18.02.2013 Views

IGMG Hac organizesi baflar›yla tamamland›

IGMG Hac organizesi baflar›yla tamamland›

IGMG Hac organizesi baflar›yla tamamland›

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

YIL/JAHRGANG: 13 • SAYI/NR.: 146 • fiUBAT / FEBRUAR 2007<br />

PERSPEKTIVE<br />

PERSPEKTIVE<br />

Monatliche Zeitschrift der<br />

Islamischen Gemeinschaft Milli Görüfl<br />

‹slam Toplumu Millî Görüfl aylık yay›n organ›<br />

<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> <strong>baflar›yla</strong> <strong>tamamland›</strong>


igmg fm’den…<br />

Radyomuz igmg fm, yay›nlar›nda DJ, teknik eleman ve<br />

program yap›mc›s› olarak de¤erlendirmek, ayr›ca<br />

igmg.fm kay›t stüdyosunda haz›rlanan seslendirme projelerinde<br />

görevlendirmek üzere uygun sese sahip bay ve<br />

bayan seslendiriciler aramaktad›r. Seslendirmeler Türkçe,<br />

Almanca, ‹ngilizce, Hollandaca, Frans›zca, Arabca ve<br />

di¤er dillerde yap›lacakt›r. ‹lgilenenler, info@igmg.fm’e<br />

e-mail gönderek ya da 00492237656208 nolu telefondan<br />

bilgi alabilecekleri gibi, Radyo merkezimizin bulundu¤u<br />

Boschstrasse 61-65 D-50171 Kerpen adresine bizzat gelip<br />

bilgi alabilirler.


<strong>IGMG</strong><br />

Perspektive<br />

<strong>IGMG</strong> AYLIK YAYIN ORGANI<br />

fiUBAT / FEBRUAR 2007<br />

Y›l/Jg.: 13, Say›/Nr.: 146<br />

ADRES · ANSCHRIFT<br />

<strong>IGMG</strong> Perspektive<br />

Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />

Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />

www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />

YAYINCI · HERAUSGEBER<br />

Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />

<strong>IGMG</strong> e.V.<br />

Amtsgericht Bonn, VR 6621<br />

Vertreten durch den Vorstand:<br />

Osman Döring, Vorsitzender<br />

Oguz Ücüncü, Generalsekretär<br />

Ali Bozkurt, stellv. Vorsitzender<br />

GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ · CHEFREDAKTEUR<br />

O¤uz Üçüncü<br />

(V.i.S.d.P)<br />

D‹ZG‹-LAYOUT<br />

Fatih Gür<br />

BASKI · DRUCK<br />

Yavuzsöhne-Duisburg<br />

Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />

sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />

•<br />

Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />

Meinungen binden die Autoren, nicht die <strong>IGMG</strong>.<br />

‹LAN SERV‹S‹ · ANZEIGENSERVICE<br />

Tel.: 02237/ 656-201 • Fax: 02237/ 656 555<br />

E-Mail: tanitma@igmg.de<br />

ABONE SERV‹S‹ · ABONNEMENT<br />

Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />

Lastschriftabteilung<br />

Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />

Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />

E-Mail: mitglied@igmg.de<br />

Y›ll›k abone ücreti: 59,-EURO<br />

Jahresabonnement: 59,-EURO<br />

<strong>IGMG</strong> Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir<br />

Für Vereinsmitglieder der <strong>IGMG</strong> kostenlos<br />

Der Bezugspreis ist im Mitgliedsbeitrag enthalten<br />

HESAP NO · BANKVERBINDUNG<br />

SEB-AG Köln.<br />

Kontonr.: 162 888 56 00<br />

BLZ 370 101 11<br />

Hicrî yeni y›l›n›z› tebrik ederiz<br />

ED‹TÖR<br />

Geçen miladî y›l›n sonunu <strong>Hac</strong> ve Kurban ibadetlerimizi<br />

yerine getirerek geçirdik. Allah hacc›n›z› ve<br />

Kurbanlar›n›z› kabul etsin.<br />

Teflkilat›m›z, her sene yürüttü¤ü Kurban Kampanyas›<br />

ile ümmetin kardeflli¤ine verdi¤i önemi bir kez daha<br />

göstermifl oldu. Böylece, büyük bir organize ile yaklafl›k<br />

65 ülke ve bölgede ümmetin bayram sevincine ortak<br />

olduk. Bu organizasyonun dünya Müslümanlar›<br />

aç›s›ndan ne ifade etti¤ini Kurban görevlilerimizden dinleyiniz.<br />

Bu arada, <strong>Hac</strong> Organizasyonumuzun gayretleri ile<br />

Avrupa’dan 7 bine yak›n Müslüman›n hac ibadetini yerine<br />

getirmesine yard›mc› olduk. Verdi¤i hizmetlerle<br />

takdir toplayan <strong>Hac</strong> organizemizin bu hizmetleri, Suudi<br />

Arabistan <strong>Hac</strong> Bakanl›¤› taraf›ndan da takdir edilerek<br />

ödüllendirildi. fiimdi yeni bir heyecanla gelecek seneki<br />

<strong>Hac</strong> için haz›rl›klara bafllam›fl bulunuyoruz. Fakat,<br />

<strong>Hac</strong>dan önce Umre programlar›m›za dikkatlerinizi çekmek<br />

istiyoruz. Nisan ay›nda bafllayacak olan Umre seferlerimiz<br />

yaz ve özelllikle Ramazan ay› Umre seferleri ile<br />

devam edecek. fiimdiden yerlerinizi ay›rtman›z› tavsiye<br />

ediyoruz.<br />

Miladî y›l›n Ocak ay›n›n son haftas›nda Hicrî y›lbafl›n›<br />

idrak ettik. Her ne kadar tüm insanl›k ailesi için iyi niyet<br />

dileklerimizi sunsak da gerçekten de bar›fl içindeki bir<br />

dünyadan biraz daha uzaklaflt›¤›m›z› söylemek zorunday›z.<br />

Yine de, bu vesile ile Hicrî yeni y›l›n›z› terik eder,<br />

insanl›k ailesine hay›rlara vesile olmas›n› niyaz ederiz.<br />

Gelecek say›m›zda buluflmak üzereAllah’a emanet<br />

olun.<br />

• O¤uz ÜÇÜNCÜ


BU SAYIDA...<br />

irşad<br />

fieytana yaklafltıran iki hastalık: gurur ve kibir... 18<br />

fiâh-ı Merdân ebû turab Aliyyü’l Murtezâ (r.a.)) 21<br />

Arakan Müslümanlar› 26<br />

Das Jahr 2006<br />

yorum<br />

Mutlu y›llar?! 5<br />

gündem<br />

Saddam’lı tiyatroya son verildi 6<br />

teşkilat<br />

<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> <strong>baflar›yla</strong> <strong>tamamland›</strong> 8<br />

Ümmetin Kurban sevinci 11<br />

kültür<br />

Muhammed Hamidullah’› anarken 24<br />

islam coğrafyası<br />

gesellschaft<br />

Eine Belastungsprobe für die muslimische Minderheit 30<br />

irschad<br />

Ist Schirk Vielgötterei? 31<br />

Die Hadsch 32<br />

kultur<br />

Im Gedenken an Muhammad Hamidullah 36<br />

kommentar<br />

Ein frohes neues Jahr?! 38<br />

6<br />

Saddam’lı tiyatroya son verildi<br />

11<br />

Ümmetin Kurban sevinci Arakan Müslümanlar›<br />

32<br />

34<br />

Sözü Dilde Hayali Gözde<br />

gündem<br />

teşkilat<br />

kültür<br />

Ein frohes neues Jahr?!<br />

teşkiat<br />

<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> baflarıyla tamamlandı<br />

islam coğrafyası<br />

irschad kultur<br />

Die Hadsch Im Gedenken an Muhammad Hamidullah<br />

kommentar<br />

38<br />

8<br />

26<br />

36


Mutlu y›llar?!<br />

Her ne kadar miladî takvime göre<br />

2007 y›l›n›n ilk ay›n› geride<br />

b›rakt› isek de, hicrî takvime göre<br />

1428 y›l›n›n bafllamas›, geçti¤imiz<br />

2006/1427 y›llar›na bakarak yeni<br />

y›ldan umutlar›m›z›, taleplerimizi<br />

dile getirmemiz için f›rsat sunuyor.<br />

‹flin kolay›na kaç›p devlet ve hükümet<br />

baflkanlar›n›n yapt›klar› gibi<br />

dünyada bar›fl›n ve adaletin sa¤lanmas›<br />

dilekleri gibi klifle sözleri tekrarlayabiliriz.<br />

Ancak kendimizi aldatmaya<br />

gerek yok, zira yeni y›lda<br />

geçti¤imiz y›lda nerede kald›ysak<br />

oradan devam ediyoruz.<br />

Irak, Afganistan, Filistin, Lübnan,<br />

Somali’den ve kriz merkezleri<br />

tabiriyle tan›mlanan dünyam›z›n<br />

di¤er bölgelerinden bildik savafl,<br />

terör ve kaos haberleri gelmeye devam<br />

ediyor. Ayn› flekilde asl›nda<br />

çoktan al›flt›¤›m›z, ama vicdan›m›z›<br />

her zaman s›zlatan, dünyam›zdaki<br />

fakirlik ve sefaleti yans›tan haberlerde<br />

de bir farkl›l›k mevcut de¤il.<br />

Her ne kadar katma de¤er vergisi<br />

art›r›lm›fl olsa da, içinde yaflad›¤›m›z<br />

bollu¤u nazar› itibara alarak,<br />

,y›lsonunda yapt›¤›m›z ba¤›fllarla<br />

vicdan›m›z› rahatlatmaya çal›flt›k.<br />

Umutlar›m›z›n ve taleplerimizi<br />

daha y›l›n bafl›nda bofla ç›kt›¤›n›<br />

söyleyebilir miyiz? Veya asl›nda her<br />

sene sürekli tekrar edilen ve art›k<br />

ritüel olmufl süslü laflara art›k karn›m›z<br />

tok de¤il mi? Geride b›rakt›-<br />

¤›m›z y›l› analiz edip dersler ç›karma<br />

ve her y›ldan geçmifle oranla<br />

daha fazla fley ö¤renme zahmetine<br />

katlanmamam›z halinde, s›rf bir y›l›n<br />

bitip di¤erinin bafllamas›n›n<br />

dünyay› derinden etkileyen de¤iflimlere<br />

vesile olmayaca¤›n› herkese<br />

tekrardan hat›rlatman›n zaman›<br />

gelmifltir.<br />

Burada önemli olan her zaman<br />

yap›ld›¤› gibi kendine ahlaki bir üstünlük<br />

atfetmek de¤il, aksine kendi<br />

eksikliklerimize dikkat kesilmektir.<br />

Bunun anlam› flu: Her y›l›n bafl›nda<br />

bar›fl ça¤r›s› yapanlar, inand›r›c›<br />

olabilmek için sürdürdükleri<br />

savafllara son vermelidirler. Kim ki<br />

savafllar› sona erdirmek yerine, bar›fl›<br />

sa¤lamak ad›na daha fazla askeri<br />

savafla göndermeye yelteniyorsa,<br />

onun ikiyüzlülü¤ü tart›fl›lmazd›r.<br />

Burada bize düflen ise aynada<br />

kendimize bakabilmek için, bu<br />

gerçe¤i sorumlular›n yüzüne hayk›rmakt›r.<br />

Bu anlamda, ayn› zamanda<br />

adalet, f›rsat eflitli¤i ve fakirlikle<br />

mücadele üzerine yap›lan<br />

konuflmalar da, iç piyasalar›n sözümona<br />

rekabet dolay›s›yla d›flar›ya<br />

kapat›ld›¤› ve ma¤dur ülkelerin fakirli¤ini<br />

artt›r›c› sorumsuz kredi<br />

yorum<br />

O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />

politikalar› güdüldü¤ü sürece etkisiz<br />

kalmaya mahkûmdur.<br />

Bu listeyi daha da uzatabiliriz.<br />

Dünya bar›fl›, dünya ekonomisi, demokrasi<br />

veya insan haklar› vb. hangi<br />

konuda olursa olsun samimiyet<br />

ve dürüstlük ümitvar olabilmek için<br />

olmazsa olmazlardand›r.<br />

Aktüel krizlerin de nedeni olan<br />

ve herfleyi çepeçevre sarm›fl olan<br />

ikiyüzlülük nedeniyle, y›lbafl›ndaki<br />

sarfedilen iyi niyet dilekleriyle aldat›lmam›za<br />

daha fazla izin veremeyiz.<br />

Esasen, gerek dünya arenas›nda<br />

faal ve etkin politikac›lar›n üzerindeki<br />

bask›y› artt›rarak, gerekse<br />

de¤ifliklikler için samimi bir flekilde<br />

kendi elimizi tafl›n alt›na koyarak<br />

bir fleylerin de¤iflmesini sa¤lamak<br />

bizim elimizde.<br />

Kuran-› Kerim’in Rad suresi 11.<br />

ayetinde de bu ba¤lamda, “Bir toplum<br />

kendilerindeki özellikleri de¤ifltirinceye<br />

kadar Allah, onlarda bulunan›<br />

de¤ifltirmez” buyurulmaktad›r.<br />

Bu anlamda, ilk günlerini yaflad›¤›m›z<br />

2007/1428 y›llar›n›n, flartlar›n<br />

ve buna ba¤l› olarak ta dünyadaki<br />

yerleflik durumun de¤iflmesi<br />

ad›na, kendimizi de¤ifltirmek<br />

için bir vesile olmas›n› ümit edebiliriz.<br />

�<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 5


gündem<br />

‹ktidardaki Saddam<br />

Saddam’lı tiyatroya son verildi<br />

Irak’›n tan›nm›fl diktatörü Sadadm<br />

Hüseyin’in bir Kurban Bayram›<br />

sabah› alelacele idam edilmesi,<br />

bölge ile ilgilenen pek çok kiflide<br />

yep yeni soru iflaretleri ortaya ç›kard›.<br />

Saddaml› tiyatroya neden<br />

son verildi? Ve Saddam’›n ald›¤›<br />

as›l roller niçin böylece s›r olup gitti?<br />

“Amerika taraf›ndan yarat›lan<br />

ve yok edilen diktatör” bafll›¤› ile<br />

bir yaz› yazarak Amerikan-‹ngiliz<br />

iflbirli¤inin bölgede iflledi¤i gerçek<br />

cinayetlerin üstünün örtüldü¤ünü<br />

gündeme getiren ‹ngiliz The Independent<br />

gazetesinin tan›nm›fl yaza-<br />

6<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

r› Robert Fisk baflta olmak üzere<br />

pek çok kifli, Saddam’›n alelacele<br />

idam› ile, bir insanl›k dram›n›n da<br />

üstünün örtüldü¤ü kanaatinde.<br />

Saddam, Duceyl’de kendisine<br />

bir suikast yap›ld›¤› iddias›yla ast›rd›¤›<br />

kiflilere karfl›l›k idam edildi.<br />

Saddam’dan yaklafl›k 16 gün sonra<br />

da, Saddam’›n üvey kardefli ve eski<br />

istihbarat flefi Barzan ‹brahim el<br />

Tikriti ve eski Irak Devrim Mahkemesi<br />

Baflkan› Avad Hamid el Bender<br />

idam edildi. Saddam, Tikriti ve<br />

Bender, 1982 y›l›nda Duceyl köyünde<br />

Saddam'a yönelik bir suikast girifliminin<br />

ard›ndan 148 Irakl›y› öl-<br />

dürtmek suçu dolay›s›yla, insanl›¤a<br />

karfl› suç ifllemekten idam edildiler.<br />

‹damlar da, Amerika, ‹ngiltere<br />

ve Irak’›n flimdiki resmî hükümeti<br />

aras›nda tart›flmalara yol açt›. Bir<br />

zamanlar›n katil diktatörü kendi<br />

döneminde beklemedi¤i kadar popüler<br />

bir kahraman haline getirildi.<br />

Bush-Blair ikilisinin bafllatt›¤› Irak<br />

iflgali sonucuna bak›ld›¤›nda, ülke,<br />

Saddam öncesinden kötü bir döneme<br />

girdi. Her gün yüzlerce kifli<br />

ölürken iflgal kuvvetleri, terörist av›<br />

bahanesiyle, evleri bas›yor, kad›n<br />

çocuk önlerine ne gelirse öldürüyor.<br />

Gelen pek çok haberlerde ka-


d›nlara ve çocuklara tecavüzün bir<br />

iflgal silah› olarak kullan›ld›¤› bildiriyor.<br />

Ortado¤u uzman› Robert Fisk,<br />

milyonlarca Arap ve Müslüman ile<br />

milyonlarca Bat›l›n›n Sadam’›n idam›<br />

arkas›ndan kendi kendilerine<br />

“Ya di¤er suçlar›” diye soracaklar›n›,<br />

ancak bu sorunun Bat› bas›n›nda<br />

yer almayaca¤›n› yazd› ve flöyle<br />

devam etti:<br />

“Hay›r. Tony Blair, Saddam de-<br />

¤il. Düflmanlar›m›za gaz s›km›yoruz.<br />

George W. Bush da Saddam<br />

de¤il. ‹ran veya Kuveyt’i iflgal etmedi.<br />

Sadece Irak’› iflgal etti. Ancak<br />

yüz binlerce Irakl› sivil ve binlerce<br />

Bat›l› asker öldü çünkü bay Bush ve<br />

bay Blair ile ‹spanya Baflbakan› ve<br />

‹talya Baflbakan› ile Avustralya<br />

Baflbakan› 2003 y›l›nda bol yalana<br />

dayanarak savafla girdiler ve kulland›¤›m›z<br />

silahlara bak›l›rsa bu<br />

gerçekten de „büyük bir vahflet.”<br />

Robert Fisk’den hareketle, Saddam-ABD<br />

iflbirli¤ine k›sa bir göz<br />

att›¤›m›zda gördü¤ümüz bir gerçek<br />

vard›r; o da insanl›k ad›na utanç<br />

verici kirli bir tiyatroyla karfl› karfl›ya<br />

oldu¤umuz gerçe¤idir. Zira,<br />

Amerika, Saddam’›n yarg›land›¤›<br />

sürece ‹ran savafl› ve Halebçe katliam›<br />

üzerine konuflmas›n›n yasaklanmas›n›<br />

emretmiflti.<br />

Acaba neden?<br />

Amerikan-Saddam iflbirli¤i san›ld›¤›<br />

gibi Saddam’›n ‹ran’a savafl<br />

açmas›yla bafllamad›. Aksine, Irakl›<br />

solcu-Komunist muhaliflerin ortadan<br />

kald›r›lmas› ile bafllad›.<br />

Amerika, Saddam iktidara gelince,<br />

gerek ülke içinde, gerekse ülke d›fl›nda<br />

Saddam’›n karfl›tlar›na karfl›<br />

kullan›lmak üzere kitle imha silahlar›<br />

ve malzemeleri dahil, her türlü<br />

yard›m› yapt›. Çeflitli raporlara göre,<br />

Amerikan istihbarat teflkilat›<br />

CIA ilk olarak, özellikle Irak Komünist<br />

Partisi üyelerinin yerlerini ve<br />

adreslerini Saddam’a bildirdi.<br />

Saddam’›n Muhaberat’› da ilgili<br />

yerleri ziyaret ettiklerinde çocuklar<br />

dahil o mekanda mevcut olanlar›<br />

ortadan kald›rarak ABD’nin<br />

güvenini kazanm›fllard›. Irak iflga-<br />

linin meflhur Ebu Gureyb’i iflte bu<br />

zamanda Irak’› sarsm›fl ve zulmün,<br />

iflkencenin merkezi olmufltu. Ebu<br />

Gureyb’e gelme f›rsat› verilenler,<br />

aktif muhalifler de¤ildi. Muhaliflerlerin<br />

çocuklar› ve kad›nlar›ndan<br />

oluflan kimselerdi. Tesadüf bu ya,<br />

burada iflkenceden gecip infaz edilenlerin<br />

çok büyük bir bölümü o<br />

zamanlar da CIA taraf›ndan da<br />

sorgulatt›r›l›yordu.<br />

Dolay›s›yla Irak iflgali sürecinde<br />

insanl›¤›n yüz karas›, fakat,<br />

Bush’un büyük baflar›s›n›n sembolü<br />

olan Ebu Gureyb tesadüfen seçilmifl<br />

bir yer de¤ildi.<br />

Saddam en büyük Amerikan<br />

yard›m›n› ‹ran’a karfl› bafllatt›¤› savaflta<br />

ald›. Önce, ‹ran birliklerinin<br />

yerlerini belirleyen uydu foto¤raflar›<br />

Saddam’›n eline ulaflt›r›ld› ve<br />

hemen arkas›ndan da kimyasal silahlar.<br />

Saddam kimyasal silahlar›n<br />

nas›l kullan›ld›¤›n› bilmedi¤i için<br />

acemice davranm›fl ve on binlerce<br />

‹ranl› askerin yan› s›ra binlerce<br />

kendi askeri de ayn› silahlardan etkilenmiflti.<br />

Washington’ta haz›rlanan bir<br />

rapora göre, zaman›n özel temsilcisi<br />

olarak bölgeye gönderilen Donald<br />

Rumsfeld (Bush’un meflhur<br />

Savunma Bakan›) pek çok kez bölgeye<br />

giderek, Amerikan hükümetinin<br />

onay› ile Saddam’a kimyasal silah<br />

üretiminde kullan›lacak maddelerin<br />

gönderilmesini de organize<br />

ediyordu.<br />

Sinir sistemini paramparça<br />

eden Antrax üretiminde kullan›lan<br />

Bacillus anthracis ve Escherichia<br />

coli maddelerinin ne kadar›n›n<br />

Saddam’a ulaflt›r›ld›¤›, bunlar›n nerede<br />

ne kadar kullan›ld›¤›n› flimdi<br />

kimse bilemeyecek. Her ne kadar<br />

Rumsfeld-Bush-Blair üçlüsü bu silahlar›<br />

Irak iflgali ile bulmaya giriflerek<br />

insanl›¤› kurtard›klar›n› iddia<br />

etseler de, Saddam’› alelacele idam<br />

ettirerek bu suçlardan temizlenmifl<br />

oldular.<br />

Basra cephesinde ‹ran askerlerine<br />

karfl› ilk kez kullan›lan bu kimyasal<br />

silahlar›n ne kadar tesirli oldu¤unu<br />

bizzat kendi askerleri üze-<br />

gündem<br />

rinde gören Saddam Hüseyin, Kürt<br />

köylerinde de bir temizlik yap›lmas›<br />

gerekti¤ine inan›yordu. Amerika,<br />

hem Kuzey Irak bölgesinde ve hem<br />

de Güney Irak bölgesinde yaflayan<br />

halka, isyan etmeleri halinde kurtar›lmalar›<br />

için yard›m göreceklerini<br />

ima ederken, Saddam’a da muhalifsiz<br />

kalman›n yollar›n› ö¤retiyordu.<br />

Nitekim Saddam bu telkinleri 17<br />

Mart 1988’de Halepçe isimli Kürtlerin<br />

ikamet ettikleri bir kasabada icraata<br />

koyuyordu.<br />

Dikkat çekici bir durum.<br />

Amerika ve ‹ngiltere bu vahflet<br />

karfl›s›nda bile susmay› „içifllerine<br />

kar›flmama ilkesi“ne ba¤l›yorlard›.<br />

Nitekim, 1990 y›l› A¤ustos ay›nda<br />

iflgal edilen Kuveyt’in Saddam’›n<br />

gözlerinin önüne serilmesi ve k›flk›rt›lmas›<br />

da böyle olmufltu. Saddam<br />

iflgal öncesinde 1990 y›l›n›n 25<br />

Temmuz’unda Amerikan Büyük Elçisi<br />

April Glaspie ile görüflme yapar.<br />

Gündeme Kuveyt gelir ve Glaspie<br />

flöyle der:<br />

„Washington, Araplar›n kendi<br />

aras›ndaki bir çat›flmada taraf olmaz.<br />

Örne¤in, sizin Kuveyt ile olan<br />

s›n›r anlaflmazl›¤›n›z karfl›s›nda biz<br />

taraf›s›z kal›r›z.“<br />

Bu sözler üzerine, yeni bir maceraya<br />

giren Saddam Hüseyin, yine<br />

Amerika’n›n kurtar›c›l›¤›nda burnu<br />

sürtülene ve nihayet idam edilece¤i<br />

30 Aral›k 2006 tarihine kadar Amerika’ya<br />

güvenmesinin bedeli ödedi-<br />

¤i gibi, bölge insanlar›na da ödettirecektir.<br />

Saddam gitti, Amerika, ‹ngiltere<br />

tertemiz bir kurtar›c› olarak ortada<br />

kald›. Irak’ta her gün yüzlerce insan<br />

bomba ve sald›r›larla öldürülüyor,<br />

hastal›klar salg›n hale geldi ve son<br />

4 y›lda milyona yak›n insan hayat›n›<br />

vahflî bir flekilde kaybetti.<br />

Saddam’l› tiyatroya Saddam öldürülerek<br />

son verildi; hesap verdirilmeden<br />

öldürüldü. Demek ki Saddam’›n<br />

hesap vermesi, birilerinin daha hesap<br />

vermesi anlam›na geliyordu ki, henüz<br />

tüm bu suçlar› ve di¤er suçlular› itiraf<br />

ettirilmeden tiyatro bitirildi.<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 7


gündem<br />

<strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> <strong>organizesi</strong> baflarıyla <strong>tamamland›</strong><br />

Suudi Arabistan <strong>Hac</strong> Bakanl›¤›, Millî Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre Organizasyonuna üstün baflar› ödülü verdi.<br />

Her y›l, dünyan›n dört bir yan›ndan,<br />

milyonlarca Müslüman oraya<br />

kofluyor... Çevreden merkeze do¤ru<br />

bu yolculuk, ilk insandan beri sürüp<br />

gidiyor... Mukaddes topraklar, y›l›n<br />

her günü, hac ve umre vazifesini ifa<br />

etmek üzere gelen mü’minlerle dolup<br />

tafl›yor... ‹slam Toplumu Milli Görüfl,<br />

tam 36 y›ld›r, Avrupal› Müslümanlar›n,<br />

merkeze yolculu¤una arac›l›k ve<br />

rehberlik ediyor... Tam 36 y›l... Dile<br />

kolay... Kimselerin ortal›kta olmad›¤›<br />

dönemlerde “biz var›z” deyip yola koyulan,<br />

Avrupa’daki, baflta Türkiye’den<br />

olmak üzere, dünyan›n dört<br />

bir taraf›ndan gelen Müslümanlara<br />

sahip ç›kan, onlar›n dertleri ve sorunlar›na<br />

çareler arayan, haklar›n› savunan,<br />

onlar›n, inançlar›n› daha iyi yaflayabilmeleri<br />

için camiler, Kur’an<br />

kurslar›, okullar açan ve her biri birer<br />

ilim ve fazilet örne¤i hocalar vas›tas›yla<br />

onlar› irflad eden Milli Görüfl, 36<br />

y›ld›r onlar›n <strong>Hac</strong> ve Umre ibadetlerini<br />

en güzel biçimde ifa edebilmeleri<br />

için de canla baflla çal›fl›yor.<br />

Her geçen y›l daha da geliflen ve<br />

8<br />

Arafat vakfesinin yap›ld›¤› yer<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

profesyonelleflen Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve<br />

Umre Organizasyonu, 2006/2007 <strong>Hac</strong><br />

Organizasyonu’yla, Milli Görüfl’le<br />

haccetmenin ayr› bir güzellik oldu¤unu<br />

tekrar kan›tlad›. 350’e yak›n personeliyle,<br />

7000 civar›nda hac› aday›na<br />

hizmet veren Milli Görüfl 2006/2007<br />

<strong>Hac</strong> Organizasyonu baflar›l› bir <strong>Hac</strong><br />

dönemini daha sona erdirdi.<br />

Miladî 2006/2007, Hicrî 1427 y›l›nda<br />

36.’s› gerçeklefltirilen <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong><br />

Organizesi ile Avrupa’dan 7000 civar›nda<br />

Müslüman hac görevini yerine<br />

getirdi. Kafilelerden 19’u Almanya,<br />

20’si de Fransa, Avusturya, Hollanda,<br />

Belçika, ‹sviçre ve ‹skandinavya ülkeleri<br />

hac›lar›ndan olufltu. ‹lki 2 Aral›kta<br />

Frankfurt ve Berlin kafilesi ile gitmeye<br />

bafllayan <strong>Hac</strong>› adaylar›, Frankfurt<br />

son kafilenin de hareket etmesiyle<br />

birlikte toplam 39 kafile halinde mukaddes<br />

beldelere THY ile 19 merkezden<br />

ulaflm›fl oldu.<br />

<strong>Hac</strong> sonras› ilk dönen kafileler, 3<br />

Ocak’ta 2 ve 3 Haftal›k Frankfurt kafileleri<br />

ile 2 Haftal›k Fransa kafileleri oldu.<br />

Son olarakta 24 Ocak’ta Frank-<br />

furt-son ve Paris kafileleri döndü.<br />

Böylece 2006/2007 Milli Görüfl <strong>Hac</strong><br />

Organizasyonu ile <strong>Hac</strong>ca giden hac›lar<br />

hacc ibadetlerini yerine getirmifl<br />

olarak evlerine döndüler. Avrupa’da<br />

Noel ve Y›lbafl› tatilinin <strong>Hac</strong>ca denk<br />

gelmesiyle <strong>Hac</strong>ca gidenlerin say›s›nda<br />

büyük art›fl oldu. Daha önce 5410<br />

hac› götümeyi planlayan Milli Görüfl<br />

<strong>Hac</strong> organizasyonu yo¤un talep üzerine<br />

kontenjan›n› 6600’e ç›kararak<br />

1200’i aflk›n fazla hac› götürmenin sevincini<br />

yaflad›. Kay›tlar›n bu sene erken<br />

bitmesiyle vize ifllemlerinde de<br />

büyük rahatl›k ve kolayl›k oldu.<br />

Bu y›l da <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> Organizesinde<br />

çok say›da görevli yer ald›. Yaklafl›k<br />

olarak 350 kiflilik görevli grubu ile<br />

çal›flmalar›n› yürüten <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> Organizasyonu,<br />

35 kiflilik sa¤l›k ekibi ve<br />

6 ambulans ile hac›lara sa¤l›k hizmeti<br />

verdi. Mekke’de Mina yak›nlar›nda 9<br />

otel ile hizmet veren <strong>IGMG</strong> <strong>Hac</strong> Organizasyonu,<br />

otellerle Kâbe aras›nda<br />

24 saat çal›flan otobüs servisini de<br />

hizmete koydu. Medine’de de Mescid-i<br />

Nebevî (Harem-i fierif) çevresinde<br />

tutulan 6 ayr› otelde hac›lara hizmet<br />

veren Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre<br />

Organizasyonu, otellerde lokanta hizmetleri<br />

ile emanet, döviz bozdurma,<br />

telefon ve internet imkân› sa¤land›.<br />

<strong>Hac</strong> öncesi <strong>Hac</strong> sezonu boyunca<br />

yapacaklar› görevleri konusunda bilgilendirilen<br />

hizmet görevlileri organizede;<br />

Havaalan› görevlisi, Otobüs<br />

servis görevlisi, Resepsiyon görevlisi,<br />

otel yerlefltirme görevlisi, kat sorumlulu¤u,<br />

emanet ve para bozdurma,<br />

bilgisayar ve telefon hizmetleri gibi<br />

görevleri üstlendiler.<br />

<strong>Hac</strong>c öncesi Kafile ve Grup Baflkanlar›<br />

ile de birçok e¤itim toplant›lar› yapan<br />

Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Organizesi bu y›l<br />

164 Kafile ve Grup Baflkan› ile yaklafl›k<br />

6600 hac›ya hizmet verdi.


