25.12.2012 Views

Başarılı bir yılı geride bıraktık - Dem Gazetesi

Başarılı bir yılı geride bıraktık - Dem Gazetesi

Başarılı bir yılı geride bıraktık - Dem Gazetesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

AYLIK KÜLTÜR-SANAT VE ENFORMASYON GAZETESÝ YIL: 2 SAYI: 11 1 Mart 02 0,25 EURO<br />

Baþarýlý <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktýk<br />

DEM 1 YAÞINDA<br />

26 Ocak 2001/ Köln, ilk toplantý<br />

1 Mart 2001‘de <strong>bir</strong> yaþýnda<br />

2001 yýlý baþlarýndan itibaren <strong>bir</strong> grup basýnla<br />

ilgili arkadaþ çevresi tarafýndan yürütülen<br />

tartýþmalarýn olgunlaþmasýndan sonra 26 Ocak<br />

2001 tarihinde Köln þehrinde yapýlan toplantýda <strong>bir</strong><br />

gazetenin çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ<br />

<strong>bir</strong> ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk. Onun içindir ki<br />

çýkmadan, reklamý yapýlmadan tanýndýk....<br />

1 Nisan 2002‘den itibaren bayilerde<br />

Bir yýl boyunca inatla sürdürülen çalýþmalardan<br />

sonra artýk bayilere girme kararý alan<br />

DEM gazetesi, 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren<br />

Almaya baþta olmak üzere, Avrupa kentlerinde<br />

satýþa çýkacak.<br />

Hatice Eldeniz<br />

Yaþam ve Tecrübe<br />

(sayfa 2)<br />

Þükrü Yýldýz<br />

Ýhanetin saldýrýsý(sayfa 3)<br />

Ali Köylüce<br />

Önce insan (sayfa 4)<br />

Olgun Þensoy<br />

Tencere yuvarlanmýþ..<br />

(sayfa 5)<br />

Dr. Hüseyin Nazlýkul<br />

Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya için<br />

(sayfa 6)<br />

sayfa 8‘de<br />

1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!<br />

Artýk sizinde bayilerde <strong>bir</strong> gazeteniz var....<br />

Özer Çiler-Mafya<br />

iliþkisinde yeni belge<br />

Haldun<br />

AÇIKSÖZLÜ<br />

„En önemli<br />

zenginliðimiz<br />

ezilenlerin estetiðini<br />

yaratma<br />

sürecinde tam<br />

on<strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong><br />

býrakmýþ<br />

olmamýz“<br />

sayfa 13‘de<br />

Emekli CIA Ajaný<br />

Robert Baer yayýnlamýþ<br />

olduðu “See No<br />

Evil” adlý kitabýnda, Lübnanlý<br />

iþadamý Roger<br />

Tamraz ile Özer Çiller<br />

ve Ömer Lütfi Topal<br />

baðlantýlarýna yer veriliyor.<br />

Azerbaycan‘daki<br />

baþarýsýz darbe giriþiminden,<br />

Türkmenbaþýna<br />

verilen rüþvete kadar<br />

Özer Çiler‘in „vatan<br />

aþký“...<br />

sayfa 6‘da<br />

BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI<br />

UNUTTURAN AFRODÝT<br />

Aleviler de<br />

yokmuþ<br />

1939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci Dünya Savaþý’nýn çýktýðý<br />

malumdur. Bütün Avrupa’nýn kanla ve<br />

ateþle oynadýðý o devrede Türk<br />

basýný da pek büyük <strong>bir</strong><br />

sorunla meþguldü.(!)<br />

Savaþ adeta ikinci konu<br />

halinde kalmýþ, bu<br />

önemli konu (!) gazete<br />

sayfalarýný günlerce<br />

iþgal etmiþti. Türkiye’nin<br />

hudutlarýný korumaktan<br />

daha önemli olan bu<br />

sorun nedir? diyeceksiniz.<br />

Þimdi bunu açýklayalým.<br />

sayfa 19‘da<br />

Alevi ve Bektaþi’ adýný kullanan<br />

ve ‘bu kültüre hizmet<br />

amacý’ný güden derneðin kapatýlýþý<br />

bu inançtaki yurttaþlardan büyük<br />

tepki gördü. Aleviler, ‘Tek isteðimiz<br />

kendi ülkemizde kültürümüzü<br />

yaþatmak’ diyor sayfa 4‘de<br />

Dr. Halis Özkan<br />

AB, Türkiyen‘nin<br />

inançlar... (sayfa 8)<br />

Ýbram Erdem<br />

Bir mevsim-3 (sayfa 12)<br />

Zülfikar Yalçýnkaya<br />

Yol arkadaþlýðý (sayfa 13)<br />

Dr. Med Fahretin Adsay<br />

Karaçiðer rahtsýzlýðý<br />

(sayfa 15)<br />

Zeliha<br />

Erkeklerin.. (sayfa 17)<br />

1 NÝSAN 2002‘DEN<br />

ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!<br />

Artýk sizinde bayilerde<br />

<strong>bir</strong> gazeteniz var....<br />

Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas<br />

Uca; Türkiye AB<br />

ye girmek istiyorsa<br />

gereken<br />

adýmlarý atmalý,<br />

Kopenhagen kriterlerini<br />

yerine<br />

getirmelidir”<br />

HADEP<br />

tarafýndan,<br />

Stuttgart’da düzenlenen<br />

dayanýþma<br />

gecesinde <strong>bir</strong><br />

konuþma yapan Avrupa parlamentosu üyesi<br />

Feleknas Uca, gazetemize yaptýðý açýklamada,<br />

yer aldýðý komisyonlarda Kadýn, yabancýlar,<br />

gençlik ve eðitim sorunlarý yaný sýra aðýrlýk<br />

olarak, Türkiye’nin demokratikleþme sorunuyla<br />

ilgilendiðini belirtti.<br />

Meditasyon<br />

ve Mandala<br />

sayfa 9‘da<br />

M editasyonun<br />

tarihi her<br />

ne kadar<br />

oldukça geçmiþe<br />

dayansa da onunla<br />

ilgili bilimsel araþtýr- malar<br />

1960’lý ve 70’li yýllara dayanýr. O yýllarda<br />

Hindistan’da bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini<br />

istediklerinde kontrol edebildikleri rapor<br />

edildi. Ve <strong>bir</strong>çok saðlýkçý yan etkileri fazla olan<br />

stres giderici ilaçlarýn yanýnda alternatif olabileceðini<br />

düþünerek araþtýrmalara aðýrlýk verdiler.<br />

Medeniyetlerin barýþý<br />

sayfa 11‘de<br />

Türkiye Devleti, jeo-stratejik ve jeo-ekonomik<br />

olarak, son derece kilit öneme sahip<br />

<strong>bir</strong> bölgede yer almaktadýr. Türkiye’nin Asya<br />

ve Avrupa arasýnda <strong>bir</strong> köprü görevi görmesi,<br />

Kafkaslar’a ve<br />

Hazar Bölgesi’ne<br />

komþu olmasý,<br />

Karadeniz’i ve<br />

Akdeniz’i kontrol<br />

edebilen<br />

konumu önemini<br />

daha da<br />

artýrmaktadýr.<br />

Üzerinde bulunduðu<br />

coðrafya,<br />

Türkiye’ye, kendisini<br />

ayný anda<br />

hem Avrupalý, hem Asyalý, hem de Ortadoðulu<br />

hissedebilme imkaný vermektedir.<br />

sayfa 10‘da<br />

Entwicklung der Jugendgewalt in<br />

Deutschland<br />

Laut einer Forschung des Kriminologischen<br />

Forschungsinstituts Niedersachsen in Hannover<br />

fällt der Anstieg der Jugendgewalt in<br />

Wirklichkeit schwächer aus, als die polizeilichen<br />

Daten es signalisieren.<br />

sayfa 4‘de<br />

Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki;<br />

„Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“<br />

Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu, ABKB’nin<br />

bölücülük yaptýðý gerekçesiyle kapatýlmasýna<br />

sert tepki gösterdi.<br />

sayfa 4‘de


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de BÝZÝM SAYFA<br />

2<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Kira Sözleþmesinde dikkat<br />

edilmesi gereken hususlar<br />

Kira Yardýmý<br />

Bir konutta oturmak pahalýdýr. Hiç<br />

kimsenin uygun <strong>bir</strong> evden feragat etmek<br />

zorunda kalmamasý için devlet tarafýndan<br />

<strong>bir</strong> yardým ödenmektedir - Konut<br />

yardýmý<br />

Sadece Almanlara deðil<br />

Bu konut yardýmý <strong>bir</strong> kiþinin milliyetinden<br />

baðýmsýzdýr; yabancýlara da<br />

ödenmektedir (Yabancý güvenlik güçlerine<br />

dahil olanlar istisna). Bu yardýmýn<br />

ödemesinin koþulu oturma izninin olmasý<br />

ve oturumun geçici olarak planlanmamasýdýr.<br />

Sadece Özel dilekçeyle baþvurulur<br />

Önemli: Para özel baþvuruyla talep<br />

edilir ve geçmis dönem için baþvuru<br />

yapýlamaz. Gereken formlar Konut<br />

Dairesi’nden temin edilebilir.<br />

Konut yardýmý için konutu bulunan<br />

herkes örn. ailesiyle <strong>bir</strong>likte kiralýk evde<br />

oturan ilticacýlar da baþvurabilir. Sýðýnmacý<br />

yurtlarýnda oturanlara ise ev yardýmý<br />

yapýlmaz<br />

Konut yardýmý ne kadardýr?<br />

Ne kadar yükseklikte konut yardýmýnýn<br />

ödeneceði<br />

1. Ailenin büyüklüðüne,<br />

2. Aile fertlerinin aylýk gelirlerinin ne<br />

kadar yüksek olduðuna,<br />

3. Kiranýn yüksekliðine<br />

baðlýdýr.<br />

Aile gelirinin hesaplanmasý özel<br />

kurallarýn ve <strong>bir</strong>çok<br />

muafiyetin bulunmasýndan<br />

dolayý basit<br />

deðildir. Ayný durum<br />

kira için de söz konusudur.<br />

Her zaman<br />

gerçek ödenen kira<br />

önemli deðildir.<br />

Almanya’nýn <strong>bir</strong> çok<br />

bölgesi için üst <strong>bir</strong> sýnýr<br />

belirlenmiþtir. Kim<br />

daha fazla kira öderse<br />

ödesin, konut yardýmýnda<br />

bu üst sýnýr<br />

dikkate alýnýr.<br />

Niçin, ‘Niçin’ diye sorarýz?...<br />

Yaþamdaki en önemli sorulardan <strong>bir</strong> tanesi ‘niçin’?<br />

dir. Bunun böyle olduðunu küçük çocuklara<br />

bakarak anlayabiliriz. Hangi kültürde olursa olsun<br />

çocuklar, ‘anne’ ve ‘baba’ demeyi öðrendikten hemen<br />

sonra ‘niçin?’ sorusunu sormaya baþlarlar. Bu nefes<br />

almak, yemek kadar doðaldýr. Çocuða ‘niçin’ sorusunu<br />

sormayý kim öðretmiþtir? Herhalde anne babalar deðil!<br />

Bir annenin bebeðinin karyolasý üzerine eðilip de ‘Haydi<br />

caným, niçin de bakayým, haydi’ dediðini düþünemezsiniz.<br />

Sürekli ‘niçin? niçin?’ sorusu ile karþý karþýya olan<br />

her anne-babanýn eninde sonunda geldikleri nokta ‘iþte<br />

öyle de onun için’ demektir. Bence bu doðanýn <strong>bir</strong><br />

þakasý olmalý. Bebekler doðarken sanki <strong>bir</strong>isi onlara<br />

‘Doðduktan sonra konuþmaya baþladýðýn ilk anda<br />

‘niçin?’ diye sormaya baþla. Bu annenle babaný çýldýrtýr!’<br />

demiþ gibi.<br />

‘Niçin?’ sorusunun iki temel rolü vardýr:<br />

- Birincisi doðruyu öðrenme çabasýna yardýmcý<br />

olmaktýr. Bazý þeylerin hiç<strong>bir</strong> zaman deðiþmemesinin<br />

<strong>bir</strong> nedenide, iþe gerçeði aramakla baþlamamamýz ve<br />

yanlýzca belirtileri ortadan kaldýrmaya çalýþmamýzdýr.<br />

Oysa yanlýzca gerçek bizi özgür kýlabilir. Benim teorim<br />

þu: Çoðumuz doðruya ulaþmadan iki durak önce<br />

‘niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçiyoruz. Ama vazgeçmeyin,<br />

deneyin. Ýnsanlara ‘ Bizi potansiyelimizin<br />

tümünü kullanmaktan alýkoyan nedir?’ diye sorduðunuzda<br />

en iyi olasýlýkla; ‘Çabalarýmýzý belirli <strong>bir</strong><br />

hedefe yönlendirilmediði için’ ya da ‘Ýletiþim eksikliði<br />

var’ þeklinde yanýtlar vereceklerdir. En dürüst grup ise,<br />

yine gerçeðe ulaþmadan iki durak önce susacaktýr. Ýþte<br />

bu noktada ilk ‘niçin’ inizi sorun. Gruptan yanýt isteyin.<br />

Verilen yanýta göre ikinci ‘niçin’ inizi sorun ve yine yanýt<br />

isteyin. Verdikleri ilk yanýtta çok fazla yüzeysel davranmamýþlarsa,<br />

artýk üzerinde konuþulmasý gereken asýl<br />

konuya gelmiþ olmanýz gerekir.<br />

- ‘Niçin?’ sorusunun ikinci rolü, ne elde etmek istediðinizi<br />

belirlemeye yardýmcý olmaktýr. Gerçek vizyona<br />

ulaþma, zengin <strong>bir</strong> gelecek hayali yolunda yine insanlarýn<br />

pek çoðu iki durak önce dururlar. Misyon bildirilerinin<br />

çoðunun o kadar sýkýcý olmasý iþte bu yüzdendir.<br />

Þunu da deneyin: Belirlenmiþ misyon ya da vizyon bildirilerinizi<br />

alýn ve çalýþanlara ‘niçin?’ sorusunu sorun. Ýki<br />

kez daha sorun, o zaman benim ‘Varoluþunuzun Büyük<br />

Niçin’i’ dediðim noktaya geleceksiniz.<br />

‘Niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçmeyin. Baþkalarýnýda<br />

bu konuda teþvik edin. Yaratýcý sorun çözmenin<br />

ve gerçekten elde etmek istediklerinizi daha somut <strong>bir</strong><br />

biçimde saptayabilmenizin yolu, bu soruyu sormaktan<br />

geçer.<br />

Müfit Güner<br />

Konutta yapýlacak deðiþiklikler<br />

Ýç düzenleme<br />

Kiracýnýn evi nasýl düzenleyeceði,<br />

kendi kararýna býrakýlmýþtýr. Kim evini<br />

mutfakla donatmak istiyorsa, ev sahibinin<br />

onayýný almak zorunda deðildir<br />

(LG Konstanz WM 89, 67); ayni durum<br />

çamaþýr makinesinin kurulmasý (LG Hannover<br />

ZMR 66, 11 2), ranza konulmasý<br />

(AG KöInWM 87, 51), mutfaða kurulacak<br />

portatif düþ kabinleri için de geçerlidir<br />

(LG Berlin WM 90, 421).<br />

Bunun gibi uygulamalar, <strong>bir</strong>kaç vida<br />

yerleþtirilse bile, binanýn iskeletine büyük<br />

müdahalelerde bulunmadan mümkündür.<br />

Bunlar sözleþmenin sona ermesinden<br />

sonra kolayca düzeltilebilir ve evin<br />

sözleþmeye uygun olarak kullanýlmasý<br />

anlamýnýn içindedir. Bu tip donanýmlar<br />

için ev sahibini önceden bilgilendirme<br />

ÝSTANBUL<br />

Ýstanbul dendi mi aklýma<br />

gözlerin gelir. Koyu gölgeli<br />

kahverengi gözlerin. elin<br />

avuçlarýmdadýr artýk. Kanýnýn<br />

damarlarýndaki çaðýltýsýný<br />

duyarým.<br />

Buralarý çok önceleri de gezmiþtim.<br />

Bir yaz günü ceketim<br />

kolumda ter içinde<br />

Sýralarýna oturmuþ; <strong>bir</strong> esmer<br />

çocuk ayakkabýlarýmý boyarken<br />

, gazeteme göz gezdirmiþ ,<br />

gelen geçenlere bakmýþ, düþler<br />

kurmuþumdur. Müzelerini <strong>bir</strong>er<br />

<strong>bir</strong>er tanýrým. Kitapçýlarý bana<br />

yabancý deðildir. Güvercinlere<br />

mýsýr satan kadýn, saray burnunda<br />

köprüde balýk tutan<br />

delikanlý, boðaz içi vapurunun<br />

garsonu, modanýn Ali ustasý<br />

tanýþýmdýr, dostumdur.<br />

Ama sen yanýmdayken<br />

Ýstanbul <strong>bir</strong> baþka güzeldi.<br />

Sultanahmet’teki dikilitaþa<br />

nasýlda bakmýþtýn hayretle.<br />

Baþýný kaldýrmýþtýn yukarýya<br />

camiler ardýnda güneþ batýyordu.<br />

Iþýklar yüzüne düþtü.<br />

Benden yani karanlýktý yüzünün,<br />

öbür yani bakir gibi pirinç gibi,<br />

pirinç gibi <strong>bir</strong> madensel parýltý<br />

içindeydi. Nasýlda getirmiþler<br />

bunlarý ta mýsýrdan Ýstanbullara,<br />

nasýl dikmiþler, nasýl dayanmýþlar<br />

bunca zamana deyivermiþtin<br />

bana dönerek. Fena<br />

yakalanmýþtým. Seni seyrediyordum.<br />

Yüzüne bakmaya<br />

doyamýyordum.<br />

“Camiye giremem” diye tutturmuþtun.<br />

Kolun çýplak, baþýn<br />

açýkmýþ. Çorapta yokmuþ üstelik<br />

ayaklarýnda. Ceketimi vermiþtim<br />

sana. Bir hoca efendi terlik uzatmýþtý.<br />

Ýçeride heyecanla irkilmiþ<br />

elimi aramýþtýn. Renkli iþlemeli<br />

camlardan huzur dolusu <strong>bir</strong><br />

aydýnlýk þelale gibi dökülüyor.<br />

yaratan ellerin çoktan toprak<br />

olduðunu minyatürler yüzyýllar<br />

ötesinden ölmez <strong>bir</strong> baharý<br />

yaþatýyordu.<br />

Tutup öpseydim seni orada<br />

günah olmazdý. Kardeþimi öper<br />

gibi öpecektim seni belkide. Ýçim<br />

öylesine hafifti Az önce <strong>bir</strong>er<br />

masraba mýsýr savurduðumuz<br />

güvercinlerin kanatlarý alýp bizi<br />

götürmüþlerdi uzaklara. Küçük<br />

<strong>bir</strong> beyaz bulut üstündeydik.<br />

Bütün kirlerimizden arýnmýþ , tertemiz,<br />

<strong>bir</strong> ipek kumaþ, <strong>bir</strong> tül,<br />

<strong>bir</strong> duru cam gibi Aylinlik.”Akide<br />

sekerlerini severmiþsin”? hiç<br />

gereði yoktur.<br />

Diðer taraftan evin temeline önemli<br />

oranda müdahaleler gerektirecek uygulamalar<br />

da vardýr, kiracý bu tip müdahaleleri<br />

sadece ev sahibinin onayýyla<br />

yapabilir. Kim örneðin <strong>bir</strong> banyo kurmak<br />

istiyorsa, <strong>bir</strong> duvar yýkmayý planlýyorsa<br />

ya da evin temelinde baþka deðiþiklikler<br />

yapmak istiyorsa, önceden ev sahibine<br />

danýþmalýdýr. Kiracýnýn tavana ses geçmesini<br />

önleyecek yalýtkan döþemesi için<br />

(LG Braunschweig WM 8 müdahaleler6,<br />

248) ya da cam ve kapý çerçevelerinin<br />

beyazdan siyaha boyamasý için ev sahibinin<br />

onayýný almasý gerekir [LG Aachen<br />

WM 88, 300).<br />

Kablolu televizyon ve çanak anten<br />

Televizyon programlarýnýn iletimi özel<br />

<strong>bir</strong> yere sahiptir. Günümüzde <strong>bir</strong>çok ev<br />

OKUYUCU MEKTUPLARI<br />

deðilse durup bakmayý çocuksu.<br />

“Gülmüþtün” camide yeri ne<br />

bunun demiþtin. Camlardan<br />

süzülen ýþýk-renk yaðmurunu<br />

göstermiþtim. Bir zaman bakmýþtýk.<br />

Havuz kenarýnda içtiðimiz<br />

çayýn lezzeti bile damaðýmdadýr<br />

bugünde. Ýyiden iyiye aksam<br />

olmuþtu Fiskiye <strong>bir</strong> ayrý serinlik<br />

veriyordu. Gözlerin kýrmýzý<br />

balýklara dalýp gitmiþti. Gazino<br />

bütün ýþýklarýný yakmýþtý. Yapraklarýn<br />

gölgesi esmer tenine<br />

düþüyordu. Gözlerin daha büyümüþtü<br />

sanki, daha güzelleþmiþti.<br />

Kahverengimi , siyah mý?<br />

Diye yeniden kuþkuya düþmüþtüm.<br />

Döndün gülümsedin<br />

az kýzardýn! Bende.<br />

Ne aptal misim!Aþka sevgiye<br />

bos vermiþ düþman kesilmiþtim<br />

<strong>bir</strong> zamanlar. Ýçinde aþk<br />

olan öykü okumuyor, sevda<br />

üzerine yazýlmýþ, söylenmiþ<br />

þiirleri kaldýrýp atýyor konusu<br />

kadýn-erkek iliþkilerini sevilerini<br />

içeren romanlarý parçalamak<br />

istiyordum. Büyük sorunlarla<br />

doluydu kafam. Bir davadýr tutturmuþ<br />

gidiyordum Toplumun<br />

mutluluðu çaðdaþlaþma, uygarlaþma,<br />

bunlarýn çözümü bana<br />

kalmýþtý sanki. Ýnsanimizin , tüm<br />

insanlarýn özgür, mutlu olmalarýný<br />

savunuyordum, kendince.<br />

Kendimi yiyor çýrpýnýyordum,<br />

umarsýz. Sevdiðim <strong>bir</strong>i ,<br />

kýzlardan, kadýnlardan, aþktan<br />

söz ettimi tersliyordum.<br />

Küçülüyordu gözümde <strong>bir</strong>den.<br />

Bunca sorunumuz varken<br />

çözüm beklerken , <strong>bir</strong> aydýn kiþi,<br />

aþkla zaman öldürürümüydü.<br />

Yaralara parmak basmak yürek<br />

iþi Aþk öylemi ?Kalemine diline<br />

geleni söyleyiver olsun.<br />

Aþk üstüne söz etmenin<br />

güçlüðünü simdi anlýyorum.<br />

Gözlerini anlatacak sözcük<br />

bulamýyorum. ZAMANIN KÜFLÜ<br />

KARANLIK UZAK KUYTULARDAN<br />

ESKIMEMIS TAPTAZEBIR TÜMCE<br />

CIKARIYORUM: SENI SEVIY-<br />

ORUM.<br />

Aðustosta <strong>bir</strong> gün, <strong>bir</strong> gece<br />

yarýsý yalnýzlýðýmý garipliðimi<br />

iliklerime deðin duydum. Çok<br />

zavallý buldum kendimi. Korktum.<br />

Bütün günü beraber<br />

geçirmiþtik. Benden <strong>bir</strong> parça<br />

olmuþtun artýk. Gece yarýsý geldi<br />

çattý. Seni evine býraktým .Aðýr<br />

büyük demir kapý suratýma<br />

kapanýverdi. Yürüyordum.<br />

Beyoðlu’nda ýþýklar <strong>bir</strong> <strong>bir</strong> sönüyordu.<br />

Sokaklar, sarhoþlarýn,<br />

kimsesizlerin, polislerin ve taksicilerindi<br />

simdi.<br />

kablolu yayýna sahiptir, ama bu yayýnlar<br />

önemli oranda Almanca dilinde yapýlan<br />

yayýnlardýr. Yabancýlar tarafýndan kendi<br />

vatanlarýna iliþkin sunulan programlar<br />

düzenli olarak çanak antenle izlene<br />

bilinmektedir. Bundan dolayý kiracýnýn<br />

kendi çanak antenini (parabol anten)<br />

kurabilme sorusu gündeme gelmektedir.<br />

Mahkemelerin bu konudaki kararý<br />

‘evet’tir. Gerek Federal Anayasa Mahkemesi<br />

(WM 94, 251) gerekse Karlsruhe<br />

Yüksek Þehir Mahkemesi (RE WM 93,<br />

525) verdikleri kararda, ev sahibinin<br />

binada kablolu yayýn olsa. bile, yabancý<br />

kiracýlara parabol anten kurma hakkini<br />

onaylamýþtýr. Ayný hak yabancý eþi olan<br />

Alman kiracý için de geçerlidir (LG Wuppertal<br />

WM 97. 324). Bu anlamýyla<br />

kiracýnýn çanak antenden vazgeçtiðini<br />

belirten ve kira sözleþmesine konan ek<br />

madde geçersizdir [LG Essen WM 98,<br />

344).<br />

Parabol anten üzerinde daha kapsamlý<br />

program seçeneði olduðundan<br />

dolayý ev sahibi, kablolu yayýnda <strong>bir</strong> veya<br />

iki vatan programý izlene biliniyor gerekçesiyle<br />

bu izini engelleyemez (BverfG<br />

WM 94, 365; LG Hagen ZMR 96, 32;<br />

LG Berlin GE 96, 55). Fakat ev sahibi<br />

ortak toplu parabol anteni kurmayý<br />

önerdiðinde durum deðiþir; o zaman<br />

kiracýnýn kendisi için ayrý <strong>bir</strong> ‘çanak anten’<br />

kurma hakki yoktur (LG Nürnberg-Fürth<br />

WM97,486).<br />

Montaj isini kiracý ev sahibiyle görüþmelidir.<br />

‘Çanak’ uzmanca monte edilmelidir.<br />

Somut montaj yerini ev sahibi<br />

belirleyebilir. Önemli olan programlarýn<br />

izlenmesi için uygun olmasýdýr. Ev sahibinin<br />

talebiyle kiracý ortaya çýkacak risklerin<br />

ve zararlarýn (örn. fýrtýna estiðinde)<br />

sorumluluðunu üstlenmeli ve düzeneðin<br />

daha sonra sökülmesinde ortaya çýkabilecek<br />

masraflarýn güvencesini vermelidir<br />

(OLG Karlsruhe RE WM 93, 525).<br />

Bir zaman uyuyamadým.<br />

Seni düþünüyordum, Ýstanbullu<br />

düþünüyordum. On milyon<br />

insan yaþýyordu bu kentte<br />

.Sabah erkenden yollara düþeceklerdi.<br />

Vapurlar, otobüsler,<br />

trenler, dolmuþlar taþýmakla bitiremiyorlardý.<br />

Mutlu deðillerse<br />

eðer, aþksýz yaþýyorlarsa neye<br />

yarar. Yemekmiþ giyimmiþ,<br />

ünmüþ paraymýþ hepsi bos,<br />

hepsi dipsiz. Koþuþmak boyuna<br />

saða-sola, çalýþmak, çekiç sallamak,<br />

dosyalar arasýnda kaybolmak,<br />

yazmak çizmek, ter<br />

dökmek, bunca göz nuru, bunca<br />

emek sonunda sýcak, içtenlikli <strong>bir</strong><br />

gülücük yoksa aþk yoksa neye<br />

yarar.<br />

Birden seni kaybetmek korkusu<br />

düþtü içime. Ara uzadý<br />

yollar uzadý. Dört çýplak duvar<br />

arasýnda yapayalnýz kalmýþtým.<br />

Bütün uykularým kaçmýþtý. Yarin<br />

o büyük, kirli tas yapýlarýn, o karmaþýk<br />

<strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine yabancý kalabalýðýn<br />

o zengin vitrinlerin, o<br />

süslü hanýmlarýn , o güzel otolarýn<br />

yanýnda yine küçük görecektim<br />

kendimi. Korkacaktým<br />

yalnýzlýðýmdan, garipliðimden<br />

ürkecektim, zavallý görecektim<br />

kendimi. Sen varken yanýmda<br />

dünya umurumda deðildi. Výz<br />

geliyordu elin parasý fiyakasý.<br />

Kuvvetliydim seninle. Seni bulmuþken<br />

kaybetmek korkusu<br />

beni öldürüyordu.<br />

Simdi yaðmurlu <strong>bir</strong> sonbahar<br />

akþamý, benden uzakta<br />

yanýmdasýn. Yapraklar dökülürken<br />

cami önünde yürüyorsun.<br />

Durup denizden yana bakýyorsun.<br />

Rüzgar saçlarýný uçuruyor.<br />

Seninle son <strong>bir</strong> defa daha fenerbahçeye<br />

gitmek isterdim. Bir<br />

aksam vakti, selviler altýnda ,<br />

eski mezar taþlarý arasýndan, el<br />

ele Ýstanbullu seyretmek isterdim.<br />

Radyoda <strong>bir</strong> kadýn dans þarkýlarý<br />

söylüyor. Bu kötü musiki<br />

bile seni anýmsattý bana. yetenekli<br />

<strong>bir</strong> öðrenci deðilimdir biliyorsun.<br />

Ama yakýndan daha iyi<br />

bakýyorum gözlerine.<br />

Bir gün yeniden geleceðim.<br />

Daha vakit varken ellerini tutacaðým.<br />

Bir daha býrakmayacaðým.<br />

Bir yerde Ýstanbul sözü geçmiyor<br />

mu , aklýma sen geliyorsun,<br />

gözlerin geliyor. Dikilmiþ<br />

bana bakýyorsun. Ellerimi uzatýyorum.<br />

Boþlukta kalacaklar biliyorum<br />

yinede uzatýyorum.<br />

Ýbrahim KARTAL<br />

HATÝCE ELDENÝZ heldeniz@dem-ajans.de<br />

Yaþam ve Tecrübe<br />

Ýnsanlar her zaman yaþadýklarý ile<br />

<strong>bir</strong> yerlere varýrmýþ derler. Bir yerlere<br />

varabilmesi için de o insanýn çok<br />

kurban vermesi gerekirmiþ derler. Bunlarýn<br />

hepsi doðru. Ýnsanlar her zaman<br />

ulaþmak istedikleri amaca <strong>bir</strong> bedel vermek zorundalar. Kimisi<br />

kestirme yolu seçer ve o bedeli vermemek için kolay yollara<br />

baþvurur. Ýlk etapta doðrudur tabi. Bende çokça zora gelmemiþ<br />

kolay yolu seçmiþimdir. Fakat bunun içinde sözde ulaþtýðým<br />

hedefe gerçek anlamý ile ulaþmamýþ herhangi <strong>bir</strong> þeye muaf<br />

olmamýþýmdýr. Kolay yolu seçerek sorunlar deðil çözülsün,<br />

aksine daha da büyüdüðünü fark ettiðim zamanlar çok. Tabi<br />

neden kolay yol. Nedenleri çoktur ve her insan için ayrý nedenleri<br />

vardýr. Kaybetme korkusu, kendine güvenmeme, baþarýsýz<br />

olabileceði düþüncesi... saymak ile bitmez tabi nedenler. Ama<br />

bazý durumlarda bu sayýlan nedenleri hiçe sayacak ve insan<br />

sabrýný taþýran <strong>bir</strong> durum ortaya çýkabiliyor. Ve iþte o zaman<br />

ya hiç ya hep diye ileri doðru adým atýlýyor. Bu atýlan adýmlar<br />

tabi adýmý atan insanýn dýþýnda kimse doðru görmez oluyor. O<br />

insan dýþýnda baþlýyor artýk cesaret kýrýcý ne varsa pervane gibi<br />

dönmeye. En güven duyulan ve sevgisinden, saygýsýndan emin<br />

olunan <strong>bir</strong> dost bile engelleyici <strong>bir</strong> pervane olabiliyor. Bir insan<br />

adýmýný ileri atmaya dursun haydi hurra diye saldýrýya geçiþler<br />

baþlýyor. “bana <strong>bir</strong> þey olmaz ama sen kaybedersin” diyenler<br />

çoðalmaya baþlar. Herkesin kendi seçtiði yol doðru elbette<br />

ama doðrudur diye herkesin ayný yolda gitmesi kuralýda saçma<br />

olduðu kadar yok edici <strong>bir</strong> özelliðe sahiptir. Ýnsanlar <strong>bir</strong> yere<br />

kadar dost kalabiliyor, <strong>bir</strong> yere kadar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine karþý güzel davranýþlar<br />

içinde bulunabiliyor. Ne zaman <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inin yoluna, yanlýþ<br />

olduðu için deðil, <strong>bir</strong>isinin normlarýna uymadýðý için müdahale<br />

baþlarsa, o zaman dostluk da, saygý da sevgi de biter. Ondan<br />

sonra amansýz <strong>bir</strong> mücadele baþlar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine karþý insanlarýn.<br />

Bu mücadele neye benzer, nasýl yapýlýr, ne kaybeder ne kazanýr<br />

insan- o da kendi baþýna <strong>bir</strong> konu- herkes kendince bilir bunu.<br />

Ben bazen bu durumlarý ilginç hayallerimle gözlerimde canlandýrýrým.<br />

Þimdiye kadar kendince akan ufacýk <strong>bir</strong> Irmak gibi.<br />

Bu ýrmak daðlarý, bayýrlarý dolanýp geliyor. Kimi zaman suyunda<br />

azalma var, kimi zamanda karlarýn erimesi veya yaðmurun yaðmasý<br />

ile <strong>bir</strong>likte suyu çoðalýyor. Suyu çoðalýnca ýrmak delicesine<br />

akmaya baþlýyor. Dur durak bilmiyor, engel tanýmýyor. Suyu çok<br />

az iken geçtiði tarlalara ne zarar vermiþ, nede herhangi <strong>bir</strong> yerleri<br />

yýkýp geçmiþtir. Suyu çoðalýnca baþlar tarla sahibinde korkular<br />

belirmeye ve çýlgýnlaþan suya karþý engeller kurmaya...var<br />

olan gücüyle suyu çoðalan ýrmaða karþý mücadeleye baþlar.<br />

Kimi zaman toprak ile önünü kapatmaya çalýþýr. Kimi zaman taþ<br />

koyar ýrmak yataðýna.. ama ondan önce yaptýðý müdahale ise<br />

suyun akýþýný baþka <strong>bir</strong> yere yönlendirme çabasýdýr. Ancak bu<br />

baþarýsýz sonuçlanýrsa diðer yöntemlere baþvuruyor. Nedense<br />

su bana daima özgürlüðü anýmsatýr. Her ne kadar engel olunursa<br />

olunsun daima <strong>bir</strong> yolunu bulup akacaktýr. Çok güçlüdür.<br />

Bir insan güçsüz olduðu müddetçe çok sevilir ve sayýlýr. Ama ne<br />

zamanki gücünü keþfetti ve kullanmaya baþladý o zaman sevgide<br />

saygýda yalan olur. Hiç sevmemiþ gibi, hiç saymamýþ gibi<br />

<strong>bir</strong> karþý saldýrýya geçilir. Olay ise saldýrýya geçenin kendi varlýðýna<br />

saldýrý olasýlýðýný düþünmesidir. Biz insanlar çok bencil ve<br />

baþta kendi çýkarýmýzý düþündüðümüz için, buna ters olan her<br />

þeyi lanetleriz, kötüleriz ve olmadýk oyunlar ile yanlýþ yönlendiririz.<br />

Bu tür sorunlar toplumun genel <strong>bir</strong> hastalýðý mý desem,<br />

erdemi mi desem? Deðinmesem de olur. Fakat deðinmek istediðim<br />

baþka <strong>bir</strong> konuyu kýsaca sizlerle paylaþmak istiyorum.<br />

Bir insan düþünün, bu kiþi içimizden <strong>bir</strong>isi bedel vererek<br />

ve nice zorluklara göðüs gerip <strong>bir</strong> yerlere gelmiþ ve halan da<br />

zorluklar içerisinde mücadelesini sürdürmekte olan <strong>bir</strong> insan.<br />

Toplumumuz da zoru baþarmýþ, mücadele vermiþ insanca<br />

yaþama mücadelesi ve sonunda istediðine kendince ulaþmýþ<br />

ama mücadelesini topluma aktarmamanýn acýsýný çeken insan.<br />

Karakteri ve olgunluðu ile insanlarýn sevgisini ve güvenini<br />

kazanmýþ ve herkesin yardýmýna koþmuþ. Ama her seferinde<br />

yaþadýklarýný, acýlarý baþkalarýnýn da yasadýðýný gördükçe kahrolmuþ<br />

fakat yýlmadan devam etmiþtir. Ama mücadelede yalnýz<br />

kalmýþ çünkü yasaklar, toplum kurallarý hep engel olmuþ.<br />

Simdi düþüncelerini haykýrmak, anlatmak istiyor bu insan…<br />

Kim bu insan!?<br />

Ýçimizden <strong>bir</strong>i, <strong>bir</strong> Kadýn, Anne, Eþ ve <strong>bir</strong> iþkadýný.<br />

Adi Zeliha..<br />

Kendisinden yazmasýný istedik.<br />

Neyi mi?<br />

Her þeyi..<br />

Sorunlarýnýzý kendi yazdýðý köþesinde bundan sonra paylaþacak,<br />

yaþadýklarýndan öðrendiklerini sizinle paylaþacak <strong>bir</strong><br />

insan.<br />

<strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong>ne hoþ geldin.<br />

DEM ® NACHRICHTEN<br />

UND WERBEAGENTUR<br />

Hack str. 3<br />

70190 Stuttgart<br />

Tel: 07113000711/ 12<br />

Fax: 0711 4205003<br />

Alsen Str. 62<br />

44145 Dortmund<br />

Tel: 0231 96 12 766<br />

Fax: 0231 96 12 767<br />

Hatice Eldeniz<br />

Herausgeber/ Geschäftsführerin<br />

Þükrü Yýldýz<br />

Chefredakteur<br />

www.dem-ajans.de<br />

redaktion@dem-ajans.de<br />

Der Verlag übernimmt keine Haftung für den<br />

Inhalt der Anzeigen und Anzeigentexte. Die von<br />

Verlag gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich<br />

geschützt.


Sayý 11<br />

3<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

ALMANYA<br />

Yabancý iþgücü ihtiyacý sorgulanýyor<br />

Sosyal demokratlar saða kayýyor<br />

Federal Ýçiþleri Bakaný Schily’nin<br />

hazýrladýðý göç yasasý üzerinde<br />

uzlaþma saðlanmasý ümitleri giderek<br />

azalýyor. Almanya‘ da aniden yükselen<br />

iþsizlik oraný, kýrmýzý yeþil koalisyonda<br />

göç yasasý tartýþmalarýný tekrar kýzýþmasýna<br />

neden oldu. Sosyal <strong>Dem</strong>okrat<br />

Partili siyasilerinden Dieter Wiefelspütz<br />

hafta ortasýnda yaptýðý <strong>bir</strong> açýklamada,<br />

ocak ayý için sayýsý 4.3 milyon olarak<br />

saptanan iþsizlik gerçeði dolayýsýyla, göç<br />

yasasý için toleransýn önemli ölçüde<br />

azaldýðýný söyledi. ”Rheinische Post”<br />

gazetesine konuþan SPD’ li politikacý,<br />

orta ve düþük kalifiye yabancýlar için<br />

geçerli olmasýný istediði ”gelecek yýllarda<br />

sýfýr göç” sözlerini kullandý. Buna karþýn<br />

baþta akademisyenler olmak üzere,<br />

yüksek eðitimli elemanlar için bürokratik<br />

engellerin kaldýrmasýný talep etti.<br />

Hükümet ortaðý uyardý<br />

Yeþiller, yasa tasarýsýnda yer alan<br />

önemli noktalardan uzaklaþma eðilimi<br />

gösteren hükümet ortaðýný uyardý. Yeþiller’<br />

in içiþleri uzmaný Volker Beck, baþka<br />

ülkelerden baþvuracak orta ve az kalifiye<br />

iþçilerin arasýnda planlanan eleme<br />

iþleminin, güncel siyasi nedenlerden<br />

dolayý sorgulanmasýnýn yanlýþ olduðu<br />

görüþünü dile getirdi.<br />

”Önce yerlilere iþ bulalým”<br />

Ancak Wiefelspütz, iþsizlik<br />

sayýsýndaki artýþa iþaret ederek<br />

muhafazakar partilerin çizgisine<br />

yakýn <strong>bir</strong> tutum sergiledi. Ýster<br />

Alman olsun ister olmasýn, Almanya’<br />

daki iþsizlerin, yeni yabancý<br />

eleman ihtiyacýna kýyasla <strong>bir</strong> ilklik<br />

hakkýna sahip olduklarý mesajýnýn<br />

halka iletilmesi gerektiðini<br />

söyledi sosyal demokrat politikacý.<br />

Federal Konsey’ de gerekli<br />

Birlik partilerin içindeki <strong>bir</strong><br />

kýsmýn onayý, Wiefelspütz’ e göre,<br />

Göç Yasasý son<br />

dönemeçte<br />

Derleyen: Lale Çakýroðlu<br />

Göç Yasasý’nýn seçimlerden<br />

önce çýkmasý için,<br />

Almanya Baþbakaný Gerhard<br />

Schröder, Hristiyan <strong>Dem</strong>okrat<br />

ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerini<br />

dayanýþmaya çaðýrdý. Bu<br />

nedenle Göç Yasasý’nda yeni<br />

düzenlemeler yapan Federal<br />

Hükümet, yine de muhalefet<br />

partilerini memnun edemedi.<br />

Göç Yasasý seçimlere yetiþecek<br />

mi? Almanya’da þu anda<br />

herkes bu soruyu soruyor.<br />

Göçün seçim kampanyalarýna<br />

malzeme yapýlmasýný istemeyen<br />

Federal Hükümet, ana<br />

muhalefet Hristiyan Birlik partileri<br />

CDU/CSU’dan federal ve<br />

eyaletler düzeyinde gelen itirazlarý<br />

dikkate alarak yasa<br />

tasarýsýný yeniden düzeltti.<br />

Almanya Baþbakaný Schröder,<br />

Hristiyan <strong>Dem</strong>okrat ve Hristiyan<br />

Sosyal Birlik partilerini,<br />

Almanya’nýn geleceði açýsýn-<br />

Ergebnis der Untersuchung<br />

über ausländische<br />

Unternehmen in Bonn:<br />

Kontakte zu deutschen<br />

Institutionen haben viele der<br />

ausländischen Unternehmer<br />

in Bonn - zu Banken, zur IHK<br />

oder zum Finanzamt. Aber<br />

diese Verbindungen belaufen<br />

sich oft auf Formalitäten, wie<br />

Steuern, Kreditraten oder Mitgliedsbeiträge.<br />

Für Beratungen<br />

oder zur Unterstützung<br />

nehmen die Unternehmer<br />

ausländischer Herkunft deutsche<br />

Institutionen nur selten in<br />

Anspruch. So klagt fast jeder<br />

dritte befragte Unternehmer<br />

über finanzielle Probleme,<br />

doch Fördermittel nahmen nur<br />

18 Prozent in Anspruch. Der<br />

Grund dafür ist ein Informationsdefizit<br />

der ausländischen<br />

Unternehmer, davon ist<br />

Wolfgang Brunswig,<br />

Geschäftsführer der Abteilung<br />

Berufsbildung der IHK Bonn /<br />

Rhein-Sieg, überzeugt.<br />

dan büyük önem taþýyan Göç<br />

Yasasý’nýn yürürlüðe konulabilmesi<br />

için dayanýþmaya<br />

çaðýrýyor. Ancak ilk tepkiler<br />

muhalefeti ikna etmenin zor<br />

olacaðýnýn iþaretini veriyor.<br />

Gerhard Schröder dün<br />

akþam Berlin’de yaptýðý konuþmada,<br />

umudunu ‘saðduyu<br />

koalisyonu’ olarak tanýmladýðý<br />

geniþ tabanlý <strong>bir</strong> uzlaþmaya<br />

baðladýðýný vurguluyordu. Baþbakan<br />

Schröder, Sosyal <strong>Dem</strong>okrat<br />

- Yeþiller koalisyonu içinde<br />

de, eyalet hükümetleriyle de,<br />

yasa tasarýsýnda yer alan beþ<br />

madde üzerinde yoðun müzakerelerin<br />

sürdüðünü bildirdi.<br />

Göç Yasasý’nýn ana fikrini göçün<br />

sýnýrlandýrýlmasý ve Alman<br />

toplumunun entegrasyon yeteneðinin<br />

arttýrýlmasý oluþturuyor.<br />

Yasada yapýlan<br />

yeni düzenlemler<br />

Yapýlan son deðiþiklikle,<br />

Federal Hükümet, Birlik par-<br />

Betriebe brauchen<br />

mehr Unterstützung<br />

Deshalb soll hier der<br />

Arbeitkreis Interkulturelle Wirtschaft<br />

(AIW) in Bonn tätig<br />

werden: Existenzgründung,<br />

E x i s t e n z s i c h e r u n g<br />

/Förderprogramme und<br />

Unternehmensführung sollen<br />

gezielt für Unternehmer ausländischer<br />

Herkunft<br />

angeboten werden.<br />

Unternehmensstammtische<br />

und Informationsveranstaltung<br />

sollen die neuen Angebote<br />

publik machen. Auch<br />

vorhandene Sprachprobleme<br />

können durch spezielle Kurse<br />

abgebaut werden. Und weil<br />

94 Prozent der befragten<br />

Unternehmen nicht ausbilden,<br />

jedoch ein Viertel<br />

Interesse an Ausbildung<br />

bekunden, plant der AIW eine<br />

Großveranstaltung, welche<br />

die Firmeninhaber mit ersten<br />

Informationen über die<br />

betriebliche Ausbildung versorgt.<br />

tilerinin arzusu<br />

doðrultusunda,<br />

A l m a n y a ’ d a k i<br />

ebevyenlerinin<br />

yanýna gelmesine<br />

izin verilecek<br />

çocuklarýn yaþ<br />

sýnýrýný 16’dan<br />

12’ye indirmeyi<br />

kabul ediyor.<br />

Ancak istisnai<br />

durumlarda özel uygulamaya<br />

gidilebilecek. Gayri resmi ya da<br />

cinsiyetleri nedeniyle kovuþturmaya<br />

uðrayan kurbanlar,<br />

Cenevre Uluslararasý Mülteciler<br />

Sözleþmesi dikkate alýnarak,<br />

yeni yasada kesin biçimde<br />

tanýmlanacak. Ýstihdam piyasasýna<br />

yönelik entegrasyonda<br />

da bazý koþullar deðiþtirilecek.<br />

Baþbakan Schröder dünkü<br />

açýklamasýnda istihdam piyasasý<br />

konusunda þunlarý söyledi:<br />

„Ýþ gücü göçünde <strong>bir</strong><br />

yandan sendikalarýn öte<br />

yandan da iþverenin taleplerini<br />

gözetmek durumundayýz. Kesin<br />

önceliðin yurtiçindeki iþ gücüne<br />

verilmesi gerektiði görüþüne<br />

bizler de katýlýyoruz. Zaten<br />

Federal Ýçiþleri Bakaný’nýn hazýrladýðý<br />

yasa tasarýsýnýn çekirdeðini<br />

oluþturan þartlarýndan<br />

<strong>bir</strong>i de bu.“<br />

sadece her tarafýn <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine doðru<br />

yaklaþmasýyla gerçekleþebilir.<br />

Geis’ ýn ýrkçý sözlerine tepki<br />

Bu arada Hristiyan Sosyal Birlik (CSU)<br />

partinin sözcülerinden Norbert Geis,<br />

”Vorsicht Friedmann” adlý televizyon<br />

programýnda, ”Almanya’ yý neden<br />

Almanlara býrakmýyorsunuz?” sorusuyla<br />

Laut einer Forschung des Kriminologischen<br />

Forschungsinstituts Niedersachsen<br />

in Hannover fällt der Anstieg der<br />

Jugendgewalt in Wirklichkeit schwächer<br />

aus, als die polizeilichen Daten es signalisieren.<br />

Die polizeilich registrierten Gewalttaten<br />

junger Menschen sind in den letzten<br />

Jahren nicht brutaler geworden. Die<br />

durchschnittliche Deliktsschwere hat vielmehr<br />

abgenommen.<br />

Die Zunahme der Jugendgewalt steht<br />

in engem Zusammenhang damit, dass<br />

unsere Gesellschaft immer mehr zu einer<br />

Winner-Loser-Kultur wird. Vor allem junge<br />

Migranten geraten dabei in ein soziales<br />

Abseits.<br />

Der Anstieg der Jugendgewalt ist<br />

überwiegend jenen jungen Migranten<br />

zuzurechnen, die sozial nicht integriert<br />

werden konnten. Eine besondere Problemgruppe<br />

sind solche jungen Zuwanderer,<br />

die seit längerem in Deutschland<br />

unter Bedingungen sozialer Benachteili-<br />

Cuma günü oylama<br />

yapýlacak<br />

Önümüzdeki Cuma günü<br />

Federal Meclis Genel Kurulu’na<br />

sunulup oylanacak olan yasa<br />

tasarýsýnýn, yürürlüðe<br />

girebilmesi için 22 Mart’da<br />

Eyalet Temsilcileri Meclisinde de<br />

çoðunluðun onayýný almasý<br />

þart. Federal Ýçiþleri Bakaný Otto<br />

Schily ve verdikleri ödünlerle bu<br />

son deðiþikliði mümkün kýlan<br />

Yeþillerin eþbaþkaný Claudio<br />

Roth bu konuda iyimser. Schily,<br />

eyalet hükümetlerinin hazýrladýklarý<br />

yeni metni dikkatle<br />

okumalarý ve de federal<br />

düzeyden parti disiplinine<br />

uymalarý için yapýlan baskýlara<br />

boyun eðmeyip dürüst davranmalarý<br />

halinde, yasanýn Eyaletler<br />

Meclisi’nden geçeceðinden<br />

emin olduðunu söylüyor. Schily<br />

eyalet baþbakanlarýný uyarýyor<br />

ve “Önce eyaletinizin menfaati,<br />

sonra parti” diyor.<br />

Federal hükümet, özellikle<br />

koalisyonun küçük ortaðý<br />

Yeþiller’in verdiði tavizler<br />

sayesinde, Sosyal <strong>Dem</strong>okrat-<br />

Hristiyan <strong>Dem</strong>okrat SPD/CDU<br />

koalisyonu tarafýndan yönetilen<br />

Brandenburg eyaletinin dört<br />

talebini yerine getirmiþ oldu.<br />

Brandenburg’un Eyalet Temsilcileri<br />

Meclisi’nde vereceði oy<br />

çok önemli. Çünkü Federal<br />

þimþekleri üzerine çekti. Salý akþamlarý<br />

yayýmlanan pograma konuk olarak<br />

katýlan Geis, yýllar önce partinin genel<br />

sekreteriyken kullanan bugünkü baþbakan<br />

adayý Edmund Stoiber’ in, çok<br />

sayýda ýrkýn <strong>bir</strong>arada yaþamasýyla toplumun<br />

pislendiðini ima eden ”durchrasste<br />

Gesellschaft” deyimini savundu.<br />

Öyle demek istememiþ<br />

Stoiber’ in de o zamanlar Fransan<br />

Fransýzlara ve Ýtalya Ýtalyanlara ait olmasý<br />

gerektiði gibi, Almanya’ da Almanlarýn<br />

olduðunu demek istediðini hatýrlatarak,<br />

tekrar gündeme getirdiði bu ifadeyle,<br />

SPD, Yeþiller ve PDS saflarýndan sert<br />

eleþtiriler aldý. Yeþiller politikacý<br />

Beck, CDU/CSU partilerini,<br />

Norbert Geis’ in<br />

ýrkçýlýk içeren sözlerinden<br />

derhal uzaklaþmaya<br />

çaðýrdý. Bunun üzerine iþin<br />

ciddiyetine vararak geri<br />

adým atan Geis, Stoiber’<br />

in sözlerini o zamanlar ne<br />

demk istediðine yönelik<br />

yorum yapmaya<br />

çalýþtýðýný, ancak sanýldýðý<br />

gibi savunmadýðýný öne<br />

sürdü.<br />

gungen aufwachsen.<br />

Jugendliche, die in ihrer Kindheit oder<br />

aber auch als Jugendliche von ihren<br />

Eltern massiv geschlagen oder misshan-<br />

eflatunî ÞÜKRÜ YILDIZ<br />

Ýhanetin saldýrýsý altýnda,<br />

her yaþadýðýmýz gün<br />

Gerilla yaþamýný anlatan <strong>bir</strong> roman<br />

okumuþtum yýllar önce... Satýr<br />

arasýnda geçen <strong>bir</strong> olay dikkatimi çekmiþti.<br />

Gerilla grubunun girdiði <strong>bir</strong> çatýþma<br />

sonrasýnda <strong>bir</strong> arkadaþlarýnýn yakalanmasý<br />

olayýný anlatýyordu. Bir kaç gün önce<br />

gerilla grubunda olan bu kiþinin daha sonra kolluk kuvvetlerine<br />

yol göstermesinin psikolojik tahlili yapýlýyordu. Askeri güçlerinin<br />

önünde gözünü kýrpmadan gerillanýn üzerine yürüyen bu eski<br />

gerillanýn bundaki amacý ne olabilir diye düþünüyor yazar, ve bu<br />

olayý þöyle sonuçlandýrýyordu: “Biz var oldukça o <strong>bir</strong> ihanetçidir.<br />

