20.03.2024 Views

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 31

Narkoz Sağlık Dergisi 31 sayısı sizlerle....

Narkoz Sağlık Dergisi 31 sayısı sizlerle....

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KAPAK<br />

1 Ocak / Şubat / Mart 2024


2


3 Ocak / Şubat / Mart 2024


İÇİNDEKİLER<br />

OCAK / ŞUBAT / MART<br />

2024<br />

“SIFIR ATIK”<br />

NAR ATIKLARI<br />

ÜRÜNE<br />

DÖNÜŞÜYOR<br />

8<br />

Nar Atıklarının Ürüne<br />

Dönüşmesi Projesi 2024<br />

yatırım programına girdi.<br />

Oğuzeli Belediye Başkanı<br />

Mehmet Sait Kılıç, Nar<br />

Atıklarının Ürüne Dönüşmesi<br />

Projesi 2024 yatırım<br />

programına girdiğini duyurdu.<br />

4<br />

İÇERİKLER<br />

12<br />

KANSERDE ERKEN<br />

TANI İÇİN DÜZENLİ<br />

KANSER TARAMASI<br />

YAPILMALIDIR<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç<br />

Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Tıbbi<br />

Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa<br />

Yıldırım, kanserin önemli bir halk sağlığı<br />

problemi olmaya devam ettiğini belirterek,<br />

“Kanserde erken tanı için düzenli olarak<br />

kanser taraması yapılmalıdır” dedi.<br />

14<br />

ÇOCUKLARDA<br />

YABANCI CİSİM<br />

YUTULMASI BİR<br />

HALK SAĞLIĞI<br />

SORUNUDUR.<br />

Medical Point Gaziantep<br />

Hastanesi Çocuk<br />

Gastroenterolojisi Uzm. Dr.<br />

Meltem Gülşan çocukluk<br />

çağında yabancı cisim<br />

yutulmasının her yaşta<br />

görülebildiğini, yabancı cisimleri<br />

ağızlarına götürerek tanıma<br />

eğiliminde olan altı ay-beş yaş<br />

arasındaki çocuklarda daha sık<br />

olduğunu kaydetti.<br />

GÖZE DOKUNULMADAN UYGULANAN<br />

LAZER İLE GÖZLÜKLERİNİZDEN<br />

KURTULABİLİRSİNİZ<br />

Gözde miyop,<br />

hipermetrop ve<br />

astigmat olarak<br />

adlandırılan<br />

kırma kusurları,<br />

retraktif cerrahi<br />

ile kalıcı olarak<br />

tedavi<br />

edilebilmektedir.<br />

16<br />

20<br />

MİDE KANSERİ<br />

SİNSİ İLERLİYOR<br />

Gaziantep Özel<br />

ANKA Hastanesi<br />

Gastroentereloji<br />

Cerrahisi Uzmanı<br />

Doç. Dr. Mehmet Ali<br />

Yağcı, dünya çapında<br />

en yaygın<br />

kanserlerden biri<br />

olan mide kanserinin<br />

sinsi ilerlediği<br />

konusunda uyardı.


18<br />

İNSANI YAŞAT Kİ<br />

DEVLET YAŞASIN<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi, Cumhurbaşkanı<br />

Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle<br />

hizmete girdi. Açılış törenine, Sağlık Bakanı<br />

Fahrettin Koca, Hazine ve Maliye Bakanı<br />

Mehmet Şimşek, Ulaştırma ve Altyapı<br />

Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, AK Parti Grup<br />

Başkanvekili Abdulhamit Gül, Cumhurbaşkanlığı<br />

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ile<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Fatma Şahin ve milletvekilleri katıldı.<br />

İŞİTME VE GÖRME ENGELLİ AİLELERİN<br />

ÇOCUKLARINA ÜCRETSİZ EĞİTİM HİZMETİ!<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, anne babası işitme ve görme engelli olan çocuklara sosyal ve<br />

kişisel gelişimlerini destekleyecek ücretsiz eğitim hizmeti verecek.<br />

22<br />

BÖLGENİN İLK KAPALI<br />

PSİKİYATRİ SERVİSİ<br />

BOSSAN HOSPİTAL’DA<br />

HİZMETE GİRDİ<br />

Bölgede bir ilke imza atılarak,<br />

Bossan hastanesi bünyesinde açılan<br />

kapalı psikiyatri servisi, birçok<br />

psikiyatrik sorunla baş etmekte<br />

zorlanan hastalara umut oluyor.<br />

26<br />

YEŞİLAY<br />

VARSA<br />

HAYAT<br />

VAR<br />

24<br />

34<br />

GAZİANTEP<br />

GASTRONOMİSİ:<br />

ŞEHRE FAYDA MI,<br />

ZARAR MI?<br />

Gaziantep, Gastronomi Şehri ilan<br />

edildiğinden beri gastronomi<br />

turizminde önemli bir ivme<br />

kazandı. Bu konuyu İndex<br />

Ekonomi Bağımsız Denetim A.Ş.<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet<br />

Emin TATLI ile konuştuk.<br />

32<br />

DEPREMDE<br />

YIKILAN BİNALAR<br />

ONARILIR, PEKİ YA<br />

ÜZERİMİZDE<br />

OLUŞAN DERİN<br />

ETKİLER?<br />

Türkiye, çok önemli bir deprem<br />

kuşağı üzerinde yer alıyor.<br />

Depremin binaları yıkmakla<br />

kalmadığını, üzerimizde derin<br />

izler bıraktığını söyleyen<br />

Eczacı-Homeopat Ezgi<br />

Nevçehan, “Travma sonrası stres<br />

bozukluğu (TSSB) olan hastaların<br />

ruh hali bozulabiliyor.<br />

KIZILAY AİLESİ BÜYÜYOR<br />

Türk Kızılay Gaziantep Şube Başkanı<br />

Mustafa Bozgeyik, Gaziantep genelinde<br />

önemli projelere ve çalışmalara imza<br />

attıklarını belirterek düzenlenen<br />

organizasyonlar ile Kızılay ailesinin<br />

sürekli olarak büyüdüğünü söyledi.<br />

KADİM GAYRİMENKUL VE İNŞAAT<br />

YÖNETİM KURULU BAŞKANI<br />

HÜSEYİN OĞUZ<br />

Türkiye ekonomisinin lokomotif<br />

sektörlerinden biri olan inşaat sektörü,<br />

son yıllarda birçok sorunla karşı karşıya.<br />

Bu röportajda Kadim Gayrimenkul ve<br />

İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin<br />

Oğuz ile sektörün güncel durumunu ve<br />

5 çözüm önerilerini konuştuk. Ocak / Şubat / Mart 2024<br />

60<br />

28


Sağlık Dergisi<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />

SORUMLU YAZI İŞLERI MÜDÜRÜ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

HUKUK DANIŞMANI<br />

Av. Yaşar SAĞLAM<br />

Av. Zafer TEMUR<br />

YAYIN KURULU<br />

Dr. Cengiz BAYRAM<br />

Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />

Mehmet Emin TATLI<br />

DİZGİ TASARIM<br />

Atakan CEHRİ<br />

YÖNETİM YERİ<br />

a j a n s<br />

İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />

Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />

Şehitkamil/Gaziantep<br />

BASKI<br />

İHLAS GAZETECİLİK<br />

TEL: 0212 454 30 00<br />

Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />

haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />

alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />

Dergide yer alan köşe<br />

yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />

narkozhaber@hotmail.com<br />

narkozhaber@mynet.com<br />

www.narkozgazetesi.com<br />

Sayı: <strong>31</strong> Yıl: 8<br />

Yerel Süreli Yayın<br />

Narkoz Haber Gazetesi<br />

ücretsiz ekidir.<br />

0 535 511 01 95<br />

0 342 232 42 43<br />

Hastalığı önlemeye yönelik yatırımlar artırılmalı<br />

Sağlık sağlık sağlık…. Önceliğimiz sağlıklı ve mutlu bir yaşam.<br />

Pencereden baktığımızda dünyada en sağlıklı ülkeler arasında nerede olduğumuzu görmek mümkün.<br />

Bir toplum mutluysa sağlıklıdır, gelir ortalaması yüksekse sağlıklıdır, kaliteli besleniyorsa<br />

sağlıklıdır, spor yapıyorsa yaşam kalitesi artar sağlıklıdır.<br />

Toplum olarak yaşam kalitemizi yükseltmek için ne yapıyoruz? Sistem hasta olmadan önce hastalığı<br />

önlemek yerine, hasta olduktan sonra iyileştirme üzerine kurulu çalışıyor.<br />

Tüm dünyada düzen aynı. Çünkü küresel dünyanın en büyük zenginliği hastalar üzerinden kazanıyor<br />

olması. İlaç lobisi bu sistemi hem cazip hale getiriyor hem de düzenin en büyük parçasına<br />

dönüşüyor.<br />

Hal böyleyken birey olarak yapabileceğimiz o kadar çok şey var ki! Beslenme alışkanlıklarımızı<br />

değiştirmeliyiz, sporu alışkanlık haline getirmeliyiz. Doğru ve düzenli beslenmeliyiz. Hastalıkları<br />

önleme çabası önceliğimiz omalıdır. Yaşam kalitemizi toplum olarak iyileştirmeliyiz.<br />

Hastayız…<br />

Hasta bir toplumun mutlu olmasını ve ortalama yaşam süresinin artmasını bekleyemezsiniz.<br />

Hastanelerin yoğun bakımları dolu, aciller dolu… Yıllık ilaç kullanımına bakıyoruz neredeyse<br />

nüfusumuzun % 80’i hasta….<br />

Biz hasta bir toplum olduğumuza üzülmek yerine, açılan hastanelerimize seviniyoruz. Burada bir<br />

terslik var.<br />

Bir ülkede ne kadar çok hastane varsa ve ilaç kullanım oranı ne kadar çok yüksekse o ülkenin<br />

sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz.<br />

Allah eksikliğini vermesin elbette ki sağlık alanında yapılan yatırımlar sevindirici. Ancak bana<br />

göre hastalığı önlemek için yatırımların artırılması gerekiyor.<br />

Mesela okulların kantinleri içler acısı. Çocuklarımız sağlıklı beslenemediği gibi kimyasal madde<br />

katkılı yiyecek ve içecekleri tüketerek her biri gelecekte şeker, tansiyon, obezite, diyabet hastası<br />

adayları haline geliyor.<br />

Peki biz ne yapıyoruz? Hiçbir şey.<br />

Hangimiz sabah güzel uykumuzdan kalkıp yürüyüş yapıyoruz, spor yapıyoruz. Kaçımız düzenli<br />

besleniyoruz veya beslenme alışkanlığımızı değiştiriyoruz.<br />

Biliyorum yaşam koşullarımız zor. Yaşam savaşı verirken, sağılığımıza dikkat etmek olası gözükmüyor.<br />

Dünyanın en sağlıklı ülkeleri listesinde neredeyiz?<br />

2019 Endeksinde ilk 10’da ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri yer aldı. İspanya, İtalya ve İzlanda’yı<br />

Japonya takip etti. Asya’nın en sağlıklı ülkesi olarak öne çıkan Japonya’nın yanı sıra Avustralya,<br />

Singapur, İsrail de ön sıralarda yer aldı.<br />

Birleşmiş Milletler verilerine göre, İspanya, en yüksek yaşam beklentisine sahip Avrupa Birliği<br />

ülkesi. İspanya’da ortalama yaşam beklentisinin 2040’a kadar 86’ya çıkması bekleniyor. Bu durumda<br />

İspanya bu alanda dünya lideri.<br />

Türkiye’de ise erkeklerde 75 yaş, kadınlarda ise 80 yaş.<br />

Sözün kısası her ne olursa olsun Sağlıkta hastalığı önlemeye yönelik yatırımların artırılması<br />

gerekiyor.<br />

HASTA BİR TOPLUM İSTEMİYORUZ… HASTALIĞI ÖNLEYELİM, <strong>SAĞLIK</strong>LI VE MUTLU YAŞAYALIM!<br />

6


7 Ocak / Şubat / Mart 2024


“BURADA ÇIKAN<br />

ÜRÜNLERI MARKA<br />

HALINE GETIRMEK IÇIN<br />

ÇALIŞMALARIMIZ VE<br />

PROJELERIMIZ ARALIKSIZ<br />

DEVAM EDIYOR”<br />

“SIFIR ATIK”<br />

NAR ATIKLARI<br />

ÜRÜNE<br />

DÖNÜŞÜYOR<br />

Nar Atıklarının Ürüne Dönüşmesi Projesi<br />

2024 yatırım programına girdi. Oğuzeli<br />

Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç, Nar<br />

Atıklarının Ürüne Dönüşmesi Projesi 2024<br />

yatırım programına girdiğini duyurdu.<br />

Başkan Kılıç: “Sıfır Atık” vizyonu<br />

kapsamında, Nar Atıklarının Ürüne<br />

Dönüşmesi Projesi Gap İdaresi<br />

tarafından 2024 yatırım programına<br />

girdi. Nar’ın kabuğu, posası ve<br />

çekirdeğinden de faydalanacağımız<br />

projemiz ile nar üreticilerimiz ürünlerinin<br />

değerine değer katacak” dedi.<br />

T<br />

ÜRKİYE’NİN<br />

KÜLTÜR<br />

VE LEZZET<br />

BAŞKENTİ OĞUZELİ<br />

Türk Patent ve Marka Enstitüsüne<br />

coğrafi işaret için<br />

başvurulan Nar, Nar Ekşisi,<br />

Ezo Gelin Çorbası, Ezo Gelin<br />

Bebek ve Kurutmalık Oğuzeli<br />

adına tescillendi. Gaziantep<br />

genelinde en fazla tescilli<br />

ürün Oğuzeli’nde bulunuyor.<br />

Oğuzeli Belediye Başkanı<br />

Mehmet Sait Kılıç, göreve<br />

geldikleri tarih olan 2014<br />

yılından itibaren Oğuzeli’ni tanıtmak,<br />

kalkındırmak, geliştirmek<br />

amacıyla birçok çalışma<br />

yaptıklarının altını çizdi. Kılıç,<br />

“Vatandaşımızın cebine giren<br />

Mehmet Sait Kılıç<br />

Oğuzeli Belediye Başkanı<br />

paranın daha da çoğalması<br />

için burada çıkan ürünleri<br />

marka haline getirmek için<br />

çalışmalarımız ve projelerimiz<br />

aralıksız devam ediyor” dedi.<br />

AMACIMIZ ÜRETEN<br />

ÇİFTÇİMİZİ<br />

DESTEKLEMEK<br />

2018 yılında GAP Bölge Kalkınma<br />

Başkanlığı ve İpek Yolu<br />

Kalkınma Ajansı destekleri ile<br />

ilçenin kıymetli ürünlerinin<br />

başında gelen narı, katma<br />

değerli ürüne dönüştürerek<br />

nar ekşisi üretimine başladık.<br />

Sağlıklı gıda takviyesi olan<br />

nar ekşisi için coğrafi işaret<br />

alarak piyasada yer almasını<br />

sağladık. 5 yıllık üretim serüvenimizde<br />

sağlıklı gıda tak-<br />

8


viyesi olan Oğuzeli nar ekşimize<br />

coğrafi işaret alarak piyasada<br />

yer almasını sağladık. Amacımız<br />

üreten çiftçimizi desteklemek ve<br />

vatandaşlarımızın sağlıklı ürüne<br />

erişimini sağlamak olduğu için<br />

her geçen yıl üretimimizi büyüterek<br />

devam ettirdik.<br />

PROJELERİMİZ<br />

DEVAM EDİYOR<br />

Bu süreçte proje koordinatörümüz<br />

Ebru Zorkirişçi öncülüğünde<br />

yaptığımız fizibilite ve ÜR-GE<br />

çalışmalarımızla, narın %40-45’lik<br />

kısmını kullanıp çöpe atılmayacak<br />

kadar kıymetli %55-60’lık<br />

kısma karşılık gelen nar kabuğu,<br />

çekirdeği ve meyve posası ile<br />

ilgili projenin de 2024 yılı programına<br />

alınması için GAP Bölge<br />

Kalkınma Başkanlığına sunduk.<br />

Aynı zamanda yatırım programlarına<br />

alınmaya layık görülen<br />

“Nar Atıklarının Ürüne Yolculuğu<br />

ve Sıfır Atık Üretim” projemiz ile<br />

coğrafi işaretli narımızın %55-<br />

60’lık atık kısmı kıymetli ürüne<br />

dönüştürülerek sağlık, kozmetik,<br />

boya vb. sektörlere ham madde<br />

olarak sunulması planlanmıştır.<br />

YAPTIĞIMIZ FİZİBİLİTE<br />

ÇALIŞMALARI İLE<br />

NARIN TAMAMI<br />

DEĞERLENDİRİLMİŞ<br />

OLACAK<br />

Yaptığımız fizibilite çalışmalarımızın<br />

sonucunda; nar atığının<br />

%30‘unu oluşturan nar kabuğu,<br />

kurutularak granül ve toz<br />

mamül ürün haline getirilerek<br />

antioksidan ve sindirim sistemi<br />

hastalıklarında gıda takviyesi<br />

çaylarda, kök boya sektöründe<br />

pelet yakıt sektöründe kullanılır<br />

hale getirilecektir. Nar atığının<br />

BARAK KÜLTÜRÜ<br />

EZO GELİN BEBEKLERLE<br />

TANITILIYOR<br />

Barak kültürü dediğimiz Türkmen kültürü<br />

yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutuyor. Ezo<br />

Gelin’i sıçrama tahtası yaparak bu kültürü<br />

yaşatmak, tanıtmak, devamlılığını sağlamak<br />

adına yapılan projelerden biri. Her gören çok<br />

beğeniyor. Kız çocukları bebekle oynamayı sever.<br />

Bizim kültürümüze yabancı olan bebekler<br />

var. Çocuklarımız onlarla oynayacağına kendi<br />

kültürünü, kıyafetlerini tanısın. Kendisine bu<br />

kahramanları örnek alsın.<br />

9 Ocak / Şubat / Mart 2024


“Türk Patent ve Marka Enstitüsüne coğrafi işaret için başvurulan Nar, Nar Ekşisi, Ezo<br />

Gelin Çorbası, Ezo Gelin Bebek ve Kurutmalık Oğuzeli adına tescillendi. Gaziantep<br />

genelinde en fazla tescilli ürün Oğuzeli’nde bulunuyor.”<br />

%15 ‘ini oluşturan nar çekirdeği, içindeki OMEGA 5 yağı sağlık<br />

ve kozmetik sanayiye ham madde olarak sunulacak çekirdeğin<br />

posası öğütülerek tavuk yemi takviyesinde yumurtlama artırıcısı<br />

olarak kullanılacaktır. Nar atığının %10-15’lik kısmını oluşturan<br />

nar meyvesinin lifli kısmı olan nar posası, nar dolgulu çikolata<br />

ve gerçek nar ile yapılan lokumlarda kullanılarak katma değerli<br />

ürün çeşitleri içerisinde yerini alacaktır.<br />

TÜRKİYE’NİN KÜLTÜR<br />

VE LEZZET BAŞKENTİ OĞUZELİ<br />

Türk Patent ve Marka Enstitüsüne coğrafi işaret için başvurulan<br />

Nar, Nar Ekşisi, Ezo Gelin Çorbası, Ezo Gelin Bebek ve Kurutmalık<br />

Oğuzeli adına tescillendi. Gaziantep genelinde en fazla<br />

tescilli ürün Oğuzeli’nde bulunuyor.<br />

2014 yılında göreve geldiğinden beri Oğuzeli’ni tanıtmak,<br />

kalkındırmak, geliştirmek amacıyla birçok çalışma yaptıklarının<br />

altını çizen Oğuzeli Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç,<br />

“Vatandaşımızın cebine giren paranın daha çoğalması için<br />

burada çıkan ürünleri marka haline getirmek için çalışmalarımız<br />

aralıksız devam ediyor” dedi.<br />

“COĞRAFİ İŞARET,<br />

ÜRÜNÜN DEĞERİNİ ARTIRIR”<br />

Coğrafi işaretin ürünün değerini arttırdığını ifade eden Kılıç,<br />

“Coğrafi işaret nedir ki, marka nedir ki diyenler olabilir. Coğrafi<br />

işaret ve marka çok önemli günümüzde çünkü insanlar güvenli<br />

gıdaya ulaşmak istiyor. Hijyen kurallarına uygun şartlarda üretilmiş,<br />

katkısız doğal ürünlere yöneliyor halkımız dolayısıyla bir<br />

markalı ürün varsa oradaki hile ve karışıklık en aza inmiş oluyor.<br />

Biz bu şekilde üreticinin tüketiciye güvenli gıda üretmesini,<br />

tüketicinin de güvenli gıdaya ulaşması için bu çalışmalarımız<br />

çok önemli diye düşünüyoruz. Bu yaptığımız ürünler çalışmalar<br />

sonunda gerçekten ürünlerin değerleri bir kat daha artmaya<br />

başladı. Türkiye’de ve dünyada tanınırlığı artmaya başladı bu<br />

da tabii ki ilçemizin tanınmasına, tanıtılmasına lüktüler ve tarihi<br />

değerlerin ön plana çıkması adına önemli bir katkı diye düşünüyorum”<br />

şeklinde konuştu.<br />

TÜRKİYE’NİN KURUTMALIK<br />

DEPOSU OĞUZELİ<br />

Patlıcan, biber, tüylü acur ve kabak olmak üzere 4 tane ürünümüzü<br />

Oğuzeli kurutmalığı diye tescillettik ve tüm dünyada<br />

markalı bir coğrafi ürün haline dönüştü. Buradakilerin hepsi<br />

doğal ortamda kurutulmuş ve arz edilmiş ürünler içinde<br />

ŞİFA DEPOSU OĞUZELİ NARI<br />

Tarihler boyu her zaman bolluk ve bereketin simgesi olan Oğuzeli narı<br />

aynı zamanda Oğuzeli’mizin başlıca geçim kaynaklarının da başında<br />

geliyor. Geleneksel tarım ürünlerimizden Oğuzeli narı, ince kabuğu, özel<br />

tadı ve iri taneleriyle benzerlerinden kolayca ayrılıyor.<br />

10


YILDA 100 TON NAR<br />

EKŞİSİ ÜRETİLİYOR<br />

Oğuzeli nar ekşisinin en önemli özelliği, doğal<br />

olması ve hiçbir katkı maddesinin bulunmaması.<br />

Tüm bunlar nar ekşisini son derece<br />

lezzetli hale getiriyor ve şifa kaynağı olarak<br />

da tüketiliyor. Oğuzeli Belediyesi’nin yaptığı<br />

girişimlerden sonra üretim daha da arttı. Nar<br />

ekşisi, katma değeri artmış bir ürün haline<br />

geldi. Dolayısıyla vatandaşın cebine giren kar<br />

daha da arttı. Oğuzeli ilçesinde yıllık ortalama<br />

100 tona yakın nar ekşisi üretiliyor. Bu, her yıl<br />

artarak devam edecek.<br />

herhangi bir katkı ve karışım yok. Tamamen organik olarak tarladan<br />

nasıl gelmişse evlerde işlenerek tüketiciye sunulmuştur. Biliyorsunuz<br />

bu süreçte doğal ürünlere yönelim çoğaldı halkımız bu ürünlere nasıl<br />

ulaşacağı konusuna önem veriyor. Dolaysıyla bir başka yerde yetişmesi,<br />

üretilmesi de pek mümkün olmayan şeyler.<br />

TÜRK MUTFAĞININ VAZGEÇİLMEZİ<br />

EZOGELİN ÇORBA<br />

Yaşam öyküsü, güzelliği, aşkı ve memleket özlemiyle filmlere,<br />

türkülere konu olan Ezo Gelin’in yokluk ve kıtlık zamanında yaptığı,<br />

kendi adını taşıyan çorba geleneksel ürün adıyla Oğuzeli Belediyesi<br />

tarafından tescillendi.<br />

11 Ocak / Şubat / Mart 2024


Kanserde erken tanı için düzenli<br />

kanser taraması yapılmalıdır<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana<br />

Bilim Dalı Öğr. Üyesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr.<br />

