NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 31
Narkoz Sağlık Dergisi 31 sayısı sizlerle....
Narkoz Sağlık Dergisi 31 sayısı sizlerle....
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
KAPAK<br />
1 Ocak / Şubat / Mart 2024
2
3 Ocak / Şubat / Mart 2024
İÇİNDEKİLER<br />
OCAK / ŞUBAT / MART<br />
2024<br />
“SIFIR ATIK”<br />
NAR ATIKLARI<br />
ÜRÜNE<br />
DÖNÜŞÜYOR<br />
8<br />
Nar Atıklarının Ürüne<br />
Dönüşmesi Projesi 2024<br />
yatırım programına girdi.<br />
Oğuzeli Belediye Başkanı<br />
Mehmet Sait Kılıç, Nar<br />
Atıklarının Ürüne Dönüşmesi<br />
Projesi 2024 yatırım<br />
programına girdiğini duyurdu.<br />
4<br />
İÇERİKLER<br />
12<br />
KANSERDE ERKEN<br />
TANI İÇİN DÜZENLİ<br />
KANSER TARAMASI<br />
YAPILMALIDIR<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç<br />
Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Tıbbi<br />
Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa<br />
Yıldırım, kanserin önemli bir halk sağlığı<br />
problemi olmaya devam ettiğini belirterek,<br />
“Kanserde erken tanı için düzenli olarak<br />
kanser taraması yapılmalıdır” dedi.<br />
14<br />
ÇOCUKLARDA<br />
YABANCI CİSİM<br />
YUTULMASI BİR<br />
HALK SAĞLIĞI<br />
SORUNUDUR.<br />
Medical Point Gaziantep<br />
Hastanesi Çocuk<br />
Gastroenterolojisi Uzm. Dr.<br />
Meltem Gülşan çocukluk<br />
çağında yabancı cisim<br />
yutulmasının her yaşta<br />
görülebildiğini, yabancı cisimleri<br />
ağızlarına götürerek tanıma<br />
eğiliminde olan altı ay-beş yaş<br />
arasındaki çocuklarda daha sık<br />
olduğunu kaydetti.<br />
GÖZE DOKUNULMADAN UYGULANAN<br />
LAZER İLE GÖZLÜKLERİNİZDEN<br />
KURTULABİLİRSİNİZ<br />
Gözde miyop,<br />
hipermetrop ve<br />
astigmat olarak<br />
adlandırılan<br />
kırma kusurları,<br />
retraktif cerrahi<br />
ile kalıcı olarak<br />
tedavi<br />
edilebilmektedir.<br />
16<br />
20<br />
MİDE KANSERİ<br />
SİNSİ İLERLİYOR<br />
Gaziantep Özel<br />
ANKA Hastanesi<br />
Gastroentereloji<br />
Cerrahisi Uzmanı<br />
Doç. Dr. Mehmet Ali<br />
Yağcı, dünya çapında<br />
en yaygın<br />
kanserlerden biri<br />
olan mide kanserinin<br />
sinsi ilerlediği<br />
konusunda uyardı.
18<br />
İNSANI YAŞAT Kİ<br />
DEVLET YAŞASIN<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi, Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle<br />
hizmete girdi. Açılış törenine, Sağlık Bakanı<br />
Fahrettin Koca, Hazine ve Maliye Bakanı<br />
Mehmet Şimşek, Ulaştırma ve Altyapı<br />
Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, AK Parti Grup<br />
Başkanvekili Abdulhamit Gül, Cumhurbaşkanlığı<br />
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ile<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
Fatma Şahin ve milletvekilleri katıldı.<br />
İŞİTME VE GÖRME ENGELLİ AİLELERİN<br />
ÇOCUKLARINA ÜCRETSİZ EĞİTİM HİZMETİ!<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, anne babası işitme ve görme engelli olan çocuklara sosyal ve<br />
kişisel gelişimlerini destekleyecek ücretsiz eğitim hizmeti verecek.<br />
22<br />
BÖLGENİN İLK KAPALI<br />
PSİKİYATRİ SERVİSİ<br />
BOSSAN HOSPİTAL’DA<br />
HİZMETE GİRDİ<br />
Bölgede bir ilke imza atılarak,<br />
Bossan hastanesi bünyesinde açılan<br />
kapalı psikiyatri servisi, birçok<br />
psikiyatrik sorunla baş etmekte<br />
zorlanan hastalara umut oluyor.<br />
26<br />
YEŞİLAY<br />
VARSA<br />
HAYAT<br />
VAR<br />
24<br />
34<br />
GAZİANTEP<br />
GASTRONOMİSİ:<br />
ŞEHRE FAYDA MI,<br />
ZARAR MI?<br />
Gaziantep, Gastronomi Şehri ilan<br />
edildiğinden beri gastronomi<br />
turizminde önemli bir ivme<br />
kazandı. Bu konuyu İndex<br />
Ekonomi Bağımsız Denetim A.Ş.<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet<br />
Emin TATLI ile konuştuk.<br />
32<br />
DEPREMDE<br />
YIKILAN BİNALAR<br />
ONARILIR, PEKİ YA<br />
ÜZERİMİZDE<br />
OLUŞAN DERİN<br />
ETKİLER?<br />
Türkiye, çok önemli bir deprem<br />
kuşağı üzerinde yer alıyor.<br />
Depremin binaları yıkmakla<br />
kalmadığını, üzerimizde derin<br />
izler bıraktığını söyleyen<br />
Eczacı-Homeopat Ezgi<br />
Nevçehan, “Travma sonrası stres<br />
bozukluğu (TSSB) olan hastaların<br />
ruh hali bozulabiliyor.<br />
KIZILAY AİLESİ BÜYÜYOR<br />
Türk Kızılay Gaziantep Şube Başkanı<br />
Mustafa Bozgeyik, Gaziantep genelinde<br />
önemli projelere ve çalışmalara imza<br />
attıklarını belirterek düzenlenen<br />
organizasyonlar ile Kızılay ailesinin<br />
sürekli olarak büyüdüğünü söyledi.<br />
KADİM GAYRİMENKUL VE İNŞAAT<br />
YÖNETİM KURULU BAŞKANI<br />
HÜSEYİN OĞUZ<br />
Türkiye ekonomisinin lokomotif<br />
sektörlerinden biri olan inşaat sektörü,<br />
son yıllarda birçok sorunla karşı karşıya.<br />
Bu röportajda Kadim Gayrimenkul ve<br />
İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin<br />
Oğuz ile sektörün güncel durumunu ve<br />
5 çözüm önerilerini konuştuk. Ocak / Şubat / Mart 2024<br />
60<br />
28
Sağlık Dergisi<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />
SORUMLU YAZI İŞLERI MÜDÜRÜ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
HUKUK DANIŞMANI<br />
Av. Yaşar SAĞLAM<br />
Av. Zafer TEMUR<br />
YAYIN KURULU<br />
Dr. Cengiz BAYRAM<br />
Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />
Mehmet Emin TATLI<br />
DİZGİ TASARIM<br />
Atakan CEHRİ<br />
YÖNETİM YERİ<br />
a j a n s<br />
İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />
Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />
Şehitkamil/Gaziantep<br />
BASKI<br />
İHLAS GAZETECİLİK<br />
TEL: 0212 454 30 00<br />
Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />
haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />
alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />
Dergide yer alan köşe<br />
yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />
narkozhaber@hotmail.com<br />
narkozhaber@mynet.com<br />
www.narkozgazetesi.com<br />
Sayı: <strong>31</strong> Yıl: 8<br />
Yerel Süreli Yayın<br />
Narkoz Haber Gazetesi<br />
ücretsiz ekidir.<br />
0 535 511 01 95<br />
0 342 232 42 43<br />
Hastalığı önlemeye yönelik yatırımlar artırılmalı<br />
Sağlık sağlık sağlık…. Önceliğimiz sağlıklı ve mutlu bir yaşam.<br />
Pencereden baktığımızda dünyada en sağlıklı ülkeler arasında nerede olduğumuzu görmek mümkün.<br />
Bir toplum mutluysa sağlıklıdır, gelir ortalaması yüksekse sağlıklıdır, kaliteli besleniyorsa<br />
sağlıklıdır, spor yapıyorsa yaşam kalitesi artar sağlıklıdır.<br />
Toplum olarak yaşam kalitemizi yükseltmek için ne yapıyoruz? Sistem hasta olmadan önce hastalığı<br />
önlemek yerine, hasta olduktan sonra iyileştirme üzerine kurulu çalışıyor.<br />
Tüm dünyada düzen aynı. Çünkü küresel dünyanın en büyük zenginliği hastalar üzerinden kazanıyor<br />
olması. İlaç lobisi bu sistemi hem cazip hale getiriyor hem de düzenin en büyük parçasına<br />
dönüşüyor.<br />
Hal böyleyken birey olarak yapabileceğimiz o kadar çok şey var ki! Beslenme alışkanlıklarımızı<br />
değiştirmeliyiz, sporu alışkanlık haline getirmeliyiz. Doğru ve düzenli beslenmeliyiz. Hastalıkları<br />
önleme çabası önceliğimiz omalıdır. Yaşam kalitemizi toplum olarak iyileştirmeliyiz.<br />
Hastayız…<br />
Hasta bir toplumun mutlu olmasını ve ortalama yaşam süresinin artmasını bekleyemezsiniz.<br />
Hastanelerin yoğun bakımları dolu, aciller dolu… Yıllık ilaç kullanımına bakıyoruz neredeyse<br />
nüfusumuzun % 80’i hasta….<br />
Biz hasta bir toplum olduğumuza üzülmek yerine, açılan hastanelerimize seviniyoruz. Burada bir<br />
terslik var.<br />
Bir ülkede ne kadar çok hastane varsa ve ilaç kullanım oranı ne kadar çok yüksekse o ülkenin<br />
sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz.<br />
Allah eksikliğini vermesin elbette ki sağlık alanında yapılan yatırımlar sevindirici. Ancak bana<br />
göre hastalığı önlemek için yatırımların artırılması gerekiyor.<br />
Mesela okulların kantinleri içler acısı. Çocuklarımız sağlıklı beslenemediği gibi kimyasal madde<br />
katkılı yiyecek ve içecekleri tüketerek her biri gelecekte şeker, tansiyon, obezite, diyabet hastası<br />
adayları haline geliyor.<br />
Peki biz ne yapıyoruz? Hiçbir şey.<br />
Hangimiz sabah güzel uykumuzdan kalkıp yürüyüş yapıyoruz, spor yapıyoruz. Kaçımız düzenli<br />
besleniyoruz veya beslenme alışkanlığımızı değiştiriyoruz.<br />
Biliyorum yaşam koşullarımız zor. Yaşam savaşı verirken, sağılığımıza dikkat etmek olası gözükmüyor.<br />
Dünyanın en sağlıklı ülkeleri listesinde neredeyiz?<br />
2019 Endeksinde ilk 10’da ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri yer aldı. İspanya, İtalya ve İzlanda’yı<br />
Japonya takip etti. Asya’nın en sağlıklı ülkesi olarak öne çıkan Japonya’nın yanı sıra Avustralya,<br />
Singapur, İsrail de ön sıralarda yer aldı.<br />
Birleşmiş Milletler verilerine göre, İspanya, en yüksek yaşam beklentisine sahip Avrupa Birliği<br />
ülkesi. İspanya’da ortalama yaşam beklentisinin 2040’a kadar 86’ya çıkması bekleniyor. Bu durumda<br />
İspanya bu alanda dünya lideri.<br />
Türkiye’de ise erkeklerde 75 yaş, kadınlarda ise 80 yaş.<br />
Sözün kısası her ne olursa olsun Sağlıkta hastalığı önlemeye yönelik yatırımların artırılması<br />
gerekiyor.<br />
HASTA BİR TOPLUM İSTEMİYORUZ… HASTALIĞI ÖNLEYELİM, <strong>SAĞLIK</strong>LI VE MUTLU YAŞAYALIM!<br />
6
7 Ocak / Şubat / Mart 2024
“BURADA ÇIKAN<br />
ÜRÜNLERI MARKA<br />
HALINE GETIRMEK IÇIN<br />
ÇALIŞMALARIMIZ VE<br />
PROJELERIMIZ ARALIKSIZ<br />
DEVAM EDIYOR”<br />
“SIFIR ATIK”<br />
NAR ATIKLARI<br />
ÜRÜNE<br />
DÖNÜŞÜYOR<br />
Nar Atıklarının Ürüne Dönüşmesi Projesi<br />
2024 yatırım programına girdi. Oğuzeli<br />
Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç, Nar<br />
Atıklarının Ürüne Dönüşmesi Projesi 2024<br />
yatırım programına girdiğini duyurdu.<br />
Başkan Kılıç: “Sıfır Atık” vizyonu<br />
kapsamında, Nar Atıklarının Ürüne<br />
Dönüşmesi Projesi Gap İdaresi<br />
tarafından 2024 yatırım programına<br />
girdi. Nar’ın kabuğu, posası ve<br />
çekirdeğinden de faydalanacağımız<br />
projemiz ile nar üreticilerimiz ürünlerinin<br />
değerine değer katacak” dedi.<br />
T<br />
ÜRKİYE’NİN<br />
KÜLTÜR<br />
VE LEZZET<br />
BAŞKENTİ OĞUZELİ<br />
Türk Patent ve Marka Enstitüsüne<br />
coğrafi işaret için<br />
başvurulan Nar, Nar Ekşisi,<br />
Ezo Gelin Çorbası, Ezo Gelin<br />
Bebek ve Kurutmalık Oğuzeli<br />
adına tescillendi. Gaziantep<br />
genelinde en fazla tescilli<br />
ürün Oğuzeli’nde bulunuyor.<br />
Oğuzeli Belediye Başkanı<br />
Mehmet Sait Kılıç, göreve<br />
geldikleri tarih olan 2014<br />
yılından itibaren Oğuzeli’ni tanıtmak,<br />
kalkındırmak, geliştirmek<br />
amacıyla birçok çalışma<br />
yaptıklarının altını çizdi. Kılıç,<br />
“Vatandaşımızın cebine giren<br />
Mehmet Sait Kılıç<br />
Oğuzeli Belediye Başkanı<br />
paranın daha da çoğalması<br />
için burada çıkan ürünleri<br />
marka haline getirmek için<br />
çalışmalarımız ve projelerimiz<br />
aralıksız devam ediyor” dedi.<br />
AMACIMIZ ÜRETEN<br />
ÇİFTÇİMİZİ<br />
DESTEKLEMEK<br />
2018 yılında GAP Bölge Kalkınma<br />
Başkanlığı ve İpek Yolu<br />
Kalkınma Ajansı destekleri ile<br />
ilçenin kıymetli ürünlerinin<br />
başında gelen narı, katma<br />
değerli ürüne dönüştürerek<br />
nar ekşisi üretimine başladık.<br />
Sağlıklı gıda takviyesi olan<br />
nar ekşisi için coğrafi işaret<br />
alarak piyasada yer almasını<br />
sağladık. 5 yıllık üretim serüvenimizde<br />
sağlıklı gıda tak-<br />
8
viyesi olan Oğuzeli nar ekşimize<br />
coğrafi işaret alarak piyasada<br />
yer almasını sağladık. Amacımız<br />
üreten çiftçimizi desteklemek ve<br />
vatandaşlarımızın sağlıklı ürüne<br />
erişimini sağlamak olduğu için<br />
her geçen yıl üretimimizi büyüterek<br />
devam ettirdik.<br />
PROJELERİMİZ<br />
DEVAM EDİYOR<br />
Bu süreçte proje koordinatörümüz<br />
Ebru Zorkirişçi öncülüğünde<br />
yaptığımız fizibilite ve ÜR-GE<br />
çalışmalarımızla, narın %40-45’lik<br />
kısmını kullanıp çöpe atılmayacak<br />
kadar kıymetli %55-60’lık<br />
kısma karşılık gelen nar kabuğu,<br />
çekirdeği ve meyve posası ile<br />
ilgili projenin de 2024 yılı programına<br />
alınması için GAP Bölge<br />
Kalkınma Başkanlığına sunduk.<br />
Aynı zamanda yatırım programlarına<br />
alınmaya layık görülen<br />
“Nar Atıklarının Ürüne Yolculuğu<br />
ve Sıfır Atık Üretim” projemiz ile<br />
coğrafi işaretli narımızın %55-<br />
60’lık atık kısmı kıymetli ürüne<br />
dönüştürülerek sağlık, kozmetik,<br />
boya vb. sektörlere ham madde<br />
olarak sunulması planlanmıştır.<br />
YAPTIĞIMIZ FİZİBİLİTE<br />
ÇALIŞMALARI İLE<br />
NARIN TAMAMI<br />
DEĞERLENDİRİLMİŞ<br />
OLACAK<br />
Yaptığımız fizibilite çalışmalarımızın<br />
sonucunda; nar atığının<br />
%30‘unu oluşturan nar kabuğu,<br />
kurutularak granül ve toz<br />
mamül ürün haline getirilerek<br />
antioksidan ve sindirim sistemi<br />
hastalıklarında gıda takviyesi<br />
çaylarda, kök boya sektöründe<br />
pelet yakıt sektöründe kullanılır<br />
hale getirilecektir. Nar atığının<br />
BARAK KÜLTÜRÜ<br />
EZO GELİN BEBEKLERLE<br />
TANITILIYOR<br />
Barak kültürü dediğimiz Türkmen kültürü<br />
yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutuyor. Ezo<br />
Gelin’i sıçrama tahtası yaparak bu kültürü<br />
yaşatmak, tanıtmak, devamlılığını sağlamak<br />
adına yapılan projelerden biri. Her gören çok<br />
beğeniyor. Kız çocukları bebekle oynamayı sever.<br />
Bizim kültürümüze yabancı olan bebekler<br />
var. Çocuklarımız onlarla oynayacağına kendi<br />
kültürünü, kıyafetlerini tanısın. Kendisine bu<br />
kahramanları örnek alsın.<br />
9 Ocak / Şubat / Mart 2024
“Türk Patent ve Marka Enstitüsüne coğrafi işaret için başvurulan Nar, Nar Ekşisi, Ezo<br />
Gelin Çorbası, Ezo Gelin Bebek ve Kurutmalık Oğuzeli adına tescillendi. Gaziantep<br />
genelinde en fazla tescilli ürün Oğuzeli’nde bulunuyor.”<br />
%15 ‘ini oluşturan nar çekirdeği, içindeki OMEGA 5 yağı sağlık<br />
ve kozmetik sanayiye ham madde olarak sunulacak çekirdeğin<br />
posası öğütülerek tavuk yemi takviyesinde yumurtlama artırıcısı<br />
olarak kullanılacaktır. Nar atığının %10-15’lik kısmını oluşturan<br />
nar meyvesinin lifli kısmı olan nar posası, nar dolgulu çikolata<br />
ve gerçek nar ile yapılan lokumlarda kullanılarak katma değerli<br />
ürün çeşitleri içerisinde yerini alacaktır.<br />
TÜRKİYE’NİN KÜLTÜR<br />
VE LEZZET BAŞKENTİ OĞUZELİ<br />
Türk Patent ve Marka Enstitüsüne coğrafi işaret için başvurulan<br />
Nar, Nar Ekşisi, Ezo Gelin Çorbası, Ezo Gelin Bebek ve Kurutmalık<br />
Oğuzeli adına tescillendi. Gaziantep genelinde en fazla<br />
tescilli ürün Oğuzeli’nde bulunuyor.<br />
2014 yılında göreve geldiğinden beri Oğuzeli’ni tanıtmak,<br />
kalkındırmak, geliştirmek amacıyla birçok çalışma yaptıklarının<br />
altını çizen Oğuzeli Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç,<br />
“Vatandaşımızın cebine giren paranın daha çoğalması için<br />
burada çıkan ürünleri marka haline getirmek için çalışmalarımız<br />
aralıksız devam ediyor” dedi.<br />
“COĞRAFİ İŞARET,<br />
ÜRÜNÜN DEĞERİNİ ARTIRIR”<br />
Coğrafi işaretin ürünün değerini arttırdığını ifade eden Kılıç,<br />
“Coğrafi işaret nedir ki, marka nedir ki diyenler olabilir. Coğrafi<br />
işaret ve marka çok önemli günümüzde çünkü insanlar güvenli<br />
gıdaya ulaşmak istiyor. Hijyen kurallarına uygun şartlarda üretilmiş,<br />
katkısız doğal ürünlere yöneliyor halkımız dolayısıyla bir<br />
markalı ürün varsa oradaki hile ve karışıklık en aza inmiş oluyor.<br />
Biz bu şekilde üreticinin tüketiciye güvenli gıda üretmesini,<br />
tüketicinin de güvenli gıdaya ulaşması için bu çalışmalarımız<br />
çok önemli diye düşünüyoruz. Bu yaptığımız ürünler çalışmalar<br />
sonunda gerçekten ürünlerin değerleri bir kat daha artmaya<br />
başladı. Türkiye’de ve dünyada tanınırlığı artmaya başladı bu<br />
da tabii ki ilçemizin tanınmasına, tanıtılmasına lüktüler ve tarihi<br />
değerlerin ön plana çıkması adına önemli bir katkı diye düşünüyorum”<br />
şeklinde konuştu.<br />
TÜRKİYE’NİN KURUTMALIK<br />
DEPOSU OĞUZELİ<br />
Patlıcan, biber, tüylü acur ve kabak olmak üzere 4 tane ürünümüzü<br />
Oğuzeli kurutmalığı diye tescillettik ve tüm dünyada<br />
markalı bir coğrafi ürün haline dönüştü. Buradakilerin hepsi<br />
doğal ortamda kurutulmuş ve arz edilmiş ürünler içinde<br />
ŞİFA DEPOSU OĞUZELİ NARI<br />
Tarihler boyu her zaman bolluk ve bereketin simgesi olan Oğuzeli narı<br />
aynı zamanda Oğuzeli’mizin başlıca geçim kaynaklarının da başında<br />
geliyor. Geleneksel tarım ürünlerimizden Oğuzeli narı, ince kabuğu, özel<br />
tadı ve iri taneleriyle benzerlerinden kolayca ayrılıyor.<br />
10
YILDA 100 TON NAR<br />
EKŞİSİ ÜRETİLİYOR<br />
Oğuzeli nar ekşisinin en önemli özelliği, doğal<br />
olması ve hiçbir katkı maddesinin bulunmaması.<br />
Tüm bunlar nar ekşisini son derece<br />
lezzetli hale getiriyor ve şifa kaynağı olarak<br />
da tüketiliyor. Oğuzeli Belediyesi’nin yaptığı<br />
girişimlerden sonra üretim daha da arttı. Nar<br />
ekşisi, katma değeri artmış bir ürün haline<br />
geldi. Dolayısıyla vatandaşın cebine giren kar<br />
daha da arttı. Oğuzeli ilçesinde yıllık ortalama<br />
100 tona yakın nar ekşisi üretiliyor. Bu, her yıl<br />
artarak devam edecek.<br />
herhangi bir katkı ve karışım yok. Tamamen organik olarak tarladan<br />
nasıl gelmişse evlerde işlenerek tüketiciye sunulmuştur. Biliyorsunuz<br />
bu süreçte doğal ürünlere yönelim çoğaldı halkımız bu ürünlere nasıl<br />
ulaşacağı konusuna önem veriyor. Dolaysıyla bir başka yerde yetişmesi,<br />
üretilmesi de pek mümkün olmayan şeyler.<br />
TÜRK MUTFAĞININ VAZGEÇİLMEZİ<br />
EZOGELİN ÇORBA<br />
Yaşam öyküsü, güzelliği, aşkı ve memleket özlemiyle filmlere,<br />
türkülere konu olan Ezo Gelin’in yokluk ve kıtlık zamanında yaptığı,<br />
kendi adını taşıyan çorba geleneksel ürün adıyla Oğuzeli Belediyesi<br />
tarafından tescillendi.<br />
11 Ocak / Şubat / Mart 2024
Kanserde erken tanı için düzenli<br />
kanser taraması yapılmalıdır<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana<br />
Bilim Dalı Öğr. Üyesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr.<br />
Mustafa Yıldırım, kanserin önemli bir halk sağlığı problemi<br />
olmaya devam ettiğini belirterek, “Kanserde erken tanı için<br />
düzenli olarak kanser taraması yapılmalıdır” dedi.<br />
PROF. DR. YILDIRIM,<br />
günümüzde yaşam<br />
kaybıyla sonuçlanabilen<br />
kalp ve dolaşım sistemi<br />
hastalıklarından sonra ikinci<br />
sırada kanserin yer aldığına dikkat<br />
çekerek, kanserlerin çoğunda erken<br />
