhayvanlarla yatıĢtırırlar. Bazı Suebiler Iris'e de kurban keser. Bu yabancı,kültün kaynak ve anlamını bilemiyorum, fakat onun hafif savaĢgemisi biçimindeki amblemi yabancı bir yerden geldiğini gösteriyor.Fakat tanrılarını duvarlar arasında tutmayı ve insan benzeri biçimlerletemsil etmeyi tanrısal büyüklükle uyumlu görmezler. Onların kutsalyerleri ormanlar ve yarlardır ve yalnız inananlarca görülen bu gizliyerleri tanrıların adlarıyla adlandırırlar..^19 )En eski soyluları Suebilerden Semnonelerdir ve bu iddianın doğruluğudinsel bir ritle kanıtlanır. Belli bir zamanda bu kandan bütünhalklar maiyetleriyle atalarının kehanetleri ve eski çağların duygu-395


lanyla kutsanmıĢ bir ormanda toplanırlar. Halkın içinde bir insanınkurban edilmesi bu vahĢi törenin korkunç baĢlangıcını gösterir. BirbaĢka anlamda da koruya saygı gösterilmiĢ olur. Bağ taĢımadan burayakimse giremez. Bununla ilahın gücü karĢısında küçüklüğünü gösterir.Eğer düĢürürse bir daha ayaklan üstüne kalkmamalıdır. Yerdesürüklenmelidir. Bütün bu batıl inançlann ulusun doğum yeri olarak bukoruyu kabul ettiğini gösterdiği düĢünülebilir ve orada her yerde hükümsüren tanrı oturmaktadnr. Dünyanın geri kalan kısmı ise onunyönetimine bağlıdır, Semnonelerin refahı bu inancı güçlendirmektedir.Semnoneler yüz kasabada yaĢarlar ve büyüklüklerinin sonucukendilerini bütün Suebilerin baĢı sayarlar.Langobardiler ise tersine sayılarının azlığıyla tanınırlar. Bir çok'güçlü halk tarafından sarıldıkları için güvenliği yalnız dalkavukluktadeğil, fakat savaĢta ve onun tehlikelerinde bulurlar. Onlardan sonraReudingi, Aviones, Anglii, Varini, Eudoses, Suarini ve Nuitoneler gelir.Bunlar ırmak ve orman surlarının gerisinde yaĢarlar. Bu halklarla ilgiliözel olarak sözetrheye değecek bir ayrıntı yoktur fakat ortak Ner-thusveya Toprak Ana inancıyla tanınırlar. Onun insan iĢleriyle ilgilendiğineve halkları arasında dolandığına inanırlar. Bir Okyanus adasında kutsalbir koru vardır ve burada örtülü arabaya kahinlerden baĢka kimsedokunamaz. Kahin tanrıçanın kutsallar kutsalı varlığını hissedebilir vearabası inekler tarafından çekilirken ona saygısını sunar. Sonra onun dakatılarak onurlandırdığı neĢe ve coĢku günleri gelir. Kimse savaĢagitmez, kimse silah taĢımaz, her türlü demir eĢya kaldırılır, yalruz veyalnız o zaman barıĢ ve sükun görülür ve istenir. Tanrıça gene kahintarafından tapmağına götürülene kadar erkekler topluluğunu idare eder.Bundan sonra araba, örtü ve inanırsanız tanrıça saklanılmıĢ bir sudayıkanıp temizlenir. Bu hizmet hemen peĢinden gölde boğulanhizmetçiler tarafından yapılır. Böylece gizem yalnız ölenlerin gözleriylegörülebilir ve görünümün ne olduğunu merak edenlerde korku vedindarlık uyandırır..^ ^Naharvali topraklarında eski zamanlardan beri saygı gösterilen birkoru vardır. BaĢ kahin kadın gibi giyinir, tanrılar, Latince çevirile-riyleCastor ve Pollux'dur. Bunlar tanrı nitelikleri gösterirler fakat adlarıAlci'dir. Hiç bir imge, yabancı külte iliĢkin bir iz yoktur, fakat gençerkekler ve kardeĢler olarak tapınıldıktan kesindir...* 21 )Suebian denizinin sağ kıyısına döndüğümüzde onun Aesrii topraklarınauzandığım görüyoruz. Aestii genelde Suebi din ve gelenek-396


lerirte sahiptirler fakat dilleri yaklaĢık olarak Britanya dilidir. TanrılarınAnasına taparlar. Bu kültün amblemi olarak domuz maskeleri takarlar.Bunlar onlar için zırh yerine geçer ve insanlardan onları korurhatta düĢmanlann arasında bile inanan kimsenin güvenliğini sağlar.Çok az demir silah genellikle sopalar kullanırlar. Tembel Germenlerarasında pek görülmeyen bir sabırla hububat ve baĢka ürünler ekerler.Denizi kullanmaktan da geri kalmazlar ve amber -kendi dillerindekarĢılığı glaesıım'dur- toplayan tek halktırlar. Sığ yerlerde hatta derinlerdebile çalıĢırlar. Gerçek barbarlar gibi onun nasıl üretildiğini hiçaraĢtırmamıĢ ve bulmamıĢlardır. Gerçekten uzun zaman baĢka safralargibi dikkat edilmeden kalmıĢtır ve Roma kullanımı onun tanınmasınısağlamıĢtır. Onu ham olarak toplarlar ve islenmeden getirip aldıklarıfiyattan tatmin olurlar.^Germenler kadınlarda kutsallık ve kehanet öğeleri bulunduğunainanırlar, bunun için de onların öğütlerini sormaktan ve yanıtlarınauymaktan gocunmazlar. Bizim tanrılaĢtırd iğimiz Vespasian bölgesindebir çok Germen tarafından bir ilah olarak çok saygı duyulan Vele-da'yıgörürüz. Daha eskiden oysa benzer bir saygıyı Aurinia ve baĢkalarınagösterirlerdi. Kadınları övgüler ve sahte davranıĢlarla tanrıçalaradönüĢtürmeyen bir saygı vardır../ 23^Cenazelerinde Ģamata yoktur. Gözlemlenen tek kural ünlü kiĢilerinözel bir tür odunla yakıldığıdır. AteĢ kurduklarında üstüne elbise veyacazipleĢtiren Ģeyler atmazlar, yalnız" ölünün silahlarını bazan atını daalevlere atarlar. Mezarları yalnızca bir çim keseğidir. Saygılarınıdiktikleri büyük taĢ anıtlarla gösterirler. Ölünün baĢında bunlaryükselir. Ağlama ve feryat kısa zamanda bırakılır, üzüntü ve yas isedaha çok sürer. Bir kadın acısını halkın içinde açıkça gösterebilir, erkekseacısını yüreğinde taĢımalıdır.'^DiĢi ilahlarla iliĢkili olarak toprak, ekin ve domuza verilen önemdikkat çekici. Ġhsan kurbanı ve bugün tanrıça kültünün yaĢadığı heryerde halen görülen bir tür araba festivalinin etkisi de öyle. Aestii, dillerio zamanki Britanyahların Kelt dilini andıran halk, hububat «ekiyor,domuzu kutsal tutuyor ve ana tanrıçaya tapınıyorlardı. Bu göstergeyletanıĢıklığımız var. Anglii (Angıllar, geleceğin Ġngilizleri) tanrıça Nerthus,Ana Tanriça'ya tapıyorlardı ve arabada taĢman imgesi daha sonrakutsal adadaki gölde boğulanlarca yıkanıyordu. Burada Yunan avcıActaeon efsanesi anımsanıyor; Artemis'e ormanda yıkanırken rastladıve onun tarafından domuza dönüĢtürüldü, kendi köpekleri tarafından397


öldürüldü. Bir de Mısırlı tanrıça Sais tapmağındaki arsız genç usta aklageliyor. O da imgenin peçesini kaldırmaya cüret ettiğinde ĢaĢkınlıktançarpıldı ve dili tutuldu. ġöyle diyen de o tanrıçaydı: 'Benim peçemikaldırmıĢ kimse yoktur' (ouöeıç euov mıtfazv aveıte), yani benimdünyanın anası oluĢuma iliĢkin gizi açıklayacak kimse yaĢamamıĢtır.*25 )Naharvali kahini, dahası, kadın gibi giyinmiĢti ve Castor ile Pollux'uandıran ikizlerin saygın korusunu denetliyordu. Bu kahin debüyük Suriye tanrıçası Kıbele'nin harem kahinlerini andırıyor. Ve sonolarak, Tactius'un Isis olarak tanımladığı tanrıça -onun gibi deniz vegemilerin tanrıçası olarak tapınılıyordu- onun varsaydığı gibi sonradanithal edilmiĢ olabilir de olmayabilir de. Çünkü bu Germen formlarınınsağladığı kanıtlarla, ta en eski neolitik sızmaların sürekliliği hemen herkuramın önereceğinden daha güçlü bir bütünlük gösteriyor. Gerçekten,ÎJS. birinci yüzyılda Germen kabilelerinin çeĢitli tanrıçalarında neolitikyayılmanın sayısız etkilerinin bulunması beklenilecek bir bölgedekikadar çok benzerlik var. Tanrıça Toprak'dan doğan tanrı Tuisto'yadayanan kabile Ģecereleri, Toprak'dan doğma Hesiod Ģecereleriylebenzerliğiyle, bu tabloya ek bir destek sağlıyor. Öyle anlaĢılıyor ki, istereski Yunan ve Kelt, ister daha soru*, ki Roma ve Germen bölgelerindeolsun, Avrupa neolitik kalıtımının geniĢ anlamda eĢdeğer mitsel formlarürettiğini güvenle söyleyebiliriz. Bunlar eski Tanrıça Çağınındüzeninden türetilmiĢlerdir ve onu yansıtırlar; ve bu temel tabakanınüstüne daha sonraki yüksek kültür tabakalarının mitosları konulmuĢtur.Daha sonraki tabakaların neler olduğu sorusu kalıyor. Bu soruylailgili olarak Tacirus'un zamanında kurbanlar sunulan üç önemli Germentanrısının, onun tarafından Latin karĢılıkları olan Herkül, Merkürve Mars adlarıyla anıldıklarını anımsayalım. Bunlar tartıĢmasız, dahaönce görmüĢ olduğumuz gibi PerĢembe, ÇarĢamba ve Sah'ya(Thursday, Wednesday ve Tuesday) adlarını veren Thor, Wodan veThı'dur. Wagner'in güçlü kadrosunu oluĢturduğu parlak Ġslanda Eddalarıile Orta Çağ Alman Nibelungenlied edebiyatında bunlar en öndegelen erkek ilahlardır. Ve Tacirus'un döneminde olduğu gibi Eddadöneminde de, tam bin yü sonra, VVodan-Merkür figürü hepsininüstünde bir yere sahiptir.Thor figürü ise hepsinden daha eski olduğunu gösteren iĢaretler •taĢır. Hatta paleolirik döneme kadar gider. KutsanmıĢ çekici karakte-398


istik bir silah olmalıdır. Thor asla kılıç veya mızrak taĢımaz, Wodangibi bir kısrağın üstünde de görülmez, düĢmanlarına karĢı yürür. Veakıllı bir dev öldürücüdür, hemen her ilkel mitolojide eĢdeğerleri olancanavar öldürücüler bulunur/ 26 ) Herkül de Yunanlılar için bu ilkelkahraman tipine bir örnektir. Fakat Thor'un olağanüstü garip zaferlerininyapısı -Keltlerin Dağda efsanesi ile(*) bir çok bakımdankarĢılaĢtınlabilir- Yunanlıların en acaip kahramanlık masallarındançok, Büyük Av halklarının Ģaman mitoslarından esinler taĢır.Örnek olarak, bütün dev ırkım yok etmek için tam gazaba geldiğibir anda, onların Ģehri Jotunheim'da aptal yerine konulduğunda, onlarınen soylusundan Midgard, Kozmik Yılandan öç almak ister. Yılandünyayı çevreleyen okyanusta yaĢamaktadır. Thor saf delikanlıĢekline girer ve yürüyerek, bir akĢam, dünyanın kıyıĢına gelir. Gecelemekiçin yer sorduğu dev Hymir burada yaĢamaktadır. ErtesiĢafakda, dev Hymir acele kalkar ve giyinir, balık avlamak için denizeyalnız açılmayı düĢünmektedir. Fakat Thor durumu kavrayıp acelegiyinir ve hazırlanır. Hyrnir, onun hiç bir yardımı olamayacağım, çelimsizve saf bir delikanlı olduğunu söyleyerek onu azarlar, devin herzaman oturduğu gibi uzun süre ve açıklarda oturmaktan donacağınısöyler. Ve delikanlı Thor bu harekete o kadar kızar ki çekici Mjollnir'ifırlatır, çünkü denizde bir basan elde etmek istemektedir. Thor denizdeonun istediği kadar çok kürek çekebileceğini ve istediği kadar oturabileceğinisöyler, orada kimin daha önce eve dönmek isteyeceğininbelli olmayacağım ileri sürer. Ne yem kullanacaklarım sorar ve Hyrnirona kendi yemini bulmasını emredince devin boğa sürüsünü görür, enbüyük, adı 'Cennete Böğüren" olan boğayı seçer ve hayvanın baĢımkoparır. Sonra Hymir'in indirdiği tekneye koĢar.Tekneye çıkan ziyaretçi dipte oturur ve kürekleri alıp çeker, Hymir'ehız yapıyorlarmıĢ gibi görünür. Devin kendisi de kürek çekmektedir,bir zaman soma öyle hız yaparlar ki, dev kalkan avlayacaklarıyere geldiklerini iddia eder. Fakat misafir daha gitmek istediğimsöyler, bir zaman daha kürek çekerler. Hymir'in çok açıldıklarım dahafazlasının Yılandan dolayı tehlikeli olcağını söylediği yere kadar giderler.Fakat delikanlı devam etmek istediğini söyler ve öyle de yapar,dev korkmuĢtur.Thor kürekleri kaldırdı, güçlü bir olta hazırladı, iğnesi de küçük,(*) Bkz. sayfa 253.399


ince veya yetersiz değildi. Boğanın baĢını oltaya takıp denize attı. Oltada dibe indi ve onu gören Midgard Yılan, kandı. Yılan oltayı kaptı veiğne üst çenesine geçti. Bunu hissedince öyle bir baĢını çekti ki Thor'unelleri küpeĢteye yaslandı. Kızan tanrı bütün gücünü ortaya koydu,ayaklarını teknenin.dibine yerleĢtirip vargücüyle oltayı çekti ve avınıçektiğinde kendisi de denizin üstünde duruyordu.Thor'un gözleri yılana değdiğinde, dünyada daha korkunç bir ĢeygörmemiĢ olduğu söylenebilir. Yılan dipten yüze çıkarken zehirinibırakmıĢtı. Hymir, dev, sarardı, soldu, korkmuĢtu: Midgard kendiyanındaydı ve sular teknesine dolup boĢalıyordu. Thor çekicine uzandıve vurmak için kaldırdı, fakat Hymir balık-bıçağını kaparakküpeĢtedeki teli kesti, yılan denize battı. Thor çekicini ona fırlattı, vebazılarının dediğine göre, dipde baĢım ezdi. BaĢkalarıysa Midgard'ınhâlâ yaĢadığına ve her yeri kuĢatan okyanus çukurunda yattığınainanırlar. Fakat tanrı, kızarak, yumruğunu Hymir'in kulağında patlattıve onu baĢaĢağı tekneden attı. Sonra Thor karaya döndü/ 27Thor'a Ġskendinavya'da Dünyanın Koruyucusu denir ve .minyatürçekiç amuletleri yüzyıllarca korunmak için takılmıĢtır. Stockholm'da,müzede, son paleolitik dönemden kalma amber bir tane de vardır; ilkmetal çağlardan da elliden fazla altın ve gümüĢ küçük T Ģeklindeçekiçler toplanmıĢtır. Gerçekten, hatta bugüne kadar -veya en azındanyüzyılımızın ilk yıllarına kadar- Manx balıkçıları koyun dibindençıkardıkları küçük T Ģeklindeki kemiği denizden korunmak için takmayaalıĢmıĢlardı; Alman salhane iĢçileri de aynı kemiği boyunlarınatakıyorlardı. ^Bu gözlemle daha önce değerlendirdiğimiz Keltik Hıristiyan Tunc-Sayfası (Keltik ve Viking etki alanlarının birçok yönden iliĢkili bulunduğubir dönemden kalmadır) ile ilgili yeni ve biraz da ĢaĢırtıcı Ģeyleröğreniyoruz. Tabi tersini de, görünüĢte oldukça acaip olan avlanmaepisodu Keltik sayfanın T'si Mesihin haçı kadar Thor'un çekici ile debirleĢtirilince yeni bir özellik kazanıyor. Gerçekte Manx ve Ger-menfolklorunda koyunun T-Ģekilli kemiğinin -kurbanlık kuzu-dünyayıkurtaran insan-tanrı Mesihle bilinçli olarak birleĢtirilmiĢ olupolamayacağı bile sorulabilir, yerli dünya koruyucusu insan-tanrı Thor,çok daha eskidir, hatta paleolitikdir.Tacitus'un zamanında Thor'un Herkül'le eĢdeğer tutulduğunugördük, fakat daha sonraki Germano-Latin döneminde benzerlik dahaçok Jove ile kuruldu. Latin dünyasındaki Jove'nin Günü (Ġtalyanca400


giovedi, Fransızca jeudi) Germenlerde Thor'un Günü oldu(Thursday).Thor'un çekici de Zeus'un güçlü oklanyla özdeĢleĢtirildi, ve bu benzetmeyleHellenistik uyuĢmacı düĢünce çerçevesinde geniĢ bir penceredaha açılmıĢ oldu.Önce Jove ve gezegeni Jüpiter'in adalet ve hukukla olan iliĢkisinideğerlendirelim. Ġskandinavya toplantıları genellikle PerĢembe günü/Thursday-Thor'unGününde açılırdı. Toplantıda kullanılan açılıĢÇekici de halen Thor'un çekicidir. Ve Ġslanda Thing'lerinde (mahkemetoplantıları) dua edilen tanrı, "Ulu Tanrı' da Thor'du.* 29 )Jove'un oku ise anlam ve köken olarak mjra elmas', 'yıldırım' ile ilgilidir;Mahanyana Budist ve Tantrik Hindu ikonografilerinden gelir.Çünkü, daha önce değinildiği gibi(*) yıldırım karĢı konulmaz birgerçeklik gücüdür, hayaller, yalanlan bozar, ve gene daha derindenyaklaĢıldığında, olağanüstülüğün bozulduğu sonsuzluk gücüdür.BaĢlangıçtaki bilginin çakması gibi, yıldırım kendi gelir ve onu gürültüizler ve yaĢam ve yağmuru baĢlatan fırtına kopar, yağmur rahmettir.Elmas düĢüncesinin de bunlarla bağıntısı vardır; yıldırımın her-Ģeyiparçalaması gibi elmas da bütün taĢları keser, böyle sertken bu kadarda parlak olan elmas gerçeğin ve gerçek ruhun sarsılmaz niteliğinitemsil eder.Hint vajra'sma bağlanan yıldırım ve elmas düĢünceleri Thor'unçekicine du uygulanabilir. Bu iĢaretle büyük Mithraik aslan-yılan insanZervan Akarana (ġekil 24) arasındaki iliĢkiye zaten değinmiĢtik.ġiva'nın, GüneĢ Budası Vairochana'nın silahıdır, Jove'nin okudur veThor'un çekicidir. Aynı zamanda Girit Boğa Kurbanındaki çift baĢlıbaltadır, Dünya Boğasını keserken kahraman Mithra'run elindekibıçaktır.Tekrar Thor'un balık avına bakalım -ve yemine- sonra ġekil 23'edönelim. Burada da Dünya Yılanı Mithraik kurban için gelmektedir.Gene Kells Kitabının Tunc-sayfasına bakalım ve Hıristiyan görüĢünegöre MeĢinin kurban olmasının Babanın gazabını dindirdiğini anımsayarakYılan Babanın kandığı gibi bir yem oluĢundaki benzerliği görelim.Mass'daki kahin nasıl kutsal evsahibini tüketiyorsa Baba daGönüllü Kurbanı tüketmiĢtir, Ölen ve dirilen kendi oğlunu yani sonuçolarak da elbette kendini.Bunlardan ne kadan Tadtus'un zamanında Germen mitolojilerinde(*) Bkz. sayfa 221.401


mevcuttu kimse bilemez. Fakat Eddalar, Sagalar ve Nibelungenlied'inzamaruyla ilgili bir kuĢku da olamaz. Büyük Hellenistik, uyuĢmacımitsel iletiĢim üslubunun Roma sınırlarından Germen ırmak ve ormanlarınaulaĢtığı yolları tanımak da zor değil.Öncelikle runik yazının kanıtı var, kuzeyli kabilelere Tacitus'unzamanından sonra ulaĢtı. Bugün bu yazının Yunan alfabesinden HellenleĢmiĢGotik eyaletlerinde, Karadeniz'in kuzey ve güneybatısındageliĢtirildiği düĢünülüyor. Sonra, herhalde eski Tuna ve aĢağı Elbeticaret yoluyla, güney ban Danimarka'ya geçti; burada I.S. 250yıllarında görüldü. Kısa zamanda Norveç, Ġsveç ve îngiltereye taĢındı.Temel runik alfabesi 24 (3 x 8) harfti, her birinin büyüsel ve gizemli birdeğeri sözkonusuydu. Ġngiltere'de harf sayısı 33'e çıktı, Ġskandinavya'da 16'ya indi. Germen Vilkerwanderung(*) alanı boyunca çeĢitli runikyazılarla dolu anıtlar ve eĢyalar vardır, bazıları uğursuzluktan bazdansevgiden sözeder. Örnek olarak, Ġsveçde bulunan VII. yüzyılınsonlarından kalma bir taĢda 'Bu run'un gizli anlamıdır: Burada güçlürun'lar sakladım, kötü büyücülükten korudum. Bu anıü yıkan büyülenipsürgünde ölecek' yazar. Almanya'da bulunan VI. yüzyıla ait metalbroĢda da: 'Boso runları yazdı Dallina,'seni kucakladı' yazıyor/ 30 )Run'ların bulunuĢu ve yayılıĢı kuzeyin barbar Germenleri arasındabağımsız bir etkinin dolaĢımını belirler, aynı yüzyılda aynı Hellenistmerkezlerden Mithra'nın gizeminin Tuna ve Ren'deki Roma ordularınageçtiği gibi. Eskiden run'larla hangi "bilginin taĢındığını bilmiyoruz,fakat sonradan bilgi genelde Neoplatonik, Gnostik Budist bir mistisizmitaĢıyor olmalı, bundan kuĢku duyulmaz. Odin'in (Wo-dan) ĠzlandaĢiirsel Edda'daki ünlü satırları, onun, run bilgisini nasıl kendinitüketerek elde ettiğini anlatıyor ve bu bağıntıyı kesinlikle ortayakoyuyor:Rüzgarlı ağaçta asıldığımı sanıyorum,tam dokuz gece orada asıldığımı; MızraklayaralanmıĢtım ve kendimi Odin'e sundumkendi kendime.(*) Volkerwandening: Teton halkların özellikle batı ve güney Avrupa'ya göçü. I.S. II.yy.da baĢlayıpV ve VI. yyJarda doruğuna ulaĢan 'kavimler göçü' ile kuzeylilerĠngiltere ve Fransa'ya yerleĢmiĢler, Roma Ġmparatorluğunun çöküĢü ile eski çağ ileorta çağ dönüĢümünde etkin olmuĢlardır (çev. notu)402


