NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ (SAYI 23)
NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ
NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
1 Ocak / Şubat / Mart 2021
2
3 Ocak / Şubat / Mart 2021
4<br />
ZEN İLAN
5 Ocak / Şubat / Mart 2021
6
7 Ocak / Şubat / Mart 2021
İÇİNDEKİLER<br />
OCAK/ŞUBAT/MART<br />
2021<br />
GAZİANTEP LİV HOSPİTAL OTEL<br />
KONFORUNDA <strong>SAĞLIK</strong> HİZMETİ SUNUYOR<br />
Liv Hospital markasının beşinci hastanesi kısa bir süre önce Gaziantep’te açılmasına rağmen<br />
sunmuş olduğu kaliteli sağlık ve otel konforunda hizmet anlayışıyla Güneydoğu ve Doğu Anadolu<br />
bölgelerinin yanı sıra Türkiye’nin farklı illeri ve yurtdışından yoğun bir talep görmeye başladı.<br />
12<br />
8<br />
İÇERİKLER<br />
20<br />
BEBEKLERDE AĞIZ VE<br />
BURUNDAN FIŞKIRIR<br />
TARZDAKİ KUSMALARA<br />
DİKKAT<br />
Pilor Stenozu, Mide ile<br />
onikiparmak bağırsağı<br />
(duodenum) arasındaki fizyolojik<br />
geçiş bölgesinin (pilor) kas<br />
tabakasının kalınlaşmasına bağlı<br />
aşırı darlığıdır.<br />
22<br />
ANKA İLE <strong>SAĞLIK</strong><br />
HİZMETLERİ İSTEDİĞİNİZ<br />
HER YERDE<br />
Siz sağlıkla kalın diye Gaziantep<br />
Özel ANKA Hastanesi evinizde,<br />
iş yerinizde ya da dilediğiniz<br />
yerde sağlık hizmetleri ile artık<br />
hep yanınızda olacak.<br />
36<br />
HKÜ’DEN ‘SES ANALİZİ<br />
İLE COVİD-19 TANILAMA’<br />
PROJESİNE ÖNEMLİ KATKI<br />
Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ)<br />
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü<br />
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysi İşler,<br />
Bilgisayar destekli ses analizi ile<br />
COVID-19 tanısının yapılması<br />
hedeflenen ve TÜBİTAK tarafından<br />
da desteklenen araştırma projesinde<br />
“danışman” olarak yer aldı.<br />
16<br />
MİDE ÜLSERİ<br />
Midenin iç yüzünü döşeyen<br />
ve mukoza denilen zarın mide<br />
asidi, safra sıvısı, sindirim<br />
enzimleri veya birtakım<br />
ilaçlarla hasarlanması sonucu<br />
oluşan doku kaybı ‘Mide<br />
ülseri’ olarak adlandırılır.<br />
18<br />
GENEL CERRAHİ UZMANI<br />
PROF. DR. AHMET A. BALIK<br />
MEDİCAL GAZİANTEP<br />
HASTANESİ’NDE…<br />
Sağlık alanında gerçekleştirdiği<br />
ataklarla adından söz ettiren<br />
Medical Park Gaziantep<br />
Hastanesi, uzman ve nitelikli<br />
isimleri kadrosuna dahil ederek<br />
hizmet kalitesini güçlendirmeye<br />
devam etmektedir. Yeni açılan<br />
Proktoloji Ünitesiyle de gerek<br />
yurt içindeki gerekse de yurt<br />
dışındaki hastalarına hizmet<br />
vermeye devam etmektedir.
28<br />
BAŞKAN ŞAHİN, İKİNCİ DOZ AŞISINI<br />
OLAN YAŞLI BİREYLERİ<br />
HASTANEDE ZİYARET ETTİ<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma<br />
Şahin, ikinci doz Koronavirüs aşılanmasını<br />
gerçekleştiren 65 yaş üstü vatandaşları, Abdülkadir<br />
Yüksel Devlet Hastanesi’nde ziyaret etti,<br />
geçmiş olsun dileklerini diledi. Ayrıca Büyükşehir<br />
Belediyesi’nin kurduğu stantta aşısını yapan yaşlı<br />
bireylere içeriğinde dezenfektan, maske ve ilaç<br />
kutusu bulunan hijyen paketleri verildi.<br />
30<br />
LİV Hospital Gaziantep Kadın Hastalıkları ve<br />
Doğum Perinatoloji (Riskli Gebelik) Uzmanı Doç. Dr. Tuncay Yüce<br />
Riskli gebelik<br />
ve Perinatoloji<br />
nedir?<br />
Narkoz Sağlık Dergisi’nin Hazırladığı Sağlıklı<br />
Sohbetler Programında Mezine Sırakaya’nın<br />
Konuğu LİV Hospital Gaziantep Kadın Hastalıkları<br />
ve Doğum Perinatoloji (Riskli Gebelik) Uzmanı<br />
Doç. Dr. Tuncay Yüce oldu. Yüce, riskli gebelik<br />
hakkında merak edilen soruları yanıtladı.<br />
14<br />
44<br />
32<br />
36<br />
45<br />
46<br />
SANKO ÜNİVERSİTESİ’NDE<br />
KORONAVİRÜS AŞISI<br />
ARAŞTIRMASI<br />
SANKO Üniversitesi tarafından<br />
gerçekleştirilen Koronavirüs aşı<br />
uygulaması araştırması, aşılamanın<br />
önemini ortaya koydu.<br />
34<br />
25<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI<br />
BİR İLİŞKİ İÇİN<br />
10 ALTIN ÖNERİ!<br />
STRES REFLÜYE<br />
NEDEN OLUYOR<br />
Özel Hatem Hastanesi<br />
Gastroenteroloji<br />
Uzmanı Dr. Muzaffer<br />
Ertürk, yoğun yaşanan<br />
stresin mide<br />
rahatsızlıklarına yol<br />
açarak reflüye neden<br />
olabileceğini söyledi.<br />
KOMADA GELDİĞİ<br />
ANKA’DAN<br />
YÜRÜYEREK ÇIKTI<br />
Gaziantep’te geçirdiği trafik<br />
kazası sonrası bilinci kapalı<br />
halde Gaziantep Özel Anka<br />
Hastanesi getirilen 16<br />
yaşındaki Mehmet Durmaz<br />
gerçekleştirilen başarılı<br />
ameliyat sonrası eski<br />
sağlığına kavuştu.<br />
AMELİYAT İÇİN<br />
IRAK’TAN GELDİ<br />
DEFALİFE HASTANESİNDE<br />
SAĞLIĞINA KAVUŞTU<br />
9 Ocak / Şubat / Mart 2021<br />
70<br />
Irak’ta ikamet eden 65<br />
yaşındaki Najeeba Nhmood<br />
Ismael, 15 yıldır yürüme<br />
bozukluğu şikayetinden dolayı<br />
geldiği Defalife Hastanesinde<br />
başarılı bir ameliyattan sonra<br />
sağlığına kavuştu.
Sağlık Dergisi<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Atakan CEHRİ<br />
GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ & EDİTÖR<br />
Deniz YEMİŞENLİOĞLU YÜKSELİR<br />
HUKUK DANIŞMANI<br />
Av. Yaşar SAĞLAM<br />
YAYIN KURULU<br />
Dr. Cengiz BAYRAM<br />
Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />
Mehmet Emin TATLI<br />
DİZGİ TASARIM<br />
Atakan CEHRİ<br />
YÖNETİM YERİ<br />
a j a n s<br />
İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />
Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />
Şehitkamil/Gaziantep<br />
BASKI<br />
İncilipınar Mah. 36006 Nolu Cd. No:21<br />
Ekip İş Merkezi Altı<br />
Şehitkamil / Gaziantep<br />
Telefon: 0 (342) 215 04 00<br />
e-posta: info@ebatofset.com<br />
Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />
haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />
alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />
Dergide yer alan köşe<br />
yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />
narkozhaber@hotmail.com<br />
narkozhaber@mynet.com<br />
www.narkozgazetesi.com<br />
Sayı: <strong>23</strong> Yıl: 7<br />
Yerel Süreli Yayın<br />
Narkoz Haber Gazetesi<br />
ücretsiz ekidir.<br />
0 535 511 01 95<br />
0 342 <strong>23</strong>2 42 43<br />
Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />
İnsan Olabilmek!<br />
2021 Yılının ilk aylarında Coronavirüs ile mücadelemiz devam ederken bir yandan da<br />
yaşamak ve hayata tutunmak, ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için çalışarak eve ekmek<br />
götürmenin derdine düştük.<br />
Evet! Şu aralar çok iyi olduğumuz söylenemez ama en azından “Sağlıklıyız” diyebilmek çok<br />
güzel.<br />
Bedenen ve ruhen sağlam bir şekilde yaşayabilmek, topluma ayak uydurabilmek Sağlıklı<br />
bir birey olabilmek ile mümkün.<br />
Sağlık sadece hastalanmak veya sakatlanmak değildir. Sağlık aynı zamanda zinde kalabilmek,<br />
güçlü olabilmek, bedenimizi ve ruhumuzu kaliteli yaşama hazır bulundurmaktır.<br />
Bazen düşünüyorum sağlık alanında ülkemizde inanılmaz bir yatırım var. Kişi başına<br />
düşen doktor ve yatak sayısı birçok Avrupa ülkesinden çok daha yüksek. Ben bu duruma<br />
bir yerden seviniyor diğer taraftan da üzülüyorum. Aslında insan olabilmek, insanca yaşayabilmek<br />
için insan sağlığının bozulmadan, öncesinde insana yatırım yapmanın çok daha<br />
önemli olduğunu düşünüyorum. Yaşadığımız kapitalist sistemde önümüze koyulan veya<br />
bireylere dayatılan yaşam biçimi hepimizi hasta etmeye başladı.<br />
Yeni doğan her çocuk tertemiz, iyi bir insan olarak dünyaya gözlerini açar. Sonradan iyi<br />
ya da kötü insan olur. Aslında acımasız bir hayat biçimi; ön yargılar ve ona sunulamayan<br />
hayat, öteleme, küçük görme, birbirimizi sevmeme, hoşgörüsüzlük ve acımasızlıkla başlayan<br />
ve sonrasında biçimlenen ruh durumu… Hayatı paylaşmanın ne kadar güzel olduğu<br />
bilincine erişememek bizi kötüleştiriyor.<br />
Sağlık sorunlarıyla dünyaya gelen bir çocuk, dünyaya geldiği andan itibaren acı çekmeye<br />
başlar. Çünkü sağlıksızdır. Artık teknoloji o kadar çok ilerledi ki genetik bilimi bazı hastalıkları<br />
anne karnında veya henüz sperm hücresinde teşhis edip yok edebiliyor. Bilimde<br />
yakalanan bu gelişim ve dönüşüme yatırım daha çok arttırılmalı. Bilim Merkezlerinin<br />
sayısı artırılmalı AR-GE çalışmalarına daha çok yatırım yapılmalı.<br />
Sağlıkla geldiğimiz şu yalan dünyada kendimizi hastalıklı bireyler haline dönüştürmemek<br />
için çevre ve doğa dostu olmayı, sağlıklı beslenmeyi, spor yapmayı, düzenli kaliteli yaşamayı<br />
öğrensek hem ömrümüz uzayacak hem de doğa bize hastalık değil sağlık sunacak.<br />
Çünkü doğa biz insanlara gerçekten adil davranırken biz doğaya neler yapmıyoruz şöyle<br />
bir düşünün! Denizlerimizi kirletiyoruz, atmosferi deliyoruz, çevreyi kirletip ağaçları<br />
kesiyoruz, hayvanları öldürüyoruz, yaban hayatta olması gereken hayvanları kafeslere<br />
tıkıp dengeyi bozuyoruz. Kimyasal silahlarla hem insanı hem doğayı yok ediyoruz. İşin özü<br />
yakıp, yıkıp, yok ediyoruz.<br />
İşte tamda bu noktada insana yatırım yapmak gerekiyor. Çok hastanemiz var diye övünmek<br />
yerine hasta olmamak için çabalamak gayret göstermek asıl amaç olmalı. Devlet ve<br />
Millet olarak hastalığa hazırlıklı olmalı, ancak hastalıkları önlemek içinde bilinçlenmeliyiz.<br />
Demek istediğim “Hastalık öncesi yatırım”<br />
Doğanın dengesi bozuldukça Allah bilir daha kaç virüs çeşidiyle mücadele edeceğiz.<br />
İnsan olabilmek için insanca yaşayabilmek için hep birlikte mücadele edelim. Çünkü her<br />
insan insanca yaşamayı hak ediyor.<br />
Allah bize her şeyi adil ve adaletli sunarken biz insan oğlu adil ve adaletli olmayı beceremiyoruz.<br />
“Paylaşmak ekmek ve su gibi zorunlu bir ihtiyaçtır, çocuklarınıza paylaşmayı,<br />
sevmeyi, korumayı ve kollamayı öğretin” çünkü bu dünyayı ancak çocuklar kurtaracaktır.<br />
Pandeminin kahramanları sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum.<br />
Ruhen ve bedenen sağlıklı nice güzel günler dilerim. Sağlıcakla kalın!<br />
10
11 Ocak / Şubat / Mart 2021
Gaziantep<br />
Liv Hospital<br />
Otel konforunda<br />
sağlık hizmeti sunuyor<br />
Liv Hospital markasının beşinci hastanesi kısa bir süre<br />
önce Gaziantep’te açılmasına rağmen sunmuş olduğu<br />
kaliteli sağlık ve otel konforunda hizmet anlayışıyla<br />
Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinin yanı sıra<br />
Türkiye’nin farklı illeri ve yurtdışından yoğun bir talep<br />
görmeye başladı.<br />
TÜRKIYE’NIN en yaygın<br />
hastaneler grubu<br />
olan MLP Care, Liv<br />
Hospital markasının<br />
en yeni hastanesini Gaziantep’te<br />
hizmete açtı. Liv Hospital<br />
Gaziantep, Kardiyolojiden kadın<br />
doğuma, genel cerrahiden çocuk<br />
hastalıklarına, tüp bebekten<br />
medikal onkolojiye, ürolojiden<br />
kardiyovasküler cerrahiye tüm<br />
branşlarda hasta kabul etmeye<br />
başladı. Yaklaşık 40 bin metrekarelik<br />
kapalı alanda 258 yatak<br />
kapasitesi ile Güneydoğu ve<br />
Doğu Anadolu bölgelerinin yanı<br />
sıra Türkiye’nin farklı illerinden<br />
ve yurt dışından gelen hastalara<br />
da kişiselleştirilmiş sağlık hizmeti<br />
sunmaya başlayan hastane otel<br />
konforunda hizmet anlayışıyla<br />
yoğun talep görüyor.<br />
Liv Hospital Gaziantep Başhekimi<br />
Dr. Fatih Yendi, hedeflerinin<br />
kaliteli ve otel konforunda hizmet<br />
anlayışı ile bölgede referans<br />
hastane haline gelmek ve sağlık<br />
turizminde zirveyi yakalamak<br />
olduğunu söyledi. Yendi; Türkiye’de<br />
dijital hastane konseptinin<br />
öncülerinden biri olarak faaliyet<br />
gösteriyoruz. Liv Hospital Gaziantep,<br />
son dönemde bölgede<br />
12
yapılan en büyük yatırımlar arasında yer alıyor. Hastane aynı zamanda<br />
1000’e yakın kişiye istihdam sağlayarak şehrin ekonomisine de önemli<br />
bir katkı sağladı.<br />
BÖLGENIN <strong>SAĞLIK</strong> ÜSSÜ<br />
LIV HOSPITAL GAZIANTEP<br />
Liv Hospital Gaziantep olarak deneyimli hekim kadromuzla; multidisipliner<br />
tanı ve tedavi yaklaşımı, yenilikçi tıp teknolojileri,hasta odaklı<br />
hizmet anlayışı,kişiye özel tanı ve tedavi programları ile değer katılmış<br />
sağlık hizmetlerini Güneydoğu’nun incisi olan Gaziantep’te<br />
sunuyoruz. Orta Doğu ve Arap ülkelerinden gelecek misafirlerin<br />
yanı sıra Avrupa ve Balkan ülkelerinden misafirleri de Liv<br />
Hospital’in kaliteli sağlık hizmeti ile tanıştırmayı hedefliyoruz.<br />
Hastanemiz Havaalanına sadece 20 dakika uzaklıkta merkezi<br />
konumdadır. Sağlığın geleceği mottosuyla yeni bir<br />
hastane değil yepyeni bir hastanecilik anlayışı ile bölgenin<br />
sağlık üssü olarak hizmet veriyoruz.<br />
<strong>SAĞLIK</strong>TA OTELCILIK<br />
ANLAYIŞIYLA HIZMET VERIYORUZ<br />
Kardiyolojiden beyin ve sinir cerrahisine, kadın hastalıkları<br />
ve doğumdan fizik tedavi ve rehabilitasyona kadar<br />
uzanan geniş branş çeşitliliği ile hastanemiz yaklaşık<br />
40 bin metrekare kapalı alanda hizmet veriyor. Liv<br />
Hospital Gaziantep dahili ve cerrahi branşların dışında<br />
pediatrik kemik iliği, erişkin kemik iliği, tüp bebek,medikal<br />
onkoloji,nükleer tıp, kalp ve damar cerrahisi, yeni doğan<br />
yoğun bakım, erişkin yoğun bakım,koroner yoğun<br />
bakım,plastik ve rekonstrüktif ve estetik cerrahi bölümleri<br />
ile hastalarımıza hizmet sunuyor. 250 yatak kapasitesine<br />
sahip hastanemizde 70 poliklinik bulunuyor. Liv Hospital<br />
Gaziantep süit odalarıyla sağlıkta otelcilik anlayışını en<br />
yüksek seviyede temsil ediyor.<br />
Dr. Fatih Yendi<br />
Liv Hospital Gaziantep Başhekimi<br />
13 Ocak / Şubat / Mart 2021
Anne açısından özellikle<br />
ileri yaş, eşlik eden<br />
hipertansiyon, şeker<br />
başta olmak üzere<br />
birçok kronik hastalığı<br />
sayabiliriz. Bu hastalıklar<br />
gebelik boyunca<br />
annede ciddi problemler<br />
yaratabileceği gibi<br />
bebeğin sağlığı açısından<br />
da çok önemli sorunlarla<br />
karşılaşabiliriz. Tüm<br />
bu nedenlerden dolayı<br />
gebeliği bir bütün olarak<br />
ele almamız gerekir.<br />
Riskli gebelik ve<br />
Perinatoloji nedir?<br />
Narkoz Sağlık Dergisi’nin Hazırladığı Sağlıklı Sohbetler Programında<br />
Mezine Sırakaya’nın Konuğu LİV Hospital Gaziantep Kadın Hastalıkları<br />
ve Doğum Perinatoloji (Riskli Gebelik) Uzmanı Doç. Dr. Tuncay Yüce<br />
oldu. Yüce, riskli gebelik hakkında merak edilen soruları yanıtladı.<br />
P<br />
ERINATOLOJI, riskli gebelik olarak bilinir. Ancak riskli<br />
gebelik teriminin toplumdaki karşılığına bakıldığında<br />
genellikle bebekle ilgili sorunlar olarak anlaşılmaktadır.<br />
Aslında riskli gebelik denilince bunun tam karşılığı hem<br />
bebek hem de anne açısından riskli olan tüm nedenler olarak<br />
sayılabilir. Anne açısından özellikle ileri yaş, eşlik eden hipertansiyon,<br />
şeker başta olmak üzere birçok kronik hastalığı sayabiliriz.<br />
Bu hastalıklar gebelik boyunca annede ciddi problemler yaratabileceği<br />
gibi bebeğin sağlığı açısından da çok önemli sorunlarla<br />
karşılaşabiliriz. Tüm bu nedenlerden dolayı gebeliği bir bütün<br />
olarak ele almamız gerekir.<br />
RİSKLİ DURUMLAR<br />
Anne adayı gebelik öncesinde detaylı olarak değerlendirilmelidir.<br />
Annede olan riskli durumlar belirlenmeli ve bunlar için önlem<br />
alınmalıdır. Enfeksiyon açısından tedaviler ve aşılar yapılmalıdır.<br />
Özellikle nöral tüp defekti önlenmesi açısından gebelik öncesinde<br />
folik asit desteği verilmelidir. Bunun dışında en sık karşılaştığımız<br />
hipertansiyon ve şeker hastalıkları açısından değerlendirilmelidir.<br />
Kan basınçları düzeltilmeli ve kan şekerleri normal seviyelere<br />
çekilmelidir. Aslında daha az görülen kronik hastalıklar açısından<br />
da değerlendirmeler yapılmalı ve gerekli tedaviler başlandıktan<br />
sonra gebeliğe izin verilmelidir. Aksi durumlarda hastalıkların<br />
14
Tüm anne adayları daha sağlıklı gebelik süreci geçirmeleri için gebe kalmayı<br />
planladıktan sonra gebe kalmadan önce doktor kontrollerini yaptırmaları<br />
gerekmektedir. Bu kontrollerde riskli bir durum tespit edildiğinde riskli gebelik<br />
uzmanları tarafından takiplerinin yapılması daha uygundur.<br />
gebelikteki seyri hem anneyi hem bebeği<br />
ciddi şekilde etkileyebilir.<br />
TARAMA TESTİNİN<br />
ÖNEMİ NEDİR?<br />
Toplumda en çok bilinen durum rutin<br />
takip esnasında bebekte saptanan riskler<br />
nedeniyle perinatolojiye yönlendirilmeler<br />
olmaktadır. Bu durumların başında yapılan<br />
tarama testleri gelmektedir. Tarama<br />
testleri genellikle Down sendromu olarak<br />
bilinen Trizomi 21 hastalığını tespit etmek<br />
için yapılmaktadır. İkili, üçlü ve dörtlü testlerini<br />
sayabiliriz. Bu testler başarı şansı orta<br />
düzey olan tarama testleridir. Bu testlerin<br />
tanı koydurmadığını bilmeliyiz ve ailelere<br />
bu durum hakkında bilgi vermeliyiz. Çünkü<br />
bu testlerde çıkan riskler bebeğin kesinlikle<br />
hasta olduğunu göstermemektedir.<br />
Ailelerin tanı olarak algılaması ve doğum<br />
sonrasında sonucun normal olması<br />
nedeniyle teste olan güven azalmaktadır.<br />
Bu testler bize sadece risk oranını vermektedir.<br />
Bu riske yönelik ultrasonografik<br />
değerlendirme yaparak çıkan sonuca<br />
göre ileri test yapıp yapmamaya karar<br />
vermeliyiz. Bu testler dışında fetal DNA<br />
dediğimiz anne kanından bebeğin DNA’sı<br />
elde edilerek çok yüksek oranda bebeğin<br />
genetiğini tespit ettiğimiz tarama testleri<br />
de mevcuttur. Aslında maliye kısmı uygun<br />
olması durumunda bu test en güvenilir<br />
tarama testidir. Bu testi yaptığımız durumlarda<br />
diğer tarama testlerini yapmamıza<br />
gerek yoktur. Tarama testlerinde olumsuz<br />
sonuçla karşılaştığımızda tanı testi<br />
dediğimiz ve ileri araştırma olarak bilinen<br />
koryon villus biyopsisi (bebeğin plasentasından<br />
parça alma işlemi), amniyosentez<br />
(sıvısından örnek alma) ve kordosentez<br />
Doç. Dr. Tuncay Yüce<br />
LİV Hospital Gaziantep Kadın Hastalıkları ve Doğum Perinatoloji Uzmanı<br />
(bebeğin kordonundan kan alma) işlemleri<br />
gebeliğin haftasına göre önerilmektedir.<br />
Bu testler tanı testleridir. Bu testlere bakıldığında<br />
neden tüm gebelere direk tanı<br />
yapmıyoruz da öncelikle tarama yapıyoruz<br />
diye sorulabilir, çünkü bu testler girişimsel<br />
testlerdir ve az da olsa düşük gibi komplikasyonlara<br />
neden olabilir ve maliyetli<br />
testlerdir. Bu yüzden tüm gebeler öncelikle<br />
taramaya alınıp risk grupları belirleniyor<br />
ve riskli olanlar tanı testine yönlendiriliyor.<br />
Sonuçta gebelerimiz bu tarama testlerinin<br />
sadece risk belirlediğini, tanı koydurmadığını<br />
iyi bilmeli ve bu durum toplumda<br />
yanlış algıya neden olmamalıdır.<br />
DETAYLI ULTRASON İŞLEMİ<br />
Gebelik takiplerinde en önemli takiplerden<br />
birisi de 19-24.hafta arasında yaptığımız<br />
detaylı değerlendirmedir. Bu dönemde<br />
bebeğin tüm organları detaylı olarak<br />
değerlendirilmektedir. Yine toplumda en<br />
çok yanlış bilinen durum bu taramanın<br />
renkli ultrason olarak bilinmesidir. Detaylı<br />
ultrason siyah beyaz olarak bilinen<br />
klasik ultrasonografik değerlendirme ile<br />
yapılmaktadır. Detaylı ultrason işlemi için<br />
cihazların üst düzey olması gereklidir. Tabi<br />
ki bu değerlendirmeyi yapan kişilerin de<br />
bu konuda eğitim almış tecrübeli kişiler<br />
