Pusat Dergisi Yıl: 1 - Sayı: 3 - Mayıs Haziran 2022
Pusat Dergisi, nerede bir Türk varsa ona bakar, onun gözünden bakar. Millî Tarih, Kültür ve Düşünce Dergisi
Pusat Dergisi, nerede bir Türk varsa ona bakar, onun gözünden bakar.
Millî Tarih, Kültür ve Düşünce Dergisi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Nihal Atsız’ın yukarıda zikrettiğimiz açık mektupları, “vatan hainliği” ile itham edilen Sabahattin Ali’yi
harekete geçirdi. Zaten zor günlerden geçmekte olan Atsız, Sabahattin Ali ile mücadele etmekten geri durmadı.
Nitekim II. Dünya Savaşı’nın en can alıcı evresinde patlak veren Sabahattin Ali – Hüseyin Nihal Atsız gerginliği,
mahkeme saflarına taşınacaktı. İki zıt karakter ve iki zıt akaidin mücadelesini içeren dâva süreci, büyük bir
kalabalığın dikkatini celp etmekteydi. Solcular için önemli bir şahsiyet olan Sabahattin Ali, kendisine “vatan haini”
şeklinde ithamda bulunması hasebiyle Atsız’a dâva açmıştır. Dâva gerekçesiyle duruşmadan iki gün önce (24
Nisan) Ankara’ya gelen Atsız, Ankara Garı’nda büyük bir kalabalık tarafından karşılanmıştır.*13 Dâva, 26 Nisan
1944 günü Ankara 3. Aslîye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanmıştır.*14 26 Nisan sabahı yapılması
plânlanan duruşma, mahkeme salonunun tıklım tıklım dolması nedeniyle öğleden sonra 14.30’a ertelendi.*15
Mahkeme heyeti, Hâkim Saffet Unan ve Savcı Hadi Tan’dan oluşmaktadır. Dâvalı sıfatıyla mahkemede
bulunan Hüseyin Nihal Atsız’ı savunmak üzere; Hamid Şevket İnce, Rasit Yeğengil ve Ferruh Ağan, görev
yapmıştır.*16 Hakaret dâvası olarak başlayan süreç, Türk Ceza Kânunu’nun 480. Madde’si uyarınca işlemiştir.
Buna göre; Sabahattin Ali, kendisine “vatan haini” yaftasını yapıştıran Nihal Atsız’ın yargılanmasını ve ilâveten
10.000 liralık bir tazminat ödemesini talep etmiştir.*17 Ayrıca Sabahattin Ali, Atsız’ın kendisine karşı daha önce
de hakaretamiz tutum ve ifadelerde bulunduğunu belirtmiş ve sonuncusu olan “vatan haini” tanımlamasının asla
kabul edemeyeceğini söylemiştir. Fakat Atsız’ın avukatları bu duruma müdahalede bulunmuşlar ve dâvanın bir
hakaret dâvası değil de, “iki imânın çarpışması”*18 olarak ele alınmasını talep etmişlerdir. İlâveten Atsız’ın
avukatları, “vatan hainliği” ifadesinin bir hakaret olmadığını ve Sabahattin Ali’den vatana ihanet iddiasının
sorulmasını talep etmişlerdir. Bunun üzerine duruşma, 3 Mayıs 1944 tarihine ertelenmiş ve birinci celseye nihâyet
verilmiştir.
Sabahattin Ali – Nihal Atsız Dâvası’nın birinci celsesi, halk ve siyasî taban tarafından büyük ilgiyle takip
edilmiştir. Dönemin bazı gazetelerinde yer verilmeyen birinci celse, 3 Mayıs günü yapılacak olan ikinci celsenin
daha çetin geçeceğinin sinyallerini vermekteydi. İki celse arasında garip bir olay yaşanmıştır. Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrencilerinden oluşan bir grup öğrenci, kendi aralarında mahkeme üzerine
sohbet ederlerken Sabahattin Ali’yi yanlarında görürler. Bu sırada Osman Yüksel Serdengeçti isimli genç
üniversiteli, Sabahattin Ali’ye hakaretler savurur.*19 Bunun üzerine olaylar mahkeme salonuna taşınır ve
mahkeme heyeti, tarafların birbirlerine hakaret ettiği sonucuna varır. Osman Yüksel’e üç gün hapis cezası veren
mahkeme, Sabahattin Ali’ye de 12,5 lira para cezası vermek sûretiyle, her iki tarafı da suçlu gördüğünü belirtmiş
olur.*20
Olaylı geçmekte olan süreç, ikinci celsenin yapılacağı 3 Mayıs 1944 tarihinde de özelliğini korudu. Atsız’ın
avukatlarından Ferruh Ağan, ikinci celse esnasında, Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” isimli romanından
alıntılar yapmak sûretiyle müdafaasını yapmıştır. Romandaki “Nihad” ismindeki karakter ile Atsız’ı kastettiğini ileri
süren avukat, Sabahattin Ali’nin de Atsız’a hakaret etmiş olduğunu ileri sürmüştür.*21 Fakat mahkeme heyeti,
kitabın yayınlandığı tarihin üzerinden epeyce zaman geçtiğini ve zamanaşımından ötürü bu iddianın geçerli
olmadığını ileri sürmüştür.*22 Bu gelişmeler üzerine savcı, aşağıda vereceğimiz ifadeleri kullanmıştır: