20.09.2016 Views

EYLÜL 2016 Dijital

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Neden Sultan Ahmed’in rüyası ?<br />

Bilemiyoruz, çünkü bu bir rüya aslında bu rüyada<br />

Cihat Burak, Sultan Ahmed’in yerine geçerek onun<br />

görebileceği bir rüyanın tabirini ve tasvirini sunuyor<br />

bize. Elbette şölen değil aslında bir mahşer<br />

gününü anlatıyor bu tablo. Mahşer gününde<br />

öleceğimiz ve yeniden dirileceğimiz gerçeğini<br />

bakışımızı musalla taşındaki adamdan yükseklerden<br />

atıyla geçen peygamber tasvirine yöneltiyor<br />

Cihat Burak ve bu bakış bize kıyamette yeniden<br />

dirileceğimize olan inancı ve borazanların<br />

çalmasıyla gelen kıyamet gününün bir sahnesini<br />

anlatıyor. Atının üstünde Peygamber öte dünyaya<br />

doğru yol alırken ardından çıkardığı dumandaki<br />

bebek figürleri yeniden doğuşun bir simgesi olarak<br />

zihnimize ekleniyor. Halk tarafından sevilen ve<br />

desteklenen padişahımız aslında kıyamet gününü<br />

yine kendini seven ve destekleyen askerleri ile<br />

karşılıyor. Aslında I. Ahmed’in rüyası bize zıtlıklarla,<br />

gerçek denilen ile rüyanın kesişmesiyle, öte dünya<br />

ve oradaki bilinmezle ve en önemlisi iki dünya<br />

arasındaki sıkışmış bir noktanın aralığından bize<br />

bakıyor. Minyatür geleneğinden gelen sanatçı,<br />

burada aslında bir minyatür gibi okuma yapabilmemize<br />

olanak sağlıyor. Sayfalarını çevirdiğimiz<br />

minyatürler gibi her katmanda bizi farklı bir hikayeyle<br />

sarıyor. Askerler, mehter takımı ve aslanlara<br />

bakan gözümüz bir anda mahşer günü<br />

gerçeğine yöneliyoruz.<br />

Camii kubbelerinin perspektif olarak yanlış konumlandırılması<br />

ise bizi bu hikayenin içinde bir göz<br />

olarak tanımlarken aslında dışarıdan baktığımız<br />

gerçeğini yüzümüze vuruyor. Bize açıldığını<br />

düşündüğümüz mekan bir anda bizi dışarıda<br />

bırakıyor ve en az bizim onlara baktığımız kadar<br />

cüretkar bir biçimde resimdeki figürlerde bize<br />

bakıyor aslında bizim bakışımıza cevap veriyor.<br />

Tüm bunlar Cihat Burak’ın hayal gücünün bir<br />

yansıması olarak I. Ahmed’in Rüyası’nı dışarıdan bir<br />

göz olan bizlere açıyor ve bizde bu<br />

hikayenin bir parçası oluyoruz.<br />

İlk kişisel sergisini 1957<br />

yılında İstanbul Beyoğlu Şehir<br />

Galerisin’de Fransa’da yaptığı<br />

çalışmalarla açan sanatçı,<br />

“Toplumsal Gerçekçilik”<br />

anlayışından hareketle çalıştığı<br />

yapıtlarının yanı sıra, Dolmabahçe<br />

Saray Kapısı, Mezar<br />

Taşları ve İncili Kız gibi yapıtlarında<br />

ise fantastik kurgu söz<br />

konusudur. “Kanaryam Güzel<br />

Kuşum Ben Sana Vurulmuşum”<br />

adlı yapıtında ölüm teması<br />

işleyen sanatçının çalışmaları<br />

arasında Yahya Kemal Beyatlı,<br />

Nazım Hikmet, Neyzen Tevfik,<br />

Eren Eyüboğlu ve Aliye Berger<br />

gibi ünlülerin resimleri ile son<br />

dönem “Kedi” resimleri de<br />

bulunmaktadır<br />

I. Ahmed’in rüyası sanat tarihinde içinde<br />

barındırdığı zıtlıklar ve teknik anlamda dönemin<br />

resim anlayışına yeni bir yorum getirdiğinden<br />

önem taşımaktadır. Minyatür geleneğini yağlı boya<br />

bir tabloya uyarlayan Cihat Burak aynı zamanda<br />

perspektif içinde kendinden bir söz söylemiş ve<br />

mekanın bilinen algılanma biçimini tamamen<br />

Yazan / Zeynep Bolat<br />

değiştirmiştir.<br />

24 <strong>EYLÜL</strong> <strong>2016</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!