Eðer biz bitersek ona kimse sen ihanetçisin demeyecek.”<br />

Toplumsal gerçekliðimiz þimdilerde böyle iþliyor. Ýnsani deðerlere<br />

ihanet alabildiðine yaygýnlaþýyor. Köþesini dönen kaptan yada<br />

kendini toplumun kurbaný ilan eden kendisiyle <strong>bir</strong>likte döndürdüklerinin<br />

yada kurbanlarýn ortamýnda ahkam kesiyor. Kiþi yarattýlan<br />

suçlular ortamýnda rahatlýyor. Artýk kimse Dostovjeski’nin “Suç ve<br />

ceza”sýndaki gibi vicdaniyle hesaplaþma gereði duymuyor. Bunu<br />

ahmaklýk olarak görüyor. En yakýndaki kendi varlýðý gibi olan grubunu<br />

geliþtirmek ve onu egemen kýlmakla meþguliyetini gideriyor.<br />

Bireycilik herkese gerektiðinden fazla zaten hak vermiþtir. Binlerce<br />

yýllýk emekle bu günlere miras olarak býrakýlmýþ deðerlere karþý<br />

acýmasýzca savaþ açýlýyor. Söylenmiyor, ama biliniyor bu deðerleri<br />

taþýyanlar varoldukça, kendileri rahat edemeyecektir.<br />

Bireylerden tutalým devlete kadar yaygýnlaþan bu durum,<br />

giderek derinlemesine <strong>bir</strong> çözülmeyi beraberinde getirmekte. Her<br />

þey anlamasýzlaþmakta, anlamsýzlaþtýkça da toplumsal ihanet<br />

içinde olanlar rahatlamaktadýrlar. Rahatlamak isteyenlerin keskin<br />

saldýrýsý altýnda her yaþadýðýmýz gün.... Dayanma sýnýrýmýz ise bu<br />

saldýrýlara karþý asi olmak zorunda gibi...<br />

Tencere kapaðýný buluyor...<br />

Türkiye’ye þöyle <strong>bir</strong> bakýnýz, adý yolsuzluða, cinayete, uyuþturucuya<br />

bulaþmamýþ kaç kiþi var politik arenada. Þu veya bu biçimde<br />

herkesin isimi <strong>bir</strong> yerlerde. Þimdi bu suçlular ordusunun toplumsal<br />

deðerlere sahip çýkmasý mümkün mü? Bu sistemin bu topraklarýn<br />

insanlarýna bu kadar acýmasýz ve düþman olabilmesinin altýnda<br />

insanlýða karþý iþlenmiþ <strong>bir</strong> suç yok mudur?<br />

Ana dili eðitim talebine karþý içine girilen tutum, Alevi kuruluþlarýna<br />

getirilen yasaklamalar, türbanlý diye okul önlerinde<br />

öðrencileri coplamalar, idam cezasý meselesinin <strong>bir</strong> kin ve intikam<br />

pazarlýðýna dönüþtürme, toplumun geleceði olan çýkýþlarýnýn<br />

önünün alýnmasý çabasý, bu halka karþý <strong>bir</strong> suç iþlemek deðil de<br />

nedir! Bu suçu yýllardýr iþleyen ve suçlular cumhuriyetine dönen bu<br />

iktidar erkinin, insani deðere sahip çýkan herkese saldýrmasý, bana<br />

hep yukarýdaki gerillanýn ihanetini hatýrlatýyor. Ýnsani deðere sahip<br />

çýkanlar oldukça, onlarý çýkarlarýna kurban edenler rahat etmeyeceklerdir.<br />

Onlar þimdilerde olduðu gibi ihanetini derinlemesine<br />

örgütlemektedirler. Ýnsana, insani olan deðerlere saldýrmaktadýrlar...<br />

Onu ortadan kaldýrmak için çalýþmaktalar...<br />

Gazetemiz <strong>bir</strong> yaþýnda<br />

Bir yýlý <strong>geride</strong> býraktýk. Kimilerinin beklentilerine ve imkansýzlýklara<br />

raðmen baþarýlý <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktýk. Bizi <strong>bir</strong> yerlerde<br />

görmek isteyenlerin beklentileri kursaklarýnda kaldý. Biz giderek<br />

daha çok kendimize benzedik... Ýyi ki de kendimize benzemeye<br />

cesaretimiz var...<br />

Baþarýmýzý DEM dostlarýyla kutlayacaðýz. Bir aksilik olmazsa1<br />

Nisan 2002 tarihinden itibarendi bayilerde artýk DEM gazetesi<br />

de olacak. Ulaþamadýðýmýz yerlere böylelikle daha rahat ulaþmýþ<br />

olacaðýz.<br />

e-mail: sy@dem-ajans.de<br />

Entwicklung der Jugendgewalt in Deutschland<br />

Die Integration der Zuwandererfamilien ist ein<br />

wichtiges Anliegen des Projekts „Kinder sind der<br />

Rhythmus dieser Welt“ der Aktionsgemeinschaft „Essen<br />

- Großstadt für Kinder“ und des Plakat Kunst Hofes<br />

Rüttenscheid. Aus diesem Grund haben die Veranstalter<br />

das Zentrum für Türkeistudien als Kooperationspartner<br />

ins Boot geholt. Die Regionalen Transferstellen für<br />

ausländische Existenzgründer und Unternehmer sowie<br />

das Projekt „Interkulturelles Konfliktmanagement“ am<br />

ZfT sollen die Einbindung der in Essen lebenden Zuwanderer<br />

in das Projekt anlässlich des Weltkindertages<br />

gewährleisten.<br />

Die Transferstellen und das Konfliktmanagement-<br />

Projekt haben im Rahmen ihrer Tätigkeit in Essen in<br />

den letzten Jahren am Aufbau eines gut funktionierenden<br />

Netzwerks der Migrantenorganistionen in der<br />

Hükümet’in gerekli çoðunluðu<br />

saðlayabilmesi için bu eyaletin<br />

oyuna ihtiyacý var. Ancak son<br />

deðiþiklikleri, Federal<br />

Hükümet’in ‘tipik tezgahý’ olarak<br />

tanýmlayan Brandenburg’un<br />

CDU’lu Baþbakaný Jörg Schönbohm,<br />

Birlik partilerinin Federal<br />

Meclis’te ve eyaletler meclisinde<br />

‘tek ses’ olacaðýnýn altýný çiziyor.<br />

Birlik partileri kararsýz<br />

Birlik Partilerinin Federal<br />

Meclis Grup Baþkaný Friedrich<br />

Merz de, yasa tasarýsýna karþý<br />

mý, yoksa kabul oyu mu<br />

vereceklerini henüz karara<br />

baðlamamakla <strong>bir</strong>likte, her<br />

halükarda her iki mecliste de<br />

<strong>bir</strong>lik içinde hareket edeceklerini<br />

açýklýyor. Hýristiyan Birlik partilerinin<br />

genel seçimlerdeki Federal<br />

Baþbakan Adayý Edmund<br />

Stoiber ise, göç yasasýný frenleyen<br />

ya da engelleyen kiþi<br />

damgasýný yememek için daha<br />

temkinli davranýyor ve þöyle<br />

diyor:<br />

„Kýrmýzý Yeþil koalisyonun<br />

tasarýda yaptýðý son deðiþiklikleri<br />

dikkatle gözden geçireceðiz.<br />

Eðer bizim önerdiðimiz<br />

noktalar kabul edilmiþ ise,<br />

asgari müþtereklerde <strong>bir</strong>leþmemiz<br />

mümkün olabilir.“/ Deutche<br />

Welle<br />

Stadt mitgewirkt. Diese Kompetenz soll nun<br />

dem Kinderprojekt zugute kommen, um<br />

der Idee der Kinderfreundlichkeit eine interkulturelle<br />

Dimension zu verleihen. „Kinderfreundlichkeit<br />

bedeutet auch Toleranz<br />

und Chancengleichheit für Kinder unterschiedlicher<br />

Herkunft in unserer Stadt“, so<br />

ZfT-Direktor Faruk Sen. Ziel des ZfT ist, möglichst<br />

viele Organisationen der Migranten<br />

in Essen in das Projekt einzubinden und für<br />

die Teilnahme zu gewinnen.<br />

Die Veranstaltung beginnt anlässlich<br />

des Weltkindertages am 20. September<br />

2002 mit einer Ausstellungseröffnung des<br />

Internationalen Plakatwettbewerbs „Children<br />

are the Rhythm of the World“ und findet<br />

delt wurden, werden erheblich häufiger<br />

selber gewalttätig als nicht geschlagene<br />

junge Menschen.<br />

Jugendgewalt ist männlich; das Über-<br />

Essen trommelt auch für Zuwandererkinder<br />

gewicht junger männlicher Täter hat sich<br />

seit Mitte der 80er Jahre sehr verstärkt.<br />

Das Risiko der Entstehung von Jugendgewalt<br />

erhöht sich drastisch, wenn mindestens<br />

zwei der folgenden drei Faktoren<br />

zusammentreffen:<br />

a. die Erfahrung innerfamiliärer<br />

Gewalt,<br />

b. gravierende soziale Benachteiligung<br />

der Familie,<br />

c. schlechte Zukunftschancen des<br />

Jugendlichen selbst aufgrund eines niedrigen<br />

Bildungsniveaus.<br />

Junge Menschen, die Opfer innerfamiliärer<br />

Gewalt waren, schließen sich signifikant<br />

häufiger in Gewaltbefürwortenden<br />

Gleichaltrigengruppen zusammen. Auf<br />

Jugendliche aus solchen devianten Gruppen<br />

entfällt der überwiegende Anteil der<br />

Jugendgewalt. Die Mitgliedschaft in Devianzgeneigten<br />

Cliquen hat zusätzlich zu<br />

den innerfamiliären Gewalterfahrungen<br />

einen das Risiko aktiver Gewalttätigkeit<br />

steigernden Effekt.<br />

ihren Höhepunkt am Samstag, den 21. September mit<br />

der Aktion „Essen trommelt für Kinder“.


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de HABER<br />

4<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

84 Iraklý kürt taþýyan <strong>bir</strong><br />

Yunanlý þoför tutuklandý Aleviler de yokmuþ<br />

ALÝ KÖYLÜCE<br />

Önce Ýnsan<br />

koyluce@funonline.de<br />

Ýtalyan polisi <strong>bir</strong><br />

soðuk hava<br />

TR’ýnda 84 adet<br />

Iraklý kürt taþýyan<br />

Yunanlý þoförü<br />

tutukladý. Ýtalya’ya<br />

giden <strong>bir</strong> feribotta bulunan Alman plakalý TIR’da<br />

yapýlan aramada bulunan kaçak Kürt mültecilerden<br />

<strong>bir</strong> kýsmýna týbbi tedavi uygulandýktan<br />

sonra yeniden feribota geri getirildi. Adam<br />

baþýna 1700 dolar ödediklerini söyleyen kaçaklar<br />

feribotla yeniden Yunanistan’a dönecek.<br />

Ýtalya’nýn Adriyatikteki limaný Ancona’ya giriþte<br />

sahil muhafaza botlarý tarafýndan bloke edilen<br />

gemi de ayrýca bazý çocuklarýnda bulunmasý bu<br />

konuda baþka <strong>bir</strong> soruþturmayýda baþlattý.<br />

ABD Saddam’ý devirmek için<br />

planlarý hazýrlýyor<br />

ABD Dýþiþleri Bakaný Colin<br />

Powel <strong>bir</strong> Senato komisyonunda<br />

konuþurken Irak<br />

konusunda dialog ve çatýþmadan<br />

kaçýnan <strong>bir</strong> politika<br />

yanlýsý olduklarýný ancak barýþ<br />

yapacaðýz diye de baþlarýný<br />

kuma gömmeyeceklerini söyledi.<br />

Powel Bush yönetiminin,<br />

bölge halký, dünya halklarý ve Irak halkýnýn iyiliði<br />

ve geleceði için Saddam Hüseyin rejimini devirmeye<br />

amaçlayan planlarý incelediklerini vurguladý.<br />

Baþkanýn önünde <strong>bir</strong> Irak konusunda <strong>bir</strong><br />

takvim yok diyen Powel tüm seçenekleri ele<br />

aldýklarýna dikkat çekti.<br />

Powel, arada sorunlar olmasýna ve diplomatik<br />

iliþki bulunmamasýna raðmen Ýran ile dialoglarý<br />

olduðuna iþaret ederken Afganistan’a silah sevketme<br />

ve toplu imha silahlarý üretme gibi kabul<br />

edemeyecekleri bazý eylemler içinde olduðunu<br />

ileri sürdü.<br />

Yunanistan Olimpiyat<br />

inþatýnda gecikiyor<br />

Uluslararasý Olimpiyat Komitesi yetkilileri<br />

Atina 2004 Olimpiyatlarý ile ilgili çalýþmalar<br />

ve inþaatlarýn planlandýðý düzeyde ve hýzda<br />

devam etmediðini açýkladý. Uluslararasý Olimpiyat<br />

Komitesi kurulunda eksik olan noktalar<br />

açýklanýrken, ulaþtýrmayý saðlayacak olan banliyö<br />

trenlerinin raylarýnýn olimpiyat zamaný hazýr<br />

olabileceði ancak trenlerin hazýr olamýyacaðý,<br />

Uçaklarýn hala Atina havalanýna indiði Olimðiyat<br />

havalanýnýn inþaatýnýn geciktiði, Olimpiyat<br />

zamaný hazýr olacaðý konusunda güvence verilen<br />

otel odalarýndan en az 3000’nin hazýr<br />

olamýyacaðý, ve <strong>bir</strong> dizi konu üzerinde görüþ ileri<br />

sürüldü. Olimpiyat Komitesi Yunan hükümetine<br />

ekip ve çalýþan sayýsýnýn arttýrýlarak inþaatlarýn<br />

hýzlandýrýlmasý konusunda uyarýda bulundu.<br />

Afganistan<br />

daha fazla Taliban<br />

yetkilisinin<br />

teslim olmasýný<br />

bekliyor<br />

Afganistan’da Taliban yönetiminin Dýþiþleri<br />

Bakaný görevini sürdüren Vekil Ahmet<br />

Mütevekkil’in teslim olmasý ardýndan öteki Taliban<br />

üst düzey yetkililerinde teslim olmasý<br />

bekleniyor. Müvekkilin soruþturmasýna ise baþlandý.<br />

Bu arada Afganistan’da geçici hükümet<br />

tutuklu 320 Taliban askerini salýverdi. Geçici<br />

hükümetin baþbakaný Hamid Karzai’nin talimatý<br />

ile Taliban askerlerinin salýverilmesindeki amaç<br />

halk arasýnda <strong>bir</strong> uzlaþma yolunun açýlmasý<br />

olduðu belirtildi. Salýverilen kiþilerin nmerede<br />

tutuklandýklarý daha çok peþtuca konuþan<br />

yoksul kiþiler olduðu üstlerinde adam gibi giysilerinin<br />

bulunmadýðý görülüyor. Karzai þu anda<br />

ne kadar ellerinde Taliban esiri olduðu konusunda<br />

<strong>bir</strong> açýklama yapmadý.<br />

Amerika’da yeni <strong>bir</strong> toplu<br />

mezar<br />

bulundu<br />

Georgia<br />

eyaletinin<br />

Noble kasabasýnda<br />

<strong>bir</strong><br />

cenaze evýnýn<br />

arkasýnda yeralan cesed yakma bölümü<br />

yakýnýnda yetkililer <strong>bir</strong> kýsmý yeni gömülmüþ <strong>bir</strong><br />

kýsmý üç senedir gömülü olan 200 üzerinde<br />

ceset buldu. Yetkililer yerel yönetim tarafindan<br />

yakilmasý amacýyla parasý ödenmiþ cesetlerin<br />

cenaze evine gönderildiði ancak bunlarýn burdaki<br />

fýrýnlarýn bozuk olduðunu öne süren<br />

cenaze evi yetkilisi tarafýndan yakýlmadan<br />

arsada geliþigüzel <strong>bir</strong> kýsmýnýn gömüldüðü <strong>bir</strong><br />

kýsmýnýn ise atýldýðý ileri sürüldü. Polis bölgedeki<br />

aramalarý sürdürürken yakýlmadan gömülen ve<br />

<strong>bir</strong> kýsmý toprakta açýlan çukurlara toplu halde<br />

gömülen ceset sayýsýnýn daha da artmasýndan<br />

korktuklarýný belirtiyor.<br />

Alevi ve Bektaþi’ adýný kullanan<br />

ve ‘bu kültüre hizmet amacý’ný<br />

güden derneðin kapatýlýþý bu inançtaki<br />

yurttaþlardan büyük tepki gördü. Aleviler,<br />

‘Tek isteðimiz kendi ülkemizde<br />

kültürümüzü yaþatmak’ diyor<br />

Ankara 2. Asliye Hukuk<br />

Mahkemesi’nin, Alevi ve Bektaþi Kuruluþlarý<br />

Birliði Kültür Derneði’ni (ABKB)<br />

‘Türk dilinden veya kültüründen baþka<br />

<strong>bir</strong> kültürü korumayý veya yaymayý’<br />

suç sayarak kapatmasý, Alevileri tedirgin<br />

etti. Alevi dernek ve kuruluþlarýný<br />

arayan çok sayýda Alevi, „Alevilik<br />

yasaklanýyor mu?“ sorusu yöneltirken,<br />

karara tepki gösteren 30’a yakýn<br />

dernek, vakýf ve kuruluþ, bugün<br />

Ankara’da basýn toplantýsý yapacak.<br />

Dokuz Alevi kuruluþu tarafýndan<br />

25 Eylül 2000’de kurulan dernek,<br />

Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý Dernekler<br />

Masasý’ndan kod numarasýný da,<br />

ancak yedi ayda alabilmiþ. ABKB<br />

Kültür Derneði Baþkaný Ali Doðan,<br />

Ankara Valiliði’nin kendilerinden,<br />

tüzüklerinde yer alan ‘Cemevi yaptýrýr,<br />

Alevi ve Bektaþi kuruluþlarý arasýnda<br />

eþgüdümü saðlar’ gibi maddelerin<br />

çýkarýlmasýný istediðini belirterek,<br />

„Ancak bunu kabul etmedik. Bu maddelerin<br />

çýkarýlmasý halinde derneðin<br />

özelliði kalmayacaktý. Üçüncü duruþmada<br />

mahkeme, bu konuda emsal<br />

kararlar olmasýna karþýn derneði<br />

kapattý“ dedi.<br />

Sorunun ülke içinde halledilmesinden<br />

yana olduklarýný vurgulayan<br />

Baþbakan Bülent Ecevit<br />

hükümette yapýlan<br />

reformlardan dolayý, Türkiye‘<br />

nin bu yýl içinde AB‘ ye<br />

katýlýmýyla ilgili görüþmelere<br />

katýlacaðýný umuyor. Ancak<br />

yapýlan reformlara rað-men<br />

hükümet yine de, ceza kanunlarýyla<br />

ilgili yabancý eleþtirilere<br />

hedef oluyor. Stuttgarter Nachrichten’<br />

de yayýnlanan <strong>bir</strong> yazý<br />

konuyu þöyle deðerlendiriyor:<br />

Halk tahrik edilebilir mi?<br />

Yasa deðiþikliklerinin çerçevesi<br />

içerisinde en fazla tartýþýlan<br />

ise, ceza kanununun<br />

312 No‘ lu paragrafý, yani<br />

”halký tahrik etmek”. Kanun<br />

deðiþmeden önce, Türkler ile<br />

Kürtler arasýnda halka açýk <strong>bir</strong><br />

Doðan, þöyle devam etti: ‘’Bu karar,<br />

Aleviler arasýnda tedirginlik yarattý.<br />

Aleviler üzerindeki din baskýsýnýn sürdürülmesini<br />

saygýsýzlýk olarak addediyoruz.<br />

Bu baský nereye kadar<br />

gidecek?“<br />

‘Gizlilik olsun<br />

isteniyor’<br />

Pir Sultan Abdal 2<br />

Temmuz Eðitim ve<br />

Kültür Vakfý Baþkaný<br />

Murteza <strong>Dem</strong>ir de þu<br />

deðerlendirmeyi yaptý:<br />

„Þaþkýnlýk içindeyiz. Bu<br />

coðrafyada yaþayan<br />

<strong>bir</strong> kültür Alevilik.<br />

Türkiye’nin AB’ye<br />

girmek istediði <strong>bir</strong><br />

süreçte, <strong>bir</strong> felsefe ve<br />

<strong>bir</strong> inanca karþý çýkmak anlaþýlabilir<br />

deðil. Ayrýmcýlýk ve farklý amaçlar yok.<br />

Aleviler kendi ülkelerinde kendi kültürlerini<br />

yaþatmak istiyor. Gizli saklý deðil,<br />

açýkta inancýný yerine getirmek istiyor.<br />

Bu olumsuzluðun kaldýrýlmasýný diliyoruz.“<br />

<strong>Dem</strong>ir, ortamý gerginleþtirecek bu<br />

kararýn, Ýçiþleri Bakanlýðý ve Diyanet<br />

Ýþleri Baþkanlýðý’nýn ‘derneðin ayrýmcýlýða<br />

neden olabileceði’ görüþü<br />

sonucu verildiðini öne sürdü. Kararýn<br />

duyulmasý ardýndan derneklerine yüzlerce<br />

telefon geldiðini ifade eden<br />

<strong>Dem</strong>ir, „Alevilik yasaklanmak mý isteniyor<br />

diye soruyorlar. Mahkemenin derneðin<br />

adýnda yer alan ‘Alevi ve Bektaþi’<br />

312 No‘ lu paragraf deðiþti<br />

Düzen bozulmadýðý sürece...<br />

þekilde ayrýmcýlýk yapýldýðýnda,<br />

þahýþ cezalandýrýlabiliyordu.<br />

Yeni yasaya göre þahsýn yaptýðý<br />

açýklamalar ancak düzeni<br />

bozma tehlikesini içerdiðinde,<br />

cezalandýrýlabilecek.<br />

Tutuklulara hak tanýnacak<br />

159 No‘ lu paragraf da<br />

deðiþtirilerek, Türkiye Cumhuriyeti<br />

ve kuruluþlarýna hakaret<br />

edenler eskisi gibi altý sene<br />

deðil, yalnýz üç sene hapis<br />

cezasýna çarptýrýlacak. Ayrýca<br />

tutuklular daha fazla haklara<br />

sahip olacak.<br />

Yeni yasalar belirsiz<br />

Eleþtiriler Ecevit Hükümeti‘<br />

nin yasalarýn olumlu deðiþi-<br />

sözcüklerinden dolayý kapatmasý, <strong>bir</strong><br />

nevi inanç gizli yapýlsýn mantýðýnýn<br />

sonucudur. Çünkü çok sayýdaki alevi<br />

derneðinin tüzüðünde bu felsefeye<br />

hizmet etme maddesi yer alýr. Aleni<br />

olmasý istenmiyor“ dedi.<br />

‘Alevilik 312’lik olur’<br />

Dava avukatlarýndan Hýdýr Doðan,<br />

verilen kararýn kritik olduðunu belirterek,<br />

þunlarý söyledi: „Dernek, Türk<br />

kültüründen baþka <strong>bir</strong> kültürü araþtýrdýðý<br />

için bölücülük yapýyor kabul edildi<br />

ve kapatýldý. Alevilik, Türk kültüründen<br />

kabul edilmemiþ. Yargýtay da, Kültür<br />

Bakanlýðý da, bunun özgün <strong>bir</strong> kültür<br />

olduðunu söylüyor. Bu, tehlikeli <strong>bir</strong><br />

durum yaratýyor. Eðer ‘Alevi’ sözcüðü<br />

bölücülük olarak nitelendiriliyorsa, her<br />

Alevi bölücü olur. O zaman 312. maddeden<br />

yargýlanmasý gerekir. Korkunç<br />

olan þey, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn<br />

Sadettin Tantan döneminde, ‘Alevi<br />

kuruluþlarýnýn örgütlenmesi<br />

bölücülüktür, bunlarýn kapatýlmasý<br />

gerekir’ þeklinde rapor vermesi ve bu<br />

raporun da mahkemeye intikal etmiþ<br />

olmasýdýr.“<br />

Gerekçe: Bölücülük<br />

Ankara 2. Asliye Hukuk<br />

Mahkemesi’nde önceki gün görülen<br />

duruþmada savcý Fuat Samancý þunlarý<br />

söylemiþti: „Anayasa’nýn 14‘üncü<br />

ve 24‘üncü maddelerinin yaný sýra<br />

Dernekler Yasasý’nýn 5’inci maddesine<br />

göre; Alevi Bektaþi adý altýnda dernek<br />

kurulamaz. Alevi sözcüðü <strong>bir</strong> mezhep<br />

ve dini terimdir, bu ad altýnda Aleviliði<br />

odaklaþtýracak dernek kurmak devletin<br />

milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüðünü<br />

bozacaktýr.“ Yargýç Yýlmaz Ýðrek<br />

de, verdiði fesih kararýný, Dernekler<br />

Yasasý’nýn 5. madde 6. bendindeki<br />

þu hükme dayandýrdý: „Türk dilinden<br />

veya kültüründen ayrý dil ve kültürleri<br />

korumak veya yaymak suretiyle azýnlýk<br />

yaratmak, veya herhangi <strong>bir</strong> bölgenin,<br />

ýrkýn, sýnýfýn, veya <strong>bir</strong> dil ve mezhepten<br />

olanlarýn diðerlerine hâkim veya<br />

diðerlerinden imtiyazlý olmasýný saðlamak<br />

için dernek kurulamaz.“<br />

Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki;<br />

„Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“<br />

Avrupa Alevi Birlikleri<br />

F e d e r a s y o n u ,<br />

ABKB’nin bölücülük yaptýðý<br />

gerekçesiyle kapatýlmasýna<br />

sert tepki gösterdi. AABF<br />

adýna, Genel Sekreter yardýmcýsý<br />

Gülseren Keleþ<br />

tarafýndan yapýlan yazýlý<br />

açýklamada davalýlar<br />

arasýnda bulunan AABF<br />

Genel Baþkaný Turgut<br />

Öker’in mahkemede<br />

yapmýþ olduðu savunmasýnda<br />

„Almanya`da 96<br />

derneði içinde barýndýran<br />

AABF`nin sivil toplum örgütü<br />

olarak saygýnlýðý olduðunu<br />

ve Alevilerin Avrupa`da<br />

kendi adlarý ile örgütlenmeli<br />

olaðanken, Türkiye`de<br />

bunun yasaklanmak istenmesini<br />

ve örneðin cem evi<br />

açmanýn bölücülük olarak<br />

deðerlendirilmesini þiddetle<br />

kýnadýðýný belirtmiþti“<br />

görüþüne yer verildi.<br />

Devamla açýklamada<br />

“Bu utanç verici kararýn<br />

en geç Yargýtay‘dan<br />

döneceðine inancýmýz<br />

tamdýr. Türkiye, Avrupa<br />

Birliðinin saygýn <strong>bir</strong> ülkesi<br />

olmasý için, bu türden<br />

Osmanlý Þeyhülislamlarýnýn<br />

zihniyetini devam<br />

ettiren çirkinlikleri, kendi<br />

olanaklarý ile kendi<br />

içinde çözmelidir. Aleviler,<br />

kimliklerine<br />

kavuþacaklardýr. Bundan<br />

en küçük <strong>bir</strong> þüphemiz<br />

yoktur. Umudumuz,<br />

Avrupa Ýnsan Haklarý<br />

Mahkemesi‘ne gitmeden,<br />

bu hakkýn Türkiye‘de elde<br />

edilmesidir.” denilirken,<br />

demokratik kurum, kuruluþ<br />

ve partiler Alevilerin temel<br />

haklarýný desteklemeye ve<br />

demokrasi mücadelesine<br />

destek verilmeye çaðrýldý.<br />

ABKB Yönetim Kurulu ise<br />

olaðanüstü olarak toplanarak,<br />

temize gitme kararý<br />

mine raðmen, Avrupa standartlarýna<br />

eþit olmadýðýný<br />

içeriyor. Ayrýca yeni yasalarýn<br />

belirsiz olmasý, daha fazla<br />

muhafazakar olan mahkemelere,<br />

tereddütte kalýndýðýnda<br />

kararý manipule etme fýrsatý<br />

tanýndýðý iddia ediliyor.<br />

´<br />

MHP deðiþime karþý<br />

Yeni yasalar „Uyum yasalarý”<br />

olarak nitelendiriliyor.<br />

Ancak reform hazýrlýklarý<br />

esnasýnda baþbakan Ecevit‘<br />

in koalisyonunda ”uyum” a<br />

þahit olunamýyordu. Sað<br />

görüþlü parti MHP reformlarýn<br />

aþýrý liberal olduðundan<br />

þikayetçiyken, aksine yasalarýn<br />

daha fazla sertleþmesinden<br />

yanaydý. Liberal basýn<br />

MHP‘ nin düþüncelerinin gerçekleþmemesini<br />

baþarý olarak<br />

deðerlendiriyor.<br />

aldýðý da vurgulanan açýklamada,<br />

<strong>bir</strong> çok Alevi, kurumunun<br />

uzun zamandan<br />

beri Türkiye’de çalýþma<br />

yürüttüklerine dikkat çekildi.<br />

Um telefonische<br />

Voranmeldung<br />

wird gebeten<br />

Ýnsan dünyamýza mana kazandýran<br />

tek varlýktýr.<br />

Bu yaþlý dünyamýzýn en genç varlýðý<br />

olan Ýnsan olmasaydý, bütün canlý ve<br />

sansýz varlýklarýn bilinmesi ve deðeride<br />

ortaya çýkmayacaktý.<br />

Ýnsanoðlu sadece dünyamýzda var<br />

olaný keþf etmekle kalmadý , ayný zamanda kendi yaratýcý gücü<br />

ve özelliðiyle maddi ve manevi tüm iyi ve kötülüklerinde yaratýcýsý<br />

ve uygulayýcýsý oldu.<br />

Bir yandan dünyamýzýn hakimi ve anlam kazandýraný olurken,<br />

diðer yandan kendi yarattýklarýnýn esiri ve sadece dünyamýzýn<br />

dengesini bozan deðil, ayný zamanda kendi ýrkýnýnda en büyük<br />

belasý oldu.<br />

Ýnsanýn ruhunda büyüyen Ego o düzeye ve sýnýr tanýmazlýða<br />

ulaþtýki, artýk bütün kötülüklerin, savaþlarýn, vahþetin ve büyük<br />

adaletsizliðin sebebi haline geldi.<br />

Bundan dolayý þimdi insanýn doðaya hakimiyeti mücadelesi<br />

deðil, dünyamýzýn hakimiyeti için <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>i ile mücadelesi en üst<br />

boyuta ulaþtý.<br />

Bütün bunlara karþýn insan hala dünyamýza mana kazandýran<br />

tek unsurdur. Ancak iyi ve kötü arasýndaki mücadelede ,<br />

iyinin hakim olmasý için daha çok çaba harcamak gerekmektedir.<br />

Bunu en iyi Alevi felsefesi açýklamaktadýr.<br />

Bu konuda ozan Esrari’nin <strong>bir</strong> Deyiþi ile insanlýða seslenelim;<br />

Ýnsan aleminden arzumuz bizim<br />

Bir <strong>bir</strong>inin kýymetini bilsinler<br />

Ýnsan varlýðýna kiymet vererek<br />

Sevgi saygý kisvesini giysinler<br />

Ayrý gayrý gözle gözetmeksizin<br />

Bin <strong>bir</strong> ýrk ayrýmý yapýlmaksýzýn<br />

Türlü hilelere kapýlmaksýzýn<br />

Ýnsanlýða hizmetini versinler<br />

Barýþla özgürce yaþamak için<br />

Adeletle hakça bölüþmek için<br />

Hakkýn varlýðýna yaraþmak için<br />

Ýnsan haklarýna saygý duysunlar<br />

Ýnsanlar hep <strong>bir</strong> araya gelerek<br />

Sevgi saygý <strong>bir</strong>liðini kurarak<br />

Bütünleþip tek <strong>bir</strong> devlet olarak<br />

Ýnsanlýðýn bayraðýný çeksinler<br />

Esrari sevgidir bizim gýdamýz<br />

Böyle emreylemiþ güzel hüdamýz<br />

Mademki Adem’le Havva atamýz<br />

Ayrý gayrýlýðý serden silsinler<br />

<strong>Dem</strong>ektedir.<br />

<strong>Dem</strong> gazeteside bu insanlýk mücadelesinde <strong>bir</strong> nefes, <strong>bir</strong><br />

haykýrýþ, <strong>bir</strong> bakýþ olarak <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktý. Özgürlüðün Adaletin<br />

barýþýn <strong>bir</strong> nefesi olarak hizmet vermeye çalýþtý.<br />

Olanaklarýný hergün <strong>bir</strong>az daha geliþtirerek, yoktan kendini<br />

var etti. Azim ve kararlýlýk en büyük sermayesi oldu.<br />

Birinci yýlýnda <strong>Dem</strong> gazetesine yayýn hayatýnda baþarýlar diliyorum.<br />

Tel: 0711/ 2 62 13 40<br />

Neckarstraße 200<br />

70190 Stuttgart<br />

Geshäftszeiten<br />

Dienstag-Freitag<br />

09.00 Uhr bis 18.30 Uhr<br />

Samstag<br />

09.00 Uhr bis 14.30 Uhr


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de AVRUPA<br />

5<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca;<br />

Türkiye AB ye girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý<br />

atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir”<br />

HADEP tarafýndan,<br />

Stuttgart’da düzenlenen<br />

dayanýþma gecesinde <strong>bir</strong><br />

konuþma yapan Avrupa parlamentosu<br />

üyesi Feleknas Uca,<br />

gazetemize yaptýðý açýklamada,<br />

yer aldýðý komisyonlarda Kadýn,<br />

yabancýlar, gençlik ve eðitim<br />

sorunlarý yaný sýra aðýrlýk olarak,<br />

Türkiye’nin demokratikleþme<br />

sorunuyla ilgilendiðini belirtti.<br />

AB-Türkiye iliþkilerine deðinen<br />

Feleknas Uca, Türkiye’nin<br />

eðitime deðil silaha para yatýrdýðýný<br />

kaydetti. Herkese siyasi<br />

þans eþitliði ve ayný haklarýn verilmesi gerektiðini<br />

söyleyen Uca, “Fransa, Ýsveç gibi ülkelerde<br />

bunlar yaþanýyor, Türkiye de buna uyum<br />

saðlamalýdýr” dedi.<br />

Herkese eþit hak verilmesi gerektiðini vurgulayan<br />

Avrupa Parlamentosu üyesi Uca,<br />

“Kürtçe dil eðitimi talebi Türkiye’yi mevcut<br />

durumda ikiye bölmüþtür. Türkiye AB ye<br />

girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý<br />

atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir”<br />

derken, yer aldýðý partide ve bulunduðu<br />

komisyonlarda bu hususta daima bilgi<br />

verdiðini kaydetti.<br />

Tü r k i y e<br />

Avrupa<br />

Birliði katýlým<br />

adayý olarak<br />

beklemekte,<br />

çünkü AB<br />

K o m i s y o n u<br />

u y g u l a n a n<br />

reformlarý henüz yeterli bulmazken,<br />

katýlým toplantýlarýnýn erken<br />

olduðunu vurguluyor. Tevsi Komiseri<br />

Günter Verheugen <strong>bir</strong> taraftan<br />

Ankara ziyareti esnasýnda reform<br />

hýzýnýn yükseltilmesi gerektiðini<br />

vurgularken, öte yandan koalisyonda<br />

yaþanan dengesizlik<br />

Kürt kökenli öðrenciler<br />

tarafýndan ’’Kürtçe seçmeli<br />

ders olsun ekseninde<br />

üniversitelerde <strong>bir</strong> kampanya<br />

yürütülüyor. Kampanya çerçe-<br />

vesinde dilekçe toplama, Kürtçe<br />

okuma masalarý açma, forum<br />

düzenleme vb. etkinlikler gerçekleþtiriliyor.<br />

Devlete verilen<br />

dilekçelerde;<br />

‘’Ben Ege üniversitesinde<br />

eðitim gören <strong>bir</strong> öðrenci olarak<br />

Türkiye ‘nin demokratikleþmesinin<br />

önünü açacaðýna inandýðým<br />

<strong>bir</strong> adým atýyor ve<br />

üniversitemiz rektörlüðünden<br />

Kürtçe dersinin seçmeli dersler<br />

kapsamýnda, üniversitemiz<br />

bünyesinde okutulmasýný talep<br />

ediyorum’’ denilmekte.<br />

Her gün yeni gözaltýlar, polisin<br />

sert tutumu ve rektörlüklerin<br />

baskýsý altýnda devam eden<br />

etkinliklere öðrenci aileleri de<br />

destek veriyor. Yürütülen kampanya<br />

bünyesindeki tüm etkinliklerde<br />

çocuklarýnýn yanýnda<br />

oluyorlar.<br />

girdiklerini belirtti.<br />

“Kendisine insaným<br />

diyen herkes<br />

demokratik <strong>bir</strong> Türkiye<br />

için uðraþmalýdýr”<br />

diyen Uca, “Bir insanýn<br />

kendi kimliði çok<br />

önemlidir. Ben<br />

kendim Alman vatandaþýyým<br />

fakat saçým<br />

siyah, gözüm kara ve<br />

annem Kürt’tür.<br />

Örneðin Avrupa’nýn<br />

yüzünden, bu isteðin gerçekleþmesinin<br />

güç olacaðýnýn<br />

da bilincinde.<br />

Reformlar taktir ediliyor<br />

Geçen yýl Türkiye‘ de insan<br />

haklarýnýn güçlenmesi ve<br />

askeri gücün sýnýrlanmasýna<br />

yönelik 30‘ dan fazla anayasa<br />

deðiþikliðini içeren <strong>bir</strong> paket<br />

açýklanmýþtý. Verheugen anayasa<br />

reformunu taktir ederek, reformlarýn<br />

daha fazla güncel hayata<br />

yansýmasýný tavsiye etti. Komiser,<br />

örneðin son günlerde uygulanan<br />

ceza kanunlarýndaki reformun<br />

Ýzmir’de Ana dilinde eðitim<br />

kampanyasý her kesimden<br />

öðrencileri içine alarak geliþiyor<br />

Her kesimden<br />

öðrenciler<br />

kampanyaya<br />

destek veriyor<br />

Ege üniversitesinde kam-<br />

panya çerçevesinde gözden<br />

kaçmayan ayrý <strong>bir</strong> nokta ise<br />

kampanyanýn Türk asýllý öðrenciler<br />

tarafýndan da desteklenmesi.<br />

Aralarýnda Ýzmir,<br />

Antalya, Muðla ve Ankaralý<br />

öðrencilerinde bulunduðu grup<br />

kampanya çerçevesinde yürütülen<br />

bütün etkinliklerde arkadaþlarýnýn<br />

yanýnda yaralýyor ve<br />

bunun nedenini þöyle dile getiriyorlar.<br />

“U.B.T (Ege Üni. Ziraat<br />

fakültesi): Yýllardan buyana<br />

bastýrýlmýþ kültürleri, hor görülmüþ<br />

kimlikleriyle tanýyoruz Kürtleri.<br />

Kültürler ve kimlikler yok<br />

edilemez. Kimsenin buna hakký<br />

yoktur. Bu yüzden Kürt arkadaþlarýmýzý<br />

sonuna kadar destekliyoruz”<br />

Olcay Ahtamar/ Ýzmir<br />

Feleknas Uca<br />

Partisinin bu konularda<br />

faal olacaðý kararýný<br />

aldýðýna dikkat çekerek,<br />

Avrupa Parlamentosu<br />

baþkanýnda, HADEP<br />

yetkililerini ve sivil kuruluþlarý<br />

<strong>bir</strong> araya getirerek<br />

bu konuda <strong>bir</strong><br />

çözüm arayýþý içerisine<br />

Brüksel henüz mutlu deðil<br />

Ýstekler yerine gelmiyor<br />

Türkiye‘ yi AB‘ ye taþýmasý<br />

için henüz yeterli<br />

olmadýðýný ifade ederek, bunun<br />

yaný sýra Brüksel‘ den gelen <strong>bir</strong>çok<br />

þartlarýn da gerçekleþmediðini<br />

açýkladý.<br />

Toplantý randevusu<br />

bekleniyor<br />

Verheugen bu açýklamaya<br />

örnek olarak Kürt asýllý insanlarýn<br />

henüz kusursuz söz hakký sahibi<br />

olmamasýný ve idam cezasýnýn<br />

hala geçerli olmasýný eleþtirdi.<br />

Fakat AB tarafýndan gelen eleþtirilere<br />

raðmen, Türkiye katýlým<br />

neresinde olursan ol esas aslýn neredir diye<br />

sorarlar” dedi.<br />

Mevcut durumda aðýrlýðýný Türkiye’nin<br />

demokratikleþmesine verdiklerini belirten<br />

Uca, bu çalýþmalarda tüm kurum kuruluþlarýn,<br />

örgüt ve partilerin mutlaka yer<br />

almasý gerektiðini vurguladý.<br />

HADEP ten Bahattin Günel’inde konuþmacý<br />

olarak bulunduðu geceye beþ bin kiþi<br />

katýldý.<br />

umudunu kaybetmiyor.<br />

Dýþiþleri Bakaný<br />

Ýsmail Cem, Verheugen‘<br />

le yaptýðý görüþmesinin<br />

ardýndan<br />

Türkiye‘ nin katýlým<br />

adayý olarak yýlýn<br />

ikinci bölümünde, AB<br />

Konseyi Baþkanlýðý<br />

esnasýnda, mutlaka<br />

<strong>bir</strong> katýlým toplantýsý randevusu<br />

alacaðýný açýkladý.<br />

Türkiye henüz<br />

çaðýrýlmadý<br />

Adaylarýn arasýnda henüz<br />

katýlým toplantýsýna çaðýrýlmayan<br />

tek ülke Türkiye. Ve Brüksel‘ den<br />

gelen isteklerin gerçekleþmediði<br />

sürece, masaya oturmasý zor gibi<br />

görünüyor. Böylece Türkiye‘ ye<br />

reform hýzýný yükseltmekten baþka<br />

<strong>bir</strong>þey kalmýyor.<br />

Türkiye‘nin neresinde<br />

olursa olsun her türlü<br />

hukuki iþleriniz takip edilir.<br />

yeterki kararmasýn OLGUN ÞENSOY<br />

Tencere<br />

yuvarlanmýþ<br />

kapaðýný bulmuþ<br />

Kültürel geliþmeyi saðlayan gizil güçlerden<br />

<strong>bir</strong>i tiyatrodur; Öyle ki sanatsal<br />

yaratýyý en etkin biçimde topluma aktaran<br />

<strong>bir</strong> araç durumundadýr. Tiyatro uyarý görevi<br />

yaptýðý kadar, toplumu ortak karmaþalardan<br />

( komplekslerinden ) arýndýrýr, onlara gerçek<br />

düþünce erkini, özgürlüðünü saðlar. Tiyatro<br />

çalýþmalarýna katýlanlara da dayanýþmayý,<br />

toplum yaþamý için gerekli sorumluluk duygusunu,<br />

düþünerek yorumlayarak okumayý,<br />

topluluk içinde konuþmayý öðretir” diyor ünlü<br />

tiyatro adamý Özdemir UTKU.<br />

Sizlere bugün anlatmaya çalýþacaðým<br />

kiþinin, tiyatro çalýþmalarýna yeni katýlan kursiyer<br />

deðil de Ý.Melih GÖKÇEK’ in ve ona baðlý<br />

baþkent tiyatrolarýnýn, yukarýda yazýlanlardan<br />

nasibini alamamýþ genel sanat yönetmeni<br />

ise, Belediyenin icraatlarý gibi Baþkent Þehir<br />

Tiyatrolarý’ nýn da ne durumda olduðunu<br />

sizler düþünün.<br />

Genel sanat yönetmenleri bilgi ve <strong>bir</strong>ikimleriyle<br />

dramaturg, sahne müzikçisi, sahne<br />

tasarýmcýsý, vb. gibi sanatçýlarla kolektif<br />

çalýþma içerisine girip; çeþitli sahne ögelerinin<br />

yardýmýyla, öykülerin açýða çýkarýlarak yorumlanmasýný<br />

saðlayandýr. Ne yazýk ki anlattýðým<br />

hiç<strong>bir</strong> özelliðe uymayan uzun boylu, uzun<br />

saçlý genel sanat yönetmeni saðlýklý <strong>bir</strong> þey<br />

üretememenin sýkýntýsýyla olacak ki bilet kesen<br />

arkadaþlarýn görevlerini yapmakla meþgul.<br />

Birde top sakalý ve uzun saçlarýna yan taktýðý<br />

gemici þapkasýyla izleyicilerine tepeden<br />

bakan, bu da yetmezmiþ gibi, yanlýþlýklarýndan<br />

kaynaklý Kubat yerine kendisinin yönettiðini<br />

zannettiði oyunu tercih edenleri de<br />

kýrmayý ihmal etmeyen <strong>bir</strong> garip adam...<br />

Güzel þeyler olmuyor deðil. Davetiyeleri<br />

almýþ olmamýza raðmen iki defa ertelenen<br />

ancak üçüncü gidiþimizde seyredebildiðimiz<br />

“ Konuþmayan Dilin öyküleri “ adlý pantomim<br />

gösterisini büyük <strong>bir</strong> keyifle izleyip, emeði<br />

geçen bütün arkadaþlarý ayakta alkýþlýyoruz.<br />

Yine Büyükþehir Belediyesinin 23 ocak 2002<br />

tarihinde duyurusunu yaptýðý “ Yüz yüze “<br />

adlý söyleþi programýna katýlacaðý bildirilen<br />

sevgili Tayfun TALPOÐLU haberinin olmadýðý<br />

gerekçesiyle katýlmayýnca , biz de tercihimizi<br />

ikinci salonda Erhan BENER’ in yazýp, uzun<br />

boylu, uzun saçlý kuklacýnýn yönettiði, Afiþin<br />

de 3 perde yazýp iki perde de bitirilen oyundan<br />

yana kullandýðýmýza piþman oluyorduk<br />

oyunun ilk perdesini izleyince.<br />

Evet <strong>bir</strong> hafta da iki oyun izliyorduk genel<br />

sanat yönetmenin sevgisiz bakýþlarý arasýnda.<br />

Ama <strong>bir</strong>inden; pantomimi çoðumuzun ilk<br />

defa izliyor olmasýna raðmen keyif<br />

alýyor, ayakta alkýþlýyorduk. Ýkinci oyun<br />

“Hýzýr Doktor”u Ý.Melih GÖKÇEK ‘in<br />

genel sanat yönetmeni uzun boylu,<br />

uzun saçlý adamýn sahneye koyduðu<br />

oyundan inanýyorum ki bizler gibi<br />

Baþkent tiyatrolarýnýn o güzelim<br />

salonlarý da acý çekiyor, kendini bulamamýþ<br />

sevgisiz yönetmenin yüzünden.<br />

Çokta üzülmemek gerekiyor<br />

aslýnda “ Ahlaksýzlýðýn adýný sanat<br />

koymuþlar, tükürürüm böyle sanatýn<br />

içine...” “Böyle sanatýn içine tükürülmezde ne<br />

yapýlýr.” diyen Anadolu Uygarlýklarýnýn <strong>bir</strong> simgesi<br />

olan “ Hitit Güneþi” Anadolu da binlerce<br />

yýldýr oluþan doða-insan iliþkisini bereketi ve<br />

sürekliliði simgeleyen Ankara Amblemi, her<br />

yerden sökülüp yerine hilal ve yýldýzlardan,<br />

kubbeden yukarýya doðru yükselen minareler<br />

amblemini Baþkente gören çaðdýþý kafalar,<br />

yine ülkemizin yüz aklarý sanatçýlarýmýz<br />

Ahmet Arif DAMAR, Ruhi SU, Nazým Hikmet<br />

RAN gibi onlarca aydýnýmýzýn adýnýn verildiði<br />

sokak isimlerini <strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er deðiþtiren Ý. Melih<br />

