11.01.2021 Views

Hayalet Resimli Mecmua Sayı 42

Hayalet Resimli Mecmua Sayı 42 yayında

Hayalet Resimli Mecmua Sayı 42 yayında

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sandviçlerle beslenen Orkun,

bu iki günü Nemrut Dağı’nın

1.65 boylarında küçültülmüş

bir versiyonuyla geçirdikten

sonra gerçek Nemrut Dağı’nda

teknolojiden uzak yıldızlı bir

gecede, arkadaşları ile birlikte

olmaktan memnundu. Bir ateş

yakmışlardı. Ağustos’ta dağın bu

serin gecesinde etraflarındaki

onlarca grupla beraber ateş

başı sohbeti yapıyorlardı. Sinan

vizörü ile sürekli etraftaki

ateşlere bakıyor, Orkun hala

buraya gelirken Neşe’yi sinir

ettiği için keyifli hissediyor ve

Engin susuyordu. Gece yarısında,

yine dişe dokunmayan bir geyik

muhabbetinin sonunda Engin

birden, “Gülcan, evdeki robotla

yatıyor” deyiverdi. “Hem de her

fırsatta…”

Orkun bunu duyar duymaz

vücudundan kan çekildiğini

hissetti, tıpkı üç gün önce gece

yatakta olduğu gibi. Sinan

da tepkisizdi. Hiç kimseden

ses çıkmayınca Engin tekrar

konuşmaya başladı;

“Buraya geleceğimi

söylediğimde nasıl gözü parladı

anlatamam. Tabi çalışıyor ya, her

an birlikte olamıyor o hurdayla.

Kamptan bahsedince sevinçten

çığlık atmamak için kendini zor

tuttu.”

Sinan olaya olumlu

yaklaşmıştı; vizörünü düzeltirken

ve hala diğer ateşlerin başındaki

kızları keserken konuştu. “Oğlum”

dedi “Sen hiç porno izlemiyor

musun? Mastürbasyon yapmıyor

musun? Bunun ne farkı var?

Yirmi ikinci yüzyıldayız ya, bu

kafaya takılacak olay mı? Üzme

kendini. Hayır seni bir insanla

aldatır tamam üzülürsün de, bir

oyuncakla oynadı diye bu kadar

kendini harap etmenin bir anlamı

var mı?”

Engin karamsar bir adamdı

belki evet ama olay Sinan’ın

bahsettiği kadar da basit değildi.

Gerçi Sinan bunları söylerken hala

kızları kestiği için kesin olan bir

şey vardı ki bu söylediklerinde

samimiydi ve bu olayı gerçekten

de ciddiye almıyordu. Ve evet

söyledikleri bir noktaya kadar

doğruydu da. Ama Orkun’a göre

olayın bir de eşine yetememe,

eşinin ilgisini çekememe durumu

vardı. Eh bu da, aldatılmak ya

da terkedilmek kadar yıkıcı

değilse de, ortada hiçbir şey yok

da denemezdi. En basitinden

insanı robot düşmanı yapardı.

Kendisinin de hissettiği yakıcı

üzüntüyle, uyku tulumuna girdi ve

Engin’e;

“Eve gidince at o oyuncağı

evden” dedi.

Engin onaylarcasına kafasını

sallarken de ekledi “Biraz erkek

olalım. Sonuçta kadınlar da

iyi kötü genetik olarak erkek

özellikleri gösteren erkekleri

arıyorlardır. Yani kadınlar

hakkında bir bok bildiğim de

yok ya. En azından erkek gibi

davranalım işte anlıyorsunuz…”

Sazı iyice eline almıştı, Sinan’a

da bir talimat verdi; “Sinan ateşi

söndür. Yıldızları seyredelim de

sakinleşelim biraz.”

Sonra üç arkadaş yattılar ve

gerçekten de olağanüstü görünen

yıldızları seyrederek uykuya

daldılar.

Yarım yamalak bir uykudan

sonra Orkun huzursuz hissederek

uyandı. Daha gözlerini açmamıştı

ama sanki gözünün önünde

bir gece lambası yakılmış gibi

hissediyordu. Bir süre sonra

tamamen uyandı ve gözlerini

açtı. Ağzından dökülen ilk ve tek

cümle “Ey yüce Allah’ım!” oldu.

Gökyüzünde hilal şeklindeki

yeni ayın hemen sol tarafında

dolunay büyüklüğünde bir yıldız

vardı! Orkun gibi ışıkla uyanan

Engin, Sinan ve neredeyse tüm

kampçılar da kalkmış ve göğe

bakakalmışlardı. Büyülenmiş

gibiydiler. Orkun hiçbir şey

düşünemiyordu. Oysa düşünecek

ne çok şey vardı. Bu yıldız ne

kadar uzaktaydı ve ne kadar

büyüktü? Bu olan şey bir ömre

bedeldi. Orkun’u bu mucizevi

duygulardan, gelen bir çağrı

uyandırdı. Bu sırada asistanındaki

saati gördü, saat 03.12’ydi. Arayan

Neşe’ydi, üstelik görüntülü

arıyordu. İçi yandı Orkun’un.

Kendisi açık havadaydı, Neşe ise

gecenin bu saatinde penceresi

açık ayaktaydı. Ne olduğu açıktı.

Orkun bir an gökyüzüne baktı ve

o güçle çağrıyı aldı.

Neşe’nin yeni yıldızın ışığıyla

aydınlanmış vücudu çıplak ve

terliydi. Ağlıyordu.

“Görüyor musun Orkun?”

dedi.

“Görüyorum” diye cevapladı

Orkun “Bu, yeni ay.”

“Bizim yeni ayımız mı?”

“Bizim... Yeni bizim, yeni

ayımız Neşe.” Daha konuşamadı.

Neşe ağlıyordu ama gözleri

gülüyordu.

Orkun gülümsüyordu,

gözleriyse dolmuştu.

“Seni seviyorum” dedi. “Seni

seviyorum.”

55

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!