olması gerekmektedir.<br />
Sonuçta; tüm anne adayları daha sağlıklı<br />
gebelik süreci geçirmeleri için gebe kalmayı<br />
planladıktan sonra gebe kalmadan<br />
önce doktor kontrollerini yaptırmaları<br />
gerekmektedir. Bu kontrollerde riskli bir<br />
durum tespit edildiğinde riskli gebelik<br />
uzmanları tarafından takiplerinin yapılması<br />
daha uygundur.<br />
15 Ocak / Şubat / Mart 2021
Mide ülseri<br />
Midenin iç<br />
yüzünü döşeyen<br />
ve mukoza<br />
denilen zarın<br />
mide asidi, safra<br />
sıvısı, sindirim<br />
enzimleri veya<br />
birtakım ilaçlarla<br />
hasarlanması<br />
sonucu oluşan<br />
doku kaybı ‘Mide<br />
ülseri’ olarak<br />
adlandırılır.<br />
Dr. Öğr. Üyesi Nimet Yılmaz<br />
• SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />
• SANKO Üniversitesi Hastanesi<br />
Gastroenteroloji Uzmanı<br />
S<br />
ANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç<br />
Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />
Nimet Yılmaz, mide ülserinin her yaşta<br />
görülebilmekle birlikte en sık 30-50 yaşlar<br />
arasında görüldüğünü söyledi.<br />
SANKO Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji<br />
Uzmanı olarak da olan Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, erkeklerde<br />
mide ülseri görülme sıklığının kadınlardan<br />
daha fazla olduğuna dikkat çekti.<br />
NEDENLERİ<br />
Mide ülseri oluşmasında midenin iç zarında<br />
bulunan ve koruyucu bariyer olarak görev yapan<br />
mukus tabakası ile mide mukozasına zarar veren<br />
etkenler arasındaki dengenin bozulmasının sorumlu<br />
tutulduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, şunları<br />
kaydetti: “Mide mukozasına zarar veren ve mide ülserine<br />
yol açan nedenlerden bazıları; mide bakterisi<br />
olarak bilinen Helikobakter pylori, birtakım ağrı kesici<br />
ve antiromatizmal ilaçlar, aspirin, sigara ve alkol<br />
kullanımıdır. Bununla birlikte yoğun stres, genetik<br />
yatkınlık, aşırı kafein tüketimi, acı, baharatlı ve asitli<br />
gıdaların dengesiz ve fazla tüketimi de mide ülseri<br />
sebepleri arasındadır.”<br />
BELİRTİLERİ<br />
Mide ülserinin belirtilerinin kişiden kişiye değişmekle<br />
birlikte genellikle üst karın bölgesinde ağrı,<br />
gaz, şişkinlik, kazınma ve yanma hissi gibi farklı<br />
şekillerde tarif edilebileceğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi<br />
Yılmaz, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kahve telvesi<br />
Hastaların<br />
yaşam tarzı<br />
değişiklikleri<br />
de ülser<br />
tedavisinde<br />
çok önemlidir.<br />
Sigara<br />
ve alkol<br />
kullanımının<br />
kesilmesi,<br />
acılı,<br />
baharatlı,<br />
kafeinli ve<br />
asitli gıdaların<br />
tüketiminin<br />
kısıtlanması<br />
tedaviye<br />
önemli katkı<br />
sağlayacaktır.<br />
16
şeklinde kusma, sık acıkma ve hazımsızlığın<br />
da mide ülserinde görülen diğer<br />
belirtiler olduğuna vurgu yaptı.<br />
Mide ülserinin belirtilerinin yemekle<br />
birlikte daha da kötüleştiğinin altını çizen<br />
Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, şöyle devam etti:<br />
“Ülser olan hastalarda yemek yemek ağrıya<br />
neden olduğu için hastalar yemekten<br />
kaçınır ve kilo kaybederler. Ağrı bazen<br />
gece uyandırabilir ve mevsim dönüşü olan<br />
ilkbahar ve sonbahar aylarında daha da<br />
şiddetlenebilir. Ancak ülser, mide çıkışında<br />
bulunan oniki parmak bağırsağında ise<br />
yemek yemek hastayı rahatlatmaktadır.<br />
Bu belirtiler mide ilaçları ile kısa bir süre<br />
geçiyor fakat sık tekrarlıyorsa mutlaka bir<br />
doktora başvurmak gerekmektedir. Çünkü<br />
tanı konulmamış ve tedavi edilmemiş ülserlerde<br />
midede kanama ve delinme gibi<br />
hayatı tehdit eden ciddi komplikasyonlar<br />
görülebilmektedir.<br />
Kahve telvesi şeklinde kusma veya katran<br />
gibi siyah pis kokulu cıvık dışkılama mide<br />
ülser kanaması belirtisidir. Başka hiçbir<br />
şikayeti olmasa dahi dışkısının siyah renkli<br />
olduğunu gören kişilerin acil bir şekilde bir<br />
sağlık kurumuna başvurması gereklidir.”<br />
TANI<br />
Mide ülserini teşhis etmenin en doğru<br />
yönteminin üst gastrointestinal sistem endoskopisi<br />
olduğunu vurgulayan Dr. Öğr.<br />
Üyesi Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:<br />
“Endoskopi ile hem ülser direkt görülebilmekte<br />
hem de gerektiği zaman doku<br />
örneği alınabilmektedir. Ayrıca kanayan<br />
ülserlere endoskopi esnasında endoskopik<br />
tedavi yöntemleri uygulanabilmekte ve<br />
kanamanın durdurulması sağlanabilmektedir.<br />
Mide ülserlerinde mide kanserini<br />
ekarte edebilmek ve erken teşhis konabilmesi<br />
için de endoskopi önerilmektedir.”<br />
TEDAVİ<br />
Mide ülseri tanısı konduktan<br />
sonra tedavide ilk aşamanın<br />
mide asidinin azaltılması<br />
olduğuna kaydeden Dr.<br />
Öğr. Üyesi Yılmaz, tedavi<br />
yöntemlerine ilişkin şu bilgileri<br />
paylaştı: “Mide asidini güçlü<br />
bir şekilde baskılayan ilaçlar<br />
histamin reseptör blokerleri ve<br />
proton pompa inhibitörleridir<br />
ve bu ilaçlar sayesinde ülser<br />
tedavisi başarılı bir şekilde<br />
yapılabilmektedir. Tedavide<br />
ikinci aşama ise ülsere<br />
neden olan etkenin ortadan<br />
kaldırılmasıdır.<br />
Etken bir mide bakterisi ise<br />
birtakım spesifik antibiyotikler<br />
kullanılmaktadır. Ülserin sebebi<br />
aspirin veya antiromatizmal<br />
ilaçlar ise doktor kontrolünde<br />
doz ayarlaması yapılmalıdır.<br />
Hastaların yaşam tarzı<br />
değişiklikleri de ülser tedavisinde<br />
çok önemlidir. Sigara ve<br />
alkol kullanımının kesilmesi,<br />
acılı, baharatlı, kafeinli ve<br />
asitli gıdaların tüketiminin<br />
kısıtlanması tedaviye önemli<br />
katkı sağlayacaktır.”<br />
17 Ocak / Şubat / Mart 2021
Genel Cerrahi Uzmanı<br />
PROF. DR. AHMET A. BALIK<br />
Medical Park Gaziantep Hastanesi’nde…<br />
Sağlık alanında gerçekleştirdiği ataklarla<br />
adından söz ettiren Medical Park Gaziantep<br />
Hastanesi, uzman ve nitelikli isimleri<br />
kadrosuna dahil ederek hizmet kalitesini<br />
güçlendirmeye devam etmektedir. Yeni açılan<br />
Proktoloji Ünitesiyle de gerek yurt içindeki<br />
gerekse de yurt dışındaki hastalarına hizmet<br />
vermeye devam etmektedir.<br />
TEKNIK alt yapısı, tıbbi donanımı, uzman sağlık<br />
profesyonelleri ile ilgili çalışmalarına her gün bir<br />
yenisini ekleyen Medical Park Gaziantep Hastanesi,<br />
Genel Cerrahi branşındaki uzman hekimleri bünyesine<br />
dahil etmeye devam etmektedir. Genel Cerrahi Uzmanı<br />
Prof. Dr. Ahmet A. Balık Medical Park Gaziantep Hastanesi’nde<br />
hasta kabulüne başladı. Medical Park Gaziantep Hastanesi’nde<br />
geçtiğimiz günlerde oluşturulan Proktoloji Ünitesi<br />
ile ilgili Prof. Dr. Ahmet A. Balık bize detaylı bilgiler verdi.<br />
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet A. Balık<br />
kimdir? Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?<br />
1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden<br />
mezun oldum. 1995 yılında Atatürk Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim<br />
Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamladım.<br />
Aynı kurumda 1997 yılında yardımcı doçent<br />
olarak göreve başladım ve 2002 yılında<br />
‘’Doçent’’ unvanını aldım. 2003 yılında<br />
Pittsburg Üniversitesi Tıp Merkezi Cerrahi<br />
Yoğun Bakım ve Hepatobilier Cerrahi birimlerinde<br />
misafir öğretim üyesi olarak bulundum.<br />
2004 yılında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda göreve başladım. Bu<br />
kurumda Hepatobilier Cerrahi Birimi’ni kurarak 2008 yılında<br />
‘’Profesör’’ unvanını aldım. Kurucuları arasında bulunduğum<br />
Prof. Dr. Ahmet A. Balık<br />
Genel Cerrahi Uzmanı<br />
Yeni kurulan Proktoloji Ünitesinde birçok<br />
müdahale günü birlik uygulanabilmektedir.<br />
Hemoroidal hastalıklarda trombektomi<br />
ve bant ligasyon yöntemi, anal fissürde<br />
botoks uygulaması, pilonidal kistlerde lazer<br />
ve fenol uygulamasI gibi yöntemler uzman<br />
ekibimiz tarafından yapılmaktadır.<br />
18
PROKTOLOJI NEDIR?<br />
Proktoloji kısaca, Anorektal (kalın barsağın son kısmı ile makat bölgesi )<br />
hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgilenen genel cerrahinin bir alt bölümüdür.<br />
Organ Nakli Ünitesi’nde önce karaciğer<br />
daha sonra böbrek nakli ameliyatları yapılmaya<br />
başlandı. 2013-2019 yılları arasında<br />
yönetim kurulu üyeliği yaptığım Türk<br />
Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Derneği’nin<br />
2017-2019 döneminde başkanlığını<br />
yaptım.<br />
Medical Park Gaziantep bünyesinde<br />
yeni oluşturulan Proktoloji Ünitesi<br />
hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?<br />
Öncelikle Proktoloji nedir?<br />
Proktoloji kısaca, Anorektal (kalın barsağın<br />
son kısmı ile makat bölgesi ) hastalıkların<br />
teşhis ve tedavisi ile ilgilenen genel cerrahinin<br />
bir alt bölümüdür.<br />
Hangi rahatsızlıklara çözüm<br />
bulunmaktadır?<br />
Proktolojinin ana konusu özellikle Perianal<br />
fistül, anal fissür (makat çatlağı), iç ve<br />
dış hemoroidler (basur),perianal apseler,-<br />
barsağın iyi ve kötü huylu kitleleri, rektal<br />
prolalsus (barsak sarkması)<br />
pilonidal kist (kıl dönmesi) gibi hastalıklardır.<br />
Bu hastalıkların erken teşhis ve tedavi<br />
edilmesi çok önemlidir. Mesela perianal<br />
apseler tedavi edilmez ise ilerleyip hayatı<br />
tehdit edecek seviyeye bile gelmektedir.<br />
Hasta profiliniz kimlerden<br />
oluşmaktadır?<br />
Bu hastalıklar tüm yaş grubu erkek ve<br />
kadında görülmekle birlikte; özellikle yaşlılarda<br />
kötü huylu hastalıklarla karışabileceğinden<br />
dikkatli olunması gerekmektedir.<br />
Hastalarınız genelde hangi şikayetlerle<br />
başvurmaktadır?<br />
Hastalar genelde ağrı, kanama, kaşıntı,<br />
akıntı, dışkılama zorluğu, sık dışkılama<br />
isteği gibi şikayetler olduğunda vakit kaybetmeden<br />
proktoloji muayenesi açısından<br />
hastaneye başvurması gerekmektedir.<br />
Pandemi süreci ile birlikte hijyen<br />
hayatımızın en önemli unsurlarından<br />
biri haline geldi Proktoloji Ünitesinde<br />
sterilizasyon ve hijyen önlemleri<br />
hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?<br />
Yeni kurulan Proktoloji Ünitesinde birçok<br />
müdahale günü birlik uygulanabilmektedir.<br />
Hemoroidal hastalıklarda trombektomi<br />
ve bant ligasyon yöntemi, anal fissürde<br />
botoks uygulaması, pilonidal kistlerde<br />
lazer ve fenol uygulamasI gibi yöntemler<br />
uzman ekibimiz tarafından yapılmaktadır.<br />
Uzman ekibiniz kimlerden<br />
oluşmaktadır?<br />
Alanında uzman ve çok kıymetli ekip<br />
arkadaşlarımız Genel Cerrahi Uzmanı Doç.<br />
Dr. Mesut Gül ve Op. Dr. Ersin Borazan ile<br />
birlikte bölge halkımıza özenli bir biçimde<br />
hizmet vermekteyiz ve gün geçtikçe de<br />
Medical Park Gaziantep Hastanesi Genel<br />
Cerrahi Kliniği önemli işlere imza atacaktır.<br />
Pandemi süreci ile birlikte hijyen<br />
hayatımızın en önemli unsurlarından<br />
biri haline geldi ünitede sterilizasyon<br />
ve hijyen önlemleri hakkında kısaca<br />
bilgi verebilir misiniz?<br />
Cerrahi işlemlerin tamamına ameliyathane<br />
dışında dahi olsa sterilizasyona en üst<br />
düzeyde dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />
Ünitemiz bu hassasiyetle kurulmuştur.<br />
Hastalar tedavi olduktan ne kadar süre<br />
sonra taburcu olup günlük hayatına<br />
devam edebilmektedir?<br />
Bu ünitenin kurulmasının bir amacı da<br />
hastaların aynı gün içinde işlemlerinin<br />
bitirilip hızlıca günlük yaşantılarına dönmesidir.<br />
Bahsedilen şikayetlerin bir kısmı altta yatan<br />
farklı bir hastalığa bağlı olabileceği için<br />
öncelikle o hastalıkların tanısının konulması<br />
ve tedavisinin yapılması gerekmektedir.<br />
Halk arasında bu hastalıkların şikayetleri<br />
sözlü olarak ifade edilmeyen konular<br />
arasında yer almaktadır. Öncelikle bu tür<br />
şikayeti olan hastaların şikayetlerini yalın<br />
biçimde hekimlerine ifade edebilmeleri<br />
gerektiği gibi bu konudaki çekincelerinin<br />
ortadan kalkması gerekmektedir. Bunun<br />
sağlanabilmesi uzman hekim ve profesyonel<br />
ekipler tarafından gerçekleştirilmektedir.<br />
Yukarıda sayılan şikayetleri olan<br />
hastaların durumu ciddiye alıp hekime<br />
müracaat etmeleri ve hekimin vereceği<br />
önerilere uymaları önemlidir.<br />
Hastalarımızın beslenme ve diyet konusunda<br />
ise sağlıklı beslenmelerinin yanı sıra<br />
altta yatan hastalığa yönelik özel beslenme<br />
programlarının oluşturulması ve buna<br />
uyulması gerekmektedir.<br />
Hastalar genelde<br />
ağrı, kanama, kaşıntı,<br />
akıntı, dışkılama<br />
zorluğu, sık dışkılama<br />
isteği gibi şikayetler<br />
olduğunda vakit<br />
kaybetmeden<br />
proktoloji muayenesi<br />
açısından hastaneye<br />
başvurması<br />
gerekmektedir.<br />
19 Ocak / Şubat / Mart 2021
BEBEKLERDE AĞIZ<br />
VE BURUNDAN<br />
FIŞKIRIR TARZDAKİ<br />
KUSMALARA<br />
DİKKAT<br />
Pilor Stenozu, Mide ile onikiparmak<br />
bağırsağı (duodenum) arasındaki fizyolojik<br />
geçiş bölgesinin (pilor) kas tabakasının<br />
kalınlaşmasına bağlı aşırı darlığıdır.<br />
ZEL Hatem Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Serdar Şiyve<br />
Öpilor stenozuna bağlı olarak bebeklerde görülen ağız ve burundan<br />
fışkırır tarzda kusmanın nedenleri ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.<br />
Bebeklerde görülen kusma şikâyetinin altında yatan nedeninin<br />
araştırılmasının çok önemli olduğuna değinen Op. Dr. Serdar Şiyve ‘Kalınlaşmış<br />
pilor kasının midenin çıkışında daralmaya sebep olmasıyla ortaya çıkan ve<br />
etkisini doğar doğmaz hemen göstermeyen hipertrofik pilor stenozu, genellikle<br />
2-8 haftalık en sıklıkla da 3-5 haftalık bebeklerde görülür. Ağız ve burundan<br />
Op. Dr. Serdar Şiyve<br />
Özel Hatem Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı<br />
PILOR STENOZUN’DAKI<br />
KUSMA, <strong>SAĞLIK</strong>LI BEBEKLERIN<br />
BESLENME SONRASINDAKI<br />
GAZ ÇIKIŞI ILE BIRLIKTE OLAN<br />
KUSMASINDAN ÇOK FARKLIDIR.<br />
20
Kalınlaşmış pilor kasının<br />
midenin çıkışında daralmaya<br />
sebep olmasıyla ortaya çıkan ve<br />
etkisini doğar doğmaz hemen<br />
göstermeyen hipertrofik pilor<br />
stenozu, genellikle 2-8 haftalık<br />
en sıklıkla da 3-5 haftalık<br />
bebeklerde görülür. Ağız ve<br />
burundan fışkırır tarzda kusma<br />
ve su kaybı belirtileri ile ortaya<br />
çıkar. Beslenmeyle alınan içerik<br />
mideyi terk edemez ve kusma<br />
ile çıkarılır.<br />
fışkırır tarzda kusma ve su kaybı belirtileri ile ortaya<br />
çıkar. Beslenmeyle alınan içerik mideyi terk edemez<br />
ve kusma ile çıkarılır. Pilor Stenozun’daki kusma,<br />
sağlıklı bebeklerin beslenme sonrasındaki gaz çıkışı<br />
ile birlikte olan kusmasından çok farklıdır. Ağız ve<br />
burundan fışkırır tarzda gerçekleşir. Pilor Stenoz’lu<br />
bebekler verilen besini kustukları için sürekli<br />
beslenmeye isteklidirler. Kusmanın başlamasıyla<br />
birlikte kısa süre içerisinde bebekte sıvı-tuz kaybı<br />
belirtileri de ortaya çıkar. Bebeğin yeme isteği<br />
yerindedir ancak yediklerini sindiremeden çıkarttığı<br />
için yavaş yavaş sıvı ve kilo kaybı başlar’<br />
ifadelerini kullandı<br />
PILOR STENOZU<br />
TANI VE TEDAVISI<br />
Pilor Stenozunun tanı ve tedavisi hakkında<br />
bilgiler veren Özel Hatem Hastanesi Çocuk<br />
Cerrahisi Uzmanı op. Dr. Serdar Şiyve ‘ Yenidoğan<br />
döneminde görülen, cerrahi hastalıklar<br />
arasında sıklık bakımından ikinci sırada yer<br />
alır. Her 1000 canlı doğumdan birinde görülür.<br />
Erkek bebekler de kızlara göre 4 kat daha fazla<br />
rastlanır. Pilor stenozu tanısı, muayene ile konulur.<br />
Muayenede üst karın bölgesinde kalınlaşan<br />
kas bir zeytin tanesi gibi hissedilir. Duvarı<br />
kalınlaşmış mide çıkışının Ultrason ile yapılan<br />
ölçümlerle tespit edilir. Tedavide tek seçenek<br />
cerrahidir. Günümüzde gelişen tıp teknolojisi<br />
sayesinde, küçük bebeklerde de bu ameliyat<br />
laparoskopik (kapalı) yöntemle gerçekleştirilebilmektedir.<br />
Ameliyatta kalınlaşan kas tabakası<br />
kesilerek içteki mukoza adı verilen tabakaya<br />
kadar aralanır. Böylece geçiş yeniden sağlanmış<br />
olur. Ameliyat ortalama 1 saat sürmektedir.<br />
Laparoskopik yöntemle yaptığımız ameliyatların<br />
avantajları; yara ve kesi izi olmaması, ağrının<br />
daha az olması, normal hayata daha kolay<br />
geçiş sağlanmasıdır. Tedaviden sonra bu<br />
bebekler hızla kilo almaya başlar’ dedi.<br />
21 Ocak / Şubat / Mart 2021
ANKA ile sağlık hizmetleri<br />
istediğiniz her yerde<br />
Siz sağlıkla kalın diye Gaziantep Özel ANKA Hastanesi evinizde, iş yerinizde ya<br />
da dilediğiniz yerde sağlık hizmetleri ile artık hep yanınızda olacak.<br />
GAZIANTEP Özel ANKA Hastanesi<br />
uzman hekim kadrosu,<br />
modern teknolojisi ve ileri teknik<br />
alt yapısıyla sağlık ihtiyaçları<br />
konusunda güvenilir ve özenli çözümler<br />
üretmeye devam ediyor. ANKA Hastanesi,<br />
Evde Sağlık Hizmetleri ile tedavisini istediği<br />
yerde sürdürmek isteyen hastalar için<br />
ihtiyaç duyulan branşlarda muayene ve<br />
hasta takibi hizmeti vermeye başladı.<br />
“Sağlık hizmetine istediğiniz<br />
her an profesyonel sağlık<br />
ordumuz ile ulaşabilirsiniz”<br />
Tedavisini evde, iş yerinde ya da dilediği<br />
yerde sürdürmek isteyen hastalar, yaşlı<br />
ve bakıma ihtiyacı olan bireyler, fiziksel<br />
engelliler, doğum öncesi ve sonrası destek<br />
talep eden anneler ve benzeri durumlarda<br />
olan kişiler ANKA Hastanesi’nden doktor,<br />
hemşire, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri,<br />
diyetisyen, tıbbi cihaz kullanımı,<br />
laboratuvar tetkiklerine kadar istediği tüm<br />
sağlık hizmetine kolaylıkla ulaşabilecek.<br />
Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Yönetim<br />
Kurulu Başkanvekili Uzman Dr. Av. Cengiz<br />
Bayram, Evde Sağlık Hizmeti ile ilgili<br />
şu bilgileri verdi:<br />
“Hastanemiz, Evde Sağlık Hizmetleri<br />
ile mesleki uzmanlık, beceri ve en son<br />
tıbbi teknolojiyi yüksek etik değerlerle<br />
birleştirerek hastalara dilediği yerde ihtiyaç<br />
duyduğu tüm branşlarda muayene ve<br />
hasta takibi hizmeti sunmaktadır. Yani,<br />
yaşlılık ya da kronik bir hastalığa bağlı olarak<br />
sağlık kurumuna gidemeyen, hastane<br />
ve laboratuvar risklerine maruz kalmak istemeyen<br />
hastaların bulundukları ortamda<br />
sağlık hizmetini almasını sağlıyoruz. Kişiye<br />
özel tedavi ve bakım planı oluşturuyor ve<br />
teşhisten iyileşmeye kadar geçen süreçte<br />
hastalarımıza kesintisiz, kaliteli hizmet<br />
sunmayı amaçlıyoruz. Hekimlerimiz<br />
ihtiyaç duyulması halinde alanlarıyla<br />
ilgili teşhis ve tedavileri düzenliyor, ev<br />
ortamında yapılabilecek olan tıbbi testleri<br />
ve girişimleri uyguluyor, diyabet ve hipertansiyon<br />
gibi kronik hastalıklar konusunda<br />
kontrol ve takipleri yapıyor. Diğer yandan<br />
hemşirelerimiz evde enjeksiyon, evde ilaç<br />
uygulama, sonda takılması, örnek alma<br />
(kan, tükürük, idrar, gaita) pansuman,<br />
uzun süre yatarak tedavi edilenlerde<br />
görülen yatak yarası bakımı, evde serum<br />
uygulaması, evde aşı uygulaması, yara<br />
bakımı, lavman uygulaması, sütur alma,<br />
