05.02.2017 Views

OCAK - MART 2017 SAYI 75

sayi_75

sayi_75

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>OCAK</strong> - <strong>MART</strong> <strong>2017</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>75</strong>


<strong>OCAK</strong>-<strong>MART</strong> <strong>2017</strong> | <strong>SAYI</strong> <strong>75</strong><br />

İmtiyaz Sahibi:<br />

İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

Yayın Kurulu:<br />

Prof. Dr. Sinan Mert Şener (Başkan)<br />

Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Karaca<br />

Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş<br />

Birol Çetinkaya<br />

Şule Gökçe Enginarlar<br />

Kenan Mete<br />

Hatice Yazıcı Şahinli<br />

Yazı İşleri Müdürü /Editör:<br />

Hatice Yazıcı Şahinli<br />

Yayın Koordinatörü:<br />

Kenan Mete<br />

<strong>75</strong>. Sayı Dosya Konusu Danışmanı:<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

Grafik Uygulama:<br />

Murat Beşiktaş<br />

Gizem Çinik<br />

Katkıda Bulunanlar:<br />

Doç. Dr. Gülname Turan<br />

Osman Keskin, Erkan Mert Özoğul,<br />

Bartu Akın<br />

Fotoğraf: Altan Bal, Engin Yıldırım<br />

Yönetim Yeri:<br />

İTÜ Vakfı Merkezi<br />

İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394<br />

Teşvikiye / İSTANBUL<br />

Tel: 0212 291 34 <strong>75</strong> – 230 73 71<br />

Faks: 0212 231 46 33<br />

Baskı:<br />

Azra Matbaacılık<br />

Maltepe Mahallesi Litrosyolu Sokak<br />

2. Matbaacılar Sitesi No:2/4 1BE11<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

Tel: 0212 674 10 51 - 52 - 53<br />

Yayın Türü:<br />

Yaygın, Süreli<br />

VAKFI DERGİSİ<br />

E-posta: basin@ituvakif.org.tr<br />

www.ituvakif.org.tr<br />

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar<br />

yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır.<br />

Dergiyi ve Yayın Kurulu'nu bağlayıcı<br />

nitelik taşımaz.<br />

İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve<br />

fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu<br />

ile alıntı yapılabilir.<br />

...................................................................................................................................................................................................................................................<br />

8<br />

14<br />

18<br />

21<br />

26<br />

31<br />

36<br />

41<br />

44<br />

51<br />

54<br />

56<br />

62<br />

66<br />

70<br />

102<br />

108<br />

116<br />

120<br />

127<br />

128<br />

134<br />

Yapay Zekâ<br />

Prof. Dr. Eşref Adalı<br />

İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

Ya Yapay Ahlâk?<br />

Tevfik Uyar<br />

Günümüzde Yapay Zekâ<br />

Doç. Dr. Sanem Sarıel<br />

Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

Robot İşaret Dili Öğretmeni<br />

Doç. Dr. Hatice Köse<br />

Doğadan Esinlenmiş Robotik Sistem Tasarımları ve Üretim Metodolojileri<br />

Dr. Fatma Zeynep Temel<br />

İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda Öncü Çalışmalar<br />

İTÜ ARI Teknokent Firmaları<br />

Dünya ile Yarışan Yapay Zekâ ve Robotik Çalışmalarına İmza Atıyor…<br />

Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />

Çağrı Mert Bakırcı<br />

Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı Değiştirecek<br />

Kozan Demircan<br />

Makineler İnsanı Anlar mı?<br />

Nörobilim Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek<br />

Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken, Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />

Deprem Etkilerine Karşı Mevcut Yapıların Karbon Lifli Polimer<br />

Kompozitler ile Güçlendirilmesine Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri<br />

Prof. Dr. Alper İlki, Araş.Gör. Erkan Töre, Araş. Gör. Dr. Cem Demir,<br />

Y. Müh. Mustafa Cömert, Dr. Çağlar Göksu<br />

İTÜ'den Haberler<br />

Teknokent Dosyası<br />

Genç Başarı<br />

İTÜ Vakfı'ndan Haberler<br />

Yayınlar<br />

Sektör'den Haberler<br />

Spor<br />

Briç


Bu sayıda<br />

Değerli Okurlar,<br />

Yapay zekâ, robotlar, sanal gerçeklik, otonom araçlar, makine<br />

öğrenmesi, veri işleme… Dünyada hızla gelişen bu teknolojiler<br />

için dev firmalar ciddi yatırım ve üretim programları yapıyor,<br />

akademik ortamlar araştırmalarını bu alanlarda yoğunlaştırıyor.<br />

Zira, yapay zekâ ürünü uygulamalar giderek bir endüstri haline<br />

geliyor ve her geçen gün hayatımıza biraz daha etki ediyor.<br />

Fikir babası Alan Turing olmakla birlikte, “Yapay Zekâ”nın kavramsal<br />

temelleri dönemin bir grup öncü bilim insanı tarafından<br />

1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta atılarak<br />

“Artificial Intelligence: AI” şeklinde ifade edilmiş ve zeki<br />

bilgisayarların gerçekleştirilme olasılığının araştırılması önerilmiştir.<br />

Aradan geçen 60 yıllık zaman diliminde bilgisayarların<br />

işlem hızındaki artış, yapay zekâ araştırmalarındaki gelişme ve<br />

sonuç olarak insan zekâsına yakın sistemlerin oluşturulmaya<br />

başlanmasıyla, bu uç teknolojiler yeni bir boyut kazandı. Bilim<br />

insanlarının şimdiki hedefinde düşünen, anlayan, algılayan robotlar<br />

var…<br />

Yapay zekâ ve robot teknolojilerinin hızla ileri bir boyuta evrilmesi,<br />

birtakım endişeleri de gündeme getirmeye başladı; bazı<br />

bilim insanları ve teknoloji yatırımcıları konuya temkinli yaklaşıp,<br />

olası tehlikelerini dillendirmeye başladılar bile… İnsan gibi düşünen<br />

robotlar iş ve üretim süreçlerinde yer alarak hayatı kolaylaştırmakla<br />

birlikte, ya insanlığı tehdit edecek boyuta ulaşırsa!<br />

Sonuç olarak, yapay zekâ teknolojileri hayatımıza büyük kolaylıklar<br />

getirse de; iş, emek, güvenlik, ekonomi, sosyal ilişkiler, psikoloji<br />

alanlarında insanlığı yeni bir sürecin beklediği kesin.<br />

Dergimizin <strong>75</strong>. Sayısında ‘yapay zekâ’ konusuna odaklanarak bu<br />

alanda araştırmalarını yürüten bilim insanlarına, bu fikri ve gelişmeleri<br />

yakından izleyen bilim-teknoloji yazarlarına sayfalarımızı<br />

açtık ve bir dosya oluşturduk. İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

öğretim üyeleri Prof. Dr. Eşref Adalı, Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce,<br />

Doç. Dr. Hatice Köse ve Doç. Dr. Sanem Sarıel fikir düzleminde<br />

ve proje bazında yazıları ile dosyamıza katkıda bulundular. Buçerçevede;<br />

Prof. Dr. Eşref Adalı, yazısında zekâ terimine açıklık<br />

getirerek; doğal zekâ ile yapay zekâ arasındaki farkları irdeliyor,<br />

akıllı bilgisayarların mekanik arabirimleri olarak robotları işlevsellik<br />

açısından değerlendiriyor, yaratıcılığın insana özgü bir<br />

özellik olarak makinada oluşamayacağını vurgulayarak içimizi<br />

rahatlatıyor. Uzmanlık alanı olan yapay zekâ konusunda toplumu<br />

aydınlatan popüler bilim yazılarıyla yakından tanınan Yrd.<br />

Doç. Dr. Gökhan İnce iki ayrı yazı ile yapay zekâ ve bu temelde<br />

çalışan teknolojik sistemlerin olumlu/olumsuz yönlerini irdeliyor,<br />

yapılan yatırımlarla giderek sayıları ve kullanım alanları artan sanayi<br />

robotlarının insanların yerini alacağı yakın geleceğe dikkat<br />

çekiyor. Doç. Dr. Sanem Sarıel, günümüzde yapay zekâ uygulamalarında<br />

hangi aşamada olduğumuzu ve gerçek zekâya ne<br />

kadar yakın olduğumuzu irdelediği yazısında, İTÜ Yapay Zekâ<br />

Laboratuvarı’nda yürütülmekte olan çalışmalardan da bahsediyor.<br />

Doç. Dr. Hatice Köse ise, aynı laboratuvarda yürütülen robotik<br />

tabanlı işaret dili eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi<br />

üzerine yapılan çalışmayı aktarıyor.<br />

Bilim kurgu yazarı, Açık Bilim Dergisi editörlerinden İTÜ Uçak<br />

Mühendisliği Bölümü mezunu Tevfik Uyar, yapay zekâ ve robotik<br />

konusuna ilgi çeken yazıları ile tanınan bir isim. Dergimize<br />

yazdığı yazıda konuya ahlak penceresinden bakan Uyar, yapay<br />

zekâların idare ettiği makine bedenlerin ahlaklarını nasıl<br />

programlayacağımızı önemli bir soru işareti olarak görüyor.<br />

Dünyanın önde gelen bilim insanları ve teknoloji yatırımcılarının,<br />

yapay zekânın tehlikelerine dikkat çektikleri “Yapay Zekâ: Dost mu,<br />

düşman mı?” başlıklı yazı; İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda tamamlanan<br />

ve devam eden projelerden bazıları; İTÜ ARI Teknokent<br />

bünyesinde yapay zekâ ve robotik alanında araştırmalarını sürdüren<br />

firmaların projeleri, robot meraklılarını 11 yıldır aynı platformda<br />

buluşturan önemli bir etkinlik olan İTÜ Robot Olimpiyatları konulu<br />

yazıları da dosya konumuz kapsamında okurlarımıza sunuyoruz.<br />

Robotik çalışmaları sadece yapay zekâ temelli insansı robotlar<br />

çerçevesinde ilerlemiyor; bu araştırmalara doğadaki diğer canlılar<br />

da ilham kaynağı oluyor. Çalışmalarını Harvard Üniversitesi<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nda sürdüren İTÜ mezunu Dr. Fatma<br />

Zeynep Temel, hayli ilgi çekici yazısında, doğadaki mekanizmaların<br />

çalışma prensiplerini anlamak ve onları mühendislik sistemlerinde<br />

somutlaştırmaya yönelik yepyeni bir uygulama alanı<br />

olarak mikrorobotik çalışmalarını aktarıyor.<br />

Dosya konusu içinde değerlendirebileceğimiz bir başka yazı<br />

ise yine insan-makine etkileşimi ile tüketici uyaranlarını konu<br />

alan, Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken ve Prof. Dr. Şebnem Burnaz’ın<br />

birlikte kaleme aldıkları “Makineler İnsanı Anlar mı? Nörobilim<br />

Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek” başlıklı yazı.<br />

Teknoloji alanındaki girişimciliği ve inovatif fikirleri ile modern zamanları<br />

dahisi kabul edilen Elon Musk hepimizin merak ettiği bir<br />

isim. Kozan Demircan, “Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı Değiştirecek”<br />

başlıklı yazısında, Musk’un insanlığa, çevreye kısacası dünyanın<br />

geleceğine büyük yararlar sağlayacak projelerini aktarıyor.<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi’nde, yeterli mühendislik hizmeti almamış<br />

yapıların depreme karşı güçlendirilmesini sağlayan yeni bir<br />

malzeme geliştirildi. “Karbon lifli polimer kompozit” adı verilen<br />

malzeme ile yapılan testler sonucu, kapasitesi son derece yetersiz<br />

olan bir binanın kolonlarının bu malzeme ile sargılanması<br />

durumunda deprem etkilerinin önemli derecede iyileşebildiği<br />

ortaya konuldu. Prof. Dr. Alper İlki ve ekibinin yazısı, deprem ülkesi<br />

Türkiye için umut verici bir çalışmaya dikkat çekiyor.<br />

İTÜ’den ve Vakıf’tan geniş haberler, Genç Başarı, Öğr. Gör. Metin<br />

Tükenmez’in her sayımızda farklı ve ilginç bir yönünü ele aldığı<br />

‘spor’ disiplinindeki yazısı bu sayımızın konuları arasında.<br />

Bu sayıda "İnsanlaşan Makinalar & Yapay Zekâ" dosya içeriğinin<br />

oluşturulmasına Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce değerli fikirleri ile katkıda<br />

bulundu. Kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />

Dergimizin 76. Sayısında dosya konumuz “Katma Değer Üretiminde<br />

Üniversite-Sanayi İşbirliği”. Geniş bir perspektifle okurlarımıza<br />

sunmayı planladığımız bu konu için İTÜ’lülerin katkılarını bekliyoruz.<br />

Saygılarımızla,<br />

Yayın Kurulu<br />

6 itü vakfı dergisi


DOSYA<br />

İNSANLAŞAN<br />

MAKİNALAR-<br />

YAPAY ZEKÂ


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Yapay Zekâ<br />

Yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına karşı gelip zarar<br />

verebilirler mi? Böylece Asimov’un robot tanımındaki “robot<br />

sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi<br />

bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını, bugün vermek zordur. Yapay<br />

zekâlı bilgisayarlar ve robotlar insan tarafından geliştirildiği sürece<br />

bu kuralın geçerli kalacağını söyleyebiliriz…<br />

Prof. Dr. Eşref Adalı<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

İnsanlar, geçmişte ve günümüzde,<br />

insan gibi davranan makineleri<br />

düşlemiş ve bu makineleri yapmaya<br />

çalışmıştır. İnsan gibi davranan<br />

makineleri yapmaya uğraşırken,<br />

kendisinin yani insanın nasıl bir yapısı<br />

olduğunu anlamaya çalışmıştır;<br />

özellikle beyninin nasıl çalıştığını öğrenmeye<br />

çalışmıştır. Bu bağlamda,<br />

insana özgü akıl ve zekâ kavramlarını<br />

tanımlamıştır.<br />

8 itü vakfı dergisi<br />

Doğru ve yanlışı birbirinden ayırabilme<br />

yetisi akıl olarak tanımlanmıştır. Aklın<br />

doğuştan kazanılmış bir yetenek olduğu<br />

anlaşılmıştır. İnsan, karşılaştığı olaylar<br />

ve durumlar hakkında, aklını kullanarak<br />

kapsamlı düşünebilmekte, yorumlar üretebilmektedir.<br />

İnsanın biyolojik gelişmesiyle<br />

birlikte aklı da gelişmektedir. Dolayısıyla,<br />

sağlıklı her insanın aklı vardır ve<br />

akıl ölçülebilir değildir. Akıl sözcüğünün,<br />

Türkçe'deki karşılığı us’tur.<br />

İnsanın, karşılaştığı bir olay ve durumu<br />

algılayabilme ve buna karşı çözüm<br />

üretme yeteneği zekâ olarak tanımlanmıştır.<br />

Zekâ, zaman içinde, eğitim,<br />

öğrenme ve çevre etkenleri ile gelişmektedir.<br />

Görülen eğitim ve çevre yönlendirmeleri<br />

insanı belli alanlarda, örneğin<br />

matematik, edebiyat, müzik, görsel<br />

sanatlar alanlarında zeki yapmaktadır.<br />

Dolayısıyla, bazı insanlar belli alanlarda<br />

daha zeki olabilirler. Zekâ zaman için-


de kazanılan bir değer olduğu için ölçülebilir<br />

ve ölçülmesi ile ilgili yöntemler<br />

geliştirilmiştir. Zekâ sözcüğünün, Türkçe'deki<br />

karşılığı anlak’tır.<br />

Akıl, us, zekâ ve seyrek kullanılan<br />

anlak sözcükleri çoğunlukla birbirinin<br />

yerine yanlış olarak kullanılmaktadırlar.<br />

Yazımızın konusu olan Yapay Zekâ teriminin<br />

de doğruluğu tartışılabilir: Makinelerin<br />

akıllı mı yoksa zeki mi olması<br />

beklenmektedir? İnsan aklını kullanarak,<br />

bir durum karşısında doğru, dolayısıyla<br />

mantıklı olan çözümü seçer. Aynı<br />

insan, ilk karşılaştığı bir durum karşısında,<br />

kendince en uygun davranışa,<br />

zekâsını kullanarak karar verir. Makinelerden<br />

beklenen davranışın; aklın gösterdiği<br />

yol mu, yoksa zekânın gösterdiği<br />

çözüm mü olduğu tartışmalıdır.<br />

Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanılan<br />

terim ilk kez 1956 yılında Dartmount<br />

Koleji’nde düzenlenen ve seçkin bilim<br />

insanlarının katıldığı konferansta “Artificial<br />

Intelligence: AI” biçiminde dillendirilmiştir.<br />

Bu toplantıya katılan J. McCarthy<br />

(Lisp dilinin geliştiricisi), M. Minsky<br />

(MIT Yapay Zekâ Laboratuvarı kurucusu),<br />

C. Shannon (IBM), A. Newell (ABD<br />

Yapay Zekâ Derneği’nin ilk başkanı) ve<br />

H. Simon (Nobel ödüllü) zeki bilgisayarların<br />

gerçekleştirilme olasılığının araştırılmasını<br />

önermişlerdir.<br />

Doğal zekâ ile yapay zekâ arasında<br />

farkların olacağı açıktır. Bu farklardan<br />

bazıları, yapay zekâyı üstün kılarken<br />

bazıları doğal zekâyı üstün kılmaktadır.<br />

İlk olarak yapay zekânın üstün olduğu<br />

yönler, ardından doğal zekânın üstün<br />

olduğu yönler açıklanacaktır:<br />

Makinelerin akıllı mı yoksa zeki<br />

mi olması beklenmektedir? İnsan<br />

aklını kullanarak, bir durum<br />

karşısında doğru, dolayısıyla<br />

mantıklı olan çözümü seçer. Aynı<br />

insan, ilk karşılaştığı bir durum<br />

karşısında, kendince en uygun<br />

davranışa, zekâsını kullanarak<br />

karar verir. Makinelerden beklenen<br />

davranışın; aklın gösterdiği yol mu<br />

yoksa zekânın gösterdiği çözüm<br />

mü olduğu tartışmalıdır.<br />

Dolayısıyla bilgisayarın unutma yeteneği<br />

yoktur.<br />

• Yapay zekâ paylaşılabilir: Zekâ,<br />

insanda eğitim, öğrenme ve çevre etkenleri<br />

ile gelişmektedir. Bu birikimin<br />

bir başka insana aktarılması, usta çırak<br />

ilişkisi ile olabilmektedir ve aktarım<br />

uzun süre almaktadır. Bir kişide oluşan<br />

zekânın tümüyle bir başkasına aktarıldığı<br />

söylenemez. Buna karşın, yapay<br />

zekâ bir bilgisayarda oluşturulduğundan,<br />

bunun diğer bilgisayarlara aktarılması,<br />

kopyalama yöntemiyle kolayca<br />

yapılabilir.<br />

• Yapay zekâ daha kolay elde edilebilir:<br />

Bir bilgisayarın zekâ düzeyinin<br />

yükseltilmesi, bir insanın zekâ düzeyinin<br />

yükseltilmesine göre daha kolaydır;<br />

kolay olduğu için maliyeti de düşüktür.<br />

• Yapay zekâ tutarlıdır: Aynı olay<br />

karşısında verilecek tepki insandan insana<br />

değişik olacaktır. Hatta benzer iki<br />

olayda, aynı insan farklı davranabilmektedir.<br />

Bunun nedeni insanların zekâ düzeylerinin<br />

farklı olması ve insan olmalarıdır.<br />

Yapay zekâ sistemlerinde aynı ya<br />

da benzer olaylarda verilen tepki hep<br />

aynı olacaktır. Farklı zekâ düzeyindeki<br />

yapay zekâ sistemlerinden aynı olay<br />

karşısında farklı tepki görülmesi, zekâ<br />

düzeyi ile ilgilidir.<br />

• Yapay zekâ kayıtlıdır: Bir durum<br />

veya olay karşısında yapay zekâ tarafından<br />

üretilen tepki kaydedilmektedir. Dolayısıyla,<br />

benzer bir durumla karşılaşıldığında,<br />

eski kararlar gözden geçirilmekte<br />

ve en yakın olan tepki verilmektedir. Buna<br />

karşın insan, karşılaştığı her olayda, geçmişte<br />

yaşadığı benzer olayı aklına getirmekte<br />

ya da onu hiç düşünmeden yeni<br />

bir karar oluşturabilmektedir.<br />

Doğal Zekânın Üstün Yönleri<br />

• Doğal zekâ yaratıcıdır: İnsan kendi<br />

ve başkalarının deneyimlerini değerlendirerek<br />

zekâsını geliştirebilir, dolayısıyla<br />

yaratıcıdır. Yapay zekâ, bilgisayara<br />

yüklenen bilgi ile sınırlıdır; dolayısıyla<br />

yaratıcılığı insana kıyasla kısıtlıdır.<br />

• Deneyimlerden yararlanma: Doğal<br />

zekâ insana duyu organlarının yardımıyla<br />

öğrendiği deneyimleri kullanma<br />

ve bu deneyimlerden yararlanma yeteneği<br />

kazandırır. Yapay zekâ sistemleri<br />

genellikle sembolik girdiler ile çalışırlar.<br />

• Usavurma yeteneği: İnsan karşılaştığı<br />

yeni durum karşısında, deneyim-<br />

Yapay Zekânın Üstün Yönleri<br />

• Yapay zekâ kalıcıdır: İnsan öğrendiği<br />

ve deneyimlediği olay ve konuları,<br />

benzerlerini yaşamadığında zaman<br />

içinde unutabilir. Ancak yinelenen ve<br />

insan için önemli deneyimlere ilişkin<br />

bilgiler bellekte sürekli tutulmaktadır.<br />

Unutmanın hızı, konuya verilen önem<br />

derecesiyle ters orantılıdır. Unutma sırasında,<br />

önce ayrıntılar, daha sonra ana<br />

bilgiler silinmektedir. Unutulan bilgiler,<br />

belli hatırlatmalar ile geri kazanılabilmektedir.<br />

Unutma özelliği, insanın belleğinin<br />

gereksiz verilerle işgal edilmesini<br />

önlemektedir. Bilgisayarın belleğine<br />

yazılmış olan bir veri bilinçli olarak silinmediği<br />

sürece, bellekte kalmaktadır.<br />

Massachusetts Institute of Technology (MIT) Yapay Zekâ Laboratuvarının kurucusu Marvin Minsky, 1968.<br />

itü vakfı dergisi<br />

9


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Günümüzde, tıp, finans, trafik,<br />

sigortacılık ve süreç denetimi gibi<br />

alanlarda uzman sistem çözümleri<br />

kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı,<br />

hastalara tanı koyma konusunda<br />

geliştirilmiş bir yazılım olarak,<br />

uzman sistemler için önemli bir<br />

örnektir.<br />

lerine dayanarak ve usavurma yeteneğini<br />

kullanarak hızlı ve yeni bir çözüm<br />

üretebilmektedir. Yapay zekânın üretebileceği<br />

çözümler, kendisine yüklenen<br />

bilgiler ve öğretilen çözüm yöntemleri<br />

ile sınırlıdır.<br />

Kullanım Alanları<br />

1956 yılında yapay zekâ terimini türetenlerin<br />

amacı, bilgisayarları zekileştirmekti.<br />

Ancak zaman içinde bu kavramın<br />

anlamı genişletilmiş ve aşağıdaki<br />

alanlarda kullanılmaya başlanmıştır:<br />

İnsan gibi düşünen ve davranan<br />

sistemler: Yapay zekâ terimini önerenlerin<br />

beklentileri, insan gibi düşünen<br />

ve dolayısıyla insan gibi davranan<br />

bilgisayarların geliştirilmesidir. İnsan<br />

nasıl öğreniyor ve zekâsını nasıl geliştiriyor<br />

ise, bilgisayarların da aynı yolla<br />

öğrenmesi ve zekâsının geliştirilmesi<br />

amaçlanmıştır. Bu amaca hizmet edecek<br />

çalışmalar halen ödüllendirilmektedir.<br />

Bilgisayarın zekâ düzeyini ölçmek<br />

için değişik yöntemler geliştirilmiş<br />

olmasına karşın A. Turing tarafından<br />

önerilen sınama yöntemi günümüzde<br />

de kullanılmaktadır. Bu sınama yönteminde,<br />

sorulan bir soruya insan ve bilgisayar<br />

yanıt vermekte; hakem yanıtın<br />

kimden geldiğini bilmeden, hangisinin<br />

insan hangisinin bilgisayar tarafından<br />

verildiğine karar vermektedir. Bu sınama<br />

sonucunda, bilgisayarın verdiği<br />

sonuçların başarımı, bilgisayarın zekâ<br />

düzeyini belirlemektedir.<br />

İnsan gibi düşünen ve davranan<br />

bilgisayar çalışmaları için en çarpıcı<br />

örnekler, satranç gibi oyun programlarıdır.<br />

Günümüzde, dünya satranç şampiyonları<br />

ile başa baş satranç oynayabilen<br />

programlar geliştirilmiştir.<br />

Uzman Sistemler: Bir uzmanın,<br />

uzmanlığına ilişkin bilgileri ve<br />

kararlarını bilgisayara öğretmenin<br />

sonucu olarak uzman sistemler<br />

üretilmektedir. Günümüzde, tıp, finans,<br />

trafik, sigortacılık ve süreç denetimi<br />

gibi alanlarda uzman sistem çözümleri<br />

kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı,<br />

hastalara tanı koyma konusunda<br />

geliştirilmiş bir yazılım olarak, uzman<br />

sistemler için önemli bir örnektir.<br />

Doğal Dil İşleme: İnsanların konuştuğu<br />

doğal dili anlama, sorulara yanıt<br />

verme, diller arası çeviri ve yapay konuşma<br />

üretme konuları Doğal Dil İşleme<br />

(DDİ) başlığı altında toplanmaktadır. Bir<br />

Programlı robotların, bilgisayarsız olanları da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin (1206) kitabında görülmektedir.<br />

10 itü vakfı dergisi


Makine öğrenmesi yöntemleri, bir<br />

yapay zekâ sisteminin öğrenmesi<br />

amacıyla kullanılmaktadır.<br />

Bu yöntem, insanın kolayca<br />

edinemeyeceği önemli bilgilerin<br />

öğrenilmesi açısından önemlidir. Bu<br />

sayede yapay zekâ sistemleri doğal<br />

zekâya üstünlük sağlayabilirler.<br />

doğal dili anlama çalışmaların ilk aşaması<br />

dildeki sesleri tanımak ile başlar.<br />

Sesbilimi bir dildeki sesleri (ünlü ve<br />

ünsüz sesleri) araştırır. Bazı diller ünlü<br />

çeşitliliği açısından zengin bazıları fakirdir.<br />

Örneğin Türk dillerinde 8-13 ünlü<br />

sesli varken Arapça'nın ünlü sayısı 3-4<br />

kadardır. Sesbiliminin ardında dilin biçimbilimsel<br />

yapısını incelemek gerekir.<br />

Türkçe gibi eklemeli dillerde biçimler<br />

son derece önemlidir ve kök sözcüğe<br />

yeni anlam katarlar. Tümce içinde, özne<br />

tümleç ve yüklem sırası dil ailelerine<br />

göre değişiklik göstermektedir. Örneğin<br />

Türk dillerinde diziliş özne-tümleç-yüklem<br />

biçiminde iken Hint-Avrupa dillerinde<br />

özne-yüklem-tümleç biçimindedir.<br />

Bir insanın konuşmasını bilgisayara<br />

aktarabilmek için, dilin sesbilimini, biçimbilimini<br />

ve sözdizimini bilgisayara<br />

öğretmemiz gerekir. Bu aşamadan sonra,<br />

tümcenin anlamı çıkarılabilir. Doğal<br />

dillerde, bir sözcüğün birden çok anlam<br />

taşıdığı bilinmektedir. Bu nedenle, sözcüğün<br />

ilgili tümce içindeki gerçek anlamının<br />

bulunması, DDİ çalışmalarının<br />

önemli bir araştırma konusudur. Bir sözcüğün<br />

gerçek anlamının bulunması sırasında,<br />

konuşmanın konusu, önceki ve<br />

sonraki sözcükler belirleyici olmaktadır.<br />

Bir tümcenin anlamının belirlenmesi,<br />

bu tümcenin bir başka dile çevrilmesi<br />

veya soru yanıt sistemlerinde uygun yanıtın<br />

hazırlanması sırasında gerekli olmaktadır.<br />

Günümüzde, diller arası çeviri<br />

konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır.<br />

Otomatik yanıt sistemleri ticari<br />

alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu<br />

yöntem ile otelde yer ayırtma ve bankacılık<br />

hizmetleri verilmeye başlanmıştır.<br />

Robotlar: Robotlar, akıllı veya zeki<br />

bilgisayarların mekanik arabirimi olarak<br />

düşünülebilir. Bir başka deyişle, robotları<br />

yöneten birim bilgisayardır. İşlevsellikleri<br />

açısından robotlar üç sınıfa ayrılırlar:<br />

• Programlı robotlar: Bu tür robotların<br />

hareketleri adım adım bir program<br />

yardımıyla öğretilir. Bu amaçla geliştirilmiş<br />

olan özel diller kullanılır. Robot,<br />

programın adımlarını tartışmasız yerine<br />

getirir. Çalışması sırasında karşılaşacağı<br />

olağan dışı durumlar ve bu durumlarda<br />

vereceği tepkiler de program içinde<br />

yazılıdır. Bu tür robotlar genellikle montaj<br />

işlemlerinde kullanılır.<br />

Programlı robotların, bilgisayarsız olanları<br />

da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin<br />

(1206) kitabında görülmektedir.<br />

• Öğretilebilen robotlar: Robotun<br />

yapması gereken bazı hareketleri, hareket<br />

denklemleri ile yazmak son derece<br />

zordur. Bu nedenle, robotun eli bir uzman<br />

tarafından tutularak hareket ettirilir.<br />

Robot yapılan tüm hareketleri beller ve<br />

daha sonra bu hareketleri kendisi yineler.<br />

Araba boyama robotları, bu tür robotlar<br />

için en güzel örneklerdir.<br />

• Akıllı robotlar: Akıllı robotlar, çevresi<br />

ile etkileşimde bulunan ve buna<br />

Lisp dilinin geliştiricisi John McCarthy, Rusya'daki rakiplerine karşı telgrafla gerçekleştirilen dört<br />

eşzamanlı bilgisayar satranç maçına ev sahipliği yaptı, 1966.<br />

itü vakfı dergisi<br />

11


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanılan terimi ilk kez 1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta “Artificial Intelligence:<br />

AI” biçiminde dillendiren seçkin bilim insanları arasında yer alan Claude Shannon (solda) ve Herbert Simon.<br />

göre davranış ve hareketlerini belirleyen<br />

robotlardır. Bu tür robotlara temel<br />

görevleri program ile öğretilir, ancak<br />

bu görevi yerine getirirken çevresinden<br />

bilgi edinerek hareket eder. Akıllı robotlar<br />

için en temel örnek taşıma robotları<br />

gösterilebilir, en üst düzey örnekler insansı<br />

robotlardır.<br />

Taşıma robotları, fabrika içinde bir<br />

paketi bir iş noktasından diğer bir iş<br />

noktasına götürebilmektedir. Taşıma sırasında,<br />

belli bir yolu izlemekte, önüne<br />

çıkan engellere göre davranabilmekte<br />

ayrıca diğer taşıma robotları ile iletişimde<br />

bulunabilmektedir.<br />

İnsansı robotlar, insana benzemekte,<br />

yürüyebilmekte ve belli ölçüde konuşabilmektedir.<br />

Bu robotlar, yapay zekâ<br />

çalışmalarının hedeflediği türlerdir.<br />

Akıllı robotlar, yapay zekâ çalışmaları<br />

kapsamında önemli bir yer tutmakta-<br />

12 itü vakfı dergisi<br />

Akıllı robotlar, yapay zekâ<br />

çalışmaları kapsamında önemli bir<br />

yer tutmaktadır. Bunun nedenini,<br />

insan gibi düşünen ve davranan<br />

makine yapma düşüncesine<br />

bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe<br />

ulaşma çalışmalarında robotlar<br />

birçok soruyu yanıtlamaktadır.<br />

dır. Bunun nedenini, insan gibi düşünen<br />

ve davranan makine yapma düşüncesine<br />

bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe<br />

ulaşma çalışmalarında robotlar birçok<br />

soruyu yanıtlamaktadır. Örneğin, robotun<br />

doğal dildeki konuşmayı anlaması<br />

ve buna yanıt vermesi beklenmektedir.<br />

Hareket ederken çevresini görmesi ve<br />

ona göre hareket etmesi beklenmektedir.<br />

Beklenmedik durumlarda karar vermesi<br />

istenmektedir.<br />

İnsansız Denizlatı<br />

Taşıma robotlarının bir üst modeli<br />

olarak, günümüzde sürücüsüz araçlar<br />

geliştirilmektedir. Sürücüsüz araçların<br />

havada, suda ve karada gidenleri hakkında<br />

günlük haber kaynaklarında bilgiler<br />

yer almaktadır. İnsansız Hava Aracı<br />

(İHA) ağırlıklı olarak askeri amaçlarla<br />

kullanılmaktadır. Bu araçlar, kendileri<br />

için belirlenmiş bir yörüngeyi izleyerek<br />

görüntü toplamakta, bazıları silah kullanmaktadır.<br />

İnsansız denizaltılar da<br />

benzer amaçlarla kullanılmaktadır. Binek<br />

arabaları ve kamyonlar için benzer<br />

çalışmalara son yıllarda ağırlık verilmiştir.<br />

Amaç, sürücü gerektirmeden aracın<br />

bir yerden diğer bir yere gitmesidir. Bu<br />

araçlarda kullanılan temel ilke taşıma<br />

robotlarında kullanılan teknikler ile aynıdır.<br />

Bu tür robotlar, konum bilgisini,<br />

çevredeki araçların konumlarını, trafik<br />

bilgilerini sürekli olarak öğrenmekte,<br />

belleğindeki harita bilgisi üzerinde bu<br />

bilgileri değerlendirmekte ve yol alabilmektedir.<br />

Görüntü işleme: Bir makinenin,<br />

insanın sahip olduğu yeteneklere erişebilmesi<br />

için görme yeteneğinin de<br />

olması gerekir. Bir bilgisayara veya robota<br />

görme yeteneğinin kazandırılması,<br />

kameradan gelen görüntünün işlenmesi<br />

ile sağlanmaktadır. Kamera robotun<br />

üzerinde olabileceği gibi ortamın uygun<br />

bir yerinde de olabilir. Kameradan gelen<br />

görüntü ile ortamdaki nesneler tanınmaya<br />

çalışılır. Tanıma işlemi uygulamaya<br />

göre basit ya da karmaşık olabilir.<br />

Örneğin bir aracın plakasını okumak<br />

basit sayılırken, bir kişiyi yüzünden tanımak<br />

karmaşık bir işlemdir.<br />

Görüntü işlemenin niteliği ve yetkinliği<br />

çalışmanın amacına uygun olarak


Yaratıcılık yeteneğinin insana<br />

özgü bir özellik olduğunu ve<br />

bu yeteneğin bir makinede<br />

oluşamayacağını varsayarsak,<br />

yapay zekânın insan zekâsından<br />

bir derece aşağıda kalacağını<br />

söyleyebiliriz. Bu durum insanlık<br />

için bir üstünlük olarak kalacak ve<br />

içimizi rahatlatacaktır.<br />

belirlenir. Dolayısıyla, yapay zekâ sistemine<br />

sağlayacağı katkı bu belirleme<br />

ile sınırlı kalır. Günümüzde, otopark ve<br />

otoyol girişlerinde plaka tanınması, MO-<br />

BESE kameraları ile toplumsal olaylara<br />

karışanların kimliklerinin belirlenmesi,<br />

uydudan çekilen fotoğraflar ile tarım<br />

verilerinin hesaplanması, askeri hedeflerin<br />

belirlenmesi görüntü işleme yöntemleri<br />

ile gerçekleştirilmektedir.<br />

Makine öğrenmesi: Bilgisayarın, bir<br />

konu ile ilgili büyük miktarda veri kümesini<br />

inceleyip yorumlayarak konuyu öğrenmesine<br />

kabaca makine öğrenmesi<br />

diyebiliriz. Örneğin, bir dilde yazılmış<br />

metinleri inceleyip dilin modelinin çıkarılması,<br />

sözcüklerin gerçek anlamlarının<br />

bulunması makine öğrenmesi ile<br />

gerçekleştirilebilmektedir. Araç sigorta<br />

poliçe ve hasar bilgilerini içeren veri tabanını<br />

inceleyerek, hasar ve kullanıcılar<br />

arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmak ve<br />

kişiye özgü sigorta pirimi hesaplamak<br />

bir başka örnektir.<br />

Makine öğrenmesi yöntemleri, bir<br />

yapay zekâ sisteminin öğrenmesi amacıyla<br />

kullanılmaktadır. Bu yöntem, insanın<br />

kolayca edinemeyeceği önemli bilgilerin<br />

öğrenilmesi açısından önemlidir.<br />

Bu sayede yapay zekâ sistemleri doğal<br />

zekâya üstünlük sağlayabilirler. Makine<br />

öğrenmesi yöntemlerine veri madenciliği<br />

yöntemleri de eklenerek yapay zekâ<br />

sisteminin yetenekleri artırılmaktadır.<br />

Yapay Zekânın Geleceği<br />

Genel amaçlı bilgisayarların geçmişi<br />

1950’lere kadar geri götürülebilir. Yaklaşık<br />

70 yıllık geçmişi olan bilgisayarın,<br />

gelişimindeki hıza bakarak daha çok<br />

gelişeceğini söylemek için kâhin olmak<br />

gerekmez. Bilgisayarların işlem hızları<br />

arttıkça ve yapay zekâ ve ilişkili konularda<br />

çalışan bilim insanlarının araştırmaları<br />

arttıkça yapay zekânın her gün<br />

daha gelişeceği açıktır. Bu gelişmelere<br />

bağlı olarak bir gün insan zekâsına yakın<br />

sistemlerin oluşturulabileceğini söyleyebiliriz.<br />

İnsanların bir özelliği hayal ettiklerini<br />

gerçekleştirmeye çalışmaktır. Konumuz<br />

ile ilgili hayaller içinde Stanley<br />

Kubrick’in 1986’da çevirmiş olduğu<br />

“ 2001: A Space Odyssey” filmindeki<br />

HAL isimli bilgisayardır. HAL insan konuşmasını<br />

anlayabilmekte ve insan gibi<br />

Asimov’un robot tanımındaki “robot sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez”<br />

ilkesi bozulacak mı?<br />

A. Newell, ABD Yapay Zekâ Derneği'nin ilk başkanı<br />

konuşabilmektedir. Hatta insanların<br />

dudaklarını okuyabilmektedir. 1986’da<br />

konuşabilen bilgisayar yoktu ancak<br />

günümüzde vardır. Henüz dudak okuyan<br />

bilgisayarları bugün görmüyoruz<br />

ancak gelişmelere bakarak bir gün dudak<br />

okuyabilen bilgisayarların olabileceğini<br />

söyleyebiliriz.<br />

Yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına<br />

karşı gelip zarar verebilirler<br />

mi? Böylece Asimov’un robot tanımındaki<br />

“robot sahibine, daha genel<br />

anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi<br />

bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını,<br />

bugün vermek zordur. Yapay zekâlı bilgisayarlar<br />

ve robotlar insan tarafından<br />

geliştirildiği sürece bu kuralın geçerli<br />

kalacağını söyleyebiliriz. Ancak bir<br />

gün geliştirmenin akıllı bilgisayarlar<br />

tarafından yapılabileceği düşünüldüğünde,<br />

insanlığa zarar verebilecek sistemlerin<br />

de üretilebileceği söylenebilir.<br />

Yaratıcılık yeteneğinin insana özgü<br />

bir özellik olduğunu ve bu yeteneğin<br />

bir makinede oluşamayacağını varsayarsak,<br />

yapay zekânın insan zekâsından<br />

bir derece aşağıda kalacağını<br />

söyleyebiliriz. Bu durum insanlık için<br />

bir üstünlük olarak kalacak ve içimizi<br />

rahatlatacaktır. Nitekim Stanley Kubrick<br />

söz konusu filmde isyan eden bilgisayarı,<br />

bir insan tarafından devre dışı<br />

bıraktırmayı yeğlemiştir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

13


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

Kuşkusuz ki, yapay zekâ alanındaki bilimsel araştırmalar<br />

ve eşzamanlı yürütülen teknolojik gelişmeler insanlığın<br />

yararına ilerleme kaydediyor. Hatta potansiyel faydalara bazen<br />

kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, madalyonun diğer tarafında<br />

yer alan yıkıcı etkileri de görmezden gelebiliyoruz. Toplumdaki<br />

konumumuz ve gelişmelere bakış açımız ışığında safımızı<br />

belirliyoruz: “Yapay zekâ ve bu temelde çalışan teknolojik<br />

sistemler hayırdır/şerdir!” O halde bu yazıda biraz da “öteki”nin<br />

perspektifinden bakmayı deneyelim.<br />

14 itü vakfı dergisi<br />

Bazıları teknolojiye insanları sıkıcı<br />

ve zorlu işlerden özgürleştirip,<br />

daha eğlenceli ve keyifli bir yaşam<br />

sürdürebilmelerine olanak sağladığı<br />

için, adeta insanlığa sunulmuş bir<br />

hediye gözüyle bakıyor. Diğer tarafın<br />

argümanları da sağlam: teknoloji en genel<br />

haliyle insanların işlerini ellerinden<br />

alıyor; güçlüyü daha güçlü zengini daha<br />

zengin kılıyor. Mahatma Gandhi, Hindistan’ın<br />

refahı için devasa makinelerle<br />

dolu tekstil atölyeleri yerine, her köylünün<br />

evine yerleştirilecek yün eğirme<br />

aletleri ve dokuma tezgahları vermeyi<br />

savunuyordu. Bu sayede az sayıda insana<br />

iş imkanı sağlayan, merkezi bir<br />

seri üretimden ziyade, toplulukların yararına<br />

olan dağıtılmış seri üretim sağlanmış<br />

olacaktı.<br />

Yıllar geçtikçe, zamanın teknolojileri<br />

yerini yepyeni teknolojilere bıraktı,<br />

ancak tartışma baki kaldı. Bu sorunun<br />

yakın zaman teknolojileriyle vücut bulmuş<br />

en somut halini, fabrikaların üretim<br />

bantlarında çalışan insan işçilerin<br />

sorumlu oldukları işlerin artık robotlara<br />

teslim ediliyor olması teknolojinin beraberinde<br />

getirdiği sorunlara bir örnek<br />

teşkil etmektedir. Tarih, temeli gelir ve<br />

imtiyazların orantısız dağılımından kaynaklanan<br />

sıkıntılara dayanan devrimlerle<br />

doludur. Eğer ki gelecek teknolojileri<br />

bu amaca hizmet edecek şekilde kullanılacaksa,<br />

nice felaketler bizi bekliyor<br />

olacaktır.<br />

Ancak zekâsı artan makineler üretmek,<br />

toplumun farklı katmanları arasında<br />

yaşanan güç savaşından daha da<br />

önemli bir sorun teşkil ediyor: Benlik<br />

bilinci. Diğer bir deyişle kişinin kendisi<br />

hakkında hissettiklerinin ve düşündüklerinin<br />

toplamı. Örneğin, 19. yüzyılda<br />

Charles Darwin’in evrim teorisini ve<br />

insanların (görece) daha değersiz yaşam<br />

formlarından evrildiği fikrini ortaya<br />

atması zamanında fırtınalar yaratmıştı.<br />

Hatta bu teorinin üzerinden geçen neredeyse<br />

2 yüzyıl sonrasında bile, insanlık<br />

bu düşünceyle cebelleşip durmaktadır.<br />

Olur da geleceğin hızla ilerleyen teknolojisi,<br />

insanla kapışabilecek zihinsel<br />

yetilere sahip makineler üretebilirse toplum<br />

nasıl bir tepki verecektir?<br />

Geçmişte teknolojinin daha yavaş<br />

adımlarla ilerlemesi, benlik bilincimizin<br />

“zekâ” kavramına adapte olarak kendisini<br />

korumasına olanak sağladı. Zekâ ile<br />

şunu kastediyorum: Ağaçlardan meyve<br />

toplayarak hayatını idame eden veya<br />

mızrak, kılıç sallayan atalarımız 19. yüzyıldaki<br />

pistonlu, manivelalı, dişli, çarklı,<br />

buhar çıkaran sıradan makineleri görse,<br />

muhtemelen doğaüstü bir zekâyla karşı<br />

karşıya kaldıklarını düşüneceklerdi.<br />

Ancak günümüzde bu aletlerin herhangi<br />

bir zekâya sahip olmadıklarını bildiğimiz<br />

gibi, oldukça karmaşık otomatlar<br />

olan günümüzün otomatik içecek ve bilet<br />

satış makinelerini veya para çekme<br />

makinelerini bile yapay zekâya sahip<br />

makineler olarak tanımlamıyoruz. Peki


ya teknolojik gelişmelerin korkunç bir<br />

ivmeyle arttığı günümüzde veya yakın<br />

gelecekte bu makinelerin insan zekâsına<br />

meydan okuduğu durumlarla karşılaşsak<br />

ve hatta bizim “adapte olamayacağımız<br />

hızlarda” zekâmızı geçtikleri<br />

gerçeğiyle yüzleşecek olursak, acaba<br />

biz nasıl bir tepki vereceğiz?<br />

Makinelerin zekâsı bizimkileri<br />

yakalarsa, veya yakalayabileceğine<br />

dair belirtiler ortaya koymaya<br />

başlarsa ne olacak?<br />

İnsanlığın buna vereceği tepkiyi tahmin<br />

etmek için, insanlığın geçmişte başına<br />

gelmiş benzer bir olaya verdiği tepkiden<br />

yola çıkacağız ve elimizde, kökleri 20.<br />

yüzyıla dayanan ufak bir ipucunu takip<br />

edeceğiz: Zekâ Katsayısı (ZK) veya İngilizce’deki<br />

karşılığıyla Intelligence Quotient<br />

(IQ) testleri. Bu testler çocukların<br />

zekâsını ölçmek için kullanılmaya başlanmıştı.<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nde<br />

çocuklar bu testteki performanslarına<br />

göre sınıflandırılır ve eğitimlerine bu test<br />

sonuçları baz alınarak yön verilirdi. İyi<br />

skor alanlar iyi okullara, kötü derece<br />

alanlar ikincil kalitede okullara gönderilir,<br />

ek derslerle desteklenmeye teşvik<br />

edilirlerdi. Yani biz insanlar olarak, elimize<br />

zekâyı ölçebileceğimizi düşündüğümüz<br />

bir ölçüt geçtiği anda (kaldı ki<br />

ZK testleri oldukça tartışmalıdır), hemen<br />

sınıflandırma, ayrımcılık ve yabancılaştırma<br />

rotasına yöneliyoruz. Peki ya makinelerin<br />

zekâsı bizimkileri yakalarsa,<br />

veya yakalayabileceğine dair belirtiler<br />

ortaya koymaya başlarsa ne olacak?<br />

Makinelere karşı daha aşağı zekâya sahip<br />

insanlara toplum olarak nasıl davranacağız?<br />

İnsanın onuru ve haysiyeti bu<br />

tarz bir kıyaslamaya<br />

kurban<br />

gidebilir<br />

mi?<br />

Aslına<br />

bakarsanız,<br />

makinelerin<br />

insan zekâsına<br />

meydan<br />

okuduğu<br />

durumlarla<br />

karşılaşmaya<br />

başladık bile.<br />

1997 yılında<br />

Deep Blue<br />

Kasparov’u<br />

satrançta<br />

yendi, 2011 yılında IBM Watson insan<br />

rakiplerini Riziko oyununda alt etti, günümüzde<br />

bilgisayarlı uzman sistemler<br />

sağlık konusunda doktorlara tavsiye<br />

verecek algoritmalarla donatıldı, sürücüsüz<br />

arabalar Amerika’da birçok eyalette<br />

kullanılmaya başlandı, emekçi sınıf<br />

işlerini kendilerinden daha hızlı, etkin<br />

ve hatasız çalışan robotlara kaptırdı.<br />

Peki ya yenilenlerin veya işlerini yapay<br />

zekâya karşı kaybeden insanların sayısı<br />

artmaya devam ettikçe veya kendilerini<br />

makinelerin tehdidi altında hissettikleri<br />

branşların sayısı artmaya başladıkça,<br />

bu insanların benlik bilinçleri ne olacak?<br />

Edge isimli dernek dünyanın en<br />

başarılı ve zeki (?) filozoflarına, bilim<br />

adamlarına ve sanatçılarına her sene<br />

tek bir soru yöneltiyor<br />

ve cevaplarını<br />

internetten paylaşıyor.<br />

2013 senesinin<br />

sorusu ise şu oldu:<br />

“Gelecekte neden<br />

endişe duymalıyız?”<br />

(What should we<br />

be worried about?).<br />

Cevaplardan bazılarını<br />

paylaşmak istiyorum:<br />

Wired dergisinin<br />

kurucusu ve editörü<br />

Kevin Kelly, azalan<br />

genç nüfusa karşın<br />

artan robot nüfusunu<br />

en büyük tehdit<br />

olarak gösteriyor.<br />

Silikon Vadisi’nde<br />

çalışan teknoloji gurusu<br />

Paul Saffo ise<br />

Makinelerin zekâsının doğası gereği<br />

insanınkinden daha farklı olduğunu<br />

savunanlar var; sonuçta insanlar<br />

biyolojik bir varlık, makineler ise<br />

değil. Bu sebeple makinelerin,<br />

insanların karar mekanizmalarında<br />

yaşadıkları süreçleri taklit<br />

edebilmeleri mümkün değil.<br />

gelecekte bizi bekleyen “mühendisler<br />

(engineers)” ve kendi deyişiyle “rahipler<br />

(druids)” olarak iki sınıf arasında<br />

yaşanacak savaş konusunda uyarıyor.<br />

Ona göre temelde teknoloji kullanımı<br />

konusunda iyimser ve kötümser olanlar<br />

olarak nitelendirilebilecek bu iki gruptan<br />

rahipler, robot araçların güvensiz<br />

olduğunu, mühendisler ise insanların<br />

araba kullanmalarına bile en baştan izin<br />

verilmemesi gerektiğini “şiddetle” savunacak.<br />

Daha onlarca düşünür gelecekte<br />

insanlığı bekleyen tehdit konusunda<br />

ortak payede cevaplarda buluşuyor: robotlar<br />

ve makine zekâsı... New York Times<br />

çok satanlar listesine girmiş Robot<br />

Mahşeri (Robopocalypse) isimli kitabın<br />

yazarı Daniel H. Wilson zeki robotların<br />

dünyayı ele geçirmesi durumunda, onlarla<br />

nasıl baş edeceğimize dair kafa<br />

patlatmış olanlardan.<br />

Makinelerin zekâsının doğası gereği<br />

insanınkinden daha farklı olduğunu<br />

savunanlar var; sonuçta insanlar biyolojik<br />

bir varlık, makineler ise değil. Bu<br />

itü vakfı dergisi<br />

15


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

sebeple makinelerin, insanların karar<br />

mekanizmalarında yaşadıkları süreçleri<br />

taklit edebilmeleri mümkün değil. Aynı<br />

kararları alsalar bile, bu kararlar aynı<br />

temele dayanarak alınmıyor olacak. O<br />

halde, farklı zekâları birbirinden ayıran<br />

sınırlar nelerdir ve toplum olarak bir makinenin<br />

aldığı kararı takip etmek ne derece<br />

etiktir?<br />

Bu konular belki kulağa bilim kurgu<br />

sohbeti gibi geliyor olabilir. Ancak<br />

uzunca bir süredir, zaten hiçbir zaman<br />

gerçekleşmeyeceğini iddia ederek “Bilgisayarlar<br />

topluma hükmetmeye başlarsa<br />

ne olur?” sorusunu gözardı ettik,<br />

ancak alametler gösteriyor ki artık bu<br />

soruyu sormanın vakti geldi. Eğer ki<br />

Bankada, devlet dairesinde,<br />

hastanede, alışverişte kaç kez<br />

“Bilgisayar çöktüğü için size<br />

yardımcı olamıyorum” sözünü<br />

işittiniz? O halde, kontrol kimde?<br />

Toplum çoktan makinelere teslim<br />

olmadı mı?<br />

bir gün bir bilgisayar veritabanı hatalı<br />

olarak kredi güvenilirliliğinizin kötü bir<br />

sicilden dolayı düşük olduğunu, sabıka<br />

kaydınız bulunduğunu veya hesabınızdaki<br />

tüm parayı çektiğinizi iddia ederse,<br />

size mi yoksa bilgisayardaki verilere<br />

mi inanılacak? Eğer navigasyon sistemi<br />

uçağınızı sis yüzünden yanlış olarak<br />

tanımlanmış bir piste, örneğin pistin<br />

sonundaki çimenlik araziye indirmeye<br />

çalışırsa ne olacak? Eğer ki hastanedeki<br />

bilgisayar programı veya donanımı<br />

topladığı verilerde bir hataya sebebiyet<br />

veriyorsa ve kanser olduğunuz izlenimi<br />

oluşturuyorsa, bu teşhisi koyan doktorun<br />

suçu mudur? Bankada, devlet dairesinde,<br />

hastanede, alışverişte kaç kez<br />

“Bilgisayar çöktüğü için size yardımcı<br />

olamıyorum” sözünü işittiniz? O halde,<br />

kontrol kimde? Toplum çoktan makinelere<br />

teslim olmadı mı?<br />

Aslında yazıyı üst paragraftaki kasvetli<br />

ve iç karartıcı son cümle ile bitirebilirdim.<br />

Ancak ben karamsar bir gelecek<br />

kurgulayan insanlardan değilim. Teknolojiler,<br />

gelişimleri süresince sorunlar<br />

Yapay Zekâ’nın İlk Örnekleri<br />

Oyunlar ile bilgisayarlarımıza, akıllı makineler ile gündelik<br />

yaşamımıza girdi; yetmedi, robotlar ile geleceğimizin dünyasını<br />

şekillendiriyor… Yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda yüz değil,<br />