Hem kalitenin artmas› hem de<br />

Suudi Arabistan’daki flartlardan kaynaklanan<br />

gerekçeleri gözönünde tutarak,<br />

2006/2007 <strong>Hac</strong> döneminde<br />

Mekke ve Medine (günde 3 ö¤ün) yemekleri<br />

de dahil olarak hac ücretini<br />

aç›klayan Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Organizesinin,<br />

yemek hizmeti ilk defa olmas›na<br />

ra¤men hac›lar› fazlas›yla memnun<br />

etti. <strong>Hac</strong>› adaylar›, havaalan›nda karfl›land›lar<br />

ve otobüslerle kalacaklar›<br />

otellere getirilip yerlefltirildiler. <strong>Hac</strong>›lar,<br />

IT Görevlileri taraf›ndan haz›rlanan<br />

internet-cafede dünyayla ve yak›nlar›yla<br />

olan ba¤lant›lar›n› sürdürdüler.<br />

Telefon hizmetleri sayesinde<br />

de, yak›nlar›yla görüflmekte hiç zorluk<br />

çekmediler... <strong>Hac</strong>›lar, pasaport ve<br />

biletleriyle ilgili her türlü ifllemlerini<br />

hiç bir zorluk çekmeden halledebilmenin<br />

mutlulu¤unu yaflad›lar. <strong>Hac</strong>›lar<br />

bu y›l da, paralar›n› ve k›ymetli eflyalar›n›<br />

emanet kasas›na teslim edip,<br />

istedikleri an istedikleri kadar›n› çekmek<br />

suretiyle, kaybolma ve çal›nmaya<br />

karfl› güvence alt›na ald›lar.<br />

24 saat hizmet veren servis otobüsleri<br />

ile <strong>Hac</strong>›lar, otelle Harem-i fierif<br />

aras›nda günün her saati sürekli<br />

servis hizmeti ald›lar. Prof. Dr. Yaflar<br />

Ba¤datl› yönetiminde, doktorlar ve<br />

sa¤l›k görevlilerinden oluflan 35 kiflilik<br />

sa¤l›k servisi, sadece Milli Görüfl<br />

hac›lar›n›n de¤il tüm hac›lar›n sa¤l›k<br />

ihtiyaçlar›na karfl›l›k verdi. Bu y›l havalar›n<br />

so¤uk gitmesi hac›lar›n hastalanma<br />

oran›n› bir hayli art›rd›.<br />

Yetiflmifl hocalar nezaretinde erkek<br />

ve kad›n hac›lara yönelik bilgilendirme<br />

toplant›lar›, sohbetler, özel<br />

programlar düzenlendi. Ayr›ca onlar›n<br />

f›khî sorular›na cevap vermek<br />

üzere, fetva ehli hocalar tahsis edildi.<br />

<strong>Hac</strong>›lar, bayram öncesi, hac farizas›n›<br />

yerine getirecekleri mekânlar› gezdiler,<br />

neler yapacaklar› hakk›nda hocalar<br />

taraf›ndan bilgilendirildiler...<br />

Ayr›ca, gezi programlar›yla kutsal<br />

topraklardaki tüm ziyaret mahallerini,<br />

Nur Da¤›’n›, Hira Ma¤aras›’n›,<br />

Sevr Ma¤aras›’n›, Cebel-i Rahme’yi<br />

ve daha pek çok yerleri görme ve tan›ma<br />

imkân› buldular. Gezilerden arta<br />

kalan vakitlerin bir k›sm›n› ise Milli<br />

Görüfl <strong>Hac</strong> Organizasyonu'nun dü-<br />

Dr. Fuad Abdusselam Farisî, Kemal Ergün’e takdirmaneyi veriyor<br />

zenledi¤i dolu dolu programlarla geçirdiler.<br />

Erkek ve kad›n hac› adaylar›na<br />

dönük sohbetler, bilgilendirme<br />

toplant›lar› ve özel programlar yap›ld›.<br />

Milli Görüfl organizasyonu bünyesinde,<br />

kad›n hac›lar için de 11 kad›n<br />

hoca han›m görev yapt›.<br />

<strong>Hac</strong>›lar Arafat’ta<br />

Art›k hac bafll›yor. Bütün hac›<br />

adaylar› Arafat'ta... Arafat da¤› mahfler<br />

yerini and›r›yor. Art›k Milli Görüfl<br />

Klasi¤i haline gelen Arafat programlar›ndan<br />

biri daha icra edildi, her y›l<br />

oldu¤u gibi.<br />

fieytan tafllamaya giderken<br />

gündem<br />

Arafat Program›, Stuttgart Kafilesi<br />

Grup Baflkan› Necati Sezgin hocan›n<br />

aç›l›fl Kur’an-› Kerimi ile bafllad›.<br />

Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Koordinatörü Kemal<br />

Ergün’ün aç›l›fl konuflmas› ile devam<br />

etti. Daha sonra Medine Sorumlusu<br />

Mustafa Göksu’nun Arapça ve<br />

<strong>Hac</strong>’dan sorumlu <strong>IGMG</strong> Genel Baflkan<br />

Yard›mc›s› Ali Bozkurt’un Almanca<br />

Arafat’›n önemini anlatan k›sa<br />

konuflma yapt›lar. Kuzey Ruhr Kafile<br />

Baflkan› Mehmet Efe’nin sadaka konulu<br />

konuflmas›n›n ard›ndan ‹rflad<br />

Baflkan Yard›mc›s› Hulusi Ünye hocan›n<br />

<strong>Hac</strong>c›n menasiki hakk›nda bilgilendirme<br />

yapt›. Akabinde Ö¤le ve<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 9


teşkilat<br />

Berlin hac›lar›<br />

‹kindi namazlar› cem edilerek ‹rflad<br />

Baflkan› Ahmet Özden imaml›¤›nda<br />

ifa edildi. Namaz sonras› günün konuflmas›n›<br />

yapmak üzere Kürsüye gelen<br />

Mustafa Mullao¤lu Hocaefendi<br />

Arafat’›n ruhuna uygun yapt›¤› konuflmas›yla<br />

gönülleri fethetti. Kapan›fl<br />

konuflmas›n› yine <strong>IGMG</strong> Genel Baflkan›<br />

Yavuz Çelik Karahan yapt›. Konuflmas›nda<br />

Milli Görüflün hizmetlerine<br />

de¤inen Karahan, Milli Görüflün<br />

36 y›ld›r hac hizmeti ve 22 y›ld›r da<br />

Kurban Kampanyas› gibi kal›c› hizmetler<br />

verdi¤ine dikkat çekti. Bu y›lda<br />

organize de görev alanlara ve Suudi<br />

yetkililere teflekkür eden Karahan,<br />

’’<strong>Hac</strong> Milli Görüflle daha bir baflkad›r’’<br />

diyerek, ’’insan›m›za haketti¤i en<br />

güzel organizeyi yapmak için gayretimiz<br />

devam edecektir” dedi.<br />

Genel Baflkan›n konuflmas›ndan<br />

sonra art›k heyecan doruk noktaya<br />

ç›k›yor. Arafat da¤› mahfler yerini and›r›yor.<br />

<strong>Hac</strong>› adaylar› hacc›n farzlar›ndan<br />

biri olan vakfe'yi yerine getirmek<br />

için aya¤a kalk›yor. Zulme, flirke<br />

ve küfre karfl› k›yama duruyorlar.<br />

Arafat'ta Milli Görüfl çad›r›nda hareketli<br />

ve s›ms›cak dakikalar yaflan›yor.<br />

Dua için önce sözü Avusturya–1 Bölge<br />

baflkan› Muhammed Turhan al›yor,<br />

gür sesiyle önce Arapça ve arkas›ndan<br />

da Türkçe duas›yla gönülleri<br />

coflturuyor, âmin âmin sesleri semaya<br />

yükseliyor, mü’minler Rabblerinin<br />

huzurunda temizleniyor, günahlar›ndan<br />

ar›nmaya bafll›yorlar. Yere düflen<br />

her gözyafl› dökülen günah oluyor<br />

10<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

adeta... Ard›ndan Danimarka Kafile<br />

Baflkan› Fatih Aksay dua yapmak<br />

üzere mikrofona geliyor. Ümmet için<br />

dua eden Fatih hoca, hacca gelemeyenlere<br />

de gelme f›rsat› ver yarabbi<br />

diye dua ederken, hac›lar ak›llar›nda<br />

hep gelemeyen efl ve dostlar›n› hat›rlar›ndan<br />

geçiriyorlar. Son duay› yapan<br />

Hulusi Ünye hoca merhum Hasan<br />

efendinin kaleme ald›¤› o meflhur<br />

duay› okuyor. <strong>Hac</strong>›lar adeta kendinden<br />

geçmifl dünyan›n en kutsal noktas›nda<br />

dualar›n reddedilmedi¤i noktada<br />

ve anda dua etmenin sevincini<br />

ve hazz›n› yaflad›lar. Duadan sonra<br />

bütün hac›lar etraf›ndaki hac› kardeflleri<br />

ile tebrikleflerek helallefltiler.<br />

<strong>Hac</strong>›lar Arafat'tan sonra Müzdelife<br />

vakfesini yapmak üzere, lanetlenmifl<br />

fleytana ve onun askerlerine atmak<br />

üzere tafl toplad›lar. Mina'da<br />

fleytan› ve yandafllar›n› tafla tutan hac›lar<br />

hac› olman›n sevincini ve gururunu<br />

yaflad›lar.<br />

Bayram›n birinci günü <strong>Hac</strong>›lar,<br />

fleytan tafllad›ktan sonra Milli Görüfl'ün<br />

organize etti¤i kurban kesim<br />

yerlerinde, sa¤l›kl› ortamlarda kurbanlar›n›n<br />

görevliler taraf›ndan kesildi¤i<br />

haberini beklediler. Bu haberi<br />

beklerken, Kurban etlerinin, zayi edilmeden,<br />

so¤uk hava donan›ml› araçlarla<br />

ihtiyaç sahibi insanlara ulaflt›r›ld›¤›n›n<br />

da bilinci içindelerdi.<br />

Kurbanlar›n›n kesildi¤inin haberini<br />

alan hac›lar, t›rafl olarak ihramlar›ndan<br />

ç›kt›lar ve onlar art›k hac› oldular.<br />

’’Kabul Olunmufl hacc›n karfl›l›-<br />

¤› ancak cennettir.’’ diyen peygamber<br />

müjdesine nail olanlara ne mutlu...<br />

Kutsal topraklara yap›lan ziyaret,<br />

Arafat vakfesinden sonra, bayramla<br />

birlikte, hacc›n di¤er farzlar›n›n yerine<br />

getirilmesiyle son buldu. <strong>Hac</strong>›,<br />

adaylar›, Kâbe’de, Farz olan tavaflar›n›<br />

eda ederek görevlerini tamamlad›lar...<br />

Ve eksiksiz bir hac ibadeti ifa etmenin<br />

hazz›n› tatt›lar. <strong>Hac</strong>› adaylar›,<br />

dünyan›n en flerefli ünvanlar›ndan biri<br />

olan “<strong>Hac</strong>›” ünvan› ile taçland›lar.<br />

Onlar, hem hacc›, hem de güzel ve<br />

dolu dolu bir hac organizasyonunu<br />

doyas›ya yaflad›lar. Onlar, art›k oraya<br />

sevdaland›lar...<br />

<strong>Hac</strong>›lar, Medine-i Münevvere’de<br />

de, baflta Mescid-i Nebevi olmak üzere<br />

tüm ziyaret mekânlar›n› rehber hocalar<br />

nezaretinde gezdiler. Mescid-i<br />

Nebevi’de 40 vakit namaz k›ld›lar.<br />

Medine’de kald›klar› süre boyunca da<br />

Milli Görüfl’ün tüm hizmetlerinden istifade<br />

ettiler.<br />

Ve art›k ayr›l›k vakti! Gönül hiç ayr›lmak<br />

istemiyor, ama ne çare... Hasret<br />

flimdiden bafllad› bile. En k›sa zamanda<br />

yeniden kavuflmak için dua ederek<br />

ayr›ld›lar, mukaddes beldelerden.<br />

Milli Görüfl <strong>Hac</strong>c Organizasyonu’na<br />

üstün baflar› ödülü<br />

Suudi Arabistan <strong>Hac</strong> Bakanl›¤›<br />

Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre Organizasyonuna<br />

üstün baflar› ödülü verdi.<br />

Türk, Avrupa, Amerika ve Avusturalya<br />

hac›lar›ndan sorumlu Müessesenin<br />

kuruluflunun 25. Y›ldönümü<br />

münasebetiyle yap›lan törende 36<br />

y›ldan beri <strong>baflar›yla</strong> hac <strong>organizesi</strong><br />

yapan Milli Görüfl <strong>Hac</strong> ve Umre Organizasyonuna<br />

<strong>Hac</strong> Bakan› Dr. Fuad<br />

bin Abdusselam El-Farisi ve Türk,<br />

Avrupa, Amerika ve Avustralya hac›lar›ndan<br />

sorumlu müessese Müdürü<br />

Mutavv›f Abdullah bin Ömer Alaaddin<br />

taraf›ndan ’’Üstün Baflar› Plaketi’’<br />

verildi. Plaketi Milli Görüfl <strong>Hac</strong><br />

Koordinatörü Kemal Ergün <strong>Hac</strong> Bakan›’ndan<br />

teslim ald›. Programda<br />

Milli Görüfl <strong>Hac</strong> Mekke Sorumlusu<br />

Cengiz Da¤deviren ve Avrupa Milli<br />

Görüfl kurucular›ndan Rüfltü Banaz<br />

da haz›r bulundu.


Arakan<br />

Ümmetin Kurban sevinci...<br />

teşkilat<br />

<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas›’na 63 bin 615 kurban ba¤›flland›; wörevlilerimiz 84 bin 560 kurban kesim ve da¤›t›m› yapt›.<br />

‹slam Toplumu Millî Görüfl Kurban<br />

Kampanyas›, her y›l oldu¤u gibi<br />

bu y›l da ümmetin Kurban bayram›ndaki<br />

sevincine ortak oldu.<br />

Bölge Sosyal Hizmetler Baflkanlar›<br />

ve Kurban kesim ve da¤›t›m görevlilerinin<br />

getirdi¤i raporlara göre,<br />

bu seneki kurban kampanyas›nda<br />

63 bin 615 Kurban ba¤›fl› gerçekleflirken,<br />

gidilen ülke ve bölgelerde<br />

84 bin 560 adet kurban kesim<br />

ve da¤›t›m› gerçeklefltirildi.<br />

Müslümanlar›n yüzünü güldüren<br />

kampanya<br />

Kurban Kamyanyas›’n›n gerçeklefltirildi¤i<br />

ülkelerde, büyük bir<br />

sevgi ve kardefllik heyecan› içinde<br />

karfl›lanan <strong>IGMG</strong> Kurban kesim ve<br />

da¤›t›m görevlileri, anlatt›klar› duygulu<br />

anlarla bu kampanyan›n ‹slam<br />

ümmetinin ortak heyecan›n› art›rd›¤›n›<br />

ve kardefllik duygular›n› kuvvetlendirdi¤ini<br />

belirtiyorlar.<br />

Her bir görevli gitti¤i ülke ve<br />

bölge ile ilgili rapor haz›rlayarak<br />

döndü. Gelecek ve daha sonraki senelerde<br />

görevli olarak gideceklere<br />

yol gösterici olacak olan ve gerekli<br />

bilgileri içeren bu raporlara bir göz<br />

att›¤›n›zda insan›n heyecan› bir kat<br />

daha art›yor.<br />

Bu kampanyaya kat›larak, görevli<br />

olarak gidip kesim ve da¤›t›m›n›,<br />

pek çok çetin flartlara ra¤men<br />

bihakk›n yerine getiren kardeflleri-<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 11


teşkilat<br />

Sierra Leone<br />

mize bu yüzden teflekkürü bir borç<br />

bilirken, Cenab-› Hakk’›n iki cihan<br />

saadeti bahfletmesini de niyaz ediyoruz.<br />

Bu yaz›m›zda ne yaz›k ki Kurban<br />

kampanyam›z›n gerçekleflti¤i bü-<br />

12<br />

Sri Lanka<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

tün ülke ve bölgelerden tek tek bilgi<br />

veremeyece¤iz. Bu yüzden, hangi<br />

ülkeden bafllay›p, hangi ile devam<br />

edece¤imiz konusunda karars›z<br />

kald›k. Yine de her hangi bir ülkeden<br />

bafllamak zorunday›z.<br />

Balkanlardan, Kafkaslardan,<br />

Ortado¤u’dan, Uzakdo¤udan, Afganistan,<br />

Pakistan, Keflmir’den, Kazakistan,<br />

K›rgizistan, Mogolistan<br />

Do¤u Türkistan’dan... Türkiye’den,<br />

Yemen’den, Filistin, Lübnan’dan.<br />

Nereden bafllay›p nere ile devam<br />

edelim? Burma-Arakan’dan, Endonezya,<br />

Açe’den, Mozambik’ten, Somali’den<br />

Etyopya’dan... Ya da, Sudan,<br />

Mali, Sierra Leone, ya da Ruanda,<br />

Birundi, Güney Afrika’dan.<br />

Yoksa, Surinam, Gambiya, Senegal,<br />

Togo, Nijer, Nijerya, Çad, Kamerun<br />

veya Uganda’dan m›, Tanzanya’dan,<br />

Eritre’den Banladefl’ten<br />

Kuzey Irak’tan, Cezayir’den, K›r›m’dan,<br />

Çeçenistan’dan, Azerbaycandan<br />

m›? Öylesine zor ki... Her<br />

bir görevlimizin canla baflla çal›fl›p<br />

ulaflt›rd›¤› Kurbanlar›n›n hikayesi<br />

kadar, yaflad›klar›n›n, hissettiklerinin<br />

ve anlatamad›klar›n›n da hikayesi<br />

yazmaya, yaz›lmaya ve okunmaya<br />

de¤er.<br />

Endonezya’ya Açe’ye giden kardefllerimizin<br />

yeni bir sel felaketi ile<br />

karfl›lafl›p Kurban görevinden önce<br />

acilen, ma¤dur durumdaki insanlara<br />

bir fleyler ulaflt›rmak zorunda<br />

hissedip, kurban telaflesini bir kenara<br />

b›rakarak yard›m için kofluflturmalar›<br />

ve Güney Do¤u Asya’n›n<br />

en uzak bölgelerinde Kurban kesmelerinden<br />

dolay› isterseniz oradan<br />

bafllayal›m.<br />

“Terima Kasih Banyak” <strong>IGMG</strong><br />

– Teflekkürler <strong>IGMG</strong> -<br />

Günlerce süren fliddetli ya¤murlar<br />

sonucu Kuzey-Sumatra’da<br />

Açe’nin birçok bölgesinde y›k›c› su<br />

bask›nlar›, sel ve 100’ün üzerinde<br />

insan›n hayat›n› kaybetti¤i toprak<br />

kaymalar› meydana gelmiflti. <strong>IGMG</strong><br />

Endonezya kurban ekibi Ufuk Seçgin<br />

ve Necati fientürk bir süre önce<br />

bölgeye gelerek kardefl organizasyon<br />

PKPU ile birlikte sel ma¤durlar›na<br />

acil yard›m da¤›tt›.<br />

Baz› zaman tehlikeli yollar ve<br />

trafik flartlar›nda alt› saatlik yorucu<br />

ve olayl› bir araba yolculu¤u sonras›nda<br />

Açe’nin kuzeyinde selden tamam›yla<br />

tahrib olmufl Musholla


Pante köyüne ulafl›l›r. Tüm köy k›sa<br />

sürede sular alt›nda kalm›fl. Köy<br />

halk›ndan 1161 kiflini yüksekte bulunan<br />

köy camisine ve güvenli komflu<br />

köylere s›¤›nm›fllar. Sular›n ancak<br />

üç gün sonra geri çekilmeye<br />

bafllamas›yla köy sakinleri bir nevi<br />

rahatlam›fllar. Köyün muhtar› Zaidin<br />

bizi köyün merkezindeki köy<br />

camisine getirdi yard›mlar› buradan,<br />

da¤›tma imkan› bulduk.<br />

Bayram gününü ise Bayram<br />

namaz›m›z› 10 binin üzerinde Müslüman<br />

ile birlikte 31 Aral›k günü<br />

Bande Açe’nin merkez camii olan<br />

Beytül Rahman Camii’nin büyük<br />

meydan›nda aç›k havada eda<br />

ediyoruz. Bölgeyi harabeye çeviren<br />

ve yaklafl›k 190.000 insan›n hayat›n›<br />

kaybetmesine neden olan Tsunami<br />

felaketi sonras›nda insanlar tekrar<br />

eski hayatlar›na dönmeye çal›fl›yor.<br />

‹nsanlar›n ço¤u yard›m kurulufllar›<br />

taraf›ndan geçici olarak infla edilen<br />

evlerde kal›yor. Baz›lar› ise tekrar<br />

yeni evler infla ediyor ve Banda<br />

Açe’de, hareketli bir flekilde yeniden<br />

kalk›nma faaliyetleri gerçeklefliyor.<br />

<strong>IGMG</strong>’nin Banda Açe’deki bir<br />

süredir faaliyete geçmifl Yetimhane<br />

ve E¤itim Merkezi’ne gitti¤imizde,<br />

kurban bayram› vesilesi ile bilgisayar<br />

s›n›flar›na al›nan yeni bilgisayarlara<br />

sevinen ve orada kalan 32<br />

çocuk ile karfl›laflt›k. Her geçen gün<br />

çevre köylerden ve yetimhanelerden<br />

gelen çocuklarla bu say›n›n artt›¤›n›,<br />

ocak ay›n›n sonuna kadar<br />

50’ye ulaflaca¤›n› ö¤rendik. Yetimhane<br />

ve E¤itim Merkezi zaten çok<br />

say›da çocu¤a hizmet verecek büyüklü¤e<br />

sahip. Çevre köylerin sakinlerine<br />

haz›rlam›fl oldu¤umuz<br />

kurban paketlerini da¤›tt›ktan sonra<br />

çocuklarla hep birlikte yemekhaneye<br />

geçerek yemek yedik.<br />

Daha sonra ise, güneye ve do-<br />

¤uya do¤ru Endonezya’n›n daha<br />

fakir bölgelerine do¤ru gidiyoruz.<br />

Bu bölgelerde insanlar öylesine fakirler<br />

ki, kendi yapt›klar› teneke ya<br />

da kartondan kulübelerde yafl›yorlar.<br />

Çöplüklerden geçiniyorlarlar.<br />

Temiz sular› olmad›¤› gibi tibbî im-<br />

Bande Açe<br />

kanlardan da tamam›yla uzaklar.<br />

Yapt›¤›m›z yard›mlar ve kurban da-<br />

¤›t›m›ndan sonra sevgiyle kucaklan›yor<br />

ve Terima Kasih Banyak<br />

<strong>IGMG</strong>- Teflekkürler <strong>IGMG</strong> diye<br />

u¤urlan›yoruz. Gelirken bile, telefonlar›m›za<br />

düflen Sms’ler hep böyleydi.<br />

fiimdi de Afrika’ya dönelim. Bat›<br />

Afrika’ya, kölelili¤in ve kölelikten<br />

kurtuluflun mücadelesinin yafland›-<br />

¤› ama, bir iç savaflta savaflmak istemeyen<br />

çocuklar›n kollar› ile bacaklar›n›n<br />

bile kesilebildi¤i Aslan<br />

Yelesi’ne yani Sierra Leone’ye. Hollanda’dan<br />

Hüseyin Yanmaz kardeflimiz,<br />

pek çok görevlimizin anlatt›-<br />

teşkilat<br />

¤› gibi, sevinç ve hasret gözyafllar›<br />

ile karfl›land›¤›n› anlatt›ktan sonra<br />

flöyle devam ediyor:<br />

“Sierra Leone’de bizi bir beyaz<br />

olarak karfl›lar›nda görünce çocuklar<br />

korkup kaç›yordu. Çünkü ilk defa<br />

bir beyaz adam› yak›ndan görüyorlard›.<br />

Ve onlar için beyaz adam,<br />

felaketten baflka bir fley de de¤ildi.<br />

Yan›ma gelip ‘Apato (beyaz adam)<br />

senin yan›nda durup, sana sana dokunabilir<br />

miyim’ diyor, dokunduktan<br />

sonra da ‘bizim gibi biriymiflsin’<br />

diyerek flaflk›nl›klar›n› dile getiriyorlard›.<br />

‹flte böylesine nice gerçekleri<br />

dinleyebilirsiniz, Kurban<br />

görevlilerimizden. Sierra Leone fa-<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 13