Öyle bir ağaçta, ki kimse bilemezkökünün yanından ne geçtiğini. Orada kimse beniekmek veya boynuzla mutlu etmedi,Ve oradan aĢağı baletim; Runlangördüm, haykırarak onları aldım,Ve geri düĢtüm. ' Sonra kuvvet bulmaya vebilgilenmeye baĢladım,Büyüdüm ve iyileĢtim; Her sözcükbeni baĢka sözcüğe götürdü,Her iĢ baĢka iĢe.^31 'Bu satırları kimin yazdığını kimse bilmiyor. Codex Regius diye bilinençok değerli elyazmasında bulunuyorlar, Kopenhag'da KraliyetMüzesinde. I.S. 1300'lerde yazılmıĢ gibi görünüyorlar ve içeriği (dilinbiçiminden çıkarıldığıyla) l.S. 900 ve 1050 yıllarında oluĢmuĢ olma-h-(32) Yani büyük Viking yayılıĢının Ġskandinavya'dan Fransa ve BritanyaAdalarına vardığı dönem-tzlanda'ya, Grönland'a, Nova Scotia veMassachusetts'e. Aynı zamanda Novgorod ve Kiev'deki Viking krallardönemi, namlarından, Rhos veya Rus (Eski Norveç, rodr, 'kürekçekmek'?)' 33 ), Rusya'nın adı geliyor. Bu yıllarda Avrupalı Hıristiyanlardualarına 'bizi Norveçlilerin gazabından koru!* diye ekliyorlardı.Tacitus'un ilkel kayıtlarından sonra çok Ģeyler gelip geçti. ÖncelikleAsya'da Hun akınları bütün Germen dünyasını harekete geçirdi,kabileler doğudan batıya atıldı, kuzeyden güneye ve her yandan ilerigeri savruldu, ikincisi, bu kaynayan kazana sürekli bir etki akımıvardı; ilki güney doğuda VI. yüzyıldan beri güçlenen Bizans ve ikincisiSicilya ve ispanya'dan gelen islam. Bu dönemde Ġrlandalılar, en çok daIona adasındaki St. Colümba manastırında ki misyonerler (ĠS. 563dekurulmuĢtu) alınlarım bir kulaktan ötekine traĢ edip saçlarını arkadanuzatırlar, ellerinde uzun sopalar, sırtlarından sarkan deri su torbalan,azık çantaları, yazı tahtaları ve dua kitaplarıyla, MeĢinin bildiriminibüyük bir gayretle kendilerinin öğrendikleri topraklara gerigetirirlerdi; Konstanz Gölüne ve Milano'ya kadar güneylere sızıyorlardı.İS. 750'de Viking dönemi baĢladığında, önceki döneminGermenleri yerleĢmiĢ, oturmuĢ Hıristiyan Avrupalı kültüre sahip bireyaletin üyeleri olmuĢlardı. ġimdi de güneybatıdan Mağripliler vegüneydoğuda sendeleyen Bizans Hıristiyan împaratorluğunu'nun etkisialtındaydılar. ÇürümüĢ Roma düzeninin devamı veya ondan son-403


a uygarlaĢma sözkonusu değildi, yeni ve hızlı Gotik düzenin kuruluĢugerçekleĢiyordu. Ve uzak kuzeyin Vikingleri Tacitus'un yedi yüzyılönce yazdığı gibi ilkel kabileler değillerdi, geliĢmiĢ, güçlü barbarlardı;büyük deniz araçlan yapıp yüzdürüyorlar, seçkin biçimde dövüĢüyorlar,altı yüz parçalık donanma halinde açılıyorlardı. Birçoktan yirmi beĢyarda yüksekliğinde ve otuz tonluk gemilerdi.l.S. 800 yıllarında bir vakanivüs Ģöyle yazıyordu:'Gemilerin sayısı artıyor, Vikinglerin sonsuz akını artıĢını hiç durdurmuyor.Her yerde Hıristiyanlar katliamlara kurban oluyor yakılıyor,soyuluyor. Vikingler her yönden geliyor ve kimse onlara karĢıkoyamıyor, Bordeaux, Perigueu, Limoges, Angoluleme ve Toulouse'ualıyorlar. Angers, Tours ve Orleans yıkıldı ve sayısız gemi Seine'denilerliyor, kötülük bütün bölgede yayılıyor. Rouen yıkıldı, soyuldu veyakıldı, Paris, Beauvais ve Meaux alındı, Melun'un güçlü kalesi yerlebir oldu, Chartres ele geçti, Evreux ve Bayeux yağmalandı ve kasabatalan edildi. Bir kasaba, bir manastır kurtulamadı. Bütün halk kaçıyor,'ülkemiz, çocuklarımız ve evlerimiz için kalıp savaĢalım' demeye çokaz insan cesaret edebiliyor. Kendilerinden geçmiĢ, rekabete düĢmüĢkılıçla savunmaları gereken Ģeyi haraçla kurtarıyorlar, Hıristiyankrallıklarını yokolmaya terkediyorlar.'^Korkunç felaketin öte yanında ise büyük Viking ozan ve savaĢcıbüyücüEğil Skallagrimson'un (l.S. 930) çocukluk Ģiirini buluyoruz:IAnnem bana dedi ki:Benim için alınacakmıĢ,Bir gemi ve biçimli kürekler,Vikinglerin yaĢamına katılmam için-Pruvada dikilmem için veGüzelim kalyonu sürmem için,Onu limana sokup...',-Rastladıklarımı kesip devirmem için' 36 )Eğer tanrı Thor'da, karakterinde, halkının ham anılan varsa -paleolitikçekiç ve ilkel canavar-avcısının cesur iĢleri— VVodan'm (Odin,Othin) karakterindeki bütün ilkel izler de silinmiĢtir; yerini çelik gibiparlak simgesel bir figür almıĢtır, iĢlenmiĢ ve parlak bir yüzey veĢaĢırtıcı bir derinlik vardır. VVodan özenle kurulmuĢ, derinlemesineanlaĢılmıĢ bir kozmolojinin babasıdır, öğrendiğimiz bütün büyük404 &İ


düzenler gibi, esinini eski Sümer'in kahin anlayıĢında bulmuĢtur veZerdüĢtcü, Hellenist ve muhtemelen Hıristiyan düĢüncesinin etkilerialtında geliĢmiĢtir. Mithranın militarist gizeminin yansımalarını gördüğümüzsavaĢçı bir mistisizm ile güç bulmuĢ ve özel bir kader anlayıĢıile huĢu yaratan Anglo-Sakson sözcük ıvyrd'da özü ortaya çıkmıĢtır:bizim 'weird' sözcüğümüz 'kader' anlamım da oradan alır;Makbet'in Kader Tanrıçalarının kaderi gibi.Wodan'in cennet gibi savaĢçılar salonunda 432.000 savaĢçınınkaldığım zaten söylemiĢtik/ 37 ) Bu savaĢçılar kozmik eon'un sonunda'savaĢ Kurdu'yla birlikte koĢtururlar ve tanrılar ve cinlerin savaĢınakatılırlar. Bu günün Ģafağında devlerin gözcüsü Eggther harpım çalarve üstündeki kırmızı ve güzel horoz, Fjalar, öter. Tanrılar için de horozGollinkambi öter; yerin- altında da baĢka bir horoz ötecektir, paskırmızısı bir horoz tanrıça Hel'in kanundadır. Ve sonra, kader-yüklümısralarında okuduğumuz gibi, cehennem köpeği Garm ininin önündeüluyacaknr; bukağı kırılacak ve kurtlar kaçacaktın 'Daha çok biliyorum'diyor bu nusralan yazan kahin, "Ve tannlann kaderini görüyorum':KardeĢler dövüĢecek ve birbirlerini devirecek,KızkardeĢlerinin oğullan akrabalığı lekeleyecek; Güçlüorospoluktan dünyada iĢler zor; Balta-zamanı, kılıçzamanı,kalkanlar yırtılmıĢtır, Rüzgar-zamanı, kurtzamanı,dünya yıkılmadan önce; HiÇ bir insan ötekini sağbırakmayacak.Yggdrasil sallanır ve sallar eskiparçalan, ve dev gevĢektir.Tanrılar nerde?Periler nerde? Hep Jotunheimhomurdanıyor, tanrılar toplantıda; TaĢ kapının yanındakicüceler kükrüyor, Kayaların efendileri: Daha bilebilirmisiniz?* 38 *Bir baĢka kıyamet önümüze böyle geliyor.Doğudan gemilerine Naglfar'a binmiĢ devler geliyor, gemi koparılmıĢbrnakdan yapılmıĢtır, kalkanım yukanda tutan dev Hrym405


tarafından yönetilmektedir. Yanısıra Yılan Midgard yüzmektedir veyukanda dev bir kartal çığlıkları atar. Kuzeyden bir baĢka gemi gelir.Hel halkı gemiye dolmuĢtur, yönetiminde Ģekil-değiĢtiren Loki vardır.Güneyden üçüncü bir gemi görünür, yekesinde Sürt, ateĢ dünyasınınyöneticisi vardır. Othin Kurtlara katılmak için gelir. Tanrı Freyr Surt'uarar. Othin düĢer ve oğlu Vithar öcünü alır, kılıcını Kurd'un Kalbinesokar. Thor Yılanla tekrar karĢılaĢır. Parlayan Yılan cennete dalar veThor kızgınlıkla onu keser, fakat dönerken dokuz adım atar ve düĢüpölür. 39 )GüneĢ kararır, dünya denize batar,•Cennetten inen sıcak yıldızlar tekerlenir; Buharıve yaĢam-besleyen ateĢi Ģiddet basar, Ta ateĢcenneti geçene kadar.Ama sonra, iĢte?ġimdi dünyayı yenilenmiĢ mi görüyorumDalgalardan yemyeĢil yükselmiĢ; ġelalelerdökülüyor ve kartallar uçuyor, Veuçurumların dibinde balıklar avlanıyor.Sonra ekilmemiĢ tarlalar olgunlaĢmıĢ meyvalar verir,Bütün hastalar iyileĢir, ve Baldr geri gelir; Baldr ve HothHropt'un savaĢ-salonunda yerleĢir, Ve güçlü tanrılar: Dahabilebilir rhiziniz?^40 )TartıĢmaya gerek yok. Kozmik yaĢam ağacı ve runik akıl, dörtkozmik yön ve onların güçleri, 432.000 yıllık büyük eon'un kozmiksavaĢla son bulması, yokolma ve yenilenme, sistemin bütün imgeleriartık tanıĢık olduğumuz biçimle tamamiyle uyuyor. Burada, bütünmitosa bulaĢan kiĢileĢmemiĢ kozmik bir süreç dikkat çekiyor. Aynızamanda da bazı bilimadamlarına Ġran ZerdüĢt kökeni düĢündüren zıtgüçlerin karĢılaĢması var. Dev gemi, tırnakdan yapılmıĢ Naglfar daĠram çağrıĢtırıyor. Orada.da doğru dürüst tırnak kesmemek bir suçolarak kabul edilmekteydi. Fakat Edda mitolojisinde zıt güçlerin ahlakibir içeriği yoktur. Sonraki devrede zıtlıkların biteceğine iliĢkin birbeklenti de bulunmamaktadır.406


Eski Germen düĢüncesinde dünyanın baĢlangıcının ve yenidenbaĢlangıcının ahlakla ilgili bir yönü yoktur özünde fiziksel bir çeliĢkive etkileĢimdir. Snorri Sturiuson nesir Edda'smda anlatır:'BaĢlangıçta Esneyen bir Yarık vardı. Kuzeyden, sonra, soğuk Puslu-Dünyagöründü, ortasında bir kuyu vardı. Buradan dünyanın ırmaklarıaktı. Güneyde ısı dünyası göründü, parlıyor, yanıyordu ve tutunacakyeri olmadığından ordan geçilemezdi. Ve kuzeyin buzlu akıntılarıgüneye doğru akarak, buz la Ģan köpük gibi bir zehir oluĢturdu.Akıntılar durdu ve ortasında kırağı oluĢtu. Ve güneyin soluğu kırağıyıeritince, onun damlasından kocaman uyanan bir dev, Ymir biçimindeyaĢam çıktı.Ymir'i ter bastı ve sol elinin altında erkek ve kadın oluĢtu, bir ayağıda ötekinden bir oğul doğurdu» böylelikle Kırağı Devleri göründüler.Dahası, kırağıdan bir inek yoğunlaĢıp oluĢtu, adı Audum-la'ydı,memesinden dört süt deresi akıyordu ve Ymir'i besledi. Ġnek buzkalıplarını yaladı, kalıplar tuzluydu ve yaladığının ilk günü saç çıktı,ertesi gün bir adamın baĢı göründü, ertesi gün bütün adam ortadaydı.Adı Buri'ydi, güzel yüzlü, ulu ve güçlüydü.Buri'den Borr doğdu, o da bir devin kızıyla evlendi ve üç oğlu oldu:Othin, Vili ve Ve. Ve dev Ymir'i kesti ve gövdesinden dünyayı, kanındandeniz ve suları, etinden toprakları, kemiklerinden kayalıkları,kırık kemiklerinden ve diĢlerinden kaya ve taĢlan yarattı; cenneti kafatasındanyaptı, dünyanın üstüne yerleĢtirdi ve her köĢenin altına bircüce yerleĢtirdi. Güneyden ateĢ ve kıvılcım getirdiler, bazılan göktedolandı, bazılan sabit kaldı, böylece güneĢ, ay ve yıldızlar yapıldı. Vedünya, çevresindeki derin denizle daire Ģeklindeydi. Dünyanın dıĢkenarım devlere verdiler, iç kısmında dünyayı çevreleyen büyük birkale yaptılar: Buna Midgard dediler. Ymir'in beyninden bulutlarıyaptılar. Ve iki ağaçtan erkek ve kadım yarattılar(*) ruh ve canverdiler, akıl ve duygu verdiler ve biçim, konuĢma, duyma, görme veelbiseyle ad sağladılar. Dahası /"dünyanın ortasında kendilerine birĢehir yaptılar. Bu Ģehrin birçok öyküsü ve masalı vardır. Othin oradayüksek bir yerde kansı Frigg'le oturdu. Ve onların nesli Aesir olarakbilinir. Ona herĢeyin Babası denir çünkü o bütün tannlann ve insanlann babasıdır ve herĢey onun demesiyle ve onun gücüyle oldu.'* 4 'Taunlar her gün Ash Yggdrasil'in, bütün ağaçların en büyük ve en(*). Bkz. sayfa 175.407


iyisinin dibinde karar verirlerdi. Ağacın dallan bütün dünyaya yayılırdıve üç kökü vardı: biri Aesir arasındaydı, biri daha önce Esneyen BoĢlukolan Kırağı Devlerinin arasında, üçüncü Puslu Dünya'daydı. üçüncükökün dibinde koca yılan Nidhoggr vardı ve aĢağıdan kökükemirirdi.(*) Kırağı Devlerinin arasındaki kökün dibinde Mimir'in akılkuyusu bulunuyordu, kuyuyu Mimir gözetirdi. Mimir kuyudan içti içeliçok eski destanlarla doludur. Aesir içindeki kökse cennetde-dir. Urdrdiye bilinen kutsal kuyu ordadır. Tanrılar bu kuyunun yanındamahkeme kurarlar. Ash'ın tepesinde bir kartal oturur ve gözlerininarasında bir Ģahin oturur, kökünde kemiren yılan vardır, bir de sincap,Ratatoskr, Ash'ın gövdesinde aĢağı yukarı koĢar, Kartalla Yılanarasında kıskançlık sözcükleri taĢır. Dört karaca ağacın dallan arasındakoĢar ve yapraklan ısırır...Gördüğünüz gibi, herĢeyin babası Othin ağaçta asılıdır ve Mesihinçarmıhta asılı olduğu gibi, mızrakla delinmiĢtir: mızrak kendi mızrağıdır;o runlann bilgeliğini kazanmak için kendi kendinin kurbanıdır(kendisi kendisine). Fakat benzerlik daha çok Mesihle değil Bod-hiağacındakiBuda'yladır, çünkü burda amaç aydınlanmadır, kızdırılmıĢbir tanrıya kefaret ve günaha düĢmüĢ bir ulusa merhamet sağlayıpkurtarmak değildir. Ama öte yandan Buda'nır tersine, Ağaçtaki Adamınkarakteri bütünüyle dünya ile dir ve özellikle kahra-manca-Ģairce birdüzen oluĢturur. Hergün büyük savaĢcı-salonunda Ģampiyonlar Ģafaklakalkarlar, zırh giyerler, huzuna girip dövüĢür ve birbirlerini devirirler.Bu onların sporudur. AkĢamlan dönerler ve Valkyries onlara tükenmezbir mead'la(**) hizmet eder, sonra aĢkla onlarla oturur. Ve Ģiir meadınmda sahibi ve dağıtıcısı bu tanrıdır. Çünkü Viking donanmalarının gücüve ihtiĢamı savaĢ sanatlarında, ozanların Ģiirlerindeki sanatta verunlardaki bilgelikdeydi.ġiir Othin'in ale'i(***) idi ve onun Ģiirinde yaĢam gücü vardı. Fakatonun o kadar çok formu ve adı vardır ki onun bilgeliğinden hayretleredüĢmüĢ bir kraliyet adayı bir defasında Ģikayet etmiĢti: 'Bütün efsaneleribilen akıl gerçekten iyi olmalı ve bütün bu adlara yol açanörnekleri bilmek de fena olmamalı'. Mistik bir öğretmen kılığındatanrının kendisini yanıtlar Gerçekten araĢtırıp sıralamak için çok fazlabir bilgi. Ama iĢin özeti, adlarının çoğu ona bu Ģanstan dolayı veril-O Bkz. sayfa 48-49.(**) Mead: ma yalandırılmıĢ bal ve sudan yapılan alkollü bir içki.(***) Ale: bir çeĢit bira (çev. notu).408


mistir dünyada bir çok dil vardır herkes onun adını kendi dilindensöylemenin gerektiğine inanmıĢtır/ böylelikle ona daha iyi dua edebileceklerinive onu kendi yanlarına alacaklarım düĢünmüĢlerdir. Amabu adlar da onun gezilerindeki olaylar da etkili olmuĢtur ve masallardaanlatılmaktadır. Bu büyük olayları anlatamazsan sen de akıllı bir insanolamazsın'.** 2 'Belki de Othin'in en dikkate değer maceralarım, onun bilgisini bizeaktaran, gerçekten de Ģairlerinin sonuncuları olan Hıristiyanlıkiddiasındaki kimseler yazmıĢlardır; Ģiirsel Edda'lann yazarı olduğudüĢünülen Saemund (1056-1133) ve nesir Edda'run yazan, savaĢ Ģefi,ozan Snorri Sturluson (1179-1241). Rönesans Ģairlerinin Kilise öncesiYunan tanrılarından mistik bir dili canlandırmak için yararlanmalangibi bir ruhu önceden canlandırmıĢlardır. Edda sistemi -okumasınıbilenler için- yüzyıllardır Avrupa'nın en önde gelen zihinlerinin güçbulduğu aynı Stoik ve Neoplatonik temalardan kaynaklanmaktadır vePelagiuscu inanıĢı olanlar, doğanın hiç bir zaman katlanamayacağınıdüĢünenler için eski tanrılar meleklerden farklı değildi. Gerçektenonlar kendini hiçe saydıran Hellenist gizemlerin kuzeyli eĢdeğerleriydiler,ikonografilerinden ve ritüel destanlarından Hıristiyanlığınincili türetilmiĢti. Eddalarda da Kelt kahraman masalları gibi,yani Kells Kitabının yılan-aslanları olmadan Ġncil'i düĢünmek (inananbiri söyleyebileceği gibi) değerli bir mücevherin olmamasıdır, fte katrunlan okumayı öğrenenler için -Othin'in kendisini feda ettiği harflerdoğanınkendisi her yerde hazır ve nazır mücevheri barındırır.3. ROMAAĢağıdaki yetkiyle düzenlenmiĢ Hıristiyan mitosu güçlü PapaInnocent m (1198-1215) tarafından Dördüncü Lateran KonsülündeKasım 1215'de ortaya konmuĢtu. Amaç, bütün düĢünen insanlarınbundan böyle düzene girmesini sağlayacak nihai Procrustes(*)yatağını saptamaktı. Ve gerçekten Kilisenin parlak bir devlet adamınınzamanında düzenlenmiĢlerdi, seçkin kaleminden 4800'den fazla kiĢiselmektup kalmıĢtır. Tarihçiler ona 'papaların en büyüğü'(*) Procrustes: Yunan mitolojisinde boylarını yatağa uydurmak içinkonuklarının kol ve bacaklarını kesip uzatan veya kırıp kısaltan dev.(çev. notu).


adını verirler. Din tarihlerinde IV. Lateran Konsülü Ortodoks oydaĢmanındünyanın hâlâ görmediği sapıklık üstünde en korku uyandıranzaferini sağlayan bir toplantıdır ve toplantıyı Papa düzenlemiĢ vebaĢkanlık etmiĢtir. Üa bin yıldır saygı gösterilen incili insanoğlununbildiği en saf cümleyle aĢk ilkesi ile yorumlayan papalık gücünün dezirvesidir.Petrus'un anahtarlarım elinde tutan bu büyük mirasa Ģöyle yazmaktadır:'Ġnanıyor ve açıklıyoruz ki; yalnızca tek gerçek tanrı vardır: sonsuz,sınırsız ve değiĢmeyen, kavranılmayan, her Ģeye gücü yeten veanlatılamaz, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, gerçekte üç kiĢi fakat özündebir, yapısında ve doğasında hepbirlik; Baba kimsenin değil, Oğul yalnızBabanın ve Kutsal Ruh aynı ikisi gibi, baĢlangıcı olmayan ve sonubulunmayandır; Baba doğurtur, Oğul doğar ve Kutsal Ruh sürer; özleribirdir ve aynıdır ve birlikte kadiri mutlaktır ve birlikte sonsuzdur;herĢeyin tek ilkesi, görülen görülmeyen herĢeyin yaratıcısı, ruhsal vebedeni olarım yaratıcısı; Onun herĢeye yeten gücüyle zamanınbaĢlangıcından beri yaratılıĢın iki formu da, ruhsal ve bedeni olankurulmuĢtur, meleklerinki ve dünyevi olan, ve sonra ruh ve bedendenoluĢan insan yaratılmıĢtır. ġeytan ve öteki cinler de Tanrı tarafındanyaratılmıĢtır; onlar kendi yaptıklarıyla kötü olmuĢlardır. Fakat insanġeytana uyarak günah iĢlemiĢtir.Kutsal üçlü, ortak özünden dolayı bölünemez, kiĢinin niteliklerindenuzaktır, önce, mükemmel tasarlanmıĢ çağların sırasına göre, insanoğlununkurtuluĢunun bilgisini Musa'ya vermiĢtir ve öteki peygamberlerleöteki kullarına iletmiĢtir.Sonunda tek tanndan olma Tanrı Oğlu, Mesih îsa, bütün üçlününvücut bulmuĢ hali, Bakire Meryem'den Kutsal Ruh yoluyla doğmuĢ veinsan yapılmıĢtır, insan ruhu ve etine bürünmüĢtür, iki yapılı birinsandır, yaĢam yolunu bütün açıklığıyla göstermiĢtir. O, kutsallığındandolayı ölümsüzdür ve acı çekmez, fakat, insanlığından dolayı acıçekebilmiĢtir ve ölümlü olmuĢtur. Ve O, insanoğlunun kurtuluĢu içinçarmıhda acı çektiği ve öldüğü için, cehenneme inmiĢ, ölümden tekrardirilmiĢ, cennete yükselmiĢ, fakat ruh olarak inmiĢ ve gövdesiyleyükselmiĢtir ve dünyanın sonu geldiğinde iki Ģekliyle birden gelmeküzere yükselmiĢtir, dirileri ve ölüleri yargılayacaktır, her insanı -yaptıklarına göre değerlendirecek, günahkarların ve seçkinlerin iĢlerinegöre karĢılıklarım verecektir, onlar Ģimdiki gövde-410


leriyle kıyam edecekler, yaptıklarına göre onu edinecekler; iyi veyakötü, kötü olanlar sürekli bir cezaya çarpılacak, iyiler Mesihin sonsuzrahmetine kavuĢacak.inananların tek evrensel bir Kilisesi vardır, onun dıĢındaki hiç birinsan kurtalamaz, Mesih Isa bu Kilisenin papazı ve kurbanıdır, eri vekanı sunakdaki ekmek ve Ģaraptadır, ekmek gövdesinin özüyle birdirve Ģarap kutsal güçle kanı olmuĢtur; birliğin gizemini sağlamak için,bizler Ondan, Onun bizden aldıklarını alabilmemiz için. Ve bu, doğruayini, papazdan baĢka kimse yapamaz, Kilisenin anahtarlarına papazsahip olmuĢtur ve atanmıĢtır, Mesih Isa kendisi bunu havarilerine vehaleflerine bırakmıĢtır.Fakat vaftiz ayini, kutsal suda Tannya, bölünmez üçlüye, Baba,Oğul ve Kutsal Ruha dualarla yapılır ve Kilise yoluyla herkese bağıĢlanmıĢtır,ister çocuk ister yetiĢkin olsun, kurtuluĢu getirir. Ve eğerbir kimse vaftizden sonra günaha düĢerse, gerçek bir kefaretle herzaman kurtulabilir.Yalnız bakireler ve iffetli olanlar değil, evliler, dullar doğru inançve Tanrıyı memnun eden iyi iĢlerle sonsuz lütufa kavuĢacaklardır.^43 )Bu gösteriĢli öğretide, Kilisenin bütün açıklamalarında olduğugibi, Augustine'in sapık Felagius'a karĢı savunduğu inanç zimni olarakvardır. Pelagius'a göre Adem'in düĢüĢüyle insan yapısı öyle bozulmuĢturki, onun iradesi, özgür olmakla birlikte, kutsanana kadar(insanın kendi becerisiyle değil yalnızca Tanrının hareketiyle) yalnızcagünahı amaçlar; ve Augustine'in Donatistlere karĢı savunduğutemel görüĢü de zimni olarak sözkonusudur; insanın dünyada kurtuluĢuiçin güvenilir tek yer olan Kilisenin, dinadamlarırun niteliğinebağlı olmayıĢı esastır: iĢe bakın ki, Augustine döneminde rahmet denilengöze görülmez malın garantili tekeli (ve elbette sevkiyat ve yetersizliğineiliĢkin hiç bir kanıt da ileri sürülemez) malm aĢılandığı kimseleriçin kurumlaĢmanın yayılıĢı ve büyümesi rakipsiz bir avantajken,Innocent HI döneminde suçlanamaz dinadamlarırun garantiye alınmıĢgüçleri öyle tehlikeli ve karanlık bir boyuta ulaĢmıĢtı ki Konsüldoğrudan bunu önlemek için toplanmıĢtı. Ortodoks dinadamlannıngüçlerini kötüye kullanmalarım protesto eden Gnostik ve Do-natisttipde mezhepler güç ve sayı olarak geliĢiyordu. Henry Charles Lea'nınklasik yapıtı Engizisyonun Tarihi'nde Ģöyle anlatılıyor: 'halkınduyguları artık Hıristiyanlığın rahmet ve sevgisi ile etkilenmiyordu;teslimiyet artık, kurtuluĢ sözüyle satın alınıyordu, inanç ve boyuneğ-411