bin değil, binlerce yıl geri gidiyoruz…<br />

İnsan zekâsını henüz tamamen açıklığa<br />

kavuşturamamış insan ırkı olarak,<br />

yapay zekâyı tanımlamaya çalışmak ne<br />

kadar doğru bilemiyorum, çünkü teorik<br />

olarak yapay zekânın işleyişi makinelerin<br />

insan zekâsını simüle edebilmeleri<br />

prensibi üzerine kurulu. Ancak<br />

çok kaba bir söyleyişle “yapay<br />

zekâ”, insanlar tarafından<br />

programlandıkları<br />

çerçevenin ötesinde<br />

düşünme ve yaratma<br />

yetisine sahip olan<br />

makineleri betimlemek<br />

için kullandığımız<br />

tabir (en azından<br />

şimdilik böyle). Daha<br />

Şekil 1: M.Ö. 280-270'den<br />

kalma elinde taş tutan kanatlı<br />

bir TALOS'u resmeden sikke.<br />

(Cabinet des Médailles, Paris)<br />

runsalını burada kesip, zaman içinde<br />

insan ve yapay zekâyı karşı karşıya getiren<br />

mihenk taşlarına kısaca göz atalım.<br />

Yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda<br />

yüz değil, bin değil, binlerce yıl<br />

geri gidiyoruz. Yunan mitolojisinde teknoloji<br />

ve artizan tanrısı Hephaestus<br />

ile mimar Pygmalion akıllı<br />

robot olan Talosu yaratırlar.<br />

Efsaneye gore bronzdan<br />

dev bir adam şekliyle<br />

vücut bulan Talos (Şekil<br />

1), Europa isimli bir<br />

kadını korumak için<br />

Girit adasının çevresini<br />

her gün 3 kez<br />

dolaşıyordu. (Bekçilik<br />

işlerini üstlenen robotların<br />

atası olarak görebiliriz.)<br />

Wolfgang von Kempelen<br />

tasarladığı satranç<br />

oynayan robotu “Mekanik<br />

Türk” ile 1769 yılında Avrupa<br />

turuna çıkar (Şekil 2).<br />

Vezir kıyafetli bir robotun<br />

o zaman için sadece satranç taşlarını<br />

hareket ettirecek mekanik hareketleri<br />

yapabiliyor olmasının inanılmazlığını bir<br />

kenara koysak bile, karşısına çıkan her<br />

rakibi bir bir yenmesi de muhteşem bir<br />

yapay zekâya sahip olduğuna dalalet-<br />

Şekil 2: Gerçek Mekanik Türk 1854 yılında yanarak<br />

kül olmuş olsa da, John Gaughan 120,000 dolar<br />

harcayarak bu otomatın bir benzerini yaratmayı<br />

başarmıştır.<br />

detaylı tanımlamalar<br />

illa ki içinde eksiklik<br />

veya çelişki barındırıyor.<br />

Üstelik, yapay zekâ kavramı,<br />

insan algısının, bilimsel<br />

buluşların ve teknolojik<br />

gelişmelerin ışığında da<br />

zaman içinde değişimlere<br />

uğramış durumda. Örneğin<br />

20. yüzyılda, bugün her yerde rastladığımız<br />

kahve veya kola makinaları<br />

yapay zekâya sahip robotlar olarak görülüyor<br />

olmuş olsa da, 21. yüzyılda artık<br />

bu aletleri sadece birer “otomat” olarak<br />

tanımlıyoruz. Yapay zekânın tanımı soti.<br />

İçinde dönen çarklar, manivelalar ve<br />

mekanik aksamları ile herkese kendini<br />

hayran bırakan bir robot tasarlamıştı.<br />

Napoleon Bonaparte ve Benjamin<br />

Franklin gibi devlet adamlarının da yenildiği<br />

bu robotun foyası yaklaşık 50 yıl<br />

sonra ortaya çıktı. İçinde son derece<br />

yetenekli satranç oyuncularının oturuyor<br />

olması ve bu kişinin bir mekanizma<br />

yardımıyla robotun kolunu oynatıyor olması<br />

insanlık tarihinin en büyük hilelerinden<br />

biri olarak anılır. Ancak, burada<br />

vurgulanması gereken nokta, insanların<br />

belki de tarihte ilk kez insan ve hayvan<br />

dışı bir zekâ gösterisinin, büyüyle veya<br />

mucizeyle değil de, bir (mekanik) düzeneğin<br />

kendine has zekâsı (yapay zekâ)<br />

ile açıklanmasına inanmaya meyil göstermiş<br />

olmaları.<br />

16 itü vakfı dergisi


yaratacaklardır, ancak eninde sonunda<br />

düğmeye basan ve bu teknolojilerin<br />

geleceğine hükmedenler biz insanlar<br />

olacağız. Eğer ki insan tarafından yaratıldılarsa,<br />

insanlar tarafından da yok<br />

edilebilirler. İnsanın olduğu yerde umut<br />

vardır; umudun olduğu yerde de yaşam<br />

devam eder. “Senin boş umut vaat eden<br />

sözlerinden kime ne, makineler bizi ele<br />

geçirmiş, hepimiz öleceğiz!” diye ortalarda<br />

elleri havada bağırarak koşuşturmaya<br />

başlayan okurlara, umut dolu bir<br />

haber vereyim: Cambridge Üniversitesi’nden<br />

bir grup filozof, bilim adamı ve<br />

girişimci iş adamının başlattığı Varoluşsal<br />

Riskleri Araştırma Merkezi (Centre<br />

for the Study of Existential Risk), bizi<br />

hangi teknolojik risklerin beklediğini,<br />

bu teknolojilere karşı ne tarz önlemler<br />

almamız gerektiğini ve bu teknolojilerin<br />

beklenmedik sonuçlarını araştırmak için<br />

kolları sıvadı [2] . Böylece kendimizi geleceğe<br />

daha iyi hazırlayabileceğiz.<br />

Grubun ilgilendiği konular arasında<br />

sentetik biyolojinin biyoterör amaçlı kullanılması,<br />

siber saldırılar ve ağ sistemlerinin<br />

(elektrik ağları, hava trafiği kontrol<br />

ağları, uluslararası finans ağları, vs.)<br />

hepten çökmesi olduğu gibi, bilgisayar<br />

ağlarının gelecekte ortak bir zihin oluşturup<br />

(bkz. Terminator filminde bahsi<br />

geçen Skynet) son derece güçlü bir yapay<br />

zekâ ile insanlığı tehdit etmesi gibi<br />

senaryolar üzerine kafa yoruyorlar. Ancak<br />

yukarıda bahsi geçen Edge araştırmasında<br />

Indiana Üniversitesi Bilgisayar<br />

Mühendisliği profesörlerinden Andy<br />

Clark’ın da söylediği gibi süper yapay<br />

zekâdan korkmamız için şu an için bir<br />

sebep yok, eğer ki kültür bilincini -ki insanların<br />

bunu geliştirmesi milyonlarca<br />

yıllarını aldı- önceden geliştirmeyi başaramazlarsa.<br />

Kaynaklar:<br />

[1] J Glenn Brookshear, Computer Science:<br />

an Overview, Pearson Eğitim, 11. Baskı,<br />

2012<br />

[2] http://www.guardian.co.uk/education/<br />

shortcuts/2012/nov/26/cambridge-university-terminator-studies<br />

1950 yılında Alan Turing’in makine<br />

zekâsının ölçüsü olarak Turing Testi’ni<br />

tanıtmasının hemen ardından, dama ve<br />

satranç oynayan programlar yazılarak<br />

yapay zekânın ilk pratik örnekleri de<br />

verilmeye başladı. Bir satranç programının<br />

insan ile kapışabilecek kapasiteye<br />

ulaşabilmesi için neredeyse 50 yıl daha<br />

gerekliydi. IBM’in satranç programı Derin<br />

Mavi (Deep Blue) Dünya satranç<br />

şampiyonu Garry Kasparov ile maça hazırdı<br />

(Şekil 3). Şah mat! İnsanlık olarak<br />

yapay zekâ karşısında ilk büyük yenilgimizi<br />

almıştık.<br />

2011 yılına geldiğimizde ise IBM hepimizi<br />

şaşırtacak bir başka uygulama<br />

ile insan zekâsını karşısına aldı. Riziko<br />

adıyla da TRT 1 ekranlarında boy göstermiş<br />

olan Jeopardy! oyununda, insanlarla<br />

kapışacaktı (Şekil 4). Bu oyunda amaç,<br />

yarışma sunucusu sorunun ipucunu verdikten<br />

sonra, bir butona olanca şekilde<br />

hızlıca basmak ve ipucuna karşılık gelen<br />

doğru soruyu bulmaktı. Bzzzttt! Butona<br />

erken basıp doğru cevapları veren Watson<br />

insanlığa yapay zekâ karşısında ikinci<br />

büyük yenilgisini tattırdı.<br />

Şekil 3: Deep Blue 1996 yılında 4-2 yenildiği Rus<br />

rakibini, 1997 yılında 3.5-2.5 yenmeyi başardı.<br />

Şekil 4: Watson'un yarışmaya sıradışı bir katılımı<br />

söz konusu olsa da, yarışmanın formatından ödün<br />

verilmedi.<br />

Watson’un 2011 yılında insan rakiplerini<br />

yenmesinin ardından, bir sonraki<br />

hedefinin tıbbi teşhis ve tedavi tavsiyesi<br />

alanlarında da boy göstermek olduğu<br />

haberleri yayılmaya başladı. Bu gerçekten<br />

de çok iddialı bir projeydi ve gerçekleşmesi<br />

halinde insanlığa faydası<br />

çok büyük olacaktı.<br />

Doktor Watson<br />

Yarışmanın hemen ardından IBM, Nuance<br />

Communications Inc., Columbia<br />

Üniversitesi ve Maryland Üniversitesi<br />

ile gerçekleştirdiği iş birliği sonucu olarak<br />

Watson’u doktorların tanı koyma ve<br />

tedavi önerilerine yardımcı olacak bir<br />

teşhis aracı olacak düzenleyeceklerini<br />

duyurdu [4] . Gerçek laboratuvar testlerinin<br />

ise 2012 yılında başlaması öngörülüyordu.<br />

Bu haberin üzerinden aylar<br />

geçmeden IBM’in ABD’nin en büyük<br />

sağlık yardım kuruluşu olan WellPoint ile<br />

vardıkları anlaşmanın detayları duyuruldu<br />

[5] : IBM Watson teknolojisinin ilk ticari<br />

uygulamasını hayata geçirmek adına,<br />

WellPoint Watson bazlı çözümlerini has-<br />

ta bakım hizmetlerini iyileştirmek üzere<br />

geliştirmeye karar vermiştir. Bu sayede<br />

milyonlarca Amerikalı’ya güncel ve kanıta<br />

dayalı sağlık hizmeti sunmayı taahhüt<br />

etmektedir. IBM ise bu çözümlerin<br />

üzerinde uygulanacağı temel Watson<br />

teknolojisini ve entegrasyonu sağlamakla<br />

yükümlüdür.<br />

Watson’un da sağlık sektöründe boy<br />

göstermesiyle gelecek yıllar çok enteresan<br />

gelişmelere gebe olacak gibi.<br />

Ancak hepimizin cevaplaması gereken<br />

3 önemli soru var: 1) Doktorunuzun<br />

Watson’u kullanarak hastalığınızı teşhis<br />

etmesi konusunda ne düşünürsünüz?<br />

2) Kendinizin veya çocuklarınızın hastalıklarını<br />

teşhis edecek Watson’a birinci<br />

elden, evinizden, yani direk ulaşım<br />

imkanınız olsun ister misiniz? 3) Şayet<br />

Watson’un teşhisi doktorunuzun koyduğu<br />

teşhisten farklı olursa, hangisine inanırsınız?<br />

Şekil 5: Bu teknolojinin gerçekten çok uzak<br />

olduğunu iddia edecekler için bir son söz:<br />

20 sene önce, her evde bir bilgisayar olacağını da<br />

kimse düşleyemiyordu. (Alejandro Gonzalez,<br />

USA TODAY)<br />

itü vakfı dergisi<br />

17


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Ya Yapay Ahlâk?<br />

Tevfik Uyar<br />

Uçak Mühendisi, İTÜ-2007<br />

İyi kötü aramıza karışmaya<br />

başlayan, kendi kararlarını veren<br />

yapay zekâların idare ettiği<br />

makine bedenlerin ahlâklarını<br />

nasıl programlayacağımız<br />

önemli bir soru işaretidir.<br />

Zira bir şekilde öğrenebilen,<br />

tamamen kendi iradesiyle<br />

karar alabilen -ve hareket<br />

ederek gündelik yaşamda yolu<br />

bizimle kesişen- bir yapay<br />

zekâ yapacaksanız, onun kritik<br />

kararları nasıl vereceği üzerine<br />

de kafa yormanız, ona bir de<br />

yapay ahlâk entegre etmeniz<br />

gerekiyor. Hele ki bu kritik<br />

kararlar insan hayatıyla da<br />

ilgiliyse…<br />

Sanayi devrimi sonrasında makineler<br />

hayatlarına birer hizmetkâr olarak<br />

başladıklarından, robotlu gelecek<br />

meselesi insanlara yardım eden akıllı cihazlar<br />

alemi olarak düşünüldü hep. Varlıkları<br />

işleri hızlandırmak, üretimi seri hâle<br />

getirmek, insan hatasını azaltmak ve hatta<br />

korumak içindi! Dönemin bilimkurgularında<br />

insan formu verilen makineler hizmetçi,<br />

polis, kasa görevlisi olarak çıktı karşımıza.<br />

Şu hâlde bu makinelerin insan gibi yürüyüp<br />

düşünenleri de gündelik yaşamımızda<br />

aynı amaçları yapacak olmalılar. Bu senaryo<br />

hemen her alanda insan merkezli düşüncenin<br />

yerleşik olduğu yirminci yüzyılın<br />

ilk üç çeyreğinde son derece popülerdi.<br />

70’lere doğru hem teknolojide hem<br />

de akıllı makineler hakkındaki iyimserlikte<br />

önemli bir kırılma meydana geldi. Bu kırılmanın<br />

en mühim başlıklarından biri makine<br />

zekâsının insanı menfi sonuçlar verecek biçimde<br />

aşma olasılığıydı. Bu olasılık, özellikle<br />

de yapay zekânın, kendi gibi yapay<br />

zekâlar üretme ya da kendini geliştirme<br />

potansiyeliyle birlikte değerlendirilerek<br />

“zekâ patlaması” olarak adlandırıldı: Çünkü<br />

zekânın zekâ üretme hızı eksponansiyel<br />

olarak artacağından bir anda korkunç bir<br />

zekâ düzeyiyle karşılaşılabilirdi; ki bu da<br />

toplumda, insanda ve medeniyette radikal<br />

bir dönüşüme neden olacaktı. Matematikçi,<br />

bilgisayar bilimci ve bilimkurgu yazarı<br />

Vernor Vinge, bu süper zekânın bir limiti<br />

olmadığını düşündüğünden, zaman zekâ<br />

grafiğinin sağ tarafındaki bu spekülatif gelecekteki<br />

noktanın adını ‘teknolojik tekillik’<br />

koydu (karadeliklerin uzay zamanın durumu<br />

açısından belirsiz olan tekillik adı verilen<br />

merkezlerinden esinlenerek).<br />

Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız. Bir<br />

yapay zekânın insan zekâsını taklit edebilme<br />

gücü, bundan yarım asır evvelki bilim<br />

insanlarının içinde bulunduğumuz çağa<br />

yönelik tahminlerinden çok daha geride!<br />

Konunun son derece çetrefilli olduğu her<br />

geçen gün daha da anlaşıldığından, insan<br />

zekâsı ile yapay zekânın eşitleneceği,<br />

robotların en az bizler kadar birey olacağı<br />

güne dair tarih tahminleri hemen her sene<br />

biraz daha ileriye kayıyor.<br />

Şimdilik uzak da olsa tekillik çağdaş<br />

felsefenin önemli bir konusu. Ayrıca en<br />

popüler kıyamet senaryolarından. Aralarında<br />

Stephen Hawking gibi çok ünlü<br />

bilim simalarının da olduğu önemli bir<br />

entelektüel kitle, tekilliğin insanlığın sonu<br />

olabileceğini dile getirmekten çekinmiyor.<br />

Tekillik doğal bir sürecin kaçınılmaz sonucu<br />

değil. Tamamen insan ürünü bir süreç<br />

ve oldukça fazla kaynak gerektiriyor. Bu<br />

nedenle bazıları çalışmaların sınırlandırılması<br />

gerektiğini düşünüyor. Kalanları ise<br />

tehlikenin abartıldığını… Lakin bu konuda<br />

kuşkucu olmak da mümkün: Belki Hawking<br />

gibiler haklılardır, zira nükleer silahlanma<br />

çabası kadar somut olmadığı için,<br />

bir şekilde yapay zekânın fişini elimizde<br />

tutacağımıza inandığımız için, insanlık<br />

olarak problemi henüz azımsıyor ve hiçbir<br />

önlem alma gereği duymuyor olabiliriz.<br />

Oysa insanı aşmış bir yapay zekânın bizi<br />

tepelemek istemeyeceği, insanoğlunun<br />

ipini çekmeyeceği hususunda gerçekten<br />

de bir garanti yok. Bizlerden çok daha<br />

zeki, çok daha hızlı düşünen bir zekâ formunun<br />

neyi niçin yaptığını daha anlamadan<br />

bizler üzerinde tahakküm kuracağını<br />

düşünmemizin önünde bir engel yok. Süper<br />

bir zekâ, mutlak bir iktidara erişmekte<br />

güçlük çekmeyecektir herhalde…<br />

Dolayısıyla bir yapay zekânın (bize<br />

göre) ‘iyi’ olan şeyleri yapıp, (bizim açı-<br />

18 itü vakfı dergisi


mızdan) ‘kötü’ olan şeylerden kaçınmasını<br />

nasıl sağlayabileceğimiz önemli bir<br />

soru… Doğada, ahlakî karar veren başka<br />

bir canlı olmadığına göre, bu soruyu yanıtlamak<br />

için başvuracağımız kaynak da<br />

belli: BİZZAT BİZ! O halde haydi ahlâk<br />

felsefecisi Philippa Foot'un yaratıcısı olduğu,<br />

Peter Unger’ın çeşitli varyasyonlarıyla<br />

meşhur olan, meşhur muzip sorulardan<br />

birine bakalım:<br />

Bir tren raylarda gitmektedir. İleride ise<br />

bir makas var. Makasın bir yanında dört<br />

kişi raylara yatırılarak bağlanmış ve ölüme<br />

terk edilmiş. Diğer yanında ise bir kişi,<br />

aynı şekilde hasmı tarafından yatırılarak<br />

bağlanmış. O da üzerinden geçecek<br />

treni bekliyor.<br />

Eğer makası değiştirmezseniz<br />

o tren dört kişinin üzerinden geçecek,<br />

değiştirirseniz bir kişinin<br />

üzerinden geçecek. Yani oradaki<br />

insanlardan hangilerinin öleceği, başka<br />

bir deyişle kaç insanın öleceği tamamen<br />

sizin elinizde. Treni durdurma şansınız<br />

yok. Kimseyi gidip çözecek vaktiniz yok.<br />

Ancak ve ancak makası kontrol edebiliyorsunuz…<br />

Bu makası değiştirerek ölü<br />

sayısını bire düşürür müydünüz? Yoksa<br />

sistemi olduğu gibi bırakır ve dört kişinin<br />

ölümüne seyirci mi kalırdınız?<br />

Soru bizi kötü bir senaryo karşısında<br />

sorumlu kılıp, önemli bir karar için ‘makası’<br />

elimize veriyor… Merak ediyorsanız söyleyeyim:<br />

İnsanların çok büyük bir çoğun-<br />

Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız.<br />

Bir yapay zekânın insan zekâsını<br />

taklit edebilme gücü, bundan yarım<br />

asır evvelki bilim insanlarının<br />

içinde bulunduğumuz çağa yönelik<br />

tahminlerinden çok daha<br />

geride!<br />

Tren Problemi<br />

luğu makası değiştirmeyi tercih ediyor.<br />

Hiç tanımadıkları dört kişiyi kurtarmayı,<br />

yine hiç tanımadıkları bir kişiyi kurtarmaya<br />

yeğliyorlar. Kader çoktan dört kişiyi<br />

hedeflemiş olsa bile…Muhtemelen bu kararın<br />

ardında, hiç tanımadığımız insanları<br />

birbiriyle özdeş görüp, azami düzeyde<br />

insan kurtarmaya çalışıyoruz. Belki bir tarafta<br />

tanıdıkların olması sonucu değiştirir.<br />

Hatta şüphesiz bir tarafta çok sevdiğimiz<br />

bir yakınımız ya da aile bireyimiz olsaydı,<br />

karar üzerinde muazzam bir etkiye sahip<br />

olurdu.<br />

Bunun nedeni bu tercihimizin temel<br />

karar biriminin fayda olması. Eğer çoğunluğun<br />

yaptığı gibi makası değiştirip<br />

de dört kişiyi kurtarıyorsak, azami faydayı<br />

elde edecek tercihi yapmış bulunuruz.<br />

Eğer tercihimiz buysa, doğal olarak iyi ahlâka<br />

yakışanın ve insana uygun davranışın<br />

da bu olacağını düşünüyoruzdur (yoksa<br />

tutarsız oluruz!). İşte bu ahlâk “sonuççu<br />

etiğin” bir ürünüdür. Eski etikçiler buna<br />

“utiliteryanizm” de derler; basitçe<br />

iyiliğin ölçütünün azami<br />

sayıda kişiyi mutlu etmek<br />

olduğu temeline dayanır.<br />

Demokrasi neredeyse<br />

tamamen utiliteryanizm üzerine kuruludur,<br />

politikalar -uygarlık bazı sosyal sorunları<br />

aşmak amacında olanlar hariç- utiliteryanist<br />

bir bakış açısıyla oluşturulurlar<br />

ve hayatın her alanında insanları bir konunun<br />

neden öyle olması gerektiğine “daha<br />

fazla insanın mutlu olduğu” gerekçesiyle<br />

ikna edebilirsiniz.<br />

Peki robotlar da öyle yapar mı dersiniz?<br />

Başka bir deyişle: Sizce robotlar da<br />

sonuççu etiğe göre mi davranmalı?<br />

Sonuççu etik meselesi günümüz robotikçilerini<br />

epey derinden ilgilendiriyor.<br />

Henüz hayatımızdaki robotlar evde bulaşıklarımızı<br />

yıkayan, biz yokken çocuğumuza<br />

bakan, gündelik yaşamda dertlerimizi<br />

anlattığımız ve sırlarımızı kimseyle paylaşmayacağını<br />

ümit ettiğimiz varlıklar olmayabilirler;<br />

lakin iyi kötü aramıza karışmaya<br />

itü vakfı dergisi<br />

19


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

başlayan, kendi kararlarını veren yapay<br />

zekâların idare ettiği makine bedenlerin<br />

ahlâklarını nasıl programlayacağımız<br />

önemli bir soru işaretidir. Zira bir şekilde<br />

öğrenebilen, tamamen kendi iradesiyle<br />

karar alabilen -ve hareket ederek gündelik<br />

yaşamda yolu bizimle kesişen- bir yapay<br />

zekâ yapacaksanız, onun kritik kararları<br />

nasıl vereceği üzerine de kafa yormanız,<br />

ona bir de yapay ahlâk entegre etmeniz<br />

gerekiyor. Hele ki bu kritik kararlar insan<br />

hayatıyla da ilgiliyse.<br />

Bilimkurgu eserleriyle tanıdığımız Asimov,<br />

meşhur robot yasalarında bir robotun<br />

bir insana asla zarar veremeyeceği,<br />

bir insanın zarar görmesine asla seyirci<br />

kalamayacağı gibi yasalarla insan robot<br />

ilişkisinin bir temelini oluşturmuştu. Pek<br />

güzel… Bu tür bir programlama ile robotların<br />

insan yaşamını ilgilendiren kararlarını<br />

iyi kötü düzenleyebiliriz gibi görünüyor.<br />

Tabii robota “insanın zarar görmesi” konusunu<br />

gerçekten iyi anlatabilmiş isek, zira<br />

aslında robota bir şey anlatmayız: Onun<br />

anlaması için, doğayı matematiğe çeviririz.<br />

Ve çevresinde olan bitenleri tıpkı bizim<br />

gibi algılayıp yorumlamasa bile, en azından<br />

bu matematiğe dayanarak alacağı<br />

kararların bizim kararlarımıza benzemesini<br />

isteriz. Şu halde az önceki soruyu bir<br />

yapay zekâya sorsak, onun da insanların<br />

çoğunluğuyla aynı kararı vermesini bekler<br />

ve dört kişiyi kurtarmasını bekleyeceğimizi<br />

söyleyebiliriz.<br />

Teorik konuşmayı bırakıp pratiğe dönelim:<br />

Bugünlerde test amacıyla insanoğlu<br />

arasına karışan, yakında sayıca<br />

çok daha fazlasını caddelerde görmeye<br />

başlayacağımız bir robot var: Google Car.<br />

Google’ın geliştirdiği bu otonom aracın<br />

bir aracın kaza riski ile karşı karşıya kaldığında<br />

ne yapacağı problemi sadece<br />

teknik içerikli bir problem değildir, çünkü<br />

kazanın niteliğine göre aynı zamanda çok<br />

ciddi bir ahlâki problemi de ihtiva eder. Direğe<br />

çarpma ya da tek bir arabayla hafif<br />

bir çarpışma olasılığı halinde neye nasıl<br />

karar vereceği ahlakçıları ilgilendirmiyor<br />

ancak öyle bir senaryo düşünün<br />

ki, Google Car, Foot’un sorusundaki<br />

gibi bir ikilemde kalsın ve sağa kırarsa<br />

tek, hiçbir şey yapmazsa dört kişinin<br />

öleceği bir pozisyonda karar<br />

versin… Otonom aracın ne yapmasını<br />

istersiniz? Gerçekten de<br />

yolunu değiştirip, aslında zaten<br />

çarpacağı dört kişiden vazgeçip,<br />

20 itü vakfı dergisi<br />

Google'ın geliştirdiği otonom araç.<br />

Bugünlerde test amacıyla insanoğlu<br />

arasına karışan, yakında sayıca çok<br />

daha fazlasını caddelerde görmeye<br />

başlayacağımız bir robot var:<br />

Google Car. Google’ın geliştirdiği<br />

bu otonom aracın bir aracın kaza<br />

riski ile karşı karşıya kaldığında<br />

ne yapacağı problemi sadece<br />

teknik içerikli bir problem değildir,<br />

çünkü kazanın niteliğine göre<br />

aynı zamanda çok ciddi bir ahlâki<br />

problemi de ihtiva eder.<br />

kaldırımdan yürüyen masum bir yayayı<br />

ezmesini mi? Fakat biz olsak öyle yapabilirdik!<br />

Bunu bir makinenin yaptığını düşünmek<br />

de aynı derecede normal mi geliyor,<br />

yoksa hafiften mide bulandırıcı mı?<br />

Eğer sonuççu ahlâk egemen olacaksa<br />

ve bunun karar vermek için doğru bir ölçüt<br />

olduğuna inanıyorsak, kendimize ve<br />

robotlara karşı çifte<br />

standart uygulamamız gerekir. Ancak bunun<br />

da sosyal hayata etkileri olacaktır: Otonom<br />

araçlar ortalarda vızır vızır dolanırken, “Yalnız<br />

gezmek riskli… Kalabalık olmak lazım”<br />

demek hiç de abes olmaz. Belli mi olur? Bir<br />

kaza halinde yalnızlar resmen topun ağzındalar.<br />

Hem öyle bir durumda araca kalabalık<br />

binmek de daima emniyeti artırıcı bir unsur<br />

olurdu. Bir de işin sorumluluk kısmı var: Size<br />

ait bir otonom araç bir arıza dolayısıyla kötü<br />

bir karar verirse sorumluluk kime ait olacak?<br />

Bakımlarını zamanında yaptırmadıysak, katil<br />

sayılacak mıyız? Birbirimize “siz aracınıza<br />

böyle mi terbiye verdiniz!” diye bağırıp çağıracak<br />

mıyız?<br />

Elbette bir kısmı oldukça spekülatif ve<br />

abartılmış olan bu sorulardan daha pek<br />

çok türetilebilir. Komik dahi olsa, her bir<br />

soruya karşılık başarılı bir ahlâki algoritma<br />

üretilerek, çoğunluğu tatmin<br />

edebilecek davranış örüntüleri<br />

de geliştirilebilir.<br />

Esasında, en azından<br />

kaza istatistiklerine dayanarak,<br />

endişeye pek<br />

mahal olmayacağını da<br />

söyleyebilirim, zira otonom<br />

araçlar insanlardan çok<br />

daha az kaza yaptıkları<br />

ispatlanmadıkça caddelerdeki<br />

yerlerini almayacaklar.<br />

Bana sorarsanız her<br />

durumda araçları insanların<br />

kullanmasından<br />

daha iyi sonuç alınacaktır.<br />

Tekillik riskine karşı da<br />

işte tam da bu yüzden savunmasızız.


Günümüzde Yapay Zekâ<br />

Doç. Dr. Sanem Sarıel<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

Otoyollarda sürüş yapan insansız araçların veya mutfakta<br />

kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve ortamlarına zarar<br />

vermeyecek şekilde gerekli yazılımlar ile donatılmış olması<br />

gerekiyor. İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarımızda bu<br />

konudaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Robotların ortamlarında<br />

güvenli çalışabilmeleri için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu<br />

hatalarından deneyim kazanarak hata yapmamayı öğrenmeleri<br />

üzerine çalışmalar yürütüyoruz…<br />

Yapay zekâ, gündelik yaşamımıza<br />

katkılarıyla son dönemin en popüler<br />

ve ilgi çekici konularından biri<br />

haline geldi. Internet arama motorlarında,<br />

gideceğimiz konuma yol durumu ve trafiği<br />

de göz önüne alarak en kısa sürede nasıl<br />

ulaşacağımızı belirleyen rota planlayıcısı<br />

uygulamalarda, yeni ürünler araştırdığımız<br />

alış-veriş sitelerinde bize sunulan öneriler<br />

için arka planda çalışan birçok yapay<br />

zekâ sistemi bulunuyor. Bu sistemlerin<br />

çalışması ile yaşamımız kolaylaşmakta<br />

ve yaşam kalitemiz iyileşmekte. Hizmet<br />

sunucu firmalar kullanıcı memnuniyetini<br />

artırmak ve operasyon maliyetlerini azaltmak<br />

için yapay zekâ çalışmalarına daha<br />

çok yatırım yapmaya başladılar. Bütün bu<br />

yatırımların gelecekte yaşamımızı önemli<br />

ölçüde değiştireceğini öngörmekteyiz.<br />

itü vakfı dergisi<br />

21


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Mars robotlarına benzeyen<br />

gezgin robotlarımız, ev işlerinde<br />

çalışabilecek robot kolumuz ve<br />

gelişmiş benzetim ortamlarımız<br />

ile öğrencilerimiz robotların farklı<br />

uygulama alanlarında problem<br />

çözebilmeleri, plan yapabilmeleri ve<br />

deneyimlerinden öğrenebilmeleri<br />

için çalışıyorlar.<br />

Şekil 1. iRobot firmasının Roomba robot süpürgesi ortam tarama için rotasını belirlemekte. 1<br />

Şekil 2. Moley Robotik firmasının ilk prototip robot mutfağı 2<br />

Günümüzde yapay zekâ<br />

uygulamalarında hangi aşamadayız?<br />

Gerçek zekâya ne kadar yakınız?<br />

Günümüzde, yapay zekâ uygulamalarında<br />

çok önemli aşamalar kaydedilmiş<br />

bulunuyor. Özellikle web tabanlı<br />

sistemlerde yapay zekâ yöntemlerinin<br />

başarıyla uygulandığını görmekteyiz.<br />

Kullanıcı davranışları, yönelimleri veya<br />

tercihlerini istatiksel olarak analiz ederek<br />

tahminleme veya öneri sunma<br />

konusunda çok başarılı uygulamalar<br />

mevcut. Benzer şekilde arama motorlarında<br />

sonuçların listelenmesi esnasında<br />

kullanıcı beğenileri de göz önüne alınıyor.<br />

Akıllı kişisel asistanlar, kullanıcıların<br />

sesli sorularına en uygun cevapları döndürme<br />

konusunda birbirleri ile yarışıyor.<br />

Yapay zekâ araştırmalarının temel<br />

hedeflerden biri de zeki davranışları,<br />

içinde bulunduğumuz gerçek dünyada<br />

çalışan robot sistemlerinde de görmek.<br />

Yakın geleceğimizde robotlarla sadece<br />

fabrika ortamlarında değil, günlük<br />

yaşamımızdaki rutin işlerimizi kolaylaştırmak<br />

için de işbirliği içinde olacağız.<br />

Bu, evimizde kullandığımız sistemleri<br />

gerekli donanımsal ekipmanlar (örn.,<br />

robot kolu, eli vs.) ve zeki algoritmalar<br />

ile donatarak mümkün olabilecek. İlk<br />

örnekler, otonom elektrik süpürgeleri<br />

ile ticari olarak sunuldu. Bu süpürgeler,<br />

ortamdaki kirli bölgeleri sensörleri<br />

yoluyla belirleyip oluşturdukları harita<br />

üzerinde etkin bir gezinme ile yer temizliğine<br />

yardımcı olmaktalar (Şekil<br />

1). Yakın gelecekte mutfakta bizim için<br />

yemek hazırlayan şef robotlar (Şekil 2)<br />

ve yaşlı/hasta bakım robotları daha da<br />

yaygınlaşacak.<br />

Robotbilim araştırmalarının en<br />

önemli katkılarından biri de otoyollarda<br />

insansız araçların kullanılarak kaza<br />

risklerinin en aza indirilmesi (Şekil 3).<br />

Şu an araçlarda otomatik paralel park<br />

etme özelliği, sürücü kontrolünde olacak<br />

şekilde mümkün hale geldi. Araçları<br />

tümüyle otonom yapabilmek için<br />

çarpışma engelleme konusunda geniş<br />

ölçekte araştırmalar yürütülüyor. 4<br />

Robotbilim çalışmalarının bir diğer<br />

motivasyonu, robotların canlılar için zor<br />

veya erişilemez ortamlarda arama/kurtarma<br />

gibi çalışmalar yürütebilmeleri.<br />

Özellikle Mars’ta farklı mikroorganizmaları<br />

ve su kaynaklarını inceleyerek<br />

önceki yaşam kanıtlarını veya burada<br />

yaşamın mümkün olup olmadığını araştıran<br />

birçok uzay robotu görev aldı. Şu<br />

anda sırasıyla 2004 ve 2012 yıllarında<br />

22 itü vakfı dergisi


Şekil 4. 2016 DRC-HUBO: Darpa Robotik<br />

Yarışmasını Kazanan Robot 5<br />

Mars’a ulaşan Opportunity ve Curiosity<br />

bu görevi başarıyla yürütmekteler.<br />

2011 yılındaki Fukushima nükleer<br />

santrali kazasındaki reaktörlerde oluşan<br />

bozulma ve sorunlardan yola çıkarak<br />

2016 yılında organize edilen DARPA<br />

Robotik yarışmasında afetler sonrasında<br />

kurtarma için müdahale edebilecek<br />

Şekil 3. Google’ın otonom aracı 3<br />

robot sistemlerinin geliştirilmesi hedeflendi.<br />

Yarışmada robotların reaktörlere<br />

müdahale edebilmek üzere araba kullanma,<br />

merdiven çıkma, engelli alanda<br />

yol açma, kapı açma, vana açma ve<br />

matkap kullanma gibi zor davranışları<br />

yürütebilmeleri sınandı. Bu yarışmayı<br />

kazanan Kore ekibinin insansı robotu<br />

Robotların nesnelerle ve ortamla<br />

etkileşimi için görüntü işleme,<br />

ortamda güvenli gezinimi için<br />

haritalama ve yol planlaması,<br />

karmaşık görevlerini yerine<br />

getirebilmeleri için daha<br />

yüksek seviyeli planlama ve<br />

ortamdaki deneyimlerinden<br />

öğrenebilmeleri için gelişmiş<br />

makine öğrenmesi algoritmaları<br />

geliştirmekteyiz. Nesnelerle<br />

etkileşim süreçleri, nesneleri tutma,<br />

taşıma ve yerleştirme gibi işleri<br />

kapsamaktadır.<br />

(Şekil 4) bizler için tehlikeli veya erişilmesi<br />

zor ortamlarda kullanılacak olan<br />

robotların geliştirilmesi için önemli bir<br />

örnek oluşturmaktadır.<br />

Peki robotlar ne zaman fiziksel olarak<br />

hayatımızda daha çok yer almaya<br />

başlayacak? Bu sorunun yanıtı robotların<br />

güvenli çalıştıklarından emin olacağımız<br />

zamana bağlı. Otoyollarda sürüş<br />

yapan insansız araçların veya mutfakta<br />

kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve<br />

ortamlarına zarar vermeyecek şekilde<br />

gerekli yazılımlar ile donatılmış olması<br />

gerekiyor. İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik<br />

Laboratuvarımızda 6 bu konudaki çalışmalarımızı<br />

yoğunlaştırdık. Robotların<br />

ortamlarında güvenli çalışabilmeleri<br />

için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu<br />

hatalarından deneyim kazanarak hata<br />

yapmamayı öğrenmeleri üzerine çalışmalar<br />

yürütüyoruz. 7<br />

Mars robotlarına benzeyen gezgin<br />

robotlarımız, ev işlerinde çalışabilecek<br />

robot kolumuz ve gelişmiş benzetim ortamlarımız<br />

ile öğrencilerimiz robotların<br />

farklı uygulama alanlarında problem çözebilmeleri,<br />

plan yapabilmeleri ve deneyimlerinden<br />

öğrenebilmeleri için çalışıyorlar.<br />

Robotların nesnelerle ve ortamla<br />

etkileşimi için görüntü işleme, ortamda<br />

güvenli gezinimi için haritalama ve yol<br />

planlaması, karmaşık görevlerini yerine<br />

getirebilmeleri için daha yüksek seviyeli<br />

planlama ve ortamdaki deneyimlerinden<br />

öğrenebilmeleri için gelişmiş makine öğrenmesi<br />

algoritmaları geliştirmekteyiz.<br />

Nesnelerle etkileşim süreçleri, nesneleri<br />

tutma, taşıma ve yerleştirme gibi işleri<br />

kapsamaktadır. Bu sayede robotların<br />

bizlere gündelik yaşamımızda yardımcı<br />

olabilmesini hedefliyoruz.<br />

itü vakfı dergisi<br />

23


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Şekil 5. Gezgin robot, farklı sensörlerden aldığı veriler ile (Üstteki çerçeveler, farklı sensör yorumlama algoritmalarının sonuçlarını göstermektedir.) ortamını ve<br />

ortam nesnelerini modelleyebilmektedir (alt-solda kendi haritasına nesne modellerini yerleştirmektedir).<br />

Robotların ortamda oluşan hataları<br />

sezebilmeleri için tutarlı bir ortam modeli<br />

oluşturmaları gerekiyor. Bu amaçla<br />

farklı sensör verilerini bir araya getirerek<br />

zamansal olarak değerlendiren<br />

bir sahne yorumlama birimi tasarladık.<br />

Şekil 5’te de görüldüğü gibi robotlar<br />

bu sahne yorumlama birimi ile eylem<br />

yürütme hatalarını sezebilmekte ve yaşamboyu<br />

deneyimsel öğrenme yöntemleri<br />

ile eylemler, ortamda bu eylemlerden<br />

etkilenen nesneler ve nesnelerin<br />

ilişkileri hakkında deneyim kazanmaktalar.<br />

Öğrenme ile kazanılan deneyimler<br />

ile robotların gelecekteki planlarını iyileştirebilmeleri<br />

sağlanmakta (Şekil 6).<br />

Bu sayede güvenli çalışan ve rasyonel<br />

davranan sistemler geliştirmeyi hedefliyoruz.<br />

24 itü vakfı dergisi<br />

Video oyunlarının tasarımı<br />

için yapay zekâ yöntemlerine<br />

başvurularak oyuncu deneyiminin<br />

iyileştirilmesi ve belirli sınırlamalar<br />

dahilinde yeni oyun içeriği<br />

üretilmesi konusunda yapay zekâ<br />

yöntemleri başarıyla uygulanıyor.<br />

Yapay Zekâ Gerçek Zekâya ne kadar<br />

Yakın?<br />

Zekâyı niteleyen yeteneklerden biri<br />

olan yaratıcı düşünme; bilgiyi sentezleme,<br />

değerlendirme ve uygulamayı<br />

gerektiriyor. Peki yapay zekâ sistemleri<br />

bu konuda ne kadar başarılı? Görsel<br />

sanat etkinlikleri, özgün yazı yazma,<br />

yenilikçi ürün veya oyun tasarımı gibi<br />

hayal gücü ve yaratıcılık gerektiren işlerde<br />

yapay zekâ sistemlerinin henüz<br />

yeterli seviyede olamadığını söyleyebiliriz.<br />

Bu konuyu her yaştan insanın ilgisini<br />

çeken video oyunlarında uygulanan<br />

yapay zekâ yöntemleri üzerinden<br />

tartışalım.<br />

Video oyunlarının tasarımı için yapay<br />

zekâ yöntemlerine başvurularak<br />

oyuncu deneyiminin iyileştirilmesi 8 ve<br />

belirli sınırlamalar dahilinde yeni oyun<br />

içeriği üretilmesi konusunda yapay<br />

zekâ yöntemleri başarıyla uygulanıyor.<br />

Oyun karakterlerinin oyun ortamındaki<br />

karar mekanizmaları, yol ve rota planlaması<br />

gibi konularda çok sayıda çalışma<br />

bulunuyor.<br />

Laboratuvarımızda oyunlarda öğrenme<br />

üzerine yürüttüğümüz bir çalışmamızda<br />

otomatik mantıksal çıkarsama<br />

yöntemleri ile The Incredible<br />

Machine video oyunundaki bulmacaları<br />

çözen bir sistem geliştirdik. 9 Bu<br />

sistem, kullanıcılara sunulan eğitim<br />

videolarından başka herhangi bir ön<br />

bilgi kullanmadan nesne, araç ve makineler<br />

arasındaki ilişki ve etkileşimleri<br />

öğrenebilmekte. Bu oyun ortamı, bir<br />

yapay zekâ sisteminin verilen zekâ<br />

problemine çözüm üretebilmesi için<br />

ortamdaki çeşitli nesne, alet ve makinelerden<br />

yararlanmasını gerektiren<br />

güzel bir uygulama alanı sunmakta.<br />

Bunun gibi zekâ gerektiren oyunlarda<br />

yapay zekâ sistemlerinin insanın çözmekte<br />

zorlandığı problemleri çözmesi<br />

ve insanı yenmesi mümkün hale geldi.<br />

Yapay zekâ sistemlerinin bu başarısı,<br />

hem bilgi işlemsel hesaplama avantajını<br />

kullanmaları hem de makine öğrenmesi<br />

ile önceki oyun deneyimlerini<br />

sonraki hamleleri öngörebilmek için<br />

kullanabilmelerine bağlı. Bu sistemlerin<br />

kuşkusuz olarak en ünlüsü olan<br />

IBM’in Deep Blue bilgisayarı, 1997 yılında<br />

dünya satranç şampiyonu Gary<br />

Kasparov’u yenerek yapay zekâ tarihindeki<br />

en önemli başarılardan birine<br />

imza attı. IBM’in insan zekâsına karşı<br />

geliştirdiği son yapay zekâ sistemi,<br />

Watson süper bilgisayarı Amerika’da<br />

“Jeopardy!”, ülkemizde ise “Büyük<br />

Risk” adıyla bilinen yarışmada insanlara<br />

karşı aynı koşullar ve kısıtlar altında<br />

yarışarak verilen cevaplara uygun<br />

soruları insanlardan daha hızlı bularak<br />

yarışmayı kazandı. Son olarak Carne-


Şekil 6. Projede geliştirilen yöntemlerle insansı bir robot üzerinde çalışabilecek bir robot kolu, nesneleri ortamda otonom olarak tanıyarak üstüste yerleştirme,<br />

kutuya yerleştirme gibi görevleri yürütebilmektedir.<br />

Yapay zekânın 50 yılı aşan<br />

tarihçesinde zekânın belirli<br />

bileşenleri yapay olarak<br />

modellenebildi ve bu sayede bir<br />

çok başarılı çalışmalar yapıldı.<br />

Fakat henüz hayal gücü ve<br />

özgünlük gerektiren uygulamalar<br />

için büyük ilerleme kaydedemedik.<br />

Bunun sebebi olarak insan<br />

beyninde bu etkinliklerin henüz<br />

nasıl yapıldığının tam olarak<br />

keşfedilememiş olmasını<br />

gösterebiliriz.<br />

gie Mellon Üniversitesinde geliştirilen<br />

bir sistem Doom video oyununda<br />

insanları yenmeyi başardı. Fakat insanlar<br />

için oynanması nispeten daha<br />

kolay olarak nitelendirilebilecek olan<br />

Angry Birds oyununda yapay zekâ sistemleri<br />

hala insanı yenemiyor.<br />

Ekim ayında San Francisco’da düzenlenen<br />

Artificial Intelligence and<br />

Interactive Digital Entertainment konferansına<br />

konuşmacı olarak davet edilen<br />

oyun tasarımcısı Jonathan Blow da<br />

etkileyici konuşmasında henüz yapay 3<br />

http://time.com/4215387/google-selfdriving-cars-real-drivers/<br />

zekâ yöntemlerinin oyun tasarımı konusunda<br />

emekleme çağında olduğunu 4 http://fortune.com/2015/12/21/elon-muskinterview/<br />

belirtti. Makine öğrenmesi yöntemleri<br />

ile oyuncu deneyimini yüksek seviyede 5 http://spectrum.ieee.org/automaton/<br />

tutan popüler bir oyunun tasarımının robotics/humanoids/how-kaist-drc-hubowon-darpa-robotics-challenge<br />

şu anda mümkün olmadığını ifade etti.<br />

6<br />

Yapay zekânın 50 yılı aşan tarihçesinde<br />

zekânın belirli bileşenleri yapay “Cognitive robots learning<br />

http://air.cs.itu.edu.tr/<br />

7<br />

olarak modellenebildi ve bu sayede bir failure contexts through real-world<br />

çok başarılı çalışmalar yapıldı. Fakat experimentation”, Sertac Karapinar<br />

henüz hayal gücü ve özgünlük gerektiren<br />

uygulamalar için büyük ilerleme<br />

and Sanem Sariel, Autonomous Robots,<br />

Special Issue on Constrained Decision<br />

Making in Robotics, Vol. 39, No. 4, 2015,<br />

kaydedemedik. Bunun sebebi olarak<br />

pp. 469-485<br />

insan beyninde bu etkinliklerin henüz<br />

8 “A Generic Approach for Player<br />

nasıl yapıldığının tam olarak keşfedilememiş<br />

olmasını gösterebiliriz.<br />

Modeling using Event-Trait Mapping and<br />

Feature Weighting”, Mehmet Akif Gunes,<br />

Gokhan Solak, Omer Erden, Ugur Akin<br />

Teşekkür: Bu yazının hazırlanmasında<br />

and Sanem Sariel, The Twelfth Annual<br />

değerli görüşlerini paylaşan Selen Sarıel,<br />

AAAI Conference on Artificial Intelligence<br />

Nurettin Uzer, Gökhan Solak ve Mustafa<br />

and Interactive Digital Entertainment, 2016<br />

Ersen’e teşekkürlerimi sunarım.<br />

9 “Learning Behaviors of and Interactions<br />

Among Objects Through Spatio-<br />

1 https://store.irobot.com/default/<br />

Temporal Reasoning”, Mustafa Ersen<br />

roomba-vacuuming-robot-vacuum-irobotroomba-980/R980020.html<br />

on Computational Intelligence and AI in<br />

and Sanem Sariel, IEEE Transactions<br />

2 http://www.moley.com/ Games, Vol. 7, No. 1, 2015, pp. <strong>75</strong>-87<br />

itü vakfı dergisi<br />

25


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

Endüstriyel ve küresel<br />

ekonomi çağını borçlu<br />

olduğumuz öğelerden biri<br />

olan robotlar gün geçtikçe<br />

daha çok fabrika ve depoya<br />

konuşlandırılıyor. “Mavi<br />

yakalı” sınıfının yerini ucuz,<br />

dinamik, verimli, acıkmayan,<br />

yorulmayan, tatil kullanmayan,<br />

yaşamayan bir “mavi motorlu”<br />

sınıfına bırakma ihtimalini<br />

değerlendireceğiz…<br />

26 itü vakfı dergisi<br />

Endüstriyel robotik dünyası son<br />

beş yılda ses getirmiş olan büyük<br />

haberlerle çalkalandı. 2011 yılında<br />

Tayvan kökenli ve çoğunlukla Çin<br />

yerleşkeli elektronik üretim devi olan<br />

Foxconn yaptığı açıklamada, gelecek<br />

3-5 yıl içerisinde bir milyondan fazla<br />

robotu montaj hatlarına ekleyeceklerini<br />

beyan etti [1] (Şekil 1). Kısa bir kaç bilgi:<br />

Dünya çapında yapılan tüketici elektroniği<br />

cirosunun %40’ına sahip olan<br />

bu şirketin müşterileri arasında Apple,<br />

Acer, Amazon, Cisco, Dell, HP, Intel,<br />

Microsoft, Motorola, Nintendo, Nokia,<br />

Şekil 1: Spekülasyonlara göre FoxConn’un satın<br />

almayı planladığı robot modelleri, çalışanlarla<br />

aynı üretim bandını paylaşabilecek insansı fiziksel<br />

özelliklere sahip olacak.<br />

Samsung, Sony ve Toshiba gibi dev firmalar<br />

bulunuyor. Çin’in en büyük ihracatçısı<br />

ve özel sektör işvereni durumunda.<br />

Yaptıkları bu açıklamanın spekülatif<br />

yanını bir kenara koyarsak, bahsi geçen<br />

“bir milyon” sayısıyla da ilgili biraz bilgi<br />

vermek gerekiyor. Öncelikle bu rakam<br />

neredeyse dünya üzerinde bulunan<br />

endüstri robotu sayısına eşit. Foxconn<br />

açısından bakarsak sahip olduğu robot<br />

sayısının neredeyse yüz katına eşitti.<br />

Daha da önemlisi neredeyse sahip olduğu<br />

çalışan sayısına eşitti (yaklaşık<br />

1.200.000 işçi). Bu hedef tutturulamamış<br />

olsa da, 2016 yılında bu rakamlara<br />

gelen revizyon da son derece manidar.<br />

Bu beş yıllık süre zarfında her sene<br />

30.000 robot üretim hattına katılmış ve<br />

toplamda 60.000 işçi işsiz kalmıştı [2,3] .<br />

2012 yılında bir başka önemli gelişme<br />

yaşandı: Amerikalı çevrimiçi satış<br />

şirketi Amazon.com, depo otomasyonları<br />

için mobil robot sistemleri geliştiren<br />

Kiva Sistemleri adlı şirketi 7<strong>75</strong> milyon


Şekil 2: Yüzlerce Kiva robotunun kullanılmasını<br />

organizasyonunu sağlayan merkezi bir beyinden<br />

çok, her bir robotun birbirleriyle iletişimlerine<br />

dayanan fakat kendine ait yapay zekâsı.<br />

dolara satın aldı [3] . Peki Amazon gibi<br />

bir devin sadece 2003 yılında kurulmuş<br />

olan bu şirketi uçuk bir fiyata satın almaktaki<br />

amacı ne olabilir? Sebebi basit.<br />

Amazon sahip olduğu depoları ne<br />

kadar etkin kullanabilirse, o kadar daha<br />

çok para kazanacaktır. Kiva, Amazon<br />

için depo operasyonlarını daha hızlı<br />

yönetecek, karınca kolonisi prensibine<br />

dayalı akıllı robotlar (Şekil 2) tasarlayabilirse,<br />

Amazon da bu robotlar sayesinde<br />

depo alanına daha çok ürün<br />

sıkıştırabilecek, havalandırma, ısıtma,<br />

ışıklandırma giderlerini azaltabilecek,<br />

insan eğitimine çok daha az para harcayacak<br />

ve hırsızlıktan kuşkulanmasına<br />

gerek kalmayacak. Tabii ki fazla mesai,<br />

sağlık poliçesi ve sigortalara da son!<br />

Ancak bu hizmetleri kiralamayıp, çılgın<br />

paralar karşılığında satın almasındaki<br />

temel neden esas vurgulamamız gereken<br />

nokta: Robotlar artık üretim sonrası<br />

depolama sistemlerinin de vazgeçilmez<br />

unsuru.<br />

Nerden çıktı bu sanayi robotu<br />

sevgisi?<br />

Robotların endüstriye girişi, patronların<br />

oyuncak sevgisinden kaynaklanmıyor.<br />

Kısaca robotların insan işçilere kıyasla<br />

avantajlarını sıralayalım:<br />

1. Kalite: Yüksek hassasiyet (Şekil<br />

3) ve yüksek tekrarlanabilirlik oranlarıyla<br />

ürün kalitesi artar.<br />

2. Üretim: Robotlarla yapılan işin<br />

hızı artacağından, belli bir süre içerisinde<br />

üretilen iş miktarı da artar. Ara<br />

vermeksizin sabit hızda çalışan bir robot<br />

(Şekil 4) potansiyel olarak bir insan<br />

işçiden daha fazla iş çıkarabilir.<br />

3. Güvenlik: Robotlar işyeri güvenliğini<br />

artırır. İşçiler ise daha çok teftiş<br />

ve denetleme mevkilerine yükseltilerek<br />

tehlikeli işlerden kaçınmaları sağlanır.<br />

4. Para: İşyeri güvenliği ekonomik<br />

kazancı beraberinde getirir. Sağlık ve<br />

sigorta giderleri azalır. Robotlar bir kez<br />

satın alındıklarından, teorik olarak birim<br />

zamandaki ücretleri sabittir. Bir işçiye<br />

göre kendi maliyetini belli bir süre<br />

sonra amorti eder ve şirketi kâra geçirmeye<br />

başlar. Mesai fazlası ödenmez.<br />

Dakiktirler. Hareketleri keskin ve hassas<br />

olduğu için üretim hammaddelerini<br />

ziyan etmezler.<br />

Bir kereye mahsus yüksek maliyeti<br />

ve sabit bakım giderleri robotların tek<br />

dezavantajlarıdır. Gün geçtikçe ucuzlayan<br />

ve kalite olarak da her geçen gün<br />

Şekil 3: Günümüz sanayi robotlarının hassasiyet<br />

ve güvenilirlik seviyeleri, yaratıcı zihinlerde yeni<br />

oyun arayışlarını körükleyecek seviyede.<br />

daha mükemmeleşen robotların lüks<br />

birer fabrika aleti olduğu zamanlar çok<br />

gerilerde kaldı. Ancak dünyanın farklı<br />

ülkelerindeki şirketlerin, robotlara kendi<br />

çıkarları doğrultusunda farklı açılardan<br />

baktıkları da bir gerçek. Şekil 5’deki<br />

robot kullanım rakamları çerçevesinde<br />

sırasıyla bu ülkelere bir göz atalım.<br />

Gün geçtikçe ucuzlayan ve<br />

kalite olarak da her geçen gün<br />

daha mükemmeleşen robotların<br />

lüks birer fabrika aleti olduğu<br />

zamanlar çok gerilerde kaldı.<br />

Ancak dünyanın farklı ülkelerindeki<br />

şirketlerin, robotlara kendi çıkarları<br />

doğrultusunda farklı açılardan<br />

baktıkları da bir gerçek.<br />

Şekil 4: Sanayi<br />

tipi robotlar<br />

özellikle de<br />

kaynaklama işleri<br />

için biçilmiş<br />

kaftan.<br />

Kaynak: FANUC<br />

itü vakfı dergisi<br />

27


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

2011 yılında FoxConn’dan gelecek<br />

bir milyon robot satın alımının<br />

nasıl bir çılgınlık olduğunu sanırım<br />

şimdi daha rahat anlayabiliriz. Çin<br />

için %1600’lük bir artışa tekabül<br />

eden bu sayı, Çin’i sanayi robotları<br />

listesinde dünyanın zirvesine<br />

yerleştirmesini bırakın, FoxConn’u<br />

dünyanın robot mabedine<br />

çevirmeye yetecektir.<br />

Şekil 5: Ülkelere göre sanayi robotlarının yıllık olarak faaliyete geçme rakamları (adet bazında).<br />