damar yolu açma, çıkartma, infüzyon<br />
hizmetleri, EGK Çekimi, Port İğnesi<br />
Değişimi gibi tüm hemşirelik hizmetlerini<br />
veriyor. Fizyoterapistlerimiz ise, fizyoterapi<br />
tekniklerini ve egzersiz tedavisi ile hastalarımızı<br />
mümkün olan en yüksek seviyede<br />
bağımsız yaşama kavuşturmayı hedefliyor.<br />
Yeni doğum yapmış anneler için de, evde<br />
hemşirelik hizmeti kapsamında anne<br />
bakımı ve eğitimi, prematüre bebek bakımı<br />
hizmeti, yenidoğan bebek bakımı ve<br />
takibi yapıyoruz. Diyetisyenimiz beslenme<br />
konusunda destek hizmeti sunarken, donanımlı<br />
medikal ekibimiz ile de 7 gün 24<br />
saat ambulans hizmeti sağlıyoruz. Ayrıca<br />
Gaziantep’te, ANKA Hastanesi tarafından<br />
başlatılan evde PCR testi uygulaması<br />
sokağa çıkma yasağı olan günlerde de devam<br />
ediyor. Vatandaşların 05331557630<br />
numaralı aramasının ardından tam koruyucu<br />
donanımlarla evlere giden konusunda<br />
uzman personeller kısa süre içerisinde<br />
numune alıyor. Test sonuçları ise kişiye en<br />
geç 24 saat içerisinde iletiliyor.”<br />
Evde ya da iş yerinde sağlık hizmeti almak<br />
isteyen kişilerin ANKA Hastanesi’nin<br />
05331557630 numaralı telefonunu aramasının<br />
yeterli olduğunu dile getiren Dr.<br />
Bayram, “Çağrı merkezi görevlimiz hizmet<br />
talep eden kişi ile görüşerek ön bilgilerini<br />
alıyor. Görüşmenin ardından hizmet<br />
alacak kişinin durumu ve sunulacak sağlık<br />
hizmetini belirliyor, hasta ve hasta yakınlarının<br />
isteklerini göz önünde bulundurarak<br />
hastanın evde bakım planını oluşturuyoruz.<br />
Ardından da hasta için oluşturduğumuz<br />
bakım planı doğrultusunda hastaya<br />
hizmet için ekip yönlendiriyoruz.” diye<br />
konuştu.<br />
22
<strong>23</strong> Ocak / Şubat / Mart 2021
HKÜ’den ‘Ses Analizi ile<br />
Covid-19 Tanılama’ projesine<br />
önemli katkı<br />
Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ)<br />
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Veysi İşler, Bilgisayar<br />
destekli ses analizi ile COVID-19 tanısının<br />
yapılması hedeflenen ve TÜBİTAK<br />
tarafından da desteklenen araştırma<br />
projesinde “danışman” olarak yer aldı.<br />
Prof. Dr. Veysi İşler<br />
Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Bilgisayar<br />
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi<br />
HKÜ’DE zengin içerikli programlar ve yarışmalar<br />
düzenleyerek, yazılımcıların ve girişimcilerin önünü<br />
açan ve sektör deneyimlerini paylaşan Prof. Dr.<br />
Veysi İşler bu kez, tele-sağlık teknolojileri alanında<br />
yakın zamanda sonuçları ile adından sıkça söz ettirmesi beklenen<br />
bir araştırma projesinde danışman olarak yer alarak,<br />
“TELEHEKİM” isimli mobil uygulamasının geliştirilmesine<br />
önemli bir rol üstlendi.<br />
Prof. İşler: “Sağlık alanında yapay zeka ve simülasyon gibi<br />
dijitalleşme yöntemlerinin kullanımı çok önemli ve farklı<br />
faydalar üretmeye devam etmektedir. Bir sonraki aşamada<br />
Telehekim platformunu yapay zeka yöntemleriyle destekleyerek<br />
telesağlık alanında inovatif çözümler sunmayı<br />
planlıyoruz” dedi.<br />
Farklı üniversitelerden araştırmacıların yer aldığı projenin<br />
yürütücülüğü, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi<br />
Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yahya<br />
Ayhan Acar tarafından yapıldı.<br />
Proje sonucunda, insan ile doğrudan etkileşime geçilmeksizin<br />
bilgisayar destekli ses analizi ile COVID-19 tanısı konulabileceği<br />
gösterildi. Ayrıca, tamamen yerli kaynaklar ile üretilen<br />
“TELEHEKİM” isimli mobil uygulama üzerinden çevrimiçi<br />
diyetisyen ve psikolojik danışma hizmetlerinin verilebildiği ve<br />
çevrimiçi görüşmelerin de en az yüz yüze görüşmeler kadar<br />
etkin olabileceği de ortaya kondu.<br />
Proje ekibini ve Prof. Dr. Veysi İşler’i, sosyal medya hesapları<br />
aracılığıyla tebrik eden HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli,<br />
proje ekibine ileriki çalışmalarında başarılar diledi.<br />
24
SANKO ÜNİVERSİTESİ’NDE<br />
Koronavirüs aşısı araştırması<br />
SANKO Üniversitesi tarafından<br />
gerçekleştirilen Koronavirüs aşı uygulaması<br />
araştırması, aşılamanın önemini ortaya koydu.<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />
Başkanı Prof. Dr. Ayşen Bayram,<br />
aynı bölümden Dr. Öğretim<br />
Üyesi Hadiye Demirbakan ile Araştırma<br />
Görevlileri Dr. İpek Koçer ve Merve Erdoğan<br />
ile yürüttükleri araştırma sonuçlarını<br />
açıkladı.<br />
Gaziantep’te sağlık çalışanlarına uygulanan<br />
Koronavirüs aşısının birinci dozundan<br />
sonra saptanan antikor sonuçlarının aşının<br />
etkinliğini ortaya koyduğunu belirten<br />
Prof. Dr. Bayram, Dünya Sağlık Örgütü<br />
tarafından küresel salgın olarak kabul<br />
edilen COVID-19 hastalığı ile mücadele<br />
kapsamında Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç<br />
ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun, CoronoVac<br />
aşısı için acil kullanım onayı verdiğini<br />
anımsattı.<br />
Türkiye’de aşılamanın başladığı 14 Ocak<br />
2021 tarihinden itibaren, CoronaVac<br />
aşısının COVID-19’a karşı bağışıklık oluşturmadaki<br />
etkinliğini göstermeye yönelik<br />
en geniş katılımlı çalışmanın Gaziantep’te<br />
gerçekleştirildiğine dikkat çeken Prof. Dr.<br />
Bayram, “SANKO Üniversitesi tarafından<br />
Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma<br />
Hastanesinde yürütülen çalışmada, inaktive<br />
SARS-CoV-2 CoronoVac (Sinovac,<br />
Çin) aşısının ilk dozdan 28 gün sonra<br />
etkinliği araştırıldı” dedi.<br />
Prof. Dr. Bayram, Sağlık Bakanlığı Bilimsel<br />
Araştırma Platformu tarafından onaylanan<br />
ve SANKO Üniversitesi Bilimsel<br />
Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenen<br />
çalışmaya SANKO Üniversitesi<br />
ve Hastanesinde çalışan akademisyenler<br />
ile sağlık çalışanları ve Tıp Fakültesi stajyer<br />
ve intörnlerinden oluşan toplam 1070<br />
gönüllünün katıldığına vurgu yaptı.<br />
TEK DOZ AŞI SONUÇLARI<br />
DAHİ UMUTLARI ARTIRDI<br />
Prof. Dr. Ayşen Bayram<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı<br />
“Çalışmada, katılımcılardan birinci doz<br />
aşı uygulamasından 28 gün sonra, ikinci<br />
doz aşı uygulamasından 3 hafta sonra,<br />
ilk aşıdan 4 ay ve 6 ay sonra olmak üzere<br />
toplamda dört ayrı zaman diliminde dört<br />
kez kan örneklerinin alınarak antikor değerlerinin<br />
izlenmesi planlandı” diyen Prof.<br />
Dr. Bayram, şöyle devam etti:<br />
“SARS-CoV-2 virüsünün Spike proteini<br />
S1 alt biriminin ‘Reseptör Bağlanma<br />
Bölgesine’ (RBD) karşı oluşan nötralizan<br />
IgG antikorları hastanemizin Merkez<br />
Laboratuvarında kemiluminesan mikropartikül<br />
immuno assay (CMIA) yöntemi<br />
ile kantitatif olarak saptandı.<br />
Çalışmadan elde edilen verilere göre,<br />
sağlık çalışanlarından oluşan 1070 kişilik<br />
grupta tek doz aşı sonrasında yüzde 77,5<br />
oranında SARS-CoV-2 virüsüne karşı antikor<br />
oluştuğu gözlendi. Araştırma sonucu<br />
elde edilen veriler, ikinci doz aşıdan sonra<br />
aşılananların çok büyük bir kısmının Koronavirüse<br />
karşı bağışık duruma geçecekleri<br />
yönündeki umutları artırmıştır.”<br />
25 Ocak / Şubat / Mart 2021
Çölyak hastalarına<br />
online hizmet veren kafe<br />
Gaziantep’te çölyak hastaları<br />
için glütensiz ürünler üreten<br />
Glutensiz Bir Başka Kafe,<br />
300 ürün çeşidiyle çölyak<br />
hastalarına hizmet vermeye<br />
devam ediyor. Çölyak<br />
Hastalarına Online Hizmet<br />
Veren Kafe Gaziantep<br />
Büyükşehir Belediyesi<br />
tarafından 2016 yılında açılan<br />
ve glütensiz ürünler üreterek,<br />
çölyak hastalarına hizmet<br />
veren kafe 300 ürün çeşidiyle<br />
çölyak hastalarını hiçbir<br />
üründen mahrum bırakmıyor.<br />
KIMI çölyak hastası yıllar sonra çiğ köfte yerken, kimi çocuklar ilk<br />
doğum günü pastasını kafe sayesinde glütensiz bir şekilde yiyebiliyor.<br />
Günlük 300 ila 400 adet arasında ekmek üretiminin yapıldığı<br />
kafede çölyak hastaları online olarak internet üzerinden sipariş<br />
vererek istedikleri ürünleri yaptırabiliyor. Kafede ayrıca korumalı işyeri kanuna<br />
göre zihinsel ve ruhsal engelli kişilerin istihdamı yapılıyor.<br />
“GÜNLÜK ÜRETIM YAPIYORUZ”<br />
Glütensiz ürünler üretmenin glütenli ürünlere göre daha zor olduğunu ifade<br />
eden Glutensiz Bir Başka Kafe mutfak şefi Duran Özkan, “Günlük üretim<br />
yapıyoruz. Tesisimizde günlük olarak hamburger, baget, sandviç ve tost<br />
tarzı ekmeklerimiz çıkıyor. Günlük ortalama olarak 300 ile 400 adet günlük<br />
26
Serdar Tolay, ‘Kahraman sağlık çalışanlarımızı da unutmayalım diye özellikle<br />
çölyak hastalarının gittiği, tedavi olduğu veya teşhislerinin konulduğu<br />
ilimizdeki yaklaşık 200 kişi olan çocuk doktorları, dahiliye uzmanları ve<br />
gastroenterologlarımıza kafemizi tanıtmak için ziyaretlerde bulunduk.<br />
Yaptığımız ziyaretlerle hekim arkadaşlarımıza glütensiz ürünlerimizden ikram<br />
ettik ve kendilerine gelen çölyak hastalarının böyle bir hizmetten haberdar<br />
edilmesini ve faydalanabilmesi için kafemize yönlendirilmesini istedik.’<br />
ekmek üretiyoruz. İsteğe göre siparişte<br />
alabiliyoruz. Yaş pasta, ekler, tatlılar,<br />
kurabiyeler gibi bu tarz ürünlerin tamamı<br />
glütensiz olarak üretiliyor. Diğer unlara<br />
göre glütensiz unun yapımı biraz daha<br />
zor. Hem yoğurma aşamasında hem de<br />
normal üretim sırasında biraz daha koyu<br />
ve cıvık oluyor” dedi.<br />
“TÜRKIYE’DE ILK DEFA<br />
BIZ BAŞARDIK”<br />
Türkiye’de yerel yönetimler içerisinde<br />
glütensiz üretim yapan ilk kafe olduklarını<br />
belirten Büyükşehir Belediyesi Engelliler<br />
ve Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Dr.<br />
Gültekin Serdar Tolay, “Çölyak hastalarının<br />
bağırsak sistemlerinde glüteni sindirecek<br />
türden enzimi bulunmaması nedeniyle<br />
bunların kesinlikle çölyak hastalarının<br />
glütensiz beslenmesi gerekmektedir. Tedavide<br />
tek şansları budur. Gaziantep’te bir<br />
araştırma yaptığımızda ilimizde yaklaşık<br />
2 bin kişide glüten enteropatisi dediğimiz<br />
çölyak hastalığının olduğunu tespit ettik.<br />
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın<br />
korumalı işyeri kanuna göre yapılan<br />
bir proje kapsamında bu kafemizde<br />
zihinsel engelli bireylerin de servis elemanı<br />
olarak çalıştığı bir mekan en uygunuydu<br />
biz bunu başardık. Türkiye’de ilk defa<br />
bunu başardık” ifadelerini kullandı.<br />
HASTANE HASTANE<br />
GEZEREK ÇÖLYAK<br />
HASTALARINA ULAŞMAYA<br />
ÇALIŞIYORLAR<br />
Çölyak hastalarına ulaşmak için çölyak<br />
hastalarının gittiği doktorlara ulaşarak<br />
hizmetlerinden bahseden Tolay, “İnsanlar,<br />
kısıtlamalardan dolayı evlerinde oturuyorlar.<br />
Evlerinde gıda tüketimleri veya evde<br />
ürettikleri gıdalarla ilgili mutfak çalışmaları<br />
biraz artmış durumda. Bizde bu konuda<br />
ne yapabiliriz dedik ve glütensiz beslenmesi<br />
gerekenlere unlu mamuller üretirken<br />
kullanacakları merdaneden hediye ettik.<br />
Kahraman sağlık çalışanlarımızı da unutmayalım<br />
diye özellikle çölyak hastalarının<br />
gittiği, tedavi olduğu veya teşhislerinin konulduğu<br />
ilimizdeki yaklaşık 200 kişi olan<br />
çocuk doktorları, dahiliye uzmanları ve<br />
gastroenterologlarımıza kafemizi tanıtmak<br />
için ziyaretlerde bulunduk. Yaptığımız ziyaretlerle<br />
hekim arkadaşlarımıza glütensiz<br />
ürünlerimizden ikram ettik ve kendilerine<br />
gelen çölyak hastalarının böyle bir hizmetten<br />
haberdar edilmesini ve faydalanabilmesi<br />
için kafemize yönlendirilmesini<br />
istedik” diye konuştu.<br />
27 Ocak / Şubat / Mart 2021
Başkan Şahin,<br />
ikinci doz aşısını olan yaşlı<br />
bireyleri hastanede ziyaret etti<br />
Büyükşehir, aşısını olan vatandaşa<br />
hijyen paketi verdi<br />
Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı<br />
Fatma Şahin, ikinci<br />
doz Koronavirüs<br />
aşılanmasını<br />
gerçekleştiren 65 yaş<br />
üstü vatandaşları,<br />
Abdülkadir Yüksel<br />
Devlet Hastanesi’nde<br />
ziyaret etti, geçmiş<br />
olsun dileklerini diledi.<br />
Ayrıca Büyükşehir<br />
Belediyesi’nin<br />
kurduğu stantta<br />
aşısını yapan yaşlı<br />
bireylere içeriğinde<br />
dezenfektan, maske<br />
ve ilaç kutusu bulunan<br />
hijyen paketleri verildi.<br />
GAZIANTEP Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
Fatma Şahin ve Gaziantep Valisi Davut<br />
Gül, pandemide yüksek risk grubunda<br />
bulunan 65 yaş üstü bireylerin ikinci doz<br />
aşısında yanında oldu. Şahin, Abdulkadir<br />
Yüksel Devlet Hastanesi’nde aşısını<br />
bekleyen vatandaşlarla sohbet etti, sağlık<br />
durumları hakkında yetkililerden bilgi aldı.<br />
Bunun yanı sıra aşı işlemi tamamlanan<br />
vatandaşlara Büyükşehir Belediyesi Sağlık<br />
Hizmetleri Engelliler Daire Başkanlığınca<br />
kurulan stantta; dezenfektan, maske<br />
ve ilaç kutusu bulunan hijyen paketleri<br />
dağıtıldı.<br />
Büyükşehir bünyesinde faaliyet gösteren<br />
Sağlık Hizmetleri ve Engelliler Daire Başkanlığınca<br />
aşı randevusunu alan insanlara<br />
düzenli aralıklarla; maske, dezenfektan ve<br />
ilaç kutusunun yer aldığı hijyen paketleri<br />
dağıtılırken bugüne kadar Şahinbey ve<br />
Şehitkamil ilçesine bağlı 120 aile sağlığı<br />
merkezine bu paketler gönderildi. Böylelikle<br />
40 bin yaşlı birey ve sağlık çalışanı<br />
hijyen paketine kavuşmuş oldu.<br />
Elde edilen veriler ışığında il genelindeki<br />
nüfus 2 milyon 69 bin 363 kişiyken 65 yaş<br />
ve üzeri vatandaş sayısı da nüfus oranının<br />
yüzde 5.91’ini oluşturuyor. Bu bağlamda<br />
kadın 65 yaş ve üzeri vatandaş 67 bin 783,<br />
erkek vatandaş sayısı 54 bin 607’dir. Toplam<br />
65 yaş üzeri vatandaş sayısı da 122<br />
bin 390’dır. Bu rakamlar doğrultusunda<br />
hızlı bir şekilde süren aşılama mesaisinin<br />
paralelinde büyükşehir de 122 bin 390<br />
vatandaşa hijyen paketlerini göndermeye<br />
devam edecek.<br />
28
29 Ocak / Şubat / Mart 2021
HER 10 KOAH HASTASINDAN<br />
9’U HASTA OLDUĞUNU BILMIYOR!<br />
SIGARA IÇEN HER<br />
4 KIŞIDEN 1’INDE<br />
KOAH VAR<br />
Bugün yaşam kaybının nedeni olan hastalıklar<br />
arasında 3. sırada yer alan KOAH’ın sigara<br />
içme oranlarının artmasına bağlı olarak<br />
önümüzdeki yıllarda daha da yukarılara<br />
çıkacağı öngörülüyor.<br />
DÜNYADA yaklaşık 400<br />
milyon kişinin KOAH hastası<br />
olduğu bilgisini veren Göğüs<br />
Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr.<br />
Banu Musaffa Salepçi, ne yazık ki her<br />
1O KOAH hastasından 9’unun da hasta<br />
olduğunu bilmediğine işaret ediyor.<br />
Kısa adıyla KOAH olarak bilinen<br />
Kronik Obstrüktif (Tıkayıcı) Akciğer<br />
Hastalığı, akciğerlerde bulunan bronş<br />
adı verilen hava yollarının daralması ve<br />
alveol adı verilen hava keseciklerinin<br />
harabiyeti sonucu; solunum güçlüğü,<br />
öksürük ve nefes darlığı gibi şikâyetlere<br />
yol açan oldukça yaygın bir sorun.<br />
Sigara içer her 4 kişiden 1’inde KOAH<br />
görüldüğünü belirten Yeditepe<br />
Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi<br />
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof.<br />
Dr. Banu Musaffa Salepçi, “Sigara<br />
dışında, çocukluk çağı enfeksiyonları<br />
ve Anadolu’da yaygın olarak yaşatılan<br />
tandır geleneği de KOAH oluşumunu<br />
sebep olabiliyor. Tandırda yakılan<br />
biyolojik yakıt adını verdiğimiz<br />
gazel, çalı çırpı ve tezek gibi yakıtlar,<br />
kadınların çeşitli gazlara ve partiküllere<br />
maruz kalmasına ve KOAH’ın<br />
gelişmesine neden olabiliyor” dedi.<br />
KOAH HASTALARI<br />
HASTALIĞININ<br />
FARKINDA DEĞİL<br />
KOAH, havayollarını daraltan,<br />
solunumu güçleştiren ve hastanın<br />
günlük yaşamını çok ciddi oranda<br />
etkileyen bir sorun. KOAH’lı hastaların<br />
öksürük ve balgamdan kısa mesafeli<br />
Asıl önemli nokta, sigaranın bırakılmasıdır. Çünkü sigara kullanımı devam<br />
ettiği sürece hastalığın tedavi edilmesi imkânsızdır ve ilerlemeye devam<br />
etmektedir. Hastanın yaşadığı nefes darlığı gibi belirtileri ölçümleyerek de<br />
KOAH’ın hangi evrede olduğunu tespit edip, ilaç tedavisine başlıyoruz.”<br />
30
Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi<br />
Göğüs Hastalıkları Uzmanı<br />
yürüyüşte bile oluşan nefes darlığına kadar değişik semptomlara<br />
sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, KOAH’ın<br />
farklı çeşitleri olduğunu belirterek şunları anlattı:<br />
“Alveol adı verilen hava keseciklerinin harabiyetinin yol açtığı<br />
akciğer dokusunun bozulması, elastikiyetinin kaybolması ve kana<br />
yeterince oksijen taşınamaması ile sonuçlanan tipine amfizem adı<br />
verilir. Bu hastalarda önceleri merdiven, yokuş çıkarken ortaya çıkan<br />
nefes darlığı, hastalık ilerledikçe düz yolda yürürken bile görülmeye<br />
başlar. KOAH’ın bir diğer çeşidi de kronik bronşittir. Kronik bronşit,<br />
amfizemden farklı olarak hava yollarının hastalığıdır. Bronş<br />
duvarında hücre birikimi ve zaman içinde geri dönüşümsüz bir<br />
kalınlaşma oluşur. Bu hastalar her yıl kış aylarında en az 3 ay devam<br />
eden öksürük ve balgam çıkarma şikayetleri ile başvururlar. KOAH’lı<br />
hastalar genellikle öksürük balgam gibi yakınmalarının içtikleri<br />
sigaraya bağlı olduğunu düşünerek yaşadıklarını doğal olarak görür<br />
ve doktora başvuruda gecikirler. Bu nedenle de her 10 KOAH<br />
hastasından 9’u tanı konulamadığı için KOAH olduğunu bilmez.”<br />
PASİF İÇİCİLER DE RİSK ALTINDA!<br />
KOAH tedavi edilmediğinde ve eğer hasta sigarayı da bırakmamışsa<br />
bu hastaların yaşaması gereken süreden en az 10 yıl önce<br />
hayatlarını kaybedebileceklerinin altını çizen Prof. Dr. Salepçi, “Her<br />
gün düzenli olarak bir tane sigara içmek bile zararlıdır. Ancak içilen<br />
miktar ve süre arttıkça risk de katlanarak artış gösterir. Tütün hiç<br />
işlenmeden bile kanserojen bir maddedir. Kaldı ki sigara yapımında<br />
tütün birçok işlemden geçer ve birçok katkı maddesi eklenir. Sigara<br />
yanarken de dumanıyla pek çok zararlı madde ortaya çıkar. Bu<br />
nedenle sigara içmeyen ancak sigara içilen ortamda bulunan pasif<br />
içiciler de KOAH riskiyle karşı karşıya kalır” dedi.<br />
SİGARA BIRAKILMAZSA HASTALIK TEDAVİ EDİLEMEZ<br />
Tedaviyle KOAH hastalığını tamamen düzeltmenin ne yazık ki mümkün<br />
olmadığını dile getiren Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları<br />
Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle<br />
öncelikli amacımız hastanın yaşadığı semptomları azaltmak oluyor. Bu sayede<br />
yaşam kalitesini de yükseltmeyi amaçlıyoruz. Ancak asıl önemli nokta, sigaranın<br />
bırakılmasıdır. Çünkü sigara kullanımı devam ettiği sürece hastalığın tedavi<br />
edilmesi imkânsızdır ve ilerlemeye devam etmektedir. Hastanın yaşadığı nefes<br />
darlığı gibi belirtileri ölçümleyerek de KOAH’ın hangi evrede olduğunu tespit<br />
edip, ilaç tedavisine başlıyoruz.”<br />
Bronş duvarında hücre<br />
birikimi ve zaman<br />
içinde geri dönüşümsüz<br />
bir kalınlaşma oluşur.<br />
Bu hastalar her yıl<br />
kış aylarında en az<br />
3 ay devam eden<br />
öksürük ve balgam<br />
çıkarma şikayetleri ile<br />
başvururlar. KOAH’lı<br />