me ile elde ediliyordu, veya cehennem azabı tehdidi ile zorlanıyordünyevi soruĢturma korkusuyla yaratılıyordu'/ 44 ' Ve dinadamlarınınkendileri bu arada Mesihin ikinci geliĢindeki yargı koltuğunda, sağdakoyunların yanında yer alacaklarına, solda keçilerin yanında bulunuyorlardı.Innocent'in kendi döneminden iki örnek yeterli olacaktır, tiki,Besonçon baĢpiskoposu Gerard de Rougemont, ikincisi Toul PiskoposuMaheu de Lorraine.1198 yılında Rougemont un yazısı, onu yalan yere yemin etme,kutsal sıfatından kar sağlama ve zinadan mahkum ettirdi fakat Ro-ma'yaçağrıldığında suçlayıcılar iddialarını soruĢturma gereği duymadılar.Fakat suçlamalarını geri de almadılar ve Tanrı ġeriatının ulu efendisiInnocent III hoĢgörüyle Mesih'in gayrimeĢru iliĢkiyle ilgili yargısınadayanarak (kadının üzerine sizden günahsız olan önce taĢ atsın^45 ))rütbeli din adamını kendisini temizlemesi ve günahından kurtulmasıiçin eve gönderdi. Ve de Rougemont da gerçekten eve döndü, yeğeniylegayrimeĢru yaĢamak için; Remiremont baĢrahibesi ile ve ötekicariyeleriyle de daha az samimi olmayan yaĢamına döndü. Bunlardanbiri rahibeydi, biri papazlarından birinin kızı, bu arada eyaletinde hiçbirkilise kendisine ödemede bulunmadan kutsanmıyordu, ona rüĢvet verenkeĢiĢ ve rahibeler manastırlarlarından ka :ıp evlenmek için izinalıyorlardı; normal dinadamlan da onun zorlamalanyla köle gibiyaĢamaya itildiklerinden sayıları düĢüyordu. 1211 yılında ona engelolmak için ikinci bir giriĢimde bulunuldu fakat kolayca sürüncemedebırakıldı, ta Lateran Konsülünün toplanma zamanında halkı ayaklanıponu kovalayana kadar. Bellevaux Manastırına çekildi ve orada huzuriçinde 1225'de öldü/ 46 'Toul Piskoposu Maheu de Lorraine, kovalamanın inançlı bir taraftarıyken,kendi kızı Epinal rahibesi eliyle cariyeyle yaĢıyordu. 1200yılında kutsanmıĢtı. Kilise toplantısından iki yıl sonra fakirliğe düĢerekInnocent e yerinin değiĢtirilmesi için baĢvurdu ve ancak bir çok karıĢıkkomisyonlar ve ricalardan sonra Ģiddet hareketlerine de baĢvurarak1210'da azledildi. Yedi yıl sonra telefi Renaud de Senlis'in ölümüneneden oldu ve bundan sonra kendi 'amcası Lorraine Dükü Thiebaultkazayla ona rastlayınca, orada vurup onu öldürdü/ 47 'Kendisi de bir zaman teoloji öğrencisi olan ozan Peire Cardenal(1205-1305?) aĢağıdaki Ģiiri yazmıĢtır:412


KeĢiĢlerin ve rahiplerin örnek olduğu doğrudurHepsinin uyduğu sert kurallara,Fakat bütün hilelerin en boĢuna olanı budur,Gerçekte, iki misli iyi yaĢadıklarını biliyoruz, • Aynıevde yaptıkları gibi, yemin etmiĢlerse de,Ve bütün alaylı perhiz gösterileri, YaĢamonlannkinden güzel olamaz, gerçekten,Özellikle de yalvaran keĢiĢlerinki,Cübbeleri dolandıkça sallanıp ne olduklarım gösterirBunlar birçok inĢam Düzene iter Birçok değersiz kiĢiyi,acil gereksinim içindekileriServet arayıp, ayıp iĢlerde çarçur edenleri,Sonra cübbeleri onları soygunlarından kurtarıra 48 'Büyük minnesinger(*) Walther von der Vogelweide de (1198-1228)yazmıĢtır:Sizin yöneticileriniz orda burda soygun yapıyor, öldürüyor,Ve koyunlarınıza bir kurt bekçilik ediyor.^Clairvauxlu Saint Bernard da (1090-1153) Ģu soruyu soruyor:'Önde gelen din görevlileri içinde kim bana cemaatini kusurlarındanarındırmak yerine ceplerim boĢaltmayı düĢünmeyeni gösterebilir?'* 50^Ve Bingenli Saint Hildegarde'dan (1098-1179): "Din görevlileri kiliselerigasp edenlerdir, onların tamahı kiliselerin elde edebileceği herĢeyitüketir. Zulümleriyle onlar bizi fakirleĢtiriyor ve kendileriyle birliktebizi de zehirliyorlar'.* 51 'O zaman on ikinci yüzyılda Avrupa'da yalnız güçlü bir dinadamlığıdüĢmanlığı değil fakat köktenci bir dinsel sapıklığın geliĢmesininmerak edilecek bir tarafı yok. Güney Fransa'da Cathari veya Albigenseleren iyi toprak ve Ģehirlerde bu akımın en tehdit edici örnekleriydiler.Bu mezhebin papa tarafından kökünün kazılmasının uzunkorkunç öyküsünü nakletmeye gerek yok. Buradaki amacımız açısındanönemli olan nokta Albigensianizmin Maniheist dinin bir türdiriliĢi gibi görülmesi. Maniheizm bu zamanlarda Bulgaristan, Bosna,Macaristan ve sonra Ġtalya yoluyla Avrupa'ya girmiĢti ve en fazla tru-(*) Minnesinger: Ortaçağ Almanyasında lirik Ģair ve aĢık (çev. notu).413


adorlar yoluyla Güney Fransa'da geliĢmiĢti.Augustine'in Hıristayanlığı gibi Maniehizm de doğayı bozulmuĢkabul eder, fakat Adem'in düĢüĢünden dolayı değil, dünyayı kötü tannyarattığı için. Ve kurtuluĢ ayinlerle sağlanmayacakhr, büyü yapıyormuĢgibi, erdemle sağlanacaktır. Hıristiyan eleĢtirmenlerin görüĢü,Maniheizmi, kendi dinadamlarının maddi karanlığın tuzaklarınadüĢmüĢ ruhu ve ıĢığı kurtarıp normal duruma getirecek erdemin gerçekve tek yolu olduğu iddiasıyla yalanlamak oldu. Mitos onun anlamınıkavramamıĢ kimselere elbette acaip görünmüĢ olmalıdır (gerçiHıristiyan mitosun kendisinden veya sözcük anlamıyla anlaĢılanherhangi bir mitosdan daha acaip değildir ama) fakat bu zamanda vazettiği erdemlere örnek olarak saygm bir dinadamı tipi yaratılmasındaĢaĢırtıcı bir etkisi olmuĢtur. Ve sonuç geniĢ, Kilise için tehlikeli birpopülerlik yaratmıĢ, buna karĢı Ģiddetli önlemler uygulanmıĢtır.GörünüĢte birçok Albigensian mezhep vardır, ama hepsinin dik-katçeken niteliği 'arınmıĢ' veya 'ermiĢ' diye bilinen yüce-azizlerin zahidyaĢantılarıdır: Cathari. Budizmde olduğu gibi burada da temel fikiryeniden yaratılıĢ ve kurtuluĢtur: ruhun birçok yaĢamında süren geliĢimicehalet ve hezeyanda tıkanıp kalmıĢtır ve aydınlanma ile kurtulup nihaidurumuna varacaktır. YaĢayan Buddhalar gibi, Cathari de 'inananlar'için yolgösterici ve örnektirler, inananlar henüz kurtuluĢun büyükferagat sıçramasına ruhsal olarak hazır değillerdir. Ġnananlar,auditore'ler evlenebilir ve et yiyebilir: ermiĢler, boni homines, sofuvejeteryandırlar. Albigensian Cathari yazıları yokedil-diğinden ve onlarhakkındaki bilgimizi düĢmanlarından öğrendiğimiz için onların iyiyanları hakkında söyleyebilecek çok az Ģeyimiz var. Fakat bonihomines'in auditores tarafından büyük saygıyla karĢılandığını biliyoruz;bütün önemli Catharan riti ruhsal bir baĢlangıç gizemidir,Consolamentum olarak bilinir. Bir tür mutlak oruçla intihar, Endura adıverilmiĢti, azizlerce uygulanıyordu (Hindistan'ın Jain'leri gibi)^2)veHıristiyan baskısı altında, sözünden dönmeleri veya kazık tercihinezorlandıklarında inananlar ve ermiĢler, ikisi de ikincisini seçiyorlardı.Gerçekten, Henry Charles Lea'nın sözleriyle, 'Eğer Ģehitlerin kanlarıgerçekten Kilisenin tohumuysa, Ģimdi Avrupa'da egemen olan dinManiheizm olurdu'/ 53 ' 1017 kadar eski bir tarihde, halk içinde sapıklarınyakıldığına iliĢkin en eski kayıttır, tutuklanan on beĢ Albi-414


gensiandan on üçü Orleans'da dönmediler ve kazığa geçirildiler.1022de Toulouse'da bir baĢka idam oldu, 1051 de Saksonya Goslar'dabir baĢkası. 154 ' Bir yüzyıl sonra 1163'de Çologne'de yakılanlar, yanıpkül olmayı kabul etmekteki rahathJdanyla büyük etki yarattılar.Önderleri Arnold, tutuĢmuĢken, yanında yananların baĢlarına kurtardığıkolunu koydu ve sakin sakin Ġnançlarınızda sadık olun, bugünLawrence'a kavuĢacaksınız" dedi. Oxford'da yakılan bir baĢka grubunönderi, Gerhard, cemaatiyle ateĢe yürürken Ģarkı söyledi: 'insanlarsana küfredince sen kutsanırsın'. Ve Güney Fransa'da tamamiyle nefretuyandırıcı Albigensian Seferinde, 1209-1229, Minevre KalesinindüĢmesinden sonra yüz seksen kiĢi birlikte kazığa gitti ve festivalinkeĢiĢvari tarihçisi "kuĢkusuz Ģeytanın Ģehitleri geçici ateĢten ölümsüzalevlere geçtiler' diye yazdı. (^Güney Fransa'da Kilisenin sorunu, aristokrasinin aforozlara, cemaattenuzaklaĢtırmaya, fermanlara, kurul ve papa elçilerine veyasapıklığı bastırmak için Roma'nın yaptığı herĢeye kayıtsız kalmasındankaynaklanıyor. Ve 1167 yılında Cathari Toulouse yakınında St.Felix de Caraman'da kendi konsülünü toplayınca kıyamet koptu. Enbüyük baĢkanları Piskopos Nicetas baĢkanlık yapmak üzere istanbul'dangeldi; Toulouse, Vald' Aran, Carcassonne, Albi ve Loire kuzeyiFransa'sı için boĢ olan piskoposlar seçildi; Toulouse ve Carcassonnesınırları arasındaki anlaĢmazlığı çözmek için kurul üyeleri belirlendi,ve Lea'nın belirttiği gibi, 'kısaca, kurulu ve bağımsız bir KiliseniniĢleri görüldü; kendisine Roma Kilisesinin yerine geçecek gözle bakıyordu'S5 ®Fakat Roma, karĢılık verdi. Papa Alexandar III (1159-1181) 1179yılında Hıristiyanlık içinde bir haçlı seferi düzenlemek gibi daha önceatılmamıĢ bir adımı ilan eden Lateran Konsülünü topladı. Ġki yıllık birafla (yani Araf da ruhun bulunuĢunu iki yıl kısaltma sözüyle) bütünsilahlananlar ve bu dava için ölenlere sonsuz kurtuluĢ vadedildi.Görünür bir ödeme olmadan, böyle bir ordu toplandı ve 1181 yılındabu ruhsal kuvvet Beziers Vikontunun topraklarına girdi, kuĢatmadansonra Lavaur Ģehrini aldı (Albi ile Toulouse arasında kale Ģehri). VikontesAdelaide ve önde gelen birkaç Cathari lideri daha bu kaledebarınmaya, çalıĢmıĢlardı. Sularla çevrili Ģehir, kayıtlara göre, ancak birmucizeyle alınabilimiĢti, ve bütün Fransa'da kan damlayan etiketlerHıristiyan ordusunun zaferini inananlara ilan ettiler/ 57 ) Haçlı kuvveti,kendisi için cenneti kazandıktan sonra dağıldı ve devam eden415


sapıklık için baĢka birĢey yapılmadı, ta ki Papa Innocent ĠÜ, öldürülmeleriiçin 1209 yılında Lyons Ģehrinden çok büyük bir ordu toplayanakadar.Bunlar, bütün Avrupa'da her türlü sapık grupların yakalandığıyüzyıllardı, tik Haçlı Seferinin (1096-1099) önce Papa Urban II, sonrabir tür fanatik Pierrei Hermite tarafından vazedilmesi (eĢeği bile dinsel saygı konusu olmuĢtu) en ünlüsüdür. Köylüler topraklarındanalınmıĢ ve Ģöyle ya da böyle ateĢ dalgalan halinde ya yolda ya KutsalTopraklarda felakete uğramıĢlardır. 1212 yılındaki Çocukların HaçlıSeferi fareli köyün kavalcısının kutsanan baĢka bir sürek avıydı. Benzer olaylar daha küçük büyüklüklerde çeĢitli boyutlarda her yerdeyayılmıĢtı. Örnek olarak Kara Ölüm yılında on dördüncü yüzyıldagarip dans salgınları zirvesine varmıĢtı/ 58 ) Bele kadar çıplak, baĢlankumaĢlarla sarılmıĢ kendini kırbaçlayanlar sürüsü, ellerinde bayraklar, yanan mumlar ve oynayan kırbaçlarla, ruhsal Ģarkıların sesiylekendilerini kırbaçlıyorlardı; yollarda bunlara rastlanabilirdi.( 59 ) MeĢinin öğüdünün de -dua ettiğin zaman kendi iç odana gir, ve kapını kapayarak gizlide olan Babana dua et* 60 )- tutulmadığı bir çağdı. Innocent'ınordu çağrısı, bu nedenle, büyük duygusal bir yoğunlukla'karĢılandı. Soylulardan ve avamdan asker toplamak Avrupa'nın heryanma yayıldı, Bremen'e Burgundy ve Nevers'e kadar ulaĢtı; ve Almanya'da kasabalar ve köyler dinsel ateĢlerini papanın haçlı ordusuna katılıp söndüremeyen tutuĢmuĢ kadınlarla doldu, sokaklar ve yollar elbiselerini soymuĢ, çıplak, yalnız veya gruplar halinde koĢuĢankadınlarla dolmuĢtu. -/,Papa Innocent, sürüsünü toplamadan iki yıl önce, Albigensian akrabalarınınve arkadaĢlarının istedikleri gibi tapınları için koruyuculuklarınıyapan Toulouse Kontu Raymond'u aforoz etmiĢti; kontunbütün halkı ona bağlılıktan, antlarından ve görevlerinden kurtarılmıĢlarve papanın elçisi hemen kontla bir tartıĢmadan sonra bir Ģövalyeninmızrağıyla öldürülmüĢtü. ĠĢin arkasında Raymond görülüyordu -belkigerçekten yoktu ama- ve kiĢiliğini ve ruhunu kurtarmak için kont,utançla, papanın koĢullarında cezasına razı oldu. Bunlar, sonraöğrendiği gibi, en önemli yedi kalesini Kiliseye terketmekti, eğerkendisinin suçsuzluğunu kanıtlarsa, sonradan suçsuzluğu ilan edilebilirdi.Raymond, üzüntüyle, bu beklenmedik olay karĢısında sapıklarlailiĢki kuran dindarların gözden çıkarılacağı -veya çıkarılması gerek-416


ligi- ilkesini unuttu. St. Gilles kilisesinin kapısında, bele kadar soyunmuĢ,papa elçilerinin önüne çıktı ve St. Gilles azizleri üstüne mahkumedilse de Kilisenin her türlü kararına uyacağına yemin etti. Elçi,atkısını yular gibi kontun boynuna doladı ve sırtına kırbaçlar inerkenonu lordlarının nasıl gözden düĢtüğünü görmek için toplanmıĢ meraklıkalabalığın «arasından, suçsuzluğunun ilan edildiği yüksek sunağakadar sürükledi Sapıkların ülkesinden kökünü kazıması, bütünYahudileri görevlerinden atması, yağma edilen bütün Kilise mallarınınyerine konması, keyfi bütün haraçları kaldırması ve haçlılara katılmasıkoĢuluyla affedildi. Ve sonra, verdiği Ģehirler ele geçirilince -Innocent'in planı da gerçekte buydu- tekrar aforoz edildi. HıristiyanHaçının güçlü ordusu büyük geliĢimine baĢladı, Fransa' nın en zengintopraklarına girdi.Yirmi bin süvari ve iki yüz bin yaya vardı. Ġmparatorluğun bütünparası katkıda bulunmak zorundaydı, aforoz tehlikesi alandaydı, vesonsuz ödül ücreti herkese bol bol verilebilirdi. Önce fuar Ģehri Beziers'induvarları düĢtü ve bunu izleyen katliam o zamana kadar Avrupatarihinde görülmemiĢ bir boyuttaydı: papa elçileri yaklaĢık yirmibin kiĢinin kesildiğini bildiriyorlar - yalnız yedi bin kiĢi korunmak içinkaçtıkları Mary Magdalena Kilisesinde kesilmiĢti; yetki verilmiĢ olanelçiye, bazı sapıkların Ortodoks görünerek kaçabileceğinden korkutarak,Katoliklerin bağıĢlanıp bağıĢlanmayacağı soruldu. O dayürekten bir tanrı göreviyle gerçek ruha sahip olduğu için, 'Hepsiniöldürün, Tanrı kendininkileri bilir' dedi. ġehir ateĢe verildi ve güneĢ oakĢam, papa ve kilisenin kutsal sevgi AġK tohumu (AMOR) olmadığıfakat tersi olduğu (sözcük tersten okunduğunda görüldüğü gibi) görüĢünügösteren bir görünümle battı. Onlara göre tek cehennemdünyadakilerin yarattığı cehennemdi. Bunu Carcassonne'in düĢüĢüizledi: Ģehir, korkuyla, teslim oldu ve halicin gitmesine izin verildi.Günahlarından baĢka birĢey alamadılar, erkekler külot pantolonlankadınlar çuval elbiseleriyle ayrıldı ve Mesih Krallığı sözü alan orduĢehre girdi. Yaz sonu, ulu papa, seçkin Latin üslubuyla, beĢ yüz Ģehirve kalenin Ģeytanın hile ve kötülüklerine hizmet edenlerin elindenzorla alınmasının coĢkun neĢesini yazıyordu." 1 *Kont Raymond'un Ģehri Toulouse listede bundan sonra geliyordu...Fakat ilgilenen okuyucu bu kirli tarihin devamını tek baĢınaokuyabilir. Yirmi yıl daha sürdü ve Güney Fransa'yı harabeye çeviripRoma Kilisesinin tek basma uranlığını daha önce görülmedik bi-417


çimde güçlendirdi. Çünkü, Çin, Hindistan ve Levant'ın büyük tarihlerinintersine, oralarda gördüğümüz gibi iktidar eliti ciddi bir muhalefetolmadan doğaüstü niteliklerinden sözedilir, Avrupa'da mitsel gidiĢhiçbir zaman uzun boylu egemenlik kuramadı. Ne Yunanistan veRoma'da, ne Kelto-Germen <strong>Batı</strong>da, Doğudaki gibi, kralların veya rahiplerin,en geliĢmiĢ akılların esini bile olsa, insanların ne yapacağınahatta ne düĢüneceğine iliĢkin kutsal bir hak ve görevleri olduğu görüĢüolmamıĢtır. Orta Çağın baĢlarında Hıristiyan misyonu geliĢimiçindeyken, dinadamları zamanla mitoslarını ülkeye kazıyabileceklerinive sonsuza kadar bir tür Avrupa halifeliği veya papa firavunluğubürokrasisi gibi yönetebileceklerini sanmıĢlardır. Fakat dahagüçlerinin doruğunda, Innocent III iktidarında, bütün proje açık birçürüme içindeydi ve yalnız baĢarısızlığa doğru gidebilirdi, insanlardüĢünmeye baĢlamıĢtı ve Avrupa'nın bireysel hak anlayıĢı, LevantenoydaĢma ve mutlakiyet bahanesinden kopmaktaydı.Catharan belirtiler yalnızca yükselen akımın bir belirtisiydi; ne tehditler,ne yakma, kamçılama veya aforozlar akımı durduramadı hattadindiremedi. Örnek olarak:Fiore'de, Monte Nero'da San Giovanni manastırının kuru-nısu FlorisliJoachim (1145-1202) 21 Ocak 1204de Innocent IIl'ün takdirini kazandıve kilisesinde huzun içinde öldü. Fakat ilginç eseri Expositio inAppocalypsiride 1260'da Arles'de toplanan Konsülde mahkum edilenbir tarih görüĢünü iĢliyordu. Konsülde bütün eserleri ve onun etkilediğibütün zahid manastır akımı mâhkum edilmiĢti. Kısaca tarih görüĢünegöre insanoğlunun tarihi üç dönemde incelenmeliydi: 1. Baha'nın Çağı(Eski Ahit), 2. Oğul'un Çağı (Yeni Ahit ve Kilise), 3. Kutsal RuhunÇağı, Roma hiyerarĢisinin yok olup bütün dünyanın Tannyla doğrudaniliĢkisi olacağı ruhlar manastın dönemi.Joachim'in papalık karĢıtı polemiği zamanının bir çok dindar kiĢisinietkiledi. Sayısız Fransisken, Assisili Francis'de (1182-1226) papalıkörgütünün dağılacağı üçüncü çağın baĢlangıcını gördüler. Bir dizi garipakım da Kutsul Ruhun vücut bulduğuna inandıkları çeĢitli kiĢilerinçevresinde geliĢti. 1260'da Milano'ya gelen ve 1281 'de ölen dindarhanım Guglielma ve gene kader yılı 1260'da Parma'da havarielbisesiyle görünen ilginç genç Segarelli gibi. 1260 yılı Florisli Joachimtarafından Kutsal Ruh Çağının baĢlangıcı olarak bildirilmiĢti. Segarelli,önce görece zararsız olan papaz-karĢıtı mezhebin merkezi oldu, hızlabüyük bir etki yarattı, soruĢturmalara tepki olarak fanatik418


