IGMG Hac organizesi baflar›yla tamamland›
IGMG Hac organizesi baflar›yla tamamland›
IGMG Hac organizesi baflar›yla tamamland›
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
YIL/JAHRGANG: 13 • SAYI/NR.: 146 • fiUBAT / FEBRUAR 2007<br />
PERSPEKTIVE<br />
PERSPEKTIVE<br />
Monatliche Zeitschrift der<br />
Islamischen Gemeinschaft Milli Görüfl<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl aylık yay›n organ›<br />
<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> <strong>baflar›yla</strong> <strong>tamamland›</strong>
igmg fm’den…<br />
Radyomuz igmg fm, yay›nlar›nda DJ, teknik eleman ve<br />
program yap›mc›s› olarak de¤erlendirmek, ayr›ca<br />
igmg.fm kay›t stüdyosunda haz›rlanan seslendirme projelerinde<br />
görevlendirmek üzere uygun sese sahip bay ve<br />
bayan seslendiriciler aramaktad›r. Seslendirmeler Türkçe,<br />
Almanca, ‹ngilizce, Hollandaca, Frans›zca, Arabca ve<br />
di¤er dillerde yap›lacakt›r. ‹lgilenenler, info@igmg.fm’e<br />
e-mail gönderek ya da 00492237656208 nolu telefondan<br />
bilgi alabilecekleri gibi, Radyo merkezimizin bulundu¤u<br />
Boschstrasse 61-65 D-50171 Kerpen adresine bizzat gelip<br />
bilgi alabilirler.
<strong>IGMG</strong><br />
Perspektive<br />
<strong>IGMG</strong> AYLIK YAYIN ORGANI<br />
fiUBAT / FEBRUAR 2007<br />
Y›l/Jg.: 13, Say›/Nr.: 146<br />
ADRES · ANSCHRIFT<br />
<strong>IGMG</strong> Perspektive<br />
Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />
www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />
YAYINCI · HERAUSGEBER<br />
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />
<strong>IGMG</strong> e.V.<br />
Amtsgericht Bonn, VR 6621<br />
Vertreten durch den Vorstand:<br />
Osman Döring, Vorsitzender<br />
Oguz Ücüncü, Generalsekretär<br />
Ali Bozkurt, stellv. Vorsitzender<br />
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ · CHEFREDAKTEUR<br />
O¤uz Üçüncü<br />
(V.i.S.d.P)<br />
D‹ZG‹-LAYOUT<br />
Fatih Gür<br />
BASKI · DRUCK<br />
Yavuzsöhne-Duisburg<br />
Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />
sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />
•<br />
Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />
Meinungen binden die Autoren, nicht die <strong>IGMG</strong>.<br />
‹LAN SERV‹S‹ · ANZEIGENSERVICE<br />
Tel.: 02237/ 656-201 • Fax: 02237/ 656 555<br />
E-Mail: tanitma@igmg.de<br />
ABONE SERV‹S‹ · ABONNEMENT<br />
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />
Lastschriftabteilung<br />
Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />
E-Mail: mitglied@igmg.de<br />
Y›ll›k abone ücreti: 59,-EURO<br />
Jahresabonnement: 59,-EURO<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir<br />
Für Vereinsmitglieder der <strong>IGMG</strong> kostenlos<br />
Der Bezugspreis ist im Mitgliedsbeitrag enthalten<br />
HESAP NO · BANKVERBINDUNG<br />
SEB-AG Köln.<br />
Kontonr.: 162 888 56 00<br />
BLZ 370 101 11<br />
Hicrî yeni y›l›n›z› tebrik ederiz<br />
ED‹TÖR<br />
Geçen miladî y›l›n sonunu <strong>Hac</strong> ve Kurban ibadetlerimizi<br />
yerine getirerek geçirdik. Allah hacc›n›z› ve<br />
Kurbanlar›n›z› kabul etsin.<br />
Teflkilat›m›z, her sene yürüttü¤ü Kurban Kampanyas›<br />
ile ümmetin kardeflli¤ine verdi¤i önemi bir kez daha<br />
göstermifl oldu. Böylece, büyük bir organize ile yaklafl›k<br />
65 ülke ve bölgede ümmetin bayram sevincine ortak<br />
olduk. Bu organizasyonun dünya Müslümanlar›<br />
aç›s›ndan ne ifade etti¤ini Kurban görevlilerimizden dinleyiniz.<br />
Bu arada, <strong>Hac</strong> Organizasyonumuzun gayretleri ile<br />
Avrupa’dan 7 bine yak›n Müslüman›n hac ibadetini yerine<br />
getirmesine yard›mc› olduk. Verdi¤i hizmetlerle<br />
takdir toplayan <strong>Hac</strong> organizemizin bu hizmetleri, Suudi<br />
Arabistan <strong>Hac</strong> Bakanl›¤› taraf›ndan da takdir edilerek<br />
ödüllendirildi. fiimdi yeni bir heyecanla gelecek seneki<br />
<strong>Hac</strong> için haz›rl›klara bafllam›fl bulunuyoruz. Fakat,<br />
<strong>Hac</strong>dan önce Umre programlar›m›za dikkatlerinizi çekmek<br />
istiyoruz. Nisan ay›nda bafllayacak olan Umre seferlerimiz<br />
yaz ve özelllikle Ramazan ay› Umre seferleri ile<br />
devam edecek. fiimdiden yerlerinizi ay›rtman›z› tavsiye<br />
ediyoruz.<br />
Miladî y›l›n Ocak ay›n›n son haftas›nda Hicrî y›lbafl›n›<br />
idrak ettik. Her ne kadar tüm insanl›k ailesi için iyi niyet<br />
dileklerimizi sunsak da gerçekten de bar›fl içindeki bir<br />
dünyadan biraz daha uzaklaflt›¤›m›z› söylemek zorunday›z.<br />
Yine de, bu vesile ile Hicrî yeni y›l›n›z› terik eder,<br />
insanl›k ailesine hay›rlara vesile olmas›n› niyaz ederiz.<br />
Gelecek say›m›zda buluflmak üzereAllah’a emanet<br />
olun.<br />
• O¤uz ÜÇÜNCÜ
BU SAYIDA...<br />
irşad<br />
fieytana yaklafltıran iki hastalık: gurur ve kibir... 18<br />
fiâh-ı Merdân ebû turab Aliyyü’l Murtezâ (r.a.)) 21<br />
Arakan Müslümanlar› 26<br />
Das Jahr 2006<br />
yorum<br />
Mutlu y›llar?! 5<br />
gündem<br />
Saddam’lı tiyatroya son verildi 6<br />
teşkilat<br />
<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> <strong>baflar›yla</strong> <strong>tamamland›</strong> 8<br />
Ümmetin Kurban sevinci 11<br />
kültür<br />
Muhammed Hamidullah’› anarken 24<br />
islam coğrafyası<br />
gesellschaft<br />
Eine Belastungsprobe für die muslimische Minderheit 30<br />
irschad<br />
Ist Schirk Vielgötterei? 31<br />
Die Hadsch 32<br />
kultur<br />
Im Gedenken an Muhammad Hamidullah 36<br />
kommentar<br />
Ein frohes neues Jahr?! 38<br />
6<br />
Saddam’lı tiyatroya son verildi<br />
11<br />
Ümmetin Kurban sevinci Arakan Müslümanlar›<br />
32<br />
34<br />
Sözü Dilde Hayali Gözde<br />
gündem<br />
teşkilat<br />
kültür<br />
Ein frohes neues Jahr?!<br />
teşkiat<br />
<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> baflarıyla tamamlandı<br />
islam coğrafyası<br />
irschad kultur<br />
Die Hadsch Im Gedenken an Muhammad Hamidullah<br />
kommentar<br />
38<br />
8<br />
26<br />
36
Mutlu y›llar?!<br />
Her ne kadar miladî takvime göre<br />
2007 y›l›n›n ilk ay›n› geride<br />
b›rakt› isek de, hicrî takvime göre<br />
1428 y›l›n›n bafllamas›, geçti¤imiz<br />
2006/1427 y›llar›na bakarak yeni<br />
y›ldan umutlar›m›z›, taleplerimizi<br />
dile getirmemiz için f›rsat sunuyor.<br />
‹flin kolay›na kaç›p devlet ve hükümet<br />
baflkanlar›n›n yapt›klar› gibi<br />
dünyada bar›fl›n ve adaletin sa¤lanmas›<br />
dilekleri gibi klifle sözleri tekrarlayabiliriz.<br />
Ancak kendimizi aldatmaya<br />
gerek yok, zira yeni y›lda<br />
geçti¤imiz y›lda nerede kald›ysak<br />
oradan devam ediyoruz.<br />
Irak, Afganistan, Filistin, Lübnan,<br />
Somali’den ve kriz merkezleri<br />
tabiriyle tan›mlanan dünyam›z›n<br />
di¤er bölgelerinden bildik savafl,<br />
terör ve kaos haberleri gelmeye devam<br />
ediyor. Ayn› flekilde asl›nda<br />
çoktan al›flt›¤›m›z, ama vicdan›m›z›<br />
her zaman s›zlatan, dünyam›zdaki<br />
fakirlik ve sefaleti yans›tan haberlerde<br />
de bir farkl›l›k mevcut de¤il.<br />
Her ne kadar katma de¤er vergisi<br />
art›r›lm›fl olsa da, içinde yaflad›¤›m›z<br />
bollu¤u nazar› itibara alarak,<br />
,y›lsonunda yapt›¤›m›z ba¤›fllarla<br />
vicdan›m›z› rahatlatmaya çal›flt›k.<br />
Umutlar›m›z›n ve taleplerimizi<br />
daha y›l›n bafl›nda bofla ç›kt›¤›n›<br />
söyleyebilir miyiz? Veya asl›nda her<br />
sene sürekli tekrar edilen ve art›k<br />
ritüel olmufl süslü laflara art›k karn›m›z<br />
tok de¤il mi? Geride b›rakt›-<br />
¤›m›z y›l› analiz edip dersler ç›karma<br />
ve her y›ldan geçmifle oranla<br />
daha fazla fley ö¤renme zahmetine<br />
katlanmamam›z halinde, s›rf bir y›l›n<br />
bitip di¤erinin bafllamas›n›n<br />
dünyay› derinden etkileyen de¤iflimlere<br />
vesile olmayaca¤›n› herkese<br />
tekrardan hat›rlatman›n zaman›<br />
gelmifltir.<br />
Burada önemli olan her zaman<br />
yap›ld›¤› gibi kendine ahlaki bir üstünlük<br />
atfetmek de¤il, aksine kendi<br />
eksikliklerimize dikkat kesilmektir.<br />
Bunun anlam› flu: Her y›l›n bafl›nda<br />
bar›fl ça¤r›s› yapanlar, inand›r›c›<br />
olabilmek için sürdürdükleri<br />
savafllara son vermelidirler. Kim ki<br />
savafllar› sona erdirmek yerine, bar›fl›<br />
sa¤lamak ad›na daha fazla askeri<br />
savafla göndermeye yelteniyorsa,<br />
onun ikiyüzlülü¤ü tart›fl›lmazd›r.<br />
Burada bize düflen ise aynada<br />
kendimize bakabilmek için, bu<br />
gerçe¤i sorumlular›n yüzüne hayk›rmakt›r.<br />
Bu anlamda, ayn› zamanda<br />
adalet, f›rsat eflitli¤i ve fakirlikle<br />
mücadele üzerine yap›lan<br />
konuflmalar da, iç piyasalar›n sözümona<br />
rekabet dolay›s›yla d›flar›ya<br />
kapat›ld›¤› ve ma¤dur ülkelerin fakirli¤ini<br />
artt›r›c› sorumsuz kredi<br />
yorum<br />
O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />
politikalar› güdüldü¤ü sürece etkisiz<br />
kalmaya mahkûmdur.<br />
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.<br />
Dünya bar›fl›, dünya ekonomisi, demokrasi<br />
veya insan haklar› vb. hangi<br />
konuda olursa olsun samimiyet<br />
ve dürüstlük ümitvar olabilmek için<br />
olmazsa olmazlardand›r.<br />
Aktüel krizlerin de nedeni olan<br />
ve herfleyi çepeçevre sarm›fl olan<br />
ikiyüzlülük nedeniyle, y›lbafl›ndaki<br />
sarfedilen iyi niyet dilekleriyle aldat›lmam›za<br />
daha fazla izin veremeyiz.<br />
Esasen, gerek dünya arenas›nda<br />
faal ve etkin politikac›lar›n üzerindeki<br />
bask›y› artt›rarak, gerekse<br />
de¤ifliklikler için samimi bir flekilde<br />
kendi elimizi tafl›n alt›na koyarak<br />
bir fleylerin de¤iflmesini sa¤lamak<br />
bizim elimizde.<br />
Kuran-› Kerim’in Rad suresi 11.<br />
ayetinde de bu ba¤lamda, “Bir toplum<br />
kendilerindeki özellikleri de¤ifltirinceye<br />
kadar Allah, onlarda bulunan›<br />
de¤ifltirmez” buyurulmaktad›r.<br />
Bu anlamda, ilk günlerini yaflad›¤›m›z<br />
2007/1428 y›llar›n›n, flartlar›n<br />
ve buna ba¤l› olarak ta dünyadaki<br />
yerleflik durumun de¤iflmesi<br />
ad›na, kendimizi de¤ifltirmek<br />
için bir vesile olmas›n› ümit edebiliriz.<br />
�<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 5
gündem<br />
‹ktidardaki Saddam<br />
Saddam’lı tiyatroya son verildi<br />
Irak’›n tan›nm›fl diktatörü Sadadm<br />
Hüseyin’in bir Kurban Bayram›<br />
sabah› alelacele idam edilmesi,<br />
bölge ile ilgilenen pek çok kiflide<br />
yep yeni soru iflaretleri ortaya ç›kard›.<br />
Saddaml› tiyatroya neden<br />
son verildi? Ve Saddam’›n ald›¤›<br />
as›l roller niçin böylece s›r olup gitti?<br />
“Amerika taraf›ndan yarat›lan<br />
ve yok edilen diktatör” bafll›¤› ile<br />
bir yaz› yazarak Amerikan-‹ngiliz<br />
iflbirli¤inin bölgede iflledi¤i gerçek<br />
cinayetlerin üstünün örtüldü¤ünü<br />
gündeme getiren ‹ngiliz The Independent<br />
gazetesinin tan›nm›fl yaza-<br />
6<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
r› Robert Fisk baflta olmak üzere<br />
pek çok kifli, Saddam’›n alelacele<br />
idam› ile, bir insanl›k dram›n›n da<br />
üstünün örtüldü¤ü kanaatinde.<br />
Saddam, Duceyl’de kendisine<br />
bir suikast yap›ld›¤› iddias›yla ast›rd›¤›<br />
kiflilere karfl›l›k idam edildi.<br />
Saddam’dan yaklafl›k 16 gün sonra<br />
da, Saddam’›n üvey kardefli ve eski<br />
istihbarat flefi Barzan ‹brahim el<br />
Tikriti ve eski Irak Devrim Mahkemesi<br />
Baflkan› Avad Hamid el Bender<br />
idam edildi. Saddam, Tikriti ve<br />
Bender, 1982 y›l›nda Duceyl köyünde<br />
Saddam'a yönelik bir suikast girifliminin<br />
ard›ndan 148 Irakl›y› öl-<br />
dürtmek suçu dolay›s›yla, insanl›¤a<br />
karfl› suç ifllemekten idam edildiler.<br />
‹damlar da, Amerika, ‹ngiltere<br />
ve Irak’›n flimdiki resmî hükümeti<br />
aras›nda tart›flmalara yol açt›. Bir<br />
zamanlar›n katil diktatörü kendi<br />
döneminde beklemedi¤i kadar popüler<br />
bir kahraman haline getirildi.<br />
Bush-Blair ikilisinin bafllatt›¤› Irak<br />
iflgali sonucuna bak›ld›¤›nda, ülke,<br />
Saddam öncesinden kötü bir döneme<br />
girdi. Her gün yüzlerce kifli<br />
ölürken iflgal kuvvetleri, terörist av›<br />
bahanesiyle, evleri bas›yor, kad›n<br />
çocuk önlerine ne gelirse öldürüyor.<br />
Gelen pek çok haberlerde ka-
d›nlara ve çocuklara tecavüzün bir<br />
iflgal silah› olarak kullan›ld›¤› bildiriyor.<br />
Ortado¤u uzman› Robert Fisk,<br />
milyonlarca Arap ve Müslüman ile<br />
milyonlarca Bat›l›n›n Sadam’›n idam›<br />
arkas›ndan kendi kendilerine<br />
“Ya di¤er suçlar›” diye soracaklar›n›,<br />
ancak bu sorunun Bat› bas›n›nda<br />
yer almayaca¤›n› yazd› ve flöyle<br />
devam etti:<br />
“Hay›r. Tony Blair, Saddam de-<br />
¤il. Düflmanlar›m›za gaz s›km›yoruz.<br />
George W. Bush da Saddam<br />
de¤il. ‹ran veya Kuveyt’i iflgal etmedi.<br />
Sadece Irak’› iflgal etti. Ancak<br />
yüz binlerce Irakl› sivil ve binlerce<br />
Bat›l› asker öldü çünkü bay Bush ve<br />
bay Blair ile ‹spanya Baflbakan› ve<br />
‹talya Baflbakan› ile Avustralya<br />
Baflbakan› 2003 y›l›nda bol yalana<br />
dayanarak savafla girdiler ve kulland›¤›m›z<br />
silahlara bak›l›rsa bu<br />
gerçekten de „büyük bir vahflet.”<br />
Robert Fisk’den hareketle, Saddam-ABD<br />
iflbirli¤ine k›sa bir göz<br />
att›¤›m›zda gördü¤ümüz bir gerçek<br />
vard›r; o da insanl›k ad›na utanç<br />
verici kirli bir tiyatroyla karfl› karfl›ya<br />
oldu¤umuz gerçe¤idir. Zira,<br />
Amerika, Saddam’›n yarg›land›¤›<br />
sürece ‹ran savafl› ve Halebçe katliam›<br />
üzerine konuflmas›n›n yasaklanmas›n›<br />
emretmiflti.<br />
Acaba neden?<br />
Amerikan-Saddam iflbirli¤i san›ld›¤›<br />
gibi Saddam’›n ‹ran’a savafl<br />
açmas›yla bafllamad›. Aksine, Irakl›<br />
solcu-Komunist muhaliflerin ortadan<br />
kald›r›lmas› ile bafllad›.<br />
Amerika, Saddam iktidara gelince,<br />
gerek ülke içinde, gerekse ülke d›fl›nda<br />
Saddam’›n karfl›tlar›na karfl›<br />
kullan›lmak üzere kitle imha silahlar›<br />
ve malzemeleri dahil, her türlü<br />
yard›m› yapt›. Çeflitli raporlara göre,<br />
Amerikan istihbarat teflkilat›<br />
CIA ilk olarak, özellikle Irak Komünist<br />
Partisi üyelerinin yerlerini ve<br />
adreslerini Saddam’a bildirdi.<br />
Saddam’›n Muhaberat’› da ilgili<br />
yerleri ziyaret ettiklerinde çocuklar<br />
dahil o mekanda mevcut olanlar›<br />
ortadan kald›rarak ABD’nin<br />
güvenini kazanm›fllard›. Irak iflga-<br />
linin meflhur Ebu Gureyb’i iflte bu<br />
zamanda Irak’› sarsm›fl ve zulmün,<br />
iflkencenin merkezi olmufltu. Ebu<br />
Gureyb’e gelme f›rsat› verilenler,<br />
aktif muhalifler de¤ildi. Muhaliflerlerin<br />
çocuklar› ve kad›nlar›ndan<br />
oluflan kimselerdi. Tesadüf bu ya,<br />
burada iflkenceden gecip infaz edilenlerin<br />
çok büyük bir bölümü o<br />
zamanlar da CIA taraf›ndan da<br />
sorgulatt›r›l›yordu.<br />
Dolay›s›yla Irak iflgali sürecinde<br />
insanl›¤›n yüz karas›, fakat,<br />
Bush’un büyük baflar›s›n›n sembolü<br />
olan Ebu Gureyb tesadüfen seçilmifl<br />
bir yer de¤ildi.<br />
Saddam en büyük Amerikan<br />
yard›m›n› ‹ran’a karfl› bafllatt›¤› savaflta<br />
ald›. Önce, ‹ran birliklerinin<br />
yerlerini belirleyen uydu foto¤raflar›<br />
Saddam’›n eline ulaflt›r›ld› ve<br />
hemen arkas›ndan da kimyasal silahlar.<br />
Saddam kimyasal silahlar›n<br />
nas›l kullan›ld›¤›n› bilmedi¤i için<br />
acemice davranm›fl ve on binlerce<br />
‹ranl› askerin yan› s›ra binlerce<br />
kendi askeri de ayn› silahlardan etkilenmiflti.<br />
Washington’ta haz›rlanan bir<br />
rapora göre, zaman›n özel temsilcisi<br />
olarak bölgeye gönderilen Donald<br />
Rumsfeld (Bush’un meflhur<br />
Savunma Bakan›) pek çok kez bölgeye<br />
giderek, Amerikan hükümetinin<br />
onay› ile Saddam’a kimyasal silah<br />
üretiminde kullan›lacak maddelerin<br />
gönderilmesini de organize<br />
ediyordu.<br />
Sinir sistemini paramparça<br />
eden Antrax üretiminde kullan›lan<br />
Bacillus anthracis ve Escherichia<br />
coli maddelerinin ne kadar›n›n<br />
Saddam’a ulaflt›r›ld›¤›, bunlar›n nerede<br />
ne kadar kullan›ld›¤›n› flimdi<br />
kimse bilemeyecek. Her ne kadar<br />
Rumsfeld-Bush-Blair üçlüsü bu silahlar›<br />
Irak iflgali ile bulmaya giriflerek<br />
insanl›¤› kurtard›klar›n› iddia<br />
etseler de, Saddam’› alelacele idam<br />
ettirerek bu suçlardan temizlenmifl<br />
oldular.<br />
Basra cephesinde ‹ran askerlerine<br />
karfl› ilk kez kullan›lan bu kimyasal<br />
silahlar›n ne kadar tesirli oldu¤unu<br />
bizzat kendi askerleri üze-<br />
gündem<br />
rinde gören Saddam Hüseyin, Kürt<br />
köylerinde de bir temizlik yap›lmas›<br />
gerekti¤ine inan›yordu. Amerika,<br />
hem Kuzey Irak bölgesinde ve hem<br />
de Güney Irak bölgesinde yaflayan<br />
halka, isyan etmeleri halinde kurtar›lmalar›<br />
için yard›m göreceklerini<br />
ima ederken, Saddam’a da muhalifsiz<br />
kalman›n yollar›n› ö¤retiyordu.<br />
Nitekim Saddam bu telkinleri 17<br />
Mart 1988’de Halepçe isimli Kürtlerin<br />
ikamet ettikleri bir kasabada icraata<br />
koyuyordu.<br />
Dikkat çekici bir durum.<br />
Amerika ve ‹ngiltere bu vahflet<br />
karfl›s›nda bile susmay› „içifllerine<br />
kar›flmama ilkesi“ne ba¤l›yorlard›.<br />
Nitekim, 1990 y›l› A¤ustos ay›nda<br />
iflgal edilen Kuveyt’in Saddam’›n<br />
gözlerinin önüne serilmesi ve k›flk›rt›lmas›<br />
da böyle olmufltu. Saddam<br />
iflgal öncesinde 1990 y›l›n›n 25<br />
Temmuz’unda Amerikan Büyük Elçisi<br />
April Glaspie ile görüflme yapar.<br />
Gündeme Kuveyt gelir ve Glaspie<br />
flöyle der:<br />
„Washington, Araplar›n kendi<br />
aras›ndaki bir çat›flmada taraf olmaz.<br />
Örne¤in, sizin Kuveyt ile olan<br />
s›n›r anlaflmazl›¤›n›z karfl›s›nda biz<br />
taraf›s›z kal›r›z.“<br />
Bu sözler üzerine, yeni bir maceraya<br />
giren Saddam Hüseyin, yine<br />
Amerika’n›n kurtar›c›l›¤›nda burnu<br />
sürtülene ve nihayet idam edilece¤i<br />
30 Aral›k 2006 tarihine kadar Amerika’ya<br />
güvenmesinin bedeli ödedi-<br />
¤i gibi, bölge insanlar›na da ödettirecektir.<br />
Saddam gitti, Amerika, ‹ngiltere<br />
tertemiz bir kurtar›c› olarak ortada<br />
kald›. Irak’ta her gün yüzlerce insan<br />
bomba ve sald›r›larla öldürülüyor,<br />
hastal›klar salg›n hale geldi ve son<br />
4 y›lda milyona yak›n insan hayat›n›<br />
vahflî bir flekilde kaybetti.<br />
Saddam’l› tiyatroya Saddam öldürülerek<br />
son verildi; hesap verdirilmeden<br />
öldürüldü. Demek ki Saddam’›n<br />
hesap vermesi, birilerinin daha hesap<br />
vermesi anlam›na geliyordu ki, henüz<br />
tüm bu suçlar› ve di¤er suçlular› itiraf<br />
ettirilmeden tiyatro bitirildi.<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 7
gündem<br />
<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> baflarıyla <strong>tamamland›</strong><br />
Suudi Arabistan <strong>Hac</strong> Bakanl›¤›, Millî Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre Organizasyonuna üstün baflar› ödülü verdi.<br />
Her y›l, dünyan›n dört bir yan›ndan,<br />
milyonlarca Müslüman oraya<br />
kofluyor... Çevreden merkeze do¤ru<br />
bu yolculuk, ilk insandan beri sürüp<br />
gidiyor... Mukaddes topraklar, y›l›n<br />
her günü, hac ve umre vazifesini ifa<br />
etmek üzere gelen mü’minlerle dolup<br />
tafl›yor... ‹slam Toplumu Milli Görüfl,<br />
tam 36 y›ld›r, Avrupal› Müslümanlar›n,<br />
merkeze yolculu¤una arac›l›k ve<br />
rehberlik ediyor... Tam 36 y›l... Dile<br />
kolay... Kimselerin ortal›kta olmad›¤›<br />
dönemlerde “biz var›z” deyip yola koyulan,<br />
Avrupa’daki, baflta Türkiye’den<br />
olmak üzere, dünyan›n dört<br />
bir taraf›ndan gelen Müslümanlara<br />
sahip ç›kan, onlar›n dertleri ve sorunlar›na<br />
çareler arayan, haklar›n› savunan,<br />
onlar›n, inançlar›n› daha iyi yaflayabilmeleri<br />
için camiler, Kur’an<br />
kurslar›, okullar açan ve her biri birer<br />
ilim ve fazilet örne¤i hocalar vas›tas›yla<br />
onlar› irflad eden Milli Görüfl, 36<br />
y›ld›r onlar›n <strong>Hac</strong> ve Umre ibadetlerini<br />
en güzel biçimde ifa edebilmeleri<br />
için de canla baflla çal›fl›yor.<br />
Her geçen y›l daha da geliflen ve<br />
8<br />
Arafat vakfesinin yap›ld›¤› yer<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
profesyonelleflen Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve<br />
Umre Organizasyonu, 2006/2007 <strong>Hac</strong><br />
Organizasyonu’yla, Milli Görüfl’le<br />
haccetmenin ayr› bir güzellik oldu¤unu<br />
tekrar kan›tlad›. 350’e yak›n personeliyle,<br />
7000 civar›nda hac› aday›na<br />
hizmet veren Milli Görüfl 2006/2007<br />
<strong>Hac</strong> Organizasyonu baflar›l› bir <strong>Hac</strong><br />
dönemini daha sona erdirdi.<br />
Miladî 2006/2007, Hicrî 1427 y›l›nda<br />
36.’s› gerçeklefltirilen <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong><br />
Organizesi ile Avrupa’dan 7000 civar›nda<br />
Müslüman hac görevini yerine<br />
getirdi. Kafilelerden 19’u Almanya,<br />
20’si de Fransa, Avusturya, Hollanda,<br />
Belçika, ‹sviçre ve ‹skandinavya ülkeleri<br />
hac›lar›ndan olufltu. ‹lki 2 Aral›kta<br />
Frankfurt ve Berlin kafilesi ile gitmeye<br />
bafllayan <strong>Hac</strong>› adaylar›, Frankfurt<br />
son kafilenin de hareket etmesiyle<br />
birlikte toplam 39 kafile halinde mukaddes<br />
beldelere THY ile 19 merkezden<br />
ulaflm›fl oldu.<br />
<strong>Hac</strong> sonras› ilk dönen kafileler, 3<br />
Ocak’ta 2 ve 3 Haftal›k Frankfurt kafileleri<br />
ile 2 Haftal›k Fransa kafileleri oldu.<br />
Son olarakta 24 Ocak’ta Frank-<br />
furt-son ve Paris kafileleri döndü.<br />
Böylece 2006/2007 Milli Görüfl <strong>Hac</strong><br />
Organizasyonu ile <strong>Hac</strong>ca giden hac›lar<br />
hacc ibadetlerini yerine getirmifl<br />
olarak evlerine döndüler. Avrupa’da<br />
Noel ve Y›lbafl› tatilinin <strong>Hac</strong>ca denk<br />
gelmesiyle <strong>Hac</strong>ca gidenlerin say›s›nda<br />
büyük art›fl oldu. Daha önce 5410<br />
hac› götümeyi planlayan Milli Görüfl<br />
<strong>Hac</strong> organizasyonu yo¤un talep üzerine<br />
kontenjan›n› 6600’e ç›kararak<br />
1200’i aflk›n fazla hac› götürmenin sevincini<br />
yaflad›. Kay›tlar›n bu sene erken<br />
bitmesiyle vize ifllemlerinde de<br />
büyük rahatl›k ve kolayl›k oldu.<br />
Bu y›l da <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> Organizesinde<br />
çok say›da görevli yer ald›. Yaklafl›k<br />
olarak 350 kiflilik görevli grubu ile<br />
çal›flmalar›n› yürüten <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> Organizasyonu,<br />
35 kiflilik sa¤l›k ekibi ve<br />
6 ambulans ile hac›lara sa¤l›k hizmeti<br />
verdi. Mekke’de Mina yak›nlar›nda 9<br />
otel ile hizmet veren <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> Organizasyonu,<br />
otellerle Kâbe aras›nda<br />
24 saat çal›flan otobüs servisini de<br />
hizmete koydu. Medine’de de Mescid-i<br />
Nebevî (Harem-i fierif) çevresinde<br />
tutulan 6 ayr› otelde hac›lara hizmet<br />
veren Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre<br />
Organizasyonu, otellerde lokanta hizmetleri<br />
ile emanet, döviz bozdurma,<br />
telefon ve internet imkân› sa¤land›.<br />
<strong>Hac</strong> öncesi <strong>Hac</strong> sezonu boyunca<br />
yapacaklar› görevleri konusunda bilgilendirilen<br />
hizmet görevlileri organizede;<br />
Havaalan› görevlisi, Otobüs<br />
servis görevlisi, Resepsiyon görevlisi,<br />
otel yerlefltirme görevlisi, kat sorumlulu¤u,<br />
emanet ve para bozdurma,<br />
bilgisayar ve telefon hizmetleri gibi<br />
görevleri üstlendiler.<br />
<strong>Hac</strong>c öncesi Kafile ve Grup Baflkanlar›<br />
ile de birçok e¤itim toplant›lar› yapan<br />
Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Organizesi bu y›l<br />
164 Kafile ve Grup Baflkan› ile yaklafl›k<br />
6600 hac›ya hizmet verdi.
