Pusat Dergisi Yıl: 1 - Sayı: 3 - Mayıs Haziran 2022
Pusat Dergisi, nerede bir Türk varsa ona bakar, onun gözünden bakar. Millî Tarih, Kültür ve Düşünce Dergisi
Pusat Dergisi, nerede bir Türk varsa ona bakar, onun gözünden bakar.
Millî Tarih, Kültür ve Düşünce Dergisi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Zikrettiğimiz hususlar, Cumhuriyet tarihi için daima eleştirilere hedef olmuştur. Lâkin bu dönemde yaşanan
önemli bir hâdise daha vardır: Sabahattin Ali – Hüseyin Nihal Atsız Dâvası…
Nazi Almanya’sı ve SSCB arasındaki faşist-komünist çatışması, savaşa fiilen katılmayan Türkiye
Cumhuriyeti’nde de vücut bulmuştur. Türkiye, kuruluş yıllarından itibaren sınırında bulunan komünizmi bir “tehlike”
olarak addetmiştir. Bu bağlamda; komünizm, çeşitli politikalar ve millî tutumlar vâsıtasıyla ülke içerisinden uzak
tutulmaya çalışılmıştır.*3 Ancak, ülke içerisindeki sol- marjinal örgütlerin tasfiyesi ve bu zihniyetin ülkeden
temizlenmesi, pek de kolay olmamıştır. Tabiî olarak, II. Dünya Savaşı yıllarında savaşın bir parçası olan SSCB, bunda
etkilidir. Nitekim komünizm, bu süreçte pek çok yer-altı örgütü ve TKP gibi Moskova’ya endeksli birimler vâsıtasıyla
gücünü artırmaya başlamıştır.*4 Bunun üzerine, savaş yılları süresince devlet yönetiminde söz sahibi olan CHP
hükûmeti, ülkede komünist hareketlerin yayılmaması ve SSCB’nin emperyal faaliyetlerinin engellenmesi
gerekçesiyle, birtakım tedbirler almıştır. Özellikle 1944 yılı, başta okullar olmak üzere pek çok mahalde komünist
takibatının yapıldığı bir evre olmuştur. Milliyetçilik ise, komünizmin yaşadığı ve yaşattığı sıkıntılardan farklı bir seyir
izlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atan ve ülkenin ayakta kalmasını sağlayan millî duruş, savaş yıllarına
kadar etkisini korumuştur. Milliyetçiler tarafından, dönemin en büyük akımlarından olan komünizm -tıpkı devlette
olduğu gibi- ciddî bir tehdit olarak görülmüştür. Millî tehlikeye karşı mücadeleyi kendilerine onur sayan milliyetçiler,
zikredilen tehdide karşı teşkilâtlar kurmuşlardır. Millî Türk Talebe Birliği(MTTB), Türkiye Komünizmle Mücadele
Derneği(TKMD) ve Mücadele Birliği adını taşıyan bu üç teşkilât, birbirini müteakip olarak kurulmuş ve komünizmle
mücadeleyi amaçlamıştır. Ayrıca Çınaraltı, Tanrıdağ, Ötüken, Atsız Mecmua, Orhun gibi pek çok dergi, Türkçülüğün
sesi olmuş ve millî hislerin kabarmasına hizmet etmiştir. Fakat dönem içerisinde farklı fraksiyonlara ayrılmış olan
Türkçü-milliyetçi kanat -tıpkı komünistlerde olduğu gibi- birbirleriyle mücadeleye tutuşacaktır. Bunda, Türkçü
kesim içerisinde azımsanamayacak bir grubun Almanya’daki faşist unsurlarla temasa geçmesi ve onlardan
etkilenmesi önemli bir husustur.*5 Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Von Papen’in Rus tahakkümü altındaki Türklere
yardım edileceği minvalindeki vaatleri, bir grup Türk milliyetçisinin gönlünü kazanmak için yeterli olmuştur. Ayrıca,
Rusya ile ezeli düşman olan Türkler, Almanya’nın Rusya’ya karşı başarılı bir askerî harekât düzenlemesinden
memnun olmuşlardır.*6 Büyüklüğü azımsanamayacak derecede olan bu grup, Nazilerle çeşitli temaslarda
bulunmaya başlamışlardır.*7
Savaş yıllarında denge siyaseti izleyen İsmet Paşa ve CHP hükûmeti, bu durumu Türkçülük hareketlerinde de
sürdürmüştür. Almanların gâlip oldukları ve hızlıca ilerledikleri süreç içerisinde Türkçü-Turancı fikir ve yayınlara pek
müdahale etmeyen hükûmet, 1943’e gelindiğinde politika değiştirecektir. Zira Almanların başarısızlığa
uğrayacaklarının sinyallerini veren bu yıl, Türkiye’deki Türkçüler özelindeki dokunulmazlığın kalkmasına sebebiyet
vermekteydi. Dönemin hükûmeti, siyasî olarak tarafını belli edemeyen bir yapıya sahip olduğu için bu durum gâyet
tabiîdir. Ancak, kısa süre içerisinde yaşanan değişiklikler, Türkçülerin tepkisine zemin hazırlayacaktır. Yaşananlara
karşı en büyük tepki, o dönemki Türkçü-Turancı kitlenin lideri konumunda olan Hüseyin Nihal Atsız tarafından
gelecektir.*8 Atsız, yol arkadaşları ile birlikte çıkarttığı dergiler ve yayımladığı yazılar vâsıtasıyla tepkisini dile
getiriyordu. Fakat konjonktürün değişmesi ve Turancıların hedef olarak görülmeye başlanması, muhalif kanadın da
taarruzuna fırsat tanımıştı. “En Büyük Tehlike! Millî Türk Davasına Aykırı Bir Cereyanın İç Yüzü” başlığını taşıyan ve
Faris Erkman imzasıyla yayımlanan broşür, bu fırsatın çok iyi değerlendirildiğinin bir göstergesiydi.