Mustafa Yıldırım, kanserin önemli bir halk sağlığı problemi<br />

olmaya devam ettiğini belirterek, “Kanserde erken tanı için<br />

düzenli olarak kanser taraması yapılmalıdır” dedi.<br />

PROF. DR. YILDIRIM,<br />

günümüzde yaşam<br />

kaybıyla sonuçlanabilen<br />

kalp ve dolaşım sistemi<br />

hastalıklarından sonra ikinci<br />

sırada kanserin yer aldığına dikkat<br />

çekerek, kanserlerin çoğunda erken<br />

evrede tanı konulduğunda daha iyi<br />

sonuçlandığını bildirdi.<br />

Kanser taramasının, herhangi bir<br />

belirti göstermeden önce doktora<br />

başvurulduğunda, bazı kanser türleri için<br />

kontrol yöntemleri bulunduğunu anlatan<br />

Prof. Dr. Yıldırım, şu bilgileri paylaştı:<br />

“Tarama aynı zamanda kansere veya<br />

‘ön kanserlere’ dönüşebilecek bölgelerin<br />

bakılmasını da içerir. Kanser taramasının<br />

amacı, ön kanserleri ve kanserleri<br />

mümkün olduğunca erken tespit<br />

etmektir. Böylece tedavide, mümkün<br />

olan en iyi sonuç elde edilebilir.<br />

Kanser türlerini taramak için farklı testler<br />

kullanılır. Taramanın başlama yaşı,<br />

taranan kanserin türüne bağlıdır. Bunun<br />

nedeni, farklı kanserlerin bir kişinin<br />

hayatında farklı zamanlarda ortaya çıkma<br />

eğiliminde olmasıdır.”<br />

KANSER TARAMASI NEDEN<br />

YAPTIRILMALI?<br />

Erken bulunan kanserlerin genellikle<br />

küçük ve bazen kolayca iyileştirilebilir<br />

veya tedavi edilebilir olduğuna değinen<br />

Prof. Dr. Yıldırım, şunları kaydetti:<br />

“Bazı kanserleri erken tedavi etmek,<br />

insanların daha uzun yaşamasına<br />

yardımcı olabilir. Bazen tarama, henüz<br />

kanserli olmayan ancak ilerde kansere<br />

dönüşebilecek hücreleri bulabilir. Peki<br />

herkes aynı kanser taramasından mı<br />

geçiyor? Herkese aynı kanser türleri için<br />

tarama yapılmaz ve herkes aynı yaşta<br />

kanser taramasına başlamaz.<br />

Örneğin; aile öyküsünde belirli<br />

kanserler olan kişiler, aile öyküsü<br />

olmayan kişilere göre daha genç<br />

yaşta taramaya başlayabilir ve<br />

farklı zamanlarda tarama testlerini<br />

tekrarlayabilirler. Tarama yaptırmak<br />

isteyen kişi doktora başvurarak ‘Hangi<br />

kanserler için tarama yaptırmalıyım?’,<br />

Prof. Dr. Mustafa Yıldırım<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi<br />

Tıbbi Onkoloji Bölümü<br />

12


‘Hangi tarama testlerinin yaptırılacağı<br />

konusunda yapılacak seçimler var mı?’, ‘Kanser<br />

taramasına kaç yaşında başlamalıyım?’, ‘Ne<br />

sıklıkla taranmalıyım?’ gibi soruların yanıtlarını<br />

öğrenilmelidir.<br />

Tarama yapıldıktan sonra test sonucunuz<br />

anormal çıkabilir. Bu kanser veya ön kanser<br />

olabileceğiniz anlamına gelebilir ancak<br />

kesinlikle kanser olduğunuz anlamına gelmez.<br />

Doktorunuz çıkan sonuca göre herhangi<br />

bir sorun olup olmadığından emin olmak<br />

için muhtemelen başka testler yapılmasını<br />

isteyecektir. Doktorunuzla görüşene kadar<br />

kanser olma konusunda endişelenmemeye<br />

çalışın.”<br />

HANGI KANSERLER IÇIN TARAMA<br />

YAPILABILIR?<br />

Tarama testlerinin meme, kolon, rahim ağzı,<br />

prostat, akciğer ve yumurtalık kanserleri için<br />

yapılabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldırım, bu<br />

kanserleri şu şekilde açıkladı:<br />

“Meme Kanseri: Meme kanserini taramak<br />

için kullanılan ana teste ‘mamogram’ denir.<br />

Doktorlar, insanların ne zaman mamografi<br />

çektirmeye başlaması gerektiği konusunda her<br />

zaman hemfikir değildir. Ancak çoğu insan 40-<br />

50 yaşlarında başlar. Ailesinde güçlü bir meme<br />

kanseri öyküsü olan kişiler taramaya daha<br />

erken başlayabilir. Meme kanseri taramasına<br />

ne zaman başlayacağınıza ve hangi yaşta<br />

taramayı bırakabileceğinize karar vermek için<br />

doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.<br />

Kolon Kanseri: Kolon kanseri için çok<br />

sayıda tarama testi bulunmaktadır. Hangi<br />

testi yaptıracağınız size ve doktorunuza<br />

bağlıdır. Doktorlar, çoğu insanın kolon kanseri<br />

taramasına 50 yaş civarında başlamasını önerir.<br />

Bazı insanların, güçlü bir aile öyküsü veya<br />

belirli tıbbi durumlar nedeniyle kolon kanseri<br />

olma şansı artar. Bu insanlar daha genç yaşta<br />

taramaya başlayabilirler.<br />

Rahim Ağzı Kanseri: Rahim ağzı kanseri<br />

taraması yaptırmanın birkaç yolu vardır, ancak<br />

en yaygın testlerden biri ‘Pap smear’ veya ‘Pap<br />

testi’ olarak adlandırılır. Rahim ağzı olan kişiler<br />

için Pap testi ile tarama genellikle 21 yaşında<br />

ancak bazı durumlarda tarama 25 yaşında<br />

başlar. Doktorlar 30 yaşından sonra ‘HPV testi’<br />

adı verilen başka bir tarama testi ekleyebilir<br />

veya bu teste geçebilir. 65 yaşından büyük<br />

olanların rahim ağzı kanseri taramasına devam<br />

edip etmeyeceği konusuna doktorunuzun karar<br />

vermesi gerekir.<br />

Prostat Kanseri: Prostat kanserini taramak için<br />

kullanılan ana teste ‘PSA testi’ denir. Prostat<br />

kanseri taraması yaptırmanın bir kişinin ömrünü<br />

uzatıp uzatmayacağı veya daha iyi hissetmesine<br />

yardımcı olup olmayacağı açık değildir. Bu<br />

nedenle uzmanların çoğu, prostatı olan<br />

herkesin taramanın kendileri için doğru olup<br />

olmadığına doktorlarıyla birlikte karar vermesini<br />

önermektedir. Çoğu durumda, insanlar 50 yaş<br />

civarında prostat kanseri taramasını tartışmaya<br />

başlamalıdır. Bazı insanlar için, eğer daha yüksek<br />

risk altındalarsa, prostat kanseri taraması 40 yaş<br />

civarında başlayabilir. Çoğu doktor, 70 yaş ve<br />

üstü veya ciddi sağlık sorunları olan kişiler için<br />

tarama yapılmasını önermez.<br />

Akciğer Kanseri: Akciğer kanserini taramak için<br />

kullanılan ana test, ‘düşük doz BT taraması’ adı<br />

verilen bir görüntüleme testidir. Akciğer kanseri<br />

riski yüksek olan kişiler için tarama, akciğer<br />

kanserinden ölme şansınızı azaltabilir. 50 ila 80<br />

yaşları arasındaysanız ve sigara kullanıyorsanız<br />

veya sigara içiyorsanız, doktorunuza akciğer<br />

kanseri taraması yaptırmanız gerekip<br />

gerekmediğini sorun. Akciğer kanseri olma<br />

şansızını azaltmanın veya kanserden kurtulma<br />

şansınızı artırmanın en iyi yolu sigarayı<br />

bırakmaktır.<br />

Yumurtalık Kanseri: Yumurtalık kanserini<br />

taramak için doktorlar kan testi, ultrason adı<br />

verilen bir görüntüleme testi veya her ikisini<br />

birden yapabilir. Ancak bu testler her zaman<br />

erken yumurtalık kanserini bulmaz. Çoğu<br />

insan yumurtalık kanseri taramasına ihtiyaç<br />

duymaz. Yine de testler bazen ailede yumurtalık<br />

veya meme kanseri öyküsü olan kişilerde<br />

kullanılır. Onlar için tarama 30 ila 35 yaşlarında<br />

başlayabilir. Ailesinde yumurtalık veya meme<br />

kanseri öyküsü olmayan kişilerde tarama<br />

önerilmez.”<br />

“TARAMA AYNI ZAMANDA KANSERE VEYA ‘ÖN<br />

KANSERLERE’ DÖNÜŞEBILECEK BÖLGELERIN<br />

BAKILMASINI DA IÇERIR. KANSER TARAMASININ AMACI,<br />

ÖN KANSERLERI VE KANSERLERI MÜMKÜN OLDUĞUNCA<br />

ERKEN TESPIT ETMEKTIR. BÖYLECE TEDAVIDE,<br />

MÜMKÜN OLAN EN IYI SONUÇ ELDE EDILEBILIR.”<br />

13 Ocak / Şubat / Mart 2024


ÇOCUKLARDA YABANCI CISIM YUTULMASI<br />

BIR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR.<br />

UZM. DR. MELTEM GÜLŞAN:<br />

“ÇOCUKLAR ÇOĞUNLUKLA<br />

PARA, OYUNCAK, MIKNATIS VE<br />

PIL YUTMAKTADIR.’’<br />

Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk<br />

Gastroenterolojisi Uzm. Dr. Meltem Gülşan<br />

çocukluk çağında yabancı cisim yutulmasının<br />

her yaşta görülebildiğini, yabancı cisimleri<br />

ağızlarına götürerek tanıma eğiliminde olan<br />

altı ay-beş yaş arasındaki çocuklarda daha<br />

sık olduğunu kaydetti.<br />

Uzm. Dr. Meltem Gülşan<br />

Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi<br />

14


“Çocukluk çağında özellikle de beş yaş altı dönemde yabancı cisim yutulması bütün dünyada<br />

önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yabancı cisim yutma olgularının ve buna bağlı gelişebilecek<br />

daha ciddi sorunların önlenmesi için ebeveynlerin eğitilmesi ve çocukların oyun oynadığı yerlerde<br />

önlemler alınması gerekmektedir.”<br />

A<br />

ĞIZ yoluyla alınan yabancı cisimlerin<br />

solunum yoluna kaçarak<br />

ciddi morbidite (hastalık) ve<br />

mortaliteye (ölümlere) neden<br />

olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Gülşan,<br />

bu vakaların acil olarak değerlendirilmesi<br />

gerektiğini belirtti.<br />

Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk<br />

Gastroenterolojisi Uzm. Dr. Gülşan yabancı<br />

cisim yutan çocuklarda en sık yutulan<br />

yabancı cisimlerin para, oyuncak, mıknatıs<br />

ve pil olarak sıralandığını belirterek şunları<br />

söyledi: ‘’Uzak Doğu, Asya ülkelerinde<br />

balık kılçığı yutulması sık görülürken,<br />

ülkemizde ise çengelli iğne, toplu iğne ve<br />

para yutulması daha sık görülmektedir.<br />

Yumuşak uçlu yabancı cisimler sorun<br />

oluşturmazken, keskin kenarlı olanlar<br />

ciddi sorunlara yol açmaktadır. Yabancı<br />

cisimlerin çoğu (%80) sindirim kanalını<br />

rahatlıkla geçerken, %20’si sindirim<br />

sisteminin anatomik geçiş bölgelerinde<br />

takılmaktadır. Yemek borusunun üst, orta<br />

ve alt darlıkları, pilor, ileoçekal kapak ve<br />

rektosigmoid kolon anatomik darlık bölgeleridir.<br />

Bazen de yemek borusunda perde,<br />

halka, malignite ya da eozinofilik özofajite<br />

bağlı darlıklar günlük beslenme sonrasında<br />

bile sindirim sisteminde yabancı cisim<br />

gibi tıkanıklıklara yol açabilmektedir. Endoskopik<br />

girişimlerin çocukluk çağında da<br />

kullanılmaya başlanması, yutulan cisimlerin<br />

cerrahi olmayan yollarla çıkarılmasını<br />

olası kılmaktadır. Endoskopik yöntem<br />

%10-20 kullanılırken, %1’den az oranda da<br />

cerrahi girişime gereksinim duyulmaktadır.<br />

Yabancı cisim yutan çocukların ilk başvuru<br />

anındaki yakınmaları sindirim sisteminde<br />

tıkanma hissi, ağızdan salya akması, öksürük,<br />

kusma, kanlı salya, yiyeceği reddetme,<br />

ağrı (boyun, göğüs ya da karın bölgesinde)<br />

ve solunum sıkıntısı şeklinde olmaktadır.<br />

Yutulan yabancı cisimler ülke ve bölgelere<br />

göre değişmekle beraber genellikle ilk<br />

sıralarda madeni para, oyuncak, mıknatıs<br />

ve pil yer almaktadır. Toplu iğne yutan<br />

hastaların büyük kısmı on yaş üstündeki<br />

başörtüsü takan genç kızlar oluşturmaktadır.<br />

Bunun nedeni başörtüsünün uçlarını<br />

birleştirmek amacıyla toplu iğne kullanırken<br />

derin nefes alma ya da gülmeye bağlı<br />

kazayla yutma olarak bildirilmektedir. Yine<br />

benzer olarak beş yaş altı çocuklarda toplu<br />

iğne yutulmasının nedeninin bebek elbiselerine<br />

değişik amaçla takılan iğnelerin<br />

kazara yutulması olduğu düşünülmektedir.<br />

Yabancı cisimlerin sindirim sisteminde<br />

takıldıkları bölgelere bakıldığında, yemek<br />

borusunun ve özellikle yemek borusunun<br />

üst bölümünün ilk sırada yer aldığı<br />

görülmektedir. Birçok çalışmada servikal<br />

yemek borusu olarak da bilinen üst bölge<br />

yabancı cisim takılması açısından en sık<br />

bildirilen yerdir. Yemek borusunun önemine<br />

gelecek olursak madeni para gibi bası<br />

yapan cisimlerin dört-altı saat sonrasında<br />

nekroza yol açabilmesidir. Yutulan yabancı<br />

cisimler ikinci sıklıkta midede saptanır.<br />

Mide ve sindirim sistemi boyunca tehlike<br />

oluşturabilecek bir yabancı cisim ise pildir.<br />

Bunun nedeni alkali olan pillerin sindirim<br />

sistemi mukozasında yerel erozyona ve<br />

içeriğine göre bazen sistemik zehirlenme<br />

bulgularına yol açmasıdır. Mıknatıslar da<br />

özellikle çok sayıda yutulmuşsa birbirine<br />

yapışıp doku nekrozuna yol açacağından<br />

acil çıkarılması gereken yabancı cisimlerdendir.<br />

Duodenumda saptanan yabancı<br />

cisimler ise genellikle sorun olmadan<br />

sindirim sistemini terk ederler. Yabancı<br />

cisimler yerine göre endoskopik olarak<br />

çıkarılabilmektedir. Endoskopi işlemi sırasında<br />

çocukların çoğuna anestezi uygulanmaktadır.<br />

Erişkin yaş grubunda endoskopi<br />

işlemi sırasında önerilen hafif sedasyon<br />

çoğu zaman yeterlidir. Yabancı cisimleri<br />

çıkarmak için farklı teknik ve yardımcı<br />

aletler kullanan merkezler bulunmakla<br />

birlikte en sık kullanılan yöntem endoskopi<br />

ve yardımcı aletler ise forseps, tuzak ve<br />

baskettir. Sonuç olarak çocukluk çağında<br />

özellikle de beş yaş altı dönemde yabancı<br />

cisim yutulması bütün dünyada önemli<br />

bir halk sağlığı sorunudur. Yabancı cisim<br />

yutma olgularının ve buna bağlı gelişebilecek<br />

daha ciddi sorunların önlenmesi için<br />

ebeveynlerin eğitilmesi ve çocukların oyun<br />

oynadığı yerlerde önlemler alınması gerekmektedir.’’<br />

dedi. Herkese sağlıklı günler<br />

dileyerek sözlerini noktaladı.<br />

“UZAK DOĞU, ASYA<br />

ÜLKELERINDE BALIK KILÇIĞI<br />

YUTULMASI SIK GÖRÜLÜRKEN,<br />

ÜLKEMIZDE ISE ÇENGELLI<br />

IĞNE, TOPLU IĞNE VE PARA<br />

YUTULMASI DAHA SIK<br />

GÖRÜLMEKTEDIR.”<br />

15 Ocak / Şubat / Mart 2024


GÖZE DOKUNULMADAN<br />

UYGULANAN LAZER İLE<br />

GÖZLÜKLERİNİZDEN KURTULABİLİRSİNİZ<br />

Gözde miyop, hipermetrop ve astigmat<br />

olarak adlandırılan kırma kusurları,<br />

retraktif cerrahi ile kalıcı olarak tedavi<br />

edilebilmektedir.<br />

G<br />

AZIANTEP Özel<br />

Hatem Hastanesi,<br />

Göz Sağlığı ve<br />

Hastalıkları Uzmanı<br />

Prof. Dr. Mete Güler ve Doç.<br />

Dr. Burak Bilgin, halk arasında<br />

göz çizdirme olarak adlandırılan<br />

refraktif lazer uygulamaları<br />

hakkında bilgiler verdiler.<br />

Hepimizin ‘göz çizdirme’<br />

şeklinde bildiğimiz<br />

ameliyatlar hakkında bizi<br />

bilgilendirir misiniz? Sadece<br />

tek bir lazer ameliyatı mı,<br />

yoksa farklı lazer işlemleri<br />

mi vardır? Hangi teknik<br />

iyisidir?<br />

Halk arasında ‘göz çizdirme’<br />

ameliyatları olarak bilinen refraktif<br />

lazer uygulamaları gözün<br />

en öndeki saydam tabakası<br />

olan kornea tabakası üzerinde<br />

gerçekleştirilir. Kişinin kornea<br />

kalınlığı, mevcut olan kırma<br />

16


“Halk arasında ‘göz çizdirme’ ameliyatları olarak bilinen refraktif lazer uygulamaları gözün en öndeki<br />

saydam tabakası olan kornea tabakası üzerinde gerçekleştirilir. Kişinin kornea kalınlığı, mevcut<br />

olan kırma kusurunun türü, kırma kusurunun yüksekliği ve hatta kişinin icra ettiği mesleğe bile bağlı<br />

olarak farklı tekniklerden kişiye uygun olanı seçilerek refraktif lazer uygulamaları gerçekleştirilebilir.”<br />

kusurunun türü, kırma kusurunun yüksekliği<br />

ve hatta kişinin icra ettiği mesleğe bile<br />

bağlı olarak farklı tekniklerden kişiye uygun<br />

olanı seçilerek refraktif lazer uygulamaları<br />

gerçekleştirilebilir. Farklı tekniklerin<br />

birbirlerine üstünlükleri olmamakla birlikte,<br />

her tekniğin diğer tekniğe göre avantajlı<br />

olduğu ve dezavantajlı olduğu noktalar<br />

mevcuttur. Refraktif lazer cerrahisine aday<br />

olan bir hastanın öncelikle hangi teknikten<br />

daha çok fayda göreceğine, hangi tekniğin<br />

ihtiyaçlarını en fazla karşılayacağına<br />

yapılan ölçüm ve hesaplamalar ile iyi karar<br />

verilmelidir.<br />

Lazer ile gözlük atma ameliyatları her<br />

hastaya uygulanabilir mi?<br />

Lazer cerrahisi planlanırken, yapılan<br />

tetkikler sonrasında hastalar kabaca üç<br />

gruba ayrılabilir. Güvenle cerrahi olabilecek<br />

hastalar, cerrahisinde bazı risk faktörleri<br />

olan hastalar ve cerrahi kesinlikle önerilmeyecek<br />

hastalar olarak sınıflandırılabilir.<br />

Birinci grup hastalarda lazer cerrahisi<br />

kararı rahatlıkla alınabilir. Üçüncü grup<br />

hastalarda da hastanın cerrahiye uygun<br />

olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Esas<br />

doğru karar verilmesi ve üzerinde detaylı<br />

düşünülmesi gereken grup ise ikinci grup<br />

hastalardır. Bu hastaların cerrahisinde bazı<br />

riskler mevcut olduğu için faklı hekimler<br />

tarafından farklı yaklaşımlar ve yorumlar<br />

yapılabilir. Risk faktörleri ve hastanın genel<br />

durumu çok detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir.<br />

Hastaları yüksek risk altına<br />

sokacak uygulamalardan kaçınılmalıdır. İyi<br />

bir hekim hangi hastaları ameliyat edeceğini<br />

iyi bilen hekim olmakla birlikte, en iyi<br />

hekim hangi hastaları ameliyat etmemesi<br />

gerektiğini bilen hekimdir.<br />

Lazer ile gözlük atma işlemleri için yaş<br />

sınırı var mıdır? Hastanede yatış gerekli<br />

midir? Hastalar kaç günde normal<br />

hayatlarına dönebilirler?<br />

Refraktif lazer uygulamaları için kişi 18<br />

yaşını doldurmuş olmalıdır. Tercihen 20<br />

yaşını tamamlamış olması ve son 1 yıl<br />

içerisinde göz numaralarında ilerleme<br />

olmaması önerilir. Refraktif lazer uygulamalarında<br />

operasyon dakikalar içerisinde<br />

tamamlanır. İşlem sırasında damlalar ile<br />

anestezi sağlanır ve hasta ağrı hissetmez.<br />

Hastanede yatış gerektirmez. Uygulanan<br />

tekniğe göre iş hayatına dönüş ortalama<br />

2-5 gün arasında değişmektedir.<br />

Bu işlemler ile gözleri<br />

sıfırlamış mı oluyoruz?<br />

Uygulanan lazer operasyonu sonrasında<br />

çok yüksek oranda kişinin gözlük veya<br />

kontakt lens kullanarak ulaştığı görme düzeyi<br />

gözlüksüz olarak elde edilir. Herhangi<br />

bir gözlük kullanma gereksinimi duymayan<br />

sağlıklı gözlerde dahi tam sıfır numara<br />

yoktur. Dolayısıyla gözdeki numaraların<br />

sıfırlanması gibi bir beklenti olmamalıdır.<br />

Lazer işlemi sonrasında zamanla tekrar<br />

gözlük ihtiyacı oluşur mu?<br />

Refraktif lazer cerrahisi geçirmiş bir hastada<br />

yıllar içerisinde vücuttaki her dokuda<br />

olduğu gibi korneada da yaşlanma ile<br />

beraber bazı değişiklikler olabilir. Bu değişiklikler<br />

yıllar içerisinde göz numaralarında<br />

bir miktar artışlar yapabilir. Yıllar içerisinde<br />

oluşan değişiklikler eğer hastanın göz<br />

yapısı uygun ise tekrar lazer ile veya<br />

numaralarına uygun gözlük-kontakt lens<br />

ile düzeltilebilir.<br />

17 Ocak / Şubat / Mart 2024


İNSANI YAŞAT Kİ<br />

DEVLET YAŞASIN<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi, Cumhurbaşkanı Recep<br />

Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle hizmete girdi. Açılış<br />

törenine, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hazine ve<br />

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ulaştırma ve Altyapı<br />

Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, AK Parti Grup Başkanvekili<br />

Abdulhamit Gül, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı<br />

Fahrettin Altun, ile Gaziantep Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Fatma Şahin ve milletvekilleri katıldı.<br />