evrede tanı konulduğunda daha iyi<br />
sonuçlandığını bildirdi.<br />
Kanser taramasının, herhangi bir<br />
belirti göstermeden önce doktora<br />
başvurulduğunda, bazı kanser türleri için<br />
kontrol yöntemleri bulunduğunu anlatan<br />
Prof. Dr. Yıldırım, şu bilgileri paylaştı:<br />
“Tarama aynı zamanda kansere veya<br />
‘ön kanserlere’ dönüşebilecek bölgelerin<br />
bakılmasını da içerir. Kanser taramasının<br />
amacı, ön kanserleri ve kanserleri<br />
mümkün olduğunca erken tespit<br />
etmektir. Böylece tedavide, mümkün<br />
olan en iyi sonuç elde edilebilir.<br />
Kanser türlerini taramak için farklı testler<br />
kullanılır. Taramanın başlama yaşı,<br />
taranan kanserin türüne bağlıdır. Bunun<br />
nedeni, farklı kanserlerin bir kişinin<br />
hayatında farklı zamanlarda ortaya çıkma<br />
eğiliminde olmasıdır.”<br />
KANSER TARAMASI NEDEN<br />
YAPTIRILMALI?<br />
Erken bulunan kanserlerin genellikle<br />
küçük ve bazen kolayca iyileştirilebilir<br />
veya tedavi edilebilir olduğuna değinen<br />
Prof. Dr. Yıldırım, şunları kaydetti:<br />
“Bazı kanserleri erken tedavi etmek,<br />
insanların daha uzun yaşamasına<br />
yardımcı olabilir. Bazen tarama, henüz<br />
kanserli olmayan ancak ilerde kansere<br />
dönüşebilecek hücreleri bulabilir. Peki<br />
herkes aynı kanser taramasından mı<br />
geçiyor? Herkese aynı kanser türleri için<br />
tarama yapılmaz ve herkes aynı yaşta<br />
kanser taramasına başlamaz.<br />
Örneğin; aile öyküsünde belirli<br />
kanserler olan kişiler, aile öyküsü<br />
olmayan kişilere göre daha genç<br />
yaşta taramaya başlayabilir ve<br />
farklı zamanlarda tarama testlerini<br />
tekrarlayabilirler. Tarama yaptırmak<br />
isteyen kişi doktora başvurarak ‘Hangi<br />
kanserler için tarama yaptırmalıyım?’,<br />
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi<br />
Tıbbi Onkoloji Bölümü<br />
12
‘Hangi tarama testlerinin yaptırılacağı<br />
konusunda yapılacak seçimler var mı?’, ‘Kanser<br />
taramasına kaç yaşında başlamalıyım?’, ‘Ne<br />
sıklıkla taranmalıyım?’ gibi soruların yanıtlarını<br />
öğrenilmelidir.<br />
Tarama yapıldıktan sonra test sonucunuz<br />
anormal çıkabilir. Bu kanser veya ön kanser<br />
olabileceğiniz anlamına gelebilir ancak<br />
kesinlikle kanser olduğunuz anlamına gelmez.<br />
Doktorunuz çıkan sonuca göre herhangi<br />
bir sorun olup olmadığından emin olmak<br />
için muhtemelen başka testler yapılmasını<br />
isteyecektir. Doktorunuzla görüşene kadar<br />
kanser olma konusunda endişelenmemeye<br />
çalışın.”<br />
HANGI KANSERLER IÇIN TARAMA<br />
YAPILABILIR?<br />
Tarama testlerinin meme, kolon, rahim ağzı,<br />
prostat, akciğer ve yumurtalık kanserleri için<br />
yapılabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldırım, bu<br />
kanserleri şu şekilde açıkladı:<br />
“Meme Kanseri: Meme kanserini taramak<br />
için kullanılan ana teste ‘mamogram’ denir.<br />
Doktorlar, insanların ne zaman mamografi<br />
çektirmeye başlaması gerektiği konusunda her<br />
zaman hemfikir değildir. Ancak çoğu insan 40-<br />
50 yaşlarında başlar. Ailesinde güçlü bir meme<br />
kanseri öyküsü olan kişiler taramaya daha<br />
erken başlayabilir. Meme kanseri taramasına<br />
ne zaman başlayacağınıza ve hangi yaşta<br />
taramayı bırakabileceğinize karar vermek için<br />
doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.<br />
Kolon Kanseri: Kolon kanseri için çok<br />
sayıda tarama testi bulunmaktadır. Hangi<br />
testi yaptıracağınız size ve doktorunuza<br />
bağlıdır. Doktorlar, çoğu insanın kolon kanseri<br />
taramasına 50 yaş civarında başlamasını önerir.<br />
Bazı insanların, güçlü bir aile öyküsü veya<br />
belirli tıbbi durumlar nedeniyle kolon kanseri<br />
olma şansı artar. Bu insanlar daha genç yaşta<br />
taramaya başlayabilirler.<br />
Rahim Ağzı Kanseri: Rahim ağzı kanseri<br />
taraması yaptırmanın birkaç yolu vardır, ancak<br />
en yaygın testlerden biri ‘Pap smear’ veya ‘Pap<br />
testi’ olarak adlandırılır. Rahim ağzı olan kişiler<br />
için Pap testi ile tarama genellikle 21 yaşında<br />
ancak bazı durumlarda tarama 25 yaşında<br />
başlar. Doktorlar 30 yaşından sonra ‘HPV testi’<br />
adı verilen başka bir tarama testi ekleyebilir<br />
veya bu teste geçebilir. 65 yaşından büyük<br />
olanların rahim ağzı kanseri taramasına devam<br />
edip etmeyeceği konusuna doktorunuzun karar<br />
vermesi gerekir.<br />
Prostat Kanseri: Prostat kanserini taramak için<br />
kullanılan ana teste ‘PSA testi’ denir. Prostat<br />
kanseri taraması yaptırmanın bir kişinin ömrünü<br />
uzatıp uzatmayacağı veya daha iyi hissetmesine<br />
yardımcı olup olmayacağı açık değildir. Bu<br />
nedenle uzmanların çoğu, prostatı olan<br />
herkesin taramanın kendileri için doğru olup<br />
olmadığına doktorlarıyla birlikte karar vermesini<br />
önermektedir. Çoğu durumda, insanlar 50 yaş<br />
civarında prostat kanseri taramasını tartışmaya<br />
başlamalıdır. Bazı insanlar için, eğer daha yüksek<br />
risk altındalarsa, prostat kanseri taraması 40 yaş<br />
civarında başlayabilir. Çoğu doktor, 70 yaş ve<br />
üstü veya ciddi sağlık sorunları olan kişiler için<br />
tarama yapılmasını önermez.<br />
Akciğer Kanseri: Akciğer kanserini taramak için<br />
kullanılan ana test, ‘düşük doz BT taraması’ adı<br />
verilen bir görüntüleme testidir. Akciğer kanseri<br />
riski yüksek olan kişiler için tarama, akciğer<br />
kanserinden ölme şansınızı azaltabilir. 50 ila 80<br />
yaşları arasındaysanız ve sigara kullanıyorsanız<br />
veya sigara içiyorsanız, doktorunuza akciğer<br />
kanseri taraması yaptırmanız gerekip<br />
gerekmediğini sorun. Akciğer kanseri olma<br />
şansızını azaltmanın veya kanserden kurtulma<br />
şansınızı artırmanın en iyi yolu sigarayı<br />
bırakmaktır.<br />
Yumurtalık Kanseri: Yumurtalık kanserini<br />
taramak için doktorlar kan testi, ultrason adı<br />
verilen bir görüntüleme testi veya her ikisini<br />
birden yapabilir. Ancak bu testler her zaman<br />
erken yumurtalık kanserini bulmaz. Çoğu<br />
insan yumurtalık kanseri taramasına ihtiyaç<br />
duymaz. Yine de testler bazen ailede yumurtalık<br />
veya meme kanseri öyküsü olan kişilerde<br />
kullanılır. Onlar için tarama 30 ila 35 yaşlarında<br />
başlayabilir. Ailesinde yumurtalık veya meme<br />
kanseri öyküsü olmayan kişilerde tarama<br />
önerilmez.”<br />
“TARAMA AYNI ZAMANDA KANSERE VEYA ‘ÖN<br />
KANSERLERE’ DÖNÜŞEBILECEK BÖLGELERIN<br />
BAKILMASINI DA IÇERIR. KANSER TARAMASININ AMACI,<br />
ÖN KANSERLERI VE KANSERLERI MÜMKÜN OLDUĞUNCA<br />
ERKEN TESPIT ETMEKTIR. BÖYLECE TEDAVIDE,<br />
MÜMKÜN OLAN EN IYI SONUÇ ELDE EDILEBILIR.”<br />
13 Ocak / Şubat / Mart 2024
ÇOCUKLARDA YABANCI CISIM YUTULMASI<br />
BIR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR.<br />
UZM. DR. MELTEM GÜLŞAN:<br />
“ÇOCUKLAR ÇOĞUNLUKLA<br />
PARA, OYUNCAK, MIKNATIS VE<br />
PIL YUTMAKTADIR.’’<br />
Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk<br />
Gastroenterolojisi Uzm. Dr. Meltem Gülşan<br />
çocukluk çağında yabancı cisim yutulmasının<br />
her yaşta görülebildiğini, yabancı cisimleri<br />
ağızlarına götürerek tanıma eğiliminde olan<br />
altı ay-beş yaş arasındaki çocuklarda daha<br />
sık olduğunu kaydetti.<br />
Uzm. Dr. Meltem Gülşan<br />
Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi<br />
14
“Çocukluk çağında özellikle de beş yaş altı dönemde yabancı cisim yutulması bütün dünyada<br />
önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yabancı cisim yutma olgularının ve buna bağlı gelişebilecek<br />
daha ciddi sorunların önlenmesi için ebeveynlerin eğitilmesi ve çocukların oyun oynadığı yerlerde<br />
önlemler alınması gerekmektedir.”<br />
A<br />
ĞIZ yoluyla alınan yabancı cisimlerin<br />
solunum yoluna kaçarak<br />
ciddi morbidite (hastalık) ve<br />
mortaliteye (ölümlere) neden<br />
olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Gülşan,<br />
bu vakaların acil olarak değerlendirilmesi<br />
gerektiğini belirtti.<br />
Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk<br />
Gastroenterolojisi Uzm. Dr. Gülşan yabancı<br />
cisim yutan çocuklarda en sık yutulan<br />
yabancı cisimlerin para, oyuncak, mıknatıs<br />
ve pil olarak sıralandığını belirterek şunları<br />
söyledi: ‘’Uzak Doğu, Asya ülkelerinde<br />
balık kılçığı yutulması sık görülürken,<br />
ülkemizde ise çengelli iğne, toplu iğne ve<br />
para yutulması daha sık görülmektedir.<br />
Yumuşak uçlu yabancı cisimler sorun<br />
oluşturmazken, keskin kenarlı olanlar<br />
ciddi sorunlara yol açmaktadır. Yabancı<br />
cisimlerin çoğu (%80) sindirim kanalını<br />
rahatlıkla geçerken, %20’si sindirim<br />
sisteminin anatomik geçiş bölgelerinde<br />
takılmaktadır. Yemek borusunun üst, orta<br />
ve alt darlıkları, pilor, ileoçekal kapak ve<br />
rektosigmoid kolon anatomik darlık bölgeleridir.<br />
Bazen de yemek borusunda perde,<br />
halka, malignite ya da eozinofilik özofajite<br />
bağlı darlıklar günlük beslenme sonrasında<br />
bile sindirim sisteminde yabancı cisim<br />
gibi tıkanıklıklara yol açabilmektedir. Endoskopik<br />
girişimlerin çocukluk çağında da<br />
kullanılmaya başlanması, yutulan cisimlerin<br />
cerrahi olmayan yollarla çıkarılmasını<br />
olası kılmaktadır. Endoskopik yöntem<br />
%10-20 kullanılırken, %1’den az oranda da<br />
cerrahi girişime gereksinim duyulmaktadır.<br />
Yabancı cisim yutan çocukların ilk başvuru<br />
anındaki yakınmaları sindirim sisteminde<br />
tıkanma hissi, ağızdan salya akması, öksürük,<br />
kusma, kanlı salya, yiyeceği reddetme,<br />
ağrı (boyun, göğüs ya da karın bölgesinde)<br />
ve solunum sıkıntısı şeklinde olmaktadır.<br />
Yutulan yabancı cisimler ülke ve bölgelere<br />
göre değişmekle beraber genellikle ilk<br />
sıralarda madeni para, oyuncak, mıknatıs<br />
ve pil yer almaktadır. Toplu iğne yutan<br />
hastaların büyük kısmı on yaş üstündeki<br />
başörtüsü takan genç kızlar oluşturmaktadır.<br />
Bunun nedeni başörtüsünün uçlarını<br />
birleştirmek amacıyla toplu iğne kullanırken<br />
derin nefes alma ya da gülmeye bağlı<br />
kazayla yutma olarak bildirilmektedir. Yine<br />
benzer olarak beş yaş altı çocuklarda toplu<br />
iğne yutulmasının nedeninin bebek elbiselerine<br />
değişik amaçla takılan iğnelerin<br />
kazara yutulması olduğu düşünülmektedir.<br />
Yabancı cisimlerin sindirim sisteminde<br />
takıldıkları bölgelere bakıldığında, yemek<br />
borusunun ve özellikle yemek borusunun<br />
üst bölümünün ilk sırada yer aldığı<br />
görülmektedir. Birçok çalışmada servikal<br />
yemek borusu olarak da bilinen üst bölge<br />
yabancı cisim takılması açısından en sık<br />
bildirilen yerdir. Yemek borusunun önemine<br />
gelecek olursak madeni para gibi bası<br />
yapan cisimlerin dört-altı saat sonrasında<br />
nekroza yol açabilmesidir. Yutulan yabancı<br />
cisimler ikinci sıklıkta midede saptanır.<br />
Mide ve sindirim sistemi boyunca tehlike<br />
oluşturabilecek bir yabancı cisim ise pildir.<br />
Bunun nedeni alkali olan pillerin sindirim<br />
sistemi mukozasında yerel erozyona ve<br />
içeriğine göre bazen sistemik zehirlenme<br />
bulgularına yol açmasıdır. Mıknatıslar da<br />
özellikle çok sayıda yutulmuşsa birbirine<br />
yapışıp doku nekrozuna yol açacağından<br />
acil çıkarılması gereken yabancı cisimlerdendir.<br />
Duodenumda saptanan yabancı<br />
cisimler ise genellikle sorun olmadan<br />
sindirim sistemini terk ederler. Yabancı<br />
cisimler yerine göre endoskopik olarak<br />
çıkarılabilmektedir. Endoskopi işlemi sırasında<br />
çocukların çoğuna anestezi uygulanmaktadır.<br />
Erişkin yaş grubunda endoskopi<br />
işlemi sırasında önerilen hafif sedasyon<br />
çoğu zaman yeterlidir. Yabancı cisimleri<br />
çıkarmak için farklı teknik ve yardımcı<br />
aletler kullanan merkezler bulunmakla<br />
birlikte en sık kullanılan yöntem endoskopi<br />
ve yardımcı aletler ise forseps, tuzak ve<br />
baskettir. Sonuç olarak çocukluk çağında<br />
özellikle de beş yaş altı dönemde yabancı<br />
cisim yutulması bütün dünyada önemli<br />
bir halk sağlığı sorunudur. Yabancı cisim<br />
yutma olgularının ve buna bağlı gelişebilecek<br />
daha ciddi sorunların önlenmesi için<br />
ebeveynlerin eğitilmesi ve çocukların oyun<br />
oynadığı yerlerde önlemler alınması gerekmektedir.’’<br />
dedi. Herkese sağlıklı günler<br />
dileyerek sözlerini noktaladı.<br />
“UZAK DOĞU, ASYA<br />
ÜLKELERINDE BALIK KILÇIĞI<br />
YUTULMASI SIK GÖRÜLÜRKEN,<br />
ÜLKEMIZDE ISE ÇENGELLI<br />
IĞNE, TOPLU IĞNE VE PARA<br />
YUTULMASI DAHA SIK<br />
GÖRÜLMEKTEDIR.”<br />
15 Ocak / Şubat / Mart 2024
GÖZE DOKUNULMADAN<br />
UYGULANAN LAZER İLE<br />
GÖZLÜKLERİNİZDEN KURTULABİLİRSİNİZ<br />
Gözde miyop, hipermetrop ve astigmat<br />
olarak adlandırılan kırma kusurları,<br />
retraktif cerrahi ile kalıcı olarak tedavi<br />
edilebilmektedir.<br />
G<br />
AZIANTEP Özel<br />
Hatem Hastanesi,<br />
Göz Sağlığı ve<br />
Hastalıkları Uzmanı<br />
Prof. Dr. Mete Güler ve Doç.<br />
Dr. Burak Bilgin, halk arasında<br />
göz çizdirme olarak adlandırılan<br />
refraktif lazer uygulamaları<br />
hakkında bilgiler verdiler.<br />
Hepimizin ‘göz çizdirme’<br />
şeklinde bildiğimiz<br />
ameliyatlar hakkında bizi<br />
bilgilendirir misiniz? Sadece<br />
tek bir lazer ameliyatı mı,<br />
yoksa farklı lazer işlemleri<br />
mi vardır? Hangi teknik<br />
iyisidir?<br />
Halk arasında ‘göz çizdirme’<br />
ameliyatları olarak bilinen refraktif<br />
lazer uygulamaları gözün<br />
en öndeki saydam tabakası<br />
olan kornea tabakası üzerinde<br />
gerçekleştirilir. Kişinin kornea<br />
kalınlığı, mevcut olan kırma<br />
16
“Halk arasında ‘göz çizdirme’ ameliyatları olarak bilinen refraktif lazer uygulamaları gözün en öndeki<br />
saydam tabakası olan kornea tabakası üzerinde gerçekleştirilir. Kişinin kornea kalınlığı, mevcut<br />
olan kırma kusurunun türü, kırma kusurunun yüksekliği ve hatta kişinin icra ettiği mesleğe bile bağlı<br />
olarak farklı tekniklerden kişiye uygun olanı seçilerek refraktif lazer uygulamaları gerçekleştirilebilir.”<br />
kusurunun türü, kırma kusurunun yüksekliği<br />
ve hatta kişinin icra ettiği mesleğe bile<br />
bağlı olarak farklı tekniklerden kişiye uygun<br />
olanı seçilerek refraktif lazer uygulamaları<br />
gerçekleştirilebilir. Farklı tekniklerin<br />
birbirlerine üstünlükleri olmamakla birlikte,<br />
her tekniğin diğer tekniğe göre avantajlı<br />
olduğu ve dezavantajlı olduğu noktalar<br />
mevcuttur. Refraktif lazer cerrahisine aday<br />
olan bir hastanın öncelikle hangi teknikten<br />
daha çok fayda göreceğine, hangi tekniğin<br />
ihtiyaçlarını en fazla karşılayacağına<br />
yapılan ölçüm ve hesaplamalar ile iyi karar<br />
verilmelidir.<br />
Lazer ile gözlük atma ameliyatları her<br />
hastaya uygulanabilir mi?<br />
Lazer cerrahisi planlanırken, yapılan<br />
tetkikler sonrasında hastalar kabaca üç<br />
gruba ayrılabilir. Güvenle cerrahi olabilecek<br />
hastalar, cerrahisinde bazı risk faktörleri<br />
olan hastalar ve cerrahi kesinlikle önerilmeyecek<br />
hastalar olarak sınıflandırılabilir.<br />
Birinci grup hastalarda lazer cerrahisi<br />
kararı rahatlıkla alınabilir. Üçüncü grup<br />
hastalarda da hastanın cerrahiye uygun<br />
olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Esas<br />
doğru karar verilmesi ve üzerinde detaylı<br />
düşünülmesi gereken grup ise ikinci grup<br />
hastalardır. Bu hastaların cerrahisinde bazı<br />
riskler mevcut olduğu için faklı hekimler<br />
tarafından farklı yaklaşımlar ve yorumlar<br />
yapılabilir. Risk faktörleri ve hastanın genel<br />
durumu çok detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir.<br />
Hastaları yüksek risk altına<br />
sokacak uygulamalardan kaçınılmalıdır. İyi<br />
bir hekim hangi hastaları ameliyat edeceğini<br />
iyi bilen hekim olmakla birlikte, en iyi<br />
hekim hangi hastaları ameliyat etmemesi<br />
gerektiğini bilen hekimdir.<br />
Lazer ile gözlük atma işlemleri için yaş<br />
sınırı var mıdır? Hastanede yatış gerekli<br />
midir? Hastalar kaç günde normal<br />
hayatlarına dönebilirler?<br />
Refraktif lazer uygulamaları için kişi 18<br />
yaşını doldurmuş olmalıdır. Tercihen 20<br />
yaşını tamamlamış olması ve son 1 yıl<br />
içerisinde göz numaralarında ilerleme<br />
olmaması önerilir. Refraktif lazer uygulamalarında<br />
operasyon dakikalar içerisinde<br />
tamamlanır. İşlem sırasında damlalar ile<br />
anestezi sağlanır ve hasta ağrı hissetmez.<br />
Hastanede yatış gerektirmez. Uygulanan<br />
tekniğe göre iş hayatına dönüş ortalama<br />
2-5 gün arasında değişmektedir.<br />
Bu işlemler ile gözleri<br />
sıfırlamış mı oluyoruz?<br />
Uygulanan lazer operasyonu sonrasında<br />
çok yüksek oranda kişinin gözlük veya<br />
kontakt lens kullanarak ulaştığı görme düzeyi<br />
gözlüksüz olarak elde edilir. Herhangi<br />
bir gözlük kullanma gereksinimi duymayan<br />
sağlıklı gözlerde dahi tam sıfır numara<br />
yoktur. Dolayısıyla gözdeki numaraların<br />
sıfırlanması gibi bir beklenti olmamalıdır.<br />
Lazer işlemi sonrasında zamanla tekrar<br />
gözlük ihtiyacı oluşur mu?<br />
Refraktif lazer cerrahisi geçirmiş bir hastada<br />
yıllar içerisinde vücuttaki her dokuda<br />
olduğu gibi korneada da yaşlanma ile<br />
beraber bazı değişiklikler olabilir. Bu değişiklikler<br />
yıllar içerisinde göz numaralarında<br />
bir miktar artışlar yapabilir. Yıllar içerisinde<br />
oluşan değişiklikler eğer hastanın göz<br />
yapısı uygun ise tekrar lazer ile veya<br />
numaralarına uygun gözlük-kontakt lens<br />
ile düzeltilebilir.<br />
17 Ocak / Şubat / Mart 2024
İNSANI YAŞAT Kİ<br />
DEVLET YAŞASIN<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi, Cumhurbaşkanı Recep<br />
Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle hizmete girdi. Açılış<br />
törenine, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hazine ve<br />
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ulaştırma ve Altyapı<br />
Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, AK Parti Grup Başkanvekili<br />
Abdulhamit Gül, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı<br />
Fahrettin Altun, ile Gaziantep Büyükşehir Belediye<br />
Başkanı Fatma Şahin ve milletvekilleri katıldı.<br />
G<br />
AZIANTEP İl Sağlık Müdürü Dr.Beytullah<br />
Şahin, “insanı yaşat ki devlet<br />
yaşasın” düsturuyla devletimizin güçlü<br />
iradesi ve milletimizin imkanlarıyla<br />
yapımı tamamlanan Gaziantep Şehir Hastanesi’nin<br />
