22.03.2022 Views

KADIKÖY LIFE / Mart & Nisan 2022

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Life Magazin

dönüşüyor. Ben ve içimdeki onlarca oynadığım

ve oynayacağım karakter, mutlu mesut

geçinip gidiyoruz.

Sizi birçok okurumuz kuşkusuz hâlâ

Kaygısızlar’dan hatırlayacaktır.

Günümüzde dahi hatırlanan ve sevilen o

projeyi nasıl anlatırsınız?

Ölene kadar boynumda bir altın madalya

gibi taşıyacağım Kaygısızlar’ı. Aslında

başlarken başka bir rol için anlaşmıştık ama

bir şekilde Zeynep bana kaldı. İşte bazen

evren sihirli değneğini bir oynatıverir ya, o

anlardan biri oldu. İlk sete gittiğim gün, dün

gibi aklımda. Tüm çocukluğum bu insanları

seyrederek geçmiş ve ben onlarla aynı

odadayım. Birlikte oyun oynuyoruz... Ne çok

şey öğrendim, hem mesleğe hem hayata

dair. Ne müthiş insanlar tanıdım. Şanslı bir

insanım velhasıl kelam.

Geçmişten devam edelim mi? Elbette

Çılgın Bediş’i soracağım. Bugünlerden

o zamanlara baktığınızda bize neler

söylersiniz?

Hem daha naif hem de daha cesurmuşuz

sanki. Hayatı yaşınıza göre algılıyorsunuz.

20’lerimdeyim, 90’lar İstanbul... Aşırı eğleniyoruz

Bediş ekibiyle. O zamanlar diziler ortalama

45 dakika. Hayalleri vardı ya Bediş’in

hatırlarsınız, her hafta kılıktan kılığa giriyoruz.

Türkiye’de ilk dizi karavanını bizim yapımcımız

getirmişti sete mesela, çok sevgili Ayhan

Aybek. O yıllar hep bir tebessüm yüzümde.

“Kariyerimde dönüm noktası” dediğiniz

bir projenizden bahseder misiniz?

Bir tek dönüm noktam yok galiba. Daha

bugün konuşuyorduk arkadaşlarla; “olan

iş, hayırlı iştir” felsefem vardır benim. Çok

zorlamam işleri, olması kadar olmaması da

hayrınıza olabiliyor bazen. Kaderci bir noktadan

söylemiyorum bunu. Evrenin hepimiz

için hesapları, sürprizleri var. Akışa bırakmak

da kafa sağlığı açısından önemli… İşte

bu bağlamda, içinde bulunduğum her iş

kendi çapında bir dönüm noktası gibi oldu

zaten bana. İnce eleyip sık dokudum, var

olduğum tüm işleri planladım gibi bir şey

asla söyleyemem, ancak bir şekilde hepsi

de güzel güzel ilmekler attı kariyerimde.

Peki, sizin en sevdiğiniz rolünüz

hangisiydi?

Bu da çok zor soru. Zeyneplerle Handan

kapışır sanki.

Bugünlerde “Mahkum” dizisinde kilit

rollerden birine hayat veriyorsunuz. Kısa

sürede çok sevilen bu diziyi ve rolünüzü

anlatır mısınız?

Senaryoyu ilk okuduğumda nefesim sıkıştı.

Hızına, akışkanlığına, karakterlerin bu denli

detaylandırılmış olmasına hayran kaldım.

Sonrasında seyrettiğim bölümlerde de

oyunculuklar ve dizinin anlatım dili, rengi

beni çok etkiledi. Hani oluyor ya bazen, sizin

beğendiğiniz işler seyircide karşılığını bulamıyor

bir türlü ve reyting canavarına yenik

düşüyor. Mahkum’u seyircinin de bu denli

benimseyip, ilgi göstermesi de harikulade

oldu. Ömrü uzun olur umarım. Benim karakterime

gelince; Nazan çok gizemli, kadın

kadın, eğlenceli ve korumacı bir tip. Sakladığı

sırlar var. Bu sırların gün yüzüne çıkması

dengeleri bozabilir. Bakalım önümüzdeki

bölümler nelere gebe...

Aynı zamanda oyuncu koçluğu da

yapıyorsunuz. Bu bağlamda, yola yeni

başlayanlara ve başlayacaklara neler

önerirsiniz?

Yol uzun ve meşakkatli... Gençlerde hele

rakip de çok. Bu kulvarda öne çıkabilmek

için gerçekten dört başı mamur olmak

gerekiyor. Hem yetenekli hem eğitimli, hem

kültürlü hem fiziksel olarak karakteristik,

hem de çooook şanslı olmalısınız. Her geçen

sene bu şans faktöründeki çooook’a bir

‘o’ daha ekleniyor. Her şeye rağmen seviyorsanız

ve bu yolda ilerlemek istiyorsanız, ne

olur kendinizi geliştirmekten vazgeçmeyin.

Yeni parçalar çalışın, filmlerde ve oyunlarda

gördüğünüz sahneleri yazın, kendiniz oynayın.

Bol bol okuyun. Bu pandemi sadece

bir konuda işe yaradı; dünyanın önemli tiyatroları,

oyunlarını internete koydu. Lütfen

ne bulursanız seyredin. “Ne yani, şu filanca

benden iyi mi oynuyor yani?” yanılsamasına

sakın kapılmayın. O ekranda, siz evinizin

koltuğundaysanız, seyrettiğiniz insanın

hikâyesi de eminim epey ilgi çekicidir. Dışarıdan

göründüğü kadar parlak değil bu işler,

cefasını çekmeye de hazırlayın kendinizi.

Başa dönelim; “Kendinizi diğer akranlarınızın

önüne çıkartabilmek için çok çalışmak

şart” derdim. Zaten hemen her gün demeye

de devam ediyorum.

Yeni projelerinizden bahseder misiniz?

Kendi yazdığım bir uzun metraj filmi çekiyorum

bugünlerde. Filmin ismi “Son İki”... Seçmelerde

hep son ikiye kalan bir oyuncunun

hikâyesi… Sevgili Ufuk Karakavak oynuyor

filmde. Başka oyuncular da var ama Ufuk

hariç herkes amorstan. Yeni projelerime

çokça yönetmenlik dahil. “Son İki” biter

bitmez de yeni filme başlayacağım. O da

iki kişilik bir hikâye. Böyle teker teker artıra

artıra gidiyorum.

Son olarak sizden Kadıköy’ü dinlemek

isteriz…

Bizim okul Ziverbey’deydi. Çorbacısı,

kitapçısı, çay bahçesi, kardeş okulun deniz

kokulu koridorları, kankanın tam Kadıköy

Meydanı’ndaki evi, daha o zamanlar Barlar

Sokağı yok ama Moda’da dondurmacı sabit.

Hayatımın değişik noktalarında iki kere

Moda’da yaşadım. Şahane anılarım var Kadıköy’e

dair. Dörde beşe bölsem İstanbul’u,

biri Kadıköy’dür mesela benim için.

Teşekkürler…

Ben teşekkür ederim. Ne güzel sorular hazırlamışsınız.

Tüm okurlarınıza da sevgiler,

selamlar...

Mart & Nisan 2022 kadikoylife.com : 83

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!