Başarılı bir yılı geride bıraktık - Dem Gazetesi
Başarılı bir yılı geride bıraktık - Dem Gazetesi
Başarılı bir yılı geride bıraktık - Dem Gazetesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
AYLIK KÜLTÜR-SANAT VE ENFORMASYON GAZETESÝ YIL: 2 SAYI: 11 1 Mart 02 0,25 EURO<br />
Baþarýlý <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktýk<br />
DEM 1 YAÞINDA<br />
26 Ocak 2001/ Köln, ilk toplantý<br />
1 Mart 2001‘de <strong>bir</strong> yaþýnda<br />
2001 yýlý baþlarýndan itibaren <strong>bir</strong> grup basýnla<br />
ilgili arkadaþ çevresi tarafýndan yürütülen<br />
tartýþmalarýn olgunlaþmasýndan sonra 26 Ocak<br />
2001 tarihinde Köln þehrinde yapýlan toplantýda <strong>bir</strong><br />
gazetenin çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ<br />
<strong>bir</strong> ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk. Onun içindir ki<br />
çýkmadan, reklamý yapýlmadan tanýndýk....<br />
1 Nisan 2002‘den itibaren bayilerde<br />
Bir yýl boyunca inatla sürdürülen çalýþmalardan<br />
sonra artýk bayilere girme kararý alan<br />
DEM gazetesi, 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren<br />
Almaya baþta olmak üzere, Avrupa kentlerinde<br />
satýþa çýkacak.<br />
Hatice Eldeniz<br />
Yaþam ve Tecrübe<br />
(sayfa 2)<br />
Þükrü Yýldýz<br />
Ýhanetin saldýrýsý(sayfa 3)<br />
Ali Köylüce<br />
Önce insan (sayfa 4)<br />
Olgun Þensoy<br />
Tencere yuvarlanmýþ..<br />
(sayfa 5)<br />
Dr. Hüseyin Nazlýkul<br />
Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya için<br />
(sayfa 6)<br />
sayfa 8‘de<br />
1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!<br />
Artýk sizinde bayilerde <strong>bir</strong> gazeteniz var....<br />
Özer Çiler-Mafya<br />
iliþkisinde yeni belge<br />
Haldun<br />
AÇIKSÖZLÜ<br />
„En önemli<br />
zenginliðimiz<br />
ezilenlerin estetiðini<br />
yaratma<br />
sürecinde tam<br />
on<strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong><br />
býrakmýþ<br />
olmamýz“<br />
sayfa 13‘de<br />
Emekli CIA Ajaný<br />
Robert Baer yayýnlamýþ<br />
olduðu “See No<br />
Evil” adlý kitabýnda, Lübnanlý<br />
iþadamý Roger<br />
Tamraz ile Özer Çiller<br />
ve Ömer Lütfi Topal<br />
baðlantýlarýna yer veriliyor.<br />
Azerbaycan‘daki<br />
baþarýsýz darbe giriþiminden,<br />
Türkmenbaþýna<br />
verilen rüþvete kadar<br />
Özer Çiler‘in „vatan<br />
aþký“...<br />
sayfa 6‘da<br />
BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI<br />
UNUTTURAN AFRODÝT<br />
Aleviler de<br />
yokmuþ<br />
1939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci Dünya Savaþý’nýn çýktýðý<br />
malumdur. Bütün Avrupa’nýn kanla ve<br />
ateþle oynadýðý o devrede Türk<br />
basýný da pek büyük <strong>bir</strong><br />
sorunla meþguldü.(!)<br />
Savaþ adeta ikinci konu<br />
halinde kalmýþ, bu<br />
önemli konu (!) gazete<br />
sayfalarýný günlerce<br />
iþgal etmiþti. Türkiye’nin<br />
hudutlarýný korumaktan<br />
daha önemli olan bu<br />
sorun nedir? diyeceksiniz.<br />
Þimdi bunu açýklayalým.<br />
sayfa 19‘da<br />
Alevi ve Bektaþi’ adýný kullanan<br />
ve ‘bu kültüre hizmet<br />
amacý’ný güden derneðin kapatýlýþý<br />
bu inançtaki yurttaþlardan büyük<br />
tepki gördü. Aleviler, ‘Tek isteðimiz<br />
kendi ülkemizde kültürümüzü<br />
yaþatmak’ diyor sayfa 4‘de<br />
Dr. Halis Özkan<br />
AB, Türkiyen‘nin<br />
inançlar... (sayfa 8)<br />
Ýbram Erdem<br />
Bir mevsim-3 (sayfa 12)<br />
Zülfikar Yalçýnkaya<br />
Yol arkadaþlýðý (sayfa 13)<br />
Dr. Med Fahretin Adsay<br />
Karaçiðer rahtsýzlýðý<br />
(sayfa 15)<br />
Zeliha<br />
Erkeklerin.. (sayfa 17)<br />
1 NÝSAN 2002‘DEN<br />
ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!<br />
Artýk sizinde bayilerde<br />
<strong>bir</strong> gazeteniz var....<br />
Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas<br />
Uca; Türkiye AB<br />
ye girmek istiyorsa<br />
gereken<br />
adýmlarý atmalý,<br />
Kopenhagen kriterlerini<br />
yerine<br />
getirmelidir”<br />
HADEP<br />
tarafýndan,<br />
Stuttgart’da düzenlenen<br />
dayanýþma<br />
gecesinde <strong>bir</strong><br />
konuþma yapan Avrupa parlamentosu üyesi<br />
Feleknas Uca, gazetemize yaptýðý açýklamada,<br />
yer aldýðý komisyonlarda Kadýn, yabancýlar,<br />
gençlik ve eðitim sorunlarý yaný sýra aðýrlýk<br />
olarak, Türkiye’nin demokratikleþme sorunuyla<br />
ilgilendiðini belirtti.<br />
Meditasyon<br />
ve Mandala<br />
sayfa 9‘da<br />
M editasyonun<br />
tarihi her<br />
ne kadar<br />
oldukça geçmiþe<br />
dayansa da onunla<br />
ilgili bilimsel araþtýr- malar<br />
1960’lý ve 70’li yýllara dayanýr. O yýllarda<br />
Hindistan’da bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini<br />
istediklerinde kontrol edebildikleri rapor<br />
edildi. Ve <strong>bir</strong>çok saðlýkçý yan etkileri fazla olan<br />
stres giderici ilaçlarýn yanýnda alternatif olabileceðini<br />
düþünerek araþtýrmalara aðýrlýk verdiler.<br />
Medeniyetlerin barýþý<br />
sayfa 11‘de<br />
Türkiye Devleti, jeo-stratejik ve jeo-ekonomik<br />
olarak, son derece kilit öneme sahip<br />
<strong>bir</strong> bölgede yer almaktadýr. Türkiye’nin Asya<br />
ve Avrupa arasýnda <strong>bir</strong> köprü görevi görmesi,<br />
Kafkaslar’a ve<br />
Hazar Bölgesi’ne<br />
komþu olmasý,<br />
Karadeniz’i ve<br />
Akdeniz’i kontrol<br />
edebilen<br />
konumu önemini<br />
daha da<br />
artýrmaktadýr.<br />
Üzerinde bulunduðu<br />
coðrafya,<br />
Türkiye’ye, kendisini<br />
ayný anda<br />
hem Avrupalý, hem Asyalý, hem de Ortadoðulu<br />
hissedebilme imkaný vermektedir.<br />
sayfa 10‘da<br />
Entwicklung der Jugendgewalt in<br />
Deutschland<br />
Laut einer Forschung des Kriminologischen<br />
Forschungsinstituts Niedersachsen in Hannover<br />
fällt der Anstieg der Jugendgewalt in<br />
Wirklichkeit schwächer aus, als die polizeilichen<br />
Daten es signalisieren.<br />
sayfa 4‘de<br />
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki;<br />
„Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“<br />
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu, ABKB’nin<br />
bölücülük yaptýðý gerekçesiyle kapatýlmasýna<br />
sert tepki gösterdi.<br />
sayfa 4‘de
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de BÝZÝM SAYFA<br />
2<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Kira Sözleþmesinde dikkat<br />
edilmesi gereken hususlar<br />
Kira Yardýmý<br />
Bir konutta oturmak pahalýdýr. Hiç<br />
kimsenin uygun <strong>bir</strong> evden feragat etmek<br />
zorunda kalmamasý için devlet tarafýndan<br />
<strong>bir</strong> yardým ödenmektedir - Konut<br />
yardýmý<br />
Sadece Almanlara deðil<br />
Bu konut yardýmý <strong>bir</strong> kiþinin milliyetinden<br />
baðýmsýzdýr; yabancýlara da<br />
ödenmektedir (Yabancý güvenlik güçlerine<br />
dahil olanlar istisna). Bu yardýmýn<br />
ödemesinin koþulu oturma izninin olmasý<br />
ve oturumun geçici olarak planlanmamasýdýr.<br />
Sadece Özel dilekçeyle baþvurulur<br />
Önemli: Para özel baþvuruyla talep<br />
edilir ve geçmis dönem için baþvuru<br />
yapýlamaz. Gereken formlar Konut<br />
Dairesi’nden temin edilebilir.<br />
Konut yardýmý için konutu bulunan<br />
herkes örn. ailesiyle <strong>bir</strong>likte kiralýk evde<br />
oturan ilticacýlar da baþvurabilir. Sýðýnmacý<br />
yurtlarýnda oturanlara ise ev yardýmý<br />
yapýlmaz<br />
Konut yardýmý ne kadardýr?<br />
Ne kadar yükseklikte konut yardýmýnýn<br />
ödeneceði<br />
1. Ailenin büyüklüðüne,<br />
2. Aile fertlerinin aylýk gelirlerinin ne<br />
kadar yüksek olduðuna,<br />
3. Kiranýn yüksekliðine<br />
baðlýdýr.<br />
Aile gelirinin hesaplanmasý özel<br />
kurallarýn ve <strong>bir</strong>çok<br />
muafiyetin bulunmasýndan<br />
dolayý basit<br />
deðildir. Ayný durum<br />
kira için de söz konusudur.<br />
Her zaman<br />
gerçek ödenen kira<br />
önemli deðildir.<br />
Almanya’nýn <strong>bir</strong> çok<br />
bölgesi için üst <strong>bir</strong> sýnýr<br />
belirlenmiþtir. Kim<br />
daha fazla kira öderse<br />
ödesin, konut yardýmýnda<br />
bu üst sýnýr<br />
dikkate alýnýr.<br />
Niçin, ‘Niçin’ diye sorarýz?...<br />
Yaþamdaki en önemli sorulardan <strong>bir</strong> tanesi ‘niçin’?<br />
dir. Bunun böyle olduðunu küçük çocuklara<br />
bakarak anlayabiliriz. Hangi kültürde olursa olsun<br />
çocuklar, ‘anne’ ve ‘baba’ demeyi öðrendikten hemen<br />
sonra ‘niçin?’ sorusunu sormaya baþlarlar. Bu nefes<br />
almak, yemek kadar doðaldýr. Çocuða ‘niçin’ sorusunu<br />
sormayý kim öðretmiþtir? Herhalde anne babalar deðil!<br />
Bir annenin bebeðinin karyolasý üzerine eðilip de ‘Haydi<br />
caným, niçin de bakayým, haydi’ dediðini düþünemezsiniz.<br />
Sürekli ‘niçin? niçin?’ sorusu ile karþý karþýya olan<br />
her anne-babanýn eninde sonunda geldikleri nokta ‘iþte<br />
öyle de onun için’ demektir. Bence bu doðanýn <strong>bir</strong><br />
þakasý olmalý. Bebekler doðarken sanki <strong>bir</strong>isi onlara<br />
‘Doðduktan sonra konuþmaya baþladýðýn ilk anda<br />
‘niçin?’ diye sormaya baþla. Bu annenle babaný çýldýrtýr!’<br />
demiþ gibi.<br />
‘Niçin?’ sorusunun iki temel rolü vardýr:<br />
- Birincisi doðruyu öðrenme çabasýna yardýmcý<br />
olmaktýr. Bazý þeylerin hiç<strong>bir</strong> zaman deðiþmemesinin<br />
<strong>bir</strong> nedenide, iþe gerçeði aramakla baþlamamamýz ve<br />
yanlýzca belirtileri ortadan kaldýrmaya çalýþmamýzdýr.<br />
Oysa yanlýzca gerçek bizi özgür kýlabilir. Benim teorim<br />
þu: Çoðumuz doðruya ulaþmadan iki durak önce<br />
‘niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçiyoruz. Ama vazgeçmeyin,<br />
deneyin. Ýnsanlara ‘ Bizi potansiyelimizin<br />
tümünü kullanmaktan alýkoyan nedir?’ diye sorduðunuzda<br />
en iyi olasýlýkla; ‘Çabalarýmýzý belirli <strong>bir</strong><br />
hedefe yönlendirilmediði için’ ya da ‘Ýletiþim eksikliði<br />
var’ þeklinde yanýtlar vereceklerdir. En dürüst grup ise,<br />
yine gerçeðe ulaþmadan iki durak önce susacaktýr. Ýþte<br />
bu noktada ilk ‘niçin’ inizi sorun. Gruptan yanýt isteyin.<br />
Verilen yanýta göre ikinci ‘niçin’ inizi sorun ve yine yanýt<br />
isteyin. Verdikleri ilk yanýtta çok fazla yüzeysel davranmamýþlarsa,<br />
artýk üzerinde konuþulmasý gereken asýl<br />
konuya gelmiþ olmanýz gerekir.<br />
- ‘Niçin?’ sorusunun ikinci rolü, ne elde etmek istediðinizi<br />
belirlemeye yardýmcý olmaktýr. Gerçek vizyona<br />
ulaþma, zengin <strong>bir</strong> gelecek hayali yolunda yine insanlarýn<br />
pek çoðu iki durak önce dururlar. Misyon bildirilerinin<br />
çoðunun o kadar sýkýcý olmasý iþte bu yüzdendir.<br />
Þunu da deneyin: Belirlenmiþ misyon ya da vizyon bildirilerinizi<br />
alýn ve çalýþanlara ‘niçin?’ sorusunu sorun. Ýki<br />
kez daha sorun, o zaman benim ‘Varoluþunuzun Büyük<br />
Niçin’i’ dediðim noktaya geleceksiniz.<br />
‘Niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçmeyin. Baþkalarýnýda<br />
bu konuda teþvik edin. Yaratýcý sorun çözmenin<br />
ve gerçekten elde etmek istediklerinizi daha somut <strong>bir</strong><br />
biçimde saptayabilmenizin yolu, bu soruyu sormaktan<br />
geçer.<br />
Müfit Güner<br />
Konutta yapýlacak deðiþiklikler<br />
Ýç düzenleme<br />
Kiracýnýn evi nasýl düzenleyeceði,<br />
kendi kararýna býrakýlmýþtýr. Kim evini<br />
mutfakla donatmak istiyorsa, ev sahibinin<br />
onayýný almak zorunda deðildir<br />
(LG Konstanz WM 89, 67); ayni durum<br />
çamaþýr makinesinin kurulmasý (LG Hannover<br />
ZMR 66, 11 2), ranza konulmasý<br />
(AG KöInWM 87, 51), mutfaða kurulacak<br />
portatif düþ kabinleri için de geçerlidir<br />
(LG Berlin WM 90, 421).<br />
Bunun gibi uygulamalar, <strong>bir</strong>kaç vida<br />
yerleþtirilse bile, binanýn iskeletine büyük<br />
müdahalelerde bulunmadan mümkündür.<br />
Bunlar sözleþmenin sona ermesinden<br />
sonra kolayca düzeltilebilir ve evin<br />
sözleþmeye uygun olarak kullanýlmasý<br />
anlamýnýn içindedir. Bu tip donanýmlar<br />
için ev sahibini önceden bilgilendirme<br />
ÝSTANBUL<br />
Ýstanbul dendi mi aklýma<br />
gözlerin gelir. Koyu gölgeli<br />
kahverengi gözlerin. elin<br />
avuçlarýmdadýr artýk. Kanýnýn<br />
damarlarýndaki çaðýltýsýný<br />
duyarým.<br />
Buralarý çok önceleri de gezmiþtim.<br />
Bir yaz günü ceketim<br />
kolumda ter içinde<br />
Sýralarýna oturmuþ; <strong>bir</strong> esmer<br />
çocuk ayakkabýlarýmý boyarken<br />
, gazeteme göz gezdirmiþ ,<br />
gelen geçenlere bakmýþ, düþler<br />
kurmuþumdur. Müzelerini <strong>bir</strong>er<br />
<strong>bir</strong>er tanýrým. Kitapçýlarý bana<br />
yabancý deðildir. Güvercinlere<br />
mýsýr satan kadýn, saray burnunda<br />
köprüde balýk tutan<br />
delikanlý, boðaz içi vapurunun<br />
garsonu, modanýn Ali ustasý<br />
tanýþýmdýr, dostumdur.<br />
Ama sen yanýmdayken<br />
Ýstanbul <strong>bir</strong> baþka güzeldi.<br />
Sultanahmet’teki dikilitaþa<br />
nasýlda bakmýþtýn hayretle.<br />
Baþýný kaldýrmýþtýn yukarýya<br />
camiler ardýnda güneþ batýyordu.<br />
Iþýklar yüzüne düþtü.<br />
Benden yani karanlýktý yüzünün,<br />
öbür yani bakir gibi pirinç gibi,<br />
pirinç gibi <strong>bir</strong> madensel parýltý<br />
içindeydi. Nasýlda getirmiþler<br />
bunlarý ta mýsýrdan Ýstanbullara,<br />
nasýl dikmiþler, nasýl dayanmýþlar<br />
bunca zamana deyivermiþtin<br />
bana dönerek. Fena<br />
yakalanmýþtým. Seni seyrediyordum.<br />
Yüzüne bakmaya<br />
doyamýyordum.<br />
“Camiye giremem” diye tutturmuþtun.<br />
Kolun çýplak, baþýn<br />
açýkmýþ. Çorapta yokmuþ üstelik<br />
ayaklarýnda. Ceketimi vermiþtim<br />
sana. Bir hoca efendi terlik uzatmýþtý.<br />
Ýçeride heyecanla irkilmiþ<br />
elimi aramýþtýn. Renkli iþlemeli<br />
camlardan huzur dolusu <strong>bir</strong><br />
aydýnlýk þelale gibi dökülüyor.<br />
yaratan ellerin çoktan toprak<br />
olduðunu minyatürler yüzyýllar<br />
ötesinden ölmez <strong>bir</strong> baharý<br />
yaþatýyordu.<br />
Tutup öpseydim seni orada<br />
günah olmazdý. Kardeþimi öper<br />
gibi öpecektim seni belkide. Ýçim<br />
öylesine hafifti Az önce <strong>bir</strong>er<br />
masraba mýsýr savurduðumuz<br />
güvercinlerin kanatlarý alýp bizi<br />
götürmüþlerdi uzaklara. Küçük<br />
<strong>bir</strong> beyaz bulut üstündeydik.<br />
Bütün kirlerimizden arýnmýþ , tertemiz,<br />
<strong>bir</strong> ipek kumaþ, <strong>bir</strong> tül,<br />
<strong>bir</strong> duru cam gibi Aylinlik.”Akide<br />
sekerlerini severmiþsin”? hiç<br />
gereði yoktur.<br />
Diðer taraftan evin temeline önemli<br />
oranda müdahaleler gerektirecek uygulamalar<br />
da vardýr, kiracý bu tip müdahaleleri<br />
sadece ev sahibinin onayýyla<br />
yapabilir. Kim örneðin <strong>bir</strong> banyo kurmak<br />
istiyorsa, <strong>bir</strong> duvar yýkmayý planlýyorsa<br />
ya da evin temelinde baþka deðiþiklikler<br />
yapmak istiyorsa, önceden ev sahibine<br />
danýþmalýdýr. Kiracýnýn tavana ses geçmesini<br />
önleyecek yalýtkan döþemesi için<br />
(LG Braunschweig WM 8 müdahaleler6,<br />
248) ya da cam ve kapý çerçevelerinin<br />
beyazdan siyaha boyamasý için ev sahibinin<br />
onayýný almasý gerekir [LG Aachen<br />
WM 88, 300).<br />
Kablolu televizyon ve çanak anten<br />
Televizyon programlarýnýn iletimi özel<br />
<strong>bir</strong> yere sahiptir. Günümüzde <strong>bir</strong>çok ev<br />
OKUYUCU MEKTUPLARI<br />
deðilse durup bakmayý çocuksu.<br />
“Gülmüþtün” camide yeri ne<br />
bunun demiþtin. Camlardan<br />
süzülen ýþýk-renk yaðmurunu<br />
göstermiþtim. Bir zaman bakmýþtýk.<br />
Havuz kenarýnda içtiðimiz<br />
çayýn lezzeti bile damaðýmdadýr<br />
bugünde. Ýyiden iyiye aksam<br />
olmuþtu Fiskiye <strong>bir</strong> ayrý serinlik<br />
veriyordu. Gözlerin kýrmýzý<br />
balýklara dalýp gitmiþti. Gazino<br />
bütün ýþýklarýný yakmýþtý. Yapraklarýn<br />
gölgesi esmer tenine<br />
düþüyordu. Gözlerin daha büyümüþtü<br />
sanki, daha güzelleþmiþti.<br />
Kahverengimi , siyah mý?<br />
Diye yeniden kuþkuya düþmüþtüm.<br />
Döndün gülümsedin<br />
az kýzardýn! Bende.<br />
Ne aptal misim!Aþka sevgiye<br />
bos vermiþ düþman kesilmiþtim<br />
<strong>bir</strong> zamanlar. Ýçinde aþk<br />
olan öykü okumuyor, sevda<br />
üzerine yazýlmýþ, söylenmiþ<br />
þiirleri kaldýrýp atýyor konusu<br />
kadýn-erkek iliþkilerini sevilerini<br />
içeren romanlarý parçalamak<br />
istiyordum. Büyük sorunlarla<br />
doluydu kafam. Bir davadýr tutturmuþ<br />
gidiyordum Toplumun<br />
mutluluðu çaðdaþlaþma, uygarlaþma,<br />
bunlarýn çözümü bana<br />
kalmýþtý sanki. Ýnsanimizin , tüm<br />
insanlarýn özgür, mutlu olmalarýný<br />
savunuyordum, kendince.<br />
Kendimi yiyor çýrpýnýyordum,<br />
umarsýz. Sevdiðim <strong>bir</strong>i ,<br />
kýzlardan, kadýnlardan, aþktan<br />
söz ettimi tersliyordum.<br />
Küçülüyordu gözümde <strong>bir</strong>den.<br />
Bunca sorunumuz varken<br />
çözüm beklerken , <strong>bir</strong> aydýn kiþi,<br />
aþkla zaman öldürürümüydü.<br />
Yaralara parmak basmak yürek<br />
iþi Aþk öylemi ?Kalemine diline<br />
geleni söyleyiver olsun.<br />
Aþk üstüne söz etmenin<br />
güçlüðünü simdi anlýyorum.<br />
Gözlerini anlatacak sözcük<br />
bulamýyorum. ZAMANIN KÜFLÜ<br />
KARANLIK UZAK KUYTULARDAN<br />
ESKIMEMIS TAPTAZEBIR TÜMCE<br />
CIKARIYORUM: SENI SEVIY-<br />
ORUM.<br />
Aðustosta <strong>bir</strong> gün, <strong>bir</strong> gece<br />
yarýsý yalnýzlýðýmý garipliðimi<br />
iliklerime deðin duydum. Çok<br />
zavallý buldum kendimi. Korktum.<br />
Bütün günü beraber<br />
geçirmiþtik. Benden <strong>bir</strong> parça<br />
olmuþtun artýk. Gece yarýsý geldi<br />
çattý. Seni evine býraktým .Aðýr<br />
büyük demir kapý suratýma<br />
kapanýverdi. Yürüyordum.<br />
Beyoðlu’nda ýþýklar <strong>bir</strong> <strong>bir</strong> sönüyordu.<br />
Sokaklar, sarhoþlarýn,<br />
kimsesizlerin, polislerin ve taksicilerindi<br />
simdi.<br />
kablolu yayýna sahiptir, ama bu yayýnlar<br />
önemli oranda Almanca dilinde yapýlan<br />
yayýnlardýr. Yabancýlar tarafýndan kendi<br />
vatanlarýna iliþkin sunulan programlar<br />
düzenli olarak çanak antenle izlene<br />
bilinmektedir. Bundan dolayý kiracýnýn<br />
kendi çanak antenini (parabol anten)<br />
kurabilme sorusu gündeme gelmektedir.<br />
Mahkemelerin bu konudaki kararý<br />
‘evet’tir. Gerek Federal Anayasa Mahkemesi<br />
(WM 94, 251) gerekse Karlsruhe<br />
Yüksek Þehir Mahkemesi (RE WM 93,<br />
525) verdikleri kararda, ev sahibinin<br />
binada kablolu yayýn olsa. bile, yabancý<br />
kiracýlara parabol anten kurma hakkini<br />
onaylamýþtýr. Ayný hak yabancý eþi olan<br />
Alman kiracý için de geçerlidir (LG Wuppertal<br />
WM 97. 324). Bu anlamýyla<br />
kiracýnýn çanak antenden vazgeçtiðini<br />
belirten ve kira sözleþmesine konan ek<br />
madde geçersizdir [LG Essen WM 98,<br />
344).<br />
Parabol anten üzerinde daha kapsamlý<br />
program seçeneði olduðundan<br />
dolayý ev sahibi, kablolu yayýnda <strong>bir</strong> veya<br />
iki vatan programý izlene biliniyor gerekçesiyle<br />
bu izini engelleyemez (BverfG<br />
WM 94, 365; LG Hagen ZMR 96, 32;<br />
LG Berlin GE 96, 55). Fakat ev sahibi<br />
ortak toplu parabol anteni kurmayý<br />
önerdiðinde durum deðiþir; o zaman<br />
kiracýnýn kendisi için ayrý <strong>bir</strong> ‘çanak anten’<br />
kurma hakki yoktur (LG Nürnberg-Fürth<br />
WM97,486).<br />
Montaj isini kiracý ev sahibiyle görüþmelidir.<br />
‘Çanak’ uzmanca monte edilmelidir.<br />
Somut montaj yerini ev sahibi<br />
belirleyebilir. Önemli olan programlarýn<br />
izlenmesi için uygun olmasýdýr. Ev sahibinin<br />
talebiyle kiracý ortaya çýkacak risklerin<br />
ve zararlarýn (örn. fýrtýna estiðinde)<br />
sorumluluðunu üstlenmeli ve düzeneðin<br />
daha sonra sökülmesinde ortaya çýkabilecek<br />
masraflarýn güvencesini vermelidir<br />
(OLG Karlsruhe RE WM 93, 525).<br />
Bir zaman uyuyamadým.<br />
Seni düþünüyordum, Ýstanbullu<br />
düþünüyordum. On milyon<br />
insan yaþýyordu bu kentte<br />
.Sabah erkenden yollara düþeceklerdi.<br />
Vapurlar, otobüsler,<br />
trenler, dolmuþlar taþýmakla bitiremiyorlardý.<br />
Mutlu deðillerse<br />
eðer, aþksýz yaþýyorlarsa neye<br />
yarar. Yemekmiþ giyimmiþ,<br />
ünmüþ paraymýþ hepsi bos,<br />
hepsi dipsiz. Koþuþmak boyuna<br />
saða-sola, çalýþmak, çekiç sallamak,<br />
dosyalar arasýnda kaybolmak,<br />
yazmak çizmek, ter<br />
dökmek, bunca göz nuru, bunca<br />
emek sonunda sýcak, içtenlikli <strong>bir</strong><br />
gülücük yoksa aþk yoksa neye<br />
yarar.<br />
Birden seni kaybetmek korkusu<br />
düþtü içime. Ara uzadý<br />
yollar uzadý. Dört çýplak duvar<br />
arasýnda yapayalnýz kalmýþtým.<br />
Bütün uykularým kaçmýþtý. Yarin<br />
o büyük, kirli tas yapýlarýn, o karmaþýk<br />
<strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine yabancý kalabalýðýn<br />
o zengin vitrinlerin, o<br />
süslü hanýmlarýn , o güzel otolarýn<br />
yanýnda yine küçük görecektim<br />
kendimi. Korkacaktým<br />
yalnýzlýðýmdan, garipliðimden<br />
ürkecektim, zavallý görecektim<br />
kendimi. Sen varken yanýmda<br />
dünya umurumda deðildi. Výz<br />
geliyordu elin parasý fiyakasý.<br />
Kuvvetliydim seninle. Seni bulmuþken<br />
kaybetmek korkusu<br />
beni öldürüyordu.<br />
Simdi yaðmurlu <strong>bir</strong> sonbahar<br />
akþamý, benden uzakta<br />
yanýmdasýn. Yapraklar dökülürken<br />
cami önünde yürüyorsun.<br />
Durup denizden yana bakýyorsun.<br />
Rüzgar saçlarýný uçuruyor.<br />
Seninle son <strong>bir</strong> defa daha fenerbahçeye<br />
gitmek isterdim. Bir<br />
aksam vakti, selviler altýnda ,<br />
eski mezar taþlarý arasýndan, el<br />
ele Ýstanbullu seyretmek isterdim.<br />
Radyoda <strong>bir</strong> kadýn dans þarkýlarý<br />
söylüyor. Bu kötü musiki<br />
bile seni anýmsattý bana. yetenekli<br />
<strong>bir</strong> öðrenci deðilimdir biliyorsun.<br />
Ama yakýndan daha iyi<br />
bakýyorum gözlerine.<br />
Bir gün yeniden geleceðim.<br />
Daha vakit varken ellerini tutacaðým.<br />
Bir daha býrakmayacaðým.<br />
Bir yerde Ýstanbul sözü geçmiyor<br />
mu , aklýma sen geliyorsun,<br />
gözlerin geliyor. Dikilmiþ<br />
bana bakýyorsun. Ellerimi uzatýyorum.<br />
Boþlukta kalacaklar biliyorum<br />
yinede uzatýyorum.<br />
Ýbrahim KARTAL<br />
HATÝCE ELDENÝZ heldeniz@dem-ajans.de<br />
Yaþam ve Tecrübe<br />
Ýnsanlar her zaman yaþadýklarý ile<br />
<strong>bir</strong> yerlere varýrmýþ derler. Bir yerlere<br />
varabilmesi için de o insanýn çok<br />
kurban vermesi gerekirmiþ derler. Bunlarýn<br />
hepsi doðru. Ýnsanlar her zaman<br />
ulaþmak istedikleri amaca <strong>bir</strong> bedel vermek zorundalar. Kimisi<br />
kestirme yolu seçer ve o bedeli vermemek için kolay yollara<br />
baþvurur. Ýlk etapta doðrudur tabi. Bende çokça zora gelmemiþ<br />
kolay yolu seçmiþimdir. Fakat bunun içinde sözde ulaþtýðým<br />
hedefe gerçek anlamý ile ulaþmamýþ herhangi <strong>bir</strong> þeye muaf<br />
olmamýþýmdýr. Kolay yolu seçerek sorunlar deðil çözülsün,<br />
aksine daha da büyüdüðünü fark ettiðim zamanlar çok. Tabi<br />
neden kolay yol. Nedenleri çoktur ve her insan için ayrý nedenleri<br />
vardýr. Kaybetme korkusu, kendine güvenmeme, baþarýsýz<br />
olabileceði düþüncesi... saymak ile bitmez tabi nedenler. Ama<br />
bazý durumlarda bu sayýlan nedenleri hiçe sayacak ve insan<br />
sabrýný taþýran <strong>bir</strong> durum ortaya çýkabiliyor. Ve iþte o zaman<br />
ya hiç ya hep diye ileri doðru adým atýlýyor. Bu atýlan adýmlar<br />
tabi adýmý atan insanýn dýþýnda kimse doðru görmez oluyor. O<br />
insan dýþýnda baþlýyor artýk cesaret kýrýcý ne varsa pervane gibi<br />
dönmeye. En güven duyulan ve sevgisinden, saygýsýndan emin<br />
olunan <strong>bir</strong> dost bile engelleyici <strong>bir</strong> pervane olabiliyor. Bir insan<br />
adýmýný ileri atmaya dursun haydi hurra diye saldýrýya geçiþler<br />
baþlýyor. “bana <strong>bir</strong> þey olmaz ama sen kaybedersin” diyenler<br />
çoðalmaya baþlar. Herkesin kendi seçtiði yol doðru elbette<br />
ama doðrudur diye herkesin ayný yolda gitmesi kuralýda saçma<br />
olduðu kadar yok edici <strong>bir</strong> özelliðe sahiptir. Ýnsanlar <strong>bir</strong> yere<br />
kadar dost kalabiliyor, <strong>bir</strong> yere kadar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine karþý güzel davranýþlar<br />
içinde bulunabiliyor. Ne zaman <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inin yoluna, yanlýþ<br />
olduðu için deðil, <strong>bir</strong>isinin normlarýna uymadýðý için müdahale<br />
baþlarsa, o zaman dostluk da, saygý da sevgi de biter. Ondan<br />
sonra amansýz <strong>bir</strong> mücadele baþlar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine karþý insanlarýn.<br />
Bu mücadele neye benzer, nasýl yapýlýr, ne kaybeder ne kazanýr<br />
insan- o da kendi baþýna <strong>bir</strong> konu- herkes kendince bilir bunu.<br />
Ben bazen bu durumlarý ilginç hayallerimle gözlerimde canlandýrýrým.<br />
Þimdiye kadar kendince akan ufacýk <strong>bir</strong> Irmak gibi.<br />
Bu ýrmak daðlarý, bayýrlarý dolanýp geliyor. Kimi zaman suyunda<br />
azalma var, kimi zamanda karlarýn erimesi veya yaðmurun yaðmasý<br />
ile <strong>bir</strong>likte suyu çoðalýyor. Suyu çoðalýnca ýrmak delicesine<br />
akmaya baþlýyor. Dur durak bilmiyor, engel tanýmýyor. Suyu çok<br />
az iken geçtiði tarlalara ne zarar vermiþ, nede herhangi <strong>bir</strong> yerleri<br />
yýkýp geçmiþtir. Suyu çoðalýnca baþlar tarla sahibinde korkular<br />
belirmeye ve çýlgýnlaþan suya karþý engeller kurmaya...var<br />
olan gücüyle suyu çoðalan ýrmaða karþý mücadeleye baþlar.<br />
Kimi zaman toprak ile önünü kapatmaya çalýþýr. Kimi zaman taþ<br />
koyar ýrmak yataðýna.. ama ondan önce yaptýðý müdahale ise<br />
suyun akýþýný baþka <strong>bir</strong> yere yönlendirme çabasýdýr. Ancak bu<br />
baþarýsýz sonuçlanýrsa diðer yöntemlere baþvuruyor. Nedense<br />
su bana daima özgürlüðü anýmsatýr. Her ne kadar engel olunursa<br />
olunsun daima <strong>bir</strong> yolunu bulup akacaktýr. Çok güçlüdür.<br />
Bir insan güçsüz olduðu müddetçe çok sevilir ve sayýlýr. Ama ne<br />
zamanki gücünü keþfetti ve kullanmaya baþladý o zaman sevgide<br />
saygýda yalan olur. Hiç sevmemiþ gibi, hiç saymamýþ gibi<br />
<strong>bir</strong> karþý saldýrýya geçilir. Olay ise saldýrýya geçenin kendi varlýðýna<br />
saldýrý olasýlýðýný düþünmesidir. Biz insanlar çok bencil ve<br />
baþta kendi çýkarýmýzý düþündüðümüz için, buna ters olan her<br />
þeyi lanetleriz, kötüleriz ve olmadýk oyunlar ile yanlýþ yönlendiririz.<br />
Bu tür sorunlar toplumun genel <strong>bir</strong> hastalýðý mý desem,<br />
erdemi mi desem? Deðinmesem de olur. Fakat deðinmek istediðim<br />
baþka <strong>bir</strong> konuyu kýsaca sizlerle paylaþmak istiyorum.<br />
Bir insan düþünün, bu kiþi içimizden <strong>bir</strong>isi bedel vererek<br />
ve nice zorluklara göðüs gerip <strong>bir</strong> yerlere gelmiþ ve halan da<br />
zorluklar içerisinde mücadelesini sürdürmekte olan <strong>bir</strong> insan.<br />
Toplumumuz da zoru baþarmýþ, mücadele vermiþ insanca<br />
yaþama mücadelesi ve sonunda istediðine kendince ulaþmýþ<br />
ama mücadelesini topluma aktarmamanýn acýsýný çeken insan.<br />
Karakteri ve olgunluðu ile insanlarýn sevgisini ve güvenini<br />
kazanmýþ ve herkesin yardýmýna koþmuþ. Ama her seferinde<br />
yaþadýklarýný, acýlarý baþkalarýnýn da yasadýðýný gördükçe kahrolmuþ<br />
fakat yýlmadan devam etmiþtir. Ama mücadelede yalnýz<br />
kalmýþ çünkü yasaklar, toplum kurallarý hep engel olmuþ.<br />
Simdi düþüncelerini haykýrmak, anlatmak istiyor bu insan…<br />
Kim bu insan!?<br />
Ýçimizden <strong>bir</strong>i, <strong>bir</strong> Kadýn, Anne, Eþ ve <strong>bir</strong> iþkadýný.<br />
Adi Zeliha..<br />
Kendisinden yazmasýný istedik.<br />
Neyi mi?<br />
Her þeyi..<br />
Sorunlarýnýzý kendi yazdýðý köþesinde bundan sonra paylaþacak,<br />
yaþadýklarýndan öðrendiklerini sizinle paylaþacak <strong>bir</strong><br />
insan.<br />
<strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong>ne hoþ geldin.<br />
DEM ® NACHRICHTEN<br />
UND WERBEAGENTUR<br />
Hack str. 3<br />
70190 Stuttgart<br />
Tel: 07113000711/ 12<br />
Fax: 0711 4205003<br />
Alsen Str. 62<br />
44145 Dortmund<br />
Tel: 0231 96 12 766<br />
Fax: 0231 96 12 767<br />
Hatice Eldeniz<br />
Herausgeber/ Geschäftsführerin<br />
Þükrü Yýldýz<br />
Chefredakteur<br />
www.dem-ajans.de<br />
redaktion@dem-ajans.de<br />
Der Verlag übernimmt keine Haftung für den<br />
Inhalt der Anzeigen und Anzeigentexte. Die von<br />
Verlag gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich<br />
geschützt.