Hem kalitenin artmas› hem de<br />
Suudi Arabistan’daki flartlardan kaynaklanan<br />
gerekçeleri gözönünde tutarak,<br />
2006/2007 <strong>Hac</strong> döneminde<br />
Mekke ve Medine (günde 3 ö¤ün) yemekleri<br />
de dahil olarak hac ücretini<br />
aç›klayan Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Organizesinin,<br />
yemek hizmeti ilk defa olmas›na<br />
ra¤men hac›lar› fazlas›yla memnun<br />
etti. <strong>Hac</strong>› adaylar›, havaalan›nda karfl›land›lar<br />
ve otobüslerle kalacaklar›<br />
otellere getirilip yerlefltirildiler. <strong>Hac</strong>›lar,<br />
IT Görevlileri taraf›ndan haz›rlanan<br />
internet-cafede dünyayla ve yak›nlar›yla<br />
olan ba¤lant›lar›n› sürdürdüler.<br />
Telefon hizmetleri sayesinde<br />
de, yak›nlar›yla görüflmekte hiç zorluk<br />
çekmediler... <strong>Hac</strong>›lar, pasaport ve<br />
biletleriyle ilgili her türlü ifllemlerini<br />
hiç bir zorluk çekmeden halledebilmenin<br />
mutlulu¤unu yaflad›lar. <strong>Hac</strong>›lar<br />
bu y›l da, paralar›n› ve k›ymetli eflyalar›n›<br />
emanet kasas›na teslim edip,<br />
istedikleri an istedikleri kadar›n› çekmek<br />
suretiyle, kaybolma ve çal›nmaya<br />
karfl› güvence alt›na ald›lar.<br />
24 saat hizmet veren servis otobüsleri<br />
ile <strong>Hac</strong>›lar, otelle Harem-i fierif<br />
aras›nda günün her saati sürekli<br />
servis hizmeti ald›lar. Prof. Dr. Yaflar<br />
Ba¤datl› yönetiminde, doktorlar ve<br />
sa¤l›k görevlilerinden oluflan 35 kiflilik<br />
sa¤l›k servisi, sadece Milli Görüfl<br />
hac›lar›n›n de¤il tüm hac›lar›n sa¤l›k<br />
ihtiyaçlar›na karfl›l›k verdi. Bu y›l havalar›n<br />
so¤uk gitmesi hac›lar›n hastalanma<br />
oran›n› bir hayli art›rd›.<br />
Yetiflmifl hocalar nezaretinde erkek<br />
ve kad›n hac›lara yönelik bilgilendirme<br />
toplant›lar›, sohbetler, özel<br />
programlar düzenlendi. Ayr›ca onlar›n<br />
f›khî sorular›na cevap vermek<br />
üzere, fetva ehli hocalar tahsis edildi.<br />
<strong>Hac</strong>›lar, bayram öncesi, hac farizas›n›<br />
yerine getirecekleri mekânlar› gezdiler,<br />
neler yapacaklar› hakk›nda hocalar<br />
taraf›ndan bilgilendirildiler...<br />
Ayr›ca, gezi programlar›yla kutsal<br />
topraklardaki tüm ziyaret mahallerini,<br />
Nur Da¤›’n›, Hira Ma¤aras›’n›,<br />
Sevr Ma¤aras›’n›, Cebel-i Rahme’yi<br />
ve daha pek çok yerleri görme ve tan›ma<br />
imkân› buldular. Gezilerden arta<br />
kalan vakitlerin bir k›sm›n› ise Milli<br />
Görüfl <strong>Hac</strong> Organizasyonu'nun dü-<br />
Dr. Fuad Abdusselam Farisî, Kemal Ergün’e takdirmaneyi veriyor<br />
zenledi¤i dolu dolu programlarla geçirdiler.<br />
Erkek ve kad›n hac› adaylar›na<br />
dönük sohbetler, bilgilendirme<br />
toplant›lar› ve özel programlar yap›ld›.<br />
Milli Görüfl organizasyonu bünyesinde,<br />
kad›n hac›lar için de 11 kad›n<br />
hoca han›m görev yapt›.<br />
<strong>Hac</strong>›lar Arafat’ta<br />
Art›k hac bafll›yor. Bütün hac›<br />
adaylar› Arafat'ta... Arafat da¤› mahfler<br />
yerini and›r›yor. Art›k Milli Görüfl<br />
Klasi¤i haline gelen Arafat programlar›ndan<br />
biri daha icra edildi, her y›l<br />
oldu¤u gibi.<br />
fieytan tafllamaya giderken<br />
gündem<br />
Arafat Program›, Stuttgart Kafilesi<br />
Grup Baflkan› Necati Sezgin hocan›n<br />
aç›l›fl Kur’an-› Kerimi ile bafllad›.<br />
Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Koordinatörü Kemal<br />
Ergün’ün aç›l›fl konuflmas› ile devam<br />
etti. Daha sonra Medine Sorumlusu<br />
Mustafa Göksu’nun Arapça ve<br />
<strong>Hac</strong>’dan sorumlu <strong>IGMG</strong> Genel Baflkan<br />
Yard›mc›s› Ali Bozkurt’un Almanca<br />
Arafat’›n önemini anlatan k›sa<br />
konuflma yapt›lar. Kuzey Ruhr Kafile<br />
Baflkan› Mehmet Efe’nin sadaka konulu<br />
konuflmas›n›n ard›ndan ‹rflad<br />
Baflkan Yard›mc›s› Hulusi Ünye hocan›n<br />
<strong>Hac</strong>c›n menasiki hakk›nda bilgilendirme<br />
yapt›. Akabinde Ö¤le ve<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 9
teşkilat<br />
Berlin hac›lar›<br />
‹kindi namazlar› cem edilerek ‹rflad<br />
Baflkan› Ahmet Özden imaml›¤›nda<br />
ifa edildi. Namaz sonras› günün konuflmas›n›<br />
yapmak üzere Kürsüye gelen<br />
Mustafa Mullao¤lu Hocaefendi<br />
Arafat’›n ruhuna uygun yapt›¤› konuflmas›yla<br />
gönülleri fethetti. Kapan›fl<br />
konuflmas›n› yine <strong>IGMG</strong> Genel Baflkan›<br />
Yavuz Çelik Karahan yapt›. Konuflmas›nda<br />
Milli Görüflün hizmetlerine<br />
de¤inen Karahan, Milli Görüflün<br />
36 y›ld›r hac hizmeti ve 22 y›ld›r da<br />
Kurban Kampanyas› gibi kal›c› hizmetler<br />
verdi¤ine dikkat çekti. Bu y›lda<br />
organize de görev alanlara ve Suudi<br />
yetkililere teflekkür eden Karahan,<br />
’’<strong>Hac</strong> Milli Görüflle daha bir baflkad›r’’<br />
diyerek, ’’insan›m›za haketti¤i en<br />
güzel organizeyi yapmak için gayretimiz<br />
devam edecektir” dedi.<br />
Genel Baflkan›n konuflmas›ndan<br />
sonra art›k heyecan doruk noktaya<br />
ç›k›yor. Arafat da¤› mahfler yerini and›r›yor.<br />
<strong>Hac</strong>› adaylar› hacc›n farzlar›ndan<br />
biri olan vakfe'yi yerine getirmek<br />
için aya¤a kalk›yor. Zulme, flirke<br />
ve küfre karfl› k›yama duruyorlar.<br />
Arafat'ta Milli Görüfl çad›r›nda hareketli<br />
ve s›ms›cak dakikalar yaflan›yor.<br />
Dua için önce sözü Avusturya–1 Bölge<br />
baflkan› Muhammed Turhan al›yor,<br />
gür sesiyle önce Arapça ve arkas›ndan<br />
da Türkçe duas›yla gönülleri<br />
coflturuyor, âmin âmin sesleri semaya<br />
yükseliyor, mü’minler Rabblerinin<br />
huzurunda temizleniyor, günahlar›ndan<br />
ar›nmaya bafll›yorlar. Yere düflen<br />
her gözyafl› dökülen günah oluyor<br />
10<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
adeta... Ard›ndan Danimarka Kafile<br />
Baflkan› Fatih Aksay dua yapmak<br />
üzere mikrofona geliyor. Ümmet için<br />
dua eden Fatih hoca, hacca gelemeyenlere<br />
de gelme f›rsat› ver yarabbi<br />
diye dua ederken, hac›lar ak›llar›nda<br />
hep gelemeyen efl ve dostlar›n› hat›rlar›ndan<br />
geçiriyorlar. Son duay› yapan<br />
Hulusi Ünye hoca merhum Hasan<br />
efendinin kaleme ald›¤› o meflhur<br />
duay› okuyor. <strong>Hac</strong>›lar adeta kendinden<br />
geçmifl dünyan›n en kutsal noktas›nda<br />
dualar›n reddedilmedi¤i noktada<br />
ve anda dua etmenin sevincini<br />
ve hazz›n› yaflad›lar. Duadan sonra<br />
bütün hac›lar etraf›ndaki hac› kardeflleri<br />
ile tebrikleflerek helallefltiler.<br />
<strong>Hac</strong>›lar Arafat'tan sonra Müzdelife<br />
vakfesini yapmak üzere, lanetlenmifl<br />
fleytana ve onun askerlerine atmak<br />
üzere tafl toplad›lar. Mina'da<br />
fleytan› ve yandafllar›n› tafla tutan hac›lar<br />
hac› olman›n sevincini ve gururunu<br />
yaflad›lar.<br />
Bayram›n birinci günü <strong>Hac</strong>›lar,<br />
fleytan tafllad›ktan sonra Milli Görüfl'ün<br />
organize etti¤i kurban kesim<br />
yerlerinde, sa¤l›kl› ortamlarda kurbanlar›n›n<br />
görevliler taraf›ndan kesildi¤i<br />
haberini beklediler. Bu haberi<br />
beklerken, Kurban etlerinin, zayi edilmeden,<br />
so¤uk hava donan›ml› araçlarla<br />
ihtiyaç sahibi insanlara ulaflt›r›ld›¤›n›n<br />
da bilinci içindelerdi.<br />
Kurbanlar›n›n kesildi¤inin haberini<br />
alan hac›lar, t›rafl olarak ihramlar›ndan<br />
ç›kt›lar ve onlar art›k hac› oldular.<br />
’’Kabul Olunmufl hacc›n karfl›l›-<br />
¤› ancak cennettir.’’ diyen peygamber<br />
müjdesine nail olanlara ne mutlu...<br />
Kutsal topraklara yap›lan ziyaret,<br />
Arafat vakfesinden sonra, bayramla<br />
birlikte, hacc›n di¤er farzlar›n›n yerine<br />
getirilmesiyle son buldu. <strong>Hac</strong>›,<br />
adaylar›, Kâbe’de, Farz olan tavaflar›n›<br />
eda ederek görevlerini tamamlad›lar...<br />
Ve eksiksiz bir hac ibadeti ifa etmenin<br />
hazz›n› tatt›lar. <strong>Hac</strong>› adaylar›,<br />
dünyan›n en flerefli ünvanlar›ndan biri<br />
olan “<strong>Hac</strong>›” ünvan› ile taçland›lar.<br />
Onlar, hem hacc›, hem de güzel ve<br />
dolu dolu bir hac organizasyonunu<br />
doyas›ya yaflad›lar. Onlar, art›k oraya<br />
sevdaland›lar...<br />
<strong>Hac</strong>›lar, Medine-i Münevvere’de<br />
de, baflta Mescid-i Nebevi olmak üzere<br />
tüm ziyaret mekânlar›n› rehber hocalar<br />
nezaretinde gezdiler. Mescid-i<br />
Nebevi’de 40 vakit namaz k›ld›lar.<br />
Medine’de kald›klar› süre boyunca da<br />
Milli Görüfl’ün tüm hizmetlerinden istifade<br />
ettiler.<br />
Ve art›k ayr›l›k vakti! Gönül hiç ayr›lmak<br />
istemiyor, ama ne çare... Hasret<br />
flimdiden bafllad› bile. En k›sa zamanda<br />
yeniden kavuflmak için dua ederek<br />
ayr›ld›lar, mukaddes beldelerden.<br />
Milli Görüfl <strong>Hac</strong>c Organizasyonu’na<br />
üstün baflar› ödülü<br />
Suudi Arabistan <strong>Hac</strong> Bakanl›¤›<br />
Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre Organizasyonuna<br />
üstün baflar› ödülü verdi.<br />
Türk, Avrupa, Amerika ve Avusturalya<br />
hac›lar›ndan sorumlu Müessesenin<br />
kuruluflunun 25. Y›ldönümü<br />
münasebetiyle yap›lan törende 36<br />
y›ldan beri <strong>baflar›yla</strong> hac <strong>organizesi</strong><br />
yapan Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre Organizasyonuna<br />
<strong>Hac</strong> Bakan› Dr. Fuad<br />
bin Abdusselam El-Farisi ve Türk,<br />
Avrupa, Amerika ve Avustralya hac›lar›ndan<br />
sorumlu müessese Müdürü<br />
Mutavv›f Abdullah bin Ömer Alaaddin<br />
taraf›ndan ’’Üstün Baflar› Plaketi’’<br />
verildi. Plaketi Milli Görüfl <strong>Hac</strong><br />
Koordinatörü Kemal Ergün <strong>Hac</strong> Bakan›’ndan<br />
teslim ald›. Programda<br />
Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Mekke Sorumlusu<br />
Cengiz Da¤deviren ve Avrupa Milli<br />
Görüfl kurucular›ndan Rüfltü Banaz<br />
da haz›r bulundu.
Arakan<br />
Ümmetin Kurban sevinci...<br />
teşkilat<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas›’na 63 bin 615 kurban ba¤›flland›; wörevlilerimiz 84 bin 560 kurban kesim ve da¤›t›m› yapt›.<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl Kurban<br />
Kampanyas›, her y›l oldu¤u gibi<br />
bu y›l da ümmetin Kurban bayram›ndaki<br />
sevincine ortak oldu.<br />
Bölge Sosyal Hizmetler Baflkanlar›<br />
ve Kurban kesim ve da¤›t›m görevlilerinin<br />
getirdi¤i raporlara göre,<br />
bu seneki kurban kampanyas›nda<br />
63 bin 615 Kurban ba¤›fl› gerçekleflirken,<br />
gidilen ülke ve bölgelerde<br />
84 bin 560 adet kurban kesim<br />
ve da¤›t›m› gerçeklefltirildi.<br />
Müslümanlar›n yüzünü güldüren<br />
kampanya<br />
Kurban Kamyanyas›’n›n gerçeklefltirildi¤i<br />
ülkelerde, büyük bir<br />
sevgi ve kardefllik heyecan› içinde<br />
karfl›lanan <strong>IGMG</strong> Kurban kesim ve<br />
da¤›t›m görevlileri, anlatt›klar› duygulu<br />
anlarla bu kampanyan›n ‹slam<br />
ümmetinin ortak heyecan›n› art›rd›¤›n›<br />
ve kardefllik duygular›n› kuvvetlendirdi¤ini<br />
belirtiyorlar.<br />
Her bir görevli gitti¤i ülke ve<br />
bölge ile ilgili rapor haz›rlayarak<br />
döndü. Gelecek ve daha sonraki senelerde<br />
görevli olarak gideceklere<br />
yol gösterici olacak olan ve gerekli<br />
bilgileri içeren bu raporlara bir göz<br />
att›¤›n›zda insan›n heyecan› bir kat<br />
daha art›yor.<br />
Bu kampanyaya kat›larak, görevli<br />
olarak gidip kesim ve da¤›t›m›n›,<br />
pek çok çetin flartlara ra¤men<br />
bihakk›n yerine getiren kardeflleri-<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 11
teşkilat<br />
Sierra Leone<br />
mize bu yüzden teflekkürü bir borç<br />
bilirken, Cenab-› Hakk’›n iki cihan<br />
saadeti bahfletmesini de niyaz ediyoruz.<br />
Bu yaz›m›zda ne yaz›k ki Kurban<br />
kampanyam›z›n gerçekleflti¤i bü-<br />
12<br />
Sri Lanka<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
tün ülke ve bölgelerden tek tek bilgi<br />
veremeyece¤iz. Bu yüzden, hangi<br />
ülkeden bafllay›p, hangi ile devam<br />
edece¤imiz konusunda karars›z<br />
kald›k. Yine de her hangi bir ülkeden<br />
bafllamak zorunday›z.<br />
Balkanlardan, Kafkaslardan,<br />
Ortado¤u’dan, Uzakdo¤udan, Afganistan,<br />
Pakistan, Keflmir’den, Kazakistan,<br />
K›rgizistan, Mogolistan<br />
Do¤u Türkistan’dan... Türkiye’den,<br />
Yemen’den, Filistin, Lübnan’dan.<br />
Nereden bafllay›p nere ile devam<br />
edelim? Burma-Arakan’dan, Endonezya,<br />
Açe’den, Mozambik’ten, Somali’den<br />
Etyopya’dan... Ya da, Sudan,<br />
Mali, Sierra Leone, ya da Ruanda,<br />
Birundi, Güney Afrika’dan.<br />
Yoksa, Surinam, Gambiya, Senegal,<br />
Togo, Nijer, Nijerya, Çad, Kamerun<br />
veya Uganda’dan m›, Tanzanya’dan,<br />
Eritre’den Banladefl’ten<br />
Kuzey Irak’tan, Cezayir’den, K›r›m’dan,<br />
Çeçenistan’dan, Azerbaycandan<br />
m›? Öylesine zor ki... Her<br />
bir görevlimizin canla baflla çal›fl›p<br />
ulaflt›rd›¤› Kurbanlar›n›n hikayesi<br />
kadar, yaflad›klar›n›n, hissettiklerinin<br />
ve anlatamad›klar›n›n da hikayesi<br />
yazmaya, yaz›lmaya ve okunmaya<br />
de¤er.<br />
Endonezya’ya Açe’ye giden kardefllerimizin<br />
yeni bir sel felaketi ile<br />
karfl›lafl›p Kurban görevinden önce<br />
acilen, ma¤dur durumdaki insanlara<br />
bir fleyler ulaflt›rmak zorunda<br />
hissedip, kurban telaflesini bir kenara<br />
b›rakarak yard›m için kofluflturmalar›<br />
ve Güney Do¤u Asya’n›n<br />
en uzak bölgelerinde Kurban kesmelerinden<br />
dolay› isterseniz oradan<br />
bafllayal›m.<br />
“Terima Kasih Banyak” <strong>IGMG</strong><br />
– Teflekkürler <strong>IGMG</strong> -<br />
Günlerce süren fliddetli ya¤murlar<br />
sonucu Kuzey-Sumatra’da<br />
Açe’nin birçok bölgesinde y›k›c› su<br />
bask›nlar›, sel ve 100’ün üzerinde<br />
insan›n hayat›n› kaybetti¤i toprak<br />
kaymalar› meydana gelmiflti. <strong>IGMG</strong><br />
Endonezya kurban ekibi Ufuk Seçgin<br />
ve Necati fientürk bir süre önce<br />
bölgeye gelerek kardefl organizasyon<br />
PKPU ile birlikte sel ma¤durlar›na<br />
acil yard›m da¤›tt›.<br />
Baz› zaman tehlikeli yollar ve<br />
trafik flartlar›nda alt› saatlik yorucu<br />
ve olayl› bir araba yolculu¤u sonras›nda<br />
Açe’nin kuzeyinde selden tamam›yla<br />
tahrib olmufl Musholla
Pante köyüne ulafl›l›r. Tüm köy k›sa<br />
sürede sular alt›nda kalm›fl. Köy<br />
halk›ndan 1161 kiflini yüksekte bulunan<br />
köy camisine ve güvenli komflu<br />
köylere s›¤›nm›fllar. Sular›n ancak<br />
üç gün sonra geri çekilmeye<br />
bafllamas›yla köy sakinleri bir nevi<br />
rahatlam›fllar. Köyün muhtar› Zaidin<br />
bizi köyün merkezindeki köy<br />
camisine getirdi yard›mlar› buradan,<br />
da¤›tma imkan› bulduk.<br />
Bayram gününü ise Bayram<br />
namaz›m›z› 10 binin üzerinde Müslüman<br />
ile birlikte 31 Aral›k günü<br />
Bande Açe’nin merkez camii olan<br />
Beytül Rahman Camii’nin büyük<br />
meydan›nda aç›k havada eda<br />
ediyoruz. Bölgeyi harabeye çeviren<br />
ve yaklafl›k 190.000 insan›n hayat›n›<br />
kaybetmesine neden olan Tsunami<br />
felaketi sonras›nda insanlar tekrar<br />
eski hayatlar›na dönmeye çal›fl›yor.<br />
‹nsanlar›n ço¤u yard›m kurulufllar›<br />
taraf›ndan geçici olarak infla edilen<br />
evlerde kal›yor. Baz›lar› ise tekrar<br />
yeni evler infla ediyor ve Banda<br />
Açe’de, hareketli bir flekilde yeniden<br />
kalk›nma faaliyetleri gerçeklefliyor.<br />
<strong>IGMG</strong>’nin Banda Açe’deki bir<br />
süredir faaliyete geçmifl Yetimhane<br />
ve E¤itim Merkezi’ne gitti¤imizde,<br />
kurban bayram› vesilesi ile bilgisayar<br />
s›n›flar›na al›nan yeni bilgisayarlara<br />
sevinen ve orada kalan 32<br />
çocuk ile karfl›laflt›k. Her geçen gün<br />
çevre köylerden ve yetimhanelerden<br />
gelen çocuklarla bu say›n›n artt›¤›n›,<br />
ocak ay›n›n sonuna kadar<br />
50’ye ulaflaca¤›n› ö¤rendik. Yetimhane<br />
ve E¤itim Merkezi zaten çok<br />
say›da çocu¤a hizmet verecek büyüklü¤e<br />
sahip. Çevre köylerin sakinlerine<br />
haz›rlam›fl oldu¤umuz<br />
kurban paketlerini da¤›tt›ktan sonra<br />
çocuklarla hep birlikte yemekhaneye<br />
geçerek yemek yedik.<br />
Daha sonra ise, güneye ve do-<br />
¤uya do¤ru Endonezya’n›n daha<br />
fakir bölgelerine do¤ru gidiyoruz.<br />
Bu bölgelerde insanlar öylesine fakirler<br />
ki, kendi yapt›klar› teneke ya<br />
da kartondan kulübelerde yafl›yorlar.<br />
Çöplüklerden geçiniyorlarlar.<br />
Temiz sular› olmad›¤› gibi tibbî im-<br />
Bande Açe<br />
kanlardan da tamam›yla uzaklar.<br />
Yapt›¤›m›z yard›mlar ve kurban da-<br />
¤›t›m›ndan sonra sevgiyle kucaklan›yor<br />
ve Terima Kasih Banyak<br />
<strong>IGMG</strong>- Teflekkürler <strong>IGMG</strong> diye<br />
u¤urlan›yoruz. Gelirken bile, telefonlar›m›za<br />
düflen Sms’ler hep böyleydi.<br />
fiimdi de Afrika’ya dönelim. Bat›<br />
Afrika’ya, kölelili¤in ve kölelikten<br />
kurtuluflun mücadelesinin yafland›-<br />
¤› ama, bir iç savaflta savaflmak istemeyen<br />
çocuklar›n kollar› ile bacaklar›n›n<br />
bile kesilebildi¤i Aslan<br />
Yelesi’ne yani Sierra Leone’ye. Hollanda’dan<br />
Hüseyin Yanmaz kardeflimiz,<br />
pek çok görevlimizin anlatt›-<br />
teşkilat<br />
¤› gibi, sevinç ve hasret gözyafllar›<br />
ile karfl›land›¤›n› anlatt›ktan sonra<br />
flöyle devam ediyor:<br />
“Sierra Leone’de bizi bir beyaz<br />
olarak karfl›lar›nda görünce çocuklar<br />
korkup kaç›yordu. Çünkü ilk defa<br />
bir beyaz adam› yak›ndan görüyorlard›.<br />
Ve onlar için beyaz adam,<br />
felaketten baflka bir fley de de¤ildi.<br />
Yan›ma gelip ‘Apato (beyaz adam)<br />
senin yan›nda durup, sana sana dokunabilir<br />
miyim’ diyor, dokunduktan<br />
sonra da ‘bizim gibi biriymiflsin’<br />
diyerek flaflk›nl›klar›n› dile getiriyorlard›.<br />
‹flte böylesine nice gerçekleri<br />
dinleyebilirsiniz, Kurban<br />
görevlilerimizden. Sierra Leone fa-<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 13
teşkilat<br />
kir de¤ildir. Zengindir, insanlar neredeyse<br />
ya¤mur ya¤d›¤›nda elmaslar›<br />
sokaklardan toplarcas›na zengindir.<br />
Zengindir zengin olmas›na<br />
ama, bir bakt›¤›n›zda gördü¤ünüz<br />
manzara ürkütür sizi: Herkes fakir,<br />
yoksul ve birilerinin yard›m›na<br />
muhtaç... ‹flte sömürgecili¤in ve sömürge<br />
ruhunun, sömürge ahlak›n›n<br />
insanlar› getirdi¤i durum budur.<br />
Evet, der Erhan Özcan. Benim<br />
antalaca¤›m hikaye, ad› öyle iflte,<br />
14<br />
Kamerun<br />
Nijerya<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
hikaye de¤il gerçek, ayn›s›d›r, der.<br />
Nijer’de size ne anlatay›m ki!??<br />
Yoksullu¤u mu, zenginli¤i mi? Hangisini<br />
anlatay›m. Her ikisi de var.<br />
Ama insanlar›n tümü yoksul!!!<br />
<strong>IGMG</strong> olarak açt›¤›m›z, su kuyular›<br />
ve okullar›n bu ülke için ne kadar<br />
büyük bir önem ve de¤er tafl›d›¤›n›<br />
görmek, yerinde incelemek, gerçektende<br />
flükretmemiz ve bulundu-<br />
¤umuz durumlara hamdetmemiz<br />
için bir sebebtir. fiöyle diyor Erhan<br />
Özcan: “<strong>IGMG</strong> Kurban kesim gö-<br />
revlisi olarak Lyon’dan Nijer’in<br />
baflkenti Niamey’e ulaflt›¤›m›zda,<br />
buradaki kardefllerimiz bizi, geçen<br />
y›larda oldu¤u gibi yine samimiyetle<br />
karfl›lad›lar. Bu ülkeye her<br />
geliflimizde dilleri, derilerinin<br />
renkleri ve kültürleriyle bizden<br />
farkl› olan bu insanlarla, bizi, birbirimize<br />
ba¤layan tek ve en önemli<br />
ba¤›n ‹slam dini olmas› karfl›s›nda,<br />
yeniden hamdediyor, flükrediyoruz,<br />
karfl›l›kl› olarak,“ ve flöyle<br />
ekliyor: “Ne yaz›k ki, baflta Türkiye<br />
olmak üzere di¤er ‹slam ülkelerinin,<br />
halk›n neredeyse tamam›n›n<br />
Müslüman oldu¤u Nijer’de bir elçili¤e<br />
sahip olmamas› bizi düflündürüyor.“<br />
Dünyan›n en önde gelen petrol<br />
üreticilerinden Nijerya’ya giden<br />
Celal Tüter ve Kenan Kaykun da<br />
ayn› fleyleri anlat›yor: Zenginlik<br />
içinde yoksulluk. Celal Tüter ve Kenan<br />
Kaykun, bol petrol rezervlerinin<br />
bulundu¤u Nijerya’n›n ikinci<br />
büyük eyaleti Kano’da Kurban kesim<br />
ve da¤›t›m› için haz›rl›k çal›flmalar›<br />
yaparken,“Kano, ülkenin en<br />
yoksul bölgesi olarak kalm›fl. Halk›n<br />
büyük bir bölümü açl›k s›n›r›n›n<br />
alt›nda yafl›yor,“ diyerek aktar›yorlar<br />
gözlemlerini. Bölge nüfusunun<br />
yüzde 70 gibi büyük bir bölümünün<br />
Müslüman olmas›n›n, ülke zenginliklerinden<br />
pay›n› alamamas›ndaki<br />
ana rol oldu¤u söyleniyor. Ama,<br />
böylesi bayram günlerinde <strong>IGMG</strong><br />
Kurban ekibinin bölgede bulunmas›,<br />
insanlarda tatl› bir telafl ve gönülleri<br />
okflayan bir sevinç meydana<br />
getiriyor. Herkes bizi kucakl›yor.<br />
Buradan Hindukufl eteklerine<br />
inelim; Pakistan, Keflmir ve Afganistan’a.<br />
‹brahim Kayg›s›z ve Muhammed<br />