hastalar genellikle<br />
öksürük balgam gibi<br />
yakınmalarının içtikleri<br />
sigaraya bağlı olduğunu<br />
düşünerek yaşadıklarını<br />
doğal olarak görür ve<br />
doktora başvuruda<br />
gecikirler. Bu nedenle<br />
de her 10 KOAH<br />
hastasından 9’u tanı<br />
konulamadığı için KOAH<br />
olduğunu bilmez.<br />
31 Ocak / Şubat / Mart 2021
STRES<br />
REFLÜYE<br />
NEDEN<br />
OLUYOR<br />
Özel Hatem Hastanesi<br />
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Muzaffer<br />
Ertürk, yoğun yaşanan stresin mide<br />
rahatsızlıklarına yol açarak reflüye<br />
neden olabileceğini söyledi.<br />
MIDE rahatsızlıkları hakkında bilgi veren Özel Hatem Hastanesi<br />
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Muzaffer Ertürk, sigara,<br />
fazla alkol alımının, yağlı ve baharatlı gıdaların mide rahatsızlıklarına<br />
yol açtığını ifade ederek, reflüye neden olan en<br />
büyük faktörün ise stres olduğunun altını çizdi.<br />
Stresin reflüyü tetiklediğini ifade eden Özel Hatem Hastanesi Gastroenteroloji<br />
Uzmanı Dr. Muzaffer Ertürk, “Reflü, kelime anlamı olarak geriye<br />
doğru yönelme demektir. Geriye kaçan safra on iki parmak bağırsağından<br />
mideye geçmesiyle duodenogastrik reflü, mideden yemek borusuna<br />
doğru yukarıya kaçmasına gastroözofagial reflü diyoruz. Gastroözofageal<br />
reflü, yemek borusunun mideye açıldığı bölgede yoğunlaşan kaslar<br />
32
ir sfinkterik daralma yaparak bir kapak gibi davranarak yediğimiz<br />
yemeklerin yemek borusundan mideye doğru geçmesine izin verirken,<br />
mideden yemek borusuna geri geçmesine engel olur. İşte bu kapak<br />
gevşek olduğu zaman midedeki içerik geriye doğru yani özofagusa<br />
doğru kaçabilir. Bu kapak gevşekliğine obezite, yağlı gıdalar, sigara,<br />
alkol, asitli gıdalar, baharatlı gıdalar, mide fıtıkları sebep olabiliyor.<br />
Reflü hakkında açıklamalarda bulunan Özel Hatem Hastanesi Gastroenteroloji<br />
Uzmanı Dr. Muzaffer Ertürk, “Reflü fizyolojikde olabilir.<br />
Gebelikte oluşan ve bazı insanlarda özellikle ağır yemek sonrası ağza<br />
doğru mide içeriğinin gelmedi gibi. Reflü tanısında öncelikle anamnez<br />
çok önemli. İyi bir anamnez reflü tanısında yeterlidir. Endoskopi ile<br />
reflüye bağlı yemek borusunda oluşan hasarı veya kapak durumunu<br />
ya da mide fıtığı var mı bunu görürüz. Endoskopide yemek borusuna<br />
herhangi bir hasar veya yemek borusu kapağının açıklığını görürsek bu<br />
tanımlamalarla beraber bize yeterli oluyor. Bazen bu durum yetersiz<br />
kaldığında alt özofagus basıncını ölçen manometrik incelemeler ve<br />
PH metre ile yemek borusunda asit ölçümü ile karar veriyoruz. Reflüde<br />
tedavi olarak öncelikle yaşam tarzı değişikliği, diyet, sigara, alkolden<br />
uzak durma, kilo kaybı önemli yer tutar. Bazen sadece bu değişiklikler<br />
dahi yeterli olabilir. Bu önlemlerin yanında mide asitini azaltan gıdalar<br />
ve mide içeriğini yukarıdan aşağıya doğru yönelten motilite düzenleyici<br />
ilaçlar kullanıyoruz. Hastanın sürekli olarak ilaç kullanmasına karşın<br />
ameliyat etkili olur. Özellikle mide fıtıklarında fıtığı düzeltici ameliyatlar<br />
çok fayda sağlar’’ dedi.<br />
Dr. Muzaffer Ertürk<br />
Özel Hatem Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı<br />
Reflü, kelime anlamı olarak geriye<br />
doğru yönelme demektir. Geriye kaçan<br />
safra on iki parmak bağırsağından<br />
mideye geçmesiyle duodenogastrik<br />
reflü, mideden yemek borusuna doğru<br />
yukarıya kaçmasına gastroözofagial<br />
reflü diyoruz.<br />
33 Ocak / Şubat / Mart 2021
Sağlıklı bir ilişki için<br />
10 ALTIN<br />
Ece Koç<br />
Acıbadem Maslak Hastanesi<br />
Uzman Klinik Psikolog<br />
ÖNERİ!<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI ILIŞKININ SAĞLIĞIMIZA 7 FAYDASI!<br />
Yapılan bilimsel araştırmalar hep aynı sonucu ortaya koyuyor;<br />
sağlıklı bir ilişkiye sahip olmak fiziksel ve psikolojik sağlığımız<br />
başta olmak üzere yaşamımızın birçok alanına olumlu katkı<br />
sağlıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog<br />
Ece Koç “Sağlıklı ilişki; birbirine sevgi, saygı ve güven ile bağlı olan,<br />
hayatı ortak paylaşan, eşit hak ve sorumlulukları olan, birbirlerine<br />
özel alanlar tanıyan kişilerin yürüttüğü birlikteliklerdir. Sağlıksız<br />
olarak adlandıracağımız ilişkiler ise; çiftlerden birinin kurallarına,<br />
dayatmalarına göre yaşanan, karşısındakini değiştirmeye çalışan,<br />
güç savaşlarının sık sık gündeme geldiği, kavga ve tartışmanın çok<br />
yoğun yaşandığı ilişkilerdir” derken, son bir yıldır çalışma hayatımızın<br />
eve taşındığı, partnerlerin evde kısıtlı bir fiziksel ortamda daha<br />
fazla zaman geçirmek durumunda kaldığı pandemi sürecinin bazı<br />
ilişkilerde ciddi anlamda bunalmışlık ve bıkkınlık hissine yol açtığını<br />
ve ilişkilerin sağlıksız bir hal alarak ayrılıklara yol açtığını söylüyor.<br />
Uzman Klinik Psikolog Ece Koç, 14 Şubat Sevgililer Günü kapsamında<br />
yaptığı açıklamada, sağlıklı bir ilişki için 10 altın öneride<br />
bulundu; sağlıklı ilişkinin 7 faydasını anlattı.<br />
DOĞRU ZAMANDA,<br />
DOĞRU ÜSLUPLA TARTIŞIN<br />
Partnerinizin davranışları karşısında şaşkınlığa düşmüş, hayal kırıklığına<br />
uğramış, korkmuş hatta öfke duymuş olabilirsiniz. Sevilmediğiniz<br />
hissine kapılmanız da cabası. Sizin duygularınız üzerinde yaralayıcı<br />
etkiye sahip olan davranışlara karşı sessiz kalmayın, duygularınızı<br />
içinize atarak biriktirmeyin; partnerinizle bunu mutlaka konuşun.<br />
Ancak sorunlarınızı konuşacağınız zamanın ‘doğru zaman’ olmasına<br />
yani gergin, huzursuz ya da yoğun olduğu bir zaman olmamasına<br />
dikkat edin. Sözlerinizi dikkatli seçin; doğru bir üslupla dile getirin.<br />
SORUNLARI ‘BEN’ DILINI<br />
KULLANARAK KONUŞUN<br />
Sorunları dile getirirken üslubunuzun hırçınlıktan ve saldırganlıktan<br />
uzak olmasına dikkat edin. Partnerinizin davranışının sizin üzerinizde<br />
yarattığı olumsuz etkiyi ifade ederken ‘ben’ dilini kullanın. Örneğin;<br />
‘bu yaptığın bana kendimi değersiz hissettirdi’, ‘kendimi sevilmiyor<br />
hissettim’ gibi. Doğru bir iletişim tekniğinin ilişkiniz üzerinde yapıcı<br />
etkisini hissedeceksiniz.<br />
34
KIŞILIĞINI DEĞIL DAVRANIŞINI ELEŞTIRIN<br />
Sorunları tartışırken partnerinizin kişiliğini değil, davranışını eleştirin. Hakaret içeren, düşmanca yaklaşımdan<br />
kaçınarak, empati yapmasını sağlayacak şekilde, sakin kalmaya çalışarak değiştirmesini istediğiniz davranışları dile<br />
getirin. Sürekli eleştirilmek, olduğu gibi kabul edilmemek kişileri inciteceği için eşinizin/ partnerinizin bazı davranışlarını<br />
da olduğu gibi kabul edin, değiştirmeye çalışmayın.<br />
düzen verin ve partnerinizin karşısında<br />
bakımlı olun. Kilo almamaya, varsa fazla<br />
kilolarınızdan kurtulmak için sağlıklı ve<br />
sürdürülebilir bir diyet uygularken, haftada<br />
en az üç gün, birer saat tempolu yürümeye<br />
özen gösterin.<br />
BIREYSEL ALANLARINIZA<br />
SAYGI DUYUN, YASAKLAR<br />
KOYMAYIN<br />
Her sağlıklı ilişkide bireysel alanlara ihtiyaç<br />
vardır. ‘Yapışık ikizler’ gibi her faaliyetin<br />
içerisinde birlikte olmak, birbirinizin<br />
gölgesinde hareket etmek ilişkilerde bir<br />
süre sonra bunalma ve sıkılma hissine yol<br />
açar. Bu nedenle aynı çatının altında ‘bir’<br />
ama kendinizin ve partnerinizin bireysel<br />
özgürlüğüne, hobilerine, ilgi alanlarına<br />
müdahale etmeden yaşamayı öğrenin;<br />
farklılıklarınızı kabul edin.<br />
CEVAP VERMEK IÇIN DEĞIL<br />
ANLAMAK IÇIN DINLEYIN<br />
Uzman Klinik Psikolog Ece Koç, “Tartışma<br />
esnasında birbirinizi yargılamaktan kaçının.<br />
Karşınızdakini dinleyip, onu anlamaya<br />
çalışın. Cevap vermek için değil, anlamak<br />
için dinleyin. İlişkilerde yapılan en büyük<br />
yanlışlardan biri; karşımızdaki duygu ve<br />
düşüncelerini dile getirirken, onu dinlemek<br />
yerine, onun sözlerine karşı vereceğimiz<br />
cevapları düşünmektir. Karşınızdakinin<br />
eleştirilerini dikkatlice dinleyerek, ilişkinizi<br />
yapıcı yönde etkilemesi için önemli ipuçları<br />
elde edeceksiniz.” diyor.<br />
SORUMLULUKLARI VE<br />
HAYALLERINIZI PAYLAŞIN<br />
İlişkide sorumlulukların hep bir kişide<br />
olması, o kişinin zamanla tükenmesine,<br />
mutsuz olmasına ve hayattan zevk alamamasına<br />
yol açacağından; sorumlulukları<br />
paylaşmak sağlıklı ilişkilerde olmazsa<br />
olmaz koşullar arasında yer alıyor. Sorumluluklar<br />
gibi hayallerinizi de paylaşmaya<br />
özen gösterin; ortak hayaller kurun. Güzel<br />
düşünceler ve paylaşılan hayaller ilişkinizde<br />
yapıcı bir rol oynayacaktır.<br />
SOSYAL HAYATINIZ OLSUN<br />
Birbirinize dürüst davranıp yalan söylememek<br />
şartıyla, ilişkiniz dışında da sosyal<br />
bir hayatınızın olmasına özen gösterin.<br />
Özellikle ilişkilerde sosyal hayatın erkeklerde<br />
baskın olduğu, kadınların ise kendisini<br />
evine ve eşine, çocuklarına adadığı, bunun<br />
da zamanla bilinçaltında birçok sorunu<br />
biriktirmesine yol açtığı görülüyor. Kişisel<br />
hobilerinize, sosyal çevrenize zaman<br />
ayırın, sevdiğiniz arkadaşlarınızla, dostlarınızla,<br />
aile üyelerinizle sadece kendiniz bir<br />
araya gelin. Pandemi süreci nedeniyle bu<br />
buluşmaları online da olsa mutlaka yapın<br />
ve hobilerinize zaman ayırın.<br />
YENI VE ORTAK<br />
DENEYIMLER YARATIN<br />
Pandemi sürecinde iyice bunaldık ve<br />
sosyal etkinliklerden uzak kalarak eve<br />
kapandık. Bu süreci bir fırsata çevirin ve<br />
birbirinizin ilgi alanlarını destekleyecek uğraşlar<br />
yaratırken, yeni ve ortak deneyimler<br />
edinin. Örneğin; sadece kendi sevdiğiniz<br />
film türlerini değil, partnerinizin hoşuna<br />
giden filmlere ortak olun, sevdiği müziğe<br />
eşlik edin, birlikte şarkı söyleyin, hafta<br />
sonları kahvaltı sofranızın özel olmasını<br />
sağlayın, sorunlar yerine güzel ve gülümsetecek<br />
olaylardan bahsedin.<br />
EVDEYIM DIYE<br />
KENDINIZI ‘SALMAYIN’<br />
İlişkilerde yapılan en büyük yanlışlardan<br />
biri de evdeyim diye kişinin partnerini hiçe<br />
sayarak, kendine gereken özeni göstermemesi,<br />
bakımlı olmak yerine adeta kendini<br />
‘salması’ oluyor. Oysa her gün dışarı çıkıyormuş<br />
gibi duşunuzu alıp, kendinize çeki<br />
HER SORUNDA GEÇMIŞ<br />
DEFTERLERI KARIŞTIRMAYIN<br />
Uzman Klinik Psikolog Ece Koç “Tartışıp<br />
çözüme kavuşturduğunuz sorunları ya<br />
da partnerinizin geçmişte sizi üzdüğü<br />
davranışlarını her tartışmanızda yeniden<br />
gündeme getirmekten kaçının. Geçmişe<br />
değil, ana odaklanın ve geleceğinizde<br />
‘onun’ da olmasını istiyorsanız yıkıcı değil,<br />
yapıcı yaklaşımlarda bulunun. Hararetli<br />
tartışmalarda saygısız ve incitici ithamlardan<br />
kaçının.” diyor.<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI ILIŞKININ<br />
SAĞLIĞIMIZA<br />
7 FAYDASI<br />
1. Yaşam doyumunu artırır,<br />
hayatın keyifli ve mutluluk verici<br />
yönlerini görmeyi sağlar.<br />
2. Stresle baş etme gücünün<br />
artırır, zorluklar karşısında daha<br />
mücadeleci yapar.<br />
3. Kaygı, anksiyete ve depresyon<br />
oranlarını düşürür.<br />
4. İş hayatındaki başarıları artırır<br />
çünkü sağlıklı ilişkileri olan kişilerin<br />
zihinleri sorunlarla meşgul<br />
olmadığı için tüm enerjilerini<br />
işlerine verebilirler.<br />
5. Kalp hastalığı ve<br />
felç riskini azaltır.<br />
6. Öz güveni artırır; güvenle birine<br />
bağlanmış, onaylanan ve her<br />
koşulda yanında olacak bir partnere<br />
sahip olmak kendimizden<br />
daha emin olmamızı sağlar.<br />
7. Bağışıklık sistemimizi güçlendirir.<br />
Yaşanan olumsuzluklar,<br />
bağışıklık sistemimizle ilgili olan<br />
kortizol (stres hormonu) seviyemizin<br />
yükselmesine bu da bağışıklığımızın<br />
düşmesine neden<br />
olur. Ancak sağlıklı bir ilişkiye<br />
sahip olmak vücut direncimizin<br />
artmasına ve bağışıklığımızın<br />
güçlenmesine katkı sağlar.<br />
35 Ocak / Şubat / Mart 2021
Komada geldiği<br />
ANKA’dan<br />
yürüyerek çıktı<br />
Gaziantep’te geçirdiği trafik kazası sonrası bilinci kapalı<br />
halde Gaziantep Özel Anka Hastanesi getirilen 16 yaşındaki<br />
Mehmet Durmaz gerçekleştirilen başarılı ameliyat sonrası<br />
eski sağlığına kavuştu.<br />
GAZIANTEP’TE meydana gelen<br />
trafik kazasında ağır yaralanan<br />
16 yaşındaki Mehmet Durmaz,<br />
ambulansla Gaziantep Özel<br />
Anka Hastanesi’ne getirildi. Bilinci kapalı<br />
olarak getirildiği hastanede, ağır beyin<br />
travması geçirdiği ve sol bacağında kırık<br />
olduğu tespit edilen hasta hemen ameliyata<br />
alındı. Gaziantep Özel Anka Hastanesi<br />
Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op.<br />
Dr. İsmail Demir tarafından riskli olmasına<br />
rağmen başarıyla gerçekleştirilen 3 ameliyatın<br />
ardından hayata gözlerini yeniden<br />
açan Durmaz, sol uyluk kemiğindeki kırık<br />
sebebiyle de Ortopedi ve Travmatoloji<br />
Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Işık tarafından<br />
operasyona alındı. Başarılı geçen operasyonların<br />
ardından 1,5 aylık yoğun bakım<br />
sürecini tamamlayarak medikal servise<br />
alınan hastanın durumu hızla düzeldi.<br />
Zor ve riskli operasyonu gerçekleştiren<br />
Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr.<br />
İsmail Demir, hastanın durumu ile ilgili şu<br />
bilgileri verdi: “Hastamız geçirmiş olduğu<br />
trafik kazası sonrası bilinci kapalı olarak<br />
hastanemize getirildi. Yapılan tetkikler sonucu<br />
kafa kemiklerinde kırıklar, beyininde<br />
ciddi kanamalar, beyin ödemi mevcuttu.<br />
Ayrıca sol uyluk kemiğinde kırık mevcuttu.<br />
Hastamızı beyin kanaması nedeni ile acil<br />
olarak ameliyata aldık. Kafa tıravmasına<br />
bağlı ağır beyin hasarı nedeni ile beyin<br />
çok ödemliydi. Bu sebeple ameliyat<br />
bölgesindeki kafa kemiğini karın bölgesine<br />
koymak zorunda kaldık. Hastamızın tedavi<br />
sürecinde beyin hasarına yönelik ikinci<br />
ameliyatını gerçekleştirdik. Bu ameliyatta<br />
sol uyluk kemiğindeki ķırık da hastanemiz<br />
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç.<br />
Dr. Mustafa Işık tarafından opere edildi.<br />
Üçüncü ameliyatımızda ise ilk ameliyatta<br />
karın bölgesine koyduğumuz kemiği<br />
tekrar eski yerine yerleştirdik. Yoğun<br />
Bakım tedavisi sonrası hastamızı servise<br />
alarak tedavisini tamamlayıp taburcu ettik.<br />
Operasyonun ardından iyileşme sürecisini<br />
takip ettik.<br />
“Yeniden<br />
doğmuş gibiyim”<br />
41 günlük yaşam savaşını kazanan ve 6 ay<br />
sonra tamamen iyileşip hastaneye kontrol<br />
için gelen 16 yaşındaki Durmaz, “Adeta<br />
yeniden doğdum. Doktorlarıma çok teşekkür<br />
ediyorum.” dedi<br />
Oğullarının yeniden hayata dönmesinin<br />
sevincini yaşayan Durmaz Ailesi, “ANKA<br />
Hastanesi’nin özveri ile çalışan doktorları<br />
Op. Dr. İsmail Demir ile Doç. Dr. Mustafa<br />
Işık’a 41 günlük süreçte gösterdikleri özen<br />
ve titiz çalışmaları nedeniyle teşekkür<br />
ederek,“Bu zorlu süreçte ümidimizin<br />
zaman zaman tükendiği oldu. Ancak bu<br />
esnada doktorlar ve hastane çalışanları<br />
bize her zaman moral verdi. Anka Hastanesi’ne<br />
çok güvendik ve oğlumuzu<br />
kucaklayacağımız anı bekledik. Aradan<br />
geçen süre içinde de oğlumuz tamamen<br />
iyileşti. ANKA Hastanesi yönetiminden ve<br />
çalışanlarından Allah razı olsun. Herkese<br />
Anka Hastanesi’ni tavsiye ederiz.” diye<br />
konuştu.<br />
36
37 Ocak / Şubat / Mart 2021
KALP- DAMAR HASTALIKLARININ<br />
7 RİSK FAKTÖRÜNE<br />
DİKKAT!<br />
Kalbe giden damarların sertleşmesi, ani kalp krizi ile birlikte hayati riske yol açabiliyor.<br />
Yaş, cinsiyet ve genetik faktörler damar sertliğinin değiştirilemeyen nedenlerini<br />
oluştururken; kişiye özel yaşam tarzı değişiklikleri ile kalp hastalıklarından korunmak<br />
mümkün olabiliyor.<br />
MEMORIAL Hizmet<br />
Hastanesi Kardiyoloji<br />
ve Girişimsel Kardiyoloji<br />
Bölümü’nden Prof. Dr. Uğur<br />
Coşkun, koroner arter hastalıkları ile ilgili<br />
dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi<br />
verdi.<br />
GÖĞÜS AĞRILARINI<br />
HAFIFE ALMAYIN<br />
Damar sertliği yani ateroskleroz,<br />
atar damarların iç tabakalarında<br />
kolesterol, kalsiyum, bağ<br />
dokusu hücreleri ve iltihabi<br />
hücrelerin birleşmesi<br />
sonucunda oluşturmuş<br />
oldukları plaklar ile karakterize<br />
patolojik bir olay olarak<br />
ifade edilmektedir. Bu plaklar<br />
arteri fiziksel olarak daraltarak<br />
veya anormal arter akımı ve<br />
fonksiyonuna neden olarak kalp kasına<br />
kan akışını azaltabilir. Azalan koroner<br />
damar kan akımı, kalp adalesine sunulan<br />
oksijen ve yaşamsal besinlerin yetersiz<br />
kalmasına neden olur. Kalp kasının<br />
belli bir bölgesine giden kan akımının<br />
tamamen kesilmesi veya kalp kasının<br />
enerji ve yaşamsal ihtiyaçlarının yeterince<br />
karşılanamaması ve bu durumun da<br />
uzun sürmesi kalp krizine yol açabilir. Bu<br />
nedenle koroner damar hastalığından<br />
kaynaklanabilen göğüs ağrıları hafife<br />
alınmamalıdır.<br />
VÜCUDUN EN ÖNEMLI<br />
ENDOKRIN KAYNAĞI<br />
OLAN DAMARLARIN<br />
ENDOTEL TABAKASI HASAR<br />
GÖRMEMELI<br />
Kanın dolaştığı damar lümenini döşeyen<br />
ve kan ile temas eden endotel tabakası<br />
aslında vücudun en önemli endokrin<br />
organıdır. Değişen fizyolojik ve patolojik<br />
38
Azalan koroner damar kan akımı, kalp adalesine sunulan oksijen ve yaşamsal besinlerin yetersiz kalmasına<br />
neden olur. Kalp kasının belli bir bölgesine giden kan akımının tamamen kesilmesi veya kalp kasının enerji ve<br />
yaşamsal ihtiyaçlarının yeterince karşılanamaması ve bu durumun da uzun sürmesi kalp krizine yol açabilir. Bu<br />
nedenle koroner damar hastalığından kaynaklanabilen göğüs ağrıları hafife alınmamalıdır.<br />
durumlara göre damar gerilimini<br />
ayarlayarak beslediği dokulara sunduğu<br />
kan akışını dengede tutmaya çalışır. Ayrıca<br />
endotel tabakası tek katlı yassı epitelden<br />
oluşan çok ince bir tabaka olmasına<br />
rağmen yaptığı çok sayıda küçük hormon<br />
salgıları ile yaşam için çok önemli<br />
fonksiyonların düzenlenmesini sağlar. Çok<br />
sayıda risk faktörü ve yaşlanmayla ortaya<br />
çıkan bu endotel bütünlüğün bozulması<br />
ve endotel altına okside olmuş kötü huylu<br />
LDL kolesterolün geçişi aslında damar<br />
sertliği sonucu oluşan kalp damar, beyin<br />
damar ve periferik damar hastalıklarının<br />
ortaya çıkışının ana nedenidir. Damar<br />
bozulmasının kalp damarlarında olması<br />
kalp krizine, beyin damarlarında olması<br />
serebrovasküler olaylara (strok veya beyin<br />
felci), bacak atardamarlarında ağrı olması<br />
yürürken baldır ağrılarına ve bağırsak<br />
damarlarında olması yemek sonrası<br />
dayanılmaz karın ağrılarına neden olur.<br />
ERKEN TANI VE TEDAVI<br />
DAMAR HASTALIKLARINI<br />
ÖNLEYEBILIR<br />
Damarlardaki bu bozulmalar değişik<br />
organlarda çeşitli hastalıkların ortaya<br />
çıkmasına neden olur. Ancak erken<br />
dönemde alınacak koruyucu önlemlerle<br />
bu hastalıkların oluşmasını veya<br />
ilerlemesini yavaşlatmak mümkün<br />
olabilmektedir. Hastanın damar sertliğine<br />
neden olan yaş, cinsiyet, genetik nedenler<br />
ve diğer risk faktörleri tek tek belirlenerek<br />
düzeltilebilir. Bu risk faktörleri tedavi<br />