G<br />

AZIANTEP İl Sağlık Müdürü Dr.Beytullah<br />

Şahin, “insanı yaşat ki devlet<br />

yaşasın” düsturuyla devletimizin güçlü<br />

iradesi ve milletimizin imkanlarıyla<br />

yapımı tamamlanan Gaziantep Şehir Hastanesi’nin<br />

sadece Gaziantep için değil, tüm bölgeye uzun<br />

yıllar hizmet verecek olmasını heyecanla ve gururla<br />

müşahede ettiklerini söyledi.<br />

Gaziantep İl Sağlık Müdürü Dr.Beytullah Şahin,<br />

Gaziantep Şehir Hastanesinin 1875 yatak, 533.662<br />

m2 kapalı alan, 115.183m2 toplam oturum alanı ve<br />

4500 araç kapasiteli otoparkı ile Türkiye’nin en büyük<br />

sağlık tesislerinden biri olarak hizmet vermeye<br />

başladığını söyledi.<br />

Şahin, Gaziantep Şehir Hastanesinde; erişkin<br />

ve pediatric KVC, El Cerrahisi ve Replantasyon<br />

Hizmetleri, İnme Merkezi, Radyoterapi, Nükleer<br />

Tıp, Onkoloji Tam ve Tedavi Merkezi, Kronik Yara<br />

Bakım Merkezi, Erişkin ve Çocuk Yanık Merkezi,<br />

Robotik Yürüme Merkezi, Klinik Nörofizyoloji<br />

İşlemleri, Göz Kornea Bankası, Perinatal Merkezi<br />

ve Diyabet Okulu gibi özellikli birimlerin hizmet<br />

vermeye başladığını söyledi. Şahin; Şehir Hastanemizde<br />

açılışının dördüncü ayında; 700.000<br />

civarında hasta muayenesi yapılmış olup; bunun<br />

500.000 poliklinik, 200.000 acil servis muayenesi<br />

içermektedir. Servislerde 16.000, yoğun bakımlarda<br />

4.500 olmak üzere 20.500 hasta yatışı yapılmıştır.<br />

18


DOĞUM VE KALP MERKEZİMİZ AKTİF<br />

OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLAMIŞTIR<br />

Aktif yoğun bakım yatak sayısı 229’dur. Bugüne kadar<br />

toplamda 2.500 e yakın doğum gerçekleştirilmiştir. 64<br />

ameliyathanenin 41’I hasta alımına devam etmektedir.<br />

Gerçekleştirilen 28.000 ameliyatın 12.000 A,B.C grubudur.<br />

Kamu hastanelerimizde bir anjiyo cihazı ile hizmet<br />

verilmekte iken şehir hastanesinin faaliyete geçmesi ile<br />

birlikte 5 anjiyo cihazı aktif olmuştur. Kalp merkezimizde<br />

2.250 tanısal anjiyo yapılmış ve 1.200 hastaya stent<br />

takılmıştır. Kalp Damar Cerrahi ameliyathanelerimizde<br />

300 adet By-Pass ve 19 mitral kapak replasmanı ameliyatı<br />

gerçekleştirilmiştir. Pediatrik kalp merkezi hizmetlerimiz<br />

hazırdır. Girişimsel radyoloji ile 40 hastaya mekanik<br />

trombektomi tedavisi, 11 hastaya subaraknoid kanama<br />

müdahalesi yapılmıştır.<br />

MEDİKAL ONKOLOJİ HASTA<br />

KABULÜ BAŞLAMIŞTIR<br />

Nükleer Tıp bölümümüz Sintigrafi ve PET-CT cihazları ile hizmet<br />

vermeye başlamıştır. Görüntüleme merkezimizde 3 MR, 3 BT<br />

cihazı tam kapasiteyle çalışmakta olup çekimler 3 gün içerisinde<br />

gerçekleştirilmektedir. LİNAC cihazı aktif olup tomoterapi<br />

ve brakitrerapi cihazlarının taahhüt doğrultusunda hizmete<br />

girmesi planlanmaktadır. Medikal onkoloji hasta kabulü ve<br />

kemoterapi hizmeti sunulmaktadır. Endoskopi ünitesi faaliyette<br />

olup 4 Gastroenteroloji Uzmanı tarafından günlük ortalama<br />

75 ayaktan ve 12 yatan hastaya endoskopi ve kolonoskopi<br />

yapılmaktadır. Ayrıca günlük ERCP hizmeti verilmektedir.<br />

YANIK MERKEZİMİZ VE DİYALİZ<br />

ÜNİTEMİZ AKTİF HİZMET VERMEKTEDİR<br />

Yanık merkezimiz ilk günden beri aktif hizmet sunmaktadır.<br />

Diyaliz ünitemiz 30 cihaz ile aktif olarak çalışmaktadır.<br />

Fizik tedavi ünitemizde ayaktan ve yatan hastalarımıza<br />

hizmet sunulmaktadır. Robotik Yürüme cihazı aktif hizmet<br />

vermeye başlamıştır. Kapalı Psikiyatri servisi aktif hale<br />

getirilmiştir. Genetik Laboratuvarı hasta kabulüne başlamıştır.<br />

El cerrahisi hizmeti mevcut olup 11 replantasyon<br />

ameliyatı gerçekleştirilmiştir. Hiperbarik Oksijen Tedavi<br />

Merkezi hasta alımına hazırdır. Hastanemizde 452 uzman<br />

hekimin 333’ü klinisyendir. Günlük ortalama 138 klinisyene<br />

MHRS randevusu açılmaktadır.<br />

19 Ocak / Şubat / Mart 2024


Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı<br />

Gaziantep Özel ANKA Hastanesi<br />

Gastroentereloji Cerrahisi Uzmanı<br />

MİDE KANSERİ<br />

SİNSİ İLERLİYOR<br />

Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Gastroentereloji Cerrahisi Uzmanı<br />

Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı, dünya çapında en yaygın kanserlerden biri<br />

olan mide kanserinin sinsi ilerlediği konusunda uyardı.<br />

“AÇIK YÖNTEMLE<br />

AYNI ORANDA<br />

KANSER TEDAVISINDE<br />

BAŞARILI OLMAKTA<br />

AMELIYAT<br />

SONRASI AĞRI YOK<br />

DENECEK KADAR<br />

AZ DUYULMAKTA.<br />

HASTALAR ÇOK<br />

DAHA AZ HASTANEDE<br />

KALMAKTA. GÜNLÜK<br />

AKTIVETELERINE<br />

VE IŞE DÖNÜŞLERI<br />

DAHA HIZLI OLMAKTA<br />

AMELIYAT SIRASINDA<br />

DAHA AZ KANAMA<br />

OLMAKTA VE DAHA<br />

AZ KAN VERILMESI<br />

IHTIYACI OLMAKTA.”<br />

G<br />

AZIANTEP Özel ANKA Hastanesi Gastroentereloji Cerrahisi Uzmanı<br />

Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı, toplumda sık görülen mide kanserine dikkat<br />

çekti. Doç.Dr. Yağcı, mide kanserinin nedenleri ve tedavi yöntemleri<br />

hakkında şu bilgileri verdi:<br />

“Mide kanseri en çok görülen kanser türlerindendir. Bu anlamda mide kanseri<br />

ameliyatı da cerrahi kanser müdahaleleri arasında en çok uygulanan dördüncü<br />

müdahaledir. Mide kanseri riski erkeklerde ve yaşlılarda görülme riski daha<br />

fazladır. Mide kanserinin en önemli nedeni genetik yatkınlık dışında beslenme<br />

alışkanlığıdır. Tuzlu besinleri fazla tüketme, az sebze ve meyve yemek en başta<br />

gelmektedir. Bunların yanı sıra mangal eti de mide kanseri yapabilecek yapıya<br />

sahiptir. Beslenmenin yanı sıra Hpylori bakterisinin etkisi, sigara, alkol temel mide<br />

kanseri nedenleri arasında yer almaktadır.”<br />

20


ERKEN TEŞHİS HAYAT<br />

KURTARIYOR<br />

Genellikle sinsi ilerleyen mide kanserinin<br />

belirtilerinin kanser ilerledikçe ortaya<br />

çıktığını dile getiren Doç.Dr. Yağcı, midede<br />

elle hissedilebilir kitle, ağrı ve midenin<br />

ağırlaşması, iştahsızlık, kilo kaybı,yemek<br />

sonrası rahatsızlık, şişlik,bulantı, kusma,<br />

yorgunluk,mide ya da bağırsakta<br />

kanamanın hastalık belirtileri olduğunu<br />

söyledi.<br />

Erken teşhis ve tedavinin hayat kurtardığını<br />

ifade eden Gastroentereloji Cerrahisi<br />

Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı, teşhis<br />

ve tedavi yöntemleri ile ilgili de şu bilgileri<br />

verdi:<br />

““MIDE KANSERI EN<br />

ÇOK GÖRÜLEN KANSER<br />

TÜRLERINDENDIR.<br />

BU ANLAMDA MIDE<br />

KANSERI AMELIYATI<br />

DA CERRAHI KANSER<br />

MÜDAHALELERI<br />

ARASINDA EN<br />

ÇOK UYGULANAN<br />

DÖRDÜNCÜ<br />

MÜDAHALEDIR.<br />

MIDE KANSERI RISKI<br />

ERKEKLERDE VE<br />

YAŞLILARDA GÖRÜLME<br />

RISKI DAHA FAZLADIR.”<br />

”İlk önce fiziksel olarak hasta uzman<br />

doktor tarafından muayene edilir. Ardından<br />

endoskopi yöntemiyle mide incelenir.<br />

Endoskopi yöntemi mide kanserini<br />

kesin bir şekilde ortaya çıkarmaktadır.<br />

Endoskopi ile yapılan inceleme sonrasında<br />

mideden biyopsi alınarak incelenir ve<br />

kanser hücreleri kontrol edilir. Japonya<br />

gibi ülkelerde endoskopi hiçbir şikayeti<br />

olmayan insanlarda bile tarama amaçlı<br />

yapılmaktadır. Maalesef ülkemizde<br />

endoskopi denilince hastalar korkarak<br />

çoğunlukla yaptırmamaktadır. Bu<br />

nedenle hastalara geç tanı konulmaktadır.<br />

Hastanemizde her türlü endoskopik<br />

işlemler sedasyon altında (uyutularak)<br />

yapılmakta, hastalar işlemden 30 dakika<br />

sonra günlük hayatlarına geri dönmektedir.<br />

Mide kanserinin en birincil tedavi yolu<br />

ameliyattır. Mide kanseri ameliyatı ile<br />

tespit edilen kanser hücreleri ve tümör<br />

mideden kesilerek çıkarılır. Rutin uygulama<br />

laparatomi denilen açık yönteml ile<br />

yapılmasıdır. Ancak son yıllarda giderek<br />

artan laparoskopik yöntem (kapalı) mide<br />

kanserinde de başarı ile uygulanmaya<br />

başlamıştır.”<br />

Sindirim sistemi kanserlerinin mide<br />

kanserinde de rutin olarak laparoskopik<br />

yöntem ile tedavi edildiğini dile getiren<br />

Doç.Dr. Yağcı,“Açık yöntemle aynı oranda<br />

kanser tedavisinde başarılı olmakta<br />

Ameliyat sonrası ağrı yok denecek kadar<br />

az duyulmakta. Hastalar çok daha az<br />

hastanede kalmakta. Günlük aktivetelerine<br />

ve işe dönüşleri daha hızlı olmakta<br />

Ameliyat sırasında daha az kanama<br />

olmakta ve daha az kan verilmesi ihtiyacı<br />

olmakta. Estetik açıdan da karında büyük<br />

yaralar açılmamakta ve bir kaç yıl sonra<br />

kaybolan izler oluşmaktadır. “dedi.<br />

21 Ocak / Şubat / Mart 2024


Bölgenin İlk Kapalı Psikiyatri Servisi<br />

BOSSAN HOSPITAL’DA<br />

HIZMETE GIRDI<br />

Bölgede bir ilke imza atılarak, Bossan<br />

hastanesi bünyesinde açılan kapalı<br />

psikiyatri servisi, birçok psikiyatrik<br />

sorunla baş etmekte zorlanan hastalara<br />

umut oluyor. Özellikle intihar riski, ilaç<br />

alımında problem, paranoid ve şüphe<br />

hezeyanları, alkol ve madde bağımlılığı<br />

gibi durumlarla başa çıkmakta<br />

zorlanan hastalar, bu özel serviste<br />

uzman doktorlar tarafından titizlikle<br />

takip ediliyor.<br />

Prof. Dr. Mustafa ARI<br />

PROF. DR. MUSTAFA ARI, özellikle<br />

alkol ve madde bağımlılığı sorunu yaşayan<br />

hastalarda ayaktan takibin yetersiz<br />

olduğunu belirterek, kapsamlı bir tedavi<br />

süreci için hastaların yatırılarak gerekli tahlillerin<br />

yapılmasının önemine vurgu yapıyor. Hastaların<br />

yoksunluk dönemlerini rahat atlatabilmeleri ve<br />

bu süreçte ortaya çıkabilecek sara nöbeti gibi<br />

tıbbi sorunların önüne geçebilmeleri için yatırarak<br />

tedavi bağımlılığı olan hastaları için şarttır.<br />

Psikoterapiler ve psikoeğitimlerle desteklenen<br />

tedavi süreci, hastaların taburcu olduktan sonra<br />

tekrar maddenin alınmamasını hedefliyor. Ayrıca,<br />

hastaların sosyal hayatlarına uygun olarak<br />

düzenlenmiş spor ve eğlence etkinlikleriyle ruh<br />

sağlıklarının desteklenmesi de servisimizin öne<br />

çıkan özellikleri arasında.<br />

Bossan hastanesi, bölgede psikiyatrik sorunlarla<br />

mücadelede yeni bir dönemi başlatarak, hastaların<br />

daha sağlıklı bir yaşama kavuşmalarına katkı<br />

sağlamayı amaçlıyor.<br />

PSIKOTERAPILER VE<br />

PSIKOEĞITIMLERLE<br />

DESTEKLENEN TEDAVI SÜRECI,<br />

HASTALARIN TABURCU<br />

OLDUKTAN SONRA TEKRAR<br />

MADDENIN ALINMAMASINI<br />

HEDEFLIYOR.<br />

22


23 Ocak / Şubat / Mart 2024


ÇOCUĞUMA GÖZ KULAK OLUR<br />

MUSUN?” PROJESI ILE 2-6 YAŞ<br />

ARALIĞINDAKI ANNESI BABASI<br />

IŞITME VE GÖRME ENGELLI<br />

OLAN ÇOCUKLARA YEPYENI<br />

BIR KREŞ HIZMETI VERILECEK.<br />

İŞİTME VE<br />

GÖRME<br />

ENGELLİ<br />

AİLELERİN<br />

ÇOCUKLARINA<br />

ÜCRETSİZ<br />

EĞİTİM<br />

HİZMETİ!<br />

Gaziantep Büyükşehir<br />

Belediyesi, anne babası işitme<br />

ve görme engelli olan çocuklara<br />

sosyal ve kişisel gelişimlerini<br />

destekleyecek ücretsiz eğitim<br />

hizmeti verecek.<br />

24


AMAÇ, ÇOCUKLARIN SOSYAL VE KİŞİSEL<br />

GELİŞİMLERİNİ DESTEKLEMEK<br />

AILE ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı<br />

ile Gaziantep Büyükşehir<br />

iş birliğinde hizmete<br />

geçirilen “Çocuğuma Göz<br />

Kulak Olur Musun?” projesi ile 2-6<br />

yaş aralığındaki annesi babası işitme<br />

ve görme engelli olan çocuklara yepyeni<br />

bir kreş hizmeti verilecek.<br />

Aile içinde sınırlı ve yetersiz iletişim,<br />

uyumsuz ebeveyn-çocuk ilişkisinin<br />

önüne geçmek amacıyla Engelsiz<br />

Yaşam Merkezi’nde devreye alınan<br />

CODA&COBA Çocuk Eğitim Merkezi<br />

çocuklara ışık oluyor.<br />

Merkezde, uzman öğretmen kadrosu,<br />

eşsiz eğitim içeriği ve profesyonel<br />

ekipmanlarla tüm gün eğitim hizmeti<br />

verirken, eğitimle çocukların hem<br />

yaşamsal becerilerini geliştirmesi<br />

hem de arkadaşlarıyla keyifli vakit<br />

geçirmesi amaçlanıyor.<br />

“3 eğitim sınıfı, 1 uyku odası ve çocukların ortak<br />

aktiviteleri gerçekleştirecekleri oyun ve yemek yeme<br />

alanın bulunduğu bu eğitim merkezinden yararlanmak<br />

isteyen aileler için ücretsiz servis imkanı da mevcut.”<br />

25 Ocak / Şubat / Mart 2024


YEŞİLAY VARSA<br />

HAYAT VAR<br />

5<br />

MART 1920’DE kurulan ve Türkiye’nin en saygın<br />

sivil toplum kuruluşlarından biri olan, başta gençler<br />

olmak üzere tüm vatandaşlara bağımsız, sağlıklı ve<br />

insan onuruna yaraşır bir gelecek tesis etmek için<br />

kararlılıkla çalışmalarını sürdüren Yeşilay 104 yaşında.<br />

Yeşilay, 120 şube, 107<br />

danışmanlık merkezi,<br />

2 rehabilitasyon<br />

merkezi, 100 bini aşan<br />

gönüllüsü ve 97 ülke<br />

Yeşilay’ı ile hizmet<br />

vermeye devam ediyor.<br />

Yeşilay Gaziantep Şube Başkanı Prof.Dr.Haluk Şen; “alkol,<br />

tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılıklarıyla mücadele<br />

eden ve toplumun zararlı alışkanlıklardan korunması için<br />

çalışan bir sivil toplum kuruluşu olan Yeşilay’ın, 120 şube, 107<br />

danışmanlık merkezi, 2 rehabilitasyon merkezi, 100 bini aşan<br />

gönüllüsü ve 97 Ülke Yeşilay’ı ile hizmet vermeye devam<br />

ettiğini, Yeşilay Gaziantep Şubesi olarak belirlenen hedefler<br />

doğrultusunda, etkinlikler, kültür ve sanat faaliyetlerinin yanı<br />

sıra farklı yaş grupları için hazırladıkları eğitim programlarıyla<br />

çalışmalarına tüm hızıyla devam ettiklerini söyledi.<br />

115 YEDAM DANIŞMA HATTINA ÜCRETSİZ<br />

ULAŞABİLİRSİNİZ<br />

Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinin (YEDAM) ilk adımları 2015<br />