Ulu Baflkanl›¤›ndaki heyetimizde<br />
11 kifli vard›. Burada çal›flmalar›m›z›,<br />
Hizmet Vakf› ve Hubeyb<br />
Vakf› ile birlikte yürütüyoruz.<br />
Pakistan muhalefet ve Cemaat-i ‹slami<br />
lideri Gazi Hüseyin Ahmeti ziyaret<br />
ediyoruz. ‹ki y›ldan beri, Rawalpindi<br />
Merkez Hapishanesi’nde,<br />
çeflitli sebeblerle hapishaneden ç›kamayan<br />
mahkumlara yapt›¤›m›z<br />
yard›mlar› devam ettiriyoruz ve
mahkumlar› serbest b›rakt›r›yoruz.<br />
Kurban kesimi için de, Rawalpindi-‹slamabad<br />
ve çevresi ile birlikte<br />
Lahor ve di¤er bölgelere da-<br />
¤›l›yoruz.<br />
Keflmir Kurban Kampanyas›’na<br />
önce Baflbakan Sardar ‹skender<br />
Hayat Han’› ziyaret ederek bafll›yoruz.<br />
Sonra da ülkenin kuzeyinden,<br />
güneyine (Azad Keflmir’de,<br />
do¤u-bat› yoktur) kurban kesece-<br />
¤imiz yerlere da¤›l›yoruz. Muzafferabad,<br />
Mansehra, Ba¤, Poonch,<br />
Kotli ve pek çok köy. Bayram Namaz›n›<br />
baflkent Muzafferabad’daki<br />
Merkez Camii’nde eda ederken,<br />
namaz öncesi cemaata vaaz veren<br />
imam›n, özellikle Millî Görüfl camias›na<br />
teflekkür etmesi bizi ayr›ca<br />
duyguland›r›yor. Geçen y›lki depremden<br />
ma¤dur olanlarla,<br />
<strong>IGMG</strong>’nin yapt›rd›¤› meskenleri<br />
ziyaret ediyoruz.<br />
Afganistan için vize ABD hükümetinin<br />
s›n›rlamalar›na b›rak›ld›¤›<br />
için al›nam›yor. Fakat, hala<br />
Pakistan’da milyonlarca Afganl›<br />
mülteci bulundu¤u için, mültecilerin<br />
yo¤un olarak yaflad›klar›, Peflaver<br />
ve çevresindeki Afgan mülteci<br />
kamplar›nda kurbanlar›m›z› kesiyoruz.<br />
Bu yaz aylar›nda ‹srail sald›r›lar›yla<br />
yerle bir olan Lübnan’a geçti-<br />
¤imizde de, ‹slam ümmetinin bir<br />
bayram vesilesi ile de olsa, bir araya<br />
gelmesinin önemini kalbimizin<br />
derinliklerinde hissediyoruz. Hiç<br />
tan›mad›¤›m›z, tan›flmad›¤›m›z insanlar<br />
bizleri ba¤›rlar›na bas›yor,<br />
kucakl›yor, dua ediyor.<br />
Lübnan, ‹srail iflgali sonras› Filistinlerin<br />
s›¤›nmak zorunda kald›klar›<br />
ülkelerden biri de. Bu yüzden<br />
özellikle Baflkent Beyrut ve çevresinde<br />
binlerce mülteci gettolarda<br />
yaflamak zorunda. 1982 y›l›ndaki ‹srail’in<br />
eski baflbakanlar›ndan ve zaman›n<br />
savunma bakan› Ariel fiaron’›n<br />
destekledi¤i Sabra ve fiatilla<br />
katliamlar›n›n da gerçekleflti¤i yer.<br />
‹flte bu Filistinlilere flimdi, son 25<br />
y›ldan beri süren ‹srail sald›r›lar›ndan<br />
kaçmak zorunda kalan Lübnanl›lar<br />
da eklenmifl. Bu flartlar alt›nda,<br />
çeflitli kamp ve köylerde kur-<br />
Keflmir<br />
banlar›m›z› kesiyoruz.<br />
Lübnan’dan, isterseniz Bosna’ya<br />
geçelim. Ac›mas›z bir savafl›n<br />
izlerini hala atlatamayan Bosna’da,<br />
Gençlik teflkilat›m›z›n görevlendirdi¤i<br />
gençler bu görevi yerine<br />
getiriyorlar. Önce flehitler ve<br />
garibler diyar› Srebrenica’ya gidilerek,<br />
belediye baflkan› Abdurrahman<br />
Malkiç’in yard›mlar›yla köyler<br />
dolafl›l›yor, ihtiyaç sahipleri<br />
tesbit edilerek Kurbanlar da¤›t›l›yor.<br />
Srebrenica’l›lar Millî Görüfl’ü<br />
çok iyi tan›yorlar. Savafl esnas›nda<br />
oldu¤u gibi, savafl sonras›nda<br />
uluslararas› arenada da haklar›n›n<br />
aranmas›nda, Millî Görüfl’ü hep<br />
yanlar›nda buldular. Bunun için,<br />
bu camiaya göz yafllar› içinde ama<br />
gerçekten de hulus-u kalb ile dua<br />
eden Srebrenica’l› annelerin dualar›<br />
gönüllerimizi daha geniflleti-<br />
teşkilat<br />
yor. Ekibimizin bir k›sm›, Visoko<br />
flehrine, bir k›sm› Baflkent Sarayova<br />
ve çevresine, bir k›sm›, Mostar’a<br />
ve bir k›sm› da Kuzey’e Banja<br />
Luka’ya hareket ediyor.<br />
Republika S›rbska s›n›rlar› içinde<br />
yer alan ve Müslüman nüfusun<br />
büyük bir bölümünün hala geri<br />
dönmedi¤i Banja Luka flehrinde,<br />
Müftü ve müftülük ekibi ile kurbanlar›m›z›<br />
da¤›t›yoruz. Bölgede, Müslüman<br />
halk bizleri aralar›nda bu<br />
bayramda da görünce bayramlar›n›<br />
bayram gibi yaflama sevinci ile dolup<br />
tafl›yorlar.<br />
Silahlar›n gölgesinde Kurban<br />
Bayram›: Somali ve Etiyopya<br />
Yaflar Cimflit ve Mehmet Günefltepe<br />
kardelerimizin Kurban kesim<br />
görevlisi olarak gittikleri iki ülke Etyopya<br />
ve Somali. Daha yolda iken<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 15
teşkilat<br />
Etyopya<br />
Etyopya askerlerinin Somali’ye sald›r›lar›<br />
arkas›ndan da Amerikan<br />
birliklerinin yeni operasyonlar yapmas›,<br />
özellikle Somali’ye ulafl›m›<br />
imkans›z hale getirmiflti. Planlanan<br />
her yere gidilemese de savafl ve çat›flmalar<br />
alt›nda da görevlerini yerine<br />
getiren kardefllerimiz, zaten savafl<br />
ve çat›flmalar olmasa da bu bölge<br />
insan›n›n her türlü yard›ma ihtiyac›<br />
bulundu¤unu bildiriyorlar. Savafl<br />
dolay›s›yla her iki ülkede de insanlar<br />
yar›n ne olaca¤›n›n›n endiflesi<br />
içerisindeler. Büyük flehirlerin<br />
veya kasababalar›n etraflar›na kurulmufl<br />
bulunan ot, naylon, karton<br />
veya teneke çad›rlardan oluflan çad›r<br />
kamplar›n›n say›s› her geçen<br />
gün art›yor. Savafltan kaçmak için<br />
Kenya taraf›na yönelen mültecilerin,<br />
bu ülkeye al›nmad›klar› haberi<br />
ile de sars›l›yoruz. Dolay›s›yla, insanlar<br />
sald›r›larda korunma alt›na<br />
al›nacaklar›na do¤rudan hedef haline<br />
getiriliyorlar.<br />
Tekrar biraz daha bat›ya do¤ru<br />
yönelip Çad ve Kamerun’a u¤rayal›m.<br />
Orta Afrika ülkelerinden Kamerun<br />
ve Çad'da halk›n önemli bir<br />
kesimini Müslüman nüfus oluflturuyor.<br />
Çad'da halk›n yar›s› ‹slam dinine<br />
mensupken Kamerun'da nüfu-<br />
16<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
sun 5’te biri Müslüman. 6 kiflilik<br />
<strong>IGMG</strong>-Kamerun-Çad Kurban heyetine<br />
Süleyman Y›ld›r›m baflkanl›k<br />
yapt›. Kamerun'da 2112 ve Çad'da<br />
ise 1981 adet olmak üzere toplam<br />
4093 kurban kesimi gerçeklefltirildi<br />
Kurbanlar›n da¤›t›m›, her iki ülkenin<br />
yoksulluk oranlar›n›n daha yüksek<br />
oldu¤u köylerde yap›ld›. Kurban<br />
çal›flmas›n›n d›fl›nda bu y›l ayr›ca,<br />
3 içme suyu kuyusu açt›k ve<br />
e¤itim yard›m›nda bulunuldu. E¤itim<br />
yard›mlar› aras›nda okul çantalar›,<br />
defter ve kalemler, tekerlekli<br />
sandalyeler ve bir köyün 1 y›l boyunca<br />
görev yapacak imam›n›n<br />
maafl› da verdi¤imiz yard›mlar aras›ndayd›.<br />
Bu ülkelerde e¤itim materyalleri<br />
konusunda çok ciddî bir<br />
eksiklik var. Özellikle de köylerde<br />
görülen bu eksikli¤i gidermeye yönelik<br />
yard›mlar›n daha da art›r›larak<br />
yap›lmas› gerekiyor. E¤itim<br />
yard›m› olarak yapt›¤›m›z kitap,<br />
çanta, kalem, defter, cetvel ve tebeflir<br />
gibi okul e¤itimi için önemli olan<br />
eflyalarla, ilaç ve k›yafet yard›mlar›<br />
da bulundu¤umuz köylerde önemli<br />
bir ihtiyac› giderdi.<br />
Afrika ortas›ndan Asya’n›n ortas›na<br />
Kazakistan’a geçti¤imizde, iklimin<br />
so¤uklu¤u karfl›s›nda insanlar›n<br />
s›cakl›¤›n› hissediyorsunuz. Biraz da<br />
ayn› dil ve kavim silsilesine mensub<br />
olman›n verdi¤i yak›nl›k ile olsa gerek,<br />
al›flk›n olmad›¤›m›z fliveye ra¤men<br />
birbirimize çok yak›n ›s›n›yoruz.<br />
Ramazan Bafll›k ve Bedri Gezer kardefllerimiz,<br />
ba¤›ms›zl›k sonras›nda<br />
aya¤a kalkma çabas›na giren, ama<br />
gelir da¤›l›m›nda büyük bir adaletsizli¤in<br />
yafland›¤›nda Kazakistan’da görevlerini<br />
ifa ettiler. Yetimhanelere, ihtiyarlar<br />
evine, yoksullar, kimsesizler,<br />
hapishaneler, hastaneler, yurtlarda<br />
ve evlerde kalan ö¤renciler<br />
<strong>IGMG</strong>’nin gönderdi¤i kurbanlar›n<br />
da¤›t›ld›¤› yer oldu.<br />
Kazakistan’dan, Yahya Amil ile<br />
birlikte K›rg›zistan’a geçiliyor. Yoksullu¤un<br />
ve iflsizli¤in izlerini her<br />
yerde görebilmeniz mümkün. Hayat<br />
pahal›l›¤› alm›fl bafl›n› gidiyor.<br />
Rüflvet de iflsizlik ve hayat pahal›l›-<br />
¤› ile ayn› oranda art›yor. Uzun süren<br />
sosyalist idare alt›nda dinî hayat<br />
neredeyse yok olma durumuna<br />
gelirken, dine olan ilgi her geçen<br />
gün art›yor. Hem Kazakistan’da ve<br />
hem de K›rg›zistan’da yap›lan e¤itim<br />
yard›mlar›m›z›n da mevyevelirini<br />
gördükçe, Avrupal› Müslümanlar<br />
ad›na gurur duyuyoruz. Baflmüftü<br />
Murat Ali Cumanov, ‹slam
Bangladefl<br />
Üniversitesi Rektörü Abduflflükür<br />
Normatov ve Dilmörögü Adep Ahlak<br />
Borboru (Edep Ahlak Merkezi)<br />
Baflkan› Özbek Çotonov ile görüflmeler<br />
yap›yoruz. Hepsinden de<br />
kurban kampanyam›za övgüler ve<br />
dualar duyuyoruz.<br />
Karadeniz’in kuzeyinde yer alan<br />
Ukrayna da art›k her sene kurban<br />
da¤›t›m› yap›lan ülkeler aras›nda<br />
yer al›yor. Ukrayna’da 48 milyonluk<br />
nüfusun %4’ünü oluflturan Tatar,<br />
Azeri, Ah›ska, Çeçen ya da Arap<br />
kökenli yaklafl›k 2 milyon Müslüman<br />
bulunuyor. Ülkede yaklafl›k<br />
200 cami ve 20 ‹slam merkezi bulunmakta.<br />
Ukrayna’n›n en eski camii<br />
100 yafl›nda. Ah›ska Türkleri<br />
Ukrayna’n›n do¤usunda yafl›yor.<br />
Çiftçi olarak yaflamlar›n› sürdüren<br />
bu Müslüman nüfus ekonomik anlamda<br />
ülke standartlar›n›n alt›nda<br />
bir yaflam düzeyine sahip. Yüksek<br />
oranlarda görülen iflsizlik büyük<br />
sorunlar›n bafl›nda gelmektedir.buyram›<br />
baflkent Kiev’in 700 km<br />
do¤usunda bulunan Donetsky flehri<br />
etraf›nda yaflayan Müslümanlarla<br />
geçiriyoruz.<br />
Avrupa’n›n do¤usundan yeni<br />
dünyaya geçip, geçen y›ldan itibaren<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas› ile tan›-<br />
flan ve bir Orta/Güney Amerika ülkesi<br />
olan Surinam’a ulafl›yoruz. Surinam<br />
Müslümanlar Birli¤i Baflkan›<br />
Michel Soubhan ile birlikte, organizemizi<br />
yap›yoruz. Dünyan›n her yerinde<br />
karfl›laflt›¤›m›z, o, anlat›lamayan ve<br />
ancak yaflan›larak ne oldu¤u hissedilebilen<br />
kardefllik ve sevgi duygusunun<br />
yüceli¤ini burada yafl›yorsunuz.<br />
Müslüman olarak bir kez daha hamd<br />
ve flükrediyoruz. Bölgedeki di¤er ‹slamî<br />
kurulufllarla da görüflmelerde bulunuyoruz.<br />
Guyana ‹slam Merkezi<br />
Baflkan› Fazeel M. Ferouz ile de görüflüyoruz.<br />
fiimdi yeniden Uzak do¤uya<br />
hint alt k›tas›n›n en alt›na inerek, bu<br />
yaz›m›z› Sri Lanka ile bitirmek istiyoruz.<br />
Nereden bafllarsak bafllayal›m,<br />
hangi ülkeden bahsedersek<br />
edelim, her ülkenin ve her bölgenin<br />
kendine göre bir hikayesi var. Üzülerek<br />
belirtmek durumunday›z ki,<br />
bu yaz›m›zda her bölge ve ülkenin<br />
hikayesini anlatamad›k; yerimiz<br />
müsait olmad›¤› için.<br />
23 seneden beri iç savafl›n yafland›¤›<br />
iki sene öncesinde bir Tsunami<br />
felaketi ile karfl› karfl›ya kalan Sri Lanka’da<br />
Müslümanlar iç savafltan da etkilenmifl,<br />
Tsunamiden de. Ancak<br />
Müslümanlar iç savaflta taraf de¤iller.<br />
teşkilat<br />
Savaflta taraf olan Tamillerin dilini konuflflalar<br />
da savafl› istemiyorlar. Fakat,<br />
savafl dolay›s›yla göç edip kamplarda<br />
yaflamak zorunda kalan Müslümanlar›n<br />
say›s› da oldukça fazla. Tsunami<br />
dolay›s›yla hayat›n› haybedenlerin yar›dan<br />
fazlas›n› da Müslümanlar oluflturuyor.<br />
Tsunami dolay›s›yla yap›lan<br />
yeni yerleflim planlar›nda Müslümanlar›n<br />
geleneksel hayat anlay›fllar›na<br />
yer verilmedi¤i için Müslümanlar bir<br />
kez daha ma¤dur duruma düflmüfller.<br />
Müslümanlar geleneksel olarak, Cami<br />
merkezli mahallelerde veya köylerle<br />
oturuyorlar. Cami ve çevresi onlar›n<br />
varl›klar›n›n da güvencesi oluyor. Kimi<br />
flehirlerin Budistler taraf›ndan kutsal<br />
kabul edilmesi sebebiyle bu flehirlerde<br />
Müslümanlara yerleflim imkan›<br />
verilmedi¤i için de Müslümanlar<br />
ma¤dur duruma düflüyorlar. Ülkede<br />
rüflvet çok yayg›n. Savafl ve Tsunami<br />
ma¤durlar› için gönderilen yard›mlar›n<br />
önemli bir bölümü bürokrasiye tak›l›p<br />
kal›yor. Sri Lanka’da birbirini seven<br />
insanlar›n yak›nl›k göstergesi olarak<br />
kucaklaflma gelene¤i olmad›¤› için<br />
kucaklaflmalar›m›zdan bahsedemeyece¤iz,<br />
ama, buna ra¤men bu s›cak ülkenin<br />
s›cak insanlar› taraf›ndan kardeflane<br />
ve s›ms›cak karfl›land›¤›m›z›<br />
bildirmek zorunday›z.<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 17
irşad<br />
fieytana yaklafltıran iki hastalık: gurur ve kibir<br />
Gurur ve kibir, insan maneviyat›n›<br />
mahvetmek üzere silahlar›n›<br />
kuflanm›fl, iki büyük<br />
mikroptur.<br />
Gurur, sözlük manas›yla kendini<br />
be¤enme duygusu, böbürlenme anlamlar›na<br />
gelirken, kibir, gurur kelimesine<br />
yak›n bir mana ile büyüklük,<br />
büyüklenme, büyüklük taslama,<br />
hakk› çi¤neyen, insanlar› küçük gören<br />
kiflinin hâli, kendini yüksek ve<br />
de¤erli tutan, kendini baflkalar›ndan<br />
üstün; baflkas›n› ise afla¤› görme<br />
hastal›¤› gibi anlamlara geliyor.<br />
Gurur kelimesi bazan müspet manada<br />
övünme ve fleref anlamlar›nda<br />
da kullan›l›r.<br />
Kibir ise, kiflinin kendisinde bulunan<br />
ilim, mevkî ve do¤ruluk gibi<br />
hususiyetleri baflkas›ndan üstün<br />
görmesidir. Bu, Allah’›n k›zg›nl›¤›na,<br />
insanlar›n hoflnutsuzlu¤una sebep<br />
oldu¤u için sahibini felâkete<br />
götüren bir hastal›kt›r. R⤛b el-‹sfahânî,<br />
kibri flöyle tarif eder: “Kendini<br />
be¤enen insan›n, bu iste¤ini nefsine<br />
tahsis ederek, kendini baflkalar›ndan<br />
daha büyük görmesidir.” 1 Kibir,<br />
tekebbür ve istikbâr hep birbirine<br />
yak›n ve ayn› kökten kelimeler<br />
olup ayn› manada kullan›lm›fllard›r.<br />
‹mam Birgivî, kibir için, “Kalbin<br />
hastal›klar›ndand›r; kendini yüksekte<br />
görerek, karfl›s›ndakinin üstünde saymakt›r;<br />
z›dd› zaaft›r” 2 demektedir.<br />
Kibir ve gururun en büyü¤ü,<br />
hakk› kabul etmiyerek ibadetten<br />
uzak durmak ve böylece Allah’a<br />
karfl› kibre ve gurura kap›lmakt›r ki<br />
küfürle efl de¤erdedir. ‹blis’in gurur<br />
ve kibri bu idi: “Meleklere,<br />
Âdem’e secde edin’ demifltik. ‹blis<br />
18<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
müstesna hepsi secde ettiler. O kaç›nd›,<br />
büyüklük taslad› ve inkâr edenlerden<br />
oldu.” 3<br />
Kibir iki flekilde cereyan eder:<br />
Birincisi, kiflinin mutlaka sahip olmas›<br />
gereken eflya ve mekanda en<br />
iyisine sahip olmak için büyümeyi<br />
istemesi ve bunun araflt›rmas›n›<br />
yapmas›d›r. Yani herfleyin en iyisi<br />
bende olsun arzusuyla hareket etmesi<br />
ki, bunu istemek kibir de¤ildir.<br />
‹kincisi ise, olmayan fleyi var gibi<br />
göstererek, gerçek d›fl› bir durufl<br />
sergilemektir ki, kötü olan fley budur.<br />
4<br />
Peygamber Efendimiz (as) bir<br />
hadis-i fleriflerinde kibri flu flekilde<br />
tarif buyurmufllard›r:<br />
“Kalbinde hardal tanesi kadar<br />
iman olan hiç bir kimse cehenneme<br />
giremez.” Orada bulunanlardan biri<br />
flöyle dedi: “Ey Allah’›n Rasülü! Ben,<br />
kamç›m›n flaklamas› ve ayakkab›m›n<br />
sa¤laml›¤› ile güzel görünmekten<br />
hofllan›r›m, bu kibir midir?” Hz, Peygamber<br />
(s.a.s) “Hay›r bu kibir de¤ildir.<br />
Allah güzeldir güzeli sever Kibir,<br />
hakk› küçük görmek ve bafl› gözü ile<br />
insanlarla alay etmektir.” 5<br />
Gurur ve kibre sevkeden baz›<br />
fleyler vard›r. Bunlar› flu flekilde<br />
özetlemek mümkündür:<br />
1) Kiflinin iman›n›n zay›f olmas›<br />
ve kibriya=büyüklük s›fat›n›n sadece<br />
Allah’a ait bir s›fat oldu¤unu ve<br />
kullar›n böyle bir s›fat›n›n olam›yaca¤›n›<br />
bilmemesi.<br />
2) Birçok eksi¤i, kusuru ve kötülükleri<br />
olmas›na ra¤men, etraf›ndakilerin<br />
ya¤c›l›klar› ve dalkavukluklar›<br />
nedeniyle bir insan›n kendi nefsini<br />
be¤enmesi. Halbuki yap›lan öv-<br />
M. Hulusi ÜNYE • hulusiunye@hotmail.com<br />
güler gerçek de¤ildir; ç›kar ve menfaat<br />
için yap›lmaktad›r.<br />
3) Gurur ve kibir sahibi insan<br />
kendi kendinin zati olarak di¤er akran<br />
ve benzerlerinden daha yüksek<br />
seviyede oldu¤u vehmine kap›l›r.<br />
Kendisinin daha üstün oldu¤unu<br />
düflünür ki, bu da ruhunda gizli bulunan<br />
kibir s›fat›ndan kaynaklan›r.<br />
4) Bazan da insan bilgi ve amel<br />
noktalar›ndan kendi eksik ve noksanl›¤›n›<br />
bilir, ama bunun ortaya<br />
ç›kmas›n› istemez ve insanlar nazar›nda<br />
hep büyük görünmeyi arzular.<br />
Bu da o kifliyi gurur ve kibre<br />
sevkeder.<br />
5) Gurur ve kibrin en büyük sebeplerinden<br />
birisi de bir mevkide<br />
bulunan kiflinin kendisini güçlü ve<br />
emirlerinin geçerli oldu¤unu düflünerek,<br />
kendisine denk olan baflka<br />
insanlarla görüflmeye tenezzül etmemesidir.<br />
Gurur ve kibrin bir çok çeflidi<br />
vard›r. ‹slam alimleri bunlar› flu kategorilerde<br />
ele alm›fl ve herbirine<br />
ayr› iflaret etmifllerdir.<br />
1) Allah ve Allah’›n Peygamberine<br />
karfl› gurur ve kibirli davranmakt›r<br />
ki, bu gurur ve kibir hastal›klar›n›n<br />
en kötüsüdür. Çünkü kibir<br />
ve gurur, önce kiflinin inanç<br />
dünyas›na tesir ederek, hak ve do¤ruya<br />
inanmas›na engel olur, -Allah<br />
korusun- neticede kifliyi küfür ve<br />
inkara kadar götürür. fiu ayetler bu<br />
çeflit gurur ve kibir sahiplerini iffla<br />
ediyor: “(Ne var ki) gönlünüzün arzulamad›¤›<br />
fleyleri söyleyen bir elçi geldikçe<br />
ona karfl› büyüklük taslad›n›z.” 6<br />
“Bizimle karfl›laflmay› (bir gün huzurumuza<br />
geleceklerini) ummayanlar:
Bize ya melekler indirilmeliydi ya da<br />
Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun<br />
ki onlar kendileri hakk›nda kibire<br />
kap›lm›fllar ve azg›nl›kta pek ileri<br />
gitmifllerdir.” 7 ‹blisi Hz. Adem (as)’a<br />
sayg› secdesinden mahrum eden<br />
fley kibir ve gururdan baflkas› de-<br />
¤ildi ve onun kafirlerden olmas›na<br />
yetmiflti. “Hani biz meleklere (ve cinlere):<br />
Âdem’e secde edin, demifltik.<br />
‹blis hariç hepsi secde ettiler. O yüz<br />
çevirdi ve büyüklük taslad›, böylece<br />
kâfirlerden oldu.” 8<br />
2- ‹lmini, mal›n› ve beden gücünü<br />
kullan›p insanlar üzerinde hakimiyet<br />
kurarak onlar› küçük ve hakir<br />
görmek te bir baflka gurur ve kibir<br />
çeflididir. Bu durumdaki insan, kendi<br />
kendini afl›r› bir flekilde be¤enir,<br />
kendisini zirvelerde, baflkalar›n› -<br />
asl›nda bir çok faziletlere sahip olduklar›<br />
halde- çok afla¤›larda görür.<br />
Bu durum asl›nda ›rkç›l›¤›n da<br />
bafllang›c›d›r. Halbuki ‹slam bunu<br />
yasaklam›fl ve yapan› k›nam›flt›r.<br />
Efendimiz (as) bir hadislerinde “Allah<br />
azze ve celle bana flöyle vahyetti:<br />
Mütevâzî olun, öyle mütevâzî olun ki,<br />
biriniz di¤erine karfl› övünmede bile<br />
bulunmas›n” 9 buyurmufltur.<br />
Bir kiflinin ilmi sebebiyle di¤er<br />
insanlara karfl› kibir ve gurur tak›nt›lar›<br />
içerisinde olmas›, o insan›n en<br />
büyük fler içinde oldu¤unu gösterir.<br />
Böyle birine ilmi fayda vermez.<br />
Bilgiyi ahireti kazanma niyetiyle isteyen<br />
insan›n bilgisi artar, kalbi huflu<br />
ve huzur dolu olur, nefsine uymama<br />
konusunda dikkatli olur, her<br />
zaman nefis muhasebesi içinde bulunur;<br />
çünkü ne zaman nefsine uysa<br />
kendisini s›rat-› müstekimden<br />
(hak ve do¤ru yoldan) uzaklaflt›raca¤›n›<br />
bilir. Dolay›s› ile kendisine<br />
verilen imkanlar› Allah’a kul olma<br />
noktas›nda kullan›r, insanlar› kendisine<br />
kul etmeye u¤raflmaz.<br />
3) Bazan gurur ve kibir sahibi,<br />
aç›kça insanlara karfl› üstünlük taslayarak<br />
onlar› küçük görmez, ama<br />
bilhassa giyim ve kuflam› ile insanlar<br />
aras›nda çal›m satar, gizli bir flekilde<br />
övünmesini sürdürür. Kendisinin<br />
farkl› oldu¤unu her f›rsatta<br />
hissettirir. Bilhassa bunu herkesten<br />
farkl› görünmek amac›yla giyimkuflam›n›n<br />
baflkalar›nda olmayan<br />
giysilerden seçmeye çal›fl›r; bunu<br />
da hissettirecek flekilde toplum içerisinde<br />
yürüyerek gösterir. Bu durum<br />
cahiliyye döneminde de mevcut<br />
imifl ki, Peygamber efendimiz<br />
(as) flu hadis-i fleriflerinde bunu k›nam›flt›r:<br />
“Elbisesini kibirle yerde sürüyen<br />
kimseye Allah merhamet nazar›<br />
ile bakmaz.” 10 Rabbimiz Teala<br />
hz.leri de Kur’an-› Kerim’inde toplum<br />
içinde böyle çal›m satarak yürüyenleri<br />
uyarm›fl ve bu fiillerini<br />
yasaklam›flt›r: “‹nsanlar› küçümseyip<br />
yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek<br />
yürüme; Allah, kendini be¤enip<br />
övünen hiç kimseyi flüphesiz ki sevmez.<br />
Yürüyüflünde tabiî ol, sesini de<br />
alçalt.” 11 Dikkat edilirse bu çeflit gurur<br />
ve kibir aç›kça sergilenen bir<br />
durum de¤ildir. Dolayl› olarak ve<br />