sadece Gaziantep için değil, tüm bölgeye uzun<br />
yıllar hizmet verecek olmasını heyecanla ve gururla<br />
müşahede ettiklerini söyledi.<br />
Gaziantep İl Sağlık Müdürü Dr.Beytullah Şahin,<br />
Gaziantep Şehir Hastanesinin 1875 yatak, 533.662<br />
m2 kapalı alan, 115.183m2 toplam oturum alanı ve<br />
4500 araç kapasiteli otoparkı ile Türkiye’nin en büyük<br />
sağlık tesislerinden biri olarak hizmet vermeye<br />
başladığını söyledi.<br />
Şahin, Gaziantep Şehir Hastanesinde; erişkin<br />
ve pediatric KVC, El Cerrahisi ve Replantasyon<br />
Hizmetleri, İnme Merkezi, Radyoterapi, Nükleer<br />
Tıp, Onkoloji Tam ve Tedavi Merkezi, Kronik Yara<br />
Bakım Merkezi, Erişkin ve Çocuk Yanık Merkezi,<br />
Robotik Yürüme Merkezi, Klinik Nörofizyoloji<br />
İşlemleri, Göz Kornea Bankası, Perinatal Merkezi<br />
ve Diyabet Okulu gibi özellikli birimlerin hizmet<br />
vermeye başladığını söyledi. Şahin; Şehir Hastanemizde<br />
açılışının dördüncü ayında; 700.000<br />
civarında hasta muayenesi yapılmış olup; bunun<br />
500.000 poliklinik, 200.000 acil servis muayenesi<br />
içermektedir. Servislerde 16.000, yoğun bakımlarda<br />
4.500 olmak üzere 20.500 hasta yatışı yapılmıştır.<br />
18
DOĞUM VE KALP MERKEZİMİZ AKTİF<br />
OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLAMIŞTIR<br />
Aktif yoğun bakım yatak sayısı 229’dur. Bugüne kadar<br />
toplamda 2.500 e yakın doğum gerçekleştirilmiştir. 64<br />
ameliyathanenin 41’I hasta alımına devam etmektedir.<br />
Gerçekleştirilen 28.000 ameliyatın 12.000 A,B.C grubudur.<br />
Kamu hastanelerimizde bir anjiyo cihazı ile hizmet<br />
verilmekte iken şehir hastanesinin faaliyete geçmesi ile<br />
birlikte 5 anjiyo cihazı aktif olmuştur. Kalp merkezimizde<br />
2.250 tanısal anjiyo yapılmış ve 1.200 hastaya stent<br />
takılmıştır. Kalp Damar Cerrahi ameliyathanelerimizde<br />
300 adet By-Pass ve 19 mitral kapak replasmanı ameliyatı<br />
gerçekleştirilmiştir. Pediatrik kalp merkezi hizmetlerimiz<br />
hazırdır. Girişimsel radyoloji ile 40 hastaya mekanik<br />
trombektomi tedavisi, 11 hastaya subaraknoid kanama<br />
müdahalesi yapılmıştır.<br />
MEDİKAL ONKOLOJİ HASTA<br />
KABULÜ BAŞLAMIŞTIR<br />
Nükleer Tıp bölümümüz Sintigrafi ve PET-CT cihazları ile hizmet<br />
vermeye başlamıştır. Görüntüleme merkezimizde 3 MR, 3 BT<br />
cihazı tam kapasiteyle çalışmakta olup çekimler 3 gün içerisinde<br />
gerçekleştirilmektedir. LİNAC cihazı aktif olup tomoterapi<br />
ve brakitrerapi cihazlarının taahhüt doğrultusunda hizmete<br />
girmesi planlanmaktadır. Medikal onkoloji hasta kabulü ve<br />
kemoterapi hizmeti sunulmaktadır. Endoskopi ünitesi faaliyette<br />
olup 4 Gastroenteroloji Uzmanı tarafından günlük ortalama<br />
75 ayaktan ve 12 yatan hastaya endoskopi ve kolonoskopi<br />
yapılmaktadır. Ayrıca günlük ERCP hizmeti verilmektedir.<br />
YANIK MERKEZİMİZ VE DİYALİZ<br />
ÜNİTEMİZ AKTİF HİZMET VERMEKTEDİR<br />
Yanık merkezimiz ilk günden beri aktif hizmet sunmaktadır.<br />
Diyaliz ünitemiz 30 cihaz ile aktif olarak çalışmaktadır.<br />
Fizik tedavi ünitemizde ayaktan ve yatan hastalarımıza<br />
hizmet sunulmaktadır. Robotik Yürüme cihazı aktif hizmet<br />
vermeye başlamıştır. Kapalı Psikiyatri servisi aktif hale<br />
getirilmiştir. Genetik Laboratuvarı hasta kabulüne başlamıştır.<br />
El cerrahisi hizmeti mevcut olup 11 replantasyon<br />
ameliyatı gerçekleştirilmiştir. Hiperbarik Oksijen Tedavi<br />
Merkezi hasta alımına hazırdır. Hastanemizde 452 uzman<br />
hekimin 333’ü klinisyendir. Günlük ortalama 138 klinisyene<br />
MHRS randevusu açılmaktadır.<br />
19 Ocak / Şubat / Mart 2024
Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı<br />
Gaziantep Özel ANKA Hastanesi<br />
Gastroentereloji Cerrahisi Uzmanı<br />
MİDE KANSERİ<br />
SİNSİ İLERLİYOR<br />
Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Gastroentereloji Cerrahisi Uzmanı<br />
Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı, dünya çapında en yaygın kanserlerden biri<br />
olan mide kanserinin sinsi ilerlediği konusunda uyardı.<br />
“AÇIK YÖNTEMLE<br />
AYNI ORANDA<br />
KANSER TEDAVISINDE<br />
BAŞARILI OLMAKTA<br />
AMELIYAT<br />
SONRASI AĞRI YOK<br />
DENECEK KADAR<br />
AZ DUYULMAKTA.<br />
HASTALAR ÇOK<br />
DAHA AZ HASTANEDE<br />
KALMAKTA. GÜNLÜK<br />
AKTIVETELERINE<br />
VE IŞE DÖNÜŞLERI<br />
DAHA HIZLI OLMAKTA<br />
AMELIYAT SIRASINDA<br />
DAHA AZ KANAMA<br />
OLMAKTA VE DAHA<br />
AZ KAN VERILMESI<br />
IHTIYACI OLMAKTA.”<br />
G<br />
AZIANTEP Özel ANKA Hastanesi Gastroentereloji Cerrahisi Uzmanı<br />
Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı, toplumda sık görülen mide kanserine dikkat<br />
çekti. Doç.Dr. Yağcı, mide kanserinin nedenleri ve tedavi yöntemleri<br />
hakkında şu bilgileri verdi:<br />
“Mide kanseri en çok görülen kanser türlerindendir. Bu anlamda mide kanseri<br />
ameliyatı da cerrahi kanser müdahaleleri arasında en çok uygulanan dördüncü<br />
müdahaledir. Mide kanseri riski erkeklerde ve yaşlılarda görülme riski daha<br />
fazladır. Mide kanserinin en önemli nedeni genetik yatkınlık dışında beslenme<br />
alışkanlığıdır. Tuzlu besinleri fazla tüketme, az sebze ve meyve yemek en başta<br />
gelmektedir. Bunların yanı sıra mangal eti de mide kanseri yapabilecek yapıya<br />
sahiptir. Beslenmenin yanı sıra Hpylori bakterisinin etkisi, sigara, alkol temel mide<br />
kanseri nedenleri arasında yer almaktadır.”<br />
20
ERKEN TEŞHİS HAYAT<br />
KURTARIYOR<br />
Genellikle sinsi ilerleyen mide kanserinin<br />
belirtilerinin kanser ilerledikçe ortaya<br />
çıktığını dile getiren Doç.Dr. Yağcı, midede<br />
elle hissedilebilir kitle, ağrı ve midenin<br />
ağırlaşması, iştahsızlık, kilo kaybı,yemek<br />
sonrası rahatsızlık, şişlik,bulantı, kusma,<br />
yorgunluk,mide ya da bağırsakta<br />
kanamanın hastalık belirtileri olduğunu<br />
söyledi.<br />
Erken teşhis ve tedavinin hayat kurtardığını<br />
ifade eden Gastroentereloji Cerrahisi<br />
Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ali Yağcı, teşhis<br />
ve tedavi yöntemleri ile ilgili de şu bilgileri<br />
verdi:<br />
““MIDE KANSERI EN<br />
ÇOK GÖRÜLEN KANSER<br />
TÜRLERINDENDIR.<br />
BU ANLAMDA MIDE<br />
KANSERI AMELIYATI<br />
DA CERRAHI KANSER<br />
MÜDAHALELERI<br />
ARASINDA EN<br />
ÇOK UYGULANAN<br />
DÖRDÜNCÜ<br />
MÜDAHALEDIR.<br />
MIDE KANSERI RISKI<br />
ERKEKLERDE VE<br />
YAŞLILARDA GÖRÜLME<br />
RISKI DAHA FAZLADIR.”<br />
”İlk önce fiziksel olarak hasta uzman<br />
doktor tarafından muayene edilir. Ardından<br />
endoskopi yöntemiyle mide incelenir.<br />
Endoskopi yöntemi mide kanserini<br />
kesin bir şekilde ortaya çıkarmaktadır.<br />
Endoskopi ile yapılan inceleme sonrasında<br />
mideden biyopsi alınarak incelenir ve<br />
kanser hücreleri kontrol edilir. Japonya<br />
gibi ülkelerde endoskopi hiçbir şikayeti<br />
olmayan insanlarda bile tarama amaçlı<br />
yapılmaktadır. Maalesef ülkemizde<br />
endoskopi denilince hastalar korkarak<br />
çoğunlukla yaptırmamaktadır. Bu<br />
nedenle hastalara geç tanı konulmaktadır.<br />
Hastanemizde her türlü endoskopik<br />
işlemler sedasyon altında (uyutularak)<br />
yapılmakta, hastalar işlemden 30 dakika<br />
sonra günlük hayatlarına geri dönmektedir.<br />
Mide kanserinin en birincil tedavi yolu<br />
ameliyattır. Mide kanseri ameliyatı ile<br />
tespit edilen kanser hücreleri ve tümör<br />
mideden kesilerek çıkarılır. Rutin uygulama<br />
laparatomi denilen açık yönteml ile<br />
yapılmasıdır. Ancak son yıllarda giderek<br />
artan laparoskopik yöntem (kapalı) mide<br />
kanserinde de başarı ile uygulanmaya<br />
başlamıştır.”<br />
Sindirim sistemi kanserlerinin mide<br />
kanserinde de rutin olarak laparoskopik<br />
yöntem ile tedavi edildiğini dile getiren<br />
Doç.Dr. Yağcı,“Açık yöntemle aynı oranda<br />
kanser tedavisinde başarılı olmakta<br />
Ameliyat sonrası ağrı yok denecek kadar<br />
az duyulmakta. Hastalar çok daha az<br />
hastanede kalmakta. Günlük aktivetelerine<br />
ve işe dönüşleri daha hızlı olmakta<br />
Ameliyat sırasında daha az kanama<br />
olmakta ve daha az kan verilmesi ihtiyacı<br />
olmakta. Estetik açıdan da karında büyük<br />
yaralar açılmamakta ve bir kaç yıl sonra<br />
kaybolan izler oluşmaktadır. “dedi.<br />
21 Ocak / Şubat / Mart 2024
Bölgenin İlk Kapalı Psikiyatri Servisi<br />
BOSSAN HOSPITAL’DA<br />
HIZMETE GIRDI<br />
Bölgede bir ilke imza atılarak, Bossan<br />
hastanesi bünyesinde açılan kapalı<br />
psikiyatri servisi, birçok psikiyatrik<br />
sorunla baş etmekte zorlanan hastalara<br />
umut oluyor. Özellikle intihar riski, ilaç<br />
alımında problem, paranoid ve şüphe<br />
hezeyanları, alkol ve madde bağımlılığı<br />
gibi durumlarla başa çıkmakta<br />
zorlanan hastalar, bu özel serviste<br />
uzman doktorlar tarafından titizlikle<br />
takip ediliyor.<br />
Prof. Dr. Mustafa ARI<br />
PROF. DR. MUSTAFA ARI, özellikle<br />
alkol ve madde bağımlılığı sorunu yaşayan<br />
hastalarda ayaktan takibin yetersiz<br />
olduğunu belirterek, kapsamlı bir tedavi<br />
süreci için hastaların yatırılarak gerekli tahlillerin<br />
yapılmasının önemine vurgu yapıyor. Hastaların<br />
yoksunluk dönemlerini rahat atlatabilmeleri ve<br />
bu süreçte ortaya çıkabilecek sara nöbeti gibi<br />
tıbbi sorunların önüne geçebilmeleri için yatırarak<br />
tedavi bağımlılığı olan hastaları için şarttır.<br />
Psikoterapiler ve psikoeğitimlerle desteklenen<br />
tedavi süreci, hastaların taburcu olduktan sonra<br />
tekrar maddenin alınmamasını hedefliyor. Ayrıca,<br />
hastaların sosyal hayatlarına uygun olarak<br />
düzenlenmiş spor ve eğlence etkinlikleriyle ruh<br />
sağlıklarının desteklenmesi de servisimizin öne<br />
çıkan özellikleri arasında.<br />
Bossan hastanesi, bölgede psikiyatrik sorunlarla<br />
mücadelede yeni bir dönemi başlatarak, hastaların<br />
daha sağlıklı bir yaşama kavuşmalarına katkı<br />
sağlamayı amaçlıyor.<br />
PSIKOTERAPILER VE<br />
PSIKOEĞITIMLERLE<br />
DESTEKLENEN TEDAVI SÜRECI,<br />
HASTALARIN TABURCU<br />
OLDUKTAN SONRA TEKRAR<br />
MADDENIN ALINMAMASINI<br />
HEDEFLIYOR.<br />
22
23 Ocak / Şubat / Mart 2024
ÇOCUĞUMA GÖZ KULAK OLUR<br />
MUSUN?” PROJESI ILE 2-6 YAŞ<br />
ARALIĞINDAKI ANNESI BABASI<br />
IŞITME VE GÖRME ENGELLI<br />
OLAN ÇOCUKLARA YEPYENI<br />
BIR KREŞ HIZMETI VERILECEK.<br />
İŞİTME VE<br />
GÖRME<br />
ENGELLİ<br />
AİLELERİN<br />
ÇOCUKLARINA<br />
ÜCRETSİZ<br />
EĞİTİM<br />
HİZMETİ!<br />
Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediyesi, anne babası işitme<br />
ve görme engelli olan çocuklara<br />
sosyal ve kişisel gelişimlerini<br />
destekleyecek ücretsiz eğitim<br />
hizmeti verecek.<br />
24
AMAÇ, ÇOCUKLARIN SOSYAL VE KİŞİSEL<br />
GELİŞİMLERİNİ DESTEKLEMEK<br />
AILE ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı<br />
ile Gaziantep Büyükşehir<br />
iş birliğinde hizmete<br />
geçirilen “Çocuğuma Göz<br />
Kulak Olur Musun?” projesi ile 2-6<br />
yaş aralığındaki annesi babası işitme<br />
ve görme engelli olan çocuklara yepyeni<br />
bir kreş hizmeti verilecek.<br />
Aile içinde sınırlı ve yetersiz iletişim,<br />
uyumsuz ebeveyn-çocuk ilişkisinin<br />
önüne geçmek amacıyla Engelsiz<br />
Yaşam Merkezi’nde devreye alınan<br />
CODA&COBA Çocuk Eğitim Merkezi<br />
çocuklara ışık oluyor.<br />
Merkezde, uzman öğretmen kadrosu,<br />
eşsiz eğitim içeriği ve profesyonel<br />
ekipmanlarla tüm gün eğitim hizmeti<br />
verirken, eğitimle çocukların hem<br />
yaşamsal becerilerini geliştirmesi<br />
hem de arkadaşlarıyla keyifli vakit<br />
geçirmesi amaçlanıyor.<br />
“3 eğitim sınıfı, 1 uyku odası ve çocukların ortak<br />
aktiviteleri gerçekleştirecekleri oyun ve yemek yeme<br />
alanın bulunduğu bu eğitim merkezinden yararlanmak<br />
isteyen aileler için ücretsiz servis imkanı da mevcut.”<br />
25 Ocak / Şubat / Mart 2024
YEŞİLAY VARSA<br />
HAYAT VAR<br />
5<br />
MART 1920’DE kurulan ve Türkiye’nin en saygın<br />
sivil toplum kuruluşlarından biri olan, başta gençler<br />
olmak üzere tüm vatandaşlara bağımsız, sağlıklı ve<br />
insan onuruna yaraşır bir gelecek tesis etmek için<br />
kararlılıkla çalışmalarını sürdüren Yeşilay 104 yaşında.<br />
Yeşilay, 120 şube, 107<br />
danışmanlık merkezi,<br />
2 rehabilitasyon<br />
merkezi, 100 bini aşan<br />
gönüllüsü ve 97 ülke<br />
Yeşilay’ı ile hizmet<br />
vermeye devam ediyor.<br />
Yeşilay Gaziantep Şube Başkanı Prof.Dr.Haluk Şen; “alkol,<br />
tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılıklarıyla mücadele<br />
eden ve toplumun zararlı alışkanlıklardan korunması için<br />
çalışan bir sivil toplum kuruluşu olan Yeşilay’ın, 120 şube, 107<br />
danışmanlık merkezi, 2 rehabilitasyon merkezi, 100 bini aşan<br />
gönüllüsü ve 97 Ülke Yeşilay’ı ile hizmet vermeye devam<br />
ettiğini, Yeşilay Gaziantep Şubesi olarak belirlenen hedefler<br />
doğrultusunda, etkinlikler, kültür ve sanat faaliyetlerinin yanı<br />
sıra farklı yaş grupları için hazırladıkları eğitim programlarıyla<br />
çalışmalarına tüm hızıyla devam ettiklerini söyledi.<br />
115 YEDAM DANIŞMA HATTINA ÜCRETSİZ<br />
ULAŞABİLİRSİNİZ<br />
Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinin (YEDAM) ilk adımları 2015<br />
yılında atılmıştır. Tamamı bağımlılık alanında çalışan uzman<br />
psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan ekibi, bağımlı<br />
bireylere ve bağımlı bireylerin yakınlarına ücretsiz psikolojik<br />
ve sosyal destek hizmeti vermektedir. Türkiye genelinde<br />
ve KKTC’de olmak üzere toplam 107 YEDAM bulunmaktadır.<br />
Danışanların bağımlılık türünü değerlendiriyor ve derecesini<br />
saptıyor. Alkol, tütün, madde, kumar ve internet ile ilgili<br />
sorunlar yaşayan kişilere bu davranışını bırakması konusunda<br />
26
“Yeşilay Danışmanlık<br />
Merkezlerinin (YEDAM)<br />
ilk adımları 2015 yılında<br />
atılmıştır. Tamamı<br />
bağımlılık alanında çalışan<br />
uzman psikolog ve sosyal<br />
hizmet uzmanlarından<br />
oluşan ekibi, bağımlı<br />
bireylere ve bağımlı<br />
bireylerin yakınlarına<br />
ücretsiz psikolojik ve sosyal<br />
destek hizmeti vermektedir.<br />
ücretsiz psikolojik ve sosyal destek sağlanarak<br />
yeniden hayata kazandırılmaları<br />
için yardımcı oluyor. Arındırılan bireyin<br />
zararlı alışkanlıklara tekrar başlamaması<br />
için yöntemler öğreterek danışanları<br />
evlerinde ziyaret edip, gidişatı takip<br />
ediyor. Mahremiyet ilkesine büyük<br />
önem veriliyor ve görüşmelerde elde<br />
edilen bilgiler, kesinlikle başka kişi veya<br />
kurumlarla paylaşılmıyor.<br />
GENÇ YEŞİLAY<br />
TOPLULUKLARI/KULÜPLERİ<br />
Genç Yeşilay; yaklaşık bir asırdır bağımlılıklarla<br />
mücadele eden Yeşilay’ın öncü<br />
ekip dediği ve desteklerini her zaman<br />
yanında istediği bir yapılanmadır. Gençler<br />
içinde bulunduğumuz dönemde<br />
bağımlılık türlerinin ve bunları yaygınlaştıranların<br />
hedefinde bulunmaktadır.<br />
Genç Yeşilay Toplulukları da bunun<br />
bilinciyle kendilerini ve arkadaşlarını<br />
her türlü zararlı alışkanlıktan korumak<br />
amacıyla üniversitelerde, meydanlarda,<br />
sporda, sanatta kısacası farkındalık oluşturmak<br />
için görülmek istenilen her yerde<br />
bulunmayı amaçlamaktadır.<br />
Gaziantep’te Bulunan Genç Yeşilay<br />
Toplulukları/Kulüpleri;<br />
• Gaziantep Üniversitesi Genç Yeşilay<br />
Topluluğu<br />
• Hasan Kalyoncu Üniversitesi Genç<br />
Yeşilay Topluluğu<br />
• SANKO Üniversitesi Genç Yeşilay<br />
Kulübü<br />
• Gaziantep İslam ve Bilim ve Teknoloji<br />
Üniversitesi Genç Yeşilay Kulübü<br />
YEŞİLAY<br />
GAZİANTEP<br />
ŞUBESİ EĞİTİM<br />
FAALİYETLERİ<br />
Yeşilay eğitim programları ile,<br />
bağımlılıklar konusunda öncü ve<br />
referans noktası olacak eğitimlerle,<br />
bilinç ve farkındalık oluşturmak<br />
amaçlanmaktadır. Farklı<br />
düzeylerde ve konu başlıklarında<br />
oluşturulan bireysel, kurumsal ve<br />
aile eğitimleri çevirim içi ve yüz<br />
yüze seçenekleriyle sunulmuştur.<br />
Toplumun her kesiminden,<br />
bağımlılık alanında kendilerini<br />
geliştirmek ve farkındalık<br />
kazanmak isteyen bireylere,<br />
ailelere ve kurumlara yönelik<br />
gerçekleştirilmektedir.<br />
27 Ocak / Şubat / Mart 2024
KIZILAY<br />
AİLESİ<br />
BÜYÜYOR<br />
Türk Kızılay Gaziantep İl<br />
Merkezi Başkanı Mustafa<br />
Bozgeyik, Gaziantep genelinde<br />
önemli projelere ve çalışmalara<br />
imza attıklarını belirterek<br />
düzenlenen organizasyonlar ile<br />
Kızılay ailesinin sürekli olarak<br />
büyüdüğünü söyledi.<br />
T<br />
ÜRK KIZILAY Gaziantep İl Merkezi Başkanı Mustafa<br />
Bozgeyik, Gaziantep il merkezimize bağlı Genç<br />
Kızılay, Kızılay Kadın, Engelsiz Kızılay teşkilatlarımız<br />
ile birlikte 5 bin aktif gönüllüye sahibiz. Hep birlikte<br />
yapmış olduğumuz etkinlikler, organizasyon ve projelerle ailemizi<br />
büyütmeye devam ediyoruz dedi.<br />
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ KIZILAY<br />
YERLEŞKESİ HAYATA GEÇMİŞTİR<br />
Bozgeyik; “ Gaziantep Üniversitesi kampüsü içerisinde 800<br />
metrekare kapalı alana inşa edilen Kızılay Yerleşkesini hizmete<br />
sunduk. Gaziantep Üniversitesi kampüsü içerisinde yer alan<br />
Kızılay Yerleşkesinde, Kan alma birimi, Butik Mağaza, Gönüllü<br />
Çalışma alanı ve İlk yardım eğitim merkezi bulunuyor. Gaziantep<br />
Üniversitesi Kızılay Yerleşkesinde bulunan Sevgi mağazamızda<br />
300 adet öğrenciye yılda iki kez 10 parça ürün teslim edilmektedir.<br />
Öğrenciler üniversitenin ve Kızılay’ın tespit etmiş olduğu<br />
ihtiyaç sahibi kişilerden oluşmaktadır.<br />
28
İLK YARDIM<br />
EĞİTİMİNE ÖNEM<br />
VERİYORUZ<br />
Gaziantep İlk Yardım<br />
Eğitim Merkezi Sağlık<br />
bakanlığı onaylı durumda<br />
olup aylık olarak<br />
ilk etapta 28 kişiye<br />
uluslararası standartlarda<br />
geçerli olan ilk<br />
yardım eğitim sertifikası<br />
verilmesi planlanmıştır.<br />
Talebe göre merkezin<br />
kapasitesi dikkate alındığında<br />
daha fazla kişiye<br />
eğitim verilebilecektir.<br />
KIZILAY GAZİANTEP İL<br />
BİNASI İÇİN ARSA TAHSİSİ<br />
YAPILMIŞTIR<br />
Kızılay Gaziantep İl Merkezi Yapımı<br />
İçin Arsa Tahsisi Milli Emlak Genel<br />
Müdürlüğü ile görüşülüp İl Merkezi<br />
Binasının daha iyi hizmet vermesi için<br />
yer istenmiş olup Şehir gösteren mahallesinde<br />
1000 metrekare alan tahsis<br />
edilmiştir. Gerekli işlemler devam etmekte<br />
olup kısa süre içerisinde temel<br />
atma işlemine başlanılacaktır.<br />
İHTİYAÇ SAHİBİ<br />
VATANDAŞLARIMIZI<br />
DESTEKLEMEYE DEVAM<br />