yılında atılmıştır. Tamamı bağımlılık alanında çalışan uzman<br />

psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan ekibi, bağımlı<br />

bireylere ve bağımlı bireylerin yakınlarına ücretsiz psikolojik<br />

ve sosyal destek hizmeti vermektedir. Türkiye genelinde<br />

ve KKTC’de olmak üzere toplam 107 YEDAM bulunmaktadır.<br />

Danışanların bağımlılık türünü değerlendiriyor ve derecesini<br />

saptıyor. Alkol, tütün, madde, kumar ve internet ile ilgili<br />

sorunlar yaşayan kişilere bu davranışını bırakması konusunda<br />

26


“Yeşilay Danışmanlık<br />

Merkezlerinin (YEDAM)<br />

ilk adımları 2015 yılında<br />

atılmıştır. Tamamı<br />

bağımlılık alanında çalışan<br />

uzman psikolog ve sosyal<br />

hizmet uzmanlarından<br />

oluşan ekibi, bağımlı<br />

bireylere ve bağımlı<br />

bireylerin yakınlarına<br />

ücretsiz psikolojik ve sosyal<br />

destek hizmeti vermektedir.<br />

ücretsiz psikolojik ve sosyal destek sağlanarak<br />

yeniden hayata kazandırılmaları<br />

için yardımcı oluyor. Arındırılan bireyin<br />

zararlı alışkanlıklara tekrar başlamaması<br />

için yöntemler öğreterek danışanları<br />

evlerinde ziyaret edip, gidişatı takip<br />

ediyor. Mahremiyet ilkesine büyük<br />

önem veriliyor ve görüşmelerde elde<br />

edilen bilgiler, kesinlikle başka kişi veya<br />

kurumlarla paylaşılmıyor.<br />

GENÇ YEŞİLAY<br />

TOPLULUKLARI/KULÜPLERİ<br />

Genç Yeşilay; yaklaşık bir asırdır bağımlılıklarla<br />

mücadele eden Yeşilay’ın öncü<br />

ekip dediği ve desteklerini her zaman<br />

yanında istediği bir yapılanmadır. Gençler<br />

içinde bulunduğumuz dönemde<br />

bağımlılık türlerinin ve bunları yaygınlaştıranların<br />

hedefinde bulunmaktadır.<br />

Genç Yeşilay Toplulukları da bunun<br />

bilinciyle kendilerini ve arkadaşlarını<br />

her türlü zararlı alışkanlıktan korumak<br />

amacıyla üniversitelerde, meydanlarda,<br />

sporda, sanatta kısacası farkındalık oluşturmak<br />

için görülmek istenilen her yerde<br />

bulunmayı amaçlamaktadır.<br />

Gaziantep’te Bulunan Genç Yeşilay<br />

Toplulukları/Kulüpleri;<br />

• Gaziantep Üniversitesi Genç Yeşilay<br />

Topluluğu<br />

• Hasan Kalyoncu Üniversitesi Genç<br />

Yeşilay Topluluğu<br />

• SANKO Üniversitesi Genç Yeşilay<br />

Kulübü<br />

• Gaziantep İslam ve Bilim ve Teknoloji<br />

Üniversitesi Genç Yeşilay Kulübü<br />

YEŞİLAY<br />

GAZİANTEP<br />

ŞUBESİ EĞİTİM<br />

FAALİYETLERİ<br />

Yeşilay eğitim programları ile,<br />

bağımlılıklar konusunda öncü ve<br />

referans noktası olacak eğitimlerle,<br />

bilinç ve farkındalık oluşturmak<br />

amaçlanmaktadır. Farklı<br />

düzeylerde ve konu başlıklarında<br />

oluşturulan bireysel, kurumsal ve<br />

aile eğitimleri çevirim içi ve yüz<br />

yüze seçenekleriyle sunulmuştur.<br />

Toplumun her kesiminden,<br />

bağımlılık alanında kendilerini<br />

geliştirmek ve farkındalık<br />

kazanmak isteyen bireylere,<br />

ailelere ve kurumlara yönelik<br />

gerçekleştirilmektedir.<br />

27 Ocak / Şubat / Mart 2024


KIZILAY<br />

AİLESİ<br />

BÜYÜYOR<br />

Türk Kızılay Gaziantep İl<br />

Merkezi Başkanı Mustafa<br />

Bozgeyik, Gaziantep genelinde<br />

önemli projelere ve çalışmalara<br />

imza attıklarını belirterek<br />

düzenlenen organizasyonlar ile<br />

Kızılay ailesinin sürekli olarak<br />

büyüdüğünü söyledi.<br />

T<br />

ÜRK KIZILAY Gaziantep İl Merkezi Başkanı Mustafa<br />

Bozgeyik, Gaziantep il merkezimize bağlı Genç<br />

Kızılay, Kızılay Kadın, Engelsiz Kızılay teşkilatlarımız<br />

ile birlikte 5 bin aktif gönüllüye sahibiz. Hep birlikte<br />

yapmış olduğumuz etkinlikler, organizasyon ve projelerle ailemizi<br />

büyütmeye devam ediyoruz dedi.<br />

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ KIZILAY<br />

YERLEŞKESİ HAYATA GEÇMİŞTİR<br />

Bozgeyik; “ Gaziantep Üniversitesi kampüsü içerisinde 800<br />

metrekare kapalı alana inşa edilen Kızılay Yerleşkesini hizmete<br />

sunduk. Gaziantep Üniversitesi kampüsü içerisinde yer alan<br />

Kızılay Yerleşkesinde, Kan alma birimi, Butik Mağaza, Gönüllü<br />

Çalışma alanı ve İlk yardım eğitim merkezi bulunuyor. Gaziantep<br />

Üniversitesi Kızılay Yerleşkesinde bulunan Sevgi mağazamızda<br />

300 adet öğrenciye yılda iki kez 10 parça ürün teslim edilmektedir.<br />

Öğrenciler üniversitenin ve Kızılay’ın tespit etmiş olduğu<br />

ihtiyaç sahibi kişilerden oluşmaktadır.<br />

28


İLK YARDIM<br />

EĞİTİMİNE ÖNEM<br />

VERİYORUZ<br />

Gaziantep İlk Yardım<br />

Eğitim Merkezi Sağlık<br />

bakanlığı onaylı durumda<br />

olup aylık olarak<br />

ilk etapta 28 kişiye<br />

uluslararası standartlarda<br />

geçerli olan ilk<br />

yardım eğitim sertifikası<br />

verilmesi planlanmıştır.<br />

Talebe göre merkezin<br />

kapasitesi dikkate alındığında<br />

daha fazla kişiye<br />

eğitim verilebilecektir.<br />

KIZILAY GAZİANTEP İL<br />

BİNASI İÇİN ARSA TAHSİSİ<br />

YAPILMIŞTIR<br />

Kızılay Gaziantep İl Merkezi Yapımı<br />

İçin Arsa Tahsisi Milli Emlak Genel<br />

Müdürlüğü ile görüşülüp İl Merkezi<br />

Binasının daha iyi hizmet vermesi için<br />

yer istenmiş olup Şehir gösteren mahallesinde<br />

1000 metrekare alan tahsis<br />

edilmiştir. Gerekli işlemler devam etmekte<br />

olup kısa süre içerisinde temel<br />

atma işlemine başlanılacaktır.<br />

İHTİYAÇ SAHİBİ<br />

VATANDAŞLARIMIZI<br />

DESTEKLEMEYE DEVAM<br />

EDİYORUZ<br />

İhtiyaç sahipleri için yapılan yardımlarla<br />

şehrimizde bulunan ihtiyaç sahibi<br />

vatandaşlarımızı desteklemeye devam<br />

ediyoruz. Gelen talepler değerlendirilerek<br />

uzman personelimizin sosyal<br />

inceleme sonrasında ihtiyaca göre<br />

Gıda Kolisi, Hijyen kolisi, tekerlekli<br />

sandalye, barınma gereksinimleri ve<br />

nakdi yardımlarda bulunulmaktadır.<br />

Geçtiğimiz yıl bağışçılarımızın yapmış<br />

olduğu 70 bin gıda ve hijyen kolisi, 50<br />

adet tekerlekli sandalye, 20 bin adet<br />

alışveriş kartı, her ay düzenli olarak<br />

400 üniversite öğrencisine burs, 5 bin<br />

kişiye ise nakdi destek sağladık.<br />

AŞEVİMİZ 10 BİN KİŞİYE<br />

HİZMET VERMEKTEDİR<br />

Gaziantep Aşevi, 2019 yılında Gaziantep<br />

Valiliği ve Türk Kızılay’ı Gaziantep İl Merkezi<br />

Başkanlığı protokolü kapsamında hizmete<br />

girmiştir. Aşevimiz günlük 2 öğün 3 çeşit 10<br />

bin kişiye kapı kapı dağıtılmak üzere yemek<br />

hizmeti vermektedir. Yaşanan depremde<br />

günlük kapasite 100 bine çıkarılmış olup<br />

depremzede vatandaşlarımıza hizmet vermiştir.<br />

29 Ocak / Şubat / Mart 2024


30


<strong>31</strong> Ocak / Şubat / Mart 2024


DEPREMDE<br />

YIKILAN BİNALAR<br />

ONARILIR, PEKİ<br />

YA ÜZERİMİZDE<br />

OLUŞAN DERİN<br />

ETKİLER?<br />

Türkiye, çok önemli bir deprem kuşağı üzerinde yer<br />

alıyor. Depremin binaları yıkmakla kalmadığını,<br />

üzerimizde derin izler bıraktığını söyleyen Eczacı-<br />

Homeopat Ezgi Nevçehan, “Travma sonrası<br />

stres bozukluğu (TSSB) olan hastaların ruh hali<br />

bozulabiliyor. Daha kaygılı olan bu hastalar, alkol<br />

gibi kötü madde kullanımına da bağımlı hale<br />

gelebiliyor. Travmatik olaylar yaşayan çoğu hasta,<br />

uyum sağlama ve başa çıkma konusunda geçici<br />

zorluklar yaşayabiliyor” dedi.<br />

DEPREM, sadece binaları yıkmakla kalmıyor, üzerimizde<br />

kalıcı etkiler bırakan davranış bozukluklarına neden<br />

olabiliyor. Ülke olarak çok zor bir süreçten geçtik,<br />

geçiyoruz. 2023 yılı şubat ayının ilk haftasında yaşadığımız<br />

bu acı ve elim olaydan etkilenen birçok birey, birçok sağlık<br />

personelinin yardımı ile hayata tutunma çabası verdi. Bedende var<br />

olan yaralar sarılırken en büyük yarayı alan ruh iyileşmenin yollarını<br />

ararken yaşanan şok, birtakım bozukluklara sebep olmaktadır.<br />

Travma sonrası stres bozukluğu olarak tanımlanan bu durum ifade<br />

edilemeyen, anlatılamayan her durumun aslında dokuya inmesi ve<br />

bireyin ruhunda meydana gelen hastalığın dışa doğru bir yansıması<br />

olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

TRAVMA SONRASI<br />

STRES BOZUKLUĞU VE<br />

MADDE BAĞIMLILIĞI<br />

Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan,<br />

“Travma sonrası stres bozukluğu<br />

(TSSB), korkutucu bir olayın -onu<br />

deneyimlemenin veya tanık olmanıntetiklediği<br />

zihinsel bir durumdur. Hasta,<br />

sevilen birinin yaralanması veya ölümü<br />

gibi aşırı travmatik olaylara maruz<br />

kaldıktan sonra sinirli ve gergin bir ruh<br />

hali geliştirebilir” dedi. Reaksiyonun,<br />

akut stres bozukluğu olarak bilinen<br />

travmadan kısa bir süre sonra ortaya<br />

çıkabileceğini veya TSSB olarak bilinen<br />

gecikmiş reaksiyon olabileceğini ifade<br />

eden Nevçehan, “Stres bozukluğu<br />

olan hastalar, kaygı, ruh hali ve alkol<br />

gibi madde kötüye kullanımı ile ilgili<br />

diğer bozuklukların gelişimi için risk<br />

altındadır. Travmatik olaylar yaşayan<br />

çoğu hasta, uyum sağlama ve başa çıkma<br />

konusunda geçici zorluklar yaşayabilir,<br />

ancak zamanla ve iyi bir kişisel bakımla,<br />

genellikle iyileşirler. Semptomlar<br />

kötüleşirse, aylarca hatta yıllarca sürer<br />

ve hastaların günlük çalışmalarını<br />

engelleyerek travma sonrası stres<br />

bozukluğuna yol açar” ifadesini kullandı.<br />

32


“Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri,<br />

travmatik bir olaydan sonraki birkaç ay içinde<br />

başlayabilir, ancak bazen belirtiler olaydan yıllar<br />

sonrasına kadar ortaya çıkmayabilir. Bu belirtiler,<br />

sosyal veya iş durumlarında ve ilişkilerde önemli<br />

sorunlara neden olur. Hasta ayrıca normal günlük<br />

görevleri yapma becerisine de müdahale edebilir.”<br />

TRAVMA SONRASI<br />

STRES BOZUKLUĞUNUN<br />

BELİRTİLERİ NELERDİR?<br />

Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri,<br />

travmatik bir olaydan sonraki birkaç ay<br />

içinde başlayabilir, ancak bazen belirtiler<br />

olaydan yıllar sonrasına kadar ortaya<br />

çıkmayabilir. Bu belirtiler, sosyal veya<br />

iş durumlarında ve ilişkilerde önemli<br />

sorunlara neden olur. Hasta ayrıca normal<br />

günlük görevleri yapma becerisine de<br />

müdahale edebilir. Eczacı-Homeopat<br />

Ezgi Nevçehan konuyla alakalı şu bilgileri<br />

verdi: “TSSB semptomları genellikle<br />

müdahaleci anıları, kaçınmayı, düşünme<br />

ve ruh halindeki olumsuz değişiklikleri<br />

ve fiziksel ve duygusal tepkilerdeki<br />

değişiklikleri etkiler.<br />

Araya giren anıların belirtileri<br />

şunları içerebilir: travmatik olayın<br />

tekrarlayan, istenmeyen üzücü anıları,<br />

travmatik olayı yeniden oluyormuş gibi<br />

yeniden yaşama (geri dönüşler), travmatik<br />

olayla ilgili rahatsız edici rüyalar veya<br />

kabuslar, travmatik olayı hatırlatan bir<br />

şeye şiddetli duygusal sıkıntı veya fiziksel<br />

tepkiler.<br />

Kaçınma belirtileri şunları<br />

içerebilir: travmatik olay hakkında<br />

düşünmekten veya konuşmaktan<br />

kaçınmaya çalışmak, travmatik olayı<br />

hatırlatan yerlerden, etkinliklerden veya<br />

insanlardan kaçınmak.<br />

Düşünce ve ruh halindeki<br />

olumsuz değişikliklerin<br />

belirtileri şunları içerebilir:<br />

olumsuz düşünceler, diğer insanlar<br />

veya dünya, gelecekle ilgili umutsuzluk,<br />

travmatik olayın önemli yönlerini<br />

hatırlayamama dahil hafıza sorunları,<br />

Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan<br />

yakın ilişkileri sürdürmede zorluk, aile<br />

ve arkadaşlardan kopmuş hissetme, Bir<br />

zamanlar keyif alınan etkinliklere karşı<br />

ilgisizlik, olumlu duyguları deneyimlemede<br />

güçlük, duygusal olarak uyuşmuş<br />

hissetme.<br />

Fiziksel ve duygusal<br />

tepkilerdeki değişikliklerin<br />

belirtileri (uyarılma belirtileri<br />

olarak da adlandırılır) şunları<br />

içerebilir: kolayca irkilme veya korkma,<br />

kendine zarar verme davranışı.<br />

Bütüncül yaklaşımıyla homeopati, TSSB<br />

vakalarıyla ilgilenirken en değerli tıp<br />

sistemlerinden biri olduğunu kanıtlamıştır.<br />

Felsefenin en içteki özü, hastaları<br />

bireyselleştirme temelinde tedavi etmeye<br />

olanak sağlamaktadır. Homeopati,<br />

hastalığın adından bağımsız olarak<br />

semptomların toplamına bağlı olduğu için<br />

hem önleyici hem de iyileştirici bir tedavi<br />

yöntemi olarak işlev görür. Bütünlük, altta<br />

yatan nedenin ve bireyin duyarlılığının ele<br />

alındığı hastalık durumu hakkında öznel<br />

ve nesnel anlayışı içermektedir.<br />

Unutmayın ki homeopati kişiye özgü bir<br />

tedavi şeklidir. Hastalığın adının hiçbir<br />

önemi yoktur ve kişi biriciktir ve bu şekilde<br />

tedavi edilir.”<br />

33 Ocak / Şubat / Mart 2024


Gaziantep Gastronomisi:<br />

ŞEHRE FAYDA MI, ZARAR MI?<br />

Röportaj : Mezine Sırakaya<br />

Konuk : İndex Ekonomi Bağımsız Denetim A.Ş.<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin TATLI<br />

GAZIANTEP, GASTRONOMI ŞEHRI ILAN EDILDIĞINDEN<br />

BERI GASTRONOMI TURIZMINDE ÖNEMLI BIR IVME<br />

KAZANDI. BU KONUYU İNDEX EKONOMI BAĞIMSIZ<br />

DENETIM A.Ş. YÖNETIM KURULU BAŞKANI<br />

MEHMET EMIN TATLI ILE KONUŞTUK.<br />

“Kent Konseyine<br />

“Gaziantep’in geleceği<br />

mi? Geleceğin<br />

Gaziantep’i mi?” isimli<br />

bir çalışma yaptık.<br />

Gaziantep Belediyesi<br />

meclisinde sunumu<br />

yapılan bu raporu<br />

yetkililer sahiplendi.<br />

Şehir için büyük bir<br />

kazanım oldu. Her<br />

başlıkta Gaziantep’i<br />

inceledik. Kısaca<br />

Gastronominin şehre<br />

tek başına faydasından<br />

çok zararı olduğunu<br />

düşünüyorum.”<br />

Mezine Sırakaya: Gaziantep’in<br />

gastronomi şehri unvanı<br />

şehrin ekonomisine nasıl katkı<br />

sağlıyor?<br />

Mehmet Emin TATLI: Gastronomi<br />

şehri unvanının şehre bazı faydaları<br />

olduğu doğru. Ancak hep faydasından<br />

bahsetmek de doğru değil. Bu<br />

tanımın bazı zararlarının da olduğu<br />

düşünüyorum. Evet, Gastronomi şehri<br />

unvanı Gaziantep’e önemli bir turist akını<br />

sağladı. Aynı zamanda şehrin kalabalığının<br />

insanları bıktırdığı da doğru. Bu nedenle,<br />

zaten kalabalık bir şehre turist çekmek<br />

için gastronomiyi kullanmak ilk bakışta<br />

çılgınlık. Bu da turizm gelirlerinde ve<br />

yerel ekonomide artışa yol açtı. Ayrıca,<br />

gastronomi şehri unvanı Gaziantep’in<br />

imajını da önemli ölçüde değiştirdi. Biz<br />

eskiden Gazi şehirdik. Şimdi başka.<br />

Mezine Sırakaya: Peki bu unvanın şehrin<br />

kültürüne ve yerel halka herhangi bir<br />

zararı var mı?<br />

Mehmet Emin TATLI: Evet, gastronomi<br />

şehri unvanının şehrin kültürüne ve yerel<br />

halka bazı zararları da oldu. Özellikle, artan<br />

turist nedeniyle yerel ürünlerin fiyatlarının<br />

artmasına neden oldu. Bu da şehirdeki<br />

insanlarımızın bu ürünlere ulaşmasını<br />

güçleştiriyor. Ayrıca, gastronomi<br />

turizminin aşırı gelişmesi şehrin kültürel<br />

kimliğini zedeliyor.<br />

Mezine Sırakaya: Bu zararların önüne<br />

geçmek için neler yapılabilir?<br />

Mehmet Emin TATLI: Biz bu konuda<br />

arkadaşlarımızla Kent Konseyine<br />

“Gaziantep’in geleceği mi? Geleceğin<br />

Gaziantep’i mi?” isimli bir çalışma<br />

yaptık. Gaziantep Belediyesi meclisinde<br />

sunumu yapılan bu raporu yetkililer<br />

sahiplendi. Şehir için büyük bir kazanım<br />

oldu. Her başlıkta Gaziantep’i inceledik.<br />

Kısaca Gastronominin şehre tek başına<br />

faydasından çok zararı olduğunu<br />

düşünüyorum.<br />

Mezine Sırakaya: Mehmet Bey, modern<br />

dünyanın şehirleri ticari bir meta olarak<br />

görmesi ve turist akınına uğrayan<br />

34


şehirlerin yaşadığı olumsuzluklara<br />

değindiniz. Bu bağlamda, Gaziantep’in<br />

gastronomi şehri unvanının şehrin<br />

sakinlerine ne gibi somut faydalar<br />

sağladığını sormak isterim. Bu unvanın<br />

şehre ve insanlarına gerçek bir değer<br />

kattığını gösteren istatistikler mevcut<br />

mu?<br />

Mehmet Emin TATLI: Maalesef,<br />

gastronomi şehri unvanının Gaziantep’e<br />

ve insanlarına somut bir değer katıp<br />

katmadığını gösteren kapsamlı istatistikler<br />

mevcut değil. Turist sayısındaki artış<br />

ve turizm gelirlerindeki yükseliş gibi<br />

göstergeler, şehrin ekonomisine katkı<br />

sağlandığını gösterse de, bu katkının adil<br />

bir şekilde dağılıp dağılmadığı ve şehrin<br />

sakinlerinin yaşam kalitesini ne kadar<br />

etkilediği sorgulanmalıdır.<br />

Mezine Sırakaya: Gastronomi şehri<br />

unvanının şehre kattığı değerin sadece<br />

kebap ve tatlı ile sınırlı kalması da<br />

dikkat çekici bir durum. Gaziantep’in<br />

zengin mutfak kültürü göz önüne<br />

alındığında, bu kadar dar bir çerçeveye<br />

sıkışmak şehrin gastronomi potansiyelini<br />

sınırlamıyor mu?<br />

Mehmet Emin TATLI: Kesinlikle<br />

katılıyorum. Gaziantep mutfağı çok çeşitli<br />

ve zengin bir mutfaktır. Yalnızca kebap<br />

ve tatlıya odaklanmak, bu zenginliği<br />

görmezden gelmek anlamına gelir. Ayrıca,<br />

yerel ürünlerin ve içeceklerin yeterince ön<br />

plana çıkarılmaması da şehrin gastronomi<br />

kimliğine zarar veriyor.<br />

Gittiğiniz mekanlar da yerel bir tane içecek<br />

bulamazsınız. Her mekânda dünyanın bütün<br />

içeceklerini bulabilirken yerel bir tane<br />

içecek bulamazsınız. Hani biz gastronomi<br />

şehriydik. Bu durum yöneticiler tarafından<br />

sorgulanmalıdır.<br />

Mezine Sırakaya: Peki, bu sorunlara<br />

çözüm olarak neler yapılabilir?<br />

Mehmet Emin TATLI: Gastronomi şehri<br />

unvanının gerçek bir değer katması için;<br />

• Gastronomi turizminin sürdürülebilir bir<br />

şekilde geliştirilmesi ve turistlerin şehre<br />

katkısının adil bir şekilde dağılımı sağlanması<br />

• Gastronomi çeşitliliğinin ön plana çıkarılması<br />

ve kebap ve tatlı dışında da şehrin<br />

zengin mutfak kültürünün tanıtılması<br />

• Yerel ürünlerin ve içeceklerin kullanımı<br />

• Gastronomi eğitimi ve araştırma faaliyetlerinin<br />

desteklenmesi<br />

gibi adımların atılması önemlidir.<br />

Mezine Sırakaya: Teşekkürler Mehmet<br />

Bey. Bu değerli bilgiler ışığında,<br />

Gaziantep’in gastronomi şehri unvanını<br />

daha anlamlı hale getirmek için<br />

hepimize görev düştüğünü anlıyorum.<br />

Teşekkürler, Mehmet Emin TATLI.<br />

Mehmet Emin TATLI: Ben teşekkür<br />

ederim.<br />

“Gastronomi şehri<br />

unvanının Gaziantep’e<br />

ve insanlarına somut bir<br />

değer katıp katmadığını<br />

gösteren kapsamlı<br />

istatistikler mevcut değil.<br />

Turist sayısındaki artış<br />

ve turizm gelirlerindeki<br />

yükseliş gibi göstergeler,<br />

şehrin ekonomisine katkı<br />

sağlandığını gösterse<br />

de, bu katkının adil bir<br />

şekilde dağılıp dağılmadığı<br />

ve şehrin sakinlerinin<br />

yaşam kalitesini ne kadar<br />

etkilediği sorgulanmalıdır.”<br />

35 Ocak / Şubat / Mart 2024


BURUN AMELIYATI SONRASI<br />

KANAMA NEDENLERI<br />

Burun ameliyatı, estetik ve tıbbi sebeplerle yaygın olarak yapılıyor.<br />

Burun ameliyatı sonrası komplikasyonlar ise doğal olarak yaygın<br />

biçimde araştırılıyor. Burun ameliyatından sonra dikkat edilmesi<br />

gerekenler konusunun, en önemli alt başlıklarından birisi olan;<br />

burun ameliyatı sonrası kanama konusu hakkında merak edilenleri,<br />

Prof. Dr. Murat Songu açıklıyor.<br />

RINOPLASTI, yani burun estetiği operasyonları sonrasında kanama,<br />

hastalar arasında karşılaşılan yaygın bir durumdur. Bu, cerrahi<br />

bir işlemin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Rinoplasti sonrası<br />

kanama genellikle hafif ve geçicidir. Ameliyat sonrası dönemde<br />

uygun bakım ve doktor tavsiyelerine uyulması, bu durumun yönetilmesinde<br />

kilit rol oynar. Özellikle ilk birkaç gün, nazik bir bakım ve gözlem, olası<br />

komplikasyonları önlemek için elzemdir. Böylece hastalar, ameliyat sonrası<br />

süreci daha rahat ve güvenli bir şekilde atlatırlar.<br />

“ Ameliyat sonrası dönemde uygun bakım ve doktor<br />

tavsiyelerine uyulması, bu durumun yönetilmesinde kilit rol<br />

oynar. Özellikle ilk birkaç gün, nazik bir bakım ve gözlem,<br />

olası komplikasyonları önlemek için elzemdir. Böylece<br />

hastalar, ameliyat sonrası süreci daha rahat ve güvenli bir<br />

şekilde atlatırlar.”<br />

Prof. Dr. Murat Songu<br />

36


“Rinoplasti sonrası dönem, hastanın dikkatli ve özenli davranmasını gerektirir. İyileşme sürecini<br />

olumlu yönde etkilemek ve kanama riskini azaltmak için bazı önemli adımlar bulunmaktadır. İlk<br />

olarak, doktorun verdiği tüm tavsiyelere harfiyen uymak büyük önem taşır. Cerrahi müdahaleden<br />

sonra, hastanın sağlığını korumak ve komplikasyonları önlemek için bu adım kritiktir. İkincisi, sigara<br />

ve alkol gibi zararlı maddelerin tüketiminden kaçınmak gerekir.”<br />

BURUN AMELIYATI SONRASI<br />

KANAMA NEDENLERI<br />

Rinoplasti, burun yapısında yapılan değişiklikler<br />

sebebiyle kan damarlarına müdahale<br />

eden bir işlemdir. Bu durum bazen<br />

kanama riskini artırır. Kanamanın şiddeti<br />

ve süresi, çeşitli faktörlere göre değişkenlik<br />

gösterir. Öncelikle, operasyon sırasında<br />

küçük damarların zarar görmesi, ilk 3 gün<br />

boyunca hafif seviyede kanamaya yol<br />

açabilir. Bu tür kanamalar genellikle kendi<br />

kendine durur ya da minimal müdahale ile<br />

kontrol altına alınabilir.<br />

Küçük damarların kanaması: Operasyondan<br />

kaynaklanan yüzeysel kanamalar<br />

olabilir.<br />

Pıhtılaşma bozuklukları: Hastanın önceden<br />

var olan pıhtılaşma sorunları, kanamanın<br />

süresini ve miktarını etkileyebilir.<br />

Enfeksiyon riski: Cerrahi müdahale sonrasında<br />

enfeksiyon gelişimi, kanama riskini<br />

artırabilir.<br />

Bu durumlar, hastanın önceden mevcut<br />

sağlık durumu ve ameliyat sonrası bakım<br />

rutinlerine bağlı olarak farklılık gösterir.<br />

Hastaların, cerrahi sonrası dönemde doktor<br />

tavsiyelerine uymaları, olası komplikasyonları<br />

en aza indirmek için önemlidir.<br />

RINOPLASTI SONRASI<br />

KANAMA BELIRTILERI<br />

Rinoplasti sonrasında meydana gelen<br />

kanamalar, genellikle operasyonun normal<br />

bir parçasıdır. İlk 3 gün içinde, çoğu hasta<br />

sızıntı tarzında hafif kanamalar yaşayabilir.<br />

Bu süre zarfında hastanın sürekli takip<br />

edilmesi, herhangi bir anormal durumda<br />

hızlı müdahale imkanı sunar. İlk 3 gün<br />

içinde görülen sızıntı kanamalar genellikle<br />

minimaldir ve ek tedaviye gerek duymazlar.<br />

Sızıntı Kanamalar: İlk 3 gün içinde hafif ve<br />

geçici olmaları beklenir.<br />

Damla Şeklinde Kanamalar: İlk 2 gün<br />

minik damlacıklar halinde olabilir.<br />

Peçetede Belirecek Kadar Kanamalar:<br />

Ufak sızıntılar, genellikle bir haftaya kadar<br />

sürebilir.<br />

Burun operasyonunun kapsamına bağlı<br />

olarak, kanama miktarı ve süresi değişkenlik<br />

gösterebilir.<br />

RINOPLASTI SONRASI<br />

KANAMA TEDAVISI<br />

Rinoplasti sonrası kanama, şiddetine bağlı<br />

olarak farklı tedavi yöntemlerini gerektirir.<br />

Hafif kanamalar genellikle evde basit<br />

önlemlerle kontrol altına alınabilir. Bu süreçte,<br />

hasta için en uygun olan şunlardır:<br />

Buz kompresi: Burun ve ense bölgesine<br />

uygulanarak kanama azaltılır.<br />

Başın yüksek tutulması: Kanamanın<br />

azalmasına yardımcı olur.<br />

Orta şiddetteki kanamalar için doktor<br />

müdahalesi gerekebilir. Bu durumda uygulanan<br />

tedavi yöntemleri şunları içerir:<br />

Tampon kullanımı: Kanamayı durdurmak<br />

için burun içine yerleştirilir.<br />

İlaç tedavisi: Kanamayı kontrol<br />

etmek ve enfeksiyon riskini<br />

azaltmak amacıyla reçete edilebilir.<br />

Ciddi kanama durumlarında<br />

acil müdahale gerekli olabilir.<br />

Bu durumlarda, hasta hızla<br />

sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.<br />

Acil müdahale,<br />

kanamanın durdurulması ve<br />

komplikasyonların önlenmesi<br />

için hayati önem taşır.<br />

RINOPLASTI<br />

SONRASI<br />

KANAMA ÖNLEME<br />

ÖNERILERI<br />

Rinoplasti sonrası dönem,<br />

hastanın dikkatli ve özenli<br />

davranmasını gerektirir. İyileşme<br />

sürecini olumlu yönde<br />

etkilemek ve kanama riskini<br />

azaltmak için bazı önemli<br />

adımlar bulunmaktadır. İlk<br />

olarak, doktorun verdiği tüm<br />

tavsiyelere harfiyen uymak<br />

büyük önem taşır. Cerrahi<br />

müdahaleden sonra, hastanın<br />

sağlığını korumak ve<br />

komplikasyonları önlemek<br />

için bu adım kritiktir. İkincisi,<br />

sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin<br />

tüketiminden kaçınmak gerekir. Bu maddeler,<br />

iyileşme sürecini yavaşlatabilir ve<br />

kanama riskini artırabilir.<br />

Üçüncü olarak, ameliyat sonrası dönemde<br />

ağır fiziksel aktivitelerden uzak durmak<br />

önemlidir. Fiziksel zorlanma, kan basıncını<br />

yükseltebilir ve kanama riskini artırabilir.<br />

Son olarak, güneş ışığına fazla maruz kalmamak,<br />

özellikle iyileşme sürecinde cildi<br />

korumak açısından önemlidir.<br />

Son bir uyarı olarak, ameliyatlardan sonra<br />

dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili kesin<br />

bilgilerin sadece sağlık kuruluşları ve<br />

hekimler tarafından verilebileceğinin altı<br />

çizilmelidir.<br />

37 Ocak / Şubat / Mart 2024


KANSER TANISINDA<br />

ZAMAN KAYBINA SON<br />

Kanser tanısının konulmasında ve tedavi planlamasında önemli bir adım olan<br />

biyopsi sürecinde zaman zaman alınan örnekteki yetersiz hücre nedeniyle<br />

tekrar biyopsiye ihtiyaç duyulabiliyor. “Hasta Başı Yeterlilik Değerlendirmesi”<br />

ile hastaların bu süreci tekrar yaşamalarına, yeniden biyopsi yaptırmalarına<br />

gerek kalmadığını paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Patoloji Uzmanı<br />

Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Tiroit nodüllerinde, akciğer kanserlerinde, meme<br />

kanseri hastalarında, pankreas ve safra yollarında tanı koymak için yapılan<br />

biyopsilerde hasta başı yeterlilik değerlendirmesine başvurulabiliyor. Bu, tanı<br />

sürecinde zaman kaybını ortadan kaldıran bir yöntem. Böylece hastaların biyopsi<br />

sonucunu beklerken yaşadıkları stres de azalmış oluyor” dedi.<br />

GENELLIKLE kanser şüpheli<br />

lezyonlara tanı için uygulanan<br />

ince iğne aspirasyon<br />

biyopsisi her ne kadar ağrısız,<br />

güvenilir ve kısa süreli bir işlem olsa da<br />

şüphesiz pek çok hasta için endişeli<br />

bir bekleyiş anlamına geliyor. Alınan<br />

biyopsi materyalinin bazı durumlarda<br />

yetersiz olması halinde biyopsinin<br />

tekrar yapılması istendiğinde, “Acaba<br />

kanser miyim?” gerginliğinin katlanarak<br />

büyüdüğünü belirten Anadolu Sağlık<br />

Merkezi Hastanesi Patoloji Uzmanı<br />

Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Zaman<br />

ayırıp yeniden randevu almak ve<br />

tüm süreci tekrar yaşamak hastalar<br />

için yıpratıcı bir hale dönüşebiliyor.<br />

Ancak ince iğne aspirasyon biyopsisi<br />

uygulamalarında, hastaya aynı işlemin<br />

tekrar yapılmasını önlemeyi hedefleyen<br />

ve başarılı sonuç veren bir ‘Hasta Başı<br />

Yeterlilik Değerlendirmesi’ uygulaması<br />

var” açıklamasında bulundu.<br />

Hasta başı yeterlilik değerlendirmesinin<br />

kanser şüphesi olan durumlarda, hastadan<br />

ince iğne aspirasyon biyopsisi ile<br />

alınan örneğin, işlem esnasında patolog<br />

tarafından değerlendirilmesi ve tanı için<br />

yeterli hücre alındığına karar verilmesi<br />

işlemi olduğunu anlatan Prof. Dr. Zafer<br />

Küçükodacı, “Bu değerlendirme işlemi<br />

38


ise 5 dakika gibi kısa bir süre içinde<br />

gerçekleştiriliyor. Alınan örneğin<br />

yetersiz olduğu durumlarda yeterli<br />

örnek elde edilene kadar işlem tekrarlanıyor.<br />

Bu durumda da süre bir<br />

miktar daha uzayabilse de biyopsinin<br />

tekrarlanmasına ihtiyaç kalmıyor”<br />

diye konuştu.<br />

HASTA BAŞI YETERLILIK<br />

DEĞERLENDIRMESININ 4<br />

ÖNEMI<br />

Hasta başı yeterlilik<br />

değerlendirmesinin özellikle hasta<br />

yararına odaklanan 4 avantajıyla öne<br />

çıktığını vurgulayan Patoloji Uzmanı<br />

Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Yöntem<br />

ilk olarak biyopsi işleminde patolojik<br />

tanı için yeterli miktarda örnek<br />

alınmasını sağlıyor. İkincisi, hastanın<br />

tekrar biyopsi yaptırmasını ve aynı<br />

süreçleri yeniden yaşamasını önlüyor.<br />

Üçüncüsü kesin tanı için olası zaman<br />

kayıplarının önüne geçerek erken<br />

tanıyı kolaylaştırıyor. Çünkü bu<br />

durum özellikle kanser hastalarında<br />

tedavinin erken başlaması açısından<br />

önem taşıyor. Dördüncüsü de bu<br />

uygulama, hasta özelinde<br />

en doğru tedavinin<br />

belirlenmesine katkı<br />

sunuyor. Yeterli miktarda<br />

örnek tümör tanısı ve<br />

tipi dışında, tümörün<br />

moleküler özelliklerine<br />

yönelik testlerin de<br />

yapılması ile tedavinin<br />

şekillenmesine yardımcı<br />

oluyor” dedi.<br />

BIYOPSI TEKRARI<br />

OLASILIĞI<br />

NEREDEYSE “0”<br />

İnce iğne aspirasyon biyopsilerinde,<br />

hasta başı yeterlilik<br />

değerlendirmesi yapılmadığında<br />

merkezden merkeze değişiklik<br />

göstermekle birlikte, yüzde 15-20’lere<br />

varabilen oranlarda yetersiz hücre<br />

miktarı nedeniyle tanı konamadığını<br />

ve biyopsi işleminin tekrar yapılması<br />

ihtiyacı doğduğunu hatırlatan Prof.<br />

Dr. Zafer Küçükodacı, “Değerlendirme<br />

yapıldığında ise biyopsinin tekrar<br />

yapılma olasılığı yüzde 1’in altına<br />

kadar düşüyor” bilgisini verdi.<br />

Prof. Dr. Zafer Küçükodacı<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />

Patoloji Uzmanı<br />

PATOLOJI<br />

UZMANI DA<br />

BIYOPSI IŞLEMINE<br />

KATILIYOR<br />

Hasta başı yeterlilik<br />

değerlendirmesinin biyopsi işlemi<br />

sırasında yapıldığının ve istisnai<br />

durumlar dışında sadece 5-10<br />

dakika gibi çok kısa bir sürede<br />

tamamlandığının altını çizen Prof.<br />

Dr. Zafer Küçükodacı, “Bu süreç<br />

biyopsi işlemini yapan doktora,<br />

patoloji uzmanının da mikroskop<br />

ve boyama seti ekipmanlarıyla<br />

eşlik etmesiyle gerçekleştiriliyor.<br />

Biyopsi işlemi esnasında hastadan<br />

alınan sıvı materyal, hızlı bir<br />

boyama işleminden geçiriliyor<br />

ve patolog tarafından yapılan<br />

mikroskobik değerlendirme ile<br />

tanı için yeterli olup olmadığına<br />

karar veriliyor. Sonuç olarak yeterli<br />

hücre miktarına ulaşana kadar<br />

biyopsi işlemine devam ediliyor ve<br />

uygun miktarda örnek alınması<br />

sağlanıyor. Böylece işlem bir<br />

kerede bitiriliyor, hastanın yeniden<br />

benzer bir süreç yaşamadan tek<br />

seferde tanı alması sağlanıyor”<br />

şeklinde konuştu..<br />

39 Ocak / Şubat / Mart 2024


DÜNYA EPİLEPSİ<br />

GÜNÜ’NDE TÜRKİYE<br />

MOR RENKLE<br />

AYDINLANDI<br />

Dünya genelinde en sık görülen nörolojik hastalıklardan<br />

biri olan epilepsi hastalığına dikkat çekmek amacıyla<br />

Şubat ayının ikinci pazartesi günü kutlanan Dünya<br />

Epilepsi Günü’nde Türkiye’nin sembol yapıları, epilepsi<br />

farkındalığının rengi mor ile aydınlatıldı.<br />

TTürk Epilepsi ile Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Nerses Bebek<br />

ÜRK Epilepsi ile Savaş Derneği, ÜLKEMIZDE 1 MILYON<br />

epilepsi hastalarının sosyal<br />

hayatlarında yaşadıkları ön EPILEPSI HASTASI IÇIN<br />

yargılara<br />

dikkat çekmek için sekiz<br />

#GERÇEĞIGÖR<br />

yıldır Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyasını<br />

hayata geçiriyor. Epilepsi İçin Bak<br />

Beynin normal faaliyetlerini sürdürmesini<br />

farkındalık kampanyasının 12 Şubat Dünya<br />

sağlayan elektriğin aşırı artması ile ortaya<br />

Epilepsi Günü girişimleri kapsamında; Türkiye’nin<br />

sembol yapılarından Fatih Sultan<br />

çıkan epilepsi hastalığı dünyada her 100<br />

kişiden birini etkiliyor. Ülkemizde de yaklaşık<br />

1 milyon epilepsi hastası bulunuyor.<br />

Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim<br />

Köprüsü, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi<br />

Kişiye göre değişen nöbetlerle kendini<br />

Masal Şatosu ve Amasya Kalesi mor renk<br />

gösteren epilepsi hastalığı, ilaçlarla yüzde<br />

ile ışıklandırıldı.<br />

70 gibi yüksek bir oranla kontrol altına<br />

alınabiliyor. Ancak epilepsi hastaları ve<br />

yakınları yüzyıllardır süre gelen yanlış<br />

bilgilerden kaynaklanan toplumsal ön yargılarla<br />

hastalığın kendisinden daha fazla<br />

mücadele etmek zorunda kalıyor.<br />

Türk Epilepsi ile Savaş Derneği<br />

Başkanı Prof. Dr. Nerses Bebek,<br />

“Epilepsi Farkındalık Araştırması<br />

sonuçlarına göre ülkemizde yakınlarının<br />

epilepsi hastası bir bireyle evlenmesini<br />

istemeyenlerin oranı yüzde 36, işveren<br />

“Epilepsi hastalarını ön yargıların karanlığından kurtarmak için herkesin<br />

yapabileceği bir şey var. Bu konuda başta gençlerimizi olmak üzere<br />

herkesi epilepsi farkındalık elçisi olmaya davet ediyoruz.”<br />

40


olsam epilepsi hastası bir bireyi işe almak istemem diyenlerin oranı yüzde<br />

22, epilepsi hastalarının çoğunda zeka ve fiziksel gelişim geriliği olduğunu<br />

sananların oranı yüzde 36 ve çevresinde epilepsi hastası bireylerin<br />

olmasından rahatsızlık duyanların oranı ise yüzde 60. Oysaki epilepsi<br />

hastaları herkes gibi hayatlarına devam edebilir, okuyabilir, çalışabilir,<br />

evlenebilir, çocuk sahibi olabilir ve başarılı işlere imza atabilirler. Epilepsi İçin<br />

Bak farkındalık kampanyası aracılığıyla herkesi bu “Gerçeği Gör”meye davet<br />

ediyoruz. Epilepsi hastalığına karşı ön yargıların karanlığını farkındalık ışığıyla<br />

aydınlatmak için herkes epilepsi hakkında yeniden düşünmeli, bilinçlenmeli<br />

ve değişimin bir parçası olmalı” diye konuştu.<br />

EPILEPSI FARKINDALIK ELÇISI OLABILIRSINIZ<br />

Prof. Dr. Bebek, “Epilepsi hastalarını ön yargıların karanlığından kurtarmak<br />

için herkesin yapabileceği bir şey var. Bu konuda başta gençlerimizi olmak<br />

üzere herkesi epilepsi farkındalık elçisi olmaya davet ediyoruz. Bunun için<br />

Epilepsi İçin Bak Instagram sayfasında yer alan #MorGözlük filtresi ile<br />

fotoğrafınızı ve bilinçlendirici mesajınızı #GerçeğiGör ve #EpilepsiİçinBak<br />

etiketleriyle paylaşabilirsiniz.<br />

“Epilepsi İçin Bak<br />

farkındalık kampanyası<br />

aracılığıyla herkesi bu<br />

“Gerçeği Gör”meye<br />

davet ediyoruz.”<br />

EPILEPSI İÇIN BAK HAKKINDA:<br />

Türk Epilepsi ile Savaş Derneği’nin UCB Pharma’nın<br />

koşulsuz desteğiyle, 2017 yılından beri hayata geçirdiği<br />

Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası bu yıl sekizinci yılında…<br />

Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası, epilepsili<br />

bireylerin de herkes gibi hayatlarına devam edebilecekleri,<br />

okuyabilecekleri, çalışabilecekleri, evlenebilecekleri, çocuk<br />

sahibi olabilecekleri ve başarılı işlere imza atabileceklerinin<br />

farkındalığını artırmayı amaçlıyor. Epilepsi İçin Bak<br />

farkındalık kampanyasının taşıyıcı ikonu olarak epilepsi<br />

hastalarına olan bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini<br />

sembolize eden mor gözlükler kullanılıyor.<br />

Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası, 2024 yılında ön<br />

yargıları yıkmak ve karanlığın arkasına saklanan gerçekleri<br />

farkındalığın ışığıyla göstermek amacıyla #GerçeğiGör<br />

mottosunu benimsedi. 2024 yılında Epilepsi İçin Bak farkındalık<br />

kampanyasının gönüllü elçisi ünlü oyuncu Bülent<br />

Şakrak oldu.<br />

Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası 2023 yılı mottosu<br />

#GörüneninÖtesinde ile epilepsi hakkında bilinenin<br />

ötesindeki gerçekleri anlattı. Kampanyanın 2022 yılındaki<br />

gönüllü elçisi olan Furkan Andıç farkındalık filminde<br />

de rol alarak, “#UzunLafınKısası farkındalık çok zor bir<br />

şey değil” diyerek herkesi epilepsi farkındalığını birlikte<br />

öğrenmeye ve öğretmeye davet etti. Epilepsi İçin Bak<br />

farkındalık kampanyasının 2021 yılındaki gönüllü elçisi<br />

Murat Dalkılıç olmuş ve epilepsinin çalışamamakla #Ne-<br />

AlakasıVar! demişti. Ünlü sanatçı Aşkın Nur Yengi de<br />

sesiyle farkındalık filmine destek olmuştu. 2020 yılında<br />

kampanyaya, ünlü oyuncu İrem Sak gönüllü destek vermiş<br />

ve #YılOlmuş2020 farkındalık filminde rol almıştı. Ünlü<br />

şarkıcı Derya Uluğ da dijital mecralardaki farkındalık çalışmalarının<br />

gönüllü destekçisi olmuş ve Emre Yücelen de<br />

sesiyle farkındalık filmine destek vermişti.<br />

Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyasıyla ilgili daha<br />

detaylı bilgi almak için www.epilepsiicinbak.com adresini<br />

ziyaret edebilirsiniz.<br />

41 Ocak / Şubat / Mart 2024


BESINLERIN<br />

OLUMLU<br />

ETKISINI<br />

ARTTIRACAK<br />

25 ÖNERI<br />

Tuba Örnek<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı<br />

Tüketilen her bir besinin sağlığa büyük katkısı<br />

var. Ancak besinlerden en yüksek faydayı<br />

almanın yolunun onları doğru yöntemlerle<br />

tüketmekten geçtiğini paylaşan Anadolu<br />

Sağlık Merkezi Hastanesi Beslenme ve Diyet<br />

Uzmanı Tuba Örnek, “Besinlerin faydalarını<br />

bilmek kadar, onların en doğru şekilde nasıl<br />

tüketilmesi gerektiğini bilmek de önemli”<br />

dedi. Tuba Örnek, besinlerin olumlu etkilerini<br />

arttıracak 25 bilimsel öneri paylaştı:<br />

Ç<br />

IĞNEYIN YA DA DÖVÜN!<br />

Sarımsağı çiğneyerek ya da havanda dövülmüş olarak<br />

tüketin.<br />

5 DAKIKA YETERLI!<br />

Brokoliyi uzun süre pişirmeyin, 5 dakika yeterli!<br />

ACELE YOK! BIR SAAT BEKLEYIN<br />

ÇAY VE KAHVENIZI YEMEKTEN<br />

1 SAAT SONRA TÜKETIN.<br />

42


PROBIYOTIK KAZANIN<br />

Süt yerine yoğurt veya kefir tüketin.<br />

Sindirimi daha kolaydır ve probiyotik<br />

kazanmış olursunuz.<br />

K2 DESTEĞI VAR MI?<br />

D vitamini takviyelerinizin K2 destekli<br />

olmasına dikkat edin.<br />

SAKLAYIN AMA ÖĞÜTMEDEN!<br />

Keten tohumunu öğütmeden saklayın.<br />

Tüketeceğiniz zaman 1-2 tatlı kaşığı<br />

öğütüp bekletmeden kullanın.<br />

MEYVELERI KABUKLARIYLA YIYIN<br />

Elma, armut gibi meyveleri karbonatlı<br />

suda bekleterek tarım ilaçlarından<br />

arındırdıktan sonra vitaminlerinden<br />

daha fazla faydalanmak için kabuklarını<br />

soymadan tüketin.<br />

KIZARTMAYIN,<br />

FIRINLAYIN!<br />

BALIK KIZARTILDIĞINDA<br />

OMEGA 3 AZALIR. FIRIN<br />

VEYA IZGARA ŞEKLINDE<br />

PIŞIRIN.<br />

DEMIR ONSUZ YAPAMAZ<br />

Demir emilimi için yanında C vitamini<br />

zengin besin tüketin. Örneğin etin yanında<br />

bol limonlu yeşil ve kırmızı biberden<br />

zengin bir salata tüketin.<br />

BU IKILIYI AYIRMAYIN<br />

Zerdeçalı karabiber ile birlikte sıcak<br />

yemeklerde kullanın.<br />

ÇAYINIZI GÜÇLENDIRIN!<br />

Demlediğiniz yeşil çaya 1 tatlı kaşığı doğal<br />

bal ekleyin, antioksidan değeri artsın.<br />

EZIN YA DA ÖĞÜTÜN<br />

Karanfili havanda ezerek veya öğüterek<br />

çaylarınıza ekleyin.<br />

FILIZLENDIRIP PIŞIRIN<br />

Kurubaklagilleri bir gece önceden ıslatın,<br />

hatta filizlendirdikten sonra pişirin.<br />

PIŞMIŞ OLARAK TÜKETIN<br />

Domatesi pişirdiğinizde likopenden daha<br />

fazla faydalanırsınız.<br />

RAFINEDEN UZAK DURUN<br />

Rafine değil, kabuklu, lifli olan tam tahılları<br />

tercih edin.<br />

TUZUNUZU KARANLIKTA<br />

SAKLAYIN<br />

Tuzunuzu iyot kaybı olmaması için ışıksız<br />

ortamda saklayın.<br />

OLGUNLARI SEÇMEYIN!<br />

Muz, elma ve kiviyi olgunlaşmamış olarak<br />

tercih edin.<br />

BITKI ÇAYLARINI KISA SÜRE<br />

DEMLEYIN<br />

Yaprak ve çiçeklerinden yararlandığımız<br />

bitki çaylarını uzun süre kaynatmayın, 5<br />

dakika demleyin.<br />

BIÇAK KULLANMAYIN<br />

Yeşil sebzeleri bıçakla keserek değil elinizle<br />

bölerek hazırlayın. Sebze ve meyveleri<br />

kesip doğradıktan sonra bekletmeden<br />

tüketin.<br />

O KADAR DA BEKLETMEYIN!<br />

Pişmiş yemeğinizi 2 saatten fazla oda<br />

sıcaklığında bekletmeyin, buzdolabında<br />

ise 2 günden fazla kalmamalı.<br />

STRESINIZI YÖNETIN<br />

Stres sindirimi olumsuz etkiler, besin<br />

öğeleri işe yaramaz hale gelir.<br />

TÜTÜN KULLANMAYIN<br />

Sigara besin emilimini azaltır.<br />

HEMEN PIŞIRIN<br />

Dondurulmuş sebzelerinizi, çözülmesini<br />

beklemeden pişirin.<br />

SIZMADAN<br />

VAZGEÇMEYIN<br />

Zeytinyağını sızma<br />

olarak kullanın, ışıksız<br />

ortamda saklayın. Sebze<br />

yemeklerinizde ve<br />

salatalarınızda zeytinyağı<br />

kullanırsanız vitamin<br />

mineral emilimi artar.<br />

PIŞIRMEYIN, ÇIĞ TÜKETIN<br />

Ceviz, fındık, badem gibi yağlı<br />

tohumları çiğ olarak tüketin.<br />

43 Ocak / Şubat / Mart 2024


YEŞİLAY SPOR KULÜBÜ,<br />

<strong>SAĞLIK</strong> İÇİN PEDAL ÇEVİRİYOR<br />

Yeşilay Spor<br />

Kulübü,<br />

Türkiye<br />

genelinde<br />

düzenlediği<br />

turlarla<br />

bisiklet<br />

sevgisini<br />

yaymayı ve<br />

daha sağlıklı<br />

bir geleceğe<br />

katkıda<br />

bulunmayı<br />

amaçlıyor.<br />

Y<br />

EŞILAY Spor Kulübü,<br />

bisikletin sağlık açısından<br />

önemini vurgulamak ve<br />

bu keyifli sporu daha geniş<br />

kitlelere yaymak için yıl boyunca<br />

bisiklet etkinlikleri düzenleyeceğini<br />

açıkladı.Türkiye genelindeki<br />

teşkilatlanmasıyla başta atletizm,<br />

bisiklet, boks, okçuluk, güreş, izcilik,<br />

jimnastik, judo, masa tenisi, tekvando<br />

ve yüzme olmak üzere çeşitli spor<br />

branşlarında faaliyet gösteren Yeşilay<br />

Spor Kulübü, profesyonel sporcuları<br />

ile ulusal ve uluslararası bisiklet<br />

yarışlarına katılırken bisiklet severlere<br />

yönelik olarak düzenlediği turlarla da<br />

yoğun ilgi görüyor.<br />

YEŞILAY TARIHI<br />

YARIMADA BISIKLET<br />

TURLARI HER AYIN<br />

ILK PAZAR GÜNÜ<br />

GERÇEKLEŞIYOR<br />

Türkiye Yeşilay Cemiyeti, T.C.<br />

Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Türkiye<br />

Bisiklet Federasyonunun işbirliğiyle<br />

her ayın ilk Pazar günü düzenlenmesi<br />

44


planlanan Yeşilay Tarihi Yarımada Bisiklet<br />

Turu’nun ilki 7 Ocak’ta, ikincisi ise 4<br />

Şubat’ta yapıldı. Tur, Yeşilay Genel Merkezi<br />

Sepetçiler Kasrı’ndan başladı; Sarayburnu<br />

Sahil Yolu, Yedikule, Edirnekapı, Ayvansaray,<br />

Balat, Unkapanı veEminönü güzergâhından<br />

ilerlenerek Sepetçiler Kasrı’nda tamamlandı.<br />

Turlar, 3 Mart, 7 Nisan, 5 Mayıs, 2 Haziran,<br />

7 Temmuz, 4 Ağustos, 1 Eylül, 6 Ekim,<br />

3 Kasım ve 1 Aralık 2024 tarihlerinde de<br />

gerçekleştirilerek yıl boyu devam edecek.<br />

Yaklaşık 200 katılımcı ile her ayın ilk Pazar<br />

günü düzenlenmesi planlanan Yeşilay Tarihi<br />

Yarımada Bisiklet Turları, Mayıs ayında ise<br />

daha büyük bir katılımla gerçekleşecektir.<br />

CADDEBOSTAN’DAN<br />

MALTEPE’YE BISIKLET<br />

TURLARI BAŞLADI<br />

Yeşilay Spor Kulübü, 11 Şubat’ta<br />

başlayanCaddebostan-Maltepe Bisiklet<br />

Turları ile Anadolu Yakası’nın sahil şeridinde<br />

pedal çevirmenin keyfini yaşadı. Yıl boyunca<br />

devam edecek turlar, 17 Mart, 21 Nisan, 23<br />

Haziran, 21 Temmuz, 18 Ağustos, 15 Eylül,<br />

20 Ekim, 17 Kasım ve 15 Aralık tarihlerinde<br />

yapılacak.<br />

11. YEŞILAY BISIKLET<br />

TURU 81 ILDE EŞ ZAMANLI<br />

BAŞLAYACAK<br />

Türkiye’de eş zamanlı düzenlenecek 11.<br />

Geleneksel Yeşilay Bisiklet Turu,5 Mayıs<br />

2024 Pazar günü bisiklet severleri bir araya<br />

getirecek. İstanbul’da yaklaşık 2 bin, Türkiye<br />

genelinde ise 15 bin bisiklet severin katılması<br />

beklenen etkinlik festival havasında geçecek.<br />

YEŞILAY SPOR KULÜBÜ<br />

BISIKLET SPORCULARI ILK<br />

YARIŞINA KATILDI<br />

Türkiye genelinde Yeşilay şubeleri ve Yeşilay<br />

Spor Kulüpleri tarafından sağlıklı yaşam<br />

farkındalığı amacıyla turlar düzenlenirken<br />

Yeşilay Spor Kulübü’nün profesyonel<br />

bisiklet sporcuları da çeşitli yarışlarda ter<br />

dökerek başarılara imza atmayı sürdürüyor.<br />

Yeşilay Spor Kulübü bisiklet sporcuları,<br />

Türkiye Bisiklet Federasyonunun Alanya’da<br />

düzenlediği sezonun ilk yarışına katıldılar.<br />

Türkiye Bisiklet Federasyonu 2024 yılı<br />

faaliyet takviminin ilk yarışı olan Türkiye<br />

Bisiklet Kupası 1. Etap Puanlı Yol Yarışı, 20-<br />

21 Ocak tarihlerinde yaklaşık 200 sporcunun<br />

katılımıyla Alanya’da gerçekleştirildi. Gençler<br />

kategorisinde Sadi Baran Tamer, büyükler<br />

kategorisinde ise Abdulhamit Kahraman<br />

Yeşilay Spor Kulübünü temsil etti.<br />

“Türkiye genelindeki<br />

teşkilatlanmasıyla<br />

başta atletizm, bisiklet,<br />

boks, okçuluk, güreş,<br />

izcilik, jimnastik,<br />

judo, masa tenisi,<br />

tekvando ve yüzme<br />

olmak üzere çeşitli spor<br />

branşlarında faaliyet<br />

gösteren Yeşilay Spor<br />

Kulübü, profesyonel<br />

sporcuları ile ulusal ve<br />

uluslararası bisiklet<br />

yarışlarına katılırken<br />

bisiklet severlere<br />

yönelik olarak<br />

düzenlediği turlarla da<br />

yoğun ilgi görüyor.”<br />

45 Ocak / Şubat / Mart 2024


KALP<br />

KIRIKLIĞI<br />

kalbi fiziki<br />

olarak da etkiliyor<br />

Duygusal stresin görülmeyen belirtisi;<br />

Kırık kalp sendromu kalp krizi ile karışıyor<br />

Ani gelişen şiddetli üzüntü, hayal kırıklığı veya<br />

stres sonrası kandaki stres hormon düzeyleri<br />

dokular için hasar oluşturacak düzeylerde<br />

artıyor. Bu durumun kalbi de etkilediğini söyleyen<br />

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Buturak, hastada<br />

ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı,<br />

baş dönmesi ve bayılma gibi şikayetlerin ortaya<br />

çıktığını anlattı. Literatürde kırık kalp sendromu<br />

olarak tanımlanan bu durumun kalp krizi ile<br />

karıştığına dikkat çekti.<br />

Prof. Dr. Ali Buturak<br />

Kardiyoloji Uzmanı<br />

HER NE kadar yoğun<br />

duygusal travmalar<br />

kalp kırıklığına yol<br />

açsa da aslında<br />

fiziki olarak da kalp üzerinde<br />

belirgin etkiler yarabiliyor. Hatta<br />

yaşanan şikayetler kalp krizi ile<br />

birebir aynı özellikleri taşıyor.<br />

İlk kez Japonya’da 1990 yılında<br />

Takatsubo Sendromu olarak tanımlanan<br />

Kırık Kalp Sendromu,<br />

ani başlayan göğüs ağrısı, nefes<br />

darlığı, çarpıntı, baş dönmesi ve<br />

bayılma gibi belirtilerle kendini<br />

gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi<br />

Hastaneleri Kardiyoloji Uzmanı<br />

Prof. Dr. Ali Buturak’ın verdiği<br />

bilgiye göre ön tanısı kalp krizi<br />

olan hastaların yüzde 2-3’ünde<br />

gerçek tanının Kırık Kalp Sendromu<br />

olduğu biliniyor. Hastalık<br />

kadınlarda daha sık görüldüğü<br />

için bu oran yüzde 5-6’ya kadar<br />

çıkabiliyor.<br />

“UZUN SÜRELİ<br />

İLİŞKİ SONRASI<br />

AYRILIK, BOŞANMA<br />

TETİKLİYOR”<br />

Sıklıkla kişinin, eş, sevgili veya<br />

birinci derece yakını ya da çok<br />

sevdiği bir yakınını kaybetmesi,<br />

uzun süreli bir ilişki sonrası<br />

ayrılık, boşanma veya aldatılma<br />

gibi ağır duygusal durumlar veya<br />

kişiyi derinden sarsacak haberler<br />

alması (kanser hastası olduğunu<br />

öğrenmesi…vb) gibi ani psikolojik<br />

travmaların hastalığı tetiklediğini<br />

anlatan Prof. Dr. Ali Buturak,<br />

bunun yanı sıra kişinin yaşadığı<br />

boğulma tehlikesi, deprem gibi<br />

doğal afetler ve bazı fiziksel<br />

travmaların da da kırık kalp<br />

sendromuna sebep olabileceğini<br />

vurguladı.<br />

46


Prof. Dr. Buturak, yaşanan duygusal<br />

travmaların nasıl oluyor da fiziki sonuçlar<br />

ortaya çıkardığını ise şöyle açıkladı:<br />

“Kişide ani gelişen şiddetli üzüntü, hayal<br />

kırıklığı veya stres sonrası beyindeki bazı<br />

bölgelerin aşırı aktivite göstermesi sonucu<br />

kandaki stres hormon düzeyleri dokularda<br />

hasar oluşturacak şekilde artıyor. Bu<br />

hormonlar, kalp kası ve kalbin küçük kılcal<br />

damarlarına hücum ederek kalp kasında<br />

ani başlayan kasılma kusuru ve kalp<br />

damar dolaşımını bozacak şekilde küçük<br />

damarlarda fonksiyon kaybına yol açıyor.<br />

Bu durum da hastada ani başlayan göğüs<br />

ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi<br />

ve bayılma gibi şikayetlere neden oluyor.”<br />

KALP KRİZİ İLE KARIŞTIRIYOR<br />

Bu şikayetleri olan ve özellikle son 1-5 gün<br />

içerisinde psikolojik veya fiziksel stres yaşayan<br />

tüm hastaların vakit kaybetmeden<br />

kendilerine en yakın hastanenin acil servisine<br />

başvurmaları gerektiğine dikkat çeken<br />

Prof. Dr. Buturak, “Özellikle ani başlayan<br />

göğüs ağrısı, kalp krizi ile karıştırılmasına<br />

sebep olur. Kırık kalp sendromundan<br />

şüphe edilen hastalarda; kalp kası hasarını<br />

gösteren kan testleri, elektrokardiyografi,<br />

ekokardiyografi, telekardiyografi ve koroner<br />

anjiyografi ile tanı konuluyor.” Dedi.<br />

OLASI KOMPLİKASYONLARI<br />

ÖNLEMEK İÇİN TEDAVİ ŞART<br />

Prof. Dr. Buturak, kırık kalp sendromunun<br />

çoğunlukla iyi seyirli ve kendiliğinden düzelen<br />

bir durum olduğunu ancak buna karşın<br />

tanı konulan her hastanın hastaneye<br />

yatırılarak tedavi edildiğini belirterek tedavi<br />

konusunda şunları anlattı: “Bu hastaların<br />

yapılan koroner anjiyografilerinde koroner<br />

arterler normaldir ancak problemin esasında<br />

kalp kasında kasılma kusuru oluşturan<br />

kalp kası hasarı vardır. Bu nedenle hastalar<br />

hasar oluşacak kalp yetersizliği, hayati risk<br />

oluşturacak ritim bozuklukları ve diğer<br />

komplikasyonlar açısından (bayılma, kalp<br />

içinden beyine ve diğer bölgelere pıhtı<br />

atması…vb) yakın takip edilmeli ve tedavi<br />

almadır. Hastada kalp yetersizliği bulguları<br />

varsa mutlaka ilaç tedavisi başlanmalıdır.<br />

Ritim bozukluğu veya kalp içi pıhtı oluşumu<br />

gibi durumlar gerektiği şekilde tedavi<br />

edilmeli ve hasta desteklenmelidir.”<br />

Kalp kası hasarının birçok hastada geçici<br />

olduğunu ve başlangıçtan genellikle birkaç<br />

hafta sonra kalbin kasılma ve gevşeme<br />

fonksiyonlarının tamamen düzeldiğini söyleyen<br />

Prof. Dr. Buturak, “Ancak çok nadiren<br />

yüzde 1’den daha düşük oranda, kalıcı<br />

hasar bırakabilir. Burada en önemli nokta,<br />

hastaların tanı konar konmaz uygun tedavi<br />

ve desteği almalarıdır.” Diye konuştu.<br />

KIRIK KALP<br />

SENDROMUNA<br />

KARŞI BU ÖNLEMLER<br />

ALINABİLİR!<br />

Kırık kalp sendromunu<br />

önlemeye yönelik bilinen bir<br />

tedavi bulunmadığını ancak<br />

alınabilecek bazı önlemlerin<br />

fayda sağladığını anlatan Prof.<br />

Dr. Ali Buturak konuyla ilgili şu<br />

bilgileri verdi: “Stres yönetimini<br />

ve problem çözme tekniklerini<br />

öğrenmek, fiziksel ve duygusal<br />

stresi sınırlamanıza yardımcı<br />

olabilir. Yoga, meditasyon,<br />

günlük tutma veya farkındalık<br />

uygulamak, sıcak banyo yapmak,<br />

kokulu mumların yakılması, uzun<br />

derin nefesler alınıp yavaşça<br />

nefes vermek gibi gevşeme<br />

tekniklerinin uygulanması faydalı<br />

olabilir. Stresinizin kaynağına<br />

bağlı olarak, stresiniz hakkında<br />

konuşmak ve başa çıkma<br />

becerilerinizi paylaşmak için<br />

bir destek grubuna katılmak<br />

veya profesyonel bir danışman<br />

da stres yönetimine yardımcı<br />

olur. Ayrıca sağlıklı alışkanlıklar<br />

edinmek, akdeniz diyeti gibi<br />

sağlıklı bir beslenme alışkanlığı<br />

kazanmak, düzenli egzersiz<br />

yapmak (haftada en az beş kez<br />

30 dakika), yeterli uyumak (gece<br />

7-9 saat), sosyalleşmek, tütün ve<br />

tütün ürünlerinin kullanımından<br />

kaçınmak da duygusal ve<br />

fiziksel stresi önlemede fayda<br />

sağlayacaktır.”<br />

47 Ocak / Şubat / Mart 2024


SONGÜL ALCI:<br />

KADINLAR, EŞLERİNİN<br />

ESTETİK OLMASINI<br />

İSTEMİYOR!<br />

Son dönemde sanat dünyasındaki ünlü erkekler<br />

başta olmak üzere, erkek estetikleri çok<br />

konuşulan konular arasında yer alıyor. Ünlü sağlık<br />

yönetimi uzmanı ve Trawellmed Kurucusu Songül<br />

Alcı Manşetteyiz Dergisine verdiği röportajda,<br />

erkeklerle ilgili öyle bir iddia ortaya attı ki,<br />

sevgililer günü öncesinde konu tartışma yarattı.<br />

İşte o röportajdan çarpıcı başlıklar.<br />

Songül Alcı<br />

Sağlık Yönetimi Uzmanı ve<br />

Trawellmed Kurucusu<br />

“<br />

NIŞANLILIKTA DURUM BAŞKA, EVLENINCE BAŞKA”<br />

Kadınların partnerlerine karşı tutumlarının nişanlılıkta ve evlilikte değiştiğini<br />

ifade eden Songül Alcı, ”Erkekler açısından burası biraz sıkıntılı! Kolundan tutup<br />

nişanlısını ya da eşini getiren de var. Nişanlılık aşamasında kadın, nişanlısını getirip<br />

‘Saçını şöyle yapın, burnunu böyle yapın, göbeğini inceltin gibi’ daha birçok direktifle<br />

gelirken, evlendikten sonra ise kesinlikle kadınlar eşlerinin estetik olmasını istemiyor.<br />

Randevuyu iptal ettiren eşler var. ‘Sen yaptırırsan ben de yaptırırım’ inatlaşması da<br />

oluyor. Kadınlar bekarlıkta ‘evet’ derken evlenince erkeklerin estetik işlemine ‘hayır’<br />

diyor.” Şeklinde konuştu.<br />

SOSYAL MEDYADA BEĞENILMEK ISTIYORLAR.<br />

Erkeklerin sosyal medyada beğenilmek için estetik işlemlere başvurduğunu<br />

ifade eden Songül Alcı, “Sosyal medya kadınlar kadar<br />

erkekleri de etkiliyor. Devamlı dış görünüşün ön planda olduğu bu<br />

mecralarda erkekler de bir yere kadar filtre kullanıyor ama bir yerden<br />

sonra sırf sosyal medyada iyi görüntü vermek için bile estetik ameliyat<br />

olanların sayısı az değil. Öte yandan artık erkeklerde ünlüye benzeme<br />

kaygısı yok. Kendileri olmayı, ama kendilerinin en iyi versiyonu olmayı<br />

istiyorlar. Kadınlar estetik olarak çok güzeller. Erkek kendini artık o<br />

güzel ve bakımlı kadınların karşısına bakımsız görmek istemiyor.” dedi.<br />

EVLENIRKEN DE BOŞANIRKEN DE<br />

ESTETIĞE BAŞVURUYORLAR!<br />

‘Erkekler hangi dönemde estetiğe başvuruyor’ sorusuna<br />

ise Alcı şöyle cevap verdi. “Kadınlarda olduğu gibi; erkekler<br />

de evlenmeden önce ya da kız arkadaş edinmeden önce<br />

estetiğe başvuruyorlar. Yine iş başvuru öncesi ve üniversite<br />

bitiminde estetiğe başvuruyorlar. Boşanma sırasından ve<br />

sonrasında da estetikler çok revaçta.”<br />

48


49 Ocak / Şubat / Mart 2024


PROSTAT HASTALIKLARI<br />

ÖNLENEBILIR MI?<br />

Prostat hastalıkları, yaygın görülen ve erkeklerde görülen hastalıklardır.<br />

Hastalığın görülme sebeplerinin başında ilerleyen yaş gelirken, yaşam<br />

biçiminde bazı değişiklikler, bu sorunu ötelemeye yardımcı olabiliyor.<br />

Dr. Ali Yurtlak<br />

Vascular Clinic<br />

V<br />

ASCULAR Clinic’den Dr. Ali<br />

Yurtlak, prostatı önlemek için<br />

yapılabilecekler hakkında bilgiler<br />

veriyor.<br />

Prostat kanseri, erkek sağlığını tehdit<br />

eden ciddi bir hastalıktır. Bu hastalığın<br />

önlenmesi için alınabilecek bazı önlemler<br />

vardır. İlk olarak, sağlıklı bir diyet önemlidir;<br />

özellikle sebze ve meyve tüketimi<br />

bu konuda kritik bir role sahiptir. Ayrıca,<br />

doymuş yağların tüketimi azaltılmalıdır.<br />

Balık, içerdiği sağlıklı yağlarla prostat sağlığını<br />

korumada etkilidir. Fiziksel aktivite<br />

de bu hastalığın önlenmesinde önemli<br />

bir faktördür; düzenli egzersiz yapılması<br />

önerilir. Sigaranın zararlarından biri de<br />

prostat sağlığı üzerindeki olumsuz etkisidir;<br />

bu nedenle sigara bırakılmalıdır. Son<br />

olarak, düzenli sağlık kontrolleri prostat<br />

kanserinin erken teşhisinde hayati öneme<br />

sahiptir.<br />

PROSTAT KANSERINDEN<br />

KORUNMA YÖNTEMLERI<br />

Erkeklerin sağlığını tehdit eden prostat<br />

kanseri, yaşam tarzı değişiklikleriyle<br />

önlenebilir. Öncelikle, fazla kilo ve obezite,<br />

50


PROSTAT<br />

KANSERINI ÖNLEME<br />

YÖNTEMLERI:<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMIN<br />

GÜCÜ<br />

Prostat kanserine karşı mücadelede, Omega<br />

3 yağ asitlerinden zengin balık tüketiminin<br />

rolü büyüktür. Balık, hem prostat sağlığını<br />

korumakta hem de kilo kontrolüne yardımcı<br />

olmakta etkili bir gıdadır. Egzersiz ise, kanser<br />

riskini azaltmanın yanı sıra, prostat kanseri<br />

tedavisinde de önemli bir faktördür. Özellikle<br />

genç yaşlardan itibaren spor, erkekler için<br />

yaşam tarzının bir parçası haline gelmelidir.<br />

Düzenli egzersiz yapanlar:<br />

kanserin gelişim riskini artırır. Bu durumda kilo kontrolü, kanser<br />

gelişim hızını yavaşlatmak için önemlidir. Genç yaşlardan itibaren<br />

aşırı kilolarla mücadele etmek, prostat sağlığı için elzemdir. Sağlıklı<br />

bir beslenme düzeni bu süreçte yardımcı olacaktır.<br />

Sağlıklı beslenme, prostat kanserine karşı koruma sağlar. Bu amaçla,<br />

beslenme düzeninde aşağıdaki unsurlar dikkate alınmalıdır:<br />

Her öğünde sebze ve meyve tüketimi artırılmalı.<br />

Şeker ve beyaz un içeren rafine karbonhidratlar sınırlanmalı.<br />

Bunun yanı sıra, doymuş yağ tüketimi de azaltılmalıdır. Prostat<br />

kanseri riskini artıran hayvansal yağlar yerine, bitkisel yağların tercih<br />

edilmesi faydalıdır. Kanser riskini azaltmak için hayvansal yağ içeriği<br />

yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır.<br />

Sonuç olarak, prostat sağlığını korumak için kilo kontrolü, sağlıklı<br />

beslenme ve düşük doymuş yağ tüketimi önemlidir. Bu değişiklikler,<br />

erkek sağlığını olumlu yönde etkileyecek ve prostat kanseri riskini<br />

azaltacaktır.<br />

• Yürüyüş<br />

• Koşu<br />

• Yüzme<br />

• Bisiklet<br />

gibi farklı aktivitelerle hem prostat sağlığını<br />

koruyabilir hem de cinsel ve kalp-damar sağlığını<br />

destekleyebilir. Sigara ise, hem prostat<br />

kanseri riskini artırıyor hem de tanı konan<br />

hastalarda hastalığın ilerlemesini hızlandırıyor.<br />

Sigarayı bırakmak, bu riskleri azaltmada<br />

büyük önem taşıyor. Prostat kanserinin<br />

sessiz ilerleyebilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.<br />

Erken teşhis için düzenli doktor<br />

kontrolleri hayati önemdedir. Erken tanı<br />

sayesinde, prostat kanserinde etkili tedaviler<br />

mümkündür ve erken evrelerde tam şifa sağlanabilir.<br />

Bu nedenle erkeklerin 40 yaşından<br />

sonra düzenli PSA testleri yaptırmaları ve 50<br />

yaşından itibaren prostat muayenesi için doktor<br />

ziyaretlerini ihmal etmemeleri önerilir.<br />

“FIZIKSEL AKTIVITE DE BU<br />

HASTALIĞIN ÖNLENMESINDE<br />

ÖNEMLI BIR FAKTÖRDÜR;<br />

DÜZENLI EGZERSIZ YAPILMASI<br />

ÖNERILIR. SIGARANIN<br />

ZARARLARINDAN BIRI DE<br />

PROSTAT SAĞLIĞI ÜZERINDEKI<br />

OLUMSUZ ETKISIDIR;<br />

BU NEDENLE SIGARA<br />

BIRAKILMALIDIR.”<br />

51 Ocak / Şubat / Mart 2024


İMPLANT YAPILABILMESI<br />

IÇIN KEMIK ERIMESINE KARŞI<br />

YENILIKÇI ÇÖZÜMLER VAR!<br />

İmplant uygulayabilmek için belirli yükseklikte ve kalınlıkta<br />

kemik varlığına ihtiyaç olduğunu kaydeden uzmanlar, bu tarz<br />

vakaların sıklıkla hastanın kendi kemiğinden alarak ya da yapay<br />

biomateryaller kullanarak giderildiğini söylüyor.<br />

C<br />

ERRAHI prosedürün, kemik yetersizliğinin miktarına, yatay ya<br />

da dikey yönde oluşuna göre değişebildiğini dile getiren Dr. Öğr.<br />

Üyesi M. Seda Altop, “Ogmentason işleminden 4 ila 6 ay sonrasında<br />

çene kemiği, implant yapımına uygun hale geliyor.” dedi.<br />

Üsküdar Üniversitesi Üsküdar Diş Hastanesi Dr. Öğr. Üyesi M. Seda<br />

Altop, çene kemiği ogmentasyonu (arttırımı) hakkında bilgi verdi.<br />

“DIŞ ÇEKIMLERINDEN SONRA KARŞILAŞILAN<br />

EN BÜYÜK PROBLEMLERDEN BIRI ÇENE<br />

KEMIKLERINDE GÖRÜLEN ERIME.”<br />

Diş çekimlerinden sonra, uzun dönemde karşılaşılan en büyük problemlerden<br />

birinin çene kemiklerinde görülen erime olduğunu ifade eden Dr.<br />

Öğr. Üyesi M. Seda Altop, “Ancak İmplant uygulayabilmek için belirli<br />

yükseklikte ve kalınlıkta kemik varlığına ihtiyaç duyuluyor. Bu tarz vakaları<br />

sıklıkla hastanın kendi kemiğinden alarak ya da yapay biomateryaller kullanarak<br />

gideriyoruz. Basit vakalarda sentetik kemik greftleri ve bariyerlerini<br />

kullanırken daha geniş hacimde kemiğe ihtiyaç duyduğumuzda hastanın<br />

kendi çenesinden doku alarak kemik naklini gerçekleştirebiliyoruz.” dedi.<br />

Dr. Öğr. Üyesi M. Seda Altop<br />

Üsküdar Üniversitesi<br />

Üsküdar Diş Hastanesi<br />

“İmplant uygulayabilmek<br />

için belirli yükseklikte ve<br />

kalınlıkta kemik varlığına<br />

ihtiyaç duyuluyor. Bu tarz<br />

vakaları sıklıkla hastanın kendi<br />

kemiğinden alarak ya da yapay<br />

biomateryaller kullanarak<br />

gideriyoruz.”<br />

“İŞLEMDEN 4 ILA 6 AY SONRASINDA ÇENE KEMIĞI<br />

IMPLANT YAPIMINA UYGUN HALE GELIYOR.”<br />

Cerrahi prosedürün, kemik yetersizliğinin miktarına, yatay ya da dikey<br />

yönde oluşuna göre değişebildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi M. Seda Altop,<br />

“Ogmentason işleminden 4 ila 6 ay sonrasında çene kemiği implant<br />

yapımına uygun hale geliyor.<br />

“OTOJEN GREFTLEME IŞLEMLERINDE, HASTANIN<br />

KENDI KEMIĞI VE KEMIK VIDALARI KULLANILIYOR.”<br />

Otojen greftleme işlemlerinde, hastanın kendi kemiği ve kemik vidaları<br />

kullanıldığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi M. Seda Altop, “Bekleme süresinin<br />