gizliden gizliye sergilenen bir kibir<br />
çeflididir. Buna ra¤men yasaklanm›flt›r.<br />
‹nsan› kuflatan bu iki fleytani<br />
huy ne kadar küçük olursa olsun,<br />
büyümeye namzet oldu¤u için zerresine<br />
bile müsaade etmemek gerekir.<br />
Nitekim Allah’›n Rasulü (as)<br />
efendimiz bunun ölçüsünü ve neticesini<br />
kendisi belirleyerek flöyle buyurmufltur:<br />
“Kalbinde hardal tanesi<br />
kadar iman olan hiç bir kimse cehenneme<br />
girmez; kalbinde hardal tanesi<br />
kadar tekebbür bulunan hiç bir kimse<br />
de cennete giremez.” 12<br />
Gurur ve kibrin insana verece¤i<br />
zararlar vard›r ki, bunlar›n bir k›sm›na<br />
sat›r aralar›nda iflaret edildi.<br />
Alimlerimiz ana bafll›klar alt›nda<br />
gurur ve kibrin insana verece¤i zararlar›<br />
flöylece kategorilefltirmifller<br />
ve flu hususlara dikkat çekmifllerdir:<br />
1) Gurur ve kibir sahipleri,<br />
Hak’tan mahrum olur; kalpleri körleflir;<br />
Allah’›n ayetlerini kavramaktan<br />
ve hükümlerini anlamaktan<br />
uzak olurlar. Bunu ifade eden baz›<br />
ayet-i kerimeler flu mealdedir: “Yeryüzünde<br />
haks›z yere böbürlenenleri<br />
âyetlerimden uzaklaflt›raca¤›m. Onlar<br />
bütün mucizeleri görseler de iman etmezler.<br />
Do¤ru yolu görseler onu yol<br />
edinmezler. Fakat azg›nl›k yolunu gö-<br />
irşad<br />
rürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum,<br />
onlar›n âyetlerimizi yalanlamalar›ndan<br />
ve onlardan gafil olmalar›ndan<br />
ileri gelmektedir.” 13 “Kendilerine<br />
gelmifl hiçbir delil olmad›¤› halde<br />
Allah’›n âyetleri hakk›nda mücadele<br />
edenler gerek Allah yan›nda, gerekse<br />
iman edenler yan›nda büyük bir nefretle<br />
karfl›lan›r. Allah, büyüklük taslayan<br />
her zorban›n kalbini iflte böyle<br />
mühürler.” 14<br />
2) Gurur ve kibir sahipleri Allah’›n<br />
bu¤uz ve gazab›n› üzerlerine<br />
çekerler; Allah’›n kendilerini sevmemesine<br />
sebep olurlar. fiu ayet-i<br />
kerime bunu ifade buyurmaktad›r:<br />
“Hiç flüphesiz Allah, onlar›n gizleyeceklerini<br />
de aç›klayacaklar›n› da bilir.<br />
O, büyüklük taslayanlar› asla sevmez.”<br />
15<br />
3) Gurur ve kibirlileri insanlar<br />
da sevmez ve bu¤zederler. Onlara<br />
karfl› nefret dolu olurlar ve onlarla<br />
bir arada olmay› arzulamazlar. Bunu<br />
aç›kça ifade etmeseler bile, hal<br />
ve hareketleri ile anlat›rlar. Toplumda<br />
bir insan›n sevilmedi¤i halde,<br />
kendisine zoraki katlan›lmas›<br />
hiç bir insan›n kabullenemeyece¤i<br />
bir durumdur. Ama gurur ve kibirleri<br />
bu insanlar›n basiretlerini öylesine<br />
kapatm›flt›r ki, anlamalar›<br />
mümkün de¤ildir. Ne ac› fley, sevilmeden<br />
sevildi¤ini zanneden insanlar›n<br />
durumunda olmak! El-Maverdi<br />
kibir konusunu ifllerken flöyle diyor:<br />
“Kibir, insanlar›n k›zg›nl›klar›n›<br />
kazand›r›r; kaynaflmay› yok eder;<br />
kardefl gönülleri düflmanlaflt›r›r. Kibrin<br />
çok kötü bir s›fat oldu¤unu ispata<br />
bu kadar› yetmez mi?” 16<br />
4) Kibir ve gurur sahibi insanlar,<br />
bulunduklar› halin kendilerince hiç<br />
de gocunulacak bir durum olmad›-<br />
¤›n› otomatikman kabullenmifl olmalar›<br />
sebebiyle, kendi ay›p ve kusurlar›na<br />
bakmaya ve onlar› ›slah<br />
etmeye yanaflmazlar. Çünkü övünme,<br />
hayal dünyas›nda yaflama, gurur<br />
ve kibirli davranma ortamlar›nda<br />
his organlar› duyars›z olur. Yapt›klar›<br />
iflin çok güzel oldu¤u kanaatiyle<br />
hareket ederler. Halbuki gurur<br />
ve kibrin sapk›nl›¤›nda dolan›p<br />
durmaktad›rlar. Allah (cc) böylesi<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 19
kimseleri flu mealdeki ayet- celile ile<br />
ay›plamaktad›r: “De ki: Size, (yapt›klar›)<br />
ifller bak›m›ndan en çok ziyana<br />
u¤rayanlar› bildirelim mi? (Bunlar;)<br />
iyi ifller yapt›klar›n› sand›klar› halde,<br />
dünya hayat›nda çabalar› bofla giden<br />
kimselerdir.” 17<br />
Bu kadar tehlikeli manevi hastal›k<br />
olan kibir ve gurur flüphesiz insanl›¤›<br />
yoklu¤a iter. Onlar›n giderilmesi<br />
gerekir; fakat bu kuru temenni<br />
ile de¤il, manevî ilâçla ve kibir<br />
a¤ac›n› kalpten söküp atacak<br />
vas›talar› kullanmakla mümkündür.<br />
Bu da flu flekilde olur:<br />
1) ‹nsan, kibir ve gururun büyük<br />
günah ve neticesinin çok ac› olaca¤›n›<br />
ve bunun Allah’la yar›flmaya giriflilmesi<br />
anlam›na geldi¤ini hat›r›ndan ç›karmamas›<br />
gerekir. Rivayet edilen hadis-i<br />
flerifinde Efendimiz (as) bunu ne<br />
kadar da güzel ifade buyuruyor: “Büyüklük<br />
ve azamet örtümdür. Bu bak›mdan<br />
bunlardan biriyle kim bana nizaa<br />
(itiraz ve yar›flmaya) kalk›fl›rsa, onu atefle<br />
atar›m.” 18 “Size cennet ehlinden haber<br />
vereyim mi? Toplum içinde zay›f<br />
olanlar ve zay›f görünenlerdir ki, bir hususta<br />
yemin etseler, onlar bir hususta<br />
yemin etseler, Allah onlar› yeminlerinde<br />
yalanc› ç›karmazd›. Cehennemlikleri haber<br />
vereyim mi? Onlar, fliddet yanl›s›,<br />
kaba-k›r›c› ve kibirlenenlerdir.” 19<br />
2) Mütevaz› olanlar›n elde edece¤i<br />
sevap ve Allah’›n onlara haz›rlad›¤›<br />
nimetleri hat›rlamal› ve ona<br />
göre davranmal›d›r. fiu ayet ve hadis<br />
meallerine kulak verelim: “‹flte<br />
ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi<br />
ve bozgunculu¤u arzulamayan<br />
kimselere veririz. (En güzel)<br />
âk›bet, takvâ sahiplerinindir.” 20 “Sadaka<br />
mal› eksiltmez; Allah, affedene<br />
izzet ve fleref verir; Allah için mütevaz›<br />
olan›, Allah yüceltir.” 21<br />
3) Gururlu ve kibirli insanlardan<br />
uzak durup onlarla arkadafll›k etmemek<br />
te birbaflka çaredir. Çünkü<br />
bu tür insanlarla arkadafll›k kurmak,<br />
kalpleri ifsat eder, zararl› ve<br />
faydas› olmayan fleylere sürükler.<br />
Onun içindir ki Peygamber Efendimiz<br />
(as): “Kifli dostunun dini üzerinedir;<br />
öyle ise herkes dost edindi¤i kifliye<br />
dikkat etsin!” 22<br />
20<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
4) ‹nsan yarat›l›fl›ndaki asl›n›<br />
düflünmeli, ne kadar de¤ersiz bir<br />
maddeden varedildi¤ini, bizzat<br />
kendi nefsinin bile nefret edece¤ini<br />
hat›rlamal› ve böyle bir hammaddeden<br />
yarat›lan birinin gurur ve<br />
kibre kap›lmas›n›n ne kadar yanl›fl<br />
olaca¤›n› bilerek hareket etmelidir.<br />
Bu gerçe¤i flu Kur’an ayetleri ne<br />
kadar da güzel resmediyor: “‹nsan<br />
neden yarat›ld›¤›na bir baks›n! At›lan<br />
bir sudan yarat›ld›. (O su) s›rt ile gö-<br />
¤üs kafesi aras›ndan ç›kar.” 23<br />
5) ‹lim ve güzel amelle bu hastal›klara<br />
çare aramal›d›r. ‹lim, yukarda<br />
da iflaret edildi¤i gibi, kiflinin<br />
kendisini ve Allah’›n› bilmesidir.<br />
Kibrin giderilmesi için bu yeterlidir.<br />
Kifli bildi¤i zaman bu var olan<br />
kâinat içindeki pay›n›; Allah’›n› bildi¤i<br />
zaman kibrin ve azametin onun<br />
hakk› oldu¤unu anlar. Kur’an-› Kerîm<br />
bu hususa flöylece dikkatlermizi<br />
çekiyor: “Can› ç›ks›n insan›n, o ne<br />
nankördür! Allah onu neden yaratm›fl?<br />
Onu meniden yarat›p merhalelerden<br />
geçirerek, ona flekil vermifl,<br />
sonra tutaca¤› yolu kolaylaflt›rm›flt›r.<br />
Sonra onu öldürür ve kabre koyar.” 24<br />
6) Nesep, güzellik, mal, ilim vb.<br />
Gibi büyüklenmeye iten sebeplerin<br />
gelip-geçici oldu¤unu düflünerek<br />
kifli kendisini bu belâlardan kurtarmaya<br />
çal›flmal›d›r.<br />
Hülasa-i kelam, gurur ve kibir, sâlih<br />
ve muttaki bir müslümanda bulun-<br />
1<br />
Ra¤›b el-Isfahânî, el-Müfredât, s. 421<br />
2<br />
‹mam Birgivî, Tarîkati Muhammediyye, s.<br />
68 vd.<br />
3<br />
Bakara Suresi, 34<br />
4<br />
Ra¤›b el-Isfahânî, el-Müfredât, a.y.<br />
5<br />
Müslim, ‹man, 147, 148, 149; Ebû Dâvud,<br />
Libâs, 26; Tirmizi, Birr, 610; ‹bn Mâce Mukaddime,<br />
9; Zühd, 16<br />
6<br />
Bakara Suresi: 87<br />
7<br />
Furkan Suresi: 21<br />
8<br />
Bakara Suresi: 34<br />
9<br />
‹bn Mâce, Zühd, 16<br />
10<br />
Müslim, Libâs, 42<br />
11<br />
Lokman Suresi, 18-19<br />
12<br />
Müslim, ‹man, 147, 148, 149; Ebû Dâvud,<br />
Libâs, 26; Tirmizi, Birr, 610; ‹bn Mâce Mukaddime,<br />
9; Zühd, 16<br />
13<br />
A’raf Suresi, 146<br />
mamas› gereken; tevhid ehline yak›flmayan<br />
en kötü huylardand›r. Rasuller<br />
sultan› Hz. Muhammed (sav)’in<br />
ümmeti olan müslümanlar, her sahada<br />
oldu¤u gibi bu konuda da O’na uymak<br />
en büyük çaredir. Allah’›n Resulü<br />
(as) zirve insan olma mertebesinde<br />
olmas›na ra¤men, tevâzu yönünden<br />
insanlar›n en ileride olan›yd›. Abdullah<br />
‹bn Amr (ra) der ki: Resulullah’›n,<br />
k›z›l bir devenin s›rt›nda cemrelere<br />
tafl att›¤›n›, önünde herhangi bir kimsenin<br />
dövülüp kovuldu¤unu ve “yol<br />
aç›n›z, yol aç›n›z” denildi¤ini görmedim.<br />
Resulullah (sav) hastalar› ziyaret<br />
eder, cenazelerin arkas›ndan gider,<br />
kölelerin davetine icabet ederdi.<br />
Ayakkab›lar›n› bizzat pençeler, elbisesini<br />
yamalar, aile efrâd›yla beraber<br />
evinde onlar›n ihtiyaçlar›na koflard›.<br />
Bir gün huzuruna bir adamca¤›z getirildi.<br />
Adam Resulullah’›n heybetinden<br />
tir-tir titremeye bafllad›. Efendimiz<br />
(s.a.s.) o adama: “Can›n› s›kma!<br />
Ben padiflah de¤ilim. Ben ancak Kureyfl<br />
soyundan gelen ve kurutulmufl et yiyen<br />
bir kad›n›n o¤luyum” diyerek o kifliyi<br />
teskin etti. Gurur ve kibirde ›srar etmek<br />
Allah korusun insan› fleytan›n<br />
yak›nlar›ndan k›lar. O da en büyük<br />
kaybedifl olur. Allah, her müslüman›<br />
fleytana asker olmaktan muhafaza<br />
buyursun ve flu ayet kula¤›m›za küpe<br />
olsun: “(Hz. Adem’e) secde etmekten<br />
yaln›zca ‹blis kaç›nd›. Kibirlendi ve kâfirlerden<br />
oldu.” 25<br />
�<br />
14<br />
Mü’min (Gafir) Suresi, 35<br />
15<br />
Nahl Suresi, 23<br />
16<br />
El-Maverdi, Edebu’d-Dünya ve’d-Din, shf.<br />
236<br />
17<br />
Kehf Suresi, 103-104<br />
18<br />
Ebû Dâvûd Libâs, 25; ‹bn Mâce, Zühd, 16;<br />
Ahmed b. Hanbel, II, 248<br />
19<br />
Buhari, 3/315 h.n. 4918; Müslim, c.4, shf.<br />
2190, h.n. 46, 2853<br />
20<br />
Kasas Suresi: 83<br />
21<br />
Müslim, 4/2001, h.n. 69/2588<br />
22<br />
Ebu Davut, 5/168, h.n. 4833; Tirmizi, 4/509,<br />
h.n. 2378; Silsiletü’l Ehadisu’s-Sahiha,<br />
2/363, h.n. 927<br />
23<br />
Tar›k Suresi, 5-7<br />
24<br />
Abese Suresi, 17-22<br />
25<br />
Bakara Suresi: 34
irşad<br />
fiâh-ı Merdân ebû turab Aliyyü’l Murtezâ (r.a.)<br />
Hz. Ali (kerremallahuveche) Resulullah’›n<br />
amcas›n›n o¤lu, damad›<br />
ve dördüncü halifesidir. Hz.<br />
Ali küçük yafl›ndan beri Resulullah’›n<br />
yan›nda büyüdü. On yafl›nda<br />
‹slâm’› kabul etti¤i bilinmektedir.<br />
Hz. Hatice’den sonra Müslümanl›¤›<br />
ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber<br />
ile Hz. Hatice’yi bir gün ibadet<br />
ederken gören Hz. Ali’ye Peygamberimiz<br />
flirkin kötülü¤ünü, tevhidin<br />
manas›n› anlatt›¤›nda Hz. Ali hemen<br />
Müslüman olmufltu. Resul-u<br />
Ekrem, en yak›n akrabas›n› uyarmak<br />
ve hakk› tebli¤ etmek hususunda<br />
Allah’u Teâlâ’dan emir al›nca<br />
onlar› Safa tepesinde toplay›p ilâhî<br />
emirleri tebli¤ edince, Kureyfl müflrikleri<br />
onunla alay etmiflti. ‹kinci<br />
toplant›y› yapmas›n› Hz. Ali (r.a.)’ye<br />
b›rakt›, Ali de bir ziyafet haz›rlayarak<br />
Haflimo¤ullar›n› davet etti. Resulullah<br />
yemekten sonra: “Ey Abdülmuttalibo¤ullar›,<br />
ben özellikle<br />
size ve bütün insanlara gönderilmifl<br />
bulunuyorum. ‹çinizden hanginiz<br />
benim kardeflim ve dostum olarak<br />
bana bey’at edecek” dedi. Yaln›z Ali<br />
(r.a.) kalkt› ve orada Resulullah’a<br />
onun istedi¤i sözlerle bey’at etti.<br />
Bunun üzerine Resul-u Ekrem,<br />
“Kardeflimsin ve vezirimsin” diyerek<br />
Hz. Ali’yi taltif etti.<br />
Allah’›n arslan›<br />
Hz. Peygamber hicret etmeden<br />
önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine<br />
verilmek üzere Ali’ye b›rakt›<br />
ve o gece Hz. Ali, Resulullah’›n<br />
yata¤›na yatarak müflrikleri<br />
flafl›rtt›. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber’i<br />
öldürmeye gelen müflrikleri<br />
oyalayarak onun yerine hayat›-<br />
n› tehlikeye atm›fl, bu suretle Peygamber’e<br />
hicreti s›ras›nda zaman<br />
kazand›rm›flt›r. Hz. Ali, Peygamberimiz’in<br />
kendisine b›rakt›¤› emanetleri<br />
sahiplerine verdikten sonra<br />
Medine’ye hicret etti. Medine’de de<br />
Hz. Peygamber’in devaml› yan›nda<br />
bulundu, bütün cihad harekâtlar›na<br />
kat›ld›, Uhud’da gâzî oldu. Bedir’de<br />
sancaktard›. Ayn› zamanda keflif<br />
kolunun bafl›ndayd›; hâkim noktalar›<br />
tesbit ederek Hz. Peygamber’e<br />
bildirdi. Bu mevkiler iflgal edilerek,<br />
Bedir’de önemli bir savafl harekât›n›<br />
baflar›ya ulaflt›rd›. Bedir gazas›n›n<br />
bafllamas›ndan önce, Kureyflliler’le<br />
teke tek dövüflen üç kifliden<br />
biriydi. Bu dö¤üflte, hasm› Velid b.<br />
Mu¤ire’yi k›l›c› ile öldürdü¤ü gibi,<br />
Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken<br />
yard›m›na kofltu ve onun hasm›n›<br />
da öldürdü. Kendisine “Allah’›n Arslan›”<br />
lâkab› ve Bedir ganimetlerinden<br />
bir k›l›ç, bir kalkan ve bir de<br />
deve verildi.<br />
Hz. Ali, Bedir savafl›ndan sonra<br />
Hz. Peygamber’in k›z› Hz. Fât›ma<br />
ile evlendi. Nikâh›n› Hz. Peygamber<br />
k›yd›. O zamana kadar Resulullah’la<br />
oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayr›<br />
bir eve tafl›nd›. Hz. Ali’nin, Hz. Fât›ma’dan<br />
üç o¤lu, iki k›z› dünyaya<br />
geldi.<br />
Hicret’in üçüncü y›l›nda Uhud<br />
savafl›nda, Müslüman okçular›n hatas›<br />
yüzünden müflrikler Müslümanlar›n<br />
üzerine sald›rm›fllar ve<br />
Hz. Peygamber de yaralanarak bir<br />
hende¤e düflmüfl ve düflman onun<br />
öldü¤ünü flayias›n› yaym›flt›. Hâlbuki<br />
o s›rada dö¤üfle dö¤üfle gerileyen<br />
Hz. Ali, Hz. Peygamber’in içine<br />
düfltü¤ü hende¤e ulaflarak, onu<br />
Ahmet ARSLAN • mgvbie@hotmail.de<br />
korumaya alm›flt›. ‹ki taraf›n da kazanamad›¤›<br />
bu savaflta Hz. Ali birçok<br />
yerinden yaralanarak gazi oldu.<br />
Uhud savafl›ndan sonra Hz. Ali<br />
“Benu Nadr” Yahudilerinin<br />
anlaflmalara uymamalar› üzerine<br />
bu kabile ile yap›lan savafl› bizzat<br />
idare etti. Bütün çarp›flmalarda Hz.<br />
Ali kahramanca dö¤üflmüfl ve müflriklerin<br />
en meflhur savaflç›lar›n› öldürmüfltür.<br />
Hudeybiye bar›fl›nda<br />
sulh flartlar›n›n yaz›lmas›nda o memur<br />
edildi. Hz. Ali, sulhnameyi yazmaya<br />
flöyle bafllad›: “Bismillâhirrahmânirrahîm.<br />
Muhammed Resulullah....”<br />
Ancak müflrikler bu ifadeye<br />
itiraz ettiler. Hz. Peygamber,<br />
“Resulullah” yerine “Muhammed b.<br />
Abdullah” yazmas›n› Hz. Ali’ye<br />
söylemifl fakat Hz. Ali “Resulullah”<br />
ifadesinin yaz›m›nda ›srar etmifltir.<br />
Hz. Ali Mekke’nin fethi s›ras›nda<br />
yine sancaktard›. “Keda” mevkiinden<br />
Mekke’ye girdi. Mekke kan<br />
dökülmeden fethedildi. Hz. Peygamber<br />
ile birlikte Kâbe’deki bütün<br />
putlar› k›rd›lar.<br />
Huneyn gazas›nda Müslümanlar<br />
bir ara bozulup da¤›ld›lar. Say›lar›<br />
binleri buldu¤u halde içlerinden<br />
ancak birkaç kifli sabredip dayanabildi.<br />
Hz. Ali bu savaflta yaln›z<br />
sab›rla tahammül etmekle kalmayarak<br />
gösterdi¤i yi¤itlik ve kumandanl›kla<br />
‹slâm ordusunun kendi saf›nda<br />
toparlanmas›n› sa¤lad›.<br />
Resulu Ekrem hicretin 9. y›l›nda<br />
Tebük seferine ç›karken Hz. Ali’yi<br />
ehl-i beytin muhafazas› için Medine’de<br />
b›rakt›, ancak bu sefere kat›lamad›¤›<br />
için müteessir oldu. Bunun<br />
üzerine Resulullah: “Musa’ya<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 21
irşad<br />
göre Harun ne ise, sen bana karfl› o<br />
olmak istemez misin?” dedi. Ali, bu<br />
iltifattan çok memnun oldu.<br />
Berae (Tevbe) Suresi’nin ayetleri<br />
nazil olunca, Resulullah Hz. Ali’yi<br />
Mekke’ye gönderdi. Bu suretle hiçbir<br />
müflrikin art›k Kâbe-i fierîfi haccedemeyece¤ini<br />
bildirdi.<br />
Yemen bölgesinin ‹slâm’a girmesi<br />
zordu. Görev yine Ali b. Ebi<br />
Talib’e verildi. Hz. Ali “Bu çok güç<br />
bir ifl” dedi. Resulullah da “Ya<br />
Rabb, Ali’nin dili tercüman›, kalbi<br />
hidayet nurunun memba olsun” diye<br />
dua edince, Ali, siyah bir bayrak<br />
alarak Yemen’e gitti, k›sa süren irfladlar›<br />
sayesinde Yemen’in bütün<br />
Hemedan kabilesi Müslüman<br />
oldu.<br />
Peygamber (s.a.v)’den Sonra<br />
Hz. Peygamber’in vefat›<br />
s›ras›nda, hücresinde bulunanlar›n<br />
bafl›nda geliyordu.<br />
Hz. Ebu Bekir halife seçildi¤i<br />
s›rada Hz. Ali Resulullah’›n<br />
hücresinde tekfin ile meflgul<br />
idi.<br />
Hz. Ömer devrinde devletin<br />
bütün hukuk iflleriyle ilgilenip<br />
adeta ‹slâm devletinin<br />
bafl kad›s› olarak görev yapt›.<br />
Hz. Ömer’in flehâdeti üzerine<br />
yine devlet baflkan›n› seçmekle<br />
görevlendirilen alt› kiflilik<br />
flûra heyetinde yer al›p, bu alt›<br />
kifliden en sona kalan iki<br />
adaydan biri oldu.<br />
Hz. Osman’›n hilâfeti döneminde<br />
idarî tutumdan pek<br />
memnun olmamakla birlikte<br />
‹slâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden<br />
gelen flikâyetleri hep<br />
Hz. Osman’a bildirmifl ve ona hâl<br />
çareleri teklif etmiflti. Hz. Osman’›<br />
muhasara edenleri uzlaflt›rmak için<br />
elinden gelen gayreti sarfetti.<br />
Hz. Osman’›n flehâdetinden<br />
sonra ‹slâm’›n ileri gelen flahsiyetleri<br />
ona bey’at ettiler. Ancak onun<br />
bu dönemi Allah’›n bir takdiri olarak<br />
son derece kar›fl›k bir dönem<br />
oldu. Hilâfete geçti¤inde halledilmesi<br />
gereken birçok problemle<br />
karfl› karfl›ya kald›. Bu kar›fl›kl›klar<br />
22<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Cemel ve S›ff›n gibi iç çat›flmalar›<br />
do¤urdu. ‹slâm devleti bünyesindeki<br />
bu ihtilâflar› giderme konusunda<br />
büyük fedakârl›k ve gayretler gösterdi.<br />
Nihayet, Kûfe’de 40/661 y›l›nda<br />
bir Hârici olan Abdurrahman b.<br />
Mülcem taraf›ndan sabah namaz›na<br />
giderken yaraland›. Bu yaran›n<br />
etkisiyle flehid oldu.<br />
‹lim Ülkesinin Kap›s›<br />
Hz. Ali devaml› olarak Hz. Peygamber<br />
(s.a.s.)’in yan›nda bulundu-<br />
¤u için Tefsir, Hadîs ve F›k›hta sahabenin<br />
ileri gelenlerindendir. Hatta<br />
Resulullah’›n tabiri ile “ilim bel-<br />
desinin kap›s›” olarak ümmetin en<br />
bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda<br />
insanlar› hakka iletmek için büyük<br />
gayretler sarfetmifl ve hilâfet dönemi<br />
iç kar›fl›kl›klarla dolu olmas›na<br />
ra¤men ‹slâm’›n ö¤retilmesi ve ö¤renilmesi<br />
hususunda büyük katk›lar›<br />
olmufltu.<br />
Medine’de duruma hâkim olup<br />
yönetimi tam olarak eline ald›ktan<br />
sonra ö¤retim için merkezde bir<br />
okul kurdu. Arapça gramerin ö¤retilmesini<br />
Ebu Esved ed-Düeli’ye,<br />
Kur’an okutma ve ö¤retme iflini<br />
Abdurrahman esSülemi’ye, Tabiî<br />
ilimler konusunda ö¤retmenlik görevini<br />
Kümeyl b. Ziyâd’a verdi.<br />
Arap edebiyat› konusunda çal›flma<br />
yapmak üzere de Ubade b. esSamit,<br />
ve Ömer b. Seleme’yi görevlendirdi.<br />
‹dare Anlay›fl›<br />
Ümmetin mal›n› ümmete da¤›t›rken<br />
de son derece titiz davran›rd›.<br />
Kendisine bir pay ay›rma noktas›nda<br />
gayet dikkatli olup, kimsenin<br />
hakk›na tecavüz etmemekte de büyük<br />
bir örnek idi. Kendisini Kûfe’de<br />
görenler, k›fl›n so¤u¤unda ince bir<br />
elbisenin alt›nda tir tir titreyerek<br />
camiye gitti¤ini aktar›rlar.<br />
Devlet yönetici ve memurlar›n›n<br />
nas›l davranmalar› gerekti¤i<br />
konusunda flu yönetmeli¤i<br />
haz›rlam›flt›.<br />
1. Halka karfl› daima içinizde<br />
sevgi ve nezaket besleyin.<br />
Onlara bir canavar gibi<br />
davranmay›n ve onlar› azarlamay›n.<br />
2. Müslüman olsun olmas›n<br />
herkese ayn› davran›n.<br />
Müslümanlar kardeflleriniz,<br />
Müslüman olmayanlar ise sizin<br />
gibi bir insand›r.<br />
3. Affetmekten utanmay›n.<br />
Cezaland›rmada acele etmeyin.<br />
Emriniz alt›nda bulunanlar›n<br />
hatalar› karfl›s›nda hemen<br />
öfkelenip kendinizi kaybetmeyin.<br />
4. Taraf tutmay›n, baz› insanlar›<br />
kay›rmay›n. Bu tür<br />
davran›fllar sizi zulme ve despotlu¤a<br />
çeker.<br />
5. Memurlar›n›z› seçerken zalim<br />
yöneticilere hizmet etmemifl ve<br />
devletin suçlar›ndan ve zulümlerinden<br />
sorumlu olmam›fl bulunmalar›na<br />
dikkat edin.<br />
6. Do¤ru, dürüst ve nazik kiflileri<br />
seçin ve ç›kar ummadan ve korkmadan<br />
ac› gerçekleri söyleyebilenleri<br />
tercih edin.<br />
7. Haks›z kazanç ve ahlâks›zl›klara<br />
düflmemeleri için memurlar›n›za<br />
yeterince maafl ödeyin.