Sayý 11<br />
3<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
ALMANYA<br />
Yabancý iþgücü ihtiyacý sorgulanýyor<br />
Sosyal demokratlar saða kayýyor<br />
Federal Ýçiþleri Bakaný Schily’nin<br />
hazýrladýðý göç yasasý üzerinde<br />
uzlaþma saðlanmasý ümitleri giderek<br />
azalýyor. Almanya‘ da aniden yükselen<br />
iþsizlik oraný, kýrmýzý yeþil koalisyonda<br />
göç yasasý tartýþmalarýný tekrar kýzýþmasýna<br />
neden oldu. Sosyal <strong>Dem</strong>okrat<br />
Partili siyasilerinden Dieter Wiefelspütz<br />
hafta ortasýnda yaptýðý <strong>bir</strong> açýklamada,<br />
ocak ayý için sayýsý 4.3 milyon olarak<br />
saptanan iþsizlik gerçeði dolayýsýyla, göç<br />
yasasý için toleransýn önemli ölçüde<br />
azaldýðýný söyledi. ”Rheinische Post”<br />
gazetesine konuþan SPD’ li politikacý,<br />
orta ve düþük kalifiye yabancýlar için<br />
geçerli olmasýný istediði ”gelecek yýllarda<br />
sýfýr göç” sözlerini kullandý. Buna karþýn<br />
baþta akademisyenler olmak üzere,<br />
yüksek eðitimli elemanlar için bürokratik<br />
engellerin kaldýrmasýný talep etti.<br />
Hükümet ortaðý uyardý<br />
Yeþiller, yasa tasarýsýnda yer alan<br />
önemli noktalardan uzaklaþma eðilimi<br />
gösteren hükümet ortaðýný uyardý. Yeþiller’<br />
in içiþleri uzmaný Volker Beck, baþka<br />
ülkelerden baþvuracak orta ve az kalifiye<br />
iþçilerin arasýnda planlanan eleme<br />
iþleminin, güncel siyasi nedenlerden<br />
dolayý sorgulanmasýnýn yanlýþ olduðu<br />
görüþünü dile getirdi.<br />
”Önce yerlilere iþ bulalým”<br />
Ancak Wiefelspütz, iþsizlik<br />
sayýsýndaki artýþa iþaret ederek<br />
muhafazakar partilerin çizgisine<br />
yakýn <strong>bir</strong> tutum sergiledi. Ýster<br />
Alman olsun ister olmasýn, Almanya’<br />
daki iþsizlerin, yeni yabancý<br />
eleman ihtiyacýna kýyasla <strong>bir</strong> ilklik<br />
hakkýna sahip olduklarý mesajýnýn<br />
halka iletilmesi gerektiðini<br />
söyledi sosyal demokrat politikacý.<br />
Federal Konsey’ de gerekli<br />
Birlik partilerin içindeki <strong>bir</strong><br />
kýsmýn onayý, Wiefelspütz’ e göre,<br />
Göç Yasasý son<br />
dönemeçte<br />
Derleyen: Lale Çakýroðlu<br />
Göç Yasasý’nýn seçimlerden<br />
önce çýkmasý için,<br />
Almanya Baþbakaný Gerhard<br />
Schröder, Hristiyan <strong>Dem</strong>okrat<br />
ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerini<br />
dayanýþmaya çaðýrdý. Bu<br />
nedenle Göç Yasasý’nda yeni<br />
düzenlemeler yapan Federal<br />
Hükümet, yine de muhalefet<br />
partilerini memnun edemedi.<br />
Göç Yasasý seçimlere yetiþecek<br />
mi? Almanya’da þu anda<br />
herkes bu soruyu soruyor.<br />
Göçün seçim kampanyalarýna<br />
malzeme yapýlmasýný istemeyen<br />
Federal Hükümet, ana<br />
muhalefet Hristiyan Birlik partileri<br />
CDU/CSU’dan federal ve<br />
eyaletler düzeyinde gelen itirazlarý<br />
dikkate alarak yasa<br />
tasarýsýný yeniden düzeltti.<br />
Almanya Baþbakaný Schröder,<br />
Hristiyan <strong>Dem</strong>okrat ve Hristiyan<br />
Sosyal Birlik partilerini,<br />
Almanya’nýn geleceði açýsýn-<br />
Ergebnis der Untersuchung<br />
über ausländische<br />
Unternehmen in Bonn:<br />
Kontakte zu deutschen<br />
Institutionen haben viele der<br />
ausländischen Unternehmer<br />
in Bonn - zu Banken, zur IHK<br />
oder zum Finanzamt. Aber<br />
diese Verbindungen belaufen<br />
sich oft auf Formalitäten, wie<br />
Steuern, Kreditraten oder Mitgliedsbeiträge.<br />
Für Beratungen<br />
oder zur Unterstützung<br />
nehmen die Unternehmer<br />
ausländischer Herkunft deutsche<br />
Institutionen nur selten in<br />
Anspruch. So klagt fast jeder<br />
dritte befragte Unternehmer<br />
über finanzielle Probleme,<br />
doch Fördermittel nahmen nur<br />
18 Prozent in Anspruch. Der<br />
Grund dafür ist ein Informationsdefizit<br />
der ausländischen<br />
Unternehmer, davon ist<br />
Wolfgang Brunswig,<br />
Geschäftsführer der Abteilung<br />
Berufsbildung der IHK Bonn /<br />
Rhein-Sieg, überzeugt.<br />
dan büyük önem taþýyan Göç<br />
Yasasý’nýn yürürlüðe konulabilmesi<br />
için dayanýþmaya<br />
çaðýrýyor. Ancak ilk tepkiler<br />
muhalefeti ikna etmenin zor<br />
olacaðýnýn iþaretini veriyor.<br />
Gerhard Schröder dün<br />
akþam Berlin’de yaptýðý konuþmada,<br />
umudunu ‘saðduyu<br />
koalisyonu’ olarak tanýmladýðý<br />
geniþ tabanlý <strong>bir</strong> uzlaþmaya<br />
baðladýðýný vurguluyordu. Baþbakan<br />
Schröder, Sosyal <strong>Dem</strong>okrat<br />
- Yeþiller koalisyonu içinde<br />
de, eyalet hükümetleriyle de,<br />
yasa tasarýsýnda yer alan beþ<br />
madde üzerinde yoðun müzakerelerin<br />
sürdüðünü bildirdi.<br />
Göç Yasasý’nýn ana fikrini göçün<br />
sýnýrlandýrýlmasý ve Alman<br />
toplumunun entegrasyon yeteneðinin<br />
arttýrýlmasý oluþturuyor.<br />
Yasada yapýlan<br />
yeni düzenlemler<br />
Yapýlan son deðiþiklikle,<br />
Federal Hükümet, Birlik par-<br />
Betriebe brauchen<br />
mehr Unterstützung<br />
Deshalb soll hier der<br />
Arbeitkreis Interkulturelle Wirtschaft<br />
(AIW) in Bonn tätig<br />
werden: Existenzgründung,<br />
E x i s t e n z s i c h e r u n g<br />
/Förderprogramme und<br />
Unternehmensführung sollen<br />
gezielt für Unternehmer ausländischer<br />
Herkunft<br />
angeboten werden.<br />
Unternehmensstammtische<br />
und Informationsveranstaltung<br />
sollen die neuen Angebote<br />
publik machen. Auch<br />
vorhandene Sprachprobleme<br />
können durch spezielle Kurse<br />
abgebaut werden. Und weil<br />
94 Prozent der befragten<br />
Unternehmen nicht ausbilden,<br />
jedoch ein Viertel<br />
Interesse an Ausbildung<br />
bekunden, plant der AIW eine<br />
Großveranstaltung, welche<br />
die Firmeninhaber mit ersten<br />
Informationen über die<br />
betriebliche Ausbildung versorgt.<br />
tilerinin arzusu<br />
doðrultusunda,<br />
A l m a n y a ’ d a k i<br />
ebevyenlerinin<br />
yanýna gelmesine<br />
izin verilecek<br />
çocuklarýn yaþ<br />
sýnýrýný 16’dan<br />
12’ye indirmeyi<br />
kabul ediyor.<br />
Ancak istisnai<br />
durumlarda özel uygulamaya<br />
gidilebilecek. Gayri resmi ya da<br />
cinsiyetleri nedeniyle kovuþturmaya<br />
uðrayan kurbanlar,<br />
Cenevre Uluslararasý Mülteciler<br />
Sözleþmesi dikkate alýnarak,<br />
yeni yasada kesin biçimde<br />
tanýmlanacak. Ýstihdam piyasasýna<br />
yönelik entegrasyonda<br />
da bazý koþullar deðiþtirilecek.<br />
Baþbakan Schröder dünkü<br />
açýklamasýnda istihdam piyasasý<br />
konusunda þunlarý söyledi:<br />
„Ýþ gücü göçünde <strong>bir</strong><br />
yandan sendikalarýn öte<br />
yandan da iþverenin taleplerini<br />
gözetmek durumundayýz. Kesin<br />
önceliðin yurtiçindeki iþ gücüne<br />
verilmesi gerektiði görüþüne<br />
bizler de katýlýyoruz. Zaten<br />
Federal Ýçiþleri Bakaný’nýn hazýrladýðý<br />
yasa tasarýsýnýn çekirdeðini<br />
oluþturan þartlarýndan<br />
<strong>bir</strong>i de bu.“<br />
sadece her tarafýn <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine doðru<br />
yaklaþmasýyla gerçekleþebilir.<br />
Geis’ ýn ýrkçý sözlerine tepki<br />
Bu arada Hristiyan Sosyal Birlik (CSU)<br />
partinin sözcülerinden Norbert Geis,<br />
”Vorsicht Friedmann” adlý televizyon<br />
programýnda, ”Almanya’ yý neden<br />
Almanlara býrakmýyorsunuz?” sorusuyla<br />
Laut einer Forschung des Kriminologischen<br />
Forschungsinstituts Niedersachsen<br />
in Hannover fällt der Anstieg der<br />
Jugendgewalt in Wirklichkeit schwächer<br />
aus, als die polizeilichen Daten es signalisieren.<br />
Die polizeilich registrierten Gewalttaten<br />
junger Menschen sind in den letzten<br />
Jahren nicht brutaler geworden. Die<br />
durchschnittliche Deliktsschwere hat vielmehr<br />
abgenommen.<br />
Die Zunahme der Jugendgewalt steht<br />
in engem Zusammenhang damit, dass<br />
unsere Gesellschaft immer mehr zu einer<br />
Winner-Loser-Kultur wird. Vor allem junge<br />
Migranten geraten dabei in ein soziales<br />
Abseits.<br />
Der Anstieg der Jugendgewalt ist<br />
überwiegend jenen jungen Migranten<br />
zuzurechnen, die sozial nicht integriert<br />
werden konnten. Eine besondere Problemgruppe<br />
sind solche jungen Zuwanderer,<br />
die seit längerem in Deutschland<br />
unter Bedingungen sozialer Benachteili-<br />
Cuma günü oylama<br />
yapýlacak<br />
Önümüzdeki Cuma günü<br />
Federal Meclis Genel Kurulu’na<br />
sunulup oylanacak olan yasa<br />
tasarýsýnýn, yürürlüðe<br />
girebilmesi için 22 Mart’da<br />
Eyalet Temsilcileri Meclisinde de<br />
çoðunluðun onayýný almasý<br />
þart. Federal Ýçiþleri Bakaný Otto<br />
Schily ve verdikleri ödünlerle bu<br />
son deðiþikliði mümkün kýlan<br />
Yeþillerin eþbaþkaný Claudio<br />
Roth bu konuda iyimser. Schily,<br />
eyalet hükümetlerinin hazýrladýklarý<br />
yeni metni dikkatle<br />
okumalarý ve de federal<br />
düzeyden parti disiplinine<br />
uymalarý için yapýlan baskýlara<br />
boyun eðmeyip dürüst davranmalarý<br />
halinde, yasanýn Eyaletler<br />
Meclisi’nden geçeceðinden<br />
emin olduðunu söylüyor. Schily<br />
eyalet baþbakanlarýný uyarýyor<br />
ve “Önce eyaletinizin menfaati,<br />
sonra parti” diyor.<br />
Federal hükümet, özellikle<br />
koalisyonun küçük ortaðý<br />
Yeþiller’in verdiði tavizler<br />
sayesinde, Sosyal <strong>Dem</strong>okrat-<br />
Hristiyan <strong>Dem</strong>okrat SPD/CDU<br />
koalisyonu tarafýndan yönetilen<br />
Brandenburg eyaletinin dört<br />
talebini yerine getirmiþ oldu.<br />
Brandenburg’un Eyalet Temsilcileri<br />
Meclisi’nde vereceði oy<br />
çok önemli. Çünkü Federal<br />
þimþekleri üzerine çekti. Salý akþamlarý<br />
yayýmlanan pograma konuk olarak<br />
katýlan Geis, yýllar önce partinin genel<br />
sekreteriyken kullanan bugünkü baþbakan<br />
adayý Edmund Stoiber’ in, çok<br />
sayýda ýrkýn <strong>bir</strong>arada yaþamasýyla toplumun<br />
pislendiðini ima eden ”durchrasste<br />
Gesellschaft” deyimini savundu.<br />
Öyle demek istememiþ<br />
Stoiber’ in de o zamanlar Fransan<br />
Fransýzlara ve Ýtalya Ýtalyanlara ait olmasý<br />
gerektiði gibi, Almanya’ da Almanlarýn<br />
olduðunu demek istediðini hatýrlatarak,<br />
tekrar gündeme getirdiði bu ifadeyle,<br />
SPD, Yeþiller ve PDS saflarýndan sert<br />
eleþtiriler aldý. Yeþiller politikacý<br />
Beck, CDU/CSU partilerini,<br />
Norbert Geis’ in<br />
ýrkçýlýk içeren sözlerinden<br />
derhal uzaklaþmaya<br />
çaðýrdý. Bunun üzerine iþin<br />
ciddiyetine vararak geri<br />
adým atan Geis, Stoiber’<br />
in sözlerini o zamanlar ne<br />
demk istediðine yönelik<br />
yorum yapmaya<br />
çalýþtýðýný, ancak sanýldýðý<br />
gibi savunmadýðýný öne<br />
sürdü.<br />
gungen aufwachsen.<br />
Jugendliche, die in ihrer Kindheit oder<br />
aber auch als Jugendliche von ihren<br />
Eltern massiv geschlagen oder misshan-<br />
eflatunî ÞÜKRÜ YILDIZ<br />
Ýhanetin saldýrýsý altýnda,<br />
her yaþadýðýmýz gün<br />
Gerilla yaþamýný anlatan <strong>bir</strong> roman<br />
okumuþtum yýllar önce... Satýr<br />
arasýnda geçen <strong>bir</strong> olay dikkatimi çekmiþti.<br />
Gerilla grubunun girdiði <strong>bir</strong> çatýþma<br />
sonrasýnda <strong>bir</strong> arkadaþlarýnýn yakalanmasý<br />
olayýný anlatýyordu. Bir kaç gün önce<br />
gerilla grubunda olan bu kiþinin daha sonra kolluk kuvvetlerine<br />
yol göstermesinin psikolojik tahlili yapýlýyordu. Askeri güçlerinin<br />
önünde gözünü kýrpmadan gerillanýn üzerine yürüyen bu eski<br />
gerillanýn bundaki amacý ne olabilir diye düþünüyor yazar, ve bu<br />
olayý þöyle sonuçlandýrýyordu: “Biz var oldukça o <strong>bir</strong> ihanetçidir.<br />
Eðer biz bitersek ona kimse sen ihanetçisin demeyecek.”<br />
Toplumsal gerçekliðimiz þimdilerde böyle iþliyor. Ýnsani deðerlere<br />
ihanet alabildiðine yaygýnlaþýyor. Köþesini dönen kaptan yada<br />
kendini toplumun kurbaný ilan eden kendisiyle <strong>bir</strong>likte döndürdüklerinin<br />
yada kurbanlarýn ortamýnda ahkam kesiyor. Kiþi yarattýlan<br />
suçlular ortamýnda rahatlýyor. Artýk kimse Dostovjeski’nin “Suç ve<br />
ceza”sýndaki gibi vicdaniyle hesaplaþma gereði duymuyor. Bunu<br />
ahmaklýk olarak görüyor. En yakýndaki kendi varlýðý gibi olan grubunu<br />
geliþtirmek ve onu egemen kýlmakla meþguliyetini gideriyor.<br />
Bireycilik herkese gerektiðinden fazla zaten hak vermiþtir. Binlerce<br />
yýllýk emekle bu günlere miras olarak býrakýlmýþ deðerlere karþý<br />
acýmasýzca savaþ açýlýyor. Söylenmiyor, ama biliniyor bu deðerleri<br />
taþýyanlar varoldukça, kendileri rahat edemeyecektir.<br />
Bireylerden tutalým devlete kadar yaygýnlaþan bu durum,<br />
giderek derinlemesine <strong>bir</strong> çözülmeyi beraberinde getirmekte. Her<br />
þey anlamasýzlaþmakta, anlamsýzlaþtýkça da toplumsal ihanet<br />
içinde olanlar rahatlamaktadýrlar. Rahatlamak isteyenlerin keskin<br />
saldýrýsý altýnda her yaþadýðýmýz gün.... Dayanma sýnýrýmýz ise bu<br />
saldýrýlara karþý asi olmak zorunda gibi...<br />
Tencere kapaðýný buluyor...<br />
Türkiye’ye þöyle <strong>bir</strong> bakýnýz, adý yolsuzluða, cinayete, uyuþturucuya<br />
bulaþmamýþ kaç kiþi var politik arenada. Þu veya bu biçimde<br />
herkesin isimi <strong>bir</strong> yerlerde. Þimdi bu suçlular ordusunun toplumsal<br />
deðerlere sahip çýkmasý mümkün mü? Bu sistemin bu topraklarýn<br />
insanlarýna bu kadar acýmasýz ve düþman olabilmesinin altýnda<br />
insanlýða karþý iþlenmiþ <strong>bir</strong> suç yok mudur?<br />
Ana dili eðitim talebine karþý içine girilen tutum, Alevi kuruluþlarýna<br />
getirilen yasaklamalar, türbanlý diye okul önlerinde<br />
öðrencileri coplamalar, idam cezasý meselesinin <strong>bir</strong> kin ve intikam<br />
pazarlýðýna dönüþtürme, toplumun geleceði olan çýkýþlarýnýn<br />
önünün alýnmasý çabasý, bu halka karþý <strong>bir</strong> suç iþlemek deðil de<br />
nedir! Bu suçu yýllardýr iþleyen ve suçlular cumhuriyetine dönen bu<br />
iktidar erkinin, insani deðere sahip çýkan herkese saldýrmasý, bana<br />
hep yukarýdaki gerillanýn ihanetini hatýrlatýyor. Ýnsani deðere sahip<br />
çýkanlar oldukça, onlarý çýkarlarýna kurban edenler rahat etmeyeceklerdir.<br />
Onlar þimdilerde olduðu gibi ihanetini derinlemesine<br />
örgütlemektedirler. Ýnsana, insani olan deðerlere saldýrmaktadýrlar...<br />
Onu ortadan kaldýrmak için çalýþmaktalar...<br />
Gazetemiz <strong>bir</strong> yaþýnda<br />
Bir yýlý <strong>geride</strong> býraktýk. Kimilerinin beklentilerine ve imkansýzlýklara<br />
raðmen baþarýlý <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktýk. Bizi <strong>bir</strong> yerlerde<br />
görmek isteyenlerin beklentileri kursaklarýnda kaldý. Biz giderek<br />
daha çok kendimize benzedik... Ýyi ki de kendimize benzemeye<br />
cesaretimiz var...<br />
Baþarýmýzý DEM dostlarýyla kutlayacaðýz. Bir aksilik olmazsa1<br />
Nisan 2002 tarihinden itibarendi bayilerde artýk DEM gazetesi<br />
de olacak. Ulaþamadýðýmýz yerlere böylelikle daha rahat ulaþmýþ<br />
olacaðýz.<br />
e-mail: sy@dem-ajans.de<br />
Entwicklung der Jugendgewalt in Deutschland<br />
Die Integration der Zuwandererfamilien ist ein<br />
wichtiges Anliegen des Projekts „Kinder sind der<br />
Rhythmus dieser Welt“ der Aktionsgemeinschaft „Essen<br />
- Großstadt für Kinder“ und des Plakat Kunst Hofes<br />
Rüttenscheid. Aus diesem Grund haben die Veranstalter<br />
das Zentrum für Türkeistudien als Kooperationspartner<br />
ins Boot geholt. Die Regionalen Transferstellen für<br />
ausländische Existenzgründer und Unternehmer sowie<br />
das Projekt „Interkulturelles Konfliktmanagement“ am<br />
ZfT sollen die Einbindung der in Essen lebenden Zuwanderer<br />
in das Projekt anlässlich des Weltkindertages<br />
gewährleisten.<br />
Die Transferstellen und das Konfliktmanagement-<br />
Projekt haben im Rahmen ihrer Tätigkeit in Essen in<br />
den letzten Jahren am Aufbau eines gut funktionierenden<br />
Netzwerks der Migrantenorganistionen in der<br />
Hükümet’in gerekli çoðunluðu<br />
saðlayabilmesi için bu eyaletin<br />
oyuna ihtiyacý var. Ancak son<br />
deðiþiklikleri, Federal<br />
Hükümet’in ‘tipik tezgahý’ olarak<br />
tanýmlayan Brandenburg’un<br />
CDU’lu Baþbakaný Jörg Schönbohm,<br />
Birlik partilerinin Federal<br />
Meclis’te ve eyaletler meclisinde<br />
‘tek ses’ olacaðýnýn altýný çiziyor.<br />
Birlik partileri kararsýz<br />
Birlik Partilerinin Federal<br />
Meclis Grup Baþkaný Friedrich<br />
Merz de, yasa tasarýsýna karþý<br />
mý, yoksa kabul oyu mu<br />
vereceklerini henüz karara<br />
baðlamamakla <strong>bir</strong>likte, her<br />
halükarda her iki mecliste de<br />
<strong>bir</strong>lik içinde hareket edeceklerini<br />
açýklýyor. Hýristiyan Birlik partilerinin<br />
genel seçimlerdeki Federal<br />
Baþbakan Adayý Edmund<br />
Stoiber ise, göç yasasýný frenleyen<br />
ya da engelleyen kiþi<br />
damgasýný yememek için daha<br />
temkinli davranýyor ve þöyle<br />
diyor:<br />
„Kýrmýzý Yeþil koalisyonun<br />
tasarýda yaptýðý son deðiþiklikleri<br />
dikkatle gözden geçireceðiz.<br />
Eðer bizim önerdiðimiz<br />
noktalar kabul edilmiþ ise,<br />
asgari müþtereklerde <strong>bir</strong>leþmemiz<br />
mümkün olabilir.“/ Deutche<br />
Welle<br />
Stadt mitgewirkt. Diese Kompetenz soll nun<br />
dem Kinderprojekt zugute kommen, um<br />
der Idee der Kinderfreundlichkeit eine interkulturelle<br />
Dimension zu verleihen. „Kinderfreundlichkeit<br />
bedeutet auch Toleranz<br />
und Chancengleichheit für Kinder unterschiedlicher<br />
Herkunft in unserer Stadt“, so<br />
ZfT-Direktor Faruk Sen. Ziel des ZfT ist, möglichst<br />
viele Organisationen der Migranten<br />
in Essen in das Projekt einzubinden und für<br />
die Teilnahme zu gewinnen.<br />
Die Veranstaltung beginnt anlässlich<br />
des Weltkindertages am 20. September<br />
2002 mit einer Ausstellungseröffnung des<br />
Internationalen Plakatwettbewerbs „Children<br />
are the Rhythm of the World“ und findet<br />
delt wurden, werden erheblich häufiger<br />
selber gewalttätig als nicht geschlagene<br />
junge Menschen.<br />
Jugendgewalt ist männlich; das Über-<br />
Essen trommelt auch für Zuwandererkinder<br />
gewicht junger männlicher Täter hat sich<br />
seit Mitte der 80er Jahre sehr verstärkt.<br />
Das Risiko der Entstehung von Jugendgewalt<br />
erhöht sich drastisch, wenn mindestens<br />
zwei der folgenden drei Faktoren<br />
zusammentreffen:<br />
a. die Erfahrung innerfamiliärer<br />
Gewalt,<br />
b. gravierende soziale Benachteiligung<br />
der Familie,<br />
c. schlechte Zukunftschancen des<br />
Jugendlichen selbst aufgrund eines niedrigen<br />
Bildungsniveaus.<br />
Junge Menschen, die Opfer innerfamiliärer<br />
Gewalt waren, schließen sich signifikant<br />
häufiger in Gewaltbefürwortenden<br />
Gleichaltrigengruppen zusammen. Auf<br />
Jugendliche aus solchen devianten Gruppen<br />
entfällt der überwiegende Anteil der<br />
Jugendgewalt. Die Mitgliedschaft in Devianzgeneigten<br />
Cliquen hat zusätzlich zu<br />
den innerfamiliären Gewalterfahrungen<br />
einen das Risiko aktiver Gewalttätigkeit<br />
steigernden Effekt.<br />
ihren Höhepunkt am Samstag, den 21. September mit<br />
der Aktion „Essen trommelt für Kinder“.
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de HABER<br />
4<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
84 Iraklý kürt taþýyan <strong>bir</strong><br />
Yunanlý þoför tutuklandý Aleviler de yokmuþ<br />
ALÝ KÖYLÜCE<br />
Önce Ýnsan<br />
koyluce@funonline.de<br />
Ýtalyan polisi <strong>bir</strong><br />
soðuk hava<br />
TR’ýnda 84 adet<br />
Iraklý kürt taþýyan<br />
Yunanlý þoförü<br />
tutukladý. Ýtalya’ya<br />
giden <strong>bir</strong> feribotta bulunan Alman plakalý TIR’da<br />
yapýlan aramada bulunan kaçak Kürt mültecilerden<br />
<strong>bir</strong> kýsmýna týbbi tedavi uygulandýktan<br />
sonra yeniden feribota geri getirildi. Adam<br />
baþýna 1700 dolar ödediklerini söyleyen kaçaklar<br />
feribotla yeniden Yunanistan’a dönecek.<br />
Ýtalya’nýn Adriyatikteki limaný Ancona’ya giriþte<br />
sahil muhafaza botlarý tarafýndan bloke edilen<br />
gemi de ayrýca bazý çocuklarýnda bulunmasý bu<br />
konuda baþka <strong>bir</strong> soruþturmayýda baþlattý.<br />
ABD Saddam’ý devirmek için<br />
planlarý hazýrlýyor<br />
ABD Dýþiþleri Bakaný Colin<br />
Powel <strong>bir</strong> Senato komisyonunda<br />
konuþurken Irak<br />
konusunda dialog ve çatýþmadan<br />
kaçýnan <strong>bir</strong> politika<br />
yanlýsý olduklarýný ancak barýþ<br />
yapacaðýz diye de baþlarýný<br />
kuma gömmeyeceklerini söyledi.<br />
Powel Bush yönetiminin,<br />
bölge halký, dünya halklarý ve Irak halkýnýn iyiliði<br />
ve geleceði için Saddam Hüseyin rejimini devirmeye<br />
amaçlayan planlarý incelediklerini vurguladý.<br />
Baþkanýn önünde <strong>bir</strong> Irak konusunda <strong>bir</strong><br />
takvim yok diyen Powel tüm seçenekleri ele<br />
aldýklarýna dikkat çekti.<br />
Powel, arada sorunlar olmasýna ve diplomatik<br />
iliþki bulunmamasýna raðmen Ýran ile dialoglarý<br />
olduðuna iþaret ederken Afganistan’a silah sevketme<br />
ve toplu imha silahlarý üretme gibi kabul<br />
edemeyecekleri bazý eylemler içinde olduðunu<br />
ileri sürdü.<br />
Yunanistan Olimpiyat<br />
inþatýnda gecikiyor<br />
Uluslararasý Olimpiyat Komitesi yetkilileri<br />
Atina 2004 Olimpiyatlarý ile ilgili çalýþmalar<br />
ve inþaatlarýn planlandýðý düzeyde ve hýzda<br />
devam etmediðini açýkladý. Uluslararasý Olimpiyat<br />
Komitesi kurulunda eksik olan noktalar<br />
açýklanýrken, ulaþtýrmayý saðlayacak olan banliyö<br />
trenlerinin raylarýnýn olimpiyat zamaný hazýr<br />
olabileceði ancak trenlerin hazýr olamýyacaðý,<br />
Uçaklarýn hala Atina havalanýna indiði Olimðiyat<br />
havalanýnýn inþaatýnýn geciktiði, Olimpiyat<br />
zamaný hazýr olacaðý konusunda güvence verilen<br />
otel odalarýndan en az 3000’nin hazýr<br />
olamýyacaðý, ve <strong>bir</strong> dizi konu üzerinde görüþ ileri<br />
sürüldü. Olimpiyat Komitesi Yunan hükümetine<br />
ekip ve çalýþan sayýsýnýn arttýrýlarak inþaatlarýn<br />
hýzlandýrýlmasý konusunda uyarýda bulundu.<br />
Afganistan<br />
daha fazla Taliban<br />
yetkilisinin<br />
teslim olmasýný<br />
bekliyor<br />
Afganistan’da Taliban yönetiminin Dýþiþleri<br />
Bakaný görevini sürdüren Vekil Ahmet<br />
Mütevekkil’in teslim olmasý ardýndan öteki Taliban<br />
üst düzey yetkililerinde teslim olmasý<br />
bekleniyor. Müvekkilin soruþturmasýna ise baþlandý.<br />
Bu arada Afganistan’da geçici hükümet<br />
tutuklu 320 Taliban askerini salýverdi. Geçici<br />
hükümetin baþbakaný Hamid Karzai’nin talimatý<br />
ile Taliban askerlerinin salýverilmesindeki amaç<br />
halk arasýnda <strong>bir</strong> uzlaþma yolunun açýlmasý<br />
olduðu belirtildi. Salýverilen kiþilerin nmerede<br />
tutuklandýklarý daha çok peþtuca konuþan<br />
yoksul kiþiler olduðu üstlerinde adam gibi giysilerinin<br />
bulunmadýðý görülüyor. Karzai þu anda<br />
ne kadar ellerinde Taliban esiri olduðu konusunda<br />
<strong>bir</strong> açýklama yapmadý.<br />
Amerika’da yeni <strong>bir</strong> toplu<br />
mezar<br />
bulundu<br />
Georgia<br />
eyaletinin<br />
Noble kasabasýnda<br />
<strong>bir</strong><br />
cenaze evýnýn<br />
arkasýnda yeralan cesed yakma bölümü<br />
yakýnýnda yetkililer <strong>bir</strong> kýsmý yeni gömülmüþ <strong>bir</strong><br />
kýsmý üç senedir gömülü olan 200 üzerinde<br />
ceset buldu. Yetkililer yerel yönetim tarafindan<br />
yakilmasý amacýyla parasý ödenmiþ cesetlerin<br />
cenaze evine gönderildiði ancak bunlarýn burdaki<br />
fýrýnlarýn bozuk olduðunu öne süren<br />
cenaze evi yetkilisi tarafýndan yakýlmadan<br />
arsada geliþigüzel <strong>bir</strong> kýsmýnýn gömüldüðü <strong>bir</strong><br />
kýsmýnýn ise atýldýðý ileri sürüldü. Polis bölgedeki<br />
aramalarý sürdürürken yakýlmadan gömülen ve<br />
<strong>bir</strong> kýsmý toprakta açýlan çukurlara toplu halde<br />
gömülen ceset sayýsýnýn daha da artmasýndan<br />
korktuklarýný belirtiyor.<br />
Alevi ve Bektaþi’ adýný kullanan<br />
ve ‘bu kültüre hizmet amacý’ný<br />
güden derneðin kapatýlýþý bu inançtaki<br />
yurttaþlardan büyük tepki gördü. Aleviler,<br />
‘Tek isteðimiz kendi ülkemizde<br />
kültürümüzü yaþatmak’ diyor<br />
Ankara 2. Asliye Hukuk<br />
Mahkemesi’nin, Alevi ve Bektaþi Kuruluþlarý<br />
Birliði Kültür Derneði’ni (ABKB)<br />
‘Türk dilinden veya kültüründen baþka<br />
<strong>bir</strong> kültürü korumayý veya yaymayý’<br />
suç sayarak kapatmasý, Alevileri tedirgin<br />
etti. Alevi dernek ve kuruluþlarýný<br />
arayan çok sayýda Alevi, „Alevilik<br />
yasaklanýyor mu?“ sorusu yöneltirken,<br />
karara tepki gösteren 30’a yakýn<br />
dernek, vakýf ve kuruluþ, bugün<br />
Ankara’da basýn toplantýsý yapacak.<br />
Dokuz Alevi kuruluþu tarafýndan<br />
25 Eylül 2000’de kurulan dernek,<br />
Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý Dernekler<br />
Masasý’ndan kod numarasýný da,<br />
ancak yedi ayda alabilmiþ. ABKB<br />
Kültür Derneði Baþkaný Ali Doðan,<br />
Ankara Valiliði’nin kendilerinden,<br />
tüzüklerinde yer alan ‘Cemevi yaptýrýr,<br />
Alevi ve Bektaþi kuruluþlarý arasýnda<br />
eþgüdümü saðlar’ gibi maddelerin<br />
çýkarýlmasýný istediðini belirterek,<br />
„Ancak bunu kabul etmedik. Bu maddelerin<br />
çýkarýlmasý halinde derneðin<br />
özelliði kalmayacaktý. Üçüncü duruþmada<br />
mahkeme, bu konuda emsal<br />
kararlar olmasýna karþýn derneði<br />
kapattý“ dedi.<br />
Sorunun ülke içinde halledilmesinden<br />
yana olduklarýný vurgulayan<br />
Baþbakan Bülent Ecevit<br />
hükümette yapýlan<br />
reformlardan dolayý, Türkiye‘<br />
nin bu yýl içinde AB‘ ye<br />
katýlýmýyla ilgili görüþmelere<br />
katýlacaðýný umuyor. Ancak<br />
yapýlan reformlara rað-men<br />
hükümet yine de, ceza kanunlarýyla<br />
ilgili yabancý eleþtirilere<br />
hedef oluyor. Stuttgarter Nachrichten’<br />
de yayýnlanan <strong>bir</strong> yazý<br />
konuyu þöyle deðerlendiriyor:<br />
Halk tahrik edilebilir mi?<br />
Yasa deðiþikliklerinin çerçevesi<br />
içerisinde en fazla tartýþýlan<br />
ise, ceza kanununun<br />
312 No‘ lu paragrafý, yani<br />
”halký tahrik etmek”. Kanun<br />
deðiþmeden önce, Türkler ile<br />
Kürtler arasýnda halka açýk <strong>bir</strong><br />
Doðan, þöyle devam etti: ‘’Bu karar,<br />
Aleviler arasýnda tedirginlik yarattý.<br />
Aleviler üzerindeki din baskýsýnýn sürdürülmesini<br />
saygýsýzlýk olarak addediyoruz.<br />
Bu baský nereye kadar<br />
gidecek?“<br />
‘Gizlilik olsun<br />
isteniyor’<br />
Pir Sultan Abdal 2<br />
Temmuz Eðitim ve<br />
Kültür Vakfý Baþkaný<br />
Murteza <strong>Dem</strong>ir de þu<br />
deðerlendirmeyi yaptý:<br />
„Þaþkýnlýk içindeyiz. Bu<br />
coðrafyada yaþayan<br />
<strong>bir</strong> kültür Alevilik.<br />
Türkiye’nin AB’ye<br />
girmek istediði <strong>bir</strong><br />
süreçte, <strong>bir</strong> felsefe ve<br />
<strong>bir</strong> inanca karþý çýkmak anlaþýlabilir<br />
deðil. Ayrýmcýlýk ve farklý amaçlar yok.<br />
Aleviler kendi ülkelerinde kendi kültürlerini<br />
yaþatmak istiyor. Gizli saklý deðil,<br />
açýkta inancýný yerine getirmek istiyor.<br />
Bu olumsuzluðun kaldýrýlmasýný diliyoruz.“<br />
<strong>Dem</strong>ir, ortamý gerginleþtirecek bu<br />
kararýn, Ýçiþleri Bakanlýðý ve Diyanet<br />
Ýþleri Baþkanlýðý’nýn ‘derneðin ayrýmcýlýða<br />
neden olabileceði’ görüþü<br />
sonucu verildiðini öne sürdü. Kararýn<br />
duyulmasý ardýndan derneklerine yüzlerce<br />
telefon geldiðini ifade eden<br />
<strong>Dem</strong>ir, „Alevilik yasaklanmak mý isteniyor<br />
diye soruyorlar. Mahkemenin derneðin<br />
adýnda yer alan ‘Alevi ve Bektaþi’<br />
312 No‘ lu paragraf deðiþti<br />
Düzen bozulmadýðý sürece...<br />
þekilde ayrýmcýlýk yapýldýðýnda,<br />
þahýþ cezalandýrýlabiliyordu.<br />
Yeni yasaya göre þahsýn yaptýðý<br />
açýklamalar ancak düzeni<br />
bozma tehlikesini içerdiðinde,<br />
cezalandýrýlabilecek.<br />
Tutuklulara hak tanýnacak<br />
159 No‘ lu paragraf da<br />
deðiþtirilerek, Türkiye Cumhuriyeti<br />
ve kuruluþlarýna hakaret<br />
edenler eskisi gibi altý sene<br />
deðil, yalnýz üç sene hapis<br />
cezasýna çarptýrýlacak. Ayrýca<br />
tutuklular daha fazla haklara<br />
sahip olacak.<br />
Yeni yasalar belirsiz<br />
Eleþtiriler Ecevit Hükümeti‘<br />
nin yasalarýn olumlu deðiþi-<br />
sözcüklerinden dolayý kapatmasý, <strong>bir</strong><br />
nevi inanç gizli yapýlsýn mantýðýnýn<br />
sonucudur. Çünkü çok sayýdaki alevi<br />
derneðinin tüzüðünde bu felsefeye<br />
hizmet etme maddesi yer alýr. Aleni<br />
olmasý istenmiyor“ dedi.<br />
‘Alevilik 312’lik olur’<br />
Dava avukatlarýndan Hýdýr Doðan,<br />
verilen kararýn kritik olduðunu belirterek,<br />
þunlarý söyledi: „Dernek, Türk<br />
kültüründen baþka <strong>bir</strong> kültürü araþtýrdýðý<br />
için bölücülük yapýyor kabul edildi<br />
ve kapatýldý. Alevilik, Türk kültüründen<br />
kabul edilmemiþ. Yargýtay da, Kültür<br />
Bakanlýðý da, bunun özgün <strong>bir</strong> kültür<br />
olduðunu söylüyor. Bu, tehlikeli <strong>bir</strong><br />
durum yaratýyor. Eðer ‘Alevi’ sözcüðü<br />
bölücülük olarak nitelendiriliyorsa, her<br />
Alevi bölücü olur. O zaman 312. maddeden<br />
yargýlanmasý gerekir. Korkunç<br />
olan þey, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn<br />
Sadettin Tantan döneminde, ‘Alevi<br />
kuruluþlarýnýn örgütlenmesi<br />
bölücülüktür, bunlarýn kapatýlmasý<br />
gerekir’ þeklinde rapor vermesi ve bu<br />
raporun da mahkemeye intikal etmiþ<br />
olmasýdýr.“<br />
Gerekçe: Bölücülük<br />
Ankara 2. Asliye Hukuk<br />
Mahkemesi’nde önceki gün görülen<br />
duruþmada savcý Fuat Samancý þunlarý<br />
söylemiþti: „Anayasa’nýn 14‘üncü<br />
ve 24‘üncü maddelerinin yaný sýra<br />
Dernekler Yasasý’nýn 5’inci maddesine<br />
göre; Alevi Bektaþi adý altýnda dernek<br />
kurulamaz. Alevi sözcüðü <strong>bir</strong> mezhep<br />
ve dini terimdir, bu ad altýnda Aleviliði<br />
odaklaþtýracak dernek kurmak devletin<br />
milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüðünü<br />
bozacaktýr.“ Yargýç Yýlmaz Ýðrek<br />
de, verdiði fesih kararýný, Dernekler<br />
Yasasý’nýn 5. madde 6. bendindeki<br />
þu hükme dayandýrdý: „Türk dilinden<br />
veya kültüründen ayrý dil ve kültürleri<br />
korumak veya yaymak suretiyle azýnlýk<br />
yaratmak, veya herhangi <strong>bir</strong> bölgenin,<br />
ýrkýn, sýnýfýn, veya <strong>bir</strong> dil ve mezhepten<br />
olanlarýn diðerlerine hâkim veya<br />
diðerlerinden imtiyazlý olmasýný saðlamak<br />
için dernek kurulamaz.“<br />
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki;<br />
„Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“<br />
Avrupa Alevi Birlikleri<br />
F e d e r a s y o n u ,<br />
ABKB’nin bölücülük yaptýðý<br />
gerekçesiyle kapatýlmasýna<br />
sert tepki gösterdi. AABF<br />
adýna, Genel Sekreter yardýmcýsý<br />
Gülseren Keleþ<br />
tarafýndan yapýlan yazýlý<br />
açýklamada davalýlar<br />
arasýnda bulunan AABF<br />
Genel Baþkaný Turgut<br />
Öker’in mahkemede<br />
yapmýþ olduðu savunmasýnda<br />
„Almanya`da 96<br />
derneði içinde barýndýran<br />
AABF`nin sivil toplum örgütü<br />
olarak saygýnlýðý olduðunu<br />
ve Alevilerin Avrupa`da<br />
kendi adlarý ile örgütlenmeli<br />
olaðanken, Türkiye`de<br />
bunun yasaklanmak istenmesini<br />
ve örneðin cem evi<br />
açmanýn bölücülük olarak<br />
deðerlendirilmesini þiddetle<br />
kýnadýðýný belirtmiþti“<br />
görüþüne yer verildi.<br />
Devamla açýklamada<br />
“Bu utanç verici kararýn<br />
en geç Yargýtay‘dan<br />
döneceðine inancýmýz<br />
tamdýr. Türkiye, Avrupa<br />
Birliðinin saygýn <strong>bir</strong> ülkesi<br />
olmasý için, bu türden<br />
Osmanlý Þeyhülislamlarýnýn<br />
zihniyetini devam<br />
ettiren çirkinlikleri, kendi<br />
olanaklarý ile kendi<br />
içinde çözmelidir. Aleviler,<br />
kimliklerine<br />
kavuþacaklardýr. Bundan<br />
en küçük <strong>bir</strong> þüphemiz<br />
yoktur. Umudumuz,<br />
Avrupa Ýnsan Haklarý<br />
Mahkemesi‘ne gitmeden,<br />
bu hakkýn Türkiye‘de elde<br />
edilmesidir.” denilirken,<br />
demokratik kurum, kuruluþ<br />
ve partiler Alevilerin temel<br />
haklarýný desteklemeye ve<br />
demokrasi mücadelesine<br />
destek verilmeye çaðrýldý.<br />
ABKB Yönetim Kurulu ise<br />
olaðanüstü olarak toplanarak,<br />
temize gitme kararý<br />
mine raðmen, Avrupa standartlarýna<br />
eþit olmadýðýný<br />
içeriyor. Ayrýca yeni yasalarýn<br />
belirsiz olmasý, daha fazla<br />
muhafazakar olan mahkemelere,<br />
tereddütte kalýndýðýnda<br />
kararý manipule etme fýrsatý<br />
tanýndýðý iddia ediliyor.<br />
´<br />
MHP deðiþime karþý<br />
Yeni yasalar „Uyum yasalarý”<br />
olarak nitelendiriliyor.<br />
Ancak reform hazýrlýklarý<br />
esnasýnda baþbakan Ecevit‘<br />
in koalisyonunda ”uyum” a<br />
þahit olunamýyordu. Sað<br />
görüþlü parti MHP reformlarýn<br />
aþýrý liberal olduðundan<br />
þikayetçiyken, aksine yasalarýn<br />
daha fazla sertleþmesinden<br />
yanaydý. Liberal basýn<br />
MHP‘ nin düþüncelerinin gerçekleþmemesini<br />
baþarý olarak<br />
deðerlendiriyor.<br />
aldýðý da vurgulanan açýklamada,<br />
<strong>bir</strong> çok Alevi, kurumunun<br />
uzun zamandan<br />
beri Türkiye’de çalýþma<br />
yürüttüklerine dikkat çekildi.<br />
Um telefonische<br />
Voranmeldung<br />
wird gebeten<br />
Ýnsan dünyamýza mana kazandýran<br />
tek varlýktýr.<br />
Bu yaþlý dünyamýzýn en genç varlýðý<br />
olan Ýnsan olmasaydý, bütün canlý ve<br />
sansýz varlýklarýn bilinmesi ve deðeride<br />
ortaya çýkmayacaktý.<br />
Ýnsanoðlu sadece dünyamýzda var<br />
olaný keþf etmekle kalmadý , ayný zamanda kendi yaratýcý gücü<br />
ve özelliðiyle maddi ve manevi tüm iyi ve kötülüklerinde yaratýcýsý<br />
ve uygulayýcýsý oldu.<br />
Bir yandan dünyamýzýn hakimi ve anlam kazandýraný olurken,<br />
diðer yandan kendi yarattýklarýnýn esiri ve sadece dünyamýzýn<br />
dengesini bozan deðil, ayný zamanda kendi ýrkýnýnda en büyük<br />
belasý oldu.<br />
Ýnsanýn ruhunda büyüyen Ego o düzeye ve sýnýr tanýmazlýða<br />
ulaþtýki, artýk bütün kötülüklerin, savaþlarýn, vahþetin ve büyük<br />
adaletsizliðin sebebi haline geldi.<br />
Bundan dolayý þimdi insanýn doðaya hakimiyeti mücadelesi<br />
deðil, dünyamýzýn hakimiyeti için <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>i ile mücadelesi en üst<br />
boyuta ulaþtý.<br />
Bütün bunlara karþýn insan hala dünyamýza mana kazandýran<br />
tek unsurdur. Ancak iyi ve kötü arasýndaki mücadelede ,<br />
iyinin hakim olmasý için daha çok çaba harcamak gerekmektedir.<br />
Bunu en iyi Alevi felsefesi açýklamaktadýr.<br />
Bu konuda ozan Esrari’nin <strong>bir</strong> Deyiþi ile insanlýða seslenelim;<br />
Ýnsan aleminden arzumuz bizim<br />
Bir <strong>bir</strong>inin kýymetini bilsinler<br />
Ýnsan varlýðýna kiymet vererek<br />
Sevgi saygý kisvesini giysinler<br />
Ayrý gayrý gözle gözetmeksizin<br />
Bin <strong>bir</strong> ýrk ayrýmý yapýlmaksýzýn<br />
Türlü hilelere kapýlmaksýzýn<br />
Ýnsanlýða hizmetini versinler<br />
Barýþla özgürce yaþamak için<br />
Adeletle hakça bölüþmek için<br />
Hakkýn varlýðýna yaraþmak için<br />
Ýnsan haklarýna saygý duysunlar<br />
Ýnsanlar hep <strong>bir</strong> araya gelerek<br />
Sevgi saygý <strong>bir</strong>liðini kurarak<br />
Bütünleþip tek <strong>bir</strong> devlet olarak<br />
Ýnsanlýðýn bayraðýný çeksinler<br />
Esrari sevgidir bizim gýdamýz<br />
Böyle emreylemiþ güzel hüdamýz<br />
Mademki Adem’le Havva atamýz<br />
Ayrý gayrýlýðý serden silsinler<br />
<strong>Dem</strong>ektedir.<br />
<strong>Dem</strong> gazeteside bu insanlýk mücadelesinde <strong>bir</strong> nefes, <strong>bir</strong><br />
haykýrýþ, <strong>bir</strong> bakýþ olarak <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktý. Özgürlüðün Adaletin<br />
barýþýn <strong>bir</strong> nefesi olarak hizmet vermeye çalýþtý.<br />
Olanaklarýný hergün <strong>bir</strong>az daha geliþtirerek, yoktan kendini<br />
var etti. Azim ve kararlýlýk en büyük sermayesi oldu.<br />
Birinci yýlýnda <strong>Dem</strong> gazetesine yayýn hayatýnda baþarýlar diliyorum.<br />
Tel: 0711/ 2 62 13 40<br />
Neckarstraße 200<br />
70190 Stuttgart<br />
Geshäftszeiten<br />
Dienstag-Freitag<br />
09.00 Uhr bis 18.30 Uhr<br />
Samstag<br />
09.00 Uhr bis 14.30 Uhr
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de AVRUPA<br />
5<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca;<br />
Türkiye AB ye girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý<br />
atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir”<br />
HADEP tarafýndan,<br />
Stuttgart’da düzenlenen<br />
dayanýþma gecesinde <strong>bir</strong><br />
konuþma yapan Avrupa parlamentosu<br />
üyesi Feleknas Uca,<br />
gazetemize yaptýðý açýklamada,<br />
yer aldýðý komisyonlarda Kadýn,<br />
yabancýlar, gençlik ve eðitim<br />
sorunlarý yaný sýra aðýrlýk olarak,<br />
Türkiye’nin demokratikleþme<br />
sorunuyla ilgilendiðini belirtti.<br />
AB-Türkiye iliþkilerine deðinen<br />
Feleknas Uca, Türkiye’nin<br />
eðitime deðil silaha para yatýrdýðýný<br />
kaydetti. Herkese siyasi<br />
þans eþitliði ve ayný haklarýn verilmesi gerektiðini<br />
söyleyen Uca, “Fransa, Ýsveç gibi ülkelerde<br />
bunlar yaþanýyor, Türkiye de buna uyum<br />
saðlamalýdýr” dedi.<br />
Herkese eþit hak verilmesi gerektiðini vurgulayan<br />
Avrupa Parlamentosu üyesi Uca,<br />
“Kürtçe dil eðitimi talebi Türkiye’yi mevcut<br />
durumda ikiye bölmüþtür. Türkiye AB ye<br />
girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý<br />
atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir”<br />
derken, yer aldýðý partide ve bulunduðu<br />
komisyonlarda bu hususta daima bilgi<br />
verdiðini kaydetti.<br />
Tü r k i y e<br />
Avrupa<br />
Birliði katýlým<br />
adayý olarak<br />
beklemekte,<br />
çünkü AB<br />
K o m i s y o n u<br />
u y g u l a n a n<br />
reformlarý henüz yeterli bulmazken,<br />
katýlým toplantýlarýnýn erken<br />
olduðunu vurguluyor. Tevsi Komiseri<br />
Günter Verheugen <strong>bir</strong> taraftan<br />
Ankara ziyareti esnasýnda reform<br />
hýzýnýn yükseltilmesi gerektiðini<br />
vurgularken, öte yandan koalisyonda<br />
yaþanan dengesizlik<br />
Kürt kökenli öðrenciler<br />
tarafýndan ’’Kürtçe seçmeli<br />
ders olsun ekseninde<br />
üniversitelerde <strong>bir</strong> kampanya<br />
yürütülüyor. Kampanya çerçe-<br />
vesinde dilekçe toplama, Kürtçe<br />
okuma masalarý açma, forum<br />
düzenleme vb. etkinlikler gerçekleþtiriliyor.<br />
Devlete verilen<br />
dilekçelerde;<br />
‘’Ben Ege üniversitesinde<br />
eðitim gören <strong>bir</strong> öðrenci olarak<br />
Türkiye ‘nin demokratikleþmesinin<br />
önünü açacaðýna inandýðým<br />
<strong>bir</strong> adým atýyor ve<br />
üniversitemiz rektörlüðünden<br />
Kürtçe dersinin seçmeli dersler<br />
kapsamýnda, üniversitemiz<br />
bünyesinde okutulmasýný talep<br />
ediyorum’’ denilmekte.<br />
Her gün yeni gözaltýlar, polisin<br />
sert tutumu ve rektörlüklerin<br />
baskýsý altýnda devam eden<br />
etkinliklere öðrenci aileleri de<br />
destek veriyor. Yürütülen kampanya<br />
bünyesindeki tüm etkinliklerde<br />
çocuklarýnýn yanýnda<br />
oluyorlar.<br />
girdiklerini belirtti.<br />
“Kendisine insaným<br />
diyen herkes<br />
demokratik <strong>bir</strong> Türkiye<br />
için uðraþmalýdýr”<br />
diyen Uca, “Bir insanýn<br />
kendi kimliði çok<br />
önemlidir. Ben<br />
kendim Alman vatandaþýyým<br />
fakat saçým<br />
siyah, gözüm kara ve<br />
annem Kürt’tür.<br />
Örneðin Avrupa’nýn<br />
yüzünden, bu isteðin gerçekleþmesinin<br />
güç olacaðýnýn<br />
da bilincinde.<br />
Reformlar taktir ediliyor<br />
Geçen yýl Türkiye‘ de insan<br />
haklarýnýn güçlenmesi ve<br />
askeri gücün sýnýrlanmasýna<br />
yönelik 30‘ dan fazla anayasa<br />
deðiþikliðini içeren <strong>bir</strong> paket<br />
açýklanmýþtý. Verheugen anayasa<br />
reformunu taktir ederek, reformlarýn<br />
daha fazla güncel hayata<br />
yansýmasýný tavsiye etti. Komiser,<br />