Kaynak: Ulusal robot federasyonu (IFR)<br />

buna bağlı yaşanan işçi açığı, 3) Teknolojik<br />

prestij. Özellikle otomotiv sektörünün<br />

lokomotifliğini yaptığı sanayi<br />

sektörlerinde robotların kullanımı hızla<br />

arttı. Örneğin, otomotiv denildiğinde<br />

ilk akla gelen isim olan Almanya’nın<br />

yıllık bazda eklenen 20.000, toplamda<br />

150.000'i aşkın robot sayısıyla tüm<br />

Avrupa’daki robotların yarısına sahip<br />

olduğunu görüyoruz. Aslında robot sayısı,<br />

teknolojik gelişmişlik, kuvvetli ekonomi<br />

ve siyasal nüfuzun bir yansıması<br />

gibi.<br />

Sırada ABD var. ABD’deki robot<br />

sayısının ülkenin gelişmişliğiyle paralel<br />

olmadığını görüyoruz. ABD, Kanada<br />

ve Meksika’daki sanayi robotu<br />

sayıları toplamının Japonya veya Kore<br />

gibi küçük yüzölçümlü ülkelerle neredeyse<br />

eşit olması şaşırtıcı gibi gelse<br />

de, arkasında yatan birçok sebep var.<br />

Öncelikle ABD’nin nüfusu çok fazla.<br />

Üstüne üstlük göç alan bir ülke. Bu<br />

Şekil 6: Japonya’da robot sevgisi öyle bir tutku<br />

derecesinde ki, çocuklar korkuyla kaçışmak yerine<br />

sarılmayı yeğliyorlar.<br />

Sanayide robot kullanımı özellikle<br />

60’lı yıllarda başladı. Büyük ekonomilerden<br />

A.B.D., İngiltere, Almanya ve<br />

Japonya ilk olarak robotlara yönelen<br />

ülkeler oldular. Bunun üç ana sebebi<br />

vardı: 1) Gelişmiş ülke oldukları için<br />

işçi ücretlerinin yüksekliği, 2) Emekçi<br />

nüfusun göreceli olarak az olması ve<br />

Şekil 7: FoxConn çalışanlarının kişisel hayatları bir ranza, çalışma masası ve raflardan oluşan yaşam<br />

alanlarında geçiyor. Kaynak: Wired<br />

28 itü vakfı dergisi


Şekil 8: FoxConn çalışanlarının intiharlarını<br />

engellemek amacıyla gerilmiş ağlar. Kaynak: Wired<br />

yüzden fabrikaların işçi bulamama<br />

gibi bir sıkıntısı yok. Ayrıca Amerika<br />

büyük şirketlerin kârının, işçilerin<br />

sosyal güvencesinden daha öncelikli<br />

olduğu bir ülke olduğu için, ucuz işçi<br />

çalıştıramayan Avrupa ülkelerine oranla<br />

Amerika’daki patronlara daha fazla<br />

tolerans gösteriliyor. Ancak hızla artan<br />

robot rakamlarından da bu trendin değişmeye<br />

başladığını gözlemleyebiliyoruz.<br />

2019 yılına kadar %20'lik bir artış<br />

hedefliyorlar.<br />

Asya’ya geldiğimiz zaman uçuk rakamlarla<br />

karşılaşıyoruz. Sadece Çin,<br />

Kore ve Japonya’nın 2016 yılında faaliyete<br />

soktuğu endüstri robotları sayısı<br />

tüm dünyadakilerin yarısından fazla<br />

olduğu görülüyor. Robot kullanımında<br />

liderliği Çin devralmış gibi gözükse<br />

de, 2014 IFR verilerine göre Japonya<br />

toplam 262.000 robot ile dünyada en<br />

çok endüstriyel robotun bulunduğu<br />

ülke. Japonya’daki robot sayısını yorumlamak<br />

için çok farklı parametrelere<br />

bakmak gerekiyor. Öncelikle insan<br />

sayısı, hammadde ve toplam yüzey<br />

alanı olarak belki de dünyanın en fakir<br />

memleketi. Buna rağmen dünyanın en<br />

büyük ekonomilerinden biri olmasını<br />

etkin üretim tekniklerine borçlu. Robotların<br />

bu etkinlikte yadsınamaz bir<br />

payı var. Özellikle otomotiv ve elektronik<br />

sektörlerinin başı çektiği daha<br />

birçok teknoloji üretimi yapan alanda<br />

robotlar sayesinde bu kıt kaynaklar<br />

ikame edilebiliyor. Bu yüksek sayıdaki<br />

robotun bir diğer açıklaması da Japonların<br />

kültürleri gereği teknolojiyi ve<br />

neredeyse teknolojiyle eş anlamlı tuttukları<br />

robotları, hayatlarının, eğitimlerinin<br />

ve kültürlerinin bir parçası haline<br />

getirmiş olmaları (Şekil 6). Ancak Japonya'da<br />

endüstriyel robotik penetrasyonu<br />

ivmesini kaybetmeye başlamış<br />

durumda. Bunun sebebi fabrikalarını<br />

ve üretimini her geçen gün daha fazla<br />

denizaşırı ülkelere kaydırıyor olması.<br />

Yurtdışındaki ucuz işgücünden faydalanmadan<br />

global (özellikle Çin, Tayvan<br />

ve Kore çıkışlı) firmalarla başetmesi<br />

artık mümkün değil. Ayrıca Fukuşima<br />

faciası gösterdi ki bir çok doğa felaketine<br />

(deprem, tsunami, tayfun, sel,<br />

vb.) açık bir ülke olan Japonya, büyük<br />

facialardan sonra kesilen üretim<br />

ve dağıtım akışından dolayı bir anda<br />

ekonomisini tepetaklak bulabilir. Ancak<br />

burada atlanmaması gereken bir<br />

nokta var. Japonya için sanayi robotu<br />

sayısının gün geçtikçe azalması ile<br />

toplam robot sayısı arasında bir bağ<br />

yok. Servis ve kişisel robot sayısında<br />

rakipsiz büyümeye devam ediyorlar [3] .<br />

Aynı kıta içerisinde, bu sefer Çin’e<br />

geçelim. Ekonomisinin devasalığına<br />

oranla 2014 rakamlarına göre 150.000<br />

adet ile mütevazı görülebilecek bir<br />

toplam robot sayısına sahip olan Çin’in<br />

düzenli olarak %30'u aşan bir artışla<br />

çok hızlı bir büyüme gösterdiği söylenebilir.<br />

Tek tip robot üretip, onu her işte<br />

kullanma döneminin sonuna<br />

gelindi. Artık çeviklik gerektiren<br />

işlerde esnek ve bol serbestlik<br />

derecesine sahip robotlar, ufak<br />

alanlarda hızlı üretim sağlayan<br />

küçük robotlar, göze güzel görünen<br />

ve şirkete prestij kazandıracak<br />

estetik robotlar vs. şeklinde bir çok<br />

robot kategorisinden üretim için<br />

optimal olanları seçilebiliyor.<br />

Şekil 9: Endüstri robotlarının insanın ruhunu<br />

ferahlatan estetik özelliklere sahip olduğunu<br />

söylemek zor.<br />

Yazının başında da bahsettiğimiz,<br />

yılda 30.000 adet robot entegrasyonu<br />

Fox Conn’u dünyanın robot mabedine<br />

çevirmeye yetecektir.<br />

Tabii ki Fox Conn’un tüm fabrikalarını<br />

robot otomasyonu ile güncelleme<br />

isteğinin arkasında yatan motivasyonlardan<br />

biri üretimini arttırma çabası.<br />

Diğer sebep ise günlüğü birkaç<br />

dolardan çalışan Çin emekçi sınıfının<br />

artık gözünü açma eğilimi içerisinde<br />

olmaları. Eskiden duymadığımız tarzda<br />

ufak çaplı ayaklanmalar, boykotlar<br />

ve başkaldırı haberleri gelmeye<br />

başladı Çin’den. Yaptıkları zorlu, yorucu,<br />

yalnızlığa sürükleyici ve sıkıcı<br />

işlerden dolayı ruhsal bunalıma giren<br />

çalışanlara, yaşadıkları zorlu şartlara<br />

(Şekil 7) kulaklarını tıkayan patronlara<br />

ve devletlerine karşı seslerini duyurma<br />

çabasında olan işçiler de eklenince<br />

intihar vakaları hızla yükselişe<br />

geçti. Fox Conn intihar sorununu yüksek<br />

binaların çevresine ağlar gererek<br />

çözmeye çalışsa da [4] (Şekil 8), olası<br />

bir isyan dalgasını bastırmada ne Fox<br />

Conn, ne de özel sektörden yana olan<br />

komünist polis devleti bile yeterli olmayabilir.<br />

Sadece Fox Conn’un bahsi<br />

geçen işçi sayısı 1,2 milyon. Fazla<br />

gözlerini açmalarına fırsat vermeden<br />

korku salmanın yollarından biri, varlıklarına<br />

tehdit unsuru olan robotların<br />

konuşlandırılacağı söylentilerini yaymak<br />

da olabilir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

29


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Şekil 10: Taşınabilir tip sanayi robotu Frida.<br />

Kaynak: ABB<br />

Endüstriyel robotiğin geleceği<br />

Tüm bu gelişmelerin ışığında açık olan<br />

bir durum var. O da yeni nesil robotların,<br />

eski, hantal, tek bir işi yapabilen,<br />

pahalı ve kocaman üretim robotlarının<br />

aksine, esnek, yetenekli, güvenli ve<br />

ucuz olmaları gerektiği. İnsanlarla aynı<br />

çevre içerisinde yanyana hatta dirsek<br />

dirseğe çalışan robotlara ihtiyaç var,<br />

insana çarptığı zaman 5 metre ötedeki<br />

duvara yapıştıracak robotlara değil.<br />

Yani, hepimizin endüstri devlerinin üretim<br />

tesisleriyle ilgili videolarında görmeye<br />

alışık olduğumuz devasa ve gudubet<br />

robotların (Şekil 9) yerini, daha<br />

mütevazı robotlar almalı. Tek tip robot<br />

üretip, onu her işte kullanma döneminin<br />

sonuna gelindi. Artık çeviklik gerektiren<br />

işlerde esnek ve bol serbestlik<br />

derecesine sahip robotlar, ufak alanlarda<br />

hızlı üretim sağlayan küçük robotlar,<br />

göze güzel görünen ve şirkete prestij<br />

Robotların insanların söylediklerini<br />

anlayıp doğru cevapları verdikleri<br />

bir zamandan, doğru hamleleri ve<br />

hareketleri yapmaya başladıkları bir<br />

döneme gelirsek? Acaba sonunda<br />

robotların haklarını sokaklarda<br />

“Robotlar kardeş, patron kalleş!”<br />

nidalarıyla aradıkları dönemleri<br />

görecek miyiz?<br />

kazandıracak estetik robotlar vs. şeklinde<br />

bir çok robot kategorisinden üretim<br />

için optimal olanları seçilebiliyor.<br />

Yakın zamanda ortaya konulmuş şık<br />

ve estetik olduğu kadar hızlı, yüksek<br />

performanslı ve hassas robotlardan bir<br />

seçki sunmak istiyorum.<br />

İlk robotumuz Japon Kawada Industries<br />

çıkışlı Nextage robotu. Bu robot<br />

güvenlik bariyerlerine ihtiyaç duymuyor.<br />

Kafasındaki kameralar sayesinde bulunduğu<br />

yeri anlama ve çevresindeki objelerin<br />

3 boyutlu görüntüsünü oluşturma<br />

özelliğine sahip olduğundan çalışma<br />

alanına biri girdiğinde otomatik olarak<br />

duruyor. Hafif ve tekerlekli olduğu için<br />

aynı fabrika içerisinde bile birçok farklı<br />

çalışma alanında ve görevde kullanılabiliyor.<br />

İşgal ettiği alan bir insanınki kadar.<br />

2011 yılında tanıtılan İsviçreli otomasyon<br />

devi ABB’nin yeni tasarımı olan<br />

FRIDA (Friendly Robot for Industrial Dual-arm<br />

Assembly) adlı robot (Şekil 10),<br />

bir insan tarafından tepesindeki bir tutamaçtan<br />

kaldırılarak istenilen çalışma<br />

bandına rahatça yerleştirilebiliyor. Güvenli<br />

olması açısından motorları kısıtlı<br />

bir güçle sürülüyor ve vücudunun dışında<br />

yumuşak tamponlar bulunuyor. Söylentilere<br />

göre bu robotlar FoxConn’un<br />

ısmarlayacağı seri.<br />

Sıradaki robotumuz Japon çıkışlı<br />

Yaskawa endüstrilerinin robotu Motoman,<br />

tek koluyla 10 kiloya yakın kaldırma<br />

kuvvetine ve toplamda 15 serbestlik<br />

Şekil 11: Robot Gücü İllüstrasyonu. Kaynak:<br />

Willow Garage<br />

derecesine sahip bir robot. Kutulama işi<br />

gibi can sıkıcı bir işin üstesinden geliyor.<br />

Robot devrimi yakın mı?<br />

Geçen 20 yıl boyunca bilim adamları<br />

ve mühendisler, zorlu ve tehlikeli işlerde<br />

kullanılabilecek birçok robot tasarladılar.<br />

Depremde çöken binaların<br />

altında hayatta kalanları arayan robotlardan,<br />

ev ve bina temizliğinde kullanılan<br />

robotlara, resepsiyonist robotlardan,<br />

yemek yapan robotlara kadar.<br />

Fabrika ve depo robotları da istisna<br />

değil. Bu robotlar muhtemelen önce<br />

insanlarla yanyana aynı üretim bandında<br />

çalışacaklar. Kişisel görüşüm hem<br />

ucuz, hem kolayca eğitilebilir, hem de<br />

her işe koşulacak esneklikte olacakları<br />

için bir süre sonra tamamen insanların<br />

yerlerini alacaklar.<br />

How Stuff Works teknoloji sitesinin<br />

kurucusu Marshall Brain 2040 yılında<br />

robotların dünyadaki işlerin yarısını<br />

alacağını öngörüyor. Zaten 2016 yılında<br />

1.779.000 sanayi robotu öngörülüyor<br />

ki bu da dünya üzerinde yaşayan<br />

yaklaşık her 4000 insana bir robot karşılık<br />

geliyor demek. Peki ya robot çalışanlar<br />

insan çalışanlardan fazla olduğunda<br />

ne olacak? Günümüz işçi sınıfı<br />

zaten zar zor savundukları haklarını,<br />

işlerini hepten ellerinden alacak robotlar<br />

yüzünden istemeye istemeye feda<br />

etmek zorunda mı kalacaklar? Peki ya<br />

robotlar o zamana kadar daha güçlü<br />

bir zekâya sahip olurlarsa? Robotların<br />

insanların söylediklerini anlayıp doğru<br />

cevapları verdikleri bir zamandan<br />

(bkz. IBM Watson), doğru hamleleri<br />

ve hareketleri yapmaya başladıkları<br />

bir döneme gelirsek? Acaba sonunda<br />

robotların haklarını sokaklarda “Robotlar<br />

kardeş, patron kalleş!” nidalarıyla<br />

(Şekil 11) aradıkları dönemleri görecek<br />

miyiz?<br />

KAYNAKLAR:<br />

[1] http://spectrum.ieee.org/automaton/<br />

robotics/industrial-robots/foxconn-to-replace-human-workers-with-one-million-robots<br />

[2] http://www.nextbigfuture.com/2016/10/<br />

foxconn-reaches-40000-robots-of.html<br />

[3] http://www.pcworld.com/article/2890032/foxconn-expects-robots-to-take-over-more-factory-work.html<br />

[4] http://www.wired.com/magazine/2011/02/ff_joelinchina/all/1<br />

30 itü vakfı dergisi


Robot İşaret Dili Öğretmeni<br />

Doç. Dr. Hatice Köse<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

İnsan-robot etkileşiminde temel unsur robotun insan ile<br />

iletişimde bulunmasıdır. Robotlar etkileşim sırasında insanın<br />

üç duyusunu (görme, işitme, dokunma) tetikleyebilir. Bu nedenle<br />

sadece sözlü değil, sözsüz jestlere dayalı iletişim de kurulabilir.<br />

Özellikle sözlü iletişim konusunda sorun yaşayan işitme engelliler,<br />

otizmliler ya da konuşma bozukluklarına sahip bireyler için bu<br />

önemli bir unsurdur.<br />

Türk işaret dilini bir robottan öğrenmek<br />

ister misiniz?<br />

Doç. Dr. Hatice Köse ve araştırma<br />

ekibi 5 yılı aşkın bir süredir robotik<br />

tabanlı etkileşimli bir işaret dili<br />

eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi<br />

üzerinde çalışıyor. Bu sistem, robotun işaret<br />

dilinde “konuşmasını”, yapılan işaretleri<br />

anlamasını ve insan davranışlarını algılayıp<br />

uygun geribildirimi seçmesini sağlayan ve<br />

yapay zekâ uygulamalarına dayanan bir<br />

bilişsel mimariyi temel alıyor. Bu yapısı ile<br />

“Robot işaret dili öğretmeni” sistemi dünyada<br />

ilk ve tek olma özelliği de taşıyor. Literatürde<br />

işaret dilini gerçekleyen çeşitli insansı<br />

robot çalışmaları yer almaktadır. Ancak<br />

bu çalışmalarda robotlar işaret dilini kısıtlı<br />

bir veri tabanı için sadece demo amaçlı<br />

gerçeklemektedir. Yine işaret dili tanıma<br />

konusunda başarılı görü tabanlı sistem-<br />

Resim 1. Doç. Dr. Hatice Köse, doktora öğrencileri<br />

Pınar Uluer ve Neziha Akalın.<br />

ler de mevcuttur, ancak çift taraflı iletişimi<br />

sağlayan ve bunu etkileşim ve eğitim için<br />

kullanan başka bir robotik sistem mevcut<br />

değildir. İnsan-robot etkileşimini temel alan<br />

bu sistem, özellikle çocuklar için tasarlanmış<br />

ve çocukların robotla oynayacağı taklit<br />

tabanlı sıralı oyunlar (örneğin iSpy-uSign)<br />

yöntemini kullanarak işaret dili eğitimi vermeyi<br />

amaçlamaktadır.<br />

Bu çalışmalarda Dr. Köse ve öğrencilerinden<br />

oluşan araştırma ekibi yer almaktadır<br />

(Resim 1). Çalışmalar Bilgisayar ve Bilişim<br />

Fakültesi, HELP laboratuvarında sürdürülmektedir.<br />

Çalışmalar sırasında 8’i doktora<br />

olmak üzere 13 öğrenciye burs sağlanmıştır.<br />

Bu robotik sistem ile şimdiye kadar<br />

200’den fazla gönüllünün katıldığı çeşitli<br />

çalışmalar yapılmıştır. Katılımcılar arasında<br />

itü vakfı dergisi<br />

31


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

yer alan kısmi işitme kaybı olan veya sağır<br />

çocukların sayısı 100’ü geçmektedir.<br />

Bu çalışmalarda özellikle küçük yaşlardaki<br />

çocukların eğitim performansında robotun<br />

fiziksel varlığının istatistiksel olarak daha<br />

başarılı sonuçlar verdiği, gençler ve yetişkinlerde<br />

ya da işaret dili bilen kişilerde bu<br />

etkinin azaldığı, bu kişilerin avatar ve video<br />

tabanlı görsel medyayı da başarı ile takip<br />

edebildikleri saptanmıştır.<br />

Neden işaret dili?<br />

Türk İşaret Dili’nin önemi son yıllarda artan<br />

bir ivmeyle kabul görmektedir. <strong>2017</strong>’de 23.<br />

İşitme Engelliler Olimpiyat (Deaflympics)<br />

Oyunları Samsun’da yapılacaktır. Gençlik<br />

ve Spor Bakanlığı, Samsun Valiliği ve İşitme<br />

Engelliler Federasyonu’nun desteğiyle<br />

yapılan bu olimpiyat Türkiye’de yapılacak<br />

en büyük spor organizasyonu olacaktır.<br />

İşaret dilinin öneminin anlaşılmasıyla, işaret<br />

dili eğitimi alanların sayısı da hızla artmaktadır.<br />

Özellikle sağır çocukların erken yaşta<br />

bu eğitimi alması bilişsel ve sosyal gelişimleri<br />

açısından büyük önem arzeder. İşaret<br />

dili, yüz, baş, üst gövde, kollar, eller ve parmakların<br />

kullanıldığı görsel bir dildir. İşaret<br />

dillerinin dilbilimsel yapısı ve kuralları sözel<br />

dillerden büyük oranda farklıdır. Bu yüzden<br />

her işaret diline özgü eğitim yöntemlerinin<br />

geliştirilmesi esastır. Ancak geliştirilen eğitim<br />

sistemlerinin büyük bölümü yetişkinleri<br />

hedef almaktadır. 2011 ve 2014’te Dr. Köse<br />

ve ekibinin yürüttüğü çalışmalarda [KOSE,<br />

vd.,2014 ve KOSE, vd., 2011] yetişkinlerin<br />

görsel medya aracılığıyla işaret dili eğitimi<br />

alabildiği ancak, özellikle işaret dili bilmeyen<br />

küçük çocukların görsel materyaller-<br />

Şekil 1. Genel oyun modeli (Kose vd., 2015a)<br />

32 itü vakfı dergisi<br />

Resim 2. iSign oyunundan bir sahne<br />

den ziyade fiziksel cisimlerden daha iyi öğrenebildikleri<br />

gözlemlenmiştir. Bu amaçla<br />

Dr. Köse ve ekibi tarafından robotik tabanlı<br />

bir işaret dili eğitim sistemi tasarlanmış ve<br />

geliştirilmiştir. Bu sistemi oluşturan parçalar,<br />

robotun; 1) insan hareketlerini algıladığı<br />

bir hareket tanıma modülü, 2) işaretlerin<br />

anlamlarını pekiştirmek için kullanılan renkli<br />

kartları tanıdığı görü modülü, 3) hareketleri<br />

gerçeklediği bir hareket veri tabanı, 4)<br />

çocuklarla karşılıklı iletişimini sağlamak<br />

için verdiği jest, ses ve işaret tabanlı geri<br />

bildirimleri kontrol eden modül ve 5) tüm bu<br />

davranışları yönetip robotun otonom olarak<br />

doğru zamanda doğru davranışı/geri bildirimi<br />

vermesini sağlayan bilişsel mimaridir<br />

Bu çalışmalarla; robotlar ve görsel<br />

avatar bazlı etkileşimli eğitim<br />

platformları kullanarak, hem ulusal<br />

hem de uluslararası alanda iletişim<br />

sorunları yaşayan çocukların eğitim<br />

ve iletişim başarısını artırmak<br />

hedeflenmektedir.<br />

(Şekil 1). Bu modüllerin tasarım ve geliştirilmesinde<br />

yapay zekâ uygulamalarından<br />

yararlanılmıştır.<br />

Sistem, iki yönlüdür ve robot ve çocuk<br />

arasında bu amaca özel olarak tasarlanan<br />

sıralı etkileşim oyunları üzerinde çalışır. Burada<br />

amaç, robotun öğretmen ya da ebeveyne<br />

çocuğun eğitimi sırasında yardımcı<br />

olması, çocuğun tekrarlı eğitim fazı ve sonrasında<br />

öğrendiklerini test etmesi için bir<br />

test ortamı sunması ve bu sırada çocuğun<br />

öğrenme performansını ve motivasyonunu<br />

artırmasıdır. Çocuk ve robota oyun sırasında<br />

eşlik eden bir öğretmen, oyunda seçtiği<br />

kelimelere ait renkli kartları çocuk ve robot<br />

arasındaki sırayı düzenlemekte kullanır.<br />

Robot “eğitim” modundayken öğretmenin<br />

gösterdiği kartta yazan ve görseli bulunan<br />

kelimeye ait işaretleri gerçekler. Örneğin<br />

robota “elma” resmi gösterildiğinde görü<br />

modülünü kullanarak bu resmi tanır ve<br />

“elma” kelimesine ait işareti yapar. Çocuk<br />

bu karttaki görseli, metni ve robotun hareketlerini<br />

birleştirerek kelimeye ait işaretlerin<br />

kinematik ve semantik anlamlarını öğrenir.<br />

Eğitim modu bitiminde robot “test” modu-


Robot çeşitli makine öğrenmesi<br />

metotları/sınıflandırıcılar kullanarak<br />

insanın içinde bulunduğu ruh halini<br />

algılayıp uygun duygu durumunu<br />

ve iç dünyasını belirtecek<br />

davranışları gerçekleyebilir.<br />

Resim 3. İngiltere’de gerçekleştirilen çocuklarla etkileşimli müzik oyunundan bir sahne.<br />

olduğu gibi doğal görünen iletişim rutinlerini<br />

kullanması ve sosyal ipuçlarından yararlanması<br />

esastır. Bunlar yüz ifadeleri, göz<br />

ve baş hareketleri, el jestleri şeklinde ifade<br />

edilebilir [Kose, vd., 2010]. Ancak işaret<br />

dili çalışmalarında dikkat edilecek unsur<br />

sözlü iletişimde kullanılabilecek bu tür jest<br />

ve mimiklerin, işaretlerde kullanılanlarla<br />

karıştırılmaması için belirli sınırlar içinde tutulmasıdır.<br />

Robot çeşitli makine öğrenmesi<br />

metotları/sınıflandırıcılar kullanarak insanın<br />

içinde bulunduğu ruh halini algılayıp uygun<br />

duygu durumunu ve iç dünyasını belirtecek<br />

davranışları gerçekleyebilir. Dr. Köse ve ekibi<br />

çalışmalarında insan duygu durumlarını<br />

da robota yansıtmak ve robot öğretmenin<br />

çalışma süre ve zorluğunu buna göre ayarlamasını<br />

da amaçlamaktadır. Bu amaçla,<br />

özel sensörlerle insan nabız ve EMG bilgisi<br />

alınarak bu bilgilerden, insanın duygu duna<br />

geçer. “Pasif test” modunda robot hiçbir<br />

ipucu vermeden hareketleri karışık bir<br />

sıra ile gerçekleştirir, her hareketi bitirdikten<br />

sonra çocuktan gerçekleştirdiği hareket/işaret<br />

ile ilgili renkli kartı göstermesini<br />

bekler. Çocuk önündeki kartlar arasından<br />

doğru olduğunu düşündüğü kartı robota<br />

gösterir (Resim 2). Robot görü modülü<br />

yardımıyla bu kartı tanır. İşaretle eşleşen<br />

doğru kart gösterilirse gülümser, yanlış<br />

kart gösterilirse nötr yüz ifadesi gösterir<br />

ve her iki yüz ifadesini de sesli geribildirim<br />

ile destekler. Robotun “aktif test” modunda<br />

ise, çocuğa kartlar gösterilir ve çocuğun<br />

hareketi yapması beklenir. Çocuk hareketi<br />

yapınca, robot hareket tanıma modülü yardımı<br />

ile hareketin doğruluğunu kontrol eder<br />

eğer doğru ise robot gülümser ve hareketi<br />

tekrarlar, yanlış ise nötr yüz ifadesi ile çocuktan<br />

tekrar etmesini ister. Bu çalışmaya<br />

kelimelerin tahminine dayalı bir çocuk oyunundan<br />

esinlenilerek “iSpy-uSign”ya da kısaca<br />

“iSign” ismi verilmiştir.<br />

İnsan-robot etkileşiminde temel unsur<br />

robotun insan ile iletişimde bulunmasıdır.<br />

Robotlar etkileşim sırasında insanın üç duyusunu<br />

(görme, işitme, dokunma) tetikleyebilir.<br />

Bu nedenle sadece sözlü değil, bu çalışmada<br />

olduğu gibi sözsüz jestlere dayalı<br />

iletişim de kurulabilir. Özellikle sözlü iletişim<br />

konusunda sorun yaşayan işitme engelliler,<br />

otizmliler ya da konuşma bozukluklarına<br />

sahip bireyler için bu önemli bir unsurdur.<br />

Robotun insan ile etkileşimi sırasında ya da<br />

etkileşimi için insanlar arasındaki iletişimde<br />

Resim 4. Çocuk Nao ile etkileşim oyunu oynuyor.<br />

rumunun çıkarımı üzerinde çalışılmaktadır.<br />

İşaret dili dışında müzik de çocuk-robot<br />

sözsüz iletişimini sağlamak için etkin<br />

bir yoldur. Dr. Köse’nin konu ile ilgili çalışmalarında<br />

çocuklar ve robot arasındaki<br />

sözsüz etkileşimin düzenlenmesi için müzikten<br />

ve hesaplamalı bilişsel metotlardan<br />

yararlanılmıştır [Kose vd. 2009; Kose vd.<br />

2010]. Bu çalışma İngiltere’de 70’i ilkokul<br />

öğrencisi olmak üzere yaklaşık 100 katılımcı<br />

ile test edilmiştir (Resim 3).<br />

Literatürde farklı işaret dillerini tanımak<br />

için bilgisayar destekli başarılı çözümler<br />

sunulmuştur. Ancak bu çalışmalar yetişkinler<br />

için geliştirilmiştir. Çocukların iskelet<br />

sistemleri farklı boyut ve orandadır. Çocuklar<br />

tarafından yapılan işaretlerin yüksek<br />

başarım ile tanınabilmesi için çocukların<br />

iskelet sistemine uygun ve çocukların<br />

yaptıkları işaret verileri kullanılarak makine<br />

öğrenmesi metotları ile eğitilen sistemlere<br />

ihtiyaç vardır (Resim 7). Bu çalışma bu<br />

anlamda ilk çalışmalardan olma özelliğine<br />

sahiptir. Robotun işaretleri tanıdığı modül,<br />

Saklı Markov Modelleri (SMM) tabanlı bir<br />

sistemdir. Her işaret primitifi Yapay Sinir<br />

Ağları (YSA) ile tanınır ve bu primitiflerden<br />

oluşan hareket sekansını Saklı Markov<br />

Modelleri tanır. Her primitif için özel<br />

eğitilmiş bir YSA ve her bir işaret için özel<br />

eğitilmiş bir SMM vardır. Derinlik ölçen kameralar<br />

(Örn. Kinect) yardımı ile insanlardan<br />

her bir hareket için alınan veriler ile<br />

sistem eğitilir. Veri sayısı arttıkça başarım<br />

yükselir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

33


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Resim 5. R3 insansı robotu ve<br />

Nao insansı robot<br />

Resim 6. Deneylerden bir sahne<br />

34 itü vakfı dergisi<br />

Çalışmalarda 2 adet Nao H25<br />

insansı robot ve 1 adet Robovie<br />

R3 insansı robot kullanılmaktadır.<br />

Nao robotlar 25 serbesti derecesine<br />

sahip küçük ve kompakt robotlardır.<br />

Bu nedenle kolayca taşınıp okullara<br />

ve kreşlere götürülebilmekte ve<br />

testlerde kullanılabilmektedirler.<br />

miştir. Ancak insandan Kinect kamera<br />

aracılığıyla alınan verinin doğrudan<br />

robota gönderilmesi ve robotun insan<br />

hareketine en yakın hareketleri üretmesi<br />

amaçlanmaktadır. Robotun üst vücut<br />

eklemleri ve insan eklemleri birebir eşleşmemektedir,<br />

bu yüzden insanın eklem<br />

bilgilerinin en az veri kaybıyla robotunkilere<br />

aktarılacak şekilde düzenlenmesi<br />

gerekir. Bu aktarım sırasında robotun<br />

eklem sınırlarını da göz önünde bulundurmak<br />

ve hassas olan kol eklemlerine<br />

ve parmaklarına zarar vermeyecek şekilde<br />

hareket etmesini sağlamak esastır.<br />

Bu amaçla Yapay Sinir Ağları ve Bulanık<br />

Mantık tabanlı bir koruma modülü geliş-<br />

Resim 7. “Arkadaş” işareti için veri toplanması<br />

Resim 8. Leap Motion sensör ile parmak ve avuç<br />

hareketlerinin takibi<br />

Parmak hareketlerinin tanınması ve<br />

gerçeklenmesi için ise Leap Motion sensörü<br />

kullanılır. Proje dahilinde [Demircioğlu<br />

vd. 2016] ‘de parmak primitiflerinin<br />

tanınması için kural tabanlı bir sistem<br />

önerilmiş ve bu sistem Random Forest<br />

ve SVM metotları ile karşılaştırılmıştır. Bu<br />

çalışma 2016’da İTÜ ARI Teknokent’in<br />

düzenlediği Girişimci ve Yenilikçi Bitirme<br />

Tasarım Projesi (BTP) Yarışması’nda<br />

3.lük ödülüne layık görülmüştür. Sistem<br />

aynı zamanda Türk İşaret Dili’ndeki parmak<br />

primitiflerini tanıyan ilk sistemdir<br />

(Resim 8).<br />

Testler sırasında kullanılan işaretler<br />

robot üzerinde manuel olarak geliştiriltirilmiştir.<br />

Robotun insan öğretmenden<br />

alınan veri ile eğitildiği Gaussian Karışım<br />

Modelleri tabanlı bir hareket gerçekleme<br />

modülü üzerinde çalışılmaktadır.<br />

Çalışmalarda 2 adet Nao H25 insansı robot<br />

ve 1 adet Robovie R3 insansı robot kullanılmaktadır.<br />

Nao robotlar 25 serbesti derecesine<br />

sahip küçük ve kompakt robotlardır. Bu<br />

nedenle kolayca taşınıp okullara ve kreşlere<br />

götürülebilmekte ve testlerde kullanılabilmektedirler<br />

(Resim 4). Ancak 3 bağımlı parmaklı<br />

elleri bazı işaretlerin gerçeklenmesi için uygun<br />

değildir. Robovie R3 robotu bu proje için<br />

özel olarak orijinal tasarımından değişikliğe<br />

uğramış, bağımsız 5 parmaklı eller, bilekte ek<br />

serbesti, insanlara çarpmasını önlemek için<br />

Kızılötesi algılayıcılar, hareket algılaması için<br />

RGB-D sensör (ASUS Xtion) ve gereğinde<br />

geribildirim için kullanılmak üzere üst gövdeye<br />

takılabilen bir tablet ile donanmıştır. Ayrıca<br />

duygu durum geri bildirimi için LED ışıklarla<br />

ağız eklentisi yapılmıştır. Japonya dışında bu<br />

robot sadece İTÜ’de bulunmaktadır. Ancak<br />

bu eklentilere sahip tek robot İTÜ’deki versiyondur<br />

(Resim 5).


Robovie R3 robotu bu proje için<br />

özel olarak orijinal tasarımından<br />

değişikliğe uğramış, bağımsız 5<br />

parmaklı eller, bilekte ek serbesti,<br />

insanlara çarpmasını önlemek<br />

için Kızılötesi algılayıcılar, hareket<br />

algılaması için RGB-D sensör<br />

(ASUS Xtion) ve gereğinde<br />

geribildirim için kullanılmak üzere<br />

üst gövdeye takılabilen bir tablet<br />

ile donanmıştır. Ayrıca duygu<br />

durum geri bildirimi için LED<br />

ışıklarla ağız eklentisi yapılmıştır.<br />

Japonya dışında bu robot sadece<br />

İTÜ’de bulunmaktadır. Ancak bu<br />

eklentilere sahip tek robot İTÜ’deki<br />

versiyondur.<br />

Robocup 2011 konferansı etkinlikleri çerçevesinde halka açık gerçekleştirdiğimiz bir çalışma<br />

Bu sistem aynı zamanda daha büyük<br />

yaşta ve işaret dili bilen ancak okuma<br />

güçlüğü yaşayan çocukların eğitim materyallerine<br />

ulaşımı için de kullanılmaktadır.<br />

Bu amaçla özel olarak geliştirilen insan<br />

verisine dayalı hareketler avatarlarla<br />

görselleştirilip akıllı tahta, tablet ve telefon<br />

uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmaların<br />

en önemli avantajı kinematik<br />

açıdan robotun gerçekleyemediği yüz hareketlerinin<br />

gerçeklenmesine olanak sağlaması<br />

ve robotun kullanılamadığı uzak<br />

noktalara dahi ulaştırılabilmesidir. Bu çalışmada<br />

Kinect2 kameralarla yüz ifadelerinin<br />

alınması ve en az kayıpla avatarlarla<br />

görselleştirilmesi üzerinde çalışılmaktadır.<br />

Bu çalışma, yazıdan işaret diline otomatik<br />

çeviri ve avatar görselleştirmesini<br />

içerir ve bu haliyle Türk İşaret Dili<br />

için ilk ve tek çalışma olma özelliği<br />

taşımaktadır. Dr. Köse halen çalışmalarını<br />

“Play for Children with Disabilities/Engelli<br />

çocuklar için oyun”<br />

temalı Avrupa Birliği LUDI Cost Aksiyonu<br />

çerçevesinde sürdürmektedir.<br />

Dr. Köse ve ekibi bu çalışmalarla<br />

robotlar ve görsel avatar bazlı etkileşimli<br />

eğitim platformları kullanarak<br />

hem ulusal hem de uluslararası<br />

alanda iletişim sorunları yaşayan<br />

çocukların eğitim ve iletişim başarısını<br />

arttırmayı hedeflemektedir.<br />

Kaynakça:<br />

• Köse H., P. Uluer, N. Akalın, İnsansı Robot<br />

Destekli İnteraktif Türk İşaret Dili Eğitimi, Ellerle<br />

Konuşmak: Türk İşaret Dili Araştırmaları, Koç<br />

Üniversitesi Yayınevi, Mart 2016<br />

• Demircioğlu, B., G. Bülbül, H. Köse, “Recognition<br />

of Sign Language Hand Shape Primitives<br />

With Leap Motion”, 7th workshop on the Representation<br />

and Processing of Sign Languages:<br />

Corpus Mining, 10th edition of the Language<br />

Resources and Evaluation Conference (LREC),<br />

23-28 May 2016, Portoroz (Slovenia), sf. 47-52.<br />

• Uluer, P., N. Akalın, and H. Kose, , A New Robotic<br />

Platform for Sign Language Tutoring, International<br />

Journal of Social Robotics, Springer<br />

Special Issue on: “Taking Care of Each Other:<br />

The Future of Social Companion Robots”, Volume<br />

7, Issue 5, pp 571-585, 11/2015<br />

TİV Anaokulu'nda bir çalışmamız<br />

• Kose, H., Uluer, P., Akalın, N., Ozkul, A., Yorganci,<br />

R., & Ince, G.; The Effect of Embodiment<br />

in Sign Language Tutoring with Assistive<br />

Humanoid Robots International Journal<br />

of Social Robotics, Volume 7, Issue 4, pp<br />

537-548,<br />

• Kose H., N. Akalin, R. Yorganci, B. S. Ertugrul,<br />

H. Kivrak, S. Kavak, A. Ozkul, C. Gurpinar,<br />

P. Uluer ve G. Ince (2015a). iSign: Humanoid<br />

Assisted Sign Language Tutoring for<br />

Children, Intelligent Assistive Robots-Recent<br />

Advances in Assistive Robotics for Everyday<br />

Activities,The Springer Tracts in Advanced<br />

Robotics (STAR),vol. 106, pp 157-184<br />

• Kose, H., N. Akalın, ve P. Uluer. Socially Interactive<br />

Robotic Platforms as Sign Language<br />

Tutors, International Journal of Humanoid Robotics<br />

(IJHR), Special Issue on Human-Robot<br />

Interaction, Vol. 11, issue 1, Mart, 2014,<br />

• Kose, H., R. Yorganci , H. E. Algan, and<br />

D.S. Syrdal, “Evaluation of the Robot Assisted<br />

Sign Language Tutoring using video-based<br />

studies”, International Journal of Social<br />

Robotics, Special issue on "Measuring Human-Robot<br />

Interaction, 4(3): 273-283,<br />

2012<br />

• Kose, H., K. Dautenhahn, D. S. Syrdal,<br />

and C. L. Nehaniv, “Drum-mate:<br />

interaction dynamics and gestures in<br />

human-humanoid drumming experiments,”<br />

Connection Science, vol. 22,<br />

no. 2, pp. 103– 134, 2010.<br />

• Kose, H., E. Ferrari, K. Dautenhahn,<br />

D. S. Syrdal, and C. L. Nehaniv, “Effects<br />

of Embodiment and Gestures on Social<br />

Interaction in Drumming Games with<br />

a Humanoid Robot“, Special issue on<br />

Robot and Human Interactive Communication,<br />

Advanced Robotics, Vol. 24,<br />

No.14, pp. 1951-1996, 2009.<br />

itü vakfı dergisi<br />

35


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Doğadan Esinlenmiş<br />

Robotik Sistem<br />

Tasarımları ve Üretim<br />

Metodolojileri<br />

Dr. Fatma Zeynep Temel<br />

Harvard Üniversitesi<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı<br />

Biyoloji bilimlerinde araştırma yapan arkadaşlarımız,<br />

gerçek hayvanlarla yapmakta zorlandıkları bilimsel deneyleri,<br />

o hayvanların hareketlerini taklit edebilen robotlarımızla yaparak,<br />

doğal sistemler üzerindeki hipotezlerini test etmeye başladılar.<br />

Böylece geliştirdiğimiz robotlar için yepyeni bir uygulama alanı da<br />

ortaya çıkmış oldu ki, bunun gelecekte birçok bilimsel araştırmanın<br />

önünü açacağını düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede ise, bu<br />

robotların insanların giremediği enkaz içinde arama-kurtarma<br />

faaliyetleri, tehlikeli ortamlarda keşif ve inceleme, uzayda keşif ve<br />

inceleme gibi görevlerde de kullanılmasını öngörüyoruz…<br />

Robotların hayatımızı etkileyecek<br />

bir sonraki büyük teknolojik gelişme<br />

olduğu, günümüzde herkes<br />

tarafından kabul edilmektedir. Asimov’un<br />

kitap serilerinde ve bilim-kurgu filmlerinde<br />

karşımıza çıkan robotlar genellikle insanların<br />

kurulu düzenine başkaldıran ya<br />

da karşı ütopya oluşturan mekanizmalar<br />

olarak karşımıza çıkarken, bilim ve teknolojinin<br />

öncü isimleri, robotların gerek<br />

Şekil 1: Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nda geliştirilen RoboBee<br />

(sol) ve RoboBee’nin pop-up montaj öncesi ve<br />

sonrası görünümü (sağ) [1] .<br />

(Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

biyomedikal uygulamalarda, gerekse<br />

günlük yaşamımızdaki aktivitelerimizi<br />

kolaylaştırmak ve geliştirmek amacıyla<br />

yaygın olarak kullanılmasını öngörmektedir.<br />

O halde ister istemez, akşam yemeğini<br />

hazırlayarak ya da kıyafetlerimizi<br />

ütüleyip katlayarak hayatımızı kolaylaştıracak<br />

bu robotların neden hala etrafımızda<br />

olmadığını merak edebiliriz. Robotik<br />

bilimciler olarak bizler, robotların gerçek<br />

hayatın içinde her geçen gün daha fazla<br />

yer alması ve karşımıza çıkan güçlüklere<br />

çözüm bulmak için diğer alanlarda bilimsel<br />

faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız ile<br />

koordineli olarak çalışıyoruz.<br />

Aslında, modern yaşamda ve teknolojide,<br />

robotlar halihazırda kullanımda<br />

bulunuyor. Örneğin her gün kullandığımız<br />

otomobil kapılarının üretimindeki kaynak<br />

işlemlerini, büyük boyutlu, oldukça hassas<br />

ve hızlı hareket eden robotlar gerçekleştiriyor.<br />

Bu robotların büyük yapısal<br />

elemanlarını yüksek hızlarda hareket ettirirken<br />

çevrelerinde insan olması tehlike<br />

arz ediyor. Büyük boyutlu bu mekanizmaların<br />

günlük hayatımızda kullanımının<br />

yaygınlaşması için öncelikle insanların<br />

işine yarayacak boyutlara indirgenmesi,<br />

üretim yöntemlerinin kolaylaştırılarak<br />

robot maliyetlerinin azaltılması ve farklı<br />

malzemelerin kullanılarak insanların ortamına<br />

uygun hale getirilmesi gerekmektedir.<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik La-<br />

36 itü vakfı dergisi


Şekil 2: Origamiden yararlanarak geliştirilmiş pop-up MEMS üretim süreci [2] . (Fotoğraflar Harvard<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

boratuvarı’nın kurucu ve yöneticisi Prof.<br />

Robert J. Wood’un önderliğinde, ben ve<br />

arkadaşlarım, robotik teknolojileri günlük<br />

hayatımızda kullanmak ve kullanımını<br />

arttırmak amacıyla geleceğe yönelik<br />

yenilikçi, daha kullanışlı, daha kolay<br />

üretilebilir ve daha ucuza mal edilebilen<br />

robotlar geliştirmek için araştırmalarda<br />

bulunuyoruz.<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’ndaki çalışmalarımızda ilham<br />

aldığımız iki temel alan bulunuyor.<br />

Birincisi, içinde yasadığımız doğa, çünkü<br />

robotlarla gerçekleştirmek istediğimiz<br />

birçok farklı işlev için muhtemelen<br />

bir biyolojik analog bulmak mümkün.<br />

Dolayısıyla doğadaki mekanizmaların<br />

çalışma prensiplerini anlamak ve onları<br />

mühendislik sistemlerinde somutlaştırmaya<br />

çalışmak için biyologlarla birlikte<br />

çalışıyoruz. İkincisi ise origami (kağıt<br />

katlama sanatı) ve açılır-kapanır (popup)<br />

öykü kitapları gibi geleneksel olmayan<br />

yerler… Bu yöntemler özellikle<br />

üretim teknolojilerini geliştirmek ve yeni<br />

malzemelerin kullanımını araştırmak için<br />

bize yol gösteriyor. Bu yazıda, laboratuvarımızda<br />

kullanılan yenilikçi üretim<br />

yöntemleri, malzemeler, eyleyiciler ve<br />

bunları kullanarak, biyomedikal uygulamalar,<br />

arama-kurtarma operasyonları, ya<br />

da tehlikeli çevre şartlarındaki işlemlerde<br />

kullanılmak üzere geliştirdiğimiz, robotlardan<br />

örneklere yer vereceğim.<br />

Bir arının uçuşunu izlediğimizde çok<br />

farklı ve karmaşık mühendislik sorularını<br />

sormaya başlayabiliriz. Örneğin, arının<br />

kanatları nasıl hareket ediyor? Bu kanatlar<br />

hava ve kanatların oluşturduğu hava<br />

hareketleri ile nasıl etkileşimde bulunuyor?<br />

Kanatları hareket ettiren torasik<br />

(göğüsteki) mekanizma nasıldır? Torasik<br />

mekanizmayı hareket ettirmek için kullanılan<br />

kaslar hangileridir? Kasları yönlendiren<br />

metabolik prosesler nelerdir? Uçuş<br />

modu nedir? Bu uçuş modunu sağlamak<br />

için arının kullandığı algılayıcılarını (sensörler),<br />

kontrol metodolojisi ve bunların<br />

arkasındaki nörobiyoloji nasıl çalışır? Bütün<br />

bu ilginç soruların tartışılarak araştırılması<br />

sonucunda, arıdan esinlenmiş<br />

RoboBee (Şekil 1) gibi robotik böceklerin<br />

üretimi mümkün hale gelmiştir.<br />

Doğadaki canlıların yaptığı hareketleri<br />

yapabilen mühendislik sistemlerini<br />

gerçekleştirebilmek için, bu canlıların<br />

hareketlerini izleyerek türettiğimiz yukarıdaki<br />

gibi soruların cevaplarını bulmamız<br />

gerekmektedir. Bu sistemlere yönelik en<br />

önemli sorulardan biri de nasıl ürettiğimiz<br />

ile ilgili olmaktadır. Geleneksel teknikleri<br />

kullanarak ve yüzlerce belki binlerce makina<br />

elemanını mikroskop altında birleştirerek<br />

arı kadar küçük boyutlu robotların<br />

üretimi mümkün değildir. Dolayısıyla bu<br />

karmaşık sistemlerin üretimi için alternatif<br />

çözümler bulunması gerekmiştir.<br />

Pop-up, yani iki boyutlu sayfalar açıldığında<br />

üç boyutlu yapıların ortaya çıktığı<br />

kitaplar, son derece karmaşık yapılar ve<br />

mekanizmalar kullanılarak, son derece<br />

vasıfsız, yani mühendislik bilgisi olmayan<br />

çocukların kullanması için tasarlanmıştır.<br />

Doğadaki böceklerden esinlenilmiş kü-<br />

Robotik bilimciler olarak bizler,<br />

robotların gerçek hayatın<br />

içinde her geçen gün daha<br />

fazla yer alması ve karşımıza<br />

çıkan güçlüklere çözüm bulmak<br />

için diğer alanlarda bilimsel<br />

faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız<br />

ile koordineli olarak çalışıyoruz.<br />

Şekil 3: Harvard Ambulatory Micro Robot – hamam böceğinden esinlenmiş dörtayaklı otonom robot (üst<br />

sol) [3] . Kırkayaktan esinlenmiş farklı ayak sayılarına sahip robotlar (üst sağ) [4] . Su böceğinden esinlenmiş<br />

farklı bacak uzunluklarına sahip zıplayan robotlar ve su böcekleri (alt) [5] . (Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

itü vakfı dergisi<br />

37


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Şekil 4: Kendi kendine katlanan robotun üç aşaması. Robot ilk olarak tamamen düz bir durumda<br />

bulunuyor. Piller robot üzerindeki devreye takıldıktan 10 saniye sonra katlanmaya başlıyor ve 270 saniyede<br />

bütün katlama bitip robot rijid bir duruma geliyor [6] . (Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik Laboratuvarı’nın<br />

izni ile kullanılmıştır).<br />

çük boyutlu robotların üretiminde de, işte<br />

bu kitaplarda kullanılan tekniklere benzeyen,<br />

origamiden yararlanarak geliştirilmiş<br />

yöntemler kullanmaktayız. Bu üretim<br />

yöntemlerini çözümleyen mühendislik<br />

sistemlerine literatürde “pop-up kitap<br />

mikro-elekro-mekanik sistemler (MEMS)”<br />

adı verilmektedir.<br />

Pop-up MEMS’i üretmek için öncelikle<br />

akıllı kompozit (bileşim) yapılar oluşturulmaktadır.<br />

Bu kompozit yapılar, rijid,<br />

yapışkan ve elastik olmak üzere üç temel<br />

malzemeden oluşmaktadır. Örneğin basit<br />

bir menteşeyi Şekil 2’de gösterildiği<br />

gibi, rijid, yapışkan, elastik, yapışkan ve<br />

rijid levha malzeme katmanlarını kullanarak<br />

bir kompozit levha üretmek mümkündür.<br />

Öncelikle bu yapıların tasarımı için<br />

ticari bilgisayar destekli çizim ve tasarım<br />

yazılımlarının yanı sıra, Harvard Üniversitesi<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nda geliştirilmiş<br />

açık kaynak kodlu “popupCAD”<br />

yazılımından yararlanılmaktadır. Bu yazılımlarla<br />

ana mekanizmanın tasarımı<br />

yapılırken, yapıyı çevreleyen ve sadece<br />

bir itme ile montaja olanak veren iskele<br />

ya da destek yapı da tasarlanmaktadır.<br />

Tasarımın sonucunda oluşturulan kesim<br />

dosyaları ile farklı levha malzemeler lazer<br />

kesim tezgâhlarında kesilmekte, ve daha<br />

sonra bilesim sırasına göre levhalar üst<br />

üste hizalanmaktadır. Kullanılan malzemelerin<br />

çeşidine göre farklı ısıl ya da sıkıştırma<br />

işlemleri uygulanarak yapışkan<br />

malzemelerin aktive olması ile levha malzemeler<br />

kompozit yapı haline getirilmektedir.<br />

Son olarak akıllı kompozit yapıya<br />

hafif bir itme uygulanarak ana mekanizma<br />

ortaya çıkarılmakta, gereken yerlere<br />

de sabitleme işlemi yapılmaktadır.<br />

Pop-up MEMS cihazların mekanizmaları,<br />

levha malzemelerin katlanarak<br />

farklı menteşelerin ve üç boyutlu yapısal<br />

elemanların oluşturulmasıyla yapıldığı<br />

için, hesaplamalı origami bilimi ile ilgilenen<br />

araştırmacılar tarafından da yoğun<br />

ilgi görmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda,<br />

aklımıza gelen, geometrik olarak<br />

son derece karmaşık yapıların bile<br />

bu yöntemle üretilebileceği ispatlanmıştır.<br />

Bu teknikle, tamamen keyfi olarak çok<br />

karmaşık yapıları, istediğimiz malzeme<br />

kombinasyonları ile (metaller, polimerler,<br />

seramikler, kompozitler, vs.), oldukça<br />

hızlı bir şekilde üretebilmekteyiz. Şekil<br />

3’te görülen kırkayaktan esinlenmiş çok<br />

ayaklı robot, hamamböceğinden esinlenmiş,<br />

gövde uzunluğu ile oranlandığında<br />

Usain Bolt’tan iki kat daha hızlı giden<br />

dört ayaklı Harvard Ambulatory Micro<br />

Robot (HAMR), su böceğinden esinlenmiş<br />

suda zıplayan robot (waterstrider),<br />

bu yöntemle üretilmiş böcek robotlara<br />

Üretim ve deneyler esnasında<br />

ortaya çıkardığımız ve<br />

geliştirdiğimiz teknik ve beceriler<br />

sayesinde RoboBee, hem havada<br />

hem suda hareket etmekte,<br />

manevra yapmakta ve elektrostatik<br />

yapışma ile farklı yüzeylere<br />

konabilmektedir.<br />

örnek olarak gösterilebilir. Bu robotların<br />

üretiminden sonraki aşamada ise, robotların<br />

farklı koşullardaki hareket kabiliyetleri<br />

hakkında bilgi edinmek için, örneğin<br />

akışkan -yapı etkileşimi gibi, deneyler<br />

yapmakta, ve öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda<br />

tasarımlarımızı geliştirmekteyiz.<br />

Üretim ve deneyler esnasında ortaya<br />

çıkardığımız ve geliştirdiğimiz teknik ve<br />

beceriler sayesinde RoboBee, hem havada<br />

hem suda hareket etmekte, manevra<br />

yapmakta ve elektrostatik yapışma ile<br />

farklı yüzeylere konabilmektedir (Şekil 3).<br />

Origamiden esinlenen akıllı kompozit<br />

yapıların üretiminde kullanılan malzemelerin<br />

farklılaştırılması ile kendi kendine<br />

katlanan yapılar da oluşturulabilir. Akıllı<br />

kompozit yapılar oluşturulurken, ısı ile<br />

etkin hale getirilen biçim bellekli alaşım<br />

levhaları ve direnç devreli esnek baskılı<br />

devre kartları (PCB) kullanılarak üretim<br />

yapılmakta ve daha sonra dirençlere<br />

akım uygulanıp ısıtılarak biçim bellekli<br />

alaşımların daralarak şekil değiştirmesi<br />

sağlanmaktadır. Bu kalıcı şekil değişimi<br />

kompozit yapıdaki kesimlerin nerede ve<br />

nasıl olduğuna bağlı olarak 120 dereceye<br />

kadar bükülme sağlayabilmektedir.<br />

Kompozit yapılar üç boyutlu şekillerini<br />

aldıktan sonra üzerlerine eyleyiciler<br />

(motor), pil ve algılayıcılar yerleştirilerek<br />

işlevsel robotlar haline getirilmektedir.<br />

Şekil 4’te bir örneği görünen robotların<br />

kendi kendine katlanabilme özellikleri<br />

sayesinde, üretim sırasında oluşan hatalar<br />

en aza inmekte ve üretim süresi<br />

önemli ölçüde azalmaktadır.<br />

Farklı malzemelerin farklı tekniklerle<br />

kullanıldığı bir diğer önemli robotik dalı<br />

da yumuşak dokulu robotik sistemlerdir.<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Labo-<br />

38 itü vakfı dergisi


Şekil 5: Okyanus bilimciler tarafından numune toplamak için kullanılan yumuşak parmaklar<br />