îr Ģiddet kazandı, ve bir çok üyeleri kazığa gitti. Segarelli'nin kendisi1300 yılında büyük papalık jübilesinde yakıldı. Ġzleyicilerinin önderi,cesur Dolcino, yardımcısı Longino Cattaneo ve Margherita di Trank,Avrupa tarihinin en ĢaĢırtıcı, umutsuz gerilla savaĢından sonra, yediyıl sonra yakalandılar ve öldürüldüler Soylu aileden gelen ve tanınmıĢgüzelliği olan hanım Dolcino'nun gözleri önünde kızartıldı, Dolcino'nunkendisi Vercelli Ģehri çevresinde bir arabayla dolaĢtırılarakkızgın kerpetenlerle parçalara ayrıldı, arkadaĢı Cattaneo Hıristiyankasabası Biella'nın eğitimi için aynı parçalanmaya uğradı.* 62 'Dante Alighieri (1265-1321) keĢiĢ Joachim'i cennete yerleĢtirir* 63 ',fakat Dolcino'yu cehenneme atar görülüyor.* 64 ' Bildiğimiz gibi kendiside 1302 yılında papaların dünyevi kibrine mitsel bir yanıt vererek papalıktarafından yakılmaya mahkum edilmiĢti. Dantenin görüĢünegöre, Roma imparatorluğu da Kudüs Krallığı kadar kutsal bir kararlakurulmuĢtu, imparator, Romanın kalıtçısı, laik düzeni temsil ediyordu,papa da Kudüs'ün kalıtcısıydı ve ruhsal düzenin temsilcisiydi, çünkükrallık, Mesihin dediği gibi, bu dünyada değildi. Dante Convi-vio'nunDördüncü Tezinde 'Roma Ġmparatorluğunun baĢlangıcı güç değilmantıkdı hatta kutsal mantıktı' diye yazar.* 65 ' Ve harika bir biçimdeiki düzenin tarihini yazar, Roma ve Kudüs'ün zamanla nasıl çakıĢtığımanlatır: Aeneas'm Ġtalya'ya geliĢi Davud'un doğumuyla çakıĢır,Roma'nın Augustus zamanında mükemmelliğe ermesi Mesihindoğumuyla çakıĢır. Dahası, Roma'nın bütün geliĢimi kutsal esin sahibiyurttaĢlarla ve kutsal mucizelerle korunarak bunların ardı sıragelmiĢtir. Dante diziyi değerlendirdikten sonra sonuca varır: 'Doğrusu,Ģu düĢüncedeyim ki, onun duvarlarına yerleĢtirilen taĢlar saygıdeğerdir ve onun toprağı insanın vaazedebileceği veya kanıtlayabileceğindendaha değerlidir'.* 66 'Bu yorumun temel noktası, Hıristiyan dünyada, devletin gücüylekilisenin gücünün eĢit biçimde kutsal kaynaklı olduğuydu. Ve uygulamada,yetke, herbirinin kendi çevrenine aitti. Dinsel kalıtım Musa'nın Ahdinden ve peygamberlerin öğretisinden gelirken, laik dünyadada Roma Hukukundan türetilmiĢti. Bu kitapta Kilisenin devletin iĢlevlerinigaspetmek için çabalarını ve onların yolaçtığı felaketlerlebaĢarısızlıklarını anlatamayız. Ġlki Dante'nin zamanında oldu, PapaBoniface VIII (1294-1303) ilahi Komedya'da cehennemin sekizinci dairesineyerleĢtirilince Unam Sondam diye bilinen kutsanmıĢ bir gaf yaptı,dünyada hiçbir monarkm yapmadığı bir cesaretle dünya iktidarını id-419


dia etti. Papa, 'Biz açıklıyor, söylüyor ve tanımlıyoruz ki, her insan içinRoma papalığının yurttaĢı olmak kurtuluĢ için Ģarttır' diye yazdık 67 )Ġkinci cümlede Roma krallarına geldi ve Tanrının güneĢ ve ayı yarattığıgibi kilise gücünün mecazi güneĢini ve laik gücün mecazi ayınıyarattığını ekledi: 'Ve ayın güneĢten alıp sakladığı ıĢıktan baĢka ıĢığıolmadığı gibi, hiç bir dünyevi gücün de kilisenin gücünden baĢka gücüyoktur'.* 68 * Fransa kralı Güzel Philip IV (1285-1314) Boni-face'ninkendisini sapıklıkla suçlayıp ordu göndererek tutuklayınca, mecazigüneĢ ne kadar ĢaĢırmıĢtır. YaĢlı dinadamı Ģoktan öldü ve ondansonraki papa Roma'da değil Avignon'da oturan bir Fransız oldu.1377'den itibaren biri Avignon biri Roma'da bulunan ve birbirleriniaforoz eden iki papa oldu. 1409'de Pisa'da kardinaller konsülü birbaĢkasını papa seçti ve papalar üç oldu. 1414-1418'de Constance'detoplanan büyük konsül -6500 kiĢi katılmıĢtı ve en âzından 1600'ü soyluydu,700'ü halkdan kadınlardı (kadınlar, kayıtlara göre sayısız succubi(*)tarafından ilave edilmiĢlerdi)- yalnızca popüler John Huss'un(1373-1415) tuzağa düĢürülüp yakılması kararıyla Kilisenin baĢıboĢdağılıĢını hızlandırdı. Bu karar da bir yetkilinin dediği gibi 'yüzyılın enciddi hareketiydi'.* 69 *Konsüle güvenlik garantisi ile reform tartıĢmasını sunmak içinkendi isteğiyle gelen Bohemyalı kibar papaz tuzağa. düĢürüldü, iğrençbir hücreye el ve ayaklarından zincirlendi, amansızca hiç öğretmediğiĢeyleri öğrettiğini itirafa zorlandı ve yalan yere yemin etmeyireddedince, 6 Temmuz 1415'de, kayıtlı en muhteĢem auto da fe'de,Constance katedralinde tanınmıĢ bir kalabalığın önünde, resmi papazelbisesinden soyulmuĢ, makasla katolik traĢlı olan saçları kırpılmıĢ,tırnaklan kazınmıĢ (papaz atandığında papaz yağıyla yağlanmıĢtı),üstünde 'sapıklığın önderidir' yazılı olan, Ģeytanlar boyanmıĢ konibiçirninde bir Ģapka baĢına geçirilmiĢ ve Kilisenin ĢaĢmaz iradesininyerine getirilmesi için Kilisenin sivil görevlilerine yakılmak üzereverilmiĢtir, tki kez 'Mesih Ġsa, yaĢayan Tanrının Oğlu, bana merhametet!' diye bağıran sesi duyulmuĢtur. Bu arada alevler ve duman rüzgarlabedenini kaplamıĢtı. Külleri ve çevredeki toprak Ren nehrine atılarakanı olarak saygı görmesi engellenmiĢtir.* 70 * Bu küllerden, tam biryüzyıl sonra, Luther yükselmiĢ ve ondan sonra('" Succubı uvkuda erkeklere görünen ve onları baĢtan çıkaran diĢi Ģeytanlardır.420


Roma Katolik Kilisesi <strong>Batı</strong> Avrupa'da çekiĢen burçlardan biriolmuĢtur.4. AMORDürtya mitoloji tarihinin geniĢ anlamıyla, orta Çağın sönümlenmesidöne/ninde ve Reformasyona gidiĢte ana yaratıcı geliĢim, kiliseotoritesine karĢı bireysel bilinç ilkesinin yükselmesidir. Bu önce, AvrupadüĢüncesinde Ve sonra, bugün gördüğümüz gibi, dünyada, kahinanlayıĢının iktidarının sonunun baĢlangıcını gösterir. Ve yeni bucağınĢafağı sokmuĢtur, Ģimdiden geçmiĢin yüksek kültleri gibi büyük birgeliĢim göstermiĢtir -maddi olduğu kadar ruhsal ve ahlak olarak- aynigeçmiĢtekilerin paleolitik insanın basit kabile düzenini aĢtığı gibi.tikel, Doğu ve <strong>Batı</strong> dünyalarının mitolojilerini araĢtırmamız boyunca,ırkımızın neredeyse sonsuz gibi görünen ilk döneminde, avcılıkve toplayıcılık tek geçim kaynağıyken, toplumsal grupların küçükolduğunu ve bireysel uzmanlaĢmanın bulunmadığını görüyoruz.Cinsiyet ayrımı gerçekten belirgindir ve Ģaman görüĢünün armağanınasahip olanlarla toplumun geri kalan kesimi arasında da ayrılık vardır.Buna rağmen, îlkel <strong>Mitoloji</strong>'de belirtildiği gibi, ava kabilelerin ilkdöneminde, temelde 'her birey teknik olarak bütün kültürel kalıtımınsahibidir ve topluluklar bu nedenle pratik olarak eĢit bireylerdenoluĢur'.^Ġ.Ö. 7500 ve 5500'lerde çekirdek Yakın Doğuda besin yetiĢtirme,tarım ve hayvancılığın icadıyla yeni ve önemli bir aĢama baĢlamıĢtı.Sonuç olarak, topluluklar önemli oranda büyüdü, uzmanlaĢmıĢ bilgi veinsan tipleri geliĢti. Bizim çalıĢmamız açısından bunların en önemliside profesyonel, tam-zamanlı çalıĢan kahinler sınıfıydı, baĢka konularlabirlikte yıldızlı semalafîn gözlemiyle uğraĢıyorlardı. Eski, ilkelkültürlerde yöneliĢ yakın çevrenin hayvan ve bitki krallıklarınadoğruydu. Gezgin Büyük Av aĢiretlerinin anlayıĢında, uzanıp gidenovaların büyük, küçük hayvanları, doğanın güç ve gizemlerinin ortayaçıkıĢı olduğu için, mitos ve ritleri de, hayvanlarla insanlar arasmda birsözleĢmenin bulunduğu düĢüncesinde temellenmiĢti. Yemlenhayvanlar gövdelerini kesilmek üzere isteyerek sunuyorlardı veonların yeniden doğumu ve geri gelmesi için belli ritlerin uygulanmasıgerekiyordu. Hayvanlar aynı zamanda samanlara bilgi, güç ve421


uhsal bakıĢ kazandırdığı için onların araçları, kılavuzları oldular. Halkda ritlerde hayvanlar gibi kostümlere büründü ve onları taklit etti.Bitki dünyasının besin kaynağı ve yaĢamın gizemlerine örnekolduğu bölgelerde ise insan varlığı ile bitkisel süreçler arasındaki benzerlikleredayanan mitoslar egemen oldu; doğum ve ölüm ve çürümedensonra büyüme, kiĢilerden bağımsız olarak ritlere yansıdı ve sıksık da savurgan bir biçimde insan kurbanları ile yaĢamın güçleri(ölümden elde edileceği düĢüncesiyle) artırılmak istendi.Çekirdek Yakın Doğu'da, uygarlığın neolitik aĢamasının gerçekleĢtiği,en eski tarım yerleĢimlerinin kurulduğu bölgede, ilkel bitkibölgelerine oldukça yaklaĢık bir bitkisel mitoloji geliĢti. Bunun kanıtlarıİlkel <strong>Mitoloji</strong>'de verilmiĢtir ve burada tanımlanmasına gerekyoktur.Orada Tunç Çağının baĢlamasıyla tamamıyla yeni kahin mitolojisininortaya çıkıĢını da tartıĢmıĢtık. Kahin mitolojisi hayvan veya bitkidünyasının varlığın gizem ve düzeniyle ilgisinden kaynaklanmaz,matematiksel olarak hesaplanabilir yıldızlar düzeniyle, güneĢ, ay,Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'le ilgilenir. Hem gökde hem deyerde. Bu kozmik düzeni öğrenen kahinlerce, mutlak, kutsallık taĢıyanbir ahlaki otorite kurulmuĢtur. Ve eski Yalan Doğu'da yükselen en eskibüyük tapınaklardan (Î.Ö. 4000) bugün okuduklarımıza bizi ulaĢtıran,bilinen her yüksek kültürde -bir zaman için Greko-Roman uygarlığıdıĢında- ruhsal yapı göğün kahin gözlemcileri tarafından kurulmuĢtur.Kahinlerin kozmik düzenden, insana ve dünyaya uygun bir bilgi eldeettikleri varsayılmıĢtır.Fakat Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde ve bu kitapta, insan deneyiminin,düĢünce, istem ve çabasının ikincil kalması gereken, göğün gözlemindentüretilmiĢ muhteĢem mitolojilerin geliĢimini ve dünyaya yayılıĢınıizledik. Ve yayılıĢlarında, onların arasına katılan daha ilkelhalkların mitolojilerinin nasıl karĢılandığını ve özümlendiğini -veyaonlar tarafından özümlendiklerini- gördük.Hindistan'a girdiğinde, ritüel kral-öldürme mitosu tropik bitkidünyasının korkunç kurban ritleri ile kaynaĢıp filizleniyordu ve ikiçizgi kaynaĢarak konumuzun ritüel öldürme tarihinde en zengin geleneklerindenbirini geliĢtirecek Ģekilde dönüĢtü. Avrupa'ya girdiğinde,öte yandan, aynı yüksek kültür, kuzeyin klasik Büyük Av ülkelerinevardı, büyük mağaraların ve Dordogne ve Pirenelerdeki büyük422


mağara sanatlarının ülkesine yayıldı. Ve paleolitik çağda bu ülkelerde,tropik köylerdeki gibi bitki-kaynaklı ritüel yamyamlığın bulunmadığınıgörüyoruz. Köy, aĢiret veya evrenin geliĢimi için ritüel olarakilahların öldürüldüğü karakteristik mitosları da burada bulamıyoruz.Var olmak için bireylerin avcılık becerilerine dayanan aĢiretlerde,birey korunmuĢtur, ölümsüzlük kavramı bile kollektif değil, bireyseldir.Ruhsal önderlik de atama veya yağlamayla bir örgütün üyesiyapılmıĢ, toplumsal olarak düzenlenmiĢ kahinlerce değil, ruhsal güçleri,kiĢisel ruhsal deneyimleriyle elde etmiĢ Ģamanlarca yürütülür/ 72 'Gördük ki, kuzeyli ava ve savaĢa biçimlerin, bölgesine giren neolitikve Tunç Çağı kültürleriyle karĢılıklı iliĢkisinde erime değil fakat etkileĢimsüreci olmuĢtur. Bu da geniĢleme ve gücün birikimiyle olmuĢtur.Öteki çekirdek Yakın Doğu'dan gelen yüksek kültürler gibi,Hıristiyan misyon döneminde de aynısı olmuĢtur.Ötekiler gibi, Hıristiyan düzen de, doğaüstü bir kaynaktan aldığınıiddia ettiği kahince yetkiyle iletilmiĢ ve desteklenmiĢtir. Kahinlerinkendi ruhsal deneyimlerine sahip olmaları gerekmemiĢ ve beklenilmemiĢtir.Gerçekten buna sahip olanlar da kazık tehlikesiyle karĢılaĢmıĢlardır.Atama ve yağlama ile yerlerini almıĢlar ve kiĢisel güçlerionların kiĢisel değerlerinden değil, hizmet ettikleri kurumdangelmiĢtir. Buna karĢılık kurum da insanın dünyevi değerine katkısıyladeğil, yücelerden geldiği varsayılan değeriyle değerlendirilmiĢtir.Gördüğümüz gibi, Innocent III zamanındaki kısa süreli zaferindensonra kahin örgütünün yetkesine karĢı çıkılmıĢ ve zamanla altedilmiĢtir. Ve gelecek kitabımızın anlatacağı gibi, yeni bir mitoloji,hayvan veya bitki ilahlı değil veya kozmik düzenin ve onun tanrısınındeğil insanın öne çıktığı oldukça yeni bir mitoloji onun yerini almaktadır.Bu mitoloji de, insanın kendi dünyasındaki gerçeği kutsallığı veisteminden kaynaklanan, gelecek için bunları odağına alan tek yaratıcısoluktur.Geçerken, on iki ve on üçüncü yüzyılda Arthur Romansının filizlenmesininbaĢlangıcında bile, temel erdemi, dünyadaki deneyim vekutsallığı açısından dengeli, yaĢamın bu karmaĢık alanında bile yeterliolan yeni mitolojinin tanımaya baĢlandığını söyleyeyim. Grail(*)(*) Grail; isa'nın son yemeğinde kullandığı tas. Grail'de isa'nın kanının toplandığınainanılır. Kelt asıllı kutsal Ġsa öyküleri ortaçağda Hıristiyan inancıyla kaynaĢmıĢ,Grail Efsaneleri oluĢmuĢtur. Bu destanlarda Ģövalyeler kutsal tası arar ve ararkenbirçok kahramanlık öyküleri yaĢarlar, (çev. notu)423


gizemini alalım: MeĢinin kutsal et ve kam sözcük •anlamıyla her kilisedemevcutken ve ruhun kurtuluĢu ve mutluluğu için sunağın ayinindebulunurken, Hıristiyan Ģövalye, Grail elindeyken, hangi nedenle onaaraĢtırmaya çıksın?Yanıt, elbette Grail sorusunun bireysel bir deyemim olduğu. Efsaneninkökeni paganlıkda, özellikle Kelt mitlerinde. Kahramanlar eskiĢampiyonlar, Cuchullin ve ötekiler, Ģövalye zırhma bürünüp Ga-. wain,Perceval veya Galahad gibi herzamanki muhteĢem maceralaraçıkıyorlar. Bundan baĢka, Ġslam etkisiyle gelen Asya'run mistik masallarıyladolu simgeleri de eklemeliyiz; Bizans'dan gelen öğeleri veharta daha Uzak Doğu'yu da. ÇağdaĢ bilimin çeĢitli okullarınca Grail,Dagda'mn bereket kazanıyla özdeĢleĢtirilmiĢtir. Buda'nın dilendiği kasedört bucakdan getirilip birleĢtirilmiĢ dört kasedir, Mekke Ulu CamisininKabe'si ve Gnostik-Maniheist ruhsal baĢlangıç ritle-riyle ilgili tılsımlısimgeler herhalde Kudüs ġövalyeler Birliğinde etkili olmuĢtur.* 73 ) Butürden bütün ilgili, ilkel veya türdeĢ Doğulu formlar Avruparomanslarında yeniden yorumlanmıĢ ve yerel, mevcut ruhsal durumlarauyarlanmıĢtır. Özellikle Acı Darbe'si ile kralım ülkesinden eden vedeğersiz bir ele düĢüren ve ülkenin yeniden kuruluĢunu anlatanefsanede, kralı deviren kutsal mızrak, efsanenin daha sonrakianlatımlarında Mesihe saplanan mızrakla özdeĢleĢ-tirilmiĢrir." 4 ) Veefsanenin neden söz ettiğini veya zamanında yüreklere neden bu kadardokunduğunu sormamıza veya tahmin etmemize gerek yok: yukarıdayeteri kadar açıklanan Kilisenin durumu bunu da açıklıyor.Grail Kahramanı -özellikle de 'Büyük Aptal' Pervecal veya Parzivalkimliğiyle- doğanın içten, basit, bozulmamıĢ oğludur, hilesi olmayan,yüreğindeki saf istekleriyle güçlü biridir. ġair Wolfram von Eschenbach'ın(1165-1220) Grail Kahramanının ormandaki çocukluğunu anlatansözleriyle: 'Acı diye birĢey bilmezdi, yukarıdaki kuĢ ötünce onuntatlılığı yüreğini parçalar ve göğsünü doldururdu'^ Ormana çekilmiĢsoylu, dul anası ona Tanrıdan ve ġeytandan sözetmiĢti: 'ona karanlık veaydınlığı tanıttı'.* 76 ) Fakat onun kendi iĢlerinde karanlık ve aydınlık biraradaydı. O melek veya aziz değildi, yaĢayan, olan biteni soran, cesaretve duygu erdemiyle donanmıĢ ve buna sadakat eklemiĢ biriydi. Vebunlardaki sebatıyla -doğaüstü rahmetle değil- sonunda Graü'i kazandı.*Veya Arthur'un Yuvarlak Masası'nın öteki büyük teması için ne424


diyebiliriz: Tristan ve Iseult ile Lancelot ve Kraliçe Guinevere'nin duygusalve gayrimeĢru aĢkları. Gene kutsal iddialara, bu kez evliliğekarĢı derinlemesine bireysel deneyimi iĢleyen mistik bir tema. ÇünküOrta Çağda Kilisenin' kutsadığı evlilik toplumsal-siyasal bir düzenlemeydi,gizem veya aĢk arayıĢı ile hiç bir ilgisi yoktu. Profesör JohanHuizinga'run açık seçik küçük kitabı Orta Çağın Bifısz'ndeki sözleriyle:'Din tararından sevgiye her yönüyle lanetler yağdırılmıĢtı'.^ AĢığın veĢairlerin deneyimi bakımından, öte yandan aĢk (gene Huizin-ga'dan bircümleyle) 'bütün ahlaki ve kültürel mükemmelliğin çiçek-lendiği biralan olmuĢtu'/ 78 ) AĢk açık hayvani Ģevheti ezen kutsal ziyaretti, feodalevlilik ise fiziksel bir iĢti. Hanımı tarafında yüreği terbiye edilipyumuĢatılan sevgili, yüceltilmiĢ kavrayıĢın dünyasına girer ve bunutecrübe eden hiç kimse (Kilisenin özdeĢleĢtirdiği gibi) onu günahlarlatanımlayamaz. Sevgisinin içten yolunun nasıl mistik duygularagötürebildiğini kavramak için Dante' nin Vita Nuova Ģiirleri okunmalı.Bir çok trubadurun Albigensian sapıklığı ile bağlantılı olduğunugösterecek oldukça fazla kanıt var. Dahası, sayısız bağıntı da Ġslammutasavvuflarının mistik Ģiirleriyle kurulabiliyor. Benzerlikler Hindistan'ınġakti kültleri ile de ve üstelik Troyesli Chretienli Tristan'lahemen hemen çağdaĢ Jayadeva'run Gita Govinda Ģiiriyle de, 1175 tarihli,kurulabilir. ^ Kelt mitos dünyasıyla ilgili -burada Grail bağlamında-etkileĢimi de görüyoruz. Mark, Tristan ve Iseult'un prototipleriolarak Ġrlanda efsanesinin kahramanları Finn MacCumhaill, subayıDiarmuid ve kaçırdığı gelini Grianne ortaya çıkıyor.Kısaca, pagan geçmiĢ ile Avrupa Orta Çağı arasında etkileyici birruhsal süreklilik ve geliĢim var. Bir zaman için Doğu tipi ruhsal despotizmyaygınlık kazandıysa da çözüldü, kaynaĢtı ve özümlendi. Sarayve Ģair çevrelerinde bireysel deneyim düĢüncesi karakterleri dikkatealınması gerekmeyen ĢaĢmaz yetkeye karĢın sürdü. Ve Kilisede deyanılmazlık ilkesinden kuĢku duyulmaya baĢlanıldı, sorgulandı vereddedildi. Ġngiltere'de John Wycliffe (ö. 1384) papadan en aĢağıyakadar bütün hiyerarĢinin hırslarından, kutsal Ģeylerden kâr çıkarmak,zalimlik, güç Ģehveti ve kötü yaĢamlarından dolayı lanetlendikleriniyazdı: zamanın papaları Mesih düĢmanıydı, onlara itaat edilmemeli,resmi kararlan sayılmamalı ve aforozları kabul edilmemeliydi. Vedoğru yola girene kadar 'onların ruhları Judas Scarioth' dan daha lanetlidir'diye yazıyordu. Gene, 'elbette' diye yazdı, 'kutsal fermanlara425


dayananlar ve ona uyanlar cennet anahtarlarının sahibi ve Ġsa Mesih'iniyi papazları, kutsal fermanları bilmeyen, kibir ve tamah dolu olanlarcehennem anahtarlarının sahipleri ve ġeytanın iyi papazla-rıdırlar'.* 80 )Wycliffe, Huss ve yandaĢları gibi gerçekte Donatist'di. Huss ahlakigünahı olan hiç kimsenin dünyevi efendi, din görevlisi veya piskoposolamayacağım yazmıĢtı. Ve Almanya'da, Reformasyon'un sonunda tamanlamını bulacağı yerde, Meister Eckhart (1260-1327), Dante'ninneredeyse tam çağdaĢı, yeni mistik hıristiyan yaĢama giden yoluaçıyordu:'Yahudilerin kralı olarak doğan nerede? (cemaatine vaazediyordu)ġimdi bu doğumu düĢünerek nerede ortaya çıktığını belirleyelim. Dahaönce hep dediğim gibi gene diyorum, bu doğum aynı sonsuzluktaortaya çıktığı gibi, ruhta ortaya çıkar, ne fazla ne eksik, çünkü o aynıdoğumdur: bu doğum ruhun kendinde ve özünde ortaya çıkar.^81 'Tanrı, varlık, eylem ve güç olarak herĢeyde vardır. Ama o yalnızruhda döllenmiĢtir; çünkü her yaratık Tanrının eseriyse de, ruh Tanrınındoğal imgesidir... Böyle bir kusursuzluk ruha girdiğinde, ister kutsalıĢık, rahmet, ister kutsama olsun, ruha bu doğumla girer, baĢka Ģekildedeğil. Bu doğumu kendinizde yaĢatın, bütün iyiliği bütün huzuru,mutluluğu, varlığı ve bütün doğruluğu yaĢayacaksınız. Onunla sizegerçek varlık ve dinginlik gelecek ve o yok olursa baĢka neyi arayabilirveya yakalıyabilirsiniz; nasıl becerecekseniz onu öyle alın.* 82 )Bu doğumu kendinizde yaĢamak istiyorsanız kendi eylemlerinizi vekuvvetlerinizi öldürün. Yeni doğmuĢ Kralı kendinizde bulmanız içinkendinizde olan baĢka herĢeyi bırakmalısınız ve onlardan vazgeçmelisiniz.Yeni doğmuĢ Krala yakıĢmayacak böyle Ģeyleri bırakabilir,onlardan vazgeçebilir miyiz? Öyleyse, bir insanın çocuğu olansen bize yardım et, biz de Tanrının çocukları olabilelim. ArrüriK 83 'Burada Hindistan'ın kıyısına geldik; ġekil 31 ve 32'de görülen ParisCluny Müzesindeki etkileyici Madonna'ya baktığımızda da aynı yeregeliyoruz. Eckhart'in Mesih Ġsa'nın doğumuyla iglili vaazı bu ĢeklinokunuĢu olarak alınabilir. Yukarıda tanımlanan ġiilerin Fatma imgeside aynı biçimde anlaĢılabilir.(*) Makro-mikro kozmik düzenlerin özüolan evrenin ve yaĢayan-tannnın ana tannçası da Tunç Çağında aynıydı.(*) Bkz. sayfa 372.426