GÖKÇEK ve onun genel sanat yönetmeni ne<br />

verebilir ki çaðdaþ Baþkentlilere. Onlar ancak<br />

kuran kurslarýna ve tahrikat yurtlarýna ücretsiz<br />

su ve kömür, emeðinin karþýlýðýný isteyen<br />

iþten atýlan iþçilere de dayaklar atarlar sarkýk<br />

býyýklý ne iþ yaptýðý belli olamayan militanlarýyla...<br />

TÜM-BEL-SEN 27 Mart 1997 de yayýnladýðý<br />

bildiride 700 memur toplam 300 Belediye<br />

çalýþanýnýn iþten atýldýðýný. 1000 kiþinin sicili<br />

ile oynandýðýný. 1500 kiþiye uyarma, kýnama,<br />

aylýktan kesme kademe ilerlemesinin durdurmasýný.<br />

600 kiþinin kadro ve unvanlarýnýn<br />

alýnarak kötü koþullarda çalýþmaya itildiðini.<br />

Keçiören Ovacýk da Erdal YILDIRIM adýndaki<br />

genç <strong>bir</strong> yurttaþýn vurularak öldürüldüðünü.<br />

Cizre baþta olmak üzere çok sayý da memur<br />

deðiþik illere gönderilerek istifaya<br />

zorlandýðýný...uzayýp gidiyor bildiri. Takvim<br />

yapraklarý bugün 2002 ‘i gösterdiðinde sizler<br />

düþünün Büyükþehir Belediyesinin icraatlarýný...<br />

Gazeteci Emin ÇÖLAÞAN’ dan sonra yine<br />

gazeteci arkadaþlar Behzat Miser-Barýþ<br />

Erbektaþ’ ýn “ Ankara’ ya Ne oldu? “,yine<br />

Muhsin Eren’ in “ Ankara da Gökçekli yýllar<br />

“adlý kitabý ve kent konseyinin raporlarýný okuduðunuzda<br />

Büyükþehir Belediye Baþkaný Ý.<br />

Melih GÖKÇEK ‘i daha da yakýndan tanýma<br />

olanaðýna sahip olacaðýnýzý düþünüyorum.<br />

Onun içindir ki fýskiyeler,hiç kullanýlmayan<br />

ama nerdeyse evlerin içinden geçen<br />

üst geçitler, yaðmurla köstebek yuvasýna<br />

dönen Ankara sokaklarý gibi, bilgisiz ve sevgisiz<br />

genel sanat yönetmeni yüzünden acý<br />

çeken Büyükþehir Belediyesi Baþkent Tiyatrolarý,<br />

ancak <strong>bir</strong> atasözüyle anlatýlabilir ve<br />

bitirebiliriz bu sayýda ki yazýmýzý. “Tencere<br />

Yuvarlanmýþ Kapaðýný Bulmuþ” .<br />

Büyükþehir Belediyesi ve Tiyatrolarýnýn<br />

Baþkentte yakýþýr çaðdaþ kafalarca yönetildiði<br />

güzel yarýnlar umuduyla hoþça kalýn...<br />

senolgun@turk.net


Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya için<br />

Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de HABER<br />

6<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

HÜSEYÝN NAZLIKUL hnazlikul@gmx.net<br />

Ýnsan Haklarýnýn temelinde yaþam<br />

hakký yatar. Kuþkusuz bu hak onun<br />

ayrýlmaz parçasý olan saðlýklý yaþam hakký<br />

anlamýndadýr. Ýnsan en kapalý yatýrým<br />

olup, kendisinden beklenen üretimi<br />

saðlamadan yitirilmesi büyük ekonomik<br />

kayýptýr. Anti personel mayýn insaný üretimde koparan <strong>bir</strong> durumdur.<br />

Eðitilmiþ ve saðlýklý insan gücü ülkelerin en büyük zenginlik<br />

kaynaðýný oluþturmaktadýr. Gerek insancýl, gerekse ekonomi<br />

mantýðýyla bakýlsýn; insana ve insan saðlýðýna yapýlacak yatýrýmlar<br />

son derece üretken, verimli yatýrýmlar olmaktadýr. Ancak,<br />

bu amaç yalnýzca saðlýk hizmetleri ile saðlanamaz. Beraberinde<br />

saðlýklý konut, yeterli ve dengeli beslenme, temiz <strong>bir</strong> çevre,<br />

çalýþma, eðitim gibi olanaklarý da gerektirir. Yani saðlýk çok<br />

etmenli <strong>bir</strong> sistemdir. Bu haklarýn elde edilmesi ise kuþkusuz<br />

demokratik <strong>bir</strong> toplum düzenini zorunlu kýlar. Oysa Türkiye bu<br />

anlamda batýlý dostlarýndan oldukça geridir.<br />

Yeryüzünde, doðup büyüdüðümüz coðrafya da ve çevresinde<br />

çeþitli çatýþmalar ve savaþ hali yaþanýyor. Savaþýn kurbanlarý<br />

sadece insanlarla da sýnýrlý deðil, insanlarýn yaþadýðý çevre ve bu<br />

çevreyi <strong>bir</strong>likte paylaþtýklarý diðer tüm canlýlar da yok oluyor. Ekosistemler<br />

ve çevresel zenginlikler savaþýn, askeri müdahalelerin<br />

hedefi olmuþ, cezalandýrmanýn ve intikam almanýn aracý haline<br />

gelmiþ durumda. Bugün dünyanýn 3/8 mayýnlanmýþ durumda!<br />

Savaþ dýþýnda belli askeri etkinlikler yeryüzünün enerji ve diðer<br />

kaynaklarýnýn önemli <strong>bir</strong> kýsmýný tüketiyor, yeryüzünü kirletiyor. Bu<br />

kirlilik sadece doða kirliliðiyle de sýnýrlý kalmayýp asýl olan insanlarý<br />

kirletiyor. Askeri etkinlikler kullandýklarý enerjiye oranla daha<br />

fazla kirliliðe neden oluyor.<br />

ABD’nin, anti-personel mayýnlarýn yasaklanmasýna iliþkin<br />

Ottawa Sözleþmesi’ni hala imzalamaya niyetli olmadýðý belirtildi.<br />

ABD Dýþiþleri Bakaný Colin Powell, „ABD’nin bu anlaþmayý imzalamaya<br />

niyeti olmadýðýný, bu konunun ABD’nin ulusal güvenliðiyle<br />

ilgili <strong>bir</strong> konu“ olduðunu söyledi. Adý açýklanmayan yetkili,<br />

bu mayýnlarýn üretilmesi ve kullanýlmasýnýn, dünyanýn çeþitli bölgelerinde<br />

bulunan Amerikan askerlerinin korunmasýnýn saðlanmasý<br />

açýsýndan, Pentagon için halen gerekli olduðunu kaydetti.<br />

4 Aralýk 1997’de kabul edilen Ottowa Sözleþmesi’ni þimdiye dek<br />

139 ülke imzaladý, bunlarýn 109’unun parlamentolarý sözleþmeyi<br />

onayladý. Uzmanlara göre, halen 105 ülkede 250 milyon adet<br />

mayýn stoku var. Mayýnlar, her yýl 25 bin kiþinin ölmesine ya da<br />

sakatlanmasýna yol acýyor. Türkiye hala bu sözleþmeyi imzalamamýþtýr.<br />

Çok garip, sarp ve çetin <strong>bir</strong> dönemden geçiyoruz. Avrupa<br />

kýtasý kapsamýnda AB altýnda <strong>bir</strong>leþirken, diðer ülkeler küçük<br />

küçük milletlere bölünüyor, düþmanlýklar her geçen gün daha<br />

da çýlgýn <strong>bir</strong> þekilde körükleniyor. Aydýnlar baþta olmak üzere her<br />

ülkeden, her ulustan, her dinden, kýsacasý acý çeken, yardýma<br />

gereksinim duyan tüm insanlara koþarak, elini uzatacak organizasyonlarýn<br />

kurulmasýna öncülük etmeliyiz ve varolan örgütlenmeleri<br />

de desteklemeliyiz.<br />

Aydýnlar insan haklarýnýn savunulmasýnda görev alacak<br />

önemli halkalardan <strong>bir</strong>ini oluþturmaktadýr. Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya<br />

için el ele kadar masum ve doðru <strong>bir</strong> talep olabilir mi?<br />

Þunu bilmek durumundayýz eðer bizler insan olmaktan doðan<br />

haklarýmýza sahip çýkmazsak, <strong>bir</strong>ey olmayý da, toplum olmayý<br />

da baþarmamýz mümkün deðildir! Anti person mayýnlarýna<br />

karþý olmak ve coðrafyamýzý dünyada ki geliþmelere paralel<br />

olarak mayýnlardan arýndýrmak <strong>bir</strong> insanlýk görevi olarak kendini<br />

dayatmaktadýr. Ülkemizdeki mayýn maðdurlarýnýn toplam sayýsý<br />

bilinmemektedir. Ancak bunun komþu ülkelerinde olduðu gibi<br />

azýmsanmayacak derecede yüksek olduðu da diðer <strong>bir</strong> gerçektir.<br />

Ýnsanlýk için tehlike arz eden bu mayýnlarýn maðdurlarýnýn<br />

baþýnda da çocuklar gelmektedir. Mayýnla oynayarak yaþamýný<br />

tehlikeye atan kaç çocuk vardýr acaba....<br />

Burada müsaade ederseniz Brecht’in <strong>bir</strong> þiirine atýfta bulunmak<br />

istiyorum:<br />

Ortak <strong>bir</strong> davanýn savunmasýnda <strong>bir</strong> kavga varsa<br />

Çekilip yiðit kardeþlerini yalnýz býrakanlar<br />

Katýlmayýnca ortak kavgada kurtulmazlar<br />

Ortak yenilgiye katýlmaktan hem de utançla<br />

kavgadan kaçmak isteyen sunu da bellesin<br />

Kavga dýþýnda kalmýþ da olmaz<br />

kim ne derse desin<br />

Çünkü kendi davasý için dövüþmeyenler;<br />

düðüþmüþ olurlar ister istemez;<br />

karþý saflarda...<br />

Bu baðlamda Brechtin de belirttiði gibi, „Mayýnsýz <strong>bir</strong> dünya<br />

istemi insan Haklarý Davasý“ için de benimsenmesi ve ülkemizde<br />

ve dünyada yaþayan herkesin bu ortak dava için, yani<br />

„Ýnsan Haklarý Davasý“da ayný saflarda dövüþerek, mücadele<br />

ederek, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine kenetlenerek, insan haklarý ihlallerinin tarihin<br />

karanlýklarýna gömülmüþ olduðu, daha yaþanasý <strong>bir</strong> dünyanýn<br />

kurulmasý amacýyla verilen mücadelede yerini almasý, insaný<br />

yaþatmayý ve mayýna karþý çakmasýdýr.<br />

Sonuç olarak Albert Einstein’in dediði gibi, „Varolmak istiyorsak,<br />

yeni <strong>bir</strong> düþünce tarzý keþfetmemiz gerekiyor.“ Bu yeni<br />

düþünce tarzý insan yaþamýný temel alan, insaný, doðayý, çevreyi<br />

korumayý amaçlamalýdýr. Çevre, insan ve düþünce kirliliðinin<br />

karþýsýnda olmayý içerir.<br />

Özer Çiler-Mafya<br />

iliþkisinde yeni belge<br />

Emekli CIA Ajaný Robert Baer<br />

yayýnlamýþ olduðu “See No Evil”<br />

adlý kitabýnda, Lübnanlý iþadamý Roger<br />

Tamraz ile Özer Çiller ve Ömer Lütfi Topal<br />

baðlantýlarýna yer veriliyor.<br />

Habergazete’nin Ýnternet sayfasýnda<br />

detaylý olarak çevrisi yapýlan Kitapta,<br />

Azerbaycan’da devlet baþkaný Aliyev’e<br />

karþý düzenlenen darbe giriþiminde<br />

MHP’li Bozkurtlarýn iliþkisinin yaný sýra<br />

darbede adý geçen Özer Çiller ile kumarhaneler<br />

kýralý Ömer Lütfü Topal’ýn ayný<br />

zamanda orta Asya ülkelerindeki petrol<br />

iþlerinde de ortak olduklarý ve Tamraz<br />

ile <strong>bir</strong>likte Baku-Ceyhan dahil <strong>bir</strong> kaç<br />

iþte beraber çalýþtýklarý belirtiliyor. Kitapta<br />

emekli CIA ajaný, Topal’ýn ayný zamanda<br />

Amerika tarafýndan da uyuþturucu<br />

kaçakçýlýðý suçundan arandýðýna dikkat<br />

çekiyor.<br />

Çiller ve Tamraz Topal ortaklýðý<br />

Robert Bear kitabýnda zamanýn baþbakaný<br />

olan Tansu Çillerin kocasý Özer<br />

Çiller ile Tamraz iliþkisine deðinirken þu<br />

sözlere yer veriyor; “Ankara’daki Amerikan<br />

Büyükelçiliði Tamraz’ý Baþbakan<br />

Çiller’e götüren gurubun Türkiye’deki milliyetçi<br />

Bozkurtlar olduðunu bildirmiþti.<br />

Aldýðýmýz bilgilerde Özer Çiller’in bazý kötü<br />

kiþilerle iþ ortaklýðý yaptýðý bunlar arasýnda<br />

1996 yýlýnda Ýstanbul’da <strong>bir</strong> Mafya çatýþmasýnda<br />

öldürülen Ömer Lütfi Topal’ýn da<br />

bulunduðu yer alýyordu. Ömer Lütfi Topal,<br />

uyuþturucu kaçakçýlýðý suçundan dolayý<br />

Amerika tarafýndan arananlar arasýn-<br />

FÝNANZBERATER<br />

SERVÝCBÜRO<br />

Inh.<br />

Hüseyin UÇURUM<br />

è PRÝVAT KREDÝ<br />

è EV KREDÝSÝ<br />

è SATLIK DAÝRELER<br />

daydý.<br />

“Bizdeki dosyalarý incelediðim zaman<br />

Tamraz’ýn kýsa adý OCL olan Oil Capital<br />

Limited ile Topal’ýn Türkmenistan’da<br />

uyuþturucu parasýný aklamada kullandýðý<br />

ve kumarhanelerini iþleten Emperyal<br />

þirketinin ayný binayý ve büroyu<br />

paylaþtýklarýný gördüm. Ayý binadaki<br />

üçüncü kiracý ise Türk Boru hattý þirketi<br />

olan BOTAÞ’tý.<br />

Türkmen baþýna rüþvet<br />

CIA Ajaný, Türk Yatýrým ve Turizm<br />

Bankasý’nýn batýk gösterilen paralarýn<br />

Almanya‘nýn<br />

her yerinde<br />

Bütün krediler <strong>bir</strong>leþtirilerek<br />

tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir!<br />

STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG<br />

Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285<br />

Mobil: 0173 9735 380<br />

hueseyin.ucurum@leonberger.de<br />

Artýk sizinde<br />

güvenilir ve<br />

uzman <strong>bir</strong><br />

yatýrým fonu<br />

danýþmanýnýz<br />

var!<br />

þ Hiç yedi sene içerisinde iþ<br />

veren teþvikli 78,- DM <strong>bir</strong>kiminize<br />

ortalama en az 13.000 DM<br />

aldýnýz mý? Ve fazlasýný düþündünüz<br />

mü?<br />

þ Veya toplu yatýrýmlarýnýza<br />

senede % 60´lara varan kar elde<br />

ettiniz mi? Hayat sigortanýzýn<br />

fonlara endeksli olabilmesi ve kar<br />

oranlarýnýn bankadaki faizlerle<br />

kýyaslanmýyacak kadar yüksek<br />

olma ihtimalini düþündünüz mü?<br />

Ev Kredilerinizi fonlarla indeksli<br />

olmasýný hesabladiniz mi?<br />

Þimdiye kadar<br />

yapmýþ olduðunuz<br />

yatýrýmlarý <strong>bir</strong><br />

gözden geçirin,<br />

hatalý <strong>bir</strong>ikim yapmýþ<br />

olduðunuzun farkýna<br />

varacaksýnýz.<br />

þ Hayat sigortasýnda 25 aðýr<br />

hastalýða (kalb krizi, kanser,<br />

beyin timörü, felç, saðýrlýk,<br />

körlük v.s ) karþý´da <strong>bir</strong> önlem<br />

alinabileceðini biliyormuydunuz?<br />

þ Çocuklarýnýzý ilerideki okul<br />

masraflarýný kendileri karþýladýmý?<br />

þ Yeni emeklilik kanununda<br />

yararlanma nasil olur?<br />

þ Halen yatýrýmlarýnýzý doðru<br />

yönde yaptýðýnýzý düþünüyorsanýz,<br />

iyi <strong>bir</strong> daþnýþmanýz var,<br />

þ Yok eðer hatalarýnýzý görüp<br />

zararýn neresinden dönersek<br />

Bizleri aradýðýnýzda kayýp edeceðiniz en kötü ihtimal telefon paranýz.<br />

Aramadýðýnýz taktirde küçük <strong>bir</strong> servetten olabilirsiniz.<br />

Seminerlerimize iþtirak edebilirsiniz. Bankalarýn sizlere 20 senedir veremediði<br />

bilgileri sizler 3 saat içerisinde detaylý þekilde alabilirsiniz....<br />

Not: karier çizmeniz ve hayallerinizi gerçekleþtirmek için beraber <strong>bir</strong>likte çalýþacak Avrupa<br />

genelinde elemanlara ihtiyacýmýz vardýr. Baþvurularýnýz için teþekkürler.<br />

Investmenntsfondsvermittlung<br />

Fidelity<br />

Tempelten<br />

Painer<br />

DWS<br />

Saparmurat Niyazov’un<br />

cebine gittiðini belirtiyor.<br />

30 milyon dolar<br />

karþýlýðýnda Blok I olarak<br />

adlandýrýlan petrol yataklarýnýn<br />

bulunduðu arazinin<br />

Özer-Roger<br />

ortaklýðýna verildiðini<br />

Azerbaycan’daki<br />

darbede de<br />

Topal ve Özer<br />

Emekli CIA ajaný Robert Baer,<br />

kitabýnda Tamraz ile ilgili soruþturmasýný<br />

yürütürken bu kez<br />

Azerbaycan’da devlet baþkaný<br />

Aliyev’e karþý darbenin içinde de<br />

Özer Çiller’i bulduðunu anlatýyor. Baer<br />

bu konuda kitabýn 228’inci sayfasýnda þu<br />

bilgileri veriyor;<br />

“Roger Tamraz 1995 yýlýnda Türkiye ve<br />

Ermenistan’a seyahatler yaparken Azeri<br />

Devlet baþkaný Aliyev hemen hemen<br />

baþarýya ulaþabilecek <strong>bir</strong> darbeden zar<br />

zor kurtulabilmiþti. Darbede rol alan içiþleri<br />

bakaný Ravþan Cavidov teslim olmaya<br />

DEM/Pazarcýk<br />

Maraþ’ýn Pazarcýk ilçesine yeni tayin<br />

edilen kaymakam idari amirliklerini<br />

ve devlet daire yetkilerini de yanýna<br />

alarak köy halkýyla toplantýlar düzenledi.<br />

Kaymakan Ayhan Özkan, Mal Müdürü<br />

Mehmet Güven, Özel Ýdare Müdürü Abdidin<br />

Sertaþ, Sivil Savunma Müdürü Abdurrahman<br />

Biçer, Tapu Sicil Müdürü Ekrem<br />

Duymaz, Vergi Dairesi Müdürü Þayip Çaðlayan,<br />

Mili Eðitim Þb. Müdürü Mecit Topal,<br />

Müfti M. Emin Karataþ, Ýlçe Tarým Müdürü<br />

kadir Çiftepala, Nüfüs Müdürü Ali Nurlu,<br />

Tapu Kadasro Müdürü Mahmut Karaas-<br />

DIT<br />

ADIG<br />

SALI<br />

Sunlive<br />

çalýþýrken öldürülmüþtü. Ancak olaydan<br />

iki hafta sonra Azerbeycan’da görevli<br />

iki MÝT ajaný tutuklanýp iþkenceyle darbeyle<br />

olan iliþkileri konusunda sorgulanmýþtý.<br />

Türkiye resmen Aliyev’i desteklerken<br />

bu olayýn ters olduðunu düþünürken bu<br />

iki ajanýn Baþbakan Tansu Çiller için<br />

çalýþtýklarý ve örtülü ödenekten finanse<br />

edildiklerini öðrendik. Daha sonra bu darbeye<br />

Bozkurtlar’ýn ve Ömer Lütfi Topal’ýn<br />

da karýþtýðý yolunda bilgiler gelmeye baþladý.”<br />

Kitapta ki öteki konular<br />

Robert Baer’in kitabýnda Türkiye’yi<br />

yakýndan ilgilendiren bölgesiyle ilgili<br />

önemli <strong>bir</strong> çok konu hakkýnda bilgi var.<br />

Bunlar arasýnda Kuzey Iraklý Kürt<br />

liderler Talabani ve Barzani ile dikkat<br />

çekici bilgi ve olaylar hakkýnda görüþlerde<br />

bulunuyor. Kitapta ayrýca 1995<br />

yýlýnda Beyaz Saray Ulusal Güvenlik<br />

Konseyi’nin Saddam Hüseyin’i görevden<br />

uzaklaþtýrma þansý yüksek olan<br />

<strong>bir</strong> askeri darbeden nasýl son anda<br />

vazgeçtiði vurgulanýyor.<br />

11 Eylül olaylarýnýn da CIA’inin<br />

istihbarat noksanlýðýna soðuk savaþ<br />

sonrasý istihbarat örgütünün büro<br />

iþlerine dönmesinin neden olduðunu<br />

anlatan Baer, 1996 yýlýnda Osama Bin<br />

Laden’in Ýran ile Amerika’ya karþý terör<br />

saldýrýlarýný koordine edebilmek<br />

amacýyla stratejik <strong>bir</strong> ittifak oluþturduklarýný<br />

da kaydediyor. Robert Baer<br />

ayrýca Ortadoðu ve bazý Ýslam ülkelerinde<br />

artan aþýrý dinci akýmlarý göz<br />

ardý ederek 1991 yýlýnda Suudi Arabistan<br />

ve Afganistan ile ilgili operasyonlarýna<br />

son verdiðine dikkat çekiyor.<br />

Kitabýn yazarý Robert Baer, 1976-1997<br />

yýllarý arasýnda Merkezi Ýstihbarat Örgütü<br />

CIA’de Operasyonlardan sorumlu dairede<br />

hizmet vermiþ ve Irak, Duþanbe,<br />

Rabat, Beyrut, Hartum ile Yeni Delhi’de<br />

hizmet vermiþ.<br />

Pazarcýk kaymakam‘ý,<br />

köy köy dolaþýyor..<br />

lan ve yanýndaki<br />

Turan Bektaþ ve<br />

Cengiz Çetinkaya<br />

dan oluþan heyet<br />

ilgi ile izlendi.<br />

Bu toplantýlarýnýn<br />

amacýnýn<br />

bölgeyi kalkýndýrma,<br />

halka daha iyi hizmet verebilme<br />

ve bölgenin yerleþim alanlarýnýn durumunu<br />

düzelteme projelerini geliþtireceklerini ve bu<br />

konuda halkýn düþüncelerini direk kendi dillinde<br />

öðrenerek bu projeleri halkýn istemleri<br />

doðrultusunda hayata geçirmek olduðunu<br />

söyleyen kaymakam, projeler daha çok<br />

eðitim, spor, kültürel, ekonomik ve hizmet<br />

alanýný içerdiðini açýkladý. Bu toplantýlarda<br />

sorunlarýný kendi dilleriyle kaymakama ve<br />

idari amirlere iletme fýrsatlarý bulan köy halký,<br />

böylesi toplantýlarýn bölge için yararlý olabileceðini<br />

belirtmiþlerdir.<br />

FERIDUN BEKTAS<br />

Vertriebsleiter<br />

Selbständiger Handelsvertreter der Ascent AG<br />

Nicklaus Lenau Platz 17, 71067 Sindelfingen<br />

Tel: 07031/ 4 18 18 50 Fax: 07031/ 4 18 18 51<br />

Mobil: 0171/1 96 01 09 Priv: 07031/ 80 55 47


Martin‘ in yaptýðý yersiz hareketlerden<br />

<strong>bir</strong>i önündekinin<br />

poposunu ýsýrmak, aklýna geldiðinde<br />

dörtnala koþmak ve zamansýz yere,<br />

paslý <strong>bir</strong> su pompasý misali anýrmak.<br />

Martin <strong>bir</strong> eþek. En fazla 120 kilo aðýrlýðýnda<br />

<strong>bir</strong> kiþiyi Toros Daðlarý‘ nda bayýr<br />

yukarý taþýyabilen Martin‘ in iþi hiç de<br />

örnek alýnacak gibi deðil.<br />

Köyler ilgi çekmiyor<br />

Ancak Martin, bu tür yorucu iþleri<br />

her gün yapmýyor, çünkü tur organizatörü<br />

Zafer Toyran‘ dan alýnan bilgilere<br />

göre, Antalya‘ nýn köylerini ziyaret<br />

eden pek çok turist bulunmuyor. Son<br />

zamanda turlara katýlanlarýn sayýsý<br />

artsa da, eskisine nazaran yine de<br />

daha az insan katýlýyor. Ayný gerçek<br />

Pamukkale‘ de, Side‘ nin antik bölgelerinde<br />

ve Antalya‘ nýn eski þehir merkezinde<br />

de izlenebiliyor.<br />

”Eþeðe binme ehliyeti”<br />

”Animasyonsuz <strong>bir</strong> programýn cazibesi<br />

kalmýyor. Biz de bu yüzden gelen<br />

turistlere eþeðe binme ehliyeti yaptýrýyoruz”<br />

diyen Toyran, turistler tarafýndan<br />

halk ve arka planlardaki küçük köyler<br />

ilgi merkezi olmazken, daha fazla rafting<br />

gibi spor faaliyetlerinin ilgi gördüðünü<br />

açýklýyor. 2000 yýlýnda Türkiye‘<br />

Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de EKONOMÝ<br />

7<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Yabancýlarýn yolu köyden geçmiyor<br />

Sahiller tercih ediliyor<br />

K R E D Ý<br />

Konut Kredileri/ Banka Kredisi/ Yapý<br />

Tasarruf Hesaplarý/ Her türlü sigorta<br />

Kiramý?<br />

Evinizin<br />

taksidimi?<br />

Gürsel Deðirmenci<br />

Daimlerstr. 111<br />

70372 Stuttgart<br />

Büro-Tel: 0711/ 500 67 47<br />

Fax: 0711/ 500 67 48<br />

Mobil-Tel: 0172/ 7 68 42 90<br />

Eski Volksbank‘ýn yerindeyiz....<br />

UÇAK BÝLETLERÝ<br />

REÝSE BÜRO<br />

Yeni büromuz hizmetinizde...<br />

de yaklaþýk iki buçuk milyon Alman<br />

turist akýn etti. 11 Eylül saldýrýlarýndan<br />

evel yapýlan prognozlar, 2001 yýlý için<br />

yaklaþýk üç milyon Alman turistin geleceðini<br />

açýklarken, gerçek rakamlarýn<br />

daha az olduðu dikkat çekti.<br />

Teklifler yüzde 50 artacak<br />

Thomas Cook seyahat þirketi<br />

müdürlerinden Dieter Krug‘ a göre,<br />

Türk otellerinin yaklaþýk yüzde 60‘ ý<br />

”herþey dahil” hizmetini veriyor. Büyük<br />

ilgi gören servis, baþka otellerin de bu<br />

trende katýlmasýna yol açtý. Rakip þirket<br />

tui’ de geçen sezon için ”All-inclusive”<br />

müþterilerinin yüzde 50 artýþýný açýkladý.<br />

Bu alanda gözde ülkelerin baþýnda<br />

Türkiye, ardýndan Dominik Cumhuriyeti<br />

geliyor. Gelecek yaz sezonunda özellikle<br />

Türkiye tekliflerinin tekrar yüzde 50<br />

artacaðý belirtildi.<br />

Tatil tesisleri kazanacak<br />

Ancak seyahat þirketlerinin „Allinclusive“<br />

tekliflerini artýrmasý ne halka,<br />

ne de ekonomiye faydasý olacak. Gelen<br />

turistler tüm zamanýný tatil tesislerinde<br />

geçirirken, harcamalarýný da tesislerde<br />

yapacak. Ne halký yakýndan tanýyan, ne<br />

de dýþarýdaki süpermarketten alýþveriþ<br />

yapan turist, yalnýzca seyahat þirketini<br />

kazandýrmýþ olacak.<br />

Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.<br />

Þehir merkezine 20 km, Adana havaalanýna 80 km mesafede bulunan tatil köyümüz Mersin Çeþme otoban çýkýsýna<br />

5 Km mesafededir. Mersinin en güzel kumsalýna sahip 60 bin m² arazi üzerine kurulmuþ olan Ataköy palmiye tatil<br />

köyü Denize 0,200 metre, Deniz cepheli, 168 Abart Daireden oluþmaktadýr. Tesisimiz 30 bin m² yeþil alana ve 5<br />

bin m² kumsalý bulunmaktadýr. 350 kiþi kapalý ve bin kiþi kapasiteli acýk restorandý, 200 kiþilik kapasiteli kafeteryasý<br />

ile 300 bin m² alana yayýlmýþ basketbol, voleybol sahasý, Teniskordo ve çocuk oyun alanlarý ile bay bayan kuaförü<br />

her türlü ihtiyacýnýzý gidereceðiniz alýþveriþ yeri, Launder bulunmaktadýr. Oliympik yüzme havuzu ve çocuk havuzu<br />

bulunan tatil köyünde Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.<br />

Her daire 64m² olup amerikan usulü mutfak ve salon ile yatak odasý, Banyodan oluþan Stüdyolarýmýzda komple<br />

mutfak gereksinimleri, Splitklima, uydu TV yayýnlarý ve telefon bulunmaktadýr.<br />

Tüm Almanza ve Avrupa‘da<br />

Rezervasyonlarýnýz için:<br />

Dilara Riesen<br />

Hack str.3 70190 Stuttgart<br />

Tel: 0711 420 5001<br />

Fax: 0711 420 5003<br />

e.mail: dilarareisen@t.online.de


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de GÜNDEM<br />

8<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Dr. HALÝS ÖZKAN<br />

AB, Türkiye‘nin inançlar Baþarýlý <strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býraktýk<br />

hozkan@dem-ajans.com<br />

hususundaki tutumunu<br />

kýnayacaktýr<br />

DEM 1 YAÞINDA<br />

1980 yýlýndan beri Almanya’nýn muhtelif<br />

bölgelerinde ve Avrupa’nýn diðer<br />

ülkelerinde, Alevilik konusunda seminerler<br />

tertipledim ve <strong>bir</strong>çok konferanslarda<br />

konuþmacý olarak yer aldým.<br />

Gerek seminerlerde ve gerekse konferanslarda, be ve diðer<br />

konuþmacýlar Alevilik konusunda ayrýntýlý bilgiler verdik.<br />

Bu arada, dikkatimi çeken önemli <strong>bir</strong> konu, Alevilerin bulunduklarý<br />

toplumlarda inançsal <strong>bir</strong> olguyu gerçekleþtirme istemleriydi.<br />

Ancak, Alevi toplumun dýþýnda bulunan Ýslami düþünüþteki<br />

diðer toplumlarýn bilhassa Sünni kesimin Alevi düþüncesini kabul<br />

etmediklerini de müsaade etmiþ bulunmaktayým.<br />

Kaldý ki, artýk Avrupa‘da ve Türkiye‘de, Türk toplumu savaþta<br />

ve barýþta, yaþamda ve tasada <strong>bir</strong> vücutturlar. Atatürk´ün „ yurtta<br />

sulh, cihanda sulh“ ilkesine uyan Türk halký inançsal bazda hala<br />

ayýrýmcýlýk yapýyor.<br />

Her fýrsatta ve her konuda küreleþmeden yana olan Türk<br />

toplumu, düþünce ve inançta bu olguyu neden kabullenmiyor?<br />

1997 ve 2000 yýllarýnda Nürnberg´de yapýlan ve benim ve<br />

bulunduðum forumlarda, dünyanýn <strong>bir</strong>çok ülkelerinden gelen<br />

deðiþik inançlara sahip <strong>bir</strong> çok din adamý, inançlarý ve dinlerin<br />

arasýnda <strong>bir</strong> koalisyon önerdiler. Her seferinde <strong>bir</strong>er hafta devam<br />

eden bu forumlarda, <strong>bir</strong> çok inançlar arasýnda Aleviliði de dile<br />

getirdim. Diðer ülke din adamlarý Aleviliði takdirle kabul ettiler.<br />

Birinci forumda, Türkiye adýna katýlan bilim adamlarý, Aleviliði<br />

asla kabul etmedikleri halde, bayan <strong>bir</strong> diplomatýmýzýn da<br />

bulunduðu ikinci forumda, Alevilerin toplumumuzdaki yerini taktirle<br />

kabul ettiler.<br />

Bu forumlardaki konuþmalar, Nürnberg Üniversitesi Dekaný<br />

sayýn Prof. Dr. Jochanes Lähmann tarafýndan „ Interreligiöse<br />

Erziehung 2000. Die Zukunft der Religions- und Kulturbegegnung“<br />

adli 529 sayfalýk ve Spiritualität und ethnische Erziehung,<br />

Erbe und Herausforderung der Religion ( Din eðitimi ve kültürü)<br />

adli 549 sayfalýk kitaplar ile <strong>bir</strong> araya getirilmiþ ve düzenlenmesi<br />

yapýlmýþtýr. Ýnancýn, kiþinin sahsýna ait olup, ondan ayrýlmasýnýn<br />

mümkün olmadýðýný bilen ve takdir eden toplumlar arasýnda Türkiye<br />

de bulunduðu halde, Dünya Devletleri, inançlarý <strong>bir</strong>leþtirici<br />

olmaya çalýþýrken, Türk adli makamýnýn, Alevilerin kiþisel inançlarýný<br />

hiçe sayan kararýný kabul edemiyorum. Kaldý ki, Avrupa<br />

Birliði de Türkiye´nin, inançlar hususundaki bu tutumunu kýnayacaktýr.<br />

Toplumsal, kültürel ve inançsal atýlýmlar, Avrupa Birliðine adým<br />

atan Türkiye‘nin menfaatlerini menfi etkiler.<br />

www.dem-ajans.de<br />

2001 yýlý baþlarýndan itibaren<br />

<strong>bir</strong> grup basýnla ilgili arkadaþ<br />

çevresi tarafýndan yürütülen tartýþmalarýn<br />

olgunlaþmasýndan sonra 26<br />

Ocak 2001 tarihinde Köln þehrinde<br />

yapýlan toplantýda <strong>bir</strong> gazetenin<br />

çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ<br />

<strong>bir</strong> ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk.<br />

Onun içindir ki çýkmadan, reklamý<br />

yapýlmadan tanýndýk....<br />

Adýmýz:<br />

Ayný toplantýda isim tartýþmalarý<br />

yürütüldü. Ýlk baþta Agora, Havadis,<br />

Yaþam, Prizma, Realite, Mimoza vb.<br />

Ýsimleri üzerinde duruldu.<br />

Hamburg’tan katýlan arkadaþýmýz Ali<br />

Köylüce önce <strong>Dem</strong>dem sonra DEM<br />

olmasýný önerdiði isimin <strong>bir</strong> çok<br />

versiyonu üzerinde duruldu. Tartýþmalardan<br />

sonra katýlýmcýlarýn ortak<br />

kararýyla DEM ismi tercih edildi.<br />

Logosu daha sonra gazetemiz genel<br />

yayýn yönetmeni Þükrü Yýldýz tarafýndan<br />

hazýrlandý.<br />

Gazetemizin çýkýþ amacý:<br />

“Tarafsýzlýðý, taraf olarak kabul<br />

eden” <strong>bir</strong> gazete olmayý amaçlayan<br />

DEM, baþta Avrupa’da yaþamakta<br />

olan ve kendilerini ifade etmekten<br />

mahrum býrakýlan insanlarýmýzýn kendilerini<br />

olduklarý gibi ifade etme olanaðýný<br />

yaratmayý amaçlamaktadýr.<br />

<strong>Dem</strong> gazetesi Avrupa’da doðmuþtur,<br />

buranýn penceresinden dünyaya<br />

bakmaktadýr. Avrupa’da yetiþen akademik<br />

kariyerleri, <strong>bir</strong>ikimleri kendi<br />

bünyesinde deðerlendirmeyi arzulamaktadýr.<br />

Avrupa’da doðmuþ ve büyümüþ<br />

Çetin Çiloðlu<br />

Türkiye’nin en büyük metropolü „<br />

Ýstanbul“ da Televizyon dizisi „<br />

Mahallenin Muhtarlarýna <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong><br />

Konuk oldu. Atv ve Kanal D´de<br />

büyük <strong>bir</strong> beðeni ile izlenen<br />

Mahalle Muhtarlarýnýn çekim<br />

yaptýðý Maltepe sahillerini siz<br />

deðerli okuyucularýmýz için,<br />

Temelin Krathanesi, Muhtarlýðý,<br />

Manavý ve <strong>bir</strong> çok çekim<br />

yapýlan diðer mekanlar´da<br />

gezinerek <strong>bir</strong>de kulislerin<br />

arkasýna baktýk.<br />

Çekimlerine <strong>bir</strong> ara veren<br />

oyunculardan „ Temel“ile kýsa<br />

<strong>bir</strong> söyleþi yaptýk. Sözlerine<br />

<strong>Dem</strong> okuyucularýna ve<br />

Avrupa’da yasayan tüm insanlara<br />

sýcak selamlarýný<br />

söyleyerek baþladý. Mahallenin muhtarlarýnda<br />

ki Temel: Türkiye’de su anda<br />

Filim sektörüne Dizi veya Yesilcam Filmlerinde<br />

büyük <strong>bir</strong> ilerleme olduðunu,<br />

Tiyatro sanatçýlarýnýn <strong>bir</strong> çoðunun televizyon<br />

dizilerinde Rol almalarý nedeniyle<br />

televizyonlarýn izlenme oranýnýn arttýðýný<br />

ve Türk filmlerinde güncel olaylara el<br />

attýklarýný söyledi. Sözlerini <strong>Dem</strong> okuyucularýný<br />

tekrar selamlayarak „ <strong>Dem</strong> Gazete-<br />

<strong>bir</strong> neslin ve onlarýn<br />

dünyasýnýn <strong>bir</strong> parçasý<br />

olmayý<br />

önemsemektedir.<br />

Avrupa’da kültürler<br />

arasýndaki diyalogu<br />

geliþtirmeyi hedefleyen<br />

yayýnlarý yapmayý,<br />

entegrasyon<br />

çalýþmalarýna katký<br />

sunmayý, daha<br />

anlaþýlýr olmak için<br />

giderek Türkçe,<br />

Almanca yayýnlarýný<br />

geliþtirmeyi hedeflemektedir.<br />

Ýlk sayýmýz:<br />

Köln’de yapýlan<br />

toplantýda 1 Mart<br />

2001 baský için belirlendi.<br />

Katýlýmcýlar<br />

redaksiyon görevini<br />

üstlendi. Belirlenen<br />

tarihte basým gerçekleþtirdi ve ilk tep-<br />

kileri almaya baþladý. 1. sayý elimizde<br />

kalamayacak biçimde tükendi. Ve<br />

giderek yükselen <strong>bir</strong> tiraj ve kaliteyle<br />

<strong>bir</strong> yýl <strong>geride</strong> býraktý.<br />

Tepkiler<br />

Gazetemiz yayýn hayatýna baþladýðýndan<br />

bu yana <strong>bir</strong> çok kesim<br />

tarafýndan tartýþmalara konu oldu.<br />

Binlerce tebrik mektuplarý aldýk. Maillerimiz<br />

doldu. Sevindik, doðru yaptýðýmýza<br />

<strong>bir</strong> kez daha kanaat getirdik.<br />

Bir yýllýk çalýþmamýz boyunca bu<br />

destek sürdü. Zorluklarý böylece aþtýk.<br />

Ýmkansýzlýktan, gazetemiz imtiyaz<br />

sahibi Hatice Eldeniz’in büyük desteði<br />

ile çýktýk.<br />

Tepkiler olacaktý. Bunlar çýkar iliþkilerinin<br />

<strong>bir</strong> sonucuydu. Emek ve emek<br />

sahiplerinden korkan, beceriksizliði,<br />

inançsýzlýðý <strong>bir</strong> sermaye haline getiren,<br />

yaþamlarýný emek sahipleriyle<br />

sürtüþerek idame ettiren kimi kesimlerin<br />

DEM gazetesini karalamasý<br />

doðaldý. Çünkü;<br />

· <strong>Dem</strong>, Anadolu insanýnýn<br />

Avrupa’ya kadar uzanan <strong>bir</strong> kültür ve<br />

sanat mozaiðidir.<br />

· <strong>Dem</strong>, iletiþim çaðýnda iletiþimsizlik<br />

içinde boðulan insanlarýn <strong>bir</strong>likte<br />

yaþama kapýsýdýr, sesidir, sevgisidir.<br />

· <strong>Dem</strong>, kalemleri satýn almayan ve<br />

Mahallenin Muhtarlarý <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong>ne<br />

Konuk oldu<br />

sine çok teþekkür ediyoruz. Çünkü sizler<br />

bizlerin Avrupa’daki doðal ve temiz seslerisiniz“<br />

dedi.<br />

Yine Mahalle Muhtarlarlari´nin filim<br />

setinde rol alan deðerli Tiyatro Sanatçýsý<br />

Mahallenin muhtarlarýndaki Hakki ile de<br />

kýsa <strong>bir</strong> söyleþi yaptýk. Sanatçý Gazetemize<br />

bulunduðu açýklamada: „Eski <strong>bir</strong><br />

tiyatro sanatçýsý dizilerde daha çok isteniliyor.<br />

Bir yandan çok güzel <strong>bir</strong> olay,<br />

fakat diðer taraftan da Tiyatrolarýn <strong>bir</strong>er<br />

<strong>bir</strong>er kapandýðýnýgörmekteyiz.<br />

Bu<br />

olaylar biz<br />

T i y a t r o<br />

sanatçýlarýný<br />

üzmektedir.<br />

Ýçinde bulund<br />

u ð u m u z<br />

e k o n o m i k<br />

sorunlar bizleri<br />

<strong>bir</strong> hayli<br />

üzmektedir. Lakin yasamak zorundayýz“<br />

dedi.<br />

„Hakký Hakim tiplemesi benim gerçek<br />

yaþamýmda ki kiþiliðime hiç ummuyor.<br />

Ben aslýnda Rol´ümün tam tersiyim“dedi.<br />

Çekim molalarýnýn sona ermesi sonucu<br />

bizimle vedalaþan Sanatçý bizlerle vedalaþýrken<br />

tüm okuyuculara selam gönderdi.<br />

Tüm Filim ekibi <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong>ne: „ siz<br />

orada gerçekten zor olan <strong>bir</strong> þeyi gerçekleþtiriyorsunuz.<br />

Anadolu kültürünü tüm<br />

Avrupa insanýna aktarýyor, anlatýyor ve<br />

yaþayarak gösteriyorsunuz. Tüm <strong>Dem</strong><br />

okuyucularýna biz mahallenin muhtarlarý<br />

dizisi ekibi olarak sizlere orada<br />

baþari, saðlýk ve güzel günler yaþamanýzý<br />

temenni ediyoruz.<br />

kalemlerini de sattýrmayacak <strong>bir</strong> ilkeliler<br />

<strong>bir</strong>liðidir. Ýnanmadýðýný söylemeyecektir.<br />

· <strong>Dem</strong> <strong>bir</strong> emek ürünüdür. Ardýnda<br />

kimsenin olmadýðý, dil din, ýrk ayrýmý<br />

yapmadan doðru bilgi ihtiyacýndan<br />

yola çýkmýþtýr.<br />

· <strong>Dem</strong> <strong>bir</strong> insani ilkedir. Ýhtiyaçlardan<br />

doðmuþtur. Kendini bu alanda<br />

güç sayan hiç <strong>bir</strong> gücün ürünü deðildir.<br />

Gücünü bilgiden almýþ, basýn<br />

ailesine katýlmýþtýr.<br />

· <strong>Dem</strong> <strong>bir</strong> gazetedir ve etik<br />

deðerlerine baðlýdýr. “Önce insan”<br />

dediðinden, insaný doðru bilgilendirme<br />

hakkýna baðlý kalacaktýr.<br />

RESÝM SERGÝSÝ<br />

10. Mart- 09.Haziran 2002<br />

tarihleri arasýnda Blick<br />

Solitude- Solitudenstrasse<br />

121, 70499 Stuttgart’da<br />

Ressam Þükrü Kýlýnç’ýn<br />

resimleri sergilenecektir.<br />

Serginin açýlýþý 10.Mart<br />

2002 tarihinde saat 15.00<br />

de yapýlacaktýr.