teşkilat<br />

kir de¤ildir. Zengindir, insanlar neredeyse<br />

ya¤mur ya¤d›¤›nda elmaslar›<br />

sokaklardan toplarcas›na zengindir.<br />

Zengindir zengin olmas›na<br />

ama, bir bakt›¤›n›zda gördü¤ünüz<br />

manzara ürkütür sizi: Herkes fakir,<br />

yoksul ve birilerinin yard›m›na<br />

muhtaç... ‹flte sömürgecili¤in ve sömürge<br />

ruhunun, sömürge ahlak›n›n<br />

insanlar› getirdi¤i durum budur.<br />

Evet, der Erhan Özcan. Benim<br />

antalaca¤›m hikaye, ad› öyle iflte,<br />

14<br />

Kamerun<br />

Nijerya<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

hikaye de¤il gerçek, ayn›s›d›r, der.<br />

Nijer’de size ne anlatay›m ki!??<br />

Yoksullu¤u mu, zenginli¤i mi? Hangisini<br />

anlatay›m. Her ikisi de var.<br />

Ama insanlar›n tümü yoksul!!!<br />

<strong>IGMG</strong> olarak açt›¤›m›z, su kuyular›<br />

ve okullar›n bu ülke için ne kadar<br />

büyük bir önem ve de¤er tafl›d›¤›n›<br />

görmek, yerinde incelemek, gerçektende<br />

flükretmemiz ve bulundu-<br />

¤umuz durumlara hamdetmemiz<br />

için bir sebebtir. fiöyle diyor Erhan<br />

Özcan: “<strong>IGMG</strong> Kurban kesim gö-<br />

revlisi olarak Lyon’dan Nijer’in<br />

baflkenti Niamey’e ulaflt›¤›m›zda,<br />

buradaki kardefllerimiz bizi, geçen<br />

y›larda oldu¤u gibi yine samimiyetle<br />

karfl›lad›lar. Bu ülkeye her<br />

geliflimizde dilleri, derilerinin<br />

renkleri ve kültürleriyle bizden<br />

farkl› olan bu insanlarla, bizi, birbirimize<br />

ba¤layan tek ve en önemli<br />

ba¤›n ‹slam dini olmas› karfl›s›nda,<br />

yeniden hamdediyor, flükrediyoruz,<br />

karfl›l›kl› olarak,“ ve flöyle<br />

ekliyor: “Ne yaz›k ki, baflta Türkiye<br />

olmak üzere di¤er ‹slam ülkelerinin,<br />

halk›n neredeyse tamam›n›n<br />

Müslüman oldu¤u Nijer’de bir elçili¤e<br />

sahip olmamas› bizi düflündürüyor.“<br />

Dünyan›n en önde gelen petrol<br />

üreticilerinden Nijerya’ya giden<br />

Celal Tüter ve Kenan Kaykun da<br />

ayn› fleyleri anlat›yor: Zenginlik<br />

içinde yoksulluk. Celal Tüter ve Kenan<br />

Kaykun, bol petrol rezervlerinin<br />

bulundu¤u Nijerya’n›n ikinci<br />

büyük eyaleti Kano’da Kurban kesim<br />

ve da¤›t›m› için haz›rl›k çal›flmalar›<br />

yaparken,“Kano, ülkenin en<br />

yoksul bölgesi olarak kalm›fl. Halk›n<br />

büyük bir bölümü açl›k s›n›r›n›n<br />

alt›nda yafl›yor,“ diyerek aktar›yorlar<br />

gözlemlerini. Bölge nüfusunun<br />

yüzde 70 gibi büyük bir bölümünün<br />

Müslüman olmas›n›n, ülke zenginliklerinden<br />

pay›n› alamamas›ndaki<br />

ana rol oldu¤u söyleniyor. Ama,<br />

böylesi bayram günlerinde <strong>IGMG</strong><br />

Kurban ekibinin bölgede bulunmas›,<br />

insanlarda tatl› bir telafl ve gönülleri<br />

okflayan bir sevinç meydana<br />

getiriyor. Herkes bizi kucakl›yor.<br />

Buradan Hindukufl eteklerine<br />

inelim; Pakistan, Keflmir ve Afganistan’a.<br />

‹brahim Kayg›s›z ve Muhammed<br />

Ulu Baflkanl›¤›ndaki heyetimizde<br />

11 kifli vard›. Burada çal›flmalar›m›z›,<br />

Hizmet Vakf› ve Hubeyb<br />

Vakf› ile birlikte yürütüyoruz.<br />

Pakistan muhalefet ve Cemaat-i ‹slami<br />

lideri Gazi Hüseyin Ahmeti ziyaret<br />

ediyoruz. ‹ki y›ldan beri, Rawalpindi<br />

Merkez Hapishanesi’nde,<br />

çeflitli sebeblerle hapishaneden ç›kamayan<br />

mahkumlara yapt›¤›m›z<br />

yard›mlar› devam ettiriyoruz ve


mahkumlar› serbest b›rakt›r›yoruz.<br />

Kurban kesimi için de, Rawalpindi-‹slamabad<br />

ve çevresi ile birlikte<br />

Lahor ve di¤er bölgelere da-<br />

¤›l›yoruz.<br />

Keflmir Kurban Kampanyas›’na<br />

önce Baflbakan Sardar ‹skender<br />

Hayat Han’› ziyaret ederek bafll›yoruz.<br />

Sonra da ülkenin kuzeyinden,<br />

güneyine (Azad Keflmir’de,<br />

do¤u-bat› yoktur) kurban kesece-<br />

¤imiz yerlere da¤›l›yoruz. Muzafferabad,<br />

Mansehra, Ba¤, Poonch,<br />

Kotli ve pek çok köy. Bayram Namaz›n›<br />

baflkent Muzafferabad’daki<br />

Merkez Camii’nde eda ederken,<br />

namaz öncesi cemaata vaaz veren<br />

imam›n, özellikle Millî Görüfl camias›na<br />

teflekkür etmesi bizi ayr›ca<br />

duyguland›r›yor. Geçen y›lki depremden<br />

ma¤dur olanlarla,<br />

<strong>IGMG</strong>’nin yapt›rd›¤› meskenleri<br />

ziyaret ediyoruz.<br />

Afganistan için vize ABD hükümetinin<br />

s›n›rlamalar›na b›rak›ld›¤›<br />

için al›nam›yor. Fakat, hala<br />

Pakistan’da milyonlarca Afganl›<br />

mülteci bulundu¤u için, mültecilerin<br />

yo¤un olarak yaflad›klar›, Peflaver<br />

ve çevresindeki Afgan mülteci<br />

kamplar›nda kurbanlar›m›z› kesiyoruz.<br />

Bu yaz aylar›nda ‹srail sald›r›lar›yla<br />

yerle bir olan Lübnan’a geçti-<br />

¤imizde de, ‹slam ümmetinin bir<br />

bayram vesilesi ile de olsa, bir araya<br />

gelmesinin önemini kalbimizin<br />

derinliklerinde hissediyoruz. Hiç<br />

tan›mad›¤›m›z, tan›flmad›¤›m›z insanlar<br />

bizleri ba¤›rlar›na bas›yor,<br />

kucakl›yor, dua ediyor.<br />

Lübnan, ‹srail iflgali sonras› Filistinlerin<br />

s›¤›nmak zorunda kald›klar›<br />

ülkelerden biri de. Bu yüzden<br />

özellikle Baflkent Beyrut ve çevresinde<br />

binlerce mülteci gettolarda<br />

yaflamak zorunda. 1982 y›l›ndaki ‹srail’in<br />

eski baflbakanlar›ndan ve zaman›n<br />

savunma bakan› Ariel fiaron’›n<br />

destekledi¤i Sabra ve fiatilla<br />

katliamlar›n›n da gerçekleflti¤i yer.<br />

‹flte bu Filistinlilere flimdi, son 25<br />

y›ldan beri süren ‹srail sald›r›lar›ndan<br />

kaçmak zorunda kalan Lübnanl›lar<br />

da eklenmifl. Bu flartlar alt›nda,<br />

çeflitli kamp ve köylerde kur-<br />

Keflmir<br />

banlar›m›z› kesiyoruz.<br />

Lübnan’dan, isterseniz Bosna’ya<br />

geçelim. Ac›mas›z bir savafl›n<br />

izlerini hala atlatamayan Bosna’da,<br />

Gençlik teflkilat›m›z›n görevlendirdi¤i<br />

gençler bu görevi yerine<br />

getiriyorlar. Önce flehitler ve<br />

garibler diyar› Srebrenica’ya gidilerek,<br />

belediye baflkan› Abdurrahman<br />

Malkiç’in yard›mlar›yla köyler<br />

dolafl›l›yor, ihtiyaç sahipleri<br />

tesbit edilerek Kurbanlar da¤›t›l›yor.<br />

Srebrenica’l›lar Millî Görüfl’ü<br />

çok iyi tan›yorlar. Savafl esnas›nda<br />

oldu¤u gibi, savafl sonras›nda<br />

uluslararas› arenada da haklar›n›n<br />

aranmas›nda, Millî Görüfl’ü hep<br />

yanlar›nda buldular. Bunun için,<br />

bu camiaya göz yafllar› içinde ama<br />

gerçekten de hulus-u kalb ile dua<br />

eden Srebrenica’l› annelerin dualar›<br />

gönüllerimizi daha geniflleti-<br />

teşkilat<br />

yor. Ekibimizin bir k›sm›, Visoko<br />

flehrine, bir k›sm› Baflkent Sarayova<br />

ve çevresine, bir k›sm›, Mostar’a<br />

ve bir k›sm› da Kuzey’e Banja<br />

Luka’ya hareket ediyor.<br />

Republika S›rbska s›n›rlar› içinde<br />

yer alan ve Müslüman nüfusun<br />

büyük bir bölümünün hala geri<br />

dönmedi¤i Banja Luka flehrinde,<br />

Müftü ve müftülük ekibi ile kurbanlar›m›z›<br />

da¤›t›yoruz. Bölgede, Müslüman<br />

halk bizleri aralar›nda bu<br />

bayramda da görünce bayramlar›n›<br />

bayram gibi yaflama sevinci ile dolup<br />

tafl›yorlar.<br />

Silahlar›n gölgesinde Kurban<br />

Bayram›: Somali ve Etiyopya<br />

Yaflar Cimflit ve Mehmet Günefltepe<br />

kardelerimizin Kurban kesim<br />

görevlisi olarak gittikleri iki ülke Etyopya<br />

ve Somali. Daha yolda iken<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 15


teşkilat<br />

Etyopya<br />

Etyopya askerlerinin Somali’ye sald›r›lar›<br />

arkas›ndan da Amerikan<br />

birliklerinin yeni operasyonlar yapmas›,<br />

özellikle Somali’ye ulafl›m›<br />

imkans›z hale getirmiflti. Planlanan<br />

her yere gidilemese de savafl ve çat›flmalar<br />

alt›nda da görevlerini yerine<br />

getiren kardefllerimiz, zaten savafl<br />

ve çat›flmalar olmasa da bu bölge<br />

insan›n›n her türlü yard›ma ihtiyac›<br />

bulundu¤unu bildiriyorlar. Savafl<br />

dolay›s›yla her iki ülkede de insanlar<br />

yar›n ne olaca¤›n›n›n endiflesi<br />

içerisindeler. Büyük flehirlerin<br />

veya kasababalar›n etraflar›na kurulmufl<br />

bulunan ot, naylon, karton<br />

veya teneke çad›rlardan oluflan çad›r<br />

kamplar›n›n say›s› her geçen<br />

gün art›yor. Savafltan kaçmak için<br />

Kenya taraf›na yönelen mültecilerin,<br />

bu ülkeye al›nmad›klar› haberi<br />

ile de sars›l›yoruz. Dolay›s›yla, insanlar<br />

sald›r›larda korunma alt›na<br />

al›nacaklar›na do¤rudan hedef haline<br />

getiriliyorlar.<br />

Tekrar biraz daha bat›ya do¤ru<br />

yönelip Çad ve Kamerun’a u¤rayal›m.<br />

Orta Afrika ülkelerinden Kamerun<br />

ve Çad'da halk›n önemli bir<br />

kesimini Müslüman nüfus oluflturuyor.<br />

Çad'da halk›n yar›s› ‹slam dinine<br />

mensupken Kamerun'da nüfu-<br />

16<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

sun 5’te biri Müslüman. 6 kiflilik<br />

<strong>IGMG</strong>-Kamerun-Çad Kurban heyetine<br />

Süleyman Y›ld›r›m baflkanl›k<br />

yapt›. Kamerun'da 2112 ve Çad'da<br />

ise 1981 adet olmak üzere toplam<br />

4093 kurban kesimi gerçeklefltirildi<br />

Kurbanlar›n da¤›t›m›, her iki ülkenin<br />

yoksulluk oranlar›n›n daha yüksek<br />

oldu¤u köylerde yap›ld›. Kurban<br />

çal›flmas›n›n d›fl›nda bu y›l ayr›ca,<br />

3 içme suyu kuyusu açt›k ve<br />

e¤itim yard›m›nda bulunuldu. E¤itim<br />

yard›mlar› aras›nda okul çantalar›,<br />

defter ve kalemler, tekerlekli<br />

sandalyeler ve bir köyün 1 y›l boyunca<br />

görev yapacak imam›n›n<br />

maafl› da verdi¤imiz yard›mlar aras›ndayd›.<br />

Bu ülkelerde e¤itim materyalleri<br />

konusunda çok ciddî bir<br />

eksiklik var. Özellikle de köylerde<br />

görülen bu eksikli¤i gidermeye yönelik<br />

yard›mlar›n daha da art›r›larak<br />

yap›lmas› gerekiyor. E¤itim<br />

yard›m› olarak yapt›¤›m›z kitap,<br />

çanta, kalem, defter, cetvel ve tebeflir<br />

gibi okul e¤itimi için önemli olan<br />

eflyalarla, ilaç ve k›yafet yard›mlar›<br />

da bulundu¤umuz köylerde önemli<br />

bir ihtiyac› giderdi.<br />

Afrika ortas›ndan Asya’n›n ortas›na<br />

Kazakistan’a geçti¤imizde, iklimin<br />

so¤uklu¤u karfl›s›nda insanlar›n<br />

s›cakl›¤›n› hissediyorsunuz. Biraz da<br />

ayn› dil ve kavim silsilesine mensub<br />

olman›n verdi¤i yak›nl›k ile olsa gerek,<br />

al›flk›n olmad›¤›m›z fliveye ra¤men<br />

birbirimize çok yak›n ›s›n›yoruz.<br />

Ramazan Bafll›k ve Bedri Gezer kardefllerimiz,<br />

ba¤›ms›zl›k sonras›nda<br />

aya¤a kalkma çabas›na giren, ama<br />

gelir da¤›l›m›nda büyük bir adaletsizli¤in<br />

yafland›¤›nda Kazakistan’da görevlerini<br />

ifa ettiler. Yetimhanelere, ihtiyarlar<br />

evine, yoksullar, kimsesizler,<br />

hapishaneler, hastaneler, yurtlarda<br />

ve evlerde kalan ö¤renciler<br />

<strong>IGMG</strong>’nin gönderdi¤i kurbanlar›n<br />

da¤›t›ld›¤› yer oldu.<br />

Kazakistan’dan, Yahya Amil ile<br />

birlikte K›rg›zistan’a geçiliyor. Yoksullu¤un<br />

ve iflsizli¤in izlerini her<br />

yerde görebilmeniz mümkün. Hayat<br />

pahal›l›¤› alm›fl bafl›n› gidiyor.<br />

Rüflvet de iflsizlik ve hayat pahal›l›-<br />

¤› ile ayn› oranda art›yor. Uzun süren<br />

sosyalist idare alt›nda dinî hayat<br />

neredeyse yok olma durumuna<br />

gelirken, dine olan ilgi her geçen<br />

gün art›yor. Hem Kazakistan’da ve<br />

hem de K›rg›zistan’da yap›lan e¤itim<br />

yard›mlar›m›z›n da mevyevelirini<br />

gördükçe, Avrupal› Müslümanlar<br />

ad›na gurur duyuyoruz. Baflmüftü<br />

Murat Ali Cumanov, ‹slam


Bangladefl<br />

Üniversitesi Rektörü Abduflflükür<br />

Normatov ve Dilmörögü Adep Ahlak<br />

Borboru (Edep Ahlak Merkezi)<br />

Baflkan› Özbek Çotonov ile görüflmeler<br />

yap›yoruz. Hepsinden de<br />

kurban kampanyam›za övgüler ve<br />

dualar duyuyoruz.<br />

Karadeniz’in kuzeyinde yer alan<br />

Ukrayna da art›k her sene kurban<br />

da¤›t›m› yap›lan ülkeler aras›nda<br />

yer al›yor. Ukrayna’da 48 milyonluk<br />

nüfusun %4’ünü oluflturan Tatar,<br />

Azeri, Ah›ska, Çeçen ya da Arap<br />

kökenli yaklafl›k 2 milyon Müslüman<br />

bulunuyor. Ülkede yaklafl›k<br />

200 cami ve 20 ‹slam merkezi bulunmakta.<br />

Ukrayna’n›n en eski camii<br />

100 yafl›nda. Ah›ska Türkleri<br />

Ukrayna’n›n do¤usunda yafl›yor.<br />

Çiftçi olarak yaflamlar›n› sürdüren<br />

bu Müslüman nüfus ekonomik anlamda<br />

ülke standartlar›n›n alt›nda<br />

bir yaflam düzeyine sahip. Yüksek<br />

oranlarda görülen iflsizlik büyük<br />

sorunlar›n bafl›nda gelmektedir.buyram›<br />

baflkent Kiev’in 700 km<br />

do¤usunda bulunan Donetsky flehri<br />

etraf›nda yaflayan Müslümanlarla<br />

geçiriyoruz.<br />

Avrupa’n›n do¤usundan yeni<br />

dünyaya geçip, geçen y›ldan itibaren<br />

<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas› ile tan›-<br />

flan ve bir Orta/Güney Amerika ülkesi<br />

olan Surinam’a ulafl›yoruz. Surinam<br />

Müslümanlar Birli¤i Baflkan›<br />

Michel Soubhan ile birlikte, organizemizi<br />

yap›yoruz. Dünyan›n her yerinde<br />

karfl›laflt›¤›m›z, o, anlat›lamayan ve<br />

ancak yaflan›larak ne oldu¤u hissedilebilen<br />

kardefllik ve sevgi duygusunun<br />

yüceli¤ini burada yafl›yorsunuz.<br />

Müslüman olarak bir kez daha hamd<br />

ve flükrediyoruz. Bölgedeki di¤er ‹slamî<br />

kurulufllarla da görüflmelerde bulunuyoruz.<br />

Guyana ‹slam Merkezi<br />

Baflkan› Fazeel M. Ferouz ile de görüflüyoruz.<br />

fiimdi yeniden Uzak do¤uya<br />

hint alt k›tas›n›n en alt›na inerek, bu<br />

yaz›m›z› Sri Lanka ile bitirmek istiyoruz.<br />

Nereden bafllarsak bafllayal›m,<br />

hangi ülkeden bahsedersek<br />

edelim, her ülkenin ve her bölgenin<br />

kendine göre bir hikayesi var. Üzülerek<br />

belirtmek durumunday›z ki,<br />

bu yaz›m›zda her bölge ve ülkenin<br />

hikayesini anlatamad›k; yerimiz<br />

müsait olmad›¤› için.<br />

23 seneden beri iç savafl›n yafland›¤›<br />

iki sene öncesinde bir Tsunami<br />

felaketi ile karfl› karfl›ya kalan Sri Lanka’da<br />

Müslümanlar iç savafltan da etkilenmifl,<br />

Tsunamiden de. Ancak<br />

Müslümanlar iç savaflta taraf de¤iller.<br />

teşkilat<br />

Savaflta taraf olan Tamillerin dilini konuflflalar<br />

da savafl› istemiyorlar. Fakat,<br />

savafl dolay›s›yla göç edip kamplarda<br />

yaflamak zorunda kalan Müslümanlar›n<br />

say›s› da oldukça fazla. Tsunami<br />

dolay›s›yla hayat›n› haybedenlerin yar›dan<br />

fazlas›n› da Müslümanlar oluflturuyor.<br />

Tsunami dolay›s›yla yap›lan<br />

yeni yerleflim planlar›nda Müslümanlar›n<br />

geleneksel hayat anlay›fllar›na<br />

yer verilmedi¤i için Müslümanlar bir<br />

kez daha ma¤dur duruma düflmüfller.<br />

Müslümanlar geleneksel olarak, Cami<br />

merkezli mahallelerde veya köylerle<br />

oturuyorlar. Cami ve çevresi onlar›n<br />

varl›klar›n›n da güvencesi oluyor. Kimi<br />

flehirlerin Budistler taraf›ndan kutsal<br />

kabul edilmesi sebebiyle bu flehirlerde<br />

Müslümanlara yerleflim imkan›<br />

verilmedi¤i için de Müslümanlar<br />

ma¤dur duruma düflüyorlar. Ülkede<br />

rüflvet çok yayg›n. Savafl ve Tsunami<br />

ma¤durlar› için gönderilen yard›mlar›n<br />

önemli bir bölümü bürokrasiye tak›l›p<br />

kal›yor. Sri Lanka’da birbirini seven<br />

insanlar›n yak›nl›k göstergesi olarak<br />

kucaklaflma gelene¤i olmad›¤› için<br />

kucaklaflmalar›m›zdan bahsedemeyece¤iz,<br />

ama, buna ra¤men bu s›cak ülkenin<br />

s›cak insanlar› taraf›ndan kardeflane<br />

ve s›ms›cak karfl›land›¤›m›z›<br />

bildirmek zorunday›z.<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 17


irşad<br />

fieytana yaklafltıran iki hastalık: gurur ve kibir<br />

Gurur ve kibir, insan maneviyat›n›<br />

mahvetmek üzere silahlar›n›<br />

kuflanm›fl, iki büyük<br />

mikroptur.<br />

Gurur, sözlük manas›yla kendini<br />

be¤enme duygusu, böbürlenme anlamlar›na<br />

gelirken, kibir, gurur kelimesine<br />

yak›n bir mana ile büyüklük,<br />

büyüklenme, büyüklük taslama,<br />

hakk› çi¤neyen, insanlar› küçük gören<br />

kiflinin hâli, kendini yüksek ve<br />

de¤erli tutan, kendini baflkalar›ndan<br />

üstün; baflkas›n› ise afla¤› görme<br />

hastal›¤› gibi anlamlara geliyor.<br />

Gurur kelimesi bazan müspet manada<br />

övünme ve fleref anlamlar›nda<br />

da kullan›l›r.<br />

Kibir ise, kiflinin kendisinde bulunan<br />

ilim, mevkî ve do¤ruluk gibi<br />

hususiyetleri baflkas›ndan üstün<br />

görmesidir. Bu, Allah’›n k›zg›nl›¤›na,<br />

insanlar›n hoflnutsuzlu¤una sebep<br />

oldu¤u için sahibini felâkete<br />

götüren bir hastal›kt›r. R⤛b el-‹sfahânî,<br />

kibri flöyle tarif eder: “Kendini<br />

be¤enen insan›n, bu iste¤ini nefsine<br />

tahsis ederek, kendini baflkalar›ndan<br />

daha büyük görmesidir.” 1 Kibir,<br />

tekebbür ve istikbâr hep birbirine<br />

yak›n ve ayn› kökten kelimeler<br />

olup ayn› manada kullan›lm›fllard›r.<br />

‹mam Birgivî, kibir için, “Kalbin<br />

hastal›klar›ndand›r; kendini yüksekte<br />

görerek, karfl›s›ndakinin üstünde saymakt›r;<br />

z›dd› zaaft›r” 2 demektedir.<br />

Kibir ve gururun en büyü¤ü,<br />

hakk› kabul etmiyerek ibadetten<br />

uzak durmak ve böylece Allah’a<br />

karfl› kibre ve gurura kap›lmakt›r ki<br />

küfürle efl de¤erdedir. ‹blis’in gurur<br />

ve kibri bu idi: “Meleklere,<br />

Âdem’e secde edin’ demifltik. ‹blis<br />

18<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

müstesna hepsi secde ettiler. O kaç›nd›,<br />

büyüklük taslad› ve inkâr edenlerden<br />

oldu.” 3<br />

Kibir iki flekilde cereyan eder:<br />

Birincisi, kiflinin mutlaka sahip olmas›<br />

gereken eflya ve mekanda en<br />

iyisine sahip olmak için büyümeyi<br />

istemesi ve bunun araflt›rmas›n›<br />

yapmas›d›r. Yani herfleyin en iyisi<br />

bende olsun arzusuyla hareket etmesi<br />

ki, bunu istemek kibir de¤ildir.<br />

‹kincisi ise, olmayan fleyi var gibi<br />

göstererek, gerçek d›fl› bir durufl<br />

sergilemektir ki, kötü olan fley budur.<br />

4<br />

Peygamber Efendimiz (as) bir<br />

hadis-i fleriflerinde kibri flu flekilde<br />

tarif buyurmufllard›r:<br />

“Kalbinde hardal tanesi kadar<br />

iman olan hiç bir kimse cehenneme<br />

giremez.” Orada bulunanlardan biri<br />

flöyle dedi: “Ey Allah’›n Rasülü! Ben,<br />

kamç›m›n flaklamas› ve ayakkab›m›n<br />

sa¤laml›¤› ile güzel görünmekten<br />

hofllan›r›m, bu kibir midir?” Hz, Peygamber<br />

(s.a.s) “Hay›r bu kibir de¤ildir.<br />

Allah güzeldir güzeli sever Kibir,<br />

hakk› küçük görmek ve bafl› gözü ile<br />

insanlarla alay etmektir.” 5<br />

Gurur ve kibre sevkeden baz›<br />

fleyler vard›r. Bunlar› flu flekilde<br />

özetlemek mümkündür:<br />

1) Kiflinin iman›n›n zay›f olmas›<br />

ve kibriya=büyüklük s›fat›n›n sadece<br />

Allah’a ait bir s›fat oldu¤unu ve<br />

kullar›n böyle bir s›fat›n›n olam›yaca¤›n›<br />

bilmemesi.<br />

2) Birçok eksi¤i, kusuru ve kötülükleri<br />

olmas›na ra¤men, etraf›ndakilerin<br />

ya¤c›l›klar› ve dalkavukluklar›<br />

nedeniyle bir insan›n kendi nefsini<br />

be¤enmesi. Halbuki yap›lan öv-<br />

M. Hulusi ÜNYE • hulusiunye@hotmail.com<br />

güler gerçek de¤ildir; ç›kar ve menfaat<br />

için yap›lmaktad›r.<br />

3) Gurur ve kibir sahibi insan<br />

kendi kendinin zati olarak di¤er akran<br />

ve benzerlerinden daha yüksek<br />

seviyede oldu¤u vehmine kap›l›r.<br />

Kendisinin daha üstün oldu¤unu<br />

düflünür ki, bu da ruhunda gizli bulunan<br />

kibir s›fat›ndan kaynaklan›r.<br />

4) Bazan da insan bilgi ve amel<br />

noktalar›ndan kendi eksik ve noksanl›¤›n›<br />

bilir, ama bunun ortaya<br />

ç›kmas›n› istemez ve insanlar nazar›nda<br />

hep büyük görünmeyi arzular.<br />

Bu da o kifliyi gurur ve kibre<br />

sevkeder.<br />

5) Gurur ve kibrin en büyük sebeplerinden<br />

birisi de bir mevkide<br />

bulunan kiflinin kendisini güçlü ve<br />

emirlerinin geçerli oldu¤unu düflünerek,<br />

kendisine denk olan baflka<br />

insanlarla görüflmeye tenezzül etmemesidir.<br />

Gurur ve kibrin bir çok çeflidi<br />

vard›r. ‹slam alimleri bunlar› flu kategorilerde<br />

ele alm›fl ve herbirine<br />

ayr› iflaret etmifllerdir.<br />

1) Allah ve Allah’›n Peygamberine<br />

karfl› gurur ve kibirli davranmakt›r<br />

ki, bu gurur ve kibir hastal›klar›n›n<br />

en kötüsüdür. Çünkü kibir<br />

ve gurur, önce kiflinin inanç<br />

dünyas›na tesir ederek, hak ve do¤ruya<br />

inanmas›na engel olur, -Allah<br />

korusun- neticede kifliyi küfür ve<br />

inkara kadar götürür. fiu ayetler bu<br />

çeflit gurur ve kibir sahiplerini iffla<br />

ediyor: “(Ne var ki) gönlünüzün arzulamad›¤›<br />

fleyleri söyleyen bir elçi geldikçe<br />

ona karfl› büyüklük taslad›n›z.” 6<br />

“Bizimle karfl›laflmay› (bir gün huzurumuza<br />

geleceklerini) ummayanlar:


