The Radiant Eylül Sayısı
Dünyayı yerinden oynatan ve onlara dayatılan zorbalıklara karşı ayakta duran z kuşağı, varoluş mücadelesi veren LGBTIQ+ topluluğu, kalıpların içerisinde kalmış, sesini duyuramayan kadınlar... Konuşulması gereken çok fazla konu, yıkılması gereken çok fazla yapı var. The radiant dijital dergi olarak, çıkmayan sesleri duyurmaya, kuralları baştan yazmaya geldik.
Dünyayı yerinden oynatan ve onlara dayatılan zorbalıklara karşı ayakta duran z kuşağı, varoluş mücadelesi veren LGBTIQ+ topluluğu, kalıpların içerisinde kalmış, sesini duyuramayan kadınlar...
Konuşulması gereken çok fazla konu, yıkılması gereken çok fazla yapı var. The radiant dijital dergi olarak, çıkmayan sesleri duyurmaya, kuralları baştan yazmaya geldik.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Günümüz influencer’larının moda
editörlerinin yerini tuttuğunu
düşünüyor musunuz?
İçerisinde bulunduğumuz çağı kabul
etmek lazım. Bir zamanlar blogger’lar
vardı, onlar influencer oldu. Bir tarafta
YouTuber’lar var ve bir tarafta ise
editörler. Kişi kendini geliştirdiği ve
olana da bir şey katabildiği sürece bu
alanda birden fazla oyuncu olabilir.
Tabii editörler çok uzun yıllar -
derginin varoluşundan bu yana- tek
otorite olagelmişler. Blogger’lar ve
influencer’larile otoritenin yeri de
değişmeye başladı. Birinin, bir
ötekinin yerini alması değil de, o
alanda farklı sesleri duyabilmek
bence önemli olan. Influencer’ların
salt görselliğe dayalı olmasını
eleştirebilirim belki. Çünkü onun
ötesinde bir şeyler var ve bunun
gözden kaçmaması lazım. Sadece
giydiğimizi göstermek değil,
karşımızdaki insanlara bir şeyler
anlatmak, bir mesaj vermek
gerektiğini düşünüyorum. Beraber
gelişmek, değişmek gerektiğine
inanıyorum.
Feminizm ve modanın ortak bir
paydası olduğunu düşünüyor
musunuz? Sizce feminist hareket
modayı nasıl etkiledi?
Aslında feminist hareket son beş
yıldır modayla birlikte anılır oldu.
Markaların popüler olan her akımı
kullanıp onu tüketilir hale getirme
isteği, birazcık da bütün bu popüler
kültür figürlerinin feminizmi
sahiplenmesi, feminist olmaktan
utanmamaları sayesinde oldu.
Feminizm, “tü kaka” bir şeyken, daha
popüler hale geldi.
Biz bugünü konuşuyoruz,
ama tarihe baktığımızda,
feminist kadınların moda
ve tüketimde belirli
yerlerde paralellikleri
olduğunu görüyoruz.
Örneğin ikinci dalga
feministlerin modayı
reddetmesi, süslenip
püslenmeye karşı oluşları;
sonra üçüncü dalga
feministlerin bunu bir
tercih olarak görmesi,
farklı akımlarda modanın
farklı şekillerde
feminizmle bir araya
geldiğini gösteriyor.
. Bugün biraz daha popüler
tartışmaların parçası şeklinde
görüyoruz bu durumu. 80’lerde
Türkiye’de mor iğne vardı, kadınlar
mor iğne takıp toplu taşımada onları
taciz edenlere o iğneyi batırıyorlardı.
O mor iğne sembolik bir hal aldı ve
modanın bir parçası oldu. Ya da
İngiltere’de oy hakkı için mücadele
eden Süfrajetler mor, beyaz, yeşil
renkleriyle kendi sözlerini
yayabilmek için envai çeşit obje
yaptılar. Bugün konuştuğumuz,
feminizmin metalaşması ve
pazarlanabilir hale gelmesi, bir
şekilde feministlerin kendi
.
seslerini duyurmak için kullandıkları
bir araç da olabiliyor. Çok
kullanıldığında anlamını
boşaltabiliyorsun: oradaki kolektif
ruhu tek bir şeye indirgeyemeyiz
sonuçta. Giydiğimiz kıyafetle
feminist olmuyoruz, birlikte erkek
egemenliğe karşı mücadele
ettiğimizde feminist oluyoruz.
Bireysellikten kaçınıp kolektif
mücadele alanları açmamız
gerektiğini düşünüyorum. Modayla
feminizmin ilişkisi hep vardı, bugün
sadece tüketilebilir hale geldi
diyebiliriz.
Radiant | 10