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de BÖLGESEL HABER<br />

9<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Nazým hikmet anýldý!<br />

MEHMET YALÇIN myalcýn@freenet.de<br />

Nazým Hikmet<br />

22 Þubat<br />

2002 Cuma günü<br />

‘Yaþamaya Dair’<br />

adlý þiirlerinden<br />

oluþan <strong>bir</strong> oyunla<br />

DGB Haus’ta<br />

anýldý...<br />

Tiyatroya otuz<br />

senesini veren<br />

Erdoðan<br />

Egemenoðlu’nun<br />

güzel yorumuyla<br />

izleyenlerin beðenisini<br />

alan dinletiye katýlým yoðundu...<br />

Stuttgart Dostluk ve Dayanýþma Derneði’nin<br />

düzenlendiði bu etkinlik dünya þairi Nazým<br />

Hikmet’in hayatýndan kýsa kesitler sunuldu.<br />

Emeðin Partisi Yönetim Kurulu<br />

Üyesi Ender Ýmrek<br />

Stuttgart’taydý.<br />

DÝDÝF’ýn daveti üzerine Türkiye’de hakkýnda<br />

verdiði demeçler ve savunduðu ilkeler<br />

yüzünden davalar açýlan Emeðin partisi yönetim<br />

kurulu üyesi Ender Ýmrek, Kürt sorunu üzerine<br />

partisi ve kendi düþüncelerini izleyenlere anlattý.<br />

Emeðin Partisi Almanya’da yaþayan gurbetçilerin<br />

sorunlarýna elleri geldiðince eðilmek istediklerini<br />

ve DÝDÝF’in bu konuda çok güzel<br />

çalýþmalarý olduðunu özellikle göçmenler ,<br />

yabancý düþmanlýðý ve burada yaþayan halklarýn<br />

sorunlarýna yaptýðý çalýþmalarla bilgilendirdiðini<br />

ve bu çalýþmalarýn çok olumlu<br />

bulduklarýný belirtti.<br />

Toptancilar derneðinde yeni<br />

yönetim<br />

Stuttgart Türk Toptancýlar Derneðinin genel<br />

kurul toplantýsý Stuttgart Halinde yapýldý. Stuttgart<br />

halindeki 14 toptancýnýn katýldýðý toplantýda<br />

yeni yönetim kurulu belirlendi. Geçen yýl Baden<br />

Württemberg <strong>Dem</strong>okrat Esnaflar Birliði (DES-BÝR)<br />

tarafýndan baþlatýlan <strong>bir</strong> aksiyon çerçevesinde<br />

<strong>bir</strong>araya gelen Türk toptancýlar, <strong>bir</strong> dernek<br />

oluþturarak sorunlarýna daha kolay çözüm<br />

bulacaklarýný, kendi aralarýnda güvene dayalý<br />

<strong>bir</strong> iliþkinin bu þekilde kurulabileceðini açýkladýlar.<br />

Genel kurulda yapýlan seçim sonunda Ýsmail<br />

Han baþkan seçildi. Recai Süzen Baþkan<br />

yardýmcýsý seçildiði oylamada, yönetim kurulu<br />

üyeliklerine Müslüm Aþçý, Tuncer Soyal, Kadir<br />

Baklan getirildiler. Oðuz Kaynar, Hacý Çalýþkan<br />

ve Bezmi Hamurcu denetleme kurulu üyesi<br />

seçildiler.<br />

Yeni yönetim, Stuttgart Halindeki Türk toptancýlarýn<br />

belirli aralarla <strong>bir</strong>araya gelerek<br />

sorunlarýný tartýþacaðýný, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerinin istek ve<br />

görüþlerini deðerlendirerek kendi aralarýnda<br />

<strong>bir</strong>lik ve beraberliðin güçlendirilmesi yönünde<br />

çalýþacaklarýný, Stuttgart halinde en faal çalýþan<br />

Türk toptancýlarýn hal içinde söz sahibi duruma<br />

gelmesi için gayret sarfedeceklerini açýkladý.<br />

Diyap Gökduman baþarýsýný<br />

gala gecesinde dostlarýyla kutladý<br />

Diyap Gökduman’ýn çýkardýðý<br />

„Vefasýz Yar“ isimli Müzik<br />

çalýþmasýnda baþrýsýný fark<br />

eden Sanatçý Güler Duman,<br />

Kulüp Bebek sahibi Cahit Ýpek,<br />

Þair Yaseman Dünyalý, Müzisyen<br />

Erol Arslan, kickbockscu<br />

Bruce Özbek ve Menejer Ali<br />

Akdemir’in <strong>bir</strong> araya gelmesi<br />

sanatçýmýzýn önemini <strong>bir</strong>kez<br />

daha ortaya koymuþtur.<br />

Hamburg<br />

Bedensel sanatçýmýz<br />

engelli<br />

Diyap<br />

Gökduman’ýn yeni çýkardýðý<br />

„Vefasýz yar“ „Dilin Öldürecek<br />

Vallah“ adlý kasetinin tanýtým<br />

galasý Hamburg’daki Kulüp<br />

Bebek’te yapýldý. Geceye<br />

katýlan Türk Halk Müziði<br />

sanatçýsý Güler Duman,<br />

konuþmasýna sanatçý Diyap<br />

Gökduman’a, onun<br />

baþarýsýna ve duygulu eserlerine<br />

duyduðu hayranlýðý<br />

belirterek ve bu sanatçýmýza<br />

herzaman sahip çýkýlmasý<br />

gerektiðini belirtti ve türküleriyle<br />

oradaki halký coþturdukça<br />

coþturdu.<br />

Anlamlý gecede kick<br />

boksçu Bruce Özbek de<br />

sanatçýya destek verenlerin<br />

Arkadaþ Tiyatrosu “Misafir”<br />

oyunuyla beðeni kazandý...<br />

DEM/Stuttgart<br />

Stuttgart Theaterhaus’ta<br />

kalabalýk <strong>bir</strong> izleyici kitlesine<br />

hitap eden tiyatro<br />

gurubu ilginç kostüm ve<br />

tiplemeleriyle oyunlarýnda<br />

Almanya’ya gelen yabancýlarýn<br />

karþýlaþtýklarý zorluklarý<br />

anlatý.<br />

Ýlk baþlarda sýkýcý gelen<br />

oyun, komik tiplemelerle insanlarý<br />

güldürürken<br />

hareketlenmeye ve ikinci<br />

bölümle <strong>bir</strong>likte hem güldürüp<br />

hem de düþündüren sahnelerle<br />

izleyicilerin beðenisini<br />

kazandý.<br />

Stuttgart’da tanýnmýþ <strong>bir</strong><br />

çok kiþinin yaný sýra, AABF<br />

genel Baþkaný Turgut Öker’de<br />

izleyiciler arasýndaydý. Alevi<br />

camiasýnda yakýndan tanýnan<br />

Necati Þahin’in öncülülüðünde<br />

18 Senedir <strong>bir</strong>likte çalýþan<br />

Arkadaþ Tiyatro Grubu Köln’de<br />

çalýþmalarýný sürdürüyor.<br />

arasýndaydý. Dünya<br />

Þampiyonu dövüþçü, son<br />

yaptýðý unvan maçýnýn eldivenlerini<br />

sanatçýmýza baðýþlamak<br />

üzere açýk artýrmaya<br />

çýkardý. Eldivenleri 300 Euroya<br />

Saniye Doðan adýnda <strong>bir</strong> iþ<br />

kadýný aldý.<br />

Gecede Ýranlý þair<br />

Yaseman Dünyalý, Diyap<br />

Gökduman’a hitaben Farsça<br />

duygulu þiirleriyle dinliyenleri<br />

adeta kendinden geçirdi.<br />

Hamburg ve çevresinde<br />

yaþayan yerel sanatçýlar<br />

gecede sahne alarak söyledikleri<br />

türkülerle sanatçýya<br />

destekte bulundular.<br />

HALK OYUNLARI FESTÝVALÝ<br />

Kültür ve Sosyal Yönlendirme<br />

Derneði<br />

tarafýndan düzenlenen ikinci<br />

Stuttgart Türk Halk Oyunlarý<br />

Festivali 16 Mart Cumartesi<br />

günü Stuttgart Schönbühlstr.<br />

90 adresinde gerçekleþtirilecek.<br />

Heidelberg Türk<br />

Kültür Derneði, Hassloch<br />

Türk Kültür Derneði, Geislingen<br />

Derneði, Pforzheim<br />

Arkadaþ Halk Oyunlarý Derneði,<br />

Stuttgart Türk Halk<br />

Oyunlarý Topluluðu, Stuttgart<br />

Kültür ve Sosyal Yönlendirme<br />

Derneði, Betzdorf<br />

Halk Oyunlarý Toplu-<br />

luklarýndan 167 Türk gencinin<br />

katýlacaklarý festivalde<br />

Bitlis, Diyarbakýr, Afyon,<br />

Artvin, Akçabat, Adýyaman,<br />

Stuttgart elemesinde<br />

Hilalspor <strong>bir</strong>inci oldu<br />

Her yýl T.C. Berlin Büyükelçiliði<br />

tarafýndan düzenlenen Atatürk<br />

kupasýnýn Stuttgart elemelerin<br />

24.sü geçtiðimiz hafta sonunda<br />

Neckarsulm da yapýldý.Geçen yýlýn<br />

þampiyonu Neckarsulm ev sahipliði<br />

yaptý.Toplam 16 takýmýn katýldýðý bu<br />

elemelerde Stuttgart Hilalspor<br />

Þampiyon oldu. Beyirkligada<br />

liderliðini sürdüren ve hedefi landesliga<br />

ya çýkmak olan Hilalspor<br />

Stuttgart bölgesinin gururu olmaya<br />

devam ediyor.Atatürk kupasý elemeleri<br />

sabahleyin takýmlarýn sahaya<br />

indikten sonra <strong>bir</strong> açýlýþ konuþmasý<br />

akabinde takýmlara katýlým belgeleri<br />

Sanatçý Güler Duman’dan<br />

sonra Diyap Gökduman<br />

sahne aldý, söz ve müziði<br />

kendisine ait olan dört parça<br />

okudu ve sahnede inmek<br />

istedi ama tezahürat’larýn<br />

sonu kesilmeyince tekrar sahneye<br />

çýktý ve <strong>bir</strong> kendisine ait<br />

olan <strong>bir</strong> parça daha okudu.<br />

Ayrýca Türkiye’den gelen<br />

klip yönetmeni, sanatçýnýn<br />

örnek klipini çekerek<br />

Türkiye’de tanýtým çalýþmasýný<br />

yapacaðýný açýkladý.<br />

Galada elde edilecek<br />

bütün gelirin kasetin promosyon<br />

harcamalarýnda kullanýlacaðý<br />

ifade edildi.<br />

Elazýg, Kars, Kýrklareli,<br />

Adana,<br />

Silifke, Edirne, Tekirdað<br />

yöresinin oyunlarýna yer<br />

verilecek. Festivalin baþlama<br />

saati 18.00<br />

verildikten sonra maçlara<br />

baþlandý.4 lü grub halinde<br />

2.grubta mücadele eden<br />

Hilalspor bütün maçlarýný<br />

kazanarak haklý olarak bu<br />

elemelerin þampiyonu oldu.<br />

Finalde Haýgerloch Pamukkalesporla<br />

eþleþen Hilalspor<br />

rakibini kolay geçerek maçý<br />

10-0 kazandý.Bu turnuvada<br />

iddalý ev sahibi Neckarsulm<br />

3.olurken, Bietýgheým Sönmezspor<br />

ise 4.olabildi.<br />

Kazanan takýmlara kupalarýný<br />

Stuttgart baþkonsolosumuz<br />

Ahmet F.Tezok verdi.<br />

Verilen bilgiye göre bu<br />

organizeye bu yýlýn þampiyonu<br />

Hilalspor gelecek yýl ev<br />

sahipliði yapacak.<br />

Die gymnasiale<br />

Oberstufe<br />

Im Bereich der allgemeinbildende<br />

schulen setzt die<br />

gymnasiale Oberstufe den Bildungsgang<br />

der Klassen 5 bis<br />

10 des Gymnasiums und der<br />

Gesamtschule fort und schlisst mit der<br />

Abiturprüfung ab.<br />

Die gymnasiale Oberstufe besteht<br />

aus der Einführungsphase, der Jahrgangsstufe11,<br />

und der Qualifikationsphase,<br />

den Jahrgangsstufe 12 und 13. Die<br />

Einführungsphase mach mit den inhaltlichen<br />

und methodischen Anforderung<br />

der gymnasiale Oberstufe vertraut. Die<br />

Qualifikationsphase baut darauf auf und<br />

breitet systematisch auf die Abiturprüfung<br />

vor. Leistungsbewertungen dieser<br />

Phase gehen in das Abiturzeugnis ein.<br />

Die Abiturprüfung findet am ende der<br />

Jahrgangsstufe 13 statt.<br />

Der bisherige Klassenverband wird<br />

durch ein Kurssystem ersetzt. Die Formen<br />

selbstständigen Arbeitens und Lernens<br />

gewinnen mehr an Bedeutung. Durch<br />

ein ausgewogenes Verhältnis von obligatorischen<br />

Fächern und individuellen<br />

Schwerpunktsetzungen werden eine gute<br />

Allgemeinbildung und die allgemeine<br />

Studierfähigkeit sichergestellt.<br />

Dauer<br />

Der besuch der gymnasialen Oberstufe<br />

dauert in der Regel drei Jahre.<br />

Allerdings können Schulerinnen und<br />

Schuler mit durchgängig guten Leistungen<br />

vorversetzt werden: am Ende des<br />

ersten Halbjahres der Klasse 10 in das<br />

zweite Halbjahr der Jahrgangsstufe 11,<br />

am Ende der klasse 10 in die Jahrgangsstufe<br />

12. Schülerinnen und Schüler aus<br />

Profilklassen können mit der Versetzung<br />

am Ende der Klasse 10 direkt am Unterricht<br />

der Jahrgangsstufe 12 teilnehmen.<br />

Außerdem können Schulen Fördergruppen<br />

bilden, in denen das Überspringen<br />

einer klasse oder Jahrgangsstufe inhaltlich<br />

unterstützt wird. In solchen Fällen verkürzt<br />

sich der Besuch der gymnasialen<br />

Oberstufe auf zweieinhalbe bzw. zwei<br />

Jahre.<br />

Eine Jahrgansstufe der gymnasialen<br />

Oberstufe kann wiederholt werden.<br />

Dadurch verlängert sich der Besuch der<br />

gymnasialen Oberstufe auf vier Jahre. Die<br />

Wiederholung einer weitern Jahrgansstufe<br />

ist nur in begründeten Ausnahmefällen<br />

möglich.<br />

Der Besuch der gymnasialen Oberstufe<br />

kann durch Auslandsaufenthalt<br />

IHK Stuttgart’da diploma töreni<br />

Ali Þenpýnar/ Stuttgart<br />

Türkiyeli Ýþverenler üç<br />

aylýk Çýrak yetiþtirme<br />

eðitiminden sonra<br />

06.02.2002 tarihinde diplomalarýný,<br />

Stuttgart IHK<br />

meslek eðitim yabancýlar<br />

bölümü sorumlusu, Muhammet<br />

Karataþ tarafýndan<br />

mütevazý <strong>bir</strong> törenle verildi.<br />

Stuttgart IHK, DES-BIR ve ATA<br />

Consult tarafýndan ikincisi<br />

tamamlanan Çýrak<br />

yetiþtirme eðitimi 19. 10.<br />

2001 tarihinden 06. 02.<br />

2002 ye kadar Türkiyeli<br />

iþverenlerin büyük özveriyle<br />

haftada üç gün boyunca<br />

aldýklarý eðitim sürecini<br />

baþarýyla tamamladýlar.<br />

Ýþverenlerin bundan<br />

böyle Çýrak yetiþtirme<br />

haklarýna sahip olmakla <strong>bir</strong>likte<br />

diðer Türkiyeli iþverenlerin<br />

de bu fýrsattan<br />

yararlanmalarýný tavsiye<br />

ettiler.<br />

IHK Yabancýlar eðitim<br />

bölümü sorumlusu sayýn<br />

Muhammet Karataþ gecen<br />

etim dönemine nazaran<br />

daha çok ilginin olduðunu,<br />

fakat stuttgart da bulunan<br />

Türkiyeli iþverenlerin<br />

oranýna bakýldýðýnda bu<br />

unterbrochen werden. Erfolgt<br />

die Teilnahme an einem<br />

Schüleraustausch während<br />

der Jahrgangsstufe 11, kann<br />

die Schullaufbahn ohne zeitlich<br />

Verzögerung fortgesetzt<br />

werden. Wenn auf dem<br />

Zeugnis des ersten oder<br />

zweiten Halbjahres der<br />

Klasse 10 des Gymnasiums<br />

mindestens befriedigende,<br />

keine mangelhaften Leistungen<br />

und höchstens eine<br />

ausreichende Leistung in den Fächern<br />

mit schriftlichen Arbeiten nachgewiesen<br />

werden. Schülerinnen und Schüler anderer<br />

Schulformen müssen eine Notenbild<br />

erreichen, das in allen Fächern um eine<br />

Notenstufe besser ist als die für den<br />

Übergang in die gymnasiale Oberstufe<br />

geforderte Leistung. Wenn die Leistungen<br />

schlechter sind oder der Auslandsaufenthalt<br />

erst in der Jahrgansstufe 12 erfolgen<br />

soll, wird die Schullaufbahn nach Rückkehr<br />

mit dem Schülerinnen und Schülern<br />

des darrunterliegenden Jahrgangs fortgesetzt.<br />

Ausländische Leistungsnachweise<br />

können für die Qualifikationsphase<br />

nicht berücksichtigt werden.<br />

Der Antrag auf Beurlaubung muss<br />

bei der Schule gestellt werden. die nach<br />

der Rückkehr besucht werden kann.<br />

Welche Abschlüsse und Berechtigungen<br />

sind erreichbar?<br />

Mit der Abiturprüfung wird die allgemeine<br />

hochschulreife erworben. Sie<br />

befähigt nicht nur zum Studium an einer<br />

Hochschule, sondern öffnet zugleich den<br />

weg in eine berufliche Ausbildung Außerhalb<br />

der Hochschule.<br />

Wer kann die gymnasiale Oberstufe<br />

besuchen?<br />

In die Jahrgangsstufe 11 eintreten<br />

können Schülerinnen und Schüler<br />

„ Des Gymnasiums mit einem Versetzungszeugnis<br />

in die klasse 11;<br />

„ Der Gesamtschule mit Fachoberschulreife<br />

und Berechtigung zum Besuch<br />

der gymnasialen Oberstufe;<br />

„ Einer anderen Schulform mit<br />

Fachoberschulreife und Berechtigung<br />

zum Besuch zum gymnasiale<br />

Oberstufe(z.B. aus der Hauptschule, der<br />

Realschule oder dem Berufskolleg).<br />

Außerdem können auch diejenigen<br />

aufgenommen werden, die die Nichtschülerprüfung<br />

zur Erlangen des<br />

Sekundarabschlusses I-Fachoberschulreife<br />

bestanden und die Berechtigung<br />

zum Besuch der gymnasialen Oberstufe<br />

erhalten haben.<br />

In die Jahrgangsstufe 11 kann in der<br />

Regel nur neu aufgenommen werden ,<br />

wer das 19. Lebensjahr noch nicht vollendet<br />

hat.<br />

sayýnýn düþük olduðunu söyledi.<br />

Önümüzdeki dönemde<br />

bu sayýnýn artmasý için çalýþmalarda<br />

bulunacaðýný söyleyen<br />

Muhammet Karataþ,<br />

mevcut durumda IHK nin<br />

6 þubesinde bu alanda<br />

sorumlu olduðunu açýkladý.


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de DEUTSCH<br />

10<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Medeniyetlerin Barýþý<br />

Türkiye Devleti, jeo-stratejik<br />

ve jeo-ekonomik olarak, son<br />

derece kilit öneme sahip <strong>bir</strong><br />

bölgede yer almaktadýr.<br />

Türkiye’nin Asya ve Avrupa<br />

arasýnda <strong>bir</strong> köprü<br />

görevi görmesi,<br />

Kafkaslar’a ve Hazar<br />

Bölgesi’ne komþu<br />

olmasý, Karadeniz’i<br />

ve Akdeniz’i kontrol<br />

edebilen konumu<br />

önemini daha da<br />

artýrmaktadýr. Üzerinde<br />

bulunduðu coðrafya,<br />

Türkiye’ye, kendisini ayný<br />

anda hem Avrupalý, hem<br />

Asyalý, hem de Ortadoðulu hissedebilme<br />

imkaný vermektedir.<br />

Ýbrahim Ýlyas/ Ýstanbul<br />

Birinci ve Ýkinci Dünya<br />

Savaþlarý’yla, Türkiyenin içinde<br />

bulunduðu coðrafyanýn siyasi haritasý<br />

önemli ölçüde deðiþmiþ ve ortaya<br />

<strong>bir</strong>çok yeni devlet çýkmýþtýr. 20. yüzyýl<br />

bitmeden hemen önce ise hiç beklenmedik<br />

ve çok önemli <strong>bir</strong> geliþme olmuþ<br />

ve SSCB daðýlmýþtýr. Bunun sonucunda<br />

bölgedeki dengelerde büyük deðiþiklikler<br />

olmuþtur.<br />

Tarihin iþleyiþi, böylesine hareketli<br />

<strong>bir</strong> bölgenin her an yeni yapýlanmalara<br />

açýk olduðunu göstermektedir. Bu<br />

coðrafyada Osmanlý Devleti’nin ardýndan,<br />

aradan geçen uzun zamana ve<br />

denenen her türlü rejim ve siyasi iktidara<br />

raðmen, huzur ve istikrar hala<br />

saðlanamamýþtýr. Gerek Balkanlar,<br />

gerekse Ortadoðu ve Kafkasya halklarý<br />

savaþlarýn, çatýþmalarýn ve gerginliklerin<br />

aðýr yükü altýnda ezilmektedir.<br />

Dünya siyasetinde söz sahibi olanlar,<br />

herþeyden önce bugün „Osmanlý-<br />

Türk Hinterlandý“ olarak anýlan bu<br />

bölgelerin öneminin farkýnda olmalýdýr.<br />

Çünkü pek çok politik denge, ana hatlarýyla<br />

bu coðrafyanýn etrafýnda þekillenmektedir.<br />

Bunun yaný sýra bölgenin<br />

sahip olduðu kaynaklar, 21. yüzyýl<br />

siyasetinin burada yoðunlaþmasýna<br />

sebep olmaktadýr. Bu topraklar, bugün<br />

dünyanýn en zengin yeraltý kaynaklarýna<br />

sahiptir. Sanayileþmenin temel<br />

hammaddelerini oluþturan kömür,<br />

petrol, doðalgaz, demir, bakýr gibi<br />

madenler açýsýndan, baþta Kafkaslar<br />

ve Orta Asya olmak üzere tüm bölge<br />

Rosa Luxemburg<br />

ist die jüngste von<br />

fünf Geschwistern. Am<br />

5. März 1871 in Zamost,<br />

in Russisch- Polen geboren,<br />

wo die meisten<br />

Juden waren. Ihr Vater,<br />

Elias Luxemburg war<br />

Holzhändler.<br />

Einige meinten das<br />

die Luxemburg Familie<br />

wohlhabend- bürgerlich<br />

seien, andere meinten<br />

aber das sie so arm<br />

dran waren, dass sie<br />

ihre Wäsche versetzen<br />

mussten.<br />

Rosa Luxemburg<br />

war sehr intelligent und<br />

wachsam. Ihr war ihre<br />

jüdisch - und weiblich seien sehr<br />

bewusst.1873, als Rosa 3 Jahre alt war, zieht<br />

die Familie nach Warschau. Doch man weis<br />

nicht warum. Wahrscheinlich dachte der Vater<br />

dort bessere Geschäfte zu machen. Doch<br />

diese Erwartungen erfüllten sich nicht. Ein<br />

grund dafür war, dass die Juden nicht in der<br />

Innenstadt verkaufen durften, da sie als Konkurrenz<br />

für die nicht jüdischen Kaufleute sein<br />

konnten. Die Luxemburgs wohnten in einer<br />

3- Zimmer- Wohnung. Rosa L. musste wegen<br />

Hüftleiden ein halbes Jahr lang im Bett liegen.<br />

Die Ärzte meinten zu der Zeit nur das die einzige<br />

Medizin Bettruhe wäre. Was Rosa L. zu<br />

einer Humpelnden Frau machte. Doch in<br />

dieser Zeit bringt Rosa Luxemburg sich das<br />

Lesen bei. 1880 wo Rosa L. 10 Jahre alt war,<br />

wird sie zum Russischen 2.Mädchen-Gymnasium<br />

geschickt. Es war das beste Gymnasium<br />

wo sie hingehen konnte. Da in das Russi-<br />

oldukça zengin rezervlere sahiptir.<br />

Son zamanlarda gerçekleþen ve<br />

dünya gündemini oldukça meþgul<br />

eden <strong>bir</strong>çok olay, yazýnýn giriþinde<br />

sýnýrlarýný çizdiðimiz bu bölgeyi yakýndan<br />

ilgilendirmektedir. Dolayýsýyla<br />

dünya barýþýnýn tesis edi- l e b i l -<br />

mesi için,<br />

<strong>bir</strong> an önce<br />

bölgedeki denge ve istikrarýn<br />

saðlanabilmesi gerekmektedir. Kuþkusuz,<br />

bu topraklar üzerinde huzurun<br />

yerleþmesi ve kaynaklarýn verimli<br />

kullanýmýyla bölge rahata kavuþacaktýr.<br />

Dünyanýn bu en önemli coðrafyasýnda,<br />

etnik ve dini farklýlýklarý<br />

olan insanlarýn <strong>bir</strong>arada huzur içinde<br />

yaþamalarýný saðlayacak ve adaleti<br />

eþit olarak daðýtacak <strong>bir</strong> iþ<strong>bir</strong>liðinin<br />

gereði kaçýnýlmazdýr. Bölgede yer<br />

alan devletler, güçlerini ve imkanlarýný<br />

hem ekonomik hem de<br />

sosyo-kültürel alanda iþ<strong>bir</strong>liðiyle güçlendirdikleri<br />

takdirde, bu coðrafyanýn<br />

sahip olduðu stratejik önem daha da<br />

artacaktýr.<br />

Bunun yolu ise, ülkeler arasýndaki<br />

çatýþma ve anlaþmazlýklarýn yerini,<br />

barýþ ve iþ<strong>bir</strong>liðine býrakmasýndan<br />

geçer. Bu tür <strong>bir</strong> iþ<strong>bir</strong>liði, bölgedeki<br />

her ülke için önemli <strong>bir</strong> dayanak noktasý<br />

oluþturacak ve böylece uluslararasý<br />

platformda her <strong>bir</strong> devlet kendi<br />

ulusunun menfaatlerini karþýlýklý hoþgörü<br />

ve uzlaþý çerçevesinde koruma<br />

imkaný bulacaktýr.<br />

Türkiye tüm Ortadoðu, Balkanlar,<br />

Kafkasya ve Orta Asya’da kalýcý barýþý<br />

temin etmiþ, böyle <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>liktelikten<br />

oluþan ekonomik gücü en adaletli ve<br />

hakkaniyetli þekilde yönlendirmiþ köklü<br />

<strong>bir</strong> tarihe sahiptir. Balkan halklarý, Türkiye<br />

ile gönül baðlarýný hala devam<br />

ettirmektedirler. Ortadoðu ise,<br />

Osmanlý’nýn bölgeden çekilmesiyle<br />

kaybettiði huzur ve istikrarý, tekrar<br />

kazanmaya çalýþmaktadýr. Eðer bu<br />

bölgede yer alan ülkeler, bugün<br />

Rosa Luxemburg<br />

Geboren 1871- Ermordet 1919<br />

schen 1 Gymnasium nur<br />

Kinder der Adels Familien<br />

gehen durften. Die Unterricht<br />

Sprache war Russisch<br />

es war den Schülern<br />

verboten sich mit ihrer<br />

Muttersprache zu unterhalten.<br />

Und wenn sie das<br />

machten drohte ihnen<br />

sogar ein Verweis aus<br />

der Schule. Rosa Luxemburg<br />

war begabt in<br />

Novellen und Gedichte<br />

schreiben. In Warschau<br />

wurden die Juden sehr<br />

schlecht behandelt.<br />

Große Menschen<br />

mengen kamen in das<br />

Jüdische Viertel und plünderten<br />

Sachen, zerschlugen<br />

die Fenster usw. was Rosa L. dazu brachte<br />

auch in ihren letzten Lebensjahren angst vor<br />

Menschenmengen zu haben. Mit 16 Jahren<br />

war Rosa L. schon verbündete eines illegalen<br />

politischen Zirkeln . In dieser Gruppe wurden<br />

die politischen Ereignisse die sich in den<br />

letzten Jahren abspielten, diskutiert z.B 1881<br />

als der Zar ermordet wird. 1887 erhält Rosa<br />

Luxemburg ihr Abitur in 14 Fächern mit der<br />

Note ausgezeichnet und in den restlichen gut.<br />

Als die ersten Verhaftungen der Juden im<br />

Jahre 1889 anfingen, musste sie vor einer<br />

drohende Verhaftung ins Ausland fliehen.. In<br />

Zürich besuchte sie die Philosophische Fakultät<br />

der Universität wo Frauen und Männer<br />

gleichberechtigt studieren durften. In den folgenden<br />

Semestern besuchte sie Seminare<br />

zur Staatswissenschaft, zur mittelalterlichen<br />

Geschichte soeie zur Geschichte der Wirtschafts-<br />

und Börsenkrisen.<br />

dünyanýn geleceðinde bu kadar hayati<br />

<strong>bir</strong> öneme sahiplerse, bu durumda<br />

Osmanlý’nýn varisi olan Türkiye<br />

Cumhuriyeti’nin de söz konusu süreçte<br />

kilit rol oynamasý kaçýnýlmazdýr.<br />

Ayný durum, Kafkaslar ve Orta Asya<br />

için de geçerlidir. Bu bölge halklarý ile<br />

Türkiye arasýnda büyük <strong>bir</strong><br />

kültür ve tarih b i r l i ð i<br />

vardýr.<br />

Kafkaslar, tarih boyunca Rus zulmünden<br />

kaçarak Osmanlý’ya sýðýnmýþ Müslüman<br />

kavimlerin diyarýdýr. Orta Asya<br />

ise, Osmanlý topraðý olmasa da, Türklerin<br />

ilk vataný olmasý ve hala bu<br />

coðrafyada çok sayýda Türkün yaþýyor<br />

olmasý sebebiyle, Türkiye’nin doðal etki<br />

alanýndadýr.<br />

Unutulmamalýdýr ki, Türkiye, yüzlerce<br />

farklý kültürün ve etnik grubun<br />

barýndýðý bu topraklarda, sahip olduðu<br />

Osmanlý mirasý gereði „söz sahibi“dir.<br />

Nitekim Soðuk Savaþ’ýn ardýndan, tesis<br />

edilen yeni dünya sisteminde, baþta<br />

Amerika olmak üzere, pek çok ülkenin<br />

ýsrarcý talebi, Türkiye’nin bu topraklarda<br />

aktif rol almasý yönündedir.<br />

Türkiye’nin Somali Operasyonu ile<br />

Bosna Hersek ve Kosova harekatlarýnda<br />

üstlendiði aktif rol bu düþünceyi<br />

kanýtlamaktadýr.<br />

Türkiye Devleti bugün, týpký<br />

Osmanlý’nýn yaptýðý gibi, Balkanlar ve<br />

Ortadoðu’daki farklý etnik kimlik ve dinleri<br />

kucaklayan <strong>bir</strong> strateji geliþtirmektedir.<br />

Bu stratejinin dayanak noktasý<br />

ise, Türk-Ýslam kültürünün ve köklü<br />

medeniyetimizin yeniden keþfedilme-<br />

sidir. Nitekim bu topraklarda, siyaseten<br />

olmasa bile, kültürel olarak Türk<br />

hakimiyeti hala devam etmekte, özellikle<br />

Balkanlar’da ve Kafkasya’da farklý<br />

ýrklardan çok sayýda Müslüman kendini<br />

Türk ve Osmanlý addetmektedir.<br />

Amerikalý stratejist Samuel Huntington<br />

tarafýndan ortaya atýlan „medeniyetlerin<br />

çatýþmasý“ fikri, bilimsel, akli<br />

ve vicdani hiç<strong>bir</strong> delili olmayan<br />

anlamsýz <strong>bir</strong> teoridir. Tarih boyunca,<br />

yeryüzünün her bölgesinde çeþitli<br />

medeniyetler varolmuþ, bu medeniyetler<br />

<strong>bir</strong><strong>bir</strong>leriyle sosyal ve kültürel<br />

açýdan iliþkiler kurmuþ ve „medeniyet<br />

alýþveriþi“nde bulunmuþlardýr. Her ýrk,<br />

her soy, her millet ayrý <strong>bir</strong> medeniyete<br />

sahiptir. Her medeniyetin ayrý <strong>bir</strong> özelliði<br />

vardýr ve karþýlýklý hoþgörü ve uzlaþý<br />

çerçevesinde insanlar her medeniyetten<br />

<strong>bir</strong>þeyler alýrlar. Allah, <strong>bir</strong> Kuran<br />

ayetinde yeryüzündeki medeniyetlerin<br />

çeþitliliðinin insanlarýn karþýlýklý iliþkilerini<br />

düzenlemeye vesile olduðunu<br />

belirtir:<br />

„Ey insanlar, gerçekten, biz sizi <strong>bir</strong><br />

erkek ve <strong>bir</strong> diþiden yarattýk ve <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inizle<br />

tanýþmanýz için sizi halklar<br />

ve kabileler (þeklinde) kýldýk. Þüphesiz,<br />

Allah katýnda sizin en üstün (kerim)<br />

olanýnýz, (ýrk ya da soyca deðil) takvaca<br />

en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz<br />

Allah, bilendir, haber alandýr.“ (Hucurat<br />

Suresi, 13)<br />

Huntington’un teorisi, Charles<br />

Darwin tarafýndan ortaya atýlan Evrim<br />

Teorisi’nin, hiç<strong>bir</strong> temele dayanmayan<br />

<strong>bir</strong> iddiasý olan „doðadaki türler<br />

arasýndaki çatýþma“nýn sosyolojiye ve<br />

Sie änderte häufig aus politischen Gründen<br />

ihren Wohnort. Doch sie Unterbricht das<br />

Studium wegen Politischen Aktivitäten Gründung<br />

der sozialdemokratische Zeitschrift ,,<br />

Sache der Arbeiter´´ in Paris. Da sie öfters<br />

nach Paris musste. Um Rosa und<br />

Leo Jogisches, einem Mann an dem sie<br />

sehr hing, bildete sich eine Gruppe junger,<br />

international gesinnter, polnische Sozialisten.<br />

Rosa L und Leo J gehörten zu den führenden<br />

Mitgliedern der Partei „Sozialdemokratischen<br />

Arbeiterpartei des Königreichs Polen“.<br />

Die PPS unterstrich auch die nationale Selbstständigkeit<br />

Polens. Ihre erste illegale Kongress<br />

war am 1894.<br />

1897 promoviert Rosa L. zum Thema „die<br />

Industrielle Entwicklung Polens“.<br />

1898- 1903 Heiratet sie Gustav Lübeck um<br />

die Deutsche Staatsangehörigkeit zu bekommen.<br />

Die ihr, dann die Mitarbeit der deutschen<br />

Arbeitbewegung ermöglichen soll.<br />

Sie schließt sich 1989 zu der SPD an<br />

und am Parteitag der SPD nimmt sie als<br />

Expertin der Polnischen Angelegenheiten<br />

teil. Im Herbst 1898 ist sie die Chefredakteurin<br />

der Sächsischen Arbeiter Zeitung,<br />

das eines der Blätter der SPD ist, in Dresden.<br />

Doch schon anfangs November 1898<br />

tritt sich wieder zurück.<br />

Durch ihre Broschüre 1900 greift sie<br />

„Sozialreform oder Revolution“ in die „Revisionismusdebatte“<br />

ein. Sie verteidigt den<br />

revolutionären Standpunkt gegen den revisionistischen<br />

Eduard Bernstein und fordert<br />

den Ausschuss der „Reformisten“ aus der<br />

Partei. In Zeitungsartikeln greift sie immer<br />

wieder den deutschen Militarismus und<br />

Imperialismus an.<br />

1904 wird Rosa Luxemburg festgenommen<br />

wegen Majestätsbeleidigung gegen<br />

Kaiser Wilhelm den II. Sie wurde nach 6<br />

Wochen wieder freigelassen..<br />

1906 wurde sie in Warschau festgenommen<br />

wegen „Anreizung zum Klassenhass“.<br />

Als erstes war sie gefangen<br />

im Gefängnis des Warschauer Rathauses,<br />

dann wurde sie ins Pawiak Gefängnis<br />

toplumlara uygulanma çabasýdýr. Bu<br />

çatýþma iddiasý, komünizm vasýtasýyla<br />

denenmiþ ve ortaya 20. yüzyýlýn kanlý<br />

bilançosu çýkmýþtýr. Oysa an dünyanýn<br />

ihtiyacý çatýþma deðil, topyekün barýþtýr.<br />

Bu barýþ için ihtiyaç duyulan modeli<br />

uzaklarda aramaya gerek yoktur. 500<br />

yýllýk <strong>bir</strong> dönemde, idaresi altýndaki<br />

her bölgeye nizam vermiþ olan<br />

Osmanlý idaresi ve Türk-Ýslam ahlaký,<br />

oluþturulmak istenen „medeniyetler<br />

çatýþmasý“ný, „medeniyetler barýþý“na<br />

döndürmeye yetecektir.<br />

Osmanlý Vizyonuyla Ortadoðu ve<br />

Dünya Siyasetine Bakabilmek<br />

Ýkinci Dünya Savaþý’nýn hemen<br />

ardýndan baþlayan soðuk savaþ<br />

dönemi, kapitalist ve komünist bloklar<br />

için uzun süreli <strong>bir</strong> istikrar ortamý<br />

oluþturmuþtu. Ýki kutuba ayrýlan<br />

dünya siyaseti, her ne kadar tehlike<br />

teþkil ediyor gibi gözükse de, gerçekte<br />

iki kutup arasýndaki güç<br />

dengesi <strong>bir</strong> istikrar ortamý oluþturuyordu.<br />

1991 yýlýnda Sovyetler Birliði’nin<br />

çöküþü, bu dengeyi bozdu. Sovyetler<br />

Birliði’nin çöküþü ile<br />

baþlayan yeni dönem,<br />

demokrasinin ve serbest<br />

piyasa ekonomisinin<br />

en önemli<br />

aktörü olan ABD’yi<br />

rakipsiz býrakmýþtý. Bu<br />

yeni döneme de „Yeni<br />

Dünya Düzeni“ adý<br />

verilmiþti. „Yeni Dünya<br />

Düzeni“ kýsa zamanda<br />

<strong>bir</strong>kaç teorik zemine<br />

<strong>bir</strong>den oturtuldu. Bunlarýn<br />

arasýnda en<br />

önemlisi ve bugünlerde<br />

de yeniden gündeme<br />

getirilen ise „Medeniyetler<br />

Çatýþmasý“ fikridir.<br />

Fikrin savunucusu<br />

Samuel Huntington,<br />

medeniyetlerin tabiatýndan<br />

kaynaklanan kültürel<br />

farklýlýklarýn<br />

çatýþmalara neden olacaðýný<br />

ve bu çatýþmalarýn<br />

dünyadaki sürtüþmelerin<br />

son kýsmýný oluþturacaðýný<br />

ileri sürmüþtü.<br />

Bugün de bu tezden yola<br />

çýkarak, farklý etnik kimliklerin<br />

ve dinlerin <strong>bir</strong><br />

arada yaþamayý baþaramayarak<br />

çatýþacaðý ve<br />

önümüzdeki günlerde,<br />

söz konusu bölgelerin<br />

<strong>bir</strong>çok çatýþmaya sahne<br />

olacaðý iddia ediliyor.<br />

Halbuki bu iddialardan<br />

yola çýkanlar,<br />

yakýn geçmiþte yaþanmýþ<br />

Osmanlý modelini<br />

überführt und schließlich in die Warschauer<br />

Festung. Sie wurde durch Kaution freigelassen,<br />

welches von der SPD bezahlt wurde. 1913<br />

hatte Rosa L. die Arbeiter bei einem Frankfurter<br />

Prozess zur Kriegsverweigerung aufgerufen.<br />

Wegen dieses Aufrufs wird gegen<br />

sie Anklage wegen „Aufforderung zum Ungehorsam<br />

gegen Gesetze und gegen Anordnungen<br />

der Obrigkeit“ erhoben. Sie wurde zu<br />

einem Jahr verurteilt. Überall in Deutschland<br />

protestierten die Arbeiter wegen dem Urteil.<br />

Nachdem das Urteil des vorangegangenes<br />

Jahres 1915 vollstreckt wurde, musste sie ins<br />

Frauengefängnis.1916 wird sie vom Frauengefängnis<br />

entlassen. Dann begann der „Sicherheitsverwahrung“<br />

die bis November 1918<br />

dauerte. Sie wurde zweimal verlegt zuerst<br />

in die Festung Wronke in der Provinz Posen,<br />

dann nach Breslau.1918 wird sie aus Breslau<br />

entlassen. Sie zog nach Berlin wo sie als<br />

Redakteurin bei der „Roten Fahne“, einer Zei-<br />

göz ardý etmeye çalýþýyorlar. Osmanlý<br />

Millet Sistemi’nde, devletin koruyucu<br />

þemsiyesi altýna giren her millet ya<br />

da topluluða, kendi inanç ve örfüne<br />

göre yaþama hakký tanýnýr ve temel<br />

haklarý koruma altýna alýnýrdý. Türkler<br />

ister Balkanlar’da, ister Kafkaslar’da,<br />

ister Ortadoðu’da olsun gittikleri hiç<strong>bir</strong><br />

ülkede kimseyi dinini ve töresini<br />

deðiþtirmeye zorlamamýþlar ve hiç<br />

kimseye dininden dolayý zulmetmemiþ,<br />

kimseyi hor görmemiþlerdir. Her<br />

dinden, her mezhepten vatandaþ ibadetini<br />

dilediði gibi yerine getirmiþ,<br />

kendi örf ve adetlerini uygulama konusunda<br />

hiç<strong>bir</strong> baský veya zorlama ile<br />

karþýlaþmamýþtýr. Bunun karþýlýðýnda,<br />

dýþarýdan gelen saldýrýlarda bu topraklarda<br />

yaþayanlar da, -severek ve<br />

isteyerek- yönetiminden memnun kaldýklarý<br />

Osmanlý Devleti’nin yanýnda yer<br />

almýþlardýr. Böylece dýþ güvenlik ve<br />

ekonomi baþta olmak üzere, pek çok<br />

alanda doðal ve saðlam <strong>bir</strong> ittifak<br />

oluþmuþ, hem Osmanlý Devleti’nin<br />

hem de tebasý altýnda yaþayanlarýn<br />

huzur bulduklarý <strong>bir</strong> ortam saðlanmýþtýr.<br />

21. YÜZYILIN ÞEKÝLLENMESÝNDE<br />

TÜRKÝYE’YE KÝLÝT ROL<br />

Türkiye’nin sahip olduðu tarihi miras ile<br />

siyasi, askeri ve ekonomik potansiyel<br />

nedeniyle, pek çok Batýlý ülke bu bölge üzerinde<br />

geliþtirdikleri stratejilerin Türkiye eksenli<br />

-hatta Türkiye merkezli- olmasý gerektiðinin<br />

farkýndadýr. Nitekim ABD eski Baþkaný Bill<br />

Clinton’ýn, 1999 yýlýnýn son aylarýnda Georgetown<br />

Üniversitesi’nde yaptýðý <strong>bir</strong> konuþma da<br />

bu görüþü destekler niteliktedir. Bir anda tüm<br />

dünya ülkelerinin dikkatini Türkiye üzerine<br />

çevirmelerine neden olan bu ünlü konuþmada,<br />

Clinton’ýn özellikle, „20. yüzyýlýn<br />

gidiþatýný nasýl Osmanlý’nýn yýkýlýþý belirlediyse,<br />

21. yüzyýlýn þekillenmesinde de Türkiye’nin<br />

etkin rol oynayacaðý“ anlamýna gelen sözleri<br />

son derece önemli <strong>bir</strong> tespiti içermektedir.<br />

Siyaset yorumcularý, Clinton’ýn bu sözlerini<br />

„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine alan<br />

milyonlarca km2’lik <strong>bir</strong> alanda, dünya siyasetinin<br />

merkezi olan <strong>bir</strong> bölgede söz sahibi<br />

<strong>bir</strong> ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekillenmesinde<br />

kilit rol oynayacaktýr“ þeklinde deðerlendirmiþlerdir.<br />

Bill Clinton benzer mesajlarý<br />

Kasým 1999 tarihinde Türkiye gezisi sýrasýnda<br />

TBMM’nde yaptýðý konuþmasýnda da vermiþtir.<br />

ABD liderinin, Türkiye için 21. yüzyýlda böyle<br />

<strong>bir</strong> saptamada bulunmasý kuþkusuz çok dikkat<br />

çekicidir.;<br />

„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine<br />

alan milyonlarca km2’lik <strong>bir</strong> alanda, dünya<br />

siyasetinin merkezi olan <strong>bir</strong> bölgede söz<br />

sahibi <strong>bir</strong> ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekillenmesinde<br />

kilit rol oynayacaktýr.“ Bill Clinton<br />

(ABD Eski Baþkaný)<br />

tung des Spartakusbunds war.<br />

Die Führer des Spartakusbunds waren<br />

Rosa L. und Karl Liebknecht.17 Dezember 1918<br />

tritt sie in ihrem Artikel in Roten Fahne „Nationalregierung<br />

oder Räteregierung? für eine<br />

Räteregierung ein.Obwohl sie die Revolution<br />

unterstützt, behält sie ihren grundsätzlichen<br />

pazifistischen Standpunkt bei.<br />

30 Dezember-1 Januar 1918/1919 beteiligt<br />

sich an der Gründung der Kommunistischen<br />

Partei Deutschland (KPD)<br />

1919 in den Januarunruhen musste Rosa<br />

L. immer ihre Wohnungen ändern. Doch sie<br />

weigerte sich Berlin zu verlassen. Doch am<br />

15 Januar wurde sie und Karl Liebknecht von<br />

Soldaten der Garde-Kavallerie Schützendivision<br />

verschleppt. Nach dem sie im Eden Hotel<br />

Verhört und Misshandelt wurden, wird sie<br />

wahrscheinlich beim Abtransport ermordet.<br />

Man fand ihre Leichen erst im 31. Mai 1919<br />

im Landwehrkanal in Berlin.