Bize ya melekler indirilmeliydi ya da<br />

Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun<br />

ki onlar kendileri hakk›nda kibire<br />

kap›lm›fllar ve azg›nl›kta pek ileri<br />

gitmifllerdir.” 7 ‹blisi Hz. Adem (as)’a<br />

sayg› secdesinden mahrum eden<br />

fley kibir ve gururdan baflkas› de-<br />

¤ildi ve onun kafirlerden olmas›na<br />

yetmiflti. “Hani biz meleklere (ve cinlere):<br />

Âdem’e secde edin, demifltik.<br />

‹blis hariç hepsi secde ettiler. O yüz<br />

çevirdi ve büyüklük taslad›, böylece<br />

kâfirlerden oldu.” 8<br />

2- ‹lmini, mal›n› ve beden gücünü<br />

kullan›p insanlar üzerinde hakimiyet<br />

kurarak onlar› küçük ve hakir<br />

görmek te bir baflka gurur ve kibir<br />

çeflididir. Bu durumdaki insan, kendi<br />

kendini afl›r› bir flekilde be¤enir,<br />

kendisini zirvelerde, baflkalar›n› -<br />

asl›nda bir çok faziletlere sahip olduklar›<br />

halde- çok afla¤›larda görür.<br />

Bu durum asl›nda ›rkç›l›¤›n da<br />

bafllang›c›d›r. Halbuki ‹slam bunu<br />

yasaklam›fl ve yapan› k›nam›flt›r.<br />

Efendimiz (as) bir hadislerinde “Allah<br />

azze ve celle bana flöyle vahyetti:<br />

Mütevâzî olun, öyle mütevâzî olun ki,<br />

biriniz di¤erine karfl› övünmede bile<br />

bulunmas›n” 9 buyurmufltur.<br />

Bir kiflinin ilmi sebebiyle di¤er<br />

insanlara karfl› kibir ve gurur tak›nt›lar›<br />

içerisinde olmas›, o insan›n en<br />

büyük fler içinde oldu¤unu gösterir.<br />

Böyle birine ilmi fayda vermez.<br />

Bilgiyi ahireti kazanma niyetiyle isteyen<br />

insan›n bilgisi artar, kalbi huflu<br />

ve huzur dolu olur, nefsine uymama<br />

konusunda dikkatli olur, her<br />

zaman nefis muhasebesi içinde bulunur;<br />

çünkü ne zaman nefsine uysa<br />

kendisini s›rat-› müstekimden<br />

(hak ve do¤ru yoldan) uzaklaflt›raca¤›n›<br />

bilir. Dolay›s› ile kendisine<br />

verilen imkanlar› Allah’a kul olma<br />

noktas›nda kullan›r, insanlar› kendisine<br />

kul etmeye u¤raflmaz.<br />

3) Bazan gurur ve kibir sahibi,<br />

aç›kça insanlara karfl› üstünlük taslayarak<br />

onlar› küçük görmez, ama<br />

bilhassa giyim ve kuflam› ile insanlar<br />

aras›nda çal›m satar, gizli bir flekilde<br />

övünmesini sürdürür. Kendisinin<br />

farkl› oldu¤unu her f›rsatta<br />

hissettirir. Bilhassa bunu herkesten<br />

farkl› görünmek amac›yla giyimkuflam›n›n<br />

baflkalar›nda olmayan<br />

giysilerden seçmeye çal›fl›r; bunu<br />

da hissettirecek flekilde toplum içerisinde<br />

yürüyerek gösterir. Bu durum<br />

cahiliyye döneminde de mevcut<br />

imifl ki, Peygamber efendimiz<br />

(as) flu hadis-i fleriflerinde bunu k›nam›flt›r:<br />

“Elbisesini kibirle yerde sürüyen<br />

kimseye Allah merhamet nazar›<br />

ile bakmaz.” 10 Rabbimiz Teala<br />

hz.leri de Kur’an-› Kerim’inde toplum<br />

içinde böyle çal›m satarak yürüyenleri<br />

uyarm›fl ve bu fiillerini<br />

yasaklam›flt›r: “‹nsanlar› küçümseyip<br />

yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek<br />

yürüme; Allah, kendini be¤enip<br />

övünen hiç kimseyi flüphesiz ki sevmez.<br />

Yürüyüflünde tabiî ol, sesini de<br />

alçalt.” 11 Dikkat edilirse bu çeflit gurur<br />

ve kibir aç›kça sergilenen bir<br />

durum de¤ildir. Dolayl› olarak ve<br />

gizliden gizliye sergilenen bir kibir<br />

çeflididir. Buna ra¤men yasaklanm›flt›r.<br />

‹nsan› kuflatan bu iki fleytani<br />

huy ne kadar küçük olursa olsun,<br />

büyümeye namzet oldu¤u için zerresine<br />

bile müsaade etmemek gerekir.<br />

Nitekim Allah’›n Rasulü (as)<br />

efendimiz bunun ölçüsünü ve neticesini<br />

kendisi belirleyerek flöyle buyurmufltur:<br />

“Kalbinde hardal tanesi<br />

kadar iman olan hiç bir kimse cehenneme<br />

girmez; kalbinde hardal tanesi<br />

kadar tekebbür bulunan hiç bir kimse<br />

de cennete giremez.” 12<br />

Gurur ve kibrin insana verece¤i<br />

zararlar vard›r ki, bunlar›n bir k›sm›na<br />

sat›r aralar›nda iflaret edildi.<br />

Alimlerimiz ana bafll›klar alt›nda<br />

gurur ve kibrin insana verece¤i zararlar›<br />

flöylece kategorilefltirmifller<br />

ve flu hususlara dikkat çekmifllerdir:<br />

1) Gurur ve kibir sahipleri,<br />

Hak’tan mahrum olur; kalpleri körleflir;<br />

Allah’›n ayetlerini kavramaktan<br />

ve hükümlerini anlamaktan<br />

uzak olurlar. Bunu ifade eden baz›<br />

ayet-i kerimeler flu mealdedir: “Yeryüzünde<br />

haks›z yere böbürlenenleri<br />

âyetlerimden uzaklaflt›raca¤›m. Onlar<br />

bütün mucizeleri görseler de iman etmezler.<br />

Do¤ru yolu görseler onu yol<br />

edinmezler. Fakat azg›nl›k yolunu gö-<br />

irşad<br />

rürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum,<br />

onlar›n âyetlerimizi yalanlamalar›ndan<br />

ve onlardan gafil olmalar›ndan<br />

ileri gelmektedir.” 13 “Kendilerine<br />

gelmifl hiçbir delil olmad›¤› halde<br />

Allah’›n âyetleri hakk›nda mücadele<br />

edenler gerek Allah yan›nda, gerekse<br />

iman edenler yan›nda büyük bir nefretle<br />

karfl›lan›r. Allah, büyüklük taslayan<br />

her zorban›n kalbini iflte böyle<br />

mühürler.” 14<br />

2) Gurur ve kibir sahipleri Allah’›n<br />

bu¤uz ve gazab›n› üzerlerine<br />

çekerler; Allah’›n kendilerini sevmemesine<br />

sebep olurlar. fiu ayet-i<br />

kerime bunu ifade buyurmaktad›r:<br />

“Hiç flüphesiz Allah, onlar›n gizleyeceklerini<br />

de aç›klayacaklar›n› da bilir.<br />

O, büyüklük taslayanlar› asla sevmez.”<br />

15<br />

3) Gurur ve kibirlileri insanlar<br />

da sevmez ve bu¤zederler. Onlara<br />

karfl› nefret dolu olurlar ve onlarla<br />

bir arada olmay› arzulamazlar. Bunu<br />

aç›kça ifade etmeseler bile, hal<br />

ve hareketleri ile anlat›rlar. Toplumda<br />

bir insan›n sevilmedi¤i halde,<br />

kendisine zoraki katlan›lmas›<br />

hiç bir insan›n kabullenemeyece¤i<br />

bir durumdur. Ama gurur ve kibirleri<br />

bu insanlar›n basiretlerini öylesine<br />

kapatm›flt›r ki, anlamalar›<br />

mümkün de¤ildir. Ne ac› fley, sevilmeden<br />

sevildi¤ini zanneden insanlar›n<br />

durumunda olmak! El-Maverdi<br />

kibir konusunu ifllerken flöyle diyor:<br />

“Kibir, insanlar›n k›zg›nl›klar›n›<br />

kazand›r›r; kaynaflmay› yok eder;<br />

kardefl gönülleri düflmanlaflt›r›r. Kibrin<br />

çok kötü bir s›fat oldu¤unu ispata<br />

bu kadar› yetmez mi?” 16<br />

4) Kibir ve gurur sahibi insanlar,<br />

bulunduklar› halin kendilerince hiç<br />

de gocunulacak bir durum olmad›-<br />

¤›n› otomatikman kabullenmifl olmalar›<br />

sebebiyle, kendi ay›p ve kusurlar›na<br />

bakmaya ve onlar› ›slah<br />

etmeye yanaflmazlar. Çünkü övünme,<br />

hayal dünyas›nda yaflama, gurur<br />

ve kibirli davranma ortamlar›nda<br />

his organlar› duyars›z olur. Yapt›klar›<br />

iflin çok güzel oldu¤u kanaatiyle<br />

hareket ederler. Halbuki gurur<br />

ve kibrin sapk›nl›¤›nda dolan›p<br />

durmaktad›rlar. Allah (cc) böylesi<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 19


kimseleri flu mealdeki ayet- celile ile<br />

ay›plamaktad›r: “De ki: Size, (yapt›klar›)<br />

ifller bak›m›ndan en çok ziyana<br />

u¤rayanlar› bildirelim mi? (Bunlar;)<br />

iyi ifller yapt›klar›n› sand›klar› halde,<br />

dünya hayat›nda çabalar› bofla giden<br />

kimselerdir.” 17<br />

Bu kadar tehlikeli manevi hastal›k<br />

olan kibir ve gurur flüphesiz insanl›¤›<br />

yoklu¤a iter. Onlar›n giderilmesi<br />

gerekir; fakat bu kuru temenni<br />

ile de¤il, manevî ilâçla ve kibir<br />

a¤ac›n› kalpten söküp atacak<br />

vas›talar› kullanmakla mümkündür.<br />

Bu da flu flekilde olur:<br />

1) ‹nsan, kibir ve gururun büyük<br />

günah ve neticesinin çok ac› olaca¤›n›<br />

ve bunun Allah’la yar›flmaya giriflilmesi<br />

anlam›na geldi¤ini hat›r›ndan ç›karmamas›<br />

gerekir. Rivayet edilen hadis-i<br />

flerifinde Efendimiz (as) bunu ne<br />

kadar da güzel ifade buyuruyor: “Büyüklük<br />

ve azamet örtümdür. Bu bak›mdan<br />

bunlardan biriyle kim bana nizaa<br />

(itiraz ve yar›flmaya) kalk›fl›rsa, onu atefle<br />

atar›m.” 18 “Size cennet ehlinden haber<br />

vereyim mi? Toplum içinde zay›f<br />

olanlar ve zay›f görünenlerdir ki, bir hususta<br />

yemin etseler, onlar bir hususta<br />

yemin etseler, Allah onlar› yeminlerinde<br />

yalanc› ç›karmazd›. Cehennemlikleri haber<br />

vereyim mi? Onlar, fliddet yanl›s›,<br />

kaba-k›r›c› ve kibirlenenlerdir.” 19<br />

2) Mütevaz› olanlar›n elde edece¤i<br />

sevap ve Allah’›n onlara haz›rlad›¤›<br />

nimetleri hat›rlamal› ve ona<br />

göre davranmal›d›r. fiu ayet ve hadis<br />

meallerine kulak verelim: “‹flte<br />

ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi<br />

ve bozgunculu¤u arzulamayan<br />

kimselere veririz. (En güzel)<br />

âk›bet, takvâ sahiplerinindir.” 20 “Sadaka<br />

mal› eksiltmez; Allah, affedene<br />

izzet ve fleref verir; Allah için mütevaz›<br />

olan›, Allah yüceltir.” 21<br />

3) Gururlu ve kibirli insanlardan<br />

uzak durup onlarla arkadafll›k etmemek<br />

te birbaflka çaredir. Çünkü<br />

bu tür insanlarla arkadafll›k kurmak,<br />

kalpleri ifsat eder, zararl› ve<br />

faydas› olmayan fleylere sürükler.<br />

Onun içindir ki Peygamber Efendimiz<br />

(as): “Kifli dostunun dini üzerinedir;<br />

öyle ise herkes dost edindi¤i kifliye<br />

dikkat etsin!” 22<br />

20<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

4) ‹nsan yarat›l›fl›ndaki asl›n›<br />

düflünmeli, ne kadar de¤ersiz bir<br />

maddeden varedildi¤ini, bizzat<br />

kendi nefsinin bile nefret edece¤ini<br />

hat›rlamal› ve böyle bir hammaddeden<br />

yarat›lan birinin gurur ve<br />

kibre kap›lmas›n›n ne kadar yanl›fl<br />

olaca¤›n› bilerek hareket etmelidir.<br />

Bu gerçe¤i flu Kur’an ayetleri ne<br />

kadar da güzel resmediyor: “‹nsan<br />

neden yarat›ld›¤›na bir baks›n! At›lan<br />

bir sudan yarat›ld›. (O su) s›rt ile gö-<br />

¤üs kafesi aras›ndan ç›kar.” 23<br />

5) ‹lim ve güzel amelle bu hastal›klara<br />

çare aramal›d›r. ‹lim, yukarda<br />

da iflaret edildi¤i gibi, kiflinin<br />

kendisini ve Allah’›n› bilmesidir.<br />

Kibrin giderilmesi için bu yeterlidir.<br />

Kifli bildi¤i zaman bu var olan<br />

kâinat içindeki pay›n›; Allah’›n› bildi¤i<br />

zaman kibrin ve azametin onun<br />

hakk› oldu¤unu anlar. Kur’an-› Kerîm<br />

bu hususa flöylece dikkatlermizi<br />

çekiyor: “Can› ç›ks›n insan›n, o ne<br />

nankördür! Allah onu neden yaratm›fl?<br />

Onu meniden yarat›p merhalelerden<br />

geçirerek, ona flekil vermifl,<br />

sonra tutaca¤› yolu kolaylaflt›rm›flt›r.<br />

Sonra onu öldürür ve kabre koyar.” 24<br />

6) Nesep, güzellik, mal, ilim vb.<br />

Gibi büyüklenmeye iten sebeplerin<br />

gelip-geçici oldu¤unu düflünerek<br />

kifli kendisini bu belâlardan kurtarmaya<br />

çal›flmal›d›r.<br />

Hülasa-i kelam, gurur ve kibir, sâlih<br />

ve muttaki bir müslümanda bulun-<br />

1<br />

Ra¤›b el-Isfahânî, el-Müfredât, s. 421<br />

2<br />

‹mam Birgivî, Tarîkati Muhammediyye, s.<br />

68 vd.<br />

3<br />

Bakara Suresi, 34<br />

4<br />

Ra¤›b el-Isfahânî, el-Müfredât, a.y.<br />

5<br />

Müslim, ‹man, 147, 148, 149; Ebû Dâvud,<br />

Libâs, 26; Tirmizi, Birr, 610; ‹bn Mâce Mukaddime,<br />

9; Zühd, 16<br />

6<br />

Bakara Suresi: 87<br />

7<br />

Furkan Suresi: 21<br />

8<br />

Bakara Suresi: 34<br />

9<br />

‹bn Mâce, Zühd, 16<br />

10<br />

Müslim, Libâs, 42<br />

11<br />

Lokman Suresi, 18-19<br />

12<br />

Müslim, ‹man, 147, 148, 149; Ebû Dâvud,<br />

Libâs, 26; Tirmizi, Birr, 610; ‹bn Mâce Mukaddime,<br />

9; Zühd, 16<br />

13<br />

A’raf Suresi, 146<br />

mamas› gereken; tevhid ehline yak›flmayan<br />

en kötü huylardand›r. Rasuller<br />

sultan› Hz. Muhammed (sav)’in<br />

ümmeti olan müslümanlar, her sahada<br />

oldu¤u gibi bu konuda da O’na uymak<br />

en büyük çaredir. Allah’›n Resulü<br />

(as) zirve insan olma mertebesinde<br />

olmas›na ra¤men, tevâzu yönünden<br />

insanlar›n en ileride olan›yd›. Abdullah<br />

‹bn Amr (ra) der ki: Resulullah’›n,<br />

k›z›l bir devenin s›rt›nda cemrelere<br />

tafl att›¤›n›, önünde herhangi bir kimsenin<br />

dövülüp kovuldu¤unu ve “yol<br />

aç›n›z, yol aç›n›z” denildi¤ini görmedim.<br />

Resulullah (sav) hastalar› ziyaret<br />

eder, cenazelerin arkas›ndan gider,<br />

kölelerin davetine icabet ederdi.<br />

Ayakkab›lar›n› bizzat pençeler, elbisesini<br />

yamalar, aile efrâd›yla beraber<br />

evinde onlar›n ihtiyaçlar›na koflard›.<br />

Bir gün huzuruna bir adamca¤›z getirildi.<br />

Adam Resulullah’›n heybetinden<br />

tir-tir titremeye bafllad›. Efendimiz<br />

(s.a.s.) o adama: “Can›n› s›kma!<br />

Ben padiflah de¤ilim. Ben ancak Kureyfl<br />

soyundan gelen ve kurutulmufl et yiyen<br />

bir kad›n›n o¤luyum” diyerek o kifliyi<br />

teskin etti. Gurur ve kibirde ›srar etmek<br />

Allah korusun insan› fleytan›n<br />

yak›nlar›ndan k›lar. O da en büyük<br />

kaybedifl olur. Allah, her müslüman›<br />

fleytana asker olmaktan muhafaza<br />

buyursun ve flu ayet kula¤›m›za küpe<br />

olsun: “(Hz. Adem’e) secde etmekten<br />

yaln›zca ‹blis kaç›nd›. Kibirlendi ve kâfirlerden<br />

oldu.” 25<br />

�<br />

14<br />

Mü’min (Gafir) Suresi, 35<br />

15<br />

Nahl Suresi, 23<br />

16<br />

El-Maverdi, Edebu’d-Dünya ve’d-Din, shf.<br />

236<br />

17<br />

Kehf Suresi, 103-104<br />

18<br />

Ebû Dâvûd Libâs, 25; ‹bn Mâce, Zühd, 16;<br />

Ahmed b. Hanbel, II, 248<br />

19<br />

Buhari, 3/315 h.n. 4918; Müslim, c.4, shf.<br />

2190, h.n. 46, 2853<br />

20<br />

Kasas Suresi: 83<br />

21<br />

Müslim, 4/2001, h.n. 69/2588<br />

22<br />

Ebu Davut, 5/168, h.n. 4833; Tirmizi, 4/509,<br />

h.n. 2378; Silsiletü’l Ehadisu’s-Sahiha,<br />

2/363, h.n. 927<br />

23<br />

Tar›k Suresi, 5-7<br />

24<br />

Abese Suresi, 17-22<br />

25<br />

Bakara Suresi: 34


irşad<br />

fiâh-ı Merdân ebû turab Aliyyü’l Murtezâ (r.a.)<br />

Hz. Ali (kerremallahuveche) Resulullah’›n<br />

amcas›n›n o¤lu, damad›<br />

ve dördüncü halifesidir. Hz.<br />

Ali küçük yafl›ndan beri Resulullah’›n<br />

yan›nda büyüdü. On yafl›nda<br />

‹slâm’› kabul etti¤i bilinmektedir.<br />

Hz. Hatice’den sonra Müslümanl›¤›<br />

ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber<br />

ile Hz. Hatice’yi bir gün ibadet<br />

ederken gören Hz. Ali’ye Peygamberimiz<br />

flirkin kötülü¤ünü, tevhidin<br />

manas›n› anlatt›¤›nda Hz. Ali hemen<br />

Müslüman olmufltu. Resul-u<br />

Ekrem, en yak›n akrabas›n› uyarmak<br />

ve hakk› tebli¤ etmek hususunda<br />

Allah’u Teâlâ’dan emir al›nca<br />

onlar› Safa tepesinde toplay›p ilâhî<br />

emirleri tebli¤ edince, Kureyfl müflrikleri<br />

onunla alay etmiflti. ‹kinci<br />

toplant›y› yapmas›n› Hz. Ali (r.a.)’ye<br />

b›rakt›, Ali de bir ziyafet haz›rlayarak<br />

Haflimo¤ullar›n› davet etti. Resulullah<br />

yemekten sonra: “Ey Abdülmuttalibo¤ullar›,<br />

ben özellikle<br />

size ve bütün insanlara gönderilmifl<br />

bulunuyorum. ‹çinizden hanginiz<br />

benim kardeflim ve dostum olarak<br />

bana bey’at edecek” dedi. Yaln›z Ali<br />

(r.a.) kalkt› ve orada Resulullah’a<br />

onun istedi¤i sözlerle bey’at etti.<br />

Bunun üzerine Resul-u Ekrem,<br />

“Kardeflimsin ve vezirimsin” diyerek<br />

Hz. Ali’yi taltif etti.<br />

Allah’›n arslan›<br />

Hz. Peygamber hicret etmeden<br />

önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine<br />

verilmek üzere Ali’ye b›rakt›<br />

ve o gece Hz. Ali, Resulullah’›n<br />

yata¤›na yatarak müflrikleri<br />

flafl›rtt›. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber’i<br />

öldürmeye gelen müflrikleri<br />

oyalayarak onun yerine hayat›-<br />

n› tehlikeye atm›fl, bu suretle Peygamber’e<br />

hicreti s›ras›nda zaman<br />

kazand›rm›flt›r. Hz. Ali, Peygamberimiz’in<br />

kendisine b›rakt›¤› emanetleri<br />

sahiplerine verdikten sonra<br />

Medine’ye hicret etti. Medine’de de<br />

Hz. Peygamber’in devaml› yan›nda<br />

bulundu, bütün cihad harekâtlar›na<br />

kat›ld›, Uhud’da gâzî oldu. Bedir’de<br />

sancaktard›. Ayn› zamanda keflif<br />

kolunun bafl›ndayd›; hâkim noktalar›<br />

tesbit ederek Hz. Peygamber’e<br />

bildirdi. Bu mevkiler iflgal edilerek,<br />

Bedir’de önemli bir savafl harekât›n›<br />

baflar›ya ulaflt›rd›. Bedir gazas›n›n<br />

bafllamas›ndan önce, Kureyflliler’le<br />

teke tek dövüflen üç kifliden<br />

biriydi. Bu dö¤üflte, hasm› Velid b.<br />

Mu¤ire’yi k›l›c› ile öldürdü¤ü gibi,<br />

Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken<br />

yard›m›na kofltu ve onun hasm›n›<br />

da öldürdü. Kendisine “Allah’›n Arslan›”<br />

lâkab› ve Bedir ganimetlerinden<br />

bir k›l›ç, bir kalkan ve bir de<br />

deve verildi.<br />

Hz. Ali, Bedir savafl›ndan sonra<br />

Hz. Peygamber’in k›z› Hz. Fât›ma<br />

ile evlendi. Nikâh›n› Hz. Peygamber<br />

k›yd›. O zamana kadar Resulullah’la<br />

oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayr›<br />

bir eve tafl›nd›. Hz. Ali’nin, Hz. Fât›ma’dan<br />

üç o¤lu, iki k›z› dünyaya<br />

geldi.<br />

Hicret’in üçüncü y›l›nda Uhud<br />

savafl›nda, Müslüman okçular›n hatas›<br />

yüzünden müflrikler Müslümanlar›n<br />

üzerine sald›rm›fllar ve<br />

Hz. Peygamber de yaralanarak bir<br />

hende¤e düflmüfl ve düflman onun<br />

öldü¤ünü flayias›n› yaym›flt›. Hâlbuki<br />

o s›rada dö¤üfle dö¤üfle gerileyen<br />

Hz. Ali, Hz. Peygamber’in içine<br />

düfltü¤ü hende¤e ulaflarak, onu<br />

Ahmet ARSLAN • mgvbie@hotmail.de<br />

korumaya alm›flt›. ‹ki taraf›n da kazanamad›¤›<br />

bu savaflta Hz. Ali birçok<br />

yerinden yaralanarak gazi oldu.<br />

Uhud savafl›ndan sonra Hz. Ali<br />

“Benu Nadr” Yahudilerinin<br />

anlaflmalara uymamalar› üzerine<br />

bu kabile ile yap›lan savafl› bizzat<br />

idare etti. Bütün çarp›flmalarda Hz.<br />

Ali kahramanca dö¤üflmüfl ve müflriklerin<br />

en meflhur savaflç›lar›n› öldürmüfltür.<br />

Hudeybiye bar›fl›nda<br />

sulh flartlar›n›n yaz›lmas›nda o memur<br />

edildi. Hz. Ali, sulhnameyi yazmaya<br />

flöyle bafllad›: “Bismillâhirrahmânirrahîm.<br />

Muhammed Resulullah....”<br />

Ancak müflrikler bu ifadeye<br />

itiraz ettiler. Hz. Peygamber,<br />

“Resulullah” yerine “Muhammed b.<br />

Abdullah” yazmas›n› Hz. Ali’ye<br />

söylemifl fakat Hz. Ali “Resulullah”<br />

ifadesinin yaz›m›nda ›srar etmifltir.<br />

Hz. Ali Mekke’nin fethi s›ras›nda<br />

yine sancaktard›. “Keda” mevkiinden<br />

Mekke’ye girdi. Mekke kan<br />

dökülmeden fethedildi. Hz. Peygamber<br />

ile birlikte Kâbe’deki bütün<br />

putlar› k›rd›lar.<br />

Huneyn gazas›nda Müslümanlar<br />

bir ara bozulup da¤›ld›lar. Say›lar›<br />

binleri buldu¤u halde içlerinden<br />

ancak birkaç kifli sabredip dayanabildi.<br />

Hz. Ali bu savaflta yaln›z<br />

sab›rla tahammül etmekle kalmayarak<br />

gösterdi¤i yi¤itlik ve kumandanl›kla<br />

‹slâm ordusunun kendi saf›nda<br />

toparlanmas›n› sa¤lad›.<br />

Resulu Ekrem hicretin 9. y›l›nda<br />

Tebük seferine ç›karken Hz. Ali’yi<br />

ehl-i beytin muhafazas› için Medine’de<br />

b›rakt›, ancak bu sefere kat›lamad›¤›<br />

için müteessir oldu. Bunun<br />

üzerine Resulullah: “Musa’ya<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 21


irşad<br />

göre Harun ne ise, sen bana karfl› o<br />

olmak istemez misin?” dedi. Ali, bu<br />

iltifattan çok memnun oldu.<br />

Berae (Tevbe) Suresi’nin ayetleri<br />

nazil olunca, Resulullah Hz. Ali’yi<br />

Mekke’ye gönderdi. Bu suretle hiçbir<br />

müflrikin art›k Kâbe-i fierîfi haccedemeyece¤ini<br />

bildirdi.<br />

Yemen bölgesinin ‹slâm’a girmesi<br />

zordu. Görev yine Ali b. Ebi<br />

Talib’e verildi. Hz. Ali “Bu çok güç<br />

bir ifl” dedi. Resulullah da “Ya<br />

Rabb, Ali’nin dili tercüman›, kalbi<br />

hidayet nurunun memba olsun” diye<br />

dua edince, Ali, siyah bir bayrak<br />

alarak Yemen’e gitti, k›sa süren irfladlar›<br />

sayesinde Yemen’in bütün<br />

Hemedan kabilesi Müslüman<br />

oldu.<br />

Peygamber (s.a.v)’den Sonra<br />

Hz. Peygamber’in vefat›<br />

s›ras›nda, hücresinde bulunanlar›n<br />

bafl›nda geliyordu.<br />

Hz. Ebu Bekir halife seçildi¤i<br />

s›rada Hz. Ali Resulullah’›n<br />

hücresinde tekfin ile meflgul<br />

idi.<br />

Hz. Ömer devrinde devletin<br />

bütün hukuk iflleriyle ilgilenip<br />

adeta ‹slâm devletinin<br />

bafl kad›s› olarak görev yapt›.<br />

Hz. Ömer’in flehâdeti üzerine<br />

yine devlet baflkan›n› seçmekle<br />

görevlendirilen alt› kiflilik<br />

flûra heyetinde yer al›p, bu alt›<br />

kifliden en sona kalan iki<br />

adaydan biri oldu.<br />

Hz. Osman’›n hilâfeti döneminde<br />

idarî tutumdan pek<br />

memnun olmamakla birlikte<br />

‹slâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden<br />

gelen flikâyetleri hep<br />

Hz. Osman’a bildirmifl ve ona hâl<br />

çareleri teklif etmiflti. Hz. Osman’›<br />

muhasara edenleri uzlaflt›rmak için<br />

elinden gelen gayreti sarfetti.<br />

Hz. Osman’›n flehâdetinden<br />

sonra ‹slâm’›n ileri gelen flahsiyetleri<br />

ona bey’at ettiler. Ancak onun<br />

bu dönemi Allah’›n bir takdiri olarak<br />

son derece kar›fl›k bir dönem<br />

oldu. Hilâfete geçti¤inde halledilmesi<br />

gereken birçok problemle<br />

karfl› karfl›ya kald›. Bu kar›fl›kl›klar<br />

22<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

Cemel ve S›ff›n gibi iç çat›flmalar›<br />

do¤urdu. ‹slâm devleti bünyesindeki<br />

bu ihtilâflar› giderme konusunda<br />

büyük fedakârl›k ve gayretler gösterdi.<br />

Nihayet, Kûfe’de 40/661 y›l›nda<br />

bir Hârici olan Abdurrahman b.<br />

Mülcem taraf›ndan sabah namaz›na<br />

giderken yaraland›. Bu yaran›n<br />

etkisiyle flehid oldu.<br />

‹lim Ülkesinin Kap›s›<br />

Hz. Ali devaml› olarak Hz. Peygamber<br />

(s.a.s.)’in yan›nda bulundu-<br />

¤u için Tefsir, Hadîs ve F›k›hta sahabenin<br />

ileri gelenlerindendir. Hatta<br />

Resulullah’›n tabiri ile “ilim bel-<br />

desinin kap›s›” olarak ümmetin en<br />

bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda<br />

insanlar› hakka iletmek için büyük<br />

gayretler sarfetmifl ve hilâfet dönemi<br />

iç kar›fl›kl›klarla dolu olmas›na<br />

ra¤men ‹slâm’›n ö¤retilmesi ve ö¤renilmesi<br />

hususunda büyük katk›lar›<br />

olmufltu.<br />

Medine’de duruma hâkim olup<br />

yönetimi tam olarak eline ald›ktan<br />

sonra ö¤retim için merkezde bir<br />

okul kurdu. Arapça gramerin ö¤retilmesini<br />

Ebu Esved ed-Düeli’ye,<br />

Kur’an okutma ve ö¤retme iflini<br />

Abdurrahman esSülemi’ye, Tabiî<br />

ilimler konusunda ö¤retmenlik görevini<br />

Kümeyl b. Ziyâd’a verdi.<br />

Arap edebiyat› konusunda çal›flma<br />

yapmak üzere de Ubade b. esSamit,<br />

ve Ömer b. Seleme’yi görevlendirdi.<br />

‹dare Anlay›fl›<br />

Ümmetin mal›n› ümmete da¤›t›rken<br />

de son derece titiz davran›rd›.<br />

Kendisine bir pay ay›rma noktas›nda<br />

gayet dikkatli olup, kimsenin<br />

hakk›na tecavüz etmemekte de büyük<br />

bir örnek idi. Kendisini Kûfe’de<br />

görenler, k›fl›n so¤u¤unda ince bir<br />

elbisenin alt›nda tir tir titreyerek<br />

camiye gitti¤ini aktar›rlar.<br />

Devlet yönetici ve memurlar›n›n<br />

nas›l davranmalar› gerekti¤i<br />

konusunda flu yönetmeli¤i<br />

haz›rlam›flt›.<br />

1. Halka karfl› daima içinizde<br />

sevgi ve nezaket besleyin.<br />

Onlara bir canavar gibi<br />

davranmay›n ve onlar› azarlamay›n.<br />

2. Müslüman olsun olmas›n<br />

herkese ayn› davran›n.<br />

Müslümanlar kardeflleriniz,<br />

Müslüman olmayanlar ise sizin<br />

gibi bir insand›r.<br />

3. Affetmekten utanmay›n.<br />

Cezaland›rmada acele etmeyin.<br />

Emriniz alt›nda bulunanlar›n<br />

hatalar› karfl›s›nda hemen<br />

öfkelenip kendinizi kaybetmeyin.<br />

4. Taraf tutmay›n, baz› insanlar›<br />

kay›rmay›n. Bu tür<br />

davran›fllar sizi zulme ve despotlu¤a<br />

çeker.<br />

5. Memurlar›n›z› seçerken zalim<br />

yöneticilere hizmet etmemifl ve<br />

devletin suçlar›ndan ve zulümlerinden<br />

sorumlu olmam›fl bulunmalar›na<br />

dikkat edin.<br />

6. Do¤ru, dürüst ve nazik kiflileri<br />

seçin ve ç›kar ummadan ve korkmadan<br />

ac› gerçekleri söyleyebilenleri<br />

tercih edin.<br />

7. Haks›z kazanç ve ahlâks›zl›klara<br />

düflmemeleri için memurlar›n›za<br />

yeterince maafl ödeyin.