örneðin son günlerde uygulanan<br />
ceza kanunlarýndaki reformun<br />
Ýzmir’de Ana dilinde eðitim<br />
kampanyasý her kesimden<br />
öðrencileri içine alarak geliþiyor<br />
Her kesimden<br />
öðrenciler<br />
kampanyaya<br />
destek veriyor<br />
Ege üniversitesinde kam-<br />
panya çerçevesinde gözden<br />
kaçmayan ayrý <strong>bir</strong> nokta ise<br />
kampanyanýn Türk asýllý öðrenciler<br />
tarafýndan da desteklenmesi.<br />
Aralarýnda Ýzmir,<br />
Antalya, Muðla ve Ankaralý<br />
öðrencilerinde bulunduðu grup<br />
kampanya çerçevesinde yürütülen<br />
bütün etkinliklerde arkadaþlarýnýn<br />
yanýnda yaralýyor ve<br />
bunun nedenini þöyle dile getiriyorlar.<br />
“U.B.T (Ege Üni. Ziraat<br />
fakültesi): Yýllardan buyana<br />
bastýrýlmýþ kültürleri, hor görülmüþ<br />
kimlikleriyle tanýyoruz Kürtleri.<br />
Kültürler ve kimlikler yok<br />
edilemez. Kimsenin buna hakký<br />
yoktur. Bu yüzden Kürt arkadaþlarýmýzý<br />
sonuna kadar destekliyoruz”<br />
Olcay Ahtamar/ Ýzmir<br />
Feleknas Uca<br />
Partisinin bu konularda<br />
faal olacaðý kararýný<br />
aldýðýna dikkat çekerek,<br />
Avrupa Parlamentosu<br />
baþkanýnda, HADEP<br />
yetkililerini ve sivil kuruluþlarý<br />
<strong>bir</strong> araya getirerek<br />
bu konuda <strong>bir</strong><br />
çözüm arayýþý içerisine<br />
Brüksel henüz mutlu deðil<br />
Ýstekler yerine gelmiyor<br />
Türkiye‘ yi AB‘ ye taþýmasý<br />
için henüz yeterli<br />
olmadýðýný ifade ederek, bunun<br />
yaný sýra Brüksel‘ den gelen <strong>bir</strong>çok<br />
þartlarýn da gerçekleþmediðini<br />
açýkladý.<br />
Toplantý randevusu<br />
bekleniyor<br />
Verheugen bu açýklamaya<br />
örnek olarak Kürt asýllý insanlarýn<br />
henüz kusursuz söz hakký sahibi<br />
olmamasýný ve idam cezasýnýn<br />
hala geçerli olmasýný eleþtirdi.<br />
Fakat AB tarafýndan gelen eleþtirilere<br />
raðmen, Türkiye katýlým<br />
neresinde olursan ol esas aslýn neredir diye<br />
sorarlar” dedi.<br />
Mevcut durumda aðýrlýðýný Türkiye’nin<br />
demokratikleþmesine verdiklerini belirten<br />
Uca, bu çalýþmalarda tüm kurum kuruluþlarýn,<br />
örgüt ve partilerin mutlaka yer<br />
almasý gerektiðini vurguladý.<br />
HADEP ten Bahattin Günel’inde konuþmacý<br />
olarak bulunduðu geceye beþ bin kiþi<br />
katýldý.<br />
umudunu kaybetmiyor.<br />
Dýþiþleri Bakaný<br />
Ýsmail Cem, Verheugen‘<br />
le yaptýðý görüþmesinin<br />
ardýndan<br />
Türkiye‘ nin katýlým<br />
adayý olarak yýlýn<br />
ikinci bölümünde, AB<br />
Konseyi Baþkanlýðý<br />
esnasýnda, mutlaka<br />
<strong>bir</strong> katýlým toplantýsý randevusu<br />
alacaðýný açýkladý.<br />
Türkiye henüz<br />
çaðýrýlmadý<br />
Adaylarýn arasýnda henüz<br />
katýlým toplantýsýna çaðýrýlmayan<br />
tek ülke Türkiye. Ve Brüksel‘ den<br />
gelen isteklerin gerçekleþmediði<br />
sürece, masaya oturmasý zor gibi<br />
görünüyor. Böylece Türkiye‘ ye<br />
reform hýzýný yükseltmekten baþka<br />
<strong>bir</strong>þey kalmýyor.<br />
Türkiye‘nin neresinde<br />
olursa olsun her türlü<br />
hukuki iþleriniz takip edilir.<br />
yeterki kararmasýn OLGUN ÞENSOY<br />
Tencere<br />
yuvarlanmýþ<br />
kapaðýný bulmuþ<br />
Kültürel geliþmeyi saðlayan gizil güçlerden<br />
<strong>bir</strong>i tiyatrodur; Öyle ki sanatsal<br />
yaratýyý en etkin biçimde topluma aktaran<br />
<strong>bir</strong> araç durumundadýr. Tiyatro uyarý görevi<br />
yaptýðý kadar, toplumu ortak karmaþalardan<br />
( komplekslerinden ) arýndýrýr, onlara gerçek<br />
düþünce erkini, özgürlüðünü saðlar. Tiyatro<br />
çalýþmalarýna katýlanlara da dayanýþmayý,<br />
toplum yaþamý için gerekli sorumluluk duygusunu,<br />
düþünerek yorumlayarak okumayý,<br />
topluluk içinde konuþmayý öðretir” diyor ünlü<br />
tiyatro adamý Özdemir UTKU.<br />
Sizlere bugün anlatmaya çalýþacaðým<br />
kiþinin, tiyatro çalýþmalarýna yeni katýlan kursiyer<br />
deðil de Ý.Melih GÖKÇEK’ in ve ona baðlý<br />
baþkent tiyatrolarýnýn, yukarýda yazýlanlardan<br />
nasibini alamamýþ genel sanat yönetmeni<br />
ise, Belediyenin icraatlarý gibi Baþkent Þehir<br />
Tiyatrolarý’ nýn da ne durumda olduðunu<br />
sizler düþünün.<br />
Genel sanat yönetmenleri bilgi ve <strong>bir</strong>ikimleriyle<br />
dramaturg, sahne müzikçisi, sahne<br />
tasarýmcýsý, vb. gibi sanatçýlarla kolektif<br />
çalýþma içerisine girip; çeþitli sahne ögelerinin<br />
yardýmýyla, öykülerin açýða çýkarýlarak yorumlanmasýný<br />
saðlayandýr. Ne yazýk ki anlattýðým<br />
hiç<strong>bir</strong> özelliðe uymayan uzun boylu, uzun<br />
saçlý genel sanat yönetmeni saðlýklý <strong>bir</strong> þey<br />
üretememenin sýkýntýsýyla olacak ki bilet kesen<br />
arkadaþlarýn görevlerini yapmakla meþgul.<br />
Birde top sakalý ve uzun saçlarýna yan taktýðý<br />
gemici þapkasýyla izleyicilerine tepeden<br />
bakan, bu da yetmezmiþ gibi, yanlýþlýklarýndan<br />
kaynaklý Kubat yerine kendisinin yönettiðini<br />
zannettiði oyunu tercih edenleri de<br />
kýrmayý ihmal etmeyen <strong>bir</strong> garip adam...<br />
Güzel þeyler olmuyor deðil. Davetiyeleri<br />
almýþ olmamýza raðmen iki defa ertelenen<br />
ancak üçüncü gidiþimizde seyredebildiðimiz<br />
“ Konuþmayan Dilin öyküleri “ adlý pantomim<br />
gösterisini büyük <strong>bir</strong> keyifle izleyip, emeði<br />
geçen bütün arkadaþlarý ayakta alkýþlýyoruz.<br />
Yine Büyükþehir Belediyesinin 23 ocak 2002<br />
tarihinde duyurusunu yaptýðý “ Yüz yüze “<br />
adlý söyleþi programýna katýlacaðý bildirilen<br />
sevgili Tayfun TALPOÐLU haberinin olmadýðý<br />
gerekçesiyle katýlmayýnca , biz de tercihimizi<br />
ikinci salonda Erhan BENER’ in yazýp, uzun<br />
boylu, uzun saçlý kuklacýnýn yönettiði, Afiþin<br />
de 3 perde yazýp iki perde de bitirilen oyundan<br />
yana kullandýðýmýza piþman oluyorduk<br />
oyunun ilk perdesini izleyince.<br />
Evet <strong>bir</strong> hafta da iki oyun izliyorduk genel<br />
sanat yönetmenin sevgisiz bakýþlarý arasýnda.<br />
Ama <strong>bir</strong>inden; pantomimi çoðumuzun ilk<br />
defa izliyor olmasýna raðmen keyif<br />
alýyor, ayakta alkýþlýyorduk. Ýkinci oyun<br />
“Hýzýr Doktor”u Ý.Melih GÖKÇEK ‘in<br />
genel sanat yönetmeni uzun boylu,<br />
uzun saçlý adamýn sahneye koyduðu<br />
oyundan inanýyorum ki bizler gibi<br />
Baþkent tiyatrolarýnýn o güzelim<br />
salonlarý da acý çekiyor, kendini bulamamýþ<br />
sevgisiz yönetmenin yüzünden.<br />
Çokta üzülmemek gerekiyor<br />
aslýnda “ Ahlaksýzlýðýn adýný sanat<br />
koymuþlar, tükürürüm böyle sanatýn<br />
içine...” “Böyle sanatýn içine tükürülmezde ne<br />
yapýlýr.” diyen Anadolu Uygarlýklarýnýn <strong>bir</strong> simgesi<br />
olan “ Hitit Güneþi” Anadolu da binlerce<br />
yýldýr oluþan doða-insan iliþkisini bereketi ve<br />
sürekliliði simgeleyen Ankara Amblemi, her<br />
yerden sökülüp yerine hilal ve yýldýzlardan,<br />
kubbeden yukarýya doðru yükselen minareler<br />
amblemini Baþkente gören çaðdýþý kafalar,<br />
yine ülkemizin yüz aklarý sanatçýlarýmýz<br />
Ahmet Arif DAMAR, Ruhi SU, Nazým Hikmet<br />
RAN gibi onlarca aydýnýmýzýn adýnýn verildiði<br />
sokak isimlerini <strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er deðiþtiren Ý. Melih<br />
GÖKÇEK ve onun genel sanat yönetmeni ne<br />
verebilir ki çaðdaþ Baþkentlilere. Onlar ancak<br />
kuran kurslarýna ve tahrikat yurtlarýna ücretsiz<br />
su ve kömür, emeðinin karþýlýðýný isteyen<br />
iþten atýlan iþçilere de dayaklar atarlar sarkýk<br />
býyýklý ne iþ yaptýðý belli olamayan militanlarýyla...<br />
TÜM-BEL-SEN 27 Mart 1997 de yayýnladýðý<br />
bildiride 700 memur toplam 300 Belediye<br />
çalýþanýnýn iþten atýldýðýný. 1000 kiþinin sicili<br />
ile oynandýðýný. 1500 kiþiye uyarma, kýnama,<br />
aylýktan kesme kademe ilerlemesinin durdurmasýný.<br />
600 kiþinin kadro ve unvanlarýnýn<br />
alýnarak kötü koþullarda çalýþmaya itildiðini.<br />
Keçiören Ovacýk da Erdal YILDIRIM adýndaki<br />
genç <strong>bir</strong> yurttaþýn vurularak öldürüldüðünü.<br />
Cizre baþta olmak üzere çok sayý da memur<br />
deðiþik illere gönderilerek istifaya<br />
zorlandýðýný...uzayýp gidiyor bildiri. Takvim<br />
yapraklarý bugün 2002 ‘i gösterdiðinde sizler<br />
düþünün Büyükþehir Belediyesinin icraatlarýný...<br />
Gazeteci Emin ÇÖLAÞAN’ dan sonra yine<br />
gazeteci arkadaþlar Behzat Miser-Barýþ<br />
Erbektaþ’ ýn “ Ankara’ ya Ne oldu? “,yine<br />
Muhsin Eren’ in “ Ankara da Gökçekli yýllar<br />
“adlý kitabý ve kent konseyinin raporlarýný okuduðunuzda<br />
Büyükþehir Belediye Baþkaný Ý.<br />
Melih GÖKÇEK ‘i daha da yakýndan tanýma<br />
olanaðýna sahip olacaðýnýzý düþünüyorum.<br />
Onun içindir ki fýskiyeler,hiç kullanýlmayan<br />
ama nerdeyse evlerin içinden geçen<br />
üst geçitler, yaðmurla köstebek yuvasýna<br />
dönen Ankara sokaklarý gibi, bilgisiz ve sevgisiz<br />
genel sanat yönetmeni yüzünden acý<br />
çeken Büyükþehir Belediyesi Baþkent Tiyatrolarý,<br />
ancak <strong>bir</strong> atasözüyle anlatýlabilir ve<br />
bitirebiliriz bu sayýda ki yazýmýzý. “Tencere<br />
Yuvarlanmýþ Kapaðýný Bulmuþ” .<br />
Büyükþehir Belediyesi ve Tiyatrolarýnýn<br />
Baþkentte yakýþýr çaðdaþ kafalarca yönetildiði<br />
güzel yarýnlar umuduyla hoþça kalýn...<br />
senolgun@turk.net
Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya için<br />
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de HABER<br />
6<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
HÜSEYÝN NAZLIKUL hnazlikul@gmx.net<br />
Ýnsan Haklarýnýn temelinde yaþam<br />
hakký yatar. Kuþkusuz bu hak onun<br />
ayrýlmaz parçasý olan saðlýklý yaþam hakký<br />
anlamýndadýr. Ýnsan en kapalý yatýrým<br />
olup, kendisinden beklenen üretimi<br />
saðlamadan yitirilmesi büyük ekonomik<br />
kayýptýr. Anti personel mayýn insaný üretimde koparan <strong>bir</strong> durumdur.<br />
Eðitilmiþ ve saðlýklý insan gücü ülkelerin en büyük zenginlik<br />
kaynaðýný oluþturmaktadýr. Gerek insancýl, gerekse ekonomi<br />
mantýðýyla bakýlsýn; insana ve insan saðlýðýna yapýlacak yatýrýmlar<br />
son derece üretken, verimli yatýrýmlar olmaktadýr. Ancak,<br />
bu amaç yalnýzca saðlýk hizmetleri ile saðlanamaz. Beraberinde<br />
saðlýklý konut, yeterli ve dengeli beslenme, temiz <strong>bir</strong> çevre,<br />
çalýþma, eðitim gibi olanaklarý da gerektirir. Yani saðlýk çok<br />
etmenli <strong>bir</strong> sistemdir. Bu haklarýn elde edilmesi ise kuþkusuz<br />
demokratik <strong>bir</strong> toplum düzenini zorunlu kýlar. Oysa Türkiye bu<br />
anlamda batýlý dostlarýndan oldukça geridir.<br />
Yeryüzünde, doðup büyüdüðümüz coðrafya da ve çevresinde<br />
çeþitli çatýþmalar ve savaþ hali yaþanýyor. Savaþýn kurbanlarý<br />
sadece insanlarla da sýnýrlý deðil, insanlarýn yaþadýðý çevre ve bu<br />
çevreyi <strong>bir</strong>likte paylaþtýklarý diðer tüm canlýlar da yok oluyor. Ekosistemler<br />
ve çevresel zenginlikler savaþýn, askeri müdahalelerin<br />
hedefi olmuþ, cezalandýrmanýn ve intikam almanýn aracý haline<br />
gelmiþ durumda. Bugün dünyanýn 3/8 mayýnlanmýþ durumda!<br />
Savaþ dýþýnda belli askeri etkinlikler yeryüzünün enerji ve diðer<br />
kaynaklarýnýn önemli <strong>bir</strong> kýsmýný tüketiyor, yeryüzünü kirletiyor. Bu<br />
kirlilik sadece doða kirliliðiyle de sýnýrlý kalmayýp asýl olan insanlarý<br />
kirletiyor. Askeri etkinlikler kullandýklarý enerjiye oranla daha<br />
fazla kirliliðe neden oluyor.<br />
ABD’nin, anti-personel mayýnlarýn yasaklanmasýna iliþkin<br />
Ottawa Sözleþmesi’ni hala imzalamaya niyetli olmadýðý belirtildi.<br />
ABD Dýþiþleri Bakaný Colin Powell, „ABD’nin bu anlaþmayý imzalamaya<br />
niyeti olmadýðýný, bu konunun ABD’nin ulusal güvenliðiyle<br />
ilgili <strong>bir</strong> konu“ olduðunu söyledi. Adý açýklanmayan yetkili,<br />
bu mayýnlarýn üretilmesi ve kullanýlmasýnýn, dünyanýn çeþitli bölgelerinde<br />
bulunan Amerikan askerlerinin korunmasýnýn saðlanmasý<br />
açýsýndan, Pentagon için halen gerekli olduðunu kaydetti.<br />
4 Aralýk 1997’de kabul edilen Ottowa Sözleþmesi’ni þimdiye dek<br />
139 ülke imzaladý, bunlarýn 109’unun parlamentolarý sözleþmeyi<br />
onayladý. Uzmanlara göre, halen 105 ülkede 250 milyon adet<br />
mayýn stoku var. Mayýnlar, her yýl 25 bin kiþinin ölmesine ya da<br />
sakatlanmasýna yol acýyor. Türkiye hala bu sözleþmeyi imzalamamýþtýr.<br />
Çok garip, sarp ve çetin <strong>bir</strong> dönemden geçiyoruz. Avrupa<br />
kýtasý kapsamýnda AB altýnda <strong>bir</strong>leþirken, diðer ülkeler küçük<br />
küçük milletlere bölünüyor, düþmanlýklar her geçen gün daha<br />
da çýlgýn <strong>bir</strong> þekilde körükleniyor. Aydýnlar baþta olmak üzere her<br />
ülkeden, her ulustan, her dinden, kýsacasý acý çeken, yardýma<br />
gereksinim duyan tüm insanlara koþarak, elini uzatacak organizasyonlarýn<br />
kurulmasýna öncülük etmeliyiz ve varolan örgütlenmeleri<br />
de desteklemeliyiz.<br />
Aydýnlar insan haklarýnýn savunulmasýnda görev alacak<br />
önemli halkalardan <strong>bir</strong>ini oluþturmaktadýr. Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya<br />
için el ele kadar masum ve doðru <strong>bir</strong> talep olabilir mi?<br />
Þunu bilmek durumundayýz eðer bizler insan olmaktan doðan<br />
haklarýmýza sahip çýkmazsak, <strong>bir</strong>ey olmayý da, toplum olmayý<br />
da baþarmamýz mümkün deðildir! Anti person mayýnlarýna<br />
karþý olmak ve coðrafyamýzý dünyada ki geliþmelere paralel<br />
olarak mayýnlardan arýndýrmak <strong>bir</strong> insanlýk görevi olarak kendini<br />
dayatmaktadýr. Ülkemizdeki mayýn maðdurlarýnýn toplam sayýsý<br />
bilinmemektedir. Ancak bunun komþu ülkelerinde olduðu gibi<br />
azýmsanmayacak derecede yüksek olduðu da diðer <strong>bir</strong> gerçektir.<br />
Ýnsanlýk için tehlike arz eden bu mayýnlarýn maðdurlarýnýn<br />
baþýnda da çocuklar gelmektedir. Mayýnla oynayarak yaþamýný<br />
tehlikeye atan kaç çocuk vardýr acaba....<br />
Burada müsaade ederseniz Brecht’in <strong>bir</strong> þiirine atýfta bulunmak<br />
istiyorum:<br />
Ortak <strong>bir</strong> davanýn savunmasýnda <strong>bir</strong> kavga varsa<br />
Çekilip yiðit kardeþlerini yalnýz býrakanlar<br />
Katýlmayýnca ortak kavgada kurtulmazlar<br />
Ortak yenilgiye katýlmaktan hem de utançla<br />
kavgadan kaçmak isteyen sunu da bellesin<br />
Kavga dýþýnda kalmýþ da olmaz<br />
kim ne derse desin<br />
Çünkü kendi davasý için dövüþmeyenler;<br />
düðüþmüþ olurlar ister istemez;<br />
karþý saflarda...<br />
Bu baðlamda Brechtin de belirttiði gibi, „Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya<br />
istemi insan Haklarý Davasý“ için de benimsenmesi ve ülkemizde<br />
ve dünyada yaþayan herkesin bu ortak dava için, yani<br />
„Ýnsan Haklarý Davasý“da ayný saflarda dövüþerek, mücadele<br />
ederek, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine kenetlenerek, insan haklarý ihlallerinin tarihin<br />
karanlýklarýna gömülmüþ olduðu, daha yaþanasý <strong>bir</strong> dünyanýn<br />
kurulmasý amacýyla verilen mücadelede yerini almasý, insaný<br />
yaþatmayý ve mayýna karþý çakmasýdýr.<br />
Sonuç olarak Albert Einstein’in dediði gibi, „Varolmak istiyorsak,<br />
yeni <strong>bir</strong> düþünce tarzý keþfetmemiz gerekiyor.“ Bu yeni<br />
düþünce tarzý insan yaþamýný temel alan, insaný, doðayý, çevreyi<br />
korumayý amaçlamalýdýr. Çevre, insan ve düþünce kirliliðinin<br />
karþýsýnda olmayý içerir.<br />
Özer Çiler-Mafya<br />
iliþkisinde yeni belge<br />
Emekli CIA Ajaný Robert Baer<br />
yayýnlamýþ olduðu “See No Evil”<br />
adlý kitabýnda, Lübnanlý iþadamý Roger<br />
Tamraz ile Özer Çiller ve Ömer Lütfi Topal<br />
baðlantýlarýna yer veriliyor.<br />
Habergazete’nin Ýnternet sayfasýnda<br />
detaylý olarak çevrisi yapýlan Kitapta,<br />
Azerbaycan’da devlet baþkaný Aliyev’e<br />
karþý düzenlenen darbe giriþiminde<br />
MHP’li Bozkurtlarýn iliþkisinin yaný sýra<br />
darbede adý geçen Özer Çiller ile kumarhaneler<br />
kýralý Ömer Lütfü Topal’ýn ayný<br />
zamanda orta Asya ülkelerindeki petrol<br />
iþlerinde de ortak olduklarý ve Tamraz<br />
ile <strong>bir</strong>likte Baku-Ceyhan dahil <strong>bir</strong> kaç<br />
iþte beraber çalýþtýklarý belirtiliyor. Kitapta<br />
emekli CIA ajaný, Topal’ýn ayný zamanda<br />
Amerika tarafýndan da uyuþturucu<br />
kaçakçýlýðý suçundan arandýðýna dikkat<br />
çekiyor.<br />
Çiller ve Tamraz Topal ortaklýðý<br />
Robert Bear kitabýnda zamanýn baþbakaný<br />
olan Tansu Çillerin kocasý Özer<br />
Çiller ile Tamraz iliþkisine deðinirken þu<br />
sözlere yer veriyor; “Ankara’daki Amerikan<br />
Büyükelçiliði Tamraz’ý Baþbakan<br />
Çiller’e götüren gurubun Türkiye’deki milliyetçi<br />
Bozkurtlar olduðunu bildirmiþti.<br />
Aldýðýmýz bilgilerde Özer Çiller’in bazý kötü<br />
kiþilerle iþ ortaklýðý yaptýðý bunlar arasýnda<br />
1996 yýlýnda Ýstanbul’da <strong>bir</strong> Mafya çatýþmasýnda<br />
öldürülen Ömer Lütfi Topal’ýn da<br />
bulunduðu yer alýyordu. Ömer Lütfi Topal,<br />
uyuþturucu kaçakçýlýðý suçundan dolayý<br />
Amerika tarafýndan arananlar arasýn-<br />
FÝNANZBERATER<br />
SERVÝCBÜRO<br />
Inh.<br />
Hüseyin UÇURUM<br />
è PRÝVAT KREDÝ<br />
è EV KREDÝSÝ<br />
è SATLIK DAÝRELER<br />
daydý.<br />
“Bizdeki dosyalarý incelediðim zaman<br />
Tamraz’ýn kýsa adý OCL olan Oil Capital<br />
Limited ile Topal’ýn Türkmenistan’da<br />
uyuþturucu parasýný aklamada kullandýðý<br />
ve kumarhanelerini iþleten Emperyal<br />
þirketinin ayný binayý ve büroyu<br />
paylaþtýklarýný gördüm. Ayý binadaki<br />
üçüncü kiracý ise Türk Boru hattý þirketi<br />
olan BOTAÞ’tý.<br />
Türkmen baþýna rüþvet<br />
CIA Ajaný, Türk Yatýrým ve Turizm<br />
Bankasý’nýn batýk gösterilen paralarýn<br />
Almanya‘nýn<br />
her yerinde<br />
Bütün krediler <strong>bir</strong>leþtirilerek<br />
tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir!<br />
STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG<br />
Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285<br />
Mobil: 0173 9735 380<br />
hueseyin.ucurum@leonberger.de<br />
Artýk sizinde<br />
güvenilir ve<br />
uzman <strong>bir</strong><br />
yatýrým fonu<br />
danýþmanýnýz<br />
var!<br />
þ Hiç yedi sene içerisinde iþ<br />
veren teþvikli 78,- DM <strong>bir</strong>kiminize<br />
ortalama en az 13.000 DM<br />
aldýnýz mý? Ve fazlasýný düþündünüz<br />
mü?<br />
þ Veya toplu yatýrýmlarýnýza<br />
senede % 60´lara varan kar elde<br />
ettiniz mi? Hayat sigortanýzýn<br />
fonlara endeksli olabilmesi ve kar<br />
oranlarýnýn bankadaki faizlerle<br />
kýyaslanmýyacak kadar yüksek<br />
olma ihtimalini düþündünüz mü?<br />
Ev Kredilerinizi fonlarla indeksli<br />
olmasýný hesabladiniz mi?<br />
Þimdiye kadar<br />
yapmýþ olduðunuz<br />
yatýrýmlarý <strong>bir</strong><br />
gözden geçirin,<br />
hatalý <strong>bir</strong>ikim yapmýþ<br />
olduðunuzun farkýna<br />
varacaksýnýz.<br />
þ Hayat sigortasýnda 25 aðýr<br />
hastalýða (kalb krizi, kanser,<br />
beyin timörü, felç, saðýrlýk,<br />
körlük v.s ) karþý´da <strong>bir</strong> önlem<br />
alinabileceðini biliyormuydunuz?<br />
þ Çocuklarýnýzý ilerideki okul<br />
masraflarýný kendileri karþýladýmý?<br />
þ Yeni emeklilik kanununda<br />
yararlanma nasil olur?<br />
þ Halen yatýrýmlarýnýzý doðru<br />
yönde yaptýðýnýzý düþünüyorsanýz,<br />
iyi <strong>bir</strong> daþnýþmanýz var,<br />
þ Yok eðer hatalarýnýzý görüp<br />
zararýn neresinden dönersek<br />
Bizleri aradýðýnýzda kayýp edeceðiniz en kötü ihtimal telefon paranýz.<br />
Aramadýðýnýz taktirde küçük <strong>bir</strong> servetten olabilirsiniz.<br />
Seminerlerimize iþtirak edebilirsiniz. Bankalarýn sizlere 20 senedir veremediði<br />
bilgileri sizler 3 saat içerisinde detaylý þekilde alabilirsiniz....<br />
Not: karier çizmeniz ve hayallerinizi gerçekleþtirmek için beraber <strong>bir</strong>likte çalýþacak Avrupa<br />
genelinde elemanlara ihtiyacýmýz vardýr. Baþvurularýnýz için teþekkürler.<br />
Investmenntsfondsvermittlung<br />
Fidelity<br />
Tempelten<br />
Painer<br />
DWS<br />
Saparmurat Niyazov’un<br />
cebine gittiðini belirtiyor.<br />
30 milyon dolar<br />
karþýlýðýnda Blok I olarak<br />
adlandýrýlan petrol yataklarýnýn<br />
bulunduðu arazinin<br />
Özer-Roger<br />
ortaklýðýna verildiðini<br />
Azerbaycan’daki<br />
darbede de<br />
Topal ve Özer<br />
Emekli CIA ajaný Robert Baer,<br />
kitabýnda Tamraz ile ilgili soruþturmasýný<br />
yürütürken bu kez<br />
Azerbaycan’da devlet baþkaný<br />
Aliyev’e karþý darbenin içinde de<br />
Özer Çiller’i bulduðunu anlatýyor. Baer<br />
bu konuda kitabýn 228’inci sayfasýnda þu<br />
bilgileri veriyor;<br />
“Roger Tamraz 1995 yýlýnda Türkiye ve<br />
Ermenistan’a seyahatler yaparken Azeri<br />
Devlet baþkaný Aliyev hemen hemen<br />
baþarýya ulaþabilecek <strong>bir</strong> darbeden zar<br />
zor kurtulabilmiþti. Darbede rol alan içiþleri<br />
bakaný Ravþan Cavidov teslim olmaya<br />
DEM/Pazarcýk<br />
Maraþ’ýn Pazarcýk ilçesine yeni tayin<br />
edilen kaymakam idari amirliklerini<br />
ve devlet daire yetkilerini de yanýna<br />
alarak köy halkýyla toplantýlar düzenledi.<br />
Kaymakan Ayhan Özkan, Mal Müdürü<br />
Mehmet Güven, Özel Ýdare Müdürü Abdidin<br />
Sertaþ, Sivil Savunma Müdürü Abdurrahman<br />
Biçer, Tapu Sicil Müdürü Ekrem<br />
Duymaz, Vergi Dairesi Müdürü Þayip Çaðlayan,<br />
Mili Eðitim Þb. Müdürü Mecit Topal,<br />
Müfti M. Emin Karataþ, Ýlçe Tarým Müdürü<br />
kadir Çiftepala, Nüfüs Müdürü Ali Nurlu,<br />
Tapu Kadasro Müdürü Mahmut Karaas-<br />
DIT<br />
ADIG<br />
SALI<br />
Sunlive<br />
çalýþýrken öldürülmüþtü. Ancak olaydan<br />
iki hafta sonra Azerbeycan’da görevli<br />
iki MÝT ajaný tutuklanýp iþkenceyle darbeyle<br />
olan iliþkileri konusunda sorgulanmýþtý.<br />
Türkiye resmen Aliyev’i desteklerken<br />
bu olayýn ters olduðunu düþünürken bu<br />
iki ajanýn Baþbakan Tansu Çiller için<br />
çalýþtýklarý ve örtülü ödenekten finanse<br />
edildiklerini öðrendik. Daha sonra bu darbeye<br />
Bozkurtlar’ýn ve Ömer Lütfi Topal’ýn<br />
da karýþtýðý yolunda bilgiler gelmeye baþladý.”<br />
Kitapta ki öteki konular<br />
Robert Baer’in kitabýnda Türkiye’yi<br />
yakýndan ilgilendiren bölgesiyle ilgili<br />
önemli <strong>bir</strong> çok konu hakkýnda bilgi var.<br />
Bunlar arasýnda Kuzey Iraklý Kürt<br />
liderler Talabani ve Barzani ile dikkat<br />
çekici bilgi ve olaylar hakkýnda görüþlerde<br />
bulunuyor. Kitapta ayrýca 1995<br />
yýlýnda Beyaz Saray Ulusal Güvenlik<br />
Konseyi’nin Saddam Hüseyin’i görevden<br />
uzaklaþtýrma þansý yüksek olan<br />
<strong>bir</strong> askeri darbeden nasýl son anda<br />
vazgeçtiði vurgulanýyor.<br />
11 Eylül olaylarýnýn da CIA’inin<br />
istihbarat noksanlýðýna soðuk savaþ<br />
sonrasý istihbarat örgütünün büro<br />
iþlerine dönmesinin neden olduðunu<br />
anlatan Baer, 1996 yýlýnda Osama Bin<br />
Laden’in Ýran ile Amerika’ya karþý terör<br />
saldýrýlarýný koordine edebilmek<br />
amacýyla stratejik <strong>bir</strong> ittifak oluþturduklarýný<br />
da kaydediyor. Robert Baer<br />
ayrýca Ortadoðu ve bazý Ýslam ülkelerinde<br />
artan aþýrý dinci akýmlarý göz<br />
ardý ederek 1991 yýlýnda Suudi Arabistan<br />
ve Afganistan ile ilgili operasyonlarýna<br />
son verdiðine dikkat çekiyor.<br />
Kitabýn yazarý Robert Baer, 1976-1997<br />
yýllarý arasýnda Merkezi Ýstihbarat Örgütü<br />
CIA’de Operasyonlardan sorumlu dairede<br />
hizmet vermiþ ve Irak, Duþanbe,<br />
Rabat, Beyrut, Hartum ile Yeni Delhi’de<br />
hizmet vermiþ.<br />
Pazarcýk kaymakam‘ý,<br />
köy köy dolaþýyor..<br />
lan ve yanýndaki<br />
Turan Bektaþ ve<br />
Cengiz Çetinkaya<br />
dan oluþan heyet<br />
ilgi ile izlendi.<br />
Bu toplantýlarýnýn<br />
amacýnýn<br />
bölgeyi kalkýndýrma,<br />
halka daha iyi hizmet verebilme<br />
ve bölgenin yerleþim alanlarýnýn durumunu<br />
düzelteme projelerini geliþtireceklerini ve bu<br />
konuda halkýn düþüncelerini direk kendi dillinde<br />
öðrenerek bu projeleri halkýn istemleri<br />
doðrultusunda hayata geçirmek olduðunu<br />
söyleyen kaymakam, projeler daha çok<br />
eðitim, spor, kültürel, ekonomik ve hizmet<br />
alanýný içerdiðini açýkladý. Bu toplantýlarda<br />
sorunlarýný kendi dilleriyle kaymakama ve<br />
idari amirlere iletme fýrsatlarý bulan köy halký,<br />
böylesi toplantýlarýn bölge için yararlý olabileceðini<br />
belirtmiþlerdir.<br />
FERIDUN BEKTAS<br />
Vertriebsleiter<br />
Selbständiger Handelsvertreter der Ascent AG<br />
Nicklaus Lenau Platz 17, 71067 Sindelfingen<br />
Tel: 07031/ 4 18 18 50 Fax: 07031/ 4 18 18 51<br />
Mobil: 0171/1 96 01 09 Priv: 07031/ 80 55 47
Martin‘ in yaptýðý yersiz hareketlerden<br />
<strong>bir</strong>i önündekinin<br />
poposunu ýsýrmak, aklýna geldiðinde<br />
dörtnala koþmak ve zamansýz yere,<br />
paslý <strong>bir</strong> su pompasý misali anýrmak.<br />
Martin <strong>bir</strong> eþek. En fazla 120 kilo aðýrlýðýnda<br />
<strong>bir</strong> kiþiyi Toros Daðlarý‘ nda bayýr<br />
yukarý taþýyabilen Martin‘ in iþi hiç de<br />
örnek alýnacak gibi deðil.<br />
Köyler ilgi çekmiyor<br />
Ancak Martin, bu tür yorucu iþleri<br />
her gün yapmýyor, çünkü tur organizatörü<br />
Zafer Toyran‘ dan alýnan bilgilere<br />
göre, Antalya‘ nýn köylerini ziyaret<br />
eden pek çok turist bulunmuyor. Son<br />
zamanda turlara katýlanlarýn sayýsý<br />
artsa da, eskisine nazaran yine de<br />
daha az insan katýlýyor. Ayný gerçek<br />
Pamukkale‘ de, Side‘ nin antik bölgelerinde<br />
ve Antalya‘ nýn eski þehir merkezinde<br />
de izlenebiliyor.<br />
”Eþeðe binme ehliyeti”<br />
”Animasyonsuz <strong>bir</strong> programýn cazibesi<br />
kalmýyor. Biz de bu yüzden gelen<br />
turistlere eþeðe binme ehliyeti yaptýrýyoruz”<br />
diyen Toyran, turistler tarafýndan<br />
halk ve arka planlardaki küçük köyler<br />
ilgi merkezi olmazken, daha fazla rafting<br />
gibi spor faaliyetlerinin ilgi gördüðünü<br />
açýklýyor. 2000 yýlýnda Türkiye‘<br />
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de EKONOMÝ<br />
7<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Yabancýlarýn yolu köyden geçmiyor<br />
Sahiller tercih ediliyor<br />
K R E D Ý<br />
Konut Kredileri/ Banka Kredisi/ Yapý<br />
Tasarruf Hesaplarý/ Her türlü sigorta<br />
Kiramý?<br />
Evinizin<br />
taksidimi?<br />
Gürsel Deðirmenci<br />
Daimlerstr. 111<br />
70372 Stuttgart<br />
Büro-Tel: 0711/ 500 67 47<br />
Fax: 0711/ 500 67 48<br />
Mobil-Tel: 0172/ 7 68 42 90<br />
Eski Volksbank‘ýn yerindeyiz....<br />
UÇAK BÝLETLERÝ<br />
REÝSE BÜRO<br />
Yeni büromuz hizmetinizde...<br />
de yaklaþýk iki buçuk milyon Alman<br />
turist akýn etti. 11 Eylül saldýrýlarýndan<br />
evel yapýlan prognozlar, 2001 yýlý için<br />
yaklaþýk üç milyon Alman turistin geleceðini<br />
açýklarken, gerçek rakamlarýn<br />
daha az olduðu dikkat çekti.<br />
Teklifler yüzde 50 artacak<br />
Thomas Cook seyahat þirketi<br />
müdürlerinden Dieter Krug‘ a göre,<br />
Türk otellerinin yaklaþýk yüzde 60‘ ý<br />
”herþey dahil” hizmetini veriyor. Büyük<br />
ilgi gören servis, baþka otellerin de bu<br />
trende katýlmasýna yol açtý. Rakip þirket<br />
tui’ de geçen sezon için ”All-inclusive”<br />
müþterilerinin yüzde 50 artýþýný açýkladý.<br />
Bu alanda gözde ülkelerin baþýnda<br />
Türkiye, ardýndan Dominik Cumhuriyeti<br />
geliyor. Gelecek yaz sezonunda özellikle<br />
Türkiye tekliflerinin tekrar yüzde 50<br />
artacaðý belirtildi.<br />
Tatil tesisleri kazanacak<br />
Ancak seyahat þirketlerinin „Allinclusive“<br />
tekliflerini artýrmasý ne halka,<br />
ne de ekonomiye faydasý olacak. Gelen<br />
turistler tüm zamanýný tatil tesislerinde<br />
geçirirken, harcamalarýný da tesislerde<br />
yapacak. Ne halký yakýndan tanýyan, ne<br />
de dýþarýdaki süpermarketten alýþveriþ<br />
yapan turist, yalnýzca seyahat þirketini<br />
kazandýrmýþ olacak.<br />
Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.<br />
Þehir merkezine 20 km, Adana havaalanýna 80 km mesafede bulunan tatil köyümüz Mersin Çeþme otoban çýkýsýna<br />
5 Km mesafededir. Mersinin en güzel kumsalýna sahip 60 bin m² arazi üzerine kurulmuþ olan Ataköy palmiye tatil<br />
köyü Denize 0,200 metre, Deniz cepheli, 168 Abart Daireden oluþmaktadýr. Tesisimiz 30 bin m² yeþil alana ve 5<br />
bin m² kumsalý bulunmaktadýr. 350 kiþi kapalý ve bin kiþi kapasiteli acýk restorandý, 200 kiþilik kapasiteli kafeteryasý<br />
ile 300 bin m² alana yayýlmýþ basketbol, voleybol sahasý, Teniskordo ve çocuk oyun alanlarý ile bay bayan kuaförü<br />
her türlü ihtiyacýnýzý gidereceðiniz alýþveriþ yeri, Launder bulunmaktadýr. Oliympik yüzme havuzu ve çocuk havuzu<br />
bulunan tatil köyünde Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.<br />
Her daire 64m² olup amerikan usulü mutfak ve salon ile yatak odasý, Banyodan oluþan Stüdyolarýmýzda komple<br />
mutfak gereksinimleri, Splitklima, uydu TV yayýnlarý ve telefon bulunmaktadýr.<br />
Tüm Almanza ve Avrupa‘da<br />
Rezervasyonlarýnýz için:<br />
Dilara Riesen<br />
Hack str.3 70190 Stuttgart<br />
Tel: 0711 420 5001<br />
Fax: 0711 420 5003<br />
e.mail: dilarareisen@t.online.de
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de GÜNDEM<br />
8<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Dr. HALÝS ÖZKAN<br />
AB, Türkiye‘nin inançlar Baþarýlý <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktýk<br />
hozkan@dem-ajans.com<br />
hususundaki tutumunu<br />
kýnayacaktýr<br />
DEM 1 YAÞINDA<br />
1980 yýlýndan beri Almanya’nýn muhtelif<br />
bölgelerinde ve Avrupa’nýn diðer<br />
ülkelerinde, Alevilik konusunda seminerler<br />
tertipledim ve <strong>bir</strong>çok konferanslarda<br />
konuþmacý olarak yer aldým.<br />
Gerek seminerlerde ve gerekse konferanslarda, be ve diðer<br />
konuþmacýlar Alevilik konusunda ayrýntýlý bilgiler verdik.<br />
Bu arada, dikkatimi çeken önemli <strong>bir</strong> konu, Alevilerin bulunduklarý<br />
toplumlarda inançsal <strong>bir</strong> olguyu gerçekleþtirme istemleriydi.<br />
Ancak, Alevi toplumun dýþýnda bulunan Ýslami düþünüþteki<br />
diðer toplumlarýn bilhassa Sünni kesimin Alevi düþüncesini kabul<br />
etmediklerini de müsaade etmiþ bulunmaktayým.<br />
Kaldý ki, artýk Avrupa‘da ve Türkiye‘de, Türk toplumu savaþta<br />
ve barýþta, yaþamda ve tasada <strong>bir</strong> vücutturlar. Atatürk´ün „ yurtta<br />
sulh, cihanda sulh“ ilkesine uyan Türk halký inançsal bazda hala<br />
ayýrýmcýlýk yapýyor.<br />
Her fýrsatta ve her konuda küreleþmeden yana olan Türk<br />
toplumu, düþünce ve inançta bu olguyu neden kabullenmiyor?<br />
1997 ve 2000 yýllarýnda Nürnberg´de yapýlan ve benim ve<br />
bulunduðum forumlarda, dünyanýn <strong>bir</strong>çok ülkelerinden gelen<br />
deðiþik inançlara sahip <strong>bir</strong> çok din adamý, inançlarý ve dinlerin<br />
arasýnda <strong>bir</strong> koalisyon önerdiler. Her seferinde <strong>bir</strong>er hafta devam<br />
eden bu forumlarda, <strong>bir</strong> çok inançlar arasýnda Aleviliði de dile<br />
getirdim. Diðer ülke din adamlarý Aleviliði takdirle kabul ettiler.<br />
Birinci forumda, Türkiye adýna katýlan bilim adamlarý, Aleviliði<br />
asla kabul etmedikleri halde, bayan <strong>bir</strong> diplomatýmýzýn da<br />
bulunduðu ikinci forumda, Alevilerin toplumumuzdaki yerini taktirle<br />
kabul ettiler.<br />
Bu forumlardaki konuþmalar, Nürnberg Üniversitesi Dekaný<br />
sayýn Prof. Dr. Jochanes Lähmann tarafýndan „ Interreligiöse<br />
Erziehung 2000. Die Zukunft der Religions- und Kulturbegegnung“<br />
adli 529 sayfalýk ve Spiritualität und ethnische Erziehung,<br />
Erbe und Herausforderung der Religion ( Din eðitimi ve kültürü)<br />
adli 549 sayfalýk kitaplar ile <strong>bir</strong> araya getirilmiþ ve düzenlenmesi<br />
yapýlmýþtýr. Ýnancýn, kiþinin sahsýna ait olup, ondan ayrýlmasýnýn<br />
mümkün olmadýðýný bilen ve takdir eden toplumlar arasýnda Türkiye<br />
de bulunduðu halde, Dünya Devletleri, inançlarý <strong>bir</strong>leþtirici<br />
olmaya çalýþýrken, Türk adli makamýnýn, Alevilerin kiþisel inançlarýný<br />
hiçe sayan kararýný kabul edemiyorum. Kaldý ki, Avrupa<br />
Birliði de Türkiye´nin, inançlar hususundaki bu tutumunu kýnayacaktýr.<br />
Toplumsal, kültürel ve inançsal atýlýmlar, Avrupa Birliðine adým<br />
atan Türkiye‘nin menfaatlerini menfi etkiler.<br />
www.dem-ajans.de<br />
2001 yýlý baþlarýndan itibaren<br />
<strong>bir</strong> grup basýnla ilgili arkadaþ<br />
çevresi tarafýndan yürütülen tartýþmalarýn<br />
olgunlaþmasýndan sonra 26<br />
Ocak 2001 tarihinde Köln þehrinde<br />
yapýlan toplantýda <strong>bir</strong> gazetenin<br />
çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ<br />
<strong>bir</strong> ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk.<br />
Onun içindir ki çýkmadan, reklamý<br />
yapýlmadan tanýndýk....<br />
Adýmýz:<br />
Ayný toplantýda isim tartýþmalarý<br />
yürütüldü. Ýlk baþta Agora, Havadis,<br />
Yaþam, Prizma, Realite, Mimoza vb.<br />
Ýsimleri üzerinde duruldu.<br />
Hamburg’tan katýlan arkadaþýmýz Ali<br />
Köylüce önce <strong>Dem</strong>dem sonra DEM<br />
olmasýný önerdiði isimin <strong>bir</strong> çok<br />
versiyonu üzerinde duruldu. Tartýþmalardan<br />
sonra katýlýmcýlarýn ortak<br />
kararýyla DEM ismi tercih edildi.<br />
Logosu daha sonra gazetemiz genel<br />
yayýn yönetmeni Þükrü Yýldýz tarafýndan<br />
hazýrlandý.<br />
Gazetemizin çýkýþ amacý:<br />
“Tarafsýzlýðý, taraf olarak kabul<br />
eden” <strong>bir</strong> gazete olmayý amaçlayan<br />
DEM, baþta Avrupa’da yaþamakta<br />
olan ve kendilerini ifade etmekten<br />
mahrum býrakýlan insanlarýmýzýn kendilerini<br />
olduklarý gibi ifade etme olanaðýný<br />
yaratmayý amaçlamaktadýr.<br />
<strong>Dem</strong> gazetesi Avrupa’da doðmuþtur,<br />
buranýn penceresinden dünyaya<br />
bakmaktadýr. Avrupa’da yetiþen akademik<br />
kariyerleri, <strong>bir</strong>ikimleri kendi<br />
bünyesinde deðerlendirmeyi arzulamaktadýr.<br />
Avrupa’da doðmuþ ve büyümüþ<br />
Çetin Çiloðlu<br />
Türkiye’nin en büyük metropolü „<br />
Ýstanbul“ da Televizyon dizisi „<br />
Mahallenin Muhtarlarýna <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong><br />
Konuk oldu. Atv ve Kanal D´de<br />
büyük <strong>bir</strong> beðeni ile izlenen<br />
Mahalle Muhtarlarýnýn çekim<br />
yaptýðý Maltepe sahillerini siz<br />
deðerli okuyucularýmýz için,<br />
Temelin Krathanesi, Muhtarlýðý,<br />
Manavý ve <strong>bir</strong> çok çekim<br />
yapýlan diðer mekanlar´da<br />
gezinerek <strong>bir</strong>de kulislerin<br />
arkasýna baktýk.<br />
Çekimlerine <strong>bir</strong> ara veren<br />
oyunculardan „ Temel“ile kýsa<br />
<strong>bir</strong> söyleþi yaptýk. Sözlerine<br />
<strong>Dem</strong> okuyucularýna ve<br />
Avrupa’da yasayan tüm insanlara<br />
sýcak selamlarýný<br />
söyleyerek baþladý. Mahallenin muhtarlarýnda<br />
ki Temel: Türkiye’de su anda<br />
Filim sektörüne Dizi veya Yesilcam Filmlerinde<br />
büyük <strong>bir</strong> ilerleme olduðunu,<br />
Tiyatro sanatçýlarýnýn <strong>bir</strong> çoðunun televizyon<br />
dizilerinde Rol almalarý nedeniyle<br />
televizyonlarýn izlenme oranýnýn arttýðýný<br />
ve Türk filmlerinde güncel olaylara el<br />
attýklarýný söyledi. Sözlerini <strong>Dem</strong> okuyucularýný<br />
tekrar selamlayarak „ <strong>Dem</strong> Gazete-<br />
<strong>bir</strong> neslin ve onlarýn<br />
dünyasýnýn <strong>bir</strong> parçasý<br />
olmayý<br />
önemsemektedir.<br />
Avrupa’da kültürler<br />
arasýndaki diyalogu<br />
geliþtirmeyi hedefleyen<br />
yayýnlarý yapmayý,<br />
entegrasyon<br />
çalýþmalarýna katký<br />
sunmayý, daha<br />
anlaþýlýr olmak için<br />
giderek Türkçe,<br />
Almanca yayýnlarýný<br />
geliþtirmeyi hedeflemektedir.<br />
Ýlk sayýmýz:<br />
Köln’de yapýlan<br />
toplantýda 1 Mart<br />
2001 baský için belirlendi.<br />
Katýlýmcýlar<br />
redaksiyon görevini<br />
üstlendi. Belirlenen<br />
tarihte basým gerçekleþtirdi ve ilk tep-<br />
kileri almaya baþladý. 1. sayý elimizde<br />
kalamayacak biçimde tükendi. Ve<br />
giderek yükselen <strong>bir</strong> tiraj ve kaliteyle<br />
<strong>bir</strong> yýl <strong>geride</strong> býraktý.<br />
Tepkiler<br />
Gazetemiz yayýn hayatýna baþladýðýndan<br />
bu yana <strong>bir</strong> çok kesim<br />
tarafýndan tartýþmalara konu oldu.<br />
Binlerce tebrik mektuplarý aldýk. Maillerimiz<br />
doldu. Sevindik, doðru yaptýðýmýza<br />
<strong>bir</strong> kez daha kanaat getirdik.<br />
Bir yýllýk çalýþmamýz boyunca bu<br />
destek sürdü. Zorluklarý böylece aþtýk.<br />
Ýmkansýzlýktan, gazetemiz imtiyaz<br />
sahibi Hatice Eldeniz’in büyük desteði<br />
ile çýktýk.<br />
Tepkiler olacaktý. Bunlar çýkar iliþkilerinin<br />
<strong>bir</strong> sonucuydu. Emek ve emek<br />
sahiplerinden korkan, beceriksizliði,<br />
inançsýzlýðý <strong>bir</strong> sermaye haline getiren,<br />
yaþamlarýný emek sahipleriyle<br />
sürtüþerek idame ettiren kimi kesimlerin<br />
DEM gazetesini karalamasý<br />
doðaldý. Çünkü;<br />
· <strong>Dem</strong>, Anadolu insanýnýn<br />
Avrupa’ya kadar uzanan <strong>bir</strong> kültür ve<br />
sanat mozaiðidir.<br />
· <strong>Dem</strong>, iletiþim çaðýnda iletiþimsizlik<br />
içinde boðulan insanlarýn <strong>bir</strong>likte<br />
yaþama kapýsýdýr, sesidir, sevgisidir.<br />
· <strong>Dem</strong>, kalemleri satýn almayan ve<br />
Mahallenin Muhtarlarý <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong>ne<br />
Konuk oldu<br />
sine çok teþekkür ediyoruz. Çünkü sizler<br />
bizlerin Avrupa’daki doðal ve temiz seslerisiniz“<br />
dedi.<br />
Yine Mahalle Muhtarlarlari´nin filim<br />
setinde rol alan deðerli Tiyatro Sanatçýsý<br />
Mahallenin muhtarlarýndaki Hakki ile de<br />
kýsa <strong>bir</strong> söyleþi yaptýk. Sanatçý Gazetemize<br />
bulunduðu açýklamada: „Eski <strong>bir</strong><br />
tiyatro sanatçýsý dizilerde daha çok isteniliyor.<br />
Bir yandan çok güzel <strong>bir</strong> olay,<br />
fakat diðer taraftan da Tiyatrolarýn <strong>bir</strong>er<br />
<strong>bir</strong>er kapandýðýnýgörmekteyiz.<br />
Bu<br />
olaylar biz<br />
T i y a t r o<br />
sanatçýlarýný<br />
üzmektedir.<br />
Ýçinde bulund<br />
u ð u m u z<br />
e k o n o m i k<br />
sorunlar bizleri<br />
<strong>bir</strong> hayli<br />
üzmektedir. Lakin yasamak zorundayýz“<br />
dedi.<br />
„Hakký Hakim tiplemesi benim gerçek<br />
yaþamýmda ki kiþiliðime hiç ummuyor.<br />
Ben aslýnda Rol´ümün tam tersiyim“dedi.<br />
Çekim molalarýnýn sona ermesi sonucu<br />
bizimle vedalaþan Sanatçý bizlerle vedalaþýrken<br />
tüm okuyuculara selam gönderdi.<br />
Tüm Filim ekibi <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong>ne: „ siz<br />
orada gerçekten zor olan <strong>bir</strong> þeyi gerçekleþtiriyorsunuz.<br />
Anadolu kültürünü tüm<br />
Avrupa insanýna aktarýyor, anlatýyor ve<br />
yaþayarak gösteriyorsunuz. Tüm <strong>Dem</strong><br />
okuyucularýna biz mahallenin muhtarlarý<br />
dizisi ekibi olarak sizlere orada<br />
baþari, saðlýk ve güzel günler yaþamanýzý<br />
temenni ediyoruz.<br />
kalemlerini de sattýrmayacak <strong>bir</strong> ilkeliler<br />
<strong>bir</strong>liðidir. Ýnanmadýðýný söylemeyecektir.<br />
· <strong>Dem</strong> <strong>bir</strong> emek ürünüdür. Ardýnda<br />
kimsenin olmadýðý, dil din, ýrk ayrýmý<br />
yapmadan doðru bilgi ihtiyacýndan<br />
yola çýkmýþtýr.<br />
· <strong>Dem</strong> <strong>bir</strong> insani ilkedir. Ýhtiyaçlardan<br />
doðmuþtur. Kendini bu alanda<br />
güç sayan hiç <strong>bir</strong> gücün ürünü deðildir.<br />
Gücünü bilgiden almýþ, basýn<br />
ailesine katýlmýþtýr.<br />
· <strong>Dem</strong> <strong>bir</strong> gazetedir ve etik<br />
deðerlerine baðlýdýr. “Önce insan”<br />
dediðinden, insaný doðru bilgilendirme<br />
hakkýna baðlý kalacaktýr.<br />
RESÝM SERGÝSÝ<br />
10. Mart- 09.Haziran 2002<br />
tarihleri arasýnda Blick<br />
Solitude- Solitudenstrasse<br />
121, 70499 Stuttgart’da<br />
Ressam Þükrü Kýlýnç’ýn<br />
resimleri sergilenecektir.<br />
Serginin açýlýþý 10.Mart<br />
2002 tarihinde saat 15.00<br />
de yapýlacaktýr.