DEM/Stuttgart<br />

Stuttgart’da 11 Þubat günü <strong>bir</strong><br />

konser veren Grup Çýð, týka basa<br />

dolan salonda,izleyicilere tam<br />

anlamýyla <strong>bir</strong> müzik ziyafeti sundu.<br />

Seslerini güzel kullanan ve çaldýðý<br />

müzik aletlerinin hakkýný veren<br />

grup üyeleri; izleyenlerinde eþlik<br />

etmesiyle güzel <strong>bir</strong> paylaþýmýn<br />

öncüleriydi.<br />

Gecenin ardýndan<br />

yaptýðýmýz söyleþide<br />

mütevazý<br />

tavýrlarýyla dikkat<br />

çeken grup üyelerine<br />

neden Çýð ismin<br />

aldýklarýný sorduk.<br />

Aldýðýmýz yanýt “Arkadaþýmýzýn<br />

önerisiyle<br />

grubumuzun Çýð’ý<br />

anýmsattýðýný ve çýð<br />

gibi büyüdüðümüzü<br />

düþünerek bu öneriyi kabul ettik”<br />

dediler.<br />

Eski parçalarý düzenlemek<br />

nerden aklýnýza geldi biçimindeki<br />

sorumuza “Günümüze kadar<br />

ozanlarýmýz bunu yaptýlar ve hala<br />

yapýyorlar; Arif Sað, Musa Eroðlu<br />

gibi sanatçýlarýmýz bize türkülerimizi<br />

sevdirdiler. Bizde yaþam<br />

koþullarýyla <strong>bir</strong>likte, uyum saðlamaya<br />

çalýþan yeni nesile ulaþtýrmayý,<br />

köprü görevi yaparak kendi<br />

yorumlarýmýzla bu köprüde <strong>bir</strong> taþ<br />

olmayý; türküleri yaþatmayý amaç<br />

edindik.” Biçiminde cevap veren<br />

grup üyeleri, gelecekte ki planlarýnýz<br />

nedir sorumuza ise espriyle<br />

yanýtladýlar; “para kazanýp zengin<br />

Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de KÜLTÜR-SANAT<br />

11<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Grup Çýð<br />

Stuttgart’ta muhteþem <strong>bir</strong> konser sundu...<br />

Kayýp <strong>bir</strong> gençliðin ardýndan yerlere<br />

kadar dökülen hüzün kokuyordu<br />

bakýþlarý. Donuk gözlerinin arasýndan geçmiþin<br />

sancýlý ýþýklarý <strong>bir</strong> <strong>bir</strong> süzülüp, gözbebeklerinden<br />

fýrlarcasýna çýkýp havada çýðlýklar atarak<br />

suratýma vuruyordu. Bu bakýþlar bende anlayamadýðým,<br />

belirsiz þekillere dönüþüyor, beynimin<br />

<strong>bir</strong> köþesine kurnazca yerleþtirilmiþ tanrýsal<br />

korkular gibi yerleþiyordu. Dualar etkisizliðini<br />

çoktan ispatlamýþtý oysa. Ve yitip gitmiþ <strong>bir</strong> gençlik<br />

boylu boyunca karþýmda durmuþ, bana<br />

„ Gençliðimi hatýrlattýn „ diyordu. Üzülmekle<br />

sevinmek arasýnda kalmýþtým, sevinmekle<br />

kýzmak arasýnda...<br />

Ölüme dair olan sancýlarýn, yerini, yaþama<br />

dair sancýlara býrakmýþ olduðu <strong>bir</strong>iydim, tüketilmiþ<br />

<strong>bir</strong> geleceðe sahip çýkmaya ve düþlerini<br />

bu yitik geleceklerdeki gecelere gökyüzü yapmaya<br />

çalýþan... Anlamsýzlýklarla dolu anlatýlmazlýklarýn<br />

içerisinde <strong>bir</strong> yolunu bulup „Neden“<br />

lerime cevaplar aramaya çalýþýyordum. Oysa<br />

kendimle olan gece muhabbetlerimde hep<br />

aydýnlýða <strong>bir</strong> avuç umutla ulaþmaktan laf<br />

açýlýyor, bunun dýþýndaki „Neden“ leri sormak<br />

olmak”<br />

Almanya’ya talep doðrultusunda<br />

geldiklerini ve demokratik<br />

kuruluþlarýn talepleri doðrultusunda<br />

da bunu her zaman<br />

yapabileceklerini söyleyen Grup<br />

Çið üyeleri, medyatik olmadýklarý<br />

için fazlaca tanýnmadýklarýný belirttiler.<br />

Almanya’da ki ilginç <strong>bir</strong><br />

anýlarýný anlatmalarýný istediðimizde<br />

ise ”Otobanda yol alýrken<br />

<strong>bir</strong> Almanýn ellerinde ki sazý silah<br />

sanýp þikayet etmesi ile durdurulduklarýný<br />

ve arabanýn içindeki<br />

saza uzanan polise sazý vermeyen<br />

gruba silahlarýn doðrultulduðunu<br />

ama kýsa sürede bu yanlýþýn düzelmesiyle<br />

tekrar yola koyulduklarýný<br />

anlattýlar.<br />

Ses ve yorumlarýyla izleyicilerine<br />

güzel anlar yaþatan grupta,<br />

baðlamada Kemal Özarslan,<br />

davulda Turan Saðer, bas gitarda<br />

Mustafa Seyhan, klavyede Orhan<br />

Biber, ve solist olarak da; Oðuz<br />

ile Mustafa Özarslan olmak üzere<br />

altý kiþi yer alýyor.<br />

Heinrich Heine<br />

Sanat, Ahlak ve Ýdealar Üzerine<br />

Goethe’ye Karþý Schiller<br />

‘‘The Romantic School’’dan (1835)<br />

... iki þairin yapýtlarýný karþýlaþtýrma konusunda <strong>bir</strong> taþkýnlýk vardý,<br />

ve görüþler ayrýlýyordu. Schillerciler <strong>bir</strong> Max Piccolomini, <strong>bir</strong> Thekla,<br />

<strong>bir</strong> Markiz Posa ve Schiller’in daha baþka sahne kahramanlarýnýn<br />

ahlaksal gözalýcýlýklarýný överlerken, öte yandan Goethe’nin karakterlerinin,<br />

<strong>bir</strong> Philine, <strong>bir</strong> Gretchen, <strong>bir</strong> Klärchen ve benzer güzel<br />

yaratýklarýn ahlaksýz kadýn imgeleri olduklarýný bildiriyorlardý. Goetheciler<br />

gülümseyerek Goethe’nin kahramanlarý gibi bu sonuncularýn<br />

da pek ahlaklý olarak sunulamayacaklarýný, kiþinin Goethe’nin<br />

þiirinden istediði yolda ahlaký yükseltmenin hiç<strong>bir</strong> biçimde Sanatýn<br />

amacý olmadýðýný belirtiyorlardý: çünkü Sanatta hiç<strong>bir</strong> amaç yoktu,<br />

týpký dünyanýn kendisinin tasarýnda da olmamasý gibi, ve orada bile<br />

yalnýzca Ýnsan ‘‘Erekler ve Araçlar’’ gibi kavramlar üzerine kafa patlatýr;<br />

Sanat, týpký dünya gibi, baþýna buyruktur, ve Ýnsanýn dünyayý<br />

kavrayýþý durmaksýzýn deðiþirken dünyanýn her zaman ayný kalmasý<br />

gibi, Sanatýn da insanlarýn geçici kavramlarýndan baðýmsýz kalmasý<br />

gerekir; böylece Sanat özellikle ahlaktan baðýmsýz kalmalýdýr çünkü<br />

ahlak, dünya üzerinde ne zaman yeni <strong>bir</strong> din çýkýp eskisini <strong>bir</strong> yana<br />

itse, sürekli olarak deðiþir. Gerçekte, yüzyýllarýn geçiþiyle kaçýnýlmaz<br />

olarak yeni dinler moda olduðuna göre, ve her yeni din alýþkanlýk<br />

durumuna geldiðinde ahlaksal yetke olduðunu öne sürdüðü<br />

için, her çað geçmiþin sanat yapýtlarýna karþý <strong>bir</strong> engizisyon iþletecektir,<br />

eðer böyle sanat yapýtlarý geçerli ahlakýn ölçüsü tarafýndan<br />

yargýlanýrsa. Edimsel olarak yaþamýþ olduðumuz gibi, teni þeytanca<br />

olduðu için lanetleyen iyi Hýristiyanlar Yunan tanrý imgelerinin<br />

görünüþlerinden rahatsýz olmuþlardýr; iffetli keþiþler antik Venüs’e<br />

<strong>bir</strong> önlük giydirmiþlerdir; çok yakýn zamanlara dek, çýplak yontularýn<br />

önüne komik <strong>bir</strong> incir yapraðý yapýþtýrýlýrdý; dindar <strong>bir</strong> Quaker<br />

tüm servetini Giulio Romano’nun en güzel mitolojik tablolarýný satýn<br />

almaya ve onlarý yakmaya harcadý — gerçekten de bunun için<br />

Cennete gitmeyi ve orada her gün deðneklerle dövülmeyi hak etti!<br />

Örneðin, Tanrýyý yalnýzca özdeðe yerleþtiren ve böylece kutsallýðý<br />

yalnýzca tende bulan <strong>bir</strong> din, alýþkanlýk olduðunda, öyle <strong>bir</strong> ahlak<br />

ortaya çýkarmak zorunda kalacaktý ki, yalnýzca teni yücelten sanat<br />

Kayýp <strong>bir</strong> gençliðin ardýndan<br />

korkutuyordu. Ama gene de içten içe, kendime<br />

pek hissettirmeden ilerliyordum. Bir sigara<br />

dumanýnýn ciðerlerime gidiþi kadar haz verici,<br />

<strong>bir</strong> anda dýþarý çýkýp boþlukta kayboluþu kadar<br />

acýydý; <strong>bir</strong> ayyaþýn baþaðrýlý sabahýydý yaþamým<br />

dediðim ve gençliðini hatýrlattýðým adamýn<br />

yaþamý. Yaþamýmýz...<br />

Üzülüyordum. Kendime ait umutsuzluklarýmýn<br />

ve baþarýsýzlýklarýmýni bu korkaklýðýn,<br />

karþýmda, benim dýþýmda <strong>bir</strong> bende bulunmasý...<br />

Ayný þeyleri yaþamýz olduðumuzu söyleyen,<br />

donuk gözlerinde sonbahar güneþinin<br />

battýðý bu ihtiyar adama, elimde olmadan,<br />

kendime üzülmeyi aklýma getirmediðim kadar<br />

üzülüyordum. Belki uzun zamandýr kendime<br />

üzülmeyiþim ve herþeyi kabulleniþim bu denli<br />

kolay ele geçirilmemi saðlamýþtý. Yine kendi<br />

egolarýmýn arkasýna sýðýnmaya baþlamýþtým.<br />

Üzülmek istediðim, saatlerce düþünüp gözlerim<br />

þiþene kadar aðlamak istediðim belki de<br />

benim yaþamýmdý. Ama artýk bundan sonra<br />

bunu yapmaya cesaret etsem bile belirginleþn<br />

þekillerde hep bu adamýn sevgi dolu yüzündeki<br />

kýrgýn ve kýzgýn bakýþlar olacaktý. Bu noktada<br />

MEDITASYON VE MANDALA<br />

Meditasyon, esnek <strong>bir</strong><br />

yaklaþýmla günlük stresi, kaygýyý<br />

azaltýp içsel <strong>bir</strong> huzur yakalama<br />

yoludur. Meditasyon güvenli ve basittir.<br />

Kiþinin fiziksel, duygusal ve zihinsel hallerini<br />

dengeler. Doðu dünyasýna aitmiþ<br />

gibi görünse de batý dünyasýnda da,<br />

þehir yaþamýnda da yerini almýþtýr.<br />

Meditasyonu yediden yetmiþe<br />

herkes yapabilir.<br />

Bugün en<br />

yoðun ve kalabalýkhavalimanlarýndan<br />

olan PittsburgHaval<br />

i m a n ý n d a<br />

bile geniþ <strong>bir</strong><br />

meditasyon<br />

salonu bulunmaktadýr.Geleneksel<br />

olarak<br />

meditasyon ruhsal<br />

geliþim için kullanýla gelmiþtir: Daha<br />

bilinçli olmak, içinizdeki ýþýðý ve sevgiyi<br />

çýkarmak, bilgelik, içimizdeki rehberin<br />

daha çok farkýnda olmak, gerçek<br />

benliðinize ve ruhunuza ulaþma yolculuðunuzu<br />

hýzlandýrmak için... Ama<br />

günümüzde hýzla akan dünya içersinde,<br />

stresi atmak, rahatlamak için<br />

son derece deðerli <strong>bir</strong> araç haline gelmiþtir.<br />

Meditasyonun tarihi her ne kadar<br />

oldukça geçmiþe dayansa da onunla<br />

ilgili bilimsel araþtýrmalar 1960’lý ve 70’li<br />

yýllara dayanýr. O yýllarda Hindistan’da<br />

bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini<br />

istediklerinde kontrol edebildikleri rapor<br />

edildi. Ve <strong>bir</strong>çok saðlýkçý yan etkileri<br />

fazla olan stres giderici ilaçlarýn yanýnda<br />

alternatif olabileceðini düþünerek<br />

araþtýrmalara aðýrlýk verdiler. Çeþitli<br />

yapýtlarý deðerli görülecek,<br />

ve öte yandan tenseli salt<br />

hiçlik olarak betimleyen Hýristiyan<br />

sanat yapýtlarý ahlaksýz<br />

olarak kýnanacaktý. Evet, <strong>bir</strong><br />

ülkede ahlaksal olan sanat<br />

yapýtlarý baþka <strong>bir</strong> dinin alýþkanlýk<br />

olduðu baþka <strong>bir</strong> ülkede<br />

ahlaksýz olarak görülebilirler;<br />

örneðin, resim sanatlarýmýz<br />

sofu <strong>bir</strong> müslümanda dehþet<br />

yaratýrken, Doðunun haremlerinde bütünüyle suçsuz görülen<br />

pekçok sanat Hýristiyanlar için iðrençtir. Hindistan’da dans eden<br />

<strong>bir</strong> kýzýn toplumsal konumu gelenek tarafýndan aþaðýlanmadýðýndan,<br />

kahramaný ücretli <strong>bir</strong> fahiþe olan Vasantasena dramý ahlaksýz<br />

olarak görülmez; eðer <strong>bir</strong>i bu oyunu Fransýz Tiyatrosunda <strong>bir</strong> kez<br />

bile sunma yürekliliðini gösterecek olsa, tüm seyirciler ahlaksýzlýðý<br />

karþýsýnda çýðlýklar atacaktýr, ki bu ayný seyircilerin her gün hazla<br />

seyrettikleri entrika oyunlarýnýn kahramanlarý, Hint ahlakýnýn istediði<br />

gibi, ölen kocalarýyla <strong>bir</strong>likte yakýlmak yerine sonunda mutlu <strong>bir</strong><br />

evlilik yapan genç dullardýr.<br />

Goetheciler bu görüþ açýsýndan yola çýktýklarýndan, Sanatý<br />

baðýmsýz ikinci <strong>bir</strong> dünya olarak görürler ve öyle yükseðe yerleþtirirler<br />

ki tüm insan dürtüleri, din ve ahlak onun altýna düþer. Bu<br />

görüþe tam olarak saygý duyamam; Goetheciler Sanatýn kendisini<br />

en yüksek þey olarak bildirme noktasýna sürüklenmelerine izin verirler,<br />

ve öncelik taþýyan, ilk, gerçek dünyanýn isteklerine arkalarýný<br />

dönerler.<br />

Schiller kendini bu ilk dünyaya Goethe’den çok daha saðlam<br />

olarak baðladý, ve bu bakýmdan onu övmeliyiz. O, Friedrich Schiller,<br />

zamanýnýn tini tarafýndan yakalandý, zamanýn tini Schiller’le<br />

boðuþtu, Schiller tarafýndan yenildi, savaþta onu izledi, onun bayraðýný<br />

taþýdý, ve Ren ötesinde insanlar bu ayný bayraðýn altýnda<br />

böylesine coþkuyla çabaladýlar, ve o bayrak içindir ki hepimiz en<br />

yogiler ve uzun süreler boyunca<br />

meditasyon yapan insanlar üzerinde<br />

yaptýlan araþtýrmalarda meditasyon<br />

iþleminin sempatik sinir sistemi<br />

etkilerine karþý tavrýný keþfetti. Sempatik<br />

sistem kalp ritmini, solumayý ve<br />

kan basýncýný artýrýrken, meditasyon<br />

sýrasýnda aktif hale gelen parasempatik<br />

sistem bunun tam karþýtýný<br />

yapmaktadýr. Kaslardaki gerginlik<br />

azalýr, kan basýncý düþer<br />

(bazý uç deneklerin meditasyon<br />

sýrasýnda vücut ýsýsýnýn<br />

azaldýðý, bazal metabolizmasýnýn<br />

yavaþladýðý gözlenmiþtir),<br />

vücudun oksijen<br />

ihtiyacý azalýr ve beyin<br />

dalgalarý yoðun beta<br />

dalgasýndan sakin alfa<br />

dalgasýna deðiþir.<br />

Týp bilim adamlarýnýn<br />

araþtýrmalarý meditasyonun<br />

getirdiði rahatlamanýn tehlike<br />

karþýsýnda duyduðumuz ‘savaþ ve kaç’<br />

tepkisinin tam tersi yönde hareket<br />

ettiðini saptamýþtýr. Böylesine derin<br />

gevþeme ve rahatlama hissi uykuya<br />

göre çok daha üstün nitelikler<br />

taþýmaktadýr. Günde 1-2 kez yapýlan 20<br />

dk.lýk meditasyon hem fiziksel hem zihinsel<br />

saðlýðýnýz açýsýndan önemli geliþmeler<br />

saðlayacaktýr.<br />

Görsel Meditasyon MANDALA<br />

Görsel meditasyon açýk gözle de<br />

kapalý gözle de yapýlabilir. Herhangi <strong>bir</strong><br />

obje meditasyonun konusu olabilir. Bir<br />

çiçek, <strong>bir</strong> taþ ya da hoþunuza giden<br />

herhangi <strong>bir</strong> obje. Gözleriniz açýk olarak<br />

seçtiðiniz nesneye bakmakla baþlarsýnýz.<br />

Daha sonra ise gözlerinizi kapatýp<br />

cismi gözünüzün önünde canlandýrmaya<br />

çalýþarak devam edebilirsiniz.<br />

ise kendime aðlayamayacaðým için sevinmelerimle,<br />

bu sevinmelere kýzgýnlýðým baþ gösteriyordu.<br />

Öyleki bundan sonra kendimi tatmin<br />

edemeyecekmiþim gibi geliyordu.<br />

Bu sokak arasýnda <strong>bir</strong>likte <strong>bir</strong> kaldýrým taþýna<br />

oturmuþ, ýslak zeminlere düþen yaðmur taneciklerinin<br />

çýkardýðý ezgiyle dans ediþlerini izliyorduk.<br />

Ya da tüm bunlarýn farkýnda bile olmadan<br />

sabit <strong>bir</strong> noktaya bakakalarak çoktan çok uzaklara<br />

gitmiþtik bile. Bir kaç sokak arkadan gelen<br />

siren sesleri ya da oturduðumuz kaldýrýmýn<br />

hemen karþýsýndaki duvarda parlaya kýrmýzýmavi<br />

ýþýklar bizi aniden bu oyunun dýþýna çekiyor,<br />

ardýndan gelen karanlýk ve sessizlik tekrar<br />

oyuna dönmemizi saðlýyordu. Belki <strong>bir</strong> kaç saat<br />

belki de günlerce burada oturup bu oyunu<br />

oynadýk. En ufak <strong>bir</strong> hata veya mýzýkçýlýk yapmadan.<br />

Ýkimizin de yapmaya çalýþtýðý <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imize<br />

yenik düþmemekti. Çünkü kýrýlan <strong>bir</strong> ayna<br />

tekrar kendimizi görmemizi imkansýz hale getirebilirdi.<br />

Bir<strong>bir</strong>imize karþý yapacaðýmýz kýrýcýlýklarýn<br />

üzerimizde nasýl <strong>bir</strong> etkisi olacaðýný da bilemiyorduk.<br />

Bir<strong>bir</strong>imizi kýrarak kendimizden ne<br />

kadar çok þey götreceðimizi hesaplayamýyor,<br />

bu yüzden de gerekli olan sözcükleri <strong>bir</strong> araya<br />

getirip <strong>bir</strong> cümle kuramýyorduk. Kurmayý baþardýðýmýz<br />

cümleler ise beynimizin diplerinden<br />

gelip boðazýmýzda seslere dönüþemeden kay-<br />

Görsel meditasyonun çeþitli uygulamalarý<br />

bulunmaktadýr.<br />

Görsel meditasyonda<br />

önemli <strong>bir</strong> yeri olan da doðulu<br />

sanatçýlar tarafýndan meditasyona<br />

deðiþik <strong>bir</strong> konsantrasyon<br />

saðlamak için<br />

yaratýlmýþ özel yantra<br />

veya mandala adý verilen<br />

simgesel þekillerdir.<br />

Bunlar en çok Hindistan<br />

ve Tibet’in Tantrik<br />

Yogasýnda kullanýlmaktadýrlar.<br />

Mandalalar yuvarlaklar<br />

içine yerleþtirilmiþ diyagramlar<br />

ve resimlerdir. ‘Daire’ anlamýna<br />

gelen Sanskritçe ( eski Hint dili) <strong>bir</strong><br />

sözcüktür. Daire çok yüksek <strong>bir</strong> evrensel<br />

semboldür. Deðiþik kültürlerde kutsal<br />

olaný, evreni, kozmik bilinci, cenneti,<br />

varoluþun bütünlüðünü gösterir.<br />

Yantralar ise görsel meditasyon için<br />

özel olarak çizilmiþlerdir ve simgesel<br />

resimdirler. Kelime anlamý<br />

‘enstrüman’dýr ve Sanskritçe ( eksi Hint<br />

dili) <strong>bir</strong> sözcüktür. Çizilmiþ, boyanmýþ,<br />

oyulmuþ, kum veya topraktan yapýlmýþ<br />

<strong>bir</strong> þekil olabilirler. En çok görülen<br />

desenler <strong>bir</strong> daire, kenetlenmiþ üçgenler<br />

ve karedir. Daire evrendir, kenetlenmiþ<br />

üçgenler mistik <strong>bir</strong>liði, kare ise<br />

topraðý sembolize eder.<br />

Meditasyon Ýçin Uygun Zamanlar<br />

Günde <strong>bir</strong> ya da iki kez uygulanan<br />

meditasyondan iyi sonuç alýnabilir. Kimi<br />

insanlar için günde iki defa uygulamak<br />

daha yararlýdýr. Tok karnýna yapýlmamalý<br />

ve yemekten en az iki saat sonra<br />

meditasyona geçilmelidir. En iyi zaman<br />

kahvaltýdan ya da akþam yemeðinden<br />

öncedir. Þayet günde iki kez medi-<br />

iyi kanlarýmýzý dökmeye her zaman hazýrýz. Schiller Devrimin<br />

büyük düþünceleri için yazdý, tinsel Bastille’i yoketti, özgürlük<br />

tapýnaðýný kurdu, ve gerçekten de tüm uluslarý týpký tek <strong>bir</strong><br />

kardeþlik topluluðu gibi kucaklayacak olan tapýnak bu büyük<br />

tapýnaðýn kendisidir: Schiller <strong>bir</strong> kozmopolitandý. Geçmiþe karþý<br />

Räuber’de gördüðümüz o ayný nefretle baþladý. Bu oyunda<br />

okuldan kaçmýþ, <strong>bir</strong>az içki içmiþ ve Jüpiter’in pencerelerinden<br />

içeri taþlar atmýþ küçük <strong>bir</strong> Titan gibidir. Don Carlos’ta þimdiden<br />

<strong>bir</strong> çiçekler ormaný gibi açmýþ olan gelecek sevgisiyle sonlandýrdý.<br />

Ayný zamanda hem peygamber hem asker olan, ve<br />

ayrýca bilicilikleri uðruna savaþan, ve Almanya’da þimdiye dek<br />

sevmiþ ve üzülmüþ en güzel yüreði <strong>bir</strong> Ýspanyol pelerini altýnda<br />

taþýyan Markiz Posa onun kendisidir.<br />

Þair, küçük yeniden-Yaratýcý, ayný zamanda insanlarýný kendi<br />

imgesinde yaratmasýnda da sevgili Tanrýyý andýrýr. Böylece,<br />

eðer Karl Moor ve Markis Posa bütünüyle Schiller’in kendisiyseler,<br />

Goethe de kendi Werther’i, Wilhelm Meister’i ve Faust’u ile<br />

eþittir ve onlarda Goethe’nin tininin evreleri incelenebilir. Schiller<br />

bütünüyle tarih içersine dalarken, insanlýðýn toplumsal ilerlemesinden<br />

coþku duyarak dünya tarihinin þarkýsýný söylerken,<br />

Goethe de giderek daha fazla <strong>bir</strong>eysel duygular içersine, ya da<br />

sanata ya da doðaya gömülür. Kamutanrýcý Goethe her zaman ana<br />

incelemesi olarak doða tarihi ile uðraþmak zorundaydý, ve araþtýrmasýnýn<br />

sonuçlarýný bize yalnýzca þiirde deðil ama ayný zamanda<br />

bilimsel çalýþmalarda da verdi. Ayrýma ilgisizliði de benzer olarak<br />

kamutanrýcý dünya görüþünün <strong>bir</strong> sonucuydu.<br />

Ýstemesek de doðru olduðunu kabul etmemiz gerek ki, kamutanrýcýlýk<br />

sýk sýk insanlarý ayrýma ilgisizlik tutumuna götürür. Þöyle<br />

düþünürler: eðer herþey Tanrý ise, o zaman kiþinin bulutlarla ya da<br />

antika deðerli taþlarla, halk þarkýlarýyla ya da maymun kemikleriyle,<br />

insanlarla ya da komedyenlerle uðraþmasýnýn tümü ayný þeydir.<br />

Ama yanýlgý da tam olarak budur: herþey Tanrý deðildir ama aslýnda<br />

Tanrý herþeydir; Tanrý kendini tüm þeylerde eþit ölçüde belirtmez,<br />

çeþitli þeylerde kendini çeþitli derecelerde belirtir, ve her <strong>bir</strong>i tanrýlýðýn<br />

daha yüksek <strong>bir</strong> derecesine ulaþma dürtüsünü kendi içinde<br />

taþýr; ve bu doðadaki büyük ilerleme yasasýdýr. En derin anlayýþýný<br />

Saint-Simoncularýn gösterdiði bu yasaya göre, þimdi kamutanrýcýlýk<br />

hiç<strong>bir</strong> biçimde ayrýma ilgisizliðe deðil ama daha çok özveri-tutkunu<br />

ilerleme-çabasýna [aufopferungssüchtigsten Fortstreben] götüren<br />

<strong>bir</strong> dünya görüþüdür. Hayýr, Tanrý Wolfgang Goethe’nin inandýðý<br />

gibi kendini tüm þeylerde eþit olarak belirtmez. Goethe tepeden týrnaða<br />

<strong>bir</strong> ilgisizlik yanlýsý oldu, ve insanlýðýn en büyük sorunlarýyla<br />

ilgilenmek yerine yalnýzca sanatsal oyuncaklarla, anatomiyle, renk<br />

bolup gidiyordu. Her harfin karþýlýðýný alan ses<br />

dayanýlmaz <strong>bir</strong> acýyla genizimizi yakýyor, daha<br />

biz konuþmaya baþlamadan kendisini ciðerlerimize<br />

hapsedip konuþmaya baþladýðýmýzda<br />

derin hançer yaralarý açýyordu. Düþünüp söylemeye<br />

çalýþtýðýmýz her söz göz yaþlarý olup <strong>bir</strong><br />

<strong>bir</strong> akýyordu solgun yanaklarýmýzda.<br />

Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar...<br />

Tanrý bile bu bakýþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz<br />

ve bütün günahlarýný affederdi.<br />

„ Ne olur bakma bana öyle! Gözlerinde<br />

kayýp giden her damla nefes almamý zorlaþtýrýyor.<br />

O kadar kötü deðildim. Olamazdým<br />

da...<br />

Olmamalýydým belkide...<br />

Bedensel günahlarým vücudumun her<br />

yerinde, <strong>bir</strong>i <strong>bir</strong> diðerinin üzerinde... Yan yana,<br />

üst üste... Tanrým nasýl da acýtýyorlar <strong>bir</strong> bilsen!<br />

Cehennem yanýklarý gibi... Ve kesikler...<br />

Ölüm bu kadar acýtabilir mi insaný? Uyuþturucular<br />

bile görevlerini yapamýyorlar. Bir delik,<br />

ardýndan <strong>bir</strong> tane daha ve <strong>bir</strong> daha... Kollarýmda<br />

boþ yer kalmadýðýndan kasýklarýma<br />

kadar indim. Böylesi daha fazla acý veriyor belkide.<br />

Boynum... Her akþam bu akþam olduðu<br />

gibi <strong>bir</strong> ýþýk olduðunu sanýyor insan. Ve ard<br />

arda gelen kendini kandýrmacalar... Her þeyin<br />

yalan olduðunu defalarca söylememe karþýn<br />

her seferinde, yalanlarýn içerisinde giderek<br />

t a s y o n<br />

y a p ý y o rs<br />

a n ý z , araya en az altý<br />

saatlik <strong>bir</strong> süre koymanýz gerekmektedir.<br />

Günde <strong>bir</strong> kez meditasyon yapýyorsanýz,<br />

gece yatmadan önce ortamýn<br />

sessiz ve sakin olmasýna dikkat ederek<br />

zamaný seçebilirsiniz.<br />

Meditasyon Süresi<br />

Normal ve hareketli <strong>bir</strong> hayatý olan<br />

kiþiler için her defasýnda yirmiþer dakikalýk<br />

<strong>bir</strong> meditasyon yeterlidir. Bu süreyi<br />

on dakika ile otuz dakika arasýnda<br />

deðiþtirebilirsiniz. Yeni baþlanýldýðýnda<br />

zamaný hesap etmek kolay olmayabilir<br />

ama zamanla saate bakmaksýzýn<br />

süreyi hesaplayabilirsiniz.<br />

Meditasyon Objeleri<br />

Mavi <strong>bir</strong> gökyüzü, <strong>bir</strong> çiçek, güneþ<br />

ýþýðý parýltýsý, <strong>bir</strong> resim, <strong>bir</strong> desen gibi<br />

çeþitli görüntüler meditasyon objesi olabilir.<br />

Meditasyon süresince istediðiniz,<br />

hoþunuza giden objeyi düþünerek rahat<br />

<strong>bir</strong> meditasyon yapabilirsiniz.<br />

dizgeleriyle, bitki bilgisiyle ve bulutlarýn gözlemleriyle ilgilendi: Tanrý<br />

kendini þeylerde az ya da çok belirtir, bu sürekli belirtiþte yaþar,<br />

Tanrý devimde, eylemde, zamandadýr, Onun kutsal soluðu tarihin<br />

sayfalarýný çevirir, ve bu sonuncusu Tanrýnýn edimsel kitabýdýr; Friedrich<br />

Schiller’in duyumsadýðý ve önceden sezdiði þey buydu. Schiller<br />

geriye-dönen <strong>bir</strong> peygamber oldu, Hollanda Ayaklanmasý’ný, Otuz<br />

Yýl Savaþý’ný ve Orleans Bakiresi’ni ve Tell’i yazdý.<br />

Kuþkusuz, Goethe kimi büyük kurtuluþ-tarihlerini kutladý, ama<br />

onlarý <strong>bir</strong> Sanatçý olarak kutladý. Ona öylesine öldürücü gelen Hýristiyan<br />

coþkuyu hýrçýnlýkla reddettiði için, ve iç dinginliðinden koparýlabileceði<br />

korkusuyla zamanýmýzýn felsefi coþkusunu kavramadýðý ya<br />

da kavramak istemediði için, coþkuyu bütünüyle tarihsel olarak,<br />

verili <strong>bir</strong>þey olarak aldý, ve tini ellerinde gerece dönüþtürerek ona<br />

güzel, hoþ <strong>bir</strong> biçim verdi. Böylece yazýnýmýzýn en büyük sanatçýsý<br />

olurken, yazdýðý herþey iyi-anlatýlmýþ <strong>bir</strong> sanat yapýtýna dönüþtü.<br />

Ustanýn örneði çýraklara yol gösterdi, ve böylece Almanya’da<br />

yazýnsal <strong>bir</strong> dönem doðdu ki, <strong>bir</strong> keresinde bunu ‘‘sanat dönemi’’<br />

olarak betimlemiþ ve ardýndan Alman halkýnýn politik geliþmesi<br />

üzerinde ters <strong>bir</strong> etki olduðunu göstermiþtim. Goethe’nin usta çalýþmalarýnýn<br />

üstün deðerini hiç<strong>bir</strong> zaman yadsýmam. Güzel yontularýn<br />

<strong>bir</strong> bahçeyi süslemesi gibi sevgili babavatanýmýzý süslerler, ama<br />

<strong>bir</strong>er yontudurlar. Onlara aþýk olunabilir, ama kýsýrdýrlar: Goethe’nin<br />

þiiri Schiller’inki gibi eylem doðurmaz. Eylem sözcüðün çocuðudur,<br />

ve Goethe’nin güzel sözcükleri çocuksuzdurlar. Bu salt Sanattan<br />

doðan herþeyin ilencidir. Pygmalion’un yaptýðý yontu güzel <strong>bir</strong><br />

kadýndý, ve dahasý usta ona aþýk olunca öpücükleri altýnda dirildi,<br />

ama bildiðimiz kadarýyla hiç<strong>bir</strong> zaman çocuklarý olmadý. Ýnanýyorum<br />

ki Mr. Charles Nodier <strong>bir</strong> kez bu bakýmdan benzer <strong>bir</strong>þey söylemiþti,<br />

ve dün Louvre’un alt odalarýnda dolaþýrken tanrýlarýn eski<br />

yontularýný seyrettiðim sýrada aklýmdan geçen buydu. Donuk ak<br />

gözleriyle orada duruyorlardý, mermer gülümsemelerinde gizli <strong>bir</strong><br />

melankoli, belki de Mýsýr’ýn, doðduklarý ölüler ülkesinin bulanýk <strong>bir</strong><br />

anýsý, ya da yaþam için, þimdi baþka tanrýlarýn onlarý <strong>bir</strong> yana itip<br />

uzaklaþtýrdýklarý yaþam için üzgün <strong>bir</strong> özlem, ya da belki ölü ölümsüzlüklerinin<br />

acýsý vardý: — onlara yaþamý geri verecek, onlarý<br />

donuk devimsizliklerinden kurtaracak sözcüðü bekler gibiydiler.<br />

Tuhaf! Bu antikalar bana Goethe’nin þiirlerini anýmsatýyorlar, týpký<br />

onlar gibi eksiksiz, týpký onlar gibi görkemli, týpký onlar gibi dinginler,<br />

ve böyleyken bile katýlýklarý ve soðukluklarý onlarý bizim þimdiki<br />

sýcak ve dipdiri yaþamýmýzdan ayýrdýðý, bizimle <strong>bir</strong>likte üzüntü ve<br />

sevinç duyamadýklarý, insan deðil ama dahaçok tanrýsallýðýn ve<br />

taþýn talihsiz melezleri olduklarý için özlem dolu gibi görünürler.<br />

batmakta olan o son gerçeði bulmaya çalýþmak...<br />

Bu geceyi takip etmeliyim. Sessizliðin içerisindeki<br />

arzular kovalýyor tutkularýmý. Aydýnlýða<br />

<strong>bir</strong> kaç adým kala son nefeste can vermek<br />

gibi sakin ve sessiz. Ölü insanlara yazýlmýþ þarkýlar<br />

olmak istiyorum. Hüzünlü ve onu, yaþamýn<br />

sonunda çýkan her nefesin zorluðunu hissettiren<br />

þarkýlarý, yaþamak istiyorum.<br />

Bu yüzden yaþatamam sana gençliðini.<br />

Ben kendi benliðim içerisinde kendime yaptýðým<br />

yasa dýþý ihanetler yüzünden zaten çoktan<br />

ölmüþtüm. Ve sen, tanrýya bile merhamet duygusunu<br />

hatýrlatan bu bakýþlarýnla beni <strong>bir</strong> kez<br />

daha öldürdün. Söylesene! Sen gençliðinde<br />

kaç defa öldün? „<br />

Yere doðru eðdi bakýþlarýný. Sonra büyük <strong>bir</strong><br />

hýþýmla kaldýrdý, yumruðunu sýktý. Ve ardýndan<br />

çatlak aynadaki bu sokak arasý bunalýmýna<br />

son verdi, son <strong>bir</strong> acý haykýrýþla yumruðunu<br />

aynaya vurarak.<br />

Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar...<br />

Tanrý bile bu yaþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz<br />

ve bütün günahlarýný affederdi.<br />

„ Yasa dýþý ihanetlerimdi hepsi kendime.<br />

Çok defa... Ama ilk defa gerçekten. „dedi.<br />

Özkan Aksular<br />

ozkanaksular@mynet.com


Bir Mevsim-3<br />

Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de EDEBÝYAT<br />

12<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

roman ÝBRAM ERDEM<br />

Aðustos sýcaðý<br />

soyu bitmiþ <strong>bir</strong><br />

hayvan gibi topraða<br />

çöküyor. Canlý cansýz<br />

ayýrmadan, hasta,<br />

çocuk düþünmeden, yeþil kuru demeden her<br />

þeyi altýnda eziyor. Ýnsanlar bezgin, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine<br />

söz söyleyecek, gülümseyecek, hatta nefes<br />

alacak takatlarý yok. Ýlkel <strong>bir</strong> makina gibi aðýr<br />

aðýr terlerini siliyorlar. Güneþ, emperyalist <strong>bir</strong><br />

devlet gibi yaþamý tutuklamýþ. Kimsenin kýpýrdama<br />

þansý yok.<br />

“Kahramanlar uygun zamaný beklemez.”<br />

Tüm gece derin derin solurken bu cümleyi<br />

söyleyip durmuþum. Uygun zaman bilincin<br />

ýþýdýðý, yüreðin ayaða kalktýðý andýr. Yoksa<br />

yapma kahramanlýktan sonuçta <strong>bir</strong> þey kalmaz.<br />

Düþüncelerim netleþtiðinde yola çýktým.<br />

Geceye nazaran sabah serinliði iç açýcýydý.<br />

Güneþ doðmadan uzun <strong>bir</strong> yol alýrdým.<br />

Baðlamýþ olmak beni kurtaracaktý. Çýktým yola.<br />

Acele ediyordum. Günlerdir hazýrdým. Kendimi<br />

hazýrlamýþtým. O uygun aný arýyordum boþu<br />

boþuna.<br />

Ýçimi deli <strong>bir</strong> sevinç kapladý.<br />

Kenti arkamda býraktýðýmda bitimsiz <strong>bir</strong> þarkýya<br />

baþladým. Güneþ doðana kadar sürdü<br />

bu halim. Sonra oturdum <strong>bir</strong> tepeye güneþin<br />

doðuþunu izledim. Hiç de korkutucu <strong>bir</strong> yaný<br />

yoktu. Hatta sevecen görünüyordu. Dün öðlen<br />

üzeri takýndýðý saldýrganlýðýný atmýþtý. Kan portakalý<br />

gibi orada asýlý kalmýþtý. Birden susadýðýmý<br />

hissettim. Yöreme bakýndým. Bir þey bulamadým.<br />

Bir çeþme, koyak bulsam da su içmeyecektim.<br />

Çünkü güneþ <strong>bir</strong>azdan saldýrmaya<br />

baþlayacak su içme gereksinimim artacak.<br />

Daha yolun baþýnda geri dönme isteðiyle karþý<br />

karþýya kalmak istemiyordum. Ben aranýrken<br />

güneþin o kýzýl sevimliliði bitti. Saldýrgan <strong>bir</strong><br />

parlaklýða büründü. Sýrtýmý ona döndüm. Çantamý<br />

onunla aramýza koydum, yoluma saldýrdým<br />

yeniden.<br />

Nerede yazýyordu ve ilk kim bulacaktý acaba.<br />

Ýlk kahraman kimdi? Ne yapmýþtý? Ateþi bulan<br />

mýydý? Ýlk yýrtýcý hayvaný öldüren miydi? Ýlk resim<br />

yapan mý? Ýlk þiir okuyan mý? Ýlk örtünmeyi<br />

beceren miydi? Bir yerde tutunamadý düþüncelerim.<br />

Hiç <strong>bir</strong>ini seçemedim. Ýlk çað kahramanlarý<br />

hep olmazlarla savaþmýþlar, olaðanüstü<br />

güç yüklenmiþ kahramanlardý. Okuduklarým<br />

beni koþullandýrýyor, düþüncemi özgürleþtiremiyordum.<br />

Bundan ki hep destanlardaki kahramanlara<br />

takýlýp kalýyordum. Masal<br />

kahramanlarý da ayný durumdaydýlar. Yine de<br />

gelecek yüzyýllarýn bilgisiyle donanmamýþ<br />

olduðuma üzüldüm. Ne güzel olacaktý o<br />

zamanlar. Ýnsanlar dilediði düþünceyi ortaya<br />

koyacaklar, dilediklerini yaþayacaklardý. Belki<br />

yýldýzlar arasý serüvenler baþlayacak, belki gökteki<br />

sesler toplanacak, yaþanmýþ görüntüler<br />

saptanacaktý. Ýnsan soyunun çektiði acýlar<br />

gözler önene serilecekti <strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er. Bilinmezlik<br />

kalmayacak, her þey bulunacak, üzüntü, acý,<br />

keder, açlýk silinecek dillerden. Sevinç çaðý<br />

baþlayacak. Ýnsanlar mutluluklarýna mutluluk<br />

ekleme savaþýný yaþayacaklar. Sevda gözleri<br />

kuþatacak. Kim bilir yeni dünyalara mutluluk<br />

taþýnacak, sevda aþýlanacak…<br />

ACIYI BAL EYLEDIK<br />

„Pir Sultan ölür dirilir“<br />

bak ºu bebelerin güzelligine<br />

kaºdestan<br />

gözü destan<br />

elleri kan içinde<br />

kör olasýn demiyorum<br />

kör olma da gör beni<br />

damda <strong>bir</strong>likte yatmýþz<br />

öküzü hoþça tutmusuz<br />

koyun degil su daglarda<br />

san kendimizi gütmüþüz<br />

hor baktýk mý karýncaya<br />

kýrdýk mý kanadýný serçenin<br />

vurduk karacanýn yavrulusunu<br />

ya nasýl kýyarýz insana<br />

sen olmazsan öldürmek ne<br />

çürümek ne zindanlarda<br />

özlem ne ayrýlýk ne<br />

yokluk ne yoksulluk ne<br />

ilenmek ne dilenmek ne<br />

ilenmek ne dilenmek ne<br />

iþsiz güçsüz dolanmak ne<br />

gün gün ile barýþmalý<br />

kardeþkardeþduruþmalý<br />

koklaþmalý söyleþmeli<br />

korka korka yaþamak ne<br />

KÝTABIN ADI : UMUDA YOLCULUK<br />

YAZARI : DANIELLE STEEL<br />

ORJÝNAL ADI : JOURNEY<br />

ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER<br />

TÜRÜ : MACERA-ROMAN<br />

Güzel <strong>bir</strong> kadýn olan<br />

Madelaine Hunter zeki,<br />

baþarýlý ve çevresindeki herkesin<br />

sevdiði <strong>bir</strong> haber spikeridir.<br />

Baþarmak ve yükselmek için çok<br />

çalýþmýþtýr. Maddy’e göre bulunduðu<br />

noktaya gelebilmesinde en<br />

büyük etken kocasýdýr. Çünkü,<br />

mutlu ve sevgi dolu <strong>bir</strong> hayat<br />

yaþadýðýný düþünmektedir. Ne var ki sevgi dolu<br />

olduðunu düþündüðü evliliði ve kusursuz<br />

bulduðu kocasý aslýnda yedi yýldýr fark edemediði<br />

<strong>bir</strong> yalanlar dünyasýndan ibarettir. Maddy<br />

Bildiðim destanlar, masallarýn çaðrýþýmý<br />

bitince romanlara daldým. Onlar daha <strong>bir</strong> ete<br />

kemiðe bürünmüþ yaratýklardý. Bana daha<br />

yakýndýlar. Daha tanýdýk <strong>bir</strong> dünyaydý bunlarýn<br />

içinde anlatýlan dünya. Tabii insanýn içine yolculuk<br />

en büyük serüvendi. Bu tür kahramanlarý<br />

daha çok seviyordum. Oradaki anahtarlardan<br />

<strong>bir</strong>inin benim kapýma da uymasý beni sevindiriyordu.<br />

Karanlýk <strong>bir</strong> kapýnýn açýlýp oradan <strong>bir</strong><br />

aydýnlýðýn yansýmasý ne güzel <strong>bir</strong> sevinçti.<br />

Don Kiþot’u, Þvayk’ý ve Murtaza’yý böyle <strong>bir</strong><br />

yaz günü okuduðumu çok iyi biliyorum. Bu<br />

sevimli deliler, onlar mýydý, somut halleriyle,<br />

kiþilikleriyle; yoksa biz miydik. Ben hepsinden<br />

yüzlerce parça buluyordum kendime ait.<br />

Madam Bovary’i, Anna Karanina’yý, Daþa’yý<br />

Cemile’yi de <strong>bir</strong> aðustos ayýnda okumuþtum.<br />

Onlardan da kendimde yüzlerce parça buldum.<br />

Onlarla da bütünleþtim. Onlarýn da <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine<br />

benzeyen yanlarý vardý. Coðrafyalarý deðiþik<br />

olsa da ayný biyolojinin unsuruydular. Ben de<br />

onlardan <strong>bir</strong>iydim.<br />

Yüzlerce roman okudum. O yazarlar<br />

nereden biliyorlardý benim onlarýn kahramanlarýndan<br />

<strong>bir</strong>i olduðumu ya da onlarýn kahramanlarýnýn<br />

<strong>bir</strong> parçalarýnýn bana ait olduðunu.<br />

Bu ortak noktayý bulunca da sevincim arttý. Ýnsanlarýn<br />

özellikle de kahramanlarýn kardeþiydim,<br />

onlar gibi yaþamalýydým.<br />

Raskolnikof da Gregory Samsa da benim<br />

parçamdý. Ama ben daha çok doða üstü<br />

kahramanlara öykünüyordum. Destanlarýn ve<br />

masallarýn beni çekmesi belki de bu yüzdendi.<br />

Ben yürüyüþe çýkmýþsam <strong>bir</strong> solukta<br />

Ankara’yý Ýstanbul’u aþmalýydým. Sinop’tan<br />

dalmýþsam Kýrým’dan çýkmalýydým. Bir kaç<br />

solukta Atlas Okyanusu’nun kýyýlarýna ulaþmalý<br />

sýcaktan sýkýlmýþsam dönüp <strong>bir</strong> solukta Alp’leri<br />

týrmanmalýydým.<br />

En çok da çöl dinginliðini ve korkutucu sessizliðini<br />

ve deryanýn çýldýrtýcý rengini ve sesini<br />

duymaya çalýþmalýydým.<br />

Bunlar niçin zordu bilmiyorum. Yemek ve<br />

su gereksinimini kahramanlar yaþamamalýydý.<br />

Uyku onlarýn gözlerine takýlmamalýydý. Bunlardan<br />

delicesine tedirgin oluyordum. Bedenimin<br />

sýradn <strong>bir</strong> biçimde örgütlenmiþ olmasýna da<br />

içerliyordum. Beni ýþýk þeffaflýðýnda ve gücünde<br />

donatmalýydýlar. Düþünceden hýzlý akmalýydým<br />

kýyý bucaða. Evrenin geniþ karnýný <strong>bir</strong> kaç saniyede<br />

dolaþmalýydým. Sonra bana milyonlarca yýl<br />

ömür verilmeliydi ve bu galaksinin, diðer galaksilerin<br />

evrenin tüm zamanlarýný yaþamalýydým.<br />

Yoksa ne anlamý vardý dar <strong>bir</strong> gel gitin içinde<br />

dönenip durmanýn. Bu sýkýþtýrýlmýþlýk da derecesiz<br />

aðýrýma gidiyordu.<br />

Gölgem kýsalana dek yürüdüm.<br />

Gözüme kestirdiðim <strong>bir</strong> tepeyi aþtým. Tabi<br />

hile yaptým. Bozkýrda nerede yaþam olduðunu<br />

çok iyi biliyordum. Orta Anadolu’yu, tüm<br />

Anadolu’yu hata Orta Batý’yý Avrupa’yý da biliyordum.<br />

Yolumu kestirmem hep olanaklýydý.<br />

Yeþilliðin kývrýlarak aktýðý <strong>bir</strong> tepede <strong>bir</strong> ahlat<br />