8. Memurlar›n›z›n hareketlerini<br />
kontrol edin ve bunun için güvendi¤iniz<br />
samimi kiflileri kullan›n.<br />
9. Mektuplar ve müracaatlara<br />
bizzat kendiniz cevap verin.<br />
10. Halk›n güvenini kazan›n ve<br />
onlar›n iyili¤ini istedi¤inize kendilerini<br />
inand›r›n.<br />
11. Esnaf ve tüccara dikkat edin;<br />
onlara gereken önemi gösterin, fakat<br />
ihtikâr, karaborsa ve mal y›¤malar›na<br />
izin vermeyin.<br />
12. El ifllerine yard›m edin; çünkü<br />
bu yoksullu¤u azalt›r, hayat<br />
standard›n› art›r›r.<br />
13. Tar›mla u¤raflanlar devletin<br />
servet kayna¤›d›r ve bir servet gibi<br />
korunmal›d›r.<br />
14. Kutsal görevinizin yoksul,<br />
sakat ve yetimlere bakmak oldu¤unu<br />
hiç akl›n›zdan ç›karmay›n. Memurlar›n›z<br />
onlar› incitmesin, onlara<br />
kötü davranmas›n. Onlara yard›m<br />
edin, koruyun ve yard›m›n›za ihtiyaç<br />
duyduklar› her zaman huzurunuza<br />
ç›kmalar›na engel olmay›n.<br />
fiahsiyetinden Çizgiler<br />
Hz. Ali âbid, kahraman, cesur,<br />
iyilikte yar›flan, takva sahibi ve son<br />
derece cömertti. Peygamberimiz<br />
döneminde bir gün yiyecek çok az<br />
yemekleri varken Hz. Ali ile ailesi<br />
sofraya oturduklar› s›rada kap›lar›na<br />
bir dilenci geldi, onlar da yeme-<br />
¤i dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen<br />
bir yetime, üçüncü gün gelen<br />
bir esire yemeklerini verdiler. Bu<br />
olay üç gün sürdü. Kur’an-› Kerim<br />
onlar›n bu durumunu övdü. (‹nsan<br />
Suresi 5-11)<br />
Hz. Ali’nin “Zülfikâr” ad› verilen<br />
meflhur bir k›l›c› vard›. K›l›c›n a¤z›<br />
iki çatall› idi ve Hz. Ali’ye Resulullah<br />
taraf›ndan hediye edilmiflti.<br />
Hz. Ali’nin cömertli¤i, insanîli¤i,<br />
Resulullah’a olan yak›nl›¤›yla edindi¤i<br />
büyük manevî miras onu yüzy›llard›r<br />
halk inançlar›nda destanî<br />
bir kiflili¤e büründürmüfltür. Bir<br />
gün onun dört dirhemi vard›. Birini<br />
aç›ktan, birini gizliden birini gündüz,<br />
birini de gece infak etti ve hakk›nda<br />
flu ayet-i kerime indi: “Mallar›n›<br />
gece ve gündüz, gizli ve aç›k ola-<br />
rak infak edenler. Onlar için Rabbleri<br />
kat›nda karfl›l›klar› vard›r ve üzülecek<br />
de de¤illerdir.” (el-Bakara, 2/274).<br />
Hz. Ali’nin peygamberimizden<br />
rivayet etti¤i baz› hadis-i flerifler:<br />
“Günah iflleyen biri piflman olur,<br />
abdest al›r namaz k›lar ve günah›<br />
için isti¤far ederse Allah’u Tealâ<br />
Nisâ suresinde ‘Biri günah ifller veya<br />
kendine zulmeder sonra piflman<br />
olup Allah’u Teâlâ’ya isti¤far ederse<br />
Allah’u Teâlâ’y› çok merhametli<br />
ve af ve ma¤firet edici bulur’ buyurmaktad›r.”<br />
“Mal›n›z›n zekât›n› veriniz. Biliniz<br />
ki, zekât›n› vermeyenlerin bunu<br />
vazife kabul etmeyenlerin namaz›,<br />
• Müslüman olsun<br />
olmas›n herkese ayn›<br />
davran›n. Müslümanlar<br />
kardeflleriniz, Müslüman<br />
olmayanlar ise sizin gibi<br />
bir insand›r.<br />
orucu, hacc› ve cihad› ve iman› yoktur.<br />
“<br />
Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Ali’ye<br />
buyurdu: “ Ya Ali, alt›yüzbin koyun<br />
mu istersin, yahut alt›yüzbin alt›n<br />
m› veya alt›yüzbin nasihat mi istersin?<br />
“ Hz. Ali dedi: “Alt›yüzbin nasihat<br />
isterim.” Peygamberimiz buyurdu:<br />
“fiu alt› nasihate uyarsan alt›yüzbin<br />
nasihata uymufl olursun: 1.<br />
Herkes nafilelerle meflgul olurken<br />
sen farzlar› ifa et. Yani farzlardaki<br />
rükünleri, vacipleri sünnetleri,<br />
müstehaplar› ifa et. 2. Herkes dün-<br />
irşad<br />
ya ile meflgul olurken sen Allah’u<br />
Teâlâ’y› hat›rla. ‹slâm’a uygun yafla;<br />
‹slâm’a uygun kazan; ‹slâm’a uygun<br />
harca. 3. Herkes birbirinin ay›b›n›<br />
araflt›r›rken sen kendi ay›plar›n›<br />
ara. Kendi ay›plar›nla meflgul ol. 4.<br />
Herkes dünyay› imar ederken sen<br />
dinini imar et, zinetlendir. 5. Herkes<br />
halka yaklaflmak için vas›ta<br />
ararken, halk›n r›zas›n› gözetirken<br />
sen Hakk’›n r›zas›n› gözet; hakka<br />
yaklaflt›r›c› sebep ve vas›talar› ara.<br />
6. Herkes çok amel ifllerken sen<br />
amelinin çok olmas›na de¤il, ihlâsl›<br />
olmas›na dikkat et.”<br />
Hz. Ali buyurdu: “Kifli dili alt›nda<br />
sakl›d›r. Konuflturunuz, k›ymetinden<br />
neler kaybetti¤ini anlars›n›z.” • “‹nsan›n<br />
yaslan›p Rabbini bildikten sonra<br />
ölmesi, küçükken ölüp hesaps›z Cennet’e<br />
girmesinden daha hay›rl›d›r. “ •<br />
“Cahil, bilmedi¤ini sormaktan utanmas›n.<br />
Âlim, içinden ç›kamayaca¤›<br />
bir meselede en iyisini Allah’u Teâlâ<br />
bilir’ demekten sak›nmas›n.” • “Sizin<br />
için korktu¤um fleylerin en bafl›nda,<br />
nefsinin iste¤ine uymak ve uzun<br />
emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan<br />
al›koyar; ikincisi ise ahireti unutturur.<br />
“ • “Amellerin en zoru üçtür.<br />
Bunlar; nefsin hakk›n› verebilmek,<br />
her halde Allah’u Teâlâ’y› hat›rlayabilmek,<br />
kardefline bol bol ikramda bulunabilmektir.<br />
“ • “Takva, hataya devam›<br />
b›rakmak; aldanmamakt›r.” •<br />
“Kalpler, kaplara benzer. Hay›rl› olan›,<br />
hay›rla dolu olan›d›r.” • “Bana bir<br />
harf ö¤retenin kölesi olurum.”<br />
Hz. Ali, ‹slamiyet’in yay›lmas›nda<br />
ve anlafl›lmas›nda sars›lmaz bir yere<br />
sahiptir. Allah ondan raz› olsun. �<br />
KAYNAKLAR<br />
• Muhtasar Hayatü’s Sahabe, M. Yusuf<br />
Kandehlevi, Ravza Yay›nlar›-‹st-<br />
2000<br />
• ‹bn Sa’d, Tabakatül-Kübra, Beyrut<br />
t.y., I<br />
• As›m Köksal, ‹slâm Tarihi, VI,<br />
• Hz. Ali (r.a)nin kültürümüzdeki lakaplar›ndan<br />
baz›lar›. S›ras›yla yi¤itlerin<br />
efendisi, Allah’›n arslan›, düflmana<br />
döne döne karfl›l›k veren yi-<br />
¤it, topra¤›n babas›, Allah’›n raz›<br />
oldu¤u Ali .<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 23
kültür<br />
Muhammed Hamidullah’› anarken<br />
Türkiye’den, Fransa’dan, Suudi<br />
Arabistan’dan, Pakistan’dan, Fil Difli<br />
Sahilleri’nden, ABD’den ve Almanya’dan<br />
gelen 25 konuflmac›n›n<br />
yan›s›ra 17 Aral›k 2004’de vefat<br />
eden Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’›n<br />
birçok talebe ve dostu<br />
16/17 Aral›k 2006’da ‹stanbul’da<br />
Cemal Reflat Rey Konser Salonu’nda<br />
düzenlenen Uluslararas›<br />
Muhammed Hamidullah Sempoyzumu’na<br />
ifltirak etti.<br />
Sempozyumun organizatörü ve<br />
Hamidullah’›n talebelerinden Prof.<br />
Dr. ‹hsan Süreyya S›rma yapt›¤›<br />
konuflmada, bu tür programlar›n<br />
merhumu anmak için gerekli oldu-<br />
¤unu, Rasulullah’›n (sav) "Âlimler<br />
peygamberlerin varisleridir" hadisinin<br />
de bu çal›flmada kendilerine<br />
rehberlik etti¤ini ifade etti. S›rma<br />
konuflmas›nda anma pro¤ram›n<br />
ana hedefini de aç›klad›: "Nas›l Hamidullah<br />
olunur?"<br />
Konuflmac›lar›n sunduklar› tebli¤ler<br />
Muhammed Hamidullah’›n<br />
hayat›n›n flu üç boyutu etraf›nda<br />
yo¤unlaflt›:<br />
1- ‹lim anlay›fl› ve örnek hayat<br />
tarz›, 2- Özellikle Türkiye’deki ilmî<br />
çevrelere olan etkisi, 3- ‹slam ilimlerine<br />
orjinal katk›lar›.<br />
"Muhammed Hamidullah hayat›n›<br />
ilme verdi, ilimle geçirdi" diyen<br />
Prof. Dr. fierafettin Gölcük, Hamidullah’›n<br />
bundan dolay› evlenmedi-<br />
¤ini ve hayat›n› hedeflerine uygun<br />
24<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
bir biçimde flekillendirdi¤ini ifade<br />
etti ve kendisinin mütevaz› bir<br />
apartman dairesinde kald›¤›n› ve<br />
bütün gelirini ‹slam ilimlerinin hizmetine<br />
veya fakir talebeleri desteklemek<br />
gibi hay›rl› hizmetlerde harcad›¤›n›<br />
belirtti. "Biz mükâfat›m›z›<br />
bir flekilde dünyada al›yoruz ama o<br />
mükâfat›n› öteki dünyada alacakt›r."<br />
sözleriyle tebli¤ini bitiren Gölcük<br />
Hamidullah› hayat tarz› ve mücadeleci<br />
yap›s› itibariyle Said Nursi<br />
ile k›yaslanabilece¤ini söyledi.<br />
Hamidullah›n en eski talebelerinden<br />
olan Prof. Dr. Salih Tu¤, baz›<br />
özel hat›ralar›n› paylafl›rken özellikle<br />
sürekli ve sab›rl› çal›flma tarz›n›<br />
vurgulad› ve örnek olarak merhumun<br />
gündelik dersleri d›fl›nda<br />
Paris’te organize etti¤i ve sempoyzumda<br />
bulunan birçok kiflinin istifade<br />
etti¤i haftal›k semineleri dile<br />
getirdi. Ayr›ca Hamidullah’›n tevazusuna<br />
ve bir çok lisan ö¤renmesine<br />
dikkat çeken Tu¤ merhumun bu<br />
lisanlar› ancak ve ancak kaynaklar›<br />
orijinal metinlerini okuyabilmek ve<br />
yorumlayabilmek için ö¤rendi¤ini<br />
dile getirdi.<br />
Prof. Dr. Ahmet A¤›rakça taraf›ndan<br />
yap›lan sunum, di¤er konuflmac›lar›n<br />
anlat›mlar›n› destekler<br />
nitelikteydi. Ona göre Prof. Hamidullah<br />
hiçbir zaman "ilim ad›na<br />
ilim" ö¤renmemifltir ve ö¤retmemifltir,<br />
her zaman uygulamak amac›yla<br />
ilme yaklaflm›flt›r.<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
Muhammed Hamidullah’›n aktif<br />
bir ilim adam› oldu¤u hususunun<br />
Fransal› Malika Dif, Fil Difli Sahilleri’nden<br />
Ammara Bamba veya Prof.<br />
Dr. ‹smail Kara gibi birçok kat›l›mc›<br />
taraf›ndan alt› çizilmifltir. "Collectif<br />
Hamidullah" derne¤inin baflkan›<br />
Ammara Bamba Prof. Dr. Muhammed<br />
Hamidullah’›n çok yaz›flt›-<br />
¤›n› ve kendisine iletilen her mektubu<br />
derhal cevaplad›¤›n› anlat›rken<br />
‹smail Kara Hamidullah’›n aktif oldu¤unu<br />
ama ça¤dafllar› Mevdudi<br />
ve Kutup gibi siyasi bir lisana sahip<br />
olmad›¤›n› ileri sürdü.<br />
Frans›z mühtedi Malika Dif Han›m<br />
ve Cezayir as›ll› Prof. Dr. Rashid<br />
Benaissa Hamidullah’› bir "manevi<br />
lider" olarak görüdüklerini ve<br />
onun Fransa’da ‹slam’›n entelektüel<br />
bir seviyede tan›nmas›na vesile oldu¤unu<br />
söylediler. Bu ba¤lamda<br />
Benaissa’n›n “aktivistlerin k›sa bir<br />
zaman için çok etkili olabilecekleri<br />
fakat Hamidullah’›n eserlerinin gelecekte<br />
daha çok önem kazanacaklar›”<br />
tespiti dikkat çekti.<br />
Michel Foucault’›n baz› tezlerine<br />
dayananarak Muhammed Hamidullah’›<br />
bir "siyer arkeolo¤u" olarak<br />
tan›mlayan Mustafa ‹slamo¤lu’nun<br />
bak›fl aç›s› biraz daha de¤iflikti.<br />
‹slamo¤lu’na göre Hamidullah<br />
ilme "keflfedilmesi gereken bir bilgi"<br />
olarak bak›yordu ve bilgiyi yorumlamadan<br />
bizlere ulaflt›rmas› arkeologluk<br />
ile örtüflüyordu. ‹slamo¤-
lu yapt›¤› benzetme ba¤lam›nda<br />
merhumun kitaplar›ndaki paragraflar›<br />
bir arkeolog gibi numaraland›rmas›n›<br />
örnek gösterdi.<br />
Muhammed Hamidullah’›n 20.<br />
yüzy›l›n ikinci yar›s›ndaki Türk ilim<br />
adamlar›nda derin bir etki b›rakt›¤›<br />
müflahade edilmekte. Prof. Dr. fierafettin<br />
Gölcük’e göre Hamidullah’›n<br />
60’l› y›llarda Türkiye’deki Müslümanlara<br />
en büyük yard›m› "‹slam’›n s›rf ilmihal<br />
bilgisi olmad›¤›n›", – Prof. Dr.<br />
A¤›rakça’n›n da dedi¤i gibi – ‹slam’›n<br />
kendine has kaynaklar› ve aktüel<br />
problemlere çözüm metodlar›yla bafll›<br />
bafl›na bir sistem oldu¤unu göstermifl<br />
olmas›d›r. A¤›rakça -ayr›ca Prof.<br />
Dr. Benaissa – Muhammed Hamidullah’›n<br />
‹slam anlay›fl›n›n bir tezahürü<br />
olarak modern kavramlar kullanmad›¤›na<br />
dikkat çekerken, Prof. Dr. ‹smail<br />
Kara’ya göre 60’l› y›llarda Hamidullah’a<br />
yöneltilen elefltirilerin ana sebebi<br />
halk›n ve Hamidullah’›n ‹slam ve<br />
peygamber tasavvurlar› idi.<br />
Prof. Dr. Beflir Eryarsoy, merhumun<br />
Türkleri ümmetin bir parças›<br />
olduklar› konusunda bilinçlendirmesini<br />
övdü. Bu ve buna benzer sebeplerden<br />
dolay› Prof. Dr. Hayrettin<br />
Karaman 1 Türkiyedeki f›k›h›n tarihini<br />
Hamidullah öncesi ve sonras›<br />
diye ikiye ay›rarak de¤erlendirdi.<br />
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’›n<br />
‹slam ilimlerine katk›lar› daha<br />
çok ‹slam hukuku alan›ndad›r. Orjinal<br />
tespitleri aras›nda, birçok kat›l›mc›n›n<br />
de¤indi¤i, Rasulullah taraf›ndan<br />
kurulan Medine site devletinin temelini<br />
teflkil eden ve Yahudi, Hristiyan ve<br />
Müslümanlar›n bir arada yaflamas›n›<br />
sa¤layan tarihin ilk anayasas›, Medine<br />
vesikas› baflta gelmektedir. Hamidullah<br />
ayr›ca ilk nüfus say›m›n›n Rasulullah<br />
taraf›ndan yapt›r›ld›¤›n› kan›tlam›flt›r.<br />
Uluslararas› hukukun<br />
Müslümanlar taraf›ndan kanunlaflt›r›ld›¤›<br />
ve ‘niyet’ kavram›na yine Müslümanlar<br />
taraf›ndan hukukta yer verildi¤ini<br />
Hamidullah tespit etmifltir.<br />
Prof. Dr. Hayrettin Karaman’a göre<br />
Muhammed Hamidullah de¤iflik<br />
mezheplerin var olmas›n›n hikmetini<br />
Rasulullah’›n her sünnetinin uygulanmas›n›n<br />
sa¤lanmas›nda gördü¤ü için<br />
çal›flmalar›nda bütün<br />
mezhepleri mütala<br />
ederdi. Dikkat çeken di-<br />
¤er bir görüflü ise Rasulullah’›n<br />
efllerine<br />
"Mü’münlerin anneleri"<br />
olarak bak›ld›¤›ndan<br />
dolay› müslümanlar›n<br />
ana dili arapça oldu¤u<br />
fikridir.<br />
Ancak yaln›zca hukuk<br />
alan›nda de¤il, ayr›ca<br />
Kuran ilimlerine,<br />
örne¤in dünyada bulabildi¤i<br />
tüm Kuran<br />
meallerini tespit ederek<br />
ve liste halinde<br />
kendi mealinin önüne<br />
ekleyerek büyük katk›larda<br />
bulunmufltur<br />
Hamidullah. Hamidullah'›n,<br />
orij›nali Frans›zca<br />
olan ve günümüzde<br />
birçok dile tercüme<br />
edilmifl bulunan meali ‘Le Saint<br />
Coran’dan özellikle bahsedilmeli.<br />
Yine Hamidullah’›n çok tan›nm›fl<br />
ve 1963’de Frans›zca olarak bas›lan<br />
"Initiation à l’Islam" (‹slama girifl)<br />
kitab› birçok dile çevirili¤i gibi "Der<br />
Islam – Geschichte, Religion, Kultur"<br />
ad›yla Almanca’ya tercüme<br />
edilmifltir.<br />
Dr. Ali Bulaç taraf›ndan sunulan<br />
Hamidullah’›n tasavvuf anlay›fl› özel<br />
bir ilgiye lay›kt›r. Hamidullah’a göre<br />
tasavvuf insan› temebelli¤e ve hayattan<br />
geri çekilme¤e sevketmemeli, Allah<br />
r›zas› için yap›ld›¤› söylense dahi<br />
insanlardan ve toplumdan uzak bir<br />
hayata sürüklememelidir. Bu, Mescid-i<br />
Nebevi’nin bir bölümünde basit<br />
bir hayat sürdüren, gündüzleri dinlerini<br />
ö¤renen ve ö¤reten ve geceleri<br />
Allah› anmakla geçiren Ashab-› Suffan›n<br />
anlay›fl›na da terstir. Hamidullah<br />
tasavvufun varl›¤›n› reddetmedi¤i<br />
gibi özünde kiflisel bir eylem görmektedir.<br />
Bunu sahabelerden zühd içinde<br />
yaflamaya daha meyilli olanlar bulundu¤u<br />
gibi zenginler de oldu¤u halde<br />
hiçbirisi bu meyillerine mutlak bir öncelik<br />
vermedi¤i örne¤iyle aç›klar. Dolay›s›yla<br />
Hamidullah’a göre tasavvuf<br />
ancak Rasulullah’›n koydu¤u ‹slam’›n<br />
Sempozyum ‹stanbul’da yap›ld›<br />
kültür<br />
çerçevesi dahilinde anlam kazanabilir<br />
ve kabul görebilir.<br />
Dr. Ahmet Bakcan’a göre Prof.<br />
Dr. Muhammed Hamidullah – temel<br />
anlay›fl›na göre – dinleraras›<br />
diyaog çal›flmalar›nda da ve özellikle<br />
Hristiyanlarla olan görüflmelerde<br />
aktif idi. Bu çal›flmalar› hofl bir flekilde<br />
ve dinlerin ortak noktalar›n›<br />
vurgulayarak yap›lmas›na özen<br />
gösterirdi.<br />
fiüphesiz Muhammed Hamidullah<br />
ancak vefat›ndan sonra k›ymetinin<br />
fark›na var›lan âlimlerdendir.<br />
Eserlerinden kendisine lay›k bir flekilde<br />
istifade ederek flu hadisin müjdesine<br />
nail olmas›n› temenni ederiz: "Kim<br />
bir ilim ö¤renmek için bir yola ç›karsa<br />
Allah onu cennete giden yollardan<br />
birine dahil etmifl demektir. Melekler,<br />
ilim talibinden memnun olarak kanatlar›n›<br />
(üzerlerine) koyarlar. Semavat<br />
ve yerde olanlar ve hatta denizdeki<br />
bal›klar âlim için isti¤far ederler. […]<br />
Âlimler peygamberlerin vârisleridir<br />
[…]." 2<br />
1 Kendisi sempoyzumda bulunamad›¤›<br />
için tebli¤i baflkas› taraf›ndan sunulmufltur.<br />
2 Ebu Davud, ‹lm 1, (3641)<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 25
islam coğrafyası<br />
Arakan Müslümanlar›<br />
Burma (Myanmar) Güney Asya’da<br />
Hindistan’›n do¤usunda<br />
yer alan, 2002 y›l› tahminine<br />
göre 42 milyon nüfuslu ve nüfusun<br />
ço¤unlu¤unu Budistlerin oluflturdu¤u<br />
bir ülke. 1962 y›l›ndan beri<br />
askeri bir cunta taraf›ndan yönetilen<br />
Burma’da, 4 milyon civar›nda<br />
Müslüman yafl›yor ve ülke nüfusunun<br />
% 9’unu oluflturan Müslümanlar›n<br />
ço¤unlu¤u Arakan bölgesinde<br />
yafl›yor. Arakan bölgesi ülkenin bat›s›nda<br />
Hindistan ve Bangladefl s›n›r›nda<br />
bulunuyor. Askeri cunta taraf›ndan<br />
yönetilmekte olan ülkede<br />
daha çok Arakan bölgesinde yaflayan<br />
Müslümanlar, parçalanm›fl haldeler.<br />
Yüz binlercesi, komflu ülkelerde<br />
mülteci olarak yaflamaya çal›fl›rken<br />
Arakan’da kalanlar, ya açl›k<br />
ve sefaletle bo¤ufluyor ya da Burma<br />
yönetiminin bask›lar›na maruz kal›yorlar.<br />
II. Dünya Savafl› sonras›nda imzalanan<br />
Pinlong Anlaflmas›?na göre<br />
kurulan çok uluslu Burma Devleti?nin<br />
bir parças› olarak kabul edilen<br />
Arakan, yaklafl›k 1 milyon nüfuslu<br />
Budist Rakhin ve yine yaklafl›k<br />
4 milyon nüfuslu Müslüman Rohingyal›lardan<br />
olufluyor. Rohingyal›<br />
kimli¤i çeflitli zamanlarda bölgeye<br />
gelen Arap, Acem, Türk, Kuzey Afrikal›,<br />
Mo¤ol, Patan ve Bangel<br />
Müslüman gruplar›n›n kar›fl›mlar›ndan<br />
oluflan ilginç bir etnik grubu<br />
temsil ediyor.<br />
Arakan’a ‹slam dini, ilk kez<br />
Arap tüccarlar arac›l›¤›yla girmifl<br />
ve 1430 y›l›nda bölgede bir ‹slam<br />
devletinin kurulmas›yla sonuçlanm›fl.<br />
Bu devlet 350 y›l varl›¤›n› korumufl<br />
ve sonras›nda Budistler<br />
Arakan’› iflgal ederek ‹slam devleti-<br />
26<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Akyab Camii<br />
ni ortadan kald›rm›fllar. 1783 y›l›nda<br />
Müslümanlar›n siyasi iktidar›<br />
kaybetmelerinden hemen sonra<br />
Burmal› Budistler, Müslümanlar›<br />
ezmeye, hatta fiziksel olarak imha<br />
etmeye yönelik bir politika uygulamaya<br />
bafllam›fllar. 19. yüzy›l sonlar›nda<br />
da ülke ‹ngilizler taraf›ndan<br />
Bangladefl<br />
Baflkent Akyab (Sittweh)<br />
ARAKAN (Rohingya)<br />
Arakan’›n haritadaki yeri<br />
Hindistan<br />
Yusuf Z‹YA •yza301@hotmail.com<br />
sömürgelefltirilerek Hindistan’a<br />
ba¤lanm›fl. Ülkenin yak›n tarihine<br />
bakt›¤›m›zda, 1937?de Burma ve<br />
Arakan’›n ‹ngilizlerin yönetimindeki<br />
Hindistan’dan ayr›ld›¤›n›, fakat<br />
Arakan’›n Burma’ya dâhil edildi¤ini<br />
görüyoruz. 20. yüzy›lda ülkede<br />
Müslüman karfl›t› kampanya son<br />
BURMA<br />
MIYANMAR<br />
Tayland
Arakanl› mülteciler<br />
derece h›z kazanm›fl. 1938?de,<br />
Müslümanlar aleyhindeki ilk ayaklanma<br />
Rangoon’da, orta ve afla¤›<br />
Burma’da meydana gelmifl ve bunun<br />
sonucunda binlerce Müslüman<br />
öldürülerek 500 binden fazla insan<br />
bölgeyi terk etmek zorunda b›rak›lm›fl.<br />
1942’ye gelindi¤inde ise bu kez<br />
1939’da Burma’y› iflgale bafllayan<br />
faflist Japon yönetimi Arakan’a<br />
ulaflm›fl ve bu dönemde bafllayan<br />
Japon-‹ngiliz mücadelesi s›ras›nda<br />
Arakan’da Müslümanlara yönelik<br />
Budist anarfli ayn› flekilde devam<br />
etmifl. 28 Mart 1942 bu anarflinin<br />
doruk noktaya ulaflt›¤› katliam›n<br />
bafllang›c› olmufl. 28 Martta binlerce<br />
Rohingyal› Müslüman katledilmekten<br />
kurtulamam›fl. O günü takip<br />
eden günlerde de farkl› flehirlerinde<br />
benzer sald›r›lar yaflanm›fl ve<br />
birkaç gün içinde 40 bin insan iflkencelerle<br />
katledilmifl. 1942 y›l› ve<br />
devam›nda yaflanan bu katliamlar,<br />
o günleri yaflam›fl olan Rohingyal›lar›n<br />
haf›zalar›ndan silinmeyen<br />
korkunç bir olay olarak kalm›fl.<br />
Burma’n›n ‹ngilizlere karfl› bir<br />
ba¤›ms›zl›k savafl› bafllatarak, 4<br />
Ocak 1948’de ‹ngilizlerin çekilmesiyle<br />
ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›,<br />
Arakan’da yaflayanlar aras›nda<br />
farkl› tepkilere neden olmufltu. Ancak<br />
ço¤unlu¤u oluflturan Müslüman<br />
karfl›t› Budistler, ezeli rakipleri<br />
olan Müslümanlar karfl›s›nda<br />
güçlendiklerini düflündükleri için<br />
mutluydular, çünkü ‹ngilizler döneminde<br />
yapamad›klar›n› flimdi yapma<br />
f›rsat›n› ele geçirmifllerdi. Ayr›ca<br />
Müslümanlara karfl› mücadeleleri<br />
Budizm’in bir zaferi olacakt›. Daha<br />
sonra Burma Ordusu Baflkumandan›<br />
olan General Ne Vin, 2<br />
Mart 1962’de kans›z bir darbe ile<br />
yönetime el koydu. Anayasay› feshedip,<br />
parlamentoyu da¤›tt› ve<br />
Burma Sosyalist Program Partisi<br />
(BSPP) isminde yeni bir partinin<br />
kuruldu¤unu bildirdi. Bu parti Arakan’›n<br />
tamam›na yay›ld› ve faaliyetlerine<br />
bafllad›. Arakan’da sadece<br />
islam coğrafyası<br />
Arakanl› Budistler (Rakhinler) bu<br />
yeni parti içerisine dâhil edildi. Yönetimi<br />
eline alan bu devrim partisi<br />
ile birlikte Arakan’a vadedilen devlet<br />
olma hakk› tekrar belirsizli¤e sürüklendi.<br />
Haz›rlanan “Burma Sosyalist<br />
Parti Program›”nda, Müslümanlar›n<br />
dinlerinden uzaklaflt›r›lmas›<br />
hedefleniyordu. Ne Vin, çok<br />
geçmeden hâkimiyeti eline alm›fl ve<br />
gözünü uzun zamand›r kendisini<br />
rahats›z eden Rohingyalara dikmifl,<br />
devletin tüm imkânlar›n› Müslümanlar›<br />
yok etmek için seferber etmiflti.<br />
Arakan bölgesi yetkililerine,<br />
bölgedeki Müslümanlar›n hareketlerini<br />
s›n›rlayacak baz› bildiriler<br />
gönderildi. Devlet kontrolündeki<br />
medya Rohingya Müslümanlar›na<br />
karfl› yay›nlara bafllad› ve onlar› yabanc›lar<br />
olarak göstermeye çal›flt›.<br />
Müslümanlar tüm siyasi haklar›ndan<br />
mahrum edildi. ‹slami e¤itim<br />
kurumlar›, camiler ve benzeri<br />
dini merkezler kapat›ld›. Mescitler<br />
e¤lence merkezlerine ya da Budist<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 27
islam coğrafyası<br />
tap›naklar›na çevrildi. ‹badetler yasakland›.<br />
Bu bask›lar nedeniyle<br />
Müslümanlar›n bir bölümü ülkeyi<br />
terk etmek zorunda kald›lar. Ancak<br />
göçlere ra¤men Arakan bölgesinde<br />
Müslümanlar ço¤unlu¤u oluflturmaktayd›.<br />
Bunun üzerine General<br />
Ne Vin rejimi bask›lar› daha da art›rarak<br />
keyfi tutuklamalara ve iflkence<br />
uygulamalar›na a¤›rl›k verdi.<br />
Bir milyondan fazla Müslüman<br />
Burma’y› terk etmek zorunda kald›.<br />
Burma hükümeti, ülkedeki vahfletin<br />
gizli kalmas› için y›llar boyunca ülkeye<br />
yabanc› gazeteci ve hatta turist<br />
bile kabul etmedi.<br />
Askeri idare devam ettikçe<br />
BSPP daha da kuvvetlendi ve Müslümanlar<br />
servetlerini kaybederken,<br />
birçok fakir Arakanl› Budist birdenbire<br />
zengin oldu. Burma’da<br />
farkl› etnik gruplara mensup insanlar›n<br />
tamam›, bu dönemde açl›k ve<br />