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de BÖLGESEL HABER<br />
9<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Nazým hikmet anýldý!<br />
MEHMET YALÇIN myalcýn@freenet.de<br />
Nazým Hikmet<br />
22 Þubat<br />
2002 Cuma günü<br />
‘Yaþamaya Dair’<br />
adlý þiirlerinden<br />
oluþan <strong>bir</strong> oyunla<br />
DGB Haus’ta<br />
anýldý...<br />
Tiyatroya otuz<br />
senesini veren<br />
Erdoðan<br />
Egemenoðlu’nun<br />
güzel yorumuyla<br />
izleyenlerin beðenisini<br />
alan dinletiye katýlým yoðundu...<br />
Stuttgart Dostluk ve Dayanýþma Derneði’nin<br />
düzenlendiði bu etkinlik dünya þairi Nazým<br />
Hikmet’in hayatýndan kýsa kesitler sunuldu.<br />
Emeðin Partisi Yönetim Kurulu<br />
Üyesi Ender Ýmrek<br />
Stuttgart’taydý.<br />
DÝDÝF’ýn daveti üzerine Türkiye’de hakkýnda<br />
verdiði demeçler ve savunduðu ilkeler<br />
yüzünden davalar açýlan Emeðin partisi yönetim<br />
kurulu üyesi Ender Ýmrek, Kürt sorunu üzerine<br />
partisi ve kendi düþüncelerini izleyenlere anlattý.<br />
Emeðin Partisi Almanya’da yaþayan gurbetçilerin<br />
sorunlarýna elleri geldiðince eðilmek istediklerini<br />
ve DÝDÝF’in bu konuda çok güzel<br />
çalýþmalarý olduðunu özellikle göçmenler ,<br />
yabancý düþmanlýðý ve burada yaþayan halklarýn<br />
sorunlarýna yaptýðý çalýþmalarla bilgilendirdiðini<br />
ve bu çalýþmalarýn çok olumlu<br />
bulduklarýný belirtti.<br />
Toptancilar derneðinde yeni<br />
yönetim<br />
Stuttgart Türk Toptancýlar Derneðinin genel<br />
kurul toplantýsý Stuttgart Halinde yapýldý. Stuttgart<br />
halindeki 14 toptancýnýn katýldýðý toplantýda<br />
yeni yönetim kurulu belirlendi. Geçen yýl Baden<br />
Württemberg <strong>Dem</strong>okrat Esnaflar Birliði (DES-BÝR)<br />
tarafýndan baþlatýlan <strong>bir</strong> aksiyon çerçevesinde<br />
<strong>bir</strong>araya gelen Türk toptancýlar, <strong>bir</strong> dernek<br />
oluþturarak sorunlarýna daha kolay çözüm<br />
bulacaklarýný, kendi aralarýnda güvene dayalý<br />
<strong>bir</strong> iliþkinin bu þekilde kurulabileceðini açýkladýlar.<br />
Genel kurulda yapýlan seçim sonunda Ýsmail<br />
Han baþkan seçildi. Recai Süzen Baþkan<br />
yardýmcýsý seçildiði oylamada, yönetim kurulu<br />
üyeliklerine Müslüm Aþçý, Tuncer Soyal, Kadir<br />
Baklan getirildiler. Oðuz Kaynar, Hacý Çalýþkan<br />
ve Bezmi Hamurcu denetleme kurulu üyesi<br />
seçildiler.<br />
Yeni yönetim, Stuttgart Halindeki Türk toptancýlarýn<br />
belirli aralarla <strong>bir</strong>araya gelerek<br />
sorunlarýný tartýþacaðýný, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerinin istek ve<br />
görüþlerini deðerlendirerek kendi aralarýnda<br />
<strong>bir</strong>lik ve beraberliðin güçlendirilmesi yönünde<br />
çalýþacaklarýný, Stuttgart halinde en faal çalýþan<br />
Türk toptancýlarýn hal içinde söz sahibi duruma<br />
gelmesi için gayret sarfedeceklerini açýkladý.<br />
Diyap Gökduman baþarýsýný<br />
gala gecesinde dostlarýyla kutladý<br />
Diyap Gökduman’ýn çýkardýðý<br />
„Vefasýz Yar“ isimli Müzik<br />
çalýþmasýnda baþrýsýný fark<br />
eden Sanatçý Güler Duman,<br />
Kulüp Bebek sahibi Cahit Ýpek,<br />
Þair Yaseman Dünyalý, Müzisyen<br />
Erol Arslan, kickbockscu<br />
Bruce Özbek ve Menejer Ali<br />
Akdemir’in <strong>bir</strong> araya gelmesi<br />
sanatçýmýzýn önemini <strong>bir</strong>kez<br />
daha ortaya koymuþtur.<br />
Hamburg<br />
Bedensel sanatçýmýz<br />
engelli<br />
Diyap<br />
Gökduman’ýn yeni çýkardýðý<br />
„Vefasýz yar“ „Dilin Öldürecek<br />
Vallah“ adlý kasetinin tanýtým<br />
galasý Hamburg’daki Kulüp<br />
Bebek’te yapýldý. Geceye<br />
katýlan Türk Halk Müziði<br />
sanatçýsý Güler Duman,<br />
konuþmasýna sanatçý Diyap<br />
Gökduman’a, onun<br />
baþarýsýna ve duygulu eserlerine<br />
duyduðu hayranlýðý<br />
belirterek ve bu sanatçýmýza<br />
herzaman sahip çýkýlmasý<br />
gerektiðini belirtti ve türküleriyle<br />
oradaki halký coþturdukça<br />
coþturdu.<br />
Anlamlý gecede kick<br />
boksçu Bruce Özbek de<br />
sanatçýya destek verenlerin<br />
Arkadaþ Tiyatrosu “Misafir”<br />
oyunuyla beðeni kazandý...<br />
DEM/Stuttgart<br />
Stuttgart Theaterhaus’ta<br />
kalabalýk <strong>bir</strong> izleyici kitlesine<br />
hitap eden tiyatro<br />
gurubu ilginç kostüm ve<br />
tiplemeleriyle oyunlarýnda<br />
Almanya’ya gelen yabancýlarýn<br />
karþýlaþtýklarý zorluklarý<br />
anlatý.<br />
Ýlk baþlarda sýkýcý gelen<br />
oyun, komik tiplemelerle insanlarý<br />
güldürürken<br />
hareketlenmeye ve ikinci<br />
bölümle <strong>bir</strong>likte hem güldürüp<br />
hem de düþündüren sahnelerle<br />
izleyicilerin beðenisini<br />
kazandý.<br />
Stuttgart’da tanýnmýþ <strong>bir</strong><br />
çok kiþinin yaný sýra, AABF<br />
genel Baþkaný Turgut Öker’de<br />
izleyiciler arasýndaydý. Alevi<br />
camiasýnda yakýndan tanýnan<br />
Necati Þahin’in öncülülüðünde<br />
18 Senedir <strong>bir</strong>likte çalýþan<br />
Arkadaþ Tiyatro Grubu Köln’de<br />
çalýþmalarýný sürdürüyor.<br />
arasýndaydý. Dünya<br />
Þampiyonu dövüþçü, son<br />
yaptýðý unvan maçýnýn eldivenlerini<br />
sanatçýmýza baðýþlamak<br />
üzere açýk artýrmaya<br />
çýkardý. Eldivenleri 300 Euroya<br />
Saniye Doðan adýnda <strong>bir</strong> iþ<br />
kadýný aldý.<br />
Gecede Ýranlý þair<br />
Yaseman Dünyalý, Diyap<br />
Gökduman’a hitaben Farsça<br />
duygulu þiirleriyle dinliyenleri<br />
adeta kendinden geçirdi.<br />
Hamburg ve çevresinde<br />
yaþayan yerel sanatçýlar<br />
gecede sahne alarak söyledikleri<br />
türkülerle sanatçýya<br />
destekte bulundular.<br />
HALK OYUNLARI FESTÝVALÝ<br />
Kültür ve Sosyal Yönlendirme<br />
Derneði<br />
tarafýndan düzenlenen ikinci<br />
Stuttgart Türk Halk Oyunlarý<br />
Festivali 16 Mart Cumartesi<br />
günü Stuttgart Schönbühlstr.<br />
90 adresinde gerçekleþtirilecek.<br />
Heidelberg Türk<br />
Kültür Derneði, Hassloch<br />
Türk Kültür Derneði, Geislingen<br />
Derneði, Pforzheim<br />
Arkadaþ Halk Oyunlarý Derneði,<br />
Stuttgart Türk Halk<br />
Oyunlarý Topluluðu, Stuttgart<br />
Kültür ve Sosyal Yönlendirme<br />
Derneði, Betzdorf<br />
Halk Oyunlarý Toplu-<br />
luklarýndan 167 Türk gencinin<br />
katýlacaklarý festivalde<br />
Bitlis, Diyarbakýr, Afyon,<br />
Artvin, Akçabat, Adýyaman,<br />
Stuttgart elemesinde<br />
Hilalspor <strong>bir</strong>inci oldu<br />
Her yýl T.C. Berlin Büyükelçiliði<br />
tarafýndan düzenlenen Atatürk<br />
kupasýnýn Stuttgart elemelerin<br />
24.sü geçtiðimiz hafta sonunda<br />
Neckarsulm da yapýldý.Geçen yýlýn<br />
þampiyonu Neckarsulm ev sahipliði<br />
yaptý.Toplam 16 takýmýn katýldýðý bu<br />
elemelerde Stuttgart Hilalspor<br />
Þampiyon oldu. Beyirkligada<br />
liderliðini sürdüren ve hedefi landesliga<br />
ya çýkmak olan Hilalspor<br />
Stuttgart bölgesinin gururu olmaya<br />
devam ediyor.Atatürk kupasý elemeleri<br />
sabahleyin takýmlarýn sahaya<br />
indikten sonra <strong>bir</strong> açýlýþ konuþmasý<br />
akabinde takýmlara katýlým belgeleri<br />
Sanatçý Güler Duman’dan<br />
sonra Diyap Gökduman<br />
sahne aldý, söz ve müziði<br />
kendisine ait olan dört parça<br />
okudu ve sahnede inmek<br />
istedi ama tezahürat’larýn<br />
sonu kesilmeyince tekrar sahneye<br />
çýktý ve <strong>bir</strong> kendisine ait<br />
olan <strong>bir</strong> parça daha okudu.<br />
Ayrýca Türkiye’den gelen<br />
klip yönetmeni, sanatçýnýn<br />
örnek klipini çekerek<br />
Türkiye’de tanýtým çalýþmasýný<br />
yapacaðýný açýkladý.<br />
Galada elde edilecek<br />
bütün gelirin kasetin promosyon<br />
harcamalarýnda kullanýlacaðý<br />
ifade edildi.<br />
Elazýg, Kars, Kýrklareli,<br />
Adana,<br />
Silifke, Edirne, Tekirdað<br />
yöresinin oyunlarýna yer<br />
verilecek. Festivalin baþlama<br />
saati 18.00<br />
verildikten sonra maçlara<br />
baþlandý.4 lü grub halinde<br />
2.grubta mücadele eden<br />
Hilalspor bütün maçlarýný<br />
kazanarak haklý olarak bu<br />
elemelerin þampiyonu oldu.<br />
Finalde Haýgerloch Pamukkalesporla<br />
eþleþen Hilalspor<br />
rakibini kolay geçerek maçý<br />
10-0 kazandý.Bu turnuvada<br />
iddalý ev sahibi Neckarsulm<br />
3.olurken, Bietýgheým Sönmezspor<br />
ise 4.olabildi.<br />
Kazanan takýmlara kupalarýný<br />
Stuttgart baþkonsolosumuz<br />
Ahmet F.Tezok verdi.<br />
Verilen bilgiye göre bu<br />
organizeye bu yýlýn þampiyonu<br />
Hilalspor gelecek yýl ev<br />
sahipliði yapacak.<br />
Die gymnasiale<br />
Oberstufe<br />
Im Bereich der allgemeinbildende<br />
schulen setzt die<br />
gymnasiale Oberstufe den Bildungsgang<br />
der Klassen 5 bis<br />
10 des Gymnasiums und der<br />
Gesamtschule fort und schlisst mit der<br />
Abiturprüfung ab.<br />
Die gymnasiale Oberstufe besteht<br />
aus der Einführungsphase, der Jahrgangsstufe11,<br />
und der Qualifikationsphase,<br />
den Jahrgangsstufe 12 und 13. Die<br />
Einführungsphase mach mit den inhaltlichen<br />
und methodischen Anforderung<br />
der gymnasiale Oberstufe vertraut. Die<br />
Qualifikationsphase baut darauf auf und<br />
breitet systematisch auf die Abiturprüfung<br />
vor. Leistungsbewertungen dieser<br />
Phase gehen in das Abiturzeugnis ein.<br />
Die Abiturprüfung findet am ende der<br />
Jahrgangsstufe 13 statt.<br />
Der bisherige Klassenverband wird<br />
durch ein Kurssystem ersetzt. Die Formen<br />
selbstständigen Arbeitens und Lernens<br />
gewinnen mehr an Bedeutung. Durch<br />
ein ausgewogenes Verhältnis von obligatorischen<br />
Fächern und individuellen<br />
Schwerpunktsetzungen werden eine gute<br />
Allgemeinbildung und die allgemeine<br />
Studierfähigkeit sichergestellt.<br />
Dauer<br />
Der besuch der gymnasialen Oberstufe<br />
dauert in der Regel drei Jahre.<br />
Allerdings können Schulerinnen und<br />
Schuler mit durchgängig guten Leistungen<br />
vorversetzt werden: am Ende des<br />
ersten Halbjahres der Klasse 10 in das<br />
zweite Halbjahr der Jahrgangsstufe 11,<br />
am Ende der klasse 10 in die Jahrgangsstufe<br />
12. Schülerinnen und Schüler aus<br />
Profilklassen können mit der Versetzung<br />
am Ende der Klasse 10 direkt am Unterricht<br />
der Jahrgangsstufe 12 teilnehmen.<br />
Außerdem können Schulen Fördergruppen<br />
bilden, in denen das Überspringen<br />
einer klasse oder Jahrgangsstufe inhaltlich<br />
unterstützt wird. In solchen Fällen verkürzt<br />
sich der Besuch der gymnasialen<br />
Oberstufe auf zweieinhalbe bzw. zwei<br />
Jahre.<br />
Eine Jahrgansstufe der gymnasialen<br />
Oberstufe kann wiederholt werden.<br />
Dadurch verlängert sich der Besuch der<br />
gymnasialen Oberstufe auf vier Jahre. Die<br />
Wiederholung einer weitern Jahrgansstufe<br />
ist nur in begründeten Ausnahmefällen<br />
möglich.<br />
Der Besuch der gymnasialen Oberstufe<br />
kann durch Auslandsaufenthalt<br />
IHK Stuttgart’da diploma töreni<br />
Ali Þenpýnar/ Stuttgart<br />
Türkiyeli Ýþverenler üç<br />
aylýk Çýrak yetiþtirme<br />
eðitiminden sonra<br />
06.02.2002 tarihinde diplomalarýný,<br />
Stuttgart IHK<br />
meslek eðitim yabancýlar<br />
bölümü sorumlusu, Muhammet<br />
Karataþ tarafýndan<br />
mütevazý <strong>bir</strong> törenle verildi.<br />
Stuttgart IHK, DES-BIR ve ATA<br />
Consult tarafýndan ikincisi<br />
tamamlanan Çýrak<br />
yetiþtirme eðitimi 19. 10.<br />
2001 tarihinden 06. 02.<br />
2002 ye kadar Türkiyeli<br />
iþverenlerin büyük özveriyle<br />
haftada üç gün boyunca<br />
aldýklarý eðitim sürecini<br />
baþarýyla tamamladýlar.<br />
Ýþverenlerin bundan<br />
böyle Çýrak yetiþtirme<br />
haklarýna sahip olmakla <strong>bir</strong>likte<br />
diðer Türkiyeli iþverenlerin<br />
de bu fýrsattan<br />
yararlanmalarýný tavsiye<br />
ettiler.<br />
IHK Yabancýlar eðitim<br />
bölümü sorumlusu sayýn<br />
Muhammet Karataþ gecen<br />
etim dönemine nazaran<br />
daha çok ilginin olduðunu,<br />
fakat stuttgart da bulunan<br />
Türkiyeli iþverenlerin<br />
oranýna bakýldýðýnda bu<br />
unterbrochen werden. Erfolgt<br />
die Teilnahme an einem<br />
Schüleraustausch während<br />
der Jahrgangsstufe 11, kann<br />
die Schullaufbahn ohne zeitlich<br />
Verzögerung fortgesetzt<br />
werden. Wenn auf dem<br />
Zeugnis des ersten oder<br />
zweiten Halbjahres der<br />
Klasse 10 des Gymnasiums<br />
mindestens befriedigende,<br />
keine mangelhaften Leistungen<br />
und höchstens eine<br />
ausreichende Leistung in den Fächern<br />
mit schriftlichen Arbeiten nachgewiesen<br />
werden. Schülerinnen und Schüler anderer<br />
Schulformen müssen eine Notenbild<br />
erreichen, das in allen Fächern um eine<br />
Notenstufe besser ist als die für den<br />
Übergang in die gymnasiale Oberstufe<br />
geforderte Leistung. Wenn die Leistungen<br />
schlechter sind oder der Auslandsaufenthalt<br />
erst in der Jahrgansstufe 12 erfolgen<br />
soll, wird die Schullaufbahn nach Rückkehr<br />
mit dem Schülerinnen und Schülern<br />
des darrunterliegenden Jahrgangs fortgesetzt.<br />
Ausländische Leistungsnachweise<br />
können für die Qualifikationsphase<br />
nicht berücksichtigt werden.<br />
Der Antrag auf Beurlaubung muss<br />
bei der Schule gestellt werden. die nach<br />
der Rückkehr besucht werden kann.<br />
Welche Abschlüsse und Berechtigungen<br />
sind erreichbar?<br />
Mit der Abiturprüfung wird die allgemeine<br />
hochschulreife erworben. Sie<br />
befähigt nicht nur zum Studium an einer<br />
Hochschule, sondern öffnet zugleich den<br />
weg in eine berufliche Ausbildung Außerhalb<br />
der Hochschule.<br />
Wer kann die gymnasiale Oberstufe<br />
besuchen?<br />
In die Jahrgangsstufe 11 eintreten<br />
können Schülerinnen und Schüler<br />
„ Des Gymnasiums mit einem Versetzungszeugnis<br />
in die klasse 11;<br />
„ Der Gesamtschule mit Fachoberschulreife<br />
und Berechtigung zum Besuch<br />
der gymnasialen Oberstufe;<br />
„ Einer anderen Schulform mit<br />
Fachoberschulreife und Berechtigung<br />
zum Besuch zum gymnasiale<br />
Oberstufe(z.B. aus der Hauptschule, der<br />
Realschule oder dem Berufskolleg).<br />
Außerdem können auch diejenigen<br />
aufgenommen werden, die die Nichtschülerprüfung<br />
zur Erlangen des<br />
Sekundarabschlusses I-Fachoberschulreife<br />
bestanden und die Berechtigung<br />
zum Besuch der gymnasialen Oberstufe<br />
erhalten haben.<br />
In die Jahrgangsstufe 11 kann in der<br />
Regel nur neu aufgenommen werden ,<br />
wer das 19. Lebensjahr noch nicht vollendet<br />
hat.<br />
sayýnýn düþük olduðunu söyledi.<br />
Önümüzdeki dönemde<br />
bu sayýnýn artmasý için çalýþmalarda<br />
bulunacaðýný söyleyen<br />
Muhammet Karataþ,<br />
mevcut durumda IHK nin<br />
6 þubesinde bu alanda<br />
sorumlu olduðunu açýkladý.
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de DEUTSCH<br />
10<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Medeniyetlerin Barýþý<br />
Türkiye Devleti, jeo-stratejik<br />
ve jeo-ekonomik olarak, son<br />
derece kilit öneme sahip <strong>bir</strong><br />
bölgede yer almaktadýr.<br />
Türkiye’nin Asya ve Avrupa<br />
arasýnda <strong>bir</strong> köprü<br />
görevi görmesi,<br />
Kafkaslar’a ve Hazar<br />
Bölgesi’ne komþu<br />
olmasý, Karadeniz’i<br />
ve Akdeniz’i kontrol<br />
edebilen konumu<br />
önemini daha da<br />
artýrmaktadýr. Üzerinde<br />
bulunduðu coðrafya,<br />
Türkiye’ye, kendisini ayný<br />
anda hem Avrupalý, hem<br />
Asyalý, hem de Ortadoðulu hissedebilme<br />
imkaný vermektedir.<br />
Ýbrahim Ýlyas/ Ýstanbul<br />
Birinci ve Ýkinci Dünya<br />
Savaþlarý’yla, Türkiyenin içinde<br />
bulunduðu coðrafyanýn siyasi haritasý<br />
önemli ölçüde deðiþmiþ ve ortaya<br />
<strong>bir</strong>çok yeni devlet çýkmýþtýr. 20. yüzyýl<br />
bitmeden hemen önce ise hiç beklenmedik<br />
ve çok önemli <strong>bir</strong> geliþme olmuþ<br />
ve SSCB daðýlmýþtýr. Bunun sonucunda<br />
bölgedeki dengelerde büyük deðiþiklikler<br />
olmuþtur.<br />
Tarihin iþleyiþi, böylesine hareketli<br />
<strong>bir</strong> bölgenin her an yeni yapýlanmalara<br />
açýk olduðunu göstermektedir. Bu<br />
coðrafyada Osmanlý Devleti’nin ardýndan,<br />
aradan geçen uzun zamana ve<br />
denenen her türlü rejim ve siyasi iktidara<br />
raðmen, huzur ve istikrar hala<br />
saðlanamamýþtýr. Gerek Balkanlar,<br />
gerekse Ortadoðu ve Kafkasya halklarý<br />
savaþlarýn, çatýþmalarýn ve gerginliklerin<br />
aðýr yükü altýnda ezilmektedir.<br />
Dünya siyasetinde söz sahibi olanlar,<br />
herþeyden önce bugün „Osmanlý-<br />
Türk Hinterlandý“ olarak anýlan bu<br />
bölgelerin öneminin farkýnda olmalýdýr.<br />
Çünkü pek çok politik denge, ana hatlarýyla<br />
bu coðrafyanýn etrafýnda þekillenmektedir.<br />
Bunun yaný sýra bölgenin<br />
sahip olduðu kaynaklar, 21. yüzyýl<br />
siyasetinin burada yoðunlaþmasýna<br />
sebep olmaktadýr. Bu topraklar, bugün<br />
dünyanýn en zengin yeraltý kaynaklarýna<br />
sahiptir. Sanayileþmenin temel<br />
hammaddelerini oluþturan kömür,<br />
petrol, doðalgaz, demir, bakýr gibi<br />
madenler açýsýndan, baþta Kafkaslar<br />
ve Orta Asya olmak üzere tüm bölge<br />
Rosa Luxemburg<br />
ist die jüngste von<br />
fünf Geschwistern. Am<br />
5. März 1871 in Zamost,<br />
in Russisch- Polen geboren,<br />
wo die meisten<br />
Juden waren. Ihr Vater,<br />
Elias Luxemburg war<br />
Holzhändler.<br />
Einige meinten das<br />
die Luxemburg Familie<br />
wohlhabend- bürgerlich<br />
seien, andere meinten<br />
aber das sie so arm<br />
dran waren, dass sie<br />
ihre Wäsche versetzen<br />
mussten.<br />
Rosa Luxemburg<br />
war sehr intelligent und<br />
wachsam. Ihr war ihre<br />
jüdisch - und weiblich seien sehr<br />
bewusst.1873, als Rosa 3 Jahre alt war, zieht<br />
die Familie nach Warschau. Doch man weis<br />
nicht warum. Wahrscheinlich dachte der Vater<br />
dort bessere Geschäfte zu machen. Doch<br />
diese Erwartungen erfüllten sich nicht. Ein<br />
grund dafür war, dass die Juden nicht in der<br />
Innenstadt verkaufen durften, da sie als Konkurrenz<br />
für die nicht jüdischen Kaufleute sein<br />
konnten. Die Luxemburgs wohnten in einer<br />
3- Zimmer- Wohnung. Rosa L. musste wegen<br />
Hüftleiden ein halbes Jahr lang im Bett liegen.<br />
Die Ärzte meinten zu der Zeit nur das die einzige<br />
Medizin Bettruhe wäre. Was Rosa L. zu<br />
einer Humpelnden Frau machte. Doch in<br />
dieser Zeit bringt Rosa Luxemburg sich das<br />
Lesen bei. 1880 wo Rosa L. 10 Jahre alt war,<br />
wird sie zum Russischen 2.Mädchen-Gymnasium<br />
geschickt. Es war das beste Gymnasium<br />
wo sie hingehen konnte. Da in das Russi-<br />
oldukça zengin rezervlere sahiptir.<br />
Son zamanlarda gerçekleþen ve<br />
dünya gündemini oldukça meþgul<br />
eden <strong>bir</strong>çok olay, yazýnýn giriþinde<br />
sýnýrlarýný çizdiðimiz bu bölgeyi yakýndan<br />
ilgilendirmektedir. Dolayýsýyla<br />
dünya barýþýnýn tesis edi- l e b i l -<br />
mesi için,<br />
<strong>bir</strong> an önce<br />
bölgedeki denge ve istikrarýn<br />
saðlanabilmesi gerekmektedir. Kuþkusuz,<br />
bu topraklar üzerinde huzurun<br />
yerleþmesi ve kaynaklarýn verimli<br />
kullanýmýyla bölge rahata kavuþacaktýr.<br />
Dünyanýn bu en önemli coðrafyasýnda,<br />
etnik ve dini farklýlýklarý<br />
olan insanlarýn <strong>bir</strong>arada huzur içinde<br />
yaþamalarýný saðlayacak ve adaleti<br />
eþit olarak daðýtacak <strong>bir</strong> iþ<strong>bir</strong>liðinin<br />
gereði kaçýnýlmazdýr. Bölgede yer<br />
alan devletler, güçlerini ve imkanlarýný<br />
hem ekonomik hem de<br />
sosyo-kültürel alanda iþ<strong>bir</strong>liðiyle güçlendirdikleri<br />
takdirde, bu coðrafyanýn<br />
sahip olduðu stratejik önem daha da<br />
artacaktýr.<br />
Bunun yolu ise, ülkeler arasýndaki<br />
çatýþma ve anlaþmazlýklarýn yerini,<br />
barýþ ve iþ<strong>bir</strong>liðine býrakmasýndan<br />
geçer. Bu tür <strong>bir</strong> iþ<strong>bir</strong>liði, bölgedeki<br />
her ülke için önemli <strong>bir</strong> dayanak noktasý<br />
oluþturacak ve böylece uluslararasý<br />
platformda her <strong>bir</strong> devlet kendi<br />
ulusunun menfaatlerini karþýlýklý hoþgörü<br />
ve uzlaþý çerçevesinde koruma<br />
imkaný bulacaktýr.<br />
Türkiye tüm Ortadoðu, Balkanlar,<br />
Kafkasya ve Orta Asya’da kalýcý barýþý<br />
temin etmiþ, böyle <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>liktelikten<br />
oluþan ekonomik gücü en adaletli ve<br />
hakkaniyetli þekilde yönlendirmiþ köklü<br />
<strong>bir</strong> tarihe sahiptir. Balkan halklarý, Türkiye<br />
ile gönül baðlarýný hala devam<br />
ettirmektedirler. Ortadoðu ise,<br />
Osmanlý’nýn bölgeden çekilmesiyle<br />
kaybettiði huzur ve istikrarý, tekrar<br />
kazanmaya çalýþmaktadýr. Eðer bu<br />
bölgede yer alan ülkeler, bugün<br />
Rosa Luxemburg<br />
Geboren 1871- Ermordet 1919<br />
schen 1 Gymnasium nur<br />
Kinder der Adels Familien<br />
gehen durften. Die Unterricht<br />
Sprache war Russisch<br />
es war den Schülern<br />
verboten sich mit ihrer<br />
Muttersprache zu unterhalten.<br />
Und wenn sie das<br />
machten drohte ihnen<br />
sogar ein Verweis aus<br />
der Schule. Rosa Luxemburg<br />
war begabt in<br />
Novellen und Gedichte<br />
schreiben. In Warschau<br />
wurden die Juden sehr<br />
schlecht behandelt.<br />
Große Menschen<br />
mengen kamen in das<br />
Jüdische Viertel und plünderten<br />
Sachen, zerschlugen<br />
die Fenster usw. was Rosa L. dazu brachte<br />
auch in ihren letzten Lebensjahren angst vor<br />
Menschenmengen zu haben. Mit 16 Jahren<br />
war Rosa L. schon verbündete eines illegalen<br />
politischen Zirkeln . In dieser Gruppe wurden<br />
die politischen Ereignisse die sich in den<br />
letzten Jahren abspielten, diskutiert z.B 1881<br />
als der Zar ermordet wird. 1887 erhält Rosa<br />
Luxemburg ihr Abitur in 14 Fächern mit der<br />
Note ausgezeichnet und in den restlichen gut.<br />
Als die ersten Verhaftungen der Juden im<br />
Jahre 1889 anfingen, musste sie vor einer<br />
drohende Verhaftung ins Ausland fliehen.. In<br />
Zürich besuchte sie die Philosophische Fakultät<br />
der Universität wo Frauen und Männer<br />
gleichberechtigt studieren durften. In den folgenden<br />
Semestern besuchte sie Seminare<br />
zur Staatswissenschaft, zur mittelalterlichen<br />
Geschichte soeie zur Geschichte der Wirtschafts-<br />
und Börsenkrisen.<br />
dünyanýn geleceðinde bu kadar hayati<br />
<strong>bir</strong> öneme sahiplerse, bu durumda<br />
Osmanlý’nýn varisi olan Türkiye<br />
Cumhuriyeti’nin de söz konusu süreçte<br />
kilit rol oynamasý kaçýnýlmazdýr.<br />
Ayný durum, Kafkaslar ve Orta Asya<br />
için de geçerlidir. Bu bölge halklarý ile<br />
Türkiye arasýnda büyük <strong>bir</strong><br />
kültür ve tarih b i r l i ð i<br />
vardýr.<br />
Kafkaslar, tarih boyunca Rus zulmünden<br />
kaçarak Osmanlý’ya sýðýnmýþ Müslüman<br />
kavimlerin diyarýdýr. Orta Asya<br />
ise, Osmanlý topraðý olmasa da, Türklerin<br />
ilk vataný olmasý ve hala bu<br />
coðrafyada çok sayýda Türkün yaþýyor<br />
olmasý sebebiyle, Türkiye’nin doðal etki<br />
alanýndadýr.<br />
Unutulmamalýdýr ki, Türkiye, yüzlerce<br />
farklý kültürün ve etnik grubun<br />
barýndýðý bu topraklarda, sahip olduðu<br />
Osmanlý mirasý gereði „söz sahibi“dir.<br />
Nitekim Soðuk Savaþ’ýn ardýndan, tesis<br />
edilen yeni dünya sisteminde, baþta<br />
Amerika olmak üzere, pek çok ülkenin<br />
ýsrarcý talebi, Türkiye’nin bu topraklarda<br />
aktif rol almasý yönündedir.<br />
Türkiye’nin Somali Operasyonu ile<br />
Bosna Hersek ve Kosova harekatlarýnda<br />
üstlendiði aktif rol bu düþünceyi<br />
kanýtlamaktadýr.<br />
Türkiye Devleti bugün, týpký<br />
Osmanlý’nýn yaptýðý gibi, Balkanlar ve<br />
Ortadoðu’daki farklý etnik kimlik ve dinleri<br />
kucaklayan <strong>bir</strong> strateji geliþtirmektedir.<br />
Bu stratejinin dayanak noktasý<br />
ise, Türk-Ýslam kültürünün ve köklü<br />
medeniyetimizin yeniden keþfedilme-<br />
sidir. Nitekim bu topraklarda, siyaseten<br />
olmasa bile, kültürel olarak Türk<br />
hakimiyeti hala devam etmekte, özellikle<br />
Balkanlar’da ve Kafkasya’da farklý<br />
ýrklardan çok sayýda Müslüman kendini<br />
Türk ve Osmanlý addetmektedir.<br />
Amerikalý stratejist Samuel Huntington<br />
tarafýndan ortaya atýlan „medeniyetlerin<br />
çatýþmasý“ fikri, bilimsel, akli<br />
ve vicdani hiç<strong>bir</strong> delili olmayan<br />
anlamsýz <strong>bir</strong> teoridir. Tarih boyunca,<br />
yeryüzünün her bölgesinde çeþitli<br />
medeniyetler varolmuþ, bu medeniyetler<br />
<strong>bir</strong><strong>bir</strong>leriyle sosyal ve kültürel<br />
açýdan iliþkiler kurmuþ ve „medeniyet<br />
alýþveriþi“nde bulunmuþlardýr. Her ýrk,<br />
her soy, her millet ayrý <strong>bir</strong> medeniyete<br />
sahiptir. Her medeniyetin ayrý <strong>bir</strong> özelliði<br />
vardýr ve karþýlýklý hoþgörü ve uzlaþý<br />
çerçevesinde insanlar her medeniyetten<br />
<strong>bir</strong>þeyler alýrlar. Allah, <strong>bir</strong> Kuran<br />
ayetinde yeryüzündeki medeniyetlerin<br />
çeþitliliðinin insanlarýn karþýlýklý iliþkilerini<br />
düzenlemeye vesile olduðunu<br />
belirtir:<br />
„Ey insanlar, gerçekten, biz sizi <strong>bir</strong><br />
erkek ve <strong>bir</strong> diþiden yarattýk ve <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inizle<br />
tanýþmanýz için sizi halklar<br />
ve kabileler (þeklinde) kýldýk. Þüphesiz,<br />
Allah katýnda sizin en üstün (kerim)<br />
olanýnýz, (ýrk ya da soyca deðil) takvaca<br />
en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz<br />
Allah, bilendir, haber alandýr.“ (Hucurat<br />
Suresi, 13)<br />
Huntington’un teorisi, Charles<br />
Darwin tarafýndan ortaya atýlan Evrim<br />
Teorisi’nin, hiç<strong>bir</strong> temele dayanmayan<br />
<strong>bir</strong> iddiasý olan „doðadaki türler<br />
arasýndaki çatýþma“nýn sosyolojiye ve<br />
Sie änderte häufig aus politischen Gründen<br />
ihren Wohnort. Doch sie Unterbricht das<br />
Studium wegen Politischen Aktivitäten Gründung<br />
der sozialdemokratische Zeitschrift ,,<br />
Sache der Arbeiter´´ in Paris. Da sie öfters<br />
nach Paris musste. Um Rosa und<br />
Leo Jogisches, einem Mann an dem sie<br />
sehr hing, bildete sich eine Gruppe junger,<br />
international gesinnter, polnische Sozialisten.<br />
Rosa L und Leo J gehörten zu den führenden<br />
Mitgliedern der Partei „Sozialdemokratischen<br />
Arbeiterpartei des Königreichs Polen“.<br />
Die PPS unterstrich auch die nationale Selbstständigkeit<br />
Polens. Ihre erste illegale Kongress<br />
war am 1894.<br />
1897 promoviert Rosa L. zum Thema „die<br />
Industrielle Entwicklung Polens“.<br />
1898- 1903 Heiratet sie Gustav Lübeck um<br />
die Deutsche Staatsangehörigkeit zu bekommen.<br />
Die ihr, dann die Mitarbeit der deutschen<br />
Arbeitbewegung ermöglichen soll.<br />
Sie schließt sich 1989 zu der SPD an<br />
und am Parteitag der SPD nimmt sie als<br />
Expertin der Polnischen Angelegenheiten<br />
teil. Im Herbst 1898 ist sie die Chefredakteurin<br />
der Sächsischen Arbeiter Zeitung,<br />
das eines der Blätter der SPD ist, in Dresden.<br />
Doch schon anfangs November 1898<br />
tritt sich wieder zurück.<br />
Durch ihre Broschüre 1900 greift sie<br />
„Sozialreform oder Revolution“ in die „Revisionismusdebatte“<br />
ein. Sie verteidigt den<br />
revolutionären Standpunkt gegen den revisionistischen<br />
Eduard Bernstein und fordert<br />
den Ausschuss der „Reformisten“ aus der<br />
Partei. In Zeitungsartikeln greift sie immer<br />
wieder den deutschen Militarismus und<br />
Imperialismus an.<br />
1904 wird Rosa Luxemburg festgenommen<br />
wegen Majestätsbeleidigung gegen<br />
Kaiser Wilhelm den II. Sie wurde nach 6<br />
Wochen wieder freigelassen..<br />
1906 wurde sie in Warschau festgenommen<br />
wegen „Anreizung zum Klassenhass“.<br />
Als erstes war sie gefangen<br />
im Gefängnis des Warschauer Rathauses,<br />
dann wurde sie ins Pawiak Gefängnis<br />
toplumlara uygulanma çabasýdýr. Bu<br />
çatýþma iddiasý, komünizm vasýtasýyla<br />
denenmiþ ve ortaya 20. yüzyýlýn kanlý<br />
bilançosu çýkmýþtýr. Oysa an dünyanýn<br />
ihtiyacý çatýþma deðil, topyekün barýþtýr.<br />
Bu barýþ için ihtiyaç duyulan modeli<br />
uzaklarda aramaya gerek yoktur. 500<br />
yýllýk <strong>bir</strong> dönemde, idaresi altýndaki<br />
her bölgeye nizam vermiþ olan<br />
Osmanlý idaresi ve Türk-Ýslam ahlaký,<br />
oluþturulmak istenen „medeniyetler<br />
çatýþmasý“ný, „medeniyetler barýþý“na<br />
döndürmeye yetecektir.<br />
Osmanlý Vizyonuyla Ortadoðu ve<br />
Dünya Siyasetine Bakabilmek<br />
Ýkinci Dünya Savaþý’nýn hemen<br />
ardýndan baþlayan soðuk savaþ<br />
dönemi, kapitalist ve komünist bloklar<br />
için uzun süreli <strong>bir</strong> istikrar ortamý<br />
oluþturmuþtu. Ýki kutuba ayrýlan<br />
dünya siyaseti, her ne kadar tehlike<br />
teþkil ediyor gibi gözükse de, gerçekte<br />
iki kutup arasýndaki güç<br />
dengesi <strong>bir</strong> istikrar ortamý oluþturuyordu.<br />
1991 yýlýnda Sovyetler Birliði’nin<br />
çöküþü, bu dengeyi bozdu. Sovyetler<br />
Birliði’nin çöküþü ile<br />
baþlayan yeni dönem,<br />
demokrasinin ve serbest<br />
piyasa ekonomisinin<br />
en önemli<br />
aktörü olan ABD’yi<br />
rakipsiz býrakmýþtý. Bu<br />
yeni döneme de „Yeni<br />
Dünya Düzeni“ adý<br />
verilmiþti. „Yeni Dünya<br />
Düzeni“ kýsa zamanda<br />
<strong>bir</strong>kaç teorik zemine<br />
<strong>bir</strong>den oturtuldu. Bunlarýn<br />
arasýnda en<br />
önemlisi ve bugünlerde<br />
de yeniden gündeme<br />
getirilen ise „Medeniyetler<br />
Çatýþmasý“ fikridir.<br />
Fikrin savunucusu<br />
Samuel Huntington,<br />
medeniyetlerin tabiatýndan<br />
kaynaklanan kültürel<br />
farklýlýklarýn<br />
çatýþmalara neden olacaðýný<br />
ve bu çatýþmalarýn<br />
dünyadaki sürtüþmelerin<br />
son kýsmýný oluþturacaðýný<br />
ileri sürmüþtü.<br />
Bugün de bu tezden yola<br />
çýkarak, farklý etnik kimliklerin<br />
ve dinlerin <strong>bir</strong><br />
arada yaþamayý baþaramayarak<br />
çatýþacaðý ve<br />
önümüzdeki günlerde,<br />
söz konusu bölgelerin<br />
<strong>bir</strong>çok çatýþmaya sahne<br />
olacaðý iddia ediliyor.<br />
Halbuki bu iddialardan<br />
yola çýkanlar,<br />
yakýn geçmiþte yaþanmýþ<br />
Osmanlý modelini<br />
überführt und schließlich in die Warschauer<br />
Festung. Sie wurde durch Kaution freigelassen,<br />
welches von der SPD bezahlt wurde. 1913<br />
hatte Rosa L. die Arbeiter bei einem Frankfurter<br />
Prozess zur Kriegsverweigerung aufgerufen.<br />
Wegen dieses Aufrufs wird gegen<br />
sie Anklage wegen „Aufforderung zum Ungehorsam<br />
gegen Gesetze und gegen Anordnungen<br />
der Obrigkeit“ erhoben. Sie wurde zu<br />
einem Jahr verurteilt. Überall in Deutschland<br />
protestierten die Arbeiter wegen dem Urteil.<br />
Nachdem das Urteil des vorangegangenes<br />
Jahres 1915 vollstreckt wurde, musste sie ins<br />
Frauengefängnis.1916 wird sie vom Frauengefängnis<br />
entlassen. Dann begann der „Sicherheitsverwahrung“<br />
die bis November 1918<br />
dauerte. Sie wurde zweimal verlegt zuerst<br />
in die Festung Wronke in der Provinz Posen,<br />
dann nach Breslau.1918 wird sie aus Breslau<br />
entlassen. Sie zog nach Berlin wo sie als<br />
Redakteurin bei der „Roten Fahne“, einer Zei-<br />
göz ardý etmeye çalýþýyorlar. Osmanlý<br />
Millet Sistemi’nde, devletin koruyucu<br />
þemsiyesi altýna giren her millet ya<br />
da topluluða, kendi inanç ve örfüne<br />
göre yaþama hakký tanýnýr ve temel<br />
haklarý koruma altýna alýnýrdý. Türkler<br />
ister Balkanlar’da, ister Kafkaslar’da,<br />
ister Ortadoðu’da olsun gittikleri hiç<strong>bir</strong><br />
ülkede kimseyi dinini ve töresini<br />
deðiþtirmeye zorlamamýþlar ve hiç<br />
kimseye dininden dolayý zulmetmemiþ,<br />
kimseyi hor görmemiþlerdir. Her<br />
dinden, her mezhepten vatandaþ ibadetini<br />
dilediði gibi yerine getirmiþ,<br />
kendi örf ve adetlerini uygulama konusunda<br />
hiç<strong>bir</strong> baský veya zorlama ile<br />
karþýlaþmamýþtýr. Bunun karþýlýðýnda,<br />
dýþarýdan gelen saldýrýlarda bu topraklarda<br />
yaþayanlar da, -severek ve<br />
isteyerek- yönetiminden memnun kaldýklarý<br />
Osmanlý Devleti’nin yanýnda yer<br />
almýþlardýr. Böylece dýþ güvenlik ve<br />
ekonomi baþta olmak üzere, pek çok<br />
alanda doðal ve saðlam <strong>bir</strong> ittifak<br />
oluþmuþ, hem Osmanlý Devleti’nin<br />
hem de tebasý altýnda yaþayanlarýn<br />
huzur bulduklarý <strong>bir</strong> ortam saðlanmýþtýr.<br />
21. YÜZYILIN ÞEKÝLLENMESÝNDE<br />
TÜRKÝYE’YE KÝLÝT ROL<br />
Türkiye’nin sahip olduðu tarihi miras ile<br />
siyasi, askeri ve ekonomik potansiyel<br />
nedeniyle, pek çok Batýlý ülke bu bölge üzerinde<br />
geliþtirdikleri stratejilerin Türkiye eksenli<br />
-hatta Türkiye merkezli- olmasý gerektiðinin<br />
farkýndadýr. Nitekim ABD eski Baþkaný Bill<br />
Clinton’ýn, 1999 yýlýnýn son aylarýnda Georgetown<br />
Üniversitesi’nde yaptýðý <strong>bir</strong> konuþma da<br />
bu görüþü destekler niteliktedir. Bir anda tüm<br />
dünya ülkelerinin dikkatini Türkiye üzerine<br />
çevirmelerine neden olan bu ünlü konuþmada,<br />
Clinton’ýn özellikle, „20. yüzyýlýn<br />
gidiþatýný nasýl Osmanlý’nýn yýkýlýþý belirlediyse,<br />
21. yüzyýlýn þekillenmesinde de Türkiye’nin<br />
etkin rol oynayacaðý“ anlamýna gelen sözleri<br />
son derece önemli <strong>bir</strong> tespiti içermektedir.<br />
Siyaset yorumcularý, Clinton’ýn bu sözlerini<br />
„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine alan<br />
milyonlarca km2’lik <strong>bir</strong> alanda, dünya siyasetinin<br />
merkezi olan <strong>bir</strong> bölgede söz sahibi<br />
<strong>bir</strong> ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekillenmesinde<br />
kilit rol oynayacaktýr“ þeklinde deðerlendirmiþlerdir.<br />
Bill Clinton benzer mesajlarý<br />
Kasým 1999 tarihinde Türkiye gezisi sýrasýnda<br />
TBMM’nde yaptýðý konuþmasýnda da vermiþtir.<br />
ABD liderinin, Türkiye için 21. yüzyýlda böyle<br />
<strong>bir</strong> saptamada bulunmasý kuþkusuz çok dikkat<br />
çekicidir.;<br />
„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine<br />
alan milyonlarca km2’lik <strong>bir</strong> alanda, dünya<br />
siyasetinin merkezi olan <strong>bir</strong> bölgede söz<br />
sahibi <strong>bir</strong> ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekillenmesinde<br />
kilit rol oynayacaktýr.“ Bill Clinton<br />
(ABD Eski Baþkaný)<br />
tung des Spartakusbunds war.<br />
Die Führer des Spartakusbunds waren<br />
Rosa L. und Karl Liebknecht.17 Dezember 1918<br />
tritt sie in ihrem Artikel in Roten Fahne „Nationalregierung<br />
oder Räteregierung? für eine<br />
Räteregierung ein.Obwohl sie die Revolution<br />
unterstützt, behält sie ihren grundsätzlichen<br />
pazifistischen Standpunkt bei.<br />
30 Dezember-1 Januar 1918/1919 beteiligt<br />
sich an der Gründung der Kommunistischen<br />
Partei Deutschland (KPD)<br />
1919 in den Januarunruhen musste Rosa<br />
L. immer ihre Wohnungen ändern. Doch sie<br />
weigerte sich Berlin zu verlassen. Doch am<br />
15 Januar wurde sie und Karl Liebknecht von<br />
Soldaten der Garde-Kavallerie Schützendivision<br />
verschleppt. Nach dem sie im Eden Hotel<br />
Verhört und Misshandelt wurden, wird sie<br />
wahrscheinlich beim Abtransport ermordet.<br />
Man fand ihre Leichen erst im 31. Mai 1919<br />
im Landwehrkanal in Berlin.