aðacýnýn dibine yerleþtim. Karþýda baðlar<br />

bahçeler vardý. Ýnsan göremiyordum ama<br />

onlara yakýndým.<br />

Gölgeler uzayana dek uyumalýydým. Gecelerdir<br />

uyumuyordum.<br />

Aðacýn çevresini düzelttim. Terlemiþtim.<br />

Gömleðimi çýkardým. Güneþe serdim. Biliyordum<br />

buralarda çýplak uyunmaz. Çantamdan<br />

<strong>bir</strong> baþka gömlek çýkardým ve giyindim.<br />

Postallarýmý da çýkardým. Çoraplarýmý güneþe<br />

serdim. Çantamý yastýk yapýp uyudum.<br />

kahrolasýn demiyorum<br />

kahrolma da<br />

gör beni<br />

kanadýk toprak olduk<br />

çekildik bayrak olduk<br />

döküldük yaprak olduk<br />

geldik bugüne<br />

ekmegi bol eyledik<br />

acýyý bal eyledik<br />

sýratý yol eyledik<br />

geldik bugüne<br />

ekilir ekin geliriz<br />

ezilir un geliriz<br />

<strong>bir</strong> gider bin geliriz<br />

beni vurmak kurtuluºmu<br />

kör olasýn demiyorum<br />

kör olma da<br />

gör beni<br />

Hasan Hüseyin Korkmazgil<br />

çok geç görebildiði bu sanal<br />

dünyanýn <strong>bir</strong> parçasý olduðu için<br />

kendini aldatýlmýþ hisseder ve<br />

tüm bu çeliþkiler onu geçmiþin derinliklerine<br />

uzanan <strong>bir</strong> kendi kendiyle<br />

hesaplaþmaya zorlar.<br />

YAZAR HAKKINDA : „Sevgi Bildirisi“,<br />

„Tutku Yýllarý“, „Yaz Bitmesin“,<br />

„Özel Dokunuþlar“, „Soylu ve Onurlu“<br />

gibi 40‘ýn üzerinde unutulmaz esere<br />

imzasýný atan Danielle Steel, özellikle<br />

kadýn okurlarýn beðenisini kazanmýþ<br />

<strong>bir</strong> yazardýr. Eserleri bütün dünyada<br />

370 milyondan fazla satmýþ ve her<br />

kitabý çeþitli ülkelerde en çok satan<br />

kitaplar listesine girmiþtir. Steel, ailesiyle <strong>bir</strong>likte<br />

sakin <strong>bir</strong> yaþam sürmekte ve zamanýnýn büyük<br />

<strong>bir</strong> bölümünü yazmaya ayýrmaktadýr.<br />

K Ý T A P<br />

ERKEKLER MARSTAN, KADINLAR<br />

VENÜSTEN, ÇOCUKLAR CENNETTEN<br />

ORÝJÝNAL ADI : MEN ARE<br />

FROM MARS, WOMEN ARE<br />

FROM VENUS, CHILDREN ARE<br />

FROM HEAVEN<br />

YAZARI : JOHN GRAY<br />

TÜRÜ : AÝLE ve YAÞAM<br />

ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER<br />

Toplumun en küçük<br />

yapý taþý dediðimiz aile<br />

kurumunun ayrýlmaz parçasý<br />

olan çocuklarýmýzla iliþkilerimizde<br />

istesek de istemesek<br />

de pek çok sorun yaþýyoruz.<br />

Venüs’lü ve Mars’lý annebabalar<br />

olarak çocuklarýmýzý<br />

yetiþtirirken yaþadýðýmýz<br />

sorunlarýn neler olduðu ve<br />

bunlara nasýl çözüm bulacaðýmýz<br />

konusunda John<br />

Gray pek çok yeni öneri<br />

sunuyor. „Çocuklar Cennetten“<br />

adlý yapýtýnda John Gray<br />

diyor ki; Çocuklarýnýzýn kendilerine<br />

özgü içsel potansiyelini<br />

geliþtirebilmeleri için onlara<br />

hoþgörülü davranýn. Çocuklarýnýzýn<br />

hata yapmasýna<br />

izin verin ki, hatalarýndan<br />

Ardýmdan yazdýðým þiirlerle<br />

geçti zaman<br />

Ardýmdan yazdýðým þiirlerle geçti zaman<br />

Ben yoktum<br />

Sen yanýmda yoktun<br />

Filmin þeridi koptu<br />

Ýkinci mevkideki yolculuk bitti<br />

Mavinin denizi<br />

Denizin mavisi<br />

Kanýn kýrmýzýsý<br />

Kýrmýzýnýn kan tadýndaki ilahisi<br />

Sadece ahriman döllerini doðurdu,<br />

sefasý<br />

Yokluk tadýnda koynuma girdiðinde,<br />

öptüðünde<br />

Mitoloji<br />

Gelene (Kalainai) krallýðýnda Marsyas<br />

isimli <strong>bir</strong> genç pýnarýn (SUCIKAN)<br />

etrafýnda dolaþýrken <strong>bir</strong> flüt bulur. Günlerce<br />

uðraþarak flütü çalmayý öðrenir.Aslýnda bu<br />

flüt tanrýca Athena’ nýndýr. Athena flüt çalarken<br />

yüzünün çirkinleþtiðini<br />

sudaki<br />

yansýmalardan<br />

görerek, flütü<br />

buraya fýrlatýp<br />

atmýþtýr. Marsyas<br />

o kadar güzel çalmayý<br />

öðrenmiþtir<br />

ki herkes onu dinlerken<br />

kendinden<br />

geçmektedir. Ünü<br />

kýsa surede tüm<br />

çevreye yayýlmýþ<br />

ve herkes onu<br />

dinlemek için akýn<br />

akin Gelene’ye<br />

g e l m e k t e d i r .<br />

Derken þöhreti<br />

Ayakkabýlarýmý istiyorum<br />

Bayramlar,<br />

Çocuklarýn göz bebeklerine<br />

baktýðým günler...<br />

Hep çocukluðumda kalan <strong>bir</strong><br />

ýþýðý arar dururum.<br />

Ayaklarýna bakarým çocuklarýn,<br />

bayramlarda çocuklarýn<br />

ayakkabýlarý yeni olur çünkü<br />

Hani son akþam baþucuna<br />

alýnýp yatýlan ayakkabýlarý hangi<br />

çocuðun ayaðýnda görebilirim<br />

umuduyla ayaklarýna bakarým<br />

çocuklarýn önce, sonra da gözlerine...<br />

Öyle üç otuzunda <strong>bir</strong> adam<br />

falan deðilim.<br />

Anneannemi en son 18<br />

yaþýnda <strong>bir</strong> delikanlý iken 1978<br />

yýlýnda gördüm.<br />

Her türlü gýda maddesi için<br />

uzun kuyruklarýn olduðu yýllardan<br />

<strong>bir</strong>iydi.<br />

78 yaþýnda, hafýzasý yerinde,<br />

her þeyi dün gibi hatýrlayan <strong>bir</strong><br />

Karadeniz kadýnýydý.<br />

Her bayram olduðu gibi, o<br />

bayramda, o meþhur sözünü<br />

söyledi kendi kendine.<br />

“Ýyi güne kalmadýk! Kimbilir<br />

kaç ananýn bu bayram da elleri<br />

koynundadýr.. Geçen bayram,<br />

—kim öle kim kala- dediydim<br />

ders alarak, baþarýya<br />

ulaþabilsinler. Çocuklarýnýz<br />

olumsuz duygularýný dýþa<br />

vurarak, duygularýný yönetmeyi<br />

ve duygularýnýn farkýna<br />

varmayý öðrenirler. Çocuklarýnýzýn<br />

isteklerini hoþgörüyle<br />

karþýlayýn. Onlarý<br />

dayak ve korkuyla sindirmeyin.<br />

MIDAS’IN KULAKLARI<br />

tanrý Apollon’un kulaðýna gider. Apollon’da<br />

Marsyas gibi müziðe düþkündür ve Lir<br />

çalmakta çok ustadýr.Kimse onunla yarýþmaya<br />

cesaret edemez. Tanrý Apollon ,<br />

Marsyas’in müzikteki þöhretini kýskanmaya<br />

baþlamýþ ve onu herkesin önünde<br />

yarýþmaya davet etmiþtir. Yenen<br />

yenilene istediði cezayý verebileceðini<br />

belirtmiþtir. Yarýþma yeþil<br />

cayýrlarla süslü TMOLOS daðý eteklerinde<br />

yapýlýr. Üç kiþilik jüri heyetine<br />

kral Midas baþkanlýk eder.<br />

Apollon lir’iyle tanrýsal ezgiler<br />

çalarken sanat ve su perileri olan<br />

muz’ler ona koro halinde eslik<br />

ederler.Marsyas flüt çalmaya<br />

baþlayýnca tanrý Apollon’dan aþaðý<br />

kalmamýþ çok güzel ezgiler<br />

çalmýþtýr. Halk Marsyas’ý çýlgýnlar<br />

gibi alkýþlayýp, tempo tutmuþtur.Jüri<br />

kararýný açýkladýðýnda Kral MIDAS<br />

adil davranarak oyunu Marsyas’a<br />

vermiþ, Fakat Marsyas yarýþmayý<br />

de hepiniz gözümün içine bakmýþtýnýz!”<br />

dedi.<br />

Bu yýl da ölmedim dercesine...<br />

O bayramdan sonra anneannemle<br />

görüþemedik <strong>bir</strong> daha..<br />

Hep kendi çocukluðunda<br />

geçen bayramlara özlem<br />

duyardý, benim þu anda duyduðum<br />

gibi.<br />

Her þeye raðmen 1970’li<br />

yýllarla mukayese edildiðinde<br />

anneannemin çocukluk yýllarý<br />

daha yoksulluk içinde geçmiþ<br />

olmasý gerekirdi, anlattýðýna göre<br />

öyleydi de zaten.<br />

-Bu kadýn bu yaþta neden ve<br />

neye özlem duyar ki- der, <strong>bir</strong><br />

türlü anlamazdým.<br />

O’nun özlem duyduðu þeyin<br />

aslýnda akýp giden zamana<br />

olduðunu yaþým kemale erdikçe<br />

anlýyorum. Su gibi, rüzgar gibi<br />

elimizden, ömrümüzden akýp<br />

gidenlere...<br />

Baþucumda sabahladýðým<br />

ayakkabýlarýn sýrrýný þimdi-þimdi<br />

çözebiliyorum.<br />

O ayakkabýlar nitelik olarak<br />

ayaða giyilen <strong>bir</strong> nesneydi belki<br />

ama ayakkabýlarda ertesi gün<br />

toplayacaðým ve tadý bile o gün-<br />

Yazar hakkýnda:<br />

Felsefe doktoru<br />

olan John Gray<br />

on adet kitap<br />

yazmýþtýr. „Erkekler<br />

Mars’tan Kadýnlar<br />

Venüs’ten“ adlý<br />

eseri bütün<br />

dünyada on<br />

milyondan fazla<br />

satmýþtýr. Ýletiþim ve<br />

iliþkiler dalýnda<br />

dünya çapýnda<br />

haklý <strong>bir</strong> üne<br />

sahiptir. Yirmi altý<br />

yýldýr büyük kentlerde<br />

„Ýliþkilerinizde<br />

Ýstediðinizi Elde<br />

Etmek“ konusunda<br />

seminerler düzenlemektedir.Uluslararasý<br />

Evlilik ve Aile<br />

Danýþmanlýðý Derneði’nin<br />

saygýn <strong>bir</strong> üyesidir. Ayrýca<br />

Amerikan Psikoterapistleri<br />

Psiko Tanýmlar Derneði Yönetim<br />

Kurulu üyesidir. Karýsý<br />

Bonnie ve üç çocuðuyla<br />

<strong>bir</strong>likte Kuzey California’da<br />

yaþamaktadýr.<br />

duduklarý kurumuþ <strong>bir</strong> yosmanýn gözlerinde<br />

yaþamak bitti<br />

kendini kandýrma zamanlarýndaki futursuz<br />

týraþ <strong>geride</strong> kaldý<br />

saç sakal bayram zamanýndadýr<br />

toprak saklar gizimi<br />

....<br />

bilir gelmiyeceðini<br />

boþuna aþk þarkýlarý öðrenirim<br />

tanrýcalar hep kandýrmak için vardýrlar<br />

seni onun için bu günde kurban olarak<br />

aldýlar<br />

güle güle<br />

bilmediðim o yere git...<br />

me.<br />

Benden kimseye selam söyleme<br />

Þükrü Yýldýz/ 15.10.1999<br />

lere has þekerler vardý.<br />

Komþumuz Gönül<br />

yenge’nin verdiði mendilin<br />

yumuþaklýðý,Yusuf abi’nin<br />

avucuma sýkýþtýrdýðý kaðýt<br />

beþlira’nýn rengi, babamýn alýn<br />

terinin kokusu, baðcýklarý sanki<br />

aðabeyimin ilkokuldan sonra<br />

torna atelyelerinde alet tutan<br />

küçük parmaklarý gibiydi o ayakkabýlarýn.<br />

Ben o yüzden severmiþim<br />

demek ki ayakkabýlarýmý.<br />

Hepsiyle <strong>bir</strong>den yatarmýþým<br />

bayram akþamýndan sabaha<br />

kadar tüm sevdiklerimle koyun<br />

koyuna.<br />

O zamanlar bayramlar kýþ<br />

aylarýna denk gelirdi. Sokaklar<br />

çamurlarla kaplýydý. Bastýðýmýz<br />

yerlerde izleri kalýrdý ayakkabýlarýn.<br />

Býrakýlan her iz <strong>bir</strong><br />

arkadaþýmýn yüzüymüþ meðers<br />

ve her<strong>bir</strong>inde adýlarý kalýrmýþ;<br />

çamurlu sokaklarda cývýl cývýl ve<br />

sýmsýcak..<br />

Çocuktuk,<br />

“Kurtlar kuþlar bile bu gün<br />

oruç” derdi anneannem.<br />

Biz de arife günü oruç tutuyorduk.<br />

Kurtlar kuþlar kadar olamýyor<br />

muyduk.<br />

Çocuktuk.<br />

Ertesi gün bayramdý çünkü;<br />

çok çok heyecanlý, tarifi mümkün<br />

olmayan, tarifi bayramlarla<br />

Eflatun<br />

Eflatun <strong>bir</strong> rüzgar esti yüzüme<br />

Azrail gülümseyerek geçti önüme<br />

Bir sonbahar akþamý idi<br />

Aþký ateþe verdiðimde<br />

Yüreðime resmini çizdim<br />

Kulaklarýma sessini<br />

Beynimin maphusluðunda<br />

Çýlgýnlýða demir attým<br />

artýk ölebilirim...<br />

Þükrü Yýldýz<br />

Ateþi Yakar Güneþim<br />

Ateþi yakar Güneþim<br />

Yýldýzlarý Avuçlarým<br />

Doðmadan bin yýllýk yaþým<br />

Ýnsanlýðý Amaçlarým<br />

Dolu aktým,boþa doldum<br />

Denizlere buhar oldum<br />

Güze kýþa bahar oldum<br />

Düze çýkar Yamaçlarým<br />

ÞahTurna þakýr dalýnda<br />

Rengim var gülün alýnda<br />

Mazlum insanlýk yolunda<br />

Çekildi tel tel saçlarým!...<br />

Söz ve Müzik: Ozan ÞahTurna<br />

KURBAN BAYRAMI<br />

Her <strong>bir</strong> yavru <strong>bir</strong> köþede sýzlar<br />

Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />

Parça parça bölünmüþtür kuzular<br />

Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />

Hepside <strong>bir</strong> yerinde yaralý<br />

Çok yýl oldu felek bize vurdu<br />

Mutsuz olmuþlardýr bahtý karalý<br />

Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />

Herkes kaderine boyun eðiyor<br />

Güneþ vurmuþ karlar gibi eriyor<br />

Kim bizlere <strong>bir</strong> teselli veriyor<br />

Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />

Ana harabe baba viraneye dönmüþ<br />

Yýkýlmýþ yuvasý ocaðý sönmüþ<br />

Sanki yuvamýza baykuþlar konmuþ<br />

Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />

FERYADIYAM derki derindir yaram<br />

Kesilmiþtir umudum kalmamýþ çarem<br />

Yaþantý olmuþtur bizlere haram<br />

Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr<br />

kaybetmiþtir.Tanrý Apollon MIDAS’ýn<br />

oyunu Marsyas’a verdiðini görünce<br />

çýlgýna dönmüþ ve Marsyas’ýn derisini<br />

yüzdürerek su kaynaðýndaki<br />

maðaraya asýlmasýný emretmiþtir.<br />

Tanrý Apollon Kral Midas’a dönerek „Sen<br />

benim Lirimin sesini dinlemekten acizsin.<br />

Duymayan o kulaklarýný eþek kulaklarý gibi<br />

yapayýmda gör „ demiþtir. Bir süre sonra Kral<br />

Midas’ýn kulaklarý eþek kulaklarý gibi olur.<br />

Bundan utanan kral baþýna özel <strong>bir</strong> þapka<br />

yaptýrýr.Bu sýrrýný sadece berberine söyler.<br />

Onu da ölümle tehdit ederek kimseye söylememesini<br />

saðlar.Berber uzun süre bu sýrrý<br />

saklamýþ ama dayanamamýþtýr. Bir gün su<br />

kenarýna giderek düþünmüþ, baðýrmak istediði<br />

halde korkusundan <strong>bir</strong> duyan olur diye<br />

baðýramamýþtýr.Suyun kenarýna <strong>bir</strong> çukur<br />

acar çukura eðilir „ Kral Midas’ýn kulaðý eþek<br />

kulaðý gibi“ der ve çukuru kapatýr.Böylece<br />

berber <strong>bir</strong>az olsun rahatlamýþtýr. Aradan uzun<br />

zaman geçer,çukurun üstünde kamýþlar biter.<br />

Rüzgarlar estikçe onlardan fýsýltýlar gelmeye<br />

baþlar.“KRAL MIDAS’IN KULAKLARI ESEK KULA-<br />

KLARI GIBI“diye etrafa yayýlýr. Böylece bu sýrrý<br />

bütün halk öðrenir.<br />

özdeþ, heyecanýmýz ölçüsünde<br />

mutluyduk.<br />

Kuþ oluyorduk hepimiz, evet<br />

<strong>bir</strong>er kuþ, kuþlarla <strong>bir</strong>likte; hatta<br />

onlardan daha þen, daha þakrak<br />

uçuyorduk..<br />

Þimdi gözlerine bakýyorum<br />

çocukalarýn.<br />

Iþýðý arýyorum çocukluðumda<br />

kalan...<br />

Hayatýmýn 30 yýl öncesini<br />

aydýnlatacak ýþýk, çocuklarýn gözlerinde<br />

biliyorumda acaba hangisinde?<br />

Yoksa hepsinde <strong>bir</strong> den<br />

de gözlerim kamaþýyor, göremiyor<br />

muyum...<br />

Ve ayakakabýlarýna bakýyorum<br />

çocuklarýn her bayram<br />

sabahý...<br />

Babamýn alýnteri kokusu,<br />

aðabeyimin parmaklarý, arkadaþlarýmýn<br />

ayak izleri,<br />

mendilin yumuþaklýðý,<br />

beþlira’nýn rengi, ablamýn sevgisi,<br />

annemin nasihatý- öpücüðü<br />

hangi ayakkabýnýn içinde gizli<br />

acaba.<br />

Nice nice bayramlara dostlar,<br />

mutlulukla saðlýcakla, huzurla...<br />

Mübarek olsun; önce çocuklara<br />

ve ayakkabýlarýný arayanlara.<br />

Yavuz Nufel/ ROTTERDAM


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de ROPÖRTAJ<br />

13<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Haldun AÇIKSÖZLÜ „En önemli zenginliðimiz ezilenlerin<br />

estetiðini yaratma sürecinde tam on<strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong> býrakmýþ<br />

olmamýz“<br />

SEVGÝLÝ DEM DOSTLARI<br />

Her ay yeter ki kararmasýn köþesinde<br />

sizlere kendi yürek atýþlarýmla seslenmeye<br />

çalýþýrken bundan böyle yine belirli<br />

aralýklarla sanatýn her alanýnda üretimleriyle<br />

geniþ kitle yýðýnlarýnýn yanýnda yaný<br />

baþýnda olma çabasýný taþýyan dostlarýmýzý<br />

sizlerle buluþturmaya baþlýyoruz.<br />

Ýlk konuðumuz, Türkiye emekçilerinin<br />

yakýndan tanýdýðý tiyatro CANÞENLÝÐÝ<br />

OYUNCULAR’ ý ve kurucularýndan 14 yýldýr<br />

profesyonel olarak tiyatro yapan, alaylý<br />

tiyatroculuðunun yanýnda Dil Tarih ve<br />

Coðrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü<br />

mezunu sevgili Haldun AÇIKSÖZLÜ.<br />

Olgun Þensoy<br />

Sayýn AÇIKSÖZLÜ neden tiyatro,<br />

neden Canþenliði ?<br />

Bir çok tiyatronun kuruculuðunu<br />

yaptým ancak kurucusu olduðum<br />

Canþenliði kendi tiyatro serüvenimin de<br />

<strong>bir</strong>e<strong>bir</strong> karþýlýðý oldu.<br />

Tiyatro çünkü diyalektik, tez-antitez ve<br />

sentez. Tez oyundur, antitez seyirci ve bu<br />

ikilinin buluþtuðu an sentez olur. Ve bu<br />

böylece sürer gider. Tiyatro, çünkü insan<br />

var. Ýnsanýn en ilkel yanýyla var olduðunu<br />

görürüz. Ýnsan apaçýk ortadadýr, bu<br />

<strong>bir</strong>eyin cesaretidir. Toplumun karþýsýna<br />

geçen <strong>bir</strong>ey, Deniz gibi, Che gibi...<br />

Kollektivizm var çünkü <strong>bir</strong>likte üretim<br />

var. Paylaþým var, tiyatro sanatý ancak<br />

seyirciyle buluþtuðu anda oluþan <strong>bir</strong><br />

sanattýr. Canþenliði çünkü kapitalist<br />

sistem ‘can’ý öldürür, yabancýlaþtýrýr,<br />

emeðini beynini ve içini soðurur. Can<br />

ölü topraðýný ancak þenlikle aþabilir. Bu<br />

nedenle Can’ýn þenliðine merhaba.<br />

Can’ýn þenlenme süreci hangi tarihte<br />

ve nasýl baþladý?<br />

1991 ocak ayýnda altý arkadaþ olarak<br />

kurduðumuz topluluðumuza içerden ve<br />

dýþardan <strong>bir</strong>çok dostumuz katkýda<br />

bulundu. Canþenliði sadece içinde<br />

çalýþan, oyunlarda yer alan insanlarýn<br />

tiyatrosu deðildir. Ezilenlerden yana,<br />

emeðin dünyasýný kurma mücadelesi<br />

veren her insanýn topluluðumuza katkýsý<br />

vardý.<br />

Can’ýn þenlenme sürecinde ilk turneyi<br />

ne zaman ve nereye gerçekleþtirdiniz?<br />

Ýlk turnemizi 1991 yýlýnýn Nisan ayýnda<br />

Denizli-Sarayköy ilçesine yapmýþtýk.<br />

“Herþey Dilince Güldü” adlý çocuk oyunu<br />

ve doðaçlamayla hazýrladýðýmýz “Sarayköy”<br />

adlý sokak oyunumuzla gittik. Çocuk<br />

oyunumuzda ki coþku ve meydanda<br />

oynadýðýmýz sokak oyunu çiseleyen<br />

yaðmura raðmen bin kiþinin kendi<br />

hikayelerini merakla izlemeleri unutulmaz<br />

güzel <strong>bir</strong> andýr.<br />

Ülkemizde ve dünyamýzda haklý<br />

eylemliklerin yanýnda yaný baþýnda olan<br />

Canþenliði Oyuncularý bugüne dek ne<br />

tür zorluklarla karþý karþýya kaldý?<br />

Dünyada olduðu gibi ülkemizde de<br />

“Resmi” görüþlerin dýþýna çýktýðýnýz da<br />

hep ayný karþýlýðý alýyorsunuz. Mahkemeler<br />

yasaklamalar, baskýlarla karþýlaþýyorsunuz.<br />

Bizlerde bu anlamda <strong>bir</strong> çok<br />

mahkeme ve cezaevi uygulamalarýna<br />

maruz kaldýk. Fakat bu bizi üzmemiþtir.<br />

Çünkü sermayadarlarýn düzeninde<br />

emekten ve ezilenlerden yana olup da<br />

mülkün temeli olan adaletin çarklarýndan<br />

geçmemesi mümkün deðildir. Bu yargýlamalar,<br />

telefon dinlemeleri bizim için turnusol<br />

kaðýdýdýr.<br />

Karikatür<br />

1-2 yýlda tiyatrocu kesilenlerin lüks<br />

içinde yaþadýðýmýz ülkemizde Canþenliði<br />

oyuncularýnýn zenginliði nedir ?<br />

Bizim zenginliðimiz Anadolu’yu karýþ<br />

karýþ dolaþmýþ olmak, gezdiðimiz yerlerde<br />

insanlarýmýzýn sorunlarýný tiyatroya<br />

aktarmýþ olmaktýr. Gerek Avrupa da yaptýðýmýz<br />

turnelerde gerekse Anadolu da<br />

olduðu gibi Canþenliði insanlarýný yaratmýþýzdýr.<br />

O insanlar bizim zenginliðimizdir.<br />

Bu zamana kadar Canþenliði<br />

eðitiminden geçen 1000’ e yakýn genç,<br />

yetiþkin bizim zenginlimizdir. Tabi en<br />

önemli zenginliðimiz ezilenlerin estetiðini<br />

yaratma sürecinde tam on<strong>bir</strong> yýlý <strong>geride</strong><br />

býrakmýþ olmamýzdýr.<br />

Sanatýn yozlaþtýrýp, <strong>bir</strong> gecede<br />

sanatçýlarýn çoðaldýðý ülkemizdeki dramatik<br />

görüntülere neler söyleyeceksiniz<br />

?<br />

Su gider kum kalýr. Materyalist tarih<br />

bilinci içinde insanlýk tarihinin <strong>bir</strong> taþý olabilmek<br />

daha önemlidir.<br />

Yukarýda söylediðim gibi her zaman<br />

emeðin yanýnda tavýr koymuþ, Canþenliði<br />

oyuncularý mahkeme kapýlarýndan<br />

da eksik olmadýnýz neden ?<br />

Can Baba’ nýn söylediði gibi “ hayatýn<br />

baþýna asýldýk “ da ondan galiba. Çünkü<br />

sistemin hakimlerini çok rahatsýz eden<br />

þey aykýrý olmak. Hele bu aykýrýlýk sosyalist<br />

kimliðimizden geliyorsa hiç<strong>bir</strong> tahammülleri<br />

yok.<br />

Her tiyatroya emek verenler gibi<br />

Canþenliði oyuncularýnda turnelerde<br />

unutmadýðý ilginç anýlarýnýz var mý?<br />

Varsa bizimle paylaþýr mýsýnýz?<br />

Bir çok aný var, ama ilginç bulduðum<br />

<strong>bir</strong> tanesini anlatayým. Avrupa’nýn <strong>bir</strong><br />

çok kentinde de oynadýðýmýz “ Hür-Habil<br />

ile Kabil’ in Öyküsü “ adlý oyunumuzu<br />

Muðla’nýn Ortaca ilçesinin Fevziye adlý<br />

<strong>bir</strong> tahtacý köyünde duyurumuzu yapmýþ<br />

ve çim olan Futbol sahasýna insanlarý<br />

toplamýþtýk. Oyunumuz ilk kardeþ kanýn<br />

dökülmesinden, “ Kerbela Olayý’na” ,<br />

oradan da günümüze uzanan savaþ<br />

karþýtý <strong>bir</strong> oyundu. Habil çobandýr, Kabil<br />

ise çiftçi, Kabil kardeþini kuraklýða karþý<br />

bolluk bereket ve iktidar için kendi<br />

topraðýnda boynunu keserek öldürür ve<br />

sonra gök gürler. Oyunda ki gök gürleme<br />

sahnesi ayný anda gerçeðe dönüþerek<br />

gökler gürlemeye þimþekler çakmaya<br />

baþladý. Oyunda biz ne dediysek doða da<br />

karþýlýðýný almaya baþladýk. Tabi ki güzel<br />

tesadüf... Temmuz ayýnda hiç yaðmur<br />

yaðmayan bölgede yaðmur bardaktan<br />

boþanýrcasýna yaðarken, insanlarýn oturmak<br />

için yanýnda getirdikleri sandalyeleri<br />

þemsiye gibi kullanarak, “devam, devam<br />

“ haykýrýþlarý arasýnda bizi yalnýz býrakmamalarý<br />

olayý daha da ilginç kýlýyordu.<br />

Bu ilginçlik hep <strong>bir</strong> aðýzdan “ kardeþliðin<br />

kazaný aþureyi kaynatana kadar savaþa<br />

hayýr” haykýrýþlarýyla devam etmiþti. O<br />

kadar sevilmiþtik ki, iki gün sonra ayný<br />

köy meydanýnda farklý <strong>bir</strong> oyunla kalabalýk<br />

köy halkýyla yeniden buluþtuk.<br />

Canþenliði oyunculara YÖK ‘e F<br />

tipine karþý dururken, yeni insan sokaklardan<br />

çýkacak þiarýyla sokak tiyatrosunu<br />

gecekondulara taþýdý. Bunda etkili<br />

olabildiniz mi ?<br />

Topluluðumuz tiyatronun her yerde<br />

olabileceðini ve sadece elit <strong>bir</strong> tabakanýn<br />

tatmin aracý olmayýp ezilenlerin<br />

ve üretenlerin, sorup sorgulayýp yeni <strong>bir</strong><br />

dünya yürüyüþlerinde onlarla yan yana<br />

omuz omuza olabileceðini göstermiþtir.<br />

Bizi örnek olan <strong>bir</strong>çok genç tiyatro<br />

kurulmuþtur. Ýstenen kadar olmasa da<br />

tarihin kendi seyrine Canþenliði öznesinin<br />

müdahalesi önemli olmuþtur.<br />

Yaþanan bu yoðunluk içinde<br />

Canþenliði oyuncularýnýn ýsrarla hayata<br />

geçirmek istediði <strong>bir</strong> projesi varmý ?<br />

Bir çok oyun çalýþmamýz var hazýrlýklarýný<br />

yaptýðýmýz. Ama bütün bunlar<br />

emek ve zaman bileþiminin <strong>bir</strong> arada<br />

kullanýlmasýyla mümkündür. Bu ikilinin <strong>bir</strong><br />

araya gelmesi ekonomik alt yapýyla ilintilidir.<br />

Sözü uzatmadan söyleyelim parasýz<br />

bu projeler hayata geçirilemez. Uzun<br />

süredir yapmaya çalýþtýðýmýz ; “Babailer<br />

Ayaklanmasý” ,”Hasan Sabah” gibi projeler<br />

var, ancak hepsi yukarý da belirttiðimiz<br />

gibi emek, zaman daha da önemlisi<br />

parayla mümkün kýlýnabilecek çalýþmalardýr.<br />

Temmuz 93 naklen yayýnda<br />

dünyanýn gözü önünde ikisi otel çalýþaný<br />

otuz beþ aydýný mýzý yitirdiðimiz ardýndan<br />

neler söyleyeceksiniz, o günün<br />

canlý tanýðý olarak.<br />

Bu konu da çok þey söyledik ve<br />

yazdýk.Onun içindir ki yargýlanýp ceza da<br />

aldým. Dün söyledim bugün de söylüyorum<br />

“Sivas Katliamý” planlý programlý<br />

þekilde karanlýk güçler tarafýndan çok<br />

önceden tasarlanarak 2 Temmuz da<br />

Sivas’ ta uygulamaya konulmuþtur. Otuz<br />

üçü aydýn 35 insanýmýzý yakýlmasýna<br />

Devlet seyirci kalýrken, o zamanýn yöne-<br />

ticileri de yakýlan aydýnlarýmýzý suçlama<br />

cabasý içine girmiþlerdi. O nedenlidir ki o<br />

dönemin bütün yöneticileri yargýlanacak<br />

gerekli cezaya çarptýrýlmalýdýr.<br />

Sevgili AÇIKSÖZLÜ sohbetimizin<br />

sonuna yaklaþýrken þu anda sahnelediðiniz<br />

oyunlar hakkýnda bilgi verir misiniz<br />

?<br />

Bugünlerde, üç çocuk oyunu, iki büyük<br />

oyun ve sokak gösterisiyle süreklilik saðladýðýmýzý<br />

düþünüyorum. Kýsaca oyunlarýmýzla<br />

ilgili bilgi vermek istiyorum; “<br />

Mavi Kuþ “, “ Baþýna Buyruk Kedi” ve<br />

“Püsküllü Deve” adlý çocuk oyunlarýmýzda<br />

çocuklarýn düþ dünyasýný, ütüyopyalarýný<br />

ve geleceðe olan umutlarýný artýrmak<br />

adýna dünyamýz gerçeklerini kavramalarýna<br />

katký sunmaya çalýþýyoruz. “ Axgh”<br />

adlý sokak gösterimizde küreselleþme<br />

karþýtý olarak, ilkel insandan günümüze,<br />

iktidarlarýn nasýl oluþtuðunu,emeðin dünyasýnýn<br />

“Ya barbarlýk, ya sosyalizm”<br />

þiarýyla oluþacaðýný söylüyoruz. “Her þeye<br />

raðmen” adlý sokak oyunumuzda F tipleriyle<br />

insanlarýmýzýn tabutluklara konmasýna<br />

karþýn her þeye raðmen<br />

yaþamak, yaþarken de ölümcül olmamanýn<br />

vurgusunu yapýyoruz. “ Ya Ýnek<br />

Ya...!” adlý oyunumuz ise N.Hikmet RAN ‘ýn<br />

yazdýðý ve “ aracýn amaçlaþmasý”nýn hicvi<br />

olan <strong>bir</strong> oyundur. 2002 Nazým yýlýný enternasyonelist-komünist<br />

vurgusuyla sahneye<br />

taþýmaya çalýþtýk.Amacýmýz þairin<br />

unutturulmaya çaþýlan komünist yanýný<br />

diri tutmaktýr. Bu sezon son olarak<br />

hazýrladýðýmýz “Gençlik hiç<strong>bir</strong> zaman<br />

yaþlanmýyor” adlý oyunumuz var. 16 Þubat<br />

1969 Kanlý Pazar ile baþlayan 1974 genel<br />

affýna kadar geçen zamanda ülkemiz 68<br />

kuþaðýnýn, yaþadýklarý tartýþtýklarý ve ödedikleri<br />

bedelleri belgeselci <strong>bir</strong> nitelikle,<br />

<strong>bir</strong> ailenin yaþadýklarýyla <strong>bir</strong>likte sunmaya<br />

çalýþýyoruz.Ve bu oyunu “politik olarak 68<br />

kuþaðýný eleþtirebilirsiniz, ama etik olarak<br />

çok soylu davrandýlar.” Sözünün inancýyla<br />

seyirci ile buluþturmaya çalýyoruz.<br />

Sizleri gazetemiz DEM’ e konuk<br />

etmenin sevincini paylaþýyoruz. Ýnanýyoruz<br />

ki okuyan dostlarýmýzda ayný duyguyu<br />

paylaþacaklar. Yangýnsýz, yargýsýz<br />

güzel yarýnlar dileklerimizle teþekkürlerimizi<br />

sunuyoruz.<br />

DEM aracýlýðýyla Almanya’ da seyircilerimize,<br />

ve bizi merak edenlere ulaþabildiðimiz<br />

için biz teþekkür ediyor, gelecek<br />

güzel günlerin demokratik emekten yana<br />

olacaðý inancýyla sevgiyle kalýn diyoruz.<br />

FIKRALAR<br />

Yönetimler<br />

Baba hayat bilgisi dersinde<br />

yönetimleri isliyoruz, bana<br />

demokrasiyi anlatýr mýsýn?“ demiþ.<br />

Babasý: „anlatmasýna anlatýrýmda<br />

yavrum ama senin bazý tanýmlarý<br />

bilmen gerekiyor“ demiþ, „Bak simdi<br />

benim fabrikam var ve eve para<br />

getiriyorum, ben kapitalistim; paranýn<br />

nasýl harcanacaðýna annen karar<br />

verir,o hükümet; hepimiz senin için<br />

çalýþýyoruz, sen halksýn beþikteki kardeþin<br />

gelecek; hizmetçimiz ise isçi<br />

sýnýfý. Sen bunlarý öðren. Ben sana<br />

sabah demokrasiyi anlatýrým“ demiþ.<br />

Gece çocuk uyanmýþ <strong>bir</strong> bakmýþ<br />

ki küçük kardeþi altýný pisletmiþ ve<br />

ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA zykaya@t-online.de<br />

Yol arkadaþlýðý<br />

Sözlerime Hz. Ali‘nin <strong>bir</strong> sözü ile<br />

baþlamak istiyorum. „ Cahile ilimden<br />

bahsetmek zulümdür, ilimi ilim sahibinden<br />

saklamak daha da zulümdür“.<br />

Çok çektim cahillerin elinden yeri<br />

geldi sitem ettim, yeri geldi uzaklaþtým<br />

amma hiç kimse anlayacak kapasitede<br />

olmadýðý için öksüz çocuklar gibi boynu<br />

bükük kaldým.<br />

Tavsiyemdir bütün canlara alan alýr açmayana sözüm yoktur<br />

benim.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýný iyi seçin ki yolda kalmayasýnýz. Bu kiþi<br />

kamillik mertebesinde deðilse uzak durun. Hele ilimden, bilimden,<br />

sanattan siyasetten, felsefeden yoksun ise hayýr gelmez.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýn bencil, egoist, kýskanç ise vallah hayýr<br />

gelmez.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýn YALANCI ISE her zaman aldanýrsýn.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýn CÝMRÝ ise her zamaný aldanýrsýn.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýn KORKAK ise her zaman yalnýz býrakýr<br />

kaçar.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýn Riyakar ise, seni her lokma menfaat<br />

için satar.<br />

· Yola çýktýðýn senin baþarýndan dolayý destek olacaðý yerde<br />

köstek olursa, çoluða çocuða, ipe sapa gelmez cahillere ezdirmeye<br />

kalkýyorsa ondan yine hayýr gelmez.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþýn <strong>bir</strong> davanýn önemini kavramýyorsa,<br />

bu davada baþýna iþ gelince yalnýz býrakýp karþý taraf ile<br />

iþ<strong>bir</strong>liði yaparak ihanet ediyorsa. Sen <strong>bir</strong> dava için mücadele<br />

verirken, DGM ve Askeri mahkemede yargýlanýrken, seni yýldýrmak<br />

için telefon ve faksla tehdit edilerek, býçaklý saldýrýya uðrarken,<br />

mahkemeye verilerek yolundan alýkoymak isteyenle iþ<strong>bir</strong>liði<br />

yapan þerefsizlerle arkadaþlýk yapýlmayacaðý gibi <strong>bir</strong> çatý altýnda<br />

örgütlü mücadele yapýlamaz.<br />

Öyle ise arkadaþlýk sevgi, þefkat ve sadakat üzerine kurulurken,<br />

akýllý olmalýdýr. Akýlsýz <strong>bir</strong> arkadaþtan hiç <strong>bir</strong> fayda yoktur. Her<br />

zaman zararýna yol açar. Davayý ne kadar anlatýrsan anlat anlamaz<br />

çünkü beyni süngerlenmiþtir. Böylelerinden hayýr gelmez.<br />

„ Ne kendisi toplum adamý olur, nede seni toplum adamý<br />

yapar“.<br />

· Yola çýktýðýn arkadaþ akýl fikir ýsýsý olmalýdýr. Oturup tartýþmalý,<br />

sormalý, sorgulamalý, yargýlamalý, güvenmeli, ve gelecek<br />

için üretmelidir. Yoksa hazýra konmalý deðil.<br />

Bütün dostlara sevgilerimle<br />

ANADOLU MÜZÝK GRUBU<br />

¯¯¯<br />

¯¯¯<br />

Dügün, Nisan, Sünet ve Ballo´larýnýzda gönlünüzce<br />

eðlenmek için bizi arayýn. Telefonlarýmýz:<br />

Stuttgart, Ýbrahim: 0174-9218621<br />

Mannheim, Mahsun: 0172-9129 979<br />

¯¯¯<br />

T a v e r n e<br />

T i m b a l e s<br />

D i e k l e i n e g e m ü t l i c h e M u s i k k n e i p e<br />

Inh. Ali Osman „Alex“<br />

Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71<br />

durmadan aðlýyor. Hemen anne ve<br />

babasýnýn odasýna gitmiþ. Annesi<br />

horul horul uyuyor. Uyandýrmaya<br />

çalýþmýþ ama baþaramamýþ. Babasý<br />

yatakta deðil, geçerken hizmetçinin<br />

odasýna <strong>bir</strong> bakmýþ ki hizmetçi ile<br />

babasý seviþiyor. Çaresiz donup<br />

yatmýþ. Ertesi sabah babasý“ gel<br />

oðlum sana demokrasiyi anlatayým“<br />

demiþ. Çocuk: „gerek yok baba, ben<br />

artýk biliyorum“ yanýtýný vermiþ ve<br />

anlatmaya baþlamýþ: „Kapitalistler isçi<br />

sýnýfýný becerirken hükümet uyuyor,<br />

halk endiþeli, gelecek ise bok<br />

içinde“.<br />

Genetik<br />

uzmanlarý<br />

Hepside <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inden iddialý 3<br />

genetik uzmaný, yeni<br />

buluþlarýný karsýlaþtýrýyorlar. Hayvanlar<br />

konusunda uzman olan <strong>bir</strong>incisi<br />

anlatýyor.<br />

„Ýnek ve tavuk genlerinden harikulade<br />

yeni <strong>bir</strong> hayvan meydana<br />

getirdim. Hem sut veriyor hem<br />

yumurtluyor, eti kýrmýzý et tadýnda<br />

ama beyaz et kadar faydalý, bence bu<br />

yüzyýlýn buluþu. Ýnsanlara istedikleri<br />

kadar saðlýklý; et, sut, yumurta yedireceðim“<br />

Böcek genetiði uzmaný çalýþmasýný<br />

açýklýyor. „Ari ile bok böceði<br />

genlerini karýþtýrdým.Yeni türümüz<br />

pisliklerden bal yapýyor. Hem bol<br />

miktarda hem de inanýlmaz kaliteli<br />

bal imkanýna kavuþmuþ bulunuyoruz.<br />

Ýnsanlýk için çok faydalý <strong>bir</strong> geliþme<br />

saðladým“<br />

Genel genetikçi Dr. Temel iki<br />

meslektaþýna bakýyor. „Valla bende<br />

karpuzla karafatma genlerini <strong>bir</strong>leþtirdim.<br />

Þimdi karpuzu kesiyorsun, bütün<br />

çekirdekler yürüyüp gidiyor“


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de ÝLAN<br />

14<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

www.dem-ajans.de<br />

Als Beigeschmack<br />

bieten wir Ihnen<br />

auch Getränke an!<br />

Preisliste:<br />

Erwachsene 5,-/Std.<br />

Sch+ler 4.-/Std.<br />

Öffnungszeiten:<br />

täglich 9:00 bis 24:00<br />

1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!<br />

Artýk sizinde bayilerde <strong>bir</strong> gazeteniz var....<br />

Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen<br />

Ihn.<br />

A. Akgün<br />

Özel telefon<br />

görüþmeleri için<br />

odalarýmýz vardýr<br />

Tel: 0231 98 12 840<br />

Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78<br />

BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de SAÐLIK-YAÞAM<br />

15<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Þeker hastalýðýn sorumlusu<br />

batý tarzý diet ve yaþam Can boðazdan gelir düþüncesiyle saðlýðýnýz Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY<br />