sefaletle yüz yüze geldi. BSPP iktidar›ndan<br />
istifade eden tek grup<br />
Arakanl› Budistler idi. BSPP’nin<br />
bütün kontrolü onlar›n elindeydi;<br />
Müslümanlar›n bu yönetime kat›lmalar›na<br />
kati surette izin verilmedi.<br />
Bu arada, askeri rejimin Müslümanlara<br />
yönelik insan haklar›n› hiçe<br />
sayan uygulamalar› azalmaks›z›n<br />
devam etti. Önemli Müslüman flahsiyetlerin<br />
gecenin bir yar›s›nda ordu<br />
mensuplar›nca sorgusuz sualsiz<br />
tutuklanmas›, kendilerine çeflitli flekillerde<br />
iflkence edildikten sonra<br />
serbest b›rak›lmalar› art›k her gün<br />
rastlanan olaylar haline geldi. Yetkili<br />
merciler, Müslümanlara karfl›<br />
hukuk gözetmemeleri konusunda<br />
teflvik edildiler.<br />
Askeri rejim göreve geldi¤i ilk<br />
günden beri “Göçmen Soruflturma<br />
Operasyonu” isminde ac›mas›z bir<br />
operasyon bafllatm›flt›. Fiziksel iflkencenin<br />
yan› s›ra, kad›nlara sark›nt›l›k<br />
yapmak, tehditle para çalmak<br />
normal hale gelmiflti. Ayr›ca<br />
birçok masum insan yasal olmayan<br />
göçmen statüsüne sokularak hapsedilmiflti.<br />
Bu dönemde Müslümanlar›n<br />
ibadetleri alay konusu yap›lm›flt›.<br />
Tarihi Jame Camii’ne ait vak›f top-<br />
28<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Mültecilik statüleri bile tan›nm›yor...<br />
raklar›na devlet taraf›ndan el konmufl<br />
ve bu topraklara domuzlar›n<br />
beslendi¤i ah›rlar yap›lm›fl, Cami<br />
kap›s›n›n tam girifl k›sm›na büyük<br />
bir çöp kutusu yerlefltirilmiflti. Dindar<br />
insanlar afla¤›lanm›fl, dövülmüfl,<br />
sakallar› yolunmufl ve takkeleri<br />
parçalanm›flt›. Domuzlar caminin<br />
içine kadar sokulmufl, türbeler y›k›lm›fl,<br />
tuvaletlere ve otobüs duraklar›na<br />
dönüfltürülmüfltü. Camilerin<br />
y›k›m›, medreselerin ve kutsal yazmalar›n<br />
kirletilmesi çok yayg›nlaflm›flt›.<br />
Askerler kutsal yerlere ayakkab›lar›<br />
ile girerek içki alemleri<br />
yapm›fllard›.<br />
90’l› y›llardan sonra günümüze<br />
do¤ru gelindi¤inde de Arakanl›<br />
Müslümanlar›n sorunlar›na çözüm<br />
bulunamam›fl, aksine bölge Müslümanlar›n›n<br />
yaflam koflullar› daha da<br />
zorlaflm›flt›r. Burma askeri yönetiminin<br />
Müslümanlar üzerindeki bask›s›n›n<br />
artmas›n›n yan› s›ra yönetim,<br />
Arakanl› Budistleri (Rakhinler)<br />
her f›rsatta Müslümanlara karfl›<br />
k›flk›rtm›flt›r. Burma askeri yönetimi,<br />
Arakan’›n Müslüman nüfusunu<br />
ortadan kald›rmak için Müslümanlara<br />
sistematik bask› uygulamaktad›r.<br />
Burma askeri yönetiminin Arakanl›<br />
Müslümanlara uygulad›¤›<br />
bask›lar›n bafl›nda, Müslümanlar›n<br />
yerlerinden edilerek mallar›na el<br />
konmas› ve yerlerine Budistlerin<br />
yerlefltirilerek model köylerin oluflturulmas›<br />
gelmektedir. Müslüman<br />
nüfusu azaltmak için, yeniden yerlefltirilmek<br />
üzere Arakan’›n di¤er<br />
bölgelerinden, Burma’n›n merkezinden,<br />
hatta Bangladefl’ten Budistler,<br />
Müslümanlar›n yaflad›¤› bölge<br />
olan Kuzey Arakan’a yerleflmeye<br />
teflvik edilmektedirler.<br />
Müslümanlar›n yaflad›klar› bölgelere<br />
Budistleri yerlefltirmekteki<br />
amaç, Arakanl›lar› Burma içerisinde<br />
özerklik talep edemeyecek kadar<br />
küçük bir az›nl›k haline getirmek,<br />
Arakan’daki ‹slami miras›n tamamen<br />
yok edilmesi ve bölgenin Budistlefltirilmesidir.<br />
Askeri yönetim<br />
sadece Arakan’›n demografik yap›s›n›<br />
de¤ifltirmek ve Müslümanlar›<br />
sömürmekle kalmamakta, ayn› zamanda<br />
yeni yerlefltirilen Budistleri<br />
silahland›rarak çevre köylerdeki<br />
Müslümanlara sald›rmaya teflvik<br />
etmektedir. Bu nedenle, son y›llarda<br />
Budistlerle Müslümanlar aras›ndaki<br />
fliddet olaylar›nda art›fl görülmektedir.<br />
2001 y›l›nda meydana gelen<br />
olaylar, Arakanl› Müslümanlarla<br />
Budistler aras›ndaki gerilimi t›rmand›rm›flt›r.<br />
Önce Afganistan’da<br />
binlerce y›ll›k Buda heykellerinin<br />
y›k›lmas›, ard›ndan 11 Eylül olaylar›<br />
ve Burma yönetiminin ülkede ya-
Akyab’da bal›kc› liman›...<br />
flayan Müslümanlar›n El-Kaide Örgütü<br />
ile iliflkilerinin olabilece¤i yönündeki<br />
imalar› gerginli¤i artt›rm›flt›r.<br />
Arakan’da meydana gelen<br />
fliddet olaylar›yla ilgili haberler hemen<br />
bast›r›larak bu yöndeki haberlerin<br />
d›fl dünyaya yay›lmas› engellenmifltir.<br />
Burma yönetimi, Müslümanlar›n<br />
dini faaliyetlerini gerçeklefltirmelerine<br />
ve ülke içinde ve d›flar›ya<br />
seyahatlerine k›s›tlamalar<br />
getirmifltir. Müslümanlar›n evlerini<br />
ve camilerini tahrip edenler cezaland›r›lmam›flt›r.<br />
Öte yandan Burma yönetimi,<br />
Müslüman nüfusu azaltma politikas›n›n<br />
önemli bir parças› olarak,<br />
Müslümanlar›n evlenmelerini dahi<br />
ciddi anlamda engellenmekte, evlilik<br />
izni alabilmek için yerine getirilmesi<br />
gereken çok fazla prosedürler<br />
Müslümanlar›n evlenmesini neredeyse<br />
imkâns›z hale getirmektedir.<br />
Burma cuntas›n›n 2005 y›l›nda<br />
getirdi¤i yeni bir k›s›tlama ise, Arakanl›<br />
Müslümanlar›n kurban bayram›<br />
kutlamalar›na yöneliktir. Hükümet,<br />
camiler d›fl›nda bayram kutlamas›<br />
yap›lmas›n› yasaklam›fl, Arakan’›n<br />
kuzeyinde yaflayan Müslümanlar›n<br />
kestikleri kurbanlardan<br />
vergi dahi alm›flt›r. Buna karfl›n<br />
Arakan içinde organizasyon iflleri<br />
yasak oldu¤u için Kurban bayram›<br />
zaman› yap›lan kampanyalarda,<br />
<strong>IGMG</strong> ve IHH baflta olmak üzere<br />
yard›m kurulufllar›n›n tüm kurban<br />
kesimleri cami ve medreselerde yap›lmaktad›r.<br />
Bu bölge, Müslümanlar›n<br />
içerisinde bulundu¤u kötü durum<br />
nedeniyle en çok kurban kesilen<br />
bölgelerden biridir.<br />
Burma askeri yönetiminin bask›lar›<br />
nedeniyle bugün yüz binlerce<br />
Arakanl› Müslüman, Burma s›n›rlar›<br />
d›fl›nda mülteci olarak bulunmaktad›r.<br />
Mültecilik statüsü tan›nan ya<br />
da tan›nmayan 200 bin Arakanl›<br />
Müslüman Pakistan’da, 500 bin kadar›<br />
Suudi Arabistan’da yaflamaktad›r.<br />
Malezya’da da 10 bin Arakanl›<br />
Müslüman bulunmaktad›r. En çok<br />
Arakanl› mültecinin bulundu¤u ülke,<br />
BMMYK’n›n da (Birleflmifl Milletler<br />
Mülteciler Yüksek Komiserli-<br />
¤i) faaliyet gösterdi¤i Bangladefl’tir.<br />
Yaklafl›k 300 bin Arakanl› Müslüman,<br />
1991–92 y›llar›nda yönetimin<br />
bask›c› politikalar› nedeniyle, küçük<br />
yüz ölçümüne ra¤men kalabal›k nüfusu<br />
ve fakirli¤i ile bilinen Bangladefl’e<br />
göç etmifltir. O y›llardan beri<br />
binlerce Arakanl›, yaflad›klar› yerdeki<br />
bask› nedeniyle Bangladefl’e<br />
kaçmaya devam etmektedir. Arakanl›lar<br />
kamplara kabul edilmediklerinden,<br />
yasa d›fl› ekonomik göçmenler<br />
olarak görülmektedirler. Bu<br />
insanlar kimseden yard›m alamamakta,<br />
korunmas›z halde ve çok zor<br />
toplum<br />
koflullar alt›nda Bangladefl-Burma<br />
s›n›r bölgelerinde yaflamaktad›rlar.<br />
Vatandafll›k haklar› hem Burma askeri<br />
yönetimi, hem de Bangladefl taraf›ndan<br />
reddedilmektedir. Bangladefl’teki<br />
yasal ve statüleri kabul<br />
edilmedi¤i için yasa d›fl› denilen<br />
kamplarda yaflam koflullar› son derece<br />
a¤›rd›r. BM MYK’n›n gözetimindeki<br />
iki kamp, kurumdan yetersiz<br />
de olsa destek almakla birlikte<br />
kamplardaki sefalet sürmektedir.<br />
Lakin son dönemlerde 1.000 kiflinin<br />
Bangladefl’e geri dönmesi, Burma’daki<br />
koflullar›n vahametini gözler<br />
önüne sermektedir. Yasa d›fl›<br />
kamplardaki durum çok daha a¤›rd›r.<br />
2003–2004 y›llar› aras›nda, Cox<br />
Bazar bölgesinde bulunan kay›t d›fl›<br />
bir mülteci kamp›nda, 0–12 yafl aras›<br />
7.000 mülteci çocuktan 1,200’ü,<br />
çeflitli salg›n hastal›klar ve sa¤l›ks›z<br />
koflullar nedeniyle hayat›n› kaybetmifltir.<br />
Kamplarda temiz içme suyu<br />
dahi bulunamamaktad›r.<br />
Bu koflullar alt›nda, Arakanl›<br />
Müslümanlar›n sorunlar›n›n çözüm<br />
yolu, Burma’daki di¤er etnik gruplar›n<br />
ve Burma muhalefetinin sorunlar›n›n<br />
da çözülmesinden geçmektedir.<br />
Bu ise ancak Burma’daki<br />
bask›c› yönetimin son bulmas› ve<br />
ülke içerisindeki etnik gruplara<br />
bask›dan uzak, hür bir ortam›n sa¤lanmas›<br />
ile mümkündür. Aksi takdirde,<br />
baflta Bangladefl olmak üzere<br />
çeflitli ülkelerde bulunan Arakanl›<br />
mültecilerin ve Arakan’da var olma<br />
mücadelesi veren Müslümanlar›n<br />
temel haklar›na yönelik tehdit sürecektir.<br />
Müslümanlar›n kendi köylerinden<br />
zorla ç›kart›larak yerlerine<br />
Budistlerin yerlefltirilmeleri ve bu<br />
süreçlerde Müslümanlar›n zorla çal›flt›r›lmalar›<br />
gibi uygulamalara son<br />
verilmelidir. Bu ise Burma’daki yönetimin<br />
zihniyetinin de¤iflmesi, dolay›s›yla<br />
askeri yönetimin sona ermesine<br />
ba¤l›d›r. Burma cuntas›n›n<br />
yerine özgürlükçü bir yönetimin<br />
gelmesi Arakan’da yaflayan ve baflta<br />
Bangladefl olmak üzere çeflitli ülkelerde<br />
mülteci ya da sözde yasa d›fl›<br />
göçmen olarak bulunan Müslümanlar›<br />
rahatlatacakt›r. �<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 29
gesellschaft<br />
Das Jahr 2006:<br />
Eine Belastungsprobe für die muslimische Minderheit<br />
Rund 7,4 Millionen Migranten leben<br />
derzeit in der Bundesrepublik<br />
Deutschland. Das sind knapp neun<br />
Prozent der Gesamtbevölkerung.<br />
Knapp die Hälfte lebt seit mindestens<br />
acht Jahren in Deutschland. 20 Prozent<br />
sind zwischen 15 und 25 Jahren<br />
hier ansässig; ein weiteres Fünftel lebt<br />
bereits 25 Jahre und länger in der<br />
Bundesrepublik. Viele Politiker haben<br />
diese faktisch vollzogene Einwanderung<br />
und die damit verbundene „neue“<br />
Situation wie bekannt viel zu lange<br />
tabuisiert; vielleicht ein Ausfluss der<br />
weit verbreiteten und historisch feststellbaren<br />
Überfremdungsängste (Oltmer,<br />
Migration und Politik in der<br />
Weimarer Republik). Allerdings wird<br />
ein hieraus resultierendes und zumeist<br />
latentes Misstrauen gegenüber<br />
„Fremden“ leider instrumentalisiert<br />
und politisch bis demagogisch ausgebeutet<br />
- so ungefähr lautet das einvernehmliche<br />
Ergebnis der Jahresrückblicke<br />
zur Migrationsdebatte.<br />
Aus den Forschungsergebnissen<br />
lässt sich grundlegend feststellen,<br />
dass Muslime in Deutschland noch<br />
immer als Fremde angesehen werden.<br />
Daran ändert auch die Tatsache<br />
nichts, dass Muslime vermehrt die<br />
deutsche Staatsbürgerschaft annehmen,<br />
sich dem Wohl dieser Gesellschaft<br />
verpflichtet fühlen und sich nur<br />
in seltenen Fällen ein Leben in ihren<br />
Ursprungsländern vorstellen können.<br />
Sie werden laut der Ergebnisse der<br />
Allensbacher Studie 2006 vielmehr<br />
mit negativen Eigenschaften assoziiert,<br />
mit der Folgerung, dass selbst<br />
ihre Religionsausübung, eine schrankenlose<br />
Grundrechtsgewährung, eingeschränkt<br />
werden solle. Diese Tendenz<br />
in der Gesellschaft ruft bei den<br />
Minderheiten Ängste hervor. „Das<br />
Ausmaß an Fremdenfeindlichkeit mit<br />
deutlicher Zustimmung dazu, dass es zu<br />
30<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
viele Ausländer im Lande gebe und sie<br />
nach Hause geschickt werden sollten“,<br />
droht den „nichtdeutschen“ Bürgern<br />
ihre Identität mit dem Staat, dessen<br />
Staatsbürgerschaft sie tragen, abhanden<br />
zu kommen. Demgegenüber nehme<br />
aber auch die Integrationsbereitschaft<br />
der Mehrheit gegenüber Minderheiten<br />
und insbesondere gegenüber<br />
Muslimen ab. Geradeso beschreibt<br />
Wilhelm Heitmeyer in seinem<br />
Forschungsprojekt die „Deutschen<br />
Zustände“. Unter diesen vorherrschenden<br />
Bedingungen der sozialen Desintegration<br />
könnten schon tagespolitische<br />
Diskurse, wie solche zur Arbeitsplatzlage,<br />
„menschenfeindliche Züge“<br />
annehmen, resümiert Heitmeyer.<br />
Eine kürzlich veröffentlichte Studie<br />
der Europäischen Beobachtungsstelle<br />
für Rassismus und Fremdenfeindlichkeit<br />
(EUMC) bestätigt ihn; „Muslime<br />
sind in fast allen Lebensbereichen<br />
Diskriminierungen ausgesetzt“. Der<br />
Migrationsreport 2006 zeigt ferner,<br />
dass selbst der Staat im Bezug auf die<br />
Muslime eine Integrationspolitik verfolgt,<br />
die einer an Terrorismusbekämpfung<br />
und internationaler<br />
Sicherheitspolitik ausgerichteten<br />
Perspektive des Verdachts fraglos<br />
untergeordnet wird. Dieser andauernde<br />
Generalverdacht<br />
erschwere Muslimen das Leben in<br />
Deutschland. Diese „beklemmende<br />
Entwicklung“ sowie der Umgang des<br />
Verfassungsschutzes, der Ausländerbehörden<br />
und der Polizei mit<br />
muslimischen Gemeinden führe<br />
nicht unlängst dazu, dass sich<br />
Gläubige diskriminiert fühlten und<br />
sich zunehmend zurückziehen. Für<br />
einen Staat, in dem schätzungsweise<br />
3,5 Millionen Muslime leben, die<br />
zunehmend ausgeschlossen werden,<br />
aber den deutschen Pass<br />
haben, ist dieser Prozess der Isolie-<br />
Bekir ALTAfi • baltas@igmg.de<br />
rung, den es doch zu unterbinden<br />
galt, aus integrationspolitischer<br />
Perspektive geradezu alarmierend.<br />
Diese Angst vor dem „Unbekannten“,<br />
die Furcht vor dem eigenen<br />
Fremdwerden und dem Identitätsverlust<br />
sowie das Gefühl von Fremdheit<br />
in Einstellung und Verhalten als Erfahrung<br />
durch und mit der jeweils<br />
„anderen“ Gesellschaftsgruppe, die<br />
oft als Ursache für die dargestellten<br />
Zustände genannte werden (Winkler,<br />
Aus Politik und Zeitgeschehen,<br />
48/94,S. 3 ff.), wird meist nicht offen<br />
ausgesprochen, und scheint doch u.a<br />
ausschlaggebender Grund für das<br />
Scheitern der Integrationsbemühungen<br />
zu sein. Symbolische Verlautbarungen<br />
und Konferenzen haben bisher<br />
weder zur Erhöhung der Kompetenz<br />
der Menschen, mit diesen Ängsten<br />
und Konflikten umzugehen beigetragen,<br />
- erst durch Aktionen wie<br />
die „verdachtsunabhängigen Kontrollen<br />
und Razzien in Räumen muslimischer<br />
Gemeinden“ entstehen solche Ängste<br />
- noch grundlegende Fragen,<br />
wie u.a. die rechtliche Integration<br />
des Islams in die deutsche Gesellschaft<br />
geklärt. „Wenn es um konkrete<br />
Antworten geht, stellt sich heraus,<br />
dass eine Politik der Integration oftmals<br />
weniger kann, als sie unter öffentlichem<br />
Erklärungsdruck in Anspruch<br />
nimmt“. Für die Förderung der<br />
Integrationsbereitschaft bedarf es<br />
vielmehr, neben der immer neu zu<br />
stellenden Frage nach dem demokratischen<br />
Selbstverständnis und<br />
nach der Akzeptanz der pluralen<br />
Verfasstheit unserer Gesellschaft,<br />
an Entwicklung von Strategien zum<br />
Abbau von Ängsten und damit einhergehend<br />
die Bekämpfung insbesondere<br />
vom islamophoben Rassismus<br />
sowie zur Überwindung von<br />
Diskriminierungen. �
Ist Schirk Vielgötterei?<br />
„Wer bezeugt, dass es keine Gottheit<br />
außer Allah gibt und in diesem<br />
Glauben stirbt, wird ins Paradies eintreten.“<br />
– „Auch wenn dieser Ehebruch<br />
oder Diebstahl begangen hat?“ – „Ja,<br />
auch wenn dieser Ehebruch oder<br />
Diebstahl begangen hat.“ 1<br />
Wer diesen Ausspruch des Gesandten<br />
Gottes wörtlich nimmt, versteht<br />
unter Schirk Vielgötterei und unter einem<br />
Muschrik denjenigen, der – neben<br />
Gott – andere Götter in Form von Götzen<br />
anbetet. Dabei wird stets auf die Allmacht<br />
Gottes beziehungsweise die<br />
Schwäche und Nutzlosigkeit der Götzen<br />
verwiesen. Im gleichen Atemzug wird<br />
auch erwähnt, dass diese Götzen nicht<br />
einmal eine Fliege, die sich auf sie niedergelassen<br />
hat, verscheuchen können,<br />
geschweige denn einem Menschen Gutes<br />
oder Schlechtes zuzufügen. Auch<br />
wird stets über unverständliche Praktiken<br />
arabischer Muschriks berichtet, die<br />
die aus Süßspeisen hergestellten Götzenfiguren<br />
aufaßen oder ihr letztes bisschen<br />
Nahrung ihren Götzen opferten.<br />
Hierzu sei eine Überlieferung<br />
erwähnt, die Umar, dem dritten Kalifen<br />
der Muslime, zugeschrieben wird:<br />
„…Zur Zeit der Dschâhilijja hatten wir Götzen<br />
im Haus. Bevor wir uns auf eine Reise<br />
begaben, fertigten wir ein Abbild dieser<br />
Götzen aus Mehl oder Halwa 2 und beteten<br />
diese während der Reise an. Wenn die<br />
Reise länger dauerte und wir Hunger bekamen,<br />
aßen wir die Götzen, die wir vor<br />
kurzem noch angebetet hatten…“<br />
Jeder kennt solche Überlieferungen<br />
aus der Zeit vor dem Islam, der Dschâhilijja,<br />
und jedes gläubig erzogene Kind<br />
wird auf die Frage, warum man keine<br />
Götzen anbeten soll, antworten, dass<br />
es nur einen Gott gibt und nur dieser es<br />
wert ist angebetet zu werden. Es wird<br />
auch von der Nutzlosigkeit anderer<br />
Götter anzubeten berichten und vielleicht<br />
sogar die logische Konsequenz<br />
erläutern, die sich aus der Existenz<br />
mehrerer Götter – nämlich Rivalitäten<br />
zwischen diesen – ziehen lässt. Diese<br />
Ausführungen von einem Kind zu hö-<br />
ren ist sehr erfreulich, jedoch geht das<br />
Wissen über diesen zentralen (negativen)<br />
Begriff des Islam, der konträr zum<br />
Tawhîd 3 steht, bei vielen Muslimen<br />
nicht über das Erwähnte hinaus.<br />
Wenn man aber den einleitenden<br />
Ausspruch des Gesandten Gottes liest,<br />
ist man gezwungen zu fragen, was<br />
wirklich beabsichtigt wird: denn die Belehrung,<br />
dass man keine Götzen anbeten<br />
soll, ist nicht zufriedenstellend. Dass<br />
sogar jemand, der Ehebruch begangen<br />
hat, ins Paradies kommt, vorausgesetzt,<br />
er hat den Tawhîd gelebt und sich von<br />
Vielgötterei ferngehalten, verstärkt diese<br />
Unzufriedenheit umsomehr.<br />
Das zentrale Problem bei diesem<br />
Sachverhalt liegt darin, vielzusehr dem<br />
buchstablichen Sinn der Überlieferungen<br />
verhaftet zu bleiben und diese<br />
wortwörtlich zu verstehen.<br />
Indem man Gott sprachlich fast mit<br />
den Götzen auf die selbe Stufe stellt –<br />
denn nur so kann man von “beigesellen”<br />
oder “andere Götter neben Gott<br />
anbeten” sprechen – und damit die körperliche<br />
Anbetung versteht, richtet<br />
man den Blick nicht auf die Absicht<br />
dieser Überlieferungen, den Tawhîd,<br />
das Gegenteil von Schirk, sondern auf<br />
das/den “Beigestellte/n”.<br />
Viele Gelehrte haben versucht den<br />
Sinn von Schirk verständlich zu<br />
machen, indem sie aufgezeigt haben,<br />
dass mit Götzen nicht nur steinerne<br />
oder hölzerne Figuren, sondern jede<br />
Absicht, jeder Gedanke, jedes Wort<br />
und jede Handlung gemeint ist, die im<br />
Widerspruch zu Gottes Willen steht,<br />
seine Einzigkeit, Einheit und Allmacht<br />
– bewusst oder unbewusst – verneint,<br />
ja sogar seinen Platz einnimt. Dieser<br />
Ansatz könnte in der Formel “Woran<br />
der Mensch sein „Herz hängt“, das ist<br />
sein Gott“ 4 zusammengefasst werden,<br />
wie es Martin Luther ausdrückte.<br />
Im Koran wird von Schirk als Unrecht<br />
und einzige unverzeihliche Sünde<br />
gesprochen. So spricht Lukmân zu seinem<br />
Sohn: „O mein Sohn, setze Allah<br />
keine Götter zur Seite, denn Götzendienst<br />
ist wahrlich ein gewaltiges Unrecht.“ 5 In<br />
einem anderen Vers heißt es: „Wahrlich,<br />
Allah wird es nicht vergeben, dass<br />
Ihm Götter zur Seite gestellt werden.<br />
Doch Er vergibt das, was geringer ist als<br />
dies, wem Er will. Und wer Allah Götter<br />
zur Seite stellt, der hat wahrhaftig eine<br />
gewaltige Sünde begangen.“ 6<br />
Schirk ist also ein unverzeihliches<br />
Unrecht, in erster Linie gegenüber<br />
dem Schöpfer. Ein Muschrik vergisst<br />
beziehungsweise handelt, als ob er die<br />
Quelle aller Gaben vergessen hätte,<br />
womit er gleichzeitig seine Position als<br />
Geschöpf und die Position Gottes als<br />
Schöpfer und Erhalter verwässert.<br />
Zweitens ist Schirk eine Ungerechtigkeit<br />
gegenüber dem, der Gott beigestellt<br />
wird und von dem „Göttliches“<br />
erwartet wird, obwohl er dies aufgrund<br />
seiner Natur nicht leisten kann.<br />
Bei dem somit beschriebenem<br />
Schirk handelt es sich aber immer um<br />
„Beisgestelltes”, dass an die „Stelle” –<br />
nicht neben! – Gottes gesetzt wird und<br />
seine „Aufgaben“ übernimmt. Die<br />
höchste – in unserer Zeit verbreiteste –<br />
Form des Schirk ist es, Gott diese „Aufgaben“<br />
erst gar nicht zu geben. Man<br />
kann also sagen, dass alles, was Gott<br />
aus dem Leben des Menschen zu verbannen<br />
versucht als Schirk aufgefasst<br />
werden kann.<br />
Deshalb ist Schirk die größte Sünde.<br />
Man wird in unserem Europa keinen<br />
Menschen finden, der wirklich Götzen<br />
anbetet. Viele stellen dem Schöpfer andere<br />
profane „Gottheiten“ an die Seite.<br />
Aber in einer von religiösem Analphabetismus<br />
beherrschten Umwelt gibt die<br />
Mehrheit, obwohl sie – wie die arabischen<br />
Muschriks – an Gott glauben, diesem<br />
gar keinen “Platz auf der Welt”. �<br />
1 Ahmad b. Hanbal, Musnad<br />
2 Halwa ist eine Süßspeise, die hauptsächlich aus Mehl,<br />
Zucker und Milch besteht.<br />
3 Tawhîd ist die Lehre von der Einheit und Einzigkeit<br />
des Schöpfers, das existentielle Einheitsbekenntnis<br />
im Islam gemeint.<br />
4 vgl. Martin Luther, Großer Katechismus, in:<br />
Bekenntnisschriften der evangelisch-lutherischen<br />
Kirche, Göttingen 1930/1998, S. 560<br />
5 Sure Lukmân, Vers 13<br />
6 Sure Nisâ, Vers 48<br />
irschad<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 31
irschad<br />
Die Hadsch<br />
„Und rufe die Menschen zur Pilgerfahrt.<br />
Lass sie zu dir kommen zu Fuß<br />
und auf allen möglichen flinken Reittieren,<br />
aus den fernsten Gegenden.<br />
(Hadsch, 27) Siehe, das erste für die<br />
Menschheit errichtete Haus war das in<br />
Bakka — gesegnet und eine Leitung für<br />
alle Welt.“ (Al-i Imran, 96)<br />
Diese Verse haben wir bestimmt<br />
schon tausend Mal im Original oder<br />
als Übersetzung gelesen. Doch ihre<br />
wahre Bedeutung spürt und erkennt<br />
man nur im Zentrum der Welt an dem<br />
Ort der Liebe. Plötzlich vergisst man<br />
alles weltliche und ist nur noch in einer<br />
Welt versunken, die nur auf einer<br />
emotionalen Ebene gespürt werden<br />
kann. Jetzt gibt es keine Richtungen<br />
mehr. Keinen Norden, keinen Süden,<br />