4-4.5 ay sürmesi, yüksek biyouyum, düşük komplikasyon riski gibi avantajlar<br />

mevcutken ikinci bir cerrahi alanın oluşması dezavantaj sağlamaktadır.<br />

Yapay biomateryaller ise sentetik ya da hayvan ve insan kaynaklı<br />

olarak üretiliyor. Operasyonda kemik tozu, bariyer ve fiksasyon vidaları<br />

kullanılır. Yeni kemik oluşum süreci 6-7 ay kadar sürmektedir, biyouyumu<br />

daha düşüktür. Ancak cerrahi prosedürü daha kolaydır.<br />

Tercih vakanın durumuna ve hekimin deneyimine göre şekillenmektedir.”<br />

şeklinde konuştu.<br />

52


•<br />

•<br />

•<br />

•<br />

53 Ocak / Şubat / Mart 2024


Cilt yenilenmesinin sırrı:<br />

DOKU STIMÜLASYONU<br />

Estetik uygulamaların<br />

önemli bir kısmı,<br />

cildin gençleştirilmesi<br />

ve yeniden<br />

yapılandırılması<br />

üzerine odaklanıyor.<br />

Son dönemlerde,<br />

doku stimülasyonu<br />

yöntemlerinin<br />

oldukça etkili bir rol<br />

oynadığını belirten Dr.<br />

Yasemin Savaş, doku<br />

stimülasyonunun,<br />

cilt altındaki<br />

kolajen ve elastin<br />

üretimini artırarak<br />

cildin sıkılaşmasını,<br />

gençleşmesini ve daha<br />

sağlıklı bir görünüm<br />

kazanmasını sağladığını<br />

söylüyor.<br />

E<br />

STETIK<br />

dünyasında her<br />

geçen gün yeni<br />

teknolojiler ve<br />

yöntemler geliştiriliyor.<br />

Bunlardan biri de doku<br />

stimülasyonu olarak<br />

adlandırılan yöntem. Cildin<br />

yeniden yapılandırılması<br />

ve gençleştirilmesi üzerine<br />

odaklanan bu tekniğin,<br />

kolajen ve elastin üretimini<br />

artırarak cildin doğal güzelliğini<br />

ortaya çıkardığını<br />

söyleyen Kaliteli Yaşam<br />

Kliniği Koordinatörü<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

Dr. Yasemin Savaş, doku<br />

stimülasyonu hakkında<br />

merak edilenleri anlattı.<br />

54


SIKI, GENÇ VE <strong>SAĞLIK</strong>LI<br />

BIR CILDE SAHIP OLMAK<br />

MÜMKÜN<br />

Özellikle kadınların gençlik ve güzellik arayışında olduğu günümüzde,<br />

yaşlanma belirtilerini gidermek, cilt sıkılığını artırmak ve gençleşmek<br />

isteyenler için popüler bir seçenek haline gelen doku stimülasyonu,<br />

yaş veya genetik faktörlerin yanı sıra güneş, sigara, yanlış ürün<br />

veya uygulama gibi dış etkenlere maruz kalan ciltlerde yaşlanma<br />

belirtilerini erken dönemde önlemek için tercih edilebiliyor.<br />

Doku stimülasyonunun, medikal estetik hekimleri tarafından uygulanan<br />

bir tedavi yöntemi olduğunun altını çizen Dr. Yasemin Savaş,<br />

“Bu yöntemde, cildin altına cildin ihtiyacı olan peptit, vitamin, amino<br />

asit ve hyaluronik asit karışımlarının enjekte edilerek cilt dokusunun<br />

yenilenmesi ve canlanması, DNA hasarının onarımı sağlanır. Bu enjeksiyonlar,<br />

cildin içine yerleştirildiğinde kolajen ve elastin üretimini<br />

tetikler, böylece cilt daha sıkı, genç, parlak ve sağlıklı bir görünüm<br />

kazanır.” açıklamasını yapıyor.<br />

DOKU STIMÜLASYONU<br />

CILT KALITESINI ARTIRIYOR<br />

Dr. Yasemin Savaş, doku stimülasyonu tedavisinin genellikle kısa<br />

süreli bir işlem olduğunu söylüyor. Yani uygulamanın ardından<br />

hastalar hemen günlük yaşamlarına dönebiliyor. Etkisinin 3-5 gün<br />

içinde görülmeye başladığını söyleyen Dr. Savaş, 15’inci günden<br />

sonra etkisinin tamamen ortaya çıktığını ve yaklaşık 4 ay kadar<br />

devam ettiğini de sözlerine ekliyor.<br />

Dr. Savaş uygulamayı şöyle anlatıyor:<br />

“Uygulamada micro iğneler ve kanüller kullanılıyor. Kullanılan<br />

temel bileşen ise, cildin taşıyıcı kolonları kolajen liflerini besleyen,<br />

destekleyen, nemlendiren harç maddesi hiyalüronik asit. Cildin<br />

ihtiyaçlarına göre hiyalüronik aside ek olarak özel cilt canlandırıcı<br />

aktif bileşen içeren vitamin, antioksidan, amino asit, peptit, mineral,<br />

büyüme faktörleri gibi karışımlar da kullanılabiliyor.<br />

Cildine yatırım yapmak isteyenler için ideal bir uygulama. Yaklaşık<br />

10 dakika süren bu uygulama cilt kalitesini artırarak yeni<br />

kolajen üretimini destekliyor, yeni damar oluşumunu ve cildin<br />

beslenmesini sağlıyor, cildi nemlendiriyor, sıkılaştırıyor ve taze<br />

bir görüntüye kavuşturuyor. Aynı zamanda yaşlanma etkilerini<br />

geciktiriyor. Yüz şeklinde, ifade ya da mimiklerde değişikliğe yol<br />

açmıyor. Tedavi sonrasında ciltteki iyileşme süreci başlıyor ve<br />

zamanla daha genç ve sağlıklı bir görünüm elde ediliyor. Ancak,<br />

en iyi sonuçlar için düzenli olarak belirlenen aralıklarla tekrarlanmasını<br />

öneriyoruz.”<br />

FARKLI YAŞ GRUPLARINDA<br />

UYGULANABILIYOR<br />

Yaşlanmaya karşı önlem almak, güneş ışınları, kirlilik gibi çevresel<br />

faktörlerin zararlı etkilerinden korunmak, hasar görmüş cildini<br />

onarmak, yenilemek ve yaşlanmanın etkilerini azaltmak isteyenlerin<br />

başvurabileceği doku stimülasyonu tedavisi bu yönüyle farklı<br />

yaş gruplarında uygulanabiliyor.<br />

Uygulama sıklığı ile sayısının kişiye ve cilde özel olup, cilt tipi, cilt<br />

yaşı, cilt kalitesi, kişinin yaşam alışkanlıkları, sosyal yaşantısı ve<br />

benzeri parametrelere göre planlandığını söyleyen Dr. Yasemin<br />

Savaş, şu hatırlatmayı yapıyor:<br />

“Bununla birlikte, şunu asla unutmamalıyız ki her zaman kombine,<br />

tamamlayıcı tedaviler daha etkili ve sonuçları daha uzun<br />

sürelidir. Yaşam şekli ve genetik faktörler uygulamanın etkilerinin<br />

kalıcılığı üzerinde belirleyici bir rol oynar. Olağanüstü sonuç veren<br />

hiçbir tekli tedavi yöntemi yoktur.”<br />

“Cildine yatırım yapmak isteyenler için ideal<br />

bir uygulama. Yaklaşık 10 dakika süren bu<br />

uygulama cilt kalitesini artırarak yeni kolajen<br />

üretimini destekliyor, yeni damar oluşumunu ve<br />

cildin beslenmesini sağlıyor, cildi nemlendiriyor,<br />

sıkılaştırıyor ve taze bir görüntüye kavuşturuyor.<br />

Aynı zamanda yaşlanma etkilerini geciktiriyor.<br />

Yüz şeklinde, ifade ya da mimiklerde değişikliğe<br />

yol açmıyor. Tedavi sonrasında ciltteki iyileşme<br />

süreci başlıyor ve zamanla daha genç ve sağlıklı<br />

bir görünüm elde ediliyor.”<br />

55 Ocak / Şubat / Mart 2024


Kronik yorgunluğa yol açan 10 önemli etken!<br />

KRONİK YORGUNLUKTAN<br />

KURTULMANIN<br />

8 PÜF NOKTASI!<br />

Günde yedi-sekiz saat uyumanıza rağmen<br />

yataktan dinlenememiş olarak kalkıyor, gün içinde<br />

kendinizi çok halsiz ve mutsuz hissediyor, en basit<br />

fiziksel uğraşta takatsiz kalıyor, dün ne yediğinizi<br />

bile hatırlamıyor, odaklanmakta zorluk mu<br />

yaşıyorsunuz? Üstelik bu ve benzeri sorunlar en az<br />

altı aydır peşinizi bırakmıyor mu? Kronik Yorgunluk<br />

Sendromu sizin de kapınızı çalmış olabilir!<br />

F<br />

ONKSIYONEL Tıp çalışmaları yürüten Acıbadem<br />

Fulya Hastanesi Uzmanı Dr. Aynur<br />

Ketene Kronik Yorgunluk Sendromunun<br />

son yıllarda görülme sıklığının hızla yaygınlaştığını<br />

belirterek “Eğer sağlık kontrollerinizi düzenli<br />

yaptırıyorsanız ve herhangi bir hastalık tespit edilmemesine<br />

rağmen geçmeyen bir yorgunluk sorunu<br />

yaşıyorsanız nedeni Kronik Yorgunluk Sendromu olabilir”<br />

diyor. Günümüzde yanlış yaşam alışkanlıklarının<br />

yanı sıra çevresel faktörlerin de bu soruna yol açtığını<br />

belirten Dr. Ketene, ancak umutsuzluğa kapılmamak<br />

gerektiğini çünkü tedavinin mümkün olduğunu söylüyor.<br />

Dr. Aynur Ketene, kronik yorgunluğa yol açan<br />

etkenleri sıraladı, kronik yorgunluk sendromundan<br />

kurtulmaya yönelik 8 etkili öneri ve uyarıda bulundu.<br />

“Eğer sağlık kontrollerinizi düzenli<br />

yaptırıyorsanız ve herhangi bir hastalık<br />

tespit edilmemesine rağmen geçmeyen bir<br />

yorgunluk sorunu yaşıyorsanız nedeni Kronik<br />

Yorgunluk Sendromu olabilir”<br />

Dr. Aynur Ketene<br />

Acıbadem Fulya Hastanesi Uzmanı<br />

AKDENIZ DIYETI UYGULAYIN<br />

Kronik yorgunluk altta yatan pek çok sorunun değerlendirilmesi<br />

gereken komplike bir süreçtir. Ancak burada<br />

sindirim sisteminin dinlenmeye ihtiyacı olduğu<br />

unutulmamalıdır.<br />

Sorunun kaynağı tam olarak teşhis edilemediyse<br />

sindirim sistemine bakmak ve dolayısıyla beslenme<br />

düzenini iyileştirmek gerekir. Beslenme düzeninizi<br />

Akdeniz diyetine uygun yani taze mevsim sebze ve<br />

meyveleri, baklagiller, kaliteli proteinler (et, balık, yumurta),<br />

omega 3’den zengin fırında balık, soğuk sıkım<br />

zeytinyağı, avokado yağı ve çörekotu yağı gibi sağlıklı<br />

yağlardan zengin olacak şekilde düzenleyin.<br />

56


gibi vücudun işleyişini bozan vitamin-mineral<br />

ve mikrobesin eksiklikleri de zemin<br />

hazırlamaktadır. D vitamini sentezlemek<br />

için ultraviole B ışınlarının hakim olduğu<br />

öğle saatlerinde güneş ışınlarının dik geldiği<br />

zamanda 15-20 dakika güneşlenebilirsiniz.<br />

Bunu yaptığınızda ertesi güne<br />

kadar sabunlanmamaya özen gösterin.<br />

İŞLENMIŞ, HAZIR<br />

GIDALARDAN KAÇININ<br />

Toksinlerden kendinizi korumak için<br />

işlenmiş karbonhidrat ve şeker içeren hazır,<br />

katkı maddeli, paketli gıdalardan ve<br />

bol tuz ve yağ içeren cips, kraker, bisküvi<br />

gibi atıştırmalıklardan uzak durun.<br />

HER GÜN EN AZ 8 SAAT VE<br />

KALITELI UYUYUN<br />

En geç saat 23:00’da uykuya dalmış<br />

olmak kaydıyla, sessiz ve karanlık ortamda<br />

en az 8 saat deliksiz uyuyun. Çünkü<br />

uyku sırasında salgılanan melatonin<br />

vücudu temizleyip, dinlenmiş uyanmamızı<br />

sağlayan güçlü bir antioksidan<br />

hormondur. Yatmadan 2 saat önce cep<br />

telefonlarını kapatmak, akşamları bir bardak<br />

melisa çayı ya da papatya çayı gibi<br />

rahatlatıcı çaylardan tüketmek de rahat<br />

bir uyku uyumanızı sağlayacaktır.<br />

MUTLAKA<br />

EGZERSIZ YAPIN<br />

Düzenli egzersiz ile sürdürülen aktif bir<br />

yaşam hem vücudumuza hem de zihnimize<br />

iyi gelir. Eğer kronik yorgunluğunuz<br />

varsa egzersiz yapma düşüncesi bile<br />

size çok zor geliyor olabilir ama aslında<br />

egzersiz bedeninizi canlandırır ve harekete<br />

geçirir. Egzersizle birlikte endorfin<br />

hormonu salgılanır ve endorfin doğal<br />

bir ağrı kesici işlevi görür. O nedenle her<br />

gün mutlaka en az 30 dakika olmak<br />

üzere yürüyüş yapın. Mümkün oldukça<br />

toprağa basarak negatif iyon alın.<br />

SIGARA VE ALKOLDEN<br />

KAÇININ<br />

Alkol ve sigaradan kaçının. Kimyasal deterjanlar,<br />

florlu diş macunları ve parfüm<br />

gibi kozmetiklerden mümkün olduğunca<br />

uzaklaşın. Klorla dezenfekte edilen<br />

havuzlarda uzun süre yüzmemek de bağışıklık<br />

sisteminizi daha güçlü tutmanıza<br />

fayda sağlayacaktır.<br />

ÖĞLE SAATLERINDE<br />

GÜNEŞLENIN<br />

Kronik yorgunluğun ortaya çıkmasına;<br />

altta yatan hastalıklar neden olabileceği<br />

DOKTOR KONTROLLERINIZI<br />

AKSATMAYIN<br />

Dr. Aynur Ketene “Doktor kontrollerinizi<br />

aksatmayın ve herhangi bir kronik hastalığınız<br />

varsa doktor önerisi olmadan<br />

tedavinizi kesinlikle yarıda bırakmayın.<br />

İyi bir sindirim ve emilim sistemi için<br />

gerekmedikçe antibiyotik ve mide ilacı<br />

kullanmayın. Kullanılan diğer ilaçları ve<br />

yan etkilerini de gözden geçirebilirsiniz.<br />

Örneğin; antidepresan gibi bazı ilaçlar<br />

vücutta fazlaca magnezyum tüketilmesine<br />

neden olur. Bu nedenle zindelik hissi<br />

veren ve kasları güçlendiren magnezyumu<br />

yeterince aldığınızdan emin olun.<br />

Gerekli testleri yaptırdıktan sonra doktorunuzun<br />

önerisiyle vitamin ve mineral<br />

takviyesi kullanabilirsiniz” diyor.<br />

BAĞIRSAK SAĞLIĞINIZI<br />

KORUYUN<br />

‘İkinci beyin’ olarak adlandırılan bağırsaklarda<br />

gelişen sorunlar da kronik yorgunlukla<br />

ilişkili olabilir. Şişkinlik, gaz, kabızlık<br />

ve ishal yaşamayacak şekilde mide ve<br />

bağırsak sağlığına dikkat etmek gerekir.<br />

Şişkinlik, yorgunluk, karın ve baş ağrısı<br />

gibi semptomlar geçirgen bağırsağın en<br />

yaygın belirtileridir. Eğer varsa geçirgen<br />

bağırsak sendromu tedavi edilmelidir.<br />

KRONIK YORGUNLUĞA YOL<br />

AÇAN 10 ÖNEMLI ETKEN!<br />

Fonksiyonel Tıp çalışmaları yürüten Dr. Aynur Ketene,<br />

kronik yorgunluğun altında yatan 10 temel etkeni şöyle<br />

sıralıyor;<br />

1. Hazır paketli, katkı maddeli gıdaların aşırı tüketilmesi<br />

2. Manyetik alanlara ve toksinlere bolca maruz kalınması<br />

3. Gece 23’den sonra hala uyanık olmak, yetersiz ve kalitesiz<br />

uyku<br />

4. Stresin yönetilememesi,<br />

5. Spordan uzak, hareketsiz bir yaşam tarzı<br />

6. Toprakta suni gübreler nedeniyle minerallerin azalması,<br />

hibrit tohumlar kullanılması<br />

7. Gıdaların soğuk hava depolarında kimyasallar ilave<br />

edilerek uzun süre bekletilmesi<br />

8. Tüm bunların neticesinde kişilerde sindirim ve emilim<br />

sorunları görülmesi,<br />

9. Kansızlık, tiroit hastalıkları, insülin direnci gibi metabolik<br />

bozukluklar ve vücuttan toksin atılımını zorlaştıran karaciğer<br />

yağlanması<br />

10. Bağışıklık sisteminin düşük olması<br />

57 Ocak / Şubat / Mart 2024


Öksürük 3 haftadan fazla sürerse…<br />

ÖKSÜRÜK CİDDİ<br />

HASTALIKLARIN<br />

HABERCİSİ OLABİLİR!<br />

Kış mevsiminde sıkça görülen soğuk algınlığı, Covid-19 ve bronşit<br />

gibi viral etkenlerin sebep olduğu solunum yolu enfeksiyonlarının<br />

en yaygın görülen belirtisi, öksürük oluyor.<br />

YLE KI doğal seyrinde, ilk<br />

Ö48 saatte, hastaların yaklaşık<br />

yüzde 85’inde öksürük gelişiyor.<br />

Soğuk havalarda viral bir enfeksiyondan<br />

kurtulup diğerine<br />

yakalanabildiğimiz gibi, bu enfeksiyonların<br />

üzerine eklenen sinüzit ve bronşit gibi<br />

bakteriyel enfeksiyonlar da öksürükle<br />

seyreden uzamış şikayetlere yol açabiliyor.<br />

Dolayısıyla kış aylarında hekimlere en<br />

sık başvuru nedenleri arasında yer alan<br />

öksürük, bazen haftalarca dinmeyebiliyor.<br />

Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak,<br />

Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr.<br />

Artunç Kaan Turanoğlu, öksürüğün basit<br />

bir üst solunum yolu enfeksiyonunda<br />

görülen şikayetin yanı sıra ciddi bir hastalığın<br />

habercisi de olabileceğine dikkat<br />

çekerek, “Kış aylarında, viral solunum<br />

yolu enfeksiyonları sonrası sinir liflerinde<br />

artan hassasiyet nedeniyle kişi sağlıklı<br />

iken soğuk kuru hava bile öksürük etkeni<br />

olabilir. Ancak öksürüğü ‘kış mevsiminde<br />

normaldir’ düşüncesiyle önemsememek<br />

bazı ciddi hastalıkların<br />

tanı ile tedavisinde gecikmelere<br />

yo açabilir. Ayrıca erken<br />

döneminde sebebi tespit<br />

edilmeden hemen öksürük<br />

refleksini baskılayıcı ilaçlar<br />

kullanarak öksürük yakınmasından<br />

kurtulmaya<br />

çalışmak da tanı ile tedavide<br />

gecikmelerin yanı<br />

sıra altta yatan hastalığın<br />

ağırlaşmasına sebep olabilir.<br />

Dr. Artunç Kaan Turanoğlu<br />

Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak,<br />

Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı<br />

Öksürüğe yol açan hastalığa<br />

yönelik uygulanan tedavi<br />

dışında; bol sıvı tüketmek,<br />

alerjenlerden kaçınmak,<br />

reflü mevcutsa diyete dikkat<br />

etmek ve ihtiyaç halinde<br />

hekimin önerdiği öksürük<br />

kesici ürünleri kullanmak,<br />

bu dönemin daha konforlu<br />

geçirilmesini sağlar.<br />

58


Dolayısıyla üç hafta geçmesine rağmen<br />

öksürük dinmemiş ise veya süre dikkate<br />

alınmaksızın kanlı öksürük, nefes darlığı,<br />

ateş ile balgam gibi sorunlar varsa, hemen<br />

hekime başvurulmalıdır” diyor.<br />

BU ŞIKAYETLERINIZDE<br />

ZAMAN KAYBETMEYIN!<br />

Öksürük hava yolumuzu korumak amacıyla<br />

çalışan ve hayati öneme sahip bir refleks<br />

mekanizması. Yabancı bir cisim kaçtığında<br />

hava yolunun açılmasını sağlıyor<br />

veya özellikle kış aylarında yaygın görülen<br />

enfeksiyonların varlığında artan tıkayıcı<br />

mukusu hava yolundan temizlemeye yardımcı<br />

oluyor. Genellikle kısa süreli olsa da,<br />

bazı durumlarda inatçı oluyor ve haftalar,<br />

hatta aylarca sürebiliyor. Balgamlı veya<br />

kanlı öksürük, özellikle gece ve istirahat<br />

halinde olan nefes darlığı, ses kısıklığı, yutma<br />

güçlüğü, kilo kaybı, bacaklarda artan<br />

şişlik ile ateş gibi sistemik şikayetlerde<br />

dikkatli olmak gerekiyor. Zira bu hastalıklar<br />

zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonları,<br />

kalp-damar hastalıkları ve kanser gibi<br />

ciddi sorunların habercisi olabiliyor.<br />

SÜRESI VE ÖZELLIĞI<br />

DIKKATE ALINIYOR<br />

Öksürük yakınması olan hastanın ayırıcı<br />

tanısını yaparken öksürüğün süresi ve<br />

karakteri (balgamlı ya da kuru), eşlik eden<br />

diğer yakınmaların varlığı oldukça önem<br />

taşıyor. Yetişkinlerde öksürük, süresine<br />

göre akut (3 haftaya kadar), subakut (3-8<br />

hafta arası) ve kronik (8 haftadan uzun)<br />

olarak 3 gruba ayrılıyor. Çocuklarda ise<br />

4 haftadan uzun süren öksürük kronik<br />

öksürük olarak kabul ediliyor. Tedavi<br />

kılavuzları, 3 hafta sonrasında belirgin<br />

enfeksiyon nedeni mevcut değilse, 8 hafta<br />

beklenmeden öksürüğün kronik olarak<br />

kabul edilerek tetkik edilmesi önerisinde<br />

bulunuyor.<br />

TEDAVI NEDENE GÖRE<br />

PLANLANIYOR<br />

Öksürük bir hastalık değil, pek çok hastalıkta<br />

görülebilen bir şikayet. Kulak, Burun<br />

ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Artunç<br />

Kaan Turanoğlu, bu nedenle tedavinin<br />

öksürüğe sebep olan hastalığa özgü<br />

planlandığını belirterek, sözlerine şöyle devam<br />

ediyor: “Öksürüğe yol açan hastalığa<br />

yönelik uygulanan tedavi dışında; bol sıvı<br />

tüketmek, alerjenlerden kaçınmak, reflü<br />

mevcutsa diyete dikkat etmek ve ihtiyaç<br />

halinde hekimin önerdiği öksürük kesici<br />

ürünleri kullanmak, bu dönemin daha<br />

konforlu geçirilmesini sağlar. Hastalığın tedavi<br />

edilmesiyle birlikte öksürük yakınması<br />

da geçer. Tüm yaygın ve nadir sebepler<br />

dışlandıktan sonra ‘açıklanamayan öksürük’<br />

tanısı da konulabilir. Bu hastalarda<br />

hayat kalitesini etkileyen bir durum söz<br />

konusu ise yan etki profili düşük öksürük<br />

kesici ilaçlar ve solunum yolu egzersizleri<br />

tedavide değerlendirilebilir”<br />

ÖKSÜRÜĞÜN<br />

PEK ÇOK<br />

SEBEBI<br />

OLABILIYOR!<br />

Kış aylarında öksürük en sık viral<br />

üst solunum yolu enfeksiyonları<br />

(soğuk algınlığı, grip vb.), alt<br />

solunum yolu enfeksiyonları<br />

(akut bronşit vb.), mevcut kronik<br />

akciğer hastalıklarının (astım,<br />

kronik bronşit, bronşektazi<br />

vb.) alevlenmeleri ve çevresel<br />

sebeplerle (hava kirliliği, hava yolu<br />

irritanlarına artmış maruziyet)<br />

görülüyor. Bu etkenlerin yanı<br />

sıra aşağıda yer alan sorunlar da<br />

öksürük sebebi olabiliyor.<br />

• Zatürre<br />

• Akciğer pıhtısı (pulmoner<br />

tromboemboli)<br />

• Kalp yetmezliği<br />

• Üst hava yolu öksürük sendromu<br />

(geniz akıntısı sendromu-alerjik/<br />

nonalerjik rinit-kronik sinüzit)<br />

• Gastroözefageal veya boğaz<br />

reflüsü<br />

• Eozinofilik bronşit<br />

• İlaçlar (hipertansiyon tedavisinde<br />

kullanılan bazı ilaçlar)<br />

• Sigara kullanımı ve dumanına<br />

maruz kalmak<br />

• Nadiren hava yolu kanserleri,<br />

kalp yetmezliği, verem, yutma<br />

fonksiyon bozuklukları ve<br />

psikolojik sebepler<br />

59 Ocak / Şubat / Mart 2024


DEPREM GÜVENLİĞİ Mİ? ERİŞİLEBİLİR KONUT MU?<br />

INŞAAT SEKTÖRÜNÜN BELIRSIZ GELECEĞI<br />

Röportaj : Başak Sırakaya<br />

Konuk : Kadim Gayrimenkul ve İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Oğuz<br />