Eckhart'dan bir söz daha:'Bir adama ona çocuk yapsın diye bir kız verilmiĢtir. Ve Tanrı, tekOğlunu onun taĢımasını isteyerek, ruhu yaratmıĢtır. Bu doğumunMeryem'de ruhsal olarak oluĢumu Tann için onun et olarak doğmasındandaha güzeldir. Ve bugün Tanrıyı seven ruhlarda aynıdoğumun olması Tannyı cenneti ve dünyayı yaratmaktan daha çokhoĢnut eder.'* 84 *Şekil 31. Madonna ve ÇocukĠki söz daha:'YaĢadığım kadar eminim ki bana Tanrıdan daha yakın bir Ģeyyoktur. Tann bana kendimden yalandır; yaĢamım Tanrının bana yalanolmasına bağlıdır, bende mevcut olmasına dayanır. O bîr taĢda, birkütükde de vardır fakat sadece onlar bilmezler.'* 85 *'Diyorum ki: Meryem Tannyı önce ruhsal anlamıyla doğurmasa,ondan et olarak hiç doğmazdı. Kadın Mesihe dedi ki: Seni doğuran rahimkutsanmıĢtır. Mesih yanıtladı: Yalnız beni doğuran rahim kutsanmıĢdeğil, Tanrının sözüne uyanlar ve onu tutanlar da kutsanmıĢtır.Tann için bakire veya iyi ruhda ruhsal olarak ortaya çıkmak427


Meryem'den gövde olarak doğmaktan daha değerlidir.Fakat bu bizim, Tanrının sonsuz olarak doğurttuğu tek Oğul olmamızıiçeriyor. Baba bütün yaratıkları vücuda getirdiğinde beni devücuda getiriyordu. Ben bütün yaratıklarla birlikte akıp çıktım fakatgene de Babayla birlikte, onda kaldım. Bu Ģimdi söylediğim gibidir:Benim içimde geliĢir, sonra ben düĢünceyi tartarım, üçüncü olarak onusöylerim, siz de onu alırsınız, ama gerçekte o hep benim içimdedir. Bende Babada böyle bulunuyorum'.^Musa Tanrıyı yüz yüze gördü, yazılar böyle diyor. Teologlar bunuinkar ediyorlar. ġöyle diyorlar: tki yüz varsa, Tanrı görülmemiĢtir,çünkü Tanrı iki değil birdir. Tanrıyı gören yalnız bir Ģey görür baĢkaĢey değil... Ruh Tanrıyla birdir -birleĢmiĢ değildir/ 87 )Şekil 32. Yaşayan Tanrının AnnesiVe son olarak:'Eğer hiç bir Ģeyin aldatmadığı ve ĢaĢırmadığı Tanrıyı gerçektenakıllı ve sağlam Ģekilde görenleri tanımak ve bilmek isterseniz, onlaryirmi dört iĢaretle anlaĢılabilirler. Ġlk iĢaret bize bilginin ve akim, aĢkınanlayıĢın ana örneği, Rab Mesih isa'nın kendisi tarafından anlatılmıĢtır.'Eğer birbirinizi sever ve benim öğütlerimi tutarsanız, benim müritlerimolduğunuzu anlarsanız' diyor. 'Benim öğütlerim ne-428


dir? Benim sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin. Yani gerçek sevgiolmadan, bilgide, akılda ve yüce anlayıĢda benim havarilerim olabilirsinizfakat onsuz bunların size hemen hiç yaran olmayacaktır. Balaam(*)çok akıllıydı, Tanrının yüzlerce yıldır neyi anlatmak istediğinianlamıĢtı. Ama bunun ona yaran olmadı çünkü gerçek sevgisi yoktu.Ve Lucifer, cehennemdeki melek, onun da kusursuz saf bir zekasıvardı ve hâlâ çok Ģey biliyor. Gene de cehennem azabı çekiyor çünküsevgiye bağlanmadı ve bildiklerine sadık kalmadı, ikinci iĢaret kendindeolmamaktır. Onlar kendilerini kendilerinden uzaklaĢtmrlar, herĢeye serbestlik verirler. Üçüncü iĢaret: Onlar kendilerini tamamıylaTannya adamıĢlardır. Tanrı onların içinde rahatsız olmadan iĢ görür.Dördüncü iĢaret: kendilerini nerede bulurlarsa orada terkederler;geliĢimin güvenilir yöntemidir. BeĢinci iĢaret: onlar bütün kendineyönelmeden uzaktırlar, bu onlara açık bir bilinç verir. Altıncı iĢaret:usanmadan Tanrının iradesini beklerler ve güçleri yettiği kadar onuyaparlar. Yedinci iĢaret: kendi iradelerini Tanrının iradesi ile çakıĢanakadar Tanımın iradesine bağlarlar. Sekizinci iĢaret: Tannya kendilerinio kadar sıkı bağlarlarki ve Tanrı onlara öyle bağlanır ki, onlar Tanrısız,Tanrı onlarsız bir Ģey yapmaz. Dokuzuncu iĢaret: Kendilerini hiçlerlerve her iĢde, her yerde, her Ģeyde Tannya baĢvururlar. Onuncu iĢaret:hiçbir yaratıktan hiçbir Ģey almazlar, ne iyi ne kötü. HerĢeyi Tanndanalırlar ve Tanrı onlara yaratıkları eliyle verebilir. On birinci iĢaret: hiçbir zevk, fiziksel eğlence veya yaratıktan dolayı tuzağa düĢmezler.Onikinci iĢaret: itaatsizliğe boyun eğmez ve kapılmazlar. On üçüncüiĢaret: hiç bir sahte ıĢıkla veya hiç bir yaratığın bakıĢıyla yanılmazlar,gerçek marifetle hareket ederler. On dördüncü iĢaret: bütün erdemlerlekuĢanmıĢ ve donanmıĢ oldukla-nndan her türlü kötü huyluluklasavaĢtan galip çıkarlar. On beĢinci iĢaret: gerçeği tüm çıplaklığı ilegörür ve bilirler ve Tannyı, marifeti aramayı bırakmadan Överler. Onaltıncı iĢaret: kusursuz ve doğru olmalanna karĢı kendilerini mutebersaymazlar. On yedinci iĢaret: az konuĢur çok iĢ yaparlar. On sekizinciiĢaret: dünyaya doğru yoldan vaazeder-ler. On dokuzuncu iĢaret:Yalnızca Tanrının rahmetini ararlar ve baĢka Ģey istemezler. YirminciiĢaret: Eğer biri onlarla döğüĢse Tanndan baĢkasının yardımınıalmaktansa yenilmeyi kabul ederler. Yirmi bi-(*) Balaam: Ġsraillileri lanetlemesi emrolunduğu halde, bindiği eĢek tarafından azarlanıncaonları kutsayan Mezopotamyaü aziz (çev. notu).429


inci iĢaret: mal ve rahatlığı arzulamazlar, kendilerine haketmedikleri-nidüĢündüklerinin asgarisini alırlar. Yirmi ikinci iĢaret: kendilerinedünyadaki en değersiz insanlar olarak bakarlar, alçak-gönüllülükleri hiçeksilmez. Yirmi üçüncü iĢaret: Rabbimiz Ġsa Mesihin yaĢamım veöğretisini kendilerine kusursuz örnek olarak alırlar, yüksek idaellerinebenzeĢmeyen herĢeylerini yok etmek tek istekleridir. Yirmi dördüncüiĢaret: dıĢ görünüĢde bir Ģey yapmazlar, her zaman erdemli biryaĢamlan vardır ve birçok insan onları anlamaz fakat onlar avamınonayını yeğlerler.Kusursuz gerçeğin imgesinin bulunduğu gerçek temelin iĢaretleribunlardır, bunları kendisinde bulmayan kimse bilgisini boĢuna saysın,baĢkaları da bunu böyle anlamalıdır.'^Eckhart, elbette, Papa John XXfl'nin kararıyla 27 Mart 1329'daaforoz edildi. Bundan sonra yazılan yeraltında okundu ve okulunvaizleri John Tauler (1300-1361), Suso (1300-1365) ve Rusybroeck'in(1293-1381) esinleriyle birlikte, Tanrının mest ettiği dindarlık metinleri'olarak bilindi.( 89 ) ÇalıĢmamız açısından ve mitsel imgelem üstünebütün çalıĢmalar açısından -yalnız Hıristiyanlık değil Yahudilik vebütün dinler açısından- önemli olan nokta, Eckhart'la Innocent ffl'ün(syf. 410-411'de anlatılan) Hıristiyan simgelerini anlamaktaki köktenzıtlıkları. Eckhart'ın yorumunu Ģiirsel diye nitelendireceğim, ye, simgeninnitelik ve iĢlevine uygun olarak, bir gerçek olarak değeri yok' fakatruhu uyandınyor. ÇağdaĢ terimlerle simgeler enerji veren veyöndendiren iĢaretlerdir: etkili olmayan uyana bitmiĢ pil kadar yararsızdır.Innocentin anlayıĢı ise, Hıristiyan mitosun sözcük anlamı,mantık olarak yorumlanıĢıdır ve simgenin nitelik ve iĢleviyleuyumsuzdur, bu nedenle de ölüdür, yalnızca Ģiddet ve (denilebilirse)çılgınlıkla yaĢatılabilk (görsel bir imgenin gerçek olarak kabul edilmesigibi bir yanlıĢlığı içerir).Alan Watts'in parlak yapıtı Hıristiyanlıkta Mitos ve Ritüel'dekisözleriyle:'Hıristiyanlık mitosu sürekli olarak mitosun bilim ve tarih derecesineindiren Ortodoks hiyerarĢi tarafından yorumlanmıĢtır... YaĢayanTann mutlak Tann olmuĢtur ve kendi yaratıklarını kendisinin bulaĢtırdığıhastalıktan kurtaramamaktadır... Mitos ne zaman tarihle karıĢtırılırsainsanın iç yaĢamına uygulanabilirliğini yitirir... Hıristiyan tarihintrajedisi, yaĢamı sürekli Hıristiyan mitoslardan çıkarması ve zekasınıkilitlemesindeki baĢansızlığındadır...430


Mitos, cennetten bir bildiri olduğuna göre ancak bir 'vahiydir, yanizamansız ve tarihsiz bîr dünyadan gelir, bir zaman için doğru olmuĢolanı ifade etmez, her zaman doğru olanı söyler. Yani vücut bulmaeğer saf tarihse, bugün yaĢayan insanlar için de etkisi ve özelliği yoktur,eğer insanda her zaman süren zamana bağlı olmayan, sürekli birvahiy ise 'kurtarıcı gerçek' olabilir/ 90 'ÇalıĢmamızın büyük derslerinden biri, kaba, hastalıklı veya eğitilmemiĢdüĢüncenin, mitosu tarihe dönüĢtürme isteği ve yerel biçimlerinolaylarına bir tür bağlılık yaratıp öte yandan bir biriyle çekiĢengüya inançlar grubu yaratıp, herbirinin gelmiĢ olduğuna inandıklarıbildirimin özünden yoksun kalmasına neden olmasıdır. Bütün Ortodoksluklaraz veya çok bu eğilimi taĢırlar ve sonuçta karĢılıklı itirazlarauğrarlar. Oysa, büyük mitsel imgelerden biri Ģiir olarak okunsa,ampirik bilginin aracı değil fakat deneyime iliĢkin sanat olarak anlaĢılsa-baĢka bir deyiĢle gazete olarak anlaĢılmasa- uyumlu bir bildirimbulabiliriz: kısaca, yaĢıyan, tanımlanmayan fakat ayn olmayanherkeste bulunan tanrı ortaya çıkar. 'Tanrı', Eckhart'ırn açıkladığı gibi,'kendisini, boĢ ruha, kisvesi olmadan yeni bir kisveyle, ıĢığı olmadankutsal bir ıĢıkla bildirip onda doğmuĢtur.'^Doğarım bozuk fakat Hıristiyan Kilisesinin bozulmaz olduğunusavunan Ortodoks Hıristiyan görüĢün, dünyadan ayn, yaratan, yargılayan,mahkum eden ve dıĢandanmıĢ gibi büyüklüğünün bir kısmınıözel bir kaygıyla bir bölümüne sunan Yahudilerin tann mitosunun,aĢın bir uygulanıĢını yansıttığı söylenebilir. Bunu da tann Ahit, Kuranveya vücut bulmayla yapıyordur. Ama Kilise tarafından kullanılansimgeler, bu koĢullan öğrettikleri varsayüırken, kendi içlerinde zimnibir zıtlık taĢırlar. Seçkin formlan içinde bu zıtlık açık yürekliliklerekendini anlatmayı sürdürür. Eckhart'da, Dante'de, Grail ve Tristanromanslannda olduğu gibi, ölümsüz insanın eski dersi canlanır, bütüncennet ve cehennem dünyalarının bütün form ve deneyimleri onlardayaĢar ve onların yüreğinden sökülüp çıkar. 31 ve 32. Ģekillerdekiküçük Meryem imgeleri, Eckhart'm bildiği gibi, Üçlünün herbiriminde içkin olarak bulunduğu ve bildiklerimizle bizim içindoğmuĢ olacağını anlatıyor. Ġkincisi, Giritlilerin bildiği gibi, tanrıçaana rahmidir, bütün varlığın nihai noktasıdır. Ve üçüncüsü, ortakkalıtımımız olan ikonlan yorumlayan yetkililerimizden baĢka bütündünyanın bilir göründüğü gibi, mikrokozmoz ve makrokozmoz özündetannda birdir, hiç bir anlamda bozuk değildir, bozulmaz veya hiçbir inanan tanımlanmasıyla aldatılamaz.431


SONUÇBĠR ÇAĞ KAPANIRKENBütün mitoloji çalıĢmalarımız sırasında, kahin ve cemaati tarafındantemsil edilen ilahlarla, yaratıcı Ģair, sanata veya filozoflar tarafındantemsil edilenlere yaklaĢımımız arasında bir ayrım çizilmelidir, tikinineğilimini, kültünün imgelemini pozitivist bir yaklaĢımla anlamak diyeadlandıracağım. Böyle bir anlayıĢ ibadetle beslenir, çünkü ibadette birimgeye mi yoksa Tanrı düĢüncesine mi yönelindiğini ve inançlainançsızlık arasındaki dengeyi yakalayabilmek çok zordur. ġair, sanatçıve filozof, öte yandan, imgelerin biçim-leyicileri ve idelerin yaratıcılarıolduklarından, ister taĢ gibi görünür bir maddeden olsun, ister sözcükgibi zihni olsun, bütün yansıtılan Ģeylerin, insan organlarınınyanılabilirliği ile koĢullu olduğunu kavrarlar. Kendi müzünde boğulankötü bir Ģair hayallerinin doğaüstü gerçekler olduğuna kanabilir ve birpeygamber durumuna düĢebilir -peygamber sözlerini de 'ĢiĢirilmiĢ Ģiir'olarak tanımlıyorum; bu sözler aĢın yorumlara uğrar ve o da bir kültünkurucusu ve kahinler kuĢağının baĢlatıcısı haline gelir. Yetenekli birkahin de kendi doğaüstü varlıklarının yok olduğunu; hükümsüzleĢtiğini,biçim değiĢtirdiğini hatta çürüdüğünü anlıyabilir: o zaman da yapeygamber olacaktır veya daha yetenekliyse yaratıcı bir ĢairedönüĢecektir.Konumuzun motif ve temalarının, ne kadar birincil olarak anlatılırcaanlatılsın, üç ana değiĢime uğradığı ve temelden farklılaĢtığıbilinmelidir. ġairin gerçek Ģiiri, peygamberin ĢiĢirilmiĢ Ģiiri ve kahininölüm Ģiiri. Din tarihi son ikisini konu edinirse de mitoloji târihi üçünüde içerir. Böylelikle mitoloji tarihi yaratıcı düĢüncenin kaynaklarıylaĢiir ve din arasmda cardı ve sağlıklı bir iliĢki kurar. ġiirde kiĢisel bireğilim vardır (savruk Ģiir), Ģair, asla yapmadığı evrende,432


yaĢamın gerçekleri karĢısında kiĢisel ĢaĢkınlığını, neĢe veya acısınıdile getirme gibi kaprislere kapılır. Dinde ise tersine bir eğilim egemendir;kiĢisel deneyimleri göz önüne almaz, verili kliĢelere bağlanır.Ġnsanoğlunun uzun tarihinde mitolojinin dört temel iĢlevi gözlenebilir.En önemlisi ve ayırSedici olanı -bütün ötekilere de can verenvarlığmgizemi karĢısında huĢu duygusunu uyandırması ve beslemesidir.Profesör Rudolf Otto bu esrarm tanınmasını, bütün dinlerinkarakteristik zihni durumu olarak tanımlanmıĢtır/ 1 ' Bu, tanımdan öncegelir ve onu reddeder. Ġlkel düzeyde cinlerin tehdididir; ehgeliĢmiĢinde mistik vecddir; bunlar arasında da bir çok derece vardır.Tanımlandığında üstünde konuĢulabilir ve öğretilebilir; fakat konuĢmave öğretim onu üretemez. Yetke de onu kabul ettiremez. Yalnızcarastlantısal bir deneyim ve yaĢayan bir mitosun simgesel iĢaretleri onuuyandırabilir ve besleyebilir. Ama bu tür iĢaretler de icat edilemez.Onlar bulunurlar. Bunun üstüne de kendiliklerinden yaĢarlar. Vebunları bulanlar, bir zamanlar gaipden haber alsınlar olarak bilinenduygulu, yaratıcı, yaĢayan zihinlerdi; Ģimdi Ģair ve yaratıcı sanatçılarolarak biliniyorlar. Bir kültürün geleceği için onun devlet adamlarıveya ordularından daha önemli ve daha etkileyici olanlar, insançamuruna yaĢam veren bir ruhsal soluğun efendileridir.Mitololjinin ikinci iĢlevi kozmoloji yaratmasıdır. HuĢu duygusuyladesteklenen ve onu destekleyen, varlığın gizemine ve gizemin varlığınabağlı evrenin imgesidir, kozmoloji. Fakat kozmoloji sözkonusu halkındeneyimleriyle, bilgisi ve anlayıĢıyla çakıĢmalıdır. Ġ.Ö. 3500'de eskiSümer kahinlerinin göğü gözlemeleriyle öğrenilen gezegen düzeninin,çekirdek Yakın Doğu'da bütün mitos sistemini ilkel ava toplaylaaĢiretlerin basit temalarından ayırdığını biliyoruz. Etkileyici bir görüĢ,kiĢisel olmayan, zamana bağlı ve göksel, matematiksel bir görüĢortaya çıkmıĢtı; Orta Çağların dünyayı algılayıĢı da -eski Hint, Çinveya Yucatan'dan farksız biçimde- bu antik görüĢün geliĢmiĢ birbiçimidir. Bugün bu imgelem yok olmuĢtur. Böylece zamanımızındinleri için can alia bir soruna dokunuyoruz: dinadamlan halen Ġ.Ö.birinci binden dördüncü bine kadar gelen temalarla vaaze-diyorlar.Bugün geliĢmiĢ bir zihin dünyanın, bitkilerin, hayvanların ve insanınkökenini öğrenmek için Tekvin kitabına bakmaz. Tufan, BabilKulesi, cennetteki ilk çift ve insanın dünyada ilk görünüĢünden ilkĢehirlerin kuruluĢlarına kadar tek bir nesil (Adem'den Kabile kadar)433


yoktur; en azından dünyadan iki milyon kiĢi gelip geçmiĢ olmalıdır.Bugün geçmiĢi anlamak için ve dünyanın yapısın öğrenmek için bilimebaĢvuruyoruz; atomun oynaĢan cinleri ve teleskopun ucundakigalaksiler bize öyle bir alem gösteriyor ki Kitabı Mukaddes'in kargaĢalığını,beynimizin çocukluğuna ait bur oyun ülkesi düĢü halinegetiriyor.<strong>Mitoloji</strong>nin üçüncü iĢlevi mevcut toplumsal düzeni desteklemektir.Bireyi grubuyla organik bir bütünlük içine sokar. Burada da, zamaniçinde, grubun kapsam ve görüĢündeki büyümenin insanın geliĢimiyleilgili karakteristik bir iĢaret olduğunu görüyoruz; aĢiretler salkımıĠskender sonrası tek dünya toplumu kapsamına ulaĢmıĢtır. Tehdit e-dicibüyümeye karĢılık bazı bölgeler hâlâ ulusal, ırkçı, dinsel ve sınıfsalmitolojilerine sahip çıkmaktadırlar. Bu mitolojilerin bir zaman mantığıolmuĢsa da bugün kalmamıĢtır.<strong>Mitoloji</strong>nin ve onu kuran ritlerin toplumsal iĢlevi, grubun herüyesinde, onu kendiliğinden, sonuna kadar bağlı tutacak 'duygularsistemi'ni yaratmaktır. Ava aĢirete uygun düĢen 'duygu sistemi' tarımsalolanla uyuĢmaz. Anaerkil olan babaerkil olanla uyuĢmaz. Ve aĢiretinkide bugün doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan bire-yinkilerleuyuĢmaz.Eski mitsel düzenler simgeleriyle tanrılar arasında bağlar kurarakyetke kazanırlardı. Tanrıların yanında, kahramanlar veya bazı yüksek,kiĢisel olmayan kuvvetler, evrensel düzen gibi, toplumun kendiimgesiyle birlikte doğanın daha ulu bir imgesine bağlanır ve dinselhuĢunun aracı haline gelirdi. Bugün kanunlarımızın tanrıdan veya evrendengelmediğini biliyoruz, kanunları kendimiz yapıyoruz. Kanunlarmutlak değil, sözleĢmeye dayanıyor ve onlara uymamakla tanrıya karĢıgelmiyoruz, insana karĢı suç iĢliyoruz. Bitkiler, hayvanlar, zod-yakveya onun varsayılan yaratıcısı değil, kaderimizin efendisi, insanlardır.Yakın geçmiĢe kadar iyi niyetli akıllı insanlar için kendi toplumlarının(ne olursa olsun) tek iyi toplum olduğuna inanmaları, onun dıĢındaTanrı düĢmanlarının yaĢadığım ve içerde Tanrının 'duygu sistemi' ilesevgiyi beslerken, dıĢarısı için nefreti ilke edinmeleri mümkündü.Ulusal, ırka, dinsel ve sınıfsal sınırlamalar sürüyor fakat fizikselgerçekler kapalı ufukları dağıttı. Eski tamı, küçük dünyası ve küçük,kapalı toplumuyla birlikte öldü. ġimdi inanç ve güvenin odağı insan.Ve eğer her yerde sevgi ilkesi gerçekten can-landmlamazsa -mitolojikolarak tanrıdan olduğu gibi- nefret ilkesini434


yaĢamamız ve kaderimizin Kaybolan Ülke olması, dünyayı da ifritlerinyönetmesi kaçınılmaz olacaktır.<strong>Mitoloji</strong>nin dördüncü iĢlevi, insanı kendi ruhsal zenginliğine venesnelleĢmeye doğru götürerek, kendi ruhsal gerçeklerine ulaĢtırmak.Eskiden -ve eski kültürlerde halen- bütün bireysel yargı, irade veyetenekleri mutlak olarak toplumsal düzene doğru yönlendiriyordu.Ego ilke olarak (Doğu <strong>Mitoloji</strong>si'nde gördüğümüz gibi) baskı altınaalınmalı, hatta mümkünse silinmeliydi. Arkitipler, ideal roller de,toplumsal koĢullara göre, karĢı konulamayacak bir" biçimde herkesedağıtılmalıydı. Durağan bir dünyada yaratıcı kiĢiliğin böylekatledilmesi kabul ediliyordu ve bu anlayıĢın sürdüğü toplumlardaaynı iĢleyiĢ devam ediyor. Avrupa'nın bireye duyduğu saygının kanıtıolarak, Hitler'in 5 milyon Yahudiyi öldürmesi (haklı olarak) heryandan dehĢetle karĢılanırken, Stalin'in 25 milyon Rus'u yok etmesinindikkatleri çekmemesini söyleyebiliriz. Çin'deki çılgınlık da gözdenkaçıyor. Doğu'da ve <strong>Batı</strong>'daki bu tür insanlık dıĢı davranıĢlar kocaDoğu için normal kabul ediliyor, oysa bizlerden, haklı o-larak, daha iyiĢeyler umulmalıydı. Fakat yalnız Avrupa'da, kiĢisel yargı vesorumluluk, varsayılmıĢ kutsal kanunlardan ve onların sabitdüzeninden kurtulup insan gerçeklerinin mantıkla yönetilen değiĢkenkapsamına oturtulmuĢ. Avrupa'da, önce Yunanistan'da' sonra Roma'dageliĢen ego ilkesi -meme verilen (Freud'un Zevk îlkesi) 'benyapacağım', "ben isterim' ilkesi değil, bilgili, mantıklı, sorumlu yargı(Gerçeklik Ökesi))' 2 '- bizi ve özel dünyamızı, her bakımdan eski DoğuanlayıĢından farklı ruhsal ve psikolojik bir düzen sorunsalıyla karĢıkarĢıya getirdi. Humanist bireyselleĢme iki yüzyılda daha önce iki binyılın getiremediği gönenç ve elem değiĢikliklerini yaratü. Sonuçta,eldeki eski ahlak kalıplan artık dünya bir yana, yerel görünümdekigerçeklerle bile uyuĢmuyor. Grail macerası -Kaybolan Ülke'ninkurtarılacağı yaratıcı değerlerin soruĢturulması- bugün herkes içinkaçınılmaz bir görevdir. Çünkü bugün sabit bir ufuk yok, sabit birmerkez yok, Mekke, Roma veya Kudüs yoktur. Bugün bizim dairemiz1450' de Nicolaus Cusanus'un tanımladığı gibidir: dairenin çevresihiçbir yerdedir, merkezi her yerdedir, dairenin çapı sonsuzdur fakatdoğru çizgidir. •Bundan sonrası, gelecek kitabımızın Yaratıcı <strong>Mitoloji</strong>'mn konusudur.Arthur'un Yuvarlak Masasından (masanın baĢında oturan kimseyoktur, her biri üstün bir Ģampiyondur) atomun parçalanıĢına kadar,435