edilirken bazı yüksek risk durumuna<br />
sahip hasta grupları dışında hemen ilaç<br />
tedavileri başlanmamaktadır. Hastanın<br />
öncelikle çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri<br />
yapması gerekir. Risk faktörleri<br />
değiştirilemeyen ve değiştirilebilenler<br />
olarak ikiye ayrılır.<br />
DEĞIŞTIRILEMEYEN RISK<br />
FAKTÖRLERI:<br />
• Yaş: 65 yaş üstündeki hastalarda kalp<br />
damar sıklığı belirgin şekilde artar.<br />
• Cinsiyet: Koroner arter hastalığı riski<br />
erkeklerde kadınlara göre çok erken<br />
yaşlarda başlarken, kadınlarda menopoz<br />
sonrası sıklığı artarak erkeklerle aynı<br />
düzeye gelir<br />
• Genetik faktörler: Birinci derecede<br />
akrabalardaki koroner arter hastalığı<br />
hikayesi hastada risk faktörü oluşturur.<br />
DEĞIŞTIRILEBILEN<br />
(ÖNLENEBILEN) RISK<br />
FAKTÖRLERI:<br />
• Diyabet (şeker hastalığı): Diyabet, kalp<br />
damar hastalığı eşdeğeri kabul edilen bir<br />
risk faktörü olarak kabul edilmekle birlikte<br />
beslenme, egzersiz ve ideal ilaç kullanım<br />
uyumu gösteren şeker hastaları uzun yıllar<br />
kalp damar sorunu yaşamadan sağlıklı bir<br />
yaşam sürebilir.<br />
• Hipertansiyon: Kan basıncının 140/90<br />
mmHg’nın üzerinde olması ve ilaç<br />
kullanmak zorunda kalan hastalar bu risk<br />
faktörüne sahiptir. Sağlıklı yaşam tarzı ve<br />
düzenli ilaç kullanımı kalp damar ve beyin<br />
damar komplikasyonlar ile ilgili riskleri<br />
azaltır.<br />
• Kolesterol yüksekliği: LDL kötü<br />
huylu kolesteroldeki yükseklik endotel<br />
altında yağ birikimi yaparak atar damarda<br />
kolesterol plağı geliştirip damar sertliğine<br />
neden olur. HDL iyi huylu kolesterol ise<br />
damar endoteli altındaki yağ içeriğini<br />
tersine taşıyan koruyucu özellikli bir<br />
kolesteroldür. HDL kolesterolü yükselten<br />
en önemli faktörler ise programlı kardiyo<br />
egzersizleri, sigaranın bırakılması ve<br />
ölçülü miktarda ceviz fındık gibi gıdaların<br />
tüketilmesidir.<br />
• Sigara: Sigara içenlerde kalp hastalığı<br />
riski içmeyenlere göre 2 kat daha fazladır.<br />
Kalp krizi geçirme riski ise sigara içenlerde<br />
içmeyenlere göre 3-4 kat daha fazladır.<br />
Sigara hem kötü huylu kolesterol olan<br />
LDK kolesterolün oksitlenme oranını<br />
yükselterek damar endotel zarı altına<br />
geçişini artırır hem de inflamasyon<br />
denilen mikropsuz yangıya neden olan<br />
faktörleri arttırarak kolesterol plağında<br />
hacim artışı ve yapısının çatlama gibi<br />
akut komplikasyonlara meyilli hale<br />
gelmesine neden olur. Bunun dışında<br />
kanın akışkanlığını azaltır ve kan hücrelerin<br />
birbirine yapışma riskini yükseltir.<br />
• Obezite: Metabolik sendroma neden<br />
olarak her türlü damar sertliği ile ilgili<br />
hastalık risklerini artırır. Obezite trigliseriti<br />
yükseltir, insülin direncini artırır. Ayrıca<br />
fiziksel hareketi kısıtlar ve tansiyon<br />
yüksekliğine yol açar. Fazla kilolarından<br />
kurtulan hastanın damar sertliği riski de en<br />
aza iner.<br />
• Fiziksel hareket azlığı: Tüm risk<br />
faktörlerine olumsuz etkisi vardır. Fiziksel<br />
açıdan hareketsiz bir yaşam tarzı ile iskelet<br />
kasları zayıflar, insülin direnci artar, damar<br />
esnekliği azalır, kan basıncı yükselir, kişinin<br />
kendine güveni azalır ve depresyona<br />
eğilimi artar.<br />
• Stres ve gerilim: Sürekli kısıtlı bir<br />
zamanda iş yetiştirmek zorunda olmak,<br />
üstleri tarafından azarlanma stresi, baskı,<br />
yoğun ofis temposunda çalışmak ve<br />
devamlı tartışma ortamında bulunmak<br />
gibi durumlar da stres hormonları olan<br />
adrenalin ve kortizol gibi hormonlarının<br />
kanda sürekli yüksek olmasına neden<br />
olur. Bunlar da kan basıncını ve nabzı<br />
yükseltir. İnsülin direncinde artışa neden<br />
olur. Ani stres atakları ise kalp krizlerini ve<br />
aritmileri tetikleyebilir. Günlük yaşamda<br />
stresin kalbe etkileri konusunda bilinçli<br />
olunmalı ve mümkün olduğunca bu tür<br />
gerilimlerden uzak durulmalıdır.<br />
39 Ocak / Şubat / Mart 2021
Ayhan Ulu<br />
Defa Life Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü.<br />
<strong>SAĞLIK</strong>TA İLETİŞİM VE<br />
PAZARLAMA DAVRANIŞLARI<br />
Sağlık hizmetlerinin ertelenemez özellikte olması sebebiyle, hastalara<br />
sundukları hizmetin kaliteli ve güvenilir olması gerekir. Bu bağlamda<br />
hasta tatmini günümüzde çok önemli bir yer tutmaktadır.<br />
HER ŞEYDEN önce sağlık çok ulvi bir kavram<br />
ve sağlıkta hasta ilişkileri ifadesi kullanılırken<br />
aniden müşteri kavramının sağlık sektöründe<br />
tanımlanmaya başlamasıyla birlikte aslında<br />
kendiliğinden pazarlama kavramının da bu sektörde<br />
başrolde olması gerekliliği ortaya çıkmıştır.<br />
Her sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de sürekli<br />
değişen tüketici davranışları kendini göstermektedir.<br />
Sağlık gibi hassas olan ve özellikle son yıllarda hem<br />
beslenme alışkanlıkları, hem yaşam şartları, hem<br />
şehirlerin insanlara yüklediği sağlıksız koşullar ile birlikte<br />
sağlık kavramının tanımı da değişmiştir.<br />
Eskiden yalnızca hasta olunca hastaneye gidilirken<br />
yada doktora gidilirken artık düzenli yaşamın bir parçası<br />
olarak algılanan bir sağlık kavramı içerisindeyiz. Bu da<br />
tabi ki sağlık sektörünün uzmanlaşmasını gerektirmiş,<br />
bununla birlikte müşteri ve hasta ilişkileri önem kazanmaya<br />
başlamış, rekabetin artmasıyla birlikte bu sefer<br />
pazarlamanın gücünden yararlanılması gerektiği ortaya<br />
çıkmıştır.<br />
Bu yüzden biz pazarlama sektörü oyuncuları olarak<br />
sağlık sektörünü temelde diğer hizmet sektörüyle aynı<br />
tanımlar içerisinde bir yerde konumlandırsak ta sağlık<br />
sektöründe pazarlama dediğimiz konu son derece<br />
hassas bir konu. Çünkü hem yaptırımları anlamında<br />
bakıldığında hem insan hayatı ile ilgili bir konu söz<br />
konusu olduğu için ve etik değerler konusunda da son<br />
derece hassasiyet ile ele alınması gereken bir kavramdır.<br />
Sağlık sektöründe pazarlama dediğimiz zaman aslında<br />
diğer tüm sektörlerde gördüğümüz hastanın beklentisi,<br />
hastanın memnuniyeti ve bu memnuniyetin sağlanması<br />
için hizmet standartlarının yükseltilmesi hatta<br />
çok zor ama Standardize edilmesi gibi yeniliklerle ilgili<br />
her türlü gelişmenin hizmete yansıması gibi çok yönlü<br />
bütün kavramları ele almamız gerekmektedir.<br />
Hasta memnuniyeti; hasta sadakati, hastanın aldığı<br />
hizmetten tatmin olması, hastanın memnun kalması,<br />
hastanenin ve bu hizmeti sağlayan sektörün devamlılığı<br />
için son derece önemlidir.<br />
40
YENİ DOĞAN BEBEKLERE İLK<br />
ARMAĞAN ŞEHİTKAMİL’DEN<br />
‘Merhaba Bebek’ projesi kapsamında yeni doğan tüm bebeklere ilk hediyeleri Şehitkamil<br />
Belediyesi tarafından veriliyor. Şehitkamil İlçe Nüfus Müdürlüğünü ziyaret eden<br />
Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, yeni doğan bebeklerin babalarına<br />
puset ve eğitim kitapçığı hediye etti.<br />
ŞEHİTKAMİL’DE<br />
DOĞAN HER<br />
BEBEĞE PUSET<br />
HEDİYE EDİLİYOR<br />
GEÇTIĞIMIZ günlerde; Şehitkamil<br />
Belediyesi, Şehitkamil<br />
Kaymakamlığı, Şehitkamil İlçe<br />
Nüfus Müdürlüğü ve Şehitkamil<br />
İlçe Sağlık Müdürlüğü arasında “Merhaba<br />
Bebek” projesinin protokolü kapsamında<br />
pusetler ve eğitim kitapçığı armağanları<br />
dağıtılmaya başlandı. Şehitkamil İlçe Nüfus<br />
Müdürlüğünde yeni doğan bebekleri<br />
için nüfus cüzdanı çıkarmaya giden aileler,<br />
Şehitkamil Belediyesi tarafından kurulan<br />
stantta bebekleri için puset ve eğitim<br />
kitapçığı hediyelerini alıyorlar. Şehitkamil<br />
İlçe Nüfus Müdürlüğünü ziyaret eden<br />
Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan<br />
Fadıloğlu, yapılan çalışmalar hakkında İlçe<br />
Nüfus Müdürü Vekili Mahmut Tarlacık’tan<br />
bilgi aldı. Başkan Fadıloğlu, yeni doğan<br />
bebekleri için nüfus cüzdanı çıkarmaya<br />
gelen iki babaya da puset ve eğitim kitapçığı<br />
hediye etti. Çocuklarının hediyelerini<br />
Başkan Fadıloğlu’nun elinden alan babalar,<br />
Başkan Fadıloğlu’na teşekkürler ettiler.<br />
NÜFUS CÜZDANI<br />
ÇIKARILDIĞI ANDA<br />
HEDİYELERİ TAKDİM<br />
EDİLİYOR<br />
Belediyeciliğin, doğumdan ölüme hizmet<br />
olduğunu dile getiren Şehitkamil Belediye<br />
Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, ziyaret sonunda<br />
yaptığı açıklamada şunları söyledi:<br />
“Belediyecilik hizmeti, doğumdan ölüme<br />
hizmet demek. Biz de bu noktada yeni<br />
doğum yapmış hanım kardeşlerimizin,<br />
erkek kardeşlerimizin bebeklerine nüfus<br />
cüzdanı çıkarmaya geldiklerinde, onlara<br />
çam sakızı çoban armağanı bir hediyede<br />
bulunuyoruz. Kişisel Verilerin Korunması<br />
Kanunu çerçevesinde bildiğiniz üzere<br />
bizim bu dataları almamız teknik olarak<br />
mümkün değil. Bu konuda meseleyi Nüfus<br />
Müdürümüze aktardığımızda, çözüm<br />
odaklı anlayışla burada nüfus cüzdanını<br />
çıkaran her vatandaşımıza bu hediyeleri<br />
takdim edebileceklerini söyledi. Sağ<br />
olsunlar, onlar da bize bir yer belirlediler.<br />
Bizim arkadaşlarımız da günlük burada<br />
yeni doğan bebeklerimize nüfus cüzdanı<br />
çıkarıldığı anda kardeşlerimize hediyeleri<br />
takdim ediyorlar. Bugün biz de çalışmayı<br />
yerinde görelim dedik. Sağ olsun hem<br />
Müdürümüze hem ekip arkadaşlarına<br />
teşekkür ediyorum. Bugün, hediyelerini<br />
elimizle takdim ettiğimiz kardeşlerimizin<br />
bebeklerinin, vatana ve millete hayırlı, sağlıklı<br />
evlatlar olarak yetişmelerini temenni<br />
ediyorum.”<br />
BAŞKANIMIZA<br />
TEŞEKKÜR EDİYORUM<br />
Başlatılan uygulamaya ilişkin değerlendirmede<br />
bulunan Şehitkamil İlçe Nüfus<br />
Müdürü Vekili Mahmut Tarlacık, “Böyle<br />
hizmetleri vatandaşlarımıza sunduğu<br />
için Başkanımıza ve ekibine çok teşekkür<br />
“Merhaba Bebek”<br />
projesinin protokolü<br />
kapsamında pusetler<br />
ve eğitim kitapçığı<br />
armağanları dağıtılmaya<br />
başlandı. Şehitkamil İlçe<br />
Nüfus Müdürlüğünde<br />
yeni doğan bebekleri için<br />
nüfus cüzdanı çıkarmaya<br />
giden aileler, Şehitkamil<br />
Belediyesi tarafından<br />
kurulan stantta bebekleri<br />
için puset ve eğitim<br />
kitapçığı hediyelerini<br />
alıyorlar.<br />
ediyorum. Vatandaşlarımız da takdim<br />
edilen hediyelerden dolayı memnuniyetlerini<br />
daima bizlere iletiyorlar. Yeni doğan<br />
bebeklerimizin ailelerine puset hediyesiyle<br />
memnun edebiliyorsak ne mutlu bizlere.<br />
Ben tekrar Başkanımıza böylesine anlamlı<br />
bir desteklerinden dolayı tüm vatandaşlarımız<br />
adına teşekkür ediyorum” ifadelerini<br />
kullandı.<br />
41 Ocak / Şubat / Mart 2021
2 milyonluk şehrin<br />
tek kadın ambulans şoförü<br />
15 yıldır çalıştığı ambulansa şoför olan Sibel Öztürk, hayat kurtarmak için 2<br />
milyonluk kentin yollarında direksiyon sallıyor.<br />
GENELLIKLE erkek işi olarak<br />
görülen ambulans şoförlüğünü,<br />
‘kadınlarda yapabilir’ diyerek 15<br />
yıldır Acil Tıp Teknisyeni (ATT)<br />
olarak görev yaptığı ambulansa şoför olan<br />
Öztürk, gecesini, gündüzünü, zorlu trafiğini<br />
düşünmeden aldığı vakaları hastaneye<br />
ulaştırmak için adeta zamanla yarışıyor.<br />
Gaziantep İl Ambulans Servisinde 15<br />
yıldır Acil Tıp Teknisyeni (ATT) olarak<br />
çalıştıktan sonra son 10 aydır ambulans<br />
şoförü olarak görev yapan 35 yaşındaki<br />
Öztürk, ambulansın şoför koltuğunda kadın<br />
sürücü görenlerin yarışmaya kalktığını<br />
belirterek, sağlık ekiplerinin tek amacının<br />
hastaların hayatlarını kurtarmak olduğunu<br />
söyledi.<br />
“İLK IŞIM YAĞINA,<br />
SUYUNA BAKMAK”<br />
Nöbet değişimi esnasında aracın her<br />
yerini kontrol ettiğini belirten Öztürk,<br />
“Aracı çalıştırıp, sirenleri kontrolü,<br />
telsiz kontrolü, lastiklerin kontrolü yağ<br />
ve su kontrolü yapıp genel kaportaya<br />
bakıyoruz ve daha sonra bunları<br />
sisteme kaydediyoruz” dedi.<br />
“AMBULANSA EN FAZLA<br />
ERKELER YOL VERMIYOR”<br />
Kadınların araç kullanmasıyla ilgili<br />
önyargıyı yıktığını vurgulayan Öztürk,<br />
“Toplumumuzda kadınların araç kullanmasıyla<br />
alakalı önyargılar var. Kadın araç<br />
kullanmaz, kullanırsa da çok iyi kullanmaz<br />
gibi bir önyargı var. Bunun gittikçe kırıldığını<br />
görüyoruz aslında. Bayan sürücülerin<br />
sayısı artıyor ve çokta iyi kullandıklarını<br />
görebiliyoruz. Ambulanslara yol vermeyenlerin<br />
genelde erkekler olduğunu da<br />
görüyoruz” ifadelerini kullandı.<br />
“BÜTÜN KADINLAR BU IŞI<br />
YAPABILIR”<br />
Ambulans sürücülüğü normal araç<br />
kullanmaktan biraz daha farklı olduğunu<br />
kaydeden Öztürk, “Sorumluluğu biraz<br />
daha ağır çünkü o an yardıma ihtiyaç<br />
duyan bir hasta taşıyorsunuz, arkada<br />
müdahale eden sağlık personelleri oluyor,<br />
hasta yakınları oluyor hepsinin sorumluluğunu<br />
almış oluyorsunuz ve makul bir<br />
sürede o hastayı hastaneye ulaştırmamız<br />
gerekiyor. Bunların hepsini topladığınızda<br />
ağır bir sorumluluk hissediyorsunuz ama<br />
biraz cesaret istiyor, biraz kendinize güvenmekle<br />
bu işin üstesinden geliyorsunuz.<br />
Ben bütün kadınların bunu yapabileceğine<br />
inanıyorum. Çok kompleks bir şey olduğunu<br />
düşünüyorum çünkü bu psikoteknik bir<br />
olay eğer psikoteknik olarak yeterliyseniz<br />
bu işi çok daha kolay yapabilirsiniz” dedi.<br />
“BENI ŞOFÖR KOLTUĞUNDA<br />
GÖRÜNCE YARIŞMAYA<br />
KALKIYORLAR”<br />
Yaşadığı zorluklar hakkında da konuşan<br />
Öztürk, “Hala duyarlı olmayan, ambulansı<br />
gördüğü halde ya da sireni duyduğu halde<br />
yol vermeyen sürücüler var ve bunu bazen<br />
bilinçli yapanlar var. Kadın sürücü olduğunu<br />
gördüğü zamanda yarışanlar var ama<br />
bizim işimiz sadece hasta taşımak, hataya<br />
müdahale etmek, o an trafikteysek başka<br />
bir amacımız yok” sözlerini kaydetti.<br />
“ÖNCE ŞAŞIYORLAR, SONRA<br />
TEBRIK EDIYORLAR”<br />
Genellikle olumlu tepkiler aldığını belirten<br />
Öztürk, “Bugüne kadar çok olumsuz tepki<br />
almadım önce şaşırıyorlar ondan sonra<br />
tebrik ediyorlar. Genellikle trafikte gördüklerinde<br />
el sallıyorlar, korna çalıyorlar ve<br />
üç kadın çalıştığımızda o zaman tepkiler<br />
daha olumlu oluyor Türk kadınıyla gurur<br />
duyduklarını düşünüyorum” şeklinde<br />
konuştu.<br />
“112’NIN ŞOFÖR NEBAHAT’I”<br />
Türk sinemasının kadın sembolü olan Şoför Nebahat gibi<br />
kendisini güçlü ve cesaretli gördüğünü söyleyen Sibel Öztürk,<br />
“Türk sinemasında sembol olmuş olan ‘Şoför Nebahat’<br />
yakıştırmasını üzerime alabilirim çünkü bende onun gibi<br />
kendime güveniyorum ve onun gibi kendimi güçlü hissediyorum,<br />
kendimi bu koltuğa ve direksiyona yakıştırıyorum”<br />
diyerek duygularını aktardı.<br />
42
43 Ocak / Şubat / Mart 2021
BEL FITIĞI NEDİR?<br />
Fizyoterapist Onur Köylü Bel Fıtığı nasıl oluşur, tanısı ve tedavisi nelerdir,<br />
bel fıtığı tedavisinde Fizyoterapi ve Rehabilitasyonun etkileri konusunda<br />
Narkoz Sağlık Dergisi okuyucularını bilgilendirdi.<br />
Fizyoterapist Onur Köylü<br />
TIP dilinde lomber disk hernisi<br />
olarak tanımlanan bel fıtığı; bel<br />
omurgasını oluşturan 5 adet<br />
omurun arasındaki disklerin,<br />
çeşitli nedenlere bağlı olarak yıpranması,<br />
yırtılması veya yerinden kayması nedeniyle<br />
omuriliğe ve omurilikten ayrılan sinirlere<br />
baskı yapması olarak ifade edilebilir.<br />
BEL FITIĞI NEDEN OLUR?<br />
Bel fıtığı ; travma, ağır kaldırmak, kilo,<br />
omurgayı sürekli zorlayan hareketler ,ani<br />
ve ters hareketler, sedanter hayat, yaş,<br />
kişisel alışkanlıklar ve meslek gibi birçok<br />
sebeplere bağlı olarak meydana gelebilir.<br />
BEL FITIĞININ<br />
BELİRTİLERİ NELERDİR?<br />
Bel, bacak, kalça ve ayaklarda şiddetli ağrı<br />
Bacak ve ayak bölgesinde uyuşma ve<br />
karıncalanma<br />
Yürürken, ayakta sabit dururken ve hareket<br />
ederken zorlanma<br />
Çabuk yorulma ile birlikte uzun süreli<br />
yürüyememe<br />
İdrar tutamama<br />
Denge kaybı<br />
Kas gücünde kayıp gibi belirtileri vardır.<br />
BEL FITIĞININ TANISI<br />
NASIL KONUR?<br />
Bel fıtığı tanısı hekim muayenesinin yanı<br />
sıra röntgen, MRI (manyetik rezonans),BT<br />
(bilgisayarlı tomografi) ve EMG (elektromiyografi)<br />
gibi görüntüleme yöntemleri<br />
ile konur.<br />
BEL FITIĞI TEDAVİSİNDE<br />
FİZYOTERAPİ VE<br />
REHABİLİTASYON<br />
Hekim tarafından bel fıtığı teşhisi konulduktan<br />
sonra tedavi aşaması başlar. Bel<br />
fıtığının tedavisinde fizyoterapi yöntemleri<br />
önemli bir yer tutar. Halk arasında bel<br />
fıtığı tedavisi için yaygın olarak bilinen<br />
tedavi yöntemi ameliyat olsa da, bel fıtığı<br />
tedavisinde cerrahi müdahale gerektiren<br />
hastaların sayısı yalnızca %2’dir. Geriye<br />
kalan hastaların tedavisi için en etkili yöntemlerin<br />
başında fizyoterapi ve rehabilitasyon<br />
gelir. Tedavi başarısında hastanın yaşı,<br />
fıtığın yeri ve şekli, hastanın mesleği, tedavi<br />
ve tavsiyelere uyumu da etkilidir. Sıcak<br />
uygulamalar, ultrason, ağrı kesici akım<br />
tedavileri, masaj, mobilizasyon, manuel<br />
terapi, bantlama ve traksiyon en sık kullanılan<br />
tedavi yöntemleridir. Fizyoterapi ve<br />
rehabilitasyon; farklı nedenlerle kaybedilen<br />
fonksiyonel hareketleri geri kazandırmak<br />
için yapılan yaklaşımları içerir.<br />
BEL FITIĞI TEDAVİSİNDE<br />
EGZERSİZİN YERİ<br />
Egzersiz; bel fıtığı tedavisinin ayrılmaz<br />
parçası olup kişiye özgü planlanan ve<br />
erken dönemde başlanması gereken<br />
uygulamadır. Egzersiz planlanırken;<br />
günlük yaşam aktivitelerini düzenleme<br />
konusunda hastaya eğitim verilir ve ağrıyı<br />
arttırmayacak şekilde esneme, germe ve<br />
postür egzersizlerini içeren bir program<br />
başlatılır. Sürecin ilerleyen dönemlerinde<br />
ağrının da azalmasıyla birlikte, dayanıklılık<br />
ve kuvvet arttırıcı egzersizlere geçilir.<br />
Egzersizlerin yoğunluğu hastanın klinik<br />
durumuna göre ayarlanır. Hastanın günlük<br />
yaşam ve çalışma aktivitelerine en kısa<br />
sürede dönmesi hedeflenir.<br />
BEL FITIĞI<br />
OLANLARIN DİKKAT<br />
ETMESİ GEREKENLER<br />
Ağır kaldırılmamalı<br />
Ani hareketlerden kaçınılmalı<br />
El çantası değil sırt çantası kullanılarak ağırlık<br />
eşit oranda dağıtılmalı<br />
Düzgün ve ortopedik yatakta yatılmalı<br />
Sandalyede arkaya yaslanarak dik oturulmalı<br />
Fazla kilolardan kurtulmalı<br />
Yere eğilirken bel değil dizler bükülmeli<br />
44
İNSÜLİN DİRENCİ NEDİR?<br />
Diyetisyen Hatice Alıcı insilün<br />
direnci, insilün direnci belirtileri ve<br />
tedavisi hakkında bilgilendirdi.<br />
NSÜLIN direnci, sağlıksız yeme alışkanlıkları ve fiziksel<br />
İ<br />
olarak aktif olamamanın sonucu olarak ortaya çıkan aşırı<br />
kilo ve özellikle karın bölgesinin yağlanması sonucu kendini<br />
gösteren sendromdur.<br />
İnsülin direnci, insülin hormonuna karşı karaciğer, kas ve<br />
yağ dokusu gibi yapılar başta olmak üzere biyolojik yanıtta meydana<br />
gelen bozulmayı da ifade eder. İnsülin direnci gelişimi ile<br />
birlikte kan şekeri düzeyi yüksek kalır ve bu duruma cevap olarak<br />
pankreastan daha yüksek seviyede insülin sentezi gerçekleşir.<br />
Gün içinde aldığınız şekeri yani glikozu enerjiye dönüştürebilmeniz<br />
için insülin hormonuna ihtiyacınız vardır. Karaciğer, kas ve<br />