(SquishyFingers) [7] (sol üst ve alt). Uzunluğu yaklaşık 5 cm olan, ilk tamamen yumuşak otonom robot<br />

“Octobot” [8] (sağ üst). Zorlu çevresel şartlarda hareket edebilen otonom yumuşak robot [9] (sağ alt).<br />

(Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

Yaptığımız robotların büyük<br />

çoğunluğunu, doğadaki<br />

ipuçlarını kullanarak<br />

geliştiriyoruz ve çok farklı<br />

şekilde çalışan robotlar ya da<br />

robotik elamanlar üretiyoruz.<br />

nusların genetik haritasını çıkarmaya çalışan<br />

okyanus bilimcilere önemli bir araç<br />

sağlanmıştır. Yakın zamanda ahtapottan<br />

esinlenerek ve tamamen üç boyutlu yazıcı<br />

kullanılarak üretilen yumuşak robot<br />

“Octobot”, ilk bütünüyle yumuşak malzemeden<br />

oluşan otonom robot özelliğini<br />

taşımaktadır. Bu küçük robot, gövdesinin<br />

içinde gerçeklesen kimyasal reaksiyon<br />

sonucunda ortaya çıkan gazın oluşturratuvarı’nda<br />

yumuşak malzemeler kullanılarak<br />

geliştirilen robotlara örnekler<br />

Şekil 5’te gösterilmiştir. Bu robotlardan<br />

biri olan süngerimsi yumuşak parmaklar<br />

(Squishyfingers), okyanus bilimciler<br />

tarafından yaygın olarak kullanılmaya<br />

başlanmıştır. Okyanuslardaki bitki ve<br />

hayvanlar sert kıskaçlarla yakalandıklarında<br />

yaşadıkları strese bağlı olarak DNA<br />

yapılarında değişiklikler olduğu gözlemlenmiştir.<br />

Bu sebeple deniz canlılarının<br />

oldukça hassas aletler kullanılarak yakalanması<br />

gerekmektedir. Süngerimsi yumuşak<br />

parmakların üretiminde kullanılan<br />

fiberlerin farklı yönlerde kullanılmasıyla<br />

parmakların bükülme, kıvrılma, kıvrılarak<br />

bükülme gibi farklı işlevleri gerçekleştirmesi<br />

sağlanmaktadır. Böylelikle, okyaduğu<br />

basınçla kollarını hareket ettirmektedir.<br />

Bir başka yumuşak robot ise “Octobot”un<br />

tersine oldukça büyük boyutta<br />

olup zorlu çevresel şartlarda kolaylıkla<br />

hareket edebilmektedir. Bu robot, sıvı<br />

plastik malzemelerin özel hazırlanmış<br />

kalıplarda sertleşmesiyle formunu kazanmakta<br />

ve yine hava basıncıyla ayaklarını<br />

hareket ettirerek tırtıl gibi ilerlemektedir.<br />

Burada bir parantez açarak, yumuşak<br />

malzemelerin sadece robotların yapımında<br />

değil, eyleyici ve sensor gibi<br />

tamamlayıcı robot elemanlarının üretiminde<br />

de kullanıldığını belirtmek istiyorum.<br />

Örneğin, dielektrik elastomerler<br />

elektrik enerjisini mekanik enerjiye çevirebilmekte,<br />

dolayısıyla kas benzeri yumuşak<br />

eyleyiciler yapmakta kullanılmaktadır.<br />

Şekil 6’da örneği görülen dielektrik<br />

elastomer eyleyiciler, farklı malzemeler<br />

kullanılarak ve çok katmanlı üretim metodu<br />

ile üretilmekte ve geleneksel eyle-<br />

itü vakfı dergisi<br />

39


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

yicilerle mümkün olmayan<br />

karmaşık hareketleri yapabilmektedirler.<br />

Yumuşak eyleyicilerin<br />

yani sıra, silikon<br />

elastomerler kullanılarak<br />

üretilen hiperelastik gerilme<br />

sensorleri de giyilebilir<br />

robotik (rehabilitasyon ya<br />

da hareketleri kolaylaştırıcı<br />

giyilebilir iskelet sistemleri),<br />

tıbbi teşhis ve insan-bilgisayar<br />

etkileşimi gibi farklı<br />

alanlarda kullanılmaktadır.<br />

Bu sensörler genellikle silikon<br />

elastomer yapının içindeki<br />

mikro kanallara iletken<br />

bir akışkanın (sıvı metal)<br />

doldurulmasıyla ya da mekanik<br />

enerjiyi elektrik enerjisine<br />

çeviren piezoelektrik<br />

malzemelerin silikon elastomerler<br />

içine gömülmesiyle<br />

üretilmektedir.<br />

Görüldüğü gibi, yaptığımız<br />

robotların büyük<br />

çoğunluğunu, doğadaki<br />

ipuçlarını kullanarak geliştiriyoruz<br />

ve çok farklı şekilde<br />

çalışan robotlar ya<br />

da robotik elamanlar üretiyoruz.<br />

Gerek ben gerekse arkadaşlarım,<br />

yaptığımız sunumların sonunda bu<br />

robotların neden ilgimizi çektiği ya da<br />

neden bu robotları yaptığımızla ilgili sorular<br />

alıyoruz. Bizim için en önemli motivasyon<br />

kaynağı ve bizi bu çalışmaları<br />

yapmak için heyecanlandıran başlıca<br />

nokta, mikro-robotik biliminin, akışkanlar<br />

mekaniği, mikro-üretim ve biyomühendislik<br />

gibi birçok alanı kapsayan ve<br />

bu alanlarla ilgili konuları çalışabileceğimiz<br />

temel bir araştırma konusu olması.<br />

Bunun yanında, geliştirdiğimiz teknolojileri<br />

kullanarak, minimal invaziv cerrahi<br />

aletler üretiyoruz. Doğadan esinlenerek<br />

robotik sistemler geliştirmek bizim baş-<br />

Çocukların ve gençlerin ilgisini<br />

“Bilim, Teknoloji, Mühendislik<br />

ve Matematik” (STEM – Science,<br />

Technology, Engineering<br />

and Mathematics) konularına<br />

çekmek ve onları bu alanlarda<br />

heyecanlandırmak için, bu robotik<br />

sistemlerin eğitim araçları olarak<br />

kullanılmasının önemine de dikkat<br />

çekmek istiyorum.<br />

40 itü vakfı dergisi<br />

Şekil 6: Dielektrik elastomer kullanılarak yapılmış, 2 cmX 2 cm ölçülerinde kas<br />

benzeri yumuşak eyleyici [10] (üst). Sıvı metalin silikon elastomer içindeki mikro<br />

kanallara enjekte edilmesiyle üretilmiş gerilme sensoru [11] (alt). (Fotoğraflar Harvard<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

lıca itici gücümüzü oluştursa da, bu<br />

doğrultunun yavaş yavaş tersine döndüğünü<br />

de görmekteyiz. Biyoloji bilimlerinde<br />

araştırma yapan arkadaşlarımız,<br />

gerçek hayvanlarla yapmakta zorlandıkları<br />

bilimsel deneyleri, o hayvanların<br />

hareketlerini taklit edebilen robotlarımızla<br />

yaparak, doğal sistemler üzerindeki<br />

hipotezlerini test etmeye başladılar.<br />

Böylece geliştirdiğimiz robotlar için<br />

yepyeni bir uygulama alanı da ortaya<br />

çıkmış oldu ki, bunun gelecekte birçok<br />

bilimsel araştırmanın önünü açacağını<br />

düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede ise,<br />

bu robotların insanların giremediği enkaz<br />

içinde arama-kurtarma faaliyetleri,<br />

tehlikeli ortamlarda keşif ve inceleme,<br />

uzayda keşif ve inceleme gibi görevlerde<br />

de kullanılmasını öngörüyoruz. Son<br />

olarak, çocukların ve gençlerin ilgisini<br />

“Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik”<br />

(STEM – Science, Technology,<br />

Engineering and Mathematics) konularına<br />

çekmek ve onları bu alanlarda heyecanlandırmak<br />

için, bu robotik sistemlerin<br />

eğitim araçları olarak kullanılmasının<br />

önemine de dikkat çekmek istiyorum.<br />

Referanslar<br />

[1] P. S. Sreetharan, J. P. Whitney,<br />

M. D. Strauss, and R. J. Wood,<br />

“Monolithic fabrication of millimeter-scalemachines,”<br />

J. Micromech.<br />

Microeng., 22, 2012.<br />

[2] D. M. Aukes, O. Ozcan, and<br />

R. J. Wood (2014 Monolithic Design<br />

and Fabrication of a 2-DOF<br />

Bio-Inspired Leg Transmission.<br />

In: Duff A., Lepora N.F., Mura A.,<br />

Prescott T.J., Verschure P.F.M.J.<br />

(eds) Biomimetic and Biohybrid<br />

Systems. Living Machines 2014.<br />

Lecture Notes in Computer Science,<br />

vol 8608. Springer, Cham.<br />

[3] A. T. Baisch, O. Ozcan, B.<br />

Goldberg, D. Ithier, and R. J.<br />

Wood, “High Speed Locomotion<br />

for a Quadrupedal Microrobot,”<br />

The International Journal of Robotics<br />

Research, 33, 2014.<br />

[4] K. L. Hoffmann and R. J.<br />

Wood, “Turning gaits and optimal<br />

undulatory gaits for a<br />

modular centipede-inspired<br />

millirobot,” The 4th IEEE RAS/<br />

EMBS Int.Conf. on Biomedical<br />

Robotics and Biomechatronics,<br />

Italy, 2012.<br />

[5] J.-S. Koh, E. Yang, G.-P. Jung,<br />

S.-P. Jung, J. H. Son, S.-I. Lee, P.<br />

G. Jablonski, R. J. Wood, H.-Y. Kim, and K.-J.<br />

Cho, “Jumping on water: Surfacetension-dominated<br />

jumping of water striders and robotic insects,”<br />

Science, 349, 2015.<br />

[6] S. Felton, M. Tolley, E. Demaine, D. Rus, and<br />

R. J. Wood, “A method forbuilding self-folding<br />

machines,” Science, 345, 2014.<br />

[7] K. C. Galloway, K. P. Becker, B. Phillips, J. Kirby,<br />

S. Licht, D. Tchernov, R. J. Wood, and D. F. Gruber,<br />

“Soft Robotic Grippers for Biological Sampling on<br />

Deep Reefs,” SoftRobotics, 3, 2016.<br />

[8] M. Wehner, R. L. Truby, D. J. Fitzgerald, B.<br />

Mosadegh, G. M. Whitesides, J. A. Lewis, and R.<br />

J. Wood, “An integrated design and fabrication<br />

strategy for entirely soft, autonomous robots,”<br />

Nature, 536, 2016.<br />

[9] M. T. Tolley, R. F. Shepherd, B. Mosadegh,<br />

K. C. Galloway, M. Wehner, M. Karpelson, R. J.<br />

Wood, and G. M. Whitesites, “ A Resilient, Untethered<br />

Soft Robot,” SoftRobotics, 1, 2014.<br />

[10] M. Duduta, R. J. Wood, and D. R. Clarke,<br />

“Multilayer Dielectric Elastomers for Fast, Programmable<br />

Actuation without Prestrech,” Advanced<br />

Materials, 28, 2016.<br />

[11] Y. Menguc, Y.-L. Park, H. Pei, D. Vogt, P.<br />

M. Aubin, E. Winchell, L. Fluke, L. Stirling, R. J.<br />

Wood, and C. J. Walsh, “Wearable soft sensing<br />

suit for human gait measurements,” The International<br />

Journal of Robotics Research, 33, 2014.


poz değişimleri olmasına rağmen kişilerin yüksek bir başarımla<br />

tanınması sağlanıyor. Proje ile kişileri anında tanıyan ve yüz tanıma<br />

teknolojisinde çığır açabilecek yüzde 100 yerli yeni bir yazılım<br />

geliştirildi. Sistem, 'Yerel Zernike Momentleri' adlı yeni ve özgün bir<br />

yöntem kullanıyor.<br />

İTÜ Doğal Dil İşleme Yazılım Zinciri<br />

Yrd. Doç. Dr. Gülşen Cebiroğlu Eryiğit, İTÜ Doğal Dil İşleme<br />

Yazılım Zinciri çalışmasıyla, makineler ve insanlar arasındaki<br />

Türkçe iletişimi doğal ve verimli hâle getiriyor. Proje, İTÜNOVA<br />

TTO’nun Türkiye’den ABD’ye gerçekleştirdiği ilk lisanslama<br />

başarısı olma özelliğini taşıyor.<br />

İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda<br />

Öncü Çalışmalar<br />

İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarı’nda<br />

yapay zekâ yöntemleri ve algoritmaları geliştirilerek<br />

akıllı sistemler oluşturulması; otonom sürüşe<br />

sahip robotlar, nesne temelli öğrenme, insanrobot<br />

etkileşimi, insan-bilgisayar etkileşimi,<br />

bilişsel robotlar, kullanıcı deneyimi, işaret dili, veri<br />

madenciliği, robot ile görüntü işleme vb. alanlarda<br />

çeşitli araştırma ve proje çalışmaları yürütülüyor.<br />

Bu projelerden bir bölümünü özet olarak<br />

sayfalarımıza aktardık.<br />

Yüz Tanıma Teknolojisi<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Mühittin Gökmen, yüz tanıma teknolojisinde geliştirdiği<br />

sistemle önemli bir çalışmaya imza attı. TÜBİTAK ARDEB’in desteklediği<br />

proje ile yüz tanımaya yönelik olarak geliştirilen kamera sistemi,<br />

suçluyu bulma konusunda İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,<br />

Milli İstihbarat Teşkilatı ile Jandarma Genel Komutanlığı’na ciddi katkı<br />

sağlamaktadır.<br />

Türk bilim insanlarının imza attığı bu çalışma kapsamında geliştirilen<br />

yazılım sayesinde kameralarla kişileri anında tanımak mümkün hale<br />

geldi. Bunun için gerekli olan tek şey kişiye ait bir fotoğraf. Sistem, kılık<br />

değiştirse bile aranan kişiyi<br />

tanıyabiliyor.<br />

Projeyi geliştiren Prof. Dr.<br />

Muhittin Gökmen, Türkiye'de<br />

yüz tanıma konusunda çalışmalar<br />

yapan akademisyenlerden<br />

biri. Geliştirilen yüz<br />

tanıma yöntemi ile ışık ve<br />

2000’den bugüne doğal dil işleme alanında çalışmalar yürüten<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi öğretim üyelerinden<br />

Yrd. Doç. Dr. Gülşen Cebiroğlu Eryiğit, İTÜ Doğal Dil İşleme<br />

Yazılım Zinciri çalışmasıya, makineler ve insanlar arasındaki Türkçe<br />

iletişimi doğal ve verimli hâle getiriyor. Proje, İTÜNOVA TTO’nun<br />

Türkiye’den ABD’ye gerçekleştirdiği ilk lisanslama başarısı olma<br />

özelliğini taşıyor. İTÜNOVA TTO bu yeni çalışmayla birlikte, Türkçe<br />

dil işleme teknolojileri alanında 15 yıllık bir akademik birikimin<br />

sonucu olan İTÜ-DDİ Yazılım Zinciri’ni endüstriyel kullanıma açtı.<br />

Bugün tüm dünyanın bilgi birikiminin terabaytlarca alanlarda<br />

depolandığını; ama bu bilgi yığınının ayrıştırılamadığını, işlenemediğini<br />

ve anlamlandırılamadığını biliyoruz. İnsan gücü ile gerçekleştirilemeyecek<br />

kadar büyük bir veritabanı her gün yeni bilgilerle<br />

çığ gibi büyüyor.<br />

Sosyal medya ortamlarında konuşulanlar, markalarla ilgili forumlarda<br />

yapılan yorumlar, aransa bile bulunamayan bilgi dolu<br />

dokümanlar, yazım hatası veya işaret dili veya mesaj dili nedeniyle<br />

erişilemeyen anahtar kelimeler ve benzeri… Bunların hepsi aslında<br />

doğru ayrıştırılarak ve anlamlandırılarak çözümlense, ihtiyaç sahipleri<br />

için paha biçilmez stratejik değere sahip bilgiler barındırıyor.<br />

İnsan gücü ile yapılamayacak kadar yüklü bu işi, ancak makinelerin<br />

yapabileceği biliniyor. Dolayısıyla doğal dil işleme yeteneğine<br />

sahip makineler geliştirmek bugün dünyada hala gelişmekte<br />

olan çok kritik bir teknoloji. Hele bir de popüler dillere göre farklı<br />

bir dil ailesine mensup olan Türkçe, makinelerin öğrenmesi için<br />

en zor diller arasında. Şu an ticarileştirildiği söylenen örneklerin<br />

yetenekleri fazlasıyla sınırlı.<br />

Bu noktada İTÜNOVA TTO, Türkçe Dil İşleme Teknolojileri konusunda<br />

15 yıllık bir akademik birikimin ürünü olan İTÜ-DDİ Yazılım<br />

Zincirini endüstrinin kullanımına açmıştır.<br />

http://blog.itunovatto.com.tr/<br />

itü vakfı dergisi<br />

41


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Camomile<br />

Web ortamında üretilen veriler yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri<br />

alanlarında yeni anlayışlar kazanmak için toplanabilir ve keşfedilebilir.<br />

Ancak, gerçekten yararlı olabilmesi için bu verilere açıklama yapılmalı<br />

ve çok büyük miktarlarda sunulmalıdır…<br />

İnsan faaliyetleri, özellikle Web aracılığıyla, büyük miktarda heterojen<br />

veri üretmektedir. Bu veriler, sosyal bilimler, dilbilim, ekonomi, davranışsal<br />

çalışmaların yanı sıra yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri alanlarında<br />

yeni anlayışlar kazanmak için toplanabilir ve keşfedilebilir.<br />

Bu bağlamda, 3M (multimodal, multimedya, çok dilli) veriler, bir çok<br />

bilimsel etki alanı arasında bir çalışma, insan verisi paylaşmanın bir paradigması<br />

olarak görülebilir. Ancak, gerçekten yararlı olabilmesi için bu<br />

verilere açıklama yapılmalı ve çok büyük miktarlarda sunulmalıdır. Ek<br />

açıklamalı veriler, insan verilerini istatistiksel tabanlı makine öğrenme<br />

yöntemleriyle işleyen bilgisayar bilimleri için, ancak birkaç yıl önce hayal<br />

edilemeyecek bir şekilde, yeni anlayışları desteklemek için mevcut geniş<br />

kitleyi giderek daha fazla kullanan sosyal bilimler için de yararlıdır.<br />

Bununla birlikte, çok sayıda manuel çalışma içerdiğinden, verilere<br />

açıklama yapmak maliyetlidir; bu bağlamda, farklı yöntemleri farklı soyutlama<br />

seviyeleri ile açıklamaya ihtiyaç duyduğumuz 3M verileri özellikle<br />

maliyetlidir. Mevcut açıklama çerçevesi bazen otomatik araçlarla (çoğunlukla<br />

ön bölümlendirme) yardım alan bazı yerel manuel açıklamalar içerir.<br />

Projede, manuel açıklama işlemi birçok sitede uzaktan yapılacağı ve<br />

ana noktaya yerel sitede lokalize edileceği, 3M verileri üzerinde ortak<br />

bir açıklama çerçevesi ilk prototipi geliştirmeyi amaçlanmıştır. Dahası,<br />

aynı ilke ile, multimedya verilerinde bulunan yöntemlerin (konuşma, görüntüleme)<br />

otomatik olarak işlenmesine ayrılmış bazı sistemler, otomatik<br />

açıklamalar üreterek kopyalamaya yardımcı olacaktır. Bu otomatik ek<br />

açıklamalar, her bir uzmanlık noktasında uzaktan yapılır ve bu noktalar,<br />

daha sonra, açıklayıcılara anlamlı bir yardım sağlamak için yerel olarak<br />

birleştirilir. Bu yeni açıklama kavramını geliştirmek için, pratik bir vaka çalışması<br />

üzerinde test edilmiştir.<br />

rin uyuşmazlığı ve birlikte çalışabilme eksikliği gibi nedenlerden<br />

dolayı ciddi ölçüde kısıtlanmıştır. VITAL platformu internete bağlı<br />

nesnelerin kaynağı ve mimarisine bağlı kalmadan bu verileri tek<br />

bir çatı altında birleştiren bir ara katman platformudur. Bu platform<br />

sayesinde veriler üzerinde filtreleme ve diğer işlem protokolleri veri<br />

sağlayıcılar ve uygulama geliştiricilere sunulmakta ve sınırsız bir<br />

potansiyele sahip olan akıllı şehir uygulamalarının geliştirilmesi kolaylaştırılmaktadır.<br />

Bu proje kapsamında geliştirilen VITAL platformu İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Trafik Kontrol Merkezi tarafından sağlanan<br />

İstanbul’daki tüm yollara ait hız verileri üzerinde test edilmiştir.<br />

Platforma veri madenciliği teknikleri kullanılarak hız tahmin modülü<br />

eklenmiş ve yollardaki trafik yoğunluğunu bildiren bir sistem geliştirilmiştir.<br />

MICAT<br />

Yüksek boyutlu Manyetik Rezonans Görüntüleri’nden Beyin<br />

Bağlantılarının ve Patolojilerinin bilgisayar ortamında oluşturulması<br />

amacıyla yenilikçi yapay zekâ algoritmaları tasarlanıyor…<br />

MICAT, yüksek boyutlu Manyetik Rezonans Görüntüleri’nden<br />

Beyin Bağlantılarının ve Patolojilerinin bilgisayar ortamında<br />

oluşturulması amacıyla yenilikçi yapay zekâ algoritmaları<br />

tasarlanmaktadır. Tıbbi uygulama konuları bu projelerde Parkinson<br />

hastalığı ve beyin tümörü (kanser) hastalıkları olup projeler tıp doktorları<br />

da dahil çoklu disiplinli ekipleri içermektedir. Bu faaliyetler<br />

“Büyük Veri” ve “Veri Madenciliği” alanlarının tıbbi görüntüleme alanında<br />

önemli uygulama alanına girmektedir. Bu projelerde oluşturulan<br />

bilgi birikiminin makine öğrenmesi ve veri madenciliği yöntemleri<br />

sayesinde çok yüksek sayıda tıbbi görüntü verilerine uygulanmasını<br />

amaçlanmaktadır. Benzeri araştırma faaliyetlerinin, beynin ve ilgili<br />

hastalıklarının daha iyi anlaşılması, zamanında teşhis, müdahale<br />

edilmesi, sonuç olarak toplumda sağlık hizmetleri ve insan hayatı<br />

kalitesinin yükseltilmesinde faydalı olması öngörülmektedir.<br />

Vital<br />

Bu platform sayesinde veriler üzerinde filtreleme ve diğer işlem<br />

protokolleri veri sağlayıcılar ve uygulama geliştiricilere sunuluyor<br />

ve sınırsız bir potansiyele sahip olan akıllı şehir uygulamalarının<br />

geliştirilmesi kolaylaştırılıyor…<br />

Nesnelerin interneti hızlı büyüyen yaygın bir olgu haline gelmiştir.<br />

Günümüzde tüketici ürünlerinden araçlara etkinlik mekânlarından<br />

insanlara kadar birçok fiziksel varlığa ait veriler izlenmekte<br />

ve kaydedilmektedir. Bununla birlikte bu verilerin kullanışlılığı, sistemle-<br />

42 itü vakfı dergisi


Gezgin Robotlar Tarafından Eylem<br />

Temsillerinin Öğrenilmesi ve Dinamik<br />

Planlama Yapılması<br />

Bu proje ile, bir robotun planlamada kullanılan eylem temsillerini<br />

dış dünyanın doğrudan gözlenmesi yoluyla güncellemesi ve<br />

öğrenmesi yöntemi özgün olarak ilk defa geliştirildi...<br />

Otonom İnsansı Robotlar İçin<br />

Güvenli Görev Yürütme<br />

Bu çalışmanın sonuçlarının otonom robot ve insan-robot etkileşimi<br />

araştırmaları açısından ev ve ofis uygulamalarında güvenlik ve<br />

güvenilirliğin sağlanması için çok önemli etkileri ve katkılarının<br />

olacağı düşünülüyor…<br />

Yol planlamasından (path planning) farklı olarak eylem<br />

planlaması (action planning), verilen bir dünya durumundan<br />

belirlenen hedeflere ulaşmak için önerme mantığı ile<br />

temsil edilen ve yürütülmesi için belirli önkoşullar gerektiren ve<br />

yürütüldüğünde ortamda çeşitli etkiler yaratan gerçek dünya eylemlerinin<br />

geçerli şekilde sıralanması sürecidir. Otonom eylem<br />

planlama araştırmaları, oldukça geniş planlama problemlerine<br />

etkin şekilde yanıt verecek ölçeklenebilir planlayıcıların geliştirilmesine<br />

yoğunlaşmaktadır. Her yıl düzenlenen uluslararası planlama<br />

yarışmaları (IPC) yeni geliştirilen planlayıcıların başarımını<br />

ölçmek ve daha gerçekçi hale getirilmiş ve genişletilmiş tanım<br />

kümeleri ile planlama problemlerinin yarattığı kısıtlamaları planlayıcılar<br />

üzerinde gözlemleyebilmek için geliştirilen standart test<br />

platformları haline gelmiştir.<br />

Robotlar fiziksel ortamda yaşayan etmenler olduğundan<br />

yüksek seviyeli planlayıcıların gerçek dünya problemlerinde<br />

test edilmesi ve sınanması için uygun araçlar oluşturmaktadır.<br />

Son dönemlerde etkileşimli ve süreli zamanda yürütülen<br />

eylemler için zamanlamayı da (scheduling) göz önüne alan<br />

zamansal planlayıcıların kullanılmasının gerekliliği anlaşılmıştır.<br />

Bu projede, bir robotun farklı nitelikteki ve sayıdaki<br />

kaynaklar gerektiren, etkileşimli ve süreli zamanda<br />

yürütülen eylemler içeren zamansal planları yürütmesi<br />

aşamasında beklenmeyen durumlar oluştuğunda,<br />

eylem temsillerini ortam durumu gözlemlerine göre<br />

mantıksal çıkarsama yöntemleri ile güncelleyebilmesi ve<br />

dinamik olarak yeniden plan oluşturabilmesi için gerekli<br />

olan yöntemlerin geliştirilmesi sağlanmıştır. Robotun plan<br />

veya yeniden planlama yapabilmesi için zamansal bir<br />

planlayıcı kullanılmış ve bu planlayıcının güncellenmiş<br />

eylem temsilleri ve dünya durumlarına göre dinamik<br />

olarak planlama yapması mümkün hale getirilmiştir.<br />

Eylemlerin önkoşul veya etkilerinde ortamın güncel<br />

durumu göz önüne alınarak güncellemeler yapılmıştır.<br />

Önerilen eylem temsili öğrenme ve dinamik<br />

planlanlama yöntemleri hem kalıcı hem de geçici<br />

hata durumları göz önüne alınarak geliştirilmiştir. Nesnelerin<br />

tanınması ve durumlarının belirlenmesi için ileri seviyeli<br />

görüntü ve video işleme yöntemleri uygulanmıştır. Bu proje ile,<br />

bir robotun planlamada kullanılan eylem temsillerini dış dünyanın<br />

doğrudan gözlenmesi yoluyla güncellemesi ve öğrenmesi yöntemi<br />

özgün olarak ilk defa geliştirilmiştir.<br />

Önerilen yöntemler gerçek dünya kısıtlarını göz önüne alacak<br />

şekilde geliştirilecektir. Deneyler hem benzetim ortamında hem<br />

de gerçek robotlar üzerinde yapılacaktır. Nesnelerle yapı inşası<br />

uygulama alanı hedeflenen türde eylemler içerdiği için deneylerin<br />

yapılacağı uygulama alanı olarak belirlenmiştir. Arama/kurtarma<br />

uygulama alanının dış ortamda temsili bir senaryosu da test<br />

ortamı olarak kullanılacaktır.<br />

Robotların ortamlarına ve etkileşimde bulundukları nesnelere zarar<br />

vermemeleri için hata ve olağandışı durumları sezebilmeleri ve bu<br />

durumları kotarabilmeleri gerekmektedir. Bu projede otonom insansı<br />

robotlarda güvenli görev yürütme için hata sezme, hata tanıma ve hata<br />

kotarma yöntemleri incelenmektedir. Çalışmanın en önemli motivasyonu,<br />

robotların günlük uygulama senaryolarında güvenli şekilde kullanılabilmelerine<br />

yönelik gerekli yöntemlerin geliştirilmesidir. Bu araştırma alanı,<br />

yapısı ve tasarımı bilinen ortamlarda çalışan endüstriyel robotlar için iyi<br />

incelenmiş, belirli standartları ve yönergeleri belirlenmiş bir alan olmasına<br />

rağmen, yapısı bilinmeyen/değişen ortamlarda çalışan otonom robotlar<br />

için bu konuda çok sayıda açık problem bulunmaktadır. Projede bu problemlerin<br />

çözümüne yönelik olarak robotlar için güvenli bir görev yürütme<br />

sistemi geliştirilmektedir.<br />

Sistemde farklı sensör verilerini etkin şekilde işleyen ve yürütmeyi takip<br />

için gereken bilgileri çıkaran bir algı iş hattı geliştirilmektedir. Özellikle<br />

görüntü, ses, kuvvet, dokunma sensör verileri değerlendirilerek<br />

dünya olgularına ilişkin yüklemler oluşturulmaktadır. Bu<br />

yüklemler robotun dış ve iç durumlarına ilişkin hata bağlamlarını<br />

temsil etmektedir. Bu amaçla sensör bilgilerini bir araya getiren<br />

olasılıksal grafiksel modellerden yararlanılmaktadır. Bunun<br />

yanında, her bir sensör verisinin değişik koşullardaki etkileri<br />

incelenerek algılama için bilgi-işlemsel açıdan etkin olan<br />

uyarlanır bir aktif sensör seçim stratejisi geliştirilmiştir.<br />

Projenin en önemli katkısı hedeflenen hata sezme<br />

ve tanıma yöntemlerinin geliştirilmesindedir.<br />

Hata tanıma için hem gözetimli öğrenme hem de<br />

zamansal olasılıksal modeller araştırılmaktadır. Hiyerarşik<br />

Saklı Markov Modellerine (HSMM) dayanan hata tanıma<br />

yöntemleri hataların uygun sebepler ile ilişkilendirilmesini<br />

sağlar. Hata modelleri farklı HSMM katmanları ile temsil<br />

edilir ve bu modeller üretilen bir plandaki eylemler yürütülürken<br />

ortamın değişen durumuna göre sürekli olarak<br />

güncellenir. Proje kapsamında nesne algılama hataları,<br />

nesne konumlama hataları, nesne ile etkileşimde yürütme<br />

parametreleri hataları, donanım bozulmaları, nesne<br />

düşürme, nesneye çarpma, engele çarpma, dış olaylar/<br />

aktörler nedeniyle oluşan anormallikler (örneğin,<br />

mevcut olan bir nesnenin dış müdahale ile ortamdan<br />

taşınmış olması) durumları modellenmektedir. Sistem, sonuç olarak durumları<br />

başarı, güvenli-hata veya güvensiz-hata olarak sınıflandırmaktadır.<br />

Robotun hata tanısını yaptıktan sonra beklenmeyen durumu yürütme parametrelerini<br />

değiştirme veya yeniden plan üretme yoluyla kotarması sağlanmaktadır.<br />

Bu şekilde çok geniş bir sensör veri kümesi değerlendirilerek<br />

yapılan bu tür bir sınıflandırma ilk defa yapılmaktadır.<br />

Otonom robotlarla günlük yaşam uygulamaları için yapısı bilinmeyen/<br />

değişen ortamlarda hataların tanınması ve kotarılması, güvenli görev yürütme<br />

için çok önemli bir problemdir. Bu çalışmanın sonuçlarının otonom<br />

robot ve insan-robot etkileşimi araştırmaları açısından ev ve ofis uygulamalarında<br />

güvenlik ve güvenilirliğin sağlanması için çok önemli etkileri ve<br />

katkılarının olacağı düşünülmektedir.<br />

Robovie R3-İnsansı (Humanoid)<br />

Robot ve Aksesuarları, İTÜ Yapay<br />

Zekâ ve Robotik Laboratuvarı<br />

itü vakfı dergisi<br />

43


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

İTÜ ARI Teknokent Firmaları<br />

Dünya ile Yarışan<br />

Yapay Zekâ ve Robotik<br />

Çalışmalarına İmza Atıyor…<br />

Bilim ve disiplinlerarası ar-ge çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan “Yapay zekâ”<br />

ürünü teknolojiler, tıptan mühendisliğe, uzay araştırmalarından sinir bilimlerine kadar<br />

çok geniş bir alanda kullanılıyor. Her gün biraz daha gelişen, şaşırtan uygulama<br />

alanları ve sonuçlarıyla “yapay zekâ” konusu giderek daha fazla araştırmacının,<br />

teknoloji yatırımcısının ilgisini çekiyor, üniversite-sanayi işbirliğine dayalı araştırma<br />

alanları açılıyor; teknokentler bünyesinde “yapa zekâ ve robotik” konusuna odaklanan<br />

firmalar, bilim ortamının desteğini de arkasına alarak bu alanda çalışmalarını<br />

sürdürüyor.<br />

“Yapay zekâ ve robotik alanında ben de varım!” diyen, İTÜ ARI Teknokent bünyesinde<br />

Ar-Ge odaklı çalışmalarını sürdüren firmalardan; Tazi.io, Acrome, Miletos, Next<br />

Horizons, Sudo Robotik ve Yapı Kredi Teknoloji’nin ürünleri iş dünyasında verimlilik<br />

ve endüstriyel üretimde kolaylık sağlıyor.<br />

tazi.io: Sürekli Öğrenen Yapay Zekâ<br />

tazi.io ürünleri sürekli öğrenen ve ölçeklenebilir algoritmalar<br />

kullanılarak geliştirildi. Veri değiştiği anda, tazi modelleri de<br />

öğreniyor. Böylece önemli olaylar olduktan sonra değil, olurken<br />

gerekli aksiyonlar alınabiliyor…<br />

tazi.io’daki ürünlerimiz, özellikle veriyi<br />

oluşturan dünyanın devamlı olarak<br />

değiştiği, IoT (Internet of Things), telekom,<br />

insan kaynakları, sağlık, sigortacılık,<br />

bankacılık, reklamcılık, çok oyunculu online<br />

oyunlar gibi alanlarda, akan veriden sürekli<br />

(çevrimiçi, online) öğrenerek müşterilerimizin<br />

işine yarayacak bilgiler üretiyor. Ürünlerimizdeki<br />

modeller sürekli olarak ve farklı veri<br />

kaynaklarından öğrenebildiği için, verinin<br />

üretiminde yer alan müşteri, ürün özelliği gibi<br />

faktörler değiştikçe anında modeller güncelliyorlar,<br />

dolayısı ile sezonsal ya da ani değişimleri<br />

hemen öğrenebiliyorlar. Örneğin, bir<br />

şirketin web sitesine gelen kullanıcıların hareketlerinden,<br />

sitede ne tür içerikle ilgilenip<br />

ilgilenmediklerini sürekli olarak öğrenerek,<br />

sitedeki kullanıcı tecrübesi ve problemleri,<br />

olağandışı durumları anında tespit edebiliyor<br />

ve problemlere kullanıcı siteden gitmeden<br />

çözüm üretilmesi sağlayabiliyorlar.<br />

tazi.io'nun halihazırdaki ürünleri şunlar:<br />

tazi hunt 1 : sürekli anomali ve örüntü tanıma<br />

ve tahmin etme,<br />

tazi wise: dinamik ve gerçek zamanlı<br />

öneri,<br />

tazi select: sürekli öznitelik değerlendirme<br />

ve seçme,<br />

tazi eval: sürekli veri analitiği çözümleri<br />

değerlendirme ve birleştirme.<br />

Ürünlerimizi bu konudaki başka ürünlerden<br />

ayıran özellikleri şöyle sıralayabiliriz:<br />

İş problemi odaklı yaklaşım ve hızlı<br />

kurulum:<br />

Müşterilerimizle ilk görüşmelerimizde<br />

ellerinde olan verinin ne olduğu ve bu veri<br />

ile neler yapmak istediklerini öğreniyoruz.<br />

tazi.io 2015 Mayıs'ında, Prof. Dr. Zehra<br />

Çataltepe ve Dr. Tanju Çataltepe tarafından,<br />

İTÜ ARI Teknokent’te bir B2B teknoloji<br />

startup'ı olarak kuruldu. Amacı sürekli olarak<br />

akan veriden öğrenen yapay öğrenme<br />

ürünleri ile çözümler üretmek. Ekip olarak<br />

yapay öğrenme ve büyük ölçekli sistemlerde<br />

yirmi yılın üzerinde hem endüstri hem<br />

de akademi tecrübesi barındırıyor.<br />

Prof. Dr. Zehra Çataltepe, İTÜ, Bilgisayar ve<br />

Bilişim Fakültesi'nde öğretim üyesi. Yapay<br />

Öğrenme alanında İTÜ'de yüksek lisans ve<br />

doktora dersleri veriyor. Bu konuda 80’in<br />

üzerinde patent, makale, bildirisi, yönettiği<br />

tezler, danısmanlık yaptığı ya da yönettiği<br />

TEYDEB, Teknokent, KOSGEB, AB projeleri<br />

var. Sürekli öğrenme ve derin öğrenme<br />

konularında çalışmalarına devam<br />

ediyor.<br />

Dr. Tanju Çataltepe, tazi.io’nun kurucu ortağı.<br />

Lisans derecesini MIT’den ve doktorasını<br />

UCLA’den alan Tanju Çataltepe,<br />

A.B.D.’de Xerox ve AT&T şirketlerinde<br />

araştırmacı ve Türkiye’de telekom ve bilgi<br />

teknolojileri alanlarında yönetici olarak<br />

çalıştı. Büyük ve gerçek zamanlı sistemlerin<br />

tasarım ve operasyonu konusunda<br />

20 yılı aşkın endüstri deneyimi var.<br />

44 itü vakfı dergisi


tazi.io ürününün çözdüğü yapay öğrenme<br />

probleminin odağına bu iş hedeflerini koyuyoruz.<br />

Yapay öğrenme sistemleri kendilerine<br />

gelen veriden öğrenirler. Fakat,<br />

öğrenmenin iş hedeflerine hizmet edebilmesi<br />

için, hem sisteme gelen özelliklerin<br />

ve örneklerin ne olduğu, hem de yapay öğrenme<br />

sisteminin neyi optimize ettiği çok<br />

önemli. Ürünümüzün demo, entegrasyon,<br />

PoC, pilot ve kurulum sürecini 2-8 hafta<br />

arasında gerçekleştirebiliyoruz. Bütün bu<br />

süreçler sırasında müşterimiz ile iletişim<br />

halinde olduğumuz için, ürünümüze gelen<br />

verinin iş problemini çözmede kullanılabilir<br />

olması ve çözümün ihtiyacı en iyi şekilde<br />

karşılıyor olmasını sağlıyoruz. Ürünlerimizdeki<br />

çevrimiçi öznitelik seçimi yöntemleri<br />

sayesinde öğrenmek için faydalı olabilecek<br />

bütün öznitelikleri her an otomatik olarak<br />

değerlendiriyor ve sadece problem çözümüne<br />

faydalı olabilecek olan özellikleri<br />

modellerin oluşturulmasında kullanıyoruz.<br />

Toplam veri miktarı çok fazla olsa bile, veriyi<br />

oluşturan sistemler devamlı değiştiği için<br />

öğrenmede işe yarayacak veri sayısı aslında<br />

sanıldığından daha az olabiliyor. tazi.io<br />

modelleri, hem gerekli öznitelikleri kullanmayı<br />

sağlayan, hem de sadece eğitim verisini<br />

ezberlemeyi (overfitting) engelleyen<br />

mekanizmalar sayesinde, başka sistemlere<br />

göre daha iyi performans gösteriyor.<br />

İnsana hesap verebilen ve insandan da<br />

öğrenebilen yapay öğrenme modelleri:<br />

tazi.io'nun yapay öğrenme modelleri,<br />

sadece aldığı kararların ne olduğunu<br />

değil, bu kararın sebebini de kullanıcıya<br />

ya da bağlandığı sisteme gönderiyor.<br />

Sebeplere bakarak, hem iş sistemlerinin<br />

alacakları aksiyonlar daha detaylı olarak<br />

tanımlanabiliyor, hem de tazi.io'nun neden<br />

karar verdiği kullanıcılar tarafından incelenip<br />

aksiyonlar daha kolaylıkla onaylayabiliyor.<br />

Özellikle verinin değiştiği ya da belirli<br />

bir alt alanda az olduğu durumlarda, tazi.<br />

io veri yanında insandan da öğrenebiliyor.<br />

Böylece çok fazla miktarda veri toplanmasını<br />

beklemeden başka sistemlere göre<br />

daha hızlı sonuçlar üretebiliyor.<br />

Sürekli olarak öğrenme:<br />

tazi.io ürünlerinde kullanılan yapay<br />

öğrenme modelleri, sürekli öğrenen ve ölçeklenebilir<br />

algoritmalar kullanılarak geliştirildi.<br />

Böylece, veri değiştiği anda, tazi.io<br />

modelleri de öğreniyor, dolayısıyla önemli<br />

olaylar olduktan sonra değil, olurken gerekli<br />

aksiyonlar alınabiliyor. Örneğin, birçok<br />

değişen sistemden oluşan telefon ya<br />

da elektrik şebekesi, insan sosyal ağları<br />

gibi sistemlerde, yeni oluşan hatalar, anormal<br />

ya da beklenmedik durumlar, değişen<br />

müşteri ihtiyaçları, anında belirlenebiliyor.<br />

İnsanlar öğrenirken de aslında buna<br />

benzer prensiplerle, sürekli, hedef odaklı<br />

ve kararlarının sebeplerini açıklayarak<br />

öğreniyorlar. Öte yandan, iletişim, ulaşım,<br />

haberleşme, sosyal medya, eğitim, oyun<br />

gibi sektörlerde, üretilen verinin hızı, çeşitliliği<br />

ve değişkenliği her geçen gün artıyor.<br />

Bu sistemlerin devamlı olarak operasyonel<br />

durumda kalması için sadece insan<br />

operatörler, kural tabanlı sistemler ya da<br />

ancak veri toplandıktan sonra öğrenen<br />

yapay öğrenme sistemleri yetersiz kalıyor.<br />

Özellikle insan operatörlerin nihai kararı<br />

aldığı sistemlerde, karar destek sistemlerinin<br />

hem hızlı ve doğru öğrenmeleri, hem<br />

de kararların nedenini açıklamaları gerekiyor<br />

ki operatörlerin işleri kolaylaşsın. tazi.<br />

io’nun bu tür sistemlerde operatörlerin<br />

önüne çıkan yanlış pozitifleri ve sıradan<br />

problemler üzerinde harcayacağı zamanı<br />

azaltması sayesinde, işlenebilen veri miktarı<br />

artıyor ve yanlışlar azalıyor. Böylelikle<br />

insan operatörler daha karmaşık ve yeni<br />

problemlerin çözümü ile meşgul olacak<br />

zamanı bulabiliyor.<br />

tazi.io’yu İTÜ ARI Teknokent'te kurduk.<br />

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan<br />

İstanbul’da ve İTÜ Maslak kampüsünde<br />

çalışıyor olmak, hem biz hem de çalışanlarımız<br />

için çok keyifli. İşbirliği yapabileceğimiz<br />

birçok büyük-küçük şirketin varlığı,<br />

İTÜ’nün donanımlı akademisyen ve yetişmiş<br />

insan kaynağı yanında İTÜ NOVA, Çekirdek,<br />

GINOVA gibi kurumlar da, İTÜ ARI<br />

Teknokent’te iyi bir inovasyon ekosistemi<br />

oluşmasını sağlıyor.<br />

Prof. Dr. Zehra Çataltepe / Dr. Tanju Çataltepe<br />

1<br />

tazi hunt TUBITAK TEYDEB tarafından<br />

desteklenen bir proje kapsamında üretilmiştir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