Avrupalı insanın Gözünün AçıhĢı'nın ve yeni bir durumu görmesinin,halen bir durum değil oluĢum olan uzun sürecim sistematik olarakizleyeceğiz. Ve Tanrının eski maskelerinin kayboluĢunu, artık insanınkendim yaratması olarak bilinen öyküsünü okuyacağız.Bazıları, belki hâlâ, doğa korkusuyla, bir maskenin önünde eğilmekistiyorlar. Eğer doğada, Tanrının yarattığı doğada kutsallık yoksa, insandoğasının yarattığı Tann fikri olabilir miydi?Nietzsche'nin ZerdüĢt'ü Ģöyle sesleniyor: 'Sevgimle ve umudumlasenden rica ediyorum, ruhundaki kahramanı reddetme!'436


NOTLARI. KISIM: TANRIÇANIN ÇAĞIGĠRĠġ. Mitos ve Ritüel: Doğu ve <strong>Batı</strong>(1) Kena Upanişad 2.3(2) Too Ti Ching 56(3) Chandogya Upanişad 6.8.7.(4) Munon, The Gateless Gate, çev. Nyogen Senzaki ve Paul Reps, ZanFlesh, Zen Bones (New York, A Doubleday Anchor Bock, 1961), syf.109.(5) Prajnaparamita-hrdaya-Sutra.(6) Eyub 40:4."'**«"■ *I. BÖLÜM: Yılan'm Gelini(1) William Hayes Ward, The Seal Cylinders of Western ^«(WashingtonD.C.; The Carnegie Institution of Washington, 1910), syf. 129Leon Heuzey> Catalogue des antiquites chaldeennes (Paris, Imprimeriesr£unies, 1902), syf. 281, ĢkL 125'den alıntı.(2) Stephen Herbert Langdon, Semitic Mythology, The Mythology ofAll Races, c.V (Boston, Marshall Jones Company, 1931), syf. 177, J.de Morgan, Delegation en Perse, Memories (Paris, E. Leroux, 1911)c.xu, syf. 173, ski. 288 den alıntı.(3) Henri Frankfort, "Sargonid Seals", Iraq, c. I, ksm. I (1934), syf. 11,ski.2.(4) Ward, a.g.e. syf. 275.(5) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 21-26.(6) Ward? a.g.e. syf. 276.(7) a!g.e. Syf. 139, Joachim M£nant, Recherches sur la glytique orientate(Paris, Maisonneure & Cie, 1883-86), ksm, I, syf. 191, Ģkl. 121 denalıntı.(8) a.g.e. syf. 138 ve Menant, a.g.e. syf. 189, Ģkl. 120.(9) DüĢüĢ kuramı, George Smith, The Chaldean Account of Genesis(New York, Sçribner, Armstrong & Co., 1876) ve Langdon, a.g.e.437


syf. 179 tarafından geliĢtirilmiĢ fakat Menant, a.g.e. syf. 189-91ve Ward, a.g.e. syf. 138-39'de reddedilmiĢtir.(10) Jane Ellen Harrison, Themis (Cambridge, The University Press, 2.bsk. 1927) syf. 286, Johannes A. Overbeck, Atlas der griechischenMythologie (Leipzig, W. Engelmann, 1872), c.I, tablo xvi, 2'den.(11) Hesiod, Theogony 973-74. Bu Ģekil J.E. Harrison, a.g.e. syf. 286'da alın ulandığı gibi kullanılmıĢtır. (Hesiod'un çevirisinde, SabahattinEyuboğlu-Azra Erhat, Hesiodos Eseri ve KaynaklanÇîürkTarih Kurumu Yayınları, XX. Dizi-Sa.5, Ankara, 1977 kullanılmıĢtır.)(12) Jataka 1.74.26.(13) Maha-vagg 1.3.1-3.(14) Tekvin 322-24. (Kitabı Mukaddes çevirisinde, Kitabı MukaddesEski ve Yeni Ahit, Kitabı Mukaddes ġirketi'nin istanbul 1981baskısı kullanılmıĢtır.)(15) Jane Ellen Harrison, Prolegomena to the Study of Greek Religion(Cambridge, Cambridge University Press, 1903, 3. bsk, 1922),syf.7.(16) a.g.e. syf. 19, Berlin Müzesi, Beschreibung der Antiken Skulpturen'den alıntıyla.(17) a.g.e. syf. 18.(18) a.g.e. syf. 14-15, Lucion, Icaro-Menippos 24, scholiast ad lec'danalıntıyla.(19) Sir James George Frazer, The Golden Bough (New York, "ihe MacmillanCompany, 1 c. bask, 1922), syf. 1.(20) Aelian, De natura animalium xi.2, Harrison, Themis, syf. 429'dan.(21) Harrison, Themis, syf. 431, ski. 130.(22) Hesiod, Theogony 215.(23) Eyub 41:1-8. Bkru Mezmurlar 74:13-14.(24) Hesiod, Theogony 823-880. ġekil 10. Munich Museum'dan (I.Ö.650), A. Furtwangler ve KReichold, Griechische Vasenmalerei (Munich,F.Bruckmann, 1900-1932), no. 32.(25) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 192-94.(26) a.g.e. syf. 184-89.(27) Harrison, Themis, syf. 459.(28) Ovid, Metamorphoses 3.324-31.(29) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 114. -.Sğıfî(30) Former National Museum, Berlin'de bir vazodan. Harrison, Prolegomena,syf. 633, Ģkl. 168, Furtwangler ve Reichold, a.g.e.'denalıntıyla.(31) ÇıkıĢ 4:2-4.(32) ÇıkıĢ 17:1-7. • &* v ntj(33) Sayılar 21:5-9.438


(34) Krallar II 18:4.(35) Theophile James Meek, Hebrew Origins (New York, HarperTorchbook y. 1960), syf. 123.(36) Leo Frobenius, Monwnenta Tarrarum, Der Geist über den Erdteilen,Eriebte Erdteile, Bd. 7 (Frankfurt-am-Maön: Forschungsinstitutfür Kulturmorphologie, 2. Auflage, 1929), syf. 213-14.(37) Leo Frobenius, Kultiirgeschichte Africas (Zurich, Phaidon Verlag,1933) syf. 103-104.(38) R.A.S. Macalister, Ancient Ireland (London, Mathuen and Company,1935), syf. 13-14.(39) R.A.S. Macalister, 77K Archaeology, of Ireland (London, Methuenand Company, 2.g. bsk. 1949), syf» 9.(40) a.g.e. syf. 15.(41) Macalister, Ancient Ireland, syf. 131.(42) The Book ofLeinster 54a, 11-18; Standish Hayes CGrady'den ElanorHull, The Cuchullin Saga in Irish Literature (London, DavidNutt, 1898), syf. 111-13 ve RZirnmer, "Die kulturgeschichtlicheHintergrund in den Erzahlungen der alten irischen Heldensage",Sitzungsberichte der Königlich Preussischen Akademie der Wissenschaften,Philosophisch-historische Clas-se, IX (1911), syf. 213-214.(43) Zimmer, a.g.e. syf. 127, Ancient Laws of Wales 1.92.12/denalıntıyla.(44) a.g.e. syf. 125-16.(45) " a.g.e. syf. 218.(46) The Book ofLeinster 54b, Standish H.O'Grady, Silva GadelicaÇLondon,Williams and Norgate, ^892) c.2. syf. 114-1156 ve Zimmer,a.g.e. syf. 178-79'dan.(47) W.B. Yeats, Irish Fairy and Folk Tales (New York, The Modern Library,tarihsiz), syf. 1-3.II. BÖLÜM: Boğa'nın EĢi(1) Apuleius, The Golden Ass, çev. W. Adlington, Kitap XL, tikel <strong>Mitoloji</strong>,syf. 67den.(2) Krisha ve Gopis için bkn. The Masks of God: Oriental Mythologysyf. 343-64'e.(3) The Gospel of Sri Ramakrishna, çev. Swami Nikhilananda (NewYork, Ramakrishna-Vivekananda Center, 1942), syf. 371.(4) Tanırının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 335-357.(5) Litany of Loreto'dan (15.yy, 1587de tsdk)(6) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 165-82, Ģjkl. 12, Sir ArthurJohn Evans, British School at Athens, Annual c. vu (1900-1901), syf. 29, ski. 9*dan.(7) Frazer, a.g.e. syf. 280. Aynca, Bedrich Hrozony, Anicient History439


of Western Asia, India, and Crete (New York, Philosophical Library,1953), syf. 198, not ı ve Tjmnmn Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>,syf. 452-53'e de bknz.(8) Sir Arthur John Evans, The Palace of Minos (Londort, Macmillanand Company, c.i. 1921-c.iv, ksm. ıı, 1935)(9) a.g.e. c.u, ksm.i. syf. 277.(10) Martin P. Nilsson, Geschichte der griechischen Religion, 2.c, (Munich,C.H. Becksche Varlagbushhlandlung, 2. bsk., 1955 ve 1961).(11) a.g.e. c. i. syf. 298.(12) Michael Ventris, "Evidence for Greek Dialect in Mycenaean Archives",Journal of Hellenic Studies, c. LXXIII (1953), syf. 84 ff.(13) Leonard R. Palmer, Mycenaeans and Minoans (New York, AlfredA. Knopf, 1962), syf. 127. Paul Kretschmer, Einleitung in die Geschichteder griechischen Sprache (Gottengen, Vandenhoeck u. Ruprecht,1896)'dan.(14) Michael Ventris ve John Chadwick, Documents in MycenaeanGreek (Cambridge, The Cambridge University Press, 1956), syf.128.(15) Palmer, a.g.e. syf-123-24.(16) a.g.e. syf. 82,94.(17) Odysseia VI. 290. Bu bağlamda Palmer, a.g.e. syf. 95'le ilgili olarakalıntılanmıĢtır. (çeviride, Homeros, Odyssia, Azra Erhat, A.Kadir, Sander Yayınları, istanbul 1978, 2. bsk. kullarulrruĢ*ır,)(18) Ulusal Müze, Atina.(19) Palmer, a.g.e. syf. 124-25.(20) Harrison, Prolegomena, syf. 555.(21) Palmer, a.g.e. syf. 124 ve Harrison, Prolegomena, syf. 273, 555,562,609.(22) Harrison, Prolegomena, syf. 273, O. Rubensohn, Mittheilungen desKaiserlichen Deutschen Archelogogischen Instituts, Anhenische Abteilung,c. XXIV (1899), tabi. vu, esti Ulusal Müze Berlin'denalıntıyla.(23) a.g.e syf. 272-73.(24) Gorgias 497c.(25) Evans, a.g.e. c. ĠÜ, syf. 145-55.C. II, ksm. II, syf. 482-83'den alıntıyla.Ayrıca, Evans, Journal af Hellenic Studies, c. XLIV(1925) syf.65, Ģkl. 55e bakınız.(26) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 115-116, Samuel NoahKramer, From the Tablets of Sumer (Indian Hills, Colo. The Falcons'Wing Press, 1956), syf. 172-73 ve Langdon, a.g.e. syf. 194-95'den alıntıyla.(27) Odysseia iv. 563. Evans, a.g.e. c. II, syf. 155-56.(28) Nilsson, a.g.e. c.I, syf. 845.


(29) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 429-30.(30) Robert H. Dyson, Jr., "Art of the Twin Rivers", Natural History, cLXXI, No.6, Haz-Tem. 1962, syf. 39.(31) Tanrının MaskelervDoğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 1Ġ6 ve 119.(32) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 98.(33) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf.larca.(34) tĢaya 11.6-9.(35) . Euripides, Bakkhalar 1017. çev. Harrison, Prolegomena, syf. 433.(36) Michael Ventris ve John Chadwick, Documents in MycenaeanGreek (Cambridge, The University Press, 1956), syf. 127.(37) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 58-98.(38) Nilsson, a.g.e. c I, syf. 297, 277, not 1.(39) a.g.e. c. I, syf. 303.(40) Evans, a.g.e. c. II, ksm, I, syf. 279.(41) James Mellaart, 'Hacılar, A. Neolithic Villgae Site", Scientific American,c. 205, No.2, Ağst. 1%1.(42) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 155-57.(43) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 43-48.(44) M. Untersteiner, Lafisiologia del mito (Milan, Fratelli Bocca, 1946),Giovanni Petroni, Commenmri mediterranei aîTOdissea di Omero(Milan, C. Marzorati, 1950).(45) Nilsson, a.g.cc J, syf. 257.(46) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf, 165-251.(47) R.J. C. Atkinson, Stonehenge (Harmondsworfh and Baltimore, PelicanBooks, 1960), syf. 148-50.(48) a.g.e. syf. 151-53.(49) Macalister, The Archaeology of Ireland, syf. 16.(50) Tanrının Maskeleri: Doğu '<strong>Mitoloji</strong>si, syf. 306.(51) Atkinson, a.g.e. syf. 154-56 ve 172.(52) a.g.e. syf. 68,101,171-72.(53) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 472-73.(54) Atkinson, a.g.e. syf. 157.(55) a.g.e. syf. 157-58,173-74.(56) a.g.e. syf. 176.(57) a.g.e. syf. 101,158.(58) a.g.e. syf. 161-65.(59) a.g.e. syf. 68-69,77-85, 88-92,101,165-67,176-79.(60) a.g.e, syf. 165-67.(61) Palmer, a.g.e. syf. 229-47.(62) Marija Gimbutas, "Cultura Change in Europe at the Start of theSecond Millenium B.C.: A Contribution to the Indo-EuropeanProblem". Selected Papers of the Fifth International Congress of Anthropologicaland Ethnological Sciences, Philadelphia, 1956, (Phila-441


delphia: University of Pennsylvania Press, I960), syf.544, item 19.(63) ġekil 19 Evans'dan, Journal of Hellenic Studies, c. XXI (1901), syf.108, ski. 4.(64) Leonard William King, Chronicles Concerning Early BabylonianKings (London, Luzac and Co., 1907), c. II, syf. 87-91.(65) Otto Rank, Der Mythııs von der Gebıırt des Kelden (Leipzig andVienna, Franz Deuticke Verlag, 2. gen, bsk., 1922).(66) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 65-89.(67) Robert F. Harper, The Code of Hammurabi, King of Babylon (Chicago,University of Chicago Press, 1904) Bruno Meissner, Babylonund Assyrian, II (Heidelberg, C. Winter, 1920-1925), syf. 46, O.E.Ravn, Acta Orientalia, VII (1929), syf. 81-90, Alexander Heidel,The Babylonian Genesis (Chicago, University of Chicago Press, 2.bsk. 1951), syf. 14.(68) Tao Te ching 6, çev. Arthur Waley, The Way and Its Potoer(London,George Allen and Unwin Ltd., 1934), syf. 149, Tanrının Maskeleri:Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 435.(69) Enuma elish, Tablo I-VI, 57, aĢağıdaki kaynaklardan özetlenmiĢAlexander Heidel, The Babylonian Genesis (Chicago, The Universityof Chicago Press, 2. bsk. 1951), syf. 18-48; E. A. Speiser, James B.Pritchard, The Ancient Near Esat (Princeton, Princeton UniversityPress, 1958), syf. 31-38; L.W. King, Babylonian Religion andMythology (London, Kegan Paul, Trench Trubner and Co. ve. NewYork, Henry Frowde, 1899), syf. 61-80.(70) Heidel, a.g.e. syf. 130.(71) Thorkild Jacobsen, The Sumerian King List (Chicago, University ofChicago Press, 1939), syf. 77-85.(72) William Foxwell Albright, From the Stone Age to Chiristianity(New York, Doubleday Anchor Books, 1957), syf. 196.(73) Vaiz 5:18, 8:15,9-^-9.(74) Heidel, a.g.e., Speiser, a.g.e., King, a.g.e.ILKISIMıKAHRAMANLARÇAĞIm. BÖLÜM Levant'm Tanrıları ve Kahramanları: Ġ.Ö. 1500-500(1) WUhelm MX.de Wette, Beitrage zur Einhntung in das Alte Testament(1806) çev. Thedore Parker, A. Critical and Historical Introductionto the Canonical Scriptures of the Old Testament (Boston, C.C.Little and J. Brown, 1843,2. bsk., 1858).(2) Eduard Meyer, Geschichte des Altertums (Stuttgart-Berlin, J.G.Gott'sche Bushhandlung Nachfolger, 2-5, Aufl. 1925-1937), c. H,442


ksm..2, syf. 188-90.(3) Krallar II, 22:3-11.(4) Krallar II, 22:3-23:25.(5) Krallar II, 23:32,37,24:9,19.(6) Krallar II, 25:8-11.(7) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 115-19.(8) Tekvin, 2:4-4:16.(9) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 165-243.(10) S.N. Kramer, Sumerian Mythology (Philadelphia, The AmericanPhilosophical Society, 1944), syf. 102.(11) Kena Upanişad 1.3.(12) Stevasvatara Upanişad 4.20.(13) Kena Upanişad 2.5.(14) Svetasvatara Upanişad 6.12.(15) Tao Te Ching 25, 35, 37. ceo. Arthur Waley, The Way and Its Power(London, George Allen and Unwin Ltd. 1954), syf. 174,186,188.(16) R.H. Blyth, Haiku, c. I (Kamakura Bunko, 1949), syf. 203.(17) Brhadaranyaka Upanişad 1.4.10.(18) Svetasavatara Upanişad 4.4(19) Brhadaranyaka Upanişad 1.4.7.(20) Blyth, a.g.e. syf. 197.(21) Swami Ramakrishna, The Gospel of Sri Ramakrishna (New York,Ramakrishna-Vivekananda Center, 1942), syf.627.(22) Smith Thompson, Motif-Index of Folk Literature (Bloomington,Ind. Indiana University Studies, 1932), Motifs C. 600-649.(23) Örnek: Washington Matthews, Navaho Legends, Memoirs of theAmerican Folklore Society, c.V. (New York, G.E. Stechert and Co.1897), syf. 107 ff.(24) Gerald Vann, O.P., The Paradise Tree (New York, Sheed andWard, 1959), syf. 66.(25) Dom Gaspar Lefebure, Daily Missal (St. Paul, E.M, Lohmann, Co.1934), syf. 831.(26) Tekvin, l:l-2:4a.(27) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 90-98.(28) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 99.(29) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 129-38.(30) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 113-115.(31) Dr. J.H. Hertz, The Pentateuch and Hafloraha (London, SoncinoPress, 5721.1961), syf. 196, 200.(32) Tekvin, 12-l-4a.(33) A Dictionary of the Holy Bible (New York, American Travt Society,1859), 'Abraham' maddesi, syf. 10.(34) Tekvin, 11:27-32.443


(35) Alexander Scharff and Anton Moortgat, Agyptan una Vorderasienim Altertum (Munich, Verlag F. Bruckmann, 1950), syf. 269-71.(36) a.g.e. syf. 281-82.(37) Hertzs, a.g.e. syf. 200.(38) Gudea silindiri, A. Scharff and Moortgat, a.g.e. syf. 275-279.(39) Scharff and Moortgat, a.g.e. syf. 285.(40) Örnek, James Henry Breasted, The Conquest of Civilization,(NewYork and London, Harper and Brothers, 1926), syf. 145.(41) Meek, a.g.e. syf. 14.(42) a.g.e. syf. 15-16.(43) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 401-406.(44) Kathleen M. Kenyon, Arclıaeology in the Holy Land (New York,Frederick A. Praeger, 1960), syf. 194.(45) Tekvin, 12:10-13:1.(46) Tekvin, 20.(47) Tekvin, 26:1-17.(48) Kenyon, a.g.e. syf. 221, Scharff and Moortgat, a.g.e. syf. 385.(49) Sigmund Freud, Moses and Monotheism, çev. Katherine Jones(New York, Alfred A. Knopf, 1939). syf. 109. (Çeviride: SigmundFreud, Musa ve Tektanncılık, çev. Erol Sevil, Dergah Yayınları,1976, kullanılmıĢtır).(50) a.g.e. syf. 40-41.(51) Eduard Meyer, Die Jsraeliten und ihre Nachbarstamme flalle, M.Niemeyer, 1906), syf. 47. Freud'da alıntı, a.g.e. syf. 40.(52) Freud, a.g.e. syf. 11.(53) Edwin M. Wright, The Image of Moses, (basılmamıĢ).(54) ÇıkıĢ, 2:1-4.(55) Freud, a.g.e. 19.(56) Meyer, Geschichte des Altertums, c II, ksm II, syf. 208.(57) ÇıkıĢ, 25-10.(58) Apollonios Rhoios 4.1091. Kari Kerenyi, The Heroes of the Greeks.çev. RJ. Rose (New York, Grove Press, 1960), syf. 46-47,54.(59) ÇıkıĢ, 2:11-22.(60) Meek, a.g.e. syf-108-109.(61) Freud, a.g.e. syf. 33. tSK^(62) Meek, a.g.e. syf. 18.(63) Meek, a.g.e. syf. 18.(64) James W. Jack, The Date of the Exodus in the Light of External Evidence.(Edinburgh, T & T.Clark, 1925).(65) Thomas Mann, Joseph in Egypt (1936)(66) Freud a.g.e.(67) William Foxwell Albright, From the Stone Age to Christianity(NewYork, Doubleday Anchor Books, 1957), syf. 13.