yağ dokusu gibi bölgelerinizde insüline karşı duyarsızlık gelişmesi<br />
sonucu insülin direnci oluşu. Bu durumda kandaki şeker enerjiye<br />
dönüşemez ve yüksek seviyelerde seyreder. Yüksek şeker oranı<br />
bir süre sonra metabolik sendrom ve tip 2 diyabete neden<br />
olabilir.<br />
İNSÜLİN DİRENCİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?<br />
Bir kişide insülin hormonuna karşı direnç gelişimi sonrasında<br />
diyabet(şeker hastalığı)tablosuna benzer şekilde belirti ortaya<br />
çıkabilir.<br />
Hızlı ve aşırı kilo alma<br />
Kilo vermede sıkıntı yaşama<br />
Kendini enerjisiz hissetme, sabahları yorgun kalkma<br />
Yemeklerden sonra uyku bastırması<br />
Hızlı yeme, sık ve çabuk acıkma<br />
Baygınlık hissi<br />
Tatlı krizleri<br />
Elde ayakta titreme<br />
‘Az yediğim halde kilo veremiyorum’ tarzı şikayetler<br />
İNSÜLİN DİRENCİ BESLENME TEDAVİSİ<br />
Kan tahliliniz, ölçümleriniz, enerji ihtiyacınıza göre en uygun<br />
hedef belirlenerek diyetisyen kontrolü ile sağlıklı beslenme<br />
alışkanlığını hayatınıza entegre etmeye çalışmalısınız. Bunu sağlamak<br />
için, günlük rutininize en uygun bir beslenme programının<br />
oluşturulması gerekiyor.<br />
Diyetisyen Hatice Alıcı<br />
İNSÜLİN TEDAVİSİNDE GENEL<br />
KURALLAR<br />
Kilo kontrolü: İnsülin direnci hastalarının büyük bir<br />
kısmı fazla kiloludur. Bu nedenler insülin direnci<br />
hastalarına sağlıklı ve devam ettirilebilir bir beslenme<br />
programı başlatılmalıdır.<br />
Lif tüketimi: Lif, kan şekerinizin ani yükselmesini<br />
önlerken kolesterol seviyenizi düzenler ve bağırsak<br />
hareketliliğinizi arttırır. Sebze, meyve ve kuru baklagiller<br />
bol miktarda lif içerir. Beslenmenizde mutlaka<br />
sebze yemeği ve salataya yer vermelisiniz.<br />
Fiziksel aktivite: Haftanın en az 3 günü ve en az<br />
30 dakika olacak şekilde düzenli tempoda yapılan<br />
yürüyüşleri hayatınıza geçirmeyi ihmal etmeyin.<br />
Fiziksel aktiviteye düzenli devam ederseniz yağ yakıcı<br />
enzimler devreye girecek ve depolanan yağlardan da<br />
kolayca kurtulabileceksiniz.<br />
Uyku: Düzenli uyku kilo verme sürecinde önemli<br />
bir etkiye sahiptir. Uykusuzluk ve diğer uyku problemleri<br />
Tip 2 şeker hastalığı gibi problemlere zemin<br />
hazırlayabileceği için dikkatli olunmalıdır. Çay şekeri,<br />
reçel, marmelat, pekmez, bal, tatlılar, kurabiye, pasta,<br />
çikolata, gofret, beyaz ekmek, mısır ve mısır ekmeği,<br />
pirinç, şehriye erişte,makarna, muz,incir, üzüm, kavun,<br />
karpuz, hazır meyve suları ve asitli meşrubatlar gibi<br />
besinler olabildiğince az tüketilmelidir.<br />
EĞER SIZDE DE INSÜLIN DIRENCI BELIRTILERI VARSA<br />
BIR UZMANDAN YARDIM ALMAYI IHMAL ETMEYINIZ.<br />
HEPINIZE <strong>SAĞLIK</strong>LI GÜNLER DILIYORUM.<br />
45 Ocak / Şubat / Mart 2021
FUE Yöntemi Nedir?<br />
Güzellik Uzmanı Ummuhan Keklik Saç Ekim’i<br />
yapılmadan önce ve sonrasındaki aşamaları<br />
ve saç ekim tekniği FUE Yöntemini<br />
Narkoz Sağlık Dergisi’ne anlattı.<br />
Güzellik Uzmanı Ummuhan Keklik<br />
GÜNÜMÜZ koşulları için en iyisi<br />
FUE saç ekim tekniğidir diyen<br />
Keklik, FUE Saç Ekim’i yöntemi<br />
ile daha doğal saçların elde<br />
edilmesinin mümkün olduğunu belirtti.<br />
FUE açılımı “Foliküler Ünite Ekstraksiyonu”<br />
şeklindedir. Latincede (İngilizce) ise<br />
“Follicular Unit Extraction” olarak geçer.<br />
FUE Saç Ekim’i ameliyatı günümüzde<br />
kelliğin kalıcı çözümü olarak yapılan bir<br />
estetik operasyonudur. Ekim öncesi kişinin<br />
saç dökülen bölgesinde yapılacak olan<br />
tasarım çok önemlidir. Saç tasarımı ve ön<br />
saç çizgisinin nasıl belirleneceği, saç yoğunluğu,<br />
saç yönü uzmanınız tarafından<br />
doğru bir şekilde tasarlanmalıdır.<br />
Saç nakli yapılmadan önce Saç Ekim<br />
örneklerini ayrıntılı bir şekilde inceleyebilirsiniz<br />
ve kendinize uygun<br />
olanı seçebilirsiniz.<br />
FUE Saç Ekimi işleminde<br />
saç nakli yapılacak kişide<br />
herhangi bir kesik olmadan<br />
uygun bölgelerden (dökülmeye<br />
karşı duyarlı ense<br />
bölgesindeki saç kökleri) kıl<br />
köklerinin ikişer, üçer yada<br />
dörder kökler şeklinde<br />
alınarak, kafa derisindeki<br />
açık alanın olduğu bölgeye<br />
transfer edilmesiyle<br />
gerçekleştirilir. FUE tekniği<br />
ile enseden alınan saç<br />
kökleri, sadece açık olan<br />
bölgeye değil, gerekirse<br />
bıyık, kaş veya sakala da<br />
uygulanabilir. Farklı bir hastalıktan dolayı<br />
ense bölgesindeki saçlar da dökülmüş ya<br />
da yetersiz ise bu durumda göğüs gibi<br />
vücudun farklı bölgelerinden de saç kökü<br />
alınabiliyor.<br />
Saç Ekim gerçekleşmeden önce fiyat<br />
belirlemesi de önemlidir. Birçok saç ekim<br />
doktoru, ektiği greft başına ücret talep<br />
etmektedir.<br />
Detaylı analizi yapıldıktan sonra ekim<br />
yapılacak bölgelerin saç çizgisi belirlenir<br />
hastadan onay alınır. Greftlerin alınmasından<br />
sonra saç çizgisi çizilir. Ekimi öncesi<br />
fotoğraflarınız alınır.<br />
FUE ile saç ekiminde, ekim öncesi saçlar<br />
tıraş edilebilir veya mevcut saçlarınız kazıtılmadan<br />
ekim gerçekleştirilebilir. Anestezi<br />
Uzmanı tarafından yapılan lokal anestezi<br />
çok acı duymamanızı sağlar. Fue motoru<br />
denilen alet yardımıyla bölgeden uygun<br />
olan kıl folekülleri alınır. Greft alınan bölgedeki<br />
kanlanma 15 gün sonra tamamen<br />
geçer. Kırılmadan alınan kıl kökleri ekim<br />
işlemine başlayana kadar iyi bir şekilde<br />
muhafaza edilmelidir.<br />
Önceki fotoğraflarında yardımıyla uzmanlar<br />
operasyonun ekim sonrası doğal ve<br />
sık bir görünüm ortaya çıkması için çizgiyi<br />
belirler. FUE saç ekiminde en önemli<br />
noktalardan biri saç çizgisi operasyonudur.<br />
FUE saç ekimi kanal açma işlemine geçilir.<br />
İstediğiniz yöne tarayabileceğiniz ve şekil<br />
verebileceğiniz saçların ortaya çıkması<br />
için bilgi ve tecrübesiyle uzmanınızın<br />
tecrübesini konuşturması gerekir. Açılan<br />
kanallara yeni saç kökleri yerleştirilerek<br />
operasyonun ekim süreci tamamlanır. Fue<br />
saç ekimi sonrası yeni saçlarınız özel bir<br />
losyon ile temizlenir. Ardından uzmanınız<br />
tarafından evde nasıl bakım yapacağınız<br />
sizlere detaylı olarak anlatılır. Saç Ekim<br />
sonrası uzmanınızın sizi bilgilendirmesi ve<br />
aradığınızda ulaşılabilir olması da dikkate<br />
alınmalıdır.<br />
KIRILMA<br />
Saç Ekimi sonrası yaklaşım üç hafta (21)<br />
gün sonra saç kökleri içeride kalacak<br />
şekilde kırılan saçlarınız dökülmeye başlar.<br />
Deride kalan kökler doksan gün sonra<br />
çıkmaya başlar. Ortalama 7-8 ay sonra<br />
beklenen saçlarınız çıkmış olur.<br />
46
SAÇ EKİM İLAN<br />
47 Ocak / Şubat / Mart 2021
Türkiye’nin önde gelen ruh sağlığı uzmanları,<br />
2-3-4 Nisan’da bir araya geliyor<br />
44 bilim insanı Ruh Sağlığı<br />
Sempozyumu’nda buluşuyor<br />
016 YILINDAN bu yana hizmet veren<br />
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi,<br />
Moodist Akademi’yle birlikte eğitim alanında<br />
da çalışmalarına bir yenisini ekledi.<br />
Türkiye’nin önde gelen ruh sağlığı uzmanları 2-3-4<br />
Nisan tarihlerinde online olarak düzenlenecek Moodist<br />
Ruh Sağlığı Sempozyumu’nda bir araya geliyor.<br />
44 konuşmacının yer alacağı sempozyumda,<br />
11 konferans, 2 kurs ve 11 panel gerçekleştirilecek.<br />
Üç gün boyunca ruh sağlığı alanındaki deneyimlerini<br />
paylaşacak olan konuşmacılar, deneyimlerini<br />
ve merak edilen konuları katılımcılarla paylaşacak.<br />
Ruh sağlığı hizmetlerinin çok branşlı bir yaklaşımla<br />
ele alınması planlanan sempozyumda, toplum<br />
ruh sağlığını koruması, ruh sağlığı uygulamalarının<br />
iyileştirilmesi, bu alanda çalışanlara destek olunması,<br />
ruh sağlığı konusunda farkındalık yaratılması<br />
hedefleniyor. Üç günlük sempozyumda, “Dünyada<br />
ve Türkiye’de Genel Trendler”, “Farkındalık<br />
(Mindfulness) Ögelerinin Psikoterapide Kullanımı”,<br />
“Çocuklarda İrritabilite Nedenleri ve Tedavisi”,<br />
“Erken Dönem Travma”, “Bipolar Bozukluğu Tanımak”<br />
gibi birçok farklı başlık işlenecek.<br />
Sınırlı kişinin katılabileceği sempozyuma<br />
225 TL kayıt ücreti ile giriş yapılabiliyor.<br />
Katılımcılara, “Ne Yapmalıyım - Ruh<br />
Sağlığı”, “Ne Yapmalıyım – Bağımlılık”,<br />
“İyileşmek için 66 İlke” kitapları hediye<br />
edilirken, ayrıca sempozyumdan<br />
sonraki 3 ay boyunca Moodist Akademi<br />
tarafından yapılacak Online Seminerlere<br />
katılım hakkı verilecek.<br />
Türkiye’de Ruh Sağlığı denilince akla gelen isimlerin konuşmacı olduğu sempozyumda:<br />
• Amerikan Psikiyatri Birliği Seçkin Üyeliği bulunan Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Prof. Dr.<br />
Bedirhan Üstün<br />
• Moodist Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Kültegin Ögel<br />
• Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk<br />
• Bipolar Bozukluklar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sibel Çakır<br />
• Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan<br />
• Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Başkanı M. Hakan Türkçapar<br />
• İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Önder Kavakcı<br />
• Şema Terapi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Gonca Soygüt Pekak<br />
• Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Eskin<br />
• Türkiye Psikiyatri Derneği Onur Kurulu Üyesi Prof. Dr. Peykan Gökalp<br />
• Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Selçuk Aslan<br />
• Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsüm Ançel gibi isimler olacak.<br />
48
49 Ocak / Şubat / Mart 2021
Ebesiyle aynı hastanede<br />
omuz omuza<br />
“Ebemle aynı hastane de çalışıp, başhemşiresi olmama ne demeli” notunun yer aldığı<br />
paylaşımı, sosyal medyada yogun ilgi gören Başhemşire Serap Maslak o güzel tesadüfü<br />
dergimize anlattı.<br />
UZUN yıllar Gaziantep’te birçok Özel Hastanede görev yapan<br />
ve herkes tarafından sevilen hemşire Serap Maslak<br />
Sosyal Medya hesabından attığı tweet ile gündem oldu.<br />
Gaziantep’te faaliyet gösteren özel bir hastanede, yaklaşık<br />
5 yıldır görev yapan 31 yaşındaki Başhemşire Serap Maslak,<br />
güler yüzlü merhametli kişiliğiyle hastaların kalbini kazanıyor.<br />
Hastanede başhemşire olarak işe başladıktan sonra, sorumlusu<br />
olduğu 66 yaşındaki ebe Tuncay Taşdemir ile ortak bir noktaları<br />
olduğunu öğrenen Maslak, farklı bir duygu yaşıyor.<br />
Başhemşire Serap Maslak, 5 yıldır mesleğini yürüttüğü hastanede<br />
ebesiyle birlikte çalışmaktan gurur ve onur duyduğunu dile getirdi.<br />
“Birbirimize karşı saygı,<br />
sevgimiz var”<br />
Hastanede göreve başladıktan bir süre sonra annesi Dilek Maslak’ın<br />
ziyaretiyle ortaya çıkan durum karşısında şaşkınlığını anlatan<br />
Maslak, “Annem hastaneye beni ziyarete geldi. Tuncay abla benim<br />
annemi görünce sarıldılar. Konuşmaya başladılar. Annemde ebem<br />
olduğunu söyleyince ben çok şaşırdım. Hepimiz bir anlık şaşkınlık<br />
yaşadıktan sonra çok değişik bir duyguyla tüylerim diken diken<br />
oldu. O anki duygularımı ifade etmem mümkün değil. Çok özel ve<br />
güzeldi. Çalıştığım ekip arkadaşlarım benim için çok önemli. Ebem<br />
Tuncay Taşdemir’den çok şey öğrendim. Bilgi ve tecrübeleriyle<br />
hayatımda ebem olması dışında çok önemli bir yeri var. 47 yıllık<br />
bir ebe ve birçok kişinin doğumuna şahitlik etmiş güzel yürekli bir<br />
insan. Onunla yaklaşık 5 yıldır çalışıyorum. Hem ablamdır hem de<br />
sorumluluğum altında çalışıyor, tabii profesyonellik bunu gerektiriyor.<br />
Sohbet sırasında bana hikayelerini anlatıyor. Benim doğum<br />
anımı anlatıyor. Çok güzel bir duygu bence. Tuncay abla binlerce<br />
kişinin doğumuna girmiş, onlara yardımcı olmuş ama bizim gibi bir<br />
rastlantıya mucize diyorum”.<br />
“Başhemşirem olacağını kim bilirdi”<br />
Taşdemir, Serap hemşirenin doğduğu günü şöyle anlattı: “Serap<br />
hemşire, 28 Nisan 1990 yılında evde doğdu. Doğumunu hatırlıyorum.<br />
Doğumu çok güzel geçmişti. Ben o zaman hiç düşünemedim<br />
tabii, bir zaman gelecek benim başhemşirem olacak. Ama<br />
hayat böyle bir şey. Birbirimize karşı saygı, sevgimiz var. Kendisi<br />
çok iyi bir başhemşire. Herkesi idare eder, yöneticiliği çok iyi.<br />
Onunla gurur duyuyorum.”<br />
Başhemşire Serap Maslak, 5 yıldır<br />
mesleğini yürüttüğü hastanede<br />
ebesiyle birlikte çalışmaktan gurur<br />
ve onur duyduğunu dile getirdi.<br />
50
BU MÜZEDE YAŞATILIYOR<br />
Türkülere konu olan “Antep’in Hamamları”<br />
Gaziantep Hamam Müzesinde sergileniyor.<br />
Gaziantep kültüründe önemli bir yere sahip olan<br />
hamam kültürü, günümüzde de yaşatılmaya<br />
devam ediliyor.<br />
G<br />
AZIANTEP Kültüründe<br />
önemli yere sahip olan ve<br />
türkülere konu alan “Antep’in<br />
Hamamları” Gaziantep Hamam<br />
Müzesinde sergileniyor. 509 eserin<br />
sergilendiği hamam müzesi ziyaretçilerin<br />
ilgisini çekiyor. Gelenek ve göreneklerin<br />
bir arada yaşatıldığı hamam kültürü,<br />
insanların toplanma ve eğlenme alanı<br />
olarak da kullanılmaktadır.<br />
Hamam müzesinde gelenek ve göreneklerin<br />
bir arada yaşatıldığını belirten<br />
Müze rehberi Sümerolog Tuğçe Yetkin,<br />
“Şu anda içerisinde olduğumuz yapı 1571<br />
yılında Lala Mustafa Paşa tarafından<br />
yapılmış, Osmanlıdan kalma tarihi bir<br />
hamam. Müze içerisinde 509 tane eser<br />
sergilenmektedir. Hamam, soğukluk, ılıklık<br />
ve sıcaklık olarak 3 bölümden oluşuyor.<br />
Soğukluk bölümü, dinle, yemek yeme<br />
olarak kullanılırken, ılıklık bölümü vücudu<br />
ısıya alıştırma bölümü, en son sıcaklık<br />
bölümüne geçiliyor. Termal sular olmadığından<br />
sular külhanda ateş yakılarak kaynatılıp<br />
toprak borularla hamama iletiliyor.<br />
Hamam suyunu ısıtmak ile sorumlu kişi<br />
külhanbeyidir.<br />
Gelin hamamı, damat hamamı, sünnet<br />
hamamı, asker hamamı gibi birçok özel<br />
gündemle önce toplanarak hem temizlenmeyi<br />
hem eğlenmeyi, yıkanmayı kültür<br />
haline getirmişler. Kadınlar günler öncesinden<br />
hazırlıklar yapıyorlar, içli köfteler,<br />
dolmalar, gelinlere gelin çeyizleri hazırlanıyor.<br />
Lohusa hamamı, bebek doğduktan<br />
sonra 40’ıncı gününde bebeği ve anneyi<br />
hamama getiriyorlar, kurt başı üzerinden<br />
bebek ve annenin üzerinden 40 tas su<br />
dökerek bebeği kırklıyorlar. Vücudu şekerliyorlar,<br />
büyüyünce teri kokmasın diye,<br />
şeker gibi bir çocuk olsun diye yapıyorlar.<br />
Anne için 40 çeşit baharat karışımı hazırlanıyor.Lohusa<br />
emi o da hem gelenlere<br />
birer kaşık ikram etmek için hem de bala<br />
ya da pekmeze karıştırarak annenin bütün<br />
vücuduna sürülüyor. Yaralarına iyi gelsin,<br />
şifa versin diye yapılan ve hala devam<br />
eden bir gelenek” diye konuştu.<br />
51 Ocak / Şubat / Mart 2021
Prof. Dr. Orhan Ünal<br />
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı<br />
Erkekler de rahim ağzı<br />
kanseri aşısı olmalı<br />
Rahim ağzı kanserinin dünyada 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türü<br />
olduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, bu kanserden<br />
korunmak adına kadınlar gibi erkeklerin de HPV aşısı olması gerektiğini söyledi.<br />
DÜNYADA 45 yaş altındaki kadınlarda en sık<br />
görülen ikinci kanserin rahim ağzı kanseri olduğunu<br />
belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu<br />
Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı<br />
Prof. Dr. Orhan Ünal, önemli bilgiler verdi. Son yapılan<br />
istatistiklerine göre rahim ağzı kanserinin Türkiye’de en sık<br />
görülen kanserler arasında ve görülme oranının 12’nci sırada<br />
olduğunu belirtti. Prof. Dr. Orhan Ünal, sözlerine şöyle<br />
devam etti: “Her yıl 500 bin vaka bildirilmekte. Bu nedenle<br />
yaşam kaybı oranları çok fazla olabiliyor. Tarama burada<br />
çok önemli. Bazı ülkelerde vakalarda yaşanan düşüşün<br />
sebebi taramaların giderek artmasıdır. Taramayla istenilen<br />
ise, vajinal smear testi ve kansere yol açan HPV (Human<br />
Rahim ağzı kanserine yol açan ya da kanserojen<br />
dediğimiz tiplerin sayısı fazla. Bir de HPV nin 9 tipine de<br />
etkili olan dokuzlu aşı çıktı. Ancak bu aşı henüz Türkiye’ye<br />
gelmedi. O nedenle 4’lü aşının erken yaşlarda yapılmasını<br />
öneriyoruz. Çünkü vücudun antikor oluşturması 5 yılı<br />
bulabiliyor. O nedenle erken yaşta aşılamanın yapılması,<br />
erken yaşta cinsel yaşam başlamadan antikor gelişimini<br />
sağlıyor. Bu aşı 45 yaşına kadar yapılabilir ama en fazla<br />
antikorun oluşacağı dönem, erken yaşlardır. HPV aşısının<br />
erkeklere de yapılması gerekiyor.<br />
52
Papilloma Virus) tiplerinin belirlenmesi,<br />
kolposkopik muayene ve gerekirse biyopsi<br />
alınarak yıllar sonra ortaya çıkabilecek kanser<br />
öncesi lezyonların saptanabilmesidir.”<br />
AŞILAR 9 YAŞINDAN<br />
İTİBAREN ÖNERİLİYOR<br />
Rahim ağzı kanserinden korunmak adına<br />
HPV aşısının önemine dikkat çeken Prof.<br />
Dr. Orhan Ünal, “Aşılama 9 yaşından<br />
26 yaşına kadar yapılabilir. 9-11 yaşları<br />
arasında 2 doz, 12-26 yaş arasında 3 doz<br />
şeklinde (2 ay ve 6 ay arayla) öneriliyor.<br />
Bu aşıların tiplerine bakacak olursak bir 2’li<br />
(HPV 16,18), bir de 4’lü (HPV 6,11,16,18) aşılar<br />
var. 2’li aşı HPV’nin en çok kansere yol<br />
açan tipine karşı uygulanıyor. Düşük riskli<br />
tiplerde ise kanser oranları daha düşük.<br />
Aşı olunsa bile rahim ağzı kanseri taramalarına<br />
devam etmek gerekiyor. Nasıl ki<br />
Kovid-19 aşısı olunmasına rağmen kişiler<br />
maske ve mesafeye devam ediyorsa, HPV<br />
aşısı sonrasında da aynı şekilde taramalar<br />
devam etmeli. Çünkü aşı olunca’’ HPV’nin<br />
diğer tiplerinin hastalığa yol açmasına<br />
engel olunamıyor “ uyarısında bulundu.<br />
“KADINLARDAKİ HASTALIK<br />
ORANLARINI AZALTMAK İÇİN<br />
ERKEKLER DE AŞILANMALI”<br />
HPV aşısının sadece kadınlara değil erkeklere<br />
de yapılması gerektiğini anlatan Prof.<br />
Dr. Ünal, şu uyarılarda bulundu:<br />
“Cinsel temasla bulaşan HPV 6,11 tiplerinin<br />
etkili olduğu siğiller de var. Bunlar sık<br />
görülen rahatsızlıklar arasında. Dolayısıyla<br />
bunlarda da 4’lü aşıyı uyguluyoruz. Rahim<br />
ağzı kanserine yol açan ya da kanserojen<br />
dediğimiz tiplerin sayısı fazla. Bir de HPV<br />
nin 9 tipine de etkili olan dokuzlu aşı çıktı.<br />
Ancak bu aşı henüz Türkiye’ye gelmedi.<br />
O nedenle 4’lü aşının erken yaşlarda yapılmasını<br />
öneriyoruz. Çünkü vücudun antikor<br />
oluşturması 5 yılı bulabiliyor. O nedenle<br />
erken yaşta aşılamanın yapılması, erken<br />
yaşta cinsel yaşam başlamadan antikor<br />
gelişimini sağlıyor. Bu aşı 45 yaşına kadar<br />
yapılabilir ama en fazla antikorun oluşacağı<br />
dönem, erken yaşlardır. HPV aşısının<br />
erkeklere de yapılması gerekiyor. Özellikle<br />
Avustralya’da bu aşılar devlet politikası<br />
halinde uygulanıyor. Çünkü hastalık erkeklerden<br />
de bulaşabilir. Hatta bu virüsü alan<br />
erkeklerde, baş boyun kanserlerine rastlamak<br />
mümkün. Çok eşlilik, erken yaşta<br />
cinsel yaşama başlamak, çok fazla doğum<br />
yapmış olmak, uzun süre doğum kontrol<br />
haplarının kullanılması ve sigara alışkanlığı<br />
gibi koşullar, kanserin oluşmasında risk<br />
arttırıcı nedenler arasında sayılıyor. Sonuç<br />
olarak hem bu virüsün üzücü sonuçlarına<br />
