Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Ömür Boyu Öğrenmek<br />
Yeşim<br />
Beş buçuk yaşında okulun kapısına doğru yaklaşırken,<br />
annem elimden tutuyordu. Annemin her zaman<br />
güvendiğim, sıcak, yumuşacık eli... Okula yaklaştığımız<br />
sırada annem durdu ve bana dönerek “bu<br />
okulun kapısından geçtikten sonra ben artık senin<br />
annen değilim, öğretmeninim. Bana anne değil,<br />
öğretmenim demen gerekiyor. Bu okulun kapısından<br />
çıktıktan sonra ise annenim. Bunu hiç unutma<br />
ve ona göre davran kızım, olur mu?” dedi. Ne demek<br />
istediğini anlamıştım; öğretmen bir anne babanın<br />
kızı olarak öğretmen-öğrenci ilişkisi hakkında<br />
az da olsa bir fikrim vardı. Okul sınırları içinde anneme<br />
nazlanamayacağımı, sızlanamayacağımı ve<br />
onun dediklerine harfiyen uymam gerektiğini anlamıştım,<br />
belki de daha doğrusu sezmiştim.<br />
Okuma yazmayı erken öğrendiğim için, anaokulları<br />
çok pahalı olduğundan anaokuluna gidemediğim<br />
için, annemin okulunda sadece bir tane birinci sınıf<br />
olduğu için ve o sınıfın öğretmeni de annem olduğu<br />
için benim ilk öğretmenim annemdir. Genellikle<br />
bana en son söz hakkı veren, biriyle tartıştığım zaman<br />
muhakkak beni hatâlı bulan, öğrencilik hayatımda<br />
bana gerçekten en düşük notları veren sevgili<br />
annem... Okulda yaptıklarına hiç itiraz etmezdim,<br />
ancak eve gidince kızardım: “Sen bana kızdın ama<br />
ben haklıydım, aslında şöyle şöyle oldu” diye anlatırdım.<br />
Annem de “Kızım, biliyorum ancak sen<br />
öğretmen çocuğusun, eğer sana iki defa söz hakkı<br />
versem, öğrenciler seni kayırdığımı düşünürler,<br />
kavga ettiğinde de seni haklı bulamam. O yüzden<br />
haklı da olsan sınıf arkadaşlarınla kavga etmemeyi<br />
öğrenmelisin” derdi. Zannederim imtiyazlı olabileceğim<br />
durumlardan faydalanmamam gerektiğini<br />
bu yaşlarda öğrendim. Öte yandan bu duruma ancak<br />
iki yıl dayanabildim. İlkokul 3’e geçtiğim sene<br />
“ben annem olmayan bir öğretmen istiyorum, yoksa<br />
okumayacağım” dedim. Çok ikna edici olmuş<br />
olmalıyım ki o sene okulumu değiştirdiler ve ben<br />
bambaşka mizaçlı, çok sevdiğim, çok ciddi ve çok<br />
sert olan Ülker Öğretmen’in öğrencisi oldum. Tüm<br />
sertliğine rağmen onu çok sevdim, zannederim o<br />
da beni çok sevdi ve bana inandı. Beni hiç tanımayan<br />
birinin bana olan inancı ve güveni 7-8 yaşlarında<br />
göğsümü kabartmıştı. Onu ve daha sonra ortaokul,<br />
lise hatta üniversite yıllarımda hayatıma giren<br />
pek çok öğretmeni çok samimi bir şekilde sevdim,<br />
saydım.<br />
Üniversiteyi bitirip çalışmaya başladığımda benim<br />
için öğretmenlerle ilişkim artık bitmişti. Oysa o dönemlerde<br />
bilmediğim şey, hayatımın en önemli<br />
öğretmeni ile henüz tanışmamış olduğumdu.<br />
Allah’ın Rabbiyet sıfatı için en özet açıklamalarda<br />
“Öğretmen; mürebbi, terbiye eden, ıslah eden, yetiştiren”<br />
şeklinde ifadeler yer almakta. Ben, beni ıslah<br />
eden, terbiye eden gerçek öğretmenimle 32 yaşında<br />
tanıştım. Hani birine âşık olursunuz da neyini<br />
seviyorsun sorusuna aslında pek de net bir cevap<br />
veremezsiniz ya Cemâlnur Hocamla tanıştığımda<br />
benim hâlim tamamen buydu. Onu seviyor, ona<br />
doğru çekiliyor, ancak sorsanız açıklayacak kelime<br />
bulamıyordum. Onun yanında huzur buluyordum,<br />
endişelerim gidiyordu, dün ve yarın uzaklaşıp sadece<br />
o kalıyordu. Bu hal içindeyken o bana incelikle,<br />
zarafetle ne kadar ham, ne kadar cahil ve ne kadar<br />
çocuk olduğumu yavaş yavaş göstermeye başladı.