45


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

ACROME Robotik ve Mekatronik Sistemleri'nden<br />

Çok Amaçlı Endüstriyel Robot<br />

Acrome, Endüstri 4.0 devrimi yolunda uyguladığı robotik<br />

çözümlerle yapay zekâ ile kendi kendine işleyen üretim tesisi<br />

hedeflerini bir adım ileriye taşıyor...<br />

ACROME Robot<br />

ACROME Robot ile ülkemiz endüstrisinde<br />

kaynak ve boya yapabilen, taşıma<br />

ve montaj amaçlı kullanılabilen, konveyörler<br />

arası yük taşıyabilen, paketleme yapabilen<br />

tasarımı ve üretimi tamamen Acrome<br />

tarafından yapılacak olan; sektörün endüstriyel<br />

robotlardan beklentisi göz nünde bulundurulduğunda,<br />

talepleri karşılayabilecek geniş kapsamlı<br />

bir çözüm ortaya koyabilen<br />

çok amaçlı bir robot elde<br />

etmek amaçlanmaktadır.<br />

Endüstriyel robotlar;<br />

imalat, otomoiv, gıda, ilaç<br />

gibi birçok sanayi sektöründe<br />

ve yüksek düzeyde otomasyon<br />

uygulamalarında çok kritik<br />

bir role sahiptir. Bu robotların endüstri<br />

için taşıdıkları öneme rağmen hala<br />

endüstriyel robotların kullanımını<br />

engelleyen ve zorlaştıran engeller<br />

varlığını sürdürmektedir.<br />

Önemli engellerin başında endüstriyel<br />

robotların yüksek maliyetli<br />

otomasyon araçları olması gelir. Bir<br />

diğer engel ise kullanıcı arayüzlerinin<br />

kullanıcı dostu tasarlanmamasından<br />

dolayı robotların programlanmaya yönelik<br />

ACROME,<br />

endüstriyel ve<br />

akademik alanda kullanılmak üzere robotik<br />

ve mekatronik sistemler geliştiren ve aynı<br />

zamanda kontrol mühendisliği çözümleri<br />

sunan 2013 yılında kurulmuş girişimci bir<br />

firmadır. ACROME ismi firmanın dört odak<br />

noktası olan Otomasyon, Kontrol, Robotik<br />

ve Mekatronik kelimelerinin baş harflerinden<br />

oluşmaktadır. ACROME bu alandaki faaliyetleri<br />

ile birçok firma ile çözüm ortağıdır.<br />

Düşük maliyeti, sezgiselliği ve kullanıcı<br />

dostu yazılımı sayesinde 6 eksenli robot<br />

kol platformu ACROME ROBOT, geleneksel<br />

teknik destek ihtiyacının oldukça uzun zaman<br />

ve bütçe kayıplarına neden olmasıdır.<br />

Bu doğrultuda Acrome, NI LabVIEW ile<br />

çalışan, düşük maliyetli, sezgisel, program kolaylığına<br />

sahip ve açık kaynak kodlu endüstriyel<br />

robotlar geliştirmektedir. Endüstriyel robotların<br />

nitelikli insan gücünün yerini almalarına ya da<br />

insanlar ile koordineli çalışabilmelerine olanak<br />

sağlayarak, yüksek hassasiyetleri ve<br />

aralıksız çalışabilmeleri gibi avantajları<br />

sayesinde, Acrome tarafından geliştirilecek<br />

olan robot sistemleri büyük bir<br />

pazar payına sahip olacaktır.<br />

ACROME myCONTROL<br />

ACROME kontrol, mekatronik<br />

ve robotik konularının uygulamalarına<br />

yönelik lisans, yüksek<br />

lisans ve doktora düzeyinde<br />

öğrenciler için myCONTROL<br />

adı altında kontrol deney düzenekleri<br />

üretmektedir.<br />

Şu anda ACROME tarafından<br />

aktif olarak üretilen ve üniversitelerde<br />

kullanılan 5 farklı deney düzeneği bulunmaktadır.<br />

Bunlar Top Dengeleyen<br />

Mekanizma, Top ve Çubuk Düzeneği, Delta<br />

Robot, Tek Serbestlik Dereceli Helikopter ve<br />

endüstriyel robotlara göre daha yüksek<br />

bir güvenlik sunmakta ve robot kol teknolojisinin<br />

endüstride kullanımını kolaylaştırmaktadır.<br />

Akademik alanda ise eğitim ve<br />

araştırmaya yönelik olarak ACROMEmy-<br />

CONTROL deney düzeneklerini geliştirmekte<br />

ve üretmektedir. Ayrıca, ACROME<br />

PROJECT adı altında veri toplama ve test<br />

sistemleri, görüntü işleme ve gömülü sistem<br />

kontrolü alanlarında endüstriyel projeler<br />

geliştirmektedir. ACROME, enstrümantasyon<br />

çözümleri ve veri toplama alanında<br />

dünya lideri olan National Instruments firmasının<br />

Silver Alliance Partneri’dir.<br />

Stewart Platform'dur. Bu deney düzenekleri<br />

teorik bilgilerin pratiğe dönüşmesi açısından<br />

akademik çalışma yapmak isteyenler için oldukça<br />

faydalıdır.<br />

ACROME ekibi tarafından yerli olarak üretilen<br />

bu deney düzenekleri,Türkiye’deki birçok<br />

üniversitenin yanısıra dünyada da çeşitli üniversitelerde<br />

öğrenciler ve akademisyenler tarafından<br />

aktif olarak kullanılmaktadır.<br />

ACROME Project<br />

ACROME açık kaynak kodlu yazılım desteği<br />

ile kişi veya şirketlere özel endüstriyel çözümler<br />

üretmektedir. Arçelik, Vestel, General Electric,<br />

THY Teknik ve Autoliv gibi şirketlere robotik ve<br />

mekatronik çözümler üreten ACROME, daha<br />

az maliyetle daha fazla iş yapılmasını sağlayarak<br />

üretim verimliliğini arttırmaktadır. Robotik ve<br />

mekatronik teknolojilerini endüstriyel proseslere<br />

entegre etmeye yönelik projelerden bazıları:<br />

• Panel Piksel Hataları Görsel Kontrol Sistemi,<br />

üretim hattındaki panellerin hatalı piksel<br />

bölgelerinin ve istenmeyen materyallerin tespiti<br />

için LabVIEW ortamında tasarlanan ölü<br />

piksel görsel kontrol sistemi, Arçelik ile AC-<br />

ROME iş birliğinde geliştirilmiştir.<br />

• THY Test Konsol; taşınabilir veri toplama<br />

ve kontrol sistemidir. Bu sistem yüksek<br />

hız ve gerilim, pozisyon, yük, basınç ve debileri<br />

görüntüleyip kaydeden veri toplama<br />

kanallarına sahiptir.<br />

ACROME, sanayi ve akademinin gelecek<br />

nesil için robotik ve mekatronik altyapısını<br />

geliştirmek amacıyla mekatronik sistemler ve<br />

bu sistemleri geliştirenler arasında bir köprü<br />

oluşturmaktadır. Geleceğin teknolojisini<br />

günümüz endüstrisine uygulayarak üretim<br />

verimliliğini maksimize etmektedir. Endüstri<br />

4.0 devrimi yolunda, uyguladığı robotik çözümlerle<br />

yapay zekâ ile kendi kendine işleyen<br />

üretim tesisleri hedefini bir adım ileriye taşımaktadır.<br />

Robotik ve mekatronik konularının<br />

temeli olan kontrol algoritmalarını öğretmeye<br />

yönelik deney düzenekleriyle öğrencilerin teoriyi<br />

pratiğe çevirmesine yardımcı olmaktadır.<br />

Başar Şahinbeyoğlu<br />

46 itü vakfı dergisi


Miletos’la Derin Yapay Sinir Ağları<br />

ya da Derin Öğrenme<br />

Miletos, hem iş piyasasına, hem de akademik dünyaya yönelik<br />

yapay zekâ ürünleri geliştiriyor. Şirketin iş piyasasına yönelik<br />

geliştirdiği araçlar, değerli belgeleri tanıyor…<br />

İnsanların insandışı bir varlıkta zekâ üretme<br />

hayali programlanabilir sayısal bilgisayarların<br />

1940’larda ortaya çıkmasıyla gerçeklik<br />

kazandı. Aynı yıllarda yapay sinir ağları araştırmaları<br />

da başladı. Yapay sinir ağları, memeli<br />

hayvanların sinir sistemi/beyin fonksiyonlarını<br />

örnek alır. Beyinde, yapısal olarak birbirinden<br />

farksız hücreler birbirinden çok farklı işlemleri<br />

yerine getirirler. Dahası, beyin, zaman içerisinde<br />

doğumda sahip olmadığı bir takım fonksiyonları<br />

yerine getirmeyi öğrenir. Yapay sinir<br />

ağları bu temel gözlemlerden doğmuştur. İlk<br />

yapay sinir ağı yaklaşımlarının sınırları 1970’li<br />

yıllarda backpropagation algoritması ile aşıldı;<br />

1980’li yıllarda paralelleştirme ile daha büyük<br />

yapay sinir ağları kurulabildi; 2010’lara gelindiğinde<br />

üç gelişme daha derin yapay sinir ağlarının<br />

inşasını mümkün kıldı: 1) Derin yapay sinir<br />

ağlarının kurulmasının önündeki engellerin anlaşılması<br />

ve bu sorunları aşan mimarilerle tekniklerin<br />

geliştirilmesi, 2) Web aracılığıyla derin<br />

ağları besleyebilecek miktarda veri toplanabilmesi,<br />

3) Artan işlem becerisi (grafik işlemcileri)<br />

ile derin sinir ağlarının eğitilebilmesi.<br />

Son dönemdeki bu gelişmeleri “derin öğrenme”<br />

adıyla özetliyoruz. Dünyada yapay<br />

zekâ araştırmaları; makine öğrenmesinin bir alt<br />

dalı olan, derin yapay sinir ağları ya da diğer<br />

adıyla derin öğrenmeye odaklanmış durumda.<br />

Yapay sinir ağları, insanların yapmakta<br />

iyi olduğu, kendisi için bir algoritma bulunması<br />

zor problemleri çözmek konusunda<br />

başarılıdırlar. Gördüğümüz nesneleri ya da<br />

yüzleri tanımak, yahut okumak beynimizin<br />

başarılı olduğu ama kendisi için algoritmik<br />

çözümler geliştirmesi zor problemlerdir.<br />

Okuma işlemiyle gözle elde ettiğimiz bir takım<br />

şekillere ait görsel bilgi beyin tarafından<br />

kavramlara dönüştürülür. Yapay sinir ağları<br />

okuma işleminin kavram kısmını gerçekleştiremese<br />

de, örneğin postaya verilmiş zarf<br />

üzerindeki posta kodunu teşhis edebilir, posta<br />

kodunun görüntüsünü işleyerek, görüntü<br />

bilgisini posta kodu bilgisine dönüştürebilirler.<br />

Uygulamada bu beceri, zarfların üzerlerindeki<br />

posta kodlarına göre sınıflanmasını<br />

sağlar.<br />

Miletos nesne tanıma sistemi şirketin resmi Web sitesi üzerinden<br />

denenebiliyor. Miletos takımı, ImageNet 2015 yarışmasında "kızıl<br />

panda" sınıfında Microsoft ile birinciliği paylaştı.<br />

MİLETOS<br />

Miletos, 2014 yılında İTÜ Teknokent<br />

bünyesinde kurulmuş, Türkiye’nin yapay<br />

zekâ uygulamaları geliştiren az sayıdaki<br />

araştırma geliştirme şirketlerinden biridir.<br />

Başlangıcı 2011’e dayanan şirketi bugünkü<br />

düzeyine getiren, temel bilim altyapısı<br />

ve bilgisayar bilimleri, elektronik mühendisliği,<br />

istatistik gibi farklı alanlara nüfuz<br />

eden kökleridir. Şirket adını ise, bilimin<br />

kurucusu sayılan Thales’in memleketi<br />

Miletos, öğrenme algoritmaları uygulamak,<br />

geliştirmek, bu algoritmaların öğrenmek için gereksineceği<br />

veriyi oluşturmak ve bu algoritmalarla<br />

bilgisayarları eğitmek konularında uzman<br />

bir Ar-Ge şirketi. Özellikle de sayısal görüntülerdeki<br />

nesneleri ve belge görüntülerindeki yazıları<br />

tanıma (optik karakter tanıması) konularında uzmanlaşmış<br />

bir şirket.<br />

Miletos’un ilk uluslararası başarısı, 2015 yılında<br />

Stanford Üniversitesi’nce düzenlenen ImageNet<br />

Challenge yarışmasındaki derecesiydi.<br />

Fotoğraflardaki nesneyi tanıma kısmında Microsoft<br />

%96,44 başarı ile birinci, Google %95,36<br />

başarı ile ikinci, Miletos ise %88,57 başarı ile<br />

ondokuzuncu oldu. 1000 ayrı nesneyi tanıyan<br />

yapay sinir ağlarının yarıştığı yarışmada, 26 nesneyi<br />

tanımada birinciler arasına girdi, “kızıl panda”yı<br />

tanımada birinciliği Microsoft’la paylaştı.<br />

Miletos, hem iş piyasasına, hem de akademik<br />

dünyaya yönelik yapay zekâ ürünleri<br />

geliştiriyor. Şirketin iş piyasasına yönelik geliştirdiği<br />

araçlar, değerli belgeleri tanıyor. Türkiye<br />

bankalarına ait ticari çeklerin tarayıcı ile elde<br />

edilen görüntülerinden çekler üzerindeki bilgileri<br />

okuyabilen sistem (CheckOCR) Miletos’ta<br />

geliştirilmeye devam ediyor. Miletos, ticari çeklerin<br />

okunmasındaki ana zorluk olan Türkçe el<br />

yazısı okuma problemini de çözmüş bulunuyor.<br />

Şirketin akademiye dönük bir çalışması<br />

ise geliştirmekte olduğu Osmanlıca Optik Karakter<br />

Tanıma sistemi (OttOCR). Bu sistemin<br />

amacı, Osmanlıca harflerle basılmış kitap ve<br />

süreli yayınları, tarayıcı görüntüsünden dijital<br />

metinlere çevirmek, böylece arşivlerde dijital<br />

arama yapabilmeyi sağlamak. Orta vadede<br />

Osmanlıca el yazısı okuyan ve Osmanlıca’dan<br />

Latin harflerine transkripsiyon yapan sistemler<br />

geliştirilmesi de planlanıyor.<br />

Miletos’un çek okuma sistemi de, Osmanlıca<br />

optik karakter tanıma sistemi de kendi konularında<br />

dünyada birer ilk niteliğinde. Şirketin<br />

hedefi, Türkiye’nin benzeri çözümü zor problemlerini<br />

derin öğrenme ile çözmek.<br />

Araş. Gör. Berkin Malkoç<br />

Milet antik şehrinden (Thales dönemindeki<br />

adıyla Miletos) alıyor.<br />

İTÜ KOSGEB B binasında faaliyet gösteren<br />

Miletos, üniversitenin maddi ortamı<br />

kadar, geliştirdiği beyin gücünden de yararlanıyor.<br />

Kurucusu İTÜ Fizik Mühendisliği<br />

Bölümü'nden Araş. Gör. Berkin Malkoç ve<br />

tüm çalışanları İTÜ kökenli olan Miletos’un<br />

tarih danışmanı Prof. Dr. Tuncay Zorlu ve<br />

matematik danışmanı Doç. Dr. Atabey Kaygun<br />

İTÜ’de araştırmalarını sürdürüyorlar.<br />

itü vakfı dergisi<br />

47


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Next Horizons<br />

Savunma sektörüne yönelik<br />

olarak geliştirilen Bal Porsuğu M<br />

isimli robot; öğrenebilme yeteneği,<br />

tam otonom hareket kabiliyeti,<br />

modülerliği, taşınabilirliği, kolay<br />

kullanımı ve dayanıklılığı ile<br />

rakiplerinden sıyrılmaktadır…<br />

48 itü vakfı dergisi<br />

Askeri alanda robotik teknolojiler başta<br />

olmak üzere insansız sistemlere yapılan<br />

yatırım dünya çapında giderek<br />

artmaktadır. Rusya ile kriz yaşayan ve toprakları<br />

işgal altında bulunan Ukrayna, bu alanda<br />

hızlı ilerleme kaydeden ülkelerden bir tanesidir.<br />

Ukrayna devlet savunma sanayi işletmesi<br />

Ukroboronprom, askeri personel için riskli<br />

alanlarda görev yapacak insansız kara araçları<br />

geliştirmektedir. Bu örnek, insansız sistemlerin<br />

yakın bir zamanda gelişmekte olan<br />

ülkelerde de kullanımının yaygınlaşacağını<br />

göstermektedir. İnsansız kara araçları (İKA)<br />

insansız sistemlerin bir alt dalıdır. Bu sistemler<br />

gelecekte başta savunma sanayi olmak<br />

üzere pek çok sektörde strateji ve taktikleri<br />

kökünden değiştirecek, usul ve yöntemlerde<br />

belirleyici rol oynayacaktır.<br />

Modern insansız kara araçlarının asimetrik<br />

muharebe koşullarının gerektirdiği değişik<br />

fonksiyonları da yerine getirebilecek çok yönlülüğe<br />

sahip olmaları beklenmektedir. Askeri<br />

sistemlerin tasarımından, birliklerde kullanıma<br />

sunulmasına kadar geçen toplam süre,<br />

teknolojinin hızlı şekilde dönüşüm gösterdiği<br />

günümüzde kritik bir faktördür.<br />

Bomba ve mayın imha operasyonlarının<br />

robotlar tarafından gerçekleştirilmesi, can<br />

kayıplarını azaltmaktadır. Buna karşın günümüzdeki<br />

bomba imha robotları modüler<br />

olmamakta ve hantal kalmaktadırlar. Ayrıca<br />

ciddi bir maddi külfet meydana getirmektedirler.<br />

Bunların dışında günümüzde sunulan<br />

birçok bomba imha robotu esas olarak bir<br />

“robot” sınıfına girmemekte, bu yüzden otonom<br />

algılama yapamayan “insansız kara aracı”<br />

olarak nitelendirilmektedirler.<br />

Next Horizons; İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />

doğan ve gelişimini devam ettiren bir girişimdir.<br />

Mevcut durumda farklı boyutlarda robotik platformlar<br />

geliştirmektedir. Girişimin ana ürünü “Bal<br />

Porsuğu” isimli robot platformudur.<br />

Bal Porsuğu; karada uygulama özelliğine<br />

sahip modüler-geliştirilebilir bir robottur. Savunma,<br />

güvenlik, tarım gibi birçok sektörde<br />

kullanılabilmektedir. Patent başvurusu yapılan<br />

bu platformun mayın tespit/imha üzerine özelleştirilmiş<br />

sürümü üzerine geliştirmeler devam<br />

etmektedir. Tasarlanan sistem, tespit edilen<br />

mayın veya bombaya müdahale edebilecek<br />

bir kol bulundurmaktadır. Robot üzerinde ısınem,<br />

basınç, gaz, hareket, yangın sensörü ile<br />

GPS, Glonas gibi algılayıcılar bulunmaktadır.<br />

Buradan alınan veriler, gömülü sistem içerisindeki<br />

algoritmalar ile yorumlanmaktadır.<br />

Savunma sektörüne yönelik olarak geliştirilen<br />

Bal Porsuğu M isimli robot; öğrenebilme<br />

yeteneği, tam otonom hareket kabiliyeti, modülerliği,<br />

taşınabilirliği, kolay kullanımı ve dayanıklılığı<br />

ile rakiplerinden sıyrılmaktadır.<br />

Modüler yönü ile robot, istenilen görevde<br />

kullanılabilir duruma gelmektedir. Robotik kollar,<br />

su püskürtücüler, algılayıcı setleri gibi faydalı<br />

yükler platformda kullanılabilmektedir.<br />

Taşınabilir yönü ile robot, bekleme süresi<br />

olmaksızın istenilen ortama getirilerek operasyonlarda<br />

kullanılabilmektedir.<br />

Dayanıklılığı yönüyle robot;<br />

su, toz gibi engellere ve<br />

darbelere direnç gösterebilmekte<br />

ve kararlı bir şekilde çalışmasını<br />

sürdürebilmektedir.<br />

Next Horizons, robotik<br />

çalışmalarına entegre olarak<br />

yapay zekâ üzerine araştırma<br />

ve geliştirme faaliyetlerinde<br />

de bulunmaktadır. Yapay<br />

sinir ağları gibi algoritmaların<br />

kullanıldığı bu sistemler ile<br />

yapılacak olan fonksiyonlar<br />

robota öğretilmekte ve bu yolla bir zekâ elde<br />

edilmektedir. Tasarlanan algoritmalar ile yer<br />

altındaki mayınların tespiti, otonom bir şekilde<br />

bomba imhası, otonom yangın söndürme<br />

gibi çok çeşitli görevler yerine getirilebilmektedir.<br />

Next Horizons geliştirdiği robotların dışında<br />

bu robotların kontrol ünitelerini de<br />

kendi bünyesi içerisinde tasarlamaktadır.<br />

Yakın zamanda satışa çıkacak ürünlerde el<br />

konsolu tabanlı sistemler kullanılsa da “akıllı<br />

giysi” çalışması araştırma ve geliştirme faaliyetleri<br />

kapsamında devam etmektedir. Geliştirilecek<br />

olan inovatif sistem ile kullanıcının<br />

elleri serbest bir şekilde robotu kontrol edebilmesi<br />

sağlanacaktır. Ayrıca savunma ve<br />

emniyette kullanılacak robotlar ile verilecek<br />

bu giysiler; kullanıcı kişiyi darbelere karşı<br />

korumak ve vücut sıcaklığını ayarlamak gibi<br />

görevleri de yerine getirecektir.<br />

Günümüzde insansız kara araçları;<br />

mevcut personelin yerini almak veya yardımcı<br />

sistem olarak hizmet etmek üzere<br />

dallanmıştır. Next Horizons; geliştirdiği<br />

insansız kara araçları ile ikisinin de aynı<br />

platform üzerine gerçekleştirilmesini hedeflemektedir.<br />

Örnek olarak; askeri kullanıma<br />

özelleştirilmiş bir platform otonom mayın tarama<br />

ile mevcut personelin yerine alabilecek<br />

veya yarı-otonom kontrol edilerek personele<br />

yardımcı olarak kullanılabilecektir.<br />

Ülkemizde mayın tarama ve bomba<br />

imha robotları hakkında yapılan çalışmalar<br />

oldukça yetersiz kalmaktadır. Girişim bünyesinde<br />

geliştirilen robotik platformlar ile<br />

hiçbir can kaybı olmadan mayın ve bombayı<br />

tespit ve uygun şartlarda imha etmek<br />

mümkün olacaktır. Sinyal bozucular gibi eklenebilir<br />

diğer modüllerin de güvenlik güçlerini<br />

zorlu şartlarda rahatlatacağı ve can<br />

kaybını azaltacağı aşikardır.<br />

Next Horizons; özgün, yerli ve milli teknolojilerin<br />

yaygınlaşması, geliştirdiği robotik<br />

platformların güvenlik güçleri tarafından<br />

devletin bekası için kullanılması amacıyla<br />

çalışmaktan onur duymaktadır.<br />

Davut Eren Şadoğlu


Sudo Robotik’ten<br />

Modüler Mobil Keşif Robotu – Tıstan:<br />

Mobil Platform<br />

Elde edilen robotik platform, çeşitli alanlardaki robotik<br />

çalışmaları için uygun bir durumdadır.<br />

Modüler Mobil Keşif Robotu “Tıstan”,<br />

şirketin teknogirişim kuruluş projesidir.<br />

Proje kapsamında modülleri kolaylıkla<br />

değiştirilebilen bir mobil keşif robot<br />

prototipi imal edilmiştir. Platformun bütün<br />

mekanik, elektronik ve yazılımsal unsurları<br />

modüler tasarım paradigmasına uyularak<br />

tasarlanmış ve imal edilmiştir. Çalışma sonucunda<br />

üzerinde birçok bağlantı noktası<br />

bulunan bir ana platform ile bu platforma<br />

aynı mekanik ve haberleşme arayüzüyle<br />

bağlanabilen çeşitli modüller elde edilmiştir.<br />

Bu modüller 4 tekerlekli mobil platform,<br />

4 serbestlik dereceli robot kol, tek serbestlik<br />

dereceli uç eyleyici, 2 serbestlik dereceli<br />

kamera ve bilgisayar modülleri olarak imal<br />

edilmiştir. Tasarlanan modüler bağlantı<br />

arayüzü hem modüllerin platforma takılıp<br />

çıkarılmasını kolaylaştırmakta hem de yeni<br />

modüllerin tasarımında bir standart oluşturmaktadır.<br />

Bu da mobil robotun fonksiyonel<br />

esnekliğinin artması demektir. Robota uzaktan<br />

erişim HTML tabanlı bir kullanıcı arayüz<br />

programıyla sağlanmış, böylece robotun<br />

teleoperasyon ile kontrol edilebilmesine olanak<br />

verilmiştir.<br />

Kontrol: Mobil platformun sürüş kontrolü<br />

diferansiyel sürüş algoritması üzerinden<br />

yapılmaktadır. Bu sayede robot olduğu yerde<br />

dönebilme kabiliyetine sahip olmaktadır.<br />

Ancak tekerlekler tek yönlü olduğu için sürüş<br />

dinamiği holonomik olmayan denklemler<br />

ile ifade edilebilmektedir. Sonrası için<br />

planlanan yörünge planlama algoritmaları<br />

bu bilgi ışığında ele alınacaktır.<br />

Robot kol iki farklı sürüş moduna sahiptir.<br />

Kullanıcı sadece motorları tek tek hareket<br />

ettirmek isterse, ilgili motorun hız kontrol<br />

çevrimini çalıştırarak kolun uç pozisyon ve<br />

yönelimini ayarlayabilmektedir. Diğer sürüş<br />

modunda ise, 4 serbestlik dereceli kol için<br />

Sudo Robotik Otomasyon ve<br />

Mühendislik Ltd. Şti.<br />

2013 yılında TÜBİTAK 1512 teknogirişim<br />

desteği ile kurulmuştur. İTÜ TGA (Teknogirişim<br />

Atölyesi)’da çalışmalarına başlayan<br />

firma İTÜ ARI Teknokent bünyesindeki<br />

3 serbestlik dereceli Kartezyen veya yönelim<br />

uzayı belirlenmektedir. Bu durumda robot<br />

kol fazlalıklı (redundant) olmakta ve ters<br />

kinematik problemi tekil durumlar haricinde<br />

ve çalışma uzayı dahilinde çözülebilir hale<br />

gelmektedir.<br />

Platform ve robot kolunun kontrolü tek<br />

bir joistik üzerinden olmaktadır. Joistikten<br />

gelen tuşa basılması veya eksen hareketi<br />

gibi tüm bildirimler devamlı olarak Rosbridge<br />

üzerinden Robot İşletim Sistemi'ne aktarılmakta<br />

ve bu sayede kontrol anlık olarak<br />

yürütülebilmektedir. Ayrıca yazılan düğüm<br />

noktası ile kamera görüntü verisinin yayınlandığı<br />

adres sürekli olarak dinlenmekte ve<br />

Rosbridge üzerinden aktarılan canlı görüntü<br />

kokpit panelinde sürekli olarak gösterilmektedir.<br />

Aynı şekilde sonar, GPS, eksen kodlayıcı<br />

verileri de bu şekilde kokpit paneline<br />

aktarılmaktadır.<br />

Yazılım Altyapısı: Robotun yazılım alt<br />

yapısı, Robot Operating System (ROS) adı<br />

verilen sistem üzerine kurulmuştur. Başta<br />

Willow Garage firması tarafından geliştirilen<br />

ve daha sonra Open Source Robotics Foundation'a<br />

devredilen ROS kendi başına bir<br />

işletim sistemi olmayıp, birbirinden bağımsız<br />

olarak geliştirilmiş yazılımlar arasındaki<br />

iletişimi düzenleyip bir standarda bağlayan<br />

ve bir yazılım ekosistemi oluşturulmasına<br />

olanak veren bir alt yapıdır. ROS özgür bir<br />

yazılımdır ve ücretsizdir. Robotta ROS, Beagle<br />

Bone Black isimli tek kart bilgisayar<br />

üzerinde çalıştırılmıştır.<br />

Robotta iki ayrı iletişim hattı kullanılmıştır:<br />

Ethernet ve RS485 hatları. Ethernet hattı,<br />

bir yerel ağ oluşturulmasına olanak vermektedir.<br />

Böylece robot üzerinde ROS çalıştıran<br />

birden fazla bilgisayar olabilir. Karmaşık<br />

modüllerin kendi alt bilgisayarları olacağı<br />

ve bunların dağınık ROS platformu ile ana<br />

KOSGEB TEKMER’de faaliyetine devam<br />

etmektedir. Temel faaliyet alanı mobil robotik<br />

olan firma, endüstriyel otomasyon<br />

ve medikal alanlarında da ürünler vermiştir.<br />

Firmanın ilk projesi “Tıstan” isimli modüler<br />

mobil keşif robotudur.<br />

bilgisayara bağlanacağı öngörülmüştür.<br />

Ancak robot üzerindeki mevcut modüller<br />

arasında sadece IP kamera yerel ağ üzerinden<br />

ana bilgisayara bağlanmıştır. Gelecekte<br />

tasarlanacak modüller ile bu sayının artması<br />

beklenmektedir. Yerel ağ, robot üzerinde<br />

bulunan bir kablosuz yönlendirici (router)<br />

tarafından sağlanmaktadır ve ana bilgisayar<br />

da yine bu cihaza bağlıdır. Kablosuz yönlendirici,<br />

mobil robota uzaktan erişimi de<br />

mümkün kılmaktadır.<br />

Gelecek Çalışmalar: Elde edilen robotik<br />

platform, çeşitli alanlardaki robotik çalışmaları<br />

için uygun bir durumdadır. Şirketimizin<br />

öncelikli alanları robotun yarı otonom<br />

hareket edebilmesi yönündedir. Bunun için<br />

robotun özellikle kapalı ortamlardaki otonom<br />

navigasyonu için çalışmalar yapılacaktır.<br />

Otonom navigasyon, eşzamanlı konumlandırma<br />

ve haritalama (SLAM), yörünge<br />

planlama gibi problemleri içermektedir. Ayrıca<br />

robotun insanların olduğu ortamlarda<br />

çalışabileceği düşünülerek robot kol üzerinde<br />

kuvvet-konum kontrolü çalışılacaktır.<br />

Mesut Acar<br />

Modüler Robot - Genel Görünüm<br />

itü vakfı dergisi<br />

49


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Yapı Kredi Teknoloji<br />

Bankacılıkta Verimlilik Odaklı Yapay Zekâ Çözümleri<br />

Yapı Kredi Teknoloji, yapay<br />

zekâ konusundaki çalışmalarıyla<br />

bankacılık ve finans sektörüne<br />

akıllı ürün ve çözümlerle katkıda<br />

bulunuyor…<br />

Bankacılık sektöründe zaman yönetiminin<br />

hayati olduğu, tekrar eden, yoğun insan<br />

emeği gerektiren işlemlerin gerçekleştirildiği<br />

bölümlerden biri şüphesiz Operasyon Merkezleri’dir.<br />

Operasyon Merkezi çalışanları, pek<br />

çok farklı kanaldan (internet, telefon, e-posta,<br />

faks vb) gelen, pek çok farklı tipte veriyi (müşteri<br />

talimatları, başvuru dosyaları, müşteri<br />

şikâyetleri, şube, saha, bölge yönetimlerine<br />

ait günlük/aylık kapasite planlamaları vb) alıp<br />

işlemektedir.<br />

Böyle bir ortamda, daha kısa sürede daha<br />

çok iş üreterek verimlilik sağlayacak, çalışanları<br />

tekrarlı, zaman alıcı işlerden ve hatadan<br />

olabildiğince uzaklaştıracak otomasyon ve<br />

yapay zekâ teknolojisi çözümlerinin iş süreçlerine<br />

entegre edilmesine duyulan ihtiyaç kaçınılmazdır.<br />

Bu çözümler sayesinde, müşteriye<br />

en hızlı şekilde dönüş yaparak müşteri memnuniyetini<br />

artırmak, düşen maliyetler sayesinde<br />

rekabet avantajı elde etmek ve çalışanların<br />

daha yüksek değerli işler yapabilmesine fırsat<br />

sağlamak mümkün olmaktadır.<br />

zıları şunlardır: ICAN, SAFIR, IMS. Makine<br />

öğrenmesi, doğal dil işleme, bilgi getirimi ve<br />

büyük veri madenciliği, optimizasyon yöntemlerini<br />

kullanan bu projelerin tümü aynı<br />

zamanda TÜBİTAK TEYDEB desteği almış<br />

ve Yapı Kredi Bankası bünyesinde bankacılık<br />

iş süreçlerine entegre şekilde halihazırda<br />

kullanılmaktadır.<br />

Yapay zekâ teknikleri içeren SAFİR,<br />

müşterilerden alınan işlem emirlerini gerçekleştirirken,<br />

operasyonlu iş süreçlerini bir<br />

adım daha otomatikleştirerek, belirlenen işlem<br />

tipine göre işleme ait bilgileri doküman<br />

içeriğinden algoritmik olarak belirler. Doğal dil<br />

işleme ve makine öğrenmesi yöntemleri ile<br />

dokümandan çıkan metin içeriğini anlamlandırarak,<br />

bankacılık işlemine ait zorunlu bilgileri<br />

(örneğin, gönderici/ alıcı hesabı, alıcı adı, tutarı,<br />

kuru, işlem tarihi gibi) insan zekâsını taklit<br />

edecek şekilde çıkarır. Bunun için doğal dil<br />

işleme alanındaki "İsim Varlık Tanıma" (Named<br />

Entity Recognition) yöntemlerinden yararlanır.<br />

"Varlık İlişki Çıkarımı" (Relation Extraction)<br />

teknikleri ile de birden fazla işlem barındıran<br />

dokümanlar için çıkarılan detay bilgiler işlem<br />

bazında belirlenip birleştirilir.<br />

SAFİR, operasyon ekiplerinin kullandığı uzman<br />

sistemlere işlem ile ilgili tüm girdileri besler<br />

ve sistem ekranları işlem detaylarıyla dolu<br />

olarak gelir. İlk defa bu aşamada, operasyon<br />

çalışanı müşteriden gelen dokümanı, barındırdığı<br />

işlem tipini ve detaylarını görür. Öğrenen<br />

bir sistem olan SAFİR’in Yapı Kredi Bankası<br />

operasyonlu iş süreçlerine entegre çalışmasıyla,<br />

maliyet ve zaman kaybına neden olan<br />

bilgi giriş aşaması için gereken insan gücü en<br />

aza indirilmiştir. Yoğun insan emeği gerektiren<br />

iş süreçlerinin kısalması, çalışan mutluluğunu<br />

artıran faktörlerden de bir tanesidir.<br />

Akıllı Yönetim Sistemi (IMS) bankaya gelen<br />

ve sınırlı sayıda insan ve bilgi teknolojisi<br />

kaynağıyla karşılanan milyonlarca müşteri<br />

talebinin, mevcut sıralama (kuyruklama) ve<br />

önceliklendirme sistemi içerisinde iş yoğunluğunun<br />

tahminini yönetir. IMS bankanın<br />

mevcut iş akış sistemini simüle ederek, banka<br />

hedef kriterlerindeki gerçekleşecek değeri<br />

önceden tespit eder ve hedefleri tutturacak<br />

kaynak atama önerileri sunar. Makine<br />

öğrenmesi, evrimsel algoritmalar (parçacık<br />

sürü zekâsı, genetik algoritmalar) ve ayrık<br />

olay tabanlı veri işleme tekniklerini kullanan<br />

Yapı Kredi Teknoloji Sanayi Bakanlığı tarafından<br />

verilen “Verimlilik Ödülleri”nde üçüncülük aldı.<br />

Yenilikçi Ar-Ge yazılım projeleri<br />

Yapı Kredi Teknoloji, Yapı Kredi Bankası<br />

iştiraki olarak İTÜ ARI Teknopark’ta 2015 yılında<br />

kurulmuştur. Bankacılık ve finans alanı<br />

başta olmak üzere, endüstriye uygulanabilir<br />

yenilikçi ve Ar-Ge yönü olan kapsamlı yazılım<br />

projeleri ve mobil uygulamalar geliştirmektedir.<br />

Yapay Zekâ, Makine Öğrenmesi, Doğal<br />

Dil İşleme, Bilgi Getirimi, Görüntü İşleme, Simülasyon,<br />

Optimizasyon gibi Bilgisayar ve<br />

Endüstri Mühendisliği’nin alt dallarından olan<br />

akademik konularda birçok TÜBİTAK ve Eureka<br />

destekli proje geliştirmiş ve tamamlamıştır.<br />

Uygulamalarımız, iş süreçleri üzerinde verimliliği<br />

arttırırken insan hatalarını engelleyerek,<br />

farklı kanallardan ve türden sürekli akan verilerin<br />

girişini, işlenmesini ve yönlendirilmesini<br />

otomatikleştirmektedir. Tasarımdan son ürün<br />

halini alana kadar tüm aşamalarını firmamız<br />

bünyesinde geliştirdiğimiz ürünlerimizden babir<br />

karar destek sistemidir.<br />

IMS’in en önemli ve verimliliğe katkıda<br />

bulunan yönü, Bankacılık Operasyon işlem<br />

talebi yoğunluğunu ve talep eğilimlerini kendiliğinden<br />

öğrenebilen ve buna uygun davranış<br />

geliştirebilen bir sistem olmasıdır. Sorun klasik<br />

talep, kaynak veya istek, hizmet ataması<br />

problemlerinden farklı olarak, bankacılığa<br />

özgü çoklu yetenek eşleştirme, karmaşık süreç<br />

akışları gibi durumların dikkate alınmasını<br />

gerektirmektedir. Hem problemi net olarak<br />

tanımlamak hem de hangi noktaların nasıl<br />

çözümlenebileceğini planlamak makine öğrenmesinin<br />

getirdiği yenilikçi yaklaşımlarla<br />

mümkün olmuştur.<br />

Canlı sistemlere entegre olarak çalışan<br />

IMS, yapay zekâ teknolojilerinin kullanımı ile<br />

önemli oranda zaman ve iş gücü tasarrufuna,<br />

ayrıca hizmet kalitesi artışı, müşteri memnuniyeti<br />

artışı ve çalışan bağlılığı artışıyla marka<br />

imajına katkıda bulunmuştur.<br />

Yapı Kredi Teknoloji bünyesinde geliştirilen<br />

bu projelerin çıktıları birçok uluslararası<br />

makale ile paylaşılmıştır. Söz konusu projeler,<br />

Koç Holding bünyesinde düzenlenen En<br />

Başarılı Koçlular Yarışması’nda 2015 yılında<br />

“Fark Yaratanlar”, 2016 yılında “Dijitalleşenler”<br />

kategorilerinde birincilik ödülleri, Sanayi Bakanlığı<br />

tarafından verilen “Verimlilik Ödülleri”nde<br />

ise üçüncülük almıştır.<br />

Yapı Kredi Teknoloji, önümüzdeki dönemde<br />

de yapay zekâ konusundaki çalışmalarını<br />

devam ettirip, bankacılık ve finans sektörüne<br />

akıllı ürün ve çözümlerle katkıda bulunmayı<br />

hedeflemektedir.<br />

Gülsün Eryılmaz<br />

Ar-Ge Koordinasyon Uzmanı<br />

50 itü vakfı dergisi


Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

Ülkemizde eksikliği hissedilen ve ürettiği<br />

katma değeri tartışılamayacak kadar yüksek<br />

olan robotik alanında yeni açılımlar sağlayan<br />

“İTÜRO”, benzersiz bir bilimsel etkinlik<br />

platformu olarak bu yıl 11. kez kapılarını<br />

açıyor…<br />

İTÜRO’nun bugüne kadar gösterdiği<br />

gelişimde, onların başarısını görerek sponsorluk<br />

desteği ile her zaman yanlarında<br />

olan çeşitli sektör firmalarının katkısı bulunuyor.<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü<br />

(OTOKON), başta Elektrik-Elektronik<br />

Fakültesi öğrencileri olmak üzere<br />

tüm İTÜ öğrencilerini kapsayan çalışmaları<br />

ve özellikle robotik alanındaki etkinlikleriyle<br />

dikkat çekiyor. 2004 yılında kurulan Kulüp,<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü Laboratuvarı’nda<br />

yapılan proje çalışmaları sayesinde<br />

hem öğrencilere teorik bilgilerini pratiğe<br />

çevirme şansı veriliyor hem de yapılan çalışmaların<br />

paylaşılmasıyla tüm kulüp üyelerine<br />

önemli bir bilgi aktarımı sağlanıyor.<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü’nün<br />

düzenlediği organizasyonların başında İTÜ<br />

Robot Olimpiyatları (İTÜRO) geliyor. İTÜRO<br />

ilk defa 2007 yılında gerçekleştirildi. Kapsamı<br />

her yıl biraz daha büyüyen, katılımcı<br />

sayısı 10 binleri bulan İTÜRO, Türkiye’den<br />

ve yurtdışından olmak üzere robotik alanında<br />

çalışmalar yapan her yaştan öğrenciyi,<br />

akademisyenleri ve endüstri temsilcilerini<br />

bu etkinlik sayesinde İTÜ bünyesinde bir<br />

araya getirdi.<br />

Başından itibaren İTÜRO’yu yakından<br />

izleyen, destek veren İTÜ’lü akademisyenler,<br />

etkinliğin 11 yılda gösterdiği gelişime<br />

dikkat çekerek, bu platformun Türkiye’de<br />

her yaştan katılımcının robotik konusunda<br />

bilinçlenmesine ve akademik doğrultularını<br />

belirlemede büyük rol oynadığını vurguluyorlar.<br />

11. İTÜRO Nisan <strong>2017</strong>’de…<br />

Türkiye’nin en prestijli robotik organizasyonlarından<br />

biri olan İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Robot Olimpiyatları (İTÜRO)<br />

<strong>2017</strong>’de 11. kez düzenlenecek. Aynı zamanda<br />

uluslararası olma özelliği de taşıyan<br />

İTÜRO’da yine 11 farklı kategoride robotik<br />

yarışmanın yanısıra, robotik alanında<br />

güncel teknolojik gelişmeleri aktarmak<br />

üzere uzman isimler seminerler verecek,<br />

panel ve söyleşiler, atölye çalışmaları ve<br />

sergiler düzenlenecek.<br />

Teknoloji ve robot severleri 11. kez ağırlayacak<br />

olan İTÜRO <strong>2017</strong>, 7-9 Nisan tarihlerinde<br />

İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel<br />

Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.<br />

İTÜRO <strong>2017</strong> organizasyonunda 2016<br />

daki organizasyondan farklı olarak, yangın<br />

söndüren kategorisi kaldırıldı. Senaryo<br />

kategorisinde "Trafik" teması işlenecek. Bu<br />

kategoriye katılacak olan robotların, bir şehir<br />

örnek alınarak tasarlanan pist üzerinde<br />

görüntü işleme kullanarak verilen görevleri<br />

otonom olarak yerine getirmeleri bekleniyor.<br />

Ayrıca, küçük yaştaki robotseverler<br />

için kendi aralarında yarışacakları "Çizgi<br />

İzleyen Minikler" kategorisi düzenlenecek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

51


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

İTÜRO <strong>2017</strong><br />

İTÜRO Neleri Amaçlıyor?<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları, ülkemizde eksikliği<br />

hissedilen ve ürettiği katma değeri tartışılamayacak<br />

kadar yüksek olan robotik alanında<br />

yeni açılımlar sağlıyor. Yarışmalar, seminerler,<br />

paneller gibi etkinliklerle Türkiye’nin en önemli<br />

gücü olan üreten beyinlerini, İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

gibi benzersiz bir bilimsel etkinlikle<br />

buluşturarak, “Geleceğin Teknoloji Ülkesi:<br />

Türkiye” için bir kıvılcım yaratıyor. İTÜ Robot<br />

Olimpiyatları’nın düzenlenmesindeki amaçlar:<br />

• Robotik alanındaki gelişmeleri ve robotiğin<br />

uygulama alanlarını katılımcılara tanıtmak.<br />

• Türkiye’de ortaöğretim ve yükseköğretim<br />

öğrencilerini robotik alanında düzenlenen<br />

konferanslar ve söyleşilerle bilgi ve deneyim<br />

yönünden desteklemek.<br />

• Düzenlenecek yarışmalara Türkiye ve<br />

dünya genelinden katılım sağlayarak robotik<br />

alanında çalışma yapan insanları bir araya<br />

getirmek.<br />

• Türkiye’deki üniversite ve lise öğrencilerinin<br />

yaptıkları bilimsel çalışmaların destek<br />

görmesini sağlamak ve değerlendirilmesi<br />

için fırsat oluşturmak.<br />

• Organizasyon boyunca ve organizasyon<br />

sonrasında oluşturulan verimli üretim<br />

ortamıyla sorunlara somut çözümler üretmek<br />

ve üretilen bu çözümlerin hayata geçmesini<br />

sağlamak.<br />

• İTÜ öğrencilerinin bu konudaki bilgi<br />

birikimini ve çalışma azmini yurt dışında bu<br />

işle uğraşan öğrencilere, akademisyenlere<br />

ve şirketlere göstermek ve bu yolda ülkemizdeki<br />

diğer üniversite öğrencilerine örnek<br />

olmak.<br />

• Türkiye’de robotik teknolojileriyle ilgilenen<br />

öğrenciler ile aynı konuyla ilgili akademisyenler<br />

ve şirketler arasındaki iletişime<br />

yardımcı olmak.<br />

• Asya ve Avrupa’nın kucaklaştığı yer olan<br />

İstanbul’da İTÜRO <strong>2017</strong>’yi uluslararası bir yarışma<br />

haline getirerek, kültür ve sanat beşiği<br />

kentimizi teknolojinin de kalbi haline getirmek.<br />

• İTÜ Robot Olimpiyatları’nda 2016’ya<br />

kadar bu yaratılan hareketin devamı için büyük<br />

adımlar atıldı. İTÜRO <strong>2017</strong>’de ise hedefe<br />

bir adım daha yaklaşıp, onlara ulaşmak.<br />

Türkiye’nin dört bir yanından katılım sağlamayı<br />

planlayan bir organizasyonun katılımcılarının<br />

bir araya geldiklerinde önemli<br />

bir potansiyel oluşturmaları için İTÜRO ulaşılması<br />

gereken hedef kitle olarak;<br />

• Türkiye’nin üreten, fırsat bekleyen ve<br />

robotiğe meraklı olan gençleri; Robotikle<br />

ilgili çalışma yapmış ve yapmakta olan akademisyenleri;<br />

Robotik ve bilişim teknolojilerinin<br />

sahadaki uygulayıcıları olan endüstri<br />

temsilcilerini seçiyor.<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları <strong>2017</strong> etkinliklerine,<br />

daha önceki etkinliklerinde de olduğu<br />

gibi başta üniversite ve lise öğrencileri, akademisyenler,<br />

iş adamları olmak üzere tüm<br />

Türkiye’den ilgililerin katılımları bekleniyor.<br />

İTÜRO’nun, İstanbul gibi endüstriyel aktivitelerin<br />

yoğun olduğu bir şehirde düzenlenmiş<br />

olması katılımcı sayısının artmasında<br />

OTOKON’un Disiplinlerarası Başarısı<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü, her<br />

yıl İTÜ Kariyer Merkezi tarafından düzenlenen<br />

İTÜ Kariyer Zirvesi’nin 2016<br />

yılındaki Elektrik Elektronik Fakültesi ev<br />

sahipliğini yaptı. Toplamda 137 şirketin<br />

katıldığı organizasyonda, Elektrik Elektronik<br />

Fakültesi’nde 46 şirket OTOKON<br />

tarafından ağırlandı. OTOKON, her yıl<br />

Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK)<br />

tarafından düzenlenen Otomatik Kontrol<br />

Ulusal Toplantısı’nın 2008 yılındaki düzenleyicileri<br />

arasında yer aldı. İki yıl önce de<br />

IEEE’nin ICM (International Conference of<br />

Mechatronics) konferansının da düzenleyicileri<br />

arasında yer aldı. Kulüp bu nedenle<br />

IEEE’den başarı plaketi aldı. 2011’de<br />

İTÜ Kültür ve Sanat Birliği (KSB) tarafından<br />

yılın kulübü seçildi ve İTÜ KSB’nin<br />

verdiği özel ödüle layık görüldü.<br />

OTOKON için bir diğer önemli hedef, üniversite<br />

öğrencilerinin sosyal paylaşımlar içerisinde<br />

bulunmalarını sağlamak. Kulüp, üyeleri<br />

arasında bütünlüğü sağlamak amacıyla<br />

belirli aralıklarda sosyal etkinlikler düzenliyor.<br />

Üyeler, bu etkinliklerde görev alarak, liderlik<br />

deneyimi kazanma, kişisel yeteneklerini geliştirme<br />

imkanı buluyorlar. OTOKON, İTÜ’de<br />

ve Türkiye’deki üniversitelerde bulunan öğrenci<br />

kulüpleriyle ortak hareket ediyor. Bu sayede<br />

oluşan iletişim ağıyla tüm Türkiye’deki<br />

öğrencilere kolaylıkla ulaşılabiliyor.<br />

Kulüp üyeleri, üniversite bünyesinde yürütülen<br />

disiplinlerarası projelerde etkin rol<br />

oynuyorlar. OTOKON üyelerininde aralarında<br />

bulunduğu ekiplerin başarısı: AIAA (Amerikan<br />

Havacılık ve Uzay Enstitüsü) ve AAS<br />

(Amerikan Astronomi Topluluğu) tarafından<br />

ABD’de düzenlenen geleneksel CANSAT<br />

(Mikro Uydu) Yarışması’nda birinci oldu; İTÜ<br />

Uluslararası Mühendislik Kulübü (BEST İstanbul)<br />

İTÜ Mühendislik Yarışması’nda İTÜ ve<br />

Türkiye birincisi oldu; İTÜ Güneş Teknesi de<br />

dünya üçüncüsü oldu; ulusal ve uluslararası<br />

platformda ciddi başarıları bulunan güneş<br />

enerjili araba (ARIBA), hidrojen enerjili araba<br />

(HYDROBEE), bu projelere örnek gösterilebilir.<br />

OTOKON üyeleri, yurtdışındaki büyük çaplı<br />

yarışmalarda da kendilerini gösteriyorlar; Worldskills,<br />

Euroskills, RoboCup ve Imagine Cup<br />

adlı yarışmalar bunlara örnek gösterilebilir.<br />

OTOKON yıl içerisinde tüm İTÜ öğrencilerine<br />

açık, ücretsiz birçok eğitim düzenliyor.<br />

52 itü vakfı dergisi


üyük rol oynuyor. İTÜRO <strong>2017</strong>’de de yarışma,<br />

seminer ve düzenlenen diğer etkinliklere<br />

katılımcı sayısının katlanarak artması ve<br />

10000 kişiye ulaşması bekleniyor.<br />

Seminerler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

<strong>2017</strong> kapsamında akademisyenler, sanayi<br />

katılımcıları, deneyimli öğrenciler tarafından,<br />

robotik ve kontrol bilimi gibi alanlarda<br />

seminerler düzenlenecek. Seminer programı<br />

aşağıdaki başlıklar altında planlanıyor:<br />

• Robotik nedir? / Robotiğin dünü, bugünü<br />

ve geleceği / Türkiye’de otomatik<br />

kontrol sistemleri ve otomasyon / Günlük<br />

hayatta robotik uygulamaları / Sanayide<br />

robotik / Akademik hayatta robotik / Tıpta<br />

robotik / Yapay zekâ ve robotik / Bilgisayar<br />

kontrollü üretim ve robotlar / Nano teknolojinin<br />

robotikteki uygulamaları / Robotlaşmanın<br />

ekonomiye etkisi / Robot tasarımı /<br />

Neden insan gibi gözüken ve insan davranışları<br />

sergileyen robot yapımı ön planda?<br />

/ Ekip robotlar / 21. yüzyılda robotlar ve<br />

etik değerler / Görüntü işleme ve robotikteki<br />

uygulamaları / Robotlarda öğrenme<br />

Paneller: İTÜRO, amacı itibariyle Türkiye’de<br />

robotik alanında yeni açılımlar yakalamak,<br />

sorunları çözüm üretmesi gerekenlerle<br />

buluşturmak peşindedir. Bunun için, yarışma<br />

katılımcıları yani Türkiye’nin erken yaşta<br />

üretim yapan insanları ile sanayi ve üniversite<br />

temsilcilerini bir araya getirmektedir. Oluşan<br />

bu verimli ortamda düzenlenen çözüm<br />

odaklı paneller aracılığıyla mevcut sorunlar<br />

ortaya konulacak ve çözüm üretilmesi sağlanacaktır.<br />

Düzenlenmesi planlanan seminer<br />

panel konuları aşağıdaki gibidir:<br />

• Türkiye’de Robotiğin Geleceği,<br />

• Türkiye’de Robotik Eğitiminin Yeri ve<br />

Sanayinin Beklentisi,<br />

• İnsan Robot İlişkisi,<br />

• Robotik Projelerinin Önemi, Katma<br />

Değeri, Bu Alanda Yapılan Yatırımın Geri<br />

Dönüşü,<br />

• Tıp Robotiği,<br />

• Robotların Sosyal Etkileşimi.<br />

Söyleşiler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

<strong>2017</strong>’ye katılımlar sadece İstanbul ve civarı<br />

bölgelerden değil Türkiye’nin dört bir yanından<br />

ve dünya genelinden olacak. Daha<br />

önce bu alanda çalışma yapmış veya yapmakta<br />

olan deneyimli ve başarı sağlamış<br />

insanlar ile katılımcıları buluşturmak; onları<br />

başarıya giden yollardan haberdar etmek<br />

ve elde edilen deneyimi kısa yoldan yaymak<br />

için söyleşiler planlanıyor.<br />

Sergiler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

2016’da, seminerler, paneller, söyleşiler ve<br />

yarışmaların yanı sıra katılımcıların ürettiklerini<br />

sunabileceği bir ortam sağlayan sergilere<br />

de yer veriliyor. İTÜRO <strong>2017</strong>’de düzenlenecek<br />

sergilerin daha yüksek verimle<br />

geçmesi bekleniyor. Serbest kategoride<br />

yarışan robotlar da sergilenecek, bu sayede<br />

yarışmacılar projelerini ziyaretçilere<br />

sunma imkanı bulacak. Katılımcı projelerinin<br />

yanı sıra orijinal, başarılı ve hiçbir kategoride<br />

yarışmayacak ilgi çekici projeler de<br />

organizasyon süresince sergilenecek.<br />

Bu eğitimler öğrencilerin gelecekteki ihtiyaçlarını<br />

karşılayacak şekilde her yıl farklılık<br />

gösterebiliyor. Şimdiye kadar verilmiş bazı<br />

eğitimler; C Dili ile Programlama, Java ile<br />

Programlama, Python ile programlama,<br />

Django ile Web Geliştirme, Adobe Photoshop<br />

ile Tasarım Eğitimi, Temel Elektronik<br />

Eğitimi ve Robotik Eğitimi. Tüm bu eğitimlerin<br />

yanı sıra öğrenilen teorik bilgilerin pratiğe<br />

dönüşmesini sağlamak için birçok teknik<br />

proje yapılıyor. Bu projeler eğitimler ile<br />

paralellik gösterebildiği gibi ülke ve dünya<br />

çapındaki yarışmalara katılmak için de yapılıyor.<br />

Güncel olarak devam eden multikopter<br />

projesi "VFLY", sıfırdan başlanıp otonom<br />

hareket eden, yer istasyonuyla kablosuz<br />

haberleşme kurup bilgi alışverişi yapan bir<br />

hekzakopter projesi hedeflenilerek ilerliyor.<br />

OTOKON Robotics<br />

2015-2016 akademik yılının sonlarında<br />

kurulan OTOKON Robotics, OTOKON’un robotik<br />

yarışmalara katılmak için kurduğu bir<br />

teknik proje takımı olarak çalışmalarını sürdürüyor.<br />

OTOKON Robotics, kuruluşundan bu<br />

yana düzenlenmiş tek yarışma olan Iztech<br />

Roboleague 2016'da "Tasarla Yap Yarıştır"<br />

kategorisinde de yarışarak aktif proje hayatına<br />

başlamış bulunuyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

53


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />

Yapay zekâ alanındaki gelişmelerin öngörülenden hızlı<br />

ilerlemesi ve sonuçlarının insanlığı tehdit etme olasılığı karşısında,<br />

başta ünlü fizikçi Stephen Hawking olmak üzere; Frank Wilczek,<br />

Max Tegmark, Stuart Russell, Elon Musk, Steve Wozniak, Bill Gates<br />

gibi bilim ve teknoloji dünyasından önde gelen birçok isim ‘yapay<br />

zekâ’nın oluşturabileceği tehlikelere dikkat çekmeye başladı.<br />

Ayrıca, birçok yapay zekâ araştırmacısı da onlara bu konuda destek<br />

veriyor…<br />

Güçlü yapay zekâ fikrinin ancak yüzyıllar sonra başarıya<br />

ulaşabileceği düşünülüyordu fakat yakın zamanda gerçekleşen<br />

buluşlarla; 5 yıl önce uzmanlar tarafından onlarca<br />

yıl sonra olması beklenen yapay zekâ ile ilgili gelişmeler şu<br />

anda gerçekleşmiş vaziyettedir. Bununla beraber de günlük hayattaki<br />

süper yapay zekâ olasılığını uzmanlar ciddi ciddi ele almaya<br />

başladılar. Bazı uzmanlar insan seviyesindeki yapay zekânın<br />

yüzyıllar ötede olduğunu düşünse de, 2015 Puerto Rico Konferansı’nda<br />

bulunan birçok yapay zekâ araştırmacısı bunun 2060<br />

yılından önce olacağını tahmin ediyor. Güvenlik araştırmalarının<br />

onlarca yıl alabileceği düşünüldüğünde, şimdiden tedbirli olmak<br />

gerekiyor.<br />

Yapay zekânın insan zekâsını geçebilecek potansiyeli bulunduğundan,<br />

geçtiğinde nasıl davranacağı konusunda kesin bir<br />

tahmin yapamıyoruz. Geçmiş teknolojik gelişmeleri bu konuda<br />

kullanamıyoruz çünkü daha önce zekâ yönüyle bizden üstün olan<br />

hiçbir şey oluşturmadık. Nelerle yüzleşeceğimize en güzel örnek<br />

ise bizim evrimimiz olabilir. İnsanlar şu anda gezegeni kontrol ediyor<br />

ve bu; bizim en güçlü, hızlı veya büyük tür olmamızdan değil<br />

Dünya’nın en zekisi olmamızdan kaynaklanıyor. Eğer en zeki olma<br />

özelliğimizi kaybedersek hala kontrolün bizde olduğundan emin<br />

olabilir miyiz?<br />

İngiltere'nin en önde gelen bilim insanlarından biri olan Prof.<br />

Dr. Stephen Hawking, düşünen makinaların bizlerin var oluşuna<br />

karşı büyük bir tehdit olduğunu ileri sürdü.<br />

Ünlü fizikçi Stephen Hawking gibi bazı düşünürler, yapay<br />

zekânın bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyorlar.<br />

Düşünen Makinalar<br />

Düşünen otomatların (automata) dost mu, düşman mı olduğu<br />

tartışması antik zamanlara kadar gider. Maryland Üniversitesi'nde<br />

yapay zekâ araştırmaları yürüten bilgisayar bilimci Dr. Don Perlis<br />

şöyle söylüyor:<br />

Perlis'in söylediğine göre, insana benzeyen mitolojik figürlere<br />

veya insansı otomatonlara ("otomata" sözcüğünün tekili) tapan insanlara<br />

dair izler Antik Yunan ve Antik Mısır'a kadar gidiyor. Günümüzde<br />

de bu tür yapay zekâlar popüler kültürün önemli bir<br />

parçasıdır. Stanley Kubrick'in 2001: A Space Odyssey filmindeki<br />

akıllı bilgisayar HAL 9000'den Arnold Schwarzenegger'in Terminatör<br />

filmlerine kadar bunun örneklerini görmek mümkündür.<br />

Perlis, yapay zekâ alanı resmi olarak 1950'lerde inşa edildiğinden<br />

beri insanların bir makina yükselişi hayal ettiğini söylüyor. Yakın<br />

geçmişte Google'a mühendislik başkanı olarak alınan mucit ve fütürist<br />

(sistematik olarak gelecekte olabilecekleri tahmin eden ve buna<br />

yönelik çalışmalar yapan bilim insanlarından) Ray Kurzweil, makina<br />

zekâsının insan zekâsını aştığı noktaya "tekillik" (singularity) adını veriyor.<br />

Kurzweil, teknolojinin eksponansiyel (giderek hızlanan) şekilde<br />

büyümesini öngören Moore Yasası'nı kullanarak tekilliğin 2045 yılında<br />

gerçek olacağını tahmin ediyor. Moore Yasası'na göre teknolojik<br />

gücümüz ortalama 2 yılda bir yaklaşık 2 katına çıkıyor.<br />

Ancak yapay zekânın bilimsel tarafı incelenecek olduğunda, heyecan<br />

ve hayal kırıklığının hep döngüler halinde birbirini takip ettiği<br />

görülür. Çünkü bu alanda sıklıkla devasa tahminler sonuçsuz kalarak<br />

hayal kırıklığını doğurmuştur. Reading Üniversitesi'ndeki Turing Testi<br />

etkinliği de, bunun örneklerinden birisidir: birçok bilim insanı, Eugene<br />

Goostman'ın performansını ucuz bir numara olarak değerlendirmiştir.<br />

Söylediklerine göre bu sohbet programı, İngilizce'yi anadili olarak<br />

konuşamayan bir kişiliği (genç bir çocuğu) taklit ederek sistemi kandırmıştır.<br />

Zaten günümüzde birçok bilim insanı, geliştirilmiş ve güncellenmiş<br />

bir Turing Testi'nin geliştirilmesi gerektiğine ikna olmuş haldedir.<br />

Buna rağmen, çok sayıda ünlü bilim insanı ve teknoloji uzmanı,<br />

yapay zekânın gelişmesi ve yükselmesi için insanlığın yeterince emek<br />

harcamadığında da hemfikirdir. Kasım 2014'te Stephen Hawking, Yapay<br />

Zekâ'nın doğurabileceği sonuçlarla ilgili bir uyarıda bulunmuştur.<br />

Hawking yalnız da değildir. SpaceX uzay araçları firmasının CEO'su ve<br />

kurucusu, Tesla Motors'un CEO'su, PayPal'ın kurucusu Elon Musk,<br />

yapay zekânın insanlığın varlığı için en büyük tehdit olabileceği konusunda<br />

uyarılarda bulunuyor. Bir keresinde şöyle bir tweet atmıştı:<br />

İnsan olmayan bir<br />

yapının zeki olması fikri, insan<br />

bünyesine pek huzur verici<br />

nitelikte değildir.<br />

Yapay zekâ konusunda<br />

çok dikkatli olmalıyız. Nükleer<br />

bombalardan bile tehlikeli olma<br />

potansiyeli var.<br />

54 itü vakfı dergisi


Mart 2014'te Musk, Facebook'un kurucusu ve CEO'su Mark<br />

Zuckerberg ve oyuncu Ashton Kutcher güçlerini birleştirerek Vicarious<br />

FPC isimli bir firmaya 40 milyon dolar yatırımda bulundular.<br />

Bu firma, yapay bir beyin yaratma peşinde. O zamanlarda Musk,<br />

CNBC'ye şöyle demişti:<br />

Bir gözüm sürekli olarak yapay zekâ konusunda<br />

neler döndüğünde... O sahadan potansiyel bir tehlike<br />

doğabilir.<br />

Ancak yüksek profilli teknoloji liderlerinin bu korkularına rağmen,<br />

birçok araştırmacı "güçlü yapay zekâ" veya "genel yapay<br />

zekâ" adı verilen bu şekilde bilinçli makinaların yükselişi muhtemelen<br />

henüz oldukça uzakta olduğunu belirtiyor. Massachusetts<br />

temelli yazılım şirketi Nuance Communications'ın yapay zekâ<br />

başkanı olan Charlie Ortiz şöyle söylüyor:<br />

Makinaların insanlardan<br />

daha zeki olacağını düşünmek<br />

için bir neden göremiyorum.<br />

Bu yarın olacak bir şey değil.<br />

Bizi yok etmeyecekler ya<br />

da bize zarar vermeyecekler.<br />

Bilgisayarların bu seviyenin<br />

yanına bile yaklaşabilmesi için daha<br />

yapmamız gereken çok fazla şey var.<br />

Çıkarcı Makinalar<br />

Yapay zekâ sahası oldukça geniş ve aktif bir araştırma sahasıdır.<br />

Ancak günümüzde artık sadece akademik çalışmaların<br />

sınırları içerisinde değildir. Giderek artan bir hızla, şirketler de<br />

yapay zekâyı ürünlerine katmaya başladılar. Bu saha söz konusu<br />

olduğunda, dönüp dolaşıp karşınıza çıkacak tek bir isim vardır:<br />

Google. Akıllı telefon asistanlarından sürücüsüz arabalara kadar<br />

sayısız ürünüyle bu teknoloji devi, yapay zekânın geleceğini şekillendirecek<br />

olan temel oyunculardan birisidir.<br />

Google, makina öğrenmesi (machine learning) alanındaki öncülerdendir.<br />

Makina öğrenmesi, bir bilgisayar sisteminin elindeki<br />

verilerden bir şeyler yapmayı öğrenmesi demektir. Yani bu makinalar,<br />

kör bir şekilde ona verilen komutları yerine getirmez. İş yaparken,<br />

bir yandan da yeni yöntemler öğrenirler. Google, daha genel<br />

ismiyle "derin öğrenme" adı verilen makina öğrenmesi algoritmalarını<br />

kullanmaktadır. Bu algoritmalar, devasa miktarda veri içerisindeki<br />

kendini tekrar eden desenleri tespit etmeye yaramaktadır.<br />

Örneğin, Haziran 2012'de Google, 16.000 bilgisayardan oluşan<br />

bir yapay sinir ağı (neural network) inşa etmiştir. Bu bilgisayarlar,<br />

YouTube üzerinden milyonlarca kedi videosunu tarayarak, bir diğer<br />

zaman kedi gördüğünde onu diğer cisimlerden ayırt edebilecek<br />

şekilde kendilerini eğitmişlerdir. Düşünebiliyor musunuz? İnsanlık<br />

16.000 bilgisayarı bir araya getirerek tıpkı beynimiz gibi dev bir sinir<br />

ağı inşa ediyor ve buna öğrettiği ilk şey, kedi videoları izlemek ve<br />

kedileri tanımak oluyor! Şaka bir yana, tekrar soruyoruz: düşünebiliyor<br />

musunuz? Kendisine kedinin ne olduğu tanımlanmayan dev bir<br />

bilgisayar ağı, tıpkı bir bebeğin doğumundan itibaren deneyimlediği<br />

sayısız şeyden çıkarımlar yaparak bir şeyleri ayırt etmeyi öğrenmesi<br />

gibi, kedi videolarının baş kahramanını ayırt edebilmeyi öğrenmiştir.<br />

Google Brain (Google Beyni) adı verilen bu proje, Stanford Üniversitesi'nde<br />

yapay zekâ araştırmaları yürüten Andrew Ng tarafından<br />

yürütülmektedir. Şu anda Ng, kimi zaman "Çin'in Google'ı" olarak<br />

da bilinen Baidu isimli Çince arama motoru firmasının başındadır.<br />

Günümüzde "derin öğrenme" algoritmaları Google ve Baidu'nun birçok<br />

ürünün bir parçası olarak görev yapmaktadır. Ng'in söylediğine<br />

göre bu ürünler arasında ses tanımlama, internet aramaları ve reklam<br />

gibi birçok ürün bulunmaktadır. Andrew Ng şöyle söylüyor:<br />

Şu andaki bilgisayarlar daha<br />

şimdiden insanlar tarafından yapılan<br />

birçok işi yapabilmektedir. Ancak<br />

insan benzeri bir zekâya sahip<br />

olmalarına henüz zaman var. Bana<br />

kalırsa henüz tekillik noktasından<br />

çok uzaktayız. Günümüzdeki<br />

pek çok yapay zekâ uzmanı buna<br />

ulaşmaya çalışmaz bile.<br />

Yapay Zekâyı Ciddiye Almak...<br />

2014 yapımı Transcendence (Evrim) isimli filmde aktör Johnny<br />

Depp zihnini bir bilgisayara aktarıyor; ancak güç sevdası kısa sürede<br />

benliğini ele geçirerek insan dostlarının hayatını tehlikeye atıyor.<br />

Hollywood filmleri genellikle bilimsel isabetliliği ile bilinmez. Ancak<br />

filmlerin genel teması, genellikle tamamen uydurma olmuyor. Nisan<br />

2014'te Transcendence vizyona girdiğinde Stephen Hawking,<br />

fizikçi Frank Wilczek, kozmolog Max Tegmark ve bilgisayar<br />

bilimci Stuart Russell ortak bir bildiri yayınlayarak yapay zekânın<br />

tehlikeleri konusunda insanları uyardılar. Hawking ve diğerleri makalede<br />

şöyle yazdılar:<br />

Fazlasıyla zeki makinaların sadece birer<br />

bilimkurgu ürünü olduğunu düşünerek onları<br />

görmezden gelmek çok yaygındır. Ancak bu büyük bir<br />

hatadır. Belki de, tür olarak yaptığımız en büyük hata<br />

budur. Kuşkusuz yapay zekâ birçok faydaya sahiptir:<br />

savaşların tamamen durdurulmasından tutun da,<br />

yoksulluğun önüne geçilmesine kadar. Zeki makinalar<br />

yaratmak, insanlık tarihinin en büyük başarısı olabilir.<br />

Ancak bu başarı, aynı zamanda sonuncu da olabilir.<br />

Tekilliğin insanların başına gelebilecek en iyi veya<br />

en kötü şey olduğu düşünüldüğünde, bu sahaya ve<br />

etkilerini anlamak için yeterli kaynakların ayırılmadığını<br />

görebiliriz. Her ne kadar yapay zekânın kısa vadeli<br />

etkileri, onu kimin kontrol ettiğine göre değişebilecek<br />

olsa da, uzun vadeli etkisi, tamamen kontrol edilip<br />

edilemeyeceğine bağlıdır.<br />

Çağrı Mert Bakırcı Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />

(Evrim Ağacı) http://evrimagaci.org<br />

itü vakfı dergisi<br />

55


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Tesla ve duvar pili<br />

Güneş enerjisi ile kendi elektriğinizi üretin. Akşama duvar piliyle depolayın ve gündüz Tesla’yı şarj edin.<br />

Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı<br />

Değiştirecek<br />

Kozan Demircan<br />

Popular Science Türkiye Teknoloji Editörü<br />

Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi<br />

Elon Musk gerçek bir altyapı girişimcisi. Online ödeme<br />

sistemleri sağlayıcısı PayPal’dan çıkış yaptıktan sonra önce<br />

roket şirketi SpaceX ve ardından Tesla’yı kurdu. Gerçek altyapı<br />

girişimcisi; çünkü kendi şirketleri için ağır sanayi altyapısı<br />

kuruyor ve klasik girişimcilerin tersine, şirketlerini elden<br />

çıkarmadan uzun vadeli kullanmak için organize ediyor.<br />

Oysa klasik girişimciler şirket kurup<br />

biraz para kazandıktan sonra elden<br />

çıkararak yeni şirketlere yatırım<br />

yapmak istiyor. Bu bağlamda Elon Musk’ın<br />

hem kendi pazarını ve hem de şimdilik gücünün<br />

yetmeyeceği yeni pazarları güçlendiren<br />

bir ekosistem kurduğunu görüyoruz.<br />

Örneğin, yıllık geliri 10 milyar dolar olan<br />

SpaceX gelirlerini elektrikli otomobil üreten<br />

Tesla’ya aktarıyor. Sahip olduğu SolarCity<br />

şirketinin güneş enerjisi teknolojisini konutlara,<br />

elektrik santralleri ve Tesla’ya entegre<br />

ediyor.<br />

Ayrıca Mars’a insan göndermeyi ve<br />

uzaydan sansürsüz, ucuz özgür internet<br />

iletişi sağlamayı planlıyor, sesten hızlı giden<br />

süpersonik tramvaylar (Hyperloop) tasarlıyor.<br />

Enerji, iletişim ve ulaşımda tekelciliği kırarak<br />

geleceğin dağıtık ekonomisini inşa eden Elon<br />

Musk’ı desteklememiz ve ülkemizde yeni<br />

Elon Musk’lar yetiştirmemiz gerekiyor.<br />

10 yıllık yol haritası<br />

Elon Musk, 10 yıla yönelik yeni Tesla planını<br />

açıkladı. İçinde neler var neler: Öncelikle<br />

altyapı girişimcisi olarak evlerin çatısındaki<br />

güneş panelleriyle Powerwall “ev pillerini” birleştirecek.<br />

Elektrikli kamyonet ve yolda kendini<br />

sürmeyi öğrenen akıllı arabalar üreterek<br />

Uber gibi kiralık araç ekonomisine geçecek.<br />

4 adımda görelim.<br />

• Spor araba gibi pahalı bir elektrikli otomobil<br />

üret.<br />

• Bunu meraklılara satıp daha hesaplı bir<br />

elektrikli otomobil üret.<br />

• Bunu satıp daha da ucuz bir elektrikli otomobil<br />

üret.<br />

• Bütün bunları yaparken güneş panelleri,<br />

elektrikli otomobil pilleri ve ev pilleri<br />

(Powerwall) gibi elektrik üretirken sera gazı<br />

açığa çıkarmayan, yani küresel ısınmaya<br />

yol açmayan temiz enerji tesislerine yatırım<br />

yap.<br />

Güzel değil mi?<br />

Popular Science Türkiye Haziran 2016<br />

sayısında yazdığım gibi altyapı olmadan girişimcilik<br />

olmaz ve Elon Musk güneş enerjisi<br />

ile altyapı girişimciliğine yatırım yaptı. Bir kere<br />

Tesla Model S ile rekabetçi fiyatlarla satılan<br />

kullanışlı bir elektrikli oto üretti.<br />

56 itü vakfı dergisi


İkincisi, <strong>2017</strong>’den itibaren yılda 35 gigawatt<br />

saatlik elektrikli otomobil pili üretecek<br />

olan güneş enerjili Tesla Gigafactory’yi kurarak<br />

Tesla arabaların temel ihtiyacı olan pil üretimini<br />

kendi yapmaya başladı.<br />

Bütün bu gelişmeler olurken, Tesla şirketi<br />

2016 yılında SolarCity güneş enerjisi şirketini<br />

3 milyar dolara satın almak için teklif de verdi.<br />

Elon Musk zaten şirketin hisselerinin yüzde<br />

22’sine sahipti ve bu hamle ile güneş ışığından<br />

elektrik üreten temiz enerji sektörüne girmek<br />

istediğini göstermiş oldu.<br />

PARA EKONOMİSİNDEN ENERJİ<br />

EKONOMİSİNE GEÇİŞ<br />

Tesla ve gelecek 10 yıl haritası<br />

Tesla öncelikle sürdürülebilir temiz<br />

enerji şirketi olmak istiyor. Bunun için sihirli<br />

formülü evlerin çatısına güneş paneli yerleştirmek<br />

ve bu panellerle konutların elektriğini<br />

üretmek.<br />

Gündüz üretilen elektriği gece kullanmak<br />

için enerjiyi Powerwall ev pillerinde<br />

(duvar pillerinde) depolamak ve bu pillerle<br />

aynı zamanda Tesla elektrikli otoları sabah<br />

kullanmak üzere şarj etmek. İşte altyapı girişimciliği<br />

budur.<br />

Enerjide paylaşım ekonomisi<br />

Tesla otomobiller sadece almayı değil,<br />

vermeyi de öğrendi ve gerçek dağıtık ekonominin<br />

bir parçası olarak yakında V2G (Araçtan<br />

Şebekeye) teknolojisi ile evlere enerji<br />

sağlayacak; fakat asıl bomba aşağıda:<br />

Southern California Edison şirketiyle<br />

anlaşan Tesla firmaya 20 megawatt gücünde<br />

Powerpack piller satacak. 80 megawatt<br />

saat güç sağlayan büyük piller arıza durumunda<br />

jeneratör gibi devreye girerek şehirde<br />

elektrik kesintisini önleyecek.<br />

Southern California Edison bunun için<br />

elektrikli santrallerden gelen enerjiyi Tesla<br />

üretimi Powerpack pillerde depolayacak<br />

ve kesinti halinde şebekeye Powerpack ile<br />

enerji sağlayacak. Tabii bu arada Tesla da<br />

hızla bir otomotiv şirketinden enerji şirketine<br />

dönüşecek.<br />

Mars’a insan göndermeyi ve<br />

uzaydan sansürsüz, ucuz özgür<br />

internet iletişi sağlamayı planlıyor,<br />

sesten hızlı giden süpersonik<br />

tramvaylar (Hyperloop) tasarlıyor.<br />

Negatif çevre vergisi<br />

V2G sayesinde Tesla sürücüleri kullanmadıkları<br />

elektriği şebekeye geri vererek<br />

enerji faturasına geri ödeme alabilecekler.<br />

Böylece güneş panelleriyle ihtiyaç fazlası<br />

güç üreten bahçeli evler kullanmadıkları<br />

elektriği komşularına sunarak ek gelir kaynağı<br />

elde etmiş olacaklar (elektriği şebekeye<br />

geri verince vergi iadesi alacaklar).<br />

Siz de tüm altyapınızı veya en kritik<br />

noktalarını kendiniz kurarsınız piyasada<br />

sürdürülebilir rekabet gücü kazanırsınız.<br />

Bunun için elbette para, istikrarlı ekonomi<br />

ve devlet desteği lazım; ancak Tesla üzerinden<br />

giderek bunu nasıl yapabileceğimize<br />

dair iyi bir örnek sağlayabiliriz.<br />

Nasıl yapacak?<br />

Öncelikle benzin, dizel ve kömür gibi<br />

fosil yakıt üretiminden tümüyle çıkarak<br />

sürdürülebilir güneş enerjisi ekonomisi<br />

kurmak istiyor. Böylece Tesla otomobilleri,<br />

güneş panellerini, Powerwall ev pilini ve<br />

elektrikli oto akülerini üretirken bile merkezi<br />

elektrik şebekesine, dolayısıyla fosil yakıtlara<br />

bağlı kalmayacak.<br />

ALTYAPI GİRİŞİMCİSİ KENDİ<br />

EKOSİSTEMİNİ KURAR VE<br />

KENDİ PAZARINI BÜYÜTÜR,<br />

ŞİRKETİNİ DE HEMEN ELDEN<br />

ÇIKARMAZ<br />

Kısacası Elon Musk merkezi ekonomi<br />

yerine dağıtık ekonomiye geçerek maliyetleri<br />

düşürecek ve ekonomik manipülasyonu<br />

önleyecek. Bu yüzden Elon Musk’ın<br />

hedefleri dünyanın en büyük altyapı girişimciliği<br />

hamlesi ve teknolojik tekilliğin yaklaştığını<br />

gösteren önemli bir ipucu. Solarcity<br />

güneş panelleriyle resimdeki duvar pili<br />

Powerwall’u şarj edip Tesla otomobillerin<br />

pilini dolduracak bir sistem entegrasyonu.<br />

Kiracılar ve ev sahipleri artık kendi elektriğini<br />

kendi üretecek.<br />

Tesla’nın yeni ana planı<br />

• SolarCity üretimi çatı güneş panelleriyle<br />

Powerwall ev pillerini birleştirmek<br />

• Elektrikli otomobillerin yanı sıra elektrikli<br />

kamyon, kamyonet, otobüs, TIR üretmek<br />

(yani elektrikli taşıtları sürdürülebilir<br />

kârlılık için tüm segmentlere yaymak)<br />

• Son zamanlarda Tesla otomobillerin<br />

otopilot özelliğini kullanan sürücülerin<br />

yaşadığı kazaları önlemek için trafikte<br />

insanlardan 10 kat güvenli giden ve kendini<br />

süren akıllı arabalar üretmek (Bunlar<br />

yapay zekâ ile yol durumunu öğrenerek<br />

İstanbul trafiğinde bile kaza yapmadan<br />

gidecekler)<br />

• Son olarak da Uber tarzı kiralık araç ve<br />

paylaşım ekonomisine geçmek.<br />

Yeni otomobil<br />

Tesla aynı zamanda Model 3’ü geliştiriyor.<br />

Tesla Model S ve X’in tersine salt<br />

alüminyumdan değil, çelik-alüminyum karışımından<br />

üretilen Model 3; 74 bin dolarlık<br />

fiyatıyla lüks segmente ait model X’in tersine,<br />

orta sınıfa yönelik bir otomobil olacak.<br />

Aynı zamanda konutlardaki güneş enerjisi<br />

panelleriyle şarj olmak üzere optimize edilecek.<br />

Tesla bu entegrasyonu tamamlamak<br />

için güneş panelleri üreten SolarCity şirke-<br />

itü vakfı dergisi<br />

57


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

tini satın almak da istiyor. Hatta uzmanlar<br />

bu kararı eleştiriyor, çünkü Tesla’nın Model<br />

3’te kâra geçmesi için en az 500 bin otomobil<br />

satması, dolayısıyla bunları 2018’e<br />

yetiştirmesi gerekiyor.<br />

Yine de Elon Musk ve şirketin diğer<br />

paydaşları 2,5-3 milyar dolarlık satın almanın<br />

şirket kasasını boşaltarak Model 3’e sabotaj<br />

yapacağını düşünmüyor. Buna göre,<br />

Model 3’ün evlerde daha kolay şarj edilmesi,<br />

elektrikli şarj istasyonlarından daha<br />

ucuz bir alternatif sunacak ve otomobil<br />

fiyatının ikinci kalemi olan yol maliyetlerini<br />

azaltacak.<br />

Tesla Semi<br />

<strong>2017</strong>’de duyurulması planlanan Tesla<br />

Semi Amerika’nın ilk yaygın elektrikli uzun<br />

Tesla otomobilleri, güneş<br />

panellerini, Powerwall ev pilini ve<br />

elektrikli oto akülerini üretirken<br />

bile merkezi elektrik şebekesine,<br />

dolayısıyla fosil yakıtlara bağlı<br />

kalmayacak.<br />

aracı (TIR) olacak. Ancak bu daha başlangıç:<br />

Elon Musk daha küçük olmakla birlikte<br />

daha çok koltuğa sahip yeni bir elektrikli<br />

belediye otobüsü geliştirmek istediğini de<br />

söylüyor.<br />

Maliyet sorunu<br />

Sizce neden metro ve banliyö trenleri<br />

pille gitmek yerine şebeke elektriği kullanıyor?<br />

Neden İstanbul’da seksenlerin başında<br />

kullanımdan kalkan troleybüsler de şebeke<br />

Dünyayı Kurtaran Adam<br />

Enerji, ulaşım ve iletişimi özgüleştirmek temiz<br />

güneş enerjisi ile küresel ısınma ve çevre kirliğini<br />

önleyip Dünya’yı kurtarmak demek.<br />

elektriği kullanıyordu? Bunun sebebi otobüs<br />

ve kamyonların çok enerji tüketmesi. Bunlar<br />

elektrikli olsa kısa sürede pili biterdi.<br />

Bu nedenle Elon Musk yeni elektrikli otobüsü<br />

sadece ekspres hatlarda kullanacak. Bu<br />

otobüslerin her durakta yolcu alması maliyeti<br />

artırıyor. Sonuçta pilli otobüsler henüz dizel<br />

otobüslerle rekabet edecek düzeyde değil.<br />

MERKEZİ EKONOMİDEN<br />

TÜKETİCİNİN KENDİ<br />

ELEKTRİĞİNİ ÜRETECEĞİ VE<br />

KENDİ İNTERNETİNİ KURACAĞI<br />

ÖZGÜR, DAĞITIK EKONOMİYE<br />

GEÇİŞ<br />

Tesla ve Uber rekabeti<br />

Tesla otopilot Uber’ın Volvo’dan devşirdiği robot taksilerle rekabet edebilir.<br />

Maliyetler nasıl düşer?<br />

Üretim müdürlerinin ve CEO’ların bildiği<br />

gibi bu bir optimizasyon sorunu ve temelde<br />

enerji optimizasyon sorunu. Ancak enerjiyi<br />

kullanmanın yolu da iletişimden geçiyor.<br />

Elon Musk bu nedenle hem elektrikli otobüsler<br />

hem kamyonlar hem de otomobiller<br />

için yapay zekâ geliştirmeye odaklanıyor.<br />

Özetle bütün elektrikli taşıtlar Google’ın<br />

5 yıldır kullandığı servis araçları gibi trafikte<br />

58 itü vakfı dergisi


Gigafactory<br />

Tesla şirketi Panasonic’le iş birliği yaparak<br />

ucuz ve güvenilir lityum-iyon<br />

piller geliştiriyor ve bunları Nevada’da<br />

kurulan Gigafactory’de üretecek. Çölde<br />

kurulan fabrika enerji ihtiyacını güneş<br />

ışığından elektrik üreterek karşılıyor.<br />

Bunun için de SolarCity panelleri<br />

kullanılıyor.<br />

Bu entegrasyon sayesinde Amerikalılar<br />

tek bir ürün paketi satın alarak<br />

evlerinde rekabeti önleyici en büyük<br />

kontrol aracı olan enerji tekelinden<br />

kurtulmuş olacaklar. SolarCity güneş<br />

panellerini kuracak, Powerwall ev pilini<br />

takacak ve Tesla Model 3 bununla şarj<br />

edilecek.<br />

• Nitekim organizasyonlar iki ana kalemde<br />

vatandaşları kontrol ediyorlar:<br />

Enerji ve iletişim. Enerji olmadan iletişim<br />

olmaz.<br />

• Örneğin, toplumsal olaylarda internet<br />

kesilse de başka kanallardan haber alabilirsiniz;<br />

ama elektrik kesilirse Ortaçağ<br />

karanlığına gömülürsünüz. Elon Musk<br />

bu yüzden “Tesla ve SolarCity iki ayrı<br />

şirket olarak kalırsa başaramayız” diyor.<br />

Gigafactory<br />

Çatısı güneş panelleriyle kaplı bu fabrika yılda 35<br />

gigawatt saat enerji depolayacak kadar çok sayıda<br />

otomobil pili üretecek.<br />

otopilotla gidecek. Böylece hem resimde<br />

gördüğünüz gibi Türkiye’de trafik kazaları<br />

azalacak hem de yoldan araba geçmezse<br />

hep yayaya yeşil yanan trafik ışıklarında olduğu<br />

gibi akıllı otolar sinyalizasyon sistemine<br />

entegre edilecek.<br />

Bu sistemi elektrikli otobüslere uyguladığımız<br />

ve bunları yeni model uzun ömürlü<br />

pillerle donattığımız zaman, tüm duraklarda<br />

durduğu halde pili bitmeyen kullanışlı<br />

toplu taşıma araçları üretmiş olacağız;<br />

çünkü trafiğin optimize edilmesi pil tüketimini<br />

de azaltacak.<br />

Türkiye’de yılda 183 bin yaralı ve ölümlü<br />

trafik kazası oluyor. Geçen yıl yaklaşık<br />

<strong>75</strong>00 kişi trafik kazasında hayatını kaybetti.<br />

Asıl kayıp budur ve otopilotlu kendini süren<br />

arabalar kazaları önlemenin sürücüleri<br />

eğitmekten sonra en etkili yolu.<br />

Uber paylaşım ekonomisi<br />

Paylaşım ekonomisinin temellerini EticaretMag<br />

için sevgili Erhan’la yaptığım 500<br />

Startups söyleşisinde [1] ele almıştık; ama<br />

burada Uber’in mobil uygulama ile otomobil<br />

kiralama ve kiralık sürücü çağırma sistemini<br />

özellikle vurgulamak istiyorum. Elon<br />

Musk, Tesla otomobillerin otopilotunu Uber<br />

sistemiyle eğitecek.<br />

Bunun için önce Tesla Model 3 satın<br />

alacaksınız. Sonra bunu işiniz ve aileniz<br />

için kullanacaksınız. Ardından eve park<br />

edeceksiniz ve arabaya ihtiyacı<br />

olan bir arkadaş sizin<br />

arabanızı Bitaksi<br />

ile taksi çağırır gibi<br />

kiralayacak.<br />

Böylece arabanız<br />

garajdan<br />

Düşünün: İstanbul’da sadece<br />

trafik kurallarına uyarak araba<br />

kullanırsanız kaza yaparsınız.<br />

Karşıdaki sürücünün kuralları ihlal<br />

edeceğini mutlaka hesaba katmanız<br />

gerekir. Tesla otopilot bunu sizin<br />

için yapıyor.<br />

kendiliğinden çıkıp yolcuyu alacak. Yolcu<br />

da size taksi parası ödeyecek. Bunun bir<br />

kısmını Tesla şirketi alacak. Gerisi hesabınıza<br />

yatacak. Hatta Tesla aracınız yolcuyu<br />

otopilotla evine bırakırken siz de sürücü<br />

koltuğunda şekerleme bile yapabilirsiniz.<br />

Şimdiden Los Angeles trafiğinde aracı<br />

otopilota alıp yolda uyuyan sürücüler var.<br />

Tek sorun güvenlik sorunu. Dengesiz bir<br />

yolcu otomobile veya size zarar verebilir;<br />

fakat gerçek hayatta sadece bir taksi sürücüsü<br />

kadar risk almış olacaksınız. Riski<br />

gündüz vakti güvenli rotalarda hizmet vererek<br />

azaltabilirsiniz.<br />

Bu arada Tesla otomobillerin otopilotunun<br />

bugüne dek bir kez kaza yaptığını<br />

hatırlatalım. Maalesef o da ölümlü kaza<br />

oldu. Ancak daha şimdiden<br />

otopilotların<br />

kaza<br />

Gerçek Kara Şimşek<br />

Tesla’nın yeni modeli<br />

otopilot ile trafiğe<br />

çıkacak.<br />

yapma şansı insanların yüzde 1’i; yani bugün<br />

Türkiye’de herkes Tesla kullansa en iyi ihtimalle<br />

ölümlü kaza oranı <strong>75</strong>00’den <strong>75</strong>’e inerdi.<br />

Dolayısıyla otopilotlar insanlardan çok<br />

daha az trafik kazasına yol açacak ve bunu<br />

bilmek ülkemizin geleceği için önemli. Ek<br />

kanıt istiyorsanız Elon Musk’ın Twitter hesabına<br />

bakabilirsiniz. Aralık 2016 paylaşımları<br />

arasında Tesla otopilotun öndeki<br />

otomobilin bile takla atacağını anlayıp otomatik<br />

olarak fren yaptığı görülüyor!<br />

Düşünün: İstanbul’da sadece trafik kurallarına<br />

uyarak araba kullanırsanız kaza<br />

yaparsınız. Karşıdaki sürücünün kuralları<br />

ihlal edeceğini mutlaka hesaba katmanız<br />

gerekir. Tesla otopilot bunu sizin için yapıyor.<br />

ELON MUSK 2022’DEN<br />

İTİBAREN MARS’A DÜZENLİ<br />

OLARAK ROKET GÖNDERMEK<br />

İSTİYOR<br />

Model 3 gerçek Kara Şimşek<br />

Söz konusu sistem sayesinde<br />

Tesla otolar hem sürücülere<br />

hem şirkete<br />

gelir sağlayacak<br />

hem de trafikte daha<br />

çok vakit geçirerek<br />

kendini sürmeyi öğrenecek<br />

(tabii otomobilin<br />

yıpranma<br />

hızı artacak).<br />

Buradaki<br />

en büyük<br />

sorun ise<br />

teknoloji değil,<br />

Tesla’nın<br />

itü vakfı dergisi<br />

59


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Mars’a yolculuk<br />

Elon Musk 2022’den itibaren Mars’a insan göndermek istiyor.<br />

Kurşundan hızlı tramvay<br />

Hyperloop ile New York-Los Angeles arası 3,5 saate inecek. Hem de havalimanına<br />

gitme ve terminalde bekleme / gecikme olmadan.<br />

ekonomik performansı. Bu şirket 12 çeyrektir<br />

az da olsa zarar ediyor ve sürekli sübvanse<br />

ediliyor. Elon Musk, “2016 sonbaharında nihayet<br />

kâra geçeceğiz diyor ve ilk 10 yıllık yol<br />

haritasını büyük ölçüde başardık ama bu basit<br />

bir plandı” diye ekliyor. Karmaşık yeni planı<br />

uygulamaksa daha zor olacak.<br />

Enerji ekonomisi<br />

Şimdi Tesla’nın yeni planını resimli 7<br />

adımla özetleyelim. Görseller eşliğinde Elon<br />

Musk’ın çılgın fikirlerinin hayatımızı nasıl değiştireceğini<br />

görebiliyoruz. Zaten tekelci ekonomik<br />

sistemler yerine, doğrudan internet<br />

demokrasisine dayalı dağıtık ekonomilere<br />

geçmek istemez miyiz?<br />

Doğrusu kanunen başkasının kaçak elektrik<br />

kullanım bedelini bizim ödemek zorunda<br />

olduğumuz bir ülkede yaşadığımızdan, Elon<br />

Musk’ın başarıya ulaşmasını canı gönülden<br />

istiyorum. Kendi elektriğimizi güneş panelleriyle<br />

kendimiz üretelim ve bir kuruş elektrik<br />

faturası ödemeyelim.<br />

Hele izlemediğimiz TV kanalları için alınan<br />

kesilen haraçlar faturamızdan hiç tahsil edilmesin.<br />

Para ekonomisinden veri ekonomisine<br />

ve nihayet enerji ekonomisine geçmek için<br />

60 itü vakfı dergisi<br />

Tesla’nın dağıtık teknoloji ve iş modellerinin bir<br />

an önce yaygınlaşması gerekiyor.<br />

1. Güneş paneli ve pil entegrasyonu<br />

Tesla’nın amacı Model X ve Model 3’ün<br />

çatıdaki güneş panelleriyle dolan bir duvar<br />

piliyle (Powerwall) şarj edilmesini sağlamak.<br />

Powerwall sistemi güneş paneli ve duvar pilini<br />

Trafik kazalarını azaltacak<br />

Amerika’da bugüne dek Tesla otopilotuna<br />

bağlı en az bir ölümlü kaza<br />

gerçekleştiği ve Tesla’nın pil tüketimi<br />

de bilgisayarla optimize edildiği için<br />

Elon Musk’ın yapay zekâ destekli Kara<br />

Şimşek otomobiller geliştirmesi şart.<br />

Elon Musk, Tesla otopilot “doğru kullanıldığı<br />

zaman arabayı kullanan insan<br />

sürücülerden çok daha güvenli”<br />

diyor. Tesla otopilot ortalama bir Amerikalı<br />

sürücüden 10 kat iyi araba kullandığı<br />

zaman, beta etiketi kaldırılan<br />

devrimsel sistem yaygın kullanıma<br />

geçecek.<br />

Elon Musk 2022’de Mars’a<br />

gitmek istiyor ve bunu 100 kişi<br />

taşıyan 122 metrelik dev bir uzay<br />

gemisiyle yapacak. SpaceX yapımı<br />

Gezegenler Arası Taşıma Sistemi<br />

(ITS) Mars’ta durmayarak 40 yıl<br />

içinde insanları Jüpiter’in uydusu<br />

Europa ve ötesine taşıyacak.<br />

birbirine bağlıyor. Akıllı sistem internet üzerinden<br />

ve Tesla tarafından gözetlenebiliyor. Kısacası<br />

gerçek dağıtık ekonomi gelmeden önce<br />

şirketler enerjiyi kısmen kontrol edecek ama<br />

bu çok daha insani bir sistem.<br />

2. Altyapı tesisleri rekabetçi ürün olacak<br />

Bu ne demek? Bu hayalini kurduğumuz<br />

elektrikli arabalar için önce kendi elektriğini<br />

kendi üreten düşük maliyetli, yapay zekâ destekli,<br />

süper ucuz fabrikalar kurmak demek.<br />

Tesla 2022’de üretim verimliliğini 10 kat artırmayı<br />

düşünüyor. Böylece otomobiller, güneş<br />

panelleri ve piller ucuzlayacak.<br />

Bu noktada ülkemizde yaşanan son elektrik<br />

kesintisini hatırlayalım: Bugün sadece Tuz<br />

Gölü büyüklüğünde bir alanı güneş paneliyle<br />

kaplayarak Türkiye’nin yıllık enerji miktarını<br />

karşılayacağımızı biliyor musunuz?<br />

Peki Amerika’da enerji bakanlığından<br />

yatırım alan Solar Roadways şirketinin Amerika’daki<br />

tüm otoyolları güneş paneliyle kaplamak,<br />

altından fiber internet geçirmek ve<br />

üstüne boyalı değil, LED ışıklı yol işaretleri yerleştirmek<br />

istediğini?<br />

Bırakın şehir içi yolları, sadece şehirlerarası<br />

yolları güneş paneliyle kaplayarak Amerika’nın<br />

yıllık enerji ihtiyacının 3 katını üretebiliriz.<br />

Kendi elektriğini üreten ve bununla telekom<br />

şebekesine elektrik sağlayan güneş enerjili<br />

Az önce elektrikli araçlarda enerji optimizasyonu<br />

için araba kullanmayı kendi<br />

kendine öğrenen yapay zekâ destekli<br />

robot arabalar şart dedik. Peki bu arabalar<br />

kendini kullanmayı nasıl öğrenecek?<br />

Elbette trafiğe çıkarak!<br />

Oysa erkekler bile günlük mesai saatinin<br />

maksimum yüzde 10’unda araba<br />

kullanıyor. Birinci kuşak aptal otopilotların<br />

trafikteki insan faktörü nedeniyle<br />

zor yollarda çoğu zaman kapalı duracağını<br />

düşünürsek durumu anlıyoruz.<br />

Otopilotların yolları öğrenmesi uzun<br />

sürecek.


SpaceX roketleri<br />

Fırlattıktan sonra yere inen ve tekrar kullanılan roketler uzaya<br />

uydu ve insan gönderme maliyetlerini ilk etapta yarı yarıya<br />

azaltacak.<br />

Uzaydan internet<br />

Elon Musk 4000 mini küp uydu ile uzaydan ucuz<br />

ve sansürsüz internet yayını yapacak.<br />

otoyollar. Bizi doğal gaz ve termik santral bağımlılığından<br />

kurtaracak güneş enerjisi...<br />

İşte Elon Musk Solar City’nin duvar kağıdı<br />

gibi döşenen esnek güneş panelleriyle buna<br />

yatırım yapıyor ve sırada güneş ışığından, hatta<br />

şömine sıcağından elektrik üreten grafen<br />

boya var. Bütün bunları blogumda anlattım [2] .<br />

Ancak Elon Musk’ın gerçek Dünya’yı Kurtaran<br />

Adam olarak yapacakları bununla sınırlı değil.<br />

3. İnsan sürücüden 10 kat güvenli otopilot<br />

Dediğim gibi İstanbul yollarında kaza<br />

yapmamak için trafik kurallarına uymak yetmez.<br />

Aynı zamanda diğer sürücülerin trafik<br />

kurallarını çiğneyebileceğine hazırlıklı olmanız<br />

Tesla otopilot<br />

Gerçek Kara Şimşek kokpiti.<br />

lazım. Örneğin kavşakta öncelik<br />

benim, diye geçerseniz kaza yapabilirsiniz.<br />

Bunun için bize Kara Şimşek<br />

K.I.T.T. gibi zeki otomobiller<br />

lazım. Tamam, bunlar insan<br />

gibi konuşamazlar ama insandan<br />

iyi araba kullanabilirler.<br />

Elon Musk’a göre bunun için<br />

Tesla otomobiller toplam 10<br />

milyar km’lik sürüş deneyimine<br />

sahip olmalı. Bu da 5,5 yıl<br />

alacak.<br />

4. Tesla kamyonet<br />

Tesla yalnızca otomobil<br />

satarak kâr elde edemez. Bu<br />

sadece mercimek çorbası satan<br />

bir lokanta açmaya benzer.<br />

Bu sebeple kamyonet, otobüs,<br />

kamyon işine de el atmak istiyor.<br />

Resimde bir Tesla forum<br />

üyesinin hayali tasarımını görüyorsunuz.<br />

Belki de elektrikli kamyonet buna<br />

benzeyecek.<br />

Elbette Tesla bu konuda Volvo otomobilleri<br />

kendi kendine giden Kara Şimşek arabalara<br />

çevirerek paylaşım ekonomisinde robot taksi<br />

işine el atan Uber’le rekabet etmek zorunda<br />

kalacak.<br />

5. Tesla TIR<br />

Tesla uzun araç (TIR) işine de girmek<br />

istiyor. Zaten Mercedes gibi birçok firma,<br />

özellikle İskandinav ülkelerinde şehirlerarası<br />

yük taşımacılığını sürücüsüz robot<br />

kamyonlarla yapmak istiyor. Ancak Tesla<br />

Bize Kara Şimşek K.I.T.T. gibi zeki<br />

otomobiller lazım. Tamam, bunlar<br />

insan gibi konuşamazlar ama<br />

insandan iyi araba kullanabilirler.<br />

Elon Musk’a göre bunun için Tesla<br />

otomobiller toplam 10 milyar km’lik<br />

sürüş deneyimine sahip olmalı. Bu<br />

da 5,5 yıl alacak.<br />

acele etmek zorunda. Rakip şirket Nikola<br />

Motor Company elektrikli TIR üzerinde<br />

çalışıyor.<br />

6. Tesla otobüs<br />

Tesla elektrikli otobüs yolcu kabininde iki<br />

yanda bulunan yerden yüksek olan koltuk sıralarını<br />

kaldırarak hem daha çok oturan yolcu<br />

taşıyacak hem de dur-kalkta sarsıntıyı önleyecek.<br />

Bunun dışında pil tüketimini azaltmak için<br />

sadece ekspres duraklarda çalışacak.<br />

DÜNYA’YA BİR ŞEY OLURSA<br />

BİZE YEDEK DÜNYA LAZIM, BU<br />

NEDENLE MARS’A YERLEŞMEK<br />

AKILLICA OLUR<br />

7. Tesla ile paylaşım ekonomisi<br />

Elon Musk Tesla otopilotun trafikte insandan<br />

10 kat güvenli araba kullanmayı öğrenmek<br />

için 10 milyar km sürüş tecrübesine<br />

ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bunun için Tesla<br />

otomobil sahipleri kullanmadıkları zaman<br />

araçlarını bilgisayarla başkalarına kiralayacaklar.<br />

Bitaksi ve Uber benzeri bu sistemde Tesla<br />

araçlar otopilotla çalışarak yolcuyu eve bırakacak<br />

ve böylece hızla sürüş tecrübesi edinecek.<br />

8. Mars’a yolculuk<br />

Elon Musk Dünya’ya bir şey olursa insanlığın<br />

soyunu devam ettirebilmesi için başka bir<br />

gezegen arıyor. Pek uzağa gitmeye de gerek<br />

yok. Bugünkü teknoloji ile Mars’a yerleşmek<br />

ve yeraltı şehirlerinde yaşamak mümkün. Türün<br />

devamlılığı için Balıkesir nüfusunu Mars’a<br />

taşısak yeter.<br />

Elon Musk 2022’de Mars’a gitmek istiyor ve<br />

bunu 100 kişi taşıyan 122 metrelik dev bir uzay<br />

gemisiyle yapacak. SpaceX yapımı Gezegenler<br />

Arası Taşıma Sistemi (ITS) Mars’ta durmayarak<br />

40 yıl içinde insanları Jüpiter’in uydusu<br />

Europa ve ötesine taşıyacak. Peki SpaceX 6<br />

yılda uzay gemisi yapabilir mi? Ancak dilerseniz<br />

bu da yeni yazının konusu olsun.<br />

[1]<br />

www.eticaretmag.com<br />

[2]<br />

www.khossan.com<br />

itü vakfı dergisi<br />

61


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Sosyal bilimler araştırmalarında odak;<br />

çoğunlukla insan ve insana ilişkin<br />

davranışların insanın bulunduğu<br />

bağlamdaki etkileridir. Gerek kişinin davranışlarının<br />

nedenlerini kavramaya, gerekse<br />

bağlı olduğu grup veya toplumla etkileşimi<br />

sonucu oluşan durumların öncüllerini ve<br />

sonuçlarını anlamaya yönelik olarak çeşitli<br />

modellemeler yapılır, sonrasında nicel ve<br />

nitel yöntemlerle analizler yürütülür. Ancak,<br />

geleneksel araştırma yaklaşımlarının<br />

kullanıldığı çalışmaların çoğunlukla araştırmacının<br />

gözlemlerine ve/veya araştırmaya<br />

katılanların beyanlarına dayalı bulgular<br />

sağlaması bu alandaki çalışmaların kısıtlılığı<br />

konusunda tartışmalara yol açmaktadır.<br />

Makineler İnsanı Anlar mı?<br />

Nörobilim Teknikleri<br />

ile Tüketiciyi Yeniden<br />

Keşfetmek<br />

Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken<br />

Kemerburgaz Üniversitesi İİBF<br />

ThinkNeuro Nöropazarlama Araştırma A.Ş.<br />

Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />

İTÜ İşletme Fakültesi, İşletme<br />

Mühendisliği Bölümü<br />

Nörobilimde kullanılan<br />

teknikler aracılığıyla tüketicilerin<br />

ne düşündükleri ve nelerden<br />

etkilendiklerini doğrudan<br />

sormadan, dikkatlerinin, onları<br />

etkileyen uyaranların ve bazı<br />

duygularının ölçülmesi mümkün<br />

hale gelmiştir…<br />

Tüketiciyi Anlamak Neden Önemli?<br />

Rekabetin giderek arttığı, teknolojideki<br />

değişimin en üst düzeye ulaştığı ve çevredeki<br />

gelişmelerin çeşitlilik kazandığı<br />

günümüz ortamında, özellikle pazar içgörüsü<br />

elde ederek yöneticilerin kararlarına<br />

destek olacak geri bildirimleri sağlaması<br />

gereken tüketici davranışı gibi bir alanda,<br />

tüketicinin gerçekten ne düşündüğünü<br />

ve davranışını gerçekte neyin şekillendirdiğini<br />

anlamak kritik önem taşır hale gelmiştir.<br />

Başarılı firmalar, nihai hedeflerinde<br />

olan müşterilerini memnun etme yoluyla<br />

sürdürülebilir kârlılığa erişmenin ve yeni<br />

müşteriler kazanarak büyümenin en temel<br />

yolunun ancak söz konusu müşterileri<br />

daha iyi anlayarak olabileceği gerçeğini<br />

kabul eden ve bu yolda yenilikçi yaklaşımlarla<br />

kendilerini geliştiren firmalardır. Ancak<br />

tüketici ihtiyaç ve isteklerini anlayan,<br />

bu anlayış temelinde ürün geliştiren ya<br />

da müşterileri ile iletişim kuran, tüketiciyi<br />

her türlü pazarlama faaliyetinin odağına<br />

koyan firmalar pazar odaklı ya da pazar<br />

yönelimli olarak adlandırılmaktadır. Pazar<br />

yönelimlilik ise, müşteriye daha üstün değer<br />

sunmada ve firmanın değer önerisini<br />

ayrıştırmada firmayı rakiplerin önüne geçirecek<br />

anahtar unsurdur. Bu durumda,<br />

tüketici araştırmaları daha önce hiç olmadığı<br />

kadar önem kazanmış, tüketiciyi anlamak<br />

kilit nokta haline gelmiştir. Her ne<br />

kadar mevcut araştırmalarda bilişim teknolojisinin<br />

gelişmesinin de etkisi ile yeni<br />

veri toplama ve analiz teknikleri kullanılmaya<br />

başlanmış olsa da tüketicinin davranışını<br />

tam olarak anlamada ya da öngörmede<br />

eksik kalınmaktadır. Soru yönelterek<br />

edinilmeye çalışılan bilgide eksiklik ya da<br />

tutarsızlıkla karşılaşılabilmektedir. Bunun<br />

temel nedeni ise, insanların karar verirken<br />

çoğunlukla bilinçdışının etkisinde olmaları<br />

ve bu nedenle söyledikleri ile eylemlerinin<br />

farklılaşmasıdır. Burada nörobilim tekniklerinin<br />

pazarlama alanında kullanımı devreye<br />

girmektedir (McClure vd, 2004; Boksem<br />

ve Smidts, 2015; Metereau ve Dreher,<br />

2015; Kopton ve Kenning, 2014; Levy vd.,<br />

2011, Çakır vd., 2015). Nörobilimde kullanılan<br />

teknikler aracılığıyla tüketicilerin ne<br />

düşündükleri ve nelerden etkilendiklerini<br />

doğrudan sormadan, dikkatlerinin, onları<br />

62 itü vakfı dergisi


Nöropazarlama, pazarlama<br />

alanında sadece<br />

satışlara yönelik etki<br />

açısından değil, ürün<br />

tasarımı, ürün iyileştirme,<br />

ambalajlama unsurlarının<br />

önceliklendirilmesi,<br />

etkin iletişim karmasının<br />

yaratılması, iletişim<br />

mesajlarının etkinliğinin<br />

ölçülmesi, vb.konularda<br />

yararlı sonuçlar sağlayabilir.<br />

etkileyen uyaranların ve bazı duygularının<br />

ölçülmesi mümkün hale gelmiştir.<br />

Nörobilimin Pazarlama Alanında<br />

Kullanımı<br />

Nörobilim tekniklerinin pazarlama alanı ile<br />

birlikteliğini yansıtan nöropazarlama; kullanılan<br />

makine ve cihazlardan edinilen veriler<br />

yardımıyla özellikle tüketici zihninin içerisindeki<br />

kara kutunun bilinmezliği ile başa<br />

çıkmak üzerine önemli bir adım olarak<br />

kabul edilmektedir. Nöropazarlama; “pazarlar<br />

ve pazarlama mübadeleleri ile ilgili<br />

insan davranışını anlamak ve analiz etmek<br />

için nörobilim yöntemlerinin kullanılması”<br />

olarak tanımlanmaktadır (Lee, Broderic ve<br />

Chamberlain, 2007).<br />

Nöropazarlamanın temeli, nörobilimci<br />

Antonio Damasio’nun bireylerin karar aşamasında<br />

beyinlerinin rasyonel kısımlarını<br />

değil, duygusal kısımlarını kullandıkları iddiasına<br />

dayanmaktadır. Bu bağlamda, 21.<br />

Yüzyıl’ın başından itibaren, tüketici davranışlarını<br />

daha iyi anlamak için nöropazarlama<br />

araştırmalarında gönüllü deneklerin belirli<br />

uyaranlara (marka ve iletişim mesajları,<br />

vb.) nasıl tepki verdiği beyin görüntüleme<br />

teknikleriyle ölçülmektedir. Türkiye’de ise<br />

2010 yılından itibaren tüketici nörobilimine<br />

dayalı ölçümlemeler, pazarlama araştırmalarında<br />

kullanılmaya başlanmıştır. Nöropazarlama<br />

uygulamaları aracılığıyla tüketici<br />

kararlarını yönlendiren gerçek nedenleri<br />

ortaya çıkarma hedeflenmektedir. Örneğin;<br />

markaları hangi özelliklerinden ötürü benimsiyorlar,<br />

reklamda dışsesten rahatsız<br />

mı oluyorlar, onun bilgilendirici mi olduğunu<br />

düşünüyorlar, kadınlar hangi kategoride<br />

hangi rengi ambalajın üstünde görmekten<br />

hoşlanıyorlar gibi birçok sorunun cevabı<br />

gönüllü katılımcılara herhangi bir soru sormadan<br />

dahi bulgulanabilmektedir.<br />

Hangi Makinelerle Ne Ölçümleniyor?<br />

Bilinçdışının pazarlama uyaranlarına verdiği<br />

tepkiyi anlamaya çalışan nöropazarlama<br />

disiplini, bu tepkileri anlayabilmek için bazı<br />

ölçüm yöntemleri kullanmaktadır. Bu ölçüm<br />

yöntemleri “Biyometrik Ölçümler” ve “Beyin<br />

Tepkileri Ölçümleri” olarak iki grupta<br />

incelenebilir.<br />

i) Biyometrik Ölçümler<br />

Biyometrik ölçümlerde en çok kullanılan<br />

yöntemler Eye Tracking (Göz Takibi), Facial<br />

Coding (Yüz Okuma) ve GSR (Galvanik<br />

Deri Tepkisi)'dir.<br />

Eye Tracking yöntemi, bir pazarlama<br />

uyaranı görüldüğünde tüketicilerin gözlerinin<br />

hangi bölgelere odaklandığının<br />

belirlenmesi amacı ile kullanılmaktadır.<br />

Nöropazarlama alanında en sık kullanılan<br />

ölçümleme yöntemlerinden birisidir. Eye<br />

Tracking ölçümlemeleri ile tüketicinin bir<br />

ambalaja, bir görsele, reklama veya web<br />

sitesine bakarken, gözlerinin en çok hangi<br />

bölgelere odaklandığı, nereleri gördüğü,<br />

ilk olarak hangi bölümün görüldüğü veya<br />

bakanların yüzde kaçının istenilen bölgeyi<br />

görüp görmediği gibi bilgiler elde edilebilmektedir.<br />

Bu ölçümleme infrared ışınlarıyla<br />

gözün hareketini ölçümleyen göz takibi<br />

sistemiyle gerçekleştirilir. Bu cihazlar, katılımcıların<br />

ekrana baktığı yerin yaklaşık 60<br />

cm önüne yerleştirilebileceği gibi gözlük<br />

biçiminde de tasarlanabilmektedir<br />

Facial Coding bir pazarlama uyaranına<br />

yüzün verdiği tepkilerden duyguları anlamaya<br />

çalışmak için kullanılmaktadır. Bu<br />

ölçümleme yöntemi 1970'li yıllarda Paul<br />

itü vakfı dergisi<br />

63


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Ekman tarafından ortaya çıkarılmıştır. İnsanların<br />