maruz kalmamak ve hem de kadınlara<br />
bulaştırmamak adına erkeklerin de aşılanması<br />
gerekiyor.”<br />
Her yıl 500 bin vaka<br />
bildirilmekte. Bu nedenle<br />
yaşam kaybı oranları çok fazla<br />
olabiliyor. Tarama burada<br />
çok önemli. Bazı ülkelerde<br />
vakalarda yaşanan düşüşün<br />
sebebi taramaların giderek<br />
artmasıdır. Taramayla istenilen<br />
ise, vajinal smear testi ve<br />
kansere yol açan HPV (Human<br />
Papilloma Virus) tiplerinin<br />
belirlenmesi, kolposkopik<br />
muayene ve gerekirse biyopsi<br />
alınarak yıllar sonra ortaya<br />
çıkabilecek kanser öncesi<br />
lezyonların saptanabilmesidir.<br />
53 Ocak / Şubat / Mart 2021
PANDEMİ TASARRUFU<br />
ARTTIRDI<br />
Covid-19 ile birlikte hane<br />
halkı tasarrufları artarken,<br />
yılın ikinci çeyreğinde<br />
en üst noktaya ulaştığı<br />
görüldü. 2020 yılının üçünü<br />
çeyreğinde düşmesine<br />
rağmen 1 yıl öncesine göre<br />
+4,5 puan daha yüksek<br />
olduğu kaydedildi.<br />
AJANS PRESS’IN, Avrupa İstatistik Ofisi (EUROS-<br />
TAT) verilerinden elde ettiği bilgilere göre,<br />
COVID-19’un Hane Halkı Tüketimi ve Tasarruflarına<br />
etkisi belli oldu. Böylelikle geçen yılın ikinci<br />
çeyreğinde harcamalar düşüş yaşarken, tasarrufun en üst<br />
noktaya ulaştığı görüldü. 2020 yılının üçüncü çeyreğinde<br />
tasarruf düşmesine rağmen 1 yıl öncesine göre +4,5 puan<br />
daha yüksek olduğu kaydedildi. Rapor Avrupa Birliği ülkelerini<br />
kapsarken, 2020 yılının ikinci çeyreğinde brüt harcanabilir<br />
gelirinde sıfırın altına düştüğü gözlendi. Bireysel tüketim<br />
harcamalarına bakıldığında ise normalde 3-4 bandı seyrederken,<br />
2020 yılının ikinci çeyreğinde -15’lere düştüğü gözlendi.<br />
Üçüncü çeyrekte ise -4 seviyesine geri çekildi.<br />
55 MİLYONA YAKIN<br />
HABER ÇIKTI<br />
Medya takip kurumu Ajans Press, Koronavirüs<br />
ile alakalı medyaya yansıyan<br />
haber adetlerini inceledi. Ajans Press’in<br />
gerçekleştirdiği medya araştırmasına göre,<br />
2020 yılında Koronavirüs ile ilgili geçen yıl<br />
içerisinde, yazılı basın, televizyon kanalları<br />
ve online haber sitelerinde 55 milyona<br />
yakın haber çıkışı tespit edildi. COVID-19<br />
ile birlikte ülkelerdeki ekonomik gidişat<br />
sarsılırken, tasarruf kelimesinin geçen yıl<br />
35 bin 565 habere konu olduğu kaydedildi.<br />
54
ajans 14 mart<br />
55 Ocak / Şubat / Mart 2021
Baş ağrılarınızın<br />
nedeni boynunuz<br />
olabilir mi?<br />
Koronavirüs sürecinde en sık görülen<br />
sağlık sorunları arasında hareketsiz<br />
yaşam tarzı ve stres gibi nedenlerden<br />
dolayı baş ağrıları geliyor. Bu durumun<br />
sebeplerinden biri de İnsan vücudunun<br />
hayati bir parçası olan boynumuz olabilir.<br />
Öyle ki yapılan araştırmalara göre boyun<br />
baş ağrısının klinik olarak görülen tüm<br />
baş ağrılarının yüzde 4 ila yüzde 22’sini<br />
oluşturduğu düşünülüyor.<br />
Dr. Halil İbrahim Bekdemir<br />
Romatem Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı<br />
BOYUN kaynaklı Servikojenik<br />
baş ağrısı<br />
denilen problemin<br />
pandemi sürecinde<br />
daha çok arttığını dile getiren<br />
Romatem Hastanesi Fiziksel<br />
Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı<br />
Dr. Halil İbrahim Bekdemir, “<br />
Salgın ile birlikte hem yetişkinler<br />
hem de çocuklar için ekran<br />
başında geçirilen süre uzadı.<br />
Bu duruma kötü duruş gibi<br />
faktörlerde etkilenince boynumuzda<br />
bozukluklar oluşmaya<br />
başladı. Bu da aslında toplum<br />
tarafından pek bilinmese de<br />
baş ağrılarımızın nedeni bile<br />
olabilir” dedi.<br />
Tüm dünyayı etkisi altına<br />
alan Yeni Tip Koronavirüs<br />
(Kovid-19) sürecinde okulların<br />
uzaktan eğitim ile devam<br />
etmesi, ev ofislerin çoğalması,<br />
hafta sonu kısıtlamaları gibi<br />
virüs bulaş riskinden dolayı<br />
HEPIMIZIN ZAMAN ZAMAN<br />
BAŞI AĞRIR FAKAT ÇOĞUMUZ<br />
BU AĞRININ NEDENINI<br />
BOYNUMUZ OLACAĞINI<br />
DÜŞÜNMEYIZ. HATTA BAZEN<br />
BU DURUMU MIGREN AĞRILARI<br />
ILE KARŞILAŞTIRILABILIRIZ. O<br />
YÜZDEN BU AYRIM IÇIN UZMAN<br />
HEKIME BAŞVURMALIYIZ.<br />
56
alınan tedbirler gibi birçok etken evde geçirilen sürelerin uzamasına<br />
neden olurken bazı sorunları da beraberinde getiriyor.<br />
Bu problemlerin başında ise kas ve iskelet sistemi bağlı olarak<br />
omurga sorunları, bel ve boyun ağırıları geliyor.<br />
MIGREN ILE KARIŞTIRILABILIR<br />
Yaşadığımız boyun rahatsızlıklarının baş ağrılarımızın da bir<br />
nedeni olabileceğini vurgulayan Romatem Hastanesi Fiziksel<br />
Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Halil İbrahim Bekdemir,<br />
“Hepimizin zaman zaman başı ağrır fakat çoğumuz bu ağrının<br />
nedenini boynumuz olacağını düşünmeyiz. Hatta bazen bu<br />
durumu migren ağrıları ile karşılaştırılabiliriz. O yüzden bu<br />
ayrım için uzman hekime başvurmalıyız. Bu tarz sorunlar ile<br />
salgın döneminde daha çok karşılaştık. Çünkü, evde kaldıkça<br />
televizyon, bilgisayar, tablet ve telefon gibi elektronik cihazların<br />
kullanımını arttırdık. Bu cihazları da uygun olmayan postürde<br />
kullandık. Buna bir de egzersiz eksikliği eklenince birçok sorun<br />
gibi boyun problemleri de kaçınılmaz oldu. Boyundan kaynaklı<br />
baş ağrılarının belirtilerine dikkat edilmesi gerekiyor. Bu tarz<br />
durumlarda ağrınız, başınızın arkasından öne doğru yayılıyor<br />
gibi görünebilir, boynunuza veya kafatasının tabanına masaj<br />
yaptığınızda baş ağrınız hafifleyebilir. Başta ağrı aralıklı olarak<br />
başlayabilir, hastanın başının bir tarafına (tek taraflı) yayılabilir ve<br />
neredeyse sürekli hale gelebilir. Ayrıca ağrı, boyun hareketi veya<br />
belirli bir boyun pozisyonu (örneğin, bir bilgisayar monitörüne<br />
odaklanan gözler) ile şiddetlenebilir” ifadelerini kullandı.<br />
BOYNUNUZA<br />
HAREKET KATIN<br />
Boyun bölgesinin sağlığımız için<br />
büyük öneme sahip olduğuna dikkat<br />
çeken Dr. Bekdemir, sözlerine şöyle<br />
devam etti: “Her hastalıkta olduğu<br />
gibi tedaviden daha önemli olan<br />
hastalığı önlemektir. Bunun için<br />
en önemli silahımız düzenli boyun<br />
germe ve güçlendirme egzersizleri<br />
yapmaktır. Özellikle televizyon,<br />
bilgisayar ve telefon başında geçirilen<br />
süreler minimuma indirilmelidir.<br />
Eğer iş gereği masa başı çalışıyor<br />
veya bilgisayar başında uzun süre<br />
geçiriyorsak tamamen hareketsiz<br />
kalmamalı, örneğin çay-kahve veya<br />
başka bir ihtiyacımızı kendimiz ayağa<br />
kalkıp yürüyerek gidermeli, en azından<br />
30-45 dakika aralıklarla boyun<br />
germe ve güçlendirme egzersizleri<br />
yapmalıyız. Oturduğumuz masa ve<br />
sandalye ergonomiye uygun olmalı,<br />
sandalye kollukları olmalı ve seviyesi<br />
masa hizasında olmalıdır. Ekranın üst<br />
hizası göz seviyesinde olmalı, ekran<br />
tam karşımızda olmalı, ekranı görmek<br />
için baş veya gövde dönmesine<br />
ihtiyaç olmamalıdır. Gövde-kalça ve<br />
kalça-diz arasındaki açı 90º olmalıdır.<br />
Yastık yüksekliği kişiye özel olmalı,<br />
boyun boşluğunu tam desteklemeli,<br />
aşırı yumuşak veya sert olmamalıdır.<br />
Stres boyun kaslarında spazmı artırdığından<br />
mümkün olduğunca stres<br />
azaltılmaya çalışılmalıdır.”<br />
57 Ocak / Şubat / Mart 2021
PANDEMİDE<br />
PSİKİYATRİK<br />
HASTALIKLARA<br />
KARŞI ÖNEMLİ<br />
ÖNERİLER<br />
Küresel düzeyde paniğe yol açan ve var olan<br />
psikiyatrik hastalıkların seyrini değiştiren koronavirüs<br />
salgını, toplumsal düzeyde korku uyandırarak bazı<br />
psikolojik hastalıkların da tetiklenmesine sebep oluyor.<br />
Uz. Dr. Serkan Akkoyunlu<br />
Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü<br />
PANDEMI sürecinde tüm<br />
psikiyatrik rahatsızlıklarda bir<br />
artış yaşandığı gözlemlenirken,<br />
en çok tetiklenen problemler<br />
arasında; kaygı bozukluğu, depresyon,<br />
panik ve takıntı-zorlantı bozukluğu<br />
bulunuyor. Bu rahatsızlıklara sahip kişilerin<br />
yanı sıra hasta yakınlarının da kendilerine<br />
dikkat etmeleri ve hastalıkla ilgili şikayetleri<br />
azaltacak yöntemleri uygulamaları<br />
gerektiğini belirten Memorial Ankara<br />
Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr.<br />
Serkan Akkoyunlu, konu ile ilgili önemli<br />
önerilerde bulundu.<br />
PANDEMI SÜRECI STRES,<br />
KAYGI VE ÖFKEYI<br />
TETIKLIYOR<br />
Bütün dünyayı etkisi altına alan Covid-19<br />
pandemi süreci insanlar üzerinde korku,<br />
kaygı ya da tam tersi davranış şekli olan<br />
umursamazlık gibi farklı psikolojik etkiler<br />
göstermektedir. Koronavirüs sebebiyle<br />
hastalık ve hayat kaybı riski bulunması,<br />
uygulanan karantinalar ile sosyal yaşamın<br />
kısıtlanması insanlarda stres, kaygı, öfke<br />
ve hayal kırıklıklarını tetiklemektedir. Bununla<br />
birlikte uyulması gereken kurallar ve<br />
bu sürecin ne kadar süreceğinin bilinmemesi<br />
ise birçok kişide tükenmişliği ortaya<br />
çıkarmaktadır.<br />
KORONAVIRÜS PSIKIYATRIK<br />
RAHATSIZLIKLARI ARTIRDI<br />
İnsanlarda travmaya sebep olan koronavirüs<br />
sürecinde hemen hemen tüm psikiyatrik<br />
rahatsızlıklarda bir artış yaşandığı<br />
gözlemlenmektedir. Artış yaşanan hastalıkların<br />
başında kaygı bozukluğu, panik<br />
bozukluğu, depresyon ve takıntı-zorlantı<br />
bozukluğu gelmektedir. Pandemi öncesinde<br />
de psikiyatrik rahatsızlığı olan kişilerde<br />
bu zorlu süreç, var olan hastalıklarının<br />
alevlenmesine ya da nüksetmesine sebep<br />
olabilmektedir.<br />
RAHATSIZLIKLAR FARKLI<br />
BELIRTILER GÖSTERIYOR<br />
Panik bozukluğunda; ani çarpıntı, nefes<br />
darlığı, göğüste ağrı-baskı, titreme ve<br />
terleme gibi panik ataklar ve bunu tekrar<br />
yaşamaktan korkma gibi belirtiler görülmektedir.<br />
Depresyonda ise kişiyi rahatsız<br />
eden bedensel belirtiler ile beraber özellikle<br />
Covid-19’a yakalandığına dair şüpheleri<br />
içeren sağlık kaygısı, çökkün ruh hali,<br />
isteksizlik ve enerji azalması gibi bulgular<br />
ile ortaya çıkabilmektedir. Tekrarlayıcı<br />
davranışlar içerisinde bulunma ise takıntı<br />
zorlantı bozukluğunda izlenmektedir.<br />
BAZI TUTUMLAR<br />
HASTALIĞIN SEYRINI<br />
KÖTÜLEŞTIRIR<br />
Koronavirüsün getirdiği riskler, belirsizliğe<br />
tahammülsüzlük ile kendini gösteren kaygı<br />
bozukluğu ve takıntı zorlantı bozukluğuna<br />
sahip bireylerin şikayetlerinde artışa<br />
sebep olmaktadır. Bununla birlikte yaşanan<br />
stres, tekrarlayıcı depresyonu olanların<br />
rahatsızlıklarının tekrarlama ihtimalini yükseltmektedir.<br />
Bazı hastalarda gereksiz yere<br />
sağlık kurumlarına başvurma, çok fazla te-<br />
58
İnsanlarda travmaya sebep olan koronavirüs sürecinde hemen<br />
hemen tüm psikiyatrik rahatsızlıklarda bir artış yaşandığı<br />
gözlemlenmektedir. Artış yaşanan hastalıkların başında kaygı<br />
bozukluğu, panik bozukluğu, depresyon ve takıntı-zorlantı<br />
bozukluğu gelmektedir.<br />
mizlik yapma, fazla kontrol bağımlısı olma<br />
gibi problem davranışların ortaya çıktığı<br />
gözlemlenmektedir. Bu davranış ve tutumların<br />
artması genel sağlık sorunları için<br />
tedaviye ulaşmayı ve ilaç teminini sıkıntıya<br />
sokarken, tedavi uyumunun bozulması ise<br />
hastalıkların seyrinin kötüleşmesine neden<br />
olmaktadır.<br />
OLUMSUZ DURUMLARLA<br />
BAŞ EDEBILMEK IÇIN BU<br />
ÖNERILERI DIKKATE ALIN!<br />
Psikiyatrik hastalığı olanlar, ortaya çıkan<br />
olumsuz durumları ortadan kaldırabilmek<br />
ya da azaltabilmek için bu tavsiyeleri<br />
dikkate almalıdır:<br />
* Psikiyatrik hastalıklara sahip olan kişilerin<br />
öncelikle tedavilerini sürdürmeleri gerekmektedir.<br />
* Travmatik olayların kontrol altında<br />
olduğunu hissettiren otoritelerin önerdiği<br />
önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Önlem<br />
alıyor olmak çaresizlik hissine karşı panzehir<br />
işlevi görürken, bu önlemler, kaygı hissi<br />
ile abartılmamalıdır.<br />
* Pandemi sürecinde özellikle takıntı zorlantı<br />
bozukluğu olan hasta grubunun ve<br />
sağlık kaygısı belirgin olanların aşırı önlem<br />
almak gibi bir tutumu olabilmektedir. Bu<br />
sebeple riskin bir süre ortadan kalkmayacağının<br />
kabullenilmesi ve önlemlerin ne<br />
kadar alınması gerektiği planlanmalıdır.<br />
* İzolasyon, karantina gibi uygulamalar<br />
insanları yalnızlaştırarak, yaşamdan alınan<br />
zevki azaltabilir. Mesafelerin sosyalleşmeyi<br />
engellemesine izin verilmemeli ve bugün<br />
kullanılabilen sosyal medya, görüntülü<br />
arama gibi yöntemler ile sosyal hayat<br />
devam ettirilmelidir.<br />
* Çalışmayan ve boş vakti olan hastaların<br />
günlük düzen ve rutinler oluşturması<br />
zamanlarının keyifli geçmesini sağlarken,<br />
farklı hobiler veya spor gibi aktivitelerle<br />
uğraşmak da faydalı olmaktadır.<br />
* Zorlanılan durumlarda yardım almaktan<br />
kaçınılmamalı, tedavi açısından tekrar<br />
bir değerlendirme yapılması ve gerekli<br />
ise ilaç ile psikoterapi kullanılması uygun<br />
olacaktır.<br />
HASTA YAKINLARI DA RUH<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LARINI KORUMALIDIR<br />
Bir kişinin yaşadığı psikiyatrik rahatsızlık,<br />
çevresindeki insanlara da yansımaktadır.<br />
Hasta yakınları zaman zaman, hasta olan<br />
kişinin duygularını hissetmekte, üzülmekte,<br />
çaresizliğe düşmekte, aldıkları aşırı<br />
önlemler sebebi ile çatışma yaşamakta<br />
ya da onları rahatlatabilmek için günlük<br />
yaşam akışlarını değiştirmektedir. Hasta<br />
yakınlarının da ilk olarak hastalara önerilen<br />
yöntemleri kullanarak ruh sağlığına<br />
dikkat etmeleri gerekmektedir. Çünkü<br />
dikkat edilmeyen ruh sağlığı sorunları bu<br />
süreçte sarmal halinde büyüyebilmektedir.<br />
Depresyonu olan hasta ile iletişimi artırmak,<br />
onu dinlemek, belli düzeyde umut<br />
aşılamak, aktivite süresini artırmak için<br />
beraber etkinlik yapmak iki taraf için de<br />
fayda sağlayabilmektedir. Kaygısı belirgin<br />
olan kişi ile iletişime açık olmak, onu yargılayacak<br />
ya da endişelerini küçümseyecek<br />
ifadelerden, inatlaşmalardan, çatışmaya<br />
girmekten kaçınmak gerekmektedir.<br />
Bununla birlikte uzun vadede hastalığı<br />
olumsuz etkileyen sık doktora gitmek,<br />
aşırı önlem alma gibi davranışlara en<br />
azından destek vermemek ve psikiyatrik<br />
yardım arayıcı için yüreklendirmek yararlı<br />
olabilmektedir.<br />
PANDEMI<br />
SÜRECINI EN<br />
AZ SORUNLA<br />
ATLATABILMEK<br />
IÇIN YAPILMASI<br />
GEREKENLER;<br />
* Kendinize iyi bakın, tüm<br />
önlemleri gerektiği kadar alın.<br />
* Var olan rutinlerinizi<br />
koruyun ya da yeni rutinler<br />
oluşturun, zamanınızı<br />
planlayın.<br />
*Spor, yoga, gevşeme<br />
egzersizleri gibi yöntemler<br />
ile hem bedeninizi hem de<br />
ruhunuzu rahatlatın,<br />
* Uygun şekilde sosyalleşin,<br />
çevrenizden destek alın ve<br />
çevrenize destek verin.<br />
* Olumsuz haberlere olan<br />
maruziyetinizi sınırlandırın,<br />
olumlu gelişmelerin farkında<br />
olun.<br />
*İhtiyaç duyduğunuzda<br />
psikiyatrik desteğe başvurun.<br />
59 Ocak / Şubat / Mart 2021
KORONAVİRÜSTEN KORUNMAK İÇİN<br />
ANNE ADAYLARINA<br />
10 ÖNERİ<br />
Bebek bekleyen kadınlar<br />
Covid-19 salgını sırasında birçok<br />
bilinmeyenle karşı karşıya kalıyor.<br />
Mevcut veriler, Covid-19’lu<br />
hamilelerin, diğer yaşıtlarına kıyasla<br />
daha çok hastalık riski altında<br />
olduğunu gösteriyor.<br />
<strong>SAĞLIK</strong> BAKANLIĞI<br />
TARAFINDAN<br />
BELIRTILEN ÖNCELIK<br />
GRUPLARINA GÖRE<br />
AŞILAMA KRITERLERINI<br />
KARŞILAYAN HAMILE<br />
VEYA EMZIREN KADINLAR<br />
COVID-19 AŞISININ<br />
YAPILACAĞI GRUPTA<br />
BULUNMAMAKTADIR.<br />
Koronavirüse yakalanan<br />
gebe kadınlarda<br />
yoğun bakım ünitesine<br />
yatış, mekanik<br />
ventilasyon ve ventilasyon<br />
desteği ihtiyacı ile bildirilen<br />
ölüm riskinin hamile olmayan<br />
kadınlara oranla arttığını<br />
belirtiliyor. Memorial Antalya<br />
Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />
Doğum ve Perinatoloji Bölümü’nden<br />
Doç. Dr. M. Eftal<br />
Avcı, koronavirüs salgınında<br />
anne adaylarının dikkat etmesi<br />
gerekenleri anlattı.<br />
HAMILELER IÇIN<br />
RISK ARTIYOR<br />
Covid-19 salgını, hamile<br />
kadının şiddetli SARS-CoV-2<br />
enfeksiyonuna karşı potansiyel<br />
olarak savunmasız kabul<br />
edilmesine yol açmış durumdadır.<br />
Obezite ve diyabet gibi<br />
ek hastalıkları olan gebeler,<br />
benzer ek hastalıkları olanlara<br />
göre daha fazla ciddi hastalık<br />
riski altında olabilir. Yapılan<br />
araştırmalar göz önüne<br />
alındığında hamilelik, şiddetli<br />
Covid-19 hastalığı için artan<br />
riske yol açan bir faktör olarak<br />
kabul edilmektedir. Ek olarak,<br />
Covid pozitif gebeler, erken<br />
doğum (bebeği 37 haftadan<br />
daha erken doğurmak) ve<br />
düşük gibi diğer olumsuz<br />
sonuçlar için daha yüksek risk<br />
altındadır.<br />
60
Covid testi pozitif çıkan yenidoğanların çoğunda semptomların hafif olduğu<br />
ya da hiç olmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte, ciddi koronavirüs hastalığı<br />
olan birkaç yenidoğan vakası da belirlenmiştir.<br />
Doç. Dr. M. Eftal Avcı<br />
Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum<br />
ve Perinatoloji Bölümü<br />
HAMILELERIN DIKKAT<br />
ETMESI GEREKEN<br />
BAŞLICA ÖNLEMLER<br />
ŞUNLARDIR;<br />
1. Mümkün olduğunca az kişi ile<br />
görüşün. Covid-19’a maruz kalmış<br />
olabilecek veya virüs bulaşmış olabilecek<br />
kişilerle etkileşimi mümkün<br />
olduğunca sınırlayın.<br />
2. Maske takmayan bireylerden uzak<br />
durun ve çevrenizdeki kişilerden<br />
maske takmasını isteyin.<br />
3. Aile üyeleriniz dışındaki kişilerden<br />
en az 2 metre uzakta durun.<br />
4. Ellerinizi gün içinde sık sık en az 20<br />
saniye sabun ve suyla yıkayın.<br />
5. Sabun ve su yoksa en az %60 alkol<br />
içeren bir el dezenfektanı kullanın.<br />
6. Bu önlemlerin zor olabileceği alanlardan<br />
ve faaliyetlerden kaçının.<br />
7. Önerilen aşıları olun. Hamilelik sırasında<br />
önerilen aşıları yaptırmak sizi ve<br />
bebeğinizi korumaya yardımcı olabilir.<br />
8. Covid-19 ile benzer semptomlara<br />
sahip olabilen bebeğinizi boğmacaya<br />
karşı korumak için hamilelik sırasında<br />
boğmaca (Tdap) aşısı yaptırın.<br />
9. Acil servislerde bakıma ihtiyacınız<br />
olursa sizi Covid-19 riskinden koruyacak<br />
önlemlerin alındığını unutmayın<br />
ve acil bakım ihtiyacını geciktirmeyin.<br />
10. Doktor kontrollerinizi aksatmayın.<br />
YENI DOĞANLARDA<br />
COVID-19 POZITIF ILE<br />
KARŞILAŞILABILIYOR<br />
Hamilelik sırasında koronavirüse<br />
yakalanan annelerden doğan bebeklerde<br />
Covid-19 görülme oranı çok<br />
düşüktür. Bazı yenidoğanlarda doğumdan<br />
kısa bir süre sonra Covid-19<br />
ile karşılaşılmıştır fakat bu bebeklerin<br />
virüsü doğumdan önce, doğum<br />
sırasında veya sonrasında kapıp kapmadıkları<br />
bilinmemektedir. Covid testi<br />
pozitif çıkan yenidoğanların çoğunda<br />
semptomların hafif olduğu ya da<br />
hiç olmadığı belirtilmiştir. Bununla<br />
birlikte, ciddi koronavirüs hastalığı<br />
olan birkaç yenidoğan vakası da<br />
belirlenmiştir.<br />
Hamilelikte Covid- 19 aşıları da çok<br />
sorulan sorulardan biridir. Sağlık<br />
Bakanlığı tarafından belirtilen öncelik<br />