EDİYORUZ<br />
İhtiyaç sahipleri için yapılan yardımlarla<br />
şehrimizde bulunan ihtiyaç sahibi<br />
vatandaşlarımızı desteklemeye devam<br />
ediyoruz. Gelen talepler değerlendirilerek<br />
uzman personelimizin sosyal<br />
inceleme sonrasında ihtiyaca göre<br />
Gıda Kolisi, Hijyen kolisi, tekerlekli<br />
sandalye, barınma gereksinimleri ve<br />
nakdi yardımlarda bulunulmaktadır.<br />
Geçtiğimiz yıl bağışçılarımızın yapmış<br />
olduğu 70 bin gıda ve hijyen kolisi, 50<br />
adet tekerlekli sandalye, 20 bin adet<br />
alışveriş kartı, her ay düzenli olarak<br />
400 üniversite öğrencisine burs, 5 bin<br />
kişiye ise nakdi destek sağladık.<br />
AŞEVİMİZ 10 BİN KİŞİYE<br />
HİZMET VERMEKTEDİR<br />
Gaziantep Aşevi, 2019 yılında Gaziantep<br />
Valiliği ve Türk Kızılay’ı Gaziantep İl Merkezi<br />
Başkanlığı protokolü kapsamında hizmete<br />
girmiştir. Aşevimiz günlük 2 öğün 3 çeşit 10<br />
bin kişiye kapı kapı dağıtılmak üzere yemek<br />
hizmeti vermektedir. Yaşanan depremde<br />
günlük kapasite 100 bine çıkarılmış olup<br />
depremzede vatandaşlarımıza hizmet vermiştir.<br />
29 Ocak / Şubat / Mart 2024
30
<strong>31</strong> Ocak / Şubat / Mart 2024
DEPREMDE<br />
YIKILAN BİNALAR<br />
ONARILIR, PEKİ<br />
YA ÜZERİMİZDE<br />
OLUŞAN DERİN<br />
ETKİLER?<br />
Türkiye, çok önemli bir deprem kuşağı üzerinde yer<br />
alıyor. Depremin binaları yıkmakla kalmadığını,<br />
üzerimizde derin izler bıraktığını söyleyen Eczacı-<br />
Homeopat Ezgi Nevçehan, “Travma sonrası<br />
stres bozukluğu (TSSB) olan hastaların ruh hali<br />
bozulabiliyor. Daha kaygılı olan bu hastalar, alkol<br />
gibi kötü madde kullanımına da bağımlı hale<br />
gelebiliyor. Travmatik olaylar yaşayan çoğu hasta,<br />
uyum sağlama ve başa çıkma konusunda geçici<br />
zorluklar yaşayabiliyor” dedi.<br />
DEPREM, sadece binaları yıkmakla kalmıyor, üzerimizde<br />
kalıcı etkiler bırakan davranış bozukluklarına neden<br />
olabiliyor. Ülke olarak çok zor bir süreçten geçtik,<br />
geçiyoruz. 2023 yılı şubat ayının ilk haftasında yaşadığımız<br />
bu acı ve elim olaydan etkilenen birçok birey, birçok sağlık<br />
personelinin yardımı ile hayata tutunma çabası verdi. Bedende var<br />
olan yaralar sarılırken en büyük yarayı alan ruh iyileşmenin yollarını<br />
ararken yaşanan şok, birtakım bozukluklara sebep olmaktadır.<br />
Travma sonrası stres bozukluğu olarak tanımlanan bu durum ifade<br />
edilemeyen, anlatılamayan her durumun aslında dokuya inmesi ve<br />
bireyin ruhunda meydana gelen hastalığın dışa doğru bir yansıması<br />
olarak ortaya çıkmaktadır.<br />
TRAVMA SONRASI<br />
STRES BOZUKLUĞU VE<br />
MADDE BAĞIMLILIĞI<br />
Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan,<br />
“Travma sonrası stres bozukluğu<br />
(TSSB), korkutucu bir olayın -onu<br />
deneyimlemenin veya tanık olmanıntetiklediği<br />
zihinsel bir durumdur. Hasta,<br />
sevilen birinin yaralanması veya ölümü<br />
gibi aşırı travmatik olaylara maruz<br />
kaldıktan sonra sinirli ve gergin bir ruh<br />
hali geliştirebilir” dedi. Reaksiyonun,<br />
akut stres bozukluğu olarak bilinen<br />
travmadan kısa bir süre sonra ortaya<br />
çıkabileceğini veya TSSB olarak bilinen<br />
gecikmiş reaksiyon olabileceğini ifade<br />
eden Nevçehan, “Stres bozukluğu<br />
olan hastalar, kaygı, ruh hali ve alkol<br />
gibi madde kötüye kullanımı ile ilgili<br />
diğer bozuklukların gelişimi için risk<br />
altındadır. Travmatik olaylar yaşayan<br />
çoğu hasta, uyum sağlama ve başa çıkma<br />
konusunda geçici zorluklar yaşayabilir,<br />
ancak zamanla ve iyi bir kişisel bakımla,<br />
genellikle iyileşirler. Semptomlar<br />
kötüleşirse, aylarca hatta yıllarca sürer<br />
ve hastaların günlük çalışmalarını<br />
engelleyerek travma sonrası stres<br />
bozukluğuna yol açar” ifadesini kullandı.<br />
32
“Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri,<br />
travmatik bir olaydan sonraki birkaç ay içinde<br />
başlayabilir, ancak bazen belirtiler olaydan yıllar<br />
sonrasına kadar ortaya çıkmayabilir. Bu belirtiler,<br />
sosyal veya iş durumlarında ve ilişkilerde önemli<br />
sorunlara neden olur. Hasta ayrıca normal günlük<br />
görevleri yapma becerisine de müdahale edebilir.”<br />
TRAVMA SONRASI<br />
STRES BOZUKLUĞUNUN<br />
BELİRTİLERİ NELERDİR?<br />
Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri,<br />
travmatik bir olaydan sonraki birkaç ay<br />
içinde başlayabilir, ancak bazen belirtiler<br />
olaydan yıllar sonrasına kadar ortaya<br />
çıkmayabilir. Bu belirtiler, sosyal veya<br />
iş durumlarında ve ilişkilerde önemli<br />
sorunlara neden olur. Hasta ayrıca normal<br />
günlük görevleri yapma becerisine de<br />
müdahale edebilir. Eczacı-Homeopat<br />
Ezgi Nevçehan konuyla alakalı şu bilgileri<br />
verdi: “TSSB semptomları genellikle<br />
müdahaleci anıları, kaçınmayı, düşünme<br />
ve ruh halindeki olumsuz değişiklikleri<br />
ve fiziksel ve duygusal tepkilerdeki<br />
değişiklikleri etkiler.<br />
Araya giren anıların belirtileri<br />
şunları içerebilir: travmatik olayın<br />
tekrarlayan, istenmeyen üzücü anıları,<br />
travmatik olayı yeniden oluyormuş gibi<br />
yeniden yaşama (geri dönüşler), travmatik<br />
olayla ilgili rahatsız edici rüyalar veya<br />
kabuslar, travmatik olayı hatırlatan bir<br />
şeye şiddetli duygusal sıkıntı veya fiziksel<br />
tepkiler.<br />
Kaçınma belirtileri şunları<br />
içerebilir: travmatik olay hakkında<br />
düşünmekten veya konuşmaktan<br />
kaçınmaya çalışmak, travmatik olayı<br />
hatırlatan yerlerden, etkinliklerden veya<br />
insanlardan kaçınmak.<br />
Düşünce ve ruh halindeki<br />
olumsuz değişikliklerin<br />
belirtileri şunları içerebilir:<br />
olumsuz düşünceler, diğer insanlar<br />
veya dünya, gelecekle ilgili umutsuzluk,<br />
travmatik olayın önemli yönlerini<br />
hatırlayamama dahil hafıza sorunları,<br />
Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan<br />
yakın ilişkileri sürdürmede zorluk, aile<br />
ve arkadaşlardan kopmuş hissetme, Bir<br />
zamanlar keyif alınan etkinliklere karşı<br />
ilgisizlik, olumlu duyguları deneyimlemede<br />
güçlük, duygusal olarak uyuşmuş<br />
hissetme.<br />
Fiziksel ve duygusal<br />
tepkilerdeki değişikliklerin<br />
belirtileri (uyarılma belirtileri<br />
olarak da adlandırılır) şunları<br />
içerebilir: kolayca irkilme veya korkma,<br />
kendine zarar verme davranışı.<br />
Bütüncül yaklaşımıyla homeopati, TSSB<br />
vakalarıyla ilgilenirken en değerli tıp<br />
sistemlerinden biri olduğunu kanıtlamıştır.<br />
Felsefenin en içteki özü, hastaları<br />
bireyselleştirme temelinde tedavi etmeye<br />
olanak sağlamaktadır. Homeopati,<br />
hastalığın adından bağımsız olarak<br />
semptomların toplamına bağlı olduğu için<br />
hem önleyici hem de iyileştirici bir tedavi<br />
yöntemi olarak işlev görür. Bütünlük, altta<br />
yatan nedenin ve bireyin duyarlılığının ele<br />
alındığı hastalık durumu hakkında öznel<br />
ve nesnel anlayışı içermektedir.<br />
Unutmayın ki homeopati kişiye özgü bir<br />
tedavi şeklidir. Hastalığın adının hiçbir<br />
önemi yoktur ve kişi biriciktir ve bu şekilde<br />
tedavi edilir.”<br />
33 Ocak / Şubat / Mart 2024
Gaziantep Gastronomisi:<br />
ŞEHRE FAYDA MI, ZARAR MI?<br />
Röportaj : Mezine Sırakaya<br />
Konuk : İndex Ekonomi Bağımsız Denetim A.Ş.<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin TATLI<br />
GAZIANTEP, GASTRONOMI ŞEHRI ILAN EDILDIĞINDEN<br />
BERI GASTRONOMI TURIZMINDE ÖNEMLI BIR IVME<br />
KAZANDI. BU KONUYU İNDEX EKONOMI BAĞIMSIZ<br />
DENETIM A.Ş. YÖNETIM KURULU BAŞKANI<br />
MEHMET EMIN TATLI ILE KONUŞTUK.<br />
“Kent Konseyine<br />
“Gaziantep’in geleceği<br />
mi? Geleceğin<br />
Gaziantep’i mi?” isimli<br />
bir çalışma yaptık.<br />
Gaziantep Belediyesi<br />
meclisinde sunumu<br />
yapılan bu raporu<br />
yetkililer sahiplendi.<br />
Şehir için büyük bir<br />
kazanım oldu. Her<br />
başlıkta Gaziantep’i<br />
inceledik. Kısaca<br />
Gastronominin şehre<br />
tek başına faydasından<br />
çok zararı olduğunu<br />
düşünüyorum.”<br />
Mezine Sırakaya: Gaziantep’in<br />
gastronomi şehri unvanı<br />
şehrin ekonomisine nasıl katkı<br />
sağlıyor?<br />
Mehmet Emin TATLI: Gastronomi<br />
şehri unvanının şehre bazı faydaları<br />
olduğu doğru. Ancak hep faydasından<br />
bahsetmek de doğru değil. Bu<br />
tanımın bazı zararlarının da olduğu<br />
düşünüyorum. Evet, Gastronomi şehri<br />
unvanı Gaziantep’e önemli bir turist akını<br />
sağladı. Aynı zamanda şehrin kalabalığının<br />
insanları bıktırdığı da doğru. Bu nedenle,<br />
zaten kalabalık bir şehre turist çekmek<br />
için gastronomiyi kullanmak ilk bakışta<br />
çılgınlık. Bu da turizm gelirlerinde ve<br />
yerel ekonomide artışa yol açtı. Ayrıca,<br />
gastronomi şehri unvanı Gaziantep’in<br />
imajını da önemli ölçüde değiştirdi. Biz<br />
eskiden Gazi şehirdik. Şimdi başka.<br />
Mezine Sırakaya: Peki bu unvanın şehrin<br />
kültürüne ve yerel halka herhangi bir<br />
zararı var mı?<br />
Mehmet Emin TATLI: Evet, gastronomi<br />
şehri unvanının şehrin kültürüne ve yerel<br />
halka bazı zararları da oldu. Özellikle, artan<br />
turist nedeniyle yerel ürünlerin fiyatlarının<br />
artmasına neden oldu. Bu da şehirdeki<br />
insanlarımızın bu ürünlere ulaşmasını<br />
güçleştiriyor. Ayrıca, gastronomi<br />
turizminin aşırı gelişmesi şehrin kültürel<br />
kimliğini zedeliyor.<br />
Mezine Sırakaya: Bu zararların önüne<br />
geçmek için neler yapılabilir?<br />
Mehmet Emin TATLI: Biz bu konuda<br />
arkadaşlarımızla Kent Konseyine<br />
“Gaziantep’in geleceği mi? Geleceğin<br />
Gaziantep’i mi?” isimli bir çalışma<br />
yaptık. Gaziantep Belediyesi meclisinde<br />
sunumu yapılan bu raporu yetkililer<br />
sahiplendi. Şehir için büyük bir kazanım<br />
oldu. Her başlıkta Gaziantep’i inceledik.<br />
Kısaca Gastronominin şehre tek başına<br />
faydasından çok zararı olduğunu<br />
düşünüyorum.<br />
Mezine Sırakaya: Mehmet Bey, modern<br />
dünyanın şehirleri ticari bir meta olarak<br />
görmesi ve turist akınına uğrayan<br />
34
şehirlerin yaşadığı olumsuzluklara<br />
değindiniz. Bu bağlamda, Gaziantep’in<br />
gastronomi şehri unvanının şehrin<br />
sakinlerine ne gibi somut faydalar<br />
sağladığını sormak isterim. Bu unvanın<br />
şehre ve insanlarına gerçek bir değer<br />
kattığını gösteren istatistikler mevcut<br />
mu?<br />
Mehmet Emin TATLI: Maalesef,<br />
gastronomi şehri unvanının Gaziantep’e<br />
ve insanlarına somut bir değer katıp<br />
katmadığını gösteren kapsamlı istatistikler<br />
mevcut değil. Turist sayısındaki artış<br />
ve turizm gelirlerindeki yükseliş gibi<br />
göstergeler, şehrin ekonomisine katkı<br />
sağlandığını gösterse de, bu katkının adil<br />
bir şekilde dağılıp dağılmadığı ve şehrin<br />
sakinlerinin yaşam kalitesini ne kadar<br />
etkilediği sorgulanmalıdır.<br />
Mezine Sırakaya: Gastronomi şehri<br />
unvanının şehre kattığı değerin sadece<br />
kebap ve tatlı ile sınırlı kalması da<br />
dikkat çekici bir durum. Gaziantep’in<br />
zengin mutfak kültürü göz önüne<br />
alındığında, bu kadar dar bir çerçeveye<br />
sıkışmak şehrin gastronomi potansiyelini<br />
sınırlamıyor mu?<br />
Mehmet Emin TATLI: Kesinlikle<br />
katılıyorum. Gaziantep mutfağı çok çeşitli<br />
ve zengin bir mutfaktır. Yalnızca kebap<br />
ve tatlıya odaklanmak, bu zenginliği<br />
görmezden gelmek anlamına gelir. Ayrıca,<br />
yerel ürünlerin ve içeceklerin yeterince ön<br />
plana çıkarılmaması da şehrin gastronomi<br />
kimliğine zarar veriyor.<br />
Gittiğiniz mekanlar da yerel bir tane içecek<br />
bulamazsınız. Her mekânda dünyanın bütün<br />
içeceklerini bulabilirken yerel bir tane<br />
içecek bulamazsınız. Hani biz gastronomi<br />
şehriydik. Bu durum yöneticiler tarafından<br />
sorgulanmalıdır.<br />
Mezine Sırakaya: Peki, bu sorunlara<br />
çözüm olarak neler yapılabilir?<br />
Mehmet Emin TATLI: Gastronomi şehri<br />
unvanının gerçek bir değer katması için;<br />
• Gastronomi turizminin sürdürülebilir bir<br />
şekilde geliştirilmesi ve turistlerin şehre<br />
katkısının adil bir şekilde dağılımı sağlanması<br />
• Gastronomi çeşitliliğinin ön plana çıkarılması<br />
ve kebap ve tatlı dışında da şehrin<br />
zengin mutfak kültürünün tanıtılması<br />
• Yerel ürünlerin ve içeceklerin kullanımı<br />
• Gastronomi eğitimi ve araştırma faaliyetlerinin<br />
desteklenmesi<br />
gibi adımların atılması önemlidir.<br />
Mezine Sırakaya: Teşekkürler Mehmet<br />
Bey. Bu değerli bilgiler ışığında,<br />
Gaziantep’in gastronomi şehri unvanını<br />
daha anlamlı hale getirmek için<br />
hepimize görev düştüğünü anlıyorum.<br />
Teşekkürler, Mehmet Emin TATLI.<br />
Mehmet Emin TATLI: Ben teşekkür<br />
ederim.<br />
“Gastronomi şehri<br />
unvanının Gaziantep’e<br />
ve insanlarına somut bir<br />
değer katıp katmadığını<br />
gösteren kapsamlı<br />
istatistikler mevcut değil.<br />
Turist sayısındaki artış<br />
ve turizm gelirlerindeki<br />
yükseliş gibi göstergeler,<br />
şehrin ekonomisine katkı<br />
sağlandığını gösterse<br />
de, bu katkının adil bir<br />
şekilde dağılıp dağılmadığı<br />
ve şehrin sakinlerinin<br />
yaşam kalitesini ne kadar<br />
etkilediği sorgulanmalıdır.”<br />
35 Ocak / Şubat / Mart 2024
BURUN AMELIYATI SONRASI<br />
KANAMA NEDENLERI<br />
Burun ameliyatı, estetik ve tıbbi sebeplerle yaygın olarak yapılıyor.<br />
Burun ameliyatı sonrası komplikasyonlar ise doğal olarak yaygın<br />
biçimde araştırılıyor. Burun ameliyatından sonra dikkat edilmesi<br />
gerekenler konusunun, en önemli alt başlıklarından birisi olan;<br />
burun ameliyatı sonrası kanama konusu hakkında merak edilenleri,<br />
Prof. Dr. Murat Songu açıklıyor.<br />
RINOPLASTI, yani burun estetiği operasyonları sonrasında kanama,<br />
hastalar arasında karşılaşılan yaygın bir durumdur. Bu, cerrahi<br />
bir işlemin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Rinoplasti sonrası<br />
kanama genellikle hafif ve geçicidir. Ameliyat sonrası dönemde<br />
uygun bakım ve doktor tavsiyelerine uyulması, bu durumun yönetilmesinde<br />
kilit rol oynar. Özellikle ilk birkaç gün, nazik bir bakım ve gözlem, olası<br />
komplikasyonları önlemek için elzemdir. Böylece hastalar, ameliyat sonrası<br />
süreci daha rahat ve güvenli bir şekilde atlatırlar.<br />
“ Ameliyat sonrası dönemde uygun bakım ve doktor<br />
tavsiyelerine uyulması, bu durumun yönetilmesinde kilit rol<br />
oynar. Özellikle ilk birkaç gün, nazik bir bakım ve gözlem,<br />
olası komplikasyonları önlemek için elzemdir. Böylece<br />
hastalar, ameliyat sonrası süreci daha rahat ve güvenli bir<br />
şekilde atlatırlar.”<br />
Prof. Dr. Murat Songu<br />
36
“Rinoplasti sonrası dönem, hastanın dikkatli ve özenli davranmasını gerektirir. İyileşme sürecini<br />
olumlu yönde etkilemek ve kanama riskini azaltmak için bazı önemli adımlar bulunmaktadır. İlk<br />
olarak, doktorun verdiği tüm tavsiyelere harfiyen uymak büyük önem taşır. Cerrahi müdahaleden<br />
sonra, hastanın sağlığını korumak ve komplikasyonları önlemek için bu adım kritiktir. İkincisi, sigara<br />
ve alkol gibi zararlı maddelerin tüketiminden kaçınmak gerekir.”<br />
BURUN AMELIYATI SONRASI<br />
KANAMA NEDENLERI<br />
Rinoplasti, burun yapısında yapılan değişiklikler<br />
sebebiyle kan damarlarına müdahale<br />
eden bir işlemdir. Bu durum bazen<br />
kanama riskini artırır. Kanamanın şiddeti<br />
ve süresi, çeşitli faktörlere göre değişkenlik<br />
gösterir. Öncelikle, operasyon sırasında<br />
küçük damarların zarar görmesi, ilk 3 gün<br />
boyunca hafif seviyede kanamaya yol<br />
açabilir. Bu tür kanamalar genellikle kendi<br />
kendine durur ya da minimal müdahale ile<br />
kontrol altına alınabilir.<br />
Küçük damarların kanaması: Operasyondan<br />
kaynaklanan yüzeysel kanamalar<br />
olabilir.<br />
Pıhtılaşma bozuklukları: Hastanın önceden<br />
var olan pıhtılaşma sorunları, kanamanın<br />
süresini ve miktarını etkileyebilir.<br />
Enfeksiyon riski: Cerrahi müdahale sonrasında<br />
enfeksiyon gelişimi, kanama riskini<br />
artırabilir.<br />
Bu durumlar, hastanın önceden mevcut<br />
sağlık durumu ve ameliyat sonrası bakım<br />
rutinlerine bağlı olarak farklılık gösterir.<br />
Hastaların, cerrahi sonrası dönemde doktor<br />
tavsiyelerine uymaları, olası komplikasyonları<br />
en aza indirmek için önemlidir.<br />
RINOPLASTI SONRASI<br />
KANAMA BELIRTILERI<br />
Rinoplasti sonrasında meydana gelen<br />
kanamalar, genellikle operasyonun normal<br />
bir parçasıdır. İlk 3 gün içinde, çoğu hasta<br />
sızıntı tarzında hafif kanamalar yaşayabilir.<br />
Bu süre zarfında hastanın sürekli takip<br />
edilmesi, herhangi bir anormal durumda<br />
hızlı müdahale imkanı sunar. İlk 3 gün<br />
içinde görülen sızıntı kanamalar genellikle<br />
minimaldir ve ek tedaviye gerek duymazlar.<br />
Sızıntı Kanamalar: İlk 3 gün içinde hafif ve<br />
geçici olmaları beklenir.<br />
Damla Şeklinde Kanamalar: İlk 2 gün<br />
minik damlacıklar halinde olabilir.<br />
Peçetede Belirecek Kadar Kanamalar:<br />
Ufak sızıntılar, genellikle bir haftaya kadar<br />
sürebilir.<br />
Burun operasyonunun kapsamına bağlı<br />
olarak, kanama miktarı ve süresi değişkenlik<br />
gösterebilir.<br />
RINOPLASTI SONRASI<br />
KANAMA TEDAVISI<br />
Rinoplasti sonrası kanama, şiddetine bağlı<br />
olarak farklı tedavi yöntemlerini gerektirir.<br />
Hafif kanamalar genellikle evde basit<br />
önlemlerle kontrol altına alınabilir. Bu süreçte,<br />
hasta için en uygun olan şunlardır:<br />
Buz kompresi: Burun ve ense bölgesine<br />
uygulanarak kanama azaltılır.<br />
Başın yüksek tutulması: Kanamanın<br />
azalmasına yardımcı olur.<br />
Orta şiddetteki kanamalar için doktor<br />
müdahalesi gerekebilir. Bu durumda uygulanan<br />
tedavi yöntemleri şunları içerir:<br />
Tampon kullanımı: Kanamayı durdurmak<br />
için burun içine yerleştirilir.<br />
İlaç tedavisi: Kanamayı kontrol<br />
etmek ve enfeksiyon riskini<br />
azaltmak amacıyla reçete edilebilir.<br />
Ciddi kanama durumlarında<br />
acil müdahale gerekli olabilir.<br />
Bu durumlarda, hasta hızla<br />
sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.<br />
Acil müdahale,<br />
kanamanın durdurulması ve<br />
komplikasyonların önlenmesi<br />
için hayati önem taşır.<br />
RINOPLASTI<br />
SONRASI<br />
KANAMA ÖNLEME<br />
ÖNERILERI<br />
Rinoplasti sonrası dönem,<br />
hastanın dikkatli ve özenli<br />
davranmasını gerektirir. İyileşme<br />
sürecini olumlu yönde<br />