bir görseli gördükten ilk 40 milisaniye<br />

içerisinde algılaması temelinden<br />

hareket eden yöntem, bu algının mimikler<br />

ve yüzdeki hareketler ile birleştiğinde<br />

ortaya çıkan ifadelerin anlaşılabilir olmasına<br />

dayanmaktadır (Ekman ve Friesen,<br />

1971). Bu sistem sayesinde, yüz ifadeleri<br />

bir web cam benzeri kamerayla kaydedildikten<br />

sonra özel geliştirilmiş yazılımlar<br />

aracılığıyla yüzdeki mikro kas hareketlerinin<br />

ölçümlenmesi ile duygusal tepkilere<br />

ulaşmak mümkün olmaktadır.<br />

GSR yöntemi ise insanların bir uyaran<br />

ile karşılaştığında deri yolu ile verdikleri<br />

terleme veya elektriksel tepkiyi ölçmeye<br />

dayanmaktadır. Herhangi bir uyarana<br />

bağlı olarak, özellikle avuç içi ve diğer<br />

kılsız bölgelerdeki elektrik dirençlerinde,<br />

ter bezlerinin etkinliğe bağlı değişimler<br />

yaşanmaktadır (Ural, 2008). GSR yöntemi<br />

bu değişimin ölçümlenmesi vücuttaki<br />

terlemeye hassas cihazlarla gerçekleştirilmektedir.<br />

ii) Beyin Tepkileri Ölçümleri<br />

Beyin tepkileri ölçümlemede ise iki ana<br />

yöntem vardır. Bunlardan ilki Elektro Beyin<br />

Grafisi denilen EEG yöntemi, diğeri<br />

ise fMRI olarak adlandırılan Fonksiyonel<br />

Manyetik Rezonans Görüntüleme yöntemidir.<br />

EEG ile yapılan ölçümlerde kafaya<br />

yerleştirilen elektroensefalografi cihazında<br />

bulunan elektrotlar ile bir pazarlama<br />

uyaranına maruz kalan tüketicilerin, bu<br />

64 itü vakfı dergisi<br />

maruz kalma süresi boyunca, beynindeki<br />

elektrik aktivitesinin ölçümlenmesi<br />

amaçlanmaktadır. Katılımcılardan cihazdaki<br />

elektrot sayısı sinyal alınabildiği için<br />

elektrot sayısının yüksek olması daha<br />

faydalı sonuçlar üretmektedir.<br />

fMRI yönteminde beyindeki bazı bölgeler<br />

yüksek çözünürlükte görüntülenmekte,<br />

EEG'den farklı olarak sadece baş<br />

yüzeyinde değil daha derin bölgelerde<br />

de ölçüm yapılabilmektedir (Zurawicki,<br />

2010). fMRI sayesinde katılımcıların bir<br />

pazarlama uyaranına karşı verdiği, mutluluk,<br />

üzüntü ve acı gibi bilinçdışında ortaya<br />

çıkan duygular ölçümlenebilmektedir<br />

(Brooks vd., 2012).<br />

Davranışın Ölçümlenmesine Örnekler<br />

Saniye Saniye Değişim<br />

Nöropazarlama alanında kullanıldığı belirtilen<br />

makinelerle tüketici davranışlarının<br />

ölçümlenmesi birçok alanda katkı sağla-<br />

Eye Tracking ölçümlemeleri<br />

ile tüketicinin bir ambalaja,<br />

bir görsele, reklama veya web<br />

sitesine bakarken, gözlerinin<br />

en çok hangi bölgelere<br />

odaklandığı, nereleri gördüğü,<br />

ilk olarak hangi bölümün<br />

görüldüğü veya bakanların<br />

yüzde kaçının istenilen bölgeyi<br />

görüp görmediği gibi bilgiler<br />

elde edilebilmektedir.<br />

maktadır. Örneğin sıklıkla reklam ölçümleri<br />

için kullanılan EEG yöntemi sayesinde<br />

tüketicilerin reklama verdikleri tepkiler<br />

ölçümlenebilir hale gelmektedir. Tüketicilerin<br />

kafalarına yerleştirilen elektrotlar ile<br />

reklam boyunca verilen tepkiler saniye<br />

saniye görülebilmekte, katılımcıların dikkat,<br />

duygusal etki ve duygusal zorlanma<br />

seviyelerindeki değişimler okunabilmekte<br />

ve bu şekilde katılımcıların hangi<br />

sahneye nasıl bir tepki verdikleri ortaya<br />

konulabilmektedir. Elde edilen sonuçlar,<br />

olumsuz tepki verilen yerlerin reklamdan<br />

çıkartılması/azaltılması ve olumlu tepki<br />

verilen yerlerin vurgulanması/altı çizilmesi<br />

suretiyle değerli bir pazarlama çıktısı<br />

haline getirilebilmektedir.<br />

Logo Tasarımlarında Eye Tracking<br />

Eye tracking yöntemi özellikle web sayfası<br />

tasarımı, marketlerdeki raf dizilimleri,<br />

ürünlerin ambalajları ve logo tasarımları<br />

gibi konularda sonuç verebilmektedir. Kişilerin<br />

nereye ve ne kadar baktıklarının<br />

ölçülebilmesine imkan veren bu yöntem<br />

sayesinde görsellerde en çok dikkat çeken<br />

öğeler veya görselde hangi bölgenin<br />

ilgi çektiği belirlenebilmektedir. Bu şekilde<br />

görsel tasarımı yapılırken gözün daha<br />

çok odaklandığı yerler bulunup, görseldeki<br />

en değerli öğeler göz haritasına<br />

göre konumlandırılabilmektedir. Eye tracking<br />

sayesinde logo tasarımları da daha<br />

dikkat çekici hale getirilebilmektedir (Hür<br />

ve Kumbasar, 2011). Son yapılan eye tracking<br />

çalışmalarında gözün önce ortayı<br />

gördüğü ve sonrasında yatay değil de dikey<br />

tarama yaptığı bilgisinden hareketle,<br />

logolarda amblemlerin orta noktalara konumlandırılmasının<br />

daha etkili bir tasarım<br />

imkanı verdiği saptanmıştır.<br />

Soru Sormadan Marka Tercihini<br />

Öğrenme<br />

Son yıllarda kullanım sıklığı giderek artan<br />

fMRI yöntemi ile özellikle marka çalışmalarında<br />

önemli yol alınmıştır. Profesör Dr.<br />

Peter Kenning ve arkadaşları tarafından<br />

yapılan çalışma (Kenning ve Plassman,<br />

2005) ve devamındaki çalışmalar tüketicilerin<br />

laboratuvarda normalde tercih<br />

ettiği markaları görünce beyinde oluşan<br />

aktivasyonun tercih etmediği markaları<br />

görünce oluşan aktivasyona göre farklı<br />

olduğunu göstermiştir. Tüketiciler kullandıkları<br />

markalara anlamlı derecede hızlı<br />

tepki verirken, beynin düşünme ile ilgili


larda, özellikle kültür ve dil bariyerinin<br />

olduğu durumlarda, pazarlama içgörüsünü<br />

etkin biçimde stratejik karar alma<br />

masasına getirebilmesidir. Bu bağlamda,<br />

yurtdışına açılmayı planlayan markalar<br />

ellerinde bulundurdukları ürün gamından<br />

en uygun olanlarını bu pazarlardaki tüketicilerin<br />

duygusal tepkilerini hesaba katarak<br />

seçebilmektedir.<br />

Tüketicilerin bilinçdışı reaksiyonlarını<br />

özümsemeyi amaçlayan nöropazarlama<br />

çalışmalarının en önemli rolü, insanları<br />

anlama sürecini daha etkin hale getirmektir.<br />

Nöropazarlama yöntemleriyle herhangi<br />

bir marka mesajı ya da herhangi<br />

bir fikir tüketicinin beynine yerleştirilememektedir.<br />

Nöropazarlama ile ilgili en<br />

büyük yanlış anlama bilgi eksikliğinden<br />

ileri gelmektedir. Hem dünyada hem de<br />

Türkiye’de birçok marka halihazırda bu<br />

yöntemleri kullanarak tüketicilerinin beğenisine<br />

uygun ürünler ortaya çıkarmış<br />

ve/veya o ürünlerin sunulmasında tüketibölümlerindeki<br />

aktivasyon düşük kalmaktadır.<br />

Bir başka ifade ile insanlar tercih ettikleri<br />

markalara karşı fazla düşünmeden<br />

duygusal tepkiler verebilmektedir. fMRI<br />

çalışmaları ile kişilere soru sormadan,<br />

sadece marka logoları veya markayla<br />

ilgili görseller gösterilerek onların marka<br />

tercihleri hakkında bilgi alınabilmektedir.<br />

Tüketicilerin bilinçdışı<br />

reaksiyonlarını özümsemeyi<br />

amaçlayan nöropazarlama<br />

çalışmalarının en önemli<br />

rolü, insanları anlama<br />

sürecini daha etkin hale<br />

getirmektir. Nöropazarlama<br />

yöntemleriyle herhangi bir<br />

marka mesajı ya da herhangi<br />

bir fikir tüketicinin beynine<br />

yerleştirilememektedir.<br />

Nöropazarlama Araştırmalarının<br />

Katkısı<br />

Nöropazarlama araştırmalarının geleneksel<br />

araştırma yöntemlerine göre en<br />

önemli üstünlüğü, araştırma bulgularının<br />

tüketicinin sözel olarak verdiği cevaba<br />

değil, gerçekte ne düşündüğüne dayandırılmasıdır.<br />

Yukarıda sözü geçen teknikler<br />

aracılığıyla katılımcıların gerçekte ne<br />

düşündüğü, nereye odaklandığı izlenebilmektedir.<br />

Bilinçdışının karar vermedeki<br />

rolü temelinde, bu sürecin nasıl işlediğini<br />

kavramak öncelikli önem taşımaktadır.<br />

Nöropazarlama, pazarlama alanında<br />

sadece satışlara yönelik etki açısından<br />

değil, ürün tasarımı, ürün iyileştirme,<br />

ambalajlama unsurlarının önceliklendirilmesi,<br />

etkin iletişim karmasının yaratılması,<br />

iletişim mesajlarının etkinliğinin<br />

ölçülmesi, vb. konularda yararlı sonuçlar<br />

sağlayabilir. Böylelikle tüketicilerin bilinçdışı<br />

reaksiyonlarını hesaba katarak ürün,<br />

pazarlama ve iletişim stratejilerini belirleyen<br />

markalar kaynaklarını daha verimli<br />

kullanma imkanına sahip olurlar.<br />

Tüketici nörobilimi ya da nöropazarlama<br />

çalışmalarının en pratik katkılarından<br />

birisi de yurtdışında yapılan araştırmaciyi<br />

sıkmadan, onlara keyifli gelecek yöntemler<br />

geliştirmişlerdir.<br />

Kaynaklar<br />

– Boksem, M.A.S. & Smidts, A. (2015). Brain<br />

responses to movie-trailers predict individual<br />

preferences for movies and their population-wide<br />

commercial success. Journal of Marketing<br />

Research 52(4): 482-492.<br />

– Brooks, S.J., Savov, V., Allzen, E., Benedict, C.,<br />

Fredriksson, R. ve Schiöth, H.B. (2012), "Exposure<br />

to Subliminal Arousing Stimuli Induces Robust<br />

Activation in the Amygdala, Hippocampus,<br />

Anterior<br />

– Cingulate, Insular Cortex and Primary Visual<br />

Cortex: A Systematic Meta-analysis of fMRI Studies",<br />

Neurolmage, 59, 2962-2973.<br />

– Çakır, M. P., Çakar, T., & Girişken, Y. (2015).<br />

Neural Correlates of Purchasing Behavior in<br />

the Prefrontal Cortex: An Optical Brain Imaging<br />

Study. Proceedings of CogSci 2015 Annual Meeting<br />

of the Cognitive Science Society, Pasadena,<br />

CA, USA.<br />

– Ekman, P., Friesen, W. (1971) "Constants across<br />

cultures in the face and emotion." Journal of personality<br />

and social psychology 17.2, 124.<br />

– Hür, Ş. ve Kumbasar, S. (2011), “Göz Hareketlerine<br />

Dayalı Araştırma Çözümleri: Eye Tracking<br />

Teknolojisi”, Araştırmada Yenilikler Konferansı.<br />

– Kenning, P. ve Plassman, H. (2005), “NeuroEconomics:<br />

An Overview from an Economic Perspective”,<br />

Brain Research Bulletin, 67, 5, 343-354.<br />

– Kopton, I.M., Kenning, P. (2014). Near-infrared<br />

spectroscopy (NIRS) as a new tool for neuroeconomic<br />

research. Frontiers in Human Neuroscience,<br />

8 (549): 7.<br />

– Lee, N., Broderic A.J. ve Chamberlain, L.<br />

(2007), “What is ‘Neuromarketing’? A Discussion<br />

and Agenda for Future Research”, International<br />

Journal of Psychophysiology, 63, 199-204.<br />

– Levy, I., Lazzaro, S. C., Rutledge, R. B., & Glimcher,<br />

P. W. (2011). Choice from non-choice: predicting<br />

consumer preferences from blood oxygenation<br />

level-dependent signals obtained during<br />

passive viewing. The Journal of Neuroscience,<br />

31(1): 121.<br />

– McClure, S. M., Li, J., Toulin, D., Cypert, K.,<br />

Montague, L. M. & Montague, P. R. (2004). Neural<br />

correlates of behavioral preference for culturally<br />

familiar drinks. Neuron, 44(14): 384.<br />

– Metereau, E., & Dreher, J. C. (2015). The medial<br />

orbitofrontal cortex encodes a general unsigned<br />

value signal during anticipation of both appetitive<br />

and aversive events. Cortex, 63: 49.<br />

– Ural, T (2008), "Pazarlamada yeni yaklaşım:<br />

Nöropazarlama üzerine kuramsal bir değerlendirme."<br />

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Dergisi 17.2.<br />

– Zurawicki, L. (2010), Neuromarketing: Exploring<br />

the Brain of the Consumer, Springer.<br />

itü vakfı dergisi<br />

65


DEPREM<br />

Fotoğraf 1<br />

Prof. Dr. Alper İlki 1<br />

Araş. Gör. Erkan Töre 2<br />

Araş. Gör. Dr. Cem Demir 1<br />

Y. Müh. Mustafa Cömert 3<br />

Dr. Çağlar Göksu 1<br />

1<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi<br />

2<br />

Balıkesir Üniversitesi Mühendislik<br />

Fakültesi<br />

3<br />

RISE Mühendislik Danışmanlık AŞ<br />

Deprem Etkilerine Karşı<br />

Mevcut Yapıların Karbon<br />

Lifli Polimer Kompozitler ile<br />

Güçlendirilmesine Yönelik<br />

Tam Ölçekli Bina Deneyleri<br />

İTÜ ve DowAksa<br />

ortak projesi kapsamında,<br />

ülkemizde yeterli mühendislik<br />

hizmeti almamış yapıların<br />

deprem sırasındaki yetersiz<br />

performansı ve bu tür binaların<br />

lifli polimer kompozitler ile<br />

güçlendirilmesinin, söz konusu<br />

yapıların deprem davranışına<br />

etkisi, başarıyla gerçekleştirilen<br />

tam ölçekli bina deneyleri ile<br />

incelenmiştir. Elde edilen deney<br />

sonuçları, yatay yerdeğiştirme<br />

kapasitesi son derece yetersiz<br />

olan bir binanın kolonlarının<br />

karbon lifli polimer kompozitler<br />

ile sargılanması durumunda,<br />

deprem davranışının önemli<br />

derecede iyileşebildiğini açıkça<br />

ortaya koymuştur…<br />

66 itü vakfı dergisi<br />

Ülkemiz sık sık büyük depremlere<br />

maruz kalmakta ve bu depremler<br />

sonrası acı kayıplar yaşanmaktadır.<br />

Yaşanan kayıpların en önemli nedeni<br />

mevcut yapıların kayda değer bir bölümünün<br />

yeterli deprem güvenliğine sahip<br />

olmamasıdır. Bu tür yapıların depreme<br />

dayanıklı duruma getirilmesi gelecekte<br />

yaşanabilecek kayıpları önemli ölçüde<br />

hafifletebilecektir. İTÜ ve DowAksa İleri<br />

Kompozit Malzemeler San. Ltd. Şti. tarafından<br />

bir yıldan daha uzun süredir yürütülmekte<br />

olan“Mevcut Yapıların Karbon<br />

Lifli Kompozitler ile Güçlendirilmesine<br />

Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri” başlıklı<br />

proje kapsamında ülkemizde yeterli<br />

mühendislik hizmeti almamış yapıların<br />

deprem sırasındaki yetersiz performansı<br />

ve bu tür binaların lifli polimer kompozitler<br />

ile güçlendirilmesinin söz konusu yapıların<br />

deprem davranışına etkisi 21-23<br />

Kasım 2016 tarihlerinde Yalova ilinde başarıyla<br />

gerçekleştirilen tam ölçekli bina<br />

deneyleri ile incelenmiştir.<br />

Yürütücülüğünü üniversitemiz öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Alper İlki’nin yaptığı<br />

proje kapsamında ülkemizdeki mühendislik<br />

hizmeti almamış ve yeterli deprem<br />

güvenliğine sahip olmayan yapıları temsilen<br />

iki adet bina, Yalova Valiliği tarafından<br />

tahsis edilen yaklaşık 2000 m2 lik<br />

bir alanda eş zamanlı (özdeş malzeme<br />

kalitesi ve teknik özelliklerde) inşa edilmiş,<br />

daha sonra bu özdeş iki binadan biri<br />

DowAksa tarafından üretilen karbon lifli<br />

polimer kompozitler ile kolonların dıştan<br />

enine doğrultuda sargılanması ile güçlendirilmiştir.<br />

Test yapıları özellikle 1990’lı<br />

yıllarda mühendislik hizmeti almamış<br />

mevcut yapılardaki yetersiz enine donatı<br />

aralığı (30 cm’den fazla), yüksek kolon<br />

eksenel yük seviyesi (kolon eksenel yük


İncelenen güçlendirme yönteminin<br />

sahip olduğu olumlu özellikler<br />

ve bu yöntemle güçlendirilmiş<br />

olan binanın sergilediği deprem<br />

performansı, yöntemin acil olarak<br />

güçlendirilmesi gereken mevcut<br />

yapılar için uygun bir çözüm<br />

olduğunu göstermiştir.<br />

Deneyler, deprem yüklerini benzeştiren<br />

tersinir tekrarlı yatay yerdeğiştirmelerin<br />

binalara eşzamanlı uygulanması<br />

ile gerçekleştirilmiştir. Üç gün süren deneylerde<br />

farklı yerdeğiştirme hedeflerine<br />

gidilerek binalarda hasarın oluşumu<br />

takip edilmiş, kritik hasar seviyelerine<br />

karşı gelen yerdeğiştirme adımları arasında<br />

dinamik ölçümler gerçekleştirilekapasitelerinin<br />

%22-%45’i arasında) ve<br />

zayıf kolon-güçlü kiriş gibi deprem davranışı<br />

açısından önemli olumsuzluklara<br />

sahiptir. Yükleme doğrultusunda iki, diğer<br />

doğrultuda tek açıklıklı olan yapılar<br />

üç katlı olarak tasarlanmıştır. Güçlendirme<br />

zemin katta kolon uç bölgelerinde 5<br />

kat, orta bölgelerinde ise 2 kat karbon lifli<br />

polimer sargılama şeklinde uygulanmıştır.<br />

Bu uygulama ile, hem eğilme etkilerine<br />

karşı, hem de kesme etkilerine karşı<br />

dayanım ve süneklikte önemli iyileşme<br />

sağlanmıştır. Projede İTÜ’den çok sayıda<br />

akademisyen ve lisansüstü öğrenci ile<br />

birlikte Balıkesir Üniversitesi’nden akademisyen<br />

ve öğrenciler de görev almıştır<br />

(Fotoğraf 1).<br />

Güçlendirilmemiş ve güçlendirilmiş<br />

binaların deneyleri dünyadaki çok sınırlı<br />

sayıdaki benzerlerinden farklı olarak aynı<br />

anda karşılaştırılmalı olarak yapılmış ve<br />

deneyler binaların yıkılmalarına kadar<br />

devam ettirilmiştir (Fotoğraf 2). Büyük<br />

bir çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistem ile<br />

oluşturulmuş olan yükleme sistemi de bu<br />

durum dikkate alınarak tasarlanmış, binaların<br />

ortasına inşa edilen bu çelik reaksiyon<br />

sistemine her bir binaya benzeştirilmiş<br />

deprem yüklerini uygulamak üzere<br />

hidrolik kontrollü pistonlar yerleştirilmiştir.<br />

Deneyler sırasında meydana gelen yerdeğiştirme<br />

ve deformasyonların kayıt altına<br />

alınabilmesi için toplamda 138 adet<br />

ölçüm aleti yerleştirilmiş ve toplam 14<br />

veri toplama cihazından elde edilen veriler<br />

eşzamanlı olarak kaydedilmiştir.<br />

Fotoğraf 3<br />

Fotoğraf 2<br />

rek hasar seviyesine bağlı yapı dinamik<br />

karakteristiklerinin değişimi gözlenmiştir.<br />

Deneyler sırasında güçlendirilmemiş<br />

yapının kolonlarında çok sayıda eğilme<br />

ve kesme çatlaklarının yanı sıra, ileri<br />

seviye hasar durumlarından olan beton<br />

ezilmesi ve boyuna donatı burkulmasına<br />

bağlı kabuk betonu dökülmesi gözlemlenmiştir<br />

(Fotoğraf 3). Benzer yükleme<br />

seviyelerinde güçlendirilmiş binada hasar<br />

olarak tanımlanabilecek bir gözlem<br />

yapılmamıştır.<br />

Yalova Vali Yardımcısı, Belediye Başkanı,<br />

DowAksa yönetim kurulu üyeleri,<br />

çeşitli kamu kurum ve kuruluşları çalışanlarının<br />

katılımıyla 23 Kasım’da gerçekleştirilen<br />

deneylerin son aşamasında,<br />

yapılar önceden planlandığı gibi güçlendirilmemiş<br />

binada göçme gerçekleşinceye<br />

kadar eş zamanlı olarak yatay<br />

itü vakfı dergisi<br />

67


DEPREM<br />

yerdeğiştirmelere maruz bırakılmıştır.<br />

Güçlendirilmemiş yapıda yaklaşık %1<br />

göreli kat ötelemesi oranında (yaklaşık<br />

3 cm yatay yerdeğiştirme seviyesinde)<br />

betonarme yapılarda deprem sonrası<br />

meydana gelen göçmelere oldukça<br />

benzer bir toptan göçme durumu yaşanmıştır<br />

(Fotoğraf 4). Eşzamanlı yüklenen<br />

güçlendirilmiş yapıda ise herhangi bir<br />

hasar gözlenmemiş ve bu yerdeğiştirme<br />

düzeyinde yapının davranışında önemli<br />

bir değişme meydana gelmemiştir. Güçlendirilmiş<br />

yapıda devam edilen depremi<br />

benzeştiren yüklemeler sırasında yapının<br />

%6 göreli kat ötelenme oranına (yaklaşık<br />

18 cm yatay yerdeğiştirme seviyesinde)<br />

kadar yatay yük dayanımının yaklaşık<br />

%85’ini koruduğu, %14.5 ötelenme oranına<br />

ulaşıldığında dahi (yaklaşık 40 cm<br />

yatay yerdeğiştirme seviyesinde) toptan<br />

göçme durumunun yaşanmadığı gözlenmiştir<br />

(Fotoğraf 5).<br />

Elde edilen deney sonuçları yatay<br />

yerdeğiştirme kapasitesi son derece yetersiz<br />

olan bir binanın kolonlarının karbon<br />

lifli polimer kompozitler ile sargılanması<br />

durumunda, deprem davranışının önemli<br />

derecede iyileşebildiğini açıkça ortaya<br />

koymuştur. Yapının deprem davranışındaki<br />

bu ciddi iyileşmenin yanı sıra, incelemeye<br />

konu olan güçlendirme yönteminin<br />

diğer güçlendirme yöntemlerine göre<br />

çok daha kısa sürede uygulanabilmesi<br />

ve yapı kütlesinde bir artış meydana getirmemesi<br />

gibi üstün özellikleri bulunmaktadır.<br />

İncelenen güçlendirme yönteminin<br />

sahip olduğu bu olumlu özellikler ve bu<br />

68 itü vakfı dergisi<br />

Fotoğraf 4<br />

Üniversitemiz ve Balıkesir<br />

Üniversitesi’nden yaklaşık 25<br />

akademisyen ve öğrencinin<br />

katkı sağladığı üniversite-sanayi<br />

iş birliği ile gerçekleştirilen bu<br />

projenin ülkemizin yapı ve deprem<br />

mühendisliği konusunda geldiği<br />

seviyeyi gösteren örnek bir çalışma<br />

olduğu düşünülmektedir.<br />

yöntemle güçlendirilmiş olan binanın sergilediği<br />

deprem performansı, yöntemin<br />

acil olarak güçlendirilmesi gereken mevcut<br />

yapılar için uygun bir çözüm olduğunu<br />

göstermiştir.<br />

Dünyadaki sayılı tam ölçekli yapı deneylerinden<br />

biri olarak gerçekleştirilen<br />

bu projenin aynı anda iki binanın test<br />

edilmesi, açık alanda gerçekleştiriliyor<br />

olması ve binanın toptan göçme durumuna<br />

kadar test edilmesi gibi önemli farkları<br />

projeyi benzerleri arasında önemli bir<br />

noktaya taşımaktadır. Üniversitemiz ve<br />

Balıkesir Üniversite’sinden yaklaşık 25<br />

akademisyen ve öğrencinin katkı sağladığı<br />

üniversite-sanayi iş birliği ile gerçekleştirilen<br />

bu projenin ülkemizin yapı ve<br />

deprem mühendisliği konusunda geldiği<br />

seviyeyi gösteren örnek bir çalışma olduğu<br />

düşünülmektedir.<br />

2012 yılında, hammaddesi karbon<br />

elyaf olan global kompozit sektörüne geniş<br />

bir ürün yelpazesi ve teknik hizmet<br />

sunmak hedefiyle Dow Chemical Company<br />

ve Aksa Akrilik San. A.Ş.’nin ortak<br />

girişimi olarak kurulan Türkiye’nin ilk ve<br />

tek karbon elyaf üreticisi DowAksa ile<br />

Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden<br />

İTÜ’nün ortaklaşa hayata geçirdiği ve Yalova<br />

Valiliği tarafından desteklenen proje,<br />

aynı zamanda özel sektör, kamu ve üniversite<br />

iş birliği konusunda Türkiye için<br />

önemli ve yenilikçi bir örnek oluşturmaktadır.<br />

Çalışmanın gerçekleşmesi adına bizlere<br />

büyük cesaret veren ve destek olan<br />

İTÜ yönetimine, her konuda olumlu bir iş<br />

birliği içinde projeyi son noktasına getirdiğimiz<br />

proje ortağımız DowAksa’ya, çalışmaya<br />

gece gündüz, sıcak soğuk, yağmur<br />

çamur demeden büyük bir özveri ile<br />

destek sağlayan sevgili öğrencilerimize<br />

ve deneysel çalışmaya ölçüm sistemleri<br />

konusunda önemli destek sağlayan Boğaziçi<br />

Üniversitesi Yapı Laboratuvarı’na<br />

teşekkürü borç biliriz.<br />

Fotoğraf 5


Yazıları ve Rölöveleriyle<br />

Sedat Çetintaş<br />

Yazar: Prof. Dr. Ayla Ödekan<br />

ISBN: 9<strong>75</strong>-561-252-1<br />

Basım Yılı: 2004<br />

Boyutlar: 27 x 39 cm<br />

Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri.<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Genel Dağıtım: İTÜ Vakfı Yayınları<br />

İtuyayinlari.com.tr<br />

Online Sipariş: www.1773itu.com<br />

Satış: 0212 230 73 71 – 246 64 05<br />

ituvakif@ituvakif.org.tr<br />

2005<br />

“Yunus<br />

Nadi Sosyal<br />

Bilimler<br />

Araştırması”<br />

Ödülü<br />

Sedat Çetintaş, mimarlık tarihimizde sanatsal ve mimari değeri<br />

güçlü rölöve ve restitüsyonların yaratıcısı, 19. yüzyıl kültürü<br />

ile beslenmiş 20. yüzyılın ilk yarısında yaşayan bir Cumhuriyet<br />

aydını. O, Selçuklu dönemi ile Erken ve Klasik Dönem<br />

Osmanlı mimarlığı tutkunu bir ‘Ülkügüder’. Sedat Çetintaş,<br />

anıtsal yapıtları çizimleriyle günümüze taşımakla kalmamış,<br />

yazılarıyla da mimar olarak toplumsal duyarlılığı sürekli diri<br />

tutmuş bir aydın. Ülküsü bir ‘Corpus’ oluşturmak. Amacı<br />

doğrultusunda yaklaşık 200 adet rölöve ve restitüsyon üretmiş.<br />

Bu ürünlerden 108’i İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’nde<br />

bulunmaktadır. Bu kitap da, Sedat Çetintaş’ın bu arşivde<br />

yer alan yapıtlarını toplu olarak okuyucuya ulaştırmayı ve<br />

araştırmaya açmayı hedefliyor. Buna ek olarak, çizimleriyle<br />

tanıdığımız Sedat Çetintaş’ı yazılarından da okuyarak<br />

‘ülkügider’liğinin insancıl boyutlarına da erişme olanağı<br />

veriyor. Bu nedenle, kitapta yazar sık sık Çetintaş’ın kendi<br />

anlatımlarına yer veriyor. Böylece kendi sözcük ve anlatım<br />

dilini okuyucuyla paylaşarak Çetintaş’ın özellikle eski yapıları<br />

koruma konusundaki savaşçı kişiliğini açığa çıkarıyor. ‘Sedat<br />

Çetintaş’ın inanılmaz rölöveleri karşısısnda insan şaşırıyor.<br />

Şaşırmamız rölövelerin insan emeğinin ürünleri oluşundan.<br />

Hele bilgisayara dayalı bir tasarım kuşağı içinde olduğumuz<br />

günümüzde, bu çizimler doğal olarak inanılmaz geliyor’ diyor,<br />

Prof. Dr. Ayla Ödekan.<br />

itü vakfı dergisi<br />

69


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ Mezunu Başbakan Binali Yıldırım’a<br />

Altın Arı Ödülü<br />

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı,<br />

İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri<br />

Bölümü 1977 yılı mezunu Binali<br />

Yıldırım, İTÜ’yü ziyaret etti.<br />

16 Nisan 2016 tarihli senato kararıyla<br />

ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />

Bakanı olduğu dönemde kendisine<br />

verilmesi kararlaştırılan Altın Arı ödülünü,<br />

o dönem “Başbakan” olarak atanmasından<br />

dolayı program yoğunluğu<br />

nedeniyle alamayan Başbakan Binali<br />

Yıldırım, Mayıs ayında İTÜ Rektörlüğünce<br />

düzenlenen Altın Arı Ödülleri’ne<br />

katılamamıştı. İTÜ’yü ziyareti vesilesiyle<br />

düzenlenen törende Başbakan Binalı<br />

Yıldırım’a ödülünü, Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca takdim etti. Mezun olduğu<br />

üniversiteden aldığı bu ödülün, kendisi<br />

için ayrı bir önemi olduğunu söyleyen<br />

Başbakan Yıldırım, İTÜ’de yetişecek<br />

yeni nesillerin de ülkemizin geleceğine<br />

yön vereceğinden emin olduğunu belirtti.<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca:<br />

“Türkiye’nin gelişimi üniversitelerin<br />

katkısıyla hızlanacak.”<br />

Kalabalık bir grupla İTÜ’yü ziyaret eden<br />

Başbakan Yıldırım’ı, Ayazağa Yerleşkesi<br />

girişinde Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca karşıladı. Ardından, Süleyman<br />

Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenen<br />

2016-<strong>2017</strong> Akademik Yıl Açılış Töreni’ne<br />

geçildi. Etkinlik, Rektörü Prof. Dr.<br />

Mehmet Karaca’nın açılış konuşmasıyla<br />

başladı. Rektör Karaca ilk olarak, bu<br />

özel günde İTÜ mezunları Başbakan Binali<br />

Yıldırım ve Milli Eğitim Bakanı İsmet<br />

Yılmaz’ın yanı sıra, İTÜ’yü bu etkinlik<br />

vesilesiyle ziyaret eden konuklarla bir-<br />

likte olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu<br />

dile getirdi.<br />

Teknik Üniversite’nin bugüne dek,<br />

aralarında dünya çapında birçok bilim<br />

insanı, sanatçı, devlet adamı da dahil<br />

olmak üzere sayısız önemli kişi yetiştirdiğinden<br />

bahseden Rektör, bu başarının<br />

1773’te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’dan<br />

beri gelen köklü bir geleneğin<br />

sonucu olduğunu vurguladı. Özellikle<br />

son 15 yılda hızlanan kalkınma çabalarının<br />

meyvelerini vermeye başladığını<br />

söyleyen Prof. Dr. Mehmet Karaca, bu<br />

gelişim sürecinin, üniversitelerin daha<br />

çok katkı yapmasının sağlanmasıyla<br />

daha da hızlanacağının altını çizdi.<br />

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz:<br />

“Parlak bir gelecek için daha çok<br />

çalışmalıyız.”<br />

Akademik yıl açılışında ikinci konuşmayı<br />

ise Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz<br />

yaptı. Yılmaz, İTÜ’nün yetiştirdiği insanlarla<br />

yükseköğrenimde bir marka olduğunu<br />

defalarca ispatladığını belirtti.<br />

İTÜ’nün, geçmiş dönemlerdeki Başba-<br />

70 itü vakfı dergisi


tasını belirleyen önemli devlet adamları<br />

yetiştiren bir marka üniversite olduğunu<br />

da vurguladı. İTÜ mezunu olmaktan<br />

dolayı büyük onur duyduğunu belirten<br />

Başbakan Yıldırım, İTÜ’nün elde ettiği<br />

ulusal ve uluslararası başarılarıyla ülkemizin<br />

göğsünü kabarttığını söyledi.<br />

Hükümet olarak eğitime ayrılan bütçeyi<br />

on kat artırdıklarını, eğitimin tasarruf yapılamaz<br />

bir alan olduğunu hatırlatan Yıldırım;<br />

2002 öncesindeki dönemlerde, bu<br />

alanda yeterli bütçelerin ayrılamadığına<br />

dikkat çekti. Değişen dünyanın beraberinde<br />

getirdiği yeniliklerin, “eğitim”i sınıf<br />

ortamıyla sınırlanamaz bir kavram hâline<br />

getirdiğini söyleyen Başbakan Yıldırım;<br />

bu doğrultuda orta vadede gerçekleştirilecek<br />

ilk hedefin, 2019’a kadar ülkemizin<br />

her köşesinde tam güm eğitime<br />

geçilmesi olarak belirlendiğini söyledi.<br />

Bu süreçte mevcut eksikliklerin ise tüm<br />

olanakların seferber edilerek tamamlanacağını<br />

da sözlerine ekledi.<br />

9 Ekim’de Hakkari’de yapılan terörist<br />

saldırı ve 15 Temmuz’da yaşadığımız<br />

hain darbe girişimi hakkında da<br />

konuşan Başbakan, her iki olayda da<br />

yaşamını yitiren şehitleri rahmetle andı,<br />

gazilere ise acil şifalar diledi. Bu konu<br />

bağlamında, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde<br />

sokaklara çıkarak tepkisini<br />

gösterenlerin arasında yer alan gazi<br />

İTÜ öğrencileri Seyit Mesut Çiçek ve<br />

Muhammed Cihad Akkaya’ya geçmiş<br />

olsun dileklerini sözlerine ekledi. Bukanlar<br />

ve Cumhurbaşkanlarından Süleyman<br />

Demirel ve Turgut Özal da dâhil<br />

olmak üzere Türkiye’nin geleceğine yön<br />

vermiş kişileri yetiştirdiğini hatırlattı.<br />

Konuşmasına, ulusal eğitim politikası<br />

ve hükümet olarak eğitim alanında geleceğe<br />

ilişkin projeler hakkında bilgiler<br />

paylaşarak devam eden Yılmaz, özellikle<br />

de bilimsel, çağdaş, kalitesi ölçülebilir<br />

bir eğitim anlayışı geliştirmek istediklerini<br />

söyledi. Engelli öğrencilerin<br />

eğitim imkânlarına daha kolay ulaşabilir<br />

olmasından, eğitimde genel kaliteyi<br />

yükseltmeye uzanan birçok noktada<br />

görüşlerini paylaştı. Konuyla ilgili olarak<br />

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği<br />

Örgütü) ülkelerinin eğitime ayrılan<br />

ortalama bütçe payının hemen hemen<br />

yakalandığına dikkat çeken Yılmaz,<br />

bugün Türkiye’de 180 üniversitede öğrenim<br />

gören yaklaşık 7 milyon yükseköğrenim<br />

öğrencisinin bulunduğunu,<br />

bu durumun sadece niceliksel değil,<br />

niteliksel açıdan da yüksek kaliteli bir<br />

eğitim gerektirdiğini vurguladı. Ayrıca,<br />

Avrupa ülkeleri arasında en çok yükseköğrenim<br />

öğrencisinin ülkemizde olduğunu<br />

da sözlerine ekledi.<br />

Başbakan Binali Yıldırım: “İTÜ,<br />

Türkiye’nin rotasını belirleyenleri<br />

yetiştiren bir markadır.”<br />

Başbakan Binali Yıldırım ise konuşmasında,<br />

İTÜ’de olmaktan heyecan duyduğunu<br />

belirterek İTÜ’nün Türkiye’nin ronun<br />

yanında, geçtiğimiz yıl 10 Ekim’de<br />

Ankara Garı’nda yapılan barış mitingine<br />

düzenlenen terörist saldırıda hayatını<br />

kaybeden İTÜ öğrencisi Güney Doğan’ı<br />

da andı. Başbakan Binali Yıldırım konuşmasında<br />

milletimizin verdiği mücadele<br />

ile ülkemizin istikbâli ve istiklâli<br />

uğruna ne kadar kararlı olduğunu tüm<br />

dünyaya gösterdiğini belirtti.<br />

Konuşmasında üniversite öğrencisi<br />

gençlerimize önemli tavsiyelerde<br />

bulunan Başbakan Yıldırım, gençlerimizin<br />

dünyayla bütünleşmesi için bir<br />

zorunluluk olan yabancı dil öğreniminin<br />

önemine değindi. Başbakan Yıldırım;<br />

üniversite öğrencilerinin sadece mesleki<br />

yeterlik ve akademik başarıyla yetinmemesi<br />

gerektiğini, eleştirel aklı üniversitelerde<br />

hakim kılarak tutuculuk ve<br />

hoşgörüsüzlük yerine sorgulamayı ve<br />

gelişime açık olmayı ilke edinmelerini<br />

tavsiye etti.<br />

Türkiye’nin ekonomik gelişiminde<br />

üniversitelerin önemli bir rol üstlendiğini<br />

de anlatan Yıldırım, üniversite ayağı<br />

eksik bir sanayileşmenin ve ekonomik<br />

büyümenin söz konusu olamayacağını,<br />

hayat ve toplumla iç içe olamayan üniversitelerin<br />

topluma öncülük edemeyeceğini<br />

söyleyerek üniversite ortamının<br />

amfilerden ve laboratuvarlardan ibaret<br />

görülemeyeceğini, “üniversite” kavramının<br />

aynı zamanda sosyalleşme, hayat<br />

tecrübesi edinme ve dostluğu öğrenmeyle<br />

eş anlamlı olduğu görüşünü<br />

dinleyicilerle paylaştı. Öğrencilerden,<br />

mezun olduktan sonra keskin bir uluslararası<br />

rekabete hazır olmalarını isteyen<br />

Başbakan Yıldırım, gençlerimizi bu<br />

yolda en iyi şekilde hazırlamak için tüm<br />

güçleriyle çalıştıklarını belirtti.<br />

Konuşmasını zaman zaman, dinleyicileri<br />

gülümseten renkli ifadelerle de<br />

süsleyen Başbakan Yıldırım, sosyal bilimler<br />

alanında uzmanlaşanlar ile fen<br />

bilimleri alanında uzmanlaşanlar arasındaki<br />

bakış açısı farklılıklarına Bakanlar<br />

Kurulu toplantılarında da tanık olduğunu<br />

esprili bir dille verdiği örneklerle<br />

anlattı; üniversitemizde geçirdiği öğrencilik<br />

döneminde ders aldığı öğretim<br />

üyeleriyle yaşadığı anıları konuklarla<br />

paylaştı.<br />

Konuşmaların ardından Başbakan<br />

Binali Yıldırım’a, Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca tarafından Altın Arı Ödülü<br />

sunuldu.<br />

itü vakfı dergisi<br />

71


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan İTÜ'yü Ziyaret Etti<br />

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, İTÜ'yü ziyaret<br />

ederek araştırma ve uygulama merkezlerinde<br />

incelemelerde bulundu. Maden<br />

Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü'nden<br />

1983 yılında mezun olan Elvan, 33 yıl<br />

önce mezun olduğu İstanbul Teknik Üniversitesi'ni<br />

ziyaretinden duyduğu memnuniyeti<br />

belirterek, geliştirilen projelerin<br />

gurur verici olduğunu söyledi ve yapılan<br />

çalışmalardan dolayı Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca ile akademisyenlere teşekkür<br />

etti. Kalkınma Bakanı, İTÜ yönetim kurulu<br />

toplantısına da katıldı. Üniversitenin projeleri<br />

ile ilgili olarak Rektörün sunumunu izleyen<br />

Elvan, ardından; DMA Elektrik Araç ve<br />

Enerji Depolama Ar-GE Merkezi ile Tıbbi<br />

Cihaz Araştırma, Geliştirme ve Uygulama<br />

Laboratuvarı’nda incelemelerde bulundu.<br />

Elvan: “Bir gurur tablosuyla karşı<br />

karşıyayız.”<br />

Ziyareti sırasında İTÜ'nün, Çin Halk<br />

Cumhuriyeti de dâhil olmak üzere dünyanın<br />

pek çok yerine elektrikli araç ihraç<br />

edebilecek bir potansiyele ulaştığını ve bu<br />

başarıda İTÜ ARI Teknokent’in de katkısı<br />

olduğunu söyleyen Elvan görüşünü: “Hem<br />

otomobillere hem de otobüslere elektrikli<br />

tüm aksamları bütün tasarlayan ve üreten<br />

bir yapı oluşturulmuş. İTÜ’nün araştırma<br />

altyapısıyla ilgili olarak yaptığı çalışmaları<br />

ve bundan sonraki hedeflerini üniversitedeki<br />

hocalarımızla birlikte değerlendirdik.<br />

Gerçekten gurur duyacağımız bir tablo ile<br />

karşı karşıyayız.” sözleriyle paylaştı. Bakan<br />

daha sonra, X ışınları yayan mamografi<br />

cihazlarının insan vücudunu olumsuz<br />

yönde etkilemesini önlemesi amacıyla<br />

Tıbbi Cihaz Araştırma, Geliştirme ve Uy-<br />

72 itü vakfı dergisi<br />

gulama Laboratuvarı tarafından geliştirilen<br />

ve radyasyona maruz bırakmadan<br />

meme kanserini teşhis edebilen<br />

cihazı da inceledi.<br />

Elvan: “Kalkınma Bakanlığı olarak<br />

İTÜ’ye gereken desteği vermeye<br />

devam edeceğiz.”<br />

Lütfi Elvan yaptığı konuşmada,<br />

proje merkezilerinde üretilen bu cihazların<br />

son derece önemli olduğunu<br />

vurguladı. Ziyaretiyle birlikte, ülkemizde<br />

son yıllarda; teknoloji, inovasyon<br />

ve Ar-Ge açısından çok ciddi çalışmalar<br />

yapıldığını gördüğünü söyledi.<br />

Ziyaret ettiği merkezlerde geliştirilen pek<br />

çok projenin dünyada tek veya bugüne<br />

kadarki en gelişmiş model olmasının<br />

son derece önemli olduğunu vurgulayan<br />

Bakan: “Başta Rektörümüz olmak üzere,<br />

bütün akademisyenlerimize ve araştırma<br />

görevlilerimize çok teşekkür ediyorum.<br />

Bu müthiş çalışmaları hayata geçiren üniversitemize<br />

Bakanlık olarak, önümüzdeki<br />

süreçte de destek vermeye devam edeceğiz.”<br />

dedi.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca:<br />

“İTÜ olarak üzerimize ne düşüyorsa<br />

yapacağız.”<br />

Bakan Elvan’ın açıklamalarından sonra<br />

söz alan Rektör Mehmet Karaca ise görüşünü:<br />

“Öncelikle Sayın Bakan’a ‘Yuvanıza<br />

hoş geldiniz.’ diyorum. Sayın Bakan,<br />

1979-83 yılları arasında üniversitemizde<br />

öğrenim gördü. Mezun olduğu günden<br />

bugüne, özellikle de son dört yılda üniversitemizde<br />

çok şey değişti. Kendisinin<br />

ziyaretinden dolayı büyük bir memnuniyet<br />

duyduk, değerli tavsiyelerini aldık. Ülkemizin<br />

kalkınmasını en büyük hedef olarak<br />

belirleyen üniversitemiz, bu doğrultuda<br />

üzerine ne düşüyorsa bundan sonra da<br />

yapacak ve Türkiye’nin kalkınmada sınıf<br />

atlamasına katkıda bulunacak.” sözleriyle<br />

paylaştı.<br />

Öğrenciler tarafından geliştirilen güneş<br />

arabasını da yerinde gören Bakan<br />

Elvan burada, İTÜ Güneş Arabaları Ekibi’nden<br />

(İTÜ GAE) öğrencilerle birlikte<br />

fotoğraf çektirdi. Bakan, ziyaretine; DMA<br />

Elektrik Araç ve Enerji Depolama Ar-GE<br />

Merkezi, Tıbbi Cihaz Araştırma, Geliştirme<br />

ve Uygulama Laboratuvarı, UHUZAM<br />

Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama<br />

UY-GAR Merkezi, TARBİL Tarımsal İzleme<br />

ve Bilgi Sistemi Projesi, Türkiye’nin çalışan<br />

tek nükleer araştırma reaktörü ve Avrupa’nın<br />

8’inci, dünyanın ise 18’inci kuluçka<br />

merkezi olan İTÜ Çekirdek ve İTÜ Teknokent<br />

ARI 3 Binası ile devam etti ve bu duraklarda<br />

aldığı ayrıntılı bilgilerin ardından,<br />

İTÜ ARI Teoknokent’teki akşam yemeğine<br />

katıldı.


Türkiye’nin İlk Çelik Test ve Araştırma Merkezi<br />

(ÇETAM) İTÜ’de Açıldı<br />

yakaladığında kalkınmamızın önünde hiçbir<br />

engel yok. Bizim görevimiz engelleri kaldırmak<br />

ve yürüdüğünüz yolda destek vermek,<br />

yardımcı olmaktır. Dünyada 8. Avrupa’da 2.<br />

büyük çelik üreticisi olacağız ama bu imkanlarla<br />

2023 hedefine ulaşmamamız mümkün<br />

mü? Birbirimizin rakibi değil yol arkadaşıyız.<br />

Sanayicinin ülkeye hizmeti kendi kârını artırmasıdır,<br />

her sene yeni fabrika bant imal etmesidir,<br />

siz ne kadar artarsanız ülke o kadar<br />

büyür” dedi.<br />

Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı<br />

himayesinde Çelik İhracatçıları Birliği yürütücülüğünde,<br />

Türkiye İhracatçılar Meclisi<br />

(TİM) ve Malzeme Test ve İnovasyon Laboratuvarları<br />

A.Ş.‘nin (MATİL) iştirakleriyle İTÜ<br />

bünyesinde kurulan Çelik Test ve Araştırma<br />

Merkezi (ÇETAM) 24 Kasım 2016’da Ayazağa<br />

Yerleşkesi’nde açıldı.<br />

Üniversite - sanayi iş birliğinin örneklerinden<br />

biri olan ve ülkemizdeki çelik sanayiinde<br />

önemli katkılar yapması beklenen merkezin<br />

açılışına, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca, Çelik İhracatçıları<br />

Birliği Başkanı Namık Kemal Ekinci, Türkiye<br />

İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Başkan<br />

Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu ve çelik sektörünün<br />

önde gelen temsilcileri katıldı.<br />

Merkezin açılışında konuşan İstanbul<br />

Valisi ve İstanbul Kalkınma Ajansı Başkanı<br />

Vasip Şahin, gezdiği test merkezinden etkilendiğini<br />

söyledi. Proje için verilen emek<br />

ve paranın karşılığını bulduğuna sevindiğini<br />

ifade etti.<br />

İstanbul Valisi Vasip Şahin: “Bu ilk<br />

projenin sonuçlarından son derece<br />

memnunuz”<br />

Şahin “Bu merkez çelik sektörü başta olmak<br />

üzere diğer sektörlerde önemli bir işlev üstlenecek.<br />

Bu tür yatırımlar başarılı oldukça<br />

biz de Kalkınma Ajansı olarak kendimize<br />

pay çıkaracağız. Kalkınma Ajanslarının misyonu<br />

bulundukları bölgede yatırımları desteklemek<br />

ve ekonomik ivmeyi artırmaktır. Söz<br />

konusu İstanbul olunca, tüm ülkeye lokomotif<br />

olan bir şehirden bahsediyoruz. Bu ilk<br />

proje bizim için de deneme projesi oldu ve<br />

sonuçlarından son derece memnun kaldık.<br />

Bu tür yatırımların sektöre büyük faydaları<br />

olacak. Doğru yolda olduğumuzu düşünüyoruz.<br />

İmkanlarımızın ve ufkumuzun<br />

ötesine geçtiniz, özel sektör bu dinamizmi<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Merkez<br />

sayesinde çelik endüstrisinde gelişim<br />

hız kazanacak”<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise ÇETAM<br />

ile ilgili konuşmasında “İTÜ’deki bu merkez<br />

sadece bir test merkezi değil aynı zamanda<br />

AR-GE merkezi. Çelik ve benzeri ürünlerin<br />

burada test sürecine ve AR-GE’sine katkıda<br />

bulunacağız. Bildiğiniz gibi çelik ülkemizde<br />

en büyük ihracat kalemlerimizden biri. Yurt<br />

dışına ihraç etmeden önce belirli merkezlere<br />

standartları ile ilgili prototip malzeme<br />

gönderilir ve olur aldıktan sonra ihracatı gerçekleşir.<br />

Biz hem zaman hem para kaybını<br />

önlemek amacıyla böyle bir düşünce ile yola<br />

çıktık. Bu merkez ihracat ile ilgili bütün testleri<br />

yapacak ve ihracatçı zaman kazanacak.<br />

Çelik sektöründen tutun, inşaat sektörüne<br />

kadar bütün sektörleri ilgilendiriyor. ÇETAM<br />

binamızın yanında bir binamız daha var. Onu<br />

da ekleyip İTÜ olarak daha da büyütmeyi<br />

planlıyoruz” dedi.<br />

Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı<br />

Namık Ekinci: “ÇETAM, Türkiye’nin<br />

lokomotifi çelik sektöründe önemli bir<br />

rol oynayacak.”<br />

Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık<br />

Ekinci yaptığı konuşmada, “Sıvı çelik üretimi,<br />

çelik sektörünün üretim kapasitesini artırması,<br />

ihraç katkısı olacak. Amacımız katma<br />

değerli çelik üretimini artırmak. İTÜ’de çelik<br />

test ve analizini sağlayarak standart dışı çelik<br />

üretiminin önüne geçmek. Yaptığımız bu<br />

test merkezi sayesinde zaman ve enerji kaybına<br />

son vereceğiz ve ürünlerimizi test için<br />

yurt dışına göndermeyeceğiz. Çalışmalarımız<br />

bununla sınırlı olmayacak, çelik bilimi ve<br />

teknoloji üzerine mesleki eğitime de ağırlık<br />

verilecek” dedi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

73


İTÜ'DEN HABERLER<br />

TİM Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu:<br />

“Sektör için gurur duyulacak bir yatırım”<br />

Mustafa Çıkrıkçıoğlu da yatırımın sektör<br />

için gurur duyulacak bir girişim olduğunu<br />

vurgulayarak; “ÇETAM’a en büyük yardımlardan<br />

birini İstanbul Kalkınma Ajansı yaptı.<br />

İhracatta sertifikasyonlara ihtiyaç vardı. Bu<br />

merkez önemli bir açığı kapatacak. 2023<br />

hedefimize ulaşmada, katma değeri yüksek<br />

çeliği üretmede önemli katkılar sağlayacak.<br />

Bizde çelik fiyatı ortalama 550 dolar seviyelerinde,<br />

İsveç’te 2500 doların üzerinde.<br />

İsveç’in ortalama çelik fiyatlarını yakalamayı<br />

hedefliyoruz. Çelik sektörünün böyle<br />

donanımlı yer kazanmasında katkısı olan<br />

Kalkınma Ajansı, İhracatçılar Birliği üyeleri<br />

ve İstanbul Teknik Üniversitesi'ne teşekkür<br />

ediyorum Türkiye’nin kamu, özel sektör ve<br />

üniversite iş birliğine ihtiyacı var. Çelik sektörüne<br />

bu kurum büyük katkılar yapacaktır”<br />

dedi.<br />

ÇETAM’ın hedefleri nelerdir?<br />

İTÜ Ayazağa Yerleşkesinde kurulan ÇETAM<br />

öncelikle, ürün ve malzemeler için karakterizasyon<br />

testleri ve sertifikasyon hizmetleri<br />

sunarak sektörün uluslararası rekabette öne<br />

çıkmasını sağlamayı amaçlıyor. Böylece,<br />

özellikle çelik sanayiinde yer alan firmaların<br />

sıkça karşılaştığı sorunlardan olan ihracat<br />

için belgelendirme ve test zorunluluğu gibi<br />

tarife dışı teknik engellerin daha kolay aşılması<br />

hedefleniyor. Bu engellerin kalkmasıyla<br />

ve merkezin Ar-Ge ve İnovasyon çalışmalarına<br />

vereceği teknik altyapı desteğiyle birlikte,<br />

çelik ihracatında yükseliş bekleniyor.<br />

Merkez öncelikle, İstanbul ve çevresindeki<br />

çelik üreticilerini, tedarikçilerini, ihracat<br />

ve ithalatçıları ile çelik endüstrisindeki ham<br />

madde ve yarı madde tedarikçilerine ek olarak,<br />

çeliği ara ürün olarak kullanan firmalara<br />

da hizmet sunmayı amaçlıyor. Çelik sektörünün<br />

ÇETAM’dan başlıca beklentileri ise; sektörel<br />

bazda bir test, analiz ve sertifikasyon<br />

merkezi kurulması, üreticilerin ve ihracatçıların<br />

ürün geliştirme ve ürün test maliyetlerinin<br />

düşürülmesi, Türkiye’deki çelik sanayiinin<br />

küresel rekabet gücünün artırılması, çelik<br />

ürünleri satışlarında uygunluk değerlendirme<br />

akreditasyonu ve sertifikasyonu hizmetlerinin<br />

verilmesi, sektör çalışanlarına verilecek<br />

eğitimlerle hizmet kalitesinin artırılması,<br />

üniversite-sanayi iş birliğinin çelik sanayiine<br />

katkıda bulunması ve sektördeki teknik altyapının<br />

Ar-Ge odaklı ve inovatif faaliyetler<br />

için güçlendirilmesi olarak sıralanıyor.<br />

“UBAKUSAT Küpsat” Uydusu<br />

Uzay Yolculuğuna Hazırlanıyor<br />

Çelik İhracatının Yıldızları Ödüllendirildi<br />

Merkezin açılış töreni kapsamında Çelik İhracatçıları<br />

Birliği tarafından ihracatın yıldızları<br />

ödüllendirildi. Süleyman Demirel Kültür<br />

Merkezi’nde gerçekleşen ödül töreninde 16<br />

farklı ürün kategorisinde en fazla ihracat yapan<br />

39 şirkete 48 ödül dağıtılırken; her kategoride<br />

ilk 10’a giren firmalara toplamda 154<br />

sertifika verildi. 2015 yılında tüm ürünlerde<br />

en fazla ihracata ulaşan ilk üç çelik firması;<br />

Habaş, İçdaş ve Diler oldu.<br />

74 itü vakfı dergisi<br />

2000'li yılların başından bu yana İTÜ<br />

öğretim üyeleri ve öğrencilerinin uydu ve<br />

uzay teknolojileri alanında yaptıkları yoğun<br />

çalışmalar nihayet meyvesini verdi. İTÜ’nün<br />

geliştirdiği UBAKUSAT Küpsat uydusunun<br />

Uluslararası Uzay İstasyonu’na yerleştirilmesi<br />

ve oradan da uzaya fırlatılmasını<br />

kapsayan uluslararası protokol 8 Eylül’de,<br />

Ankara’da imzalandı. Bu oldukça önemli<br />

anlaşmayla birlikte, ülkemiz uzay çalışmalarında<br />

kayda değer bir adım daha attı. Bu<br />

başarıda en büyük pay sahibi ise İTÜ Uzay<br />

Sistemleri Tasarım ve Test Laboratuvarı’nda<br />

gece-gündüz demeden uzun süreli mesailerle<br />

çalışan ekip.<br />

Süreçle ilgili olarak ilk adım Japonya<br />

Uzay Politikalarından Sorumlu Devlet Bakanı<br />

YosukeTsuruho ve beraberindeki yetkililerden<br />

oluşan heyetten geldi. Heyet; Ulaştırma,<br />

Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet<br />

Arslan’a uydu ve uzay teknolojileri alanında<br />

iş birliklerinin geliştirilmesine yönelik bir<br />

ziyarette bulundu. Tshuruho ve Japon yetkililerle<br />

yapılan görüşme sonunda, Japonya<br />

ve Türkiye arasında gelecekteki projelere<br />

yönelik “Uydu ve Uzay Teknolojileri Alanında<br />

İş Birliği Protokolü”; Ulaştırma, Denizcilik ve<br />

Haberleşme Bakanlığı’nı temsilen Havacılık<br />

ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü Dr. Cihan<br />

Kanlıgöz ile Japonya Havacılık ve Uzay<br />

Keşif Ajansı’nı temsilen Ajans Başkan Yardımcısı<br />

Yuichi Yamaura tarafından imzalandı.<br />

Bu önemli iş birliği sayesinde, İTÜ Uçak<br />

ve Uzay Bilimleri Fakültesi tarafından geliştirilen<br />

“UBAKUSAT Küpsat” uydusunun Uluslararası<br />

Uzay İstasyonu (ISS)’nda yer alan<br />

Japonya’ya ait KIBO Uzay Modülü’nden<br />

fırlatılması planlanıyor. Ayrıca, ASELSAN<br />

tarafından geliştirilen uydu teknolojilerinde<br />

kullanılacak malzemelerin uzay dayanım<br />

deneylerinin yapılması da öngörülüyor.<br />

Protokole ek olarak, iş birliği anlaşması<br />

kapsamında planlanan projelere ilişkin teknik<br />

çalışmaları içeren ikinci bir protokol de<br />

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı<br />

Havacılık ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü<br />

Dr. Cihan Kanlıgöz, Japonya Havacılık<br />

ve Uzay Keşif Ajansı KIBO Modülü Operasyon<br />

Direktörü Dr. Koichi Wakata, Uçak ve<br />

Uzay Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.<br />

Metin Orhan Kaya ve Aselsan Genel Müdürü<br />

Faik Eken tarafından imzalandı.