gruplarına göre aşılama kriterlerini<br />
karşılayan hamile veya emziren<br />
kadınlar Covid-19 aşısının yapılacağı<br />
grupta bulunmamaktadır.<br />
Yapılan araştırmalar göz önüne alındığında hamilelik, şiddetli Covid-19 hastalığı için artan riske yol açan bir faktör<br />
olarak kabul edilmektedir. Ek olarak, Covid pozitif gebeler, erken doğum (bebeği 37 haftadan daha erken doğurmak)<br />
ve düşük gibi diğer olumsuz sonuçlar için daha yüksek risk altındadır.<br />
61 Ocak / Şubat / Mart 2021
GEBELİK DİYABETİNDEN<br />
(GESTASYONEL)<br />
KORUNMA YOLLARI<br />
Yaklaşık 40 haftalık heyecanlı bekleyişte ortaya<br />
çıkabilen gestasyonel diyabet yani gebelik diyabeti,<br />
pek çok anne adayını endişelendiriyor.<br />
Doç Dr. Emre Pabuçcu<br />
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı<br />
DAHA önce kan şekeri hiç<br />
yükselmemiş kadınlarda<br />
da gebelik diyabeti<br />
görülebiliyor. Ancak düzenli<br />
beslenme ve egzersizin yanı sıra<br />
gerekli hallerde ilaç desteğiyle kontrol<br />
altına alınabilen bu tabloyla hem anne<br />
hem de bebekte herhangi bir sorun<br />
ortaya çıkmıyor. Kadın Hastalıkları<br />
ve Doğum Uzmanı Doç Dr. Emre<br />
Pabuçcu, gebelik diyabeti ve korunma<br />
yolları hakkında bilgi verdi.<br />
Gebelik döneminde fizyolojik olarak<br />
değişiklikler olacağına dikkat çeken<br />
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı<br />
Doç Dr. Emre Pabuçcu, “Glukoz<br />
(şeker) metabolizması gebelikte<br />
önemli ölçüde değişiklik gösterir.<br />
Gebelikt döneme göre annede kan<br />
şekerinin yüksek tutulması şeklinde<br />
düzenlemeler meydana gelir. Bunun<br />
amacı, anne kanındaki şekerin bebeğe<br />
doğru yönlendirilmesi ve bebeğin<br />
beslenmesidir.” dedi.<br />
Gebe kalındıktan sonra, özellikle<br />
gebeliğin ikinci yarısından itibaren<br />
anne kan şekerinin yükseltilmesi<br />
için bebeğin eşinden salgılanan<br />
hormonlar çok etkilidir. Burada amaç<br />
bebeğe daha fazla şeker yani glukoz<br />
gönderilmesidir. Çünkü bebeklerin<br />
esas besin kaynağı annedeki kan<br />
şekeridir. Bu amaçla bebeğin eşinden<br />
salgılnan hormonlar özellikle de<br />
plasental laktojen insüline karşı direnç<br />
yaratır ve anne kan şekerini yüksek<br />
tutmaya çalışır. Ancak bu ölçü kaçar<br />
ise, diyabetik olaylar oluşmaya başlar.<br />
Gebelik hormonlarının etkisi ile artan<br />
kan şekeri eğer annenin beslenme ve<br />
egzersiz alışkanlıkları ile bir düzeyde<br />
dengede kalır ise diyabet oluşmaz.<br />
Ancak herkesin pankreası aynı<br />
düzeyde bu olayı dengeleyemez<br />
ve kan şekeri aşırı yüksek kalır ise<br />
sorunlar oluşmaya başlar.<br />
GEBE KALINDIKTAN<br />
SONRA, ÖZELLIKLE<br />
GEBELIĞIN IKINCI<br />
YARISINDAN<br />
ITIBAREN ANNE<br />
KAN ŞEKERININ<br />
YÜKSELTILMESI IÇIN<br />
BEBEĞIN EŞINDEN<br />
SALGILANAN<br />
HORMONLAR ÇOK<br />
ETKILIDIR. BURADA<br />
AMAÇ BEBEĞE<br />
DAHA FAZLA ŞEKER<br />
YANI GLUKOZ<br />
GÖNDERILMESIDIR.<br />
ÇÜNKÜ BEBEKLERIN<br />
ESAS BESIN<br />
KAYNAĞI ANNEDEKI<br />
KAN ŞEKERIDIR.<br />
62
PEKI NEDIR BU<br />
DURUMLAR?<br />
Bebeğin yağ dokusunun aşırı<br />
fazlalaşması ve bebeğin aşırı<br />
irileşmesi<br />
Amniyon suyunun aşırı artışı ve<br />
karında rahatsızlık hissi<br />
Yüksek tansiyon<br />
Erken doğum riski<br />
Bebekte özellikle kalp sistemini<br />
ilgilendiren anomaliler<br />
Vajinal doğumda sorunlar<br />
Yenidoğan döneminde sorunlar<br />
Bu durumu nasıl anlayabiliriz?<br />
Gebeliğin şeker hastalığı<br />
anlamında özellikle riskli sayılan<br />
26. haftasından itibaren 50 veya<br />
75 gr şeker yükleme tarama/<br />
tanı testi ile risk altındaki anne<br />
adayları saptanır ve önlem<br />
alınır. Şeker yüklemesi konusuna<br />
sıcak bakmayan ancak alttan<br />
alta diyabet durumu geliştiren<br />
anne adayları ise ciddi risk<br />
altında olacaklardır. Çünkü<br />
tanımlanamayacak ve önlemler<br />
alınamayacaktır. Bu nedenle<br />
ulusal ve uluslararası kılavuzlar<br />
riskli gruplarda şeker taramasını<br />
önermektedir; biz de öneriyoruz.<br />
GEBELIK ŞEKERINI<br />
YAKALADIK. NE<br />
YAPMALIYIZ?<br />
Öncelikle uygun beslenme programı,<br />
kalori kısıtlaması ve günlük egzersizler<br />
öneriyoruz. 3 ana ve 3 ara öğün olacak<br />
şekilde, protein ve sebze ağırlıklı bir diyet<br />
uygundur. Açlık ve tokluk kan şekeri<br />
takipleri ile de durumu değerlendirip<br />
gerekirse insülin tedavisine başlıyoruz.<br />
Buradaki amaç kan şekerini dengeleyip<br />
bebeğin sağlığını korumaktır.<br />
ŞEKER HASTALIĞINDAN<br />
KORUNMAK IÇIN NELERE<br />
DIKKAT ETMELIYIZ?<br />
Dengeli ve yeterli şekilde beslenmenin<br />
alışkanlık haline getirilmesi gerekir. Gün<br />
içinde 2-3 saat aralıklarla ana ve ara<br />
öğün olarak, 6 öğün tüketilmelidir. Bu<br />
beslenmenin içinde sağlıklı besinler belirli<br />
ölçülerde olmalıdır. Bunun için diyabet<br />
beslenme piramidinden yararlanılabilir.<br />
Kuru baklagiller, sebzeler, meyveler<br />
ve tahıllarda olan posa ihtiyaç kadar<br />
tüketilmelidir.<br />
Kan şekerinin kontrol edilemediği duruma<br />
gelmesini önlemek için, karbonhidrat<br />
tüketiminin sınırlandırılması gerekir.<br />
Karbonhidratlı besinlerin fazla tüketilmesi,<br />
kan şekeri dengesini bozan bir etken<br />
olarak kabul edilmektedir.<br />
Kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalı, balık<br />
ve beyaz et tüketimi tercih edilmelidir.<br />
Bunlar kızartma yapmak yerine, ızgara ve<br />
buğulama olarak tüketilmelidir.<br />
Katı yağ tüketiminden kaçınılmalı, aşırı<br />
yağ tüketilmemelidir. Özellikle kilosu<br />
fazla olan kişiler yağ tüketimini daha az<br />
seviyede yapmalıdır.<br />
Bebeklerin ilk altı ay anne sütüyle<br />
beslenmesi, diyabet riskini azaltmaktadır.<br />
Kilonun ideal oranda tutulması gerekir.<br />
Diyabet hastaları genellikle aşırı kilolu<br />
kişilerden oluşur. Bu nedenle fazla kiloların<br />
sağlıklı diyetlerle verilmesi gerekir.<br />
Düzenli bir egzersiz planı yapılmalıdır.<br />
Sportif faaliyetler kişinin özelliklerine göre<br />
değerlendirilmelidir. Şeker hastalığından<br />
korunmak için, beslenme kadar önemli bir<br />
yere sahip olan düzenli egzersiz sağlığın<br />
korunmasında da etkilidir.<br />
Sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklardan uzak<br />
durulmalıdır.<br />
Stresten kaçınılmalıdır. Stres kişilerde<br />
yüksek tansiyon, damar sertliği, kalp<br />
hastalıkları gibi sorunlara neden<br />
olarak, genel sağlığı olumsuz etkileyen<br />
nedenlerden biridir. Vücudun dengesinin<br />
bozulmaması gerekir. Düzenli bir uyku<br />
düzeni sağlanmalıdır.<br />
İnsanlar kendi sağlığını önemserlerse,<br />
sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralayabilirler.<br />
Sağlık için kendinize zaman ayırmaya<br />
çalışın. Çeşitli hobiler edinebilir, ruhsal<br />
sağlığınızı üst düzeyde tutabilirsiniz.<br />
Bu önlemleri almanız hem şeker<br />
hastalığından korunmanızı sağlayacak<br />
hem de diğer hastalıklardan sizi uzak<br />
tutacaktır.<br />
63 Ocak / Şubat / Mart 2021
Dikkat! Bu belirtilerin<br />
nedeni ‘GRİP’ olmayabilir!<br />
Burun tıkanıklığı, öksürük ve hapşırık gibi nezle-grip benzeri<br />
belirtilerle ortaya çıkıyor, zamanında müdahale edilmezse hızla<br />
ilerleyerek ciddi tablolara neden olabiliyor.<br />
Dr. Şebnem Kuter<br />
Acıbadem Altunizade Hastanesi Çocuk<br />
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı<br />
GENELLIKLE 2 yaş altındaki<br />
çocuklarda görülen bu hastalığın<br />
adı; bronşiolit! Akciğerlerde<br />
bronşiol denilen küçük hava<br />
yollarının daralması sonucu gelişen ve<br />
solunum sıkıntısıyla kendini gösteren bir<br />
alt solunum yolu hastalığı olan bronşiolit,<br />
viral enfeksiyonların yaygın görüldüğü kış<br />
aylarında kapımızı daha sık çalıyor.<br />
Acıbadem Altunizade Hastanesi Çocuk<br />
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr.<br />
Şebnem Kuter, Covid-19’un ağır<br />
hastalık yapma riski yetişkinlere<br />
nazaran daha düşük olsa da, özellikle<br />
pandemide çocukları bronşiolitten<br />
korumanın her zamankinden daha<br />
önemli hale geldiğini belirterek,<br />
“Covid-19 enfeksiyonu akciğer<br />
dokusunun tutulumuyla karşımıza<br />
geliyor. Akciğerlerin kanı temizleme<br />
işlevini yerine getirmesine engel oluyor,<br />
bunun sonucunda kanda oksijen seviyesi<br />
düşüyor, karbondioksit birikiyor ve solunum<br />
sıkıntısı artıyor. Küçük hava yollarında<br />
daralma nedeniyle benzer bulgular<br />
oluşturan bronşiolit tablosuna Covid-19<br />
enfeksiyonunun eklenmesi, hastalığın<br />
daha ciddi seyretmesine yol açabiliyor.<br />
Dolayısıyla özellikle bronşiolit geçirmiş<br />
olan çocukların daha özenle korunmaları<br />
büyük önem taşıyor” diyor. Çocuk Sağlığı<br />
ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Kuter,<br />
pandemide çocukları bronşiolitten koruyan<br />
önerilerini 8 başlık altında anlattı; önemli<br />
uyarılarda bulundu!<br />
NEZLE-GRIP<br />
SEMPTOMLARIYLA BAŞLIYOR<br />
Bronşiolit; burun akıntısı, burun tıkanıklığı,<br />
öksürük ve hapşırık gibi nezle ya da grip<br />
semptomlarıyla başlıyor. Ateş genellikle<br />
normal veya hafif yüksek olarak görülüyor.<br />
64
Çocukların bazılarında, özellikle de risk<br />
faktörleri olanlarda hastalık hızla ilerliyor ve<br />
bu bulgulara; hırıltılı solunum, hızlı nefes<br />
alıp verme ile öksürük ekleniyor. Solunum<br />
yükünün artması sonucu yardımcı<br />
solunum kaslarının devreye girdiğini<br />
anlatan Dr. Şebnem Kuter, bronşiolitte<br />
erken teşhisin önemini şöyle anlatıyor: “Bu<br />
tabloyu muayenede; burun kanatlarının<br />
solunuma eşlik etmesiyle, karnın inip<br />
kalkmasıyla, kaburgaların arasındaki<br />
kasların derin çukurlar oluşturmasıyla<br />
gözlemliyoruz. Bir süre sonra sıvı alımının<br />
ve beslenmenin bozulması nedeniyle<br />
idrar çıkışı azalabiliyor. Hastalık daha<br />
da şiddetlendiğinde dil ve dudaklarda<br />
morarma ile cilt renginde soluklaşma<br />
şeklinde sorunlar gelişebiliyor. Solunum ve<br />
kalp durmasına kadar gidebilecek olan bu<br />
tabloyu önlemek için doktora zamanında<br />
başvurmak çok önemli.”<br />
EN SIK GÖRÜLEN NEDENI<br />
RSV VIRÜSÜ!<br />
Bebeklerde ve çocuklarda küçük hava<br />
yolları erişkinlere göre sayıca daha az ve<br />
daha dar oluyor. Ayrıca bu havayollarını<br />
çevreleyen kıkırdak dokunun da daha<br />
yumuşak olduğunu belirten Dr. Şebnem<br />
Kuter, “Bunun sonucunda hava yolları<br />
kolayca tıkanarak bronşiolit tablosunun<br />
gelişmesine yol açıyor. Tüm bu nedenlerle<br />
2 yaş altındaki çocuklarda bronşiolit<br />
tablosu daha sık ortaya çıkıyor.” diyor.<br />
Bronşiolitin en sık görülen nedenlerinin<br />
başında ise virüsler geliyor. Virüsler<br />
arasında da her 2 çocuktan birinde<br />
bronşiolitten RSV (Respiratuvar Sinsitiyal<br />
Virüs) olarak bilinen virüs sorumlu<br />
oluyor. Dr. Şebnem Kuter erken doğan,<br />
anne sütüyle beslenmeyen, kronik<br />
kalp ve akciğer hastalığı veya zayıf<br />
bağışıklık sorunu olan, kalabalık ailede<br />
yaşayan, erken dönemde kreşe başlayan,<br />
en önemlisi de sigara içen ailelerin<br />
çocuklarının bronşiolite daha yatkın<br />
olduğunu söylüyor.<br />
TEDAVI IÇIN GEÇ KALMAYIN<br />
Bronşiolit tedavisinde çocuklar genellikle<br />
destek tedavileriyle evde izlenebiliyor.<br />
Zorlu ve hızlı nefes alan, çarpıntısı olan,<br />
kandaki oksijen seviyesi düşen çocukların<br />
ise hastanede yatırılarak tedavi altına<br />
alındığını vurgulayan Çocuk Sağlığı ve<br />
Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Kuter,<br />
bu süreci şöyle anlatıyor: “Tedavide<br />
nemli oksijen desteği, hava yollarının<br />
genişlemesine yardımcı olan ve buhar<br />
şeklinde uygulanan ilaçlar ile ödemi<br />
azaltmaya yardımcı kortizonlu ilaçlara<br />
başvurulabiliyor. Tüm bu ilaçların<br />
uygulanma sıklığı hastalığın ağırlık<br />
derecesine göre değişiyor. Sık nefes alıp<br />
vermeyle oluşacak olan sıvı kayıplarını<br />
önlemek için damar yolundan sıvı desteği<br />
yapılıyor. Enfeksiyon değerleri yükselmiş<br />
veya akciğer filminde zatürre bulguları<br />
olan çocuklarda antibiyotik tedavisi<br />
uygulanabiliyor.”<br />
BRONŞIOLITE<br />
KARŞI 8 ETKILI<br />
ÖNERI<br />
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları<br />
Uzmanı Dr. Şebnem Kuter,<br />
ebeveynlere yönelik önerilerini 8<br />
maddede şöyle sıralıyor:<br />
• Çocuğumuzu korumak<br />
için ebeveyn olarak işe<br />
önce kendimizi korumakla<br />
başlamalıyız. Unutmayın ki bu<br />
dönemde çocuklarımıza viral<br />
enfeksiyonları taşıyacak olan<br />
bizleriz. Bu nedenle kalabalık<br />
ortamlara girmemeye özen<br />
gösterin.<br />
• Hasta olmadıklarından emin<br />
olsanız bile sessiz taşıyıcılar<br />
olabilecekleri için evinizde misafir<br />
ağırlamayın.<br />
• El hijyeninize çok dikkat etmeli;<br />
ellerinizi gün içinde sık sık, en az<br />
20 saniye boyunca su ve sabunla<br />
yıkamalısınız. Dışarıdaysanız<br />
alkol bazlı dezenfektanlar<br />
kullanabilirsiniz. Çocuğunuza<br />
da el hijyenini öğretin, ellerini<br />
yıkamaları gerektiğini sık sık<br />
hatırlatın.<br />
• Mutlaka maske takın ve<br />
maskenizi sık aralıklarla<br />
değiştirin. Eğer 2 yaş üstündeyse<br />
maske takma alışkanlığı<br />
edindirin, maskesini düzenli<br />
olarak değiştirin. Henüz 2 yaşın<br />
altındaysa, pusetini, puset<br />
örtüleriyle çevreleyerek onu<br />
damlacıklardan koruyabilirsiniz.<br />
• Dengeli ve tüm besin<br />
gruplarından zengin<br />
beslenmesini sağlayın.<br />
Çocuğunuz mutlaka günlük taze<br />
meyve ve sebze tüketmeli, bol<br />
bol sıvı almalı.<br />
• Anne sütünüz varsa, 2 yaşına<br />
kadar emzirmeye devam edin.<br />
• Rutin doktor kontrollerini ve<br />
aşılarını pandemi döneminde de<br />
ihmal etmeyin.<br />
• Sigara dumanına maruz<br />
kalmasını önleyin.<br />
Covid-19 enfeksiyonu akciğer dokusunun tutulumuyla karşımıza geliyor. Akciğerlerin kanı temizleme işlevini yerine<br />
getirmesine engel oluyor, bunun sonucunda kanda oksijen seviyesi düşüyor, karbondioksit birikiyor ve solunum<br />
sıkıntısı artıyor. Küçük hava yollarında daralma nedeniyle benzer bulgular oluşturan bronşiolit tablosuna Covid-19<br />
enfeksiyonunun eklenmesi, hastalığın daha ciddi seyretmesine yol açabiliyor. Dolayısıyla özellikle bronşiolit<br />
geçirmiş olan çocukların daha özenle korunmaları büyük önem taşıyor<br />
65 Ocak / Şubat / Mart 2021
<strong>NARKOZ</strong> <strong>SAĞLIK</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />
KADIN <strong>SAĞLIK</strong> ÇALIŞANLARINI UNUTMADI<br />
Narkoz Sağlık Dergisi, 8 Mart Dünya Kadınlar<br />
Gününde kadın sağlık çalışanlarını unutmadı.<br />
Pandemi sürecinde büyük mücadele veren<br />
kahraman sağlık çalışanı kadınlara plaket takdim<br />
eden Narkoz Sağlık Dergisi Sorumlu Yazı İşleri<br />
Müdürü Mezine Sırakaya; 2021 yılını sağlık<br />
çalışanları yılı ilan ettiklerini,8 Mart Dünya Kadınlar<br />
Günü vesilesiyle özverili çalışmalarıyla önemli işlere<br />
imza atan kadın sağlık çalışanlarını ziyaret ederek<br />
onlara moral vermeye çalıştıklarını söyledi.<br />
66
SIRAKAYA; “Kadınlarımız<br />
olduğu her yerde güzellik, neşe,<br />
sevgi, merhamet ve hoşgörü<br />
vardır. Artık insan olmanın<br />
bilinciyle hareket ederek her türlü şiddeti<br />
kınıyor, son dönemlerde kadına yönelik<br />
şiddetinde son bulmasını temenni<br />
ediyorum. Eli bereketli, gönlü sevgi<br />
dolu fedakâr kadınlarımızın, sadece bir<br />
gün değil her gün hak ettikleri değeri<br />
görmesi temennisiyle başta şehit ve<br />
gazi annelerimizin olmak üzere tüm<br />
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar<br />
Günü’nü yürekten kutluyorum. Tüm<br />
kadınlarımız adına pandemi sürecinin<br />
kahramanı kadın sağlık çalışanlarımıza<br />
moral vermek amacıyla plaket takdim<br />
ettik.” dedi.<br />
Narkoz Sağlık Dergisi tarafından; Gaziantep<br />
Üniversitesi Şahinbey Araştırma<br />
ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Prof.<br />
Dr. Belgin Alaşehirli, SANKO Üniversitesi<br />
Hastanesi Başhemşiresi Ceylan Özyılmaz,<br />
Özel Akademi Hastanesi Başhemşiresi<br />
Serap Maslak ASLAN, Defa Life<br />
Hastanesi Başhemşiresi Sultan Yüksel,<br />
Medical Park Hastanesi Başhemşiresi<br />
Sema Serpil Kılıç, Gaziantep BOSSAN<br />
Hospital Hastanesi Başhemşiresi<br />
Gülşen Kösecik, Gaziantep Özel Emek<br />
Hastanesi Başhemşiresi Güler Geçer,<br />
Gaziantep Özel Düztepe Yaşam hastanesi<br />
Başhemşiresi Leyla Tişkaya, Özel<br />
Hatem Hastanesi Başhemşiresi Hacer<br />
Bilgin, Gaziantep Liv Hospital Hastanesi<br />
Başhemşiresi Nurdan KAPLAN, Özel<br />
NCR Hastanesi Başhemşiresi Selma<br />
İğneler, DEVA Hastanesi Başhemşiresi<br />
Fatma Yenidoğan, ANKA Hastanesi<br />
Başhemşiresi Ayşe Koç ziyaret edilerek<br />
tüm kadın sağlık çalışanları adına plaket<br />
takdim edildi.<br />
67 Ocak / Şubat / Mart 2021
68<br />
Eli bereketli, gönlü<br />
sevgi dolu fedakâr<br />
kadınlarımızın, sadece<br />
bir gün değil her gün<br />
hak ettikleri değeri<br />
görmesi temennisiyle<br />
başta şehit ve<br />
gazi annelerimizin<br />
olmak üzere tüm<br />
kadınlarımızın 8<br />
Mart Dünya Kadınlar<br />
Günü’nü yürekten<br />
kutluyorum.
69 Ocak / Şubat / Mart 2021
Ameliyat için IRAK’tan geldi<br />
Defalife Hastanesinde<br />
sağlığına kavuştu<br />
Irak’ta ikamet eden 65 yaşındaki Najeeba Nhmood Ismael, 15 yıldır yürüme<br />
bozukluğu şikayetinden dolayı geldiği Defalife Hastanesinde başarılı bir<br />
ameliyattan sonra sağlığına kavuştu.<br />
Op.Dr. Serhan Kanevetçi<br />
Defalife Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji<br />
AMELIYATI gerçekleştiren<br />
Defalife<br />
Hastanesi Ortopedi ve<br />
Travmatoloji Doktoru<br />
Op.Dr. Serhan Kanevetçi; son<br />
yıllarda Defa Life Hastanesine<br />
yurt dışından yoğun bir hasta<br />
talebinin olduğunu söyledi. Kanevetçi;<br />
“yurt dışından hastanemize<br />
başvuran çok sayıda yabancı<br />
hastaya hizmet veriyoruz. Defalife<br />
Hastanesi olarak son yıllarda yurt<br />
dışı hasta sayımızda belirgin bir<br />
artış var. Bunun en önemli nedeni<br />
hastaların hastanemizden aldıkları<br />
hizmetten memnun kalması ve<br />
yapılan başarılı operasyonlar olarak<br />
değerlendiriyoruz. Yurt dışından<br />
gelen hastalarımız gönül rahatlığı<br />
ile gelip Defa Life hastanesinde tedavi<br />
ve ameliyatlarını yaptırabilirler.<br />
Bunun son örneği Irak’tan<br />
Gaziantep’e gelen ve bizi tercih<br />
eden Ayak Bileği Protez ameliyatı<br />
yaptığımız 65 yaşındaki Najeeba<br />
Nhmood Ismael oldu.<br />
Nadir yapılan bu ameliyat sonucunda<br />
hastamızın sağlığına kavuşması<br />
ve tekrar sağlıklı bir şekilde<br />
yürüyecek olması bizi son derece<br />
mutlu etti. Ülkemize gelen ve bizi<br />
tercih eden yabancı hastalarımızın<br />
aynı zamanda sağlık turizmi<br />
kapsamında düşünüldüğünde<br />
ülkemize de katkı sağlıyor olması<br />
bizi ayrıca memnun etmektedir”<br />
dedi.<br />
Defa Life Hastanesinde başarılı<br />
bir ameliyattan sonra sağlığına<br />
kavuşan Najeeba Mhmood Ismael<br />
ve ailesi ise Defalife Hastanesi<br />
çalışanlarına ve Op. Dr. Serhan Kanevetçi’ye,<br />
kendilerine gösterilen<br />
ilgiden dolayı teşekkür etti.<br />
70
71 Ocak / Şubat / Mart 2021
72