etkilemek ve kanama riskini<br />
azaltmak için bazı önemli<br />
adımlar bulunmaktadır. İlk<br />
olarak, doktorun verdiği tüm<br />
tavsiyelere harfiyen uymak<br />
büyük önem taşır. Cerrahi<br />
müdahaleden sonra, hastanın<br />
sağlığını korumak ve<br />
komplikasyonları önlemek<br />
için bu adım kritiktir. İkincisi,<br />
sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin<br />
tüketiminden kaçınmak gerekir. Bu maddeler,<br />
iyileşme sürecini yavaşlatabilir ve<br />
kanama riskini artırabilir.<br />
Üçüncü olarak, ameliyat sonrası dönemde<br />
ağır fiziksel aktivitelerden uzak durmak<br />
önemlidir. Fiziksel zorlanma, kan basıncını<br />
yükseltebilir ve kanama riskini artırabilir.<br />
Son olarak, güneş ışığına fazla maruz kalmamak,<br />
özellikle iyileşme sürecinde cildi<br />
korumak açısından önemlidir.<br />
Son bir uyarı olarak, ameliyatlardan sonra<br />
dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili kesin<br />
bilgilerin sadece sağlık kuruluşları ve<br />
hekimler tarafından verilebileceğinin altı<br />
çizilmelidir.<br />
37 Ocak / Şubat / Mart 2024
KANSER TANISINDA<br />
ZAMAN KAYBINA SON<br />
Kanser tanısının konulmasında ve tedavi planlamasında önemli bir adım olan<br />
biyopsi sürecinde zaman zaman alınan örnekteki yetersiz hücre nedeniyle<br />
tekrar biyopsiye ihtiyaç duyulabiliyor. “Hasta Başı Yeterlilik Değerlendirmesi”<br />
ile hastaların bu süreci tekrar yaşamalarına, yeniden biyopsi yaptırmalarına<br />
gerek kalmadığını paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Patoloji Uzmanı<br />
Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Tiroit nodüllerinde, akciğer kanserlerinde, meme<br />
kanseri hastalarında, pankreas ve safra yollarında tanı koymak için yapılan<br />
biyopsilerde hasta başı yeterlilik değerlendirmesine başvurulabiliyor. Bu, tanı<br />
sürecinde zaman kaybını ortadan kaldıran bir yöntem. Böylece hastaların biyopsi<br />
sonucunu beklerken yaşadıkları stres de azalmış oluyor” dedi.<br />
GENELLIKLE kanser şüpheli<br />
lezyonlara tanı için uygulanan<br />
ince iğne aspirasyon<br />
biyopsisi her ne kadar ağrısız,<br />
güvenilir ve kısa süreli bir işlem olsa da<br />
şüphesiz pek çok hasta için endişeli<br />
bir bekleyiş anlamına geliyor. Alınan<br />
biyopsi materyalinin bazı durumlarda<br />
yetersiz olması halinde biyopsinin<br />
tekrar yapılması istendiğinde, “Acaba<br />
kanser miyim?” gerginliğinin katlanarak<br />
büyüdüğünü belirten Anadolu Sağlık<br />
Merkezi Hastanesi Patoloji Uzmanı<br />
Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Zaman<br />
ayırıp yeniden randevu almak ve<br />
tüm süreci tekrar yaşamak hastalar<br />
için yıpratıcı bir hale dönüşebiliyor.<br />
Ancak ince iğne aspirasyon biyopsisi<br />
uygulamalarında, hastaya aynı işlemin<br />
tekrar yapılmasını önlemeyi hedefleyen<br />
ve başarılı sonuç veren bir ‘Hasta Başı<br />
Yeterlilik Değerlendirmesi’ uygulaması<br />
var” açıklamasında bulundu.<br />
Hasta başı yeterlilik değerlendirmesinin<br />
kanser şüphesi olan durumlarda, hastadan<br />
ince iğne aspirasyon biyopsisi ile<br />
alınan örneğin, işlem esnasında patolog<br />
tarafından değerlendirilmesi ve tanı için<br />
yeterli hücre alındığına karar verilmesi<br />
işlemi olduğunu anlatan Prof. Dr. Zafer<br />
Küçükodacı, “Bu değerlendirme işlemi<br />
38
ise 5 dakika gibi kısa bir süre içinde<br />
gerçekleştiriliyor. Alınan örneğin<br />
yetersiz olduğu durumlarda yeterli<br />
örnek elde edilene kadar işlem tekrarlanıyor.<br />
Bu durumda da süre bir<br />
miktar daha uzayabilse de biyopsinin<br />
tekrarlanmasına ihtiyaç kalmıyor”<br />
diye konuştu.<br />
HASTA BAŞI YETERLILIK<br />
DEĞERLENDIRMESININ 4<br />
ÖNEMI<br />
Hasta başı yeterlilik<br />
değerlendirmesinin özellikle hasta<br />
yararına odaklanan 4 avantajıyla öne<br />
çıktığını vurgulayan Patoloji Uzmanı<br />
Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Yöntem<br />
ilk olarak biyopsi işleminde patolojik<br />
tanı için yeterli miktarda örnek<br />
alınmasını sağlıyor. İkincisi, hastanın<br />
tekrar biyopsi yaptırmasını ve aynı<br />
süreçleri yeniden yaşamasını önlüyor.<br />
Üçüncüsü kesin tanı için olası zaman<br />
kayıplarının önüne geçerek erken<br />
tanıyı kolaylaştırıyor. Çünkü bu<br />
durum özellikle kanser hastalarında<br />
tedavinin erken başlaması açısından<br />
önem taşıyor. Dördüncüsü de bu<br />
uygulama, hasta özelinde<br />
en doğru tedavinin<br />
belirlenmesine katkı<br />
sunuyor. Yeterli miktarda<br />
örnek tümör tanısı ve<br />
tipi dışında, tümörün<br />
moleküler özelliklerine<br />
yönelik testlerin de<br />
yapılması ile tedavinin<br />
şekillenmesine yardımcı<br />
oluyor” dedi.<br />
BIYOPSI TEKRARI<br />
OLASILIĞI<br />
NEREDEYSE “0”<br />
İnce iğne aspirasyon biyopsilerinde,<br />
hasta başı yeterlilik<br />
değerlendirmesi yapılmadığında<br />
merkezden merkeze değişiklik<br />
göstermekle birlikte, yüzde 15-20’lere<br />
varabilen oranlarda yetersiz hücre<br />
miktarı nedeniyle tanı konamadığını<br />
ve biyopsi işleminin tekrar yapılması<br />
ihtiyacı doğduğunu hatırlatan Prof.<br />
Dr. Zafer Küçükodacı, “Değerlendirme<br />
yapıldığında ise biyopsinin tekrar<br />
yapılma olasılığı yüzde 1’in altına<br />
kadar düşüyor” bilgisini verdi.<br />
Prof. Dr. Zafer Küçükodacı<br />
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />
Patoloji Uzmanı<br />
PATOLOJI<br />
UZMANI DA<br />
BIYOPSI IŞLEMINE<br />
KATILIYOR<br />
Hasta başı yeterlilik<br />
değerlendirmesinin biyopsi işlemi<br />
sırasında yapıldığının ve istisnai<br />
durumlar dışında sadece 5-10<br />
dakika gibi çok kısa bir sürede<br />
tamamlandığının altını çizen Prof.<br />
Dr. Zafer Küçükodacı, “Bu süreç<br />
biyopsi işlemini yapan doktora,<br />
patoloji uzmanının da mikroskop<br />
ve boyama seti ekipmanlarıyla<br />
eşlik etmesiyle gerçekleştiriliyor.<br />
Biyopsi işlemi esnasında hastadan<br />
alınan sıvı materyal, hızlı bir<br />
boyama işleminden geçiriliyor<br />
ve patolog tarafından yapılan<br />
mikroskobik değerlendirme ile<br />
tanı için yeterli olup olmadığına<br />
karar veriliyor. Sonuç olarak yeterli<br />
hücre miktarına ulaşana kadar<br />
biyopsi işlemine devam ediliyor ve<br />
uygun miktarda örnek alınması<br />
sağlanıyor. Böylece işlem bir<br />
kerede bitiriliyor, hastanın yeniden<br />
benzer bir süreç yaşamadan tek<br />
seferde tanı alması sağlanıyor”<br />
şeklinde konuştu..<br />
39 Ocak / Şubat / Mart 2024
DÜNYA EPİLEPSİ<br />
GÜNÜ’NDE TÜRKİYE<br />
MOR RENKLE<br />
AYDINLANDI<br />
Dünya genelinde en sık görülen nörolojik hastalıklardan<br />
biri olan epilepsi hastalığına dikkat çekmek amacıyla<br />
Şubat ayının ikinci pazartesi günü kutlanan Dünya<br />
Epilepsi Günü’nde Türkiye’nin sembol yapıları, epilepsi<br />
farkındalığının rengi mor ile aydınlatıldı.<br />
TTürk Epilepsi ile Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Nerses Bebek<br />
ÜRK Epilepsi ile Savaş Derneği, ÜLKEMIZDE 1 MILYON<br />
epilepsi hastalarının sosyal<br />
hayatlarında yaşadıkları ön EPILEPSI HASTASI IÇIN<br />
yargılara<br />
dikkat çekmek için sekiz<br />
#GERÇEĞIGÖR<br />
yıldır Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyasını<br />
hayata geçiriyor. Epilepsi İçin Bak<br />
Beynin normal faaliyetlerini sürdürmesini<br />
farkındalık kampanyasının 12 Şubat Dünya<br />
sağlayan elektriğin aşırı artması ile ortaya<br />
Epilepsi Günü girişimleri kapsamında; Türkiye’nin<br />
sembol yapılarından Fatih Sultan<br />
çıkan epilepsi hastalığı dünyada her 100<br />
kişiden birini etkiliyor. Ülkemizde de yaklaşık<br />
1 milyon epilepsi hastası bulunuyor.<br />
Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim<br />
Köprüsü, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi<br />
Kişiye göre değişen nöbetlerle kendini<br />
Masal Şatosu ve Amasya Kalesi mor renk<br />
gösteren epilepsi hastalığı, ilaçlarla yüzde<br />
ile ışıklandırıldı.<br />
70 gibi yüksek bir oranla kontrol altına<br />
alınabiliyor. Ancak epilepsi hastaları ve<br />
yakınları yüzyıllardır süre gelen yanlış<br />
bilgilerden kaynaklanan toplumsal ön yargılarla<br />
hastalığın kendisinden daha fazla<br />
mücadele etmek zorunda kalıyor.<br />
Türk Epilepsi ile Savaş Derneği<br />
Başkanı Prof. Dr. Nerses Bebek,<br />
“Epilepsi Farkındalık Araştırması<br />
sonuçlarına göre ülkemizde yakınlarının<br />
epilepsi hastası bir bireyle evlenmesini<br />
istemeyenlerin oranı yüzde 36, işveren<br />
“Epilepsi hastalarını ön yargıların karanlığından kurtarmak için herkesin<br />
yapabileceği bir şey var. Bu konuda başta gençlerimizi olmak üzere<br />
herkesi epilepsi farkındalık elçisi olmaya davet ediyoruz.”<br />
40
olsam epilepsi hastası bir bireyi işe almak istemem diyenlerin oranı yüzde<br />
22, epilepsi hastalarının çoğunda zeka ve fiziksel gelişim geriliği olduğunu<br />
sananların oranı yüzde 36 ve çevresinde epilepsi hastası bireylerin<br />
olmasından rahatsızlık duyanların oranı ise yüzde 60. Oysaki epilepsi<br />
hastaları herkes gibi hayatlarına devam edebilir, okuyabilir, çalışabilir,<br />
evlenebilir, çocuk sahibi olabilir ve başarılı işlere imza atabilirler. Epilepsi İçin<br />
Bak farkındalık kampanyası aracılığıyla herkesi bu “Gerçeği Gör”meye davet<br />
ediyoruz. Epilepsi hastalığına karşı ön yargıların karanlığını farkındalık ışığıyla<br />
aydınlatmak için herkes epilepsi hakkında yeniden düşünmeli, bilinçlenmeli<br />
ve değişimin bir parçası olmalı” diye konuştu.<br />
EPILEPSI FARKINDALIK ELÇISI OLABILIRSINIZ<br />
Prof. Dr. Bebek, “Epilepsi hastalarını ön yargıların karanlığından kurtarmak<br />
için herkesin yapabileceği bir şey var. Bu konuda başta gençlerimizi olmak<br />
üzere herkesi epilepsi farkındalık elçisi olmaya davet ediyoruz. Bunun için<br />
Epilepsi İçin Bak Instagram sayfasında yer alan #MorGözlük filtresi ile<br />
fotoğrafınızı ve bilinçlendirici mesajınızı #GerçeğiGör ve #EpilepsiİçinBak<br />
etiketleriyle paylaşabilirsiniz.<br />
“Epilepsi İçin Bak<br />
farkındalık kampanyası<br />
aracılığıyla herkesi bu<br />
“Gerçeği Gör”meye<br />
davet ediyoruz.”<br />
EPILEPSI İÇIN BAK HAKKINDA:<br />
Türk Epilepsi ile Savaş Derneği’nin UCB Pharma’nın<br />
koşulsuz desteğiyle, 2017 yılından beri hayata geçirdiği<br />
Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası bu yıl sekizinci yılında…<br />
Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası, epilepsili<br />
bireylerin de herkes gibi hayatlarına devam edebilecekleri,<br />
okuyabilecekleri, çalışabilecekleri, evlenebilecekleri, çocuk<br />
sahibi olabilecekleri ve başarılı işlere imza atabileceklerinin<br />
farkındalığını artırmayı amaçlıyor. Epilepsi İçin Bak<br />
farkındalık kampanyasının taşıyıcı ikonu olarak epilepsi<br />
hastalarına olan bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini<br />
sembolize eden mor gözlükler kullanılıyor.<br />
Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası, 2024 yılında ön<br />
yargıları yıkmak ve karanlığın arkasına saklanan gerçekleri<br />
farkındalığın ışığıyla göstermek amacıyla #GerçeğiGör<br />
mottosunu benimsedi. 2024 yılında Epilepsi İçin Bak farkındalık<br />
kampanyasının gönüllü elçisi ünlü oyuncu Bülent<br />
Şakrak oldu.<br />
Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyası 2023 yılı mottosu<br />
#GörüneninÖtesinde ile epilepsi hakkında bilinenin<br />
ötesindeki gerçekleri anlattı. Kampanyanın 2022 yılındaki<br />
gönüllü elçisi olan Furkan Andıç farkındalık filminde<br />
de rol alarak, “#UzunLafınKısası farkındalık çok zor bir<br />
şey değil” diyerek herkesi epilepsi farkındalığını birlikte<br />
öğrenmeye ve öğretmeye davet etti. Epilepsi İçin Bak<br />
farkındalık kampanyasının 2021 yılındaki gönüllü elçisi<br />
Murat Dalkılıç olmuş ve epilepsinin çalışamamakla #Ne-<br />
AlakasıVar! demişti. Ünlü sanatçı Aşkın Nur Yengi de<br />
sesiyle farkındalık filmine destek olmuştu. 2020 yılında<br />
kampanyaya, ünlü oyuncu İrem Sak gönüllü destek vermiş<br />
ve #YılOlmuş2020 farkındalık filminde rol almıştı. Ünlü<br />
şarkıcı Derya Uluğ da dijital mecralardaki farkındalık çalışmalarının<br />
gönüllü destekçisi olmuş ve Emre Yücelen de<br />
sesiyle farkındalık filmine destek vermişti.<br />
Epilepsi İçin Bak farkındalık kampanyasıyla ilgili daha<br />
detaylı bilgi almak için www.epilepsiicinbak.com adresini<br />
ziyaret edebilirsiniz.<br />
41 Ocak / Şubat / Mart 2024
BESINLERIN<br />
OLUMLU<br />
ETKISINI<br />
ARTTIRACAK<br />
25 ÖNERI<br />
Tuba Örnek<br />
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />
Beslenme ve Diyet Uzmanı<br />
Tüketilen her bir besinin sağlığa büyük katkısı<br />
var. Ancak besinlerden en yüksek faydayı<br />
almanın yolunun onları doğru yöntemlerle<br />
tüketmekten geçtiğini paylaşan Anadolu<br />
Sağlık Merkezi Hastanesi Beslenme ve Diyet<br />
Uzmanı Tuba Örnek, “Besinlerin faydalarını<br />
bilmek kadar, onların en doğru şekilde nasıl<br />
tüketilmesi gerektiğini bilmek de önemli”<br />
dedi. Tuba Örnek, besinlerin olumlu etkilerini<br />
arttıracak 25 bilimsel öneri paylaştı:<br />
Ç<br />
IĞNEYIN YA DA DÖVÜN!<br />
Sarımsağı çiğneyerek ya da havanda dövülmüş olarak<br />
tüketin.<br />
5 DAKIKA YETERLI!<br />
Brokoliyi uzun süre pişirmeyin, 5 dakika yeterli!<br />
ACELE YOK! BIR SAAT BEKLEYIN<br />
ÇAY VE KAHVENIZI YEMEKTEN<br />
1 SAAT SONRA TÜKETIN.<br />
42
PROBIYOTIK KAZANIN<br />
Süt yerine yoğurt veya kefir tüketin.<br />
Sindirimi daha kolaydır ve probiyotik<br />
kazanmış olursunuz.<br />
K2 DESTEĞI VAR MI?<br />
D vitamini takviyelerinizin K2 destekli<br />
olmasına dikkat edin.<br />
SAKLAYIN AMA ÖĞÜTMEDEN!<br />
Keten tohumunu öğütmeden saklayın.<br />
Tüketeceğiniz zaman 1-2 tatlı kaşığı<br />
öğütüp bekletmeden kullanın.<br />
MEYVELERI KABUKLARIYLA YIYIN<br />
Elma, armut gibi meyveleri karbonatlı<br />
suda bekleterek tarım ilaçlarından<br />
arındırdıktan sonra vitaminlerinden<br />
daha fazla faydalanmak için kabuklarını<br />
soymadan tüketin.<br />
KIZARTMAYIN,<br />
FIRINLAYIN!<br />
BALIK KIZARTILDIĞINDA<br />
OMEGA 3 AZALIR. FIRIN<br />
VEYA IZGARA ŞEKLINDE<br />
PIŞIRIN.<br />
DEMIR ONSUZ YAPAMAZ<br />
Demir emilimi için yanında C vitamini<br />
zengin besin tüketin. Örneğin etin yanında<br />
bol limonlu yeşil ve kırmızı biberden<br />
zengin bir salata tüketin.<br />
BU IKILIYI AYIRMAYIN<br />
Zerdeçalı karabiber ile birlikte sıcak<br />
yemeklerde kullanın.<br />
ÇAYINIZI GÜÇLENDIRIN!<br />
Demlediğiniz yeşil çaya 1 tatlı kaşığı doğal<br />
bal ekleyin, antioksidan değeri artsın.<br />
EZIN YA DA ÖĞÜTÜN<br />
Karanfili havanda ezerek veya öğüterek<br />
çaylarınıza ekleyin.<br />
FILIZLENDIRIP PIŞIRIN<br />
Kurubaklagilleri bir gece önceden ıslatın,<br />
hatta filizlendirdikten sonra pişirin.<br />
PIŞMIŞ OLARAK TÜKETIN<br />
Domatesi pişirdiğinizde likopenden daha<br />
fazla faydalanırsınız.<br />
RAFINEDEN UZAK DURUN<br />
Rafine değil, kabuklu, lifli olan tam tahılları<br />
tercih edin.<br />
TUZUNUZU KARANLIKTA<br />
SAKLAYIN<br />
Tuzunuzu iyot kaybı olmaması için ışıksız<br />
ortamda saklayın.<br />
OLGUNLARI SEÇMEYIN!<br />
Muz, elma ve kiviyi olgunlaşmamış olarak<br />
tercih edin.<br />
BITKI ÇAYLARINI KISA SÜRE<br />
DEMLEYIN<br />
Yaprak ve çiçeklerinden yararlandığımız<br />
bitki çaylarını uzun süre kaynatmayın, 5<br />
dakika demleyin.<br />
BIÇAK KULLANMAYIN<br />
Yeşil sebzeleri bıçakla keserek değil elinizle<br />
bölerek hazırlayın. Sebze ve meyveleri<br />
kesip doğradıktan sonra bekletmeden<br />
tüketin.<br />
O KADAR DA BEKLETMEYIN!<br />
Pişmiş yemeğinizi 2 saatten fazla oda<br />
sıcaklığında bekletmeyin, buzdolabında<br />
ise 2 günden fazla kalmamalı.<br />
STRESINIZI YÖNETIN<br />
Stres sindirimi olumsuz etkiler, besin<br />
öğeleri işe yaramaz hale gelir.<br />
TÜTÜN KULLANMAYIN<br />
Sigara besin emilimini azaltır.<br />
HEMEN PIŞIRIN<br />
Dondurulmuş sebzelerinizi, çözülmesini<br />
beklemeden pişirin.<br />
SIZMADAN<br />
VAZGEÇMEYIN<br />
Zeytinyağını sızma<br />
olarak kullanın, ışıksız<br />
ortamda saklayın. Sebze<br />
yemeklerinizde ve<br />
salatalarınızda zeytinyağı<br />
kullanırsanız vitamin<br />
mineral emilimi artar.<br />
PIŞIRMEYIN, ÇIĞ TÜKETIN<br />
Ceviz, fındık, badem gibi yağlı<br />
tohumları çiğ olarak tüketin.<br />
43 Ocak / Şubat / Mart 2024
YEŞİLAY SPOR KULÜBÜ,<br />
<strong>SAĞLIK</strong> İÇİN PEDAL ÇEVİRİYOR<br />
Yeşilay Spor<br />
Kulübü,<br />
Türkiye<br />
genelinde<br />
düzenlediği<br />
turlarla<br />
bisiklet<br />
sevgisini<br />
yaymayı ve<br />
daha sağlıklı<br />
bir geleceğe<br />
katkıda<br />
bulunmayı<br />
amaçlıyor.<br />
Y<br />
EŞILAY Spor Kulübü,<br />
bisikletin sağlık açısından<br />
önemini vurgulamak ve<br />
bu keyifli sporu daha geniş<br />
kitlelere yaymak için yıl boyunca<br />
bisiklet etkinlikleri düzenleyeceğini<br />
açıkladı.Türkiye genelindeki<br />
teşkilatlanmasıyla başta atletizm,<br />
bisiklet, boks, okçuluk, güreş, izcilik,<br />
jimnastik, judo, masa tenisi, tekvando<br />
ve yüzme olmak üzere çeşitli spor<br />
branşlarında faaliyet gösteren Yeşilay<br />
Spor Kulübü, profesyonel sporcuları<br />
ile ulusal ve uluslararası bisiklet<br />
yarışlarına katılırken bisiklet severlere<br />
yönelik olarak düzenlediği turlarla da<br />
yoğun ilgi görüyor.<br />
YEŞILAY TARIHI<br />
YARIMADA BISIKLET<br />
TURLARI HER AYIN<br />
ILK PAZAR GÜNÜ<br />
GERÇEKLEŞIYOR<br />
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, T.C.<br />
Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Türkiye<br />
Bisiklet Federasyonunun işbirliğiyle<br />
her ayın ilk Pazar günü düzenlenmesi<br />
44
planlanan Yeşilay Tarihi Yarımada Bisiklet<br />
Turu’nun ilki 7 Ocak’ta, ikincisi ise 4<br />
Şubat’ta yapıldı. Tur, Yeşilay Genel Merkezi<br />
Sepetçiler Kasrı’ndan başladı; Sarayburnu<br />
Sahil Yolu, Yedikule, Edirnekapı, Ayvansaray,<br />
Balat, Unkapanı veEminönü güzergâhından<br />
ilerlenerek Sepetçiler Kasrı’nda tamamlandı.<br />
Turlar, 3 Mart, 7 Nisan, 5 Mayıs, 2 Haziran,<br />
7 Temmuz, 4 Ağustos, 1 Eylül, 6 Ekim,<br />
3 Kasım ve 1 Aralık 2024 tarihlerinde de<br />
gerçekleştirilerek yıl boyu devam edecek.<br />
Yaklaşık 200 katılımcı ile her ayın ilk Pazar<br />
günü düzenlenmesi planlanan Yeşilay Tarihi<br />
Yarımada Bisiklet Turları, Mayıs ayında ise<br />
daha büyük bir katılımla gerçekleşecektir.<br />
CADDEBOSTAN’DAN<br />
MALTEPE’YE BISIKLET<br />
TURLARI BAŞLADI<br />
