22.03.2022 Views

KADIKÖY LIFE / Mart & Nisan 2022

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Life Magazin

Peki, ne gibi tepkiler alıyorsunuz? Seyirci

sevdi mi Destan’ı?

Benim için reytinglerden önce sokaktaki

insanın tepkisi çok önemli... Mekânlar, kostümler

ve oyunculuklar açısından çok güzel

dönüşler alıyorum. Zira, konu ve hikâye için

de öyle… Bizim seyircimiz dizilerle içli dışlı,

dizi seyretmek yaşamlarındaki önemli unsurların

başında geliyor. Ben yine de daha

çok kitap okunan bir toplum olabilmeyi

isterdim. Rahat bir koltukta oturarak televizyon

seyretmek, kitap okumaya nazaran

daha kolay geliyor. Gerek görsel gerekse

senaryo anlamında beğenileri oluşmuş bir

seyirci var karşımızda. Bunu sadece belli bir

kültür düzeyinin üstündeki kişiler için değil,

ortalama bir seyirci için de söyleyebilirim.

Tarihi dizilerle birlikte tarihi konuları merak

eden bir seyirci kitlesi oluştu. Neredeyse

birebir inşa edilen kaleler, obalar, mekânlar

çok önemli. İçine girdiğinizde mekân, sizi tarihin

derinliklerine götürüyor. Tarihi dizilerin

şöyle bir özelliği daha var; eğer bildiğiniz

ve sizi ilgilendiren bir tarihse, dizi sizi çok

çabuk içine alabiliyor. Ancak eski Türklerin

yaşayışı gibi fazla bilinmeyen dönemleri

anlatıyorsanız; kostüm, dekor ve hikâyenin

anlatış şekli çok daha önemli oluyor.

Seyirci, bu yönleriyle de Destan’ı sevmeye

başladı sanırım. Bu durum, dizinin izlenme

oranlarına net bir şekilde yansıyor.

İzlerken bizleri dahi büyüleyen

atmosferi siz birebir yaşıyorsunuz.

Hislerinizi nasıl anlatırsınız?

Ben bu diziden önce “Kuruluş Osman”

dizisinde Umur Bey’i oynadım. Her ikisi de

sanat yaşamımda önemli yerde olacak. Bir

kere her iki dizide de tarih var, atlar var. Kostümlerden

mekânlara kadar her ayrıntıya

dikkat edilmiş. Çekimler, Karadeniz sahiline

yakın yemyeşil bir vadinin ortasında, çok

özel mekânlarda yapılıyor. Bir Giresunlu

olarak, Karadeniz’in havasını solumak beni

ayrıca mutlu ediyor. Sette herkes sorumluluğun

bilincinde... Kostümler ve aksesuarlar

olabildiğince gerçek ve estetik. Her ayrıntı

için ayrı ayrı özeniliyor. Eğer atmosfere,

kostüme, oyunculuğa ve senaryoya özen

göstermezseniz, seyirci de sizi ciddiye

almaz ve yaptığınız işe inanmaz. “Destan”

dizisinde kurganlar dediğimiz eski Türk

mezarlarında insan suretinin var olduğu çok

ilginç heykeller var. Bu heykeller bile birebir

oluşturuldu.

Gelelim Yeldeğirmeni’ne... Sizi uzun

yıllardır burada alıkoyan Kadıköy

tutkusunu dinleyebilir miyiz?

Kadıköy’e yerleşmeden önce, kısa bir süre

Cihangir ve Üsküdar Libadiye taraflarında

yaşadım. Sonra biraz da tesadüf eseri

Yeldeğirmeni’ne geldim. Kadıköy, her zaman

benim yaşamak istediğim bir yerdi. O

sebeple iyi ki o güzel tesadüf gerçekleşmiş

diyorum. Yeldeğirmeni, modern bir yaşam

içinde size mahalle kültürünü sunabilen

ilginç bir yer. Evimin arkasında cami,

yanında kilise, biraz alt tarafta havra var.

Huzurlu bir mahalle burası…

Yeldeğirmeni, geçmişte birçok değirmenin

olduğu bir yermiş. Biz ne yazık ki geçmişin

değerlerini bugüne ve yarına taşımakta

biraz zorlanan bir toplumuz. Bölgenin adı

Yeldeğirmeni ama bir tane dahi değirmeni

muhafaza edememişiz. Tarih, apartmanların

altında kaybolmuş ne yazık ki… Bunu

muhafaza edebilseydik, aidiyet duygusunu

bugünlere taşıyabilseydik, tarihi açıdan

çok daha önemli bir bölge olacaktı. Ancak

her şeye rağmen yine de özel bir mahalle

burası. Evimden çıkınca hemen aynı sokaktaki

bir kafede kahvemi içip, kitap okuyup,

insanlarla sohbet edebiliyorum. Ben burada

yaşamaktan dolayı büyük keyif alıyorum ve

kendimi her geçen gün aidiyet duygusuyla

donanmış bir Kadıköylü gibi hissediyorum.

“Eski Türkler, yaşamın gücüne çok

inanıyor. Özellikle Orta Asya’daki

Türklerde su, ateş ve toprak çok

çok önemli ve asla kirletilemez,

çünkü kutsal. Sonra Hıdırellez zamanında

üzerine çaputlar bağladığımız

hayat ağacı da kültürümüz

açısından çok önemli. Ağaçlar

bir anlamda hayatın kaynağı ve

yaşamı simgeliyor. Ruhumuzun

güzelliğini tanrıya ulaştıran kutsal

bir semboldür aynı zamanda.

Onun için de geçmişteki Türkler

yaşama, doğaya ve suya çok değer

veriyorlar. Su, saflığın ve temizliğin

simgesi olarak görülüyor. Onun

için nehirleri kirletmiyorlar, çünkü

kirlettikleri zaman günah işleyeceklerini

ve cezalandıracaklarını

düşünüyorlar. Şimdiki derelerimizin,

nehirlerimizin durumuna

baktığımız zaman da nereden

nereye geldiğimizi görüyoruz.”

“Benim dizideki karakterim Kün

Ata, ayinlerinde ateşi kullanıyor.

Zaten ateş arındırma yönüyle

Şaman ayinlerinde mutlaka bulunuyor.

O ayinlerde ateş vasıtasıyla

deniyor ki, biz hayat içinde şu an

varız ve yaşam bize emanet olarak

verildi. Bedenimiz, ağaçlar, toprak,

sular da bize emanet edildi ve

hepsinin bir ruhu vardır. Şamanlar

mesela bir taşın bile ruhu

olduğunu düşünürler. Bizim insan

olarak öncelikle kendimizi tanıyıp,

kendimize saygı duymamız gerekiyor.

Kendisine saygı duyan insan,

karşısındaki insana saygı duyar;

onu dinler, anlar, sever hatta aynı

duyguları paylaşır. Kendine saygı

duymayan bir insanın, karşısındaki

insana saygı duyması mümkün

değildir. Ben, mutluluk ve barışın

da bu şekilde geleceğini düşünüyorum.”

Mart & Nisan 2022 kadikoylife.com : 81

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!