DEM/Stuttgart<br />
Stuttgart’da 11 Þubat günü <strong>bir</strong><br />
konser veren Grup Çýð, týka basa<br />
dolan salonda,izleyicilere tam<br />
anlamýyla <strong>bir</strong> müzik ziyafeti sundu.<br />
Seslerini güzel kullanan ve çaldýðý<br />
müzik aletlerinin hakkýný veren<br />
grup üyeleri; izleyenlerinde eþlik<br />
etmesiyle güzel <strong>bir</strong> paylaþýmýn<br />
öncüleriydi.<br />
Gecenin ardýndan<br />
yaptýðýmýz söyleþide<br />
mütevazý<br />
tavýrlarýyla dikkat<br />
çeken grup üyelerine<br />
neden Çýð ismin<br />
aldýklarýný sorduk.<br />
Aldýðýmýz yanýt “Arkadaþýmýzýn<br />
önerisiyle<br />
grubumuzun Çýð’ý<br />
anýmsattýðýný ve çýð<br />
gibi büyüdüðümüzü<br />
düþünerek bu öneriyi kabul ettik”<br />
dediler.<br />
Eski parçalarý düzenlemek<br />
nerden aklýnýza geldi biçimindeki<br />
sorumuza “Günümüze kadar<br />
ozanlarýmýz bunu yaptýlar ve hala<br />
yapýyorlar; Arif Sað, Musa Eroðlu<br />
gibi sanatçýlarýmýz bize türkülerimizi<br />
sevdirdiler. Bizde yaþam<br />
koþullarýyla <strong>bir</strong>likte, uyum saðlamaya<br />
çalýþan yeni nesile ulaþtýrmayý,<br />
köprü görevi yaparak kendi<br />
yorumlarýmýzla bu köprüde <strong>bir</strong> taþ<br />
olmayý; türküleri yaþatmayý amaç<br />
edindik.” Biçiminde cevap veren<br />
grup üyeleri, gelecekte ki planlarýnýz<br />
nedir sorumuza ise espriyle<br />
yanýtladýlar; “para kazanýp zengin<br />
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de KÜLTÜR-SANAT<br />
11<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Grup Çýð<br />
Stuttgart’ta muhteþem <strong>bir</strong> konser sundu...<br />
Kayýp <strong>bir</strong> gençliðin ardýndan yerlere<br />
kadar dökülen hüzün kokuyordu<br />
bakýþlarý. Donuk gözlerinin arasýndan geçmiþin<br />
sancýlý ýþýklarý <strong>bir</strong> <strong>bir</strong> süzülüp, gözbebeklerinden<br />
fýrlarcasýna çýkýp havada çýðlýklar atarak<br />
suratýma vuruyordu. Bu bakýþlar bende anlayamadýðým,<br />
belirsiz þekillere dönüþüyor, beynimin<br />
<strong>bir</strong> köþesine kurnazca yerleþtirilmiþ tanrýsal<br />
korkular gibi yerleþiyordu. Dualar etkisizliðini<br />
çoktan ispatlamýþtý oysa. Ve yitip gitmiþ <strong>bir</strong> gençlik<br />
boylu boyunca karþýmda durmuþ, bana<br />
„ Gençliðimi hatýrlattýn „ diyordu. Üzülmekle<br />
sevinmek arasýnda kalmýþtým, sevinmekle<br />
kýzmak arasýnda...<br />
Ölüme dair olan sancýlarýn, yerini, yaþama<br />
dair sancýlara býrakmýþ olduðu <strong>bir</strong>iydim, tüketilmiþ<br />
<strong>bir</strong> geleceðe sahip çýkmaya ve düþlerini<br />
bu yitik geleceklerdeki gecelere gökyüzü yapmaya<br />
çalýþan... Anlamsýzlýklarla dolu anlatýlmazlýklarýn<br />
içerisinde <strong>bir</strong> yolunu bulup „Neden“<br />
lerime cevaplar aramaya çalýþýyordum. Oysa<br />
kendimle olan gece muhabbetlerimde hep<br />
aydýnlýða <strong>bir</strong> avuç umutla ulaþmaktan laf<br />
açýlýyor, bunun dýþýndaki „Neden“ leri sormak<br />
olmak”<br />
Almanya’ya talep doðrultusunda<br />
geldiklerini ve demokratik<br />
kuruluþlarýn talepleri doðrultusunda<br />
da bunu her zaman<br />
yapabileceklerini söyleyen Grup<br />
Çið üyeleri, medyatik olmadýklarý<br />
için fazlaca tanýnmadýklarýný belirttiler.<br />
Almanya’da ki ilginç <strong>bir</strong><br />
anýlarýný anlatmalarýný istediðimizde<br />
ise ”Otobanda yol alýrken<br />
<strong>bir</strong> Almanýn ellerinde ki sazý silah<br />
sanýp þikayet etmesi ile durdurulduklarýný<br />
ve arabanýn içindeki<br />
saza uzanan polise sazý vermeyen<br />
gruba silahlarýn doðrultulduðunu<br />
ama kýsa sürede bu yanlýþýn düzelmesiyle<br />
tekrar yola koyulduklarýný<br />
anlattýlar.<br />
Ses ve yorumlarýyla izleyicilerine<br />
güzel anlar yaþatan grupta,<br />
baðlamada Kemal Özarslan,<br />
davulda Turan Saðer, bas gitarda<br />
Mustafa Seyhan, klavyede Orhan<br />
Biber, ve solist olarak da; Oðuz<br />
ile Mustafa Özarslan olmak üzere<br />
altý kiþi yer alýyor.<br />
Heinrich Heine<br />
Sanat, Ahlak ve Ýdealar Üzerine<br />
Goethe’ye Karþý Schiller<br />
‘‘The Romantic School’’dan (1835)<br />
... iki þairin yapýtlarýný karþýlaþtýrma konusunda <strong>bir</strong> taþkýnlýk vardý,<br />
ve görüþler ayrýlýyordu. Schillerciler <strong>bir</strong> Max Piccolomini, <strong>bir</strong> Thekla,<br />
<strong>bir</strong> Markiz Posa ve Schiller’in daha baþka sahne kahramanlarýnýn<br />
ahlaksal gözalýcýlýklarýný överlerken, öte yandan Goethe’nin karakterlerinin,<br />
<strong>bir</strong> Philine, <strong>bir</strong> Gretchen, <strong>bir</strong> Klärchen ve benzer güzel<br />
yaratýklarýn ahlaksýz kadýn imgeleri olduklarýný bildiriyorlardý. Goetheciler<br />
gülümseyerek Goethe’nin kahramanlarý gibi bu sonuncularýn<br />
da pek ahlaklý olarak sunulamayacaklarýný, kiþinin Goethe’nin<br />
þiirinden istediði yolda ahlaký yükseltmenin hiç<strong>bir</strong> biçimde Sanatýn<br />
amacý olmadýðýný belirtiyorlardý: çünkü Sanatta hiç<strong>bir</strong> amaç yoktu,<br />
týpký dünyanýn kendisinin tasarýnda da olmamasý gibi, ve orada bile<br />
yalnýzca Ýnsan ‘‘Erekler ve Araçlar’’ gibi kavramlar üzerine kafa patlatýr;<br />
Sanat, týpký dünya gibi, baþýna buyruktur, ve Ýnsanýn dünyayý<br />
kavrayýþý durmaksýzýn deðiþirken dünyanýn her zaman ayný kalmasý<br />
gibi, Sanatýn da insanlarýn geçici kavramlarýndan baðýmsýz kalmasý<br />
gerekir; böylece Sanat özellikle ahlaktan baðýmsýz kalmalýdýr çünkü<br />
ahlak, dünya üzerinde ne zaman yeni <strong>bir</strong> din çýkýp eskisini <strong>bir</strong> yana<br />
itse, sürekli olarak deðiþir. Gerçekte, yüzyýllarýn geçiþiyle kaçýnýlmaz<br />
olarak yeni dinler moda olduðuna göre, ve her yeni din alýþkanlýk<br />
durumuna geldiðinde ahlaksal yetke olduðunu öne sürdüðü<br />
için, her çað geçmiþin sanat yapýtlarýna karþý <strong>bir</strong> engizisyon iþletecektir,<br />
eðer böyle sanat yapýtlarý geçerli ahlakýn ölçüsü tarafýndan<br />
yargýlanýrsa. Edimsel olarak yaþamýþ olduðumuz gibi, teni þeytanca<br />
olduðu için lanetleyen iyi Hýristiyanlar Yunan tanrý imgelerinin<br />
görünüþlerinden rahatsýz olmuþlardýr; iffetli keþiþler antik Venüs’e<br />
<strong>bir</strong> önlük giydirmiþlerdir; çok yakýn zamanlara dek, çýplak yontularýn<br />
önüne komik <strong>bir</strong> incir yapraðý yapýþtýrýlýrdý; dindar <strong>bir</strong> Quaker<br />
tüm servetini Giulio Romano’nun en güzel mitolojik tablolarýný satýn<br />
almaya ve onlarý yakmaya harcadý — gerçekten de bunun için<br />
Cennete gitmeyi ve orada her gün deðneklerle dövülmeyi hak etti!<br />
Örneðin, Tanrýyý yalnýzca özdeðe yerleþtiren ve böylece kutsallýðý<br />
yalnýzca tende bulan <strong>bir</strong> din, alýþkanlýk olduðunda, öyle <strong>bir</strong> ahlak<br />
ortaya çýkarmak zorunda kalacaktý ki, yalnýzca teni yücelten sanat<br />
Kayýp <strong>bir</strong> gençliðin ardýndan<br />
korkutuyordu. Ama gene de içten içe, kendime<br />
pek hissettirmeden ilerliyordum. Bir sigara<br />
dumanýnýn ciðerlerime gidiþi kadar haz verici,<br />
<strong>bir</strong> anda dýþarý çýkýp boþlukta kayboluþu kadar<br />
acýydý; <strong>bir</strong> ayyaþýn baþaðrýlý sabahýydý yaþamým<br />
dediðim ve gençliðini hatýrlattýðým adamýn<br />
yaþamý. Yaþamýmýz...<br />
Üzülüyordum. Kendime ait umutsuzluklarýmýn<br />
ve baþarýsýzlýklarýmýni bu korkaklýðýn,<br />
karþýmda, benim dýþýmda <strong>bir</strong> bende bulunmasý...<br />
Ayný þeyleri yaþamýz olduðumuzu söyleyen,<br />
donuk gözlerinde sonbahar güneþinin<br />
battýðý bu ihtiyar adama, elimde olmadan,<br />
kendime üzülmeyi aklýma getirmediðim kadar<br />
üzülüyordum. Belki uzun zamandýr kendime<br />
üzülmeyiþim ve herþeyi kabulleniþim bu denli<br />
kolay ele geçirilmemi saðlamýþtý. Yine kendi<br />
egolarýmýn arkasýna sýðýnmaya baþlamýþtým.<br />
Üzülmek istediðim, saatlerce düþünüp gözlerim<br />
þiþene kadar aðlamak istediðim belki de<br />
benim yaþamýmdý. Ama artýk bundan sonra<br />
bunu yapmaya cesaret etsem bile belirginleþn<br />
þekillerde hep bu adamýn sevgi dolu yüzündeki<br />
kýrgýn ve kýzgýn bakýþlar olacaktý. Bu noktada<br />
MEDITASYON VE MANDALA<br />
Meditasyon, esnek <strong>bir</strong><br />
yaklaþýmla günlük stresi, kaygýyý<br />
azaltýp içsel <strong>bir</strong> huzur yakalama<br />
yoludur. Meditasyon güvenli ve basittir.<br />
Kiþinin fiziksel, duygusal ve zihinsel hallerini<br />
dengeler. Doðu dünyasýna aitmiþ<br />
gibi görünse de batý dünyasýnda da,<br />
þehir yaþamýnda da yerini almýþtýr.<br />
Meditasyonu yediden yetmiþe<br />
herkes yapabilir.<br />
Bugün en<br />
yoðun ve kalabalýkhavalimanlarýndan<br />
olan PittsburgHaval<br />
i m a n ý n d a<br />
bile geniþ <strong>bir</strong><br />
meditasyon<br />
salonu bulunmaktadýr.Geleneksel<br />
olarak<br />
meditasyon ruhsal<br />
geliþim için kullanýla gelmiþtir: Daha<br />
bilinçli olmak, içinizdeki ýþýðý ve sevgiyi<br />
çýkarmak, bilgelik, içimizdeki rehberin<br />
daha çok farkýnda olmak, gerçek<br />
benliðinize ve ruhunuza ulaþma yolculuðunuzu<br />
hýzlandýrmak için... Ama<br />
günümüzde hýzla akan dünya içersinde,<br />
stresi atmak, rahatlamak için<br />
son derece deðerli <strong>bir</strong> araç haline gelmiþtir.<br />
Meditasyonun tarihi her ne kadar<br />
oldukça geçmiþe dayansa da onunla<br />
ilgili bilimsel araþtýrmalar 1960’lý ve 70’li<br />
yýllara dayanýr. O yýllarda Hindistan’da<br />
bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini<br />
istediklerinde kontrol edebildikleri rapor<br />
edildi. Ve <strong>bir</strong>çok saðlýkçý yan etkileri<br />
fazla olan stres giderici ilaçlarýn yanýnda<br />
alternatif olabileceðini düþünerek<br />
araþtýrmalara aðýrlýk verdiler. Çeþitli<br />
yapýtlarý deðerli görülecek,<br />
ve öte yandan tenseli salt<br />
hiçlik olarak betimleyen Hýristiyan<br />
sanat yapýtlarý ahlaksýz<br />
olarak kýnanacaktý. Evet, <strong>bir</strong><br />
ülkede ahlaksal olan sanat<br />
yapýtlarý baþka <strong>bir</strong> dinin alýþkanlýk<br />
olduðu baþka <strong>bir</strong> ülkede<br />
ahlaksýz olarak görülebilirler;<br />
örneðin, resim sanatlarýmýz<br />
sofu <strong>bir</strong> müslümanda dehþet<br />
yaratýrken, Doðunun haremlerinde bütünüyle suçsuz görülen<br />
pekçok sanat Hýristiyanlar için iðrençtir. Hindistan’da dans eden<br />
<strong>bir</strong> kýzýn toplumsal konumu gelenek tarafýndan aþaðýlanmadýðýndan,<br />
kahramaný ücretli <strong>bir</strong> fahiþe olan Vasantasena dramý ahlaksýz<br />
olarak görülmez; eðer <strong>bir</strong>i bu oyunu Fransýz Tiyatrosunda <strong>bir</strong> kez<br />
bile sunma yürekliliðini gösterecek olsa, tüm seyirciler ahlaksýzlýðý<br />
karþýsýnda çýðlýklar atacaktýr, ki bu ayný seyircilerin her gün hazla<br />
seyrettikleri entrika oyunlarýnýn kahramanlarý, Hint ahlakýnýn istediði<br />
gibi, ölen kocalarýyla <strong>bir</strong>likte yakýlmak yerine sonunda mutlu <strong>bir</strong><br />
evlilik yapan genç dullardýr.<br />
Goetheciler bu görüþ açýsýndan yola çýktýklarýndan, Sanatý<br />
baðýmsýz ikinci <strong>bir</strong> dünya olarak görürler ve öyle yükseðe yerleþtirirler<br />
ki tüm insan dürtüleri, din ve ahlak onun altýna düþer. Bu<br />
görüþe tam olarak saygý duyamam; Goetheciler Sanatýn kendisini<br />
en yüksek þey olarak bildirme noktasýna sürüklenmelerine izin verirler,<br />
ve öncelik taþýyan, ilk, gerçek dünyanýn isteklerine arkalarýný<br />
dönerler.<br />
Schiller kendini bu ilk dünyaya Goethe’den çok daha saðlam<br />
olarak baðladý, ve bu bakýmdan onu övmeliyiz. O, Friedrich Schiller,<br />
zamanýnýn tini tarafýndan yakalandý, zamanýn tini Schiller’le<br />
boðuþtu, Schiller tarafýndan yenildi, savaþta onu izledi, onun bayraðýný<br />
taþýdý, ve Ren ötesinde insanlar bu ayný bayraðýn altýnda<br />
böylesine coþkuyla çabaladýlar, ve o bayrak içindir ki hepimiz en<br />
yogiler ve uzun süreler boyunca<br />
meditasyon yapan insanlar üzerinde<br />
yaptýlan araþtýrmalarda meditasyon<br />
iþleminin sempatik sinir sistemi<br />
etkilerine karþý tavrýný keþfetti. Sempatik<br />
sistem kalp ritmini, solumayý ve<br />
kan basýncýný artýrýrken, meditasyon<br />
sýrasýnda aktif hale gelen parasempatik<br />
sistem bunun tam karþýtýný<br />
yapmaktadýr. Kaslardaki gerginlik<br />
azalýr, kan basýncý düþer<br />
(bazý uç deneklerin meditasyon<br />
sýrasýnda vücut ýsýsýnýn<br />
azaldýðý, bazal metabolizmasýnýn<br />
yavaþladýðý gözlenmiþtir),<br />
vücudun oksijen<br />
ihtiyacý azalýr ve beyin<br />
dalgalarý yoðun beta<br />
dalgasýndan sakin alfa<br />
dalgasýna deðiþir.<br />
Týp bilim adamlarýnýn<br />
araþtýrmalarý meditasyonun<br />
getirdiði rahatlamanýn tehlike<br />
karþýsýnda duyduðumuz ‘savaþ ve kaç’<br />
tepkisinin tam tersi yönde hareket<br />
ettiðini saptamýþtýr. Böylesine derin<br />
gevþeme ve rahatlama hissi uykuya<br />
göre çok daha üstün nitelikler<br />
taþýmaktadýr. Günde 1-2 kez yapýlan 20<br />
dk.lýk meditasyon hem fiziksel hem zihinsel<br />
saðlýðýnýz açýsýndan önemli geliþmeler<br />
saðlayacaktýr.<br />
Görsel Meditasyon MANDALA<br />
Görsel meditasyon açýk gözle de<br />
kapalý gözle de yapýlabilir. Herhangi <strong>bir</strong><br />
obje meditasyonun konusu olabilir. Bir<br />
çiçek, <strong>bir</strong> taþ ya da hoþunuza giden<br />
herhangi <strong>bir</strong> obje. Gözleriniz açýk olarak<br />
seçtiðiniz nesneye bakmakla baþlarsýnýz.<br />
Daha sonra ise gözlerinizi kapatýp<br />
cismi gözünüzün önünde canlandýrmaya<br />
çalýþarak devam edebilirsiniz.<br />
ise kendime aðlayamayacaðým için sevinmelerimle,<br />
bu sevinmelere kýzgýnlýðým baþ gösteriyordu.<br />
Öyleki bundan sonra kendimi tatmin<br />
edemeyecekmiþim gibi geliyordu.<br />
Bu sokak arasýnda <strong>bir</strong>likte <strong>bir</strong> kaldýrým taþýna<br />
oturmuþ, ýslak zeminlere düþen yaðmur taneciklerinin<br />
çýkardýðý ezgiyle dans ediþlerini izliyorduk.<br />
Ya da tüm bunlarýn farkýnda bile olmadan<br />
sabit <strong>bir</strong> noktaya bakakalarak çoktan çok uzaklara<br />
gitmiþtik bile. Bir kaç sokak arkadan gelen<br />
siren sesleri ya da oturduðumuz kaldýrýmýn<br />
hemen karþýsýndaki duvarda parlaya kýrmýzýmavi<br />
ýþýklar bizi aniden bu oyunun dýþýna çekiyor,<br />
ardýndan gelen karanlýk ve sessizlik tekrar<br />
oyuna dönmemizi saðlýyordu. Belki <strong>bir</strong> kaç saat<br />
belki de günlerce burada oturup bu oyunu<br />
oynadýk. En ufak <strong>bir</strong> hata veya mýzýkçýlýk yapmadan.<br />
Ýkimizin de yapmaya çalýþtýðý <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imize<br />
yenik düþmemekti. Çünkü kýrýlan <strong>bir</strong> ayna<br />
tekrar kendimizi görmemizi imkansýz hale getirebilirdi.<br />
Bir<strong>bir</strong>imize karþý yapacaðýmýz kýrýcýlýklarýn<br />
üzerimizde nasýl <strong>bir</strong> etkisi olacaðýný da bilemiyorduk.<br />
Bir<strong>bir</strong>imizi kýrarak kendimizden ne<br />
kadar çok þey götreceðimizi hesaplayamýyor,<br />
bu yüzden de gerekli olan sözcükleri <strong>bir</strong> araya<br />
getirip <strong>bir</strong> cümle kuramýyorduk. Kurmayý baþardýðýmýz<br />
cümleler ise beynimizin diplerinden<br />
gelip boðazýmýzda seslere dönüþemeden kay-<br />
Görsel meditasyonun çeþitli uygulamalarý<br />
bulunmaktadýr.<br />
Görsel meditasyonda<br />
önemli <strong>bir</strong> yeri olan da doðulu<br />
sanatçýlar tarafýndan meditasyona<br />
deðiþik <strong>bir</strong> konsantrasyon<br />
saðlamak için<br />
yaratýlmýþ özel yantra<br />
veya mandala adý verilen<br />
simgesel þekillerdir.<br />
Bunlar en çok Hindistan<br />
ve Tibet’in Tantrik<br />
Yogasýnda kullanýlmaktadýrlar.<br />
Mandalalar yuvarlaklar<br />
içine yerleþtirilmiþ diyagramlar<br />
ve resimlerdir. ‘Daire’ anlamýna<br />
gelen Sanskritçe ( eski Hint dili) <strong>bir</strong><br />
sözcüktür. Daire çok yüksek <strong>bir</strong> evrensel<br />
semboldür. Deðiþik kültürlerde kutsal<br />
olaný, evreni, kozmik bilinci, cenneti,<br />
varoluþun bütünlüðünü gösterir.<br />
Yantralar ise görsel meditasyon için<br />
özel olarak çizilmiþlerdir ve simgesel<br />
resimdirler. Kelime anlamý<br />
‘enstrüman’dýr ve Sanskritçe ( eksi Hint<br />
dili) <strong>bir</strong> sözcüktür. Çizilmiþ, boyanmýþ,<br />
oyulmuþ, kum veya topraktan yapýlmýþ<br />
<strong>bir</strong> þekil olabilirler. En çok görülen<br />
desenler <strong>bir</strong> daire, kenetlenmiþ üçgenler<br />
ve karedir. Daire evrendir, kenetlenmiþ<br />
üçgenler mistik <strong>bir</strong>liði, kare ise<br />
topraðý sembolize eder.<br />
Meditasyon Ýçin Uygun Zamanlar<br />
Günde <strong>bir</strong> ya da iki kez uygulanan<br />
meditasyondan iyi sonuç alýnabilir. Kimi<br />
insanlar için günde iki defa uygulamak<br />
daha yararlýdýr. Tok karnýna yapýlmamalý<br />
ve yemekten en az iki saat sonra<br />
meditasyona geçilmelidir. En iyi zaman<br />
kahvaltýdan ya da akþam yemeðinden<br />
öncedir. Þayet günde iki kez medi-<br />
iyi kanlarýmýzý dökmeye her zaman hazýrýz. Schiller Devrimin<br />
büyük düþünceleri için yazdý, tinsel Bastille’i yoketti, özgürlük<br />
tapýnaðýný kurdu, ve gerçekten de tüm uluslarý týpký tek <strong>bir</strong><br />
kardeþlik topluluðu gibi kucaklayacak olan tapýnak bu büyük<br />
tapýnaðýn kendisidir: Schiller <strong>bir</strong> kozmopolitandý. Geçmiþe karþý<br />
Räuber’de gördüðümüz o ayný nefretle baþladý. Bu oyunda<br />
okuldan kaçmýþ, <strong>bir</strong>az içki içmiþ ve Jüpiter’in pencerelerinden<br />
içeri taþlar atmýþ küçük <strong>bir</strong> Titan gibidir. Don Carlos’ta þimdiden<br />
<strong>bir</strong> çiçekler ormaný gibi açmýþ olan gelecek sevgisiyle sonlandýrdý.<br />
Ayný zamanda hem peygamber hem asker olan, ve<br />
ayrýca bilicilikleri uðruna savaþan, ve Almanya’da þimdiye dek<br />
sevmiþ ve üzülmüþ en güzel yüreði <strong>bir</strong> Ýspanyol pelerini altýnda<br />
taþýyan Markiz Posa onun kendisidir.<br />
Þair, küçük yeniden-Yaratýcý, ayný zamanda insanlarýný kendi<br />
imgesinde yaratmasýnda da sevgili Tanrýyý andýrýr. Böylece,<br />
eðer Karl Moor ve Markis Posa bütünüyle Schiller’in kendisiyseler,<br />
Goethe de kendi Werther’i, Wilhelm Meister’i ve Faust’u ile<br />
eþittir ve onlarda Goethe’nin tininin evreleri incelenebilir. Schiller<br />
bütünüyle tarih içersine dalarken, insanlýðýn toplumsal ilerlemesinden<br />
coþku duyarak dünya tarihinin þarkýsýný söylerken,<br />
Goethe de giderek daha fazla <strong>bir</strong>eysel duygular içersine, ya da<br />
sanata ya da doðaya gömülür. Kamutanrýcý Goethe her zaman ana<br />
incelemesi olarak doða tarihi ile uðraþmak zorundaydý, ve araþtýrmasýnýn<br />
sonuçlarýný bize yalnýzca þiirde deðil ama ayný zamanda<br />
bilimsel çalýþmalarda da verdi. Ayrýma ilgisizliði de benzer olarak<br />
kamutanrýcý dünya görüþünün <strong>bir</strong> sonucuydu.<br />
Ýstemesek de doðru olduðunu kabul etmemiz gerek ki, kamutanrýcýlýk<br />
sýk sýk insanlarý ayrýma ilgisizlik tutumuna götürür. Þöyle<br />
düþünürler: eðer herþey Tanrý ise, o zaman kiþinin bulutlarla ya da<br />
antika deðerli taþlarla, halk þarkýlarýyla ya da maymun kemikleriyle,<br />
insanlarla ya da komedyenlerle uðraþmasýnýn tümü ayný þeydir.<br />
Ama yanýlgý da tam olarak budur: herþey Tanrý deðildir ama aslýnda<br />
Tanrý herþeydir; Tanrý kendini tüm þeylerde eþit ölçüde belirtmez,<br />
çeþitli þeylerde kendini çeþitli derecelerde belirtir, ve her <strong>bir</strong>i tanrýlýðýn<br />
daha yüksek <strong>bir</strong> derecesine ulaþma dürtüsünü kendi içinde<br />
taþýr; ve bu doðadaki büyük ilerleme yasasýdýr. En derin anlayýþýný<br />
Saint-Simoncularýn gösterdiði bu yasaya göre, þimdi kamutanrýcýlýk<br />
hiç<strong>bir</strong> biçimde ayrýma ilgisizliðe deðil ama daha çok özveri-tutkunu<br />
ilerleme-çabasýna [aufopferungssüchtigsten Fortstreben] götüren<br />
<strong>bir</strong> dünya görüþüdür. Hayýr, Tanrý Wolfgang Goethe’nin inandýðý<br />
gibi kendini tüm þeylerde eþit olarak belirtmez. Goethe tepeden týrnaða<br />
<strong>bir</strong> ilgisizlik yanlýsý oldu, ve insanlýðýn en büyük sorunlarýyla<br />
ilgilenmek yerine yalnýzca sanatsal oyuncaklarla, anatomiyle, renk<br />
bolup gidiyordu. Her harfin karþýlýðýný alan ses<br />
dayanýlmaz <strong>bir</strong> acýyla genizimizi yakýyor, daha<br />
biz konuþmaya baþlamadan kendisini ciðerlerimize<br />
hapsedip konuþmaya baþladýðýmýzda<br />
derin hançer yaralarý açýyordu. Düþünüp söylemeye<br />
çalýþtýðýmýz her söz göz yaþlarý olup <strong>bir</strong><br />
<strong>bir</strong> akýyordu solgun yanaklarýmýzda.<br />
Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar...<br />
Tanrý bile bu bakýþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz<br />
ve bütün günahlarýný affederdi.<br />
„ Ne olur bakma bana öyle! Gözlerinde<br />
kayýp giden her damla nefes almamý zorlaþtýrýyor.<br />
O kadar kötü deðildim. Olamazdým<br />
da...<br />
Olmamalýydým belkide...<br />
Bedensel günahlarým vücudumun her<br />
yerinde, <strong>bir</strong>i <strong>bir</strong> diðerinin üzerinde... Yan yana,<br />
üst üste... Tanrým nasýl da acýtýyorlar <strong>bir</strong> bilsen!<br />
Cehennem yanýklarý gibi... Ve kesikler...<br />
Ölüm bu kadar acýtabilir mi insaný? Uyuþturucular<br />
bile görevlerini yapamýyorlar. Bir delik,<br />
ardýndan <strong>bir</strong> tane daha ve <strong>bir</strong> daha... Kollarýmda<br />
boþ yer kalmadýðýndan kasýklarýma<br />
kadar indim. Böylesi daha fazla acý veriyor belkide.<br />
Boynum... Her akþam bu akþam olduðu<br />
gibi <strong>bir</strong> ýþýk olduðunu sanýyor insan. Ve ard<br />
arda gelen kendini kandýrmacalar... Her þeyin<br />
yalan olduðunu defalarca söylememe karþýn<br />
her seferinde, yalanlarýn içerisinde giderek<br />
t a s y o n<br />
y a p ý y o rs<br />
a n ý z , araya en az altý<br />
saatlik <strong>bir</strong> süre koymanýz gerekmektedir.<br />
Günde <strong>bir</strong> kez meditasyon yapýyorsanýz,<br />
gece yatmadan önce ortamýn<br />
sessiz ve sakin olmasýna dikkat ederek<br />
zamaný seçebilirsiniz.<br />
Meditasyon Süresi<br />
Normal ve hareketli <strong>bir</strong> hayatý olan<br />
kiþiler için her defasýnda yirmiþer dakikalýk<br />
<strong>bir</strong> meditasyon yeterlidir. Bu süreyi<br />
on dakika ile otuz dakika arasýnda<br />
deðiþtirebilirsiniz. Yeni baþlanýldýðýnda<br />
zamaný hesap etmek kolay olmayabilir<br />
ama zamanla saate bakmaksýzýn<br />
süreyi hesaplayabilirsiniz.<br />
Meditasyon Objeleri<br />
Mavi <strong>bir</strong> gökyüzü, <strong>bir</strong> çiçek, güneþ<br />
ýþýðý parýltýsý, <strong>bir</strong> resim, <strong>bir</strong> desen gibi<br />
çeþitli görüntüler meditasyon objesi olabilir.<br />
Meditasyon süresince istediðiniz,<br />
hoþunuza giden objeyi düþünerek rahat<br />
<strong>bir</strong> meditasyon yapabilirsiniz.<br />
dizgeleriyle, bitki bilgisiyle ve bulutlarýn gözlemleriyle ilgilendi: Tanrý<br />
kendini þeylerde az ya da çok belirtir, bu sürekli belirtiþte yaþar,<br />
Tanrý devimde, eylemde, zamandadýr, Onun kutsal soluðu tarihin<br />
sayfalarýný çevirir, ve bu sonuncusu Tanrýnýn edimsel kitabýdýr; Friedrich<br />
Schiller’in duyumsadýðý ve önceden sezdiði þey buydu. Schiller<br />
geriye-dönen <strong>bir</strong> peygamber oldu, Hollanda Ayaklanmasý’ný, Otuz<br />
Yýl Savaþý’ný ve Orleans Bakiresi’ni ve Tell’i yazdý.<br />
Kuþkusuz, Goethe kimi büyük kurtuluþ-tarihlerini kutladý, ama<br />
onlarý <strong>bir</strong> Sanatçý olarak kutladý. Ona öylesine öldürücü gelen Hýristiyan<br />
coþkuyu hýrçýnlýkla reddettiði için, ve iç dinginliðinden koparýlabileceði<br />
korkusuyla zamanýmýzýn felsefi coþkusunu kavramadýðý ya<br />
da kavramak istemediði için, coþkuyu bütünüyle tarihsel olarak,<br />
verili <strong>bir</strong>þey olarak aldý, ve tini ellerinde gerece dönüþtürerek ona<br />
güzel, hoþ <strong>bir</strong> biçim verdi. Böylece yazýnýmýzýn en büyük sanatçýsý<br />
olurken, yazdýðý herþey iyi-anlatýlmýþ <strong>bir</strong> sanat yapýtýna dönüþtü.<br />
Ustanýn örneði çýraklara yol gösterdi, ve böylece Almanya’da<br />
yazýnsal <strong>bir</strong> dönem doðdu ki, <strong>bir</strong> keresinde bunu ‘‘sanat dönemi’’<br />
olarak betimlemiþ ve ardýndan Alman halkýnýn politik geliþmesi<br />
üzerinde ters <strong>bir</strong> etki olduðunu göstermiþtim. Goethe’nin usta çalýþmalarýnýn<br />
üstün deðerini hiç<strong>bir</strong> zaman yadsýmam. Güzel yontularýn<br />
<strong>bir</strong> bahçeyi süslemesi gibi sevgili babavatanýmýzý süslerler, ama<br />
<strong>bir</strong>er yontudurlar. Onlara aþýk olunabilir, ama kýsýrdýrlar: Goethe’nin<br />
þiiri Schiller’inki gibi eylem doðurmaz. Eylem sözcüðün çocuðudur,<br />
ve Goethe’nin güzel sözcükleri çocuksuzdurlar. Bu salt Sanattan<br />
doðan herþeyin ilencidir. Pygmalion’un yaptýðý yontu güzel <strong>bir</strong><br />
kadýndý, ve dahasý usta ona aþýk olunca öpücükleri altýnda dirildi,<br />
ama bildiðimiz kadarýyla hiç<strong>bir</strong> zaman çocuklarý olmadý. Ýnanýyorum<br />
ki Mr. Charles Nodier <strong>bir</strong> kez bu bakýmdan benzer <strong>bir</strong>þey söylemiþti,<br />
ve dün Louvre’un alt odalarýnda dolaþýrken tanrýlarýn eski<br />
yontularýný seyrettiðim sýrada aklýmdan geçen buydu. Donuk ak<br />
gözleriyle orada duruyorlardý, mermer gülümsemelerinde gizli <strong>bir</strong><br />
melankoli, belki de Mýsýr’ýn, doðduklarý ölüler ülkesinin bulanýk <strong>bir</strong><br />
anýsý, ya da yaþam için, þimdi baþka tanrýlarýn onlarý <strong>bir</strong> yana itip<br />
uzaklaþtýrdýklarý yaþam için üzgün <strong>bir</strong> özlem, ya da belki ölü ölümsüzlüklerinin<br />
acýsý vardý: — onlara yaþamý geri verecek, onlarý<br />
donuk devimsizliklerinden kurtaracak sözcüðü bekler gibiydiler.<br />
Tuhaf! Bu antikalar bana Goethe’nin þiirlerini anýmsatýyorlar, týpký<br />
onlar gibi eksiksiz, týpký onlar gibi görkemli, týpký onlar gibi dinginler,<br />
ve böyleyken bile katýlýklarý ve soðukluklarý onlarý bizim þimdiki<br />
sýcak ve dipdiri yaþamýmýzdan ayýrdýðý, bizimle <strong>bir</strong>likte üzüntü ve<br />
sevinç duyamadýklarý, insan deðil ama dahaçok tanrýsallýðýn ve<br />
taþýn talihsiz melezleri olduklarý için özlem dolu gibi görünürler.<br />
batmakta olan o son gerçeði bulmaya çalýþmak...<br />
Bu geceyi takip etmeliyim. Sessizliðin içerisindeki<br />
arzular kovalýyor tutkularýmý. Aydýnlýða<br />
<strong>bir</strong> kaç adým kala son nefeste can vermek<br />
gibi sakin ve sessiz. Ölü insanlara yazýlmýþ þarkýlar<br />
olmak istiyorum. Hüzünlü ve onu, yaþamýn<br />
sonunda çýkan her nefesin zorluðunu hissettiren<br />
þarkýlarý, yaþamak istiyorum.<br />
Bu yüzden yaþatamam sana gençliðini.<br />
Ben kendi benliðim içerisinde kendime yaptýðým<br />
yasa dýþý ihanetler yüzünden zaten çoktan<br />
ölmüþtüm. Ve sen, tanrýya bile merhamet duygusunu<br />
hatýrlatan bu bakýþlarýnla beni <strong>bir</strong> kez<br />
daha öldürdün. Söylesene! Sen gençliðinde<br />
kaç defa öldün? „<br />
Yere doðru eðdi bakýþlarýný. Sonra büyük <strong>bir</strong><br />
hýþýmla kaldýrdý, yumruðunu sýktý. Ve ardýndan<br />
çatlak aynadaki bu sokak arasý bunalýmýna<br />
son verdi, son <strong>bir</strong> acý haykýrýþla yumruðunu<br />
aynaya vurarak.<br />
Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar...<br />
Tanrý bile bu yaþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz<br />
ve bütün günahlarýný affederdi.<br />
„ Yasa dýþý ihanetlerimdi hepsi kendime.<br />
Çok defa... Ama ilk defa gerçekten. „dedi.<br />
Özkan Aksular<br />
ozkanaksular@mynet.com
Bir Mevsim-3<br />
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de EDEBÝYAT<br />
12<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
roman ÝBRAM ERDEM<br />
Aðustos sýcaðý<br />
soyu bitmiþ <strong>bir</strong><br />
hayvan gibi topraða<br />
çöküyor. Canlý cansýz<br />
ayýrmadan, hasta,<br />
çocuk düþünmeden, yeþil kuru demeden her<br />
þeyi altýnda eziyor. Ýnsanlar bezgin, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine<br />
söz söyleyecek, gülümseyecek, hatta nefes<br />
alacak takatlarý yok. Ýlkel <strong>bir</strong> makina gibi aðýr<br />
aðýr terlerini siliyorlar. Güneþ, emperyalist <strong>bir</strong><br />
devlet gibi yaþamý tutuklamýþ. Kimsenin kýpýrdama<br />
þansý yok.<br />
“Kahramanlar uygun zamaný beklemez.”<br />
Tüm gece derin derin solurken bu cümleyi<br />
söyleyip durmuþum. Uygun zaman bilincin<br />
ýþýdýðý, yüreðin ayaða kalktýðý andýr. Yoksa<br />
yapma kahramanlýktan sonuçta <strong>bir</strong> þey kalmaz.<br />
Düþüncelerim netleþtiðinde yola çýktým.<br />
Geceye nazaran sabah serinliði iç açýcýydý.<br />
Güneþ doðmadan uzun <strong>bir</strong> yol alýrdým.<br />
Baðlamýþ olmak beni kurtaracaktý. Çýktým yola.<br />
Acele ediyordum. Günlerdir hazýrdým. Kendimi<br />
hazýrlamýþtým. O uygun aný arýyordum boþu<br />
boþuna.<br />
Ýçimi deli <strong>bir</strong> sevinç kapladý.<br />
Kenti arkamda býraktýðýmda bitimsiz <strong>bir</strong> þarkýya<br />
baþladým. Güneþ doðana kadar sürdü<br />
bu halim. Sonra oturdum <strong>bir</strong> tepeye güneþin<br />
doðuþunu izledim. Hiç de korkutucu <strong>bir</strong> yaný<br />
yoktu. Hatta sevecen görünüyordu. Dün öðlen<br />
üzeri takýndýðý saldýrganlýðýný atmýþtý. Kan portakalý<br />
gibi orada asýlý kalmýþtý. Birden susadýðýmý<br />
hissettim. Yöreme bakýndým. Bir þey bulamadým.<br />
Bir çeþme, koyak bulsam da su içmeyecektim.<br />
Çünkü güneþ <strong>bir</strong>azdan saldýrmaya<br />
baþlayacak su içme gereksinimim artacak.<br />
Daha yolun baþýnda geri dönme isteðiyle karþý<br />
karþýya kalmak istemiyordum. Ben aranýrken<br />
güneþin o kýzýl sevimliliði bitti. Saldýrgan <strong>bir</strong><br />
parlaklýða büründü. Sýrtýmý ona döndüm. Çantamý<br />
onunla aramýza koydum, yoluma saldýrdým<br />
yeniden.<br />
Nerede yazýyordu ve ilk kim bulacaktý acaba.<br />
Ýlk kahraman kimdi? Ne yapmýþtý? Ateþi bulan<br />
mýydý? Ýlk yýrtýcý hayvaný öldüren miydi? Ýlk resim<br />
yapan mý? Ýlk þiir okuyan mý? Ýlk örtünmeyi<br />
beceren miydi? Bir yerde tutunamadý düþüncelerim.<br />
Hiç <strong>bir</strong>ini seçemedim. Ýlk çað kahramanlarý<br />
hep olmazlarla savaþmýþlar, olaðanüstü<br />
güç yüklenmiþ kahramanlardý. Okuduklarým<br />
beni koþullandýrýyor, düþüncemi özgürleþtiremiyordum.<br />
Bundan ki hep destanlardaki kahramanlara<br />
takýlýp kalýyordum. Masal<br />
kahramanlarý da ayný durumdaydýlar. Yine de<br />
gelecek yüzyýllarýn bilgisiyle donanmamýþ<br />
olduðuma üzüldüm. Ne güzel olacaktý o<br />
zamanlar. Ýnsanlar dilediði düþünceyi ortaya<br />
koyacaklar, dilediklerini yaþayacaklardý. Belki<br />
yýldýzlar arasý serüvenler baþlayacak, belki gökteki<br />
sesler toplanacak, yaþanmýþ görüntüler<br />
saptanacaktý. Ýnsan soyunun çektiði acýlar<br />
gözler önene serilecekti <strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er. Bilinmezlik<br />
kalmayacak, her þey bulunacak, üzüntü, acý,<br />
keder, açlýk silinecek dillerden. Sevinç çaðý<br />
baþlayacak. Ýnsanlar mutluluklarýna mutluluk<br />
ekleme savaþýný yaþayacaklar. Sevda gözleri<br />
kuþatacak. Kim bilir yeni dünyalara mutluluk<br />
taþýnacak, sevda aþýlanacak…<br />
ACIYI BAL EYLEDIK<br />
„Pir Sultan ölür dirilir“<br />
bak ºu bebelerin güzelligine<br />
kaºdestan<br />
gözü destan<br />
elleri kan içinde<br />
kör olasýn demiyorum<br />
kör olma da gör beni<br />
damda <strong>bir</strong>likte yatmýþz<br />
öküzü hoþça tutmusuz<br />
koyun degil su daglarda<br />
san kendimizi gütmüþüz<br />
hor baktýk mý karýncaya<br />
kýrdýk mý kanadýný serçenin<br />
vurduk karacanýn yavrulusunu<br />
ya nasýl kýyarýz insana<br />
sen olmazsan öldürmek ne<br />
çürümek ne zindanlarda<br />
özlem ne ayrýlýk ne<br />
yokluk ne yoksulluk ne<br />
ilenmek ne dilenmek ne<br />
ilenmek ne dilenmek ne<br />
iþsiz güçsüz dolanmak ne<br />
gün gün ile barýþmalý<br />
kardeþkardeþduruþmalý<br />
koklaþmalý söyleþmeli<br />
korka korka yaþamak ne<br />
KÝTABIN ADI : UMUDA YOLCULUK<br />
YAZARI : DANIELLE STEEL<br />
ORJÝNAL ADI : JOURNEY<br />
ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER<br />
TÜRÜ : MACERA-ROMAN<br />
Güzel <strong>bir</strong> kadýn olan<br />
Madelaine Hunter zeki,<br />
baþarýlý ve çevresindeki herkesin<br />
sevdiði <strong>bir</strong> haber spikeridir.<br />
Baþarmak ve yükselmek için çok<br />
çalýþmýþtýr. Maddy’e göre bulunduðu<br />
noktaya gelebilmesinde en<br />
büyük etken kocasýdýr. Çünkü,<br />
mutlu ve sevgi dolu <strong>bir</strong> hayat<br />
yaþadýðýný düþünmektedir. Ne var ki sevgi dolu<br />
olduðunu düþündüðü evliliði ve kusursuz<br />
bulduðu kocasý aslýnda yedi yýldýr fark edemediði<br />
<strong>bir</strong> yalanlar dünyasýndan ibarettir. Maddy<br />
Bildiðim destanlar, masallarýn çaðrýþýmý<br />
bitince romanlara daldým. Onlar daha <strong>bir</strong> ete<br />
kemiðe bürünmüþ yaratýklardý. Bana daha<br />
yakýndýlar. Daha tanýdýk <strong>bir</strong> dünyaydý bunlarýn<br />
içinde anlatýlan dünya. Tabii insanýn içine yolculuk<br />
en büyük serüvendi. Bu tür kahramanlarý<br />
daha çok seviyordum. Oradaki anahtarlardan<br />
<strong>bir</strong>inin benim kapýma da uymasý beni sevindiriyordu.<br />
Karanlýk <strong>bir</strong> kapýnýn açýlýp oradan <strong>bir</strong><br />
aydýnlýðýn yansýmasý ne güzel <strong>bir</strong> sevinçti.<br />
Don Kiþot’u, Þvayk’ý ve Murtaza’yý böyle <strong>bir</strong><br />
yaz günü okuduðumu çok iyi biliyorum. Bu<br />
sevimli deliler, onlar mýydý, somut halleriyle,<br />
kiþilikleriyle; yoksa biz miydik. Ben hepsinden<br />
yüzlerce parça buluyordum kendime ait.<br />
Madam Bovary’i, Anna Karanina’yý, Daþa’yý<br />
Cemile’yi de <strong>bir</strong> aðustos ayýnda okumuþtum.<br />
Onlardan da kendimde yüzlerce parça buldum.<br />
Onlarla da bütünleþtim. Onlarýn da <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine<br />
benzeyen yanlarý vardý. Coðrafyalarý deðiþik<br />
olsa da ayný biyolojinin unsuruydular. Ben de<br />
onlardan <strong>bir</strong>iydim.<br />
Yüzlerce roman okudum. O yazarlar<br />
nereden biliyorlardý benim onlarýn kahramanlarýndan<br />
<strong>bir</strong>i olduðumu ya da onlarýn kahramanlarýnýn<br />
<strong>bir</strong> parçalarýnýn bana ait olduðunu.<br />
Bu ortak noktayý bulunca da sevincim arttý. Ýnsanlarýn<br />
özellikle de kahramanlarýn kardeþiydim,<br />
onlar gibi yaþamalýydým.<br />
Raskolnikof da Gregory Samsa da benim<br />
parçamdý. Ama ben daha çok doða üstü<br />
kahramanlara öykünüyordum. Destanlarýn ve<br />
masallarýn beni çekmesi belki de bu yüzdendi.<br />
Ben yürüyüþe çýkmýþsam <strong>bir</strong> solukta<br />
Ankara’yý Ýstanbul’u aþmalýydým. Sinop’tan<br />
dalmýþsam Kýrým’dan çýkmalýydým. Bir kaç<br />
solukta Atlas Okyanusu’nun kýyýlarýna ulaþmalý<br />
sýcaktan sýkýlmýþsam dönüp <strong>bir</strong> solukta Alp’leri<br />
týrmanmalýydým.<br />
En çok da çöl dinginliðini ve korkutucu sessizliðini<br />
ve deryanýn çýldýrtýcý rengini ve sesini<br />
duymaya çalýþmalýydým.<br />
Bunlar niçin zordu bilmiyorum. Yemek ve<br />
su gereksinimini kahramanlar yaþamamalýydý.<br />
Uyku onlarýn gözlerine takýlmamalýydý. Bunlardan<br />
delicesine tedirgin oluyordum. Bedenimin<br />
sýradn <strong>bir</strong> biçimde örgütlenmiþ olmasýna da<br />
içerliyordum. Beni ýþýk þeffaflýðýnda ve gücünde<br />
donatmalýydýlar. Düþünceden hýzlý akmalýydým<br />
kýyý bucaða. Evrenin geniþ karnýný <strong>bir</strong> kaç saniyede<br />
dolaþmalýydým. Sonra bana milyonlarca yýl<br />
ömür verilmeliydi ve bu galaksinin, diðer galaksilerin<br />
evrenin tüm zamanlarýný yaþamalýydým.<br />
Yoksa ne anlamý vardý dar <strong>bir</strong> gel gitin içinde<br />
dönenip durmanýn. Bu sýkýþtýrýlmýþlýk da derecesiz<br />
aðýrýma gidiyordu.<br />
Gölgem kýsalana dek yürüdüm.<br />
Gözüme kestirdiðim <strong>bir</strong> tepeyi aþtým. Tabi<br />
hile yaptým. Bozkýrda nerede yaþam olduðunu<br />
çok iyi biliyordum. Orta Anadolu’yu, tüm<br />
Anadolu’yu hata Orta Batý’yý Avrupa’yý da biliyordum.<br />
Yolumu kestirmem hep olanaklýydý.<br />
Yeþilliðin kývrýlarak aktýðý <strong>bir</strong> tepede <strong>bir</strong> ahlat<br />
aðacýnýn dibine yerleþtim. Karþýda baðlar<br />
bahçeler vardý. Ýnsan göremiyordum ama<br />
onlara yakýndým.<br />
Gölgeler uzayana dek uyumalýydým. Gecelerdir<br />
uyumuyordum.<br />
Aðacýn çevresini düzelttim. Terlemiþtim.<br />
Gömleðimi çýkardým. Güneþe serdim. Biliyordum<br />
buralarda çýplak uyunmaz. Çantamdan<br />
<strong>bir</strong> baþka gömlek çýkardým ve giyindim.<br />
Postallarýmý da çýkardým. Çoraplarýmý güneþe<br />
serdim. Çantamý yastýk yapýp uyudum.<br />
kahrolasýn demiyorum<br />
kahrolma da<br />
gör beni<br />
kanadýk toprak olduk<br />
çekildik bayrak olduk<br />
döküldük yaprak olduk<br />
geldik bugüne<br />
ekmegi bol eyledik<br />
acýyý bal eyledik<br />
sýratý yol eyledik<br />
geldik bugüne<br />
ekilir ekin geliriz<br />
ezilir un geliriz<br />
<strong>bir</strong> gider bin geliriz<br />
beni vurmak kurtuluºmu<br />
kör olasýn demiyorum<br />
kör olma da<br />
gör beni<br />
Hasan Hüseyin Korkmazgil<br />
çok geç görebildiði bu sanal<br />
dünyanýn <strong>bir</strong> parçasý olduðu için<br />
kendini aldatýlmýþ hisseder ve<br />
tüm bu çeliþkiler onu geçmiþin derinliklerine<br />
uzanan <strong>bir</strong> kendi kendiyle<br />
hesaplaþmaya zorlar.<br />
YAZAR HAKKINDA : „Sevgi Bildirisi“,<br />
„Tutku Yýllarý“, „Yaz Bitmesin“,<br />
„Özel Dokunuþlar“, „Soylu ve Onurlu“<br />
gibi 40‘ýn üzerinde unutulmaz esere<br />
imzasýný atan Danielle Steel, özellikle<br />
kadýn okurlarýn beðenisini kazanmýþ<br />
<strong>bir</strong> yazardýr. Eserleri bütün dünyada<br />
370 milyondan fazla satmýþ ve her<br />
kitabý çeþitli ülkelerde en çok satan<br />
kitaplar listesine girmiþtir. Steel, ailesiyle <strong>bir</strong>likte<br />
sakin <strong>bir</strong> yaþam sürmekte ve zamanýnýn büyük<br />
<strong>bir</strong> bölümünü yazmaya ayýrmaktadýr.<br />
K Ý T A P<br />
ERKEKLER MARSTAN, KADINLAR<br />
VENÜSTEN, ÇOCUKLAR CENNETTEN<br />
ORÝJÝNAL ADI : MEN ARE<br />
FROM MARS, WOMEN ARE<br />
FROM VENUS, CHILDREN ARE<br />
FROM HEAVEN<br />
YAZARI : JOHN GRAY<br />
TÜRÜ : AÝLE ve YAÞAM<br />
ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER<br />
Toplumun en küçük<br />
yapý taþý dediðimiz aile<br />
kurumunun ayrýlmaz parçasý<br />
olan çocuklarýmýzla iliþkilerimizde<br />
istesek de istemesek<br />
de pek çok sorun yaþýyoruz.<br />
Venüs’lü ve Mars’lý annebabalar<br />
olarak çocuklarýmýzý<br />
yetiþtirirken yaþadýðýmýz<br />
sorunlarýn neler olduðu ve<br />
bunlara nasýl çözüm bulacaðýmýz<br />
konusunda John<br />
Gray pek çok yeni öneri<br />
sunuyor. „Çocuklar Cennetten“<br />
adlý yapýtýnda John Gray<br />
diyor ki; Çocuklarýnýzýn kendilerine<br />
özgü içsel potansiyelini<br />
geliþtirebilmeleri için onlara<br />
hoþgörülü davranýn. Çocuklarýnýzýn<br />
hata yapmasýna<br />
izin verin ki, hatalarýndan<br />
Ardýmdan yazdýðým þiirlerle<br />
geçti zaman<br />
Ardýmdan yazdýðým þiirlerle geçti zaman<br />
Ben yoktum<br />
Sen yanýmda yoktun<br />
Filmin þeridi koptu<br />
Ýkinci mevkideki yolculuk bitti<br />
Mavinin denizi<br />
Denizin mavisi<br />
Kanýn kýrmýzýsý<br />
Kýrmýzýnýn kan tadýndaki ilahisi<br />
Sadece ahriman döllerini doðurdu,<br />
sefasý<br />
Yokluk tadýnda koynuma girdiðinde,<br />
öptüðünde<br />
Mitoloji<br />
Gelene (Kalainai) krallýðýnda Marsyas<br />
isimli <strong>bir</strong> genç pýnarýn (SUCIKAN)<br />
etrafýnda dolaþýrken <strong>bir</strong> flüt bulur. Günlerce<br />
uðraþarak flütü çalmayý öðrenir.Aslýnda bu<br />
flüt tanrýca Athena’ nýndýr. Athena flüt çalarken<br />
yüzünün çirkinleþtiðini<br />
sudaki<br />
yansýmalardan<br />
görerek, flütü<br />
buraya fýrlatýp<br />
atmýþtýr. Marsyas<br />
o kadar güzel çalmayý<br />
öðrenmiþtir<br />
ki herkes onu dinlerken<br />
kendinden<br />
geçmektedir. Ünü<br />
kýsa surede tüm<br />
çevreye yayýlmýþ<br />
ve herkes onu<br />
dinlemek için akýn<br />
akin Gelene’ye<br />
g e l m e k t e d i r .<br />
Derken þöhreti<br />
Ayakkabýlarýmý istiyorum<br />
Bayramlar,<br />
Çocuklarýn göz bebeklerine<br />
baktýðým günler...<br />
Hep çocukluðumda kalan <strong>bir</strong><br />
ýþýðý arar dururum.<br />
Ayaklarýna bakarým çocuklarýn,<br />
bayramlarda çocuklarýn<br />
ayakkabýlarý yeni olur çünkü<br />
Hani son akþam baþucuna<br />
alýnýp yatýlan ayakkabýlarý hangi<br />
çocuðun ayaðýnda görebilirim<br />
umuduyla ayaklarýna bakarým<br />
çocuklarýn önce, sonra da gözlerine...<br />
Öyle üç otuzunda <strong>bir</strong> adam<br />
falan deðilim.<br />
Anneannemi en son 18<br />
yaþýnda <strong>bir</strong> delikanlý iken 1978<br />
yýlýnda gördüm.<br />
Her türlü gýda maddesi için<br />
uzun kuyruklarýn olduðu yýllardan<br />
<strong>bir</strong>iydi.<br />
78 yaþýnda, hafýzasý yerinde,<br />
her þeyi dün gibi hatýrlayan <strong>bir</strong><br />
Karadeniz kadýnýydý.<br />
Her bayram olduðu gibi, o<br />
bayramda, o meþhur sözünü<br />
söyledi kendi kendine.<br />
“Ýyi güne kalmadýk! Kimbilir<br />
kaç ananýn bu bayram da elleri<br />
koynundadýr.. Geçen bayram,<br />
—kim öle kim kala- dediydim<br />
ders alarak, baþarýya<br />
ulaþabilsinler. Çocuklarýnýz<br />
olumsuz duygularýný dýþa<br />
vurarak, duygularýný yönetmeyi<br />
ve duygularýnýn farkýna<br />
varmayý öðrenirler. Çocuklarýnýzýn<br />
isteklerini hoþgörüyle<br />
karþýlayýn. Onlarý<br />
dayak ve korkuyla sindirmeyin.<br />
MIDAS’IN KULAKLARI<br />
tanrý Apollon’un kulaðýna gider. Apollon’da<br />
Marsyas gibi müziðe düþkündür ve Lir<br />
çalmakta çok ustadýr.Kimse onunla yarýþmaya<br />
cesaret edemez. Tanrý Apollon ,<br />
Marsyas’in müzikteki þöhretini kýskanmaya<br />
baþlamýþ ve onu herkesin önünde<br />
yarýþmaya davet etmiþtir. Yenen<br />
yenilene istediði cezayý verebileceðini<br />
belirtmiþtir. Yarýþma yeþil<br />
cayýrlarla süslü TMOLOS daðý eteklerinde<br />