Yeşilay Spor Kulübü, 11 Şubat’ta<br />
başlayanCaddebostan-Maltepe Bisiklet<br />
Turları ile Anadolu Yakası’nın sahil şeridinde<br />
pedal çevirmenin keyfini yaşadı. Yıl boyunca<br />
devam edecek turlar, 17 Mart, 21 Nisan, 23<br />
Haziran, 21 Temmuz, 18 Ağustos, 15 Eylül,<br />
20 Ekim, 17 Kasım ve 15 Aralık tarihlerinde<br />
yapılacak.<br />
11. YEŞILAY BISIKLET<br />
TURU 81 ILDE EŞ ZAMANLI<br />
BAŞLAYACAK<br />
Türkiye’de eş zamanlı düzenlenecek 11.<br />
Geleneksel Yeşilay Bisiklet Turu,5 Mayıs<br />
2024 Pazar günü bisiklet severleri bir araya<br />
getirecek. İstanbul’da yaklaşık 2 bin, Türkiye<br />
genelinde ise 15 bin bisiklet severin katılması<br />
beklenen etkinlik festival havasında geçecek.<br />
YEŞILAY SPOR KULÜBÜ<br />
BISIKLET SPORCULARI ILK<br />
YARIŞINA KATILDI<br />
Türkiye genelinde Yeşilay şubeleri ve Yeşilay<br />
Spor Kulüpleri tarafından sağlıklı yaşam<br />
farkındalığı amacıyla turlar düzenlenirken<br />
Yeşilay Spor Kulübü’nün profesyonel<br />
bisiklet sporcuları da çeşitli yarışlarda ter<br />
dökerek başarılara imza atmayı sürdürüyor.<br />
Yeşilay Spor Kulübü bisiklet sporcuları,<br />
Türkiye Bisiklet Federasyonunun Alanya’da<br />
düzenlediği sezonun ilk yarışına katıldılar.<br />
Türkiye Bisiklet Federasyonu 2024 yılı<br />
faaliyet takviminin ilk yarışı olan Türkiye<br />
Bisiklet Kupası 1. Etap Puanlı Yol Yarışı, 20-<br />
21 Ocak tarihlerinde yaklaşık 200 sporcunun<br />
katılımıyla Alanya’da gerçekleştirildi. Gençler<br />
kategorisinde Sadi Baran Tamer, büyükler<br />
kategorisinde ise Abdulhamit Kahraman<br />
Yeşilay Spor Kulübünü temsil etti.<br />
“Türkiye genelindeki<br />
teşkilatlanmasıyla<br />
başta atletizm, bisiklet,<br />
boks, okçuluk, güreş,<br />
izcilik, jimnastik,<br />
judo, masa tenisi,<br />
tekvando ve yüzme<br />
olmak üzere çeşitli spor<br />
branşlarında faaliyet<br />
gösteren Yeşilay Spor<br />
Kulübü, profesyonel<br />
sporcuları ile ulusal ve<br />
uluslararası bisiklet<br />
yarışlarına katılırken<br />
bisiklet severlere<br />
yönelik olarak<br />
düzenlediği turlarla da<br />
yoğun ilgi görüyor.”<br />
45 Ocak / Şubat / Mart 2024
KALP<br />
KIRIKLIĞI<br />
kalbi fiziki<br />
olarak da etkiliyor<br />
Duygusal stresin görülmeyen belirtisi;<br />
Kırık kalp sendromu kalp krizi ile karışıyor<br />
Ani gelişen şiddetli üzüntü, hayal kırıklığı veya<br />
stres sonrası kandaki stres hormon düzeyleri<br />
dokular için hasar oluşturacak düzeylerde<br />
artıyor. Bu durumun kalbi de etkilediğini söyleyen<br />
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Buturak, hastada<br />
ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı,<br />
baş dönmesi ve bayılma gibi şikayetlerin ortaya<br />
çıktığını anlattı. Literatürde kırık kalp sendromu<br />
olarak tanımlanan bu durumun kalp krizi ile<br />
karıştığına dikkat çekti.<br />
Prof. Dr. Ali Buturak<br />
Kardiyoloji Uzmanı<br />
HER NE kadar yoğun<br />
duygusal travmalar<br />
kalp kırıklığına yol<br />
açsa da aslında<br />
fiziki olarak da kalp üzerinde<br />
belirgin etkiler yarabiliyor. Hatta<br />
yaşanan şikayetler kalp krizi ile<br />
birebir aynı özellikleri taşıyor.<br />
İlk kez Japonya’da 1990 yılında<br />
Takatsubo Sendromu olarak tanımlanan<br />
Kırık Kalp Sendromu,<br />
ani başlayan göğüs ağrısı, nefes<br />
darlığı, çarpıntı, baş dönmesi ve<br />
bayılma gibi belirtilerle kendini<br />
gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi<br />
Hastaneleri Kardiyoloji Uzmanı<br />
Prof. Dr. Ali Buturak’ın verdiği<br />
bilgiye göre ön tanısı kalp krizi<br />
olan hastaların yüzde 2-3’ünde<br />
gerçek tanının Kırık Kalp Sendromu<br />
olduğu biliniyor. Hastalık<br />
kadınlarda daha sık görüldüğü<br />
için bu oran yüzde 5-6’ya kadar<br />
çıkabiliyor.<br />
“UZUN SÜRELİ<br />
İLİŞKİ SONRASI<br />
AYRILIK, BOŞANMA<br />
TETİKLİYOR”<br />
Sıklıkla kişinin, eş, sevgili veya<br />
birinci derece yakını ya da çok<br />
sevdiği bir yakınını kaybetmesi,<br />
uzun süreli bir ilişki sonrası<br />
ayrılık, boşanma veya aldatılma<br />
gibi ağır duygusal durumlar veya<br />
kişiyi derinden sarsacak haberler<br />
alması (kanser hastası olduğunu<br />
öğrenmesi…vb) gibi ani psikolojik<br />
travmaların hastalığı tetiklediğini<br />
anlatan Prof. Dr. Ali Buturak,<br />
bunun yanı sıra kişinin yaşadığı<br />
boğulma tehlikesi, deprem gibi<br />
doğal afetler ve bazı fiziksel<br />
travmaların da da kırık kalp<br />
sendromuna sebep olabileceğini<br />
vurguladı.<br />
46
Prof. Dr. Buturak, yaşanan duygusal<br />
travmaların nasıl oluyor da fiziki sonuçlar<br />
ortaya çıkardığını ise şöyle açıkladı:<br />
“Kişide ani gelişen şiddetli üzüntü, hayal<br />
kırıklığı veya stres sonrası beyindeki bazı<br />
bölgelerin aşırı aktivite göstermesi sonucu<br />
kandaki stres hormon düzeyleri dokularda<br />
hasar oluşturacak şekilde artıyor. Bu<br />
hormonlar, kalp kası ve kalbin küçük kılcal<br />
damarlarına hücum ederek kalp kasında<br />
ani başlayan kasılma kusuru ve kalp<br />
damar dolaşımını bozacak şekilde küçük<br />
damarlarda fonksiyon kaybına yol açıyor.<br />
Bu durum da hastada ani başlayan göğüs<br />
ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi<br />
ve bayılma gibi şikayetlere neden oluyor.”<br />
KALP KRİZİ İLE KARIŞTIRIYOR<br />
Bu şikayetleri olan ve özellikle son 1-5 gün<br />
içerisinde psikolojik veya fiziksel stres yaşayan<br />
tüm hastaların vakit kaybetmeden<br />
kendilerine en yakın hastanenin acil servisine<br />
başvurmaları gerektiğine dikkat çeken<br />
Prof. Dr. Buturak, “Özellikle ani başlayan<br />
göğüs ağrısı, kalp krizi ile karıştırılmasına<br />
sebep olur. Kırık kalp sendromundan<br />
şüphe edilen hastalarda; kalp kası hasarını<br />
gösteren kan testleri, elektrokardiyografi,<br />
ekokardiyografi, telekardiyografi ve koroner<br />
anjiyografi ile tanı konuluyor.” Dedi.<br />
OLASI KOMPLİKASYONLARI<br />
ÖNLEMEK İÇİN TEDAVİ ŞART<br />
Prof. Dr. Buturak, kırık kalp sendromunun<br />
çoğunlukla iyi seyirli ve kendiliğinden düzelen<br />
bir durum olduğunu ancak buna karşın<br />
tanı konulan her hastanın hastaneye<br />
yatırılarak tedavi edildiğini belirterek tedavi<br />
konusunda şunları anlattı: “Bu hastaların<br />
yapılan koroner anjiyografilerinde koroner<br />
arterler normaldir ancak problemin esasında<br />
kalp kasında kasılma kusuru oluşturan<br />
kalp kası hasarı vardır. Bu nedenle hastalar<br />
hasar oluşacak kalp yetersizliği, hayati risk<br />
oluşturacak ritim bozuklukları ve diğer<br />
komplikasyonlar açısından (bayılma, kalp<br />
içinden beyine ve diğer bölgelere pıhtı<br />
atması…vb) yakın takip edilmeli ve tedavi<br />
almadır. Hastada kalp yetersizliği bulguları<br />
varsa mutlaka ilaç tedavisi başlanmalıdır.<br />
Ritim bozukluğu veya kalp içi pıhtı oluşumu<br />
gibi durumlar gerektiği şekilde tedavi<br />
edilmeli ve hasta desteklenmelidir.”<br />
Kalp kası hasarının birçok hastada geçici<br />
olduğunu ve başlangıçtan genellikle birkaç<br />
hafta sonra kalbin kasılma ve gevşeme<br />
fonksiyonlarının tamamen düzeldiğini söyleyen<br />
Prof. Dr. Buturak, “Ancak çok nadiren<br />
yüzde 1’den daha düşük oranda, kalıcı<br />
hasar bırakabilir. Burada en önemli nokta,<br />
hastaların tanı konar konmaz uygun tedavi<br />
ve desteği almalarıdır.” Diye konuştu.<br />
KIRIK KALP<br />
SENDROMUNA<br />
KARŞI BU ÖNLEMLER<br />
ALINABİLİR!<br />
Kırık kalp sendromunu<br />
önlemeye yönelik bilinen bir<br />
tedavi bulunmadığını ancak<br />
alınabilecek bazı önlemlerin<br />
fayda sağladığını anlatan Prof.<br />
Dr. Ali Buturak konuyla ilgili şu<br />
bilgileri verdi: “Stres yönetimini<br />
ve problem çözme tekniklerini<br />
öğrenmek, fiziksel ve duygusal<br />
stresi sınırlamanıza yardımcı<br />
olabilir. Yoga, meditasyon,<br />
günlük tutma veya farkındalık<br />
uygulamak, sıcak banyo yapmak,<br />
kokulu mumların yakılması, uzun<br />
derin nefesler alınıp yavaşça<br />
nefes vermek gibi gevşeme<br />
tekniklerinin uygulanması faydalı<br />
olabilir. Stresinizin kaynağına<br />
bağlı olarak, stresiniz hakkında<br />
konuşmak ve başa çıkma<br />
becerilerinizi paylaşmak için<br />
bir destek grubuna katılmak<br />
veya profesyonel bir danışman<br />
da stres yönetimine yardımcı<br />
olur. Ayrıca sağlıklı alışkanlıklar<br />
edinmek, akdeniz diyeti gibi<br />
sağlıklı bir beslenme alışkanlığı<br />
kazanmak, düzenli egzersiz<br />
yapmak (haftada en az beş kez<br />
30 dakika), yeterli uyumak (gece<br />
7-9 saat), sosyalleşmek, tütün ve<br />
tütün ürünlerinin kullanımından<br />
kaçınmak da duygusal ve<br />
fiziksel stresi önlemede fayda<br />
sağlayacaktır.”<br />
47 Ocak / Şubat / Mart 2024
SONGÜL ALCI:<br />
KADINLAR, EŞLERİNİN<br />
ESTETİK OLMASINI<br />
İSTEMİYOR!<br />
Son dönemde sanat dünyasındaki ünlü erkekler<br />
başta olmak üzere, erkek estetikleri çok<br />
konuşulan konular arasında yer alıyor. Ünlü sağlık<br />
yönetimi uzmanı ve Trawellmed Kurucusu Songül<br />
Alcı Manşetteyiz Dergisine verdiği röportajda,<br />
erkeklerle ilgili öyle bir iddia ortaya attı ki,<br />
sevgililer günü öncesinde konu tartışma yarattı.<br />
İşte o röportajdan çarpıcı başlıklar.<br />
Songül Alcı<br />
Sağlık Yönetimi Uzmanı ve<br />
Trawellmed Kurucusu<br />
“<br />
NIŞANLILIKTA DURUM BAŞKA, EVLENINCE BAŞKA”<br />
Kadınların partnerlerine karşı tutumlarının nişanlılıkta ve evlilikte değiştiğini<br />
ifade eden Songül Alcı, ”Erkekler açısından burası biraz sıkıntılı! Kolundan tutup<br />
nişanlısını ya da eşini getiren de var. Nişanlılık aşamasında kadın, nişanlısını getirip<br />
‘Saçını şöyle yapın, burnunu böyle yapın, göbeğini inceltin gibi’ daha birçok direktifle<br />
gelirken, evlendikten sonra ise kesinlikle kadınlar eşlerinin estetik olmasını istemiyor.<br />
Randevuyu iptal ettiren eşler var. ‘Sen yaptırırsan ben de yaptırırım’ inatlaşması da<br />
oluyor. Kadınlar bekarlıkta ‘evet’ derken evlenince erkeklerin estetik işlemine ‘hayır’<br />
diyor.” Şeklinde konuştu.<br />
SOSYAL MEDYADA BEĞENILMEK ISTIYORLAR.<br />
Erkeklerin sosyal medyada beğenilmek için estetik işlemlere başvurduğunu<br />
ifade eden Songül Alcı, “Sosyal medya kadınlar kadar<br />
erkekleri de etkiliyor. Devamlı dış görünüşün ön planda olduğu bu<br />
mecralarda erkekler de bir yere kadar filtre kullanıyor ama bir yerden<br />
sonra sırf sosyal medyada iyi görüntü vermek için bile estetik ameliyat<br />
olanların sayısı az değil. Öte yandan artık erkeklerde ünlüye benzeme<br />
kaygısı yok. Kendileri olmayı, ama kendilerinin en iyi versiyonu olmayı<br />
istiyorlar. Kadınlar estetik olarak çok güzeller. Erkek kendini artık o<br />
güzel ve bakımlı kadınların karşısına bakımsız görmek istemiyor.” dedi.<br />
EVLENIRKEN DE BOŞANIRKEN DE<br />
ESTETIĞE BAŞVURUYORLAR!<br />
‘Erkekler hangi dönemde estetiğe başvuruyor’ sorusuna<br />
ise Alcı şöyle cevap verdi. “Kadınlarda olduğu gibi; erkekler<br />
de evlenmeden önce ya da kız arkadaş edinmeden önce<br />
estetiğe başvuruyorlar. Yine iş başvuru öncesi ve üniversite<br />
bitiminde estetiğe başvuruyorlar. Boşanma sırasından ve<br />
sonrasında da estetikler çok revaçta.”<br />
48
49 Ocak / Şubat / Mart 2024
PROSTAT HASTALIKLARI<br />
ÖNLENEBILIR MI?<br />
Prostat hastalıkları, yaygın görülen ve erkeklerde görülen hastalıklardır.<br />
Hastalığın görülme sebeplerinin başında ilerleyen yaş gelirken, yaşam<br />
biçiminde bazı değişiklikler, bu sorunu ötelemeye yardımcı olabiliyor.<br />
Dr. Ali Yurtlak<br />
Vascular Clinic<br />
V<br />
ASCULAR Clinic’den Dr. Ali<br />
Yurtlak, prostatı önlemek için<br />
yapılabilecekler hakkında bilgiler<br />
veriyor.<br />
Prostat kanseri, erkek sağlığını tehdit<br />
eden ciddi bir hastalıktır. Bu hastalığın<br />
önlenmesi için alınabilecek bazı önlemler<br />
vardır. İlk olarak, sağlıklı bir diyet önemlidir;<br />
özellikle sebze ve meyve tüketimi<br />
bu konuda kritik bir role sahiptir. Ayrıca,<br />
doymuş yağların tüketimi azaltılmalıdır.<br />
Balık, içerdiği sağlıklı yağlarla prostat sağlığını<br />
korumada etkilidir. Fiziksel aktivite<br />
de bu hastalığın önlenmesinde önemli<br />
bir faktördür; düzenli egzersiz yapılması<br />
önerilir. Sigaranın zararlarından biri de<br />
prostat sağlığı üzerindeki olumsuz etkisidir;<br />
bu nedenle sigara bırakılmalıdır. Son<br />
olarak, düzenli sağlık kontrolleri prostat<br />
kanserinin erken teşhisinde hayati öneme<br />
sahiptir.<br />
PROSTAT KANSERINDEN<br />
KORUNMA YÖNTEMLERI<br />
Erkeklerin sağlığını tehdit eden prostat<br />
kanseri, yaşam tarzı değişiklikleriyle<br />
önlenebilir. Öncelikle, fazla kilo ve obezite,<br />
50
PROSTAT<br />
KANSERINI ÖNLEME<br />
YÖNTEMLERI:<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMIN<br />
GÜCÜ<br />
Prostat kanserine karşı mücadelede, Omega<br />
3 yağ asitlerinden zengin balık tüketiminin<br />
rolü büyüktür. Balık, hem prostat sağlığını<br />
korumakta hem de kilo kontrolüne yardımcı<br />
olmakta etkili bir gıdadır. Egzersiz ise, kanser<br />
riskini azaltmanın yanı sıra, prostat kanseri<br />
tedavisinde de önemli bir faktördür. Özellikle<br />
genç yaşlardan itibaren spor, erkekler için<br />
yaşam tarzının bir parçası haline gelmelidir.<br />
Düzenli egzersiz yapanlar:<br />
kanserin gelişim riskini artırır. Bu durumda kilo kontrolü, kanser<br />
gelişim hızını yavaşlatmak için önemlidir. Genç yaşlardan itibaren<br />
aşırı kilolarla mücadele etmek, prostat sağlığı için elzemdir. Sağlıklı<br />
bir beslenme düzeni bu süreçte yardımcı olacaktır.<br />
Sağlıklı beslenme, prostat kanserine karşı koruma sağlar. Bu amaçla,<br />
beslenme düzeninde aşağıdaki unsurlar dikkate alınmalıdır:<br />
Her öğünde sebze ve meyve tüketimi artırılmalı.<br />
Şeker ve beyaz un içeren rafine karbonhidratlar sınırlanmalı.<br />
Bunun yanı sıra, doymuş yağ tüketimi de azaltılmalıdır. Prostat<br />
kanseri riskini artıran hayvansal yağlar yerine, bitkisel yağların tercih<br />
edilmesi faydalıdır. Kanser riskini azaltmak için hayvansal yağ içeriği<br />
yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır.<br />
Sonuç olarak, prostat sağlığını korumak için kilo kontrolü, sağlıklı<br />
beslenme ve düşük doymuş yağ tüketimi önemlidir. Bu değişiklikler,<br />
erkek sağlığını olumlu yönde etkileyecek ve prostat kanseri riskini<br />
azaltacaktır.<br />
• Yürüyüş<br />
• Koşu<br />
• Yüzme<br />
• Bisiklet<br />
gibi farklı aktivitelerle hem prostat sağlığını<br />
koruyabilir hem de cinsel ve kalp-damar sağlığını<br />
destekleyebilir. Sigara ise, hem prostat<br />
kanseri riskini artırıyor hem de tanı konan<br />
hastalarda hastalığın ilerlemesini hızlandırıyor.<br />
Sigarayı bırakmak, bu riskleri azaltmada<br />
büyük önem taşıyor. Prostat kanserinin<br />
sessiz ilerleyebilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.<br />
Erken teşhis için düzenli doktor<br />
kontrolleri hayati önemdedir. Erken tanı<br />
sayesinde, prostat kanserinde etkili tedaviler<br />
mümkündür ve erken evrelerde tam şifa sağlanabilir.<br />
Bu nedenle erkeklerin 40 yaşından<br />
sonra düzenli PSA testleri yaptırmaları ve 50<br />
yaşından itibaren prostat muayenesi için doktor<br />
ziyaretlerini ihmal etmemeleri önerilir.<br />
“FIZIKSEL AKTIVITE DE BU<br />
HASTALIĞIN ÖNLENMESINDE<br />
ÖNEMLI BIR FAKTÖRDÜR;<br />
DÜZENLI EGZERSIZ YAPILMASI<br />
ÖNERILIR. SIGARANIN<br />
ZARARLARINDAN BIRI DE<br />
PROSTAT SAĞLIĞI ÜZERINDEKI<br />
OLUMSUZ ETKISIDIR;<br />
BU NEDENLE SIGARA<br />
BIRAKILMALIDIR.”<br />
51 Ocak / Şubat / Mart 2024
İMPLANT YAPILABILMESI<br />
IÇIN KEMIK ERIMESINE KARŞI<br />
YENILIKÇI ÇÖZÜMLER VAR!<br />
İmplant uygulayabilmek için belirli yükseklikte ve kalınlıkta<br />
kemik varlığına ihtiyaç olduğunu kaydeden uzmanlar, bu tarz<br />
vakaların sıklıkla hastanın kendi kemiğinden alarak ya da yapay<br />
biomateryaller kullanarak giderildiğini söylüyor.<br />
C<br />
ERRAHI prosedürün, kemik yetersizliğinin miktarına, yatay ya<br />
da dikey yönde oluşuna göre değişebildiğini dile getiren Dr. Öğr.<br />
Üyesi M. Seda Altop, “Ogmentason işleminden 4 ila 6 ay sonrasında<br />
çene kemiği, implant yapımına uygun hale geliyor.” dedi.<br />
Üsküdar Üniversitesi Üsküdar Diş Hastanesi Dr. Öğr. Üyesi M. Seda<br />
Altop, çene kemiği ogmentasyonu (arttırımı) hakkında bilgi verdi.<br />
“DIŞ ÇEKIMLERINDEN SONRA KARŞILAŞILAN<br />
EN BÜYÜK PROBLEMLERDEN BIRI ÇENE<br />
KEMIKLERINDE GÖRÜLEN ERIME.”<br />
Diş çekimlerinden sonra, uzun dönemde karşılaşılan en büyük problemlerden<br />
birinin çene kemiklerinde görülen erime olduğunu ifade eden Dr.<br />
Öğr. Üyesi M. Seda Altop, “Ancak İmplant uygulayabilmek için belirli<br />
yükseklikte ve kalınlıkta kemik varlığına ihtiyaç duyuluyor. Bu tarz vakaları<br />
sıklıkla hastanın kendi kemiğinden alarak ya da yapay biomateryaller kullanarak<br />
gideriyoruz. Basit vakalarda sentetik kemik greftleri ve bariyerlerini<br />
kullanırken daha geniş hacimde kemiğe ihtiyaç duyduğumuzda hastanın<br />
kendi çenesinden doku alarak kemik naklini gerçekleştirebiliyoruz.” dedi.<br />
Dr. Öğr. Üyesi M. Seda Altop<br />
Üsküdar Üniversitesi<br />
Üsküdar Diş Hastanesi<br />
“İmplant uygulayabilmek<br />
için belirli yükseklikte ve<br />
kalınlıkta kemik varlığına<br />
ihtiyaç duyuluyor. Bu tarz<br />
vakaları sıklıkla hastanın kendi<br />
kemiğinden alarak ya da yapay<br />
biomateryaller kullanarak<br />
gideriyoruz.”<br />
“İŞLEMDEN 4 ILA 6 AY SONRASINDA ÇENE KEMIĞI<br />
IMPLANT YAPIMINA UYGUN HALE GELIYOR.”<br />
Cerrahi prosedürün, kemik yetersizliğinin miktarına, yatay ya da dikey<br />
yönde oluşuna göre değişebildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi M. Seda Altop,<br />
“Ogmentason işleminden 4 ila 6 ay sonrasında çene kemiği implant<br />
yapımına uygun hale geliyor.<br />
“OTOJEN GREFTLEME IŞLEMLERINDE, HASTANIN<br />
KENDI KEMIĞI VE KEMIK VIDALARI KULLANILIYOR.”<br />
Otojen greftleme işlemlerinde, hastanın kendi kemiği ve kemik vidaları<br />
kullanıldığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi M. Seda Altop, “Bekleme süresinin<br />
4-4.5 ay sürmesi, yüksek biyouyum, düşük komplikasyon riski gibi avantajlar<br />
mevcutken ikinci bir cerrahi alanın oluşması dezavantaj sağlamaktadır.<br />
Yapay biomateryaller ise sentetik ya da hayvan ve insan kaynaklı<br />
olarak üretiliyor. Operasyonda kemik tozu, bariyer ve fiksasyon vidaları<br />
kullanılır. Yeni kemik oluşum süreci 6-7 ay kadar sürmektedir, biyouyumu<br />
daha düşüktür. Ancak cerrahi prosedürü daha kolaydır.<br />