8. Memurlar›n›z›n hareketlerini<br />

kontrol edin ve bunun için güvendi¤iniz<br />

samimi kiflileri kullan›n.<br />

9. Mektuplar ve müracaatlara<br />

bizzat kendiniz cevap verin.<br />

10. Halk›n güvenini kazan›n ve<br />

onlar›n iyili¤ini istedi¤inize kendilerini<br />

inand›r›n.<br />

11. Esnaf ve tüccara dikkat edin;<br />

onlara gereken önemi gösterin, fakat<br />

ihtikâr, karaborsa ve mal y›¤malar›na<br />

izin vermeyin.<br />

12. El ifllerine yard›m edin; çünkü<br />

bu yoksullu¤u azalt›r, hayat<br />

standard›n› art›r›r.<br />

13. Tar›mla u¤raflanlar devletin<br />

servet kayna¤›d›r ve bir servet gibi<br />

korunmal›d›r.<br />

14. Kutsal görevinizin yoksul,<br />

sakat ve yetimlere bakmak oldu¤unu<br />

hiç akl›n›zdan ç›karmay›n. Memurlar›n›z<br />

onlar› incitmesin, onlara<br />

kötü davranmas›n. Onlara yard›m<br />

edin, koruyun ve yard›m›n›za ihtiyaç<br />

duyduklar› her zaman huzurunuza<br />

ç›kmalar›na engel olmay›n.<br />

fiahsiyetinden Çizgiler<br />

Hz. Ali âbid, kahraman, cesur,<br />

iyilikte yar›flan, takva sahibi ve son<br />

derece cömertti. Peygamberimiz<br />

döneminde bir gün yiyecek çok az<br />

yemekleri varken Hz. Ali ile ailesi<br />

sofraya oturduklar› s›rada kap›lar›na<br />

bir dilenci geldi, onlar da yeme-<br />

¤i dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen<br />

bir yetime, üçüncü gün gelen<br />

bir esire yemeklerini verdiler. Bu<br />

olay üç gün sürdü. Kur’an-› Kerim<br />

onlar›n bu durumunu övdü. (‹nsan<br />

Suresi 5-11)<br />

Hz. Ali’nin “Zülfikâr” ad› verilen<br />

meflhur bir k›l›c› vard›. K›l›c›n a¤z›<br />

iki çatall› idi ve Hz. Ali’ye Resulullah<br />

taraf›ndan hediye edilmiflti.<br />

Hz. Ali’nin cömertli¤i, insanîli¤i,<br />

Resulullah’a olan yak›nl›¤›yla edindi¤i<br />

büyük manevî miras onu yüzy›llard›r<br />

halk inançlar›nda destanî<br />

bir kiflili¤e büründürmüfltür. Bir<br />

gün onun dört dirhemi vard›. Birini<br />

aç›ktan, birini gizliden birini gündüz,<br />

birini de gece infak etti ve hakk›nda<br />

flu ayet-i kerime indi: “Mallar›n›<br />

gece ve gündüz, gizli ve aç›k ola-<br />

rak infak edenler. Onlar için Rabbleri<br />

kat›nda karfl›l›klar› vard›r ve üzülecek<br />

de de¤illerdir.” (el-Bakara, 2/274).<br />

Hz. Ali’nin peygamberimizden<br />

rivayet etti¤i baz› hadis-i flerifler:<br />

“Günah iflleyen biri piflman olur,<br />

abdest al›r namaz k›lar ve günah›<br />

için isti¤far ederse Allah’u Tealâ<br />

Nisâ suresinde ‘Biri günah ifller veya<br />

kendine zulmeder sonra piflman<br />

olup Allah’u Teâlâ’ya isti¤far ederse<br />

Allah’u Teâlâ’y› çok merhametli<br />

ve af ve ma¤firet edici bulur’ buyurmaktad›r.”<br />

“Mal›n›z›n zekât›n› veriniz. Biliniz<br />

ki, zekât›n› vermeyenlerin bunu<br />

vazife kabul etmeyenlerin namaz›,<br />

• Müslüman olsun<br />

olmas›n herkese ayn›<br />

davran›n. Müslümanlar<br />

kardeflleriniz, Müslüman<br />

olmayanlar ise sizin gibi<br />

bir insand›r.<br />

orucu, hacc› ve cihad› ve iman› yoktur.<br />

“<br />

Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Ali’ye<br />

buyurdu: “ Ya Ali, alt›yüzbin koyun<br />

mu istersin, yahut alt›yüzbin alt›n<br />

m› veya alt›yüzbin nasihat mi istersin?<br />

“ Hz. Ali dedi: “Alt›yüzbin nasihat<br />

isterim.” Peygamberimiz buyurdu:<br />

“fiu alt› nasihate uyarsan alt›yüzbin<br />

nasihata uymufl olursun: 1.<br />

Herkes nafilelerle meflgul olurken<br />

sen farzlar› ifa et. Yani farzlardaki<br />

rükünleri, vacipleri sünnetleri,<br />

müstehaplar› ifa et. 2. Herkes dün-<br />

irşad<br />

ya ile meflgul olurken sen Allah’u<br />

Teâlâ’y› hat›rla. ‹slâm’a uygun yafla;<br />

‹slâm’a uygun kazan; ‹slâm’a uygun<br />

harca. 3. Herkes birbirinin ay›b›n›<br />

araflt›r›rken sen kendi ay›plar›n›<br />

ara. Kendi ay›plar›nla meflgul ol. 4.<br />

Herkes dünyay› imar ederken sen<br />

dinini imar et, zinetlendir. 5. Herkes<br />

halka yaklaflmak için vas›ta<br />

ararken, halk›n r›zas›n› gözetirken<br />

sen Hakk’›n r›zas›n› gözet; hakka<br />

yaklaflt›r›c› sebep ve vas›talar› ara.<br />

6. Herkes çok amel ifllerken sen<br />

amelinin çok olmas›na de¤il, ihlâsl›<br />

olmas›na dikkat et.”<br />

Hz. Ali buyurdu: “Kifli dili alt›nda<br />

sakl›d›r. Konuflturunuz, k›ymetinden<br />

neler kaybetti¤ini anlars›n›z.” • “‹nsan›n<br />

yaslan›p Rabbini bildikten sonra<br />

ölmesi, küçükken ölüp hesaps›z Cennet’e<br />

girmesinden daha hay›rl›d›r. “ •<br />

“Cahil, bilmedi¤ini sormaktan utanmas›n.<br />

Âlim, içinden ç›kamayaca¤›<br />

bir meselede en iyisini Allah’u Teâlâ<br />

bilir’ demekten sak›nmas›n.” • “Sizin<br />

için korktu¤um fleylerin en bafl›nda,<br />

nefsinin iste¤ine uymak ve uzun<br />

emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan<br />

al›koyar; ikincisi ise ahireti unutturur.<br />

“ • “Amellerin en zoru üçtür.<br />

Bunlar; nefsin hakk›n› verebilmek,<br />

her halde Allah’u Teâlâ’y› hat›rlayabilmek,<br />

kardefline bol bol ikramda bulunabilmektir.<br />

“ • “Takva, hataya devam›<br />

b›rakmak; aldanmamakt›r.” •<br />

“Kalpler, kaplara benzer. Hay›rl› olan›,<br />

hay›rla dolu olan›d›r.” • “Bana bir<br />

harf ö¤retenin kölesi olurum.”<br />

Hz. Ali, ‹slamiyet’in yay›lmas›nda<br />

ve anlafl›lmas›nda sars›lmaz bir yere<br />

sahiptir. Allah ondan raz› olsun. �<br />

KAYNAKLAR<br />

• Muhtasar Hayatü’s Sahabe, M. Yusuf<br />

Kandehlevi, Ravza Yay›nlar›-‹st-<br />

2000<br />

• ‹bn Sa’d, Tabakatül-Kübra, Beyrut<br />

t.y., I<br />

• As›m Köksal, ‹slâm Tarihi, VI,<br />

• Hz. Ali (r.a)nin kültürümüzdeki lakaplar›ndan<br />

baz›lar›. S›ras›yla yi¤itlerin<br />

efendisi, Allah’›n arslan›, düflmana<br />

döne döne karfl›l›k veren yi-<br />

¤it, topra¤›n babas›, Allah’›n raz›<br />

oldu¤u Ali .<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 23


kültür<br />

Muhammed Hamidullah’› anarken<br />

Türkiye’den, Fransa’dan, Suudi<br />

Arabistan’dan, Pakistan’dan, Fil Difli<br />

Sahilleri’nden, ABD’den ve Almanya’dan<br />

gelen 25 konuflmac›n›n<br />

yan›s›ra 17 Aral›k 2004’de vefat<br />

eden Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’›n<br />

birçok talebe ve dostu<br />

16/17 Aral›k 2006’da ‹stanbul’da<br />

Cemal Reflat Rey Konser Salonu’nda<br />

düzenlenen Uluslararas›<br />

Muhammed Hamidullah Sempoyzumu’na<br />

ifltirak etti.<br />

Sempozyumun organizatörü ve<br />

Hamidullah’›n talebelerinden Prof.<br />

Dr. ‹hsan Süreyya S›rma yapt›¤›<br />

konuflmada, bu tür programlar›n<br />

merhumu anmak için gerekli oldu-<br />

¤unu, Rasulullah’›n (sav) "Âlimler<br />

peygamberlerin varisleridir" hadisinin<br />

de bu çal›flmada kendilerine<br />

rehberlik etti¤ini ifade etti. S›rma<br />

konuflmas›nda anma pro¤ram›n<br />

ana hedefini de aç›klad›: "Nas›l Hamidullah<br />

olunur?"<br />

Konuflmac›lar›n sunduklar› tebli¤ler<br />

Muhammed Hamidullah’›n<br />

hayat›n›n flu üç boyutu etraf›nda<br />

yo¤unlaflt›:<br />

1- ‹lim anlay›fl› ve örnek hayat<br />

tarz›, 2- Özellikle Türkiye’deki ilmî<br />

çevrelere olan etkisi, 3- ‹slam ilimlerine<br />

orjinal katk›lar›.<br />

"Muhammed Hamidullah hayat›n›<br />

ilme verdi, ilimle geçirdi" diyen<br />

Prof. Dr. fierafettin Gölcük, Hamidullah’›n<br />

bundan dolay› evlenmedi-<br />

¤ini ve hayat›n› hedeflerine uygun<br />

24<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

bir biçimde flekillendirdi¤ini ifade<br />

etti ve kendisinin mütevaz› bir<br />

apartman dairesinde kald›¤›n› ve<br />

bütün gelirini ‹slam ilimlerinin hizmetine<br />

veya fakir talebeleri desteklemek<br />

gibi hay›rl› hizmetlerde harcad›¤›n›<br />

belirtti. "Biz mükâfat›m›z›<br />

bir flekilde dünyada al›yoruz ama o<br />

mükâfat›n› öteki dünyada alacakt›r."<br />

sözleriyle tebli¤ini bitiren Gölcük<br />

Hamidullah› hayat tarz› ve mücadeleci<br />

yap›s› itibariyle Said Nursi<br />

ile k›yaslanabilece¤ini söyledi.<br />

Hamidullah›n en eski talebelerinden<br />

olan Prof. Dr. Salih Tu¤, baz›<br />

özel hat›ralar›n› paylafl›rken özellikle<br />

sürekli ve sab›rl› çal›flma tarz›n›<br />

vurgulad› ve örnek olarak merhumun<br />

gündelik dersleri d›fl›nda<br />

Paris’te organize etti¤i ve sempoyzumda<br />

bulunan birçok kiflinin istifade<br />

etti¤i haftal›k semineleri dile<br />

getirdi. Ayr›ca Hamidullah’›n tevazusuna<br />

ve bir çok lisan ö¤renmesine<br />

dikkat çeken Tu¤ merhumun bu<br />

lisanlar› ancak ve ancak kaynaklar›<br />

orijinal metinlerini okuyabilmek ve<br />

yorumlayabilmek için ö¤rendi¤ini<br />

dile getirdi.<br />

Prof. Dr. Ahmet A¤›rakça taraf›ndan<br />

yap›lan sunum, di¤er konuflmac›lar›n<br />

anlat›mlar›n› destekler<br />

nitelikteydi. Ona göre Prof. Hamidullah<br />

hiçbir zaman "ilim ad›na<br />

ilim" ö¤renmemifltir ve ö¤retmemifltir,<br />

her zaman uygulamak amac›yla<br />

ilme yaklaflm›flt›r.<br />

Ali METE • amete@igmg.de<br />

Muhammed Hamidullah’›n aktif<br />

bir ilim adam› oldu¤u hususunun<br />

Fransal› Malika Dif, Fil Difli Sahilleri’nden<br />

Ammara Bamba veya Prof.<br />

Dr. ‹smail Kara gibi birçok kat›l›mc›<br />

taraf›ndan alt› çizilmifltir. "Collectif<br />

Hamidullah" derne¤inin baflkan›<br />

Ammara Bamba Prof. Dr. Muhammed<br />

Hamidullah’›n çok yaz›flt›-<br />

¤›n› ve kendisine iletilen her mektubu<br />

derhal cevaplad›¤›n› anlat›rken<br />

‹smail Kara Hamidullah’›n aktif oldu¤unu<br />

ama ça¤dafllar› Mevdudi<br />

ve Kutup gibi siyasi bir lisana sahip<br />

olmad›¤›n› ileri sürdü.<br />

Frans›z mühtedi Malika Dif Han›m<br />

ve Cezayir as›ll› Prof. Dr. Rashid<br />

Benaissa Hamidullah’› bir "manevi<br />

lider" olarak görüdüklerini ve<br />

onun Fransa’da ‹slam’›n entelektüel<br />

bir seviyede tan›nmas›na vesile oldu¤unu<br />

söylediler. Bu ba¤lamda<br />

Benaissa’n›n “aktivistlerin k›sa bir<br />

zaman için çok etkili olabilecekleri<br />

fakat Hamidullah’›n eserlerinin gelecekte<br />

daha çok önem kazanacaklar›”<br />

tespiti dikkat çekti.<br />

Michel Foucault’›n baz› tezlerine<br />

dayananarak Muhammed Hamidullah’›<br />

bir "siyer arkeolo¤u" olarak<br />

tan›mlayan Mustafa ‹slamo¤lu’nun<br />

bak›fl aç›s› biraz daha de¤iflikti.<br />

‹slamo¤lu’na göre Hamidullah<br />

ilme "keflfedilmesi gereken bir bilgi"<br />

olarak bak›yordu ve bilgiyi yorumlamadan<br />

bizlere ulaflt›rmas› arkeologluk<br />

ile örtüflüyordu. ‹slamo¤-


lu yapt›¤› benzetme ba¤lam›nda<br />

merhumun kitaplar›ndaki paragraflar›<br />

bir arkeolog gibi numaraland›rmas›n›<br />

örnek gösterdi.<br />

Muhammed Hamidullah’›n 20.<br />

yüzy›l›n ikinci yar›s›ndaki Türk ilim<br />

adamlar›nda derin bir etki b›rakt›¤›<br />

müflahade edilmekte. Prof. Dr. fierafettin<br />

Gölcük’e göre Hamidullah’›n<br />

60’l› y›llarda Türkiye’deki Müslümanlara<br />

en büyük yard›m› "‹slam’›n s›rf ilmihal<br />

bilgisi olmad›¤›n›", – Prof. Dr.<br />

A¤›rakça’n›n da dedi¤i gibi – ‹slam’›n<br />

kendine has kaynaklar› ve aktüel<br />

problemlere çözüm metodlar›yla bafll›<br />

bafl›na bir sistem oldu¤unu göstermifl<br />

olmas›d›r. A¤›rakça -ayr›ca Prof.<br />

Dr. Benaissa – Muhammed Hamidullah’›n<br />

‹slam anlay›fl›n›n bir tezahürü<br />

olarak modern kavramlar kullanmad›¤›na<br />

dikkat çekerken, Prof. Dr. ‹smail<br />

Kara’ya göre 60’l› y›llarda Hamidullah’a<br />

yöneltilen elefltirilerin ana sebebi<br />

halk›n ve Hamidullah’›n ‹slam ve<br />

peygamber tasavvurlar› idi.<br />

Prof. Dr. Beflir Eryarsoy, merhumun<br />

Türkleri ümmetin bir parças›<br />

olduklar› konusunda bilinçlendirmesini<br />

övdü. Bu ve buna benzer sebeplerden<br />

dolay› Prof. Dr. Hayrettin<br />

Karaman 1 Türkiyedeki f›k›h›n tarihini<br />

Hamidullah öncesi ve sonras›<br />

diye ikiye ay›rarak de¤erlendirdi.<br />

Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’›n<br />

‹slam ilimlerine katk›lar› daha<br />

çok ‹slam hukuku alan›ndad›r. Orjinal<br />

tespitleri aras›nda, birçok kat›l›mc›n›n<br />

de¤indi¤i, Rasulullah taraf›ndan<br />

kurulan Medine site devletinin temelini<br />

teflkil eden ve Yahudi, Hristiyan ve<br />

Müslümanlar›n bir arada yaflamas›n›<br />

sa¤layan tarihin ilk anayasas›, Medine<br />

vesikas› baflta gelmektedir. Hamidullah<br />

ayr›ca ilk nüfus say›m›n›n Rasulullah<br />

taraf›ndan yapt›r›ld›¤›n› kan›tlam›flt›r.<br />

Uluslararas› hukukun<br />

Müslümanlar taraf›ndan kanunlaflt›r›ld›¤›<br />

ve ‘niyet’ kavram›na yine Müslümanlar<br />

taraf›ndan hukukta yer verildi¤ini<br />

Hamidullah tespit etmifltir.<br />

Prof. Dr. Hayrettin Karaman’a göre<br />

Muhammed Hamidullah de¤iflik<br />

mezheplerin var olmas›n›n hikmetini<br />

Rasulullah’›n her sünnetinin uygulanmas›n›n<br />

sa¤lanmas›nda gördü¤ü için<br />

çal›flmalar›nda bütün<br />

mezhepleri mütala<br />

ederdi. Dikkat çeken di-<br />

¤er bir görüflü ise Rasulullah’›n<br />

efllerine<br />

"Mü’münlerin anneleri"<br />

olarak bak›ld›¤›ndan<br />

dolay› müslümanlar›n<br />

ana dili arapça oldu¤u<br />

fikridir.<br />

Ancak yaln›zca hukuk<br />

alan›nda de¤il, ayr›ca<br />

Kuran ilimlerine,<br />

örne¤in dünyada bulabildi¤i<br />

tüm Kuran<br />

meallerini tespit ederek<br />

ve liste halinde<br />

kendi mealinin önüne<br />

ekleyerek büyük katk›larda<br />

bulunmufltur<br />

Hamidullah. Hamidullah'›n,<br />

orij›nali Frans›zca<br />

olan ve günümüzde<br />

birçok dile tercüme<br />

edilmifl bulunan meali ‘Le Saint<br />

Coran’dan özellikle bahsedilmeli.<br />

Yine Hamidullah’›n çok tan›nm›fl<br />

ve 1963’de Frans›zca olarak bas›lan<br />

"Initiation à l’Islam" (‹slama girifl)<br />

kitab› birçok dile çevirili¤i gibi "Der<br />

Islam – Geschichte, Religion, Kultur"<br />

ad›yla Almanca’ya tercüme<br />

edilmifltir.<br />

Dr. Ali Bulaç taraf›ndan sunulan<br />

Hamidullah’›n tasavvuf anlay›fl› özel<br />

bir ilgiye lay›kt›r. Hamidullah’a göre<br />

tasavvuf insan› temebelli¤e ve hayattan<br />

geri çekilme¤e sevketmemeli, Allah<br />

r›zas› için yap›ld›¤› söylense dahi<br />

insanlardan ve toplumdan uzak bir<br />

hayata sürüklememelidir. Bu, Mescid-i<br />

Nebevi’nin bir bölümünde basit<br />

bir hayat sürdüren, gündüzleri dinlerini<br />

ö¤renen ve ö¤reten ve geceleri<br />

Allah› anmakla geçiren Ashab-› Suffan›n<br />

anlay›fl›na da terstir. Hamidullah<br />

tasavvufun varl›¤›n› reddetmedi¤i<br />

gibi özünde kiflisel bir eylem görmektedir.<br />

Bunu sahabelerden zühd içinde<br />

yaflamaya daha meyilli olanlar bulundu¤u<br />

gibi zenginler de oldu¤u halde<br />

hiçbirisi bu meyillerine mutlak bir öncelik<br />

vermedi¤i örne¤iyle aç›klar. Dolay›s›yla<br />

Hamidullah’a göre tasavvuf<br />

ancak Rasulullah’›n koydu¤u ‹slam’›n<br />

Sempozyum ‹stanbul’da yap›ld›<br />

kültür<br />

çerçevesi dahilinde anlam kazanabilir<br />

ve kabul görebilir.<br />

Dr. Ahmet Bakcan’a göre Prof.<br />

Dr. Muhammed Hamidullah – temel<br />

anlay›fl›na göre – dinleraras›<br />

diyaog çal›flmalar›nda da ve özellikle<br />

Hristiyanlarla olan görüflmelerde<br />

aktif idi. Bu çal›flmalar› hofl bir flekilde<br />

ve dinlerin ortak noktalar›n›<br />

vurgulayarak yap›lmas›na özen<br />

gösterirdi.<br />

fiüphesiz Muhammed Hamidullah<br />

ancak vefat›ndan sonra k›ymetinin<br />

fark›na var›lan âlimlerdendir.<br />

Eserlerinden kendisine lay›k bir flekilde<br />

istifade ederek flu hadisin müjdesine<br />

nail olmas›n› temenni ederiz: "Kim<br />

bir ilim ö¤renmek için bir yola ç›karsa<br />

Allah onu cennete giden yollardan<br />

birine dahil etmifl demektir. Melekler,<br />

ilim talibinden memnun olarak kanatlar›n›<br />

(üzerlerine) koyarlar. Semavat<br />

ve yerde olanlar ve hatta denizdeki<br />

bal›klar âlim için isti¤far ederler. […]<br />

Âlimler peygamberlerin vârisleridir<br />

[…]." 2<br />

1 Kendisi sempoyzumda bulunamad›¤›<br />

için tebli¤i baflkas› taraf›ndan sunulmufltur.<br />

2 Ebu Davud, ‹lm 1, (3641)<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 25


islam coğrafyası<br />

Arakan Müslümanlar›<br />

Burma (Myanmar) Güney Asya’da<br />

Hindistan’›n do¤usunda<br />

yer alan, 2002 y›l› tahminine<br />

göre 42 milyon nüfuslu ve nüfusun<br />

ço¤unlu¤unu Budistlerin oluflturdu¤u<br />

bir ülke. 1962 y›l›ndan beri<br />

askeri bir cunta taraf›ndan yönetilen<br />

Burma’da, 4 milyon civar›nda<br />

Müslüman yafl›yor ve ülke nüfusunun<br />

% 9’unu oluflturan Müslümanlar›n<br />

ço¤unlu¤u Arakan bölgesinde<br />

yafl›yor. Arakan bölgesi ülkenin bat›s›nda<br />

Hindistan ve Bangladefl s›n›r›nda<br />

bulunuyor. Askeri cunta taraf›ndan<br />

yönetilmekte olan ülkede<br />

daha çok Arakan bölgesinde yaflayan<br />

Müslümanlar, parçalanm›fl haldeler.<br />

Yüz binlercesi, komflu ülkelerde<br />

mülteci olarak yaflamaya çal›fl›rken<br />

Arakan’da kalanlar, ya açl›k<br />

ve sefaletle bo¤ufluyor ya da Burma<br />

yönetiminin bask›lar›na maruz kal›yorlar.<br />

II. Dünya Savafl› sonras›nda imzalanan<br />

Pinlong Anlaflmas›?na göre<br />

kurulan çok uluslu Burma Devleti?nin<br />

bir parças› olarak kabul edilen<br />

Arakan, yaklafl›k 1 milyon nüfuslu<br />

Budist Rakhin ve yine yaklafl›k<br />

4 milyon nüfuslu Müslüman Rohingyal›lardan<br />

olufluyor. Rohingyal›<br />

kimli¤i çeflitli zamanlarda bölgeye<br />

gelen Arap, Acem, Türk, Kuzey Afrikal›,<br />

Mo¤ol, Patan ve Bangel<br />

Müslüman gruplar›n›n kar›fl›mlar›ndan<br />

oluflan ilginç bir etnik grubu<br />

temsil ediyor.<br />

Arakan’a ‹slam dini, ilk kez<br />

Arap tüccarlar arac›l›¤›yla girmifl<br />

ve 1430 y›l›nda bölgede bir ‹slam<br />

devletinin kurulmas›yla sonuçlanm›fl.<br />

Bu devlet 350 y›l varl›¤›n› korumufl<br />

ve sonras›nda Budistler<br />

Arakan’› iflgal ederek ‹slam devleti-<br />

26<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

Akyab Camii<br />

ni ortadan kald›rm›fllar. 1783 y›l›nda<br />

Müslümanlar›n siyasi iktidar›<br />

kaybetmelerinden hemen sonra<br />

Burmal› Budistler, Müslümanlar›<br />

ezmeye, hatta fiziksel olarak imha<br />

etmeye yönelik bir politika uygulamaya<br />

bafllam›fllar. 19. yüzy›l sonlar›nda<br />

da ülke ‹ngilizler taraf›ndan<br />

Bangladefl<br />

Baflkent Akyab (Sittweh)<br />

ARAKAN (Rohingya)<br />

Arakan’›n haritadaki yeri<br />

Hindistan<br />

Yusuf Z‹YA •yza301@hotmail.com<br />

sömürgelefltirilerek Hindistan’a<br />

ba¤lanm›fl. Ülkenin yak›n tarihine<br />

bakt›¤›m›zda, 1937?de Burma ve<br />

Arakan’›n ‹ngilizlerin yönetimindeki<br />

Hindistan’dan ayr›ld›¤›n›, fakat<br />

Arakan’›n Burma’ya dâhil edildi¤ini<br />

görüyoruz. 20. yüzy›lda ülkede<br />

Müslüman karfl›t› kampanya son<br />

BURMA<br />

MIYANMAR<br />

Tayland


Arakanl› mülteciler<br />

derece h›z kazanm›fl. 1938?de,<br />

Müslümanlar aleyhindeki ilk ayaklanma<br />

Rangoon’da, orta ve afla¤›<br />

Burma’da meydana gelmifl ve bunun<br />

sonucunda binlerce Müslüman<br />

öldürülerek 500 binden fazla insan<br />

bölgeyi terk etmek zorunda b›rak›lm›fl.<br />

1942’ye gelindi¤inde ise bu kez<br />

1939’da Burma’y› iflgale bafllayan<br />

faflist Japon yönetimi Arakan’a<br />

ulaflm›fl ve bu dönemde bafllayan<br />

Japon-‹ngiliz mücadelesi s›ras›nda<br />

Arakan’da Müslümanlara yönelik<br />

Budist anarfli ayn› flekilde devam<br />

etmifl. 28 Mart 1942 bu anarflinin<br />

doruk noktaya ulaflt›¤› katliam›n<br />

bafllang›c› olmufl. 28 Martta binlerce<br />

Rohingyal› Müslüman katledilmekten<br />

kurtulamam›fl. O günü takip<br />

eden günlerde de farkl› flehirlerinde<br />

benzer sald›r›lar yaflanm›fl ve<br />

birkaç gün içinde 40 bin insan iflkencelerle<br />

katledilmifl. 1942 y›l› ve<br />

devam›nda yaflanan bu katliamlar,<br />

o günleri yaflam›fl olan Rohingyal›lar›n<br />

haf›zalar›ndan silinmeyen<br />

korkunç bir olay olarak kalm›fl.<br />

Burma’n›n ‹ngilizlere karfl› bir<br />

ba¤›ms›zl›k savafl› bafllatarak, 4<br />

Ocak 1948’de ‹ngilizlerin çekilmesiyle<br />

ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›,<br />

Arakan’da yaflayanlar aras›nda<br />

farkl› tepkilere neden olmufltu. Ancak<br />

ço¤unlu¤u oluflturan Müslüman<br />

karfl›t› Budistler, ezeli rakipleri<br />

olan Müslümanlar karfl›s›nda<br />

güçlendiklerini düflündükleri için<br />

mutluydular, çünkü ‹ngilizler döneminde<br />

yapamad›klar›n› flimdi yapma<br />

f›rsat›n› ele geçirmifllerdi. Ayr›ca<br />

Müslümanlara karfl› mücadeleleri<br />

Budizm’in bir zaferi olacakt›. Daha<br />

sonra Burma Ordusu Baflkumandan›<br />

olan General Ne Vin, 2<br />

Mart 1962’de kans›z bir darbe ile<br />

yönetime el koydu. Anayasay› feshedip,<br />

parlamentoyu da¤›tt› ve<br />

Burma Sosyalist Program Partisi<br />

(BSPP) isminde yeni bir partinin<br />

kuruldu¤unu bildirdi. Bu parti Arakan’›n<br />

tamam›na yay›ld› ve faaliyetlerine<br />

bafllad›. Arakan’da sadece<br />

islam coğrafyası<br />

Arakanl› Budistler (Rakhinler) bu<br />

yeni parti içerisine dâhil edildi. Yönetimi<br />

eline alan bu devrim partisi<br />

ile birlikte Arakan’a vadedilen devlet<br />

olma hakk› tekrar belirsizli¤e sürüklendi.<br />

Haz›rlanan “Burma Sosyalist<br />

Parti Program›”nda, Müslümanlar›n<br />

dinlerinden uzaklaflt›r›lmas›<br />

hedefleniyordu. Ne Vin, çok<br />

geçmeden hâkimiyeti eline alm›fl ve<br />

gözünü uzun zamand›r kendisini<br />

rahats›z eden Rohingyalara dikmifl,<br />

devletin tüm imkânlar›n› Müslümanlar›<br />

yok etmek için seferber etmiflti.<br />

Arakan bölgesi yetkililerine,<br />

bölgedeki Müslümanlar›n hareketlerini<br />

s›n›rlayacak baz› bildiriler<br />

gönderildi. Devlet kontrolündeki<br />

medya Rohingya Müslümanlar›na<br />

karfl› yay›nlara bafllad› ve onlar› yabanc›lar<br />

olarak göstermeye çal›flt›.<br />

Müslümanlar tüm siyasi haklar›ndan<br />

mahrum edildi. ‹slami e¤itim<br />

kurumlar›, camiler ve benzeri<br />

dini merkezler kapat›ld›. Mescitler<br />

e¤lence merkezlerine ya da Budist<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 27