yapýlýr. Üç kiþilik jüri heyetine<br />
kral Midas baþkanlýk eder.<br />
Apollon lir’iyle tanrýsal ezgiler<br />
çalarken sanat ve su perileri olan<br />
muz’ler ona koro halinde eslik<br />
ederler.Marsyas flüt çalmaya<br />
baþlayýnca tanrý Apollon’dan aþaðý<br />
kalmamýþ çok güzel ezgiler<br />
çalmýþtýr. Halk Marsyas’ý çýlgýnlar<br />
gibi alkýþlayýp, tempo tutmuþtur.Jüri<br />
kararýný açýkladýðýnda Kral MIDAS<br />
adil davranarak oyunu Marsyas’a<br />
vermiþ, Fakat Marsyas yarýþmayý<br />
de hepiniz gözümün içine bakmýþtýnýz!”<br />
dedi.<br />
Bu yýl da ölmedim dercesine...<br />
O bayramdan sonra anneannemle<br />
görüþemedik <strong>bir</strong> daha..<br />
Hep kendi çocukluðunda<br />
geçen bayramlara özlem<br />
duyardý, benim þu anda duyduðum<br />
gibi.<br />
Her þeye raðmen 1970’li<br />
yýllarla mukayese edildiðinde<br />
anneannemin çocukluk yýllarý<br />
daha yoksulluk içinde geçmiþ<br />
olmasý gerekirdi, anlattýðýna göre<br />
öyleydi de zaten.<br />
-Bu kadýn bu yaþta neden ve<br />
neye özlem duyar ki- der, <strong>bir</strong><br />
türlü anlamazdým.<br />
O’nun özlem duyduðu þeyin<br />
aslýnda akýp giden zamana<br />
olduðunu yaþým kemale erdikçe<br />
anlýyorum. Su gibi, rüzgar gibi<br />
elimizden, ömrümüzden akýp<br />
gidenlere...<br />
Baþucumda sabahladýðým<br />
ayakkabýlarýn sýrrýný þimdi-þimdi<br />
çözebiliyorum.<br />
O ayakkabýlar nitelik olarak<br />
ayaða giyilen <strong>bir</strong> nesneydi belki<br />
ama ayakkabýlarda ertesi gün<br />
toplayacaðým ve tadý bile o gün-<br />
Yazar hakkýnda:<br />
Felsefe doktoru<br />
olan John Gray<br />
on adet kitap<br />
yazmýþtýr. „Erkekler<br />
Mars’tan Kadýnlar<br />
Venüs’ten“ adlý<br />
eseri bütün<br />
dünyada on<br />
milyondan fazla<br />
satmýþtýr. Ýletiþim ve<br />
iliþkiler dalýnda<br />
dünya çapýnda<br />
haklý <strong>bir</strong> üne<br />
sahiptir. Yirmi altý<br />
yýldýr büyük kentlerde<br />
„Ýliþkilerinizde<br />
Ýstediðinizi Elde<br />
Etmek“ konusunda<br />
seminerler düzenlemektedir.Uluslararasý<br />
Evlilik ve Aile<br />
Danýþmanlýðý Derneði’nin<br />
saygýn <strong>bir</strong> üyesidir. Ayrýca<br />
Amerikan Psikoterapistleri<br />
Psiko Tanýmlar Derneði Yönetim<br />
Kurulu üyesidir. Karýsý<br />
Bonnie ve üç çocuðuyla<br />
<strong>bir</strong>likte Kuzey California’da<br />
yaþamaktadýr.<br />
duduklarý kurumuþ <strong>bir</strong> yosmanýn gözlerinde<br />
yaþamak bitti<br />
kendini kandýrma zamanlarýndaki futursuz<br />
týraþ <strong>geride</strong> kaldý<br />
saç sakal bayram zamanýndadýr<br />
toprak saklar gizimi<br />
....<br />
bilir gelmiyeceðini<br />
boþuna aþk þarkýlarý öðrenirim<br />
tanrýcalar hep kandýrmak için vardýrlar<br />
seni onun için bu günde kurban olarak<br />
aldýlar<br />
güle güle<br />
bilmediðim o yere git...<br />
me.<br />
Benden kimseye selam söyleme<br />
Þükrü Yýldýz/ 15.10.1999<br />
lere has þekerler vardý.<br />
Komþumuz Gönül<br />
yenge’nin verdiði mendilin<br />
yumuþaklýðý,Yusuf abi’nin<br />
avucuma sýkýþtýrdýðý kaðýt<br />
beþlira’nýn rengi, babamýn alýn<br />
terinin kokusu, baðcýklarý sanki<br />
aðabeyimin ilkokuldan sonra<br />
torna atelyelerinde alet tutan<br />
küçük parmaklarý gibiydi o ayakkabýlarýn.<br />
Ben o yüzden severmiþim<br />
demek ki ayakkabýlarýmý.<br />
Hepsiyle <strong>bir</strong>den yatarmýþým<br />
bayram akþamýndan sabaha<br />
kadar tüm sevdiklerimle koyun<br />
koyuna.<br />
O zamanlar bayramlar kýþ<br />
aylarýna denk gelirdi. Sokaklar<br />
çamurlarla kaplýydý. Bastýðýmýz<br />
yerlerde izleri kalýrdý ayakkabýlarýn.<br />
Býrakýlan her iz <strong>bir</strong><br />
arkadaþýmýn yüzüymüþ meðers<br />
ve her<strong>bir</strong>inde adýlarý kalýrmýþ;<br />
çamurlu sokaklarda cývýl cývýl ve<br />
sýmsýcak..<br />
Çocuktuk,<br />
“Kurtlar kuþlar bile bu gün<br />
oruç” derdi anneannem.<br />
Biz de arife günü oruç tutuyorduk.<br />
Kurtlar kuþlar kadar olamýyor<br />
muyduk.<br />
Çocuktuk.<br />
Ertesi gün bayramdý çünkü;<br />
çok çok heyecanlý, tarifi mümkün<br />
olmayan, tarifi bayramlarla<br />
Eflatun<br />
Eflatun <strong>bir</strong> rüzgar esti yüzüme<br />
Azrail gülümseyerek geçti önüme<br />
Bir sonbahar akþamý idi<br />
Aþký ateþe verdiðimde<br />
Yüreðime resmini çizdim<br />
Kulaklarýma sessini<br />
Beynimin maphusluðunda<br />
Çýlgýnlýða demir attým<br />
artýk ölebilirim...<br />
Þükrü Yýldýz<br />
Ateþi Yakar Güneþim<br />
Ateþi yakar Güneþim<br />
Yýldýzlarý Avuçlarým<br />
Doðmadan bin yýllýk yaþým<br />
Ýnsanlýðý Amaçlarým<br />
Dolu aktým,boþa doldum<br />
Denizlere buhar oldum<br />
Güze kýþa bahar oldum<br />
Düze çýkar Yamaçlarým<br />
ÞahTurna þakýr dalýnda<br />
Rengim var gülün alýnda<br />
Mazlum insanlýk yolunda<br />
Çekildi tel tel saçlarým!...<br />
Söz ve Müzik: Ozan ÞahTurna<br />
KURBAN BAYRAMI<br />
Her <strong>bir</strong> yavru <strong>bir</strong> köþede sýzlar<br />
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />
Parça parça bölünmüþtür kuzular<br />
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />
Hepside <strong>bir</strong> yerinde yaralý<br />
Çok yýl oldu felek bize vurdu<br />
Mutsuz olmuþlardýr bahtý karalý<br />
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />
Herkes kaderine boyun eðiyor<br />
Güneþ vurmuþ karlar gibi eriyor<br />
Kim bizlere <strong>bir</strong> teselli veriyor<br />
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />
Ana harabe baba viraneye dönmüþ<br />
Yýkýlmýþ yuvasý ocaðý sönmüþ<br />
Sanki yuvamýza baykuþlar konmuþ<br />
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />
FERYADIYAM derki derindir yaram<br />
Kesilmiþtir umudum kalmamýþ çarem<br />
Yaþantý olmuþtur bizlere haram<br />
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />
kaybetmiþtir.Tanrý Apollon MIDAS’ýn<br />
oyunu Marsyas’a verdiðini görünce<br />
çýlgýna dönmüþ ve Marsyas’ýn derisini<br />
yüzdürerek su kaynaðýndaki<br />
maðaraya asýlmasýný emretmiþtir.<br />
Tanrý Apollon Kral Midas’a dönerek „Sen<br />
benim Lirimin sesini dinlemekten acizsin.<br />
Duymayan o kulaklarýný eþek kulaklarý gibi<br />
yapayýmda gör „ demiþtir. Bir süre sonra Kral<br />
Midas’ýn kulaklarý eþek kulaklarý gibi olur.<br />
Bundan utanan kral baþýna özel <strong>bir</strong> þapka<br />
yaptýrýr.Bu sýrrýný sadece berberine söyler.<br />
Onu da ölümle tehdit ederek kimseye söylememesini<br />
saðlar.Berber uzun süre bu sýrrý<br />
saklamýþ ama dayanamamýþtýr. Bir gün su<br />
kenarýna giderek düþünmüþ, baðýrmak istediði<br />
halde korkusundan <strong>bir</strong> duyan olur diye<br />
baðýramamýþtýr.Suyun kenarýna <strong>bir</strong> çukur<br />
acar çukura eðilir „ Kral Midas’ýn kulaðý eþek<br />
kulaðý gibi“ der ve çukuru kapatýr.Böylece<br />
berber <strong>bir</strong>az olsun rahatlamýþtýr. Aradan uzun<br />
zaman geçer,çukurun üstünde kamýþlar biter.<br />
Rüzgarlar estikçe onlardan fýsýltýlar gelmeye<br />
baþlar.“KRAL MIDAS’IN KULAKLARI ESEK KULA-<br />
KLARI GIBI“diye etrafa yayýlýr. Böylece bu sýrrý<br />
bütün halk öðrenir.<br />
özdeþ, heyecanýmýz ölçüsünde<br />
mutluyduk.<br />
Kuþ oluyorduk hepimiz, evet<br />
<strong>bir</strong>er kuþ, kuþlarla <strong>bir</strong>likte; hatta<br />
onlardan daha þen, daha þakrak<br />
uçuyorduk..<br />
Þimdi gözlerine bakýyorum<br />
çocukalarýn.<br />
Iþýðý arýyorum çocukluðumda<br />
kalan...<br />
Hayatýmýn 30 yýl öncesini<br />
aydýnlatacak ýþýk, çocuklarýn gözlerinde<br />
biliyorumda acaba hangisinde?<br />
Yoksa hepsinde <strong>bir</strong> den<br />
de gözlerim kamaþýyor, göremiyor<br />
muyum...<br />
Ve ayakakabýlarýna bakýyorum<br />
çocuklarýn her bayram<br />
sabahý...<br />
Babamýn alýnteri kokusu,<br />
aðabeyimin parmaklarý, arkadaþlarýmýn<br />
ayak izleri,<br />
mendilin yumuþaklýðý,<br />
beþlira’nýn rengi, ablamýn sevgisi,<br />
annemin nasihatý- öpücüðü<br />
hangi ayakkabýnýn içinde gizli<br />
acaba.<br />
Nice nice bayramlara dostlar,<br />
mutlulukla saðlýcakla, huzurla...<br />
Mübarek olsun; önce çocuklara<br />
ve ayakkabýlarýný arayanlara.<br />
Yavuz Nufel/ ROTTERDAM
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de ROPÖRTAJ<br />
13<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Haldun AÇIKSÖZLÜ „En önemli zenginliðimiz ezilenlerin<br />
estetiðini yaratma sürecinde tam on<strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býrakmýþ<br />
olmamýz“<br />
SEVGÝLÝ DEM DOSTLARI<br />
Her ay yeter ki kararmasýn köþesinde<br />
sizlere kendi yürek atýþlarýmla seslenmeye<br />
çalýþýrken bundan böyle yine belirli<br />
aralýklarla sanatýn her alanýnda üretimleriyle<br />
geniþ kitle yýðýnlarýnýn yanýnda yaný<br />
baþýnda olma çabasýný taþýyan dostlarýmýzý<br />
sizlerle buluþturmaya baþlýyoruz.<br />
Ýlk konuðumuz, Türkiye emekçilerinin<br />
yakýndan tanýdýðý tiyatro CANÞENLÝÐÝ<br />
OYUNCULAR’ ý ve kurucularýndan 14 yýldýr<br />
profesyonel olarak tiyatro yapan, alaylý<br />
tiyatroculuðunun yanýnda Dil Tarih ve<br />
Coðrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü<br />
mezunu sevgili Haldun AÇIKSÖZLÜ.<br />
Olgun Þensoy<br />
Sayýn AÇIKSÖZLÜ neden tiyatro,<br />
neden Canþenliði ?<br />
Bir çok tiyatronun kuruculuðunu<br />
yaptým ancak kurucusu olduðum<br />
Canþenliði kendi tiyatro serüvenimin de<br />
<strong>bir</strong>e<strong>bir</strong> karþýlýðý oldu.<br />
Tiyatro çünkü diyalektik, tez-antitez ve<br />
sentez. Tez oyundur, antitez seyirci ve bu<br />
ikilinin buluþtuðu an sentez olur. Ve bu<br />
böylece sürer gider. Tiyatro, çünkü insan<br />
var. Ýnsanýn en ilkel yanýyla var olduðunu<br />
görürüz. Ýnsan apaçýk ortadadýr, bu<br />
<strong>bir</strong>eyin cesaretidir. Toplumun karþýsýna<br />
geçen <strong>bir</strong>ey, Deniz gibi, Che gibi...<br />
Kollektivizm var çünkü <strong>bir</strong>likte üretim<br />
var. Paylaþým var, tiyatro sanatý ancak<br />
seyirciyle buluþtuðu anda oluþan <strong>bir</strong><br />
sanattýr. Canþenliði çünkü kapitalist<br />
sistem ‘can’ý öldürür, yabancýlaþtýrýr,<br />
emeðini beynini ve içini soðurur. Can<br />
ölü topraðýný ancak þenlikle aþabilir. Bu<br />
nedenle Can’ýn þenliðine merhaba.<br />
Can’ýn þenlenme süreci hangi tarihte<br />
ve nasýl baþladý?<br />
1991 ocak ayýnda altý arkadaþ olarak<br />
kurduðumuz topluluðumuza içerden ve<br />
dýþardan <strong>bir</strong>çok dostumuz katkýda<br />
bulundu. Canþenliði sadece içinde<br />
çalýþan, oyunlarda yer alan insanlarýn<br />
tiyatrosu deðildir. Ezilenlerden yana,<br />
emeðin dünyasýný kurma mücadelesi<br />
veren her insanýn topluluðumuza katkýsý<br />
vardý.<br />
Can’ýn þenlenme sürecinde ilk turneyi<br />
ne zaman ve nereye gerçekleþtirdiniz?<br />
Ýlk turnemizi 1991 yýlýnýn Nisan ayýnda<br />
Denizli-Sarayköy ilçesine yapmýþtýk.<br />
“Herþey Dilince Güldü” adlý çocuk oyunu<br />
ve doðaçlamayla hazýrladýðýmýz “Sarayköy”<br />
adlý sokak oyunumuzla gittik. Çocuk<br />
oyunumuzda ki coþku ve meydanda<br />
oynadýðýmýz sokak oyunu çiseleyen<br />
yaðmura raðmen bin kiþinin kendi<br />
hikayelerini merakla izlemeleri unutulmaz<br />
güzel <strong>bir</strong> andýr.<br />
Ülkemizde ve dünyamýzda haklý<br />
eylemliklerin yanýnda yaný baþýnda olan<br />
Canþenliði Oyuncularý bugüne dek ne<br />
tür zorluklarla karþý karþýya kaldý?<br />
Dünyada olduðu gibi ülkemizde de<br />
“Resmi” görüþlerin dýþýna çýktýðýnýz da<br />
hep ayný karþýlýðý alýyorsunuz. Mahkemeler<br />
yasaklamalar, baskýlarla karþýlaþýyorsunuz.<br />
Bizlerde bu anlamda <strong>bir</strong> çok<br />
mahkeme ve cezaevi uygulamalarýna<br />
maruz kaldýk. Fakat bu bizi üzmemiþtir.<br />
Çünkü sermayadarlarýn düzeninde<br />
emekten ve ezilenlerden yana olup da<br />
mülkün temeli olan adaletin çarklarýndan<br />
geçmemesi mümkün deðildir. Bu yargýlamalar,<br />
telefon dinlemeleri bizim için turnusol<br />
kaðýdýdýr.<br />
Karikatür<br />
1-2 yýlda tiyatrocu kesilenlerin lüks<br />
içinde yaþadýðýmýz ülkemizde Canþenliði<br />
oyuncularýnýn zenginliði nedir ?<br />
Bizim zenginliðimiz Anadolu’yu karýþ<br />
karýþ dolaþmýþ olmak, gezdiðimiz yerlerde<br />
insanlarýmýzýn sorunlarýný tiyatroya<br />
aktarmýþ olmaktýr. Gerek Avrupa da yaptýðýmýz<br />
turnelerde gerekse Anadolu da<br />
olduðu gibi Canþenliði insanlarýný yaratmýþýzdýr.<br />
O insanlar bizim zenginliðimizdir.<br />
Bu zamana kadar Canþenliði<br />
eðitiminden geçen 1000’ e yakýn genç,<br />
yetiþkin bizim zenginlimizdir. Tabi en<br />
önemli zenginliðimiz ezilenlerin estetiðini<br />
yaratma sürecinde tam on<strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong><br />
býrakmýþ olmamýzdýr.<br />
Sanatýn yozlaþtýrýp, <strong>bir</strong> gecede<br />
sanatçýlarýn çoðaldýðý ülkemizdeki dramatik<br />
görüntülere neler söyleyeceksiniz<br />
?<br />
Su gider kum kalýr. Materyalist tarih<br />
bilinci içinde insanlýk tarihinin <strong>bir</strong> taþý olabilmek<br />
daha önemlidir.<br />
Yukarýda söylediðim gibi her zaman<br />
emeðin yanýnda tavýr koymuþ, Canþenliði<br />
oyuncularý mahkeme kapýlarýndan<br />
da eksik olmadýnýz neden ?<br />
Can Baba’ nýn söylediði gibi “ hayatýn<br />
baþýna asýldýk “ da ondan galiba. Çünkü<br />
sistemin hakimlerini çok rahatsýz eden<br />
þey aykýrý olmak. Hele bu aykýrýlýk sosyalist<br />
kimliðimizden geliyorsa hiç<strong>bir</strong> tahammülleri<br />
yok.<br />
Her tiyatroya emek verenler gibi<br />
Canþenliði oyuncularýnda turnelerde<br />
unutmadýðý ilginç anýlarýnýz var mý?<br />
Varsa bizimle paylaþýr mýsýnýz?<br />
Bir çok aný var, ama ilginç bulduðum<br />
<strong>bir</strong> tanesini anlatayým. Avrupa’nýn <strong>bir</strong><br />
çok kentinde de oynadýðýmýz “ Hür-Habil<br />
ile Kabil’ in Öyküsü “ adlý oyunumuzu<br />
Muðla’nýn Ortaca ilçesinin Fevziye adlý<br />
<strong>bir</strong> tahtacý köyünde duyurumuzu yapmýþ<br />
ve çim olan Futbol sahasýna insanlarý<br />
toplamýþtýk. Oyunumuz ilk kardeþ kanýn<br />
dökülmesinden, “ Kerbela Olayý’na” ,<br />
oradan da günümüze uzanan savaþ<br />
karþýtý <strong>bir</strong> oyundu. Habil çobandýr, Kabil<br />
ise çiftçi, Kabil kardeþini kuraklýða karþý<br />
bolluk bereket ve iktidar için kendi<br />
topraðýnda boynunu keserek öldürür ve<br />
sonra gök gürler. Oyunda ki gök gürleme<br />
sahnesi ayný anda gerçeðe dönüþerek<br />
gökler gürlemeye þimþekler çakmaya<br />
baþladý. Oyunda biz ne dediysek doða da<br />
karþýlýðýný almaya baþladýk. Tabi ki güzel<br />
tesadüf... Temmuz ayýnda hiç yaðmur<br />
yaðmayan bölgede yaðmur bardaktan<br />
boþanýrcasýna yaðarken, insanlarýn oturmak<br />
için yanýnda getirdikleri sandalyeleri<br />
þemsiye gibi kullanarak, “devam, devam<br />
“ haykýrýþlarý arasýnda bizi yalnýz býrakmamalarý<br />
olayý daha da ilginç kýlýyordu.<br />
Bu ilginçlik hep <strong>bir</strong> aðýzdan “ kardeþliðin<br />
kazaný aþureyi kaynatana kadar savaþa<br />
hayýr” haykýrýþlarýyla devam etmiþti. O<br />
kadar sevilmiþtik ki, iki gün sonra ayný<br />
köy meydanýnda farklý <strong>bir</strong> oyunla kalabalýk<br />
köy halkýyla yeniden buluþtuk.<br />
Canþenliði oyunculara YÖK ‘e F<br />
tipine karþý dururken, yeni insan sokaklardan<br />
çýkacak þiarýyla sokak tiyatrosunu<br />
gecekondulara taþýdý. Bunda etkili<br />
olabildiniz mi ?<br />
Topluluðumuz tiyatronun her yerde<br />
olabileceðini ve sadece elit <strong>bir</strong> tabakanýn<br />
tatmin aracý olmayýp ezilenlerin<br />
ve üretenlerin, sorup sorgulayýp yeni <strong>bir</strong><br />
dünya yürüyüþlerinde onlarla yan yana<br />
omuz omuza olabileceðini göstermiþtir.<br />
Bizi örnek olan <strong>bir</strong>çok genç tiyatro<br />
kurulmuþtur. Ýstenen kadar olmasa da<br />
tarihin kendi seyrine Canþenliði öznesinin<br />
müdahalesi önemli olmuþtur.<br />
Yaþanan bu yoðunluk içinde<br />
Canþenliði oyuncularýnýn ýsrarla hayata<br />
geçirmek istediði <strong>bir</strong> projesi varmý ?<br />
Bir çok oyun çalýþmamýz var hazýrlýklarýný<br />
yaptýðýmýz. Ama bütün bunlar<br />
emek ve zaman bileþiminin <strong>bir</strong> arada<br />
kullanýlmasýyla mümkündür. Bu ikilinin <strong>bir</strong><br />
araya gelmesi ekonomik alt yapýyla ilintilidir.<br />
Sözü uzatmadan söyleyelim parasýz<br />
bu projeler hayata geçirilemez. Uzun<br />
süredir yapmaya çalýþtýðýmýz ; “Babailer<br />
Ayaklanmasý” ,”Hasan Sabah” gibi projeler<br />
var, ancak hepsi yukarý da belirttiðimiz<br />
gibi emek, zaman daha da önemlisi<br />
parayla mümkün kýlýnabilecek çalýþmalardýr.<br />
Temmuz 93 naklen yayýnda<br />
dünyanýn gözü önünde ikisi otel çalýþaný<br />
otuz beþ aydýný mýzý yitirdiðimiz ardýndan<br />
neler söyleyeceksiniz, o günün<br />
canlý tanýðý olarak.<br />
Bu konu da çok þey söyledik ve<br />
yazdýk.Onun içindir ki yargýlanýp ceza da<br />
aldým. Dün söyledim bugün de söylüyorum<br />
“Sivas Katliamý” planlý programlý<br />
þekilde karanlýk güçler tarafýndan çok<br />
önceden tasarlanarak 2 Temmuz da<br />
Sivas’ ta uygulamaya konulmuþtur. Otuz<br />
üçü aydýn 35 insanýmýzý yakýlmasýna<br />
Devlet seyirci kalýrken, o zamanýn yöne-<br />
ticileri de yakýlan aydýnlarýmýzý suçlama<br />
cabasý içine girmiþlerdi. O nedenlidir ki o<br />
dönemin bütün yöneticileri yargýlanacak<br />
gerekli cezaya çarptýrýlmalýdýr.<br />
Sevgili AÇIKSÖZLÜ sohbetimizin<br />
sonuna yaklaþýrken þu anda sahnelediðiniz<br />
oyunlar hakkýnda bilgi verir misiniz<br />
?<br />
Bugünlerde, üç çocuk oyunu, iki büyük<br />
oyun ve sokak gösterisiyle süreklilik saðladýðýmýzý<br />
düþünüyorum. Kýsaca oyunlarýmýzla<br />
ilgili bilgi vermek istiyorum; “<br />
Mavi Kuþ “, “ Baþýna Buyruk Kedi” ve<br />
“Püsküllü Deve” adlý çocuk oyunlarýmýzda<br />
çocuklarýn düþ dünyasýný, ütüyopyalarýný<br />
ve geleceðe olan umutlarýný artýrmak<br />
adýna dünyamýz gerçeklerini kavramalarýna<br />
katký sunmaya çalýþýyoruz. “ Axgh”<br />
adlý sokak gösterimizde küreselleþme<br />
karþýtý olarak, ilkel insandan günümüze,<br />
iktidarlarýn nasýl oluþtuðunu,emeðin dünyasýnýn<br />
“Ya barbarlýk, ya sosyalizm”<br />
þiarýyla oluþacaðýný söylüyoruz. “Her þeye<br />
raðmen” adlý sokak oyunumuzda F tipleriyle<br />
insanlarýmýzýn tabutluklara konmasýna<br />
karþýn her þeye raðmen<br />
yaþamak, yaþarken de ölümcül olmamanýn<br />
vurgusunu yapýyoruz. “ Ya Ýnek<br />
Ya...!” adlý oyunumuz ise N.Hikmet RAN ‘ýn<br />
yazdýðý ve “ aracýn amaçlaþmasý”nýn hicvi<br />
olan <strong>bir</strong> oyundur. 2002 Nazým yýlýný enternasyonelist-komünist<br />
vurgusuyla sahneye<br />
taþýmaya çalýþtýk.Amacýmýz þairin<br />
unutturulmaya çaþýlan komünist yanýný<br />
diri tutmaktýr. Bu sezon son olarak<br />
hazýrladýðýmýz “Gençlik hiç<strong>bir</strong> zaman<br />
yaþlanmýyor” adlý oyunumuz var. 16 Þubat<br />
1969 Kanlý Pazar ile baþlayan 1974 genel<br />
affýna kadar geçen zamanda ülkemiz 68<br />
kuþaðýnýn, yaþadýklarý tartýþtýklarý ve ödedikleri<br />
bedelleri belgeselci <strong>bir</strong> nitelikle,<br />
<strong>bir</strong> ailenin yaþadýklarýyla <strong>bir</strong>likte sunmaya<br />
çalýþýyoruz.Ve bu oyunu “politik olarak 68<br />
kuþaðýný eleþtirebilirsiniz, ama etik olarak<br />
çok soylu davrandýlar.” Sözünün inancýyla<br />
seyirci ile buluþturmaya çalýyoruz.<br />
Sizleri gazetemiz DEM’ e konuk<br />
etmenin sevincini paylaþýyoruz. Ýnanýyoruz<br />
ki okuyan dostlarýmýzda ayný duyguyu<br />
paylaþacaklar. Yangýnsýz, yargýsýz<br />
güzel yarýnlar dileklerimizle teþekkürlerimizi<br />
sunuyoruz.<br />
DEM aracýlýðýyla Almanya’ da seyircilerimize,<br />
ve bizi merak edenlere ulaþabildiðimiz<br />
için biz teþekkür ediyor, gelecek<br />
güzel günlerin demokratik emekten yana<br />
olacaðý inancýyla sevgiyle kalýn diyoruz.<br />
FIKRALAR<br />
Yönetimler<br />
Baba hayat bilgisi dersinde<br />
yönetimleri isliyoruz, bana<br />
demokrasiyi anlatýr mýsýn?“ demiþ.<br />
Babasý: „anlatmasýna anlatýrýmda<br />
yavrum ama senin bazý tanýmlarý<br />
bilmen gerekiyor“ demiþ, „Bak simdi<br />
benim fabrikam var ve eve para<br />
getiriyorum, ben kapitalistim; paranýn<br />
nasýl harcanacaðýna annen karar<br />
verir,o hükümet; hepimiz senin için<br />
çalýþýyoruz, sen halksýn beþikteki kardeþin<br />
gelecek; hizmetçimiz ise isçi<br />
sýnýfý. Sen bunlarý öðren. Ben sana<br />
sabah demokrasiyi anlatýrým“ demiþ.<br />
Gece çocuk uyanmýþ <strong>bir</strong> bakmýþ<br />
ki küçük kardeþi altýný pisletmiþ ve<br />
ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA zykaya@t-online.de<br />
Yol arkadaþlýðý<br />
Sözlerime Hz. Ali‘nin <strong>bir</strong> sözü ile<br />
baþlamak istiyorum. „ Cahile ilimden<br />
bahsetmek zulümdür, ilimi ilim sahibinden<br />
saklamak daha da zulümdür“.<br />
Çok çektim cahillerin elinden yeri<br />
geldi sitem ettim, yeri geldi uzaklaþtým<br />
amma hiç kimse anlayacak kapasitede<br />
olmadýðý için öksüz çocuklar gibi boynu<br />
bükük kaldým.<br />
Tavsiyemdir bütün canlara alan alýr açmayana sözüm yoktur<br />
benim.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýný iyi seçin ki yolda kalmayasýnýz. Bu kiþi<br />
kamillik mertebesinde deðilse uzak durun. Hele ilimden, bilimden,<br />
sanattan siyasetten, felsefeden yoksun ise hayýr gelmez.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýn bencil, egoist, kýskanç ise vallah hayýr<br />
gelmez.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýn YALANCI ISE her zaman aldanýrsýn.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýn CÝMRÝ ise her zamaný aldanýrsýn.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýn KORKAK ise her zaman yalnýz býrakýr<br />
kaçar.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýn Riyakar ise, seni her lokma menfaat<br />
için satar.<br />
· Yola çýktýðýn senin baþarýndan dolayý destek olacaðý yerde<br />
köstek olursa, çoluða çocuða, ipe sapa gelmez cahillere ezdirmeye<br />
kalkýyorsa ondan yine hayýr gelmez.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþýn <strong>bir</strong> davanýn önemini kavramýyorsa,<br />
bu davada baþýna iþ gelince yalnýz býrakýp karþý taraf ile<br />
iþ<strong>bir</strong>liði yaparak ihanet ediyorsa. Sen <strong>bir</strong> dava için mücadele<br />
verirken, DGM ve Askeri mahkemede yargýlanýrken, seni yýldýrmak<br />
için telefon ve faksla tehdit edilerek, býçaklý saldýrýya uðrarken,<br />
mahkemeye verilerek yolundan alýkoymak isteyenle iþ<strong>bir</strong>liði<br />
yapan þerefsizlerle arkadaþlýk yapýlmayacaðý gibi <strong>bir</strong> çatý altýnda<br />
örgütlü mücadele yapýlamaz.<br />
Öyle ise arkadaþlýk sevgi, þefkat ve sadakat üzerine kurulurken,<br />
akýllý olmalýdýr. Akýlsýz <strong>bir</strong> arkadaþtan hiç <strong>bir</strong> fayda yoktur. Her<br />
zaman zararýna yol açar. Davayý ne kadar anlatýrsan anlat anlamaz<br />
çünkü beyni süngerlenmiþtir. Böylelerinden hayýr gelmez.<br />
„ Ne kendisi toplum adamý olur, nede seni toplum adamý<br />
yapar“.<br />
· Yola çýktýðýn arkadaþ akýl fikir ýsýsý olmalýdýr. Oturup tartýþmalý,<br />
sormalý, sorgulamalý, yargýlamalý, güvenmeli, ve gelecek<br />
için üretmelidir. Yoksa hazýra konmalý deðil.<br />
Bütün dostlara sevgilerimle<br />
ANADOLU MÜZÝK GRUBU<br />
¯¯¯<br />
¯¯¯<br />
Dügün, Nisan, Sünet ve Ballo´larýnýzda gönlünüzce<br />
eðlenmek için bizi arayýn. Telefonlarýmýz:<br />
Stuttgart, Ýbrahim: 0174-9218621<br />
Mannheim, Mahsun: 0172-9129 979<br />
¯¯¯<br />
T a v e r n e<br />
T i m b a l e s<br />
D i e k l e i n e g e m ü t l i c h e M u s i k k n e i p e<br />
Inh. Ali Osman „Alex“<br />
Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71<br />
durmadan aðlýyor. Hemen anne ve<br />
babasýnýn odasýna gitmiþ. Annesi<br />
horul horul uyuyor. Uyandýrmaya<br />
çalýþmýþ ama baþaramamýþ. Babasý<br />
yatakta deðil, geçerken hizmetçinin<br />
odasýna <strong>bir</strong> bakmýþ ki hizmetçi ile<br />
babasý seviþiyor. Çaresiz donup<br />
yatmýþ. Ertesi sabah babasý“ gel<br />
oðlum sana demokrasiyi anlatayým“<br />
demiþ. Çocuk: „gerek yok baba, ben<br />
artýk biliyorum“ yanýtýný vermiþ ve<br />
anlatmaya baþlamýþ: „Kapitalistler isçi<br />
sýnýfýný becerirken hükümet uyuyor,<br />
halk endiþeli, gelecek ise bok<br />
içinde“.<br />
Genetik<br />
uzmanlarý<br />
Hepside <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inden iddialý 3<br />
genetik uzmaný, yeni<br />
buluþlarýný karsýlaþtýrýyorlar. Hayvanlar<br />
konusunda uzman olan <strong>bir</strong>incisi<br />
anlatýyor.<br />
„Ýnek ve tavuk genlerinden harikulade<br />
yeni <strong>bir</strong> hayvan meydana<br />
getirdim. Hem sut veriyor hem<br />
yumurtluyor, eti kýrmýzý et tadýnda<br />
ama beyaz et kadar faydalý, bence bu<br />
yüzyýlýn buluþu. Ýnsanlara istedikleri<br />
kadar saðlýklý; et, sut, yumurta yedireceðim“<br />
Böcek genetiði uzmaný çalýþmasýný<br />
açýklýyor. „Ari ile bok böceði<br />
genlerini karýþtýrdým.Yeni türümüz<br />
pisliklerden bal yapýyor. Hem bol<br />
miktarda hem de inanýlmaz kaliteli<br />
bal imkanýna kavuþmuþ bulunuyoruz.<br />
Ýnsanlýk için çok faydalý <strong>bir</strong> geliþme<br />
saðladým“<br />
Genel genetikçi Dr. Temel iki<br />
meslektaþýna bakýyor. „Valla bende<br />
karpuzla karafatma genlerini <strong>bir</strong>leþtirdim.<br />
Þimdi karpuzu kesiyorsun, bütün<br />
çekirdekler yürüyüp gidiyor“
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de ÝLAN<br />
14<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
www.dem-ajans.de<br />
Als Beigeschmack<br />
bieten wir Ihnen<br />
auch Getränke an!<br />
Preisliste:<br />
Erwachsene 5,-/Std.<br />
Sch+ler 4.-/Std.<br />
Öffnungszeiten:<br />
täglich 9:00 bis 24:00<br />
1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!<br />
Artýk sizinde bayilerde <strong>bir</strong> gazeteniz var....<br />
Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen<br />
Ihn.<br />
A. Akgün<br />
Özel telefon<br />
görüþmeleri için<br />
odalarýmýz vardýr<br />
Tel: 0231 98 12 840<br />
Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78<br />
BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de SAÐLIK-YAÞAM<br />
15<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Þeker hastalýðýn sorumlusu<br />
batý tarzý diet ve yaþam Can boðazdan gelir düþüncesiyle saðlýðýnýz Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY<br />
Ýleri yaþlarda<br />
ortaya çýkan<br />
Diabert 2 türü<br />
þeker hastalýðýna<br />
daha çok kiþilerin<br />
aldýrmazcasýna<br />
yedikleri gýda türleri<br />
ile yaþam tarzlarýnýn<br />
neden olduðu belirlendi. Boston Genel<br />
Hastanesi uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmada<br />
oburluk, hareketsizlik ve yaþlýlýðýn vücudun<br />
þekerleri parçalamada kullandýðý hormonu<br />
insülini üüretememesine neden olduðunu belirledi.<br />
Doktorlar ileri yaþlarda alýnan her kilonun<br />
insülin ihtiyacýný artýrdýðý uyarýsýnda bulunuyor.<br />
Prostat için alýnan iki bitkisel<br />
ilaç yasaklandý<br />
Amerikalý hastalarýn<br />
prostat<br />
saðlýðýný düzene<br />
koymak için<br />
aldýklarý bazý bitkisel<br />
ilaçlarýn ciddi<br />
yan etkileri ve<br />
sonuçlarý olduðu<br />
konusunda Amerikan Gýda ve Ýlaç Dairesi<br />
tarafýndan uyarýda bulunuldu. FDA tarafýndan<br />
yayýnlanan uyarýda PC SPES adlý herbal ilaçta<br />
kanýn pýhtýlaþmasýný çözen Warfarin olduðu<br />
SPES adlý ilaçta ise anti exaitey ilacý olan alprazolan<br />
bulunduðu belirtildi. Doktorlar bu ilaçlarýn<br />
iç kanamalara ve sinirsel rahatsýzlýklara yol<br />
açabileceðini belirterek doktorunuza danýþmadan<br />
reçetesiz satýlan bu ilaçlarý alýnmamasýný<br />
tavsiye ediyor.<br />
Çikolata<br />
saðlýklý gýda<br />
sayýlýr mý?<br />
Yapýlan son araþtýrmalar çikolatanýn ayný<br />
meyva ve sebzelerde olduðu gibi antioksidant<br />
maddeler bulundurduðunu ortaya çýkarmýþtý.<br />
Ancak doktorlar çikolatada bulunan bazý<br />
maddelerin az alýnmasý durumunda yarar, fazlasýnýn<br />
ise zarar olduðunu belirtiyor. Çikolatanýn<br />
ana maddelerinden kakou içinde çayda ve<br />
sebzelerde de bulunan flavonoidsler olduðu<br />
bu maddeninde hücreleri parçalanmaktan<br />
koruyan kalp hastalýklarý ile kanser oluþmasýný<br />
önleyen <strong>bir</strong> özelliði bulunduðu bildirildi. Anacak<br />
doktorlar yerken durmasýný bilemeyen kiþilerin<br />
çikolatada bulunan yað ve kalori ile oldukça<br />
hýzla kilo alabileceklerine de iþaret ediyor.<br />
Kýrýþýklýklarý gideren ilk<br />
gerçek ilaç yakýnda<br />
1990 yýlýndan buyana kýrýþýklýklarý gidermede<br />
kullanýlan ancak resmen Amerikan Gýda ve<br />
Ýlaç Dairesi tarafýndan onaylanmamýþ olan<br />
BOTOX yakýnda<br />
FDA tarafýndan<br />
onaylanarak<br />
piyasaya çýkarýlacak.<br />
Daha önce<br />
kas hastalýklarý<br />
için kullanýlmasý<br />
yolunda izin verilen<br />
ilaç yüzdeki<br />
kaslþarýn da<br />
kýrþýklýða neden olan harereketlerini yani<br />
gevþemelerini önlüyor. Piyasaya sürülecelk<br />
olan BOTOX’un <strong>bir</strong> doktorun bürosuunda çok<br />
küçük dozlar halinde belirli yerlere enjekte edilmesi<br />
gerekiyor. Kýrýþýklýklar 3 veya dört gün<br />
içinde tamamen yok oluyor. Bu kýrýþýklýklarýn<br />
kaybolmasý 3 ay sürüyor. Yani iþlermin 3 ayda<br />
<strong>bir</strong> tekrarlanmasý gerekiyor.<br />
Doktorlar küçük <strong>bir</strong> böbrek<br />
testi yaptýrmayý tavsiye<br />
ediyor<br />
Amerikalý saðlýk<br />
uzmanlarý 60 yaþýn<br />
üzerindeyseniz ve bizim<br />
ýrktansanýz yani<br />
aralarýnda Türklerinde bulunduðu bazý guruplarda<br />
böbrek hastalýðý riskinin yüksek<br />
olduðunu ileri sürdü ve bu nedenle enazýndan<br />
<strong>bir</strong> test yaptýrmanýzý önerdi. Amerikalý doktorlar<br />
<strong>bir</strong> çok kiþinin böbrek hastasý olduðunun<br />
farkýnda bile olmadýðýný ancak hastalýklar<br />
ortaya ilerlemiþ olarak çýkýnca tedavi yollarý<br />
aradýðýna iþaret ederken doktor muayenesinde<br />
bile yapýlacak basit <strong>bir</strong> testin yararýna dikkat<br />
çekti. Amerikan Ulusal Böbrek Vakfý tarafýndan<br />
yapýlan açýklamalarda Doktorunuza kanýnýzdaki<br />
creatinine düzeyini belirleyecek <strong>bir</strong> test<br />
yapmasýný istemenizi öneriyor. Bu madde<br />
genelde idrardan geçtiði anda böbrekleriniziz<br />
normal çalýþmadýðýna iþaret ediyormuþ. Doktordan<br />
ayrýca idrarýnýzdaki protein testi yapmasýný<br />
istenebileceðine dikkat çekerken idrarýnýzda<br />
protein bulunmasýnýn böbreklerinizde <strong>bir</strong><br />
hastalýk olduðuna iþaret ettiðini hatýrlatýyor.<br />
Yanlýþ besleniyoruz<br />
En aðýr ekonomik<br />
kriz zamanýnda<br />
bile yanlýþ yeme<br />
alýþkanlýklarýmýzdan<br />
vazgeçemiyoruz. Et türleri,<br />
Türk sofralarýnda<br />
çoðunlukta baþrolde.<br />
Ýster döner halinde,<br />
ister þiþte, ister köfte<br />
olarak. Ana yemeðin<br />
üstüne de tatlý iyi gider<br />
tabii. Baklava her<br />
zaman olmasa da,<br />
kek, muhallebi, pasta<br />
veya büsküvi aðzý tatlandýrma görevini<br />
de görür. Yanýna da bol þekerli çay veya<br />
kahve yudumlanýrsa keyfimize diyecek<br />
yok.<br />
Saðlýða zararlý<br />
Aðzý sulandýran bu yiyecekler kuþkusuz<br />
çok lezzetli, ancak ayný zamanda<br />
da çok tehlikeli. Türk Kalp Hastalýklarý<br />
Kurumu‘ nda beslenme uzmaný olarak<br />
çalýþan Sumru Özbay, fazla et yiyenleri<br />
uyararak, sýhhatleri için saðlýða<br />
zararlý olan bu alýþkanlýklarýndan <strong>bir</strong><br />
an önce vazgeçip, an fazla haftada <strong>bir</strong><br />
kez döner yemeleri gerektiðine iþaret<br />
ediyor.<br />
Hastalýða davet<br />
45 yaþýný geçenler de, döneri en<br />
iyisi akýllarýndan tamamen çýkarmalarý<br />
þart Özbaya‘ a göre. Türkiye‘ deki halkýn<br />
genel beslenme özelliklerini inceleyen<br />
uzman, Türklerin günlük yemeklerin,<br />
kolesterol oranýný yukarý sýçramasýna<br />
neden olduðunu, dolayýsýyla kalp krizi<br />
riskini artýrdýðýný vurguluyor. Özbay bu<br />
uyarýsýyla hýzla çoðalan diðer bes-<br />
lenme ve diyet uzmanlarýnýn görüþünü<br />
paylaþýyor. Hepsinin amacý, vatandaþlarý<br />
ikna edip saðlýksýz yeme alýþkanlýklarýndan<br />
kurtarmak.<br />
Zararlý gýdalar<br />
Bu mücadeleye katýlanlarýn<br />
arasýnda Ankara Hacettepe Üniversitesi‘<br />
nde beslenme tavsiyelerini içerecek<br />
olan <strong>bir</strong> broþürü hazýrlamakla<br />
meþgul olan Türkan Kutluay Merdol.<br />
Avrupa Birliði‘ nde yol alýrken, ülkenin<br />
çaðdaþ beslenme alýþkanlýklarýný<br />
gösteren <strong>bir</strong> broþüre ihtiyacý olduðunu<br />
düþünen Merdol, Ýstanbul‘ daki meslektaþý<br />
Özbay gibi ölçülü yemek yemenin<br />
yaný sýra, listedeki menülerde yer<br />
alan yað, þeker ve tuz oranlarýný azaltmayý<br />
tavsiye ediyor. Bunlarýn yerine<br />
meyve ve sebze yenilebilir.<br />
Rejim yapmak akla bile gelmiyor<br />
Beslenme uzmanlarýnýn bu giriþimleri<br />
ve televizyonlarýn saðlýklý beslenme<br />
önerilerini yansýtan özel programlarla<br />
halka iletmesi gerçekten umut verici.<br />
Ama Türklerin döner gibi yaðlý yemeklerden<br />
kolay kolay vazgeçeceklerine<br />
de kimse tam inanmýyor. Bunun asýl<br />
nedeni, þimdiye kadar yaða veda etme<br />
nedenini görmemelerinde yatýyor. Batý<br />
Avrupa‘ daki zayýf olma þartýyla<br />
karþýlaþtýrýldýðýnda, Türkiye‘ deki güzellik<br />
ideali <strong>bir</strong>kaç kilo fark atýyor. Fakirliðin<br />
halen güncel olan Türk toplumunda,<br />
dolgun göbek halen refahýn ve mutluluðun<br />
göstergesi. Çay ve kahveyi þekersiz<br />
içmek ise çoðunluðun aklýna bile<br />
gelmiyor.<br />
Kokoreç yasaklý isteye girebilir<br />
Son dönemlerde beslenme uzmanlarý<br />
Türklerin iþtahýný kaçýrmaya çalýþýrken,<br />
AB bürokrasisinin de saðlýða<br />
zararlý, ancak sevilen yiyeceklerden<br />
veda etmelerini istemesinden korkuluyor.<br />
AB‘ ye adaylýðýný koyan Türkiye<br />
daha hedefinden uzak olmasýna<br />
raðmen, çok sayýda vatandaþ <strong>bir</strong>gün<br />
kokoreçin yasaklý yiyeceklerin arasýna<br />
girebileceði korkusuyla þimdiden<br />
yüreði sýzlýyor.<br />
BSE’ yi umursamýyoruz<br />
Þiþe sarýlarak korda kýzartýlan, kekikli<br />
baðýrsaklardan yapýlan kokoreç,<br />
sadece yaðlý oluþundan zararlý deðil.<br />
Yunanistan‘ da BSE tehlikesi içerdiði<br />
gerekçesiyle benzeri <strong>bir</strong> et yemeðinin<br />
piyasaya sürülmesi yasaklandý. Ancak<br />
Avrupa Birliði, Türkiye hakkýnda da ayný<br />
hükmü verirken, en geç pop sanatçý<br />
Mirkelam‘ ýn „Kokoreç, sensiz olmuyor”<br />
þarkýsýndaki aþk ilanýný duyduðunda<br />
zorlanacaðý kesin. Öte yandan Türkler,<br />
kendi saðlýðýný düþünmeden BSE<br />
tehlikesini umursamadýðý sürece, yasaklarýn<br />
ne getireceði de önemli <strong>bir</strong><br />
soru.<br />
”Brigitte” dergisinin araþtýrmasý<br />
Kadýnlar kendine güveniyor<br />
Alman kadýný için<br />
güzel ve bakýmlý<br />
olmak 70‘ li senelerden<br />
buyana gittikçe daha fazla<br />
önem kazandý. Bu netice<br />
kadýn dergisi ”Brigitte” nin<br />
yaptýðý araþtýrmaya dayanarak<br />
gözlemlendi. Ayný sorular<br />
beraberinde düzenlenen<br />
araþtýrma, 1978 senesinde<br />
28 bin kadýnýn katýlýmýyla<br />
uygulanýrken, aktüel versiyonu<br />
geçen yýl 35 bin kadýn<br />
arasýnda düzenlendi.<br />
Güzeller daha baþarýlý<br />
Yapýlan araþtýrmada<br />
katýlanlarýn yüzde 57‘ si,<br />
güzel ve bakýmlý olan kiþilerin<br />
iþ hayatýnda daha seviyeli<br />
yerlere geldiklerini iddia<br />
ediyor. 1978 yýlýnda bu oran<br />
yalnýz yüzde 30 civarýndaydý.<br />
Bu zamanda güzel <strong>bir</strong> dýþ<br />
görünümün özel hayatta<br />
faydalý olabileceðini yüzde<br />
32 düþünürken, 70‘ li yýllarda<br />
bu oranýn yüzde 51 olduðu<br />
dikkat çekti.<br />
Güzellik güven veriyor<br />
Katýlanlarýn arasýnda<br />
yüzde 94‘ ü güzel olmanýn<br />
kendilerine güven ve rahatlýk<br />
verdiðini vurgularken,<br />
ayný yanýt 24 yýl önce yalnýz<br />
yüzde 79‘ undan alýndý. 1978<br />
senesinde araþtýrmaya katýl-<br />
anlarýn yüzde 14‘ ü kendine<br />
baþkalarý için özen gösterirken,<br />
aktüel soruþturmada bu<br />
oran yalnýz yüzde üç civarýndaydý.<br />
Günümüzde güzelliðin<br />
yaþla ilgisi olmadýðýný<br />
vurgulayan kadýnlarýn yüzde<br />
90‘ lýk oraný, geçmiþte<br />
yapýlan araþtýrmanýn neticesiyle<br />
yaklaþýk eþitti.<br />
Saðlýk güzelliðin sýrrý<br />
Aktüel araþtýrmada<br />
”Görünümünüzle gerçekten<br />
mutlu musunuz?” sorusunu<br />
yüzde 41‘ i evet olarak cevaplarken,<br />
70‘ li senelerde<br />
yüzde 56‘ sýndan evet cevabý<br />
alýnmýþtý. Katýlanlar arasýndan<br />
yüzde 85‘ i ”Güzelliðin<br />
sýrlarýndan <strong>bir</strong>i saðlýklý hayat”<br />
tezini evet olarak cevaplandýrýrken,<br />
”Günümüzde<br />
güzel ve bakýmlý olmak geçmiþe<br />
nazaran daha kolay”<br />
tezine yüzde 79‘ u evet<br />
cevabýný verdi. Çünkü kadýn-<br />
yürüyüþün saðlýk için en deðerli ilaç<br />
Time Dergisi ‘Saðlýklý olma bilimi’ baþlýklý<br />
kapak konusunda yürüyüþün saðlýk için en<br />
deðerli ilaç olduðunun kanýtlandýðýný yazdý.<br />
Yürüyüþ, bakýnýz nelere<br />
deva...<br />
DAMAR TIKANMASI:<br />
Özellikle beyin damarlarýnýn<br />
<strong>bir</strong> kan pýhtýsý yüzünden<br />
týkanmasýnda yürüyüþün ne<br />
kadar önlem olabileceði 1.5<br />
yýl önce Harvard Týp Okulu<br />
tarafýndan yapýlan <strong>bir</strong> araþtýrmayla<br />
netleþti. Araþtýrmaya<br />
göre, günde 2.5 saat yürüyüþ<br />
yapanlar, damar týkanmasý<br />
riskini yüzde 40 azaltýyor.<br />
KÝLO: Yaþlandýkça sadece<br />
diyet yaparak kilolardan kurtulmak,<br />
ya da belli <strong>bir</strong> kiloda<br />
kalmak imkansýz. Günde 30 dakikalýk <strong>bir</strong><br />
yürüyüþ, kilo kontrolünü elinizde tutmayý<br />
saðlýyor. Ayrýca gün boyunca enerjik olmanýzý<br />
saðlýyor.<br />
ÞEKER HASTALIÐI: Ýki ayrý araþtýrma günde<br />
30 dakikalýk <strong>bir</strong> yürüyüþün özellikle ikinci tip<br />
þeker hastalýðýnýn geliþmesini önlediðini kanýtladý.<br />
Dahasý, diyabete meyilli kiþilerde yürüyüþün<br />
yanýsýra egzersiz yaparak kilo vermenin, metformi<br />
adlý diyabet ilacýndan iki kat daha etkili<br />
olduðu açýkça görüldü.<br />
KEMÝK ERÝMESÝ: Yürüyüþ sadece kaslara<br />
deðil, kemiklere de faydalý. Araþtýrmalar, 20’li<br />
yaþlarýndan itibaren düzenli olarak<br />
yürüyüþ yapan ve kalsiyum zengini<br />
yiyecekler tüketmeye dikkat eden<br />
kadýnlarda, 70’li yaþlarda ‘osteoporoz’<br />
riskinin yüzde 30 daha az<br />
olduðunu gösterdi.<br />
DEPRESYON: Evin etrafýnda bile<br />
atacaðýnýz <strong>bir</strong> tur, moralinizin düzelmesine<br />
yardýmcý oluyor. Programlý<br />
yürüyüþ ruh saðlýðý üzerinde mucizeler<br />
yaratabiliyor. Klinik depresyon<br />
teþhisi konulan kiþilere yürüyüþün<br />
<strong>bir</strong> faydasý var mý? Elde edilen yeni<br />
bulgular, olduðunu açýkça ortaya<br />
koydu. Antidepresan tedavisi ciddi<br />
depresyondan kurtulmak için izlenecek<br />
doðru ve hýzlý <strong>bir</strong> yol. Ancak ilaç<br />
tedavisinin yanýnda, her gün yapýlacak 45 dakikalýk<br />
düzenli yürüyüþler, depresyonun 10 ay<br />
sonra tekrar etmesini, daha iyi önlüyor.<br />
KANSER: Þaþýrtýcý ama gerçek... Baðýrsak ve<br />
rektum kanseri riski, her gün <strong>bir</strong> saat kadar<br />
yürüyerek büyük ölçüde azalýyor. Yürüyüþ,<br />
atýklarýn baðýrsaklardan daha hýzlý atýlmasýna<br />
yardýmcý oluyor. Toksik maddeler de vücudu<br />
daha kýsa sürede terk ediyor. Böylelikle baðýrsak<br />
hücrelerinin zehirlenmesi önleniyor.<br />
lar arasýnda eskisi gibi, fazla<br />
çocuk arzusu yok.<br />
Akýl ve cazibe<br />
daha önemli<br />
Günümüzde kadýnlar için<br />
akýl ve cazibe, güzellikten<br />
daha fazla önem taþýyor.<br />
Güzelliðin önemi yüzde 95‘<br />
inden vurgulanýrken<br />
(1978:yüzde 91), cazibenin<br />
önemi yüzde 93‘ ünden<br />
onaylandý (1978:yüzde 86).<br />
Karaciðer Organý ve Fonksiyonu<br />
Karaciðer sað göðüs kafesi kaburgalarýnýn altýnda, yaklaþýk<br />
2 kg aðýrlýðýndadýr <strong>bir</strong> organdýr. Vucudun bütün kann<br />
miktarýnýn % 25 <strong>bir</strong> dakika içinde karaciðere girip çýkmaktadýr.<br />
Karaciðer relativ yumuþak, sað ve sol diye iki dilimden oluþur.<br />
Karaciðerin alt tarafýnda safra kesesi bulunuyor, safrayý karaciðer<br />
üretiyor ve safra kesesinde bekletiyor, yemek esnasýnda<br />
safrayý mideden çekip ince barsaða giren yemeðin üzerðne<br />
dökülüp, özellikle yaðlý yemeklerin hazmini gerçekleþtiriyor. Her<br />
insan günde 700 ila 1000 gr. Arasýnda safra üretiyor.<br />
Vucudun hiç <strong>bir</strong> organý ciðer kadar çeþitli vazifeler üstlenmiyor.<br />
Ciðer protein, yað, þeker, vitamin için vucudun yaþamý için<br />
çok gerekli besin maddelerini üreten yegane organdýr. Mesela<br />
hazým ile beraber barsaklardan reserve edilen ham proteýn<br />
karaciðere girer orada vucut için gerekli olan çeþitli protein ürünlerine<br />
dönüþtürülür. Vucuda lazým olan þekeri gerekirse yeniden<br />
üretir, gerekirse þekeri depolar, yani glykogen e çevirir. Vucudun<br />
çeþitli hüclerinin yapýmýnda gerekli olan kolesterin maddesini<br />
üretir. Vucudun kullanamadýðý artýklarý dýþarý atar veya vucut<br />
artýklarýný çok önemli ve gerekli vazifelerinden <strong>bir</strong>isi ve kendisini<br />
yenilemesi çünkü dýþarýdan veya içeriden zararlý <strong>bir</strong> hastalýða<br />
veya zararlý maddenin istilasýna uðradýðýnda kendisini yenileme<br />
ile meydana gelen zararý bertaraf eder.<br />
Karaciðere zarar veren nedenler:<br />
Çaðýmýzda, özellikle endüstri ülkelerinde fazla alkol içilmesi<br />
ve baðýmlýlarýnýn artmasý karaciðerde baþlangýçta iltihaplanma,<br />
büyüme, yaðlanma ve en son karaciðer sirozu oluþur. Karaciðer<br />
de siroz oluþmasý organýn büyük <strong>bir</strong> bölümünün tahrip olmasý<br />
ve ciðerin kendisi yeniliyememesi sonunda yukarda adý geçen<br />
karaciðer vazifelerinin yapýlmamasýna, organ yetmezliðine hatta<br />
ölüme kadar insaný götürebilir. Karaciðere zarar veren önemli <strong>bir</strong><br />
neden de Hepatitis A+B+C+D ve E viruslarýnýn musallat olmasý<br />
ve karaciðerde tahribatlar meydana getirmesidir.
Markamýzýn garantisi<br />
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de ÇOCUK<br />
16<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
EREN’E VERÝLEN SÖZ<br />
Günlerden Pazar. Eren<br />
bu gününü , arkadaþlarýyla<br />
<strong>bir</strong>likte bisiklet turu<br />
yapmak için planlamýþtý.<br />
Erenin bisikleti bozuktu.<br />
Babasý bisikleti tamir edeceðine<br />
söz vermiþti.<br />
Bahçedeki musluðun<br />
bozulduðunu gören<br />
Erenin babasý, önce<br />
musluðu tamir<br />
etmenin daha<br />
önemli olduðunu<br />
düþündü. Ancak<br />
Eren bunun önemini<br />
bilmiyordu.<br />
Babasýnýn kendisiniönemsemediðini<br />
düþünüyor ve<br />
kendi kendine kýzýp<br />
duruyordu. Babasý için<br />
önce bisikletin tamirinin<br />
önemli olmasý gerektiðini<br />
düþünüyordu. Çünkü babasý,<br />
Erene söz vermiþti. Babasýnýn<br />
sözünü tutmadýðýný<br />
düþünüyor çok üzülüyordu.<br />
Kýsa <strong>bir</strong> süre sonra Erenin<br />
arkadaþlarý bisikletleriyle geldiler.<br />
Ancak arkadaþlarýna,<br />
onlarla bisiklet süremeyeceðini<br />
söyledi. Eren o gün<br />
evde kalacaðý için çok<br />
üzülüyordu.Bunu fark eden<br />
ÖRÜMCEÐÝN<br />
HÝKAYESÝ<br />
Zeka Tarýçasý Athena, insanlarýn yaptýðý<br />
bütün sanatlarýn ve iþlerin bilhassa<br />
kadýn parmaklarýnýn yaptýðý ince<br />
nakýþlarýn, iþlemelerin, örmelerin koruyucusu<br />
idi. Tanrýlarýn kraliçesi Hera’nýn gelinliðini<br />
nazik elleriyle o hazýrlamýþtý. Bu gibi<br />
iþlerde çok ileri giden Yunan kadýnlarý, sanatlarýný<br />
Athena’yý çalýþýrken görerek öðrendiklerini<br />
ve onun öðütlerini dinlediklerini<br />
söyleyerek övünürlerdi. Fakat iyi kalpli ve<br />
barýþçý Athena’nýn kýzarak kalp kýrdýðý ve intikam<br />
aldýðý da olurdu. Derler ki Lydia’lý güzel<br />
<strong>bir</strong> kýz olan Arakne gergef iþlemekte, oya<br />
yapmakta o kadar çok ileri gitmiþti ki,arada<br />
sýrada Zeus’un güzel kýzlarý Nympha perileri<br />
bile ormandan, su baþlarýndan ayrýlarak<br />
onun sanatýný seyre gelirlerdi. Bir gün bu<br />
periler ona „Bu kadar güzel sanatý, bu kadar<br />
hoþ gergef iþlemeyi sana zeka Tanrýçasý mý<br />
öðretti?“ diye sordular. O ise „Athena kim de<br />
benimle boy ölçüþebilir, ben bu iþte herkesi<br />
hatta Athena’yý bile <strong>geride</strong> býrakýrým“ dedi.<br />
Athena bütün bunlarý iþitmiþti. Ýhtiyar<br />
<strong>bir</strong> kadýn þekline girerek Arakne’nin yanýna<br />
geldi. Bitkin ve yorgun vücudunu <strong>bir</strong> bastona<br />
dayamýþ olduðu halde, bembeyaz saçlarýný<br />
göstererek: - Kýzým, dedi, ihtiyarlýk insana<br />
yalnýz keder ve üzüntü getirmez, tecrübe de<br />
getirir. Öðütlerimi yabana atma, evet sen<br />
sanatýnda çok ileri gitmiþ, muvaffak olmuþ<br />
<strong>bir</strong> kýzsýn. Sen herkesi fani kadýnlarý, kýzlarý<br />
geçebilirsin, fakat <strong>bir</strong> Tanrýçanýn kudreti her<br />
þeyin üstündedir. Kendini o kadar büyük<br />
görme.<br />
- Ben gurura kapýlmýyorum, kendimi<br />
büyük görmüyorum, ben hakikati söylüy-<br />
Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH<br />
Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri<br />
Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite<br />
Mercan Döner‘de<br />
Kalitenin adý<br />
Lezzetin tadý<br />
Güvenin adý<br />
MERCAN DÖNER<br />
annesi Erenin arkadaþlarýyla<br />
<strong>bir</strong>likte bahçede piknik yapabileceklerini<br />
söyledi. Eren buna<br />
çok sevindi ve annesine arkadaþlarý<br />
için <strong>bir</strong>az kura-<br />
b i y e , p a t a t e s<br />
salatasý, tost ve özelikle Portakal<br />
suyu getirmesini istemiþti.<br />
Annesi neden Portakal<br />
suyunu istediðini sorduðunda<br />
; Portakal suyunun çok saðlýklý<br />
olduðunu bildiði için istediðini<br />
söyledi. Ayrýca ,Eren annesine<br />
piknik için yardým edeceðine<br />
söz verdi. Ancak Eren bahçeye<br />
gidip arkadaþlarýna haberi<br />
vermek istedi. Bu arada<br />
arkadaþlarýndan <strong>bir</strong>i bisikletten<br />
düþmüþtü. Eren annesinden<br />
önce arkadaþýna yardým<br />
etmesi gerektiðini düþündü.<br />
Arkadaþý ayaðýný incitmiþti.<br />
Babasýnýn yardýmýyla arkadaþýna<br />
ilk yardýmý yaptýlar.Bu<br />
arada Erenin annesi piknik<br />
için her þeyin hazýr olduðunu<br />
piknik yapabileceklerini söyledi.<br />
Eren annesinden özür<br />
diledi, çünkü Eren annesine<br />
yardim edeceðine dair söz<br />
vermiþti. Ancak annesi<br />
üzülmemesi gerektiðini<br />
bazen insanlar daha<br />
önemli <strong>bir</strong> olay<br />
olduðunda önce acil<br />
olaný yapmak gerektiðini<br />
söyledi. Örneðin<br />
baban su boþuna<br />
akmasýn diye önce musluðun<br />
tamir edilmesi gerektiðini<br />
düþündü ve sen<br />
arkadaþýnýn yardýma ihtiyacý<br />
olduðunu düþünerek, ona<br />
yardým etmek istedin. Çünkü<br />
o daha acildi. Bu þekilde bazý<br />
zamanlarda söz versek bile<br />
acil durumlar olduðunda<br />
verdiðin sözü insan yapamayabilir.<br />
Eren de babasýnýn<br />
niçin bisikleti deðil de musluðu<br />
önce tamir etmek istediðini<br />
anladý ve beraber güle<br />
oynaya piknik yaptýlar. Eren<br />
hem çok eðlenmiþ hem de<br />
önemli <strong>bir</strong> þey öðrenmiþti.<br />
orum. Ýsterse Athena gelsin, ben onunla da<br />
müsabakaya girerim, dedi.<br />
- Ýþte o geldi, diyerek zeka Ýlahesi, ihtiyar<br />
kadýn þeklinden çýktý. Kendi ilahi kýlýðýna girdi.<br />
Bunun üzerine ikisi de yan yana oturarak<br />
gergef iþlemeye baþladýlar. Bir<strong>bir</strong>ini yenme<br />
arzusu, her ikisine de yorgunluðunu unutturdu.<br />
Athena gergefte Olympos Daðý’ný ve<br />
Tanrýlarý iþledi. Maðrur Lydia’lý güzel Tanrýlarýn<br />
aþk maceralarýndan sahneler iþliyordu.<br />
Ýki iþleme<br />
bitince Athena,<br />
Arakne’nin el iþinde<br />
hiç<strong>bir</strong> kusur bulamadý.<br />
Onun el iþi<br />
kusursuz iþlenmiþti.<br />
Buna büsbütün<br />
kýzdý ve onu<br />
kýskandý. Kýzýn iþlediði<br />
parçayý eline<br />
aldý, buruþturdu,<br />
yýrttý attý. Bu hareketten<br />
çok müteessir<br />
olan Arakne, kendini<br />
asmak istedi. Fakat<br />
Athena ona acýdý,<br />
talihini deðiþtirdi.<br />
Sen ölmeyeceksin,<br />
yaþayacaksýn, fakat<br />
benimle boy<br />
ölçüþtüðün için<br />
hayatýn her zaman<br />
að üstünde asýlý<br />
olarak geçecektir,<br />
dedi ve onu örümcek<br />
yaptý. Evlerimizin<br />
köþelerinde gördüðümüz<br />
mahcup<br />
ve sessiz örümceðin<br />
güzel <strong>bir</strong> kýz<br />
olduðunu düþünmek,<br />
ne kadar kalbe<br />
Donnerstraße 21<br />
44319 Dortmund-Asseln<br />
Tel: 0231 217 45 48<br />
Fax: 0231 217 45 47<br />
Mobil: 0179 13 74 767<br />
0179 29 66 768<br />
Sevgili Ahmet!<br />
Ben bu Mektubu yavaþ yazacaðým,<br />
çünkü hýzlý okumayý bilmediðini biliyorum.<br />
Bu Mektubu hayatta olduðumu bilmen<br />
için yazýyorum.<br />
Eve <strong>bir</strong> gün gelirsen, evimizi tanýyamazsýn,<br />
çünkü biz taþýndýk.<br />
Bu yeni evin içinde Çamaþýr makinemiz<br />
bile var. 14 tane gömlek içine koydum, ama<br />
Dünyamýz 4,5 Milyar<br />
yaþýnda.<br />
Dünya 510 065 600<br />
km2 büyüklüktedir. 71% i<br />
sularla kaplý . 71% ´ýn 2,5%<br />
kýsmý buzlarla kaplýdýr .<br />
Dünyamýz kendi<br />
etrafýndaki dönüþünü 24<br />
saat içinde<br />
tamamlar.Bunun için <strong>bir</strong><br />
gün 24 Saat týr.<br />
Dünyanýn hem kendi<br />
hem Güneþin etrafýnda<br />
dönmesinden gece ve<br />
gündüz oluþur.<br />
400 Milyon yýl önce<br />
dünya 22 saat içinde <strong>bir</strong><br />
sefer dönüyordu. Yalnýz<br />
hýzý deðil görünüþü de<br />
deðiþti: 200 Milyon yýl<br />
önce bütün þimdiki kýtalar<br />
yoktu. Hepsi <strong>bir</strong><br />
kýtadan oluþuyordu. Bu<br />
kýtanýn ismi Pangäay idi.<br />
Kýtalar 100 Milyon yýl<br />
önce ayrýlmaya baþladýlar,<br />
50 Milyon yýl önce<br />
Dünyada büyük <strong>bir</strong> fark<br />
görünüyordu. Tek olan<br />
Kýta, bugün 6 tane ayrý<br />
kýtaya ayrýldý. Bu kýtalar:<br />
Avrupa, Asya, Afrika,<br />
Avustralya Amerika ve<br />
Antarktika.<br />
onlarý <strong>bir</strong> daha hiç göremedim.<br />
Baban yeni <strong>bir</strong> iþ buldu. Mezarlýðýn<br />
çimenliðini biçiyor.<br />
Senin Ablanýn dün <strong>bir</strong> bebeði oldu. Ama<br />
oðlan yada kýz olduðunu bilmediðimiz için<br />
sana Dayý yada Teyze olduðunu söyleyemeyiz.<br />
Perþembe günü depreme karþý aþý<br />
olduk.<br />
Gecen haftada 7 sefer yaðmur yaðdý,<br />
Hazýrlayan: Döne Köylüce<br />
FIKRA/ Bir doðu- Frislandlý annenin, oðluna mektubu<br />
önce 3,<br />
sonra 4 gün<br />
ve öyle <strong>bir</strong><br />
þimþek çaktý<br />
ki bizim sevgili<br />
horoz 4 sefer<br />
ayný yumurtayý<br />
yumurtladý.<br />
Öpücük,<br />
Annen.<br />
Not: Bu mektubun içine para koymak istedim,<br />
ama mektubu kapatmýþtým.<br />
Sevgili Çocuklar yaþadýðýmýz Dünyayý beraber <strong>bir</strong>az tanýyalým<br />
dokunur. Dikkat edilirse o, çirkinliðini bize<br />
göstermemek için bakýmsýz ve kuytu yerleri<br />
arar. Titiz kadýnlar onun düþmanýdýr. Belki<br />
onlar da onun için ona düþman kesilmiþlerdir.<br />
Zavallý, zaten talihsizdir, güzel <strong>bir</strong><br />
kýzken biçimsiz <strong>bir</strong> böcek olmuþtur. Ona<br />
dokunmayýnýz, hiç olmazsa gergefini iþleyerek<br />
avunsun, üzüntüsünü unutsun. kýssaden<br />
hisse:asla ve asla karþýnýzdakini hor<br />
görmeyiniz ve unutmayýnýz!iyi veya kötü herkesin<br />
<strong>bir</strong> hikayesi vardýr!önce dinleyelim!!
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de MAGAZÝN<br />
17<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Britney film çevirmeye karar<br />
verdi<br />
kýz kulesi... ZELÝHA<br />
Merhaba<br />
Film yapýmcýlarýnýn<br />
müzik<br />
alanýnda isim<br />
yapan sanatçýlarýn<br />
adlarýný ve ünlerini<br />
kullanarak para<br />
kazanmak için bu<br />
þarkýcýlara film çevirtmeleri geleneðine <strong>bir</strong> yenisi<br />
katýldý. Þarkýcý Britney Spears, yeni çevrilecek<br />
olan Austin Power 2 adlý filmde baþarý kazanacaðýndan<br />
emin olduðunu söylüyor. 20 yaþýndaki<br />
sanatçý için eleþtirmenler ne kadýn ne genç<br />
kýz, genelde bu durumda olan sanatçýlar ilk<br />
filmlerinden sonra film dünyasý ile iliþkilerini<br />
ancak reklam filmlerinde görünerek sürdürürler<br />
þeklinde konuþuyor.<br />
Britney Spears, gözünü<br />
Prens<br />
Williams‘a<br />
dikti<br />
Amerikalý þarkýcý<br />
Britney Spears,<br />
Ýngiltere’de Presn<br />
Williams’a email ile mektup yazýp kendisini<br />
akþam yemeðe çýkarmasý için davet etti. Bir<br />
Ýngliz programýna katýlan 20 yaþýndaki Spears,<br />
burda 19 yaþýndaki Prensle oldukça yakýn arkadaþ<br />
olduðunu ancak davetini kabul etmediðini<br />
itiraf etti. Amerikalý þarkýcý hiç<strong>bir</strong> zaman gerçekten<br />
karþý karþýya gelmediklerini ve sanal<br />
alemde aþk yaþadoýklarý yolundaki söylentilerinde<br />
doðru olmadýðýný söyledi.<br />
Yazar Stephen<br />
King<br />
emekli oluyor<br />
Amerikalý ünlü yazar<br />
Stephen King yazacaðý<br />
<strong>bir</strong> kaç þeyden<br />
sonra emekli olmaya karar verdiðini açýkladý.<br />
Yazarýn emekli olmaya hazýrlandýðý yolunda yýllardýr<br />
ortaya atýlan iddialarda böylece doðrulanmýþ<br />
oldu. Yazarýn hazýrladýðý son eseri ABC<br />
televizyonunda <strong>bir</strong> korku serisi olarak yayýnlanan<br />
Rose Red. Bu arada hazýrlanan yazarýn <strong>bir</strong><br />
iki kitabý ise kitapçýlara gelmeye baþladý.<br />
Dumas’ýn hikayeleri perdeyi<br />
kapladý<br />
Alexandre<br />
Dumas’ýn<br />
eserlerinden<br />
kaynaklanan ve<br />
sinemaya<br />
aktarýlan Üç silahþörleri ile Kont Monte Cristo<br />
ve <strong>Dem</strong>ir Maskeli adam filmlerinin giþelerde iyi<br />
hasýlat yapmasý filmcileri bu kez yazarýn baþka<br />
eserlerininde sinemaya aktarýlmasý yönünde<br />
cesaretlendirdi. Daha önce Holywodd tarafýndan<br />
film yapýlan Dumas eserleri yeniden<br />
zamanýmýzýn teknoýlojilerinden yararlanarak<br />
filme çevrilmeye çalýþýlýyor.<br />
Þarkýcý James Brown seks<br />
tacizi davasýnda ifade verdi<br />
Amerikalý þarkýcý<br />
James Brown,<br />
hakkýnda açýlan<br />
taciz davasýyla ilgili<br />
<strong>bir</strong> duruþma<br />
sýrasýnda mahkeme<br />
jürisine yanýnda çalýþan kadýna elini sürmediðini<br />
ve kendisinin dini bütün kiliseye sürekli<br />
giden <strong>bir</strong> hýristiyan olduðunu söyledi. Davacý<br />
36 yaþýndaki Lisa Agbalaya yýllarca Brown’ýn<br />
yanýnda çalýþtýðýný ve sanatçýnýn kendisine istemeden<br />
ve zorla seksi konuþmalar yapma elle<br />
tacizde bulunma durumlarý yarattýðýný ileri sürerek<br />
tazminat davasý açmýþtý. Genelde kilise<br />
müziði yapmasýyla tanýnan 68 yaþýndaki<br />
Brown’dan 3 çocuk annesi Agbalaya 1 milyon<br />
dolar tazminat istiyor.<br />
Cruise, Hanks ve Roberts<br />
en fazla giþe hasýlatý yapan<br />
sanatçýlar<br />
Yeni <strong>bir</strong> araþtýrma<br />
film artistleri<br />
arasýnda Tom<br />
Cruise, Tom Hanks<br />
ve Julia Roberts’ýn<br />
oynadýðý filmlerin<br />
genelde en yüksek<br />
giþe hasýlatýný yaptýðýný<br />
ortaya koydu. 130 kadar sanatçý arasýnda<br />
yapýlan „Star Power 2002 Survey“ adlý araþtýrmada<br />
bu iç sanatçý 100 üzerinden yüz alýrken<br />
bunlarý takip eden sýrada en üstteki 10 sanatçý<br />
arasýnda Mel Gibson, Jim Carey. George Clooney,<br />
Russell Crowe, Harrison Ford ve Bruce<br />
Willis ile Brat Pitt bulunuyor.<br />
Erkeklerin<br />
koyduðu<br />
namus<br />
kurallý adýna...<br />
Sevgili <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong> okurlarý,<br />
Sizlere ilk yazýmda aslýnda çokça<br />
yaþanan, fakat üzerinde hiçte açýk konuþulmayan,<br />
çok sayýda kadýnýn çýkmaza sürükleyen<br />
<strong>bir</strong> sorunla baþlamak istiyorum.<br />
Kösemde yazdýklarým ile sorularýnýzý sizinle<br />
paylaþmak istiyorum.<br />
Çok sayýda insanin yaþadýðý fakat<br />
toplumda sözü edilirken açýkça söz edilmediði<br />
boþanma veya ayrýlma sonrasý kadýný<br />
anlatmak istiyorum. Uzun yýllar süren <strong>bir</strong><br />
evlilik bitmiþ <strong>bir</strong>de ortak çocuk var. Ayrýlýk<br />
savaþý, Psikologlar, mahkemeler, yýpratan<br />
sinir harbi yýllarca sürmektedir. Ayrýldýðý eþinden<br />
nefret edebilir ama <strong>bir</strong> baba çocuðunu<br />
görmeden nasýl yasayabilir?<br />
Üstelik çocuðunu bahane ederek ayrýldýðý<br />
Sarýþýnýn adý, esmerin tadý<br />
Kliþeler varlýðýný koruyor<br />
Sarýþýn, mavi gözlü, aptal“<br />
Almanya‘ da en yaygýn<br />
olan kliþe. Ýnsan cildinin ve<br />
saçýnýn, cins ve genetik açýdan<br />
tipik yanlarýný yýllardýr araþtýran<br />
Alman bilimadamý Profesör<br />
Hans W. Jürgen, buna benzer<br />
kliþelerin yok olmasýnýn<br />
mümkün olmadýðý görüþünde.<br />
Kiel’ deki Christian Albrecht Üniversitesi’<br />
nde sarýþýnlarý farklý<br />
yönlerden “inceleten” antropolog,<br />
sarýþýnlarýn sayýsýnýn<br />
azaldýðýnýn tartýþmasýz<br />
olduðunu söylüyor.<br />
Esmerlerin genleri<br />
aðýr basýyor<br />
Gerçekten de, pigmentleri az<br />
olan beyaz tenli ve beyaz ciltli<br />
insanlarýn oran olarak git gide<br />
azaldýðý konusunda uzmanlar<br />
hemfikir. Bu kýtlýðýn sebebiyse,<br />
Kuzey Avrupa’ ya göç eden<br />
esmer insanlarýn sarýþýnlara<br />
yeni renk katmýþ olmasý.<br />
Genelde <strong>bir</strong>i sarýþýn, <strong>bir</strong>i esmer<br />
AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK<br />
kadýnýn hayatýna müdahale etmek<br />
istiyor. Bir erkekle <strong>bir</strong>likte olmayý ayýp<br />
sayýyor. Annesini <strong>bir</strong> baþka erkekle<br />
gören küçük çocuðun da kirleneceðini<br />
düþünüyor. Ona göre ve de<br />
toplumun büyük <strong>bir</strong> kesimine göre<br />
boþanmýþ çocuklu kadýnlarýn ölene<br />
kadar asla baþka <strong>bir</strong> erkekle <strong>bir</strong>likte<br />
olmamalarý gerekiyor. Belki evlenmeleri<br />
koþuluyla buna izin verebilirler-<br />
Gencecik kadýnlar <strong>bir</strong> daha<br />
cinselliði, aþký, sevgiyi tatmadan<br />
ölüp gitmeli. Erkeklerin koyduðu<br />
namus kurallý adýna. Yalnýz yaþayan <strong>bir</strong> kadýn<br />
hayattý daha farklý <strong>bir</strong> boyuttaki <strong>bir</strong> mücadele<br />
ile sürdürmesi gerekiyor.<br />
Çocuk annesini ayýplamýyor, ve kötü <strong>bir</strong><br />
þey yapmadýðýný biliyor. Kendi hayatýný <strong>bir</strong><br />
tarafa koyup artýk tamamen çocuðu için<br />
yaþamak daha mi doðru? Peki ama Kadýnýn<br />
hayatý hiç mi önemli deðil? Kadýn artýk onun<br />
doðrularýna göre mi yaþamalý?<br />
Onun doðrularý ne? Kadýnýn doðrularý<br />
hangisi?<br />
Kýz olduðu için üzüntü duyan, oðlan<br />
çocuðuna verdiklerini ondan esirgeyen, okumasý<br />
adam olmasý için çaba harcamayan<br />
erkekleri <strong>bir</strong> tabu olarak gösteren, seven<br />
ama sevgi gösterisini erkekliðine yedirmeyen,<br />
her istediðini yapan, cefakar anneye hiç<br />
olan çiftlerden esmer olanýn saç<br />
tonu çocuða miras kalmasýndan<br />
kaynaklanýyor bu etkili<br />
katký. Ancak saç tonunu belirleyen<br />
genlerin sayýsý sadece<br />
<strong>bir</strong> tane deðil, altý veya sekiz<br />
olduðundan, ikisi de koyu saçlý<br />
olan <strong>bir</strong> çiftin çocuðu açýk renkli<br />
doðmasý, ender de olsa, ihtimallerin<br />
arasýnda.<br />
Davul da dengi dengine<br />
Sarýþýnlarýn nesli ne zaman<br />
tükeneceði sorusuna ise, hiç<strong>bir</strong><br />
Bazý olaylar duygularýnýzý harekete<br />
geçirecek. Biraz huzursuz ve<br />
heyecanlý <strong>bir</strong> tutum içine girebilirsiniz.<br />
Fakat, isteðiniz ve moraliniz<br />
yüksek olduðu için duygularýnýzý<br />
denetlemeniz mümkün olabilir.<br />
Bu hal kýsa sürecek.<br />
Kendinizi güçlü ve keyifli hissettiðiniz<br />
<strong>bir</strong> ay. Alacaðýnýz <strong>bir</strong> davet<br />
keyfinizi yerine getirecek. Yakýnlarýnýzla<br />
aranýzdaki iliþkiler yeni<br />
boyutlar kazanabilir. Kararlarýnýzý<br />
yeniden gözden geçireceksiniz.<br />
Büyük istekler ve çok büyük<br />
beklentiler içine gireceðiniz <strong>bir</strong><br />
dönemde bulunuyorsunuz. Biraz<br />
sabýrsýz ve kararsýz <strong>bir</strong> tavýr içine<br />
girmeniz mümkün. Birden fazla<br />
konuyla ilgilenebilir, bunun sonucunda<br />
hayli daðýlabilirsiniz.<br />
Daha yumuþak ve sakin<br />
olacaksýnýz. Hýzla meydana<br />
gelen geliþmeler hem þaþýrtýcý<br />
hem de ilham verici olacak. Yeni<br />
istekler içine girebilir, olumlu ve<br />
kararlý davranmayý baþarabilirsiniz.<br />
Ýsteklerinizle karþýlaþacaksýnýz.<br />
Biraz daha sakin olmalý, geriliminizi<br />
yansýtmamalýsýnýz. Aslýnda<br />
son derece anlayýþlý ve olumlu<br />
<strong>bir</strong> tutum içine gireceðiniz <strong>bir</strong><br />
dönemde bulunuyorsunuz. Fýrsatlarý<br />
zamanýnda deðerlendirebilirsiniz.<br />
Kararsýzlýk<br />
duyabilirsiniz.<br />
Kafanýzýn karýþýklýðý devam ediyor.<br />
Olaylarý çok fazla kritik edebilir,<br />
titiz ve detaycý tutumunuzla yakýnlarýnýzý<br />
zorlayabilirsiniz. Yanlýþ<br />
anlamalar yüzünden sýkýntý duymanýz<br />
mümkün. Fakat, kendinizi<br />
bu ay daha iyi hissedeceksiniz.<br />
bilimadamý tahmin edediðinden<br />
<strong>bir</strong> yanýt vermeyi cesaret<br />
edemiyor. Bilinen ise, sarýþýnlarýn<br />
sarýþýný tercih ettiði, esmerlerin<br />
de esmeri beðendiði. Bu<br />
fenomen sadece pigmentler<br />
konusunda geçerli deðil. Uzun<br />
boylu insanlarýn genelde uzun<br />
boylu eþ seçtiðine dikkat çekilirken,<br />
þiþmanlarýn da vücut ölçüleri<br />
kendi orantýlarýna benzer<br />
olanlardan hoþlandýðý göze<br />
çarpýyor.<br />
Reklamlarda sarýþýnlar<br />
ön planda<br />
Bu arada, ister doðuþtan<br />
ister boyalý olsunlar, reklamlardaki<br />
sarýþýnlarýn da kolay kolay<br />
kaybolmayacaðýna da kesin<br />
gözüyler bakýlýyor. Bu konuda<br />
yirmi yýl önce Kiel üniversitesinde<br />
doktora tezini yazan<br />
Renate Wängler, deterjan gibi<br />
her tür temizlik ürünün sarýþýnlar<br />
tarafýndan tanýtýldýðýný ortaya<br />
çýkardý. Altý yýl önce tekrarlanan<br />
<strong>bir</strong> hak tanýmayan, bu<br />
hakki kendinde gören,<br />
kimsenin öðretmediklerini<br />
kendi kendine öðrenebilmek<br />
için çýrpýnmasýný<br />
saðlayan, ayrýldý diye yýllardýr<br />
hala o gururundan<br />
dolayý baðrýna evladým<br />
diye basmayan babalar..<br />
Bir düzen kurmuþ,<br />
deliler gibi savaþmýþ çýlgýnlar<br />
gibi çalýþmýþ. Çok<br />
ama çok zor elde etmiþ<br />
pek çok þeyi . aylarca<br />
uðraþmýþ yaptýðý <strong>bir</strong><br />
resmin yýrtýlmasý gibi kurduðu<br />
binanýn çökmesi<br />
gibi, büyüttüðü çiçeðin<br />
susuzluluktan kurumasý<br />
gibi, eline <strong>bir</strong> silgi alýp silemez<br />
ki her þeyi, silemez.<br />
Yazýk olmaz mý emeklerine,<br />
yazýk olmaz mý<br />
Kadýna?<br />
Zorluklarý <strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er<br />
aþarak, kendi ayaklarý<br />
üzerinde durmak, kendi<br />
küçük ayaklarý üstünde,<br />
tek baþýna ama kendine<br />
saygýlý.<br />
bu araþtýrma, kliþenin geçerliðini<br />
kaybetmediðini gösterdi.<br />
Diðer yandan çikolata reklamlarýnda<br />
siyah çocuklarýn oynatýlmasý<br />
artýk demode.<br />
Sarýþýnlar hakkýndaki<br />
gerçekler<br />
Fakat Profesör Jürgens’ e<br />
göre, “sarýþýn bomba” imajý kýsa<br />
zamanda mazide kalacak.<br />
Esmerlerle kýyaslandýðýnda<br />
doðuþtan daha soðuk, vücut<br />
hatlarý daha düz ve göðüsleri<br />
daha küçük olduðundan.<br />
Günümüzdeki boyalý saçlý ve<br />
silikonlu “sahte sarýþýnlar”<br />
hafýzalardaki tipik sarýþýn kategorisine,<br />
dolayýsýyla “sarýþýn<br />
bomba” hayaline uymuyor.<br />
Sonra alacaðýnýz <strong>bir</strong> haber sizi<br />
yerinizden hoplatabilir.<br />
Duygularýnýzý ve düþüncelerinizi<br />
denetlemenizin zor olacaðý <strong>bir</strong><br />
gün. Büyük istekler içinde bulunuyor<br />
ancak, kendinizi çok fazla zorluyorsunuz.<br />
Kararlý olmalýsýnýz.<br />
Alacaðýnýz <strong>bir</strong> haberle heyecanlanacaksýnýz.<br />
Olaylarýn hýzlý<br />
geliþmesi sizi çok memnun<br />
edecek. Ýsteklerinizin fazlalaþtýðý<br />
<strong>bir</strong> dönemde bulunuyorsunuz.<br />
Ancak, bazý geliþmeler kararsýzlýk<br />
duymanýza neden olabilir.<br />
Çalýþmalarýnýzla ilgili bazý<br />
karýþýklýklar çýkabilir. Fikirlerinizi<br />
ifade ederken ted<strong>bir</strong>li davranmalý,<br />
aklýnýzdan geçenleri pat diye<br />
söylemeyin. Çok daha olumlu ve<br />
anlayýþlý davranabileceðiniz <strong>bir</strong><br />
döneme giriyorsunuz.<br />
Bazý olaylar yüzünden duygusal<br />
gerilim içine girmeniz mümkün.<br />
Fakat, bu durum çabuk geçecek.<br />
Arkadaþlarýnýzýn sýcak ilgisi sizi<br />
rahatlatacak ve kendinizi daha<br />
iyi hissetmenize neden olacak.<br />
Moralinizi yükseltin.<br />
Karar vermeniz <strong>bir</strong>az zor olabilir.<br />
Ancak, içinizden yükselen isteklerin<br />
gücü sizi harekete geçirebilir.<br />
Geleceðe yönelik beklentileriniz<br />
artýyor. Seyahate çýkmayý isteyebilir,<br />
yeni insanlar ve farklý kiþilerle<br />
tanýþabilirsiniz.<br />
Alacaðýnýz <strong>bir</strong> haber sizi heyecanlandýracak.<br />
Beklentilerinizin<br />
peþinden dolu dizgin koþabilirsiniz.<br />
Çok hoþ organizasyonlarýn<br />
içinde bulunabilir, baþarýlý olabileceðiniz<br />
giriþimlerde bulunabilirsiniz.<br />
Bundan böyle bu köþemde sizin<br />
sorularýnýza ve sorunlarýnýza<br />
cevap vermeye çalýþlacaðým.<br />
„Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“<br />
diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle<br />
paylaþmaktan mutluluk duyacaðým.<br />
Bana sorunlarýnýzý ve sorunlarýnýzý<br />
mektup veya e-mail ile<br />
iletebilirsiniz.<br />
Adress: Hack str.3 70190 Stuttgart<br />
E-Mail: zeliha@dem-ajans.de<br />
Winona hýrsýzlýkla suçlanýyor<br />
Sabýka dosyasý kabarýk<br />
Hollywood‘ da ün yapan<br />
aktris Winona Ryder, Los<br />
Angeles‘ de hakim karþýsýna çýkacak.<br />
Ünlü aktrisin suç dosyasýnda<br />
sahte reçete kullanmak, hýrsýzlýk,<br />
devlete ve özel þahýsa zarar vermek<br />
gibi suç unsurlarý bulunuyor. ABD<br />
medyasýnýn verdiði bilgilere göre,<br />
kefaleten serbest dolaþan Ryder, 8<br />
Þubat tarihinde hakim karþýsýna çýkacak. Ünlü aktris<br />
geçen yýl <strong>bir</strong> dükkanda hýrsýlýk yaparken yakalanmýþ<br />
ve mahkemece ifadesi alýnmýþtý.<br />
Sevimli ve Sakin<br />
Aktrisin avukatý Mark Geragos, olayýn <strong>bir</strong> yanlýþ<br />
anlaþýlma olduðunu ve araþtýrmalardan sonra gerçeðin<br />
ortaya çýkacaðýný belirtti. Medya kuruluþlarý<br />
ise, Ryder‘ in yeni <strong>bir</strong> rol için deneme yaptýðýný bildiriyor.<br />
Ancak <strong>bir</strong> polis sözcüsü, aktrisin hýrsýzlýk<br />
sýrasýnda çaldýklarýný büyük <strong>bir</strong> çantaya koyduðunu<br />
açýklýyor. Tutuklama anýnda Ryder‘ in sakin ve polise<br />
uyumlu davrandýðý söyleniyor.<br />
Süs eþyasý ile elbise çalmýþ<br />
Ryder 12 Aralýk günü “Seaks Fifth Avenue” maðazasýnda<br />
yakalanmýþ ve çantasýnda 4800 dolar<br />
deðerinde elbise ve süs eþyasý bulunmuþtu. Ryder‘<br />
in çantasýnda ayrýca aðrý kesici <strong>bir</strong> ilaç için sahte<br />
reçete ele geçmiþti.<br />
Ryder 1994‘ de ünlendi<br />
Ryder 1994 ve 95 yýllarýnda çevirdiði “Reality<br />
Bites” ve “Little Women” filmleriyle büyük ün kazanmýþtý.<br />
„Betty‘ nin ablasý“ filmi için ise hatta Oscar<br />
ödülüne aday gösterilimiþti. Winona Ryder uzun<br />
zamandýr depresyon içinde olduðundan, <strong>bir</strong>çok<br />
tedavi görmüþtü. Son Filmi “Secret and the Planting”<br />
i ise yarýda býrakmýþ ve bu yüzden yerine Kate<br />
Winslet getirilmiþti.<br />
Tarkan’ dan ilginç açýklamalar<br />
„Babam beni hiç öpmedi“<br />
Ünlü þarkýcý „Vizyon“ adlý dergiyle yaptýðý<br />
<strong>bir</strong> söyleþide çocukluk yýllarýnýn pek mutlu<br />
geçmediðini söyledi. Tarkan „babamý pek çok<br />
göremiyordum. Almanya’ da yaþýyorduk. Annem<br />
ve babam iþçiydi. Biz<br />
altý kardeþdik, üçü<br />
erkek ve üçü kýz“ diyerek<br />
babasýnýn çok sert<br />
davrandýðýný anlattý.<br />
Babasý içkiciymiþ<br />
Bir kaç yýl önce<br />
vefaat eden babasýyla<br />
ilgili pek mutlu anýlarý<br />
yok. Tarkan, babasýnýn<br />
çok içki kullandýðýný ve<br />
bundan dolayý çok zor<br />
günler geçirdiðini açýkladý.<br />
Babasýndan hiç<strong>bir</strong> sýcak yaklaþým görmeyen<br />
Tarkan „babam bana hiç sarýlýp beni öpmedi“<br />
diyerek üzücü <strong>bir</strong> çocukluk döneminin anýlarýný<br />
anlattý. 1972 yýlýnda Almanya’ da Rheinland-Pfalz<br />
eyaletinin Alzey kentinde doðan ve çocukluk yýllarýný<br />
burada geçiren ünlü yýldýz, 15 yaþýnda ailesiyle<br />
Türkiye’ ye geri dönüp klasik müzik üzerinde<br />
staj gördü.<br />
Hayranlarýyla yine <strong>bir</strong>arada<br />
Dünya starý olma yolunda ilerleyen ünlü þarkýcý<br />
Pepsi’ yle gerçekleþtirdiði reklam projelerinden<br />
sonra sýra yeniden müziðe geldi. Heyencanla<br />
beklenen yeni albümünün kýsa <strong>bir</strong> süre içinde çýkmasý<br />
umut edilen Tarkan uzun <strong>bir</strong> süre yurtdýþýnda<br />
yaþamasýndan sonra mart ayýnda Türkiye’ ye dönmüþtü.