(68) Scharff and Moortgat, a.g.e. syf, 165.(69) Meek, a.g.e. syf. 35.IV. BÖLÜM. Avrupalı <strong>Batı</strong>'mn Tanrıları ve Kahramanları:Ġ.Ö. 1500-500.(1) N.G.L. Hammond, A History of Greece to 322 BC (Oxford, TheClarendon Press, 1959), syf. 36-37.(2) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 160-65.(3) Leo Frobenius, Shickalskunde im Sinne des Kulturwerdensiheipzig,R. Voiglânders Verlag, 1932), syf. 99.(4) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 185-243.(5) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 165.(6) Palmer, a.g.e. syf. 120, Hammond, a.g.e. syf. 74.(7) Nilsson, a.g.e. c. I, syf. 347, 20 ve 21. Ģekiller ilk kez Evans'ınyayımladığı Heraklion Müzesindeki heykelciklerden alınma.(8) K. Kerenyi, The Gods of the Greeks, syf. 119-20. Hesiod, Pindar,Euripides, Homeros ile Apollodorus Mythographus ve ChrysippusStoicus'dan.(9) Hammond, a.g.e. syf. 60.(10) Robert Graves, The Greek Myths (Harmonsworth and Baltimore,Penguin Books, 1955), cJC syf. 17,244.(11) Hammond, a.g.e. syf. 39.(12) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 201-208.(13) Tanımın Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 185-219,467-77.(14) a.g.e* syf. 445.(15) Palmer, a.g.e. syf. 130-31.(16) Graves, a.g.e. syf. 244.(17) Frazer, a.g.e. syf. 5. *(18) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 176.(19) Aeschylus, fragment 261, Kerenyi'den alıntı, The Heroes of theGreeks, syf. 51.(20) Kerenyi, The Gods of the Greeks, syf. 48-49; The Heroes of the Greeks,syf. 46-54 ve Graves, a.g.e. syf. 237-45'den alıntıyla.(21) Sigmund Freud, A General Introduction to Psychoanalysis (NewYork, Garden City Publishing Company, 1935), syf. 125.(22) Harrison, Prolegomena, syf. 292.(23) a.g.e. syf. 298.(24) Carl G.Jung, Two Essays on Analytical Psychology (London, Bailliere,Tindall and Cox, 1928), syf. 185-89.(25) a.g.e. syf. 52.(26) Harrison, Prolegomena, syf. 29. ġekil 22, Louvre'daki GrekoEtrüsk vazodan, Harrison, Journal of Hellenic Studies, c. VII(1986) syf. 203.445


(27) Nilsson, a.g.e.c. I, syf. 25-26.(28) Gilbert Murray, The Rise of the Greek Epic (Oxford, The ClarendonPress, 3. bsk. 1924), syf. 211.(29) a.g.e. syf. 211-12.(30) Odysseiddan bütün alıntılar: A.Erhat-A.Kadir çevirisinden kullanılmıĢtır.(31) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 198-206.(32) Sophocles, fragment 837. A.C. Pearson, The Fragments of Sophocles(Cambridge, The University Press, 1917), syf. 52, c. III. KaybolmuĢtragedyası Triptolemus'dan.(33) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 197-206. Chandogya Upanişaddanalıntıyla 5.3.10, syf. 208-216.(34) a.g.e. syf. 204-205. Kena UpaniĢad, 3.1-4.1.(35) a.g.e. syf. 211-40.(36) Kari Kerenyi, Vater Helios, Eranos-Jahrbuch Ġ943 (Zurick, RheinVerlag, 1944), syf. 83.(37) Thucydides, Peloponnesian War, II, 37-40. çev. Benjamin Jowett.(38) H.DJP. Kitto, The Greeks, (Harmondsworth and Baltimore, PenguinBooks, 1957), syf. 11.(39) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 228-51, 261-64, 268-269;Heinrich Zimmer, Philosophies of India, yay. Joseph Campbell, TheBollingen Series XXVI (New York, Pantheon Books, 1951), syf.181.(40) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 114.(41) Euripides, fragment 475. çev. Gilbert Murray. Harrison, Prolegomena,syf. 479.(42) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 146-54,221-28.(43) Karl Kerenyi, "Die orphische Kosmologie und der Ursprung derOrphik", Eranos-Jahrbuch 1949 (Zurich, Rheîn-Verlag 1950) syf.53-78.(44) Aristotle, Metaphysics A. 986a.III.KISIM:BÜYÜKKLASĠKLERĠNÇAĞIV. BÖLÜM. Pere Dönemi: Ġ.Ö. 539-531.(1) L.H. Mills, The Zend Avesta, Ksm. Ill, Sacred Books of the East, c.XXXI (Oxford, The Clarendon Press, 1887), syf. xxxiii-xxxvii.(2) Meyer, Geschichte des Altertnms, c.III. syf. 97.(3) Hans Heinrich Schaeder, Der Mensch in Orient und Okzident (Munich,R.Piper and Co. 1960), syf. 103.(4) Yasna'da E.g. 28:8,46:14,51:16 ve 19:53:2.(5) Ernst Herzfeld, Zoroaster and His World (Princeton UniversityPress, 1947), c. I, syf. 1-30. A.T. Olmstead, History of the Persian446


Empire (Chicago, University of Chicago Press, Phoenix Books,1948, 1959), syf. 94. R.C Zaehner, 77a? Daunt and Twilight of Zoroastrianism(New York, G.P. Putnam's Sons, London, Weidenfeldand Nicholson, 1961) syf. 33-36.(6) Meyer, Geshichte des Altertiims, c. III. syf. 110, n3.(7) a.g.e. syf. 97.n2.(8) a.g.e. '(9) Vedantasara 30.(10) Yasna 45:2-3, L.H. Mills, a.g.e. syf. 125-26.(11) Yasna 28:3, Mills.a.g.e. syf. 18.(12) Yasna 30:2, Mills.a.g.e. syf.29.(13) Yasna 48:4, Mills, a.g.e. syf. 155.(14) Arta-i-Viraf Namak IV, 7-33, Martin Haug, Destur Hoshangji JamaspjiAsa; ve E.W. West, The Book of Arda Viraj (London,Trübner and Co*. Bombay, Government Central Books Depot,1872) syf. 154-55.(15) a.g.e.den özetle.(16) E.W. West, Pahlavi Texts, ksm.I: The Bimdahish, Bahman Yasht, andShahyast La-Shahyast; Sacred Books of The East, C.V (Oxford, TheClarendon Press, 1880), syf. xiii, xliii.(17) James Darmesteter, The Zend Avesta, ksm. I, The Vendidad, SacredBooks of the East, c. IV (Oxford, The Clarendon Press, 1880), syf.xii.(18) Yasna 30:3,9, Mills, a.g.e. syf. 29,33-34.(19) Biindahish, I-XV, XXIV, XXVII'dan özetle, Zat-sparam II.6, V.l-2,VII. 3-6, VIII. 3-5, IX.2-6, X.3-4. (West, a.g.e. syf. 3-58, 88, 99,161-62,167,174,176-77,177-79 ve 183).(20) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 189.(21) Joseph Klausner; The Messianic Idea in Israel, çev. W.F. Stinespring(London, George Allen and Unwin Ltd. 1956), syf. 59.(22) a.g.e. syf. 65-66.(23) a.g.e. syf.10.(24) a.g.e. syf. 56-57 ve not 8.(25) Yasht 19.2.11. James Darmesteter, The Zend Avesta, ksm. II, TheSirozahs, Yashts and Nyasis, Sacred Books of the East, c. XXIII (OxfordThe Clarendon Press, 1883), syf. 290.(26) Yasht 19.13.79-80. Darmesteter, The Zend Avesta, ks II, syf. 304-5.(27) Yrfsht 13.93.(28) Vendidad, Fargard 19.1-2 (Darmesteter, I. syf. 204).(29) Yasht 5.7-15 (Darmesteter U, syf. 55-57).(30) Bundahish 32.8-9.(31) Yasht 13.141-42.(32) Bundahish 30.1-3.447


(33) Bundahish 30.4-33. (West, a.g.e. syf. 121-30).(34) HoĢea 6:21.(35) HoĢea 8:24.(36) HoĢea 10:6-11:20.(37) Hakimler 1:27.(38) Meyer, Geschichte des Altertums, c. Ill, syf. 6-8.(39) a.g.e. syf. 11-12.(40) Amos 6:1-2.(41) Meyer, Geschichte des Altertums, c. Ill, syf. 161. *(42) Yeremya 25:8-9.(43) Meyer, Geschichte des Altertums, c. Ill, syf. 188.(44) Ezra 1:7-11.(45) ĠĢaya 45:1.(46) ĠĢaya 45:2-7.(47) G. Buchanan Gray, "The Foundation and Extension of the PersianEmpire", J.B. Bury, S.A. Cook, F.E. Adcock'da, The CambridgeAncient History, c. IV. (Cambridge, The University Press, 1939),blm. I, syf. 13, not 1; Sidney Smith, Babylonian Historical Texts(London, Methuen and Company, 1924), syf. 27-123.(48) Cyrus cylinder lines 6-36, F.H. Wissbach, Die Keilinschriften derAchameniden (Leipzig, J.C. Hinrich, 1911), syf. 2-7.(49) Meyer, Geschichte des Altertums, c. Ill, syf. 187-97.(50) The Great Inscription, paragraf 1-15, Weissbach, a.g.e. syr. 9-21.(51) Oswald Spengler, Der Untergang des Abendlandes, c.II (Munich,C.H.Beck, 1930), syf. 285, çev. Charles Francis Atkinson, OswaldSpengler, The Decline of the West (London, Allen and Unwin Ltd,New York, Alfred A. Knopf, 1937), c. II, syf. 235.(52) ĠĢaya 10:20-23.(53) Ezra 1:2-4.(54) Ezra 2:64-65.(55) Nehemya 1:11.(56) Nehemya 2:11-17. W r ;(57) Ezra 9-1-3.(58) Ezra 10:1-17,44.(59) Plato, Symposium 196c. çev. Jowett. (Çeviride: Eflatun, Şölen, Çev.Azra Erhat, Sabahattin Eyuboğlu, Remzi K. 1972, kullanılmıĢtır).(60) Warner Fite, The Platonic Legend (New York and London, CharlesScribner's Sons, 1934), syf. 153. '-'-'-Z, : -;(61) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 106-126.(62) Heinrich Zimmer, The Art of Indian Asia, Joseph Campbell tarafındantamamlanıp yayınlanmıĢ, Bollingen Series XXXIX (NewYork, Pantheon Books, 1955), c. I, syf. 131.(63) Juvenal 6.324. Karl Kerehyi, The Religion of the Greeks and Romans448


(New York, E.P. Dutton and Co. 1962), syf. 30.(64) Şölen 201d.(65) Şölen 210a-212a.(66) Spengler, a.g.e.c.I,229-30.(67) Theogony 120-22.(68) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 185-86.(69) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 88-89.(70) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, indeksten 'insan kurbanı vesati'ye bknz.VI. BÖLÜM: Hellenizm: Ġ.Ö. 331-324.(1) Maximus of Tyre, Dissertation XXXVIII- çev. Gilbert Murray,Five Stages of Greek Religion (Garden City, Doubleday AnchorBooks tarihsiz) syf. 74-76, not 44. Thomas Taylor, The Dissertationsof Maximus Tyrius (London C. Whittingham, 1804), c. II, syf.196-98.(2) Gilbert Murray, Aeschylus (Oxford, The Clarendon Press, 1940),syf. 129.(3)' Aeschylus, The Persians, 808-15. çev. G. Murray, syf. 119-20.(4) Hammond, a.g.e. syf. 212-44.(5) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 443.(6) Alexander Pope, "The Universal Prayer", kıta 1,7,13.(7) Hermann Diels, Die Fragmente der Vorsokratiker (Berlin, Wiedmann,4. bsk. 1922), fragman 23,24,26,14,16,11,15.(8) Clement of Alexandria, Exhortation to the Greeks, syf. 61P.F.M.Cornford, Greek Religious' Thought (London, J.M. Dent and Sons,1923), syf. 237,(9) Aristotle) Metaphysics A. 986 b.21.(10) H.Ritter ve L.Preller, Historia Philosophiae Graacae (Gotha, F.R.Perthes, 1888), syf. 83. Xenophanes, fragman 90B.(11) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf, 432-39.(12) Matta 19:21.(13) Matthpew Arnold, "An Essay on Marcus Aurelius", Essays inCriticism, First Series (London and Cambridge, MacMillan andCo., Boston, Ticknor and Fields, 1. bsk. 1865), syf. 262.(14) Marcus Aurelius, çev. George Long (London, G. Routledge andSons, 1862), blm. IV, paragraf. 4.(15) a.g.e. blm. VII, paragraf 55.(16) a.g.e. blm. VIII, paragraf 59. #(17) a.g.e. blm. V, paragraf 6.(18) Matta 6:1-4.(19) Arnold, a.g.e.(20) Murray, The Five Stages of Greek Releigion, blm. IV.449


(21) W.W. Tarn, Lellenictic Civilization, (New York, Meridian Books,1961), syf. 296-98.(22) a.g.e. syf. 302-5.(23) a.g.e. syf. 305-6.(24) Joseph Needham ve Wang Ling, Science and Civilization in China, c.O (Cambridge, The University Press, 1956), syf. 216-345.(25) Arrian, The Discourses of Epictetus, iii. 22.45-46. çev. HastingsCrossley, The Golden Sayings of Epictetus (London, MacMillan andCo, 1925), syf. 100-101.(26) Marcus Aurelius, bl. XII, paragraf 32. a.g.e.(27) Tarn, a.g.e. syf. 330.(28) Seneca, On Providence Ü.4.(29) Seneca, Consolation ofHelvia VIII. 5.(30) Arrian, Discourses iii.20.12.(31) a.g.ei. 16.15-18.(32) a.g.eii.8.10-11.(33) Bhagavad Gita 2:15.(34) a.g.e.3:19.(35) Arrian.a.g.e. ii.8.2.(36) Jacob Hoschander, The Prisests and Prophets (New York, The JewishTheological Seminary of America, 1938), syf. 48.(37) Isaya 41:49.(38) Joseph Klausner, From Jesus to Paul, çev. William F. Stüuspring(Boston, Beacon Press, 1961), syf. 185.(39) a.g.e. syf. 182.(40) H.Schenkl, Epicteti Dissertationes (Teubner, 1898), fregman 17.(41) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 315,502-503.(42) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 111-121.(43) Yasht 10.1. Darmesteter The Zend Avestâ, ksm. II, syf. 119-20.(44) Franz Cumont, The Mysteries of Mithra, çev. Thomas J. McCormack(London, Kegan Paul, Trench, Trubner and Co. 1903), syf.24. ġekil 23 Cumont, Textes et monuments de figures relatife auxmysteres de Mithra (Brussels, H.Lamartin, 1896-99) c. ĠL syf. 228,Ģkl. 59'dan.(45) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 185-243.(46) William Blake, "Proverbs of Hell", The Marriage of Heaven andHell. 1793.(47) Cumont, The Mysteries of Mithra, syf. 191-93.(48) a.g.e. syf. 180-81.(49) CarL G.Jung, Symbols of Transformation, çev. R.F.C. Hull, The BollingenSeries XX 68, (New York, Pentheon Books, 69, 1956) syf.200-201.(50) Jerome, Adversus Jovinianum, 1.7, Jung, Symbols of Transforma-450


tion, syf. 101, not 48.(51) Jung, Symbols of Transformation, syf. 247.(52) Cumont, The Mysteries of Mithra, syf. 130-37.(53) a.g.e. syf. 105. ġekil 24, Cumont, Textes el monuments figures, c Bfsyf. 238, ski. 68.(54) Zimmer, The Art of Indian Asia, c.L syf. 194.(55) Tanrmtn Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 4%.(56) L.de la Valee Poussin, "Tantrism", Encyclopedia of Religion andEthics, cXIl, syf. 19347.(57) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 315.(58) Cumont, The Mysteries of Mithra, syf. 151.(59) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf, 187 ve 'varuna'(60) Satapatha Brahmana 4.1.4;'Ananda K. Coomaraswamy, SpiritualAuthority and Temporal Power in the Indian Theory of Government,American Oriental Series, c. 22 (New Haven, American OrientalSociety 1942), syf. 6.(61) Taittirtya Samhita Coomaraswany, a.g.e., syf. 28-29, not 22.(62) Coomaraswany, a.g.e. syf. 34-36, not 24(63) Cumont, The Mysteries of Mithra, syf. 15.(64) Örnek olarak bknz. Arthur Avolon (Sir John Woodroffe) The SerpentPower (Madras, Ganesh and Co, 3. bsk. 1931), ve SwamiNikhilananda 77K Gospel of Sri Ramakrisha (New York, Ramakrishaa-VivekanandaCenter, 1942), indeks 'Kundalini'.(65) Cicero, de Legibus II. 36.(66) Markos 13:3-37. Matta'da 24 ve Luka'da 2 Ġle koĢut. Ayrıca SelaniklilereII2 ve Yuhannanın mektuplarına bknz.(67) I Maccabees 2:1-30.(68) Tarn, a.g.e. syf. 217-26.(69) Erwin D. Goodenough, Jewish Symbols in the Greco-Roman Period, 8cilt, The Boolingen Series XXXVTI (New York, Pantheon Books,1953-1958), c.2, syf. 216. Anguipede tartıĢması syf. 245-58.ġekiller c.m. ski. 1083,1094,1097,1104,1109.(70) a.ge. c.2, syf. 248.(71) Greek Magical Papyri, Mithra Liturgy (Papyrus IV, satır 558-60)Karl Labrecht Preisendanz, Papyri Gragae Magicae, Die GriechischaZauberpapyri (Leipzig-Berlin, B.G. Teubner, c. I, 1928, c.VL, 1931)c.L syf. 92. Goodenough, a.g.e.c.2. syf. 270.(72) Josephus, De Bello Judaico 18.14 (paragraf 162-163) çev. WilliamWhiston, Harper and Brothers, New York, Harper Torcbooks,1960.(73) a.g.e. 2.8.14. (paragraf 164-165)(74) a.g.e. 2.8.14. (paragraf 166).(75) Maccabees 2:45-48.451


(76) a.g.e. 3:1-12.(77) a.g.e. 8-9:23.(78) a.g.e. 9:24-10:20.(79) a.g.e. 14:38-43.(80) Josephus, a.g.e.l.2.4.( paragraf 57-60).(81) a.g.e. 1.2.8. (paragraf 67).(82) a.g.e. 1.3.1. (paragraf 71).(83) a.g.e. (paragraf 70).(84) a.g.e. (paragraf 72-84).(85) a.g.e. 1.4.4. (paragraf 91-92).(86) a.g.e. 1.4.4-5 (paragraf 92-95).(87) a.g.e. 1.4.1-6 (paragraf 85-97).(88) Duncan Hewlett, The Essenes and Christianity, An Interpretation ofthe Dead Sea Scrolls (New York, Harper and Brothers, 1957) syf.14(89) Millar Burrows, The Dead Sea Scrolls (New York. The VikingPress, 1955), syf. 392-93. War Scholl iii, iv'den özetle.(90) Hewlett, a.g.e. syf. 22.(91) Manual of Discipline, "The Two Spirits of Man", Burrows, a.g.e.syf. 374-76.(92) Tanrının Maskeleri: Doğul <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 303-304.(93) Rock Edict XII, Vincent A Smith, The Edicts of Achoka (BroadCampden, Essex House Press, 1909); Tanrının Maskelin: Doğu<strong>Mitoloji</strong>si, syf. 305'den alıntı.(94) Howlett, a.g.e. syf. 18.(95) Burrows, a.g.e. syf. 365-66.(96) a.g.e. syf. 365.(97) Bknz. Millar Burrows, More Light on the Dead Sea Scrolls (NewYork, The Viking Press, 1958), syf. 212-222. ve T.J. MiHk ve G.Vermes.(98) Frank Moore Cross, Jr. 77K Ancient Library ofQumran and ModernBiblical Studies (Garden City, New York, Doubleday and Company,1958) syf. 101-16. Burrows, More Light on the Dead SeaScrolls, syf. 212'de* tartıĢılmıĢ.(99) Howlett, a.g.e. syf. 48-58. ve 66-67.(100) Metin için, Burrows, More Light on the Dead Sea Scrolls, syf. 404ve Jannaeus, Howlett, a.g.e. syf. 68-78.(101) Howlett, a.g.e. syf. 76.(102) Burrows, More Light on the Dead Sea Scrolls, syf. 339-40.(103) a.g.e.syf.341."(104) Cross, a.g.e. syf. 151. *(105) a.g.e. syf. 151. Alıntı, Rudolf Bultmann, Theology of the New Testament,çev. K. Grobel (New York, Scribner, 1951), syf. 42. C. I.I452 W4


(106) a.gse. syf. 181-182. Ayrıca Bultmann, a.g.e.(107) Burrows, The Dead Sea Scrolls, syf. 371.(108) Matta 5:43-48.VII. BÖLÜM: BÜYÜK ROMA: t.Ö. 500-Ġ.S. 500.(1) Mircea Eliade, Forgerons at akhimists (Paris, Flammarion, 1956),syf. 24.(2) a.g.e. syf. 83.(3) Julius Caesar, De Bello Gallico. 6.13-18. çev..H.J.Edwards, LoehClassical Library (Cambridge, Mass: Harvard University Press,London: William Heinemann) (çeviride, G.Julius Caesar, GalliaSavaşı, çev. Hamit Dereli, Hürriyet Yayınlan, Büyük Klasikler,1973, kullanılmıĢtır).(4) Klasik edebiyat araĢtırması için, T.D. Kendrick, The DruafefLondon,Methuen and Co, 1927), blm. m.(5) Alfred Nutt, The Voyage of Bran (London, David Nutt, 1897), c.ILsyf. 92-93. not 6.(6) John Arnott MacCulloch, Celtic Mythology, The Mythology of AllRaces, c. Ill (Boston, Marshall Jones Company, 1918), syf. 45-46.(7) Nutt, a.g.e. c. II, syf. 91-96.(8) MacCulloch, a.g.e. syf. 43.(9) Nutt, a.g.e. syf. 92.(10) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syt 247-301.(11) Geoffrey Keating (1570-1646), History of Ireland, çev. JohnO'Mahony (London, 1866), 105-106, J.A. MacCulloch, The Religionof the Ancient Celts (Edinburgh, T. and T.Clark, 1911), syf. 50.(12) Keating 107, MacCulloch, Reiigion/syf. 50-51.(13) Tanrının Maskelen: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 458-59.(14) Strabo, 4.4.65. Kendrick, a.g.e. syf. 139.(15) Mela, Chorogr 3.6.48, Kendirck, a.g.e. syf. 138-39.(16) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 198-206.(17) Kendirick, a.g.e. syf. 139-40.(18) The Book of Leinster (Leabhar Laignech) 5, MacCulloch, The Religionof the Ancient Celts, syf. 50-51.(19). MacCulloch, The Religion of the Ancient Celts, syf. 32.(20) a.g.e. syf. 69.(21) Lady Gregory, Gods and Fighting Man, (London, John Murray,1904), syf. 51-52.(22) The Golden Book of Lecandan metinler. 648, satir 12 ve Egerton,1782, syf. 148. Ernest Windisch, Irische Texte, II Serie, 2 Heft, syf.241 çev. Eleanor Hull, The Cuchillin Saga in Irish Literature (London,David Nutt, 1898), syf. 103-7.453


(23) H.D'Arbois de Jubainville, Les Celtes depnis les temps les plus anciensjusqii 'en 100 avant noire ere (Paris, A. Fontemoing, 1904), syf.63.(24) MacCulloch, The Religion of the Anâneni Celts, syf. 138-41.(25) Otto-Wilhelm von Vacano, The Etruscans in the Ancient World, çevShelia Ann Ogilvie, (London, Edward Arnold Ltd. New York, St.Martin's Press, 1960), syf. 57-58.(26) a.g.e. syf. 39.(27) a.g.e. syf. 40, ski. 29. von Vacano tarahndan tartıĢma, EduardGerhard, Miroirs etrusques (Berlin, 1841-67), c BE, tablo clxxxxvi.(28) Horace Gregory, Ovid, The Metamorphoses (New York, The VikingPress 1958) syf. 214.(29) K. Ker6nyi, The Heroes of the Greeks (New York, Grove Press,1960) syf. 113-21 ve notlara bknz.(30) a.g.e. syf. 171.(31) Seneca, Quaestiones Naturales II. 32-41, 48. von Vacano a.g.e. syf.145'den.(32) Plutarch, Romulus, çev. Dryden, AM. Clough yayını.(33) a.g.e.(34) Luka 24:13-31.(35) Plutarch, a.g.e.(36) Charlton T. Lewis ve Charles Short, A Latin Dictionary (OxfordThe Clarendon Press, 1879), syf. 1224-25.(37) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 484-88.(38) Seneca, Epist 4.13. Nülsson, a.g.e. c.L syf. 286.(39) Ludwig Deubner, "Die Römer", Chantepie de la Saussaye, Lehrbuchder Religionsgeshichte (Tubingen, J.C.B. Mohr, 41 bsk., 1925),CH, syf. 443.(40) a.g.e. syf. 483-42.(41) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 165-184.(42) Plutarch, De Pythiae Oracutis, H.C.O. Lanchester, "Sbyline OraclasHastings", a.g.e. c. XI, syf. 497'den.(43) Servius, Virgil, Eclogue iv.4'e Ģerh. Georgius Thilo, Servii Gramti-ci(Hildesheim, Georg Olms, 1961), c. Böl, syf. 44-45. (Çeviride,-Vergilius, Çoban Türküleri, çev. Güngör Öner, 1970, kullanılmıĢtır).(44) Ecologu iv. Vergilius a.g.e.(45) Ckero, De re publica, 6.9-26. çev. Clinton Walker Keyes, LoebClassical Library, 1928 (Cambridge, Mass: Harvard UniversityPress, London: William Heinemann).(46) a.g.e. 6.13.(47) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 208-214.(48) Ckero, a.g.e. 6.29. ^454