islam coğrafyası<br />

tap›naklar›na çevrildi. ‹badetler yasakland›.<br />

Bu bask›lar nedeniyle<br />

Müslümanlar›n bir bölümü ülkeyi<br />

terk etmek zorunda kald›lar. Ancak<br />

göçlere ra¤men Arakan bölgesinde<br />

Müslümanlar ço¤unlu¤u oluflturmaktayd›.<br />

Bunun üzerine General<br />

Ne Vin rejimi bask›lar› daha da art›rarak<br />

keyfi tutuklamalara ve iflkence<br />

uygulamalar›na a¤›rl›k verdi.<br />

Bir milyondan fazla Müslüman<br />

Burma’y› terk etmek zorunda kald›.<br />

Burma hükümeti, ülkedeki vahfletin<br />

gizli kalmas› için y›llar boyunca ülkeye<br />

yabanc› gazeteci ve hatta turist<br />

bile kabul etmedi.<br />

Askeri idare devam ettikçe<br />

BSPP daha da kuvvetlendi ve Müslümanlar<br />

servetlerini kaybederken,<br />

birçok fakir Arakanl› Budist birdenbire<br />

zengin oldu. Burma’da<br />

farkl› etnik gruplara mensup insanlar›n<br />

tamam›, bu dönemde açl›k ve<br />

sefaletle yüz yüze geldi. BSPP iktidar›ndan<br />

istifade eden tek grup<br />

Arakanl› Budistler idi. BSPP’nin<br />

bütün kontrolü onlar›n elindeydi;<br />

Müslümanlar›n bu yönetime kat›lmalar›na<br />

kati surette izin verilmedi.<br />

Bu arada, askeri rejimin Müslümanlara<br />

yönelik insan haklar›n› hiçe<br />

sayan uygulamalar› azalmaks›z›n<br />

devam etti. Önemli Müslüman flahsiyetlerin<br />

gecenin bir yar›s›nda ordu<br />

mensuplar›nca sorgusuz sualsiz<br />

tutuklanmas›, kendilerine çeflitli flekillerde<br />

iflkence edildikten sonra<br />

serbest b›rak›lmalar› art›k her gün<br />

rastlanan olaylar haline geldi. Yetkili<br />

merciler, Müslümanlara karfl›<br />

hukuk gözetmemeleri konusunda<br />

teflvik edildiler.<br />

Askeri rejim göreve geldi¤i ilk<br />

günden beri “Göçmen Soruflturma<br />

Operasyonu” isminde ac›mas›z bir<br />

operasyon bafllatm›flt›. Fiziksel iflkencenin<br />

yan› s›ra, kad›nlara sark›nt›l›k<br />

yapmak, tehditle para çalmak<br />

normal hale gelmiflti. Ayr›ca<br />

birçok masum insan yasal olmayan<br />

göçmen statüsüne sokularak hapsedilmiflti.<br />

Bu dönemde Müslümanlar›n<br />

ibadetleri alay konusu yap›lm›flt›.<br />

Tarihi Jame Camii’ne ait vak›f top-<br />

28<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

Mültecilik statüleri bile tan›nm›yor...<br />

raklar›na devlet taraf›ndan el konmufl<br />

ve bu topraklara domuzlar›n<br />

beslendi¤i ah›rlar yap›lm›fl, Cami<br />

kap›s›n›n tam girifl k›sm›na büyük<br />

bir çöp kutusu yerlefltirilmiflti. Dindar<br />

insanlar afla¤›lanm›fl, dövülmüfl,<br />

sakallar› yolunmufl ve takkeleri<br />

parçalanm›flt›. Domuzlar caminin<br />

içine kadar sokulmufl, türbeler y›k›lm›fl,<br />

tuvaletlere ve otobüs duraklar›na<br />

dönüfltürülmüfltü. Camilerin<br />

y›k›m›, medreselerin ve kutsal yazmalar›n<br />

kirletilmesi çok yayg›nlaflm›flt›.<br />

Askerler kutsal yerlere ayakkab›lar›<br />

ile girerek içki alemleri<br />

yapm›fllard›.<br />

90’l› y›llardan sonra günümüze<br />

do¤ru gelindi¤inde de Arakanl›<br />

Müslümanlar›n sorunlar›na çözüm<br />

bulunamam›fl, aksine bölge Müslümanlar›n›n<br />

yaflam koflullar› daha da<br />

zorlaflm›flt›r. Burma askeri yönetiminin<br />

Müslümanlar üzerindeki bask›s›n›n<br />

artmas›n›n yan› s›ra yönetim,<br />

Arakanl› Budistleri (Rakhinler)<br />

her f›rsatta Müslümanlara karfl›<br />

k›flk›rtm›flt›r. Burma askeri yönetimi,<br />

Arakan’›n Müslüman nüfusunu<br />

ortadan kald›rmak için Müslümanlara<br />

sistematik bask› uygulamaktad›r.<br />

Burma askeri yönetiminin Arakanl›<br />

Müslümanlara uygulad›¤›<br />

bask›lar›n bafl›nda, Müslümanlar›n<br />

yerlerinden edilerek mallar›na el<br />

konmas› ve yerlerine Budistlerin<br />

yerlefltirilerek model köylerin oluflturulmas›<br />

gelmektedir. Müslüman<br />

nüfusu azaltmak için, yeniden yerlefltirilmek<br />

üzere Arakan’›n di¤er<br />

bölgelerinden, Burma’n›n merkezinden,<br />

hatta Bangladefl’ten Budistler,<br />

Müslümanlar›n yaflad›¤› bölge<br />

olan Kuzey Arakan’a yerleflmeye<br />

teflvik edilmektedirler.<br />

Müslümanlar›n yaflad›klar› bölgelere<br />

Budistleri yerlefltirmekteki<br />

amaç, Arakanl›lar› Burma içerisinde<br />

özerklik talep edemeyecek kadar<br />

küçük bir az›nl›k haline getirmek,<br />

Arakan’daki ‹slami miras›n tamamen<br />

yok edilmesi ve bölgenin Budistlefltirilmesidir.<br />

Askeri yönetim<br />

sadece Arakan’›n demografik yap›s›n›<br />

de¤ifltirmek ve Müslümanlar›<br />

sömürmekle kalmamakta, ayn› zamanda<br />

yeni yerlefltirilen Budistleri<br />

silahland›rarak çevre köylerdeki<br />

Müslümanlara sald›rmaya teflvik<br />

etmektedir. Bu nedenle, son y›llarda<br />

Budistlerle Müslümanlar aras›ndaki<br />

fliddet olaylar›nda art›fl görülmektedir.<br />

2001 y›l›nda meydana gelen<br />

olaylar, Arakanl› Müslümanlarla<br />

Budistler aras›ndaki gerilimi t›rmand›rm›flt›r.<br />

Önce Afganistan’da<br />

binlerce y›ll›k Buda heykellerinin<br />

y›k›lmas›, ard›ndan 11 Eylül olaylar›<br />

ve Burma yönetiminin ülkede ya-


Akyab’da bal›kc› liman›...<br />

flayan Müslümanlar›n El-Kaide Örgütü<br />

ile iliflkilerinin olabilece¤i yönündeki<br />

imalar› gerginli¤i artt›rm›flt›r.<br />

Arakan’da meydana gelen<br />

fliddet olaylar›yla ilgili haberler hemen<br />

bast›r›larak bu yöndeki haberlerin<br />

d›fl dünyaya yay›lmas› engellenmifltir.<br />

Burma yönetimi, Müslümanlar›n<br />

dini faaliyetlerini gerçeklefltirmelerine<br />

ve ülke içinde ve d›flar›ya<br />

seyahatlerine k›s›tlamalar<br />

getirmifltir. Müslümanlar›n evlerini<br />

ve camilerini tahrip edenler cezaland›r›lmam›flt›r.<br />

Öte yandan Burma yönetimi,<br />

Müslüman nüfusu azaltma politikas›n›n<br />

önemli bir parças› olarak,<br />

Müslümanlar›n evlenmelerini dahi<br />

ciddi anlamda engellenmekte, evlilik<br />

izni alabilmek için yerine getirilmesi<br />

gereken çok fazla prosedürler<br />

Müslümanlar›n evlenmesini neredeyse<br />

imkâns›z hale getirmektedir.<br />

Burma cuntas›n›n 2005 y›l›nda<br />

getirdi¤i yeni bir k›s›tlama ise, Arakanl›<br />

Müslümanlar›n kurban bayram›<br />

kutlamalar›na yöneliktir. Hükümet,<br />

camiler d›fl›nda bayram kutlamas›<br />

yap›lmas›n› yasaklam›fl, Arakan’›n<br />

kuzeyinde yaflayan Müslümanlar›n<br />

kestikleri kurbanlardan<br />

vergi dahi alm›flt›r. Buna karfl›n<br />

Arakan içinde organizasyon iflleri<br />

yasak oldu¤u için Kurban bayram›<br />

zaman› yap›lan kampanyalarda,<br />

<strong>IGMG</strong> ve IHH baflta olmak üzere<br />

yard›m kurulufllar›n›n tüm kurban<br />

kesimleri cami ve medreselerde yap›lmaktad›r.<br />

Bu bölge, Müslümanlar›n<br />

içerisinde bulundu¤u kötü durum<br />

nedeniyle en çok kurban kesilen<br />

bölgelerden biridir.<br />

Burma askeri yönetiminin bask›lar›<br />

nedeniyle bugün yüz binlerce<br />

Arakanl› Müslüman, Burma s›n›rlar›<br />

d›fl›nda mülteci olarak bulunmaktad›r.<br />

Mültecilik statüsü tan›nan ya<br />

da tan›nmayan 200 bin Arakanl›<br />

Müslüman Pakistan’da, 500 bin kadar›<br />

Suudi Arabistan’da yaflamaktad›r.<br />

Malezya’da da 10 bin Arakanl›<br />

Müslüman bulunmaktad›r. En çok<br />

Arakanl› mültecinin bulundu¤u ülke,<br />

BMMYK’n›n da (Birleflmifl Milletler<br />

Mülteciler Yüksek Komiserli-<br />

¤i) faaliyet gösterdi¤i Bangladefl’tir.<br />

Yaklafl›k 300 bin Arakanl› Müslüman,<br />

1991–92 y›llar›nda yönetimin<br />

bask›c› politikalar› nedeniyle, küçük<br />

yüz ölçümüne ra¤men kalabal›k nüfusu<br />

ve fakirli¤i ile bilinen Bangladefl’e<br />

göç etmifltir. O y›llardan beri<br />

binlerce Arakanl›, yaflad›klar› yerdeki<br />

bask› nedeniyle Bangladefl’e<br />

kaçmaya devam etmektedir. Arakanl›lar<br />

kamplara kabul edilmediklerinden,<br />

yasa d›fl› ekonomik göçmenler<br />

olarak görülmektedirler. Bu<br />

insanlar kimseden yard›m alamamakta,<br />

korunmas›z halde ve çok zor<br />

toplum<br />

koflullar alt›nda Bangladefl-Burma<br />

s›n›r bölgelerinde yaflamaktad›rlar.<br />

Vatandafll›k haklar› hem Burma askeri<br />

yönetimi, hem de Bangladefl taraf›ndan<br />

reddedilmektedir. Bangladefl’teki<br />

yasal ve statüleri kabul<br />

edilmedi¤i için yasa d›fl› denilen<br />

kamplarda yaflam koflullar› son derece<br />

a¤›rd›r. BM MYK’n›n gözetimindeki<br />

iki kamp, kurumdan yetersiz<br />

de olsa destek almakla birlikte<br />

kamplardaki sefalet sürmektedir.<br />

Lakin son dönemlerde 1.000 kiflinin<br />

Bangladefl’e geri dönmesi, Burma’daki<br />

koflullar›n vahametini gözler<br />

önüne sermektedir. Yasa d›fl›<br />

kamplardaki durum çok daha a¤›rd›r.<br />

2003–2004 y›llar› aras›nda, Cox<br />

Bazar bölgesinde bulunan kay›t d›fl›<br />

bir mülteci kamp›nda, 0–12 yafl aras›<br />

7.000 mülteci çocuktan 1,200’ü,<br />

çeflitli salg›n hastal›klar ve sa¤l›ks›z<br />

koflullar nedeniyle hayat›n› kaybetmifltir.<br />

Kamplarda temiz içme suyu<br />

dahi bulunamamaktad›r.<br />

Bu koflullar alt›nda, Arakanl›<br />

Müslümanlar›n sorunlar›n›n çözüm<br />

yolu, Burma’daki di¤er etnik gruplar›n<br />

ve Burma muhalefetinin sorunlar›n›n<br />

da çözülmesinden geçmektedir.<br />

Bu ise ancak Burma’daki<br />

bask›c› yönetimin son bulmas› ve<br />

ülke içerisindeki etnik gruplara<br />

bask›dan uzak, hür bir ortam›n sa¤lanmas›<br />

ile mümkündür. Aksi takdirde,<br />

baflta Bangladefl olmak üzere<br />

çeflitli ülkelerde bulunan Arakanl›<br />

mültecilerin ve Arakan’da var olma<br />

mücadelesi veren Müslümanlar›n<br />

temel haklar›na yönelik tehdit sürecektir.<br />

Müslümanlar›n kendi köylerinden<br />

zorla ç›kart›larak yerlerine<br />

Budistlerin yerlefltirilmeleri ve bu<br />

süreçlerde Müslümanlar›n zorla çal›flt›r›lmalar›<br />

gibi uygulamalara son<br />

verilmelidir. Bu ise Burma’daki yönetimin<br />

zihniyetinin de¤iflmesi, dolay›s›yla<br />

askeri yönetimin sona ermesine<br />

ba¤l›d›r. Burma cuntas›n›n<br />

yerine özgürlükçü bir yönetimin<br />

gelmesi Arakan’da yaflayan ve baflta<br />

Bangladefl olmak üzere çeflitli ülkelerde<br />

mülteci ya da sözde yasa d›fl›<br />

göçmen olarak bulunan Müslümanlar›<br />

rahatlatacakt›r. �<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 29


gesellschaft<br />

Das Jahr 2006:<br />

Eine Belastungsprobe für die muslimische Minderheit<br />

Rund 7,4 Millionen Migranten leben<br />

derzeit in der Bundesrepublik<br />

Deutschland. Das sind knapp neun<br />

Prozent der Gesamtbevölkerung.<br />

Knapp die Hälfte lebt seit mindestens<br />

acht Jahren in Deutschland. 20 Prozent<br />

sind zwischen 15 und 25 Jahren<br />

hier ansässig; ein weiteres Fünftel lebt<br />

bereits 25 Jahre und länger in der<br />

Bundesrepublik. Viele Politiker haben<br />

diese faktisch vollzogene Einwanderung<br />

und die damit verbundene „neue“<br />

Situation wie bekannt viel zu lange<br />

tabuisiert; vielleicht ein Ausfluss der<br />

weit verbreiteten und historisch feststellbaren<br />

Überfremdungsängste (Oltmer,<br />

Migration und Politik in der<br />

Weimarer Republik). Allerdings wird<br />

ein hieraus resultierendes und zumeist<br />

latentes Misstrauen gegenüber<br />

„Fremden“ leider instrumentalisiert<br />

und politisch bis demagogisch ausgebeutet<br />

- so ungefähr lautet das einvernehmliche<br />

Ergebnis der Jahresrückblicke<br />

zur Migrationsdebatte.<br />

Aus den Forschungsergebnissen<br />

lässt sich grundlegend feststellen,<br />

dass Muslime in Deutschland noch<br />

immer als Fremde angesehen werden.<br />

Daran ändert auch die Tatsache<br />

nichts, dass Muslime vermehrt die<br />

deutsche Staatsbürgerschaft annehmen,<br />

sich dem Wohl dieser Gesellschaft<br />

verpflichtet fühlen und sich nur<br />

in seltenen Fällen ein Leben in ihren<br />

Ursprungsländern vorstellen können.<br />

Sie werden laut der Ergebnisse der<br />

Allensbacher Studie 2006 vielmehr<br />

mit negativen Eigenschaften assoziiert,<br />

mit der Folgerung, dass selbst<br />

ihre Religionsausübung, eine schrankenlose<br />

Grundrechtsgewährung, eingeschränkt<br />

werden solle. Diese Tendenz<br />

in der Gesellschaft ruft bei den<br />

Minderheiten Ängste hervor. „Das<br />

Ausmaß an Fremdenfeindlichkeit mit<br />

deutlicher Zustimmung dazu, dass es zu<br />

30<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

viele Ausländer im Lande gebe und sie<br />

nach Hause geschickt werden sollten“,<br />

droht den „nichtdeutschen“ Bürgern<br />

ihre Identität mit dem Staat, dessen<br />

Staatsbürgerschaft sie tragen, abhanden<br />

zu kommen. Demgegenüber nehme<br />

aber auch die Integrationsbereitschaft<br />

der Mehrheit gegenüber Minderheiten<br />

und insbesondere gegenüber<br />

Muslimen ab. Geradeso beschreibt<br />

Wilhelm Heitmeyer in seinem<br />

Forschungsprojekt die „Deutschen<br />

Zustände“. Unter diesen vorherrschenden<br />

Bedingungen der sozialen Desintegration<br />

könnten schon tagespolitische<br />

Diskurse, wie solche zur Arbeitsplatzlage,<br />

„menschenfeindliche Züge“<br />

annehmen, resümiert Heitmeyer.<br />

Eine kürzlich veröffentlichte Studie<br />

der Europäischen Beobachtungsstelle<br />

für Rassismus und Fremdenfeindlichkeit<br />

(EUMC) bestätigt ihn; „Muslime<br />

sind in fast allen Lebensbereichen<br />

Diskriminierungen ausgesetzt“. Der<br />

Migrationsreport 2006 zeigt ferner,<br />

dass selbst der Staat im Bezug auf die<br />

Muslime eine Integrationspolitik verfolgt,<br />

die einer an Terrorismusbekämpfung<br />

und internationaler<br />

Sicherheitspolitik ausgerichteten<br />

Perspektive des Verdachts fraglos<br />

untergeordnet wird. Dieser andauernde<br />

Generalverdacht<br />

erschwere Muslimen das Leben in<br />

Deutschland. Diese „beklemmende<br />

Entwicklung“ sowie der Umgang des<br />

Verfassungsschutzes, der Ausländerbehörden<br />

und der Polizei mit<br />

muslimischen Gemeinden führe<br />

nicht unlängst dazu, dass sich<br />

Gläubige diskriminiert fühlten und<br />

sich zunehmend zurückziehen. Für<br />

einen Staat, in dem schätzungsweise<br />

3,5 Millionen Muslime leben, die<br />

zunehmend ausgeschlossen werden,<br />

aber den deutschen Pass<br />

haben, ist dieser Prozess der Isolie-<br />

Bekir ALTAfi • baltas@igmg.de<br />

rung, den es doch zu unterbinden<br />

galt, aus integrationspolitischer<br />

Perspektive geradezu alarmierend.<br />

Diese Angst vor dem „Unbekannten“,<br />

die Furcht vor dem eigenen<br />

Fremdwerden und dem Identitätsverlust<br />

sowie das Gefühl von Fremdheit<br />

in Einstellung und Verhalten als Erfahrung<br />

durch und mit der jeweils<br />

„anderen“ Gesellschaftsgruppe, die<br />

oft als Ursache für die dargestellten<br />

Zustände genannte werden (Winkler,<br />

Aus Politik und Zeitgeschehen,<br />

48/94,S. 3 ff.), wird meist nicht offen<br />

ausgesprochen, und scheint doch u.a<br />

ausschlaggebender Grund für das<br />

Scheitern der Integrationsbemühungen<br />

zu sein. Symbolische Verlautbarungen<br />

und Konferenzen haben bisher<br />

weder zur Erhöhung der Kompetenz<br />

der Menschen, mit diesen Ängsten<br />

und Konflikten umzugehen beigetragen,<br />

- erst durch Aktionen wie<br />

die „verdachtsunabhängigen Kontrollen<br />

und Razzien in Räumen muslimischer<br />

Gemeinden“ entstehen solche Ängste<br />

- noch grundlegende Fragen,<br />

wie u.a. die rechtliche Integration<br />

des Islams in die deutsche Gesellschaft<br />

geklärt. „Wenn es um konkrete<br />

Antworten geht, stellt sich heraus,<br />

dass eine Politik der Integration oftmals<br />

weniger kann, als sie unter öffentlichem<br />

Erklärungsdruck in Anspruch<br />

nimmt“. Für die Förderung der<br />

Integrationsbereitschaft bedarf es<br />

vielmehr, neben der immer neu zu<br />

stellenden Frage nach dem demokratischen<br />

Selbstverständnis und<br />

nach der Akzeptanz der pluralen<br />

Verfasstheit unserer Gesellschaft,<br />

an Entwicklung von Strategien zum<br />

Abbau von Ängsten und damit einhergehend<br />

die Bekämpfung insbesondere<br />

vom islamophoben Rassismus<br />

sowie zur Überwindung von<br />

Diskriminierungen. �


Ist Schirk Vielgötterei?<br />

„Wer bezeugt, dass es keine Gottheit<br />

außer Allah gibt und in diesem<br />

Glauben stirbt, wird ins Paradies eintreten.“<br />

– „Auch wenn dieser Ehebruch<br />

oder Diebstahl begangen hat?“ – „Ja,<br />

auch wenn dieser Ehebruch oder<br />

Diebstahl begangen hat.“ 1<br />

Wer diesen Ausspruch des Gesandten<br />

Gottes wörtlich nimmt, versteht<br />

unter Schirk Vielgötterei und unter einem<br />

Muschrik denjenigen, der – neben<br />

Gott – andere Götter in Form von Götzen<br />

anbetet. Dabei wird stets auf die Allmacht<br />

Gottes beziehungsweise die<br />

Schwäche und Nutzlosigkeit der Götzen<br />

verwiesen. Im gleichen Atemzug wird<br />

auch erwähnt, dass diese Götzen nicht<br />

einmal eine Fliege, die sich auf sie niedergelassen<br />

hat, verscheuchen können,<br />

geschweige denn einem Menschen Gutes<br />

oder Schlechtes zuzufügen. Auch<br />

wird stets über unverständliche Praktiken<br />

arabischer Muschriks berichtet, die<br />

die aus Süßspeisen hergestellten Götzenfiguren<br />

aufaßen oder ihr letztes bisschen<br />

Nahrung ihren Götzen opferten.<br />

Hierzu sei eine Überlieferung<br />

erwähnt, die Umar, dem dritten Kalifen<br />

der Muslime, zugeschrieben wird:<br />

„…Zur Zeit der Dschâhilijja hatten wir Götzen<br />

im Haus. Bevor wir uns auf eine Reise<br />

begaben, fertigten wir ein Abbild dieser<br />

Götzen aus Mehl oder Halwa 2 und beteten<br />

diese während der Reise an. Wenn die<br />

Reise länger dauerte und wir Hunger bekamen,<br />

aßen wir die Götzen, die wir vor<br />

kurzem noch angebetet hatten…“<br />

Jeder kennt solche Überlieferungen<br />

aus der Zeit vor dem Islam, der Dschâhilijja,<br />

und jedes gläubig erzogene Kind<br />

wird auf die Frage, warum man keine<br />

Götzen anbeten soll, antworten, dass<br />

es nur einen Gott gibt und nur dieser es<br />

wert ist angebetet zu werden. Es wird<br />

auch von der Nutzlosigkeit anderer<br />

Götter anzubeten berichten und vielleicht<br />

sogar die logische Konsequenz<br />

erläutern, die sich aus der Existenz<br />

mehrerer Götter – nämlich Rivalitäten<br />

zwischen diesen – ziehen lässt. Diese<br />

Ausführungen von einem Kind zu hö-<br />

ren ist sehr erfreulich, jedoch geht das<br />

Wissen über diesen zentralen (negativen)<br />

Begriff des Islam, der konträr zum<br />

Tawhîd 3 steht, bei vielen Muslimen<br />

nicht über das Erwähnte hinaus.<br />

Wenn man aber den einleitenden<br />

Ausspruch des Gesandten Gottes liest,<br />

ist man gezwungen zu fragen, was<br />

wirklich beabsichtigt wird: denn die Belehrung,<br />

dass man keine Götzen anbeten<br />

soll, ist nicht zufriedenstellend. Dass<br />

sogar jemand, der Ehebruch begangen<br />

hat, ins Paradies kommt, vorausgesetzt,<br />

er hat den Tawhîd gelebt und sich von<br />

Vielgötterei ferngehalten, verstärkt diese<br />

Unzufriedenheit umsomehr.<br />

Das zentrale Problem bei diesem<br />

Sachverhalt liegt darin, vielzusehr dem<br />

buchstablichen Sinn der Überlieferungen<br />

verhaftet zu bleiben und diese<br />

wortwörtlich zu verstehen.<br />

Indem man Gott sprachlich fast mit<br />

den Götzen auf die selbe Stufe stellt –<br />

denn nur so kann man von “beigesellen”<br />

oder “andere Götter neben Gott<br />

anbeten” sprechen – und damit die körperliche<br />

Anbetung versteht, richtet<br />

man den Blick nicht auf die Absicht<br />

dieser Überlieferungen, den Tawhîd,<br />

das Gegenteil von Schirk, sondern auf<br />

das/den “Beigestellte/n”.<br />

Viele Gelehrte haben versucht den<br />

Sinn von Schirk verständlich zu<br />

machen, indem sie aufgezeigt haben,<br />

dass mit Götzen nicht nur steinerne<br />

oder hölzerne Figuren, sondern jede<br />

Absicht, jeder Gedanke, jedes Wort<br />

und jede Handlung gemeint ist, die im<br />

Widerspruch zu Gottes Willen steht,<br />

seine Einzigkeit, Einheit und Allmacht<br />

– bewusst oder unbewusst – verneint,<br />

ja sogar seinen Platz einnimt. Dieser<br />

Ansatz könnte in der Formel “Woran<br />

der Mensch sein „Herz hängt“, das ist<br />

sein Gott“ 4 zusammengefasst werden,<br />

wie es Martin Luther ausdrückte.<br />

Im Koran wird von Schirk als Unrecht<br />

und einzige unverzeihliche Sünde<br />

gesprochen. So spricht Lukmân zu seinem<br />

Sohn: „O mein Sohn, setze Allah<br />

keine Götter zur Seite, denn Götzendienst<br />

ist wahrlich ein gewaltiges Unrecht.“ 5 In<br />

einem anderen Vers heißt es: „Wahrlich,<br />

Allah wird es nicht vergeben, dass<br />

Ihm Götter zur Seite gestellt werden.<br />

Doch Er vergibt das, was geringer ist als<br />

dies, wem Er will. Und wer Allah Götter<br />

zur Seite stellt, der hat wahrhaftig eine<br />

gewaltige Sünde begangen.“ 6<br />

Schirk ist also ein unverzeihliches<br />

Unrecht, in erster Linie gegenüber<br />

dem Schöpfer. Ein Muschrik vergisst<br />

beziehungsweise handelt, als ob er die<br />

Quelle aller Gaben vergessen hätte,<br />

womit er gleichzeitig seine Position als<br />

Geschöpf und die Position Gottes als<br />

Schöpfer und Erhalter verwässert.<br />

Zweitens ist Schirk eine Ungerechtigkeit<br />

gegenüber dem, der Gott beigestellt<br />

wird und von dem „Göttliches“<br />

erwartet wird, obwohl er dies aufgrund<br />

seiner Natur nicht leisten kann.<br />

Bei dem somit beschriebenem<br />

Schirk handelt es sich aber immer um<br />

„Beisgestelltes”, dass an die „Stelle” –<br />

nicht neben! – Gottes gesetzt wird und<br />

seine „Aufgaben“ übernimmt. Die<br />

höchste – in unserer Zeit verbreiteste –<br />

Form des Schirk ist es, Gott diese „Aufgaben“<br />

erst gar nicht zu geben. Man<br />

kann also sagen, dass alles, was Gott<br />

aus dem Leben des Menschen zu verbannen<br />

versucht als Schirk aufgefasst<br />

werden kann.<br />

Deshalb ist Schirk die größte Sünde.<br />

Man wird in unserem Europa keinen<br />

Menschen finden, der wirklich Götzen<br />

anbetet. Viele stellen dem Schöpfer andere<br />

profane „Gottheiten“ an die Seite.<br />

Aber in einer von religiösem Analphabetismus<br />

beherrschten Umwelt gibt die<br />

Mehrheit, obwohl sie – wie die arabischen<br />

Muschriks – an Gott glauben, diesem<br />

gar keinen “Platz auf der Welt”. �<br />

1 Ahmad b. Hanbal, Musnad<br />

2 Halwa ist eine Süßspeise, die hauptsächlich aus Mehl,<br />

Zucker und Milch besteht.<br />

3 Tawhîd ist die Lehre von der Einheit und Einzigkeit<br />

des Schöpfers, das existentielle Einheitsbekenntnis<br />

im Islam gemeint.<br />

4 vgl. Martin Luther, Großer Katechismus, in:<br />

Bekenntnisschriften der evangelisch-lutherischen<br />

Kirche, Göttingen 1930/1998, S. 560<br />

5 Sure Lukmân, Vers 13<br />

6 Sure Nisâ, Vers 48<br />

irschad<br />

Ali METE • amete@igmg.de<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 31