İTÜ MOBGAM’dan Kolon ve<br />

Meme Kanserinde Erken Tanı İçin<br />

Önemli Hamle<br />

Genetik Dizilenme Testi ile önleyici<br />

tedavi mümkün olacak<br />

İTÜ’de başlayan çalışmaların ilk hedefi,<br />

teknolojideki gelişmeler ışığında İstanbul<br />

halkının bilgi odaklı ve nitelikli sağlık<br />

hizmeti alabilmesi olarak belirlendi. Klinik<br />

de bu doğrultuda, genetik temelli biyoteknolojik<br />

altyapıyı kamuya kazandırmayı<br />

ve klinik bilimler ile temel bilimleri<br />

Ar-Ge noktasında buluşturmayı amaçlıyor.<br />

GLAB’den yapılan açıklamada<br />

“Yaptığımız test sayesinde, halka kolon<br />

ve meme kanserinde önleyici tedavi sunabileceğiz.<br />

Çalışmalarımız kapsamında<br />

bugüne dek 400 kanser hastasından<br />

kan alındı ve 300 hastanın Genetik Dizileme<br />

Testi tamamlandı. Test sürecinde,<br />

risk grubuna giren kişilerin bu hastalıklar<br />

yönünden kritik genlere bakılıyor ve bu<br />

genlerin mutasyon durumu inceleniyor.“<br />

denildi.<br />

Günümüzde; kontrolsüz ve çevresel<br />

önlemler alınmadan artan sanayi<br />

kuruluşları, doğal olmayan yöntemlerle<br />

yetiştirilen meyve ve sebzeler,<br />

ayaküstü ve hazır yemek alışkanlıkları,<br />

genetik faktör ve daha birçok<br />

farklı sorundan dolayı kanser hastası<br />

sayısı ne yazık ki artıyor. Artan hasta<br />

sayısına karşı önlemler artırılırken,<br />

tanı ve tedavide de yeni yöntemler<br />

keşfediliyor ve her geçen gün yeni<br />

bir umut ışığı ortaya çıkıyor.<br />

İTÜ bünyesindeki Dr. Orhan Öcalgiray<br />

Moleküler Biyoloji - Biyoteknoloji<br />

ve Genetik Araştırma Merkezi de (İTÜ<br />

MOBGAM) bu alandaki çalışmalarına devam<br />

ediyor. Bu çalışmaların bir parçası<br />

olarak, İTÜ MOBGAM ile İstanbul Anadolu<br />

Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği’nin ortaklığında<br />

ve Sağlık Bakanlığı, Kalkınma<br />

Bakanlığı ile İstanbul Kalkınma Ajansı’nın<br />

desteğiyle, hazırlanan proje sayesinde,<br />

bu yolda önemli bir adım daha atıldı. İstanbul<br />

Kalkınma Ajansı (İSTKA) Yenilikçi<br />

İstanbul Mali Destek Programı kapsamında<br />

desteklenen, “Bireye Özgü Ailesel<br />

Kanser Sendromlarını Taramaya Yönelik<br />

İleri Düzey Genetik Analiz Laboratuvarı<br />

Projesi” ile kolon ve meme kanseri vakalarında<br />

erken tanı için yeni bir girişim<br />

başlatıldı.<br />

İTÜ MOBGAM’a bağlı GLAB’de (Genomik<br />

Laboratuvar) yürütülecek projede, toplumda<br />

sıkça görülen ve genetik faktörlerin<br />

en büyük nedenlerden biri olduğu kolon ve<br />

meme kanserine yakalanan kişiler ve yakınları<br />

için Genetik Dizilenme Testi yapılıyor. Test, söz<br />

konusu kanser türleri için yüksek risk taşıyan<br />

bireyleri önceden belirleyecek. Böylece, erken<br />

tanı sağlayacak önlemlerin alınabilmesi<br />

adına hastaların yönlendirilmesi mümkün olacak.<br />

Genetik ve moleküler biyoloji alanlarında<br />

son derece önemli çalışmalar yapan ve ileri<br />

derecede biyoteknolojik uygulamalar kullanan<br />

bilim insanlarının çalıştığı İTÜ MOBGAM,<br />

bu proje sayesinde, İTÜ’nün temel bilimler<br />

alanındaki bilgi birikiminin toplum faydasına<br />

sunuyor.<br />

İTÜ ile iş birliği projeyi<br />

hareketlendirdi<br />

Bireye Özgü Ailesel Kanser Sendromlarını<br />

Taramaya Yönelik İleri Düzey<br />

Genetik Analiz Laboratuvarı Projesi<br />

ile yeni biyoteknolojik uygulamaların<br />

içselleştirilmesi ve tıbbi nitelikli<br />

büyük verinin doğru bir şekilde çözümlenmesi<br />

de mümkün olacak. Bu<br />

gelişmelerin en büyük sonucunun<br />

ise elde edilen bilimsel verinin kamu<br />

yararına kullanılarak uygulanabilir<br />

çözüm önerilerinin ortaya çıkması<br />

ve disiplinlerarası bir anlayışla ele<br />

alınan bilgiler üzerinden bu kanser<br />

türlerinde erken tanı yapılarak ölüm<br />

oranının düşürülmesi öngörülüyor.<br />

Aynı zamanda bu çalışmalarla, verilere<br />

bütünsel bir bakış açısıyla bakılacak<br />

ve ülkemizin mutasyon haritası da<br />

çıkarılacak.<br />

Söz konusu yeni teknolojilerin edinilmesi<br />

ve biyomedikal Ar-Ge kapasitesinin<br />

artırılması olduğunda, devlet hastanelerinin<br />

temel bilimlerde başarısı tartışmasız<br />

olan İTÜ MOBGAM gibi kuruluşlarla<br />

birlikte çalışması bu tip projelerin güvenilirliğini<br />

artırıyor. Proje kapsamında,<br />

Ümraniye Eğitim Araştırma ve Göztepe<br />

Eğitim Araştırma hastanelerine meme ve<br />

kolon kanseri sebebiyle başvuran bütün<br />

hastalar, GLAB tarama ağına dâhil ediliyor.<br />

Klinisyenler bu ağ üzerinden hastalarla<br />

iletişime geçiyor ve mevcut bilgilere<br />

göre hastaların profilleri inceleniyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

<strong>75</strong>


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Gıda Katkı Maddeleri Güvenliğinde<br />

Mükemmeliyet Adresi: DOKAM<br />

“Gıda, Metabolizma ve Sağlık: Biyoaktif<br />

Bileşenler ve Gıda Katkıları” kongresi 28<br />

Kasım’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde<br />

düzenlendi. Prof. Dr. Beraat Özçelik’in başkanlığını<br />

üstlendiği kongrenin açılışında,<br />

İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Uzmanı,<br />

Y. Müh. Yasemen Özlem Malioğlu, İstanbul<br />

Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit<br />

Aygül ve İTÜNOVA TTO Genel Müdürü Dr.<br />

Ercan Çitil katılımcılara seslendi. Ardından,<br />

İSTKA tarafından yaklaşık 1,5 milyon TL<br />

bütçe ile desteklenen “Yerel Kaynaklar ve<br />

Atıklardan Gıda Katkı - Yardımcı Maddeleri<br />

Araştırma Uygulama Merkezi” projesi tanıtıldı.<br />

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof.<br />

Dr. Ali Esat Karakaya’nın “Gıda katkıları ve<br />

besin desteklerinin güvenlikleri ve toksikolojisi”<br />

başlıklı sunumu sonrasında; gıda<br />

katkı maddeleri, biyoteknoloji, biyoaktif bileşenler<br />

ve bitkisel biyoçeşitlilik vb. konular<br />

uzmanlar tarafından tartışıldı.<br />

Dr. Ercan Çitil: “Araştırmalar,<br />

DOKAM’da patente ve ticarî ürüne<br />

dönüşecek.”<br />

Kongrede ayrıca, Kimya-Metalurji Fakültesi<br />

Gıda Mühendisliği Bölümü bünyesinde kurulan<br />

Doğal Katkılar, Fonksiyonel Bileşenler<br />

ve Sağlık Mükemmeliyet Merkezi’nin (DO-<br />

KAM) de açılışı yapıldı. Gıdaların işlenmesinde<br />

kullanılan katkı maddelerinin yerini<br />

alabilecek doğal alternatifler, besin destekleri<br />

ve insan sağlığına faydalı, işlevsel gıda<br />

bileşenleri üretecek olan bu merkez, Türkiye’de<br />

bu kapsamda kurulmuş ilk mükemmeliyet<br />

merkezi olma özelliğini de taşıyor.<br />

Tıpta da kullanılabilen aromatik ve endemik<br />

bitkilerin bolca bulunduğu ülkemizde,<br />

gıda üretimi ve işlenmesi sırasında ham<br />

maddelerin yaklaşık %40’ı atık olarak ayrılıyor.<br />

Bu süreçte ortaya çıkan atıklar aslında;<br />

yeni, katma değeri yüksek ve doğal gıda bileşeni<br />

elde edilmesi adına önemli bir potansiyel<br />

taşıyor. DOKAM, işte bu potansiyeli değerlendirerek<br />

ithalata bağımlılığını azaltmayı<br />

ve ulusal serveti korumayı hedefliyor.<br />

Son yıllarda doğal ve işlevsel gıdalara<br />

olan yoğun tüketici ilgisi nedeniyle yükselen<br />

talebin karşılanması için atılan adımlardan biri<br />

olarak kabul edilen merkezde, doğal alternatif<br />

katkılar ile antioksidanlar, diyet lifler, Omega-3<br />

yağ asitleri, bitkisel proteinler ve peptidler gibi<br />

biyoaktif bileşenleri, kimyasal çözgenler kullanılmaksızın;<br />

süperkritik ve subkritikekstraksiyonlar<br />

gibi ileri teknolojilerle üretilecek.<br />

Kongreye ve açılışa katılan İTÜNOVA<br />

TTO Genel Müdürü Dr. Ercan Çitil, Türkiye’ye<br />

yurt dışından gelen katkı maddelerinin<br />

denetlenmesinin oldukça önemli olduğunu<br />

belirterek, DOKAM’ın hizmete girmesinin bu<br />

konuda olumlu bir etki oluşturacağını söyledi.<br />

Gıda katkı maddelerinde sadece ikâme<br />

değil, ihracatın da hedeflendiğinin altını çizen<br />

çitil, İTÜNOVA TTO’nun bu alandaki patent<br />

çalışmalarına destek verdiğini de sözlerine<br />

ekledi. Çitil konuşmasını: “Bu merkezde<br />

yapılacak araştırmaların zamanla patentlere,<br />

hatta ticari ürünlere ve belki de şirketlere<br />

dönüşmesi mümkün olabilecek. Böylece<br />

üniversite-sanayi iş birliğiyle artan bir ticarileşmenin<br />

de söz konusu olacağını düşünüyorum.”<br />

sözleriyle tamamladı.<br />

Kuruluş aşamasında çok sayıda araştırma<br />

ve fizibilite çalışması yapılan DOKAM;<br />

İstanbul Kalkınma Ajansı ve İTÜ başta olmak<br />

üzere; İstanbul İhracatçı Birlikleri, Türkiye<br />

Gıda İşverenleri Sendikası, İTÜNOVA Teknoloji<br />

Transfer Ofisi (İTÜNOVA TTO) ve Gıda<br />

Katkı ve Yardımcı Madde Sanayicileri Derneği’nin<br />

desteğini almasıyla da dikkat çekiyor.<br />

76 itü vakfı dergisi


Prof. Dr. Celal Şengör, Leibniz Sozietät der<br />

Wissenschaften Üyesi Seçildi<br />

Bugüne kadar pek çok ülkede bilim<br />

akademisi üyeliğine seçilmiş olan Prof. Dr.<br />

Celal Şengör, son olarak Leibniz Bilim Derneği<br />

üyeliğine seçildi. İTÜ Maden Fakültesi<br />

ve Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Celâl Şengör, Almanya’daki<br />

Leibniz Bilim Derneği (Leibniz Sozietät<br />

der Wissenschaften) üyeliğine Türkiye’den<br />

seçilen ilk ve tek üyesi oldu. Prof. Dr. Celâl<br />

Şengör’ün bu önemli pâyeyi almasında, bu-<br />

güne kadar yaptığı bilimsel çalışmalar, araştırmalar,<br />

yazdığı makaleler ve yer bilimler<br />

alanına uluslararası ölçekte getirdiği bakış<br />

açısı etkili oldu.<br />

Leibniz Bilim Derneği (Leibniz Sozietat<br />

der Wissenschaften)<br />

Matematik alanında uzmanlaşmış Alman<br />

bilim adamı ve filozof Gottfried Wilhelm<br />

Leibniz tarafından, 1700 yılında, Berlin’de,<br />

“Brandenburg Seçilmiş Bilim Derneği”<br />

(Kurfürstlich Brandenburgische Societät<br />

der Wissenschaften) adıyla kurulan Leibniz<br />

Bilim Derneği, daha sonra Prusya<br />

Kraliyet Bilimler Akademisi (Preussische<br />

Königliche Akdecuie der Wissenschaften)<br />

olan ismini, II. Dünya Savaşı’ndan sonra<br />

Doğu Berlin’de bulunduğu yıllarda “Alman<br />

Bilimler Akademisi” (Deutsce Akademie<br />

der Wissenschaften) olarak sürdürdü. Bugün<br />

LSW kısaltmasıyla çalışmalarını sürdüren<br />

kuruluşun üye listesine bakıldığında,<br />

Alexander von Humboldt, Albert Einstein,<br />

Max Planck, Werner Heisenberg, ve Hans<br />

Stille gibi tanınmış üyeleri dikkat çekiyor.<br />

Prof. Dr. Celâl Şengör, daha önce Academia<br />

Europaea ve ABD Ulusal Bilimler<br />

Akademisi’nin ilk, Rus Bilimler Akademisi’nin<br />

ve Leopoldina Alman Ulusal Bilimler<br />

Akademisi’nin ise ikinci Türk üyesi seçildi.<br />

Geçtiğimiz yıl Avusturya Bilimler Akademisi<br />

üyeliğine de seçilen Şengör, son olarak<br />

Leibniz Bilim Derneği üyeliğine de seçilerek,<br />

akademik kariyerine bir başarı daha<br />

ekledi. Prof. Dr. Celâl Şengör, akademik<br />

çalışmalarını hâlen İTÜ Yerbilimleri Enstitüsü’nde<br />

sürdürüyor ve alanla ilgili uluslararası<br />

literatüre önemli katkılarda bulunuyor.<br />

Bilimin Merkez Üslerinden CERN’de Bir<br />

İTÜ’lü: İlknur Köseoğlu<br />

Hayâllerinin peşinden giden ve bu yolda<br />

yoğun çaba harcayan İTÜ’lüler, genç<br />

yaşta büyük başarılara imza atıyor. Bunlardan<br />

biri de Fizik Mühendisliği Bölümü’nde<br />

doktora çalışmalarını sürdüren İlknur Köseoğlu.<br />

Fizik Mühendisliği Bölümü’nden mezun<br />

olan Köseoğlu, 2015’te Elektronik ve Haberleşme<br />

Mühendisliği Bölümü’nden de<br />

ikinci diplomasını alarak çift ana dal programını<br />

başarıyla tamamladı ve ardından Fizik<br />

Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans<br />

yaptı. İTÜ’deki CERN CMS deneyi ekibinde<br />

yer alan ve öğrencilerin CERN’deki deneyimlerden<br />

yararlanmasına aracılık eden<br />

Doç. Dr. Altan Çakır, İlknur Köseoğlu’na bu<br />

süreçte destek verdi.<br />

Dünyanın oluşum süreci üzerine<br />

önemli deneyler yapan CERN’de (Conseil<br />

Européenpour la Recherche Nucléaire),<br />

dönemsel olarak akademik ve deneysel<br />

görevler üstlenen Doç. Dr. Altan Çakır’ın<br />

gözetiminde akademik çalışmalarına başlayan<br />

Köseoğlu; üst üste başarılar elde<br />

etti pek çok bilim insanının hayalini kurduğu<br />

CERN School of Computing - Main<br />

School’a kabul edildi. Köseoğlu’nun eğitim<br />

ücreti CERN ve İTÜ Rektörlüğü tarafından<br />

karşılandı. Zorlu kriterlerle öğrenci kabul<br />

eden bu önemli kuruluşun, burada alınan<br />

eğitimin sonunda başarılı olan katılımcılarına<br />

verdiği sertifika ise dünya çapında üst<br />

düzey yetkinlik sağlıyor.<br />

Köseoğlu, yoğun bir çalışmayla önce<br />

yapay zekâyla öğrenme (machinelearning),<br />

ardından bu alanın bir alt dalı olan ve<br />

algoritmik tabanda çok katmanlı ve grafikli<br />

yüksek düzeyde veri soyutlaması (deeplearning)<br />

konuları üzerine de eğildi.<br />

İlknur Köseoğlu’nun bundan sonraki<br />

hedefi ise İTÜ’deki doktora öğrenimini tamamladıktan<br />

sonra dünyanın en saygın<br />

burslarından biri olan CERN Fellowship<br />

Bursu’nu kazanarak uzmanlığını daha da<br />

geliştirmek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

77


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Prof. Dr. Selahattin İncecik, IUAPPA<br />

Başkanlığına Seçildi<br />

Prof. Dr. Selahattin İncecik, hava kirliliğinin<br />

etkin bir şekilde kontrolü ve önlenmesi<br />

için gerekli politikaları yaşama geçirmeye çalışan<br />

bir kuruluş olan, İngiltere merkezli Hava<br />

Kirliliğini Önleme ve Çevre Koruma Dernekleri<br />

Birliği (Union of Air Pollution Preventationand<br />

Environmental Protection Associations<br />

- IUAPPA) başkanlığına seçildi. IUAPPA’nın,<br />

Küresel Atmosferik Kirlenme Forumu’nu başlatan<br />

Avrupa Temiz Hava ve Çevre Koruma<br />

Birlikleri Federasyonu’nun (European Federation<br />

of Clean Airand Environmental Protection<br />

Associations - EFCA) kurucusu, Birleşmiş<br />

Milletler Çevre Programı İklim ve Temiz<br />

Hava Koalisyonu’nun (UNEP Climate and<br />

Clean Air Coalition) ise ortak kuruluşu olmas<br />

göz önüne alındığında, İncecik’in elde ettiği<br />

başarının önemi ortaya çıkıyor.<br />

2008 yılından bu yana IUAPPA kuruluna<br />

üye olan İncecik, kuruluşun 2016-2020<br />

Dönem Başkanlığına, oy birliğiyle seçildi.<br />

Ayıca, üç yılda bir yapılan Dünya Temiz<br />

Hava Kongresi’ni düzenleyen kuruluş, İncecik’in<br />

başkanlığında, Güney Kore’nin<br />

Busan kentinde gerçekleştirilen 17. Dünya<br />

Temiz Hava Kongresi’nin ardından, bir<br />

sonraki kongrenin 2019’da, İstanbul’da<br />

yapılmasını kararlaştırdı. Böylece bu<br />

uluslararası kongre ilk kez Türkiye’de düzenlenmiş<br />

ve olacak. IUAPPA’nın kurumsal<br />

vizyonu doğrultusunda, hava kalitesi<br />

alanında; bilimsel gelişmeler ve yeni uygulamalar<br />

uluslararası alanda tartışılarak<br />

yeni teknolojilerin yaşama geçirilmesinde<br />

stratejiler hazırlanacak.<br />

Selahattin İncecik, hâlen Avrupa Bilim<br />

Vakfı (European Science Foundation)<br />

tarafından hazırlanan bilimsel projelerin<br />

ve Brüksel’de yürütülen Bilim ve<br />

Teknolojide Avrupa İş Birliği (European<br />

Cooperation in Scienceand Technology<br />

– COST) projeleri kapsamındaki çalışmaların<br />

hakemleri arasında yer alıyor.<br />

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim<br />

Değişimi Raporları’ndaki “öncü yazarlık”<br />

(leading author) görevinden ötürü, 2007<br />

Nobel Barış Ödülü ‘ne katkı yapan bilim<br />

adamları arasında yer almış olan İncecik,<br />

İTÜ’den emekli olup, akademik çalışmalarını<br />

Asya Teknoloji Enstitüsü’nde<br />

(Asian Institute of Technology) sürdürmektedir.<br />

Türk Milli Mekanik Komitesi’nin Yeni Başkanı:<br />

Prof. Dr. Mehmet Omurtag<br />

Mekanik alanında ve yakın bilimler<br />

üzerine kuramsal ve uygulamalı araştırmalar<br />

yapanlar ile ulusal veya uluslararası<br />

kuruluşlar arasında bağ kurmak, mekanik<br />

alanında uluslararası kongreler ve toplantılar<br />

düzenlemek, uygulamalı mekaniğin<br />

bilimsel gelişimine katkı yapacak girişimlerde<br />

bulunmak hedefiyle, 40 yıldır faaliyet<br />

gösteren Türk Milli Mekanik Komitesi’nin<br />

(TÜMTMK) yeni başkanı, İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü’nden öğretim üyesi Prof. Dr.<br />

Mehmet Omurtag oldu.<br />

TUMTMK’nın yeni başkanı seçilen<br />

Omurtag, 2 yıl boyunca görev yapacak.<br />

Omurtag’ın birlikte çalışacağı TUMTMK<br />

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof.<br />

Dr. Abdullah Avey, Genel Sekreter Yıldız<br />

Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nazmiye<br />

Yahnioğlu, Sayman İTÜ İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü’nden Doç. Dr. Nihal Eratlı ve<br />

Web Sorumlusu olarak Atılım Üniversitesi’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Besim Baranoğlu’ndan<br />

oluştu.<br />

Türk Milli Mekanik Komitesi (TÜMTMK)<br />

nedir?<br />

1976 yılında kurulan Türk Milli Mekanik<br />

Komitesi, gönüllülük esasına göre üye<br />

kabul ediyor. Komite düzenli olarak, bilimsel<br />

alanda başarısını kanıtlamış genç<br />

araştırmacılara kapısını açarak, ülkemizin<br />

akademik birikimine önemli ölçüde katkıda<br />

bulunuyor, amaçları doğrultusunda<br />

kongreler, yaz okulları, sempozyumlar düzenliyor.<br />

78 itü vakfı dergisi


Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu ve<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür’e<br />

TÜBA GEBİP Ödülü<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür<br />

Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu<br />

Akademik çalışmalarıyla gelecek vadeden<br />

genç bilim insanlarına verilen, Üstün<br />

Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödüllendirme<br />

Programı (GEBİP) ödüllerine hak kazananlar,<br />

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)<br />

tarafından açıklandı. Doğa bilimleri, mühendislik,<br />

sağlık bilimleri ve sosyal bilimler<br />

alanında yaptıkları araştırmalar ile ülkemizin<br />

bilimsel birikimine katkı yapan 31 genç<br />

bilim insanının arasında, İTÜ Fizik Mühendisliği<br />

Bölümü’nden Doç. Dr. Seda Aksoy<br />

Esinoğlu ile Makine Mühendisliği Bölümü’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür de yer aldı.<br />

2015 yılında genç bilim insanlarına<br />

verilen TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü alan<br />

Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu, bu yıl<br />

ise TÜBA-GEBİP ödülüne değer görüldü.<br />

Esinoğlu’na TÜBA-GEBİP ödülünü<br />

getiren akademik çalışmaları arasında;<br />

APL, PRB ve Nature gibi saygın bilimsel<br />

dergilerde de yayınlanan deneysel<br />

katı hâl fiziğinde intermetalik manyetik<br />

alaşımların özelliklerinin incelenmesi ile<br />

nanomanyetizma ve nano boyutta aygıt<br />

üretimin üzerine uluslararası düzeyde<br />

çalışmalar bulunuyor. Seda Aksoy Esi-<br />

Prof. Dr. Gültekin Göller’e Mükemmeliyet Ödülü<br />

İTÜ akademisyenlerinin bilimsel çalışmaları,<br />

dünyanın dört bir yanındaki<br />

üniversiteler tarafından ödüllendirilmeye<br />

devam ediyor. Kimya-Metalurji Fakültesi<br />

Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü<br />

öğretim üyesi Prof. Dr. Gültekin Göller,<br />

yaptığı bilimsel çalışmalarla malzeme<br />

bilimi ve mühendisliği alanlarına yaptığı<br />

katkılar nedeniyle, Bükreş Politeknik Üniversitesi<br />

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği<br />

Fakültesi tarafından Mükemmeliyet Ödülü<br />

ile onurlandırıldı.<br />

noğlu ayrıca, “lazer kopartma” yöntemi<br />

ile manyetik nanoparçacık üretimi ve bu<br />

parçacıkların kanser tedavisinde kullanımı<br />

üzerine çalışmalarıyla, temel bilimleri<br />

sağlık bilimleriyle bütünleştiriyor.<br />

Makine Mühendisliği Bölümü’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür ise “Nörolojik<br />

İlaçlara Hedef Olan Hücre Zarı Proteinlerinin<br />

İşlevinde Hücre Zarının Etkisi”<br />

başlıklı bilimsel çalışmasını gerçekleştirmek<br />

üzere bu yılın TÜBA-GEBİP ödülünü<br />

almaya hak kazandı. Gür’ün ödül<br />

almasında, aralarında; Nature Communications,<br />

JBC, JCP, BJ and PLoSBio gibi<br />

saygın dergilerin de olduğu çok sayıda<br />

atıf alan yayınları, akademik çalışmaları<br />

ve uluslararası konferans ve çalıştaylarda<br />

yaptığı sunumlar etkili oldu. Gür’ün<br />

başlıca araştırma konuları ise; biyomoleküler<br />

makineler ve motorlar, hesaplamalı<br />

simülasyon ve modelleme, moleküler dinamik<br />

simülasyonları, istatistiksel mekanik<br />

ve termodinamik, gıda kurutması ve<br />

ilaç tasarımı olarak sıralanıyor.<br />

GEBİP Ödülleri: TÜBA, genç bilim<br />

insanlarını çalışmalarında teşvik etmek,<br />

akademik projeleri için onlara maddi<br />

destek sağlamak, kendi araştırma gruplarını<br />

geliştirmede desteklemek ve çalışmalarını<br />

ülkemizde sürdürmeleri amacıyla<br />

GEBİP ödülleri veriyor. Bu yıl ödülü<br />

almaya hak kazanan 31 bilim insanına 3<br />

yıl boyunca her yıl 20 bin liralık maddi<br />

destek sağlanacak. Ayrıca, ödül alan<br />

tez aşamasındaki doktora öğrencilerine<br />

de 6 bin liralık ek destek verilecek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

79


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ’lülere IEEE CAMAD’dan “En İyi Bildiri” Ödülü<br />

Bu yıl 21’incisi düzenlenen ve yeni<br />

nesil haberleşme ağlarının bilgisayar<br />

destekli modellenmesi konusunda seçkin<br />

organizasyonlardan biri olarak kabul<br />

edilen IEEE Bilgisayar Destekli Modelleme<br />

ve İletişim Ağları ile Bağlantılarının<br />

Tasarımı (IEEE Computer Aided Modelingand<br />

Design of Communication Link<br />

and Networks - IEEE CAMAD), Kanada’nın<br />

Toronto eyaletinde gerçekleştirildi.<br />

İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Doç. Dr. Berk Canberk ile aynı<br />

bölümde araştırma görevlisi Gökhan Seçinti<br />

ve Müge Erel’in yanı sıra, ABD Northeastern<br />

Universitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği<br />

Bölümü’nden öğretim üyesi Prof. Dr.<br />

Kaushik Chowdhury’nin de yer aldığı “LTE<br />

Ağları İçin Dinamik Güç Ayarlaması ve<br />

Kaynak Paylaştırma Çerçevesi” (Dynamic<br />

Power Adjustment and Resource Allocation<br />

Framework for LTE Networks) başlıklı ortak<br />

çalışma, IEEE CAMAD 2016 Konferansı’nda<br />

“En İyi Bildiri” ödülüne değer görüldü.<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği<br />

Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.<br />

Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin, Alman<br />

Su Ortaklığı (German Water PartnersmEvolution)<br />

ağlarında daha etkin bir<br />

enerji kullanımı için yeni kaynak atama<br />

algoritması geliştiriyor.<br />

Ayrıca, LTE kablosuz haberleşme<br />

sistemlerinde önemli bir problem olarak<br />

görülen güç tasarrufu için de yeni bir<br />

matematiksel model öneriyor. Bu çalışmanın,<br />

yeni nesil 5G haberleşme ağlarının<br />

modellenmesi, tasarımı ve hizmet<br />

sunması noktalarında da uluslararası<br />

ölçekte katkıda bulunması hedefleniyor.<br />

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin’e<br />

Sürdürülebilir Atık Su Arıtmada GWP<br />

Ödülü<br />

Çalışma, Doç. Dr. Berk Canberk ve<br />

araştırma grubunun, Chowdhury ve ekibiyle<br />

ortak olarak yürüttüğü araştırmalara<br />

dayanıyor. IEEE İletişim Sistemleri<br />

Entegrasyonu ve Modelleme Teknik Komitesi<br />

- IEEE Communication Systems<br />

Integration and Modeling Technical<br />

Committee - CSIM-TC) tarafından değerlendirilen<br />

109 bildiri arasından, niteliksel<br />

ve niceliksel açıdan en yüksek<br />

puanı alan çalışma, 4G LTE (Long-Terhip<br />

- GWP) tarafından sürdürülebilir atık<br />

su arıtma konusunda sıra dışı çalışmalar<br />

yapan genç uzmanlara verilen 2016<br />

yılı "GWP Award" ödülüne değer görül-<br />

dü. Erşahin ödülü “Anaerobik Dinamik<br />

Membran Biyoreaktörler: Enerji Verimli<br />

Atıksu Arıtımında Yenilikçi ve Düşük Maliyetli<br />

Bir Proses” başlıklı araştırması ile<br />

aldı.<br />

Erşahin bu çalışmasında; anaerobik<br />

dinamik membran (AnMB) sürecinde<br />

DM teknolojisinin konsantre atık su arıtımına<br />

uygulanabilirliğini inceliyor. Erşahin’in<br />

araştırması, konsantre atık suların<br />

DM teknolojisi kullanılarak anaerobik<br />

şartlarda arıtımı noktasında yapılan ilk<br />

çalışma olma özelliğini de taşıyor. GWP<br />

ödüllü çalışma, DM tabakası oluşumunun<br />

ve farklı koşullar altındaki filtreleme<br />

karakteristiklerinin değerlendirilmesi yoluyla,<br />

DM teknolojisine dair bilgi dağarcığını<br />

artırması hedefleniyor.<br />

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin<br />

ödülünü, GWP ve Çevre ve Şehircilik<br />

Bakanlığı tarafından, Mersin'de düzenlenen<br />

6. Türk-Alman Su İş Birliği Günleri<br />

Sempozyumu kapsamındaki törende,<br />

GWP Türkiye Ülke Forumu Başkanı Hans<br />

Joachim Werner’in elinden aldı. Aynı<br />

ödülü geçen yıl da İTÜ Çevre Mühendisliği<br />

Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Hale<br />

Özgün kazanmıştı.<br />

80 itü vakfı dergisi


Prof. Dr. Erol Parlak’a Cumhurbaşkanlığı<br />

Kültür ve Sanat Büyük Ödülü<br />

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı<br />

Ses Eğitimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erol<br />

Parlak, Anadolu’nun kültürel zenginliğini ve<br />

birleştirici ruhunu ortaya koyan çalışmalarından<br />

ötürü, bu yılın Cumhurbaşkanlığı<br />

Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görüldü.<br />

Mızrapsız bir bağlama çalış şekli olan<br />

şelpe tekniğini (parmak tekniği) sistemleştiren<br />

Erol Parlak, elle bağlama çalma<br />

geleneğinin günümüzdeki önde gelen virtüözlerinden.<br />

Uyguladığı çalış teknikleriyle,<br />

tıpkı bağlamayı benimseyen Anadolu toprakları<br />

gibi ülkemizin çok kültürlü yapısını<br />

yansıtan Parlak, bunu yaparak yeni açılımlar<br />

denerken Anadolu kültürünün özünden<br />

ve geleneklerinden kopmuyor. Müzisyen<br />

kişiliğinin yanında, müzikal birikimimize<br />

akademik açıdan da katkıda bulunan Parlak’ın,<br />

Anadolu müzik sanatının büyük<br />

ustalarından Neşet Ertaş üzerine yapılan<br />

en kapsamlı çalışmalardan olan iki ciltlik<br />

“Garip Bülbül Neşet Ertaş” kitabı da yakın<br />

zamanda müzik literatürüne kazandırdığı<br />

önemli bir eser.<br />

Parlak, usta-çırak ve öğrenci-öğretmen<br />

ilişkisi temellerine dayandırdığı saz - bağlama<br />

eğitimleri, halk müziği üzerine yaptığı<br />

akademik çalışmaları ölümsüzleştirdiği kitapları<br />

ve bağlama üzerine keşfettiği yeni<br />

teknikler ve sistemlerle; eğitmen, yazar ve<br />

Design Turkey’den İTÜ’ye ‘İyi Tasarım’ Ödülü<br />

müzisyen olarak birbirini tamamlayan üç<br />

farklı kimlikle çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Prof. Dr. Erol Parlak: 1964’te Eleşkirt’te<br />

doğdu. 1986’da İTÜ Türk Musikisi Devlet<br />

Konservatuvarı’ndan mezun oldu. Alan araştırmaları<br />

yapmak üzere 10 yıl Anadolu’nun<br />

farklı bölgelerini gezip, yaklaşık 1000 halk<br />

ezgisi dinledi ve buralardaki incelemelerinden<br />

yola çıkarak; bağlama çalış teknikleri ile<br />

saz ve ses tavırları konuları üzerine çalışmalar<br />

yaptı. Köln, Berlin ve Strasbourg filarmoni<br />

orkestralarıyla birlikte, Paris’teki Theatre de<br />

La Ville ve Rotterdam’da De Doelen gibi Avrupa’nın<br />

önemli sahnelerinde konserler verdi<br />

ve Anadolu kültürünün zenginliğini tanıttı. 8<br />

solo, 3 enstrümantal ve 9 karma olmak üzere<br />

20 müzik albümü ve beş kitabı bulunan<br />

Parlak, akademik kariyerini İTÜ Türk Musikisi<br />

Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü’nde<br />

sürdürüyor.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Yeşil<br />

Kampüs projesi kapsamında dört yıldır<br />

sürdürdüğü çalışmaların bir parçası olan<br />

bina tanımlama ve yaya yönlendirme birimleri,<br />

ülkemizde tasarım alanında en önemli<br />

etkinliklerden biri olan Design Turkey’de<br />

“Kamusal Alan” kategorisinde “İyi Tasarım”<br />

ödülüne değer görüldü. Design WeekTurkey’de<br />

13 farklı kategoride 300’den fazla<br />

tasarım çalışması yarıştı.<br />

Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı’nın<br />

koordinatörlüğü ve Türkiye İhracatçılar<br />

Meclisi’nin (TİM) organizatörlüğünde,<br />

TURQUALITY® Programı dahilinde Endüstriyel<br />

Tasarımcılar Meslek Kuruluşu ile<br />

yapılan iş birliği sayesinde verilen ödüller<br />

sahiplerine kavuştu. Törende, İTÜ’den<br />

mezun birçok tasarımcının da ödül alması<br />

dikkat çekti. Ödüller; Ekonomi Bakanı Nihat<br />

Zeybekçi, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji,<br />

Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu<br />

Başkanı Ziya Altunyaldız, Ekonomi Bakanı<br />

Müsteşarı İbrahim Şenel ve TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi tarafından verildi.<br />

Ayazağa Yerleşkesi’nde hayata geçirilen<br />

ve önümüzdeki süreçte İTÜ’nün diğer<br />

yerleşkelerinde de uygulamaya geçecek<br />

proje, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun<br />

Kındap ve Doç. Dr. Gülname Turan’ın yürütücülüğünde<br />

tamamlandı, İTÜ Bilimsel<br />

Araştırma Projeleri birimince desteklenen<br />

yönlendirme sistemi projesindeki birimler;<br />

Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden<br />

Doç. Dr. Gülname Turan, Araş. Gör. Dr. Koray<br />

Gelmez ve Araş. Gör. Emrah Özturan<br />

tarafından tasarlandı. Ödüle lâyık görülen<br />

tasarımlarda; evrensel tasarım ilkeleri, yeşil<br />

kampüs ve ulaşılabilirlik ölçütleri gözetildi.<br />

Tasarlanan ürün ailesi bina tanımlama<br />

ve yaya yönlendirme birimlerinden oluşuyor.<br />

Bina tanımlama birimi, bina isminin gereken<br />

uzaklıktan görünürlüğünün sağlanması<br />

ve farklı mimarî yapıların ortak bir dille<br />

kimliklendirilmesini amaçlıyor. İki parçadan<br />

oluşan ve çift yönlü ana gövdeye sahip<br />

bu birim, geniş ve düz yüzeylerinde bina<br />

bilgisini iki dilde yazılmış hâliyle içeriyor.<br />

Yerleşke florasının bu birimlere yansımasını<br />

sağlayan diğer parça ise uygun bitkileri<br />

barındırmayı hedefliyor. Yaya yönlendirme<br />

birimi ise dikey yapısıyla farklılaştırıldı ve<br />

yerleşkenin mevcut peyzaj anlayışına uygun<br />

olarak çift taraflı düz yüzeyleri grafik<br />

uygulamaya elverişli olarak kurgulandı.<br />

Bunun yanında, mevcut uygulamalar için<br />

salt yönlendirmeye odaklı tasarlanmış iki<br />

farklı ağırlıktaki Signika yazıyüzü kullanıldı.<br />

Tüm kamusal alanlardaki ihtiyaçlar dikkate<br />

alınarak üretilen ürünler, pilot bölge olarak<br />

yerleşkelerde kullanılıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

81


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Aslı Elif Tanuğur’a “Türkiye’nin Gelecek<br />

Vaat Eden Kadın Girişimcisi” Ödülü<br />

İTÜ Mezunu Aslı Elif Tanuğur, 10.<br />

Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda<br />

“Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden<br />

Kadın Girişimcisi” seçildi.<br />

Ülkemizdeki girişimcilik kültürü<br />

geliştikçe, kadın girişimcilerin sayısı<br />

da artıyor. Türkiye Kadın Girişimciler<br />

Derneği’nin (KAGİDER), Garanti Bankası’nın<br />

ve Ekonomist Dergisi iş birli-<br />

ğiyle bu yıl 10. kez gerçekleşen “Türkiye’nin<br />

Kadın Girişimcisi Yarışması”<br />

sonuçlandı. 4 kategoride birincilik<br />

ödülünün dağıtıldığı yarışmada, İTÜ<br />

Gıda Mühendisliği Bölümü mezunu ve<br />

“SBS Bilimsel Bio Çözümleri” firmasının<br />

kurucusu Y. Müh. Aslı Elif Tanuğur<br />

“Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın<br />

Girişimcisi” seçildi.<br />

IEEE CAMA’dan “En İyi Bildiri Ödülü” Müjdesi<br />

Kimya Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği<br />

Bölümü öğretim üyesi ve İTÜ<br />

AB Merkezi Araştırma Ofisi Başkanı Prof.<br />

Dr. Dilek Boyacıoğlu ile ziraat mühendisi<br />

Taylan Samancı’yla çalışan Tanuğur,<br />

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme<br />

ve Destekleme İdaresi Başkanlığı<br />

(KOSGEB) tarafından desteklenen propolis<br />

projesiyle, 3 yıl önce “SBS Bilimsel<br />

BioÇözümler”i kurdu. Bugün de sürdürdüğü<br />

“Sözleşmeli Model ile Arı Ürünleri<br />

Üretimi” çalışmalarıyla 60.000 kovandan<br />

propolis, bal ve arı sütü temin ediyor.<br />

Projesi sayesinde, bugüne dek ülkemizde<br />

üretilmediği için Çin Halk Cumhuriyeti’nden<br />

ithal edilen propolis ve arı<br />

sütünde yeni bir tüketim şekli oluşturmayı<br />

hedefleyen Tanuğur, bu iki ürünü balla<br />

karıştırarak sürülebilir bir ürün elde etmeyi<br />

başardı. Çalışmasında, sağlık açısından<br />

olumlu etkileri gözlenen, doğal<br />

bir yapıya sahip lezzetli bir ürün ortaya<br />

çıkaran Tanuğur’un ürünü, Türkiye’nin<br />

yanı sıra; ABD, Kanada, Güney Kore ve<br />

Arap ülkelerinde de ilgi görüyor. Oğlunun<br />

antibiyotiğe karşı alerjisine çözüm<br />

arayışıyla başlayan araştırmaları bugün,<br />

İTÜ ARI Teknokent’te arı ürünleri üzerine<br />

odaklanan bir şirkete dönüştü. Girişimci<br />

bu yolculuğunda, Bilim, Sanayi ve<br />

Teknoloji Bakanlığı’ndan “tekno yatırım”<br />

desteği de aldı. Firma; propolis, arı sütü,<br />

polen, bal gibi arı ürünlerinin üretimi, işlenmesi<br />

ve satışa sunulmasının yanında;<br />

bu alanda duyusal analiz ve Ar-Ge çözüm<br />

ortaklığı hizmetleri de sunuyor.<br />

23-27 Ekim tarihleri arasında Amerika<br />

Birleşik Devletleri’nin Syracuse kentinde,<br />

Elektrik ve Elektronik Mühendisleri<br />

Enstitüsü tarafından düzenenlenen “Anten<br />

Ölçümleri ve Uygulamaları Uluslararası<br />

Konferansı 2016”da (2016 IEEE<br />

International Conference on Antenna<br />

Measurements & Applications Focus on<br />

Antenna Systems) Ulrich L. Rohde İnovatif<br />

Konferansı Bildiri Ödülü’nü (Ulrich<br />

L. Rohde Innovative Conference Paper<br />

Award) kazandı. Elektronik ve Haberleşme<br />

Mühendisliği Bölümü öğretim üyemiz<br />

ve Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Akduman,<br />

Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği<br />

Bölümü araştırma görevlisi ve<br />

Telekomünikasyon Mühendisliği Doktora<br />

82 itü vakfı dergisi<br />

Programı öğrencimiz Agah Oktay Ertay,<br />

Telekomünikasyon Mühendisliği<br />

Yüksek Lisans Programı öğrencimiz<br />

Semih Doğu ve Yıldız Teknik Üniversitesi<br />

Matematik Mühendisliği Bölümü<br />

Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya<br />

Şahintürk’ün birlikte yazdığı bildiri,<br />

konferansta bu ödüle değer görülen<br />

iki çalışmadan biri oldu.<br />

Mikrodalga Meme Görüntüleme<br />

İçin Frekans Yanıtı İyileştirilmiş Eş<br />

Düzlemsel Vivaldi Anten Tasarımı (A<br />

Coplanar Vivaldi Antenna Design with<br />

Improved Frequency Response for Microwave<br />

Breast Imaging) başlıklı bildiriyle,<br />

anten uygulamaları alanında sunulan<br />

özgün çalışmalara verilen bu ödülü kazanan<br />

ekibin çalışmasında, üç aşamalı<br />

bir anten tasarım süreci oluşturuldu ve<br />

ayrıca mikrodalga meme görüntüleme<br />

frekanslarında çalışma yeteneklerine sahip<br />

bir anten tasarımı ile üretimi yapılmış<br />

ölçümler birlikte sunuldu.


İTÜ Yüzde 100 Yerli Deprem İzolatörü Üretecek<br />

Günümüzde ülkelerin kalkınması, firmaların<br />

uluslararası rekabette öne çıkması<br />

için en önemli faktörlerden biri de üniversitelerin<br />

akademik kültürü ve buradaki gençlerin<br />

enerjisi ile sanayinin sermaye desteği<br />

ve güçlü altyapısının birleşmesi olarak görülüyor.<br />

Özellikle Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki<br />

çalışmalarda itici güçlerin hem<br />

teknolojik gelişim hem de tasarımdaki ilerlemeler<br />

olduğu biliniyor. Türkiye’deki tüm<br />

üniversitelere açık çağrı yoluyla yapılan<br />

ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının<br />

geliştirdiği SANTEZ (Sanayi Tezleri Projesi)<br />

de bunu başarıyor.<br />

Bu projelerde, üniversitelerden Ar-Ge<br />

çalışması talep eden firmalara ait çalışmalar,<br />

üniversitedeki yüksek lisans ve doktora<br />

öğrencilerinin tez konusu olarak belirleniyor.<br />

Böylece, lisansüstü öğrenciler deneyim<br />

ve kariyer fırsatı elde ederken, firmalar<br />

da Ar-Ge çalışmaları yoluyla devlet destekli<br />

olarak üniversitelere katkıda bulunuyor.<br />

Bu kapsamda İTÜ’de yürütülen çalışmalardan<br />

biri de Deprem Mühendisliği ve<br />

Afet Yönetim Enstitüsü öğretim üyesi Yrd.<br />

Doç. Dr. İhsan Engin Bal’ın danışmanlığında,<br />

Deprem Mühendisliği Yüksek Lisans<br />

Programı öğrencisi Erdem Demirhan’ın tez<br />

çalışması olan “yerli deprem izolatörü geliştirilmesi”<br />

projesi oldu.<br />

Tasarımından Test Aşamasına Tamamı<br />

Yerli Deprem İzolatörü<br />

Demirhan’ın çalışması, şiddetli bir depremden<br />

sonra lojistik yardım açısından<br />

öncelikli binaların güvenliğine odaklanıyor.<br />

Projede, deprem sonrası ilk ihtiyaç duyulacak<br />

hastaneler, güvenlik ve acil yardım<br />

noktaları, okullar, iletişim merkezleri vb.<br />

binaların hizmet verebilmeleri için ülkemizdeki<br />

deprem izolatörlerinin tamamen yerli<br />

olarak üretilmesi hedefleniyor. Zorunlu hâle<br />

getirilmesiyle Türkiye’de giderek büyüyen<br />

deprem izolatörü pazarı için büyük bir<br />

avantaj sağlayacak bu projeyle, yurt dışına<br />

çıkan nakit akışı azalacak ve bu araçların<br />

çok daha uygun fiyatlarla ithal edilebilmesi<br />

sağlanacak. Ekonomimize doğrudan katkı<br />

sağlayacak bu çalışmayla, yakın geçmişte<br />

mekanik açıdan yerli üretimi başarılmış bu<br />

izolatörün, artık tasarımı da yerli kaynaklarla<br />

yapılabilecek.<br />

İki ayak üzerinde temellenen proje sürecinin<br />

bir ayağı, bu alanda yerli ikâme<br />

sağlayarak somut ekonomik fayda yaratılması;<br />

ikinci ayağı ise izolatörlerin üretiminde<br />

yapılan test aşamasında kullanılacak<br />

sistemlerin İTÜ tarafından hazırlanması<br />

olarak öne çıkıyor. İTÜ tarafından üretilen<br />

ve üniversitemizden Ar-Ge talebinde bulunan<br />

kauçuk şirketine ait fabrikaya kurulacak<br />

sistem sayesinde; üretim, tasarım ve<br />

test aşamalarının tamamı yerli kaynaklarla<br />

tamamlanacak bir deprem izolatörü üretilecek.<br />

Arsan’la yapılan protokol uyarınca,<br />

kurulan cihazın bir bölümü firmanın ürettiği<br />

ürünlerde, bir bölümü ise İTÜ’nün bu<br />

alandaki Ar-Ge çalışmalarında kullanılacak.<br />

Süreçle ilgili görüşlerini paylaşan<br />

Yrd. Doç. Dr. İhsan Bal, İTÜ’de bu konuda<br />

yürütülen akademik çalışmalarda deprem<br />

izolatörü ihtiyacı oluştuğunda, bunun yurt<br />

dışı yerine söz konusu firmadan sağlanabileceğinin<br />

altını çiziyor. Firmada kurulacak<br />

test sisteminde sürdürülecek çalışmaların<br />

sonunda ise bilimsel araştırmalar<br />

adına yeni bulgular elde edilebileceğini<br />

belirtiyor.<br />

İTÜ'nün, önümüzdeki 4 ila 6 ay içerisinde<br />

izolatör üretimine başlaması ve projenin<br />

24 ayda tamamlanması bekleniyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

83


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Çin Ulusal Uzay İdaresi İTÜ’yü Ziyaret Etti<br />

Çin Ulusal Uzay İdaresi (China National<br />

Space Administration - CNSA), TÜBİ-<br />

TAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü<br />

(TÜBİTAK-UZAY) ile yaptığı temasların<br />

ardından, akademik çalışmalar ve araştırmalar<br />

konularında iş birlikleri başlatmak<br />

amacıyla İTÜ’yü ziyaret etti. Araştırmadan<br />

Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper<br />

Ünal ve Uluslararası İlişkilerden Sorumlu<br />

Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Gülsen<br />

Uçarkuş’un heyete eşlik ettiği toplantıda,<br />

üniversitemizin sahip olduğu araştırma<br />

ve eğitim altyapısı sayesinde, İTÜ’nün<br />

Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki kuruluşlarla<br />

süren iş birlikleri değerlendirildi ve gelecekte<br />

birlikte imza atılabilecek olası<br />

projeler ele alındı. Küp uydu geliştirmede<br />

Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, yer<br />

gözlem uydularının kullanımı bağlamında<br />

Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait uydular üzerinden<br />

veri kullanımında ise Uydu Haberleşme<br />

ve Uzaktan Algılama Uyg-Ar<br />

Merkezi ile (UHUZAM) iş birliği yapma<br />

isteklerini ileten heyet, İTÜ’nün tarım ve<br />

ormancılık alanlarında kullandığı uzaktan<br />

algılama uygulamaları ve karşılıklı öğrenci<br />

ve akademisyen değişim programlarının<br />

oluşturulmasının yanı sıra, hava kirliliği ve<br />

karbon ölçümü konularında da ortaklaşa<br />

çalışmalar yapmak istediklerini belirtti.<br />

Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama<br />

Uyg-Ar Merkezi’nde incelemelerde<br />

bulunan heyet, Çin Halk Cumhuriyeti’nin<br />

yürüttüğü uzay programının ana yüklenicisi<br />

olan Çin Havacılık ve Uzay Bilim ve Teknoloji<br />

Şirketi (China Aerospace Science and<br />

Technology Coporation - CASC) ve ülkede<br />

uluslararası iş birliği yapabilen tek yetkili<br />

ticari organizasyon olan Çin Seddi Sanayi<br />

Kurumu (China Great Wall Industry Corporation<br />

- CGWIC) temsilcilerinden oluştu.<br />

Heyete başkanlık eden Çin Ulusal Uzay<br />

İdaresi Yönetici Vekili WuYanhua, İTÜ’nün<br />

köklü bir geçmişe ve geniş çaplı bir teknik<br />

birikime sahip olduğunu belirtirken, özellikle<br />

laboratuvar ve araştırma merkezlerini<br />

dikkate aldıklarında Ar-Ge ve inovasyon<br />

noktaları açısından İTÜ’nün, dünyada yaşanan<br />

teknolojik gelişmeleri yakından takip<br />

ettiğini de sözlerine ekledi. Ziyaretin en<br />

önemli sonuçlarından biri ise İTÜ’yü temsil<br />

edecek bir heyetin Çin Halk Cumhuriyeti’ne<br />

giderek, karşılıklı ziyaretler sonucunda<br />

ortak bir protokol imzalanmasına dair fikir<br />

birliği sağlanması oldu.<br />

Beyaz Yolculuk için PolRec ile<br />

Bulgaristan Arasında İş birliği<br />

İTÜ Kutup Araştırmaları Uyg-Ar Merkezi<br />

(PolReC) önümüzdeki dönemde<br />

yapacağı beyaz yolculuğu planlamaya<br />

başladı. 1-2 Ekim tarihlerinde Bulgaristan’ın<br />

Kırcaali şehrinde düzenlenen Genç<br />

Kutup Araştırmacıları Birliği (APECS) Balkanlar<br />

Toplantısı’na katılan İTÜ PolReC,<br />

burada, bugüne kadarki kutup araştırmaları<br />

ve geleceğe dair projeleri üzerine<br />

dört sunum yaptı. PolRec için bu uluslararası<br />

toplantının en önemli gelişmesi ise<br />

Bulgaristan Antarktik Enstitüsü (BAI) ile<br />

imzaladığı iş birliği anlaşması oldu.<br />

Çalışmalarına, Türkiye ile eş zamanlı<br />

84 itü vakfı dergisi<br />

olarak 1967’de başlayan ve uzun yıllara<br />

dayanan Antarktik seferleri sayesinde,<br />

bu alanda son derece önemli bir deneyim<br />

edinen BAI ile imzalanan bu anlaşma,<br />

Türkiye’de ve Bulgaristan’da faaliyet<br />

gösteren Antarktik araştırma kurumları<br />

arasında gelecekte yapılması planlanan<br />

ortak çalışmalar için resmi bir zemin hazırlıyor.<br />

2016-<strong>2017</strong> döneminde yapacağı<br />

25. Bulgaristan Antarktik Seferi ile bu<br />

alandaki bilgisini daha da derinleştirecek<br />

BAI ekibine, imzalanan anlaşma uyarınca,<br />

bu seferde iki de Türk katılımcı eşlik<br />

edecek. İTÜ PolReC, sefere katılacak<br />

olan araştırmacıların seçimi için internet<br />

üzerinden açık davet yaparak Türk bilim<br />

insanlarının katılım başvurularını alacak.<br />

Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis<br />

ve Bulgaristan milletvekili Boris Stanimirov'un<br />

da hazır bulunduğu toplantıda,<br />

APECS Başkanı Gerlis Fugmann da telekonferans<br />

ile bağlanarak katılımcı ülkeler


Hazır Giyimde LC Waikiki ve İTÜ İş birliği<br />

İTÜ, daha önce FIT Moda Tasarım<br />

Programı dahilinde birlikte ortak projelerde<br />

yer aldığı, Türkiye’de hazır giyimin önde<br />

gelen markalarından LC Waikiki ile yeni<br />

bir ortaklığa başlıyor. Marka ile imzalanan<br />

Eğitim ve Akademik İş Birliği Protokolü ile<br />

hazır giyim perakendeciliğinde kritik görevler<br />

üstlenen çalışanların gelişimini sağlayacak<br />

profesyonel eğitimler verilecek. Ayrıca<br />

bu eğitimlerin tasarlanması, uygulanması<br />

ve sertifikasyon şartlarının oluşturulmasını<br />

da kapsayan protokol; yüksek lisans ve<br />

doktora tezlerine ek olarak bitirme tasarım<br />

projeleri gibi hazır giyim alanına odaklı ortak<br />

akademik çalışmaların planlanması ve<br />

uygulanmasını da hedefliyor.<br />

2023 yılına dek “Avrupa’nın en başarılı<br />

üç giyim perakendecisinden biri” olmayı hedefleyen<br />

ve İTÜ’nün uzun yıllara dayanan bir<br />

iş birliği bulunan LC Waikiki ile birlikte atılan<br />

bu önemli adımla birlikte, çalışmalar yeni bir<br />

aşamaya geldi. İTÜ’de düzenlenen törene;<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Rektör<br />

Danışmanı Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu,<br />

İTÜ-FIT Moda Tasarımı Program Koordinatörü<br />

Prof. Dr. Cevza Candan, LC Waikiki Kurumsal<br />

Akademi Direktörü Gülperi Savcı Tandar, LC<br />

Waikiki Kurumsal Akademi Teknik Müdürü<br />

Sedat Sezer ve LC Waikiki Kurumsal Akademi<br />

Eğitim Sorumlusu Burcu Güven de katıldı.<br />

LC Waikiki ile yapılan iş birliğinin çok katmanlı<br />

bir hâle gelmesini sağlayacak bu proto-<br />

kolle ilgili görüşünü belirten Rektör Yardımcısı<br />

Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Türkiye’nin ilk teknik<br />

üniversitesi ve yükseköğrenimde bir marka<br />

olan İTÜ’nün, hazır giyimin ülkemizdeki en<br />

deneyimli ve popüler markalarından LC Waikiki<br />

ile son derece önemli bir proje başlattığını<br />

söyledi. Aydın ayrıca, bu ortak projenin yeni<br />

değerler üretecek, sürdürülebilir, gerçekçi ve<br />

başarılı bir üniversite - sanayi iş birliği örneği<br />

olduğunu belirtti.<br />

LC Waikiki Kurumsal Akademi Direktörü<br />

Gülperi Savcı Tandar ise firmaların bilim ve<br />

akademi çevreleriyle yakın temasta olmasıyla,<br />

ortak projelerin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu<br />

belirtti. Tandar, hazır giyim perakende<br />

sektörünün küresel çaptaki sorunlarının çözümünün,<br />

akademik dünya ile sanayi çevrelerinin<br />

yapacağı sürdürülebilir ortak çalışmalardan<br />

geçtiğine dikkat çekti. Tandar anlaşmayı:<br />

“İTÜ ile yaptığımız iş birliği kapsamında, yakın<br />

zamanda tamamladığımız ve Mart 2016 itibariyla<br />

saha uygulaması başlayan ‘Buyer Eğitim<br />

ve Sertifikasyon Programı’ bu çalışmalara gösterilebilecek<br />

önemli bir örnektir. Şimdi bu protokolle<br />

iş birliğimizi çok daha kalıcı bir zemine<br />

taşımış olmaktan büyük heyecan ve gurur<br />

duyuyorum. Aynı zamanda bir İTÜ mezunu<br />

olarak son derece mutlu olduğumu da ifade<br />

etmeliyim.” şeklinde yorumladı.<br />

Protokol; ortak projeler ve Ar-Ge odaklı<br />

çalışmalarla sektörel bilginin artması ve yaygınlaşmasına<br />

yönelik bilimsel faaliyetlerin<br />

gerçekleşmesi, ulusal ve uluslararası bildiri,<br />

makale, kitap vb. yayınların hazırlanmasını<br />

da amaçlıyor.<br />

olan; Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve<br />

Yunanistan'a araştırmalarında başarılar<br />

diledi.<br />

<strong>2017</strong> Türk Antarktik<br />

Sezonu Başlıyor<br />

2016 yılında ilk Türk Antarktik Araştırma<br />

Seferi’ni gerçekleştiren İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi Kutup Araştırmaları<br />

Uygulama ve Araştırma Merkezi (İTÜ Pol-<br />

ReC), <strong>2017</strong> Antarktik sezonu için çalışmalarına<br />

hız verdi.<br />

Türkiye’nin bilimsel çalışmalar yürüten<br />

ilk ve tek kutup araştırma merkezi<br />

olan İTÜ PolReC, Antarktika’da bulunan<br />

31 ülkeye ait 101 araştırma üssünde<br />

sürdürülen bilimsel çalışmalara Türk bilim<br />

insanlarını da dâhil etmek amacıyla<br />

birçok ülkeyle iş birliği yapıyor. Yapılan<br />

anlaşmalar kapsamında Erciyes Üniversitesi’nden<br />

Prof. Dr. Gökhan Halıcı, <strong>2017</strong><br />

Antarktik Yaz Sezonu için Çek Cumhuriyeti<br />

Masaryk Üniversitesi’ne ait Mendel<br />

Antarktik İstasyonu’nda çalışmalar yapmak<br />

üzere İstanbul’dan yola çıktı.<br />

Antarktika’ya götüreceği bayrak İTÜ<br />

PolReC Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy tarafından<br />

kendisine teslim edilen Halıcı’yı<br />

uğurlama törenine, Kutup Araştırmaları<br />

Öğrenci Takımı (PolSTeam) üyeleri de<br />

üniformalarıyla katıldı. Özsoy gelişmeyi,<br />

“Türkiye’nin Antarktik Bilim Üssü inşa edilene<br />

kadar, bilim kapasitesinin artırılması<br />

için diğer ülkelerin bilim üslerinin kullanılması,<br />

ikili iş birliklerinin yapılması hem bir<br />

gereklilik