Tercih vakanın durumuna ve hekimin deneyimine göre şekillenmektedir.”<br />
şeklinde konuştu.<br />
52
•<br />
•<br />
•<br />
•<br />
53 Ocak / Şubat / Mart 2024
Cilt yenilenmesinin sırrı:<br />
DOKU STIMÜLASYONU<br />
Estetik uygulamaların<br />
önemli bir kısmı,<br />
cildin gençleştirilmesi<br />
ve yeniden<br />
yapılandırılması<br />
üzerine odaklanıyor.<br />
Son dönemlerde,<br />
doku stimülasyonu<br />
yöntemlerinin<br />
oldukça etkili bir rol<br />
oynadığını belirten Dr.<br />
Yasemin Savaş, doku<br />
stimülasyonunun,<br />
cilt altındaki<br />
kolajen ve elastin<br />
üretimini artırarak<br />
cildin sıkılaşmasını,<br />
gençleşmesini ve daha<br />
sağlıklı bir görünüm<br />
kazanmasını sağladığını<br />
söylüyor.<br />
E<br />
STETIK<br />
dünyasında her<br />
geçen gün yeni<br />
teknolojiler ve<br />
yöntemler geliştiriliyor.<br />
Bunlardan biri de doku<br />
stimülasyonu olarak<br />
adlandırılan yöntem. Cildin<br />
yeniden yapılandırılması<br />
ve gençleştirilmesi üzerine<br />
odaklanan bu tekniğin,<br />
kolajen ve elastin üretimini<br />
artırarak cildin doğal güzelliğini<br />
ortaya çıkardığını<br />
söyleyen Kaliteli Yaşam<br />
Kliniği Koordinatörü<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
Dr. Yasemin Savaş, doku<br />
stimülasyonu hakkında<br />
merak edilenleri anlattı.<br />
54
SIKI, GENÇ VE <strong>SAĞLIK</strong>LI<br />
BIR CILDE SAHIP OLMAK<br />
MÜMKÜN<br />
Özellikle kadınların gençlik ve güzellik arayışında olduğu günümüzde,<br />
yaşlanma belirtilerini gidermek, cilt sıkılığını artırmak ve gençleşmek<br />
isteyenler için popüler bir seçenek haline gelen doku stimülasyonu,<br />
yaş veya genetik faktörlerin yanı sıra güneş, sigara, yanlış ürün<br />
veya uygulama gibi dış etkenlere maruz kalan ciltlerde yaşlanma<br />
belirtilerini erken dönemde önlemek için tercih edilebiliyor.<br />
Doku stimülasyonunun, medikal estetik hekimleri tarafından uygulanan<br />
bir tedavi yöntemi olduğunun altını çizen Dr. Yasemin Savaş,<br />
“Bu yöntemde, cildin altına cildin ihtiyacı olan peptit, vitamin, amino<br />
asit ve hyaluronik asit karışımlarının enjekte edilerek cilt dokusunun<br />
yenilenmesi ve canlanması, DNA hasarının onarımı sağlanır. Bu enjeksiyonlar,<br />
cildin içine yerleştirildiğinde kolajen ve elastin üretimini<br />
tetikler, böylece cilt daha sıkı, genç, parlak ve sağlıklı bir görünüm<br />
kazanır.” açıklamasını yapıyor.<br />
DOKU STIMÜLASYONU<br />
CILT KALITESINI ARTIRIYOR<br />
Dr. Yasemin Savaş, doku stimülasyonu tedavisinin genellikle kısa<br />
süreli bir işlem olduğunu söylüyor. Yani uygulamanın ardından<br />
hastalar hemen günlük yaşamlarına dönebiliyor. Etkisinin 3-5 gün<br />
içinde görülmeye başladığını söyleyen Dr. Savaş, 15’inci günden<br />
sonra etkisinin tamamen ortaya çıktığını ve yaklaşık 4 ay kadar<br />
devam ettiğini de sözlerine ekliyor.<br />
Dr. Savaş uygulamayı şöyle anlatıyor:<br />
“Uygulamada micro iğneler ve kanüller kullanılıyor. Kullanılan<br />
temel bileşen ise, cildin taşıyıcı kolonları kolajen liflerini besleyen,<br />
destekleyen, nemlendiren harç maddesi hiyalüronik asit. Cildin<br />
ihtiyaçlarına göre hiyalüronik aside ek olarak özel cilt canlandırıcı<br />
aktif bileşen içeren vitamin, antioksidan, amino asit, peptit, mineral,<br />
büyüme faktörleri gibi karışımlar da kullanılabiliyor.<br />
Cildine yatırım yapmak isteyenler için ideal bir uygulama. Yaklaşık<br />
10 dakika süren bu uygulama cilt kalitesini artırarak yeni<br />
kolajen üretimini destekliyor, yeni damar oluşumunu ve cildin<br />
beslenmesini sağlıyor, cildi nemlendiriyor, sıkılaştırıyor ve taze<br />
bir görüntüye kavuşturuyor. Aynı zamanda yaşlanma etkilerini<br />
geciktiriyor. Yüz şeklinde, ifade ya da mimiklerde değişikliğe yol<br />
açmıyor. Tedavi sonrasında ciltteki iyileşme süreci başlıyor ve<br />
zamanla daha genç ve sağlıklı bir görünüm elde ediliyor. Ancak,<br />
en iyi sonuçlar için düzenli olarak belirlenen aralıklarla tekrarlanmasını<br />
öneriyoruz.”<br />
FARKLI YAŞ GRUPLARINDA<br />
UYGULANABILIYOR<br />
Yaşlanmaya karşı önlem almak, güneş ışınları, kirlilik gibi çevresel<br />
faktörlerin zararlı etkilerinden korunmak, hasar görmüş cildini<br />
onarmak, yenilemek ve yaşlanmanın etkilerini azaltmak isteyenlerin<br />
başvurabileceği doku stimülasyonu tedavisi bu yönüyle farklı<br />
yaş gruplarında uygulanabiliyor.<br />
Uygulama sıklığı ile sayısının kişiye ve cilde özel olup, cilt tipi, cilt<br />
yaşı, cilt kalitesi, kişinin yaşam alışkanlıkları, sosyal yaşantısı ve<br />
benzeri parametrelere göre planlandığını söyleyen Dr. Yasemin<br />
Savaş, şu hatırlatmayı yapıyor:<br />
“Bununla birlikte, şunu asla unutmamalıyız ki her zaman kombine,<br />
tamamlayıcı tedaviler daha etkili ve sonuçları daha uzun<br />
sürelidir. Yaşam şekli ve genetik faktörler uygulamanın etkilerinin<br />
kalıcılığı üzerinde belirleyici bir rol oynar. Olağanüstü sonuç veren<br />
hiçbir tekli tedavi yöntemi yoktur.”<br />
“Cildine yatırım yapmak isteyenler için ideal<br />
bir uygulama. Yaklaşık 10 dakika süren bu<br />
uygulama cilt kalitesini artırarak yeni kolajen<br />
üretimini destekliyor, yeni damar oluşumunu ve<br />
cildin beslenmesini sağlıyor, cildi nemlendiriyor,<br />
sıkılaştırıyor ve taze bir görüntüye kavuşturuyor.<br />
Aynı zamanda yaşlanma etkilerini geciktiriyor.<br />
Yüz şeklinde, ifade ya da mimiklerde değişikliğe<br />
yol açmıyor. Tedavi sonrasında ciltteki iyileşme<br />
süreci başlıyor ve zamanla daha genç ve sağlıklı<br />
bir görünüm elde ediliyor.”<br />
55 Ocak / Şubat / Mart 2024
Kronik yorgunluğa yol açan 10 önemli etken!<br />
KRONİK YORGUNLUKTAN<br />
KURTULMANIN<br />
8 PÜF NOKTASI!<br />
Günde yedi-sekiz saat uyumanıza rağmen<br />
yataktan dinlenememiş olarak kalkıyor, gün içinde<br />
kendinizi çok halsiz ve mutsuz hissediyor, en basit<br />
fiziksel uğraşta takatsiz kalıyor, dün ne yediğinizi<br />
bile hatırlamıyor, odaklanmakta zorluk mu<br />
yaşıyorsunuz? Üstelik bu ve benzeri sorunlar en az<br />
altı aydır peşinizi bırakmıyor mu? Kronik Yorgunluk<br />
Sendromu sizin de kapınızı çalmış olabilir!<br />
F<br />
ONKSIYONEL Tıp çalışmaları yürüten Acıbadem<br />
Fulya Hastanesi Uzmanı Dr. Aynur<br />
Ketene Kronik Yorgunluk Sendromunun<br />
son yıllarda görülme sıklığının hızla yaygınlaştığını<br />
belirterek “Eğer sağlık kontrollerinizi düzenli<br />
yaptırıyorsanız ve herhangi bir hastalık tespit edilmemesine<br />
rağmen geçmeyen bir yorgunluk sorunu<br />
yaşıyorsanız nedeni Kronik Yorgunluk Sendromu olabilir”<br />
diyor. Günümüzde yanlış yaşam alışkanlıklarının<br />
yanı sıra çevresel faktörlerin de bu soruna yol açtığını<br />
belirten Dr. Ketene, ancak umutsuzluğa kapılmamak<br />
gerektiğini çünkü tedavinin mümkün olduğunu söylüyor.<br />
Dr. Aynur Ketene, kronik yorgunluğa yol açan<br />
etkenleri sıraladı, kronik yorgunluk sendromundan<br />
kurtulmaya yönelik 8 etkili öneri ve uyarıda bulundu.<br />
“Eğer sağlık kontrollerinizi düzenli<br />
yaptırıyorsanız ve herhangi bir hastalık<br />
tespit edilmemesine rağmen geçmeyen bir<br />
yorgunluk sorunu yaşıyorsanız nedeni Kronik<br />
Yorgunluk Sendromu olabilir”<br />
Dr. Aynur Ketene<br />
Acıbadem Fulya Hastanesi Uzmanı<br />
AKDENIZ DIYETI UYGULAYIN<br />
Kronik yorgunluk altta yatan pek çok sorunun değerlendirilmesi<br />
gereken komplike bir süreçtir. Ancak burada<br />
sindirim sisteminin dinlenmeye ihtiyacı olduğu<br />
unutulmamalıdır.<br />
Sorunun kaynağı tam olarak teşhis edilemediyse<br />
sindirim sistemine bakmak ve dolayısıyla beslenme<br />
düzenini iyileştirmek gerekir. Beslenme düzeninizi<br />
Akdeniz diyetine uygun yani taze mevsim sebze ve<br />
meyveleri, baklagiller, kaliteli proteinler (et, balık, yumurta),<br />
omega 3’den zengin fırında balık, soğuk sıkım<br />
zeytinyağı, avokado yağı ve çörekotu yağı gibi sağlıklı<br />
yağlardan zengin olacak şekilde düzenleyin.<br />
56
gibi vücudun işleyişini bozan vitamin-mineral<br />
ve mikrobesin eksiklikleri de zemin<br />
hazırlamaktadır. D vitamini sentezlemek<br />
için ultraviole B ışınlarının hakim olduğu<br />
öğle saatlerinde güneş ışınlarının dik geldiği<br />
zamanda 15-20 dakika güneşlenebilirsiniz.<br />
Bunu yaptığınızda ertesi güne<br />
kadar sabunlanmamaya özen gösterin.<br />
İŞLENMIŞ, HAZIR<br />
GIDALARDAN KAÇININ<br />
Toksinlerden kendinizi korumak için<br />
işlenmiş karbonhidrat ve şeker içeren hazır,<br />
katkı maddeli, paketli gıdalardan ve<br />
bol tuz ve yağ içeren cips, kraker, bisküvi<br />
gibi atıştırmalıklardan uzak durun.<br />
HER GÜN EN AZ 8 SAAT VE<br />
KALITELI UYUYUN<br />
En geç saat 23:00’da uykuya dalmış<br />
olmak kaydıyla, sessiz ve karanlık ortamda<br />
en az 8 saat deliksiz uyuyun. Çünkü<br />
uyku sırasında salgılanan melatonin<br />
vücudu temizleyip, dinlenmiş uyanmamızı<br />
sağlayan güçlü bir antioksidan<br />
hormondur. Yatmadan 2 saat önce cep<br />
telefonlarını kapatmak, akşamları bir bardak<br />
melisa çayı ya da papatya çayı gibi<br />
rahatlatıcı çaylardan tüketmek de rahat<br />
bir uyku uyumanızı sağlayacaktır.<br />
MUTLAKA<br />
EGZERSIZ YAPIN<br />
Düzenli egzersiz ile sürdürülen aktif bir<br />
yaşam hem vücudumuza hem de zihnimize<br />
iyi gelir. Eğer kronik yorgunluğunuz<br />
varsa egzersiz yapma düşüncesi bile<br />
size çok zor geliyor olabilir ama aslında<br />
egzersiz bedeninizi canlandırır ve harekete<br />
geçirir. Egzersizle birlikte endorfin<br />
hormonu salgılanır ve endorfin doğal<br />
bir ağrı kesici işlevi görür. O nedenle her<br />
gün mutlaka en az 30 dakika olmak<br />
üzere yürüyüş yapın. Mümkün oldukça<br />
toprağa basarak negatif iyon alın.<br />
SIGARA VE ALKOLDEN<br />
KAÇININ<br />
Alkol ve sigaradan kaçının. Kimyasal deterjanlar,<br />
florlu diş macunları ve parfüm<br />
gibi kozmetiklerden mümkün olduğunca<br />
uzaklaşın. Klorla dezenfekte edilen<br />
havuzlarda uzun süre yüzmemek de bağışıklık<br />
sisteminizi daha güçlü tutmanıza<br />
fayda sağlayacaktır.<br />
ÖĞLE SAATLERINDE<br />
GÜNEŞLENIN<br />
Kronik yorgunluğun ortaya çıkmasına;<br />
altta yatan hastalıklar neden olabileceği<br />
DOKTOR KONTROLLERINIZI<br />
AKSATMAYIN<br />
Dr. Aynur Ketene “Doktor kontrollerinizi<br />
aksatmayın ve herhangi bir kronik hastalığınız<br />
varsa doktor önerisi olmadan<br />
tedavinizi kesinlikle yarıda bırakmayın.<br />
İyi bir sindirim ve emilim sistemi için<br />
gerekmedikçe antibiyotik ve mide ilacı<br />
kullanmayın. Kullanılan diğer ilaçları ve<br />
yan etkilerini de gözden geçirebilirsiniz.<br />
Örneğin; antidepresan gibi bazı ilaçlar<br />
vücutta fazlaca magnezyum tüketilmesine<br />
neden olur. Bu nedenle zindelik hissi<br />
veren ve kasları güçlendiren magnezyumu<br />
yeterince aldığınızdan emin olun.<br />
Gerekli testleri yaptırdıktan sonra doktorunuzun<br />
önerisiyle vitamin ve mineral<br />
takviyesi kullanabilirsiniz” diyor.<br />
BAĞIRSAK SAĞLIĞINIZI<br />
KORUYUN<br />
‘İkinci beyin’ olarak adlandırılan bağırsaklarda<br />
gelişen sorunlar da kronik yorgunlukla<br />
ilişkili olabilir. Şişkinlik, gaz, kabızlık<br />
ve ishal yaşamayacak şekilde mide ve<br />
bağırsak sağlığına dikkat etmek gerekir.<br />
Şişkinlik, yorgunluk, karın ve baş ağrısı<br />
gibi semptomlar geçirgen bağırsağın en<br />
yaygın belirtileridir. Eğer varsa geçirgen<br />
bağırsak sendromu tedavi edilmelidir.<br />
KRONIK YORGUNLUĞA YOL<br />
AÇAN 10 ÖNEMLI ETKEN!<br />
Fonksiyonel Tıp çalışmaları yürüten Dr. Aynur Ketene,<br />
kronik yorgunluğun altında yatan 10 temel etkeni şöyle<br />
sıralıyor;<br />
1. Hazır paketli, katkı maddeli gıdaların aşırı tüketilmesi<br />
2. Manyetik alanlara ve toksinlere bolca maruz kalınması<br />
3. Gece 23’den sonra hala uyanık olmak, yetersiz ve kalitesiz<br />
uyku<br />
4. Stresin yönetilememesi,<br />
5. Spordan uzak, hareketsiz bir yaşam tarzı<br />
6. Toprakta suni gübreler nedeniyle minerallerin azalması,<br />
hibrit tohumlar kullanılması<br />
7. Gıdaların soğuk hava depolarında kimyasallar ilave<br />
edilerek uzun süre bekletilmesi<br />
8. Tüm bunların neticesinde kişilerde sindirim ve emilim<br />
sorunları görülmesi,<br />
9. Kansızlık, tiroit hastalıkları, insülin direnci gibi metabolik<br />
bozukluklar ve vücuttan toksin atılımını zorlaştıran karaciğer<br />
yağlanması<br />
10. Bağışıklık sisteminin düşük olması<br />
57 Ocak / Şubat / Mart 2024
Öksürük 3 haftadan fazla sürerse…<br />
ÖKSÜRÜK CİDDİ<br />
HASTALIKLARIN<br />
HABERCİSİ OLABİLİR!<br />
Kış mevsiminde sıkça görülen soğuk algınlığı, Covid-19 ve bronşit<br />
gibi viral etkenlerin sebep olduğu solunum yolu enfeksiyonlarının<br />
en yaygın görülen belirtisi, öksürük oluyor.<br />
YLE KI doğal seyrinde, ilk<br />
Ö48 saatte, hastaların yaklaşık<br />
yüzde 85’inde öksürük gelişiyor.<br />
Soğuk havalarda viral bir enfeksiyondan<br />
kurtulup diğerine<br />
yakalanabildiğimiz gibi, bu enfeksiyonların<br />
üzerine eklenen sinüzit ve bronşit gibi<br />
bakteriyel enfeksiyonlar da öksürükle<br />
seyreden uzamış şikayetlere yol açabiliyor.<br />
Dolayısıyla kış aylarında hekimlere en<br />
sık başvuru nedenleri arasında yer alan<br />
öksürük, bazen haftalarca dinmeyebiliyor.<br />
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak,<br />
Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr.<br />
Artunç Kaan Turanoğlu, öksürüğün basit<br />
bir üst solunum yolu enfeksiyonunda<br />
görülen şikayetin yanı sıra ciddi bir hastalığın<br />
habercisi de olabileceğine dikkat<br />
çekerek, “Kış aylarında, viral solunum<br />
yolu enfeksiyonları sonrası sinir liflerinde<br />
artan hassasiyet nedeniyle kişi sağlıklı<br />
iken soğuk kuru hava bile öksürük etkeni<br />
olabilir. Ancak öksürüğü ‘kış mevsiminde<br />
normaldir’ düşüncesiyle önemsememek<br />
bazı ciddi hastalıkların<br />
tanı ile tedavisinde gecikmelere<br />
yo açabilir. Ayrıca erken<br />
döneminde sebebi tespit<br />
edilmeden hemen öksürük<br />
refleksini baskılayıcı ilaçlar<br />
kullanarak öksürük yakınmasından<br />
kurtulmaya<br />
çalışmak da tanı ile tedavide<br />
gecikmelerin yanı<br />
sıra altta yatan hastalığın<br />
ağırlaşmasına sebep olabilir.<br />
Dr. Artunç Kaan Turanoğlu<br />
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak,<br />
Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı<br />
Öksürüğe yol açan hastalığa<br />
yönelik uygulanan tedavi<br />
dışında; bol sıvı tüketmek,<br />
alerjenlerden kaçınmak,<br />
reflü mevcutsa diyete dikkat<br />
etmek ve ihtiyaç halinde<br />
hekimin önerdiği öksürük<br />
kesici ürünleri kullanmak,<br />
bu dönemin daha konforlu<br />
geçirilmesini sağlar.<br />
58
Dolayısıyla üç hafta geçmesine rağmen<br />
öksürük dinmemiş ise veya süre dikkate<br />
alınmaksızın kanlı öksürük, nefes darlığı,<br />
ateş ile balgam gibi sorunlar varsa, hemen<br />
hekime başvurulmalıdır” diyor.<br />
BU ŞIKAYETLERINIZDE<br />
ZAMAN KAYBETMEYIN!<br />
Öksürük hava yolumuzu korumak amacıyla<br />
çalışan ve hayati öneme sahip bir refleks<br />
mekanizması. Yabancı bir cisim kaçtığında<br />
hava yolunun açılmasını sağlıyor<br />
veya özellikle kış aylarında yaygın görülen<br />
enfeksiyonların varlığında artan tıkayıcı<br />
mukusu hava yolundan temizlemeye yardımcı<br />
oluyor. Genellikle kısa süreli olsa da,<br />
bazı durumlarda inatçı oluyor ve haftalar,<br />
hatta aylarca sürebiliyor. Balgamlı veya<br />
kanlı öksürük, özellikle gece ve istirahat<br />
halinde olan nefes darlığı, ses kısıklığı, yutma<br />
güçlüğü, kilo kaybı, bacaklarda artan<br />
şişlik ile ateş gibi sistemik şikayetlerde<br />
dikkatli olmak gerekiyor. Zira bu hastalıklar<br />
zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonları,<br />
kalp-damar hastalıkları ve kanser gibi<br />
ciddi sorunların habercisi olabiliyor.<br />
SÜRESI VE ÖZELLIĞI<br />
DIKKATE ALINIYOR<br />
Öksürük yakınması olan hastanın ayırıcı<br />
tanısını yaparken öksürüğün süresi ve<br />
karakteri (balgamlı ya da kuru), eşlik eden<br />
diğer yakınmaların varlığı oldukça önem<br />
taşıyor. Yetişkinlerde öksürük, süresine<br />
göre akut (3 haftaya kadar), subakut (3-8<br />
hafta arası) ve kronik (8 haftadan uzun)<br />
olarak 3 gruba ayrılıyor. Çocuklarda ise<br />
4 haftadan uzun süren öksürük kronik<br />
öksürük olarak kabul ediliyor. Tedavi<br />
kılavuzları, 3 hafta sonrasında belirgin<br />
enfeksiyon nedeni mevcut değilse, 8 hafta<br />
beklenmeden öksürüğün kronik olarak<br />
kabul edilerek tetkik edilmesi önerisinde<br />
bulunuyor.<br />
TEDAVI NEDENE GÖRE<br />
PLANLANIYOR<br />
Öksürük bir hastalık değil, pek çok hastalıkta<br />
görülebilen bir şikayet. Kulak, Burun<br />
ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Artunç<br />
Kaan Turanoğlu, bu nedenle tedavinin<br />
öksürüğe sebep olan hastalığa özgü<br />
planlandığını belirterek, sözlerine şöyle devam<br />
ediyor: “Öksürüğe yol açan hastalığa<br />
yönelik uygulanan tedavi dışında; bol sıvı<br />
tüketmek, alerjenlerden kaçınmak, reflü<br />
mevcutsa diyete dikkat etmek ve ihtiyaç<br />
halinde hekimin önerdiği öksürük kesici<br />
ürünleri kullanmak, bu dönemin daha<br />
konforlu geçirilmesini sağlar. Hastalığın tedavi<br />
edilmesiyle birlikte öksürük yakınması<br />
da geçer. Tüm yaygın ve nadir sebepler<br />
dışlandıktan sonra ‘açıklanamayan öksürük’<br />
tanısı da konulabilir. Bu hastalarda<br />
hayat kalitesini etkileyen bir durum söz<br />
konusu ise yan etki profili düşük öksürük<br />
kesici ilaçlar ve solunum yolu egzersizleri<br />
tedavide değerlendirilebilir”<br />
ÖKSÜRÜĞÜN<br />
PEK ÇOK<br />
SEBEBI<br />
OLABILIYOR!<br />
Kış aylarında öksürük en sık viral<br />
üst solunum yolu enfeksiyonları<br />
(soğuk algınlığı, grip vb.), alt<br />
solunum yolu enfeksiyonları<br />
(akut bronşit vb.), mevcut kronik<br />
akciğer hastalıklarının (astım,<br />
kronik bronşit, bronşektazi<br />
vb.) alevlenmeleri ve çevresel<br />
sebeplerle (hava kirliliği, hava yolu<br />
irritanlarına artmış maruziyet)<br />
görülüyor. Bu etkenlerin yanı<br />
sıra aşağıda yer alan sorunlar da<br />
öksürük sebebi olabiliyor.<br />
• Zatürre<br />
• Akciğer pıhtısı (pulmoner<br />
tromboemboli)<br />
• Kalp yetmezliği<br />
• Üst hava yolu öksürük sendromu<br />
(geniz akıntısı sendromu-alerjik/<br />
nonalerjik rinit-kronik sinüzit)<br />
• Gastroözefageal veya boğaz<br />
reflüsü<br />
• Eozinofilik bronşit<br />
• İlaçlar (hipertansiyon tedavisinde<br />