irschad<br />

Die Hadsch<br />

„Und rufe die Menschen zur Pilgerfahrt.<br />

Lass sie zu dir kommen zu Fuß<br />

und auf allen möglichen flinken Reittieren,<br />

aus den fernsten Gegenden.<br />

(Hadsch, 27) Siehe, das erste für die<br />

Menschheit errichtete Haus war das in<br />

Bakka — gesegnet und eine Leitung für<br />

alle Welt.“ (Al-i Imran, 96)<br />

Diese Verse haben wir bestimmt<br />

schon tausend Mal im Original oder<br />

als Übersetzung gelesen. Doch ihre<br />

wahre Bedeutung spürt und erkennt<br />

man nur im Zentrum der Welt an dem<br />

Ort der Liebe. Plötzlich vergisst man<br />

alles weltliche und ist nur noch in einer<br />

Welt versunken, die nur auf einer<br />

emotionalen Ebene gespürt werden<br />

kann. Jetzt gibt es keine Richtungen<br />

mehr. Keinen Norden, keinen Süden,<br />

keinen Westen, keinen Osten. Nur<br />

noch der Punkt an dem sich alle Richtungen<br />

treffen: die Kâba, Bajtullah das<br />

heißt, ein Ort, den Allah teala für die<br />

Menschen bestimmt hat, der so alt ist<br />

wie die Menschheitsgeschichte und<br />

zugleich neu wie die Menschheit!!!<br />

Sie sehen, dass die Richtung, zu<br />

der sie sich für das Gebet irgendwo<br />

auf der Welt wenden, hier aufhört...<br />

Oder vielleicht beginnen alle Richtungen<br />

hier… Und hier ist die Kâba. Der<br />

Punkt, um den seit der Existenz der<br />

Erde und insbesondere seit der Zeit<br />

von Muhammed (saw) jeden Moment<br />

Menschen kreisen oder Menschen auf<br />

der ganzen Welt sich zu ihm wenden.<br />

Allah ist der Größte!!!<br />

Jeder Muslim muss ein Mal in seinem<br />

Leben die Kâba besuchen. Dieses<br />

Gebot gehört zu den fünf Pfeilern seiner<br />

Religion. Jeder wird sich zu dieser<br />

Stelle begeben und alle werden dort<br />

zusammentreffen. Nur an bestimmten<br />

Tagen des Jahres wir dies so sein, da<br />

die Hadsch nur in bestimmten Monaten<br />

verrichtet werden kann.<br />

Die Hadsch ist erforderlich, damit<br />

32<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

der Mensch sich seiner Aufgabe als<br />

Diener Allahs bewusst wird. Unser<br />

Herr braucht unsere Dienerschaft<br />

nicht, wir benötigen es, Seine Diener<br />

zu sein. Die Hadsch ist ein Gottesdienst,<br />

bei dem man unter Millionen<br />

von Menschen verloren geht und<br />

doch allein ist. Man kann keinen Gottesdienst<br />

mit jemand anderem zusammen<br />

ausüben. Alles macht man selber<br />

und nur für sich, mit dem Bewusstsein<br />

Allah tealas Wohlwollen zu erlagen.<br />

Aus diesem Grund kann man die<br />

Worte des Gesandten Allahs „Wer eine<br />

anerkannte Hadsch vollzieht, kehrt<br />

wie ein Neugeborenes frei von Sünden<br />

zurück“ nur dort verstehen. Alles verleitet<br />

dich zu Allah und dazu, ihm zu<br />

dienen. Das Ihram lässt jemanden das<br />

Versprechen geben, fern von schlechten<br />

Taten zu bleiben und dies auch<br />

einzuhalten. Die Hadsch kann auch<br />

nur dann beginnen!!! Bevor man das<br />

Mikat-Gebiet betritt, ziehen die<br />

Männer ihre unkonfektionierte, nahtfreie<br />

und zweiteilige Kleidung an. Die<br />

Frauen dagegen tragen ihre normale<br />

Kleidung. So beginnt man, das weltliche<br />

hinter sich zu lassen. Davor reinigt<br />

man sich mit der Ganzkörperwaschung<br />

und einem zweiteiligen<br />

freiwilligen Gebet. Nun legt man sich<br />

Verbote auf. Wenn man die Verbote<br />

nicht einhält, schächtet man als Strafe<br />

im Namen Allahs für Arme ein Opfertier<br />

und verteilt Almosen. Die Verbote<br />

lauten folgendermaßen: Jeglicher<br />

Geschlechtsverkehr und Handlungen,<br />

ja selbst Gespräche, die dazu führen<br />

können. Das Beschimpfen und Beleidigen<br />

der Mitmenschen, deren Demütigung<br />

und Schädigung. Klatsch und<br />

Gerede sowie unnötige Streitigkeiten<br />

und Diskussionen. Das Abreißen von<br />

Grünpflanzen, das Töten ungefährlicher<br />

Lebewesen, das Jagen oder die<br />

Unterstützung anderer beim Jagen<br />

‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />

sowie sich zu rasieren, zu parfümieren,<br />

das Abzupfen jeglicher<br />

Körperhaare und das Schneiden der<br />

Fingernägel sind verboten. Außerdem<br />

ist es Männern verboten konfektionierte,<br />

genähte Kleidung wie Hosen<br />

und Unterwäsche anzuziehen sowie<br />

Schuhwerk mit Absätzen und<br />

geschlossenem Vorderteil zu tragen.<br />

Auch das Tragen von Käppchen oder<br />

sonstige Kopfbedeckungen ist<br />

Männern nicht gestattet. Den Frauen<br />

ist es verboten, das Gesicht in der<br />

Gänze zu bedecken.<br />

Und demgemäß beginne ich auch<br />

die Hadsch. Als ich in Mekka ankomme,<br />

spreche ich wie unser Prophet<br />

(saw) folgendes Bittgebet: Oh Allah!<br />

Bereite mir dieses Gebiet als ein Heim<br />

und füge es, dass ich dort Halal-Gaben<br />

bekomme. Dieses heilige Gebiet gehört<br />

Dir. Dieses Gebiet ist Dein Gebiet.<br />

Sicherheit ist nur von Dir zu erwarten.<br />

Wir sind Deine Diener. Ich kam aus fernen<br />

Ländern zu Dir. Ich kam mit vielen<br />

Sünden und schlechten Taten. Ich fürchte<br />

mich vor Deiner Strafe und suche<br />

Zuflucht bei Dir. Somit bitte ich Dich:<br />

Heiße mich mit Deiner Vergebung willkommen<br />

und akzeptiere mich in dem<br />

Paradies Naima.<br />

Als ich anschließend die Kâba<br />

erblicke, sage ich: „Es gibt keinen anderen<br />

Besitzer der Kraft und des Vermögens<br />

als Allah, dem Herrlichen. Es gibt<br />

keinen Gott zum Anbeten, außer Allah.<br />

Es gibt nur Ihn. Es gibt niemanden seinesgleichen.<br />

Alles gehört Ihm, nur Ihm<br />

wird gedankt. Er erweckt zum Leben<br />

und Er nimmt das Leben. Er ist immer<br />

lebendig, und sein Sein hat kein Ende<br />

Alles Gute liegt in seiner Hand. Seine<br />

Kraft reicht für alles. Er ist das Ziel unseres<br />

Daseins. Oh Allah! Vermehre die Ehre,<br />

die Ehrbarkeit, die Herrlichkeit und<br />

Würde dieses heiligen Hauses. Oh unser<br />

Schöpfer! Vermehre die Ehre und den


Rang derjenigen, die dem heiligen Haus<br />

ihre Ehre erweisen und ihre Hochachtung<br />

zollen und derer, die auf dieselbe<br />

Weise dem heiligen Haus ihre Ehre erweisen<br />

und ihre Hochachtung zollen,<br />

während sie die Hadsch oder Umrah<br />

vollbringen. Vermehre ihre guten Taten.“<br />

Danach spreche ich meine Absicht<br />

für den Tawâf (Umkreisung der Kâba)<br />

aus. Die Kâba verzaubert einen. Gegenüber<br />

dem schwarzen Stein beginnt<br />

man die Umkreisung. Man sagt Bismillâhi<br />

Allahu Akbar und ein Gebet, das<br />

man möchte. Ich spreche folgendes<br />

Gebet aus: „Ich preise den Namen Allahs,<br />

dessen Ruhm erhaben ist und der<br />

fern von allen Mängeln ist. Jeglicher<br />

Dank gebührt Allah. Es gibt keinen Gott<br />

außer Allah, und Allah ist der Größte. Es<br />

gibt keinen anderen Besitzer der Kraft<br />

und Macht außer Allah, dem Herrlichen.<br />

Gegrüßt sei der Gesandte Allahs, den<br />

auch Allah grüsst. Oh Allah! Ich bin gekommen,<br />

weil ich an Dich glaube, weil<br />

ich Dein Buch bestätige, weil ich mein<br />

Wort hielt und Deinem Gesandten und<br />

Liebling Muhammed (saw) gehorche.<br />

Oh Allah! Ich erwünsche mir Vergebung<br />

und Gesundheit. Ich möchte stete<br />

Gesundheit sowohl hinsichtlich der Religion<br />

als auch auf Erden und im Jenseits<br />

erlangen. Ich möchte in Deinen Himmel<br />

gelangen und Deiner Hölle entfliehen<br />

(Oh mein Schöpfer füge, dass ich all dies<br />

erlange!).<br />

Als ich bei der Ruknu Jamâni ankomme,<br />

spreche ich: „Oh Schöpfer!<br />

Gib uns sowohl auf Erden als auch im<br />

Jenseits Gutes. Oh Du Mächtiger! Du,<br />

der Du bist der reichlich vergebende<br />

Schöpfer der Welten! Schütze uns vor<br />

dem Feuer der Hölle. Nimm uns zusammen<br />

mit den Guten in Deinem Himmel<br />

auf.“<br />

Ich umkreise die Kâba. Oh Allah,<br />

nie zuvor habe ich mich dermaßen<br />

hilflos und verzweifelt gefühlt. Ich setze<br />

meine Gebete fort und suche<br />

Zuflucht beim Schöpfer der Welten:<br />

„Oh Allah! Dies ist Dein Haus. Dieser heilige<br />

Platz ist Dein heiliger Platz. Die Sicherheit<br />

dagegen ist nur von Dir zu erwarten.<br />

Die dienenden Geschöpfe sind<br />

Deine Diener. Auch ich bin Dein Diener.<br />

Das Kind von einem Deiner Diener. Dies<br />

ist der Ort, an dem man Zuflucht bei Dir<br />

zu finden sucht, um der Hölle zu entrinnen.<br />

Oh. Allah! Erwirke, dass wir den<br />

Glauben lieben, verziere ihn für unser<br />

Herz. Mache, dass wir uns vor dem<br />

Unglauben, vor dem Verfall in Sünde<br />

und vor Aufruhr ekeln. Mache uns zu<br />

solchen Menschen, die das Rechte finden.<br />

Oh Allah! Schütze uns vor der Pein<br />

des Tages, an dem Du uns wieder<br />

auferstehen lässt. Mache uns zu solchen<br />

Menschen, die ohne Abrechnung in<br />

Deinen Himmel einziehen.“<br />

Ich schaue um mich. Es ist so voll,<br />

dass ich manchmal meine Füße nicht<br />

mehr auf dem Boden spüre. Die Menge<br />

zieht mich mit im Kreis.<br />

Ich wende mich in Reue an Allah:<br />

„Oh Allah! Ich nehme Zuflucht zu Dir<br />

vor dem Zweifel, vor der Beigesellung<br />

einer Gottheit neben Dir, vor Entfremdung,<br />

vor Heuchelei, vor Sittenlosigkeit,<br />

vor schlechtem Ansehen, vor der<br />

schlechten Rückkehr zu meinem Besitz,<br />

zu meiner Familie und den Kindern.<br />

Oh Allah! Ohne Zweifel möchte ich<br />

Dein Wohlwollen, Deinen Himmel erlangen.<br />

Vor Deinem Ingrimm und vor<br />

Deiner Hölle suche ich wiederum<br />

Zuflucht bei Dir. Oh Allah! Ich suche<br />

auch Zuflucht bei Dir gegen die Verführung<br />

im Grab und gegen die Verführung<br />

des Todes und des Lebens.“<br />

An diesem Punkt versinke ich in<br />

andere Welten. Freudentränen und<br />

Tränen aus Reue vermischen sich.<br />

Hinzu kommen Tränen der Verzweiflung,<br />

meine unterdrückten<br />

Geschwister auf der Welt im Stich<br />

gelassen zu haben. Die Menschen um<br />

mich weinen ebenfalls. Niemand<br />

schämt sich seiner Tränen.<br />

In meiner Verzweiflung bete ich<br />

weiter: „O Allah! Nimm dies als eine akzeptierte<br />

Hadsch (oder Umrah) an.<br />

Erkläre meine Bemühungen zu solchen,<br />

die des Dankes wert sind, meine Sünden<br />

zu vergeben und meine Taten zu rechtschaffenen<br />

und gut geheißenen. Oh Allah,<br />

der Du weißt, was in den Herzen<br />

vorgeht. Ziehe mich aus der Dunkelheit<br />

ins Licht. Oh Allah! Ich erwünsche mir<br />

solche Dinge, die mir Deine Barmherzigkeit<br />

zusichern, solche Bemühungen,<br />

die mir Deine Vergebung zusichern, die<br />

Errettung von jeglichen Sünden,<br />

Schlechtigkeiten, einen Reichtum an allem<br />

möglichen Guten, das Erlangen des<br />

Himmels und die Errettung von der<br />

Hölle. Beschere mir Genügsamkeit bezüglich<br />

der Gaben, die Du mir schenkst,<br />

Fruchtbarkeit hinsichtlich derjenigen<br />

irschad<br />

Gaben, die Du mir zuteil werden lässt<br />

und gebe mir alles Gute, was ich nicht<br />

kenne, was aber Du kennst.”<br />

Gedanken über den jüngsten Tag<br />

und die Abrechnung überkommen<br />

mich. Vor allem denke ich an die<br />

Hitze, die an dem Tag herrschen wird<br />

und flehe Allah an: „Oh Allah! Schenke<br />

mir den Schatten Deines Thrones an<br />

dem Tag, an dem außer Deinem Schatten<br />

kein Schatten vorhanden ist und an<br />

dem außer Dir nichts Ewiges seiend ist.<br />

Tränke mich vom Brunnen des Muhammad<br />

(saw), der Dein Prophet ist, so dass<br />

ich nie wieder Durst erleiden muss. Oh<br />

Allah! Ich erwünsche mir von Dir diejenigen<br />

Wohltaten, die auch Dein Prophet<br />

Muhammad (saw) von Dir erwünscht<br />

hat. Und ich suche Zuflucht bei Dir vor<br />

denjenigen Dingen, vor denen auch<br />

Dein Prophet Muhammad (saw) Zuflucht<br />

bei Dir gesucht hat. Oh Allah! Ich erwünsche<br />

mir von Dir Deinen Himmel.<br />

Ich erwünsche mir die Gaben des Himmels.<br />

Ich erflehe solche Worte, Taten<br />

oder Handlungen, die mich dem Himmel<br />

annähern.“<br />

Danach erkenne ich, dass ich immer<br />

noch auf dieser Welt lebe und bereue<br />

meine Sünden, meine Undankbarkeit<br />

gegenüber die Gaben Allahs<br />

und suche Zuflucht bei Ihm: „Oh Allah!<br />

Ich weiß, dass Du vielerlei Anrechte<br />

über mich besitzt. Auch gibt es Anrechte<br />

zwischen Deinen Schöpfungen und<br />

mir. Oh Allah! Vergib mir Deine Anrechte<br />

und erleichtere mir die Last derjenigen<br />

Deiner Geschöpfe. Gebe mir<br />

Reichtum mit Deinen Gaben, die halâl<br />

sind und schütze mich vor denjenigen,<br />

die harâm sind. Oh Allah, dessen Vergebung<br />

reichlich ist! Beschütze mich davor,<br />

zu gehorchen und Dir dann zu entsagen.<br />

Errette mich davon, Deine Gnade<br />

zu erhalten und dann eines anderen als<br />

Dir bedürftig zu sein. Oh Allah! Dieses<br />

Dein Haus ist wirklich sehr erhaben.<br />

Und Du bist sehr ehrerbietend. Und Oh<br />

Allah! Du bist Halîm, Kerîm und Azîm.<br />

Vergib mir, denn Du bist der Vergebende.“<br />

Der Tawâf geht weiter. Ich bete für<br />

vieles, auch dafür, dass mein Verdienst<br />

halal und rein sein möge: „Oh<br />

Allah! Ich erwünsche mir von Dir einen<br />

vollkommenen Glauben, ein loyales Wissen,<br />

reichliche Gaben, ein ehrfürchtiges,<br />

zitterndes, schauderndes, gottesfürchtiges<br />

Herz, eine gottesandächtige Zunge,<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 33