TÜRKIYE<br />

EKONOMISININ<br />

LOKOMOTIF<br />

SEKTÖRLERINDEN<br />

BIRI OLAN INŞAAT<br />

SEKTÖRÜ, SON<br />

YILLARDA BIRÇOK<br />

SORUNLA KARŞI<br />

KARŞIYA. BU<br />

RÖPORTAJDA KADIM<br />

GAYRIMENKUL VE<br />

İNŞAAT YÖNETIM<br />

KURULU BAŞKANI<br />

HÜSEYIN OĞUZ ILE<br />

SEKTÖRÜN GÜNCEL<br />

DURUMUNU VE<br />

ÇÖZÜM ÖNERILERINI<br />

KONUŞTUK.<br />

aşak Sırakaya: Hüseyin<br />

Bey, inşaat sektörünün<br />

şu anki durumunu nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Hüseyin Oğuz: Sektör,<br />

birçok açıdan zor bir dönemden<br />

geçiyor. En önemli sorunlardan<br />

biri, inşaat maliyetlerinin dengesiz<br />

ve belirsiz olması. Hammadde<br />

fiyatlarındaki dalgalanmalar, döviz<br />

kurundaki artışlar ve enflasyon,<br />

maliyetleri sektörü öngörülemez<br />

hale getiriyor ve yatırımları olumsuz<br />

etkiliyor. Kredilerin daralması da<br />

sektördeki likiditeyi düşürüyor.<br />

Belediye, iskân ve istimlak sorunları<br />

da bürokratik engeller oluşturuyor.<br />

Depremden kaynaklanan hasarlar<br />

ve yeni deprem yönetmeliği de ek<br />

maliyetler yaratıyor.<br />

Başak Sırakaya: Bir diğer önemli<br />

sorun da kredilerin daralması.<br />

Yüksek faiz oranları ve bankaların<br />

kredi musluklarını kısması,<br />

sektördeki likiditeyi azaltıyor.<br />

Özellikle küçük ve orta ölçekli<br />

müteahitler bu durumdan oldukça<br />

olumsuz etkileniyor.<br />

Hüseyin Oğuz: Evet, kredilerin<br />

daralması sektördeki daralmanın en<br />

önemli nedenlerinden biri. Merkez<br />

Bankası’nın faiz oranlarını artırması,<br />

kredi faizlerinin de yükselmesine<br />

yol açtı. Bu da ev kredisi ve mortgage<br />

ödemelerini artırdı ve birçok<br />

60


AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK VE<br />

DÜRÜSTLÜK MÜŞTERILERIMIZIN<br />

BIZE DUYDUKLARI GÜVENI<br />

DOĞURAN EN TEMEL<br />

ÖZELLIKLERIMIZDIR.<br />

kişi için bu kredileri kullanılamaz hale getirdi.<br />

Sektörün açmazlarından biri haline gelen<br />

mortgage kredileri artık kullanılamamaktadır.<br />

Bu sebeple de kredi ile ev alma hayali vatandaşlarımız<br />

için hayal oldu.<br />

Başak Sırakaya: Depremler de sektör<br />

üzerinde büyük bir etki yarattı. Deprem<br />

nedeniyle oluşan sorunlar sadece can ve<br />

mal kaybıyla sınırlı kalmadı, aynı zamanda<br />

inşaat sektörünü de derinden sarstı. Yeni<br />

binalarda depreme dayanıklılık önlemleri<br />

artarken, eski binaların dönüşümü de<br />

önemli bir sorun olarak ortaya çıktı.<br />

Hüseyin Oğuz: Doğru. Depremler bize binaların<br />

sağlamlığının ne kadar önemli olduğunu<br />

bir kez daha gösterdi. Deprem yönetmeliklerindeki<br />

belirsizlikler de sorunları arttırmaktadır.<br />

Devletin bu konuda gerekli düzenlemeleri<br />

yapması ve depreme dayanıklı binaların inşasını<br />

teşvik etmesi gerekiyor.<br />

Deprem bölgelerinde yapılan TOKİ inşaatlarındaki<br />

işçi sorunlarını da beraberinde başka<br />

sorunlar getirdi. Acil yapı stoğunu arttırmak<br />

isteyen TOKİ işçi sorunu oluşturmuştur. Özel<br />

sektör işçi bulmakta zorlanmaktadır.<br />

Başak Sırakaya: Devletin vergisel<br />

düzenlemeleri de sektörü etkileyen<br />

faktörlerden biridir. Bu konudaki<br />

düşünceleriniz neler?<br />

Hüseyin Oğuz: Devletin inşaat sektörünü<br />

desteklemek için bazı vergisel düzenlemeler<br />

yapması yararlı olacaktır. Örneğin, betonarme<br />

ve apartman tipi binalar yerine taş ve<br />

geleneksel inşaat teknikleri teşvik edilebilir.<br />

Bu sayede hem daha sağlam binalar inşa edilebilir<br />

hem de tarihi ve kültürel değerlerimiz<br />

korunabilir.<br />

Başak Sırakaya: Trafik sorunu da şehirlerde<br />

yaşayan insanların en büyük problemlerinden<br />

biri. Bu konuda ne gibi çözümler<br />

önerilebilir?<br />

Hüseyin Oğuz: Trafik akışını rahatlatmak için<br />

her mahalleye otopark yapılması için ruhsat<br />

verilmesi çözüm olabilir. Bu sayede araçlar<br />

park sorunu yaşamadan park edebilecek ve<br />

trafik de rahatlayacaktır.<br />

Başak Sırakaya: Son olarak yeşil alanların<br />

artırılmasıyla ilgili düşünceleriniz neler?<br />

Hüseyin Oğuz: Yeşil alanlar şehirlerin nefes<br />

KADIM GAYRIMENKUL VE İNŞAAT HAKKINDA<br />

Seçkin konut projeleri üretmek için yola çıkmış ve kendisine misyon olarak<br />

“İnsanların içinde kendini mutlu huzurlu ve güvende hissedecekleri mekanlar<br />

inşa etmeyi” hedeflemiş bir inşaat firmasıdır.<br />

27 Kadim İnşaatı bazı benzerlerinden ayrılan temel özelliklerinden biri<br />

projelerinde inşaat ve malzeme kalitesi kadar çevresel ve sosyal unsurlara da<br />

son derece önem vermesi ve özenli yaklaşmasıdır.<br />

Öte taraftan müşterilerinin bir an önce evlerine yerleşmelerini sağlamak için<br />

projelerini süratle ve zamanında bitirmek; bu konuda bize duyulan güveni<br />

boşa çıkarmamak yine vazgeçilmez ilkelerimiz arasındadır.<br />

27 Kadim İnşaat, kalite ve müşteri memnuniyeti esaslı, bir ticaret ve hizmet<br />

anlayışını benimsemiştir. Bu anlayış, kaliteyi sadece inşaatta değil, satış ve<br />

hizmet süreçlerini de içine alan bütün kurumsal boyutlarda gerçekleştirmeyi<br />

hedeflemektedir.<br />

Bunu sağlamak için her çalışanımız, işini sahiplenmek, sorumluluk almak,<br />

inisiyatif kullanmak, alanında gerekli bütün bilgi ve becerilere sahip olmak<br />

zorundadır.<br />

Kalite ve hizmet kadar önemli bir değer, onu uygun bir maliyet ve fiyatla<br />

sunmaktır. Bu kendimizden çok müşterilerimiz için duyduğumuz bir<br />

sorumluluk duygusudur.<br />

Açıklık, Şeffaflık ve Dürüstlük müşterilerimizin bize duydukları güveni<br />

doğuran en temel özelliklerimizdir. Tüm iş ve hizmetlerimizde bunu korumak<br />

gerektiğinin bilincindeyiz.<br />

61 Ocak / Şubat / Mart 2024


SEÇKIN KONUT PROJELERI<br />

ÜRETMEK IÇIN YOLA ÇIKMIŞ<br />

VE KENDISINE MISYON<br />

OLARAK “İNSANLARIN IÇINDE<br />

KENDINI MUTLU HUZURLU VE<br />

GÜVENDE HISSEDECEKLERI<br />

MEKANLAR INŞA ETMEYI”<br />

HEDEFLEMIŞ BIR INŞAAT<br />

FIRMASIDIR.<br />

alanlarıdır. Daha fazla ağaçlandırma<br />

yapılması hem şehirlerin havasını<br />

temizleyecek hem de estetik açıdan<br />

daha güzel bir görüntü oluşturacaktır.<br />

Başak Sırakaya: İnşaatlarda en<br />

büyük maliyetin arsa maliyetleri<br />

olduğunu ve özel mülk arsalar<br />

üzerine ev yapma politikasının<br />

dengelenmesi gerektiğini<br />

savunuyorsunuz. Bu konuda biraz<br />

daha açabilir misiniz?<br />

Hüseyin Oğuz: Evet, inşaat maliyetlerinde<br />

en büyük paya sahip olan<br />

arsa fiyatları, konut fiyatlarının yüksek<br />

olmasının en önemli nedenlerinden<br />

biridir. Özellikle şehir merkezlerinde<br />

arsa fiyatları oldukça yüksek ve bu<br />

da konutların da pahalı olmasına yol<br />

açıyor. Devletimizin bu konuda özel<br />

mülk arsalar üzerine ev yapma politikasını<br />

dengelemesi gerekiyor.<br />

Başak Sırakaya: Bu dengeyi nasıl<br />

sağlayabiliriz?<br />

Hüseyin Oğuz: Bunun birden fazla<br />

yolu olabilir. Örneğin, devlet arsa<br />

fiyatlarını kontrol altına almak için<br />

çeşitli düzenlemeler yapabilir. Ayrıca,<br />

şehir merkezlerindeki arsaların daha<br />

yoğun bir şekilde kullanılmasını teşvik<br />

edecek politikalar uygulayabilir.<br />

Özellikle şehir merkezlerindeki arsalar<br />

yıllardan beri atıl durmaktadır. Belediyeler<br />

altyapı hizmetlerini götürdükleri<br />

halde, oradaki özel mülk sahipleri sadece<br />

rant ekonomisine dayalı bir beklenti<br />

içine girmektedirler. Devletimiz,<br />

bunların kullanıma açılması için en<br />

fazla üç yıl içinde faaliyete geçirilmesi<br />

yönünde proje üretmeleri yönünde<br />

çalışma yapılması yönünde uyarılarda<br />

bulunacak mekanizma üretmeli, aksi<br />

takdirde kamulaştırma yoluna gitmelidir.<br />

Bu tip arsalar devletimize ayrıca<br />

yük oluşturmaktadır.<br />

Başak Sırakaya: Bilindiği üzere<br />

evlerdeki vergilerin hemen hepsi<br />

vatandaş tarafından ödeniyor. Bu<br />

konuda ne düşünüyorsunuz?<br />

Hüseyin Oğuz: Evet, evlerdeki<br />

vergilerin büyük bir kısmı vatandaş<br />

tarafından ödeniyor. Özellikle ilk evini<br />

alanlar için bu vergiler oldukça külfetli<br />

olabiliyor.<br />

Başak Sırakaya: Bu kolaylıklar nasıl<br />

sağlanabilir?<br />

Hüseyin Oğuz: Bu konuda çeşitli<br />

modeller uygulanabilir. Örneğin, belirli<br />

bir metrekareye kadar olan evler için<br />

vergi indirimi veya muafiyeti sağlanabilir.<br />

İlk evini edinen insanlara vergi<br />

indirimi veya muafiyeti gibi kolaylıklar<br />

sağlanmalıdır. Örnek verecek olursak,<br />

KDV muafiyeti bunların başında<br />

gelmelidir.<br />

Başak Sırakaya: Birden fazla<br />

evi olan ve kiralama şeklinde<br />

gayrimenkul edinenler için ne<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Hüseyin Oğuz: Birden fazla evi olan<br />

ve kiralama şeklinde gayrimenkul<br />

edinenler için vergi indirimi<br />

veya muafiyeti gibi kolaylıkların<br />

sağlanmasına gerek olmadığını<br />

düşünüyorum. Bu tür edinimler<br />

genelde yatırım amaçlı olmaktadır.<br />

Yatırım amaçlı ev edinenler kiralama<br />

yoluyla gelir elde etmektedirler.<br />

Başak Sırakaya: Teşekkürler<br />

Hüseyin Bey, değerli bilgileriniz için.<br />

Hüseyin Oğuz: Rica ederim.<br />

“Sektör, birçok açıdan zor<br />

bir dönemden geçiyor. En<br />

önemli sorunlardan biri, inşaat<br />

maliyetlerinin dengesiz ve belirsiz<br />

olması. Hammadde fiyatlarındaki<br />

dalgalanmalar, döviz kurundaki<br />

artışlar ve enflasyon, maliyetleri<br />

sektörü öngörülemez hale getiriyor ve<br />

yatırımları olumsuz etkiliyor. Kredilerin<br />

daralması da sektördeki likiditeyi<br />

düşürüyor. Belediye, iskân ve istimlak<br />

sorunları da bürokratik engeller<br />

oluşturuyor. Depremden kaynaklanan<br />

hasarlar ve yeni deprem yönetmeliği<br />

de ek maliyetler yaratıyor.”<br />

62


63 Ocak / Şubat / Mart 2024


ECZACI-HOMEOPAT<br />

EZGİ NEVÇEHAN:<br />

D VİTAMİNİ Mİ D<br />

HORMONU MU? OLMAZSA<br />

OLMAZLARDAN D<br />

VİTAMİNİNİN FAYDALARI<br />

SAYMAKLA BİTMİYOR!<br />

Vücudumuz için D vitamininin çok önemli<br />

olduğunun altını çizen Eczacı-Homeopat Ezgi<br />

Nevçehan, “D vitamininin en önemli işlevlerinden<br />

biri bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Kemik<br />

sağlığını destekler ve kemik sağlığı için hayati<br />

olan kalsiyum ve fosfor gibi iki mineralin<br />

emilimini sağlar. Zihin gelişimi için önemlidir. D<br />

vitamini eksik bireylerde bu eksikliğin giderilmesi<br />

kaygı ve depresyonun önemli ölçüde iyileştiğini<br />

göstermektedir.” dedi.<br />

BIZLER duygularımızı karşı tarafa iletmekte zaman zaman zorlansak<br />

da beynimiz ve bedenimiz bu işi çok başarılı bir şekilde<br />

gerçekleştirmektedir. Hormonlarımız bedenin işleyişi dışında<br />

hissettiklerimizden ve duygularımızdan sorumludur. D vitamini<br />

bu sistemin en önemli parçasıdır.<br />

D VİTAMİNİ Mİ HORMONU MU?<br />

Ezgi Nevçehan / Eczacı-Homeopat<br />

“D Vitamini mi hormonu mu? Şaşırtıcı gelse de bu vitamin aslında bir<br />

hormondur. Cildimiz güneşe maruz kaldığında kolesterolden üretilen bir<br />

steroid hormondur” diyen Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan, “Bununla<br />

birlikte, günümüzde ofiste çalışma ortamı, evde geçirilen vakit ve kışın<br />

güneşin yetersizliği dolayısıyla, güneşi genellikle yetersiz alıyoruz. Bu<br />

“D vitamini eksikliğinin saptanmasının en iyi yolu serum 25(OH)D3<br />

düzeyine bakmaktır. D vitamini eksikliği 20 ng/mL’den az, D vitamini<br />

yetersizliği ise 30 ng/mL’den az olarak tanımlanmaktadır”<br />

64


sebeple danışanlarıma yeterli<br />

derecede bu vitamini alabilmek<br />

için D vitaminini yediklerinden<br />

(örneğin; somon, yumurta sarısı,<br />

semiz otu, tatlı patates, mantar...<br />

gibi) veya takviyelerden tamamlamaları<br />

gerektiğini tavsiye ederim.”<br />

yorumunda bulundu.<br />

D VİTAMİNİ NEDEN<br />

İNSAN VÜCUDU İÇİN<br />

ÖNEMLİDİR?<br />

“Günümüzde ofiste<br />

çalışma ortamı, evde<br />

geçirilen vakit ve kışın<br />

güneşin yetersizliği<br />

dolayısıyla, güneşi<br />

genellikle yetersiz<br />

alıyoruz. Bu sebeple<br />

danışanlarıma<br />

yeterli derecede bu<br />

vitamini alabilmek<br />

için D vitaminini<br />

yediklerinden<br />

(örneğin; somon,<br />

yumurta sarısı, semiz<br />

otu, tatlı patates,<br />

mantar...gibi)<br />

veya takviyelerden<br />

tamamlamaları<br />

gerektiğini tavsiye<br />

ederim.”<br />

D vitamininin insan vücudu açısından<br />

önemi konusunda Nevçehan,<br />

“En önemli işlevlerinden biri bağışıklık<br />

sistemini güçlendirmektir.<br />

Kemik sağlığını destekler ve kemik<br />

sağlığı için hayati olan kalsiyum ve<br />

fosfor gibi iki mineralin emilimini<br />

sağlar. Zihin gelişimi için önemlidir,<br />

D vitamini eksik bireylerde bu<br />

eksikliğin giderilmesi kaygı ve<br />

depresyonun önemli ölçüde iyileştiğini<br />

göstermektedir. D vitamini<br />

kullanırken vücudunuzda yeterli<br />

miktarda magnezyum ve K vitamini<br />

olduğuna dikkat etmelisiniz.<br />

Kullanmadan önce doktorunuza<br />

ve eczacınıza mutlaka danışın.”<br />

ifadesini kullandı.<br />

D VİTAMİNİ<br />

YETERSİZLİĞİ VE<br />

DEPRESYON: NE<br />

YAPABİLİRİZ?<br />

D vitamini yetersizliğinin özellikle<br />

batı toplumlarında yaygın olarak<br />

görülmekte olduğunu kaydeden<br />

Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan,<br />

“D vitaminin birçok kronik hastalığın<br />

ilerlemesinde rolü olduğu<br />

bilinmektedir. Serum D vitamininin<br />

düşük olması depresyon, anksiyete<br />

ve stres ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir.<br />

Dünya Sağlık Teşkilatı<br />

(WHO) verilerine göre depresyon<br />

tedavisinde başarı oranı %60-<br />

80’dir. Ancak depresyonu olan<br />

kişilerin %25’ten daha azı tedavi<br />

görmektedir. İlaç tedavisini bırakanlarda,<br />

depresyonun tekrarlama<br />

oranı daha yüksektir. Depresyon<br />

ve diğer mental bozukluklarda D<br />

vitamini yetersizliğinin saptanması<br />

ve tedavi edilmesi kolay, ucuz ve<br />

etkili bir tedavi yaklaşımı olmasının<br />

yanı sıra yaşam kalitesini de artırmaktadır.<br />

D vitamini eksikliğinin<br />

saptanmasının en iyi yolu serum<br />

25(OH)D3 düzeyine bakmaktır. D<br />

vitamini eksikliği 20 ng/mL’den az,<br />

D vitamini yetersizliği ise 30 ng/<br />

mL’den az olarak tanımlanmaktadır”<br />

dedi.<br />

NELER YAPABİLİRİZ?<br />

Depresyon ve diğer mental hastalıklardan<br />

korunmada açık havada egzersiz yapmak,<br />

gün içerisinde güneşli bir saatte 15 dakika<br />

yürüyüşe çıkmak gerektiğine dikkat çeken<br />

Nevçehan son olarak şu bilgileri verdi: “D<br />

vitamininden zengin veya zenginleştirilmiş<br />

yiyecek ve içecekler tüketmek (Somon,<br />

sardalya, yumurta sarısı, tatlı patates,<br />

mantar, semiz otu, portakal suyu,<br />

maydanoz…), besin destekleri ile D vitamini<br />

düzeyini iyileştirmek, mental sağlığı<br />

iyileştirmenin basit ve en ucuz çözümüdür.<br />

Güneş ışığı, normal serum D vitamini<br />

düzeyini korumak için en etkili araçtır.<br />

Haftada 2-3 kez, kol ve bacaklar açık<br />

olacak şekilde 5-10 dakika güneşlenmek,<br />

D vitamini yetersizliği ve eksikliğinden<br />

korunmak için yararlıdır. Çünkü mutluluğun<br />

formülü güneş ışığında saklı, maalesef kış<br />

boyunca hem kapalı alanlarda uzun süre<br />

kalınması hem hava koşulları nedeniyle<br />

güneş ışından yeterince faydalanamıyoruz.<br />

Depresyon ve D vitamini eksikliği arasındaki<br />

olası ilişki nedeniyle bu bireylerde serum/<br />

plazma D vitamini düzeylerinin belirlenmesi<br />

önerilebilir. D vitamini yetersizliğinin<br />

ülkemiz içinde halen bir halk sağlığı sorunu<br />

olduğu unutulmamalıdır.”<br />

65 Ocak / Şubat / Mart 2024


C VITAMININDE<br />

Altın Standart<br />

Cilt yenileme uzmanı Neostrata, Enlighten serisinin yeni üyesi<br />

15% C Vitamini + PHA Serum ile leke ve renk eşitsizliği sorunlarına karşı<br />

yaşlanma karşıtı profesyonel bakım yaparak cildi aydınlatıyor.<br />

DERMATOLOJI alanındaki 40<br />

yıllık güçlü bilim mirası ile öncü<br />

dermokozmetik markası Neostrata,<br />

Enlighten serisi ile yaşlanma<br />

belirtilerine meydan okurken leke ve renk eşitsizliklerini<br />

eşitleyerek cildi pürüzsüzleştiriyor.<br />

C Vitamini, Retinol ve NeoGlukozamin’in bir<br />

araya geldiği etkili formülüyle daha parlak bir<br />

cilt vadediyor.<br />

GÜNLÜK AYDINLATICI<br />

KONSANTRE<br />

yardımcı olur. PHA ise cilt yüzeyinin nazikçe<br />

soyulmasını sağlar ve Saf C Vitamini cildin<br />

yenilenmiş, taze yüzey hücreleri tarafından<br />

emilebilir hale gelir.<br />

Yaşlanma etkilerine karşı koyarken cildinizi<br />

aydınlatacak Neostrata Enlighten serisine<br />

ulaşabileceğiniz seçkin eczaneler için<br />

www.jnjconsumer.com.tr/tr/markalarimiz/<br />

neostrata/yetkilieczaneler adresini ziyaret<br />

edebilirsiniz.<br />

%15 C Vitamininden gücünü alan güçlü<br />

aydınlatıcı serum, daha etkili sonuçlar<br />

için optimum pH seviyesinde formüle<br />

edilmiştir ve koyu lekeleri, eşit olmayan<br />

cilt tonunu, ve pürüzlü cilt görünümünü<br />

hedeflediği klinik olarak<br />

kanıtlanmıştır. İçerisinde bulunan<br />

antioksidanların kullanımı zaman<br />

içinde çevresel faktörlere karşı<br />

daha iyi bir koruma sağlar, gözle<br />

görülebilir renk eşitsizliklerini azaltmaya<br />

ve cilt tonunu eşitlemeye<br />

Neostrata Hakkında<br />

Neostrata, 1974’teki alfa hidroksi<br />

asitlerin (AHA) ve poli hidroksi asitlerin<br />

(PHA) keşfinin ardından dermatoloji<br />

alanında öncü Dr. Ruey Yu ve Dr. Van<br />

Scott tarafından 1988 yılında New<br />

Jersey, Amerika Birleşik Devletleri’nde<br />

kuruluyor. 2016 yılında Johnson&Johnson<br />

tarafından satın alınan markanın ürünleri<br />

85’ten fazla ülkede satılıyor. 40 yıldır<br />

dermatoloji biliminde glikolik asit gibi<br />

en çok bilinen teknolojileri keşfeden ve<br />

özel patentli cilt yenileme teknolojileri<br />

geliştiren tek dermatolojik marka olan<br />

Neostrata, dermatologlar tarafından<br />

referans haline gelen klinik çalışmalarıyla<br />

her cilt endişesine özel çözümler sunuyor.<br />

66


67 Ocak / Şubat / Mart 2024


ARKA<br />

KAPAK<br />

68

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!