keinen Westen, keinen Osten. Nur<br />
noch der Punkt an dem sich alle Richtungen<br />
treffen: die Kâba, Bajtullah das<br />
heißt, ein Ort, den Allah teala für die<br />
Menschen bestimmt hat, der so alt ist<br />
wie die Menschheitsgeschichte und<br />
zugleich neu wie die Menschheit!!!<br />
Sie sehen, dass die Richtung, zu<br />
der sie sich für das Gebet irgendwo<br />
auf der Welt wenden, hier aufhört...<br />
Oder vielleicht beginnen alle Richtungen<br />
hier… Und hier ist die Kâba. Der<br />
Punkt, um den seit der Existenz der<br />
Erde und insbesondere seit der Zeit<br />
von Muhammed (saw) jeden Moment<br />
Menschen kreisen oder Menschen auf<br />
der ganzen Welt sich zu ihm wenden.<br />
Allah ist der Größte!!!<br />
Jeder Muslim muss ein Mal in seinem<br />
Leben die Kâba besuchen. Dieses<br />
Gebot gehört zu den fünf Pfeilern seiner<br />
Religion. Jeder wird sich zu dieser<br />
Stelle begeben und alle werden dort<br />
zusammentreffen. Nur an bestimmten<br />
Tagen des Jahres wir dies so sein, da<br />
die Hadsch nur in bestimmten Monaten<br />
verrichtet werden kann.<br />
Die Hadsch ist erforderlich, damit<br />
32<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
der Mensch sich seiner Aufgabe als<br />
Diener Allahs bewusst wird. Unser<br />
Herr braucht unsere Dienerschaft<br />
nicht, wir benötigen es, Seine Diener<br />
zu sein. Die Hadsch ist ein Gottesdienst,<br />
bei dem man unter Millionen<br />
von Menschen verloren geht und<br />
doch allein ist. Man kann keinen Gottesdienst<br />
mit jemand anderem zusammen<br />
ausüben. Alles macht man selber<br />
und nur für sich, mit dem Bewusstsein<br />
Allah tealas Wohlwollen zu erlagen.<br />
Aus diesem Grund kann man die<br />
Worte des Gesandten Allahs „Wer eine<br />
anerkannte Hadsch vollzieht, kehrt<br />
wie ein Neugeborenes frei von Sünden<br />
zurück“ nur dort verstehen. Alles verleitet<br />
dich zu Allah und dazu, ihm zu<br />
dienen. Das Ihram lässt jemanden das<br />
Versprechen geben, fern von schlechten<br />
Taten zu bleiben und dies auch<br />
einzuhalten. Die Hadsch kann auch<br />
nur dann beginnen!!! Bevor man das<br />
Mikat-Gebiet betritt, ziehen die<br />
Männer ihre unkonfektionierte, nahtfreie<br />
und zweiteilige Kleidung an. Die<br />
Frauen dagegen tragen ihre normale<br />
Kleidung. So beginnt man, das weltliche<br />
hinter sich zu lassen. Davor reinigt<br />
man sich mit der Ganzkörperwaschung<br />
und einem zweiteiligen<br />
freiwilligen Gebet. Nun legt man sich<br />
Verbote auf. Wenn man die Verbote<br />
nicht einhält, schächtet man als Strafe<br />
im Namen Allahs für Arme ein Opfertier<br />
und verteilt Almosen. Die Verbote<br />
lauten folgendermaßen: Jeglicher<br />
Geschlechtsverkehr und Handlungen,<br />
ja selbst Gespräche, die dazu führen<br />
können. Das Beschimpfen und Beleidigen<br />
der Mitmenschen, deren Demütigung<br />
und Schädigung. Klatsch und<br />
Gerede sowie unnötige Streitigkeiten<br />
und Diskussionen. Das Abreißen von<br />
Grünpflanzen, das Töten ungefährlicher<br />
Lebewesen, das Jagen oder die<br />
Unterstützung anderer beim Jagen<br />
‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />
sowie sich zu rasieren, zu parfümieren,<br />
das Abzupfen jeglicher<br />
Körperhaare und das Schneiden der<br />
Fingernägel sind verboten. Außerdem<br />
ist es Männern verboten konfektionierte,<br />
genähte Kleidung wie Hosen<br />
und Unterwäsche anzuziehen sowie<br />
Schuhwerk mit Absätzen und<br />
geschlossenem Vorderteil zu tragen.<br />
Auch das Tragen von Käppchen oder<br />
sonstige Kopfbedeckungen ist<br />
Männern nicht gestattet. Den Frauen<br />
ist es verboten, das Gesicht in der<br />
Gänze zu bedecken.<br />
Und demgemäß beginne ich auch<br />
die Hadsch. Als ich in Mekka ankomme,<br />
spreche ich wie unser Prophet<br />
(saw) folgendes Bittgebet: Oh Allah!<br />
Bereite mir dieses Gebiet als ein Heim<br />
und füge es, dass ich dort Halal-Gaben<br />
bekomme. Dieses heilige Gebiet gehört<br />
Dir. Dieses Gebiet ist Dein Gebiet.<br />
Sicherheit ist nur von Dir zu erwarten.<br />
Wir sind Deine Diener. Ich kam aus fernen<br />
Ländern zu Dir. Ich kam mit vielen<br />
Sünden und schlechten Taten. Ich fürchte<br />
mich vor Deiner Strafe und suche<br />
Zuflucht bei Dir. Somit bitte ich Dich:<br />
Heiße mich mit Deiner Vergebung willkommen<br />
und akzeptiere mich in dem<br />
Paradies Naima.<br />
Als ich anschließend die Kâba<br />
erblicke, sage ich: „Es gibt keinen anderen<br />
Besitzer der Kraft und des Vermögens<br />
als Allah, dem Herrlichen. Es gibt<br />
keinen Gott zum Anbeten, außer Allah.<br />
Es gibt nur Ihn. Es gibt niemanden seinesgleichen.<br />
Alles gehört Ihm, nur Ihm<br />
wird gedankt. Er erweckt zum Leben<br />
und Er nimmt das Leben. Er ist immer<br />
lebendig, und sein Sein hat kein Ende<br />
Alles Gute liegt in seiner Hand. Seine<br />
Kraft reicht für alles. Er ist das Ziel unseres<br />
Daseins. Oh Allah! Vermehre die Ehre,<br />
die Ehrbarkeit, die Herrlichkeit und<br />
Würde dieses heiligen Hauses. Oh unser<br />
Schöpfer! Vermehre die Ehre und den
Rang derjenigen, die dem heiligen Haus<br />
ihre Ehre erweisen und ihre Hochachtung<br />
zollen und derer, die auf dieselbe<br />
Weise dem heiligen Haus ihre Ehre erweisen<br />
und ihre Hochachtung zollen,<br />
während sie die Hadsch oder Umrah<br />
vollbringen. Vermehre ihre guten Taten.“<br />
Danach spreche ich meine Absicht<br />
für den Tawâf (Umkreisung der Kâba)<br />
aus. Die Kâba verzaubert einen. Gegenüber<br />
dem schwarzen Stein beginnt<br />
man die Umkreisung. Man sagt Bismillâhi<br />
Allahu Akbar und ein Gebet, das<br />
man möchte. Ich spreche folgendes<br />
Gebet aus: „Ich preise den Namen Allahs,<br />
dessen Ruhm erhaben ist und der<br />
fern von allen Mängeln ist. Jeglicher<br />
Dank gebührt Allah. Es gibt keinen Gott<br />
außer Allah, und Allah ist der Größte. Es<br />
gibt keinen anderen Besitzer der Kraft<br />
und Macht außer Allah, dem Herrlichen.<br />
Gegrüßt sei der Gesandte Allahs, den<br />
auch Allah grüsst. Oh Allah! Ich bin gekommen,<br />
weil ich an Dich glaube, weil<br />
ich Dein Buch bestätige, weil ich mein<br />
Wort hielt und Deinem Gesandten und<br />
Liebling Muhammed (saw) gehorche.<br />
Oh Allah! Ich erwünsche mir Vergebung<br />
und Gesundheit. Ich möchte stete<br />
Gesundheit sowohl hinsichtlich der Religion<br />
als auch auf Erden und im Jenseits<br />
erlangen. Ich möchte in Deinen Himmel<br />
gelangen und Deiner Hölle entfliehen<br />
(Oh mein Schöpfer füge, dass ich all dies<br />
erlange!).<br />
Als ich bei der Ruknu Jamâni ankomme,<br />
spreche ich: „Oh Schöpfer!<br />
Gib uns sowohl auf Erden als auch im<br />
Jenseits Gutes. Oh Du Mächtiger! Du,<br />
der Du bist der reichlich vergebende<br />
Schöpfer der Welten! Schütze uns vor<br />
dem Feuer der Hölle. Nimm uns zusammen<br />
mit den Guten in Deinem Himmel<br />
auf.“<br />
Ich umkreise die Kâba. Oh Allah,<br />
nie zuvor habe ich mich dermaßen<br />
hilflos und verzweifelt gefühlt. Ich setze<br />
meine Gebete fort und suche<br />
Zuflucht beim Schöpfer der Welten:<br />
„Oh Allah! Dies ist Dein Haus. Dieser heilige<br />
Platz ist Dein heiliger Platz. Die Sicherheit<br />
dagegen ist nur von Dir zu erwarten.<br />
Die dienenden Geschöpfe sind<br />
Deine Diener. Auch ich bin Dein Diener.<br />
Das Kind von einem Deiner Diener. Dies<br />
ist der Ort, an dem man Zuflucht bei Dir<br />
zu finden sucht, um der Hölle zu entrinnen.<br />
Oh. Allah! Erwirke, dass wir den<br />
Glauben lieben, verziere ihn für unser<br />
Herz. Mache, dass wir uns vor dem<br />
Unglauben, vor dem Verfall in Sünde<br />
und vor Aufruhr ekeln. Mache uns zu<br />
solchen Menschen, die das Rechte finden.<br />
Oh Allah! Schütze uns vor der Pein<br />
des Tages, an dem Du uns wieder<br />
auferstehen lässt. Mache uns zu solchen<br />
Menschen, die ohne Abrechnung in<br />
Deinen Himmel einziehen.“<br />
Ich schaue um mich. Es ist so voll,<br />
dass ich manchmal meine Füße nicht<br />
mehr auf dem Boden spüre. Die Menge<br />
zieht mich mit im Kreis.<br />
Ich wende mich in Reue an Allah:<br />
„Oh Allah! Ich nehme Zuflucht zu Dir<br />
vor dem Zweifel, vor der Beigesellung<br />
einer Gottheit neben Dir, vor Entfremdung,<br />
vor Heuchelei, vor Sittenlosigkeit,<br />
vor schlechtem Ansehen, vor der<br />
schlechten Rückkehr zu meinem Besitz,<br />
zu meiner Familie und den Kindern.<br />
Oh Allah! Ohne Zweifel möchte ich<br />
Dein Wohlwollen, Deinen Himmel erlangen.<br />
Vor Deinem Ingrimm und vor<br />
Deiner Hölle suche ich wiederum<br />
Zuflucht bei Dir. Oh Allah! Ich suche<br />
auch Zuflucht bei Dir gegen die Verführung<br />
im Grab und gegen die Verführung<br />
des Todes und des Lebens.“<br />
An diesem Punkt versinke ich in<br />
andere Welten. Freudentränen und<br />
Tränen aus Reue vermischen sich.<br />
Hinzu kommen Tränen der Verzweiflung,<br />
meine unterdrückten<br />
Geschwister auf der Welt im Stich<br />
gelassen zu haben. Die Menschen um<br />
mich weinen ebenfalls. Niemand<br />
schämt sich seiner Tränen.<br />
In meiner Verzweiflung bete ich<br />
weiter: „O Allah! Nimm dies als eine akzeptierte<br />
Hadsch (oder Umrah) an.<br />
Erkläre meine Bemühungen zu solchen,<br />
die des Dankes wert sind, meine Sünden<br />
zu vergeben und meine Taten zu rechtschaffenen<br />
und gut geheißenen. Oh Allah,<br />
der Du weißt, was in den Herzen<br />
vorgeht. Ziehe mich aus der Dunkelheit<br />
ins Licht. Oh Allah! Ich erwünsche mir<br />
solche Dinge, die mir Deine Barmherzigkeit<br />
zusichern, solche Bemühungen,<br />
die mir Deine Vergebung zusichern, die<br />
Errettung von jeglichen Sünden,<br />
Schlechtigkeiten, einen Reichtum an allem<br />
möglichen Guten, das Erlangen des<br />
Himmels und die Errettung von der<br />
Hölle. Beschere mir Genügsamkeit bezüglich<br />
der Gaben, die Du mir schenkst,<br />
Fruchtbarkeit hinsichtlich derjenigen<br />
irschad<br />
Gaben, die Du mir zuteil werden lässt<br />
und gebe mir alles Gute, was ich nicht<br />
kenne, was aber Du kennst.”<br />
Gedanken über den jüngsten Tag<br />
und die Abrechnung überkommen<br />
mich. Vor allem denke ich an die<br />
Hitze, die an dem Tag herrschen wird<br />
und flehe Allah an: „Oh Allah! Schenke<br />
mir den Schatten Deines Thrones an<br />
dem Tag, an dem außer Deinem Schatten<br />
kein Schatten vorhanden ist und an<br />
dem außer Dir nichts Ewiges seiend ist.<br />
Tränke mich vom Brunnen des Muhammad<br />
(saw), der Dein Prophet ist, so dass<br />
ich nie wieder Durst erleiden muss. Oh<br />
Allah! Ich erwünsche mir von Dir diejenigen<br />
Wohltaten, die auch Dein Prophet<br />
Muhammad (saw) von Dir erwünscht<br />
hat. Und ich suche Zuflucht bei Dir vor<br />
denjenigen Dingen, vor denen auch<br />
Dein Prophet Muhammad (saw) Zuflucht<br />
bei Dir gesucht hat. Oh Allah! Ich erwünsche<br />
mir von Dir Deinen Himmel.<br />
Ich erwünsche mir die Gaben des Himmels.<br />
Ich erflehe solche Worte, Taten<br />
oder Handlungen, die mich dem Himmel<br />
annähern.“<br />
Danach erkenne ich, dass ich immer<br />
noch auf dieser Welt lebe und bereue<br />
meine Sünden, meine Undankbarkeit<br />
gegenüber die Gaben Allahs<br />
und suche Zuflucht bei Ihm: „Oh Allah!<br />
Ich weiß, dass Du vielerlei Anrechte<br />
über mich besitzt. Auch gibt es Anrechte<br />
zwischen Deinen Schöpfungen und<br />
mir. Oh Allah! Vergib mir Deine Anrechte<br />
und erleichtere mir die Last derjenigen<br />
Deiner Geschöpfe. Gebe mir<br />
Reichtum mit Deinen Gaben, die halâl<br />
sind und schütze mich vor denjenigen,<br />
die harâm sind. Oh Allah, dessen Vergebung<br />
reichlich ist! Beschütze mich davor,<br />
zu gehorchen und Dir dann zu entsagen.<br />
Errette mich davon, Deine Gnade<br />
zu erhalten und dann eines anderen als<br />
Dir bedürftig zu sein. Oh Allah! Dieses<br />
Dein Haus ist wirklich sehr erhaben.<br />
Und Du bist sehr ehrerbietend. Und Oh<br />
Allah! Du bist Halîm, Kerîm und Azîm.<br />
Vergib mir, denn Du bist der Vergebende.“<br />
Der Tawâf geht weiter. Ich bete für<br />
vieles, auch dafür, dass mein Verdienst<br />
halal und rein sein möge: „Oh<br />
Allah! Ich erwünsche mir von Dir einen<br />
vollkommenen Glauben, ein loyales Wissen,<br />
reichliche Gaben, ein ehrfürchtiges,<br />
zitterndes, schauderndes, gottesfürchtiges<br />
Herz, eine gottesandächtige Zunge,<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 33
irschad<br />
reinen und Halal Gewinn, eine wahrhafte<br />
Entsagung der Sünden und eine Entsagung<br />
der Sünden vor dem Tod. Ich erwünsche<br />
mir einen leichten Tod, Vergebung<br />
und Barmherzigkeit nach dem<br />
Tod, Vergebung bei meiner Abrechnung,<br />
Erlangen Deines Himmels und<br />
Errettung von Deiner Hölle. Denn Deine<br />
Barmherzigkeit ist unendlich, Oh Allah,<br />
der Du mächtig und allvergebend bist.<br />
Mein Schöpfer! Vermehre mein Wissen<br />
und erkläre mich zu den Rechtschaffenen.“<br />
Nun ist der Tawâf zu Ende. Ich<br />
freue mich, nicht weil die Umkreisung<br />
beendet ist, sondern weil ich mich<br />
meinem Herrn an diesem heiligen Ort<br />
zuwenden konnte.<br />
Bevor ich zur Makami Ibrahîm gehe,<br />
sage ich folgendes Gebet auf: „Oh<br />
Allah, der Du bist der Vorderste der<br />
Ehrwürdigen und Beschenkenden!<br />
Tränke mich vom Brunnen unseres ehrwürdigen<br />
Propheten Muhammad (saw),<br />
der Dein Prophet ist, mit Deiner Gnade<br />
und Großherzigkeit.“<br />
In der Sure Âl-i Imrân Vers 97<br />
heißt es: „Wo es klare Zeichen gibt, wie<br />
die Stätte Abrahams. Wer es betritt, ist<br />
sicher.“ An dieser Stätte bete ich ein<br />
zweiteiliges Gebet.<br />
Um Erfrischung einzuholen, trinke<br />
ich vom Zamzam. Dieses Wasser entsprang<br />
aus einer Quelle mitten in einer<br />
trockenen Wüste unter den Füßen<br />
von Ismael. Alhamdulillâhi rabbil<br />
âlamîn!<br />
In der Menge bewege ich mich<br />
zum Hügel Safa. Dort wende ich mich<br />
der Kâba zu, begrüße sie und gebe<br />
meine Absicht für die Saj kund: „Allah<br />
ist der Größte.<br />
Allah ist der Größte. Allah ist der<br />
Größte. Allah ist der Größte aller Grossen.<br />
Ihm sei reichlich Dank, denn aller<br />
Dank gebührt Ihm. Allah, der von jeglichen<br />
Einschränkungen frei ist, ist allmächtig.<br />
Wir danken Ihm Tag und<br />
Nacht, ohne Ende. Alle Macht und alle<br />
Kraft liegt bei Allah. Es gibt keinen anderen<br />
Gott als Allah, dem Einen. Er hat<br />
auch niemanden seinesgleichen. Alles<br />
gehört Ihm und die Macht gehört Ihm.<br />
Der Dank gebührt Ihm. Er erweckt zum<br />
Leben und nimmt das Leben. Er selbst<br />
ist lebendig und sein Sein hat kein Ende.<br />
Das Heil liegt in Seiner Hand. Er ist derjenige,<br />
dessen Kraft zu allem reicht, und<br />
zwar so wie es sich gehört. Zu Ihm wird<br />
34<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Kâba<br />
unser aller Heimkehr sein.“<br />
Als würde ich Hadschar erblicken,<br />
wie sie ab und an läuft und sich<br />
besorgt um Ismael umdreht. An dem<br />
Hügel Marwa angekommen, beginnt<br />
ein neuer Saj.<br />
„Safa und Marwa gehören zu den<br />
Zeichen Allahs.“ Ich erinnere mich an<br />
diesen Vers und versuche, die Weisheit,<br />
die dahinter steckt, herauszufinden.<br />
Ich denke an Hadschar. Wie sie<br />
verlassen mit ihrem Sohn Ismael auf<br />
dem Schoß in der trockenen Wüste<br />
um einen Tropfen Wasser zu finden,<br />
hin und her lief. Wieso gehört das,<br />
was sie gemacht haben, zu den<br />
Zeichen Allahs? Ich weiß es nicht, ich<br />
überlege auch nicht. Allah hat es so<br />
gewollt, Abraham hat es so getan und<br />
der Prophet Muhammad (saw) auch.<br />
Deshalb denke ich nicht weiter an<br />
den Grund. Im Gedenken Hadschars<br />
leiste ich Folge und flehe: „Allah ist der<br />
Größte. Allah ist der Größte. Allah ist der<br />
Größte. Allah gebührt aller Dank. Es gibt<br />
keinen Gott außer Allah. Allah ist einmalig<br />
und alles ist auf ihn angewiesen. Und<br />
Allah hat weder Gefährten, noch Kinder.<br />
In seinem Reich und in seiner Macht,<br />
kann es seinesgleichen nicht geben und<br />
es gibt seinesgleichen auch nicht. Um<br />
seine Absichten auszuführen, hat er<br />
auch keine Helfer nötig. Sodann wisse,<br />
dass Allah der Größte ist und glaube<br />
auch entsprechend. Oh Allah! Du sagst<br />
in Deinem offenbarten Buch zweifelsohne<br />
folgendes: Betet zu mir, fleht mich an,<br />
damit ich euch sofort erhöre und das Erwünschte<br />
beschere. O unser Schöpfer!<br />
Wir kommen zu Dir und flehen<br />
Dich an, so wie Du es uns<br />
befohlen hast: Vergib uns!<br />
Denn Du handelst nie wider<br />
Dein Versprechen.“<br />
Die Menschen um mich<br />
flehen wie ich Allah an.<br />
Manche leise, andere wiederum<br />
laut oder murmelnd.<br />
Voller Liebe beten sie: „Es<br />
gibt keinen Gott außer Allah.<br />
Und dieser einmalige Allah, ist<br />
der einzige Besitzer alles<br />
Seienden und aller Macht. Er<br />
ist der einzige wirkliche<br />
Rechtmäßige und Offensichtliche.<br />
Und Muhammad ist sein<br />
Gesandter, welcher stets die<br />
Wahrheit ausspricht und dessen<br />
Versprechen man trauen<br />
kann. Oh Schöpfer! So wie Du<br />
mich zum Islam bekehrt hast, so trenne<br />
mich auch nicht von ihm. Lass mich als<br />
Muslim sterben.“<br />
Die Saj hört nicht auf. Die innere<br />
Auseinandersetzung auch nicht. Deshalb<br />
bete ich zu Allah, mir zu helfen:<br />
„Du bist frei von allen Einschränkungen.<br />
Wir sind nicht in der Lage, Dir so wie es<br />
Dir gebührt, so wie es Dein Recht ist,<br />
Dank zu empfangen. Wir erklären Dich<br />
fehlerfrei, so wie es Dir zusteht. O Allah!<br />
Mache, dass wir unseren Glauben lieben.<br />
Verwebe es in unsere Seelen und<br />
Herzen. Mache, dass wir uns vom<br />
Unglauben, von der Begehung von Sünden,<br />
von Aufruhr gegen Dich ekeln. Und<br />
mache uns zu denen, die den rechten<br />
Weg finden. Oh Du mein Schöpfer! Öffne<br />
mein Herz und erweitere meine Seele.<br />
Und erleichtere auch meine Angelegenheiten.“<br />
Die Saj ist schließlich auch beendet.<br />
Das Gebet verlässt nie unsere Lippen.<br />
Betend gehen wir wieder zur<br />
Kâba: „Oh Du unser Schöpfer! Akzeptiere<br />
dies von uns. Gib uns Gesundheit,<br />
vergib uns. Hilf uns, Dir zu gehorchen<br />
und zu danken. Hilf uns, damit wir einen<br />
vollständigen und perfekten Glauben<br />
und Islam erreichen können. Lass uns<br />
auf solch eine Weise sterben, welche<br />
Dein Wohlgefallen findet. Oh Allah! Habe<br />
Mitleid mir mir. Solange Du mich am<br />
Leben lässt, hilf mir mich von dem zu<br />
entfernen, das bezüglich dem Aufstand<br />
gegen Dich noch in mir vorhanden ist.<br />
Oh Allah! Habe Mitleid mit mir, damit<br />
mir das Befassen mit nutz- und sinnlo-
sen Dingen schwer fällt. Gib mir solche<br />
Gaben, die Dein Wohlgefallen finden,<br />
Oh Allah, der Du bist der Barmherzigste<br />
unter den Barmherzigen.“<br />
Es ist der neunte Tag des Monats<br />
Zilhidscha. An diesem Tag wird der<br />
Aufenthalt am Arafat vollbracht. Die<br />
Zeit des Aufenthalts in Arafat beginnt<br />
mit dem Anfang der Zeit des Mittagsgebetes<br />
und endet am Festtag kurz<br />
vor Sonnenaufgang. Jemand, der sich<br />
während dieser Zeitspanne in irgendwelcher<br />
Form einen einzigen Moment<br />
im Gebiet um Arafat aufhält, erfüllt<br />
diese Bedingung.<br />
Die Danksagungen und Gebete<br />
werden ständig aufgesagt. Wir beten<br />
auch für unsere Freunde und Verwandten.<br />
„Es gibt keinen Gott außer dem einzigartigen<br />
Allah. Er hat auch keinen Teilhaber.<br />
Aller Besitz und alle Macht<br />
gehört ihm.<br />
Aller Dank gebührt nur ihm. Und er<br />
ist es, der Leben spendet und das Leben<br />
nimmt. Er selbst dagegen ist lebendig.<br />
Er ist ewig. Er ist unsterblich bis in alle<br />
Ewigkeit. Das Heil liegt in seiner Hand.<br />
Er ist es, dessen Kraft zu allem reicht,<br />
und zwar so, wie es sich gehört. Zu Ihm<br />
wird unser aller Heimkehr sein. Oh<br />
Allah! Fülle mein Herz mit Licht. Fülle<br />
auch das, was ich höre (mein Ohr) mit<br />
Licht. Fülle auch das, was ich sehe (mein<br />
Auge) mit Licht. Oh Allah! Öffne mein<br />
Herz und erweitere meine Seele. Erleichtere<br />
mir meine Angelegenheiten.<br />
Und löse die Fesseln meiner Zunge.“<br />
Die Mittags- und Nachmittagsgebete<br />
werden vereint in der Zeit des<br />
Mittagsgebetes verrichtet. Jeder betet<br />
auf seine Weise. Auch wird der Koran<br />
rezitiert. Der Vers 3 in der Sure Mâida<br />
erinnert uns an die Abschiedspredigt<br />
und –pilgerfahrt unseres Propheten<br />
(saw) als dieser offenbart wurde. „Die<br />
Ungläubigen verzweifeln heute an euerer<br />
Religion. Darum fürchtet nicht sie,<br />
sondern fürchtet Mich. Heute habe Ich<br />
eueren Glauben für euch vollendet und<br />
habe Meine Gnade an euch erfüllt, und<br />
es ist Mein Wille, daß der Islam euer<br />
Glaube ist.“<br />
In diesem Meer der Gefühle begeben<br />
wir uns in der Nacht, die den<br />
neunten Tag des Monats Zilhidscha<br />
mit dem zehnten verbindet, nach<br />
Muzdalifa. Wir halten uns hier bis<br />
zum ersten Festtag vor Sonnenauf-<br />
gang auf. Unser ehrwürdiger Prophet<br />
vollbrachte den Aufenthalt in Muzdalifa<br />
an dem Ort, der Mascharul Harâm.<br />
Auch wir verbringen die Nacht<br />
dort. Das Abendgebet und das Nachtgebet<br />
werden zusammengelegt. Aber<br />
diesmal wird das Abendgebet zusammen<br />
mit dem Nachtgebet verrichtet.<br />
Nachdem wir in Muzdalifa das Morgengebet<br />
verrichtet und eine Weile im<br />
Gebiet um Arafat verweilt haben,<br />
brechen wir auf nach Mina. Mit dem<br />
Gebet: „Trotzt dem Teufel und denen,<br />
die ihm folgen. Bismillâhi Allahu Akbar“<br />
steinigen wir den Teufel. Die Geschichte<br />
zeigt uns, dass sowohl Adam<br />
als auch Abraham hier den Teufel in<br />
Person gesehen und gesteinigt haben.<br />
Als wir erfahren, dass unsere<br />
Opfertiere geschächtet worden sind,<br />
rasieren wir unsere Haare und legen<br />
einen Teil des Ihrams ab. Das heißt,<br />
das Gewand wird abgelegt aber die<br />
Verbote sind noch gültig.<br />
Jetzt vollbringen wir die Umkreisung<br />
der Kâba, die eine unerlässliche<br />
Bedingung der Hadsch ist. Während<br />
dem Tawâf und bei seiner Beendigung<br />