(49) Aeneid 6.790-807.(50) Metamorphoses 15.745.870. "(51) Deubner, a.g.e. syf. 469-71.(52) a.g.e. syf. 472.(53) Korintlikr115:21-22 (Î.S. 54)(54) Filibeliler 2:6-11. Ernst Lohmeyer "Kyrios Jesus", HeidelbergerAkademie der Wissenschaften, Sitzungsbericht. PhilosophischhistorischeKlasse, 1927-28. Hıristiyanlıkla koĢutluğunu kurmuĢtur.Ayrıca bknz. Rudolf Bultmann, Primitive Christianity inits Contemporary Setting (New York, Living Age Books, 1956) syf.196-7.(55) Klausner, The Messianic idea in Israel, syf. 24.(56) Luka 1:26-35, 38.(57) Luka 2:1-20.(58) Bknz. Henri Corbin, 'Terre celeste et corps de resurrectiond'apres quelques traditions iraniennes", Eranos-Jahrbuch 1953 (ZurichRhein-Verlag, 1954), syf. 109.(59) Matta 2:1-12. .(60) Epiphanius, Penarion 51. Kirsopp Lake, 'Epiphany' Hastings,a.g.e. c.V, syf. 332.(61) Kirsopp Lake, 'Christmas', Hastings, a.g.e.c.III, syf. 602.(62) Matta 2:13-23.(63) Louis Ginzberg, The Legends of the Jews, çev. Henrietta Szold(Philadelphia, The Jewish Publication Society of America, 1913)c.I, syf. 186-89.(64) Bhagavata Purana 10.1.17-10.4.14. özetle.(65) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 354-60.(66) Hesiod, Theogony 543-506. a.g.e.(67) Charles Guignebert, Jesus, çev. S.H. Hooke (New York, UniversityBooks, 1956), syf. 43.(68) Markos 1:9-11.(69) Luka 3:22. <strong>Batı</strong>lı metin, Codex D, Guignebert, a.g.e. syf. 108denalıntı.(70) Josephus, Antiquities 18.52.(71) Markos 6:16-29.(72) Markos 1:4-8.(73) Krallar n 1:8.(74) TartıĢma için Guignebert, a.g.e..syf. 149a bknz.(75) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 21-26 ve 282-84.(79> a.g.e. syf. 14-15.(80) Klausner, The Messianic idea in Israel, syf. 9-10.(81) Markos 1:14-28.(82) Guignebert, a.g.e. syf. 191-92.455


(83) Romalılar 13:11-12.(84) Markos 2:27.(85) Markos 2:22,(86) Markos 2:17.(87) Matta 5:44.(88) Markos 12:28-31.(89) Matta 16:13-23.(90) Markos 14:17-26:8.(91) Koloseliler 2:8-3:8.(92) Acts of John, çev. Montague Rhodes James, The Apocryphal NewTestament (Oxford, The Clerandon Press, 1953), syf. 251.(93) Acts of John, James, a.g.e. syf. 252-53.(94) Vajracchedika 32, Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 329.(95) The Tempest IV.i.157-58.(96) Corpus Hermeticum, çev. Scott, Bokk XI (ii) 20b-22b. syf. 220-23.Dr. Alan W.Watts ve Ananda K. Coomaraswamy'nin katkılarıyla.(97) The Gospel according to Thomas, çev. A.Guillaumont, H. Ch.Puech, G.Quispel, W.Till ve Yassah 'Abd al Masih (Leiden, E.J.Brill, New York, Harper and Brothers, 1959), syf. 43.(98) Thomas, 80:145-19a, 99:13-18,80:14b-81:4, a.g.e. syf. 3 ve 55,57.(99) Luka 17:20-21.(100) Guignebert, a.g.e. syf. 339-41.(101) Edward Gibbon, The Decline and Fall of the Roman Empire, blm. Iveil.(102) Acts of John 94-96. James, a.g.e. syf. 253-54. Max Pulver, "Jesus"Round Dance and Crucifixion "Joseph Campbell, The Mysteries,The Bollingen Series XXX, Papers from the Eranos Yearbooks,c.2 (New York, Pantheon Books, 1955), syf. 178-80.(103) Acts of John, 97-102. James, a.g.e. syf. 254-56, Pulver, a.g.e. syf.180-182.(104) Acts 1:6.(105) ĠĢaya 26:19. "ġ!106) ĠĢaya 65:17, 19.(107) Justin Martyr, First Apology 26. Thomas B. Falls, Writings ofSaint Justin Martyr (New York, Christian Heritage, 1949) syf.62'den.(108) R.M. Grant, Gnosticism and Early Christianity (New York, ColumbiaUniversity Press, 1959), syf. 185.(109) E.F. Scott, "Gnosticism", Hastings, a.g.e.c. VI, syf. 241.(110) Acts. 7:58,8:1,3.(111) Galatyalilara 3:13-14.(112) Galatyalilara 3:24-25,28-29.456


(113) Korintlüere 11:10,5:943.(114) a.g.e. 12.7,12-13,27-28.(115) a.g.e. 11:3-10.(116) a.g.e. 11:1.(117) Acts 8:1.(118) a.g.e. 17:16-18:1.(119) a.g.e. 21:30-36.(120) James Henry Breasted, The Conquest of Civilisation (New York,Harper and Brothers, 1926), syf. 673.(121) Eusebius of Caesarea, Vita Constantini (y.I.A. Keikel, Berlin1902) çev. Nicene Library (Y.H.Wace and P-Schaff, Oxford,1890).(122) Tanrtnm Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf 304-305.(123) TartıĢma için bknz. Adolf Harnack, History of Dogma, çev. NeilBuchanan (New York, Dover Publications, 1961), c.V, syf. 140-68. Donatist tartıĢması için C.Iv, blm.1.(124) Yuhanna 18:36.(125) H.M. Gwatkin, "Constantine and His City", The Cambridge MedievalHistory, c.L syf. 3.(126) çev. Gwatkin, "Arianism", The Cambridge Medieval History, e.Lsyf. 121-22.(127) Gibbon, a.g.e. blm. XXVUI.(128) Augustine, De Civitate Dei, Kitap 22, blm. 30.rV.KISIM:BÜYÜKtNANÇLARINÇAĞIGĠRĠġ: AVRUPA VELEVANTIN DĠYALOGU(1) SpenglerA.g.e. c.I, syf. 211.(2) a.g.e. c.I, syf. 329.(3) a.g.e.c.I, syf- 225.(4) a.g.e.c.I, syf. 200.(5) a.g.e.c.II, syf. 234.(6) a.g.e.c.II, syf. 189.(7) a.g.e.c.II, syf. 190-91.VIII. BÖLÜM: Haç ve Hilal.(1) Tanrtnm Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 307-309.(2) Denkart 412, Zaehner, a.g.e. syf. 175-76'dan.(3) a.g.e. •(4) a.g.e. syf. 176.(5) a.g.e. syf. 186.%iM 457%


(6) a.g.e. syf. 187. Shikand-Gumanik Vichar 10.70-71.(7) a.g.e. syf. 176. Denkart 413.(8) a .g.e. syf. 176-77, Denkart 414-415.(9) Spengler, a.g.e.c.IL syf. 235-36.(10) Gwatkin, "Arianism", syf. 135-36.(11) Alice Gardner, "Religious Disunion in the Fifth Century", TheCambridge Medieval History, C.I, syf. 494-503. ve R.M. French, TheEastern Orthodox Church (London, Hutchinson's University Library,1951), syf. 23-33.(12) Gibbon, A.g.e. blm. XXXVI.(13) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 278-79.(14) Imgard Bidder, Lalibela, The Monolithic Churches of EthiopiaÇLandon,Thames and Hudson, 1959).(15) Ugo Monnerat de Villard, Aksum: Ricerche di Topografia Generale,(Rome, Pontificum Ins ti tutum Biblicum, 1938), Enno Littmann veTheodor von Lüpke, Deutsche Aksum-expedition, 4 cs. (Berlin,Georg Reimer, 1913), "Legend of the Dragon King", cJL syf. 39.(16) Leo Frobenius, Und Afrika Sprach.*. (Berlin, Vita Verlag, 1912) syf.605-36.(17) Gardner, a.g.e. syf. 510-11.(18) adda B.Bozeman, Politics and Culture in Internationale History,(Princeton, Princeton University Press, 1960), syf. 327.(19) a.g.e. syf.322.(20) Robert Eisler, Weltenmantel und Himmelszelt (Munich, C.H.Beck'sche Verlagbuchhanlung, 1910), c.I, syf. 36, not 2. Liudprandof Cremona (d.c.973) Antapodosis VI. 5.çev. FA.Wright,The Works of Liudprand of Cremona (London, George Routledgeand Sons, 1930), syf. 207-208.(21) Norman H.Baynes, The Byzantine Empire (London, Williams andNorgate Ltd. 1925), syf. 72-73. Bozeman, Politics and Culture in InternationalHistory, syf. 335-36.(22) Charles Diehl, "Justinian's Government in the East", The CambridgeMedieval History, c.IL syf. 25-27. French, a.g.e. syf 34-40.(23) E.W. Brooks, "The Sucessors of Heraclius to 717', The CambridgeMedieval History, cM, syf. 401-402.(24) French, a.g.e. syf. 38-44.(25) Kuran 1:1-7. (çeviride: Kûr'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı (Meal),Diyanet iĢleri BaĢkanlığı Yayınları: 90, 1973, kullanılmıĢtır).(26) Kuran 2:30-39.(27) Tekvin 20:8-14: •**(28) Kuran 2:127-28.(29) Kuran 2:133.(30) Kuran 2:140.


(31) Kuran 2:40-41.(32) Kuran 2:87-88.(33) Bu bölümde D.S. Margoliouth, "Muhammed'den, Hastings,a.g.e.c.VHEsyf.873.(34) Kuran 96:1-5.(35) Abdullah Yusuf Ali, a.g.e. Koranic Commentary 27-33. syf. 8-10.(36) Commentary 34, a.g.e. syf. 10.(37) Kuran 73:1-5.(38) Abdullah Yusuf Ali'nin Yorumu, a.g.e.c.Il, syf. 1633-40. not 5754,5755, 5778.(39) Kuran 74:1-10.(40) A.A.Bevan, "Mahomet and Islam", The Cambridge Medieval Historyc.II, syf. 306; ve H.A. R. Gibb, Mohammedanism (New York, OxfordUniversity Press, Galaxy Books, 1962), syf. 38.(41) Kuran 106.(42) Commentary 26, Abdullah Yusuf Ali, a.g.e. syf. 8.(43) Kuran 9:40.(44) Gibb, a.g*. syf. 29.(45) Beyan, a.g.e. syf. 325.(46) A.E. Crawley, 'Kissing', Hastings, a.g.e. cVU, syf. 743.(47) Kuran 44:38-59.(48) Yeremya 10:2-3,6-8,10.(49) Kuran 2:144.(50) Kuran 3:85.(51) ifaya 61:5-6. .■■'■"' )(52) Kuran 50-37. P^'(53) Gibb, a.g.e. syf. 78-79.(54) a.g.e. syf. 94.(55) Spengler, a.g.e.cD, syf. 84-85.(56) Gibb, a.g.e. syf. 95-98.(57) a.g.e. syf. 98.(58) Spengler a.g.e. syf. 85-86.(59) Muhammed Ġkbal, çev. Arthur J.Arberry, The Mysteries of Selflessness(London, John Murray Ltd. 1953), syf. xv. Bozeman, Politicsand Culture in International History, syf. 360, not 7.(60) Kuran 74:49-50, 76:4-5 ve 13-17.(61) Ömer Hayyam, Rubaiyyat. (çeviride, Hayyam, Bütün Dörtlük-ler,çev. Sabahattin Eyüboğlu, Cem Y. 1984, kullanılmıĢtır).(62) Cemalettin Rumi, Mesnevi I 3360-95. (çeviride, Şerhli Mesnevi-iŞerif, Kenan Rifai, Hülbe Yayınlan, 1973 kullarulıruĢte-).(63) Louis Massignon, "Die Ursprünge und die Bedeutung des Gnostizismusim îslam", Eranos-Jahrbuch 1937 (Zürich, Rhein-Verlag,1938), syf. 58.459


(64) a.g.e. syf. 59-60. Persian-Gnostic Omm-al Kitab ve Süryani Nuseyrimezhebinden alıntıyla.(65) a.g.e. syf. 64-65. Omm-al-Kitab. ,jK*(66) a.g.e. syf. 66.(67) Kuran 97:1-5.(68) Kuran 4:157.(69) Massignon, a.g.e. syf. 69-70.(71) Kuran 24-32.(72) Gibb, a.g.e. syf. 133.(73) Reynold A.Nicholson, 'Sufis', Hastings, a.g.e.cXII, syf. 11-12.(74) R.A- Nicholson, Sir Thomas Arnold, The Legacy of Islam (OxfordThe Clarendon Press, 1931), syf. 211.(75) Tanrının Maskeleri: ilkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 487-98.(76) Marion Morehouse ve E.E. Cummings, Adventures in Value(NewYork, Harcourt, Brace and World Inc., 1962), iç kapak.(77) Astavakra Samhita 14-15.(78) Nicholson, "Mysticism", syf. 217.(79) a.g.e. syf. 215.(80) Kuran 55:26-27.(81) Kuran 50-16.(82) Kuran 2:115.(83) Massignon, a.g.e. syf. 74-75.(84) Kuran 2:26 ve 2-98.(85) Arabian/ Nights, tale 155. Joseph Campbell, The Portable ArabianNights, (New York, The Viking Press, 1952,1962), syf. 566-79.(86) Omar Khayyam, The Rubaiyyat, 491. çev. Whinfield.(87) Spengler / a.g.e.cjrç,syf.278.IX. BÖLÜM: Dinlen Avrupa(1) Standish H.O.Grady, Suva Gadelica. all, syf. 1-4. L(2) O'Grady, a.g\e. syf. vi.(3) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 123-29,138.(4) "The Lebar Brece Homily on Saint Patrick", syf. 24. col.2. çev.Whitley Stokes, The Tripartite Life of Patrick with Other DocumentsRelating to That Saint (London, Eyre and Spottiswoode, 1887) c.H,syf. 433.(5) a.g.e. col.1.Stokes, a.g.e.syf. 448-49.(6) Bethu Phatraic Andso, Egerton 93, Stokes, a.g.e.c.I, syf. 41-47 veLebar Breec, syf. 27. col i.c.II, syf. 455-59.(7) Rawlinson B.512, fo. 11 (Stokes, a.g.e.syf.91-93.(8) Optatus, De schismate Donatistarum 2.1. ve 5.4. fiarnack,a.g.e.c.V, syf. 44-45'den.460


(9) Harnack, a.g.e. syf. 168-221.(10) a.g.e. blm.Vi, not 1.(11) Henry Bett, Joannes Scotus Eringena (Cambridge, The UniversityPress, 1928), efsane William of Malbesbury'dendir.(12) Matta 27:38. Kelts kitabı Ģimdi Trinty College, Dublin'dedir.(13) Stokes, a.g.e. syf. clxi, Lebar Brecc, syf. 257a.(14) Sulivan, a.g.e. syf. 18.(15) T.G.E. Powell, The Celts (New York, Frederick A.Praeger; 1958),«yf.61.(16) O'Grady, a.g.e. syf. 103-104,108,137.(17) Tacitus, Germania 2-3. çev. H.Mattingly, Tacitus on Britain andGermany (Harmondsworth and Baltimore, The Penguin Classics,1948), syf. 102-103.(18) a.g.e. 7, Mattingly, a.g.e. syf. 106-107.(19) a.g.e. Mattingly, a.g.e. syf. 108.(20) a.g.e. 39-40. Mattingly, a.g.e. syf. 132-34.(21) a.g.e. 43, Mattingly, a.g.e. syf. 136.(22) a.g.e. 45, Mattingly, a.g.e. syf. 138.(23) a.g.e. 8, Mattingly, a.g.e.'syf. 107-108.(24) a.g.e. 27, Mattingly, a.g«. syf. 122-23;(25) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 74-76.(26) Tanrıntn Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 86-87,287-98.(27) Snorri, Sturluson, The Prose Edda, Gylfaginning 48, çev. ArthurGilchrist Brodeur, The Prose Edda by Snorri Sturluson (New YorkThe American-Scandinavian Foundation, 1929), syf. 68-70. ve LeeM. Nollander, The Skalds (New York, The American-Scandinavian Foundation, 1947), syf. 28-30.(28) B.Phillpotts, "German Heatheism", The Cambridge Medieval History,c.II, syf. 481-82. A.C. Haddon, Magic and Fetishism,(Loridon1906).(29) Phillpotts, a.g.e. syf. 481.(30) Otto von Friesen, "Runes", Encyclopaedia Britannica, 14.bsk. 1929,c.19, syf. 662. Bjorketorp ve Freilaubersheim Brooch runikyazıları çevirisi.(31) Havamol 139, 140, 142. çev. Henry Adams Bellows, The PoeticEdda (New York, The Amerdican-Scandanavian Foundation,1923), syf. 60-61.1(32) Bellows, a,g.e. syf. xvia.(33) Holger Arbman, The Vikings (New York, Frederick A.Praeger,1961), syf. 60.(34) Eleanor Hull, Early Christian Ireland (London, David Nutt, 1905),syf. 167-68.(35) Arbman, a.g.e. syf. 79-80. çev. Ermentarius of Noirmoutier.461


(36) Hollander, a.g.e. syf. 56.(37) Grimnismol 23, Bellows, a.g.e. syf. 93.(38) Voluspo 45,47,48, Bellows, a.g.e. syf. 19-21.(39) Voluspo 49-56, Bellows, a.g.e. syf. 21-23.(40) Voluspo 57,59,62, Bellows, a.g.e. syf. 24-25.(41) Sturluson, a.g.e. Gylfaginning IV-IX, Brodeur, a.g.e. syf. 16-22.(42) Sturluson, age. Gylfaginning 20, Broudeur, a.g.e. syf. 34-35.(43) Alexander Hamilton Thompson, "Medieval Doctrine to the LateranCouncil of 1215 "Cambridge Medieval History, c VL syf. 634-35.(44) Henry Charles Lea, A History of the Inquisition of the Middle Ages, 3c. (New York, Russel and Russel, 1955), c.I, syf. 5.(45) Yuhanna8:7.(46) Lea, a.g.e. syf. 14.(47) a.g.e.(48) "La Gesta de Fra Peyra Cardinal", Francois J.M. Raynouard, LexiqueRoman (Paris, Silvestre, 1836-44), c.I, syf. 464, çev. Lea, a.g.e.syf. 56.(49) Karl Pannier, Walthers von der Vogelweide Sömmtlich Gedichte(Leipzig, Philpp Reclam, 1876), syf. 119, no: 110, Lea, a.g.e. syf.55.(50) S.Bemardi Sermones de Conversione, cap. 19, 20. Lea, a.g.e. syf.52.(51) S.Hildegardae Revelat. Vis X. cap. 16, Lea, a.g.e. syf. 53.(52) The Masks of God:Oriental Mythology, syf. 234-40.(53) Lea, a.g.e. syf. 104.(54) A.S. Turberville, "Heresies and the Inquisition in the MiddleAges, 1000-1305. Cambridge Medieval History, c. Vi, syf. 701-702.(55) Lea, a.g.e. syf. 104-105.(56) a.g.e. syf. 119-120.(57) a.g.e. syf. 123-24.(58) danslar için bknz. E.Louis Backman, Religious Dances in the ChristianChurch and in Popular Medicine, çev. E.Classen (London,George Allen and Unwin, 1952), syf. 170.(59) a.g.e. syf. 161-70.(60) Matta 6:6.(61) Lea, a.g.e. syf. 129-61.(62) Lea, a.g.e. cffl, syf. 90-119.(63) Dante, Paradiso, XII140-41.(64) Dante, Inferno XXVIII 55.(65) Dante Convivio TV 4.120.(66) a.g.e. IV 5.180.(67) Hilda Johstone "France", The Last Capetians, The Cambirdge Med-462


ieval History, cVIL syf. 314.(68) a.g.e. syf. 315.(69) Lea, a .g.e. syf. 491.(70) a.g.e. syf. 46-93.(71) Tanrının Maskeleri: İlkel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 426.(72) Tanrının Maskeleri: tikel <strong>Mitoloji</strong>, syf. 249.(73) Franz Rolf Schroder, Die Parzwalfrage (Munich, C.H. Beck' scheVerlagbuchhandlung, 1928).(74) Jessie Weston, From Ritual to Romance (Cambridge, The UniversityPress, 1920), syf. 11-22. aynca bknz. Roger Sherman Loomis,From Celtic Myth to Arthurian Romance (New York, Columbia UniversityPress, 1927) syf. 250-70.(75) Wolfram von Eschanbach, Parzival 3.118.14-17 ve 28. çev. HalenM.Mustard ve Charles E.Passage (New York, Random Mouse,Vintage Books, 1961), syf. 67.(76) a.g.e. 5.119-29-30.(77) J.Huizinga, The Waning of the Middle Ages (New York, DoubledayAnchor Books), syf. 127.(78) a.g.e. syf. 107.(79) Tanrının Maskeleri: Doğu <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 354-73.(80) Lea, a.g.e.c.II, syf. 440.(81) Franz Pfeiffer, Meister Eckhart, çev. C.de B.Evans (London, JohnM.Watkins, 1947), c.I, "Sermons and Colllarions" No.IL syf. 9-10.(82) a.g.e. syf. 10.(83) a.g.e. syf. 14.(84) a.g.e.c.I. "Sermons and Collations", no. XXVI, syf. 76-77.(85) a.g.e.c.I. "Sermons and Collations", No. LXTX, syf. 171.(86) a.g.e.ci. "Sermons and Collations", No. LXXXVIIL syf. 221-22.(87) a.g.e.c JL "Sermons", No J. syf. 89.(88) a.g.e. Tractates". No. VII, cJt. syf. 334-36.(89) C.de B.Evans, a.g.e.cJ. syf. xü-xüi.(90) Alan W. Watts, Myth and Ritual in Christianity (New York, TheVanguard Press, 1953), syf. 78-82.(91) Pfeiffer, a.g.e. "Sermons and Collations", c. L syf. 46.SONUÇ: BĠR ÇAĞ KAPANIRKEN(1) Tanrının Maskeleri: Doğul <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 41-42.(2) Tanrının Maskeleri: Doğul <strong>Mitoloji</strong>si, syf. 19-28.463


YAZARIN SONSOZUBu zenginleĢtirici giriĢime harcadığım on iki coĢkun yıla baktığımda,uzun zamandan beri taĢıdığım bir düĢüncenin doğrulanıĢırugörüyorum: insan ırkı yalnız biyolojik olarak birlik değildir, ruhsal tarihide tekdir. Tek bir senfoni her yerden yükselmiĢ, temleri çalınmıĢ,geliĢmiĢ, çoğaltılmıĢ ve değiĢtirilmiĢ, eğilip bükülmüĢ, yorumlanmıĢ vebugün bütün bölümlerinin bir arada çalındığı büyük bir fontisimohalinde yeni bir karĢı konulamaz doruğa yükselmektedir. Buradan dayeni büyük bir akım çıkacaktır. Gelecekte de halen duyulan motifleriniĢitileceğinden kuĢku duymak için bir neden de göremiyorum -yeniiliĢkilerle fakat gene aynı motifler. Kitaplarda bu motifler bir çokanahtarın yanında, mantıklı insanların mantıklı biçimde kullanabileceğibiçimde iĢlenmiĢtir. Veya Ģairlerce Ģür, veya çılgınlarca saçmalık veyıkım için kullanılabilir. Çünkü, James Joyce'un Finnegans Wake' dek|sözleriyle: 'Bütün bu olayların tamamen olanaksız oluĢu da, baĢkahiçbirinin hiç olmayacakmıĢ gibi alınmasına benzer biçimde olmuĢolabilecekleri olasılığıdır'.Tanrının MaskeleriI. îlkel <strong>Mitoloji</strong> II. Doğu<strong>Mitoloji</strong>si ĠÜ. <strong>Batı</strong><strong>Mitoloji</strong>si -IIIV- Yaratıcı<strong>Mitoloji</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!