Ýleri yaþlarda<br />

ortaya çýkan<br />

Diabert 2 türü<br />

þeker hastalýðýna<br />

daha çok kiþilerin<br />

aldýrmazcasýna<br />

yedikleri gýda türleri<br />

ile yaþam tarzlarýnýn<br />

neden olduðu belirlendi. Boston Genel<br />

Hastanesi uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmada<br />

oburluk, hareketsizlik ve yaþlýlýðýn vücudun<br />

þekerleri parçalamada kullandýðý hormonu<br />

insülini üüretememesine neden olduðunu belirledi.<br />

Doktorlar ileri yaþlarda alýnan her kilonun<br />

insülin ihtiyacýný artýrdýðý uyarýsýnda bulunuyor.<br />

Prostat için alýnan iki bitkisel<br />

ilaç yasaklandý<br />

Amerikalý hastalarýn<br />

prostat<br />

saðlýðýný düzene<br />

koymak için<br />

aldýklarý bazý bitkisel<br />

ilaçlarýn ciddi<br />

yan etkileri ve<br />

sonuçlarý olduðu<br />

konusunda Amerikan Gýda ve Ýlaç Dairesi<br />

tarafýndan uyarýda bulunuldu. FDA tarafýndan<br />

yayýnlanan uyarýda PC SPES adlý herbal ilaçta<br />

kanýn pýhtýlaþmasýný çözen Warfarin olduðu<br />

SPES adlý ilaçta ise anti exaitey ilacý olan alprazolan<br />

bulunduðu belirtildi. Doktorlar bu ilaçlarýn<br />

iç kanamalara ve sinirsel rahatsýzlýklara yol<br />

açabileceðini belirterek doktorunuza danýþmadan<br />

reçetesiz satýlan bu ilaçlarý alýnmamasýný<br />

tavsiye ediyor.<br />

Çikolata<br />

saðlýklý gýda<br />

sayýlýr mý?<br />

Yapýlan son araþtýrmalar çikolatanýn ayný<br />

meyva ve sebzelerde olduðu gibi antioksidant<br />

maddeler bulundurduðunu ortaya çýkarmýþtý.<br />

Ancak doktorlar çikolatada bulunan bazý<br />

maddelerin az alýnmasý durumunda yarar, fazlasýnýn<br />

ise zarar olduðunu belirtiyor. Çikolatanýn<br />

ana maddelerinden kakou içinde çayda ve<br />

sebzelerde de bulunan flavonoidsler olduðu<br />

bu maddeninde hücreleri parçalanmaktan<br />

koruyan kalp hastalýklarý ile kanser oluþmasýný<br />

önleyen <strong>bir</strong> özelliði bulunduðu bildirildi. Anacak<br />

doktorlar yerken durmasýný bilemeyen kiþilerin<br />

çikolatada bulunan yað ve kalori ile oldukça<br />

hýzla kilo alabileceklerine de iþaret ediyor.<br />

Kýrýþýklýklarý gideren ilk<br />

gerçek ilaç yakýnda<br />

1990 yýlýndan buyana kýrýþýklýklarý gidermede<br />

kullanýlan ancak resmen Amerikan Gýda ve<br />

Ýlaç Dairesi tarafýndan onaylanmamýþ olan<br />

BOTOX yakýnda<br />

FDA tarafýndan<br />

onaylanarak<br />

piyasaya çýkarýlacak.<br />

Daha önce<br />

kas hastalýklarý<br />

için kullanýlmasý<br />

yolunda izin verilen<br />

ilaç yüzdeki<br />

kaslþarýn da<br />

kýrþýklýða neden olan harereketlerini yani<br />

gevþemelerini önlüyor. Piyasaya sürülecelk<br />

olan BOTOX’un <strong>bir</strong> doktorun bürosuunda çok<br />

küçük dozlar halinde belirli yerlere enjekte edilmesi<br />

gerekiyor. Kýrýþýklýklar 3 veya dört gün<br />

içinde tamamen yok oluyor. Bu kýrýþýklýklarýn<br />

kaybolmasý 3 ay sürüyor. Yani iþlermin 3 ayda<br />

<strong>bir</strong> tekrarlanmasý gerekiyor.<br />

Doktorlar küçük <strong>bir</strong> böbrek<br />

testi yaptýrmayý tavsiye<br />

ediyor<br />

Amerikalý saðlýk<br />

uzmanlarý 60 yaþýn<br />

üzerindeyseniz ve bizim<br />

ýrktansanýz yani<br />

aralarýnda Türklerinde bulunduðu bazý guruplarda<br />

böbrek hastalýðý riskinin yüksek<br />

olduðunu ileri sürdü ve bu nedenle enazýndan<br />

<strong>bir</strong> test yaptýrmanýzý önerdi. Amerikalý doktorlar<br />

<strong>bir</strong> çok kiþinin böbrek hastasý olduðunun<br />

farkýnda bile olmadýðýný ancak hastalýklar<br />

ortaya ilerlemiþ olarak çýkýnca tedavi yollarý<br />

aradýðýna iþaret ederken doktor muayenesinde<br />

bile yapýlacak basit <strong>bir</strong> testin yararýna dikkat<br />

çekti. Amerikan Ulusal Böbrek Vakfý tarafýndan<br />

yapýlan açýklamalarda Doktorunuza kanýnýzdaki<br />

creatinine düzeyini belirleyecek <strong>bir</strong> test<br />

yapmasýný istemenizi öneriyor. Bu madde<br />

genelde idrardan geçtiði anda böbrekleriniziz<br />

normal çalýþmadýðýna iþaret ediyormuþ. Doktordan<br />

ayrýca idrarýnýzdaki protein testi yapmasýný<br />

istenebileceðine dikkat çekerken idrarýnýzda<br />

protein bulunmasýnýn böbreklerinizde <strong>bir</strong><br />

hastalýk olduðuna iþaret ettiðini hatýrlatýyor.<br />

Yanlýþ besleniyoruz<br />

En aðýr ekonomik<br />

kriz zamanýnda<br />

bile yanlýþ yeme<br />

alýþkanlýklarýmýzdan<br />

vazgeçemiyoruz. Et türleri,<br />

Türk sofralarýnda<br />

çoðunlukta baþrolde.<br />

Ýster döner halinde,<br />

ister þiþte, ister köfte<br />

olarak. Ana yemeðin<br />

üstüne de tatlý iyi gider<br />

tabii. Baklava her<br />

zaman olmasa da,<br />

kek, muhallebi, pasta<br />

veya büsküvi aðzý tatlandýrma görevini<br />

de görür. Yanýna da bol þekerli çay veya<br />

kahve yudumlanýrsa keyfimize diyecek<br />

yok.<br />

Saðlýða zararlý<br />

Aðzý sulandýran bu yiyecekler kuþkusuz<br />

çok lezzetli, ancak ayný zamanda<br />

da çok tehlikeli. Türk Kalp Hastalýklarý<br />

Kurumu‘ nda beslenme uzmaný olarak<br />

çalýþan Sumru Özbay, fazla et yiyenleri<br />

uyararak, sýhhatleri için saðlýða<br />

zararlý olan bu alýþkanlýklarýndan <strong>bir</strong><br />

an önce vazgeçip, an fazla haftada <strong>bir</strong><br />

kez döner yemeleri gerektiðine iþaret<br />

ediyor.<br />

Hastalýða davet<br />

45 yaþýný geçenler de, döneri en<br />

iyisi akýllarýndan tamamen çýkarmalarý<br />

þart Özbaya‘ a göre. Türkiye‘ deki halkýn<br />

genel beslenme özelliklerini inceleyen<br />

uzman, Türklerin günlük yemeklerin,<br />

kolesterol oranýný yukarý sýçramasýna<br />

neden olduðunu, dolayýsýyla kalp krizi<br />

riskini artýrdýðýný vurguluyor. Özbay bu<br />

uyarýsýyla hýzla çoðalan diðer bes-<br />

lenme ve diyet uzmanlarýnýn görüþünü<br />

paylaþýyor. Hepsinin amacý, vatandaþlarý<br />

ikna edip saðlýksýz yeme alýþkanlýklarýndan<br />

kurtarmak.<br />

Zararlý gýdalar<br />

Bu mücadeleye katýlanlarýn<br />

arasýnda Ankara Hacettepe Üniversitesi‘<br />

nde beslenme tavsiyelerini içerecek<br />

olan <strong>bir</strong> broþürü hazýrlamakla<br />

meþgul olan Türkan Kutluay Merdol.<br />

Avrupa Birliði‘ nde yol alýrken, ülkenin<br />

çaðdaþ beslenme alýþkanlýklarýný<br />

gösteren <strong>bir</strong> broþüre ihtiyacý olduðunu<br />

düþünen Merdol, Ýstanbul‘ daki meslektaþý<br />

Özbay gibi ölçülü yemek yemenin<br />

yaný sýra, listedeki menülerde yer<br />

alan yað, þeker ve tuz oranlarýný azaltmayý<br />

tavsiye ediyor. Bunlarýn yerine<br />

meyve ve sebze yenilebilir.<br />

Rejim yapmak akla bile gelmiyor<br />

Beslenme uzmanlarýnýn bu giriþimleri<br />

ve televizyonlarýn saðlýklý beslenme<br />

önerilerini yansýtan özel programlarla<br />

halka iletmesi gerçekten umut verici.<br />

Ama Türklerin döner gibi yaðlý yemeklerden<br />

kolay kolay vazgeçeceklerine<br />

de kimse tam inanmýyor. Bunun asýl<br />

nedeni, þimdiye kadar yaða veda etme<br />

nedenini görmemelerinde yatýyor. Batý<br />

Avrupa‘ daki zayýf olma þartýyla<br />

karþýlaþtýrýldýðýnda, Türkiye‘ deki güzellik<br />

ideali <strong>bir</strong>kaç kilo fark atýyor. Fakirliðin<br />

halen güncel olan Türk toplumunda,<br />

dolgun göbek halen refahýn ve mutluluðun<br />

göstergesi. Çay ve kahveyi þekersiz<br />

içmek ise çoðunluðun aklýna bile<br />

gelmiyor.<br />

Kokoreç yasaklý isteye girebilir<br />

Son dönemlerde beslenme uzmanlarý<br />

Türklerin iþtahýný kaçýrmaya çalýþýrken,<br />

AB bürokrasisinin de saðlýða<br />

zararlý, ancak sevilen yiyeceklerden<br />

veda etmelerini istemesinden korkuluyor.<br />

AB‘ ye adaylýðýný koyan Türkiye<br />

daha hedefinden uzak olmasýna<br />

raðmen, çok sayýda vatandaþ <strong>bir</strong>gün<br />

kokoreçin yasaklý yiyeceklerin arasýna<br />

girebileceði korkusuyla þimdiden<br />

yüreði sýzlýyor.<br />

BSE’ yi umursamýyoruz<br />

Þiþe sarýlarak korda kýzartýlan, kekikli<br />

baðýrsaklardan yapýlan kokoreç,<br />

sadece yaðlý oluþundan zararlý deðil.<br />

Yunanistan‘ da BSE tehlikesi içerdiði<br />

gerekçesiyle benzeri <strong>bir</strong> et yemeðinin<br />

piyasaya sürülmesi yasaklandý. Ancak<br />

Avrupa Birliði, Türkiye hakkýnda da ayný<br />

hükmü verirken, en geç pop sanatçý<br />

Mirkelam‘ ýn „Kokoreç, sensiz olmuyor”<br />

þarkýsýndaki aþk ilanýný duyduðunda<br />

zorlanacaðý kesin. Öte yandan Türkler,<br />

kendi saðlýðýný düþünmeden BSE<br />

tehlikesini umursamadýðý sürece, yasaklarýn<br />

ne getireceði de önemli <strong>bir</strong><br />

soru.<br />

”Brigitte” dergisinin araþtýrmasý<br />

Kadýnlar kendine güveniyor<br />

Alman kadýný için<br />

güzel ve bakýmlý<br />

olmak 70‘ li senelerden<br />

buyana gittikçe daha fazla<br />

önem kazandý. Bu netice<br />

kadýn dergisi ”Brigitte” nin<br />

yaptýðý araþtýrmaya dayanarak<br />

gözlemlendi. Ayný sorular<br />

beraberinde düzenlenen<br />

araþtýrma, 1978 senesinde<br />

28 bin kadýnýn katýlýmýyla<br />

uygulanýrken, aktüel versiyonu<br />

geçen yýl 35 bin kadýn<br />

arasýnda düzenlendi.<br />

Güzeller daha baþarýlý<br />

Yapýlan araþtýrmada<br />

katýlanlarýn yüzde 57‘ si,<br />

güzel ve bakýmlý olan kiþilerin<br />

iþ hayatýnda daha seviyeli<br />

yerlere geldiklerini iddia<br />

ediyor. 1978 yýlýnda bu oran<br />

yalnýz yüzde 30 civarýndaydý.<br />

Bu zamanda güzel <strong>bir</strong> dýþ<br />

görünümün özel hayatta<br />

faydalý olabileceðini yüzde<br />

32 düþünürken, 70‘ li yýllarda<br />

bu oranýn yüzde 51 olduðu<br />

dikkat çekti.<br />

Güzellik güven veriyor<br />

Katýlanlarýn arasýnda<br />

yüzde 94‘ ü güzel olmanýn<br />

kendilerine güven ve rahatlýk<br />

verdiðini vurgularken,<br />

ayný yanýt 24 yýl önce yalnýz<br />

yüzde 79‘ undan alýndý. 1978<br />

senesinde araþtýrmaya katýl-<br />

anlarýn yüzde 14‘ ü kendine<br />

baþkalarý için özen gösterirken,<br />

aktüel soruþturmada bu<br />

oran yalnýz yüzde üç civarýndaydý.<br />

Günümüzde güzelliðin<br />

yaþla ilgisi olmadýðýný<br />

vurgulayan kadýnlarýn yüzde<br />

90‘ lýk oraný, geçmiþte<br />

yapýlan araþtýrmanýn neticesiyle<br />

yaklaþýk eþitti.<br />

Saðlýk güzelliðin sýrrý<br />

Aktüel araþtýrmada<br />

”Görünümünüzle gerçekten<br />

mutlu musunuz?” sorusunu<br />

yüzde 41‘ i evet olarak cevaplarken,<br />

70‘ li senelerde<br />

yüzde 56‘ sýndan evet cevabý<br />

alýnmýþtý. Katýlanlar arasýndan<br />

yüzde 85‘ i ”Güzelliðin<br />

sýrlarýndan <strong>bir</strong>i saðlýklý hayat”<br />

tezini evet olarak cevaplandýrýrken,<br />

”Günümüzde<br />

güzel ve bakýmlý olmak geçmiþe<br />

nazaran daha kolay”<br />

tezine yüzde 79‘ u evet<br />

cevabýný verdi. Çünkü kadýn-<br />

yürüyüþün saðlýk için en deðerli ilaç<br />

Time Dergisi ‘Saðlýklý olma bilimi’ baþlýklý<br />

kapak konusunda yürüyüþün saðlýk için en<br />

deðerli ilaç olduðunun kanýtlandýðýný yazdý.<br />

Yürüyüþ, bakýnýz nelere<br />

deva...<br />

DAMAR TIKANMASI:<br />

Özellikle beyin damarlarýnýn<br />

<strong>bir</strong> kan pýhtýsý yüzünden<br />

týkanmasýnda yürüyüþün ne<br />

kadar önlem olabileceði 1.5<br />

yýl önce Harvard Týp Okulu<br />

tarafýndan yapýlan <strong>bir</strong> araþtýrmayla<br />

netleþti. Araþtýrmaya<br />

göre, günde 2.5 saat yürüyüþ<br />

yapanlar, damar týkanmasý<br />

riskini yüzde 40 azaltýyor.<br />

KÝLO: Yaþlandýkça sadece<br />

diyet yaparak kilolardan kurtulmak,<br />

ya da belli <strong>bir</strong> kiloda<br />

kalmak imkansýz. Günde 30 dakikalýk <strong>bir</strong><br />

yürüyüþ, kilo kontrolünü elinizde tutmayý<br />

saðlýyor. Ayrýca gün boyunca enerjik olmanýzý<br />

saðlýyor.<br />

ÞEKER HASTALIÐI: Ýki ayrý araþtýrma günde<br />

30 dakikalýk <strong>bir</strong> yürüyüþün özellikle ikinci tip<br />

þeker hastalýðýnýn geliþmesini önlediðini kanýtladý.<br />

Dahasý, diyabete meyilli kiþilerde yürüyüþün<br />

yanýsýra egzersiz yaparak kilo vermenin, metformi<br />

adlý diyabet ilacýndan iki kat daha etkili<br />

olduðu açýkça görüldü.<br />

KEMÝK ERÝMESÝ: Yürüyüþ sadece kaslara<br />

deðil, kemiklere de faydalý. Araþtýrmalar, 20’li<br />

yaþlarýndan itibaren düzenli olarak<br />

yürüyüþ yapan ve kalsiyum zengini<br />

yiyecekler tüketmeye dikkat eden<br />

kadýnlarda, 70’li yaþlarda ‘osteoporoz’<br />

riskinin yüzde 30 daha az<br />

olduðunu gösterdi.<br />

DEPRESYON: Evin etrafýnda bile<br />

atacaðýnýz <strong>bir</strong> tur, moralinizin düzelmesine<br />

yardýmcý oluyor. Programlý<br />

yürüyüþ ruh saðlýðý üzerinde mucizeler<br />

yaratabiliyor. Klinik depresyon<br />

teþhisi konulan kiþilere yürüyüþün<br />

<strong>bir</strong> faydasý var mý? Elde edilen yeni<br />

bulgular, olduðunu açýkça ortaya<br />

koydu. Antidepresan tedavisi ciddi<br />

depresyondan kurtulmak için izlenecek<br />

doðru ve hýzlý <strong>bir</strong> yol. Ancak ilaç<br />

tedavisinin yanýnda, her gün yapýlacak 45 dakikalýk<br />

düzenli yürüyüþler, depresyonun 10 ay<br />

sonra tekrar etmesini, daha iyi önlüyor.<br />

KANSER: Þaþýrtýcý ama gerçek... Baðýrsak ve<br />

rektum kanseri riski, her gün <strong>bir</strong> saat kadar<br />

yürüyerek büyük ölçüde azalýyor. Yürüyüþ,<br />

atýklarýn baðýrsaklardan daha hýzlý atýlmasýna<br />

yardýmcý oluyor. Toksik maddeler de vücudu<br />

daha kýsa sürede terk ediyor. Böylelikle baðýrsak<br />

hücrelerinin zehirlenmesi önleniyor.<br />

lar arasýnda eskisi gibi, fazla<br />

çocuk arzusu yok.<br />

Akýl ve cazibe<br />

daha önemli<br />

Günümüzde kadýnlar için<br />

akýl ve cazibe, güzellikten<br />

daha fazla önem taþýyor.<br />

Güzelliðin önemi yüzde 95‘<br />

inden vurgulanýrken<br />

(1978:yüzde 91), cazibenin<br />

önemi yüzde 93‘ ünden<br />

onaylandý (1978:yüzde 86).<br />

Karaciðer Organý ve Fonksiyonu<br />

Karaciðer sað göðüs kafesi kaburgalarýnýn altýnda, yaklaþýk<br />

2 kg aðýrlýðýndadýr <strong>bir</strong> organdýr. Vucudun bütün kann<br />

miktarýnýn % 25 <strong>bir</strong> dakika içinde karaciðere girip çýkmaktadýr.<br />

Karaciðer relativ yumuþak, sað ve sol diye iki dilimden oluþur.<br />

Karaciðerin alt tarafýnda safra kesesi bulunuyor, safrayý karaciðer<br />

üretiyor ve safra kesesinde bekletiyor, yemek esnasýnda<br />

safrayý mideden çekip ince barsaða giren yemeðin üzerðne<br />

dökülüp, özellikle yaðlý yemeklerin hazmini gerçekleþtiriyor. Her<br />

insan günde 700 ila 1000 gr. Arasýnda safra üretiyor.<br />

Vucudun hiç <strong>bir</strong> organý ciðer kadar çeþitli vazifeler üstlenmiyor.<br />

Ciðer protein, yað, þeker, vitamin için vucudun yaþamý için<br />

çok gerekli besin maddelerini üreten yegane organdýr. Mesela<br />

hazým ile beraber barsaklardan reserve edilen ham proteýn<br />

karaciðere girer orada vucut için gerekli olan çeþitli protein ürünlerine<br />

dönüþtürülür. Vucuda lazým olan þekeri gerekirse yeniden<br />

üretir, gerekirse þekeri depolar, yani glykogen e çevirir. Vucudun<br />

çeþitli hüclerinin yapýmýnda gerekli olan kolesterin maddesini<br />

üretir. Vucudun kullanamadýðý artýklarý dýþarý atar veya vucut<br />

artýklarýný çok önemli ve gerekli vazifelerinden <strong>bir</strong>isi ve kendisini<br />

yenilemesi çünkü dýþarýdan veya içeriden zararlý <strong>bir</strong> hastalýða<br />

veya zararlý maddenin istilasýna uðradýðýnda kendisini yenileme<br />

ile meydana gelen zararý bertaraf eder.<br />

Karaciðere zarar veren nedenler:<br />

Çaðýmýzda, özellikle endüstri ülkelerinde fazla alkol içilmesi<br />

ve baðýmlýlarýnýn artmasý karaciðerde baþlangýçta iltihaplanma,<br />

büyüme, yaðlanma ve en son karaciðer sirozu oluþur. Karaciðer<br />

de siroz oluþmasý organýn büyük <strong>bir</strong> bölümünün tahrip olmasý<br />

ve ciðerin kendisi yeniliyememesi sonunda yukarda adý geçen<br />

karaciðer vazifelerinin yapýlmamasýna, organ yetmezliðine hatta<br />

ölüme kadar insaný götürebilir. Karaciðere zarar veren önemli <strong>bir</strong><br />

neden de Hepatitis A+B+C+D ve E viruslarýnýn musallat olmasý<br />

ve karaciðerde tahribatlar meydana getirmesidir.


Markamýzýn garantisi<br />

Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de ÇOCUK<br />

16<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

EREN’E VERÝLEN SÖZ<br />

Günlerden Pazar. Eren<br />

bu gününü , arkadaþlarýyla<br />

<strong>bir</strong>likte bisiklet turu<br />

yapmak için planlamýþtý.<br />

Erenin bisikleti bozuktu.<br />

Babasý bisikleti tamir edeceðine<br />

söz vermiþti.<br />

Bahçedeki musluðun<br />

bozulduðunu gören<br />

Erenin babasý, önce<br />

musluðu tamir<br />

etmenin daha<br />

önemli olduðunu<br />

düþündü. Ancak<br />

Eren bunun önemini<br />

bilmiyordu.<br />

Babasýnýn kendisiniönemsemediðini<br />

düþünüyor ve<br />

kendi kendine kýzýp<br />

duruyordu. Babasý için<br />

önce bisikletin tamirinin<br />

önemli olmasý gerektiðini<br />

düþünüyordu. Çünkü babasý,<br />

Erene söz vermiþti. Babasýnýn<br />

sözünü tutmadýðýný<br />

düþünüyor çok üzülüyordu.<br />

Kýsa <strong>bir</strong> süre sonra Erenin<br />

arkadaþlarý bisikletleriyle geldiler.<br />

Ancak arkadaþlarýna,<br />

onlarla bisiklet süremeyeceðini<br />

söyledi. Eren o gün<br />

evde kalacaðý için çok<br />

üzülüyordu.Bunu fark eden<br />

ÖRÜMCEÐÝN<br />

HÝKAYESÝ<br />

Zeka Tarýçasý Athena, insanlarýn yaptýðý<br />

bütün sanatlarýn ve iþlerin bilhassa<br />

kadýn parmaklarýnýn yaptýðý ince<br />

nakýþlarýn, iþlemelerin, örmelerin koruyucusu<br />

idi. Tanrýlarýn kraliçesi Hera’nýn gelinliðini<br />

nazik elleriyle o hazýrlamýþtý. Bu gibi<br />

iþlerde çok ileri giden Yunan kadýnlarý, sanatlarýný<br />

Athena’yý çalýþýrken görerek öðrendiklerini<br />

ve onun öðütlerini dinlediklerini<br />

söyleyerek övünürlerdi. Fakat iyi kalpli ve<br />

barýþçý Athena’nýn kýzarak kalp kýrdýðý ve intikam<br />

aldýðý da olurdu. Derler ki Lydia’lý güzel<br />

<strong>bir</strong> kýz olan Arakne gergef iþlemekte, oya<br />

yapmakta o kadar çok ileri gitmiþti ki,arada<br />

sýrada Zeus’un güzel kýzlarý Nympha perileri<br />

bile ormandan, su baþlarýndan ayrýlarak<br />

onun sanatýný seyre gelirlerdi. Bir gün bu<br />

periler ona „Bu kadar güzel sanatý, bu kadar<br />

hoþ gergef iþlemeyi sana zeka Tanrýçasý mý<br />

öðretti?“ diye sordular. O ise „Athena kim de<br />

benimle boy ölçüþebilir, ben bu iþte herkesi<br />

hatta Athena’yý bile <strong>geride</strong> býrakýrým“ dedi.<br />

Athena bütün bunlarý iþitmiþti. Ýhtiyar<br />

<strong>bir</strong> kadýn þekline girerek Arakne’nin yanýna<br />

geldi. Bitkin ve yorgun vücudunu <strong>bir</strong> bastona<br />

dayamýþ olduðu halde, bembeyaz saçlarýný<br />

göstererek: - Kýzým, dedi, ihtiyarlýk insana<br />

yalnýz keder ve üzüntü getirmez, tecrübe de<br />

getirir. Öðütlerimi yabana atma, evet sen<br />

sanatýnda çok ileri gitmiþ, muvaffak olmuþ<br />

<strong>bir</strong> kýzsýn. Sen herkesi fani kadýnlarý, kýzlarý<br />

geçebilirsin, fakat <strong>bir</strong> Tanrýçanýn kudreti her<br />

þeyin üstündedir. Kendini o kadar büyük<br />

görme.<br />

- Ben gurura kapýlmýyorum, kendimi<br />

büyük görmüyorum, ben hakikati söylüy-<br />

Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH<br />

Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri<br />

Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite<br />

Mercan Döner‘de<br />

Kalitenin adý<br />

Lezzetin tadý<br />

Güvenin adý<br />

MERCAN DÖNER<br />

annesi Erenin arkadaþlarýyla<br />

<strong>bir</strong>likte bahçede piknik yapabileceklerini<br />

söyledi. Eren buna<br />

çok sevindi ve annesine arkadaþlarý<br />

için <strong>bir</strong>az kura-<br />

b i y e , p a t a t e s<br />

salatasý, tost ve özelikle Portakal<br />

suyu getirmesini istemiþti.<br />

Annesi neden Portakal<br />

suyunu istediðini sorduðunda<br />

; Portakal suyunun çok saðlýklý<br />

olduðunu bildiði için istediðini<br />

söyledi. Ayrýca ,Eren annesine<br />

piknik için yardým edeceðine<br />

söz verdi. Ancak Eren bahçeye<br />

gidip arkadaþlarýna haberi<br />

vermek istedi. Bu arada<br />

arkadaþlarýndan <strong>bir</strong>i bisikletten<br />

düþmüþtü. Eren annesinden<br />

önce arkadaþýna yardým<br />

etmesi gerektiðini düþündü.<br />

Arkadaþý ayaðýný incitmiþti.<br />

Babasýnýn yardýmýyla arkadaþýna<br />

ilk yardýmý yaptýlar.Bu<br />

arada Erenin annesi piknik<br />

için her þeyin hazýr olduðunu<br />

piknik yapabileceklerini söyledi.<br />

Eren annesinden özür<br />

diledi, çünkü Eren annesine<br />

yardim edeceðine dair söz<br />

vermiþti. Ancak annesi<br />

üzülmemesi gerektiðini<br />

bazen insanlar daha<br />

önemli <strong>bir</strong> olay<br />

olduðunda önce acil<br />

olaný yapmak gerektiðini<br />

söyledi. Örneðin<br />

baban su boþuna<br />

akmasýn diye önce musluðun<br />

tamir edilmesi gerektiðini<br />

düþündü ve sen<br />

arkadaþýnýn yardýma ihtiyacý<br />

olduðunu düþünerek, ona<br />

yardým etmek istedin. Çünkü<br />

o daha acildi. Bu þekilde bazý<br />

zamanlarda söz versek bile<br />

acil durumlar olduðunda<br />

verdiðin sözü insan yapamayabilir.<br />

Eren de babasýnýn<br />

niçin bisikleti deðil de musluðu<br />

önce tamir etmek istediðini<br />

anladý ve beraber güle<br />

oynaya piknik yaptýlar. Eren<br />

hem çok eðlenmiþ hem de<br />

önemli <strong>bir</strong> þey öðrenmiþti.<br />

orum. Ýsterse Athena gelsin, ben onunla da<br />

müsabakaya girerim, dedi.<br />

- Ýþte o geldi, diyerek zeka Ýlahesi, ihtiyar<br />

kadýn þeklinden çýktý. Kendi ilahi kýlýðýna girdi.<br />

Bunun üzerine ikisi de yan yana oturarak<br />

gergef iþlemeye baþladýlar. Bir<strong>bir</strong>ini yenme<br />

arzusu, her ikisine de yorgunluðunu unutturdu.<br />

Athena gergefte Olympos Daðý’ný ve<br />

Tanrýlarý iþledi. Maðrur Lydia’lý güzel Tanrýlarýn<br />

aþk maceralarýndan sahneler iþliyordu.<br />

Ýki iþleme<br />

bitince Athena,<br />

Arakne’nin el iþinde<br />

hiç<strong>bir</strong> kusur bulamadý.<br />

Onun el iþi<br />

kusursuz iþlenmiþti.<br />

Buna büsbütün<br />

kýzdý ve onu<br />

kýskandý. Kýzýn iþlediði<br />

parçayý eline<br />

aldý, buruþturdu,<br />

yýrttý attý. Bu hareketten<br />

çok müteessir<br />

olan Arakne, kendini<br />

asmak istedi. Fakat<br />

Athena ona acýdý,<br />

talihini deðiþtirdi.<br />

Sen ölmeyeceksin,<br />

yaþayacaksýn, fakat<br />

benimle boy<br />

ölçüþtüðün için<br />

hayatýn her zaman<br />

að üstünde asýlý<br />

olarak geçecektir,<br />

dedi ve onu örümcek<br />

yaptý. Evlerimizin<br />

köþelerinde gördüðümüz<br />

mahcup<br />

ve sessiz örümceðin<br />

güzel <strong>bir</strong> kýz<br />

olduðunu düþünmek,<br />

ne kadar kalbe<br />

Donnerstraße 21<br />

44319 Dortmund-Asseln<br />

Tel: 0231 217 45 48<br />

Fax: 0231 217 45 47<br />

Mobil: 0179 13 74 767<br />

0179 29 66 768<br />

Sevgili Ahmet!<br />

Ben bu Mektubu yavaþ yazacaðým,<br />

çünkü hýzlý okumayý bilmediðini biliyorum.<br />

Bu Mektubu hayatta olduðumu bilmen<br />

için yazýyorum.<br />

Eve <strong>bir</strong> gün gelirsen, evimizi tanýyamazsýn,<br />

çünkü biz taþýndýk.<br />

Bu yeni evin içinde Çamaþýr makinemiz<br />

bile var. 14 tane gömlek içine koydum, ama<br />

Dünyamýz 4,5 Milyar<br />

yaþýnda.<br />

Dünya 510 065 600<br />

km2 büyüklüktedir. 71% i<br />

sularla kaplý . 71% ´ýn 2,5%<br />

kýsmý buzlarla kaplýdýr .<br />

Dünyamýz kendi<br />

etrafýndaki dönüþünü 24<br />

saat içinde<br />

tamamlar.Bunun için <strong>bir</strong><br />

gün 24 Saat týr.<br />

Dünyanýn hem kendi<br />

hem Güneþin etrafýnda<br />

dönmesinden gece ve<br />

gündüz oluþur.<br />

400 Milyon yýl önce<br />

dünya 22 saat içinde <strong>bir</strong><br />

sefer dönüyordu. Yalnýz<br />

hýzý deðil görünüþü de<br />

deðiþti: 200 Milyon yýl<br />

önce bütün þimdiki kýtalar<br />

yoktu. Hepsi <strong>bir</strong><br />

kýtadan oluþuyordu. Bu<br />

kýtanýn ismi Pangäay idi.<br />

Kýtalar 100 Milyon yýl<br />

önce ayrýlmaya baþladýlar,<br />

50 Milyon yýl önce<br />

Dünyada büyük <strong>bir</strong> fark<br />

görünüyordu. Tek olan<br />

Kýta, bugün 6 tane ayrý<br />

kýtaya ayrýldý. Bu kýtalar:<br />

Avrupa, Asya, Afrika,<br />

Avustralya Amerika ve<br />

Antarktika.<br />

onlarý <strong>bir</strong> daha hiç göremedim.<br />

Baban yeni <strong>bir</strong> iþ buldu. Mezarlýðýn<br />

çimenliðini biçiyor.<br />

Senin Ablanýn dün <strong>bir</strong> bebeði oldu. Ama<br />

oðlan yada kýz olduðunu bilmediðimiz için<br />

sana Dayý yada Teyze olduðunu söyleyemeyiz.<br />

Perþembe günü depreme karþý aþý<br />

olduk.<br />

Gecen haftada 7 sefer yaðmur yaðdý,<br />

Hazýrlayan: Döne Köylüce<br />

FIKRA/ Bir doðu- Frislandlý annenin, oðluna mektubu<br />

önce 3,<br />

sonra 4 gün<br />

ve öyle <strong>bir</strong><br />

þimþek çaktý<br />

ki bizim sevgili<br />

horoz 4 sefer<br />

ayný yumurtayý<br />

yumurtladý.<br />

Öpücük,<br />

Annen.<br />

Not: Bu mektubun içine para koymak istedim,<br />

ama mektubu kapatmýþtým.<br />

Sevgili Çocuklar yaþadýðýmýz Dünyayý beraber <strong>bir</strong>az tanýyalým<br />

dokunur. Dikkat edilirse o, çirkinliðini bize<br />

göstermemek için bakýmsýz ve kuytu yerleri<br />

arar. Titiz kadýnlar onun düþmanýdýr. Belki<br />

onlar da onun için ona düþman kesilmiþlerdir.<br />

Zavallý, zaten talihsizdir, güzel <strong>bir</strong><br />

kýzken biçimsiz <strong>bir</strong> böcek olmuþtur. Ona<br />

dokunmayýnýz, hiç olmazsa gergefini iþleyerek<br />

avunsun, üzüntüsünü unutsun. kýssaden<br />

hisse:asla ve asla karþýnýzdakini hor<br />

görmeyiniz ve unutmayýnýz!iyi veya kötü herkesin<br />

<strong>bir</strong> hikayesi vardýr!önce dinleyelim!!


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de MAGAZÝN<br />

17<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Britney film çevirmeye karar<br />

verdi<br />

kýz kulesi... ZELÝHA<br />

Merhaba<br />

Film yapýmcýlarýnýn<br />

müzik<br />

alanýnda isim<br />

yapan sanatçýlarýn<br />

adlarýný ve ünlerini<br />

kullanarak para<br />

kazanmak için bu<br />

þarkýcýlara film çevirtmeleri geleneðine <strong>bir</strong> yenisi<br />

katýldý. Þarkýcý Britney Spears, yeni çevrilecek<br />

olan Austin Power 2 adlý filmde baþarý kazanacaðýndan<br />

emin olduðunu söylüyor. 20 yaþýndaki<br />

sanatçý için eleþtirmenler ne kadýn ne genç<br />

kýz, genelde bu durumda olan sanatçýlar ilk<br />

filmlerinden sonra film dünyasý ile iliþkilerini<br />

ancak reklam filmlerinde görünerek sürdürürler<br />

þeklinde konuþuyor.<br />

Britney Spears, gözünü<br />

Prens<br />

Williams‘a<br />

dikti<br />

Amerikalý þarkýcý<br />

Britney Spears,<br />

Ýngiltere’de Presn<br />

Williams’a email ile mektup yazýp kendisini<br />

akþam yemeðe çýkarmasý için davet etti. Bir<br />

Ýngliz programýna katýlan 20 yaþýndaki Spears,<br />

burda 19 yaþýndaki Prensle oldukça yakýn arkadaþ<br />

olduðunu ancak davetini kabul etmediðini<br />

itiraf etti. Amerikalý þarkýcý hiç<strong>bir</strong> zaman gerçekten<br />

karþý karþýya gelmediklerini ve sanal<br />

alemde aþk yaþadoýklarý yolundaki söylentilerinde<br />

doðru olmadýðýný söyledi.<br />

Yazar Stephen<br />

King<br />

emekli oluyor<br />

Amerikalý ünlü yazar<br />

Stephen King yazacaðý<br />

<strong>bir</strong> kaç þeyden<br />

sonra emekli olmaya karar verdiðini açýkladý.<br />

Yazarýn emekli olmaya hazýrlandýðý yolunda yýllardýr<br />

ortaya atýlan iddialarda böylece doðrulanmýþ<br />

oldu. Yazarýn hazýrladýðý son eseri ABC<br />

televizyonunda <strong>bir</strong> korku serisi olarak yayýnlanan<br />

Rose Red. Bu arada hazýrlanan yazarýn <strong>bir</strong><br />

iki kitabý ise kitapçýlara gelmeye baþladý.<br />

Dumas’ýn hikayeleri perdeyi<br />

kapladý<br />

Alexandre<br />

Dumas’ýn<br />

eserlerinden<br />

kaynaklanan ve<br />

sinemaya<br />

aktarýlan Üç silahþörleri ile Kont Monte Cristo<br />

ve <strong>Dem</strong>ir Maskeli adam filmlerinin giþelerde iyi<br />

hasýlat yapmasý filmcileri bu kez yazarýn baþka<br />

eserlerininde sinemaya aktarýlmasý yönünde<br />

cesaretlendirdi. Daha önce Holywodd tarafýndan<br />

film yapýlan Dumas eserleri yeniden<br />

zamanýmýzýn teknoýlojilerinden yararlanarak<br />

filme çevrilmeye çalýþýlýyor.<br />

Þarkýcý James Brown seks<br />

tacizi davasýnda ifade verdi<br />

Amerikalý þarkýcý<br />

James Brown,<br />

hakkýnda açýlan<br />

taciz davasýyla ilgili<br />

<strong>bir</strong> duruþma<br />

sýrasýnda mahkeme<br />

jürisine yanýnda çalýþan kadýna elini sürmediðini<br />

ve kendisinin dini bütün kiliseye sürekli<br />

giden <strong>bir</strong> hýristiyan olduðunu söyledi. Davacý<br />

36 yaþýndaki Lisa Agbalaya yýllarca Brown’ýn<br />

yanýnda çalýþtýðýný ve sanatçýnýn kendisine istemeden<br />

ve zorla seksi konuþmalar yapma elle<br />

tacizde bulunma durumlarý yarattýðýný ileri sürerek<br />

tazminat davasý açmýþtý. Genelde kilise<br />

müziði yapmasýyla tanýnan 68 yaþýndaki<br />

Brown’dan 3 çocuk annesi Agbalaya 1 milyon<br />

dolar tazminat istiyor.<br />

Cruise, Hanks ve Roberts<br />

en fazla giþe hasýlatý yapan<br />

sanatçýlar<br />

Yeni <strong>bir</strong> araþtýrma<br />

film artistleri<br />

arasýnda Tom<br />

Cruise, Tom Hanks<br />

ve Julia Roberts’ýn<br />

oynadýðý filmlerin<br />

genelde en yüksek<br />

giþe hasýlatýný yaptýðýný<br />

ortaya koydu. 130 kadar sanatçý arasýnda<br />

yapýlan „Star Power 2002 Survey“ adlý araþtýrmada<br />

bu iç sanatçý 100 üzerinden yüz alýrken<br />

bunlarý takip eden sýrada en üstteki 10 sanatçý<br />

arasýnda Mel Gibson, Jim Carey. George Clooney,<br />

Russell Crowe, Harrison Ford ve Bruce<br />

Willis ile Brat Pitt bulunuyor.<br />

Erkeklerin<br />

koyduðu<br />

namus<br />

kurallý adýna...<br />

Sevgili <strong>Dem</strong> <strong>Gazetesi</strong> okurlarý,<br />

Sizlere ilk yazýmda aslýnda çokça<br />

yaþanan, fakat üzerinde hiçte açýk konuþulmayan,<br />

çok sayýda kadýnýn çýkmaza sürükleyen<br />

<strong>bir</strong> sorunla baþlamak istiyorum.<br />

Kösemde yazdýklarým ile sorularýnýzý sizinle<br />

paylaþmak istiyorum.<br />

Çok sayýda insanin yaþadýðý fakat<br />

toplumda sözü edilirken açýkça söz edilmediði<br />

boþanma veya ayrýlma sonrasý kadýný<br />

anlatmak istiyorum. Uzun yýllar süren <strong>bir</strong><br />

evlilik bitmiþ <strong>bir</strong>de ortak çocuk var. Ayrýlýk<br />

savaþý, Psikologlar, mahkemeler, yýpratan<br />

sinir harbi yýllarca sürmektedir. Ayrýldýðý eþinden<br />

nefret edebilir ama <strong>bir</strong> baba çocuðunu<br />

görmeden nasýl yasayabilir?<br />

Üstelik çocuðunu bahane ederek ayrýldýðý<br />

Sarýþýnýn adý, esmerin tadý<br />

Kliþeler varlýðýný koruyor<br />

Sarýþýn, mavi gözlü, aptal“<br />

Almanya‘ da en yaygýn<br />

olan kliþe. Ýnsan cildinin ve<br />

saçýnýn, cins ve genetik açýdan<br />

tipik yanlarýný yýllardýr araþtýran<br />

Alman bilimadamý Profesör<br />

Hans W. Jürgen, buna benzer<br />

kliþelerin yok olmasýnýn<br />

mümkün olmadýðý görüþünde.<br />

Kiel’ deki Christian Albrecht Üniversitesi’<br />

nde sarýþýnlarý farklý<br />

yönlerden “inceleten” antropolog,<br />

sarýþýnlarýn sayýsýnýn<br />

azaldýðýnýn tartýþmasýz<br />

olduðunu söylüyor.<br />

Esmerlerin genleri<br />

aðýr basýyor<br />

Gerçekten de, pigmentleri az<br />

olan beyaz tenli ve beyaz ciltli<br />

insanlarýn oran olarak git gide<br />

azaldýðý konusunda uzmanlar<br />

hemfikir. Bu kýtlýðýn sebebiyse,<br />

Kuzey Avrupa’ ya göç eden<br />

esmer insanlarýn sarýþýnlara<br />

yeni renk katmýþ olmasý.<br />

Genelde <strong>bir</strong>i sarýþýn, <strong>bir</strong>i esmer<br />

AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK<br />

kadýnýn hayatýna müdahale etmek<br />

istiyor. Bir erkekle <strong>bir</strong>likte olmayý ayýp<br />

sayýyor. Annesini <strong>bir</strong> baþka erkekle<br />

gören küçük çocuðun da kirleneceðini<br />

düþünüyor. Ona göre ve de<br />

toplumun büyük <strong>bir</strong> kesimine göre<br />

boþanmýþ çocuklu kadýnlarýn ölene<br />

kadar asla baþka <strong>bir</strong> erkekle <strong>bir</strong>likte<br />

olmamalarý gerekiyor. Belki evlenmeleri<br />

koþuluyla buna izin verebilirler-<br />

Gencecik kadýnlar <strong>bir</strong> daha<br />

cinselliði, aþký, sevgiyi tatmadan<br />

ölüp gitmeli. Erkeklerin koyduðu<br />

namus kurallý adýna. Yalnýz yaþayan <strong>bir</strong> kadýn<br />

hayattý daha farklý <strong>bir</strong> boyuttaki <strong>bir</strong> mücadele<br />

ile sürdürmesi gerekiyor.<br />

Çocuk annesini ayýplamýyor, ve kötü <strong>bir</strong><br />

þey yapmadýðýný biliyor. Kendi hayatýný <strong>bir</strong><br />

tarafa koyup artýk tamamen çocuðu için<br />

yaþamak daha mi doðru? Peki ama Kadýnýn<br />

hayatý hiç mi önemli deðil? Kadýn artýk onun<br />

doðrularýna göre mi yaþamalý?<br />

Onun doðrularý ne? Kadýnýn doðrularý<br />

hangisi?<br />

Kýz olduðu için üzüntü duyan, oðlan<br />

çocuðuna verdiklerini ondan esirgeyen, okumasý<br />

adam olmasý için çaba harcamayan<br />

erkekleri <strong>bir</strong> tabu olarak gösteren, seven<br />

ama sevgi gösterisini erkekliðine yedirmeyen,<br />

her istediðini yapan, cefakar anneye hiç<br />

olan çiftlerden esmer olanýn saç<br />

tonu çocuða miras kalmasýndan<br />

kaynaklanýyor bu etkili<br />

katký. Ancak saç tonunu belirleyen<br />

genlerin sayýsý sadece<br />

<strong>bir</strong> tane deðil, altý veya sekiz<br />

olduðundan, ikisi de koyu saçlý<br />

olan <strong>bir</strong> çiftin çocuðu açýk renkli<br />

doðmasý, ender de olsa, ihtimallerin<br />

arasýnda.<br />

Davul da dengi dengine<br />

Sarýþýnlarýn nesli ne zaman<br />

tükeneceði sorusuna ise, hiç<strong>bir</strong><br />

Bazý olaylar duygularýnýzý harekete<br />

geçirecek. Biraz huzursuz ve<br />

heyecanlý <strong>bir</strong> tutum içine girebilirsiniz.<br />

Fakat, isteðiniz ve moraliniz<br />

yüksek olduðu için duygularýnýzý<br />

denetlemeniz mümkün olabilir.<br />

Bu hal kýsa sürecek.<br />

Kendinizi güçlü ve keyifli hissettiðiniz<br />

<strong>bir</strong> ay. Alacaðýnýz <strong>bir</strong> davet<br />

keyfinizi yerine getirecek. Yakýnlarýnýzla<br />

aranýzdaki iliþkiler yeni<br />

boyutlar kazanabilir. Kararlarýnýzý<br />

yeniden gözden geçireceksiniz.<br />

Büyük istekler ve çok büyük<br />

beklentiler içine gireceðiniz <strong>bir</strong><br />

dönemde bulunuyorsunuz. Biraz<br />

sabýrsýz ve kararsýz <strong>bir</strong> tavýr içine<br />

girmeniz mümkün. Birden fazla<br />

konuyla ilgilenebilir, bunun sonucunda<br />

hayli daðýlabilirsiniz.<br />

Daha yumuþak ve sakin<br />

olacaksýnýz. Hýzla meydana<br />

gelen geliþmeler hem þaþýrtýcý<br />

hem de ilham verici olacak. Yeni<br />

istekler içine girebilir, olumlu ve<br />

kararlý davranmayý baþarabilirsiniz.<br />

Ýsteklerinizle karþýlaþacaksýnýz.<br />

Biraz daha sakin olmalý, geriliminizi<br />

yansýtmamalýsýnýz. Aslýnda<br />

son derece anlayýþlý ve olumlu<br />

<strong>bir</strong> tutum içine gireceðiniz <strong>bir</strong><br />

dönemde bulunuyorsunuz. Fýrsatlarý<br />

zamanýnda deðerlendirebilirsiniz.<br />

Kararsýzlýk<br />

duyabilirsiniz.<br />

Kafanýzýn karýþýklýðý devam ediyor.<br />

Olaylarý çok fazla kritik edebilir,<br />

titiz ve detaycý tutumunuzla yakýnlarýnýzý<br />

zorlayabilirsiniz. Yanlýþ<br />

anlamalar yüzünden sýkýntý duymanýz<br />

mümkün. Fakat, kendinizi<br />

bu ay daha iyi hissedeceksiniz.<br />

bilimadamý tahmin edediðinden<br />

<strong>bir</strong> yanýt vermeyi cesaret<br />

edemiyor. Bilinen ise, sarýþýnlarýn<br />

sarýþýný tercih ettiði, esmerlerin<br />

de esmeri beðendiði. Bu<br />

fenomen sadece pigmentler<br />

konusunda geçerli deðil. Uzun<br />

boylu insanlarýn genelde uzun<br />

boylu eþ seçtiðine dikkat çekilirken,<br />

þiþmanlarýn da vücut ölçüleri<br />

kendi orantýlarýna benzer<br />

olanlardan hoþlandýðý göze<br />

çarpýyor.<br />

Reklamlarda sarýþýnlar<br />

ön planda<br />

Bu arada, ister doðuþtan<br />

ister boyalý olsunlar, reklamlardaki<br />

sarýþýnlarýn da kolay kolay<br />

kaybolmayacaðýna da kesin<br />

gözüyler bakýlýyor. Bu konuda<br />

yirmi yýl önce Kiel üniversitesinde<br />

doktora tezini yazan<br />

Renate Wängler, deterjan gibi<br />

her tür temizlik ürünün sarýþýnlar<br />

tarafýndan tanýtýldýðýný ortaya<br />

çýkardý. Altý yýl önce tekrarlanan<br />

<strong>bir</strong> hak tanýmayan, bu<br />

hakki kendinde gören,<br />

kimsenin öðretmediklerini<br />

kendi kendine öðrenebilmek<br />

için çýrpýnmasýný<br />

saðlayan, ayrýldý diye yýllardýr<br />

hala o gururundan<br />

dolayý baðrýna evladým<br />

diye basmayan babalar..<br />

Bir düzen kurmuþ,<br />

deliler gibi savaþmýþ çýlgýnlar<br />

gibi çalýþmýþ. Çok<br />

ama çok zor elde etmiþ<br />

pek çok þeyi . aylarca<br />

uðraþmýþ yaptýðý <strong>bir</strong><br />

resmin yýrtýlmasý gibi kurduðu<br />

binanýn çökmesi<br />

gibi, büyüttüðü çiçeðin<br />

susuzluluktan kurumasý<br />

gibi, eline <strong>bir</strong> silgi alýp silemez<br />

ki her þeyi, silemez.<br />

Yazýk olmaz mý emeklerine,<br />

yazýk olmaz mý<br />

Kadýna?<br />

Zorluklarý <strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er<br />

aþarak, kendi ayaklarý<br />

üzerinde durmak, kendi<br />

küçük ayaklarý üstünde,<br />

tek baþýna ama kendine<br />

saygýlý.<br />

bu araþtýrma, kliþenin geçerliðini<br />

kaybetmediðini gösterdi.<br />

Diðer yandan çikolata reklamlarýnda<br />

siyah çocuklarýn oynatýlmasý<br />

artýk demode.<br />

Sarýþýnlar hakkýndaki<br />

gerçekler<br />

Fakat Profesör Jürgens’ e<br />

göre, “sarýþýn bomba” imajý kýsa<br />

zamanda mazide kalacak.<br />

Esmerlerle kýyaslandýðýnda<br />

doðuþtan daha soðuk, vücut<br />

hatlarý daha düz ve göðüsleri<br />

daha küçük olduðundan.<br />

Günümüzdeki boyalý saçlý ve<br />

silikonlu “sahte sarýþýnlar”<br />

hafýzalardaki tipik sarýþýn kategorisine,<br />

dolayýsýyla “sarýþýn<br />

bomba” hayaline uymuyor.<br />

Sonra alacaðýnýz <strong>bir</strong> haber sizi<br />

yerinizden hoplatabilir.<br />

Duygularýnýzý ve düþüncelerinizi<br />

denetlemenizin zor olacaðý <strong>bir</strong><br />

gün. Büyük istekler içinde bulunuyor<br />

ancak, kendinizi çok fazla zorluyorsunuz.<br />

Kararlý olmalýsýnýz.<br />

Alacaðýnýz <strong>bir</strong> haberle heyecanlanacaksýnýz.<br />

Olaylarýn hýzlý<br />

geliþmesi sizi çok memnun<br />

edecek. Ýsteklerinizin fazlalaþtýðý<br />

<strong>bir</strong> dönemde bulunuyorsunuz.<br />

Ancak, bazý geliþmeler kararsýzlýk<br />

duymanýza neden olabilir.<br />

Çalýþmalarýnýzla ilgili bazý<br />

karýþýklýklar çýkabilir. Fikirlerinizi<br />

ifade ederken ted<strong>bir</strong>li davranmalý,<br />

aklýnýzdan geçenleri pat diye<br />

söylemeyin. Çok daha olumlu ve<br />

anlayýþlý davranabileceðiniz <strong>bir</strong><br />

döneme giriyorsunuz.<br />

Bazý olaylar yüzünden duygusal<br />

gerilim içine girmeniz mümkün.<br />

Fakat, bu durum çabuk geçecek.<br />

Arkadaþlarýnýzýn sýcak ilgisi sizi<br />

rahatlatacak ve kendinizi daha<br />

iyi hissetmenize neden olacak.<br />

Moralinizi yükseltin.<br />

Karar vermeniz <strong>bir</strong>az zor olabilir.<br />

Ancak, içinizden yükselen isteklerin<br />

gücü sizi harekete geçirebilir.<br />

Geleceðe yönelik beklentileriniz<br />

artýyor. Seyahate çýkmayý isteyebilir,<br />

yeni insanlar ve farklý kiþilerle<br />

tanýþabilirsiniz.<br />

Alacaðýnýz <strong>bir</strong> haber sizi heyecanlandýracak.<br />

Beklentilerinizin<br />

peþinden dolu dizgin koþabilirsiniz.<br />

Çok hoþ organizasyonlarýn<br />

içinde bulunabilir, baþarýlý olabileceðiniz<br />

giriþimlerde bulunabilirsiniz.<br />

Bundan böyle bu köþemde sizin<br />

sorularýnýza ve sorunlarýnýza<br />

cevap vermeye çalýþlacaðým.<br />

„Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“<br />

diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle<br />

paylaþmaktan mutluluk duyacaðým.<br />

Bana sorunlarýnýzý ve sorunlarýnýzý<br />

mektup veya e-mail ile<br />

iletebilirsiniz.<br />

Adress: Hack str.3 70190 Stuttgart<br />

E-Mail: zeliha@dem-ajans.de<br />

Winona hýrsýzlýkla suçlanýyor<br />

Sabýka dosyasý kabarýk<br />

Hollywood‘ da ün yapan<br />

aktris Winona Ryder, Los<br />

Angeles‘ de hakim karþýsýna çýkacak.<br />

Ünlü aktrisin suç dosyasýnda<br />

sahte reçete kullanmak, hýrsýzlýk,<br />

devlete ve özel þahýsa zarar vermek<br />

gibi suç unsurlarý bulunuyor. ABD<br />

medyasýnýn verdiði bilgilere göre,<br />

kefaleten serbest dolaþan Ryder, 8<br />

Þubat tarihinde hakim karþýsýna çýkacak. Ünlü aktris<br />

geçen yýl <strong>bir</strong> dükkanda hýrsýlýk yaparken yakalanmýþ<br />

ve mahkemece ifadesi alýnmýþtý.<br />

Sevimli ve Sakin<br />

Aktrisin avukatý Mark Geragos, olayýn <strong>bir</strong> yanlýþ<br />

anlaþýlma olduðunu ve araþtýrmalardan sonra gerçeðin<br />

ortaya çýkacaðýný belirtti. Medya kuruluþlarý<br />

ise, Ryder‘ in yeni <strong>bir</strong> rol için deneme yaptýðýný bildiriyor.<br />

Ancak <strong>bir</strong> polis sözcüsü, aktrisin hýrsýzlýk<br />

sýrasýnda çaldýklarýný büyük <strong>bir</strong> çantaya koyduðunu<br />

açýklýyor. Tutuklama anýnda Ryder‘ in sakin ve polise<br />

uyumlu davrandýðý söyleniyor.<br />

Süs eþyasý ile elbise çalmýþ<br />

Ryder 12 Aralýk günü “Seaks Fifth Avenue” maðazasýnda<br />

yakalanmýþ ve çantasýnda 4800 dolar<br />

deðerinde elbise ve süs eþyasý bulunmuþtu. Ryder‘<br />

in çantasýnda ayrýca aðrý kesici <strong>bir</strong> ilaç için sahte<br />

reçete ele geçmiþti.<br />

Ryder 1994‘ de ünlendi<br />

Ryder 1994 ve 95 yýllarýnda çevirdiði “Reality<br />

Bites” ve “Little Women” filmleriyle büyük ün kazanmýþtý.<br />

„Betty‘ nin ablasý“ filmi için ise hatta Oscar<br />

ödülüne aday gösterilimiþti. Winona Ryder uzun<br />

zamandýr depresyon içinde olduðundan, <strong>bir</strong>çok<br />

tedavi görmüþtü. Son Filmi “Secret and the Planting”<br />

i ise yarýda býrakmýþ ve bu yüzden yerine Kate<br />

Winslet getirilmiþti.<br />

Tarkan’ dan ilginç açýklamalar<br />

„Babam beni hiç öpmedi“<br />

Ünlü þarkýcý „Vizyon“ adlý dergiyle yaptýðý<br />

<strong>bir</strong> söyleþide çocukluk yýllarýnýn pek mutlu<br />

geçmediðini söyledi. Tarkan „babamý pek çok<br />

göremiyordum. Almanya’ da yaþýyorduk. Annem<br />

ve babam iþçiydi. Biz<br />

altý kardeþdik, üçü<br />

erkek ve üçü kýz“ diyerek<br />

babasýnýn çok sert<br />

davrandýðýný anlattý.<br />

Babasý içkiciymiþ<br />

Bir kaç yýl önce<br />

vefaat eden babasýyla<br />

ilgili pek mutlu anýlarý<br />

yok. Tarkan, babasýnýn<br />

çok içki kullandýðýný ve<br />

bundan dolayý çok zor<br />

günler geçirdiðini açýkladý.<br />

Babasýndan hiç<strong>bir</strong> sýcak yaklaþým görmeyen<br />

Tarkan „babam bana hiç sarýlýp beni öpmedi“<br />

diyerek üzücü <strong>bir</strong> çocukluk döneminin anýlarýný<br />

anlattý. 1972 yýlýnda Almanya’ da Rheinland-Pfalz<br />

eyaletinin Alzey kentinde doðan ve çocukluk yýllarýný<br />

burada geçiren ünlü yýldýz, 15 yaþýnda ailesiyle<br />

Türkiye’ ye geri dönüp klasik müzik üzerinde<br />

staj gördü.<br />

Hayranlarýyla yine <strong>bir</strong>arada<br />

Dünya starý olma yolunda ilerleyen ünlü þarkýcý<br />

Pepsi’ yle gerçekleþtirdiði reklam projelerinden<br />

sonra sýra yeniden müziðe geldi. Heyencanla<br />

beklenen yeni albümünün kýsa <strong>bir</strong> süre içinde çýkmasý<br />

umut edilen Tarkan uzun <strong>bir</strong> süre yurtdýþýnda<br />

yaþamasýndan sonra mart ayýnda Türkiye’ ye dönmüþtü.