kullanılan bazı ilaçlar)<br />
• Sigara kullanımı ve dumanına<br />
maruz kalmak<br />
• Nadiren hava yolu kanserleri,<br />
kalp yetmezliği, verem, yutma<br />
fonksiyon bozuklukları ve<br />
psikolojik sebepler<br />
59 Ocak / Şubat / Mart 2024
DEPREM GÜVENLİĞİ Mİ? ERİŞİLEBİLİR KONUT MU?<br />
INŞAAT SEKTÖRÜNÜN BELIRSIZ GELECEĞI<br />
Röportaj : Başak Sırakaya<br />
Konuk : Kadim Gayrimenkul ve İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Oğuz<br />
TÜRKIYE<br />
EKONOMISININ<br />
LOKOMOTIF<br />
SEKTÖRLERINDEN<br />
BIRI OLAN INŞAAT<br />
SEKTÖRÜ, SON<br />
YILLARDA BIRÇOK<br />
SORUNLA KARŞI<br />
KARŞIYA. BU<br />
RÖPORTAJDA KADIM<br />
GAYRIMENKUL VE<br />
İNŞAAT YÖNETIM<br />
KURULU BAŞKANI<br />
HÜSEYIN OĞUZ ILE<br />
SEKTÖRÜN GÜNCEL<br />
DURUMUNU VE<br />
ÇÖZÜM ÖNERILERINI<br />
KONUŞTUK.<br />
aşak Sırakaya: Hüseyin<br />
Bey, inşaat sektörünün<br />
şu anki durumunu nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Hüseyin Oğuz: Sektör,<br />
birçok açıdan zor bir dönemden<br />
geçiyor. En önemli sorunlardan<br />
biri, inşaat maliyetlerinin dengesiz<br />
ve belirsiz olması. Hammadde<br />
fiyatlarındaki dalgalanmalar, döviz<br />
kurundaki artışlar ve enflasyon,<br />
maliyetleri sektörü öngörülemez<br />
hale getiriyor ve yatırımları olumsuz<br />
etkiliyor. Kredilerin daralması da<br />
sektördeki likiditeyi düşürüyor.<br />
Belediye, iskân ve istimlak sorunları<br />
da bürokratik engeller oluşturuyor.<br />
Depremden kaynaklanan hasarlar<br />
ve yeni deprem yönetmeliği de ek<br />
maliyetler yaratıyor.<br />
Başak Sırakaya: Bir diğer önemli<br />
sorun da kredilerin daralması.<br />
Yüksek faiz oranları ve bankaların<br />
kredi musluklarını kısması,<br />
sektördeki likiditeyi azaltıyor.<br />
Özellikle küçük ve orta ölçekli<br />
müteahitler bu durumdan oldukça<br />
olumsuz etkileniyor.<br />
Hüseyin Oğuz: Evet, kredilerin<br />
daralması sektördeki daralmanın en<br />
önemli nedenlerinden biri. Merkez<br />
Bankası’nın faiz oranlarını artırması,<br />
kredi faizlerinin de yükselmesine<br />
yol açtı. Bu da ev kredisi ve mortgage<br />
ödemelerini artırdı ve birçok<br />
60
AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK VE<br />
DÜRÜSTLÜK MÜŞTERILERIMIZIN<br />
BIZE DUYDUKLARI GÜVENI<br />
DOĞURAN EN TEMEL<br />
ÖZELLIKLERIMIZDIR.<br />
kişi için bu kredileri kullanılamaz hale getirdi.<br />
Sektörün açmazlarından biri haline gelen<br />
mortgage kredileri artık kullanılamamaktadır.<br />
Bu sebeple de kredi ile ev alma hayali vatandaşlarımız<br />
için hayal oldu.<br />
Başak Sırakaya: Depremler de sektör<br />
üzerinde büyük bir etki yarattı. Deprem<br />
nedeniyle oluşan sorunlar sadece can ve<br />
mal kaybıyla sınırlı kalmadı, aynı zamanda<br />
inşaat sektörünü de derinden sarstı. Yeni<br />
binalarda depreme dayanıklılık önlemleri<br />
artarken, eski binaların dönüşümü de<br />
önemli bir sorun olarak ortaya çıktı.<br />
Hüseyin Oğuz: Doğru. Depremler bize binaların<br />
sağlamlığının ne kadar önemli olduğunu<br />
bir kez daha gösterdi. Deprem yönetmeliklerindeki<br />
belirsizlikler de sorunları arttırmaktadır.<br />
Devletin bu konuda gerekli düzenlemeleri<br />
yapması ve depreme dayanıklı binaların inşasını<br />
teşvik etmesi gerekiyor.<br />
Deprem bölgelerinde yapılan TOKİ inşaatlarındaki<br />
işçi sorunlarını da beraberinde başka<br />
sorunlar getirdi. Acil yapı stoğunu arttırmak<br />
isteyen TOKİ işçi sorunu oluşturmuştur. Özel<br />
sektör işçi bulmakta zorlanmaktadır.<br />
Başak Sırakaya: Devletin vergisel<br />
düzenlemeleri de sektörü etkileyen<br />
faktörlerden biridir. Bu konudaki<br />
düşünceleriniz neler?<br />
Hüseyin Oğuz: Devletin inşaat sektörünü<br />
desteklemek için bazı vergisel düzenlemeler<br />
yapması yararlı olacaktır. Örneğin, betonarme<br />
ve apartman tipi binalar yerine taş ve<br />
geleneksel inşaat teknikleri teşvik edilebilir.<br />
Bu sayede hem daha sağlam binalar inşa edilebilir<br />
hem de tarihi ve kültürel değerlerimiz<br />
korunabilir.<br />
Başak Sırakaya: Trafik sorunu da şehirlerde<br />
yaşayan insanların en büyük problemlerinden<br />
biri. Bu konuda ne gibi çözümler<br />
önerilebilir?<br />
Hüseyin Oğuz: Trafik akışını rahatlatmak için<br />
her mahalleye otopark yapılması için ruhsat<br />
verilmesi çözüm olabilir. Bu sayede araçlar<br />
park sorunu yaşamadan park edebilecek ve<br />
trafik de rahatlayacaktır.<br />
Başak Sırakaya: Son olarak yeşil alanların<br />
artırılmasıyla ilgili düşünceleriniz neler?<br />
Hüseyin Oğuz: Yeşil alanlar şehirlerin nefes<br />
KADIM GAYRIMENKUL VE İNŞAAT HAKKINDA<br />
Seçkin konut projeleri üretmek için yola çıkmış ve kendisine misyon olarak<br />
“İnsanların içinde kendini mutlu huzurlu ve güvende hissedecekleri mekanlar<br />
inşa etmeyi” hedeflemiş bir inşaat firmasıdır.<br />
27 Kadim İnşaatı bazı benzerlerinden ayrılan temel özelliklerinden biri<br />
projelerinde inşaat ve malzeme kalitesi kadar çevresel ve sosyal unsurlara da<br />
son derece önem vermesi ve özenli yaklaşmasıdır.<br />
Öte taraftan müşterilerinin bir an önce evlerine yerleşmelerini sağlamak için<br />
projelerini süratle ve zamanında bitirmek; bu konuda bize duyulan güveni<br />
boşa çıkarmamak yine vazgeçilmez ilkelerimiz arasındadır.<br />
27 Kadim İnşaat, kalite ve müşteri memnuniyeti esaslı, bir ticaret ve hizmet<br />
anlayışını benimsemiştir. Bu anlayış, kaliteyi sadece inşaatta değil, satış ve<br />
hizmet süreçlerini de içine alan bütün kurumsal boyutlarda gerçekleştirmeyi<br />
hedeflemektedir.<br />
Bunu sağlamak için her çalışanımız, işini sahiplenmek, sorumluluk almak,<br />
inisiyatif kullanmak, alanında gerekli bütün bilgi ve becerilere sahip olmak<br />
zorundadır.<br />
Kalite ve hizmet kadar önemli bir değer, onu uygun bir maliyet ve fiyatla<br />
sunmaktır. Bu kendimizden çok müşterilerimiz için duyduğumuz bir<br />
sorumluluk duygusudur.<br />
Açıklık, Şeffaflık ve Dürüstlük müşterilerimizin bize duydukları güveni<br />
doğuran en temel özelliklerimizdir. Tüm iş ve hizmetlerimizde bunu korumak<br />
gerektiğinin bilincindeyiz.<br />
61 Ocak / Şubat / Mart 2024
SEÇKIN KONUT PROJELERI<br />
ÜRETMEK IÇIN YOLA ÇIKMIŞ<br />
VE KENDISINE MISYON<br />
OLARAK “İNSANLARIN IÇINDE<br />
KENDINI MUTLU HUZURLU VE<br />
GÜVENDE HISSEDECEKLERI<br />
MEKANLAR INŞA ETMEYI”<br />
HEDEFLEMIŞ BIR INŞAAT<br />
FIRMASIDIR.<br />
alanlarıdır. Daha fazla ağaçlandırma<br />
yapılması hem şehirlerin havasını<br />
temizleyecek hem de estetik açıdan<br />
daha güzel bir görüntü oluşturacaktır.<br />
Başak Sırakaya: İnşaatlarda en<br />
büyük maliyetin arsa maliyetleri<br />
olduğunu ve özel mülk arsalar<br />
üzerine ev yapma politikasının<br />
dengelenmesi gerektiğini<br />
savunuyorsunuz. Bu konuda biraz<br />
daha açabilir misiniz?<br />
Hüseyin Oğuz: Evet, inşaat maliyetlerinde<br />
en büyük paya sahip olan<br />
arsa fiyatları, konut fiyatlarının yüksek<br />
olmasının en önemli nedenlerinden<br />
biridir. Özellikle şehir merkezlerinde<br />
arsa fiyatları oldukça yüksek ve bu<br />
da konutların da pahalı olmasına yol<br />
açıyor. Devletimizin bu konuda özel<br />
mülk arsalar üzerine ev yapma politikasını<br />
dengelemesi gerekiyor.<br />
Başak Sırakaya: Bu dengeyi nasıl<br />
sağlayabiliriz?<br />
Hüseyin Oğuz: Bunun birden fazla<br />
yolu olabilir. Örneğin, devlet arsa<br />
fiyatlarını kontrol altına almak için<br />
çeşitli düzenlemeler yapabilir. Ayrıca,<br />
şehir merkezlerindeki arsaların daha<br />
yoğun bir şekilde kullanılmasını teşvik<br />
edecek politikalar uygulayabilir.<br />
Özellikle şehir merkezlerindeki arsalar<br />
yıllardan beri atıl durmaktadır. Belediyeler<br />
altyapı hizmetlerini götürdükleri<br />
halde, oradaki özel mülk sahipleri sadece<br />
rant ekonomisine dayalı bir beklenti<br />
içine girmektedirler. Devletimiz,<br />
bunların kullanıma açılması için en<br />
fazla üç yıl içinde faaliyete geçirilmesi<br />
yönünde proje üretmeleri yönünde<br />
çalışma yapılması yönünde uyarılarda<br />
bulunacak mekanizma üretmeli, aksi<br />
takdirde kamulaştırma yoluna gitmelidir.<br />
Bu tip arsalar devletimize ayrıca<br />
yük oluşturmaktadır.<br />
Başak Sırakaya: Bilindiği üzere<br />
evlerdeki vergilerin hemen hepsi<br />
vatandaş tarafından ödeniyor. Bu<br />
konuda ne düşünüyorsunuz?<br />
Hüseyin Oğuz: Evet, evlerdeki<br />
vergilerin büyük bir kısmı vatandaş<br />
tarafından ödeniyor. Özellikle ilk evini<br />
alanlar için bu vergiler oldukça külfetli<br />
olabiliyor.<br />
Başak Sırakaya: Bu kolaylıklar nasıl<br />
sağlanabilir?<br />
Hüseyin Oğuz: Bu konuda çeşitli<br />
modeller uygulanabilir. Örneğin, belirli<br />
bir metrekareye kadar olan evler için<br />
vergi indirimi veya muafiyeti sağlanabilir.<br />
İlk evini edinen insanlara vergi<br />
indirimi veya muafiyeti gibi kolaylıklar<br />
sağlanmalıdır. Örnek verecek olursak,<br />
KDV muafiyeti bunların başında<br />
gelmelidir.<br />
Başak Sırakaya: Birden fazla<br />
evi olan ve kiralama şeklinde<br />
gayrimenkul edinenler için ne<br />
düşünüyorsunuz?<br />
Hüseyin Oğuz: Birden fazla evi olan<br />
ve kiralama şeklinde gayrimenkul<br />
edinenler için vergi indirimi<br />
veya muafiyeti gibi kolaylıkların<br />
sağlanmasına gerek olmadığını<br />
düşünüyorum. Bu tür edinimler<br />
genelde yatırım amaçlı olmaktadır.<br />
Yatırım amaçlı ev edinenler kiralama<br />
yoluyla gelir elde etmektedirler.<br />
Başak Sırakaya: Teşekkürler<br />
Hüseyin Bey, değerli bilgileriniz için.<br />
Hüseyin Oğuz: Rica ederim.<br />
“Sektör, birçok açıdan zor<br />
bir dönemden geçiyor. En<br />
önemli sorunlardan biri, inşaat<br />
maliyetlerinin dengesiz ve belirsiz<br />
olması. Hammadde fiyatlarındaki<br />
dalgalanmalar, döviz kurundaki<br />
artışlar ve enflasyon, maliyetleri<br />
sektörü öngörülemez hale getiriyor ve<br />
yatırımları olumsuz etkiliyor. Kredilerin<br />
daralması da sektördeki likiditeyi<br />
düşürüyor. Belediye, iskân ve istimlak<br />
sorunları da bürokratik engeller<br />
oluşturuyor. Depremden kaynaklanan<br />
hasarlar ve yeni deprem yönetmeliği<br />
de ek maliyetler yaratıyor.”<br />
62
63 Ocak / Şubat / Mart 2024
ECZACI-HOMEOPAT<br />
EZGİ NEVÇEHAN:<br />
D VİTAMİNİ Mİ D<br />
HORMONU MU? OLMAZSA<br />
OLMAZLARDAN D<br />
VİTAMİNİNİN FAYDALARI<br />
SAYMAKLA BİTMİYOR!<br />
Vücudumuz için D vitamininin çok önemli<br />
olduğunun altını çizen Eczacı-Homeopat Ezgi<br />
Nevçehan, “D vitamininin en önemli işlevlerinden<br />
biri bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Kemik<br />
sağlığını destekler ve kemik sağlığı için hayati<br />
olan kalsiyum ve fosfor gibi iki mineralin<br />
emilimini sağlar. Zihin gelişimi için önemlidir. D<br />
vitamini eksik bireylerde bu eksikliğin giderilmesi<br />
kaygı ve depresyonun önemli ölçüde iyileştiğini<br />
göstermektedir.” dedi.<br />
BIZLER duygularımızı karşı tarafa iletmekte zaman zaman zorlansak<br />
da beynimiz ve bedenimiz bu işi çok başarılı bir şekilde<br />
gerçekleştirmektedir. Hormonlarımız bedenin işleyişi dışında<br />
hissettiklerimizden ve duygularımızdan sorumludur. D vitamini<br />
bu sistemin en önemli parçasıdır.<br />
D VİTAMİNİ Mİ HORMONU MU?<br />
Ezgi Nevçehan / Eczacı-Homeopat<br />
“D Vitamini mi hormonu mu? Şaşırtıcı gelse de bu vitamin aslında bir<br />
hormondur. Cildimiz güneşe maruz kaldığında kolesterolden üretilen bir<br />
steroid hormondur” diyen Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan, “Bununla<br />
birlikte, günümüzde ofiste çalışma ortamı, evde geçirilen vakit ve kışın<br />
güneşin yetersizliği dolayısıyla, güneşi genellikle yetersiz alıyoruz. Bu<br />
“D vitamini eksikliğinin saptanmasının en iyi yolu serum 25(OH)D3<br />
düzeyine bakmaktır. D vitamini eksikliği 20 ng/mL’den az, D vitamini<br />
yetersizliği ise 30 ng/mL’den az olarak tanımlanmaktadır”<br />
64
sebeple danışanlarıma yeterli<br />
derecede bu vitamini alabilmek<br />
için D vitaminini yediklerinden<br />
(örneğin; somon, yumurta sarısı,<br />
semiz otu, tatlı patates, mantar...<br />
gibi) veya takviyelerden tamamlamaları<br />
gerektiğini tavsiye ederim.”<br />
yorumunda bulundu.<br />
D VİTAMİNİ NEDEN<br />
İNSAN VÜCUDU İÇİN<br />
ÖNEMLİDİR?<br />
“Günümüzde ofiste<br />
çalışma ortamı, evde<br />
geçirilen vakit ve kışın<br />
güneşin yetersizliği<br />
dolayısıyla, güneşi<br />
genellikle yetersiz<br />
alıyoruz. Bu sebeple<br />
danışanlarıma<br />
yeterli derecede bu<br />
vitamini alabilmek<br />
için D vitaminini<br />
yediklerinden<br />
(örneğin; somon,<br />
yumurta sarısı, semiz<br />
otu, tatlı patates,<br />
mantar...gibi)<br />
veya takviyelerden<br />
tamamlamaları<br />
gerektiğini tavsiye<br />
ederim.”<br />
D vitamininin insan vücudu açısından<br />
önemi konusunda Nevçehan,<br />
“En önemli işlevlerinden biri bağışıklık<br />
sistemini güçlendirmektir.<br />
Kemik sağlığını destekler ve kemik<br />
sağlığı için hayati olan kalsiyum ve<br />
fosfor gibi iki mineralin emilimini<br />
sağlar. Zihin gelişimi için önemlidir,<br />
D vitamini eksik bireylerde bu<br />
eksikliğin giderilmesi kaygı ve<br />
depresyonun önemli ölçüde iyileştiğini<br />
göstermektedir. D vitamini<br />
kullanırken vücudunuzda yeterli<br />
miktarda magnezyum ve K vitamini<br />
olduğuna dikkat etmelisiniz.<br />
Kullanmadan önce doktorunuza<br />
ve eczacınıza mutlaka danışın.”<br />
ifadesini kullandı.<br />
D VİTAMİNİ<br />
YETERSİZLİĞİ VE<br />
DEPRESYON: NE<br />
YAPABİLİRİZ?<br />
D vitamini yetersizliğinin özellikle<br />
batı toplumlarında yaygın olarak<br />
görülmekte olduğunu kaydeden<br />
Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan,<br />
“D vitaminin birçok kronik hastalığın<br />
ilerlemesinde rolü olduğu<br />
bilinmektedir. Serum D vitamininin<br />
düşük olması depresyon, anksiyete<br />
ve stres ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir.<br />
Dünya Sağlık Teşkilatı<br />
(WHO) verilerine göre depresyon<br />
tedavisinde başarı oranı %60-<br />
80’dir. Ancak depresyonu olan<br />
kişilerin %25’ten daha azı tedavi<br />
görmektedir. İlaç tedavisini bırakanlarda,<br />
depresyonun tekrarlama<br />
oranı daha yüksektir. Depresyon<br />
ve diğer mental bozukluklarda D<br />
vitamini yetersizliğinin saptanması<br />
ve tedavi edilmesi kolay, ucuz ve<br />
etkili bir tedavi yaklaşımı olmasının<br />
yanı sıra yaşam kalitesini de artırmaktadır.<br />
D vitamini eksikliğinin<br />
saptanmasının en iyi yolu serum<br />
25(OH)D3 düzeyine bakmaktır. D<br />
vitamini eksikliği 20 ng/mL’den az,<br />
D vitamini yetersizliği ise 30 ng/<br />
mL’den az olarak tanımlanmaktadır”<br />
dedi.<br />
NELER YAPABİLİRİZ?<br />
Depresyon ve diğer mental hastalıklardan<br />
korunmada açık havada egzersiz yapmak,<br />
gün içerisinde güneşli bir saatte 15 dakika<br />
yürüyüşe çıkmak gerektiğine dikkat çeken<br />
Nevçehan son olarak şu bilgileri verdi: “D<br />
vitamininden zengin veya zenginleştirilmiş<br />
yiyecek ve içecekler tüketmek (Somon,<br />
sardalya, yumurta sarısı, tatlı patates,<br />
mantar, semiz otu, portakal suyu,<br />
maydanoz…), besin destekleri ile D vitamini<br />
düzeyini iyileştirmek, mental sağlığı<br />
iyileştirmenin basit ve en ucuz çözümüdür.<br />
Güneş ışığı, normal serum D vitamini<br />
düzeyini korumak için en etkili araçtır.<br />
Haftada 2-3 kez, kol ve bacaklar açık<br />
olacak şekilde 5-10 dakika güneşlenmek,<br />
D vitamini yetersizliği ve eksikliğinden<br />
korunmak için yararlıdır. Çünkü mutluluğun<br />
formülü güneş ışığında saklı, maalesef kış<br />
boyunca hem kapalı alanlarda uzun süre<br />
kalınması hem hava koşulları nedeniyle<br />
güneş ışından yeterince faydalanamıyoruz.<br />
Depresyon ve D vitamini eksikliği arasındaki<br />
olası ilişki nedeniyle bu bireylerde serum/<br />
plazma D vitamini düzeylerinin belirlenmesi<br />
önerilebilir. D vitamini yetersizliğinin<br />
ülkemiz içinde halen bir halk sağlığı sorunu<br />
olduğu unutulmamalıdır.”<br />
65 Ocak / Şubat / Mart 2024
C VITAMININDE<br />
Altın Standart<br />
Cilt yenileme uzmanı Neostrata, Enlighten serisinin yeni üyesi<br />
15% C Vitamini + PHA Serum ile leke ve renk eşitsizliği sorunlarına karşı<br />
yaşlanma karşıtı profesyonel bakım yaparak cildi aydınlatıyor.<br />
DERMATOLOJI alanındaki 40<br />
yıllık güçlü bilim mirası ile öncü<br />
dermokozmetik markası Neostrata,<br />
Enlighten serisi ile yaşlanma<br />
belirtilerine meydan okurken leke ve renk eşitsizliklerini<br />
eşitleyerek cildi pürüzsüzleştiriyor.<br />
C Vitamini, Retinol ve NeoGlukozamin’in bir<br />
araya geldiği etkili formülüyle daha parlak bir<br />
cilt vadediyor.<br />
GÜNLÜK AYDINLATICI<br />
KONSANTRE<br />
yardımcı olur. PHA ise cilt yüzeyinin nazikçe<br />
soyulmasını sağlar ve Saf C Vitamini cildin<br />
yenilenmiş, taze yüzey hücreleri tarafından<br />
emilebilir hale gelir.<br />
Yaşlanma etkilerine karşı koyarken cildinizi<br />
aydınlatacak Neostrata Enlighten serisine<br />
ulaşabileceğiniz seçkin eczaneler için<br />
www.jnjconsumer.com.tr/tr/markalarimiz/<br />
neostrata/yetkilieczaneler adresini ziyaret<br />
edebilirsiniz.<br />
%15 C Vitamininden gücünü alan güçlü<br />
aydınlatıcı serum, daha etkili sonuçlar<br />
için optimum pH seviyesinde formüle<br />
edilmiştir ve koyu lekeleri, eşit olmayan<br />
cilt tonunu, ve pürüzlü cilt görünümünü<br />
hedeflediği klinik olarak<br />
kanıtlanmıştır. İçerisinde bulunan<br />
antioksidanların kullanımı zaman<br />
içinde çevresel faktörlere karşı<br />
daha iyi bir koruma sağlar, gözle<br />
görülebilir renk eşitsizliklerini azaltmaya<br />
ve cilt tonunu eşitlemeye<br />
Neostrata Hakkında<br />
Neostrata, 1974’teki alfa hidroksi<br />
asitlerin (AHA) ve poli hidroksi asitlerin<br />
(PHA) keşfinin ardından dermatoloji<br />
alanında öncü Dr. Ruey Yu ve Dr. Van<br />
Scott tarafından 1988 yılında New<br />
Jersey, Amerika Birleşik Devletleri’nde<br />
kuruluyor. 2016 yılında Johnson&Johnson<br />
tarafından satın alınan markanın ürünleri<br />
85’ten fazla ülkede satılıyor. 40 yıldır<br />
dermatoloji biliminde glikolik asit gibi<br />
en çok bilinen teknolojileri keşfeden ve<br />
özel patentli cilt yenileme teknolojileri<br />
geliştiren tek dermatolojik marka olan<br />
Neostrata, dermatologlar tarafından<br />
referans haline gelen klinik çalışmalarıyla<br />
her cilt endişesine özel çözümler sunuyor.<br />
66
67 Ocak / Şubat / Mart 2024
ARKA<br />
KAPAK<br />
68