ELLE POP UP! 13.SAYI

ğiz. Zira tıpkı bay Armani gibi, akım henüz ortalarda yokken
koleksiyonlarına bu mütevazı yaklaşımı enjekte eden
kişi Phoebe Philo’ydu. Celine’de yaptığı, bir anda gelişen
Celinisme akımı, bugün Peter Do’dan, Maximilian Davis’in
Ferragamo’sunda, hatta Bottega’da rafine bir zarafet sunan
Matthieu Blazy’e kadar herkesi etkisi altına almış bulunuyor.
Philo’nun kendi adını taşıyan ve LVMH tarafından desteklenen
markası ilk koleksiyonunu eylül ayında sunacak,
ancak temmuzda bir web sitesi yayına girecek bakalım. Philo’nun
sessiz lüksü, gümbür gümbür gelecek gibi…
Max Mara’yı düşünün. Ardından tasarımcısını ne kadar
yakından tanıyıp tanımadığınızı düşünün bir de. Fakat
markayla özdeşleşen kalem etekler, paltoları çok iyi biliyorsunuz.
Max Mara ve tasarımcısı da yıllardır, derinden
derinden sessiz lüksü temsil ediyordu. Marka logosu hiçbir
şekilde görünürde değil! Ian Griffiths trend takip etmekle,
trend yaratmakla ya da popüler olmakla ilgilenmiyor. Moda
eleştirmeni Rachel Tashjian’a göre Max Mara’yı diğer İtalyan
modaevleriyle yarışta, bir şeyleri sürekli yeniden ve
yeniden keşfetmekle meşgul görmek de söz konusu değil.
“Max Mara size fantezi satmıyor ama güven hissi veriyor,
güç veriyor ve hepsinden de bir statü sembolü, ama sadece
‘bu kulüpten olanların anlayabileceği’ bir sembol.” Max
Mara sezonlarla değişen parçalara, yeni “it bag”lere odaklanmak
yerine klasik, kapsül ve zamansız bir dolap oluşturmak
üzerine kurulu bir felsefeyle üretiyor.
Bu temel estetik anlayışı Mary-Kate ve Ashley Olsen’ın
markası The Row’da da kendini hissettiriyor. Süper sofistike
kesimler pürüzsüz bir formda tek omuzlu elbiselerde,
vücuduna oturan ceketlerde karşımıza çıkarken esas marifet
kullanılan kumaşlarda. Çift yüzlü kaşmirler ve bazı çok
özel ve lüks teknik kumaşlar da tercih ediliyor. Kumaşların
üretildiği yer ise Japonya!
Sokak stilini, güncellenen Amerikan stilini spor ve sofistike
gibi sözcüklerle özetleyen Jerry Lorenzo markası Fear
of God için ilk defilesini geçtiğimiz haftalarda Hollywood
Bowl’da sunmuştu. Siyah, bej ve kahve tonlarının resmi geçit
yaptığı defile sonrasında herkesin ortak tanımı podyumdaki
kıyafetlerin spor giyimi nasıl da sessiz lüks açısından
yeniden başarıyla tanımlandığıydı…
Sözün özü Bottega Veneta’dan Miu Miu’ya, Coperni’den
Victoria Beckham’a sessiz lüksün izlerini görebilirsiniz.
Önemli olan trendlere göre değil, her zaman savunduğumuz
zamansız ve yatırımlık parçaları aralarından seçmek.
Daha önce de dediğimiz gibi Sonbahar/Kış 2023-24 koleksiyonlarının
da en önemli trendlerinden biri “giyilebilir
parçalardı”.
Esasında ufak da bir sır vermek gerekirse. Sessiz lüks
için her ne kadar normcore ya da bildiğimiz minimalizmden
farklı desek de aslında Amerika’nın yeniden keşfedildiği falan
yok. Belirli nüanslar dışında… Moda dünyasının ve hızlı
tüketen internet jenerasyonun sürekli yeni tanımlara ihtiyacı
var sadece!
CHLOE
COS
Bugünlerde
final sezonunu
izlediğimizden
dolayı tüm ilgi
Succession ve
karakterlerinin
üzerine kaymış
olabilir. Ama
en az Shiv ve
Gwyneth kadar
tüm zamanların en
cool it girl’lerinden
Sienna Miller’ın
başrolde olduğu
Anatomy of a
Scandal ve toprak
tonlarındaki minimal
seçimleriyle Sophie
karakteri de
mükemmel örnek
teşkil ediyor aslında.
ELLE 9