irschad<br />

reinen und Halal Gewinn, eine wahrhafte<br />

Entsagung der Sünden und eine Entsagung<br />

der Sünden vor dem Tod. Ich erwünsche<br />

mir einen leichten Tod, Vergebung<br />

und Barmherzigkeit nach dem<br />

Tod, Vergebung bei meiner Abrechnung,<br />

Erlangen Deines Himmels und<br />

Errettung von Deiner Hölle. Denn Deine<br />

Barmherzigkeit ist unendlich, Oh Allah,<br />

der Du mächtig und allvergebend bist.<br />

Mein Schöpfer! Vermehre mein Wissen<br />

und erkläre mich zu den Rechtschaffenen.“<br />

Nun ist der Tawâf zu Ende. Ich<br />

freue mich, nicht weil die Umkreisung<br />

beendet ist, sondern weil ich mich<br />

meinem Herrn an diesem heiligen Ort<br />

zuwenden konnte.<br />

Bevor ich zur Makami Ibrahîm gehe,<br />

sage ich folgendes Gebet auf: „Oh<br />

Allah, der Du bist der Vorderste der<br />

Ehrwürdigen und Beschenkenden!<br />

Tränke mich vom Brunnen unseres ehrwürdigen<br />

Propheten Muhammad (saw),<br />

der Dein Prophet ist, mit Deiner Gnade<br />

und Großherzigkeit.“<br />

In der Sure Âl-i Imrân Vers 97<br />

heißt es: „Wo es klare Zeichen gibt, wie<br />

die Stätte Abrahams. Wer es betritt, ist<br />

sicher.“ An dieser Stätte bete ich ein<br />

zweiteiliges Gebet.<br />

Um Erfrischung einzuholen, trinke<br />

ich vom Zamzam. Dieses Wasser entsprang<br />

aus einer Quelle mitten in einer<br />

trockenen Wüste unter den Füßen<br />

von Ismael. Alhamdulillâhi rabbil<br />

âlamîn!<br />

In der Menge bewege ich mich<br />

zum Hügel Safa. Dort wende ich mich<br />

der Kâba zu, begrüße sie und gebe<br />

meine Absicht für die Saj kund: „Allah<br />

ist der Größte.<br />

Allah ist der Größte. Allah ist der<br />

Größte. Allah ist der Größte aller Grossen.<br />

Ihm sei reichlich Dank, denn aller<br />

Dank gebührt Ihm. Allah, der von jeglichen<br />

Einschränkungen frei ist, ist allmächtig.<br />

Wir danken Ihm Tag und<br />

Nacht, ohne Ende. Alle Macht und alle<br />

Kraft liegt bei Allah. Es gibt keinen anderen<br />

Gott als Allah, dem Einen. Er hat<br />

auch niemanden seinesgleichen. Alles<br />

gehört Ihm und die Macht gehört Ihm.<br />

Der Dank gebührt Ihm. Er erweckt zum<br />

Leben und nimmt das Leben. Er selbst<br />

ist lebendig und sein Sein hat kein Ende.<br />

Das Heil liegt in Seiner Hand. Er ist derjenige,<br />

dessen Kraft zu allem reicht, und<br />

zwar so wie es sich gehört. Zu Ihm wird<br />

34<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

Kâba<br />

unser aller Heimkehr sein.“<br />

Als würde ich Hadschar erblicken,<br />

wie sie ab und an läuft und sich<br />

besorgt um Ismael umdreht. An dem<br />

Hügel Marwa angekommen, beginnt<br />

ein neuer Saj.<br />

„Safa und Marwa gehören zu den<br />

Zeichen Allahs.“ Ich erinnere mich an<br />

diesen Vers und versuche, die Weisheit,<br />

die dahinter steckt, herauszufinden.<br />

Ich denke an Hadschar. Wie sie<br />

verlassen mit ihrem Sohn Ismael auf<br />

dem Schoß in der trockenen Wüste<br />

um einen Tropfen Wasser zu finden,<br />

hin und her lief. Wieso gehört das,<br />

was sie gemacht haben, zu den<br />

Zeichen Allahs? Ich weiß es nicht, ich<br />

überlege auch nicht. Allah hat es so<br />

gewollt, Abraham hat es so getan und<br />

der Prophet Muhammad (saw) auch.<br />

Deshalb denke ich nicht weiter an<br />

den Grund. Im Gedenken Hadschars<br />

leiste ich Folge und flehe: „Allah ist der<br />

Größte. Allah ist der Größte. Allah ist der<br />

Größte. Allah gebührt aller Dank. Es gibt<br />

keinen Gott außer Allah. Allah ist einmalig<br />

und alles ist auf ihn angewiesen. Und<br />

Allah hat weder Gefährten, noch Kinder.<br />

In seinem Reich und in seiner Macht,<br />

kann es seinesgleichen nicht geben und<br />

es gibt seinesgleichen auch nicht. Um<br />

seine Absichten auszuführen, hat er<br />

auch keine Helfer nötig. Sodann wisse,<br />

dass Allah der Größte ist und glaube<br />

auch entsprechend. Oh Allah! Du sagst<br />

in Deinem offenbarten Buch zweifelsohne<br />

folgendes: Betet zu mir, fleht mich an,<br />

damit ich euch sofort erhöre und das Erwünschte<br />

beschere. O unser Schöpfer!<br />

Wir kommen zu Dir und flehen<br />

Dich an, so wie Du es uns<br />

befohlen hast: Vergib uns!<br />

Denn Du handelst nie wider<br />

Dein Versprechen.“<br />

Die Menschen um mich<br />

flehen wie ich Allah an.<br />

Manche leise, andere wiederum<br />

laut oder murmelnd.<br />

Voller Liebe beten sie: „Es<br />

gibt keinen Gott außer Allah.<br />

Und dieser einmalige Allah, ist<br />

der einzige Besitzer alles<br />

Seienden und aller Macht. Er<br />

ist der einzige wirkliche<br />

Rechtmäßige und Offensichtliche.<br />

Und Muhammad ist sein<br />

Gesandter, welcher stets die<br />

Wahrheit ausspricht und dessen<br />

Versprechen man trauen<br />

kann. Oh Schöpfer! So wie Du<br />

mich zum Islam bekehrt hast, so trenne<br />

mich auch nicht von ihm. Lass mich als<br />

Muslim sterben.“<br />

Die Saj hört nicht auf. Die innere<br />

Auseinandersetzung auch nicht. Deshalb<br />

bete ich zu Allah, mir zu helfen:<br />

„Du bist frei von allen Einschränkungen.<br />

Wir sind nicht in der Lage, Dir so wie es<br />

Dir gebührt, so wie es Dein Recht ist,<br />

Dank zu empfangen. Wir erklären Dich<br />

fehlerfrei, so wie es Dir zusteht. O Allah!<br />

Mache, dass wir unseren Glauben lieben.<br />

Verwebe es in unsere Seelen und<br />

Herzen. Mache, dass wir uns vom<br />

Unglauben, von der Begehung von Sünden,<br />

von Aufruhr gegen Dich ekeln. Und<br />

mache uns zu denen, die den rechten<br />

Weg finden. Oh Du mein Schöpfer! Öffne<br />

mein Herz und erweitere meine Seele.<br />

Und erleichtere auch meine Angelegenheiten.“<br />

Die Saj ist schließlich auch beendet.<br />

Das Gebet verlässt nie unsere Lippen.<br />

Betend gehen wir wieder zur<br />

Kâba: „Oh Du unser Schöpfer! Akzeptiere<br />

dies von uns. Gib uns Gesundheit,<br />

vergib uns. Hilf uns, Dir zu gehorchen<br />

und zu danken. Hilf uns, damit wir einen<br />

vollständigen und perfekten Glauben<br />

und Islam erreichen können. Lass uns<br />

auf solch eine Weise sterben, welche<br />

Dein Wohlgefallen findet. Oh Allah! Habe<br />

Mitleid mir mir. Solange Du mich am<br />

Leben lässt, hilf mir mich von dem zu<br />

entfernen, das bezüglich dem Aufstand<br />

gegen Dich noch in mir vorhanden ist.<br />

Oh Allah! Habe Mitleid mit mir, damit<br />

mir das Befassen mit nutz- und sinnlo-


sen Dingen schwer fällt. Gib mir solche<br />

Gaben, die Dein Wohlgefallen finden,<br />

Oh Allah, der Du bist der Barmherzigste<br />

unter den Barmherzigen.“<br />

Es ist der neunte Tag des Monats<br />

Zilhidscha. An diesem Tag wird der<br />

Aufenthalt am Arafat vollbracht. Die<br />

Zeit des Aufenthalts in Arafat beginnt<br />

mit dem Anfang der Zeit des Mittagsgebetes<br />

und endet am Festtag kurz<br />

vor Sonnenaufgang. Jemand, der sich<br />

während dieser Zeitspanne in irgendwelcher<br />

Form einen einzigen Moment<br />

im Gebiet um Arafat aufhält, erfüllt<br />

diese Bedingung.<br />

Die Danksagungen und Gebete<br />

werden ständig aufgesagt. Wir beten<br />

auch für unsere Freunde und Verwandten.<br />

„Es gibt keinen Gott außer dem einzigartigen<br />

Allah. Er hat auch keinen Teilhaber.<br />

Aller Besitz und alle Macht<br />

gehört ihm.<br />

Aller Dank gebührt nur ihm. Und er<br />

ist es, der Leben spendet und das Leben<br />

nimmt. Er selbst dagegen ist lebendig.<br />

Er ist ewig. Er ist unsterblich bis in alle<br />

Ewigkeit. Das Heil liegt in seiner Hand.<br />

Er ist es, dessen Kraft zu allem reicht,<br />

und zwar so, wie es sich gehört. Zu Ihm<br />

wird unser aller Heimkehr sein. Oh<br />

Allah! Fülle mein Herz mit Licht. Fülle<br />

auch das, was ich höre (mein Ohr) mit<br />

Licht. Fülle auch das, was ich sehe (mein<br />

Auge) mit Licht. Oh Allah! Öffne mein<br />

Herz und erweitere meine Seele. Erleichtere<br />

mir meine Angelegenheiten.<br />

Und löse die Fesseln meiner Zunge.“<br />

Die Mittags- und Nachmittagsgebete<br />

werden vereint in der Zeit des<br />

Mittagsgebetes verrichtet. Jeder betet<br />

auf seine Weise. Auch wird der Koran<br />

rezitiert. Der Vers 3 in der Sure Mâida<br />

erinnert uns an die Abschiedspredigt<br />

und –pilgerfahrt unseres Propheten<br />

(saw) als dieser offenbart wurde. „Die<br />

Ungläubigen verzweifeln heute an euerer<br />

Religion. Darum fürchtet nicht sie,<br />

sondern fürchtet Mich. Heute habe Ich<br />

eueren Glauben für euch vollendet und<br />

habe Meine Gnade an euch erfüllt, und<br />

es ist Mein Wille, daß der Islam euer<br />

Glaube ist.“<br />

In diesem Meer der Gefühle begeben<br />

wir uns in der Nacht, die den<br />

neunten Tag des Monats Zilhidscha<br />

mit dem zehnten verbindet, nach<br />

Muzdalifa. Wir halten uns hier bis<br />

zum ersten Festtag vor Sonnenauf-<br />

gang auf. Unser ehrwürdiger Prophet<br />

vollbrachte den Aufenthalt in Muzdalifa<br />

an dem Ort, der Mascharul Harâm.<br />

Auch wir verbringen die Nacht<br />

dort. Das Abendgebet und das Nachtgebet<br />

werden zusammengelegt. Aber<br />

diesmal wird das Abendgebet zusammen<br />

mit dem Nachtgebet verrichtet.<br />

Nachdem wir in Muzdalifa das Morgengebet<br />

verrichtet und eine Weile im<br />

Gebiet um Arafat verweilt haben,<br />

brechen wir auf nach Mina. Mit dem<br />

Gebet: „Trotzt dem Teufel und denen,<br />

die ihm folgen. Bismillâhi Allahu Akbar“<br />

steinigen wir den Teufel. Die Geschichte<br />

zeigt uns, dass sowohl Adam<br />

als auch Abraham hier den Teufel in<br />

Person gesehen und gesteinigt haben.<br />

Als wir erfahren, dass unsere<br />

Opfertiere geschächtet worden sind,<br />

rasieren wir unsere Haare und legen<br />

einen Teil des Ihrams ab. Das heißt,<br />

das Gewand wird abgelegt aber die<br />

Verbote sind noch gültig.<br />

Jetzt vollbringen wir die Umkreisung<br />

der Kâba, die eine unerlässliche<br />

Bedingung der Hadsch ist. Während<br />

dem Tawâf und bei seiner Beendigung<br />

sprechen wir stets Gebete aus.<br />

Schließlich, nach Vollendung dieser<br />

Umkreisung, wird der Ihram vollends<br />

abgelegt. Und die Ihram Verbote werden<br />

vollends aufgehoben.<br />

Nachdem auch die Steinigung des<br />

Teufels beendet ist, machen wir uns<br />

auf den Weg nach Medina in die erleuchtete<br />

Stadt, in die Stadt des<br />

Propheten (saw).<br />

Angekommen in Medina besuchen<br />

wir die Masdschid an-Nabawi.<br />

Mit Segenswünschen und Friedensgrüßen<br />

an Muhammad (saw) beeilen<br />

wir uns, den heiligen Ort zu betreten.<br />

“Zwischen meinem Haus und meiner<br />

Kanzel befindet sich ein Garten, der einer<br />

der Gärten des Himmels ist”, heißt<br />

es in einem Hadith. Deshalb beten wir<br />

hier ein zweiteiliges Gebet, das Tahijjat<br />

al-Masdschid genannt wird.<br />

Auch hier fließen die Tränen ununterbrochen.<br />

Wir befinden uns im<br />

Hause und in der Moschee des Propheten<br />

(saw)! Wie kann man da seine<br />

Gefühle unterdrücken? Unsere Seelen<br />

schmelzen dahin an diesem Ort.<br />

“Oh du Gesandter Allahs! Allahs<br />

Gruß, Seine Barmherzigkeit und Sein<br />

Segen mögen über Dich kommen. O<br />

Allah! Gegrüßt seien Muhammad und<br />

irschad<br />

seine Angehörigen in Frieden.”<br />

Vor dem Gesandten Allahs soll<br />

man fortwährend den Friedensgruß<br />

aussprechen. Es ist eine Weisung Allahs,<br />

den ehrwürdigen Propheten mit<br />

der Grußformel zu ehren: „Siehe, Allah<br />

und Seine Engel segnen den Propheten.<br />

O ihr, die ihr glaubt! Sprecht den Segenswunsch<br />

für ihn und begrüßt ihn mit<br />

dem Friedensgruß.“ (Ahzab, 56)<br />

Nachdem auf diese Weise gegrüßt<br />

wurde, gehe ich über zum Grab von<br />

Abû Bakr, das ca. einen Meter auf der<br />

rechten Seite neben dem Grab des<br />

Propheten liegt. Hier, begrüße ich<br />

Abû Bakr wie folgt:<br />

“Gegrüßt seiest Du, oh Nachfolger<br />

des Gesandten Allahs. O Abû Bakr. Allahs<br />

Gruß, Barmherzigkeit und Sein Segen<br />

mögen über Dich kommen. Wir<br />

werden uns zweifelsohne zu Dir gesellen.<br />

Wir bitten Allah sowohl für uns<br />

selbst, als auch für Dich um Vergebung<br />

und Wohlergehen.”<br />

Wiederum einen Meter weiter auf<br />

der rechten Seite des Grabes von Abû<br />

Bakr, befindet sich das Grab von Umar.<br />

Hier grüße ich auch Umar wie folgt:<br />

“Sei gegrüßt, o Fürst der Muslime. O<br />

Umar ibni Chattâb. Allahs Gruß, Barmherzigkeit<br />

und Sein Segen mögen über<br />

Dich kommen. Wir werden uns zweifelsohne<br />

zu euch gesellen. Wir bitten Allah<br />

sowohl für uns selbst als auch für Dich<br />

um Vergebung und Wohlergehen.”<br />

Anschließend besuche ich den<br />

Friedhof des „Ewigen Paradieses“<br />

und begrüße hier die Freunde und<br />

Gefährten des Gesandten (saw):<br />

“Gegrüßt seid ihr, oh Leute des „Ewigen<br />

Paradieses“. Gegrüßt seid ihr, oh Leute<br />

des Landes der Gläubigen und Muslime.<br />

Wir werden uns zweifelsohne zu Euch<br />

gesellen. Wir bitten Allah sowohl für uns<br />

selbst, als auch für Euch um Wohlergehen.”<br />

Natürlich gibt es in Medina noch<br />

viele andere Plätze, die man besichtigen<br />

kann. Aber es ist unmöglich, sie<br />

hier alle zu beschreiben.<br />

Deshalb setze ich an dieser Stelle<br />

der Pilgerreise einen Punkt und wünsche,<br />

dass Allah die Absichten und Taten<br />

derjenigen akzeptieren möge, die<br />

seiner Einladung entsprechen und die<br />

Hadsch vollbringen. Und möge Allah<br />

es auch denjenigen ermöglichen, die<br />

bisher die Hadsch nicht verrichten<br />

konnten. �<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 35


kultur<br />

Im Gedenken an Muhammad Hamidullah<br />

us der Türkei, Frankreich, Saudi-<br />

AArabien, Pakistan, aus der Elfenbeinküste,<br />

den USA und Deutschland<br />

stammen die 25 Referenten des Internationalen<br />

Muhammad Hamidullah<br />

Symposiums, das vom 16. bis 17. Dezember<br />

2006 im Cemal Resat Rey<br />

Konzertsaal in Istanbul stattfand und<br />

zu dem zahlreiche Schüler und Freunde<br />

des am 17. Dezember 2004 verstorbenen<br />

Prof. Dr. Muhammad Hamidullah<br />

erschienen sind.<br />

Nach den Worten des Sekretärs<br />

und Organisators des Symposiums,<br />

Prof. Dr. Ihsan Süreyya Sirma (Türkei),<br />

einem Schüler Hamidullahs, ist<br />

ein derartiges Programm notwendig,<br />

um erstens dem Verstorbenem zu gedenken<br />

und zweitens, um einem<br />

Ausspruch des Gesandten Gottes<br />

(Friede sei mit ihm), gemäß dem die<br />

Gelehrten die „Erben der Propheten“<br />

sind, gerecht zu werden. Für ihn sei<br />

das Ziel der Gedenkveranstaltung auf<br />

die Frage „Wie kann man Hamidullah<br />

werden?“ eine Antwort zu finden.<br />

Die Beiträge der Referenten kreisten<br />

im Allgemeinen um drei Aspekte<br />

des Lebens Muhammad Hamidullahs:<br />

seine Auffassung von Wissenschaft<br />

und sein vorbildlicher Lebensstil, sein<br />

Einfluss auf die Wissenschaften, insbesondere<br />

in der Türkei, seine originellen<br />

Beiträge zu den islamischen<br />

Wissenschaften.<br />

„Muhammad Hamidullah hat sein<br />

Leben der Wissenschaft verschrieben“,<br />

sagte Prof. Dr. Serafettin Gölcük (Türkei),<br />

denn aus diesem Grunde heiratete<br />

er nicht und richtete sein Leben seinen<br />

Zielen gemäß aus. Er wohnte in<br />

einer bescheidenen kleinen Wohnung<br />

und gab fast sein ganzes Einkommen<br />

für wohltätige Zwecke, um<br />

36<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

die islamischen Wissenschaften zu<br />

fördern oder um armen Studenten<br />

unter die Arme zu greifen, aus. „Wir<br />

erhalten unseren Lohn im Diesseits, er<br />

wird seinen Lohn im Jenseits entgegennehmen“,<br />

fuhr Gölcük fort und verglich<br />

Hamidullah aufgrund seiner<br />

Lebensführung und seinem Einsatz<br />

mit Said Nursi.<br />

Prof. Dr. Salih Tug (Türkei), der zu<br />

den ältesten Schülern Hamidullahs<br />

gehört, teilte seine persönlichen Eindrücke<br />

mit den Zuhörern und betonte<br />

besonders die Arbeitsweise Hamidullahs,<br />

die sich durch immerwährenden<br />

und geduldigen Einsatz auszeichnete.<br />

Er erinnerte ebenso an die<br />

wöchentlichen Seminare und<br />

Vorträge, die Hamidullah außerhalb<br />

seiner Lehrtätigkeit veranstaltete und<br />

an denen viele der anwesenden Referenten<br />

teilnahmen. Er wies auch auf<br />

seine Bescheidenheit und sprachliche<br />

Begabung hin, wobei er hervorhob,<br />

dass Prof. Hamidullah so viele<br />

Sprachen lernte, um die Quellen in ihren<br />

Originalsprachen lesen und kommentieren<br />

zu können.<br />

Dies wurde von Prof. Dr. Ahmet<br />

Agirakca (Türkei) unterstrichen, denn<br />

Hamidullah habe auch keine<br />

Wissenschaft der Wissenschaft willen<br />

betrieben, sondern stets versucht<br />

diese in die Praxis umzusetzten.<br />

Dass Muhammad Hammidullah<br />

ein aktiver Wissenschaftler war, wurde<br />

von mehreren Teilnehmern wie<br />

Ammara Bamba (Frankreich), Malika<br />

Dif (Frankreich) oder Prof. Dr. Ismail<br />

Kara (Türkei) hevorgehoben.<br />

Während Ammara Bamba, Vorsitzender<br />

der „Collectif Hamidullah”<br />

über die Eigenschaft Prof. Dr. Hamidullahs<br />

viele Briefe zu schreiben und<br />

Ali METE • amete@igmg.de<br />

allen Briefen sofort zu antworten berichtete,<br />

sah Ismail Kara in Hamidullah<br />

einen aktiven Gelehrten ohne<br />

die politische Sprache eines zu seiner<br />

Zeit agierenden Mawdudi oder Kutub.<br />

Malika Dif, eine französische Konvertitin<br />

und Prof. Dr. Rashid Benaissa<br />

(Frankreich) wollten Hamidullah als<br />

„geistigen Führer” und denjenigen,<br />

der den Islam in Frankreich auf intellektueller<br />

Basis bekannt gemacht hat,<br />

sehen. In diesem Zusammenhang<br />

machte Benaissa die Bemerkung, dass,<br />

Aktionisten für kurze Zeit zwar sehr<br />

einflussreich sein können, aber Hamidullahs<br />

Werke in Zukunft noch mehr<br />

an Bedeutung gewinnen werden.<br />

Eine etwas andere Sichtweise<br />

hatte Mustafa Islamoglu (Türkei),<br />

der, anlehnend an Thesen Michel<br />

Foucoults, Prof. Dr. Muhammad Hamidullah<br />

als einen „Archäologen des<br />

Lebens des Gesandten Gottes” bezeichnete,<br />

da er „Wissen als Entdeckung”<br />

ansah und dieses, ohne seine Meinung<br />

hinzuzufügen, ans Tageslicht<br />

trug. Dieser Auffassung entspricht<br />

beispielsweise, dass Hamidullah die<br />

thematischen Absätze in seinen Werken<br />

– wie ein Archäologe – durchnumerierte.<br />

Grundlegend scheint Muhammad<br />

Hamidullahs Einfluss auf die türkischen<br />

Gelehrten in der zweiten<br />

Hälfte des 20. Jahrhunderts gewesen<br />

zu sein. Laut Prof. Dr. Gölcük liegt der<br />

der Verdienst Hamidullahs darin, in<br />

den 60er Jahren den türkischen Muslimen<br />

vermittelt zu haben, dass der Islam<br />

nicht nur aus dem Wissen der<br />

Katechese besteht, sondern – so Prof.<br />

Dr. Agirakca – ein eigenständiges<br />

System darstellt, das seine eigenen<br />

Quellen und daraus ableitbare


Lösungsansätze für aktuelle Probleme<br />

hat. Agirakca betont – wie auch Prof.<br />

Dr. Benaissa –, dass Muhammad<br />

Hamidullah entsprechend dieser Auffassung<br />

keine modernen Begriffe in<br />

seinen Werken benutzt hat. In diesem<br />

Zusammenhang merkt Prof. Dr. Kara<br />

an, dass die Kritiken an Hamidullah<br />

aus dieser Zeit als Ursache die<br />

verschiedenen Auffassungen vom<br />

Islam beziehungsweise dem Gesandten<br />

Gottes des Volkes und Hamidullahs<br />

haben.<br />

Ein weiterer Verdienst Hamidullahs<br />

ist laut Prof. Dr. Besir Eryarsoy<br />

(Türkei) – und anderen Referenten<br />

–, den Türken ihre Zugehörigkeit<br />

zur Umma wieder bewusst gemacht<br />

zu haben. Aufgrund dieser und anderer<br />

Gründe ging Prof. Dr. Hayrettin<br />

Karaman (Türkei), dessen Vortrag<br />

verlesen wurde, da er persönlich<br />

nicht anwesend sein konnte, sogar<br />

soweit, die Entwicklung des Fikh, des<br />

islamischen Rechts, in der Türkei in<br />

eine Zeit vor und eine Zeit nach<br />

Hamidullah einzuteilen.<br />

Prof. Dr. Muhammad Hamidullahs<br />

Beiträge zu den islamischen Wissenschaften<br />

gehören in das Fachgebiet<br />

des Rechts. Unter seinen originellen<br />

Feststellungen, die von mehreren<br />

Symposiumsteilnehmern hervorgehoben<br />

wurden, ist der Vertrag von<br />

Medina zu nennen, der als erste Verfassung<br />

überhaupt die Grundlage des<br />

vom Gesandten Gottes gegründeten<br />

Stadtstaates Medina, in dem Juden,<br />

Christen und Muslime zusammenlebten,<br />

darstellte. Hamidullah hat auch<br />

erwiesen, dass die erste Volkszählung<br />

von Seiten des Gesandten Gottes<br />

durchgeführt wurde. Zu den Feststellungen<br />

Hamidullahs gehört ebenfalls,<br />

dass es die Muslime waren, die als<br />

erste internationales Recht kanonisiert<br />

oder den Begriff der “Absicht” in<br />

das Rechtsdenken eingeführt haben.<br />

Laut Prof. Dr. Karaman hat Muhammad<br />

Hamidullah alle Rechtsschulen<br />

in seine Studien einbezogen, weil<br />

er der Ansicht war, dass der Grund<br />

für die Existenz diverser Schulen darin<br />

liegt, alle Verhaltensweisen des<br />

Gesandten Gottes weiterleben zu lassen.<br />

Eine weitere bemerkenswerte<br />

Anschauung von Muhammad Hamidullah<br />

ist, dass die Muttersprache der<br />

Muslime Arabisch sei, da doch die<br />

Hamidullah Symposium<br />

Ehefrauen des Gesandten Gottes als<br />

„Mütter der Gläubigen“ angesehen<br />

werden.<br />

Aber nicht nur im Bereich der<br />

Rechtswissenschaften, sondern auch<br />

in den Koranwissenschaften hat<br />

Hamidullah großen Verdienst erworben,<br />

beispielsweise, indem er alle<br />

zu seiner Zeit vorhandenen Koranübersetzungen<br />

zusammentrug und in<br />

Form einer Liste seiner eigenen Übersetzung<br />

voranstellte. Seine allseits bekannte<br />

Übersetzung, „Le Saint Coran“,<br />

dessen Original auf Französisch<br />

verfasst wurde und mittlerweile in<br />

vielen anderen Sprachen vorliegt,<br />

verdient besondere Erwähnung. Weit<br />

verbreitet ist auch sein in die Grundlagen<br />

des Islams einführendes Werk<br />

„Initiation à l’Islam“, die 1963 auf Französisch<br />

erschien und unter dem Namen<br />

„Der Islam – Geschichte, Religion,<br />

Kultur“ ins Deutsche übersetzt.<br />

Besonderes Augenmerk verdient<br />

auch seine Haltung gegenüber dem<br />

Tasawwuf, der Mystik, die von Dr. Ali<br />

Bulaç (Türkei) erläutert wurde. Laut<br />

Hamidullah darf Mystik nicht dazu<br />

verleiten, sich vom Leben zurückzuziehen<br />

und ein zwar Gott gewidmetes,<br />

aber von den Menschen fernes<br />

Leben zu führen. Dies widerspreche<br />

dem Beispiel der Suffa, einer Gruppe<br />

in bescheidenen Verhältnissen lebenden<br />

Menschen zur Zeit des Gesandten<br />

Gottes, die in einem Abschnitt der<br />

Prophetenmoschee in Median lebten,<br />

tagsüber ihren Unterhalt verdienten<br />

und ihre Religion studierten und die<br />

Nächte im Gedenken an Allah verbrachten.<br />

Hamidullah ignoriert die<br />

kultur<br />

Mystik nicht, sieht in ihr aber eine<br />

personenbezogene Neigung, die er<br />

am Beispiel verschiedner Gefährten<br />

des Gesandten Gottes belegt. Unter<br />

diesen gab es sowohl asketisch lebende<br />

als auch reiche Muslime, keiner hat<br />

aber seiner Neigung einen absoluten<br />

Vorrang gegeben. Demgemäß ist<br />

Mystik für Hamidullah nur dann sinnvoll<br />

und akzeptabel, wenn diese sich<br />

innerhalb der Vorgaben des Gesandten<br />

Gottes und der islamischen<br />

Bestimmungen entfaltet.<br />

Prof. Dr. Muhammad Hamidullah<br />

war – gemäß seiner Grundeinstellung<br />

– im Dialog mit anderen Religionen,<br />

insbesondere dem Christentum aktiv<br />

engagiert, wie Dr. Ahmet Bakcan berichtete.<br />

Dabei war ihm viel daran gelegen<br />

dies in angenehmer Weise zu<br />

tun und die Gemeinsamkeiten der Religionen<br />

ins Zentrum dieses Dialogs<br />

zu stellen.<br />

Ohne Zweifel gehört Muhammad<br />

Hamidullah zu den Gelehrten, deren<br />

Bedeutung erst nach deren Tod klar<br />

wird. Wir hoffen seine Werke in einer<br />

ihm gebührenden Weise nutzen zu<br />

können und ihm dadurch den Verdienst<br />

zukommen zu lassen, der in folgendem<br />

Hadith verheißen wird: „Wer<br />

sich auf den Weg begibt, um Wissen zu<br />

erlangen, den hat Allah auf einen Weg<br />

gewiesen, der ins Paradies führt. Die<br />

Engel breiten wohlwollend ihre Flügel<br />

über diesem aus. Alle Lebewesen im<br />

Himmel und auf Erden, ja sogar die<br />

Fische im Ozean beten für dessen Vergebung<br />

[…] Die Gelehrten sind die Erben<br />

der Propheten […].”(Abû Dâwud,<br />

Ilm 1, (3641)). �<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 37


kommentar<br />

Ein frohes neues Jahr?!<br />

Auch wenn das nach dem gregorianischen<br />

Kalender berechnete<br />

Jahr 2007 mehr als schon einen<br />

Monat auf dem Buckel hat, bietet<br />

der Beginn des islamischen Jahres<br />

1428 doch die Gelegenheit Hoffnungen<br />

und Wünschen für die<br />

neuen Jahre, natürlich im Lichte<br />

der vergangenen Jahre 2006 bzw.<br />

1427, Ausdruck zu verleihen.<br />

Natürlich könnte man es sich einfach<br />

machen und die von Staatsund<br />

Regierungschefs in ihren Neujahrsansprachengebetsmühlenartig<br />

vorgetragenen Wünsche nach<br />

Weltfrieden und Gerechtigkeit einfach<br />

wiederholen. Aber machen<br />

wir uns doch nichts vor, die neuen<br />

Jahre haben doch genauso angefangen,<br />

wie sie eigentlich auch aufgehört<br />

haben. Es sind die gleichen<br />

Berichte von Krieg, Terror und<br />

Chaos die uns aus dem Irak, aus<br />

Afghanistan, aus Palästina, aus<br />

dem Libanon, aus Somalia und den<br />

uns bekannten so genannten Unruheherden<br />

unserer Welt erreichen.<br />

Genauso sind es die nahezu identischen<br />

Nachrichten über das<br />

Elend und die Armut in der Welt,<br />

an die wir uns schon längst gewöhnt<br />

haben, die aber dennoch<br />

unser Gewissen belasten. Unserem<br />

„schlechten“ Gewissen haben wir<br />

denn auch angesichts des Überflusses,<br />

in dem wir trotz Mehrwertsteuererhöhung<br />

leben, mit Spenden<br />

zum jeweiligen Jahresende<br />

versucht, eine gewisse Erleichterung<br />

zu verschaffen.<br />

Also sind die Hoffnungen und<br />

guten Wünsche bereits zu Beginn<br />

38<br />

<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />

der Jahre aufgebraucht? Oder ist<br />

es nicht vielmehr so, dass man es<br />

eben nicht mehr bei der ritualisierten<br />

Wiederholung von abgegriffenen<br />

Floskeln und Worthülsen belassen<br />

darf? Die Zeit ist reif, allen<br />

noch einmal ins Bewusstsein zu rufen,<br />

dass der bloße kalendarische<br />

Wechsel von einem Jahr auf das<br />

andere so lange keine „weltbewegenden“<br />

Veränderungen hervorbringt,<br />

als wir uns nicht vornehmen,<br />

aus jedem Jahr für das neue<br />

Jahr unsere Lehren und Konsequenzen<br />

zu ziehen und in jedem<br />

Jahr mehr zu lernen, als im Jahr zuvor.<br />

Dabei geht es nicht darum,<br />

sich eine wie auch immer geartete<br />

moralische Überlegenheit anzumaßen,<br />

sondern vielmehr den Blick<br />

auf die eigenen Defizite noch einmal<br />

zu schärfen.<br />

Also wer ernsthaft am Anfang<br />

eines jeden Jahres nach Frieden<br />

ruft, muss zu allererst die Kriege<br />

die er führt, beenden, um glaubwürdig<br />

zu sein. Wer dann aber statt<br />

einen Krieg zu beenden, noch mehr<br />

Soldaten in den Krieg schicken will,<br />

um Frieden zu schaffen der ist<br />

nichts anderes als ein Heuchler und<br />

diese Tatsache müssen wir den dafür<br />

Verantwortlichen auch vorhalten,<br />

um uns selber im Spiegel noch<br />

ins Antlitz schauen zu können ohne<br />

vor Scham zu erröten. Das heißt<br />

natürlich auch, dass Sonntagsreden<br />

über Gerechtigkeit, Chancengleichheit<br />

und Armutsbekämpfung<br />

ohne Wirkung bleiben,<br />

wenn man gleichzeitig die<br />

eigenen Märkte vor der vermeint-<br />

O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />

lichen Konkurrenz abschottet und<br />

das Elend der betroffenen Länder<br />

mit einer unverantwortlichen<br />

Kreditvergabepolitik verschärft. So<br />

lässt sich natürlich die Liste beliebig<br />

fortsetzen. Egal ob es um den<br />

Weltfrieden, die Weltwirtschaft,<br />

die Demokratie oder um die<br />

Menschenrechte geht, nur Glaubwürdigkeit<br />

und Integrität sind die<br />

Garanten für Zuversicht und Optimismus.<br />

Angesichts der alles durchdringenden<br />

Doppelmoral, die maßgeblich<br />

für die aktuellen Krisen verantwortlich<br />

ist, dürfen wir es uns nicht<br />

länger bieten lassen, mit guten<br />

Vorsätzen zum Jahresanfang an<br />

der Nase herumgeführt zu werden.<br />

Tatsächlich liegt es in unserer<br />

Hand, Veränderungen herbeizuführen,<br />

indem wir einerseits den<br />

Druck auf den politisch agierenden<br />

Akteuren des Weltgeschehens erhöhen<br />

und uns andererseits aufrichtig<br />

dafür einsetzen, auch selber<br />

einen aktiven Beitrag zu den notwendigen<br />

Veränderungen zu leisten.<br />

Hierzu heißt es im Koran in der<br />

Sure Ar-Ra´d Vers 11: Gewiß, Allah<br />

verändert die Lage eines Volkes<br />

nicht, solange sie sich nicht selbst<br />

innerlich verändern. In diesem Sinne<br />

können wir nur der Hoffnung<br />

erneut Ausdruck verleihen, dass<br />

wir den Beginn der Jahre 2007<br />

bzw. 1428 zum Anlass nehmen,<br />

uns zu ändern, damit sich die<br />

Umstände ändern und darauf<br />

basierend auch der Zustand der<br />

Welt. �


‹slam Toplumu Millî Görüfl Cenaze Fonu<br />

Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 313<br />

Fax: +49 (0)2237-656 229 • cenazefonu@igmg.de · www.igmg.de


1) Millî Görüfl<br />

2) <strong>IGMG</strong> Çocuk Kulübü<br />

3) Aile<br />

4) Cami<br />

5) Kimlik sorunu<br />

6) Toplum (Çevre, Okul, Trafik, Sa¤l›k)<br />

7) Temel Bilgiler (‹man, Ahlak, Adab-›<br />

Muafleret, Siyer)<br />

8) Bayramlar ve Özel Günler (Kandil,<br />

Do¤um Günü, Sünnet)<br />

E��T�M BA�KANLI�I<br />

Boschstrasse 61-65 • D- 50171 KERPEN<br />

Tel: 00 49 (0) 2237 656 272<br />

egitim@igmg.de<br />

Hikaye yar›flmam›z<br />

31 Mart 2007 tarihine<br />

kadar uzat›lm›flt›r.<br />

Büyük-Küçük herkesin<br />

hikayelerini bekliyoruz.<br />

3-7 YAfi ‹Ç‹N H‹KAYELER<br />

Birinciye: 1000 Euro<br />

‹kinciye: 750 Euro<br />

Üçüncüye: 500 Euro<br />

Mansiyonlar: 50 Euro<br />

8-12 YAfi ‹Ç‹N H‹KAYELER<br />

Birinciye: 1000 Euro<br />

‹kinciye: 750 Euro<br />

Üçüncüye: 500 Euro<br />

Mansiyonlar: 50 Euro<br />

1- Yar›flmaya kat›lacak eserler elden, E-Mail veya postayla en son 31 MART 2007<br />

tarihine kadar teslim edilecektir. • 2- Kat›l›m için yafl s›n›r› yoktur. Yar›flmac›,<br />

kimli¤i, aç›k adresi ve biyografisi ile birlikte bir adet foto¤raf›n› hikayenin yer ald›¤› büyük zarf›n içine koyacakt›r. • 3- Kat›l›mc›, yar›flmaya, en fazla 3 hikaye ile 3-<br />

7 veya 8-12 yafl grubuna ayr› ayr› kat›labilir. Hikayenin konusu, <strong>IGMG</strong> taraf›ndan belirlenmifl konulardan seçilmelidir. • 4- Hikaye, kat›l›mc› taraf›ndan yaz›lm›fl<br />

olmal› ve eserlerin daha önce hiçbir yar›flmada ödül almam›fl ve herhangi bir yerde yay›nlanmam›fl olmas› gerekir. • 5- Kendini, Türkçe haricin yerel dilde daha<br />

güzel ifade edece¤ini düflünenler, Türkçe tercümesinin de olmas› flart›yla, hikayeyi yerel dillerde de yazabilirler. • 6- Hikayeler, bilgisayarla “Times New Roman”<br />

yaz› karakteriyle, 12 punto olarak yaz›lmal›d›r. Hikayeyeler A4 boyutunda, en fazla 5 sayfadan oluflmal›d›r. Yar›flma sonras›nda, dereceye giren hikayeler bir kitapta<br />

toplanaca¤› için, Word format›nda haz›rlanm›fl yaz›lar›n CD veya diskete kaydedilmifl olarak veya E-Mail yoluyla ulaflt›r›lmas› gerekir. • 7- <strong>IGMG</strong> E¤itim<br />

Baflkanl›¤›’na yar›flma için teslim edilen hikayeleri her türlü haklar› <strong>IGMG</strong> E¤itim Baflkanl›¤›’na ait olacakt›r; hikayeler kesinlikle geri verilmeyecek ve yazar sahibi<br />

bu konuda hiçbir hak iddia edemeyecektir. • 8- Yar›flma sonuçlar› 2007 Haziran ay›nda aç›klanacakt›r.<br />

H‹KAYELER‹N ÖZELL‹KLER‹: Yaz›lan hikayeler, çocuklar›n hayal gücünde canlanabilir özellikte olmal›d›r. Yani, hikayede geçen olaylar, nesneler, çocuklar›n<br />

tan›d›¤› çevreden olmal›d›r. Böylece çocuklar, hikayede yaflad›¤› ülke ve çevresini bulabilmelidir. Hikaye, Avrupa’da yaflayan çocuklara hitap etmelidir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!