sprechen wir stets Gebete aus.<br />
Schließlich, nach Vollendung dieser<br />
Umkreisung, wird der Ihram vollends<br />
abgelegt. Und die Ihram Verbote werden<br />
vollends aufgehoben.<br />
Nachdem auch die Steinigung des<br />
Teufels beendet ist, machen wir uns<br />
auf den Weg nach Medina in die erleuchtete<br />
Stadt, in die Stadt des<br />
Propheten (saw).<br />
Angekommen in Medina besuchen<br />
wir die Masdschid an-Nabawi.<br />
Mit Segenswünschen und Friedensgrüßen<br />
an Muhammad (saw) beeilen<br />
wir uns, den heiligen Ort zu betreten.<br />
“Zwischen meinem Haus und meiner<br />
Kanzel befindet sich ein Garten, der einer<br />
der Gärten des Himmels ist”, heißt<br />
es in einem Hadith. Deshalb beten wir<br />
hier ein zweiteiliges Gebet, das Tahijjat<br />
al-Masdschid genannt wird.<br />
Auch hier fließen die Tränen ununterbrochen.<br />
Wir befinden uns im<br />
Hause und in der Moschee des Propheten<br />
(saw)! Wie kann man da seine<br />
Gefühle unterdrücken? Unsere Seelen<br />
schmelzen dahin an diesem Ort.<br />
“Oh du Gesandter Allahs! Allahs<br />
Gruß, Seine Barmherzigkeit und Sein<br />
Segen mögen über Dich kommen. O<br />
Allah! Gegrüßt seien Muhammad und<br />
irschad<br />
seine Angehörigen in Frieden.”<br />
Vor dem Gesandten Allahs soll<br />
man fortwährend den Friedensgruß<br />
aussprechen. Es ist eine Weisung Allahs,<br />
den ehrwürdigen Propheten mit<br />
der Grußformel zu ehren: „Siehe, Allah<br />
und Seine Engel segnen den Propheten.<br />
O ihr, die ihr glaubt! Sprecht den Segenswunsch<br />
für ihn und begrüßt ihn mit<br />
dem Friedensgruß.“ (Ahzab, 56)<br />
Nachdem auf diese Weise gegrüßt<br />
wurde, gehe ich über zum Grab von<br />
Abû Bakr, das ca. einen Meter auf der<br />
rechten Seite neben dem Grab des<br />
Propheten liegt. Hier, begrüße ich<br />
Abû Bakr wie folgt:<br />
“Gegrüßt seiest Du, oh Nachfolger<br />
des Gesandten Allahs. O Abû Bakr. Allahs<br />
Gruß, Barmherzigkeit und Sein Segen<br />
mögen über Dich kommen. Wir<br />
werden uns zweifelsohne zu Dir gesellen.<br />
Wir bitten Allah sowohl für uns<br />
selbst, als auch für Dich um Vergebung<br />
und Wohlergehen.”<br />
Wiederum einen Meter weiter auf<br />
der rechten Seite des Grabes von Abû<br />
Bakr, befindet sich das Grab von Umar.<br />
Hier grüße ich auch Umar wie folgt:<br />
“Sei gegrüßt, o Fürst der Muslime. O<br />
Umar ibni Chattâb. Allahs Gruß, Barmherzigkeit<br />
und Sein Segen mögen über<br />
Dich kommen. Wir werden uns zweifelsohne<br />
zu euch gesellen. Wir bitten Allah<br />
sowohl für uns selbst als auch für Dich<br />
um Vergebung und Wohlergehen.”<br />
Anschließend besuche ich den<br />
Friedhof des „Ewigen Paradieses“<br />
und begrüße hier die Freunde und<br />
Gefährten des Gesandten (saw):<br />
“Gegrüßt seid ihr, oh Leute des „Ewigen<br />
Paradieses“. Gegrüßt seid ihr, oh Leute<br />
des Landes der Gläubigen und Muslime.<br />
Wir werden uns zweifelsohne zu Euch<br />
gesellen. Wir bitten Allah sowohl für uns<br />
selbst, als auch für Euch um Wohlergehen.”<br />
Natürlich gibt es in Medina noch<br />
viele andere Plätze, die man besichtigen<br />
kann. Aber es ist unmöglich, sie<br />
hier alle zu beschreiben.<br />
Deshalb setze ich an dieser Stelle<br />
der Pilgerreise einen Punkt und wünsche,<br />
dass Allah die Absichten und Taten<br />
derjenigen akzeptieren möge, die<br />
seiner Einladung entsprechen und die<br />
Hadsch vollbringen. Und möge Allah<br />
es auch denjenigen ermöglichen, die<br />
bisher die Hadsch nicht verrichten<br />
konnten. �<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 35
kultur<br />
Im Gedenken an Muhammad Hamidullah<br />
us der Türkei, Frankreich, Saudi-<br />
AArabien, Pakistan, aus der Elfenbeinküste,<br />
den USA und Deutschland<br />
stammen die 25 Referenten des Internationalen<br />
Muhammad Hamidullah<br />
Symposiums, das vom 16. bis 17. Dezember<br />
2006 im Cemal Resat Rey<br />
Konzertsaal in Istanbul stattfand und<br />
zu dem zahlreiche Schüler und Freunde<br />
des am 17. Dezember 2004 verstorbenen<br />
Prof. Dr. Muhammad Hamidullah<br />
erschienen sind.<br />
Nach den Worten des Sekretärs<br />
und Organisators des Symposiums,<br />
Prof. Dr. Ihsan Süreyya Sirma (Türkei),<br />
einem Schüler Hamidullahs, ist<br />
ein derartiges Programm notwendig,<br />
um erstens dem Verstorbenem zu gedenken<br />
und zweitens, um einem<br />
Ausspruch des Gesandten Gottes<br />
(Friede sei mit ihm), gemäß dem die<br />
Gelehrten die „Erben der Propheten“<br />
sind, gerecht zu werden. Für ihn sei<br />
das Ziel der Gedenkveranstaltung auf<br />
die Frage „Wie kann man Hamidullah<br />
werden?“ eine Antwort zu finden.<br />
Die Beiträge der Referenten kreisten<br />
im Allgemeinen um drei Aspekte<br />
des Lebens Muhammad Hamidullahs:<br />
seine Auffassung von Wissenschaft<br />
und sein vorbildlicher Lebensstil, sein<br />
Einfluss auf die Wissenschaften, insbesondere<br />
in der Türkei, seine originellen<br />
Beiträge zu den islamischen<br />
Wissenschaften.<br />
„Muhammad Hamidullah hat sein<br />
Leben der Wissenschaft verschrieben“,<br />
sagte Prof. Dr. Serafettin Gölcük (Türkei),<br />
denn aus diesem Grunde heiratete<br />
er nicht und richtete sein Leben seinen<br />
Zielen gemäß aus. Er wohnte in<br />
einer bescheidenen kleinen Wohnung<br />
und gab fast sein ganzes Einkommen<br />
für wohltätige Zwecke, um<br />
36<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
die islamischen Wissenschaften zu<br />
fördern oder um armen Studenten<br />
unter die Arme zu greifen, aus. „Wir<br />
erhalten unseren Lohn im Diesseits, er<br />
wird seinen Lohn im Jenseits entgegennehmen“,<br />
fuhr Gölcük fort und verglich<br />
Hamidullah aufgrund seiner<br />
Lebensführung und seinem Einsatz<br />
mit Said Nursi.<br />
Prof. Dr. Salih Tug (Türkei), der zu<br />
den ältesten Schülern Hamidullahs<br />
gehört, teilte seine persönlichen Eindrücke<br />
mit den Zuhörern und betonte<br />
besonders die Arbeitsweise Hamidullahs,<br />
die sich durch immerwährenden<br />
und geduldigen Einsatz auszeichnete.<br />
Er erinnerte ebenso an die<br />
wöchentlichen Seminare und<br />
Vorträge, die Hamidullah außerhalb<br />
seiner Lehrtätigkeit veranstaltete und<br />
an denen viele der anwesenden Referenten<br />
teilnahmen. Er wies auch auf<br />
seine Bescheidenheit und sprachliche<br />
Begabung hin, wobei er hervorhob,<br />
dass Prof. Hamidullah so viele<br />
Sprachen lernte, um die Quellen in ihren<br />
Originalsprachen lesen und kommentieren<br />
zu können.<br />
Dies wurde von Prof. Dr. Ahmet<br />
Agirakca (Türkei) unterstrichen, denn<br />
Hamidullah habe auch keine<br />
Wissenschaft der Wissenschaft willen<br />
betrieben, sondern stets versucht<br />
diese in die Praxis umzusetzten.<br />
Dass Muhammad Hammidullah<br />
ein aktiver Wissenschaftler war, wurde<br />
von mehreren Teilnehmern wie<br />
Ammara Bamba (Frankreich), Malika<br />
Dif (Frankreich) oder Prof. Dr. Ismail<br />
Kara (Türkei) hevorgehoben.<br />
Während Ammara Bamba, Vorsitzender<br />
der „Collectif Hamidullah”<br />
über die Eigenschaft Prof. Dr. Hamidullahs<br />
viele Briefe zu schreiben und<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
allen Briefen sofort zu antworten berichtete,<br />
sah Ismail Kara in Hamidullah<br />
einen aktiven Gelehrten ohne<br />
die politische Sprache eines zu seiner<br />
Zeit agierenden Mawdudi oder Kutub.<br />
Malika Dif, eine französische Konvertitin<br />
und Prof. Dr. Rashid Benaissa<br />
(Frankreich) wollten Hamidullah als<br />
„geistigen Führer” und denjenigen,<br />
der den Islam in Frankreich auf intellektueller<br />
Basis bekannt gemacht hat,<br />
sehen. In diesem Zusammenhang<br />
machte Benaissa die Bemerkung, dass,<br />
Aktionisten für kurze Zeit zwar sehr<br />
einflussreich sein können, aber Hamidullahs<br />
Werke in Zukunft noch mehr<br />
an Bedeutung gewinnen werden.<br />
Eine etwas andere Sichtweise<br />
hatte Mustafa Islamoglu (Türkei),<br />
der, anlehnend an Thesen Michel<br />
Foucoults, Prof. Dr. Muhammad Hamidullah<br />
als einen „Archäologen des<br />
Lebens des Gesandten Gottes” bezeichnete,<br />
da er „Wissen als Entdeckung”<br />
ansah und dieses, ohne seine Meinung<br />
hinzuzufügen, ans Tageslicht<br />
trug. Dieser Auffassung entspricht<br />
beispielsweise, dass Hamidullah die<br />
thematischen Absätze in seinen Werken<br />
– wie ein Archäologe – durchnumerierte.<br />
Grundlegend scheint Muhammad<br />
Hamidullahs Einfluss auf die türkischen<br />
Gelehrten in der zweiten<br />
Hälfte des 20. Jahrhunderts gewesen<br />
zu sein. Laut Prof. Dr. Gölcük liegt der<br />
der Verdienst Hamidullahs darin, in<br />
den 60er Jahren den türkischen Muslimen<br />
vermittelt zu haben, dass der Islam<br />
nicht nur aus dem Wissen der<br />
Katechese besteht, sondern – so Prof.<br />
Dr. Agirakca – ein eigenständiges<br />
System darstellt, das seine eigenen<br />
Quellen und daraus ableitbare
Lösungsansätze für aktuelle Probleme<br />
hat. Agirakca betont – wie auch Prof.<br />
Dr. Benaissa –, dass Muhammad<br />
Hamidullah entsprechend dieser Auffassung<br />
keine modernen Begriffe in<br />
seinen Werken benutzt hat. In diesem<br />
Zusammenhang merkt Prof. Dr. Kara<br />
an, dass die Kritiken an Hamidullah<br />
aus dieser Zeit als Ursache die<br />
verschiedenen Auffassungen vom<br />
Islam beziehungsweise dem Gesandten<br />
Gottes des Volkes und Hamidullahs<br />
haben.<br />
Ein weiterer Verdienst Hamidullahs<br />
ist laut Prof. Dr. Besir Eryarsoy<br />
(Türkei) – und anderen Referenten<br />
–, den Türken ihre Zugehörigkeit<br />
zur Umma wieder bewusst gemacht<br />
zu haben. Aufgrund dieser und anderer<br />
Gründe ging Prof. Dr. Hayrettin<br />
Karaman (Türkei), dessen Vortrag<br />
verlesen wurde, da er persönlich<br />
nicht anwesend sein konnte, sogar<br />
soweit, die Entwicklung des Fikh, des<br />
islamischen Rechts, in der Türkei in<br />
eine Zeit vor und eine Zeit nach<br />
Hamidullah einzuteilen.<br />
Prof. Dr. Muhammad Hamidullahs<br />
Beiträge zu den islamischen Wissenschaften<br />
gehören in das Fachgebiet<br />
des Rechts. Unter seinen originellen<br />
Feststellungen, die von mehreren<br />
Symposiumsteilnehmern hervorgehoben<br />
wurden, ist der Vertrag von<br />
Medina zu nennen, der als erste Verfassung<br />
überhaupt die Grundlage des<br />
vom Gesandten Gottes gegründeten<br />
Stadtstaates Medina, in dem Juden,<br />
Christen und Muslime zusammenlebten,<br />
darstellte. Hamidullah hat auch<br />
erwiesen, dass die erste Volkszählung<br />
von Seiten des Gesandten Gottes<br />
durchgeführt wurde. Zu den Feststellungen<br />
Hamidullahs gehört ebenfalls,<br />
dass es die Muslime waren, die als<br />
erste internationales Recht kanonisiert<br />
oder den Begriff der “Absicht” in<br />
das Rechtsdenken eingeführt haben.<br />
Laut Prof. Dr. Karaman hat Muhammad<br />
Hamidullah alle Rechtsschulen<br />
in seine Studien einbezogen, weil<br />
er der Ansicht war, dass der Grund<br />
für die Existenz diverser Schulen darin<br />
liegt, alle Verhaltensweisen des<br />
Gesandten Gottes weiterleben zu lassen.<br />
Eine weitere bemerkenswerte<br />
Anschauung von Muhammad Hamidullah<br />
ist, dass die Muttersprache der<br />
Muslime Arabisch sei, da doch die<br />
Hamidullah Symposium<br />
Ehefrauen des Gesandten Gottes als<br />
„Mütter der Gläubigen“ angesehen<br />
werden.<br />
Aber nicht nur im Bereich der<br />
Rechtswissenschaften, sondern auch<br />
in den Koranwissenschaften hat<br />
Hamidullah großen Verdienst erworben,<br />
beispielsweise, indem er alle<br />
zu seiner Zeit vorhandenen Koranübersetzungen<br />
zusammentrug und in<br />
Form einer Liste seiner eigenen Übersetzung<br />
voranstellte. Seine allseits bekannte<br />
Übersetzung, „Le Saint Coran“,<br />
dessen Original auf Französisch<br />
verfasst wurde und mittlerweile in<br />
vielen anderen Sprachen vorliegt,<br />
verdient besondere Erwähnung. Weit<br />
verbreitet ist auch sein in die Grundlagen<br />
des Islams einführendes Werk<br />
„Initiation à l’Islam“, die 1963 auf Französisch<br />
erschien und unter dem Namen<br />
„Der Islam – Geschichte, Religion,<br />
Kultur“ ins Deutsche übersetzt.<br />
Besonderes Augenmerk verdient<br />
auch seine Haltung gegenüber dem<br />
Tasawwuf, der Mystik, die von Dr. Ali<br />
Bulaç (Türkei) erläutert wurde. Laut<br />
Hamidullah darf Mystik nicht dazu<br />
verleiten, sich vom Leben zurückzuziehen<br />
und ein zwar Gott gewidmetes,<br />
aber von den Menschen fernes<br />
Leben zu führen. Dies widerspreche<br />
dem Beispiel der Suffa, einer Gruppe<br />
in bescheidenen Verhältnissen lebenden<br />
Menschen zur Zeit des Gesandten<br />
Gottes, die in einem Abschnitt der<br />
Prophetenmoschee in Median lebten,<br />
tagsüber ihren Unterhalt verdienten<br />
und ihre Religion studierten und die<br />
Nächte im Gedenken an Allah verbrachten.<br />
Hamidullah ignoriert die<br />
kultur<br />
Mystik nicht, sieht in ihr aber eine<br />
personenbezogene Neigung, die er<br />
am Beispiel verschiedner Gefährten<br />
des Gesandten Gottes belegt. Unter<br />
diesen gab es sowohl asketisch lebende<br />
als auch reiche Muslime, keiner hat<br />
aber seiner Neigung einen absoluten<br />
Vorrang gegeben. Demgemäß ist<br />
Mystik für Hamidullah nur dann sinnvoll<br />
und akzeptabel, wenn diese sich<br />
innerhalb der Vorgaben des Gesandten<br />
Gottes und der islamischen<br />
Bestimmungen entfaltet.<br />
Prof. Dr. Muhammad Hamidullah<br />
war – gemäß seiner Grundeinstellung<br />
– im Dialog mit anderen Religionen,<br />
insbesondere dem Christentum aktiv<br />
engagiert, wie Dr. Ahmet Bakcan berichtete.<br />
Dabei war ihm viel daran gelegen<br />
dies in angenehmer Weise zu<br />
tun und die Gemeinsamkeiten der Religionen<br />
ins Zentrum dieses Dialogs<br />
zu stellen.<br />
Ohne Zweifel gehört Muhammad<br />
Hamidullah zu den Gelehrten, deren<br />
Bedeutung erst nach deren Tod klar<br />
wird. Wir hoffen seine Werke in einer<br />
ihm gebührenden Weise nutzen zu<br />
können und ihm dadurch den Verdienst<br />
zukommen zu lassen, der in folgendem<br />
Hadith verheißen wird: „Wer<br />
sich auf den Weg begibt, um Wissen zu<br />
erlangen, den hat Allah auf einen Weg<br />
gewiesen, der ins Paradies führt. Die<br />
Engel breiten wohlwollend ihre Flügel<br />
über diesem aus. Alle Lebewesen im<br />
Himmel und auf Erden, ja sogar die<br />
Fische im Ozean beten für dessen Vergebung<br />
[…] Die Gelehrten sind die Erben<br />
der Propheten […].”(Abû Dâwud,<br />
Ilm 1, (3641)). �<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 37
kommentar<br />
Ein frohes neues Jahr?!<br />
Auch wenn das nach dem gregorianischen<br />
Kalender berechnete<br />
Jahr 2007 mehr als schon einen<br />
Monat auf dem Buckel hat, bietet<br />
der Beginn des islamischen Jahres<br />
1428 doch die Gelegenheit Hoffnungen<br />
und Wünschen für die<br />
neuen Jahre, natürlich im Lichte<br />
der vergangenen Jahre 2006 bzw.<br />
1427, Ausdruck zu verleihen.<br />
Natürlich könnte man es sich einfach<br />
machen und die von Staatsund<br />
Regierungschefs in ihren Neujahrsansprachengebetsmühlenartig<br />
vorgetragenen Wünsche nach<br />
Weltfrieden und Gerechtigkeit einfach<br />
wiederholen. Aber machen<br />
wir uns doch nichts vor, die neuen<br />
Jahre haben doch genauso angefangen,<br />
wie sie eigentlich auch aufgehört<br />
haben. Es sind die gleichen<br />
Berichte von Krieg, Terror und<br />
Chaos die uns aus dem Irak, aus<br />
Afghanistan, aus Palästina, aus<br />
dem Libanon, aus Somalia und den<br />
uns bekannten so genannten Unruheherden<br />
unserer Welt erreichen.<br />
Genauso sind es die nahezu identischen<br />
Nachrichten über das<br />
Elend und die Armut in der Welt,<br />
an die wir uns schon längst gewöhnt<br />
haben, die aber dennoch<br />
unser Gewissen belasten. Unserem<br />
„schlechten“ Gewissen haben wir<br />
denn auch angesichts des Überflusses,<br />
in dem wir trotz Mehrwertsteuererhöhung<br />
leben, mit Spenden<br />
zum jeweiligen Jahresende<br />
versucht, eine gewisse Erleichterung<br />
zu verschaffen.<br />
Also sind die Hoffnungen und<br />
guten Wünsche bereits zu Beginn<br />
38<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
der Jahre aufgebraucht? Oder ist<br />
es nicht vielmehr so, dass man es<br />
eben nicht mehr bei der ritualisierten<br />
Wiederholung von abgegriffenen<br />
Floskeln und Worthülsen belassen<br />
darf? Die Zeit ist reif, allen<br />
noch einmal ins Bewusstsein zu rufen,<br />
dass der bloße kalendarische<br />
Wechsel von einem Jahr auf das<br />
andere so lange keine „weltbewegenden“<br />
Veränderungen hervorbringt,<br />
als wir uns nicht vornehmen,<br />
aus jedem Jahr für das neue<br />
Jahr unsere Lehren und Konsequenzen<br />
zu ziehen und in jedem<br />
Jahr mehr zu lernen, als im Jahr zuvor.<br />
Dabei geht es nicht darum,<br />
sich eine wie auch immer geartete<br />
moralische Überlegenheit anzumaßen,<br />
sondern vielmehr den Blick<br />
auf die eigenen Defizite noch einmal<br />
zu schärfen.<br />
Also wer ernsthaft am Anfang<br />
eines jeden Jahres nach Frieden<br />
ruft, muss zu allererst die Kriege<br />
die er führt, beenden, um glaubwürdig<br />
zu sein. Wer dann aber statt<br />
einen Krieg zu beenden, noch mehr<br />
Soldaten in den Krieg schicken will,<br />
um Frieden zu schaffen der ist<br />
nichts anderes als ein Heuchler und<br />
diese Tatsache müssen wir den dafür<br />
Verantwortlichen auch vorhalten,<br />
um uns selber im Spiegel noch<br />
ins Antlitz schauen zu können ohne<br />
vor Scham zu erröten. Das heißt<br />
natürlich auch, dass Sonntagsreden<br />
über Gerechtigkeit, Chancengleichheit<br />
und Armutsbekämpfung<br />
ohne Wirkung bleiben,<br />
wenn man gleichzeitig die<br />
eigenen Märkte vor der vermeint-<br />
O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />
lichen Konkurrenz abschottet und<br />
das Elend der betroffenen Länder<br />
mit einer unverantwortlichen<br />
Kreditvergabepolitik verschärft. So<br />
lässt sich natürlich die Liste beliebig<br />
fortsetzen. Egal ob es um den<br />
Weltfrieden, die Weltwirtschaft,<br />
die Demokratie oder um die<br />
Menschenrechte geht, nur Glaubwürdigkeit<br />
und Integrität sind die<br />
Garanten für Zuversicht und Optimismus.<br />
Angesichts der alles durchdringenden<br />
Doppelmoral, die maßgeblich<br />
für die aktuellen Krisen verantwortlich<br />
ist, dürfen wir es uns nicht<br />
länger bieten lassen, mit guten<br />
Vorsätzen zum Jahresanfang an<br />
der Nase herumgeführt zu werden.<br />
Tatsächlich liegt es in unserer<br />
Hand, Veränderungen herbeizuführen,<br />
indem wir einerseits den<br />
Druck auf den politisch agierenden<br />
Akteuren des Weltgeschehens erhöhen<br />
und uns andererseits aufrichtig<br />
dafür einsetzen, auch selber<br />
einen aktiven Beitrag zu den notwendigen<br />
Veränderungen zu leisten.<br />
Hierzu heißt es im Koran in der<br />
Sure Ar-Ra´d Vers 11: Gewiß, Allah<br />
verändert die Lage eines Volkes<br />
nicht, solange sie sich nicht selbst<br />
innerlich verändern. In diesem Sinne<br />
können wir nur der Hoffnung<br />
erneut Ausdruck verleihen, dass<br />
wir den Beginn der Jahre 2007<br />
bzw. 1428 zum Anlass nehmen,<br />
uns zu ändern, damit sich die<br />
Umstände ändern und darauf<br />
basierend auch der Zustand der<br />
Welt. �
‹slam Toplumu Millî Görüfl Cenaze Fonu<br />
Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 313<br />
Fax: +49 (0)2237-656 229 • cenazefonu@igmg.de · www.igmg.de
1) Millî Görüfl<br />
2) <strong>IGMG</strong> Çocuk Kulübü<br />
3) Aile<br />
4) Cami<br />
5) Kimlik sorunu<br />
6) Toplum (Çevre, Okul, Trafik, Sa¤l›k)<br />
7) Temel Bilgiler (‹man, Ahlak, Adab-›<br />
Muafleret, Siyer)<br />
8) Bayramlar ve Özel Günler (Kandil,<br />
Do¤um Günü, Sünnet)<br />
E��T�M BA�KANLI�I<br />
Boschstrasse 61-65 • D- 50171 KERPEN<br />
Tel: 00 49 (0) 2237 656 272<br />
egitim@igmg.de<br />
Hikaye yar›flmam›z<br />
31 Mart 2007 tarihine<br />
kadar uzat›lm›flt›r.<br />
Büyük-Küçük herkesin<br />
hikayelerini bekliyoruz.<br />
3-7 YAfi ‹Ç‹N H‹KAYELER<br />
Birinciye: 1000 Euro<br />
‹kinciye: 750 Euro<br />
Üçüncüye: 500 Euro<br />
Mansiyonlar: 50 Euro<br />
8-12 YAfi ‹Ç‹N H‹KAYELER<br />
Birinciye: 1000 Euro<br />
‹kinciye: 750 Euro<br />
Üçüncüye: 500 Euro<br />
Mansiyonlar: 50 Euro<br />
1- Yar›flmaya kat›lacak eserler elden, E-Mail veya postayla en son 31 MART 2007<br />
tarihine kadar teslim edilecektir. • 2- Kat›l›m için yafl s›n›r› yoktur. Yar›flmac›,<br />
kimli¤i, aç›k adresi ve biyografisi ile birlikte bir adet foto¤raf›n› hikayenin yer ald›¤› büyük zarf›n içine koyacakt›r. • 3- Kat›l›mc›, yar›flmaya, en fazla 3 hikaye ile 3-<br />
7 veya 8-12 yafl grubuna ayr› ayr› kat›labilir. Hikayenin konusu, <strong>IGMG</strong> taraf›ndan belirlenmifl konulardan seçilmelidir. • 4- Hikaye, kat›l›mc› taraf›ndan yaz›lm›fl<br />
olmal› ve eserlerin daha önce hiçbir yar›flmada ödül almam›fl ve herhangi bir yerde yay›nlanmam›fl olmas› gerekir. • 5- Kendini, Türkçe haricin yerel dilde daha<br />
güzel ifade edece¤ini düflünenler, Türkçe tercümesinin de olmas› flart›yla, hikayeyi yerel dillerde de yazabilirler. • 6- Hikayeler, bilgisayarla “Times New Roman”<br />
yaz› karakteriyle, 12 punto olarak yaz›lmal›d›r. Hikayeyeler A4 boyutunda, en fazla 5 sayfadan oluflmal›d›r. Yar›flma sonras›nda, dereceye giren hikayeler bir kitapta<br />
toplanaca¤› için, Word format›nda haz›rlanm›fl yaz›lar›n CD veya diskete kaydedilmifl olarak veya E-Mail yoluyla ulaflt›r›lmas› gerekir. • 7- <strong>IGMG</strong> E¤itim<br />
Baflkanl›¤›’na yar›flma için teslim edilen hikayeleri her türlü haklar› <strong>IGMG</strong> E¤itim Baflkanl›¤›’na ait olacakt›r; hikayeler kesinlikle geri verilmeyecek ve yazar sahibi<br />
bu konuda hiçbir hak iddia edemeyecektir. • 8- Yar›flma sonuçlar› 2007 Haziran ay›nda aç›klanacakt›r.<br />
H‹KAYELER‹N ÖZELL‹KLER‹: Yaz›lan hikayeler, çocuklar›n hayal gücünde canlanabilir özellikte olmal›d›r. Yani, hikayede geçen olaylar, nesneler, çocuklar›n<br />
tan›d›¤› çevreden olmal›d›r. Böylece çocuklar, hikayede yaflad›¤› ülke ve çevresini bulabilmelidir. Hikaye, Avrupa’da yaflayan çocuklara hitap etmelidir.