Utandýran tablo<br />

Bu bataklýk kurumalý<br />

Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de MEDYA<br />

18<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

Güngör Mengi<br />

Sabah; 15 .02.2002<br />

Türkiye’de rüþvet ve yolsuzluk<br />

araþtýrmasýnýn soruna iþ dünyasýnýn<br />

penceresinden bakan ikinci<br />

ayaðý sonuçlandý.<br />

Çýkan tablo hiç iç açýcý deðil.<br />

Yozlaþma, eski Doðu Bloku ülkelerinden<br />

daha derin ve yaygýn hale<br />

gelmiþ!<br />

TESEV’in öncülüðünde gerçekleþtirilen<br />

ve Dünya Bankasý’nýn da desteklediði<br />

araþtýrmanýn sonuçlarý bugün<br />

Cumhurbaþkaný Sezer, iki Devlet<br />

Bakaný Derviþ ve Keçeciler ile Dünya<br />

Bankasý Baþkan Yardýmcýsý Johannes<br />

Linn’in de katýlacaklarý <strong>bir</strong> toplantýda<br />

kamuoyuna açýklanacak.<br />

Araþtýrmayý yürüten akademisyenler,<br />

iki gün önce, <strong>bir</strong> grup medya temsilcisine,<br />

çalýþma ile ilgili <strong>bir</strong> sunuþ<br />

yaptýlar.<br />

Araþtýrmanýn <strong>bir</strong>inci ayaðý, yolsuzluk<br />

ve rüþvet konusunda halkýn nabzýný<br />

tutmuþtu. Bu defaki iþ dünyasýnýn<br />

bakýþýný saptýyor.<br />

Çalýþma, bürokrasi kanadýna<br />

yönelik araþtýrma ile tamamlanacak.<br />

Týrmanan yozlaþma<br />

“Ýþ Dünyasý Gözünde Türkiye’de<br />

Yozlaþma“ 1250 þirketi içine alan kapsamlý<br />

<strong>bir</strong> anketle ve 35 üst düzey<br />

yönetici ile yapýlan görüþmelerle<br />

araþtýrýldý.<br />

Zehirli ürünleri rüþvet ve yolsuzluk<br />

olan ahlâki yozlaþma, Türkiye’nin en<br />

önemli ikinci sorunu olarak ortaya<br />

çýktý.<br />

Birinci sýrada enflasyon, üçüncü<br />

sýrada iþsizlik yer alýyor.<br />

Burada önemli nokta ºu:<br />

Yozlaþmanýn iþ dünyasýnda yarattýðý<br />

býktýrýcý etkisi sürekli artýyor. Rüþvet<br />

ve yolsuzluk, ülkenin en önemli sorunlar<br />

listesinde on yýl içinde 8’inci sýradan<br />

2’nci sýraya yükseldi.<br />

Ýþ dünyasýnýn hedef gösterdiði<br />

kurumlar, <strong>bir</strong>inci araþtýrmada halkýn<br />

iþaret ettiði kurumlarla neredeyse <strong>bir</strong>e<br />

<strong>bir</strong> buluþuyor:<br />

Gümrük, trafik polisi, tapu daireleri,<br />

BULMACA<br />

Soldan saða:<br />

1-Fiyat dalgalanmalarýndan yararlanarak<br />

kazanç saðlamak 2- Bir yere gönderilen<br />

malýn listesi-Eski dilde ayak 3-Radyumun<br />

simgesi- Bir balýk- Adale 4- Kilogramýn<br />

kýsaltýlmasý- Ayýrtý- Bir baðlaç 5- Eser-<br />

belirti 6- Mal deðiþ tokuþu- Atýn ayaðýna<br />

çakýlýr 7- Ýlk Peygamber- Gün doðmadan<br />

önceki alacakaranlýk- Müzikte <strong>bir</strong><br />

nota 8- Tekirdað ilçesi- Kiloamperin<br />

kýsaltýlmasý- manganýn simgesi 9- “Pus”<br />

(“son imparator”)- Mahkeme karar belgesi<br />

10- Kalça kemiði- Eksiksiz- Felsefede<br />

düþünce 11- duyarlýlýðýný yitirmek.<br />

belediyeler, polis, vergi daireleri, tapu,<br />

kamu hastaneleri, mahkemeler (icra<br />

dahil), elektrik hizmetleri..<br />

„2 yýlda, iþinizin düþtüðü kurumlara<br />

kural dýþý ödeme yaptýnýz mý?“<br />

Bu soruya „evet“ diyenlerin oranlarý,<br />

rüþvetin ürküntü verecek <strong>bir</strong> yaygýnlýða<br />

ulaþmýþ olduðunu gösteriyor.<br />

Ýþte þirketlerin yüzde kaçý nereye rüþvet<br />

vermiþ:<br />

Rüþvetin adresi ve tarifesi..<br />

Trafik Polisi’ne yüzde 53, Gümrük’e<br />

yüzde 49, Tapu’ya yüzde 38, Polis’e<br />

yüzde 33, belediyelere yüzde 23,<br />

devlet hastanelerine yüzde 16, vergi<br />

dairelerine yüzde 16, elektrik hizmetlerine<br />

yüzde 14, mahkemelere yüzde<br />

11..<br />

Verenlerin yüzde kaçý rüþveti „istendiði<br />

için“, yüzde kaçý „istenmeden“<br />

ödemiþ?<br />

Bu oranlar sýrasýyla Trafik Polisi’nde<br />

yüzde 55-35, Polis’te yüzde 62-34,<br />

elektrik hizmetlerinde yüzde 59-33,<br />

vergi dairelerinde yüzde 56-30, belediyelerde<br />

yüzde 55-32, Gümrük’te<br />

yüzde 53-24, devlet hastanelerinde<br />

yüzde 52-41 olarak daðýlýyor.<br />

Son iki yýl iþ dünyasýnda her 100<br />

kiþiden 46’sý, sözü geçen kurumlardan<br />

en az <strong>bir</strong>ine kural dýþý <strong>bir</strong> ödemede<br />

bulunmuþ.<br />

Peki rüþvetin kurumlara göre<br />

ortalama miktarlarý ne? Bu soruya<br />

verilen cevaplar <strong>bir</strong> „rüþvet tarifesi“<br />

çýkarýyor.<br />

Ýþte rüþvetin tarifesi:<br />

Gümrük 1 milyar 420 milyon,<br />

Belediyeler 855 milyon,<br />

Mahkemeler 783 milyon,<br />

Vergi daireleri 308 milyon,<br />

Trafik Polisi 187 milyon,<br />

Tapu daireleri 183 milyon,<br />

Elektrik iºleri 140 milyon,<br />

Devlet ve sigorta hastaneleri 140<br />

milyon lira..<br />

Araþtýrmayý yapanlar, ortalamanýn<br />

son iki yýlý baz aldýðýndan yola çýkarak<br />

rüþvet tarifesini güncelleþtirmek için<br />

yukardaki rakamlarý iki ile çarpmak<br />

gerektiðini söylüyorlar.<br />

Partilere peþin ödenen rüþvet<br />

Ýþ dünyasýnýn parasal yardým<br />

konusunda siyasi partilerle olan iliþkisi<br />

ne durumda?<br />

Þirketlerin yüzde 6’sý <strong>bir</strong> partiye,<br />

yüzde 7’si partiye yakýn <strong>bir</strong> derneðe,<br />

Yukarýdan Aþaðý:<br />

1- Tedavül, dolaným 2- Avrupa’ da <strong>bir</strong><br />

baþkent- Her zaman, sürekli olarak 3-<br />

“...geçmek” (üzerinde durmamak, önemsememek)<br />

– Lokmanruhu-Kakým 4- Eski<br />

Türkler’ de <strong>bir</strong> hükümdar unvaný- Gaye<br />

5- Ýdeal- Türkiye’nin plaka iþareti 6- layýk<br />

olma yaraþýrlýk- Tatlý <strong>bir</strong> besin maddesi<br />

7- Belli, açýk- Gözü açýk,uyanýk- Eski dilde<br />

Su 8- Tavlada <strong>bir</strong> sayý- Müzikte <strong>bir</strong> nota-<br />

Susamýþ 9- Çinkonun simgesi- Bir Limon<br />

türü 10- Metalik olmayan oto boyasý-<br />

Donanma 11- Sebeplenmek<br />

yüzde 15’i <strong>bir</strong> belediye vakfýna baðýþ<br />

yaptýklarýný bildiriyor.<br />

Þüphesiz bu yardýmlar, þirketlerin<br />

kamuda bitecek iþlerinde parti etkisiyle<br />

elde edilecek avantajlarý hedef alýyor.<br />

Bir anlamda rüþvetin peþin ödenmesi..<br />

Büyük firmalar rüþveti bu þekilde,<br />

küçükler ise “perakende” ödüyor.<br />

Araþtýrmacýlar, deþifre olma korkusuyla<br />

bazý firmalarýn gerçeði<br />

gizlemiþ olabileceðini, oranlarýn muhtemelen<br />

daha yüksek seviyede seyredebileceðini<br />

düþünüyorlar.<br />

Çalýþmada, þirketlerin dörtte <strong>bir</strong>inin<br />

kamu ihalelerine katýldýklarý ortaya<br />

çýktý. Ýhale kazanan þirketlerin yüzde<br />

55’i “rüþvet yok” derken, yüzde 36’sý<br />

“var” diyor.<br />

Ýhale kazanamayan þirketlerde<br />

“rüþvet dönüyor” diyenlerin oraný<br />

yüzde 48’e çýkýyor.<br />

Ýþ dünyasýnýn bankalarla kredi iliþkilerine<br />

gelince..<br />

Kredi verirken kamu bankalarýnýn<br />

yanlý davrandýklarýný düþünenler<br />

yüzde 52’ye dayanýrken, özel bankalarýn<br />

eþitsiz davrandýklarýný söyleyenler<br />

yüzde 27’ye iniyor.<br />

Temizlik için büyük ittifak<br />

Rüþvet ve yolsuzlukla mücadele<br />

Türkiye’nin acil gündemine girmiþtir<br />

artýk.<br />

Çünkü bu ahlâki çürüme, yalnýz<br />

kamu düzenini bozmuyor, kaynaklarýn<br />

adaletsiz daðýlmasýna ve kanunsuz<br />

ödeme yapanlarýn haksýz olarak rekabet<br />

üstünlüðü kazanmasýna sebep<br />

oluyor.<br />

Böyle <strong>bir</strong> moralle, temiz ve güvenli<br />

<strong>bir</strong> devlet-toplum iliºkisi, toplumsal<br />

barýþ, istikrarlý, dýþa açýlan <strong>bir</strong> ekonomi<br />

kurulamaz.<br />

TESEV’in araþtýrmasý, temiz <strong>bir</strong><br />

toplum hedefine yönelik çabalarý<br />

kolaylaþtýracak ipuçlarýný vermekle<br />

kalmýyor, sorunun önemini ve ivediliðini<br />

de vurguluyor.<br />

Umutlanmak için sebep var:<br />

Temizlik, sadece Dünya Bankasý’nýn<br />

talebi deðil, ondan önce toplumun<br />

özlemi ve hedefidir.<br />

Cumhurbaþkaný ile hükümet üyelerinin<br />

araþtýrmaya verdikleri destek,<br />

kangrene dönüþen bu yaranýn ameliyat<br />

edilmesine devletin de karar verdiðini<br />

gösteriyor.<br />

Ýnþallah yanýlmayýz..<br />

Ýçeride de<br />

„Medeniyetler<br />

Buluþmasý“<br />

yapýlmalý!..<br />

Mehmet Barlas<br />

Yeni Þafak; 13 .02.2002<br />

Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem, gerçekten<br />

„dünya çapýnda“, önemli <strong>bir</strong><br />

projeyi gerçekleþtirdi..<br />

Avrupa Birliði ile Ýslam Konferansý ülkelerini<br />

<strong>bir</strong> forumda <strong>bir</strong>leþtirmek, elbet yaratýcý<br />

düþüncenin ürünüdür..<br />

Bu olay da gösteriyor ki, Ýsmail Cem türü<br />

genç üretken ve çalýþkan politikacýlarýn<br />

önünde veya üzerinde çeþitli frenleyici engeller<br />

olmasa, daha farklý <strong>bir</strong> Türkiye görebiliriz..<br />

Bu sadece <strong>bir</strong> yaþlý veya genç olmak<br />

meselesi deðil..<br />

Örneðin <strong>Dem</strong>irel de, ileri yaþýna raðmen,<br />

Cumhurbaþkanlýðýnda aktif <strong>bir</strong> kiþiydi.. Özellikle<br />

Orta Asya Cumhuriyetleri ile, dinamik <strong>bir</strong><br />

iliþki sürecini, Özal’dan sonra da devam ettirmiþti..<br />

Neyse.. Konunun dýþýna çýkmayalým..<br />

Ýsmail Cem’in projesi olan „Medeniyetlerin<br />

Buluþmasý“ toplantýsý, elbet 11 Eylül sonrasý<br />

dünyada gündeme alýnan „Medeniyetlerin<br />

Çatýþmasý“na <strong>bir</strong> cevap getirecektir..<br />

„11 Eylül Sonrasý“ný „Global 28 Þubat“ gibi<br />

yorumlayanlar varken, Ýstanbul’daki toplantý,<br />

bu tür saçmalýklara da <strong>bir</strong> cevap olabilir..<br />

Yok eðer durum böyle deðil ise ve<br />

K Ý M D Ý R ?<br />

MARCO POLO<br />

(1254-1324)<br />

Bir adam bu çölü gece vakti<br />

geçerken ve herhangi <strong>bir</strong><br />

sebepten dolayý - uykuya dalmak<br />

veya baþka <strong>bir</strong>þey- arkadaþlarýndan<br />

ayrýldýktan sonra tekrar onlara<br />

katýlmak istediðinde, arkadaþlarý<br />

gibi onunla konuþan ruhsal sesler<br />

duyar, bazen onu adýyla bile<br />

çaðýran. Çoðunlukla bu sesler onu<br />

ayartarak yoldan çýkarýr, ve yolcu<br />

yolunu hiç bulamaz, ve çoðu kiþi bu<br />

yüzden yolunu ve hayatýný kaybetmiþtir.<br />

Bazý geceler, yolcular yolun<br />

dýþýndan büyük <strong>bir</strong> grup atlýnýn<br />

sesini duyarlar; bunlarýn kendi<br />

arkadaþlarý olduðunu düþünürler<br />

ve sese doðru giderlerse, gün<br />

doðduðunda kendilerini büyük <strong>bir</strong><br />

belanýn içinde bulur ve yaptýklarý<br />

hatayý anlarlar. Bazýlarý kendilerine<br />

doðru gelen <strong>bir</strong> grup adam<br />

görmüþ ve bunlarýn soyguncu<br />

olduklarý þüphesiyle,<br />

dönerek yollarýndan sapmýþlardýr.<br />

Gündüz vakti bile<br />

bu ruhsal sesler duyulabilir,<br />

ve çoðu zaman baþta davul<br />

olmak üzere <strong>bir</strong>çok müzik<br />

aletinin ve silahlarýn seslerini<br />

duyduðunuzu hayal edersiniz.<br />

Bu sebepten, beraber<br />

yolculuk eden insanlar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine<br />

yakýn dururlar.<br />

Uyumadan önce gitmeleri<br />

gereken yolu gösteren <strong>bir</strong><br />

iþaret dikerler ve hayvanlarýnýn<br />

boyunlarýna küçük<br />

ziller baðlayarak yoldan çýkmalarýný<br />

önlemeye çalýþýrlar.“<br />

Marco Polo, Yolculuklar<br />

Polo ailesinin Dalmaçya<br />

kýyýlarýnýn en soylu ailelerinden<br />

olduðu söylenmesine karþýn, Marco<br />

Polo’nun burada mý yoksa<br />

Venedik’te mi doðduðu bilinmemektedir.<br />

Çocukluðunun geçtiði<br />

Venedik, Akdeniz’in ticaret merkeziydi.<br />

Marco Polo, döneminin klasik<br />

eðitimini aldý. Ticari Fransýzca’yý Ýtalyanca<br />

kadar iyi biliyordu. Doðal<br />

kaynaklara, deðiþik ve ilginç hayvan<br />

ve bitkilere ilgi duyuyordu.<br />

Babasý ve amcasý Çin’e doðru ilk<br />

yolculuklarýna çýktýklarýnda Marco<br />

Polo 6 yaþýndaydý. Döndüklerinde<br />

15 yaþýndaydý, ve annesi uzun<br />

zaman önce ölmüþtü. Babasý ve<br />

amcasý ile beraber 2 yýl daha<br />

Venedik’te kaldý ve sonra üçü ikinci<br />

<strong>bir</strong> defa Çin’e doðru yola çýktýlar.<br />

1271 yýlýnýn sonuna doðru, yanlarýna<br />

Kubilay Kaan için Papa’dan mektuplar<br />

ve deðerli hediyeler alarak<br />

doðuya gittiler. Ermenistan, Ýran,<br />

Afganistan ve Pamir’i geçerek Ýpek<br />

Yolu üzerinden Çin’e vardýlar.<br />

Baba, oðul ve amca, 10 yýl önceki<br />

rotalarýný takip etmemek için kuzeye<br />

doðru dönerek güney Kafkaslar ve<br />

Gürcistan Krallýðý’ndan geçtiler.<br />

Sonra Hazar Denizi’nin batý<br />

kýyýlarýnýn paralelinden giderek<br />

Tebriz’e vardýlar. Ýran Körfezi’ne vardýktan<br />

sonra deniz yolunu tutmayý<br />

tasarladýlarsa da, gemilerin çok<br />

kötü durumda olduðunu görünce<br />

kara yoluyla Çin’e doðru yol alarak<br />

doðuya devam ettiler.<br />

Marco Polo, gittikleri yerlerden<br />

<strong>bir</strong>inde hastalanarak 1 yýl boyunca<br />

yataða mahkum oldu. Tekrar yola<br />

çýktýklarýnda, kendilerini Pamir’de<br />

buldular.<br />

Taklamakan Çölü’ne varýnca,<br />

güney tarafýndan geçerek Kaþgar,<br />

Yarkent, Hotan ve Lop Nor’a geldiler.<br />

Etrafýný çok iyi gözlemleyen<br />

Marco Polo, günlüðüne Yarkent’te<br />

yerli halkýn guatr hastalýðýna karþý<br />

dayanýksýz olduðunu, bunun da<br />

içme suyundan kaynaklanabileceðini<br />

yazdý. Pem nehirlerinde de<br />

bol bol yeþim taþý ve alacaakik<br />

denen taþlardan bulunduðuna<br />

dikkat çeken Polo, Pem’de „<strong>bir</strong><br />

kadýnýn kocasý 20 günden fazla<br />

sürecek <strong>bir</strong> yolculuða çýktýðý zaman,<br />

evden ayrýlýr ayrýlmaz kadýn yeni <strong>bir</strong><br />

koca alýr, ve bunu yapmaya tam<br />

yetkilidir. Erkekler de, nereye giderlerse<br />

gitsinler, ayný þekilde eþ alýrlar“<br />

diye yazar. Kaþgar da ayný þekilde<br />

yeþimtaþý kaynaðý olarak geçer.<br />

Gobi Çölü hakkýnda Polo, „Bu<br />

çölün, <strong>bir</strong> baþtan <strong>bir</strong> baþa aþýlabilmesi<br />

için <strong>bir</strong> yýl yol alýnmasý gerekecek<br />

kadar uzun olduðu, ve en<br />

dar yerinden geçmek için 1 ay gerekeceði<br />

söylenir. Tamamen daðlar,<br />

çöller ve vadilerle kaplýdýr. Yiyecek<br />

hemen hiç<strong>bir</strong>þey yoktur.“ diye yazar.<br />

Gobi’yi geçiþ sýrasýnda yaþanan<br />

tehlikelere karþýn, Polo’nun yazdýklarý<br />

yolun o dönemde güvenli ve<br />

iyi düzenlenmiþ olduðunu göstermekteydi.<br />

Marco Polo, Uygur ülkesinin<br />

asbest sanayiinin merkezi<br />

olduðunu da Seyahatnamesi’ne<br />

Ýstanbul’daki „Medeniyetlerin<br />

Buluþmasý“,<br />

Türkiye’nin „28 Þubat<br />

modeli“ni hem Ýslam-<br />

Doðu, hem de Hristiyan-Batý<br />

dünyasýna<br />

sunmasýný amaçlýyorsa,<br />

bu toplantýnýn<br />

gündemi farklý olmak<br />

gerekirdi..<br />

Örneðin açýlýþ<br />

konuþmasý, emekli<br />

Orgeneral Çevik Bir’e yaptýrýlýrdý..<br />

Tarihçilerin forumunda, Ýlber Ortaylý veya<br />

Bernard Levis yerine, Vural Savaþ ve Yekta<br />

Güngör Özden konuþturulurdu..<br />

Toplantýnýn organizasyonu, „Batý Çalýþma<br />

Grubu“na yaptýrýlýrdý.. Toplantýnýn sponsorlarý<br />

ise, 28 Þubat döneminde boþaltýlan bankalar<br />

olurdu..<br />

Ama belli ki, Ýsmail Cem’in amacý, „28<br />

Þubat“ý global siyaset pazarýna sunmak<br />

deðil..<br />

Tersine, „Ýslam Dünyasý“ný tümden þiddetin,<br />

terörün kaynaðý gibi görmek isteyen<br />

baðnaz kafalara, farklý uygarlýklarla, kültürlerle<br />

<strong>bir</strong>arada yaþama mecburiyetini hatýrlatmak..<br />

Keþke, bu Koalisyon’un içinden <strong>bir</strong> Ýsmail<br />

Cem daha çýksa ve Avrupa Birliði ile Ýslam<br />

Konferansý ülkelerini <strong>bir</strong>araya getiren bu<br />

toplantýnýn benzerini, „Türkiye’nin Ýçi“ne dönük<br />

olarak da yapsa..<br />

Önceki gece Habertürk’te, Hakan<br />

Aygün’ün konuðu olan AK Parti Lideri Tayyip<br />

Erdoðan’ý dinlerken „Medeniyetlerin<br />

Buluþmasý“nýn Türkiye için çok gerekli<br />

ekleyerek, asbestli kumaþýn ateþe<br />

atmak yoluyla temizlenebileceðini<br />

öne sürdü. Marco Polo, tarihçi<br />

olmamasýna karþýn Moðollar’a dair<br />

uzun <strong>bir</strong> tarih yazdý. Moðollar’ýn<br />

yükseliþi ve Büyük Kaan’ýn hayatý<br />

ve imparatorluðu üzerine detaylý<br />

<strong>bir</strong> yazý yazarak, Kaan’ýn cenaze<br />

törenini tarif etti. Steplerdeki hayatý,<br />

öküz ve develer tarafýndan çekilen<br />

Türkmen çadýrlarýný ve ev adetlerini<br />

anlattý. Kendisini en etkileyen olay,<br />

kadýnlarýn en aðýr yükü üstlenmeleriydi:<br />

„erkekler avcýlýk, savaþ oyunlarý<br />

ve þahin ve doðan gibi<br />

hayvanlarýn terbiyesinden baþka<br />

hiç<strong>bir</strong> þeyle ilgilenmezlerdi.“<br />

1275 yýlýnda Pololar Kubilay<br />

Kaan’ýn huzuruna vardýklarýnda<br />

Venedik’ten yola çýkalý 3,5 yýl olmuþ<br />

ve 5.600 mil yol katetmiþlerdi.<br />

Marco Polo, Büyük Kaan’la<br />

karþýlaþma anýný anýlarýnda þöyle<br />

anlatýr: „Onun önünde diz çökerek<br />

baðlýlýklarýný belirttiler. Büyük Kaan<br />

onlarý kaldýrdý ve kendilerini saygýn<br />

biçimde karþýladý ve eðlenmelerini<br />

saðladý. Onlara nasýl olduklarýna<br />

ve ayrýlýþlarýndan beri neler yaptýklarýna<br />

dair <strong>bir</strong>çok soru sordu.<br />

Kardeþler kendisini iyi ve saðlýklý<br />

bulduklarý için kendilerinin de iyi<br />

olduklarýna dair ona güvence verdiler.<br />

Sonra ona Papa’nýn gönderdiði<br />

mektuplarý ve kutsal yaðý<br />

veriler, o da memnuniyetle bunlarý<br />

kabul etti. Büyük Kaan, o<br />

zaman henüz <strong>bir</strong> delikanlý olan<br />

Marco’yu görünce, onun kim<br />

olduðunu sordu. ‘Efendim’, dedi<br />

Niccolo, ‘o benim oðlum ve sizin<br />

sadýk adamýnýzdýr.“<br />

Kaan’ýn sarayýnda önemli <strong>bir</strong><br />

yere gelen Marco Polo, Çin, Burma<br />

ve Hindistan’da <strong>bir</strong> dizi önemli<br />

göreve gönderildi. Polo, sonradan<br />

Pekin’in <strong>bir</strong> parçasý olan baþkente<br />

aþýk olmuþtu. Pololar, altýn ve<br />

gümüþün yerine geçen kaðýda<br />

þaþkýnlýkla bakýyorlardý. Polo’nun<br />

deyimiyle „kütük gibi yanan taþlar“,<br />

bize kömürün o dönemde hiç<strong>bir</strong><br />

Avrupalý tarafýndan bilinmediðini<br />

kanýtlamaktadýr.<br />

Sonradan, yayýnladýðý seyahatnamesinde<br />

anlattýðýna göre:<br />

„Gürcistan’ýn kuzeybatýsýnda <strong>bir</strong><br />

ülkeye vardým. Orada garip <strong>bir</strong><br />

olaya þahit oldum. Burada büyük<br />

<strong>bir</strong> kaynaktan <strong>bir</strong> yað çýkýyordu.<br />

Fakat bu yað yenir gibi <strong>bir</strong>þey<br />

deðildi. Bu yað yakmaya yarýyordu.<br />

Ora halký çok uzaklardan geliyor,<br />

bu yaðdan alýp aydýnlanmak ve<br />

ýsýnmak için evlerine kovalar dolusu<br />

götürüyorlar.“ Marco Polo kendisinin<br />

görmediði ve baþkalarýndan<br />

duyduklarýný da seyahatnamesine<br />

eklemiþtir. Zümrütüanka kuþu bunlardan<br />

<strong>bir</strong>idir: „Bu koca kuþ o kadar<br />

kuvvetlidir ki <strong>bir</strong> fili yakalayýnca<br />

havaya kaldýrýr, sonra yüksekten<br />

hayvaný yere atar, paramparça<br />

ettikten sonra kendi de yere inerek<br />

avýný rahat rahat yer.“<br />

olduðunu yine hissettim..<br />

„Simgeler“ üzerinde örtülü imalar, „Derin<br />

Devlet“ esprileri ve „Deðiþim“ üzerindeki kaçamak<br />

muhabbetler..<br />

Örneðin þu „alkollü içkiler“in, yasak olup,<br />

olmamasý meselesi..<br />

Tayyip Erdoðan’ýn Belediye Baþkanlýðý<br />

sýrasýnda, Belediye’ye ait mekanlardaki<br />

lokantalarda alkollü içkiyi yasak etmesi, tartýþma<br />

konusu olan „simgeler“den <strong>bir</strong>i deðil<br />

miydi?<br />

Belli ki Erdoðan, bu konuyu henüz <strong>bir</strong><br />

açýklýða baðlamamýþ.. „Ýçki Yasaðý“ný, „Trafik<br />

güvenliði“nin gereði biçiminde sunarak, <strong>bir</strong><br />

nevi kaçýþ yapmayý tercih ediyor..<br />

Oysa biliyoruz ki trafik kazalarýnýn ana<br />

sebebi, „alkollü sürücüler“den deðil,<br />

„kurallara uymayan sürücüler“den kaynaklanýyor..<br />

Alkol almýþ sürücüyü, lokanta kapýsýnda<br />

kontrol edip yakalarsýnýz.. Ama kural-tanýmazlýðýn<br />

kontrolü yok..<br />

Tayyip Erdoðan açýk açýk, „Ben inancým<br />

gereði alkollü içkiyi kamu mekanlarýnda<br />

yasak ettim“ dese, olmaz mý sanki?<br />

Mesela bu tür dolambaçlý söylemler, „Karþý<br />

Medeniyet“e, „iþte takiyye“ demek imkanýný<br />

veriyor..<br />

Yani bütün bu konular, alkol, baþörtüsü<br />

ve herþey, açýk ve sakýncasýz tartýþýlmalý<br />

siyaset ve düþünce forumlarýnda.. Kimse<br />

karnýndan konuþmamalý ve „28 Þubat“lar,<br />

„militarizm“ Türk demokrasisinin mütemmim<br />

cüzleri olmamalý..<br />

Bize de <strong>bir</strong> „Medeniyetler Buluþmasý“<br />

þart..


Sayý 11<br />

Mart 2002 www.dem-ajans.de ÝNCELEME<br />

19<br />

redaktion@dem-ajans.de sayfa<br />

BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI<br />

UNUTTURAN AFRODÝT<br />

1939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci<br />

Dünya Savaþý’nýn çýktýðý malumdur.<br />

Bütün Avrupa’nýn kanla ve ateþle<br />

oynadýðý o devrede Türk basýný da pek<br />

büyük <strong>bir</strong> sorunla meþguldü.(!) Savaþ<br />

adeta ikinci konu halinde kalmýþ, bu<br />

önemli konu (!) gazete sayfalarýný günlerce<br />

iþgal etmiþti. Türkiye’nin hudutlarýný<br />

korumaktan daha önemli olan<br />

bu sorun nedir? diyeceksiniz. Þimdi<br />

bunu açýklayalým.<br />

Malatya Milletvekili merhum<br />

Nasuhi Baydar, Pierre Louis’nin “Afrodit”<br />

isimli eserini Türkçe’ye çevirmiþti.<br />

Ýstanbul Savcýlýðý bu eseri müstehcen<br />

görmüþ ve kitabý yayýnlayan Suhulet<br />

Kütüphanesi sahibi Semih<br />

Lütfi Erciyaþ ile kitabý basan<br />

Kenan Basýmevi sahibi Kenan<br />

Dinçman aleyhinde dava<br />

açmýþtý.<br />

Kitabý inceleyen yazar<br />

Ýbrahim Hakký Konyalý da<br />

verdiði bilirkiþi raporunda,<br />

“Afrodit” romanýnýn<br />

müstehcen olduðu hakkýnda<br />

kesin hüküm bildirdi. Davalý<br />

Semih Erciyaþ’ýn ve Kenan<br />

Dinçman’ýn avukatlýklarýný Esat<br />

Mahmut Karakurt yapýyordu.<br />

Ýþte Türk Basýný, 1939 yýlý sonbaharýnda,<br />

Ýstanbul Savcýlýðý tarafýndan<br />

bütün dünyada serbestçe satýlan bu<br />

eserin müstehcen sayýlmasýna ayaklanmýþ<br />

ve adeta harp ilan etmiþti.<br />

Muhalif veya deðil bütün gazeteler bu<br />

davada tam <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>lik halinde hareket<br />

ediyordu.<br />

Birinci Dünya Savaþý’nda da,<br />

Çanakkale’de, Doðu Cephesi’nde,<br />

Filistin’de, Galiçya’da kahraman ordumuz<br />

her gün binlerce þehit verirken,<br />

yine Türk Basýný’nýn savaþý ikinci plana<br />

atýp, memleketin ölüm kalým mücadelesini<br />

<strong>bir</strong> tarafa býrakarak, yine böyle<br />

<strong>bir</strong> sorun ile uðraþtýðýný görüyoruz.(!) O<br />

zaman da gazetelerin, “Zerdüºt Türk<br />

müydü, deðil miydi?” diye günlerce<br />

<strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine girdikleri dikkati çekmektedir.<br />

Afrodit davasý aslýnda önceleri <strong>bir</strong><br />

basýn içi meselesi deðil, basýnla adliye<br />

arasýnda açýlmýþ karþýlýklý <strong>bir</strong> mücadeledir.<br />

Fakat mahkeme ilerledikçe ayný<br />

konuda <strong>bir</strong>leþmiþ olan basýnýn, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine<br />

girdiklerini, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerinin iler<br />

tutar tarafýný býrakmadýklarýný, savcýnýn<br />

gazeteler aleyhine, gazetelerin <strong>bir</strong><strong>bir</strong>leri<br />

aleyhine türlü davalar açtýklarýný<br />

görüyoruz.<br />

Aylarca devam eden bu hengameden<br />

kazançlý çýkan yalnýz <strong>bir</strong> kiþi<br />

olmuþtu ki, o zaman Tan’da çalýþan<br />

Naci Sadullah,”Afrodit” isimli <strong>bir</strong> dörtlüsünde<br />

bunu pek yerinde ifade etmiþti.<br />

Ey güzeller güzeli, ey güzeller<br />

perisi,<br />

Var bu iºin sonunda pek talihli<br />

<strong>bir</strong>isi<br />

Bil ki dava bitince, bizim Semih<br />

Lütfi’nin<br />

Sayemizde olacak binlerce<br />

müºterisi.<br />

Afrodit davasýnýn ilk oturumu 19<br />

Aralýk 1939 tarihindeÝstanbul 7. Asliye<br />

Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ýlk<br />

duruþmada kitapçý Semih Lütfi, kendisine<br />

„Leon Parsih Keþiþyan“ diye<br />

davetiye çýkarýlmýþ olmasýna itiraz etti.<br />

Mahkeme bunu yerinde gördükten<br />

sonra, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn<br />

raporunu incelemek üzere oturumu<br />

baþka <strong>bir</strong> güne býraktý.<br />

Hakim ve savcý bile tartýþmaya<br />

katýldý<br />

Ýkinci oturumda sanýklar, yeni <strong>bir</strong><br />

bilirkiþi heyeti kurulmasýný istediler. Bu<br />

defa bilirkiþiliði Ord.Prof. Mustafa Þekip<br />

Tunç, Doç.Dr. Ali Nihat Tarlan, Pedagoji<br />

Profesörü Sadrettin Celal Antel yapacaklardý.<br />

Bunlar verdikleri raporlarda,<br />

eserin müstehcen bulunmadýðýný, <strong>bir</strong><br />

sanat eseri olduðunu ittifak halinde<br />

bildirdi. Fakat savcý, bu rapora karþý da<br />

eserin müstehcen olduðu noktasýnda<br />

ýsrar etmekte idi. Hatta Ýstanbul Baþsavcýsý<br />

Hikmet Onat, bu iþi o kadar<br />

benimsemiþti ki, davaya bizzat kendisi<br />

çýkýyordu.<br />

O zaman 7. Asliye Ceza Mahkemesi<br />

Baþkanlýðýný yapan Ýsmail Hakký<br />

Tüzemen ile savcý arasýnda da bu<br />

Afrodit yüzünden bizim mahkemelerimizin<br />

geleneklerine uymayan sert tartýþmalar<br />

geçmiþti.<br />

Gazeteler tam <strong>bir</strong> salvo halinde<br />

bilirkiþi Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn üzerine<br />

yüklenmiþlerdi. 19 Þubat tarihli<br />

Cumhuriyet <strong>Gazetesi</strong>’ndeki sütununda<br />

Peyami Safa, bu davada basýnýn nasýl<br />

el<strong>bir</strong>liði yaptýðýný anlatýyor ve Ýbrahim<br />

Hakký Konyalý için þöyle diyordu:<br />

„Bu davada Nasuhi Baydar,<br />

Hüseyin Cahit Yalçýn, Falih Rýfký Atay,<br />

Kazým Nami Duru, Prof. Mustafa Þekip<br />

Tunç, Prof. Sadrettin Celal Antel, Prof.<br />

Ali Nihat Tarlan, Muharrir Vala Nurettin,<br />

Muharrir Necip Fazýl Kýsakürek, Muharrir<br />

Sabiha Zekeriya Sertel, Muharrir<br />

Naci Sadullah ve Peyami Safa haksýzdýrlar<br />

da, Pierre Louis’nin eseri<br />

yerine, ayný<br />

isimle,<br />

ç ý r ý l ç ý p l a k<br />

tablo ve heykel resimleriyle dolu <strong>bir</strong><br />

kitabý, hem de adliyenin önündeki kaldýrýmlarda<br />

iþportacýlara bangýr bangýr<br />

baðýrtarak sattýran Konyalý Ýbrahim mi<br />

haklýdýr?<br />

Basýn „Afrodit“ yüzünden <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine<br />

girdi<br />

20 ªubat 1940 tarihli Cumhuriyet<br />

<strong>Gazetesi</strong>, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn<br />

Milli Mücadele hareketine karþý bulunduðunu,<br />

yazarýn el yazýsý ile yazýlmýþ<br />

bazý belgelerini yayýnlayarak, Ýbrahim<br />

Hakký Konyalý’nýn, „Kahrolsun Eºek<br />

Millet“ diye Türklere hakaret ettiði<br />

iddiasýnda bulunuyordu.<br />

Yunus Nadi ise „Afrodit iþinin mahiyeti“<br />

baþlýklý üç sütunluk baþmakalesinde<br />

þunlarý yazýyordu:<br />

„Müddeiumumi davayý lüzumundan<br />

çok aþýrý benimsemiþ ve bu fazla<br />

gayreti mahkeme çerçevesinden<br />

taþan derecelere götürmüþtür.<br />

Ýbrahim Hakký Konyalý zavallýsý,<br />

bedii heyecan kaynaðýna dayanan<br />

sanatýn yerinde ve zamanýnda bazý<br />

cemiyet kayýtlarý ile baðlanmaktan<br />

serazat kalabileceðini nereden takdir<br />

etsin?<br />

Ýlave edelim ki, nihayet koyu cahillikle<br />

karaktersiz taassuba dayanan<br />

demagojiye karþý gösterilen müsamaha<br />

inkýlap prensiplerimize bile<br />

ziyan verebilecek tehlikeler doðurmaya<br />

kadar gidebilir.<br />

Dünyayý tehdit eden tehlikeler<br />

karþýsýnda efkarý umumiyemizin bu<br />

gibi dedikodularla iþgali, çok ehven<br />

ta<strong>bir</strong>i ile büyük <strong>bir</strong> gaflettir“<br />

23 Þubat 1940 tarihli Cumhuriyet’te;<br />

Ýsmail Hakký Konyalý hakkýnda yazýlan<br />

çok aðýr <strong>bir</strong> yazýda da, bu kiþinin <strong>bir</strong><br />

vatan haini olduðunu ve bu vatan haininin<br />

gazetecilik yapmamasý hakkýnda<br />

<strong>bir</strong> karar alýnmasý istenmektedir.<br />

Eserin çevirmeni Nasuhi Baydar,<br />

Mekki Sait Esen’le yaptýðý <strong>bir</strong> konuþmada<br />

Afrodit kitabýnýn müstehcen<br />

olmadýðý hakkýnda iki sütunluk <strong>bir</strong> þöyleþide<br />

bulunduktan sonra þöyle diyordu:<br />

„- Cehalet ve taassup iþi olarak<br />

baþlayan hadise, körüklene-þiþirile,<br />

mahiyetini deðiþtire-deðiþtire nihayet<br />

<strong>bir</strong> ticaret, hatta <strong>bir</strong> nevi murabaha iþi<br />

þeklinde devam ediyor“<br />

Ýnsanlar milli maça gider gibi mahkeme<br />

izlemeye gitti<br />

Üç kiþilik profesörler raporuna<br />

raðmen, eserin müstehcen olduðu<br />

konusunda ýsrar eden savcýya karþý<br />

mahkeme baþkaný, bu konuda fikir bildirmesi<br />

için iþi, MEB Milli Talim ve Terbiye<br />

Dairesi Baþkanlýðý’ndan sordurdu.<br />

Bu cevap davanýn 24 Þubat 1940 günü<br />

yapýlan oturumunda okundu. Bütün<br />

Ýstanbul, o gün güneþin doðmasýný<br />

sanki sadece bu cevabýn ne olduðunu<br />

öðrenmek için bekliyordu.<br />

Büyük milli maçlarda stadyuma<br />

akýn eden gençler gibi sabahýn pek<br />

erken saatlerinde adliye binasýnýn<br />

etrafýný halk ve gençler sardý. Sanýklar<br />

ve mahkeme heyeti salona güçlükle<br />

girebildi.<br />

Talim ve Terbiye Heyetinin eserin<br />

müstehcen bulunmadýðý hakkýndaki<br />

raporu okunurken gürültüden neler<br />

söylendiði ve üçüncü defa bilirkiþilik<br />

yapan bu heyetin ifadeleri anlaþýlamýyordu<br />

ve Savcý, „ Mahkemenin bu vaziyette<br />

devamýna memuriyetimiz imkan<br />

görememektedir. Gürültüden, kalabalýktan<br />

sesler ve konuþmalar iþitilmiyordu.<br />

Celsenin <strong>bir</strong> baºka güne talikini<br />

istiyorum“ dedi.<br />

Mahkeme Baþkaný, savcýnýn bu<br />

istemini kabul etmeyerek, „Talik edilen<br />

celselerde de kalabalýðýn böyle olmayacaðýný<br />

nereden tahmin ediyorsunuz?“<br />

diye savcýya cevap verdi.<br />

Hakim bu istemi reddettikten sonra<br />

oturuma on dakika ara verdi. Koridorlarý<br />

dolduran genç üniversiteliler:<br />

“- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...”<br />

diye tempo tutuyordu.<br />

Oturum açýlýnca gençlerin gürültüleri<br />

ve “Afrodit” tempolarý devam ediyordu.<br />

Hakim, daha önce mahkemenin<br />

devamý hakkýnda karar verdiði için zor<br />

durumda kalmýþtý. Polise kalabalýðý<br />

daðýtmasý için emir verdi. Fakat yeterli<br />

sayýda polis olmadýðý için bu müdahaleler<br />

de etkisiz kaldý. Bunun üzerine<br />

emniyetten yeniden çok miktarda polis<br />

istendi. Ayrýca polise karþý gelenler<br />

ve daðýlmayanlar hakkýnda da kanuni<br />

iþlem yapýlacaðý bildirildi. Takviyeli polis<br />

kuvvetleri gençlerin üzerine doðru<br />

harekete geçerek onlarý daðýtmak<br />

isteyince, gençler ve halk bu defa<br />

hep <strong>bir</strong> aðýzdan Ýstiklal Marþý’mýzý<br />

söyleyerek, yerlerinden kýpýrdamadýlar.<br />

Bu durumda polisler de<br />

durmak zorunda kalmýþtý. Marþ<br />

bitince sükunet saðlanmýþtý. Savcý,<br />

bilirkiþi hakkýndaki mütalaasýný bildirirken<br />

mahkemenin bu raporlara<br />

itibar etmemesi gerektiðini,<br />

basýnýn kasýtlý olarak bu eser hakkýnda<br />

yanlýþ <strong>bir</strong> hava yaydýðýný, bilirkiþilerin<br />

de bu havanýn etkisi altýnda<br />

kaldýklarýný iddia ettikten sonra,<br />

“Afrodit eseri yalnýz müstehcen<br />

deði, müstekrehtir. Böyle <strong>bir</strong> eseri<br />

temiz Türk ahlakýnýn ve Türk terbiyesinin<br />

ortasýna býrakamayýz”<br />

diye mütalaa bildirdi. Bu mütalaa<br />

sýrasýnda halk ve gençler yine:<br />

“- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...” diye<br />

tempo tutuyorlar, arkasýndan da:<br />

“Hayýr, hayýr, hayýr” diye baðýrarak<br />

tempoya devam ediyorlardý. Savcý<br />

mütalaasýný bitirince mahkeme,<br />

savunma için sanýklara ve avukata<br />

mehil verdi. Oturum bitmiþti, fakat<br />

“Afrodit” ve “Hayýr” sesleri devam ediyordu.<br />

Afrodit beraat etti ama...<br />

Denizli Milletvekili hukukçu Necip<br />

Ali Küçüka, Afrodit eseri için þunlarý<br />

söyledi:<br />

“Hakiki sanat eserleri ancak iptidai<br />

cemiyetlerde müstehcen sayýlabilir.<br />

Türk Cemiyetini ben bundan tenzih<br />

ederim. Afrodit, asla <strong>bir</strong> müstehcen<br />

eser deðildir”<br />

Ali Canip Yöntem de, “Afrodit <strong>bir</strong><br />

sanat bediasýdýr. Böyle olmasaydý,<br />

garbýn en yüksek zekalarý onu takdir<br />

etmez ve eski ansiklopedilere kadar<br />

ismi geçmezdi” diyordu.<br />

Mahkeme 1 Mart 1940 gününe<br />

býrakýlmýþtý. O gün karar açýklanacaktý.<br />

Fakat izdihama engel olmak için<br />

duruþma öðleden sonra saat dörtte<br />

baþlayacaktý. O Yýl Ýstanbul çok aðýr <strong>bir</strong><br />

kýþ geçirmesine raðmen, yine de erken<br />

saatlerde mahkemenin etrafý kalabalýkla<br />

sarýlmýþtý. Mahkeme<br />

kararýný ancak<br />

gece saat altýda bildirebildi.<br />

Afrodit beraat<br />

etmiºti.<br />

Mahkeme salonu<br />

sokaklara kadar<br />

alkýþlarla çýnlýyordu.<br />

Kitapçý Semih Lütfi<br />

kararý dinledikten<br />

sonra, «Kitabýn bütün<br />

gelirlerini Erzincan zelzele<br />

felaketzedelerine<br />

býrakacaðýný» söyleyince,<br />

salonda yeniden<br />

büyük alkýþlar duyuldu.<br />

Fakat, gerçekten de bu<br />

eserin satýþýndan elde<br />

edilen gelirlerin Erzincan<br />

felaketzedelerine<br />

verilip, verilmediði <strong>bir</strong><br />

türlü anlaþýlamadý.<br />

Mahkeme bitmiþti<br />

ama, Afrodit yüzünden<br />

mahkemelere düþen<br />

gazetecilerin davalarý<br />

uzun müddet devam<br />

etti.<br />

Akþam gazetesinden Vala Nurettin,<br />

Tan gazetesinden Sabiha Sertel ve Halil<br />

Lütfi Dördüncü, Son Telgraf gazetesinden<br />

Ethem Ýzzet Benice yine Son Telgraf<br />

gazetesinden Necip Fazýl Kýsakürek,<br />

Yeni Sabah gazetesinden Cemalettin<br />

Saraçoðlu haklarýnda açýlan davalar<br />

dolayýsýyla adliye koridorlarýný <strong>bir</strong> hayli<br />

aþýndýrdý. Neticede Yeni Sabah hariç,<br />

diðer gazetelerde çalýþanlar da «Afrodit»<br />

gibi beraat etti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!