Utandýran tablo<br />
Bu bataklýk kurumalý<br />
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de MEDYA<br />
18<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
Güngör Mengi<br />
Sabah; 15 .02.2002<br />
Türkiye’de rüþvet ve yolsuzluk<br />
araþtýrmasýnýn soruna iþ dünyasýnýn<br />
penceresinden bakan ikinci<br />
ayaðý sonuçlandý.<br />
Çýkan tablo hiç iç açýcý deðil.<br />
Yozlaþma, eski Doðu Bloku ülkelerinden<br />
daha derin ve yaygýn hale<br />
gelmiþ!<br />
TESEV’in öncülüðünde gerçekleþtirilen<br />
ve Dünya Bankasý’nýn da desteklediði<br />
araþtýrmanýn sonuçlarý bugün<br />
Cumhurbaþkaný Sezer, iki Devlet<br />
Bakaný Derviþ ve Keçeciler ile Dünya<br />
Bankasý Baþkan Yardýmcýsý Johannes<br />
Linn’in de katýlacaklarý <strong>bir</strong> toplantýda<br />
kamuoyuna açýklanacak.<br />
Araþtýrmayý yürüten akademisyenler,<br />
iki gün önce, <strong>bir</strong> grup medya temsilcisine,<br />
çalýþma ile ilgili <strong>bir</strong> sunuþ<br />
yaptýlar.<br />
Araþtýrmanýn <strong>bir</strong>inci ayaðý, yolsuzluk<br />
ve rüþvet konusunda halkýn nabzýný<br />
tutmuþtu. Bu defaki iþ dünyasýnýn<br />
bakýþýný saptýyor.<br />
Çalýþma, bürokrasi kanadýna<br />
yönelik araþtýrma ile tamamlanacak.<br />
Týrmanan yozlaþma<br />
“Ýþ Dünyasý Gözünde Türkiye’de<br />
Yozlaþma“ 1250 þirketi içine alan kapsamlý<br />
<strong>bir</strong> anketle ve 35 üst düzey<br />
yönetici ile yapýlan görüþmelerle<br />
araþtýrýldý.<br />
Zehirli ürünleri rüþvet ve yolsuzluk<br />
olan ahlâki yozlaþma, Türkiye’nin en<br />
önemli ikinci sorunu olarak ortaya<br />
çýktý.<br />
Birinci sýrada enflasyon, üçüncü<br />
sýrada iþsizlik yer alýyor.<br />
Burada önemli nokta ºu:<br />
Yozlaþmanýn iþ dünyasýnda yarattýðý<br />
býktýrýcý etkisi sürekli artýyor. Rüþvet<br />
ve yolsuzluk, ülkenin en önemli sorunlar<br />
listesinde on yýl içinde 8’inci sýradan<br />
2’nci sýraya yükseldi.<br />
Ýþ dünyasýnýn hedef gösterdiði<br />
kurumlar, <strong>bir</strong>inci araþtýrmada halkýn<br />
iþaret ettiði kurumlarla neredeyse <strong>bir</strong>e<br />
<strong>bir</strong> buluþuyor:<br />
Gümrük, trafik polisi, tapu daireleri,<br />
BULMACA<br />
Soldan saða:<br />
1-Fiyat dalgalanmalarýndan yararlanarak<br />
kazanç saðlamak 2- Bir yere gönderilen<br />
malýn listesi-Eski dilde ayak 3-Radyumun<br />
simgesi- Bir balýk- Adale 4- Kilogramýn<br />
kýsaltýlmasý- Ayýrtý- Bir baðlaç 5- Eser-<br />
belirti 6- Mal deðiþ tokuþu- Atýn ayaðýna<br />
çakýlýr 7- Ýlk Peygamber- Gün doðmadan<br />
önceki alacakaranlýk- Müzikte <strong>bir</strong><br />
nota 8- Tekirdað ilçesi- Kiloamperin<br />
kýsaltýlmasý- manganýn simgesi 9- “Pus”<br />
(“son imparator”)- Mahkeme karar belgesi<br />
10- Kalça kemiði- Eksiksiz- Felsefede<br />
düþünce 11- duyarlýlýðýný yitirmek.<br />
belediyeler, polis, vergi daireleri, tapu,<br />
kamu hastaneleri, mahkemeler (icra<br />
dahil), elektrik hizmetleri..<br />
„2 yýlda, iþinizin düþtüðü kurumlara<br />
kural dýþý ödeme yaptýnýz mý?“<br />
Bu soruya „evet“ diyenlerin oranlarý,<br />
rüþvetin ürküntü verecek <strong>bir</strong> yaygýnlýða<br />
ulaþmýþ olduðunu gösteriyor.<br />
Ýþte þirketlerin yüzde kaçý nereye rüþvet<br />
vermiþ:<br />
Rüþvetin adresi ve tarifesi..<br />
Trafik Polisi’ne yüzde 53, Gümrük’e<br />
yüzde 49, Tapu’ya yüzde 38, Polis’e<br />
yüzde 33, belediyelere yüzde 23,<br />
devlet hastanelerine yüzde 16, vergi<br />
dairelerine yüzde 16, elektrik hizmetlerine<br />
yüzde 14, mahkemelere yüzde<br />
11..<br />
Verenlerin yüzde kaçý rüþveti „istendiði<br />
için“, yüzde kaçý „istenmeden“<br />
ödemiþ?<br />
Bu oranlar sýrasýyla Trafik Polisi’nde<br />
yüzde 55-35, Polis’te yüzde 62-34,<br />
elektrik hizmetlerinde yüzde 59-33,<br />
vergi dairelerinde yüzde 56-30, belediyelerde<br />
yüzde 55-32, Gümrük’te<br />
yüzde 53-24, devlet hastanelerinde<br />
yüzde 52-41 olarak daðýlýyor.<br />
Son iki yýl iþ dünyasýnda her 100<br />
kiþiden 46’sý, sözü geçen kurumlardan<br />
en az <strong>bir</strong>ine kural dýþý <strong>bir</strong> ödemede<br />
bulunmuþ.<br />
Peki rüþvetin kurumlara göre<br />
ortalama miktarlarý ne? Bu soruya<br />
verilen cevaplar <strong>bir</strong> „rüþvet tarifesi“<br />
çýkarýyor.<br />
Ýþte rüþvetin tarifesi:<br />
Gümrük 1 milyar 420 milyon,<br />
Belediyeler 855 milyon,<br />
Mahkemeler 783 milyon,<br />
Vergi daireleri 308 milyon,<br />
Trafik Polisi 187 milyon,<br />
Tapu daireleri 183 milyon,<br />
Elektrik iºleri 140 milyon,<br />
Devlet ve sigorta hastaneleri 140<br />
milyon lira..<br />
Araþtýrmayý yapanlar, ortalamanýn<br />
son iki yýlý baz aldýðýndan yola çýkarak<br />
rüþvet tarifesini güncelleþtirmek için<br />
yukardaki rakamlarý iki ile çarpmak<br />
gerektiðini söylüyorlar.<br />
Partilere peþin ödenen rüþvet<br />
Ýþ dünyasýnýn parasal yardým<br />
konusunda siyasi partilerle olan iliþkisi<br />
ne durumda?<br />
Þirketlerin yüzde 6’sý <strong>bir</strong> partiye,<br />
yüzde 7’si partiye yakýn <strong>bir</strong> derneðe,<br />
Yukarýdan Aþaðý:<br />
1- Tedavül, dolaným 2- Avrupa’ da <strong>bir</strong><br />
baþkent- Her zaman, sürekli olarak 3-<br />
“...geçmek” (üzerinde durmamak, önemsememek)<br />
– Lokmanruhu-Kakým 4- Eski<br />
Türkler’ de <strong>bir</strong> hükümdar unvaný- Gaye<br />
5- Ýdeal- Türkiye’nin plaka iþareti 6- layýk<br />
olma yaraþýrlýk- Tatlý <strong>bir</strong> besin maddesi<br />
7- Belli, açýk- Gözü açýk,uyanýk- Eski dilde<br />
Su 8- Tavlada <strong>bir</strong> sayý- Müzikte <strong>bir</strong> nota-<br />
Susamýþ 9- Çinkonun simgesi- Bir Limon<br />
türü 10- Metalik olmayan oto boyasý-<br />
Donanma 11- Sebeplenmek<br />
yüzde 15’i <strong>bir</strong> belediye vakfýna baðýþ<br />
yaptýklarýný bildiriyor.<br />
Þüphesiz bu yardýmlar, þirketlerin<br />
kamuda bitecek iþlerinde parti etkisiyle<br />
elde edilecek avantajlarý hedef alýyor.<br />
Bir anlamda rüþvetin peþin ödenmesi..<br />
Büyük firmalar rüþveti bu þekilde,<br />
küçükler ise “perakende” ödüyor.<br />
Araþtýrmacýlar, deþifre olma korkusuyla<br />
bazý firmalarýn gerçeði<br />
gizlemiþ olabileceðini, oranlarýn muhtemelen<br />
daha yüksek seviyede seyredebileceðini<br />
düþünüyorlar.<br />
Çalýþmada, þirketlerin dörtte <strong>bir</strong>inin<br />
kamu ihalelerine katýldýklarý ortaya<br />
çýktý. Ýhale kazanan þirketlerin yüzde<br />
55’i “rüþvet yok” derken, yüzde 36’sý<br />
“var” diyor.<br />
Ýhale kazanamayan þirketlerde<br />
“rüþvet dönüyor” diyenlerin oraný<br />
yüzde 48’e çýkýyor.<br />
Ýþ dünyasýnýn bankalarla kredi iliþkilerine<br />
gelince..<br />
Kredi verirken kamu bankalarýnýn<br />
yanlý davrandýklarýný düþünenler<br />
yüzde 52’ye dayanýrken, özel bankalarýn<br />
eþitsiz davrandýklarýný söyleyenler<br />
yüzde 27’ye iniyor.<br />
Temizlik için büyük ittifak<br />
Rüþvet ve yolsuzlukla mücadele<br />
Türkiye’nin acil gündemine girmiþtir<br />
artýk.<br />
Çünkü bu ahlâki çürüme, yalnýz<br />
kamu düzenini bozmuyor, kaynaklarýn<br />
adaletsiz daðýlmasýna ve kanunsuz<br />
ödeme yapanlarýn haksýz olarak rekabet<br />
üstünlüðü kazanmasýna sebep<br />
oluyor.<br />
Böyle <strong>bir</strong> moralle, temiz ve güvenli<br />
<strong>bir</strong> devlet-toplum iliºkisi, toplumsal<br />
barýþ, istikrarlý, dýþa açýlan <strong>bir</strong> ekonomi<br />
kurulamaz.<br />
TESEV’in araþtýrmasý, temiz <strong>bir</strong><br />
toplum hedefine yönelik çabalarý<br />
kolaylaþtýracak ipuçlarýný vermekle<br />
kalmýyor, sorunun önemini ve ivediliðini<br />
de vurguluyor.<br />
Umutlanmak için sebep var:<br />
Temizlik, sadece Dünya Bankasý’nýn<br />
talebi deðil, ondan önce toplumun<br />
özlemi ve hedefidir.<br />
Cumhurbaþkaný ile hükümet üyelerinin<br />
araþtýrmaya verdikleri destek,<br />
kangrene dönüþen bu yaranýn ameliyat<br />
edilmesine devletin de karar verdiðini<br />
gösteriyor.<br />
Ýnþallah yanýlmayýz..<br />
Ýçeride de<br />
„Medeniyetler<br />
Buluþmasý“<br />
yapýlmalý!..<br />
Mehmet Barlas<br />
Yeni Þafak; 13 .02.2002<br />
Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem, gerçekten<br />
„dünya çapýnda“, önemli <strong>bir</strong><br />
projeyi gerçekleþtirdi..<br />
Avrupa Birliði ile Ýslam Konferansý ülkelerini<br />
<strong>bir</strong> forumda <strong>bir</strong>leþtirmek, elbet yaratýcý<br />
düþüncenin ürünüdür..<br />
Bu olay da gösteriyor ki, Ýsmail Cem türü<br />
genç üretken ve çalýþkan politikacýlarýn<br />
önünde veya üzerinde çeþitli frenleyici engeller<br />
olmasa, daha farklý <strong>bir</strong> Türkiye görebiliriz..<br />
Bu sadece <strong>bir</strong> yaþlý veya genç olmak<br />
meselesi deðil..<br />
Örneðin <strong>Dem</strong>irel de, ileri yaþýna raðmen,<br />
Cumhurbaþkanlýðýnda aktif <strong>bir</strong> kiþiydi.. Özellikle<br />
Orta Asya Cumhuriyetleri ile, dinamik <strong>bir</strong><br />
iliþki sürecini, Özal’dan sonra da devam ettirmiþti..<br />
Neyse.. Konunun dýþýna çýkmayalým..<br />
Ýsmail Cem’in projesi olan „Medeniyetlerin<br />
Buluþmasý“ toplantýsý, elbet 11 Eylül sonrasý<br />
dünyada gündeme alýnan „Medeniyetlerin<br />
Çatýþmasý“na <strong>bir</strong> cevap getirecektir..<br />
„11 Eylül Sonrasý“ný „Global 28 Þubat“ gibi<br />
yorumlayanlar varken, Ýstanbul’daki toplantý,<br />
bu tür saçmalýklara da <strong>bir</strong> cevap olabilir..<br />
Yok eðer durum böyle deðil ise ve<br />
K Ý M D Ý R ?<br />
MARCO POLO<br />
(1254-1324)<br />
Bir adam bu çölü gece vakti<br />
geçerken ve herhangi <strong>bir</strong><br />
sebepten dolayý - uykuya dalmak<br />
veya baþka <strong>bir</strong>þey- arkadaþlarýndan<br />
ayrýldýktan sonra tekrar onlara<br />
katýlmak istediðinde, arkadaþlarý<br />
gibi onunla konuþan ruhsal sesler<br />
duyar, bazen onu adýyla bile<br />
çaðýran. Çoðunlukla bu sesler onu<br />
ayartarak yoldan çýkarýr, ve yolcu<br />
yolunu hiç bulamaz, ve çoðu kiþi bu<br />
yüzden yolunu ve hayatýný kaybetmiþtir.<br />
Bazý geceler, yolcular yolun<br />
dýþýndan büyük <strong>bir</strong> grup atlýnýn<br />
sesini duyarlar; bunlarýn kendi<br />
arkadaþlarý olduðunu düþünürler<br />
ve sese doðru giderlerse, gün<br />
doðduðunda kendilerini büyük <strong>bir</strong><br />
belanýn içinde bulur ve yaptýklarý<br />
hatayý anlarlar. Bazýlarý kendilerine<br />
doðru gelen <strong>bir</strong> grup adam<br />
görmüþ ve bunlarýn soyguncu<br />
olduklarý þüphesiyle,<br />
dönerek yollarýndan sapmýþlardýr.<br />
Gündüz vakti bile<br />
bu ruhsal sesler duyulabilir,<br />
ve çoðu zaman baþta davul<br />
olmak üzere <strong>bir</strong>çok müzik<br />
aletinin ve silahlarýn seslerini<br />
duyduðunuzu hayal edersiniz.<br />
Bu sebepten, beraber<br />
yolculuk eden insanlar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine<br />
yakýn dururlar.<br />
Uyumadan önce gitmeleri<br />
gereken yolu gösteren <strong>bir</strong><br />
iþaret dikerler ve hayvanlarýnýn<br />
boyunlarýna küçük<br />
ziller baðlayarak yoldan çýkmalarýný<br />
önlemeye çalýþýrlar.“<br />
Marco Polo, Yolculuklar<br />
Polo ailesinin Dalmaçya<br />
kýyýlarýnýn en soylu ailelerinden<br />
olduðu söylenmesine karþýn, Marco<br />
Polo’nun burada mý yoksa<br />
Venedik’te mi doðduðu bilinmemektedir.<br />
Çocukluðunun geçtiði<br />
Venedik, Akdeniz’in ticaret merkeziydi.<br />
Marco Polo, döneminin klasik<br />
eðitimini aldý. Ticari Fransýzca’yý Ýtalyanca<br />
kadar iyi biliyordu. Doðal<br />
kaynaklara, deðiþik ve ilginç hayvan<br />
ve bitkilere ilgi duyuyordu.<br />
Babasý ve amcasý Çin’e doðru ilk<br />
yolculuklarýna çýktýklarýnda Marco<br />
Polo 6 yaþýndaydý. Döndüklerinde<br />
15 yaþýndaydý, ve annesi uzun<br />
zaman önce ölmüþtü. Babasý ve<br />
amcasý ile beraber 2 yýl daha<br />
Venedik’te kaldý ve sonra üçü ikinci<br />
<strong>bir</strong> defa Çin’e doðru yola çýktýlar.<br />
1271 yýlýnýn sonuna doðru, yanlarýna<br />
Kubilay Kaan için Papa’dan mektuplar<br />
ve deðerli hediyeler alarak<br />
doðuya gittiler. Ermenistan, Ýran,<br />
Afganistan ve Pamir’i geçerek Ýpek<br />
Yolu üzerinden Çin’e vardýlar.<br />
Baba, oðul ve amca, 10 yýl önceki<br />
rotalarýný takip etmemek için kuzeye<br />
doðru dönerek güney Kafkaslar ve<br />
Gürcistan Krallýðý’ndan geçtiler.<br />
Sonra Hazar Denizi’nin batý<br />
kýyýlarýnýn paralelinden giderek<br />
Tebriz’e vardýlar. Ýran Körfezi’ne vardýktan<br />
sonra deniz yolunu tutmayý<br />
tasarladýlarsa da, gemilerin çok<br />
kötü durumda olduðunu görünce<br />
kara yoluyla Çin’e doðru yol alarak<br />
doðuya devam ettiler.<br />
Marco Polo, gittikleri yerlerden<br />
<strong>bir</strong>inde hastalanarak 1 yýl boyunca<br />
yataða mahkum oldu. Tekrar yola<br />
çýktýklarýnda, kendilerini Pamir’de<br />
buldular.<br />
Taklamakan Çölü’ne varýnca,<br />
güney tarafýndan geçerek Kaþgar,<br />
Yarkent, Hotan ve Lop Nor’a geldiler.<br />
Etrafýný çok iyi gözlemleyen<br />
Marco Polo, günlüðüne Yarkent’te<br />
yerli halkýn guatr hastalýðýna karþý<br />
dayanýksýz olduðunu, bunun da<br />
içme suyundan kaynaklanabileceðini<br />
yazdý. Pem nehirlerinde de<br />
bol bol yeþim taþý ve alacaakik<br />
denen taþlardan bulunduðuna<br />
dikkat çeken Polo, Pem’de „<strong>bir</strong><br />
kadýnýn kocasý 20 günden fazla<br />
sürecek <strong>bir</strong> yolculuða çýktýðý zaman,<br />
evden ayrýlýr ayrýlmaz kadýn yeni <strong>bir</strong><br />
koca alýr, ve bunu yapmaya tam<br />
yetkilidir. Erkekler de, nereye giderlerse<br />
gitsinler, ayný þekilde eþ alýrlar“<br />
diye yazar. Kaþgar da ayný þekilde<br />
yeþimtaþý kaynaðý olarak geçer.<br />
Gobi Çölü hakkýnda Polo, „Bu<br />
çölün, <strong>bir</strong> baþtan <strong>bir</strong> baþa aþýlabilmesi<br />
için <strong>bir</strong> yýl yol alýnmasý gerekecek<br />
kadar uzun olduðu, ve en<br />
dar yerinden geçmek için 1 ay gerekeceði<br />
söylenir. Tamamen daðlar,<br />
çöller ve vadilerle kaplýdýr. Yiyecek<br />
hemen hiç<strong>bir</strong>þey yoktur.“ diye yazar.<br />
Gobi’yi geçiþ sýrasýnda yaþanan<br />
tehlikelere karþýn, Polo’nun yazdýklarý<br />
yolun o dönemde güvenli ve<br />
iyi düzenlenmiþ olduðunu göstermekteydi.<br />
Marco Polo, Uygur ülkesinin<br />
asbest sanayiinin merkezi<br />
olduðunu da Seyahatnamesi’ne<br />
Ýstanbul’daki „Medeniyetlerin<br />
Buluþmasý“,<br />
Türkiye’nin „28 Þubat<br />
modeli“ni hem Ýslam-<br />
Doðu, hem de Hristiyan-Batý<br />
dünyasýna<br />
sunmasýný amaçlýyorsa,<br />
bu toplantýnýn<br />
gündemi farklý olmak<br />
gerekirdi..<br />
Örneðin açýlýþ<br />
konuþmasý, emekli<br />
Orgeneral Çevik Bir’e yaptýrýlýrdý..<br />
Tarihçilerin forumunda, Ýlber Ortaylý veya<br />
Bernard Levis yerine, Vural Savaþ ve Yekta<br />
Güngör Özden konuþturulurdu..<br />
Toplantýnýn organizasyonu, „Batý Çalýþma<br />
Grubu“na yaptýrýlýrdý.. Toplantýnýn sponsorlarý<br />
ise, 28 Þubat döneminde boþaltýlan bankalar<br />
olurdu..<br />
Ama belli ki, Ýsmail Cem’in amacý, „28<br />
Þubat“ý global siyaset pazarýna sunmak<br />
deðil..<br />
Tersine, „Ýslam Dünyasý“ný tümden þiddetin,<br />
terörün kaynaðý gibi görmek isteyen<br />
baðnaz kafalara, farklý uygarlýklarla, kültürlerle<br />
<strong>bir</strong>arada yaþama mecburiyetini hatýrlatmak..<br />
Keþke, bu Koalisyon’un içinden <strong>bir</strong> Ýsmail<br />
Cem daha çýksa ve Avrupa Birliði ile Ýslam<br />
Konferansý ülkelerini <strong>bir</strong>araya getiren bu<br />
toplantýnýn benzerini, „Türkiye’nin Ýçi“ne dönük<br />
olarak da yapsa..<br />
Önceki gece Habertürk’te, Hakan<br />
Aygün’ün konuðu olan AK Parti Lideri Tayyip<br />
Erdoðan’ý dinlerken „Medeniyetlerin<br />
Buluþmasý“nýn Türkiye için çok gerekli<br />
ekleyerek, asbestli kumaþýn ateþe<br />
atmak yoluyla temizlenebileceðini<br />
öne sürdü. Marco Polo, tarihçi<br />
olmamasýna karþýn Moðollar’a dair<br />
uzun <strong>bir</strong> tarih yazdý. Moðollar’ýn<br />
yükseliþi ve Büyük Kaan’ýn hayatý<br />
ve imparatorluðu üzerine detaylý<br />
<strong>bir</strong> yazý yazarak, Kaan’ýn cenaze<br />
törenini tarif etti. Steplerdeki hayatý,<br />
öküz ve develer tarafýndan çekilen<br />
Türkmen çadýrlarýný ve ev adetlerini<br />
anlattý. Kendisini en etkileyen olay,<br />
kadýnlarýn en aðýr yükü üstlenmeleriydi:<br />
„erkekler avcýlýk, savaþ oyunlarý<br />
ve þahin ve doðan gibi<br />
hayvanlarýn terbiyesinden baþka<br />
hiç<strong>bir</strong> þeyle ilgilenmezlerdi.“<br />
1275 yýlýnda Pololar Kubilay<br />
Kaan’ýn huzuruna vardýklarýnda<br />
Venedik’ten yola çýkalý 3,5 yýl olmuþ<br />
ve 5.600 mil yol katetmiþlerdi.<br />
Marco Polo, Büyük Kaan’la<br />
karþýlaþma anýný anýlarýnda þöyle<br />
anlatýr: „Onun önünde diz çökerek<br />
baðlýlýklarýný belirttiler. Büyük Kaan<br />
onlarý kaldýrdý ve kendilerini saygýn<br />
biçimde karþýladý ve eðlenmelerini<br />
saðladý. Onlara nasýl olduklarýna<br />
ve ayrýlýþlarýndan beri neler yaptýklarýna<br />
dair <strong>bir</strong>çok soru sordu.<br />
Kardeþler kendisini iyi ve saðlýklý<br />
bulduklarý için kendilerinin de iyi<br />
olduklarýna dair ona güvence verdiler.<br />
Sonra ona Papa’nýn gönderdiði<br />
mektuplarý ve kutsal yaðý<br />
veriler, o da memnuniyetle bunlarý<br />
kabul etti. Büyük Kaan, o<br />
zaman henüz <strong>bir</strong> delikanlý olan<br />
Marco’yu görünce, onun kim<br />
olduðunu sordu. ‘Efendim’, dedi<br />
Niccolo, ‘o benim oðlum ve sizin<br />
sadýk adamýnýzdýr.“<br />
Kaan’ýn sarayýnda önemli <strong>bir</strong><br />
yere gelen Marco Polo, Çin, Burma<br />
ve Hindistan’da <strong>bir</strong> dizi önemli<br />
göreve gönderildi. Polo, sonradan<br />
Pekin’in <strong>bir</strong> parçasý olan baþkente<br />
aþýk olmuþtu. Pololar, altýn ve<br />
gümüþün yerine geçen kaðýda<br />
þaþkýnlýkla bakýyorlardý. Polo’nun<br />
deyimiyle „kütük gibi yanan taþlar“,<br />
bize kömürün o dönemde hiç<strong>bir</strong><br />
Avrupalý tarafýndan bilinmediðini<br />
kanýtlamaktadýr.<br />
Sonradan, yayýnladýðý seyahatnamesinde<br />
anlattýðýna göre:<br />
„Gürcistan’ýn kuzeybatýsýnda <strong>bir</strong><br />
ülkeye vardým. Orada garip <strong>bir</strong><br />
olaya þahit oldum. Burada büyük<br />
<strong>bir</strong> kaynaktan <strong>bir</strong> yað çýkýyordu.<br />
Fakat bu yað yenir gibi <strong>bir</strong>þey<br />
deðildi. Bu yað yakmaya yarýyordu.<br />
Ora halký çok uzaklardan geliyor,<br />
bu yaðdan alýp aydýnlanmak ve<br />
ýsýnmak için evlerine kovalar dolusu<br />
götürüyorlar.“ Marco Polo kendisinin<br />
görmediði ve baþkalarýndan<br />
duyduklarýný da seyahatnamesine<br />
eklemiþtir. Zümrütüanka kuþu bunlardan<br />
<strong>bir</strong>idir: „Bu koca kuþ o kadar<br />
kuvvetlidir ki <strong>bir</strong> fili yakalayýnca<br />
havaya kaldýrýr, sonra yüksekten<br />
hayvaný yere atar, paramparça<br />
ettikten sonra kendi de yere inerek<br />
avýný rahat rahat yer.“<br />
olduðunu yine hissettim..<br />
„Simgeler“ üzerinde örtülü imalar, „Derin<br />
Devlet“ esprileri ve „Deðiþim“ üzerindeki kaçamak<br />
muhabbetler..<br />
Örneðin þu „alkollü içkiler“in, yasak olup,<br />
olmamasý meselesi..<br />
Tayyip Erdoðan’ýn Belediye Baþkanlýðý<br />
sýrasýnda, Belediye’ye ait mekanlardaki<br />
lokantalarda alkollü içkiyi yasak etmesi, tartýþma<br />
konusu olan „simgeler“den <strong>bir</strong>i deðil<br />
miydi?<br />
Belli ki Erdoðan, bu konuyu henüz <strong>bir</strong><br />
açýklýða baðlamamýþ.. „Ýçki Yasaðý“ný, „Trafik<br />
güvenliði“nin gereði biçiminde sunarak, <strong>bir</strong><br />
nevi kaçýþ yapmayý tercih ediyor..<br />
Oysa biliyoruz ki trafik kazalarýnýn ana<br />
sebebi, „alkollü sürücüler“den deðil,<br />
„kurallara uymayan sürücüler“den kaynaklanýyor..<br />
Alkol almýþ sürücüyü, lokanta kapýsýnda<br />
kontrol edip yakalarsýnýz.. Ama kural-tanýmazlýðýn<br />
kontrolü yok..<br />
Tayyip Erdoðan açýk açýk, „Ben inancým<br />
gereði alkollü içkiyi kamu mekanlarýnda<br />
yasak ettim“ dese, olmaz mý sanki?<br />
Mesela bu tür dolambaçlý söylemler, „Karþý<br />
Medeniyet“e, „iþte takiyye“ demek imkanýný<br />
veriyor..<br />
Yani bütün bu konular, alkol, baþörtüsü<br />
ve herþey, açýk ve sakýncasýz tartýþýlmalý<br />
siyaset ve düþünce forumlarýnda.. Kimse<br />
karnýndan konuþmamalý ve „28 Þubat“lar,<br />
„militarizm“ Türk demokrasisinin mütemmim<br />
cüzleri olmamalý..<br />
Bize de <strong>bir</strong> „Medeniyetler Buluþmasý“<br />
þart..
Sayý 11<br />
Mart 2002 www.dem-ajans.de ÝNCELEME<br />
19<br />
redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />
BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI<br />
UNUTTURAN AFRODÝT<br />
1939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci<br />
Dünya Savaþý’nýn çýktýðý malumdur.<br />
Bütün Avrupa’nýn kanla ve ateþle<br />
oynadýðý o devrede Türk basýný da pek<br />
büyük <strong>bir</strong> sorunla meþguldü.(!) Savaþ<br />
adeta ikinci konu halinde kalmýþ, bu<br />
önemli konu (!) gazete sayfalarýný günlerce<br />
iþgal etmiþti. Türkiye’nin hudutlarýný<br />
korumaktan daha önemli olan<br />
bu sorun nedir? diyeceksiniz. Þimdi<br />
bunu açýklayalým.<br />
Malatya Milletvekili merhum<br />
Nasuhi Baydar, Pierre Louis’nin “Afrodit”<br />
isimli eserini Türkçe’ye çevirmiþti.<br />
Ýstanbul Savcýlýðý bu eseri müstehcen<br />
görmüþ ve kitabý yayýnlayan Suhulet<br />
Kütüphanesi sahibi Semih<br />
Lütfi Erciyaþ ile kitabý basan<br />
Kenan Basýmevi sahibi Kenan<br />
Dinçman aleyhinde dava<br />
açmýþtý.<br />
Kitabý inceleyen yazar<br />
Ýbrahim Hakký Konyalý da<br />
verdiði bilirkiþi raporunda,<br />
“Afrodit” romanýnýn<br />
müstehcen olduðu hakkýnda<br />
kesin hüküm bildirdi. Davalý<br />
Semih Erciyaþ’ýn ve Kenan<br />
Dinçman’ýn avukatlýklarýný Esat<br />
Mahmut Karakurt yapýyordu.<br />
Ýþte Türk Basýný, 1939 yýlý sonbaharýnda,<br />
Ýstanbul Savcýlýðý tarafýndan<br />
bütün dünyada serbestçe satýlan bu<br />
eserin müstehcen sayýlmasýna ayaklanmýþ<br />
ve adeta harp ilan etmiþti.<br />
Muhalif veya deðil bütün gazeteler bu<br />
davada tam <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>lik halinde hareket<br />
ediyordu.<br />
Birinci Dünya Savaþý’nda da,<br />
Çanakkale’de, Doðu Cephesi’nde,<br />
Filistin’de, Galiçya’da kahraman ordumuz<br />
her gün binlerce þehit verirken,<br />
yine Türk Basýný’nýn savaþý ikinci plana<br />
atýp, memleketin ölüm kalým mücadelesini<br />
<strong>bir</strong> tarafa býrakarak, yine böyle<br />
<strong>bir</strong> sorun ile uðraþtýðýný görüyoruz.(!) O<br />
zaman da gazetelerin, “Zerdüºt Türk<br />
müydü, deðil miydi?” diye günlerce<br />
<strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine girdikleri dikkati çekmektedir.<br />
Afrodit davasý aslýnda önceleri <strong>bir</strong><br />
basýn içi meselesi deðil, basýnla adliye<br />
arasýnda açýlmýþ karþýlýklý <strong>bir</strong> mücadeledir.<br />
Fakat mahkeme ilerledikçe ayný<br />
konuda <strong>bir</strong>leþmiþ olan basýnýn, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine<br />
girdiklerini, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerinin iler<br />
tutar tarafýný býrakmadýklarýný, savcýnýn<br />
gazeteler aleyhine, gazetelerin <strong>bir</strong><strong>bir</strong>leri<br />
aleyhine türlü davalar açtýklarýný<br />
görüyoruz.<br />
Aylarca devam eden bu hengameden<br />
kazançlý çýkan yalnýz <strong>bir</strong> kiþi<br />
olmuþtu ki, o zaman Tan’da çalýþan<br />
Naci Sadullah,”Afrodit” isimli <strong>bir</strong> dörtlüsünde<br />
bunu pek yerinde ifade etmiþti.<br />
Ey güzeller güzeli, ey güzeller<br />
perisi,<br />
Var bu iºin sonunda pek talihli<br />
<strong>bir</strong>isi<br />
Bil ki dava bitince, bizim Semih<br />
Lütfi’nin<br />
Sayemizde olacak binlerce<br />
müºterisi.<br />
Afrodit davasýnýn ilk oturumu 19<br />
Aralýk 1939 tarihindeÝstanbul 7. Asliye<br />
Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ýlk<br />
duruþmada kitapçý Semih Lütfi, kendisine<br />
„Leon Parsih Keþiþyan“ diye<br />
davetiye çýkarýlmýþ olmasýna itiraz etti.<br />
Mahkeme bunu yerinde gördükten<br />
sonra, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn<br />
raporunu incelemek üzere oturumu<br />
baþka <strong>bir</strong> güne býraktý.<br />
Hakim ve savcý bile tartýþmaya<br />
katýldý<br />
Ýkinci oturumda sanýklar, yeni <strong>bir</strong><br />
bilirkiþi heyeti kurulmasýný istediler. Bu<br />
defa bilirkiþiliði Ord.Prof. Mustafa Þekip<br />
Tunç, Doç.Dr. Ali Nihat Tarlan, Pedagoji<br />
Profesörü Sadrettin Celal Antel yapacaklardý.<br />
Bunlar verdikleri raporlarda,<br />
eserin müstehcen bulunmadýðýný, <strong>bir</strong><br />
sanat eseri olduðunu ittifak halinde<br />
bildirdi. Fakat savcý, bu rapora karþý da<br />
eserin müstehcen olduðu noktasýnda<br />
ýsrar etmekte idi. Hatta Ýstanbul Baþsavcýsý<br />
Hikmet Onat, bu iþi o kadar<br />
benimsemiþti ki, davaya bizzat kendisi<br />
çýkýyordu.<br />
O zaman 7. Asliye Ceza Mahkemesi<br />
Baþkanlýðýný yapan Ýsmail Hakký<br />
Tüzemen ile savcý arasýnda da bu<br />
Afrodit yüzünden bizim mahkemelerimizin<br />
geleneklerine uymayan sert tartýþmalar<br />
geçmiþti.<br />
Gazeteler tam <strong>bir</strong> salvo halinde<br />
bilirkiþi Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn üzerine<br />
yüklenmiþlerdi. 19 Þubat tarihli<br />
Cumhuriyet <strong>Gazetesi</strong>’ndeki sütununda<br />
Peyami Safa, bu davada basýnýn nasýl<br />
el<strong>bir</strong>liði yaptýðýný anlatýyor ve Ýbrahim<br />
Hakký Konyalý için þöyle diyordu:<br />
„Bu davada Nasuhi Baydar,<br />
Hüseyin Cahit Yalçýn, Falih Rýfký Atay,<br />
Kazým Nami Duru, Prof. Mustafa Þekip<br />
Tunç, Prof. Sadrettin Celal Antel, Prof.<br />
Ali Nihat Tarlan, Muharrir Vala Nurettin,<br />
Muharrir Necip Fazýl Kýsakürek, Muharrir<br />
Sabiha Zekeriya Sertel, Muharrir<br />
Naci Sadullah ve Peyami Safa haksýzdýrlar<br />
da, Pierre Louis’nin eseri<br />
yerine, ayný<br />
isimle,<br />
ç ý r ý l ç ý p l a k<br />
tablo ve heykel resimleriyle dolu <strong>bir</strong><br />
kitabý, hem de adliyenin önündeki kaldýrýmlarda<br />
iþportacýlara bangýr bangýr<br />
baðýrtarak sattýran Konyalý Ýbrahim mi<br />
haklýdýr?<br />
Basýn „Afrodit“ yüzünden <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine<br />
girdi<br />
20 ªubat 1940 tarihli Cumhuriyet<br />
<strong>Gazetesi</strong>, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn<br />
Milli Mücadele hareketine karþý bulunduðunu,<br />
yazarýn el yazýsý ile yazýlmýþ<br />
bazý belgelerini yayýnlayarak, Ýbrahim<br />
Hakký Konyalý’nýn, „Kahrolsun Eºek<br />
Millet“ diye Türklere hakaret ettiði<br />
iddiasýnda bulunuyordu.<br />
Yunus Nadi ise „Afrodit iþinin mahiyeti“<br />
baþlýklý üç sütunluk baþmakalesinde<br />
þunlarý yazýyordu:<br />
„Müddeiumumi davayý lüzumundan<br />
çok aþýrý benimsemiþ ve bu fazla<br />
gayreti mahkeme çerçevesinden<br />
taþan derecelere götürmüþtür.<br />
Ýbrahim Hakký Konyalý zavallýsý,<br />
bedii heyecan kaynaðýna dayanan<br />
sanatýn yerinde ve zamanýnda bazý<br />
cemiyet kayýtlarý ile baðlanmaktan<br />
serazat kalabileceðini nereden takdir<br />
etsin?<br />
Ýlave edelim ki, nihayet koyu cahillikle<br />
karaktersiz taassuba dayanan<br />
demagojiye karþý gösterilen müsamaha<br />
inkýlap prensiplerimize bile<br />
ziyan verebilecek tehlikeler doðurmaya<br />
kadar gidebilir.<br />
Dünyayý tehdit eden tehlikeler<br />
karþýsýnda efkarý umumiyemizin bu<br />
gibi dedikodularla iþgali, çok ehven<br />
ta<strong>bir</strong>i ile büyük <strong>bir</strong> gaflettir“<br />
23 Þubat 1940 tarihli Cumhuriyet’te;<br />
Ýsmail Hakký Konyalý hakkýnda yazýlan<br />
çok aðýr <strong>bir</strong> yazýda da, bu kiþinin <strong>bir</strong><br />
vatan haini olduðunu ve bu vatan haininin<br />
gazetecilik yapmamasý hakkýnda<br />
<strong>bir</strong> karar alýnmasý istenmektedir.<br />
Eserin çevirmeni Nasuhi Baydar,<br />
Mekki Sait Esen’le yaptýðý <strong>bir</strong> konuþmada<br />
Afrodit kitabýnýn müstehcen<br />
olmadýðý hakkýnda iki sütunluk <strong>bir</strong> þöyleþide<br />
bulunduktan sonra þöyle diyordu:<br />
„- Cehalet ve taassup iþi olarak<br />
baþlayan hadise, körüklene-þiþirile,<br />
mahiyetini deðiþtire-deðiþtire nihayet<br />
<strong>bir</strong> ticaret, hatta <strong>bir</strong> nevi murabaha iþi<br />
þeklinde devam ediyor“<br />
Ýnsanlar milli maça gider gibi mahkeme<br />
izlemeye gitti<br />
Üç kiþilik profesörler raporuna<br />
raðmen, eserin müstehcen olduðu<br />
konusunda ýsrar eden savcýya karþý<br />
mahkeme baþkaný, bu konuda fikir bildirmesi<br />
için iþi, MEB Milli Talim ve Terbiye<br />
Dairesi Baþkanlýðý’ndan sordurdu.<br />
Bu cevap davanýn 24 Þubat 1940 günü<br />
yapýlan oturumunda okundu. Bütün<br />
Ýstanbul, o gün güneþin doðmasýný<br />
sanki sadece bu cevabýn ne olduðunu<br />
öðrenmek için bekliyordu.<br />
Büyük milli maçlarda stadyuma<br />
akýn eden gençler gibi sabahýn pek<br />
erken saatlerinde adliye binasýnýn<br />
etrafýný halk ve gençler sardý. Sanýklar<br />
ve mahkeme heyeti salona güçlükle<br />
girebildi.<br />
Talim ve Terbiye Heyetinin eserin<br />
müstehcen bulunmadýðý hakkýndaki<br />
raporu okunurken gürültüden neler<br />
söylendiði ve üçüncü defa bilirkiþilik<br />
yapan bu heyetin ifadeleri anlaþýlamýyordu<br />
ve Savcý, „ Mahkemenin bu vaziyette<br />
devamýna memuriyetimiz imkan<br />
görememektedir. Gürültüden, kalabalýktan<br />
sesler ve konuþmalar iþitilmiyordu.<br />
Celsenin <strong>bir</strong> baºka güne talikini<br />
istiyorum“ dedi.<br />
Mahkeme Baþkaný, savcýnýn bu<br />
istemini kabul etmeyerek, „Talik edilen<br />
celselerde de kalabalýðýn böyle olmayacaðýný<br />
nereden tahmin ediyorsunuz?“<br />
diye savcýya cevap verdi.<br />
Hakim bu istemi reddettikten sonra<br />
oturuma on dakika ara verdi. Koridorlarý<br />
dolduran genç üniversiteliler:<br />
“- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...”<br />
diye tempo tutuyordu.<br />
Oturum açýlýnca gençlerin gürültüleri<br />
ve “Afrodit” tempolarý devam ediyordu.<br />
Hakim, daha önce mahkemenin<br />
devamý hakkýnda karar verdiði için zor<br />
durumda kalmýþtý. Polise kalabalýðý<br />
daðýtmasý için emir verdi. Fakat yeterli<br />
sayýda polis olmadýðý için bu müdahaleler<br />
de etkisiz kaldý. Bunun üzerine<br />
emniyetten yeniden çok miktarda polis<br />
istendi. Ayrýca polise karþý gelenler<br />
ve daðýlmayanlar hakkýnda da kanuni<br />
iþlem yapýlacaðý bildirildi. Takviyeli polis<br />
kuvvetleri gençlerin üzerine doðru<br />
harekete geçerek onlarý daðýtmak<br />
isteyince, gençler ve halk bu defa<br />
hep <strong>bir</strong> aðýzdan Ýstiklal Marþý’mýzý<br />
söyleyerek, yerlerinden kýpýrdamadýlar.<br />
Bu durumda polisler de<br />
durmak zorunda kalmýþtý. Marþ<br />
bitince sükunet saðlanmýþtý. Savcý,<br />
bilirkiþi hakkýndaki mütalaasýný bildirirken<br />
mahkemenin bu raporlara<br />
itibar etmemesi gerektiðini,<br />
basýnýn kasýtlý olarak bu eser hakkýnda<br />
yanlýþ <strong>bir</strong> hava yaydýðýný, bilirkiþilerin<br />
de bu havanýn etkisi altýnda<br />
kaldýklarýný iddia ettikten sonra,<br />
“Afrodit eseri yalnýz müstehcen<br />
deði, müstekrehtir. Böyle <strong>bir</strong> eseri<br />
temiz Türk ahlakýnýn ve Türk terbiyesinin<br />
ortasýna býrakamayýz”<br />
diye mütalaa bildirdi. Bu mütalaa<br />
sýrasýnda halk ve gençler yine:<br />
“- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...” diye<br />
tempo tutuyorlar, arkasýndan da:<br />
“Hayýr, hayýr, hayýr” diye baðýrarak<br />
tempoya devam ediyorlardý. Savcý<br />
mütalaasýný bitirince mahkeme,<br />
savunma için sanýklara ve avukata<br />
mehil verdi. Oturum bitmiþti, fakat<br />
“Afrodit” ve “Hayýr” sesleri devam ediyordu.<br />
Afrodit beraat etti ama...<br />
Denizli Milletvekili hukukçu Necip<br />
Ali Küçüka, Afrodit eseri için þunlarý<br />
söyledi:<br />
“Hakiki sanat eserleri ancak iptidai<br />
cemiyetlerde müstehcen sayýlabilir.<br />
Türk Cemiyetini ben bundan tenzih<br />
ederim. Afrodit, asla <strong>bir</strong> müstehcen<br />
eser deðildir”<br />
Ali Canip Yöntem de, “Afrodit <strong>bir</strong><br />
sanat bediasýdýr. Böyle olmasaydý,<br />
garbýn en yüksek zekalarý onu takdir<br />
etmez ve eski ansiklopedilere kadar<br />
ismi geçmezdi” diyordu.<br />
Mahkeme 1 Mart 1940 gününe<br />
býrakýlmýþtý. O gün karar açýklanacaktý.<br />
Fakat izdihama engel olmak için<br />
duruþma öðleden sonra saat dörtte<br />
baþlayacaktý. O Yýl Ýstanbul çok aðýr <strong>bir</strong><br />
kýþ geçirmesine raðmen, yine de erken<br />
saatlerde mahkemenin etrafý kalabalýkla<br />
sarýlmýþtý. Mahkeme<br />
kararýný ancak<br />
gece saat altýda bildirebildi.<br />
Afrodit beraat<br />
etmiºti.<br />
Mahkeme salonu<br />
sokaklara kadar<br />
alkýþlarla çýnlýyordu.<br />
Kitapçý Semih Lütfi<br />
kararý dinledikten<br />
sonra, «Kitabýn bütün<br />
gelirlerini Erzincan zelzele<br />
felaketzedelerine<br />
býrakacaðýný» söyleyince,<br />
salonda yeniden<br />
büyük alkýþlar duyuldu.<br />
Fakat, gerçekten de bu<br />
eserin satýþýndan elde<br />
edilen gelirlerin Erzincan<br />
felaketzedelerine<br />
verilip, verilmediði <strong>bir</strong><br />
türlü anlaþýlamadý.<br />
Mahkeme bitmiþti<br />
ama, Afrodit yüzünden<br />
mahkemelere düþen<br />
gazetecilerin davalarý<br />
uzun müddet devam<br />
etti.<br />
Akþam gazetesinden Vala Nurettin,<br />
Tan gazetesinden Sabiha Sertel ve Halil<br />
Lütfi Dördüncü, Son Telgraf gazetesinden<br />
Ethem Ýzzet Benice yine Son Telgraf<br />
gazetesinden Necip Fazýl Kýsakürek,<br />
Yeni Sabah gazetesinden Cemalettin<br />
Saraçoðlu haklarýnda açýlan davalar<br />
dolayýsýyla adliye koridorlarýný <strong>bir</strong> hayli<br />
aþýndýrdý. Neticede Yeni Sabah hariç,<br />
diðer gazetelerde çalýþanlar da «Afrodit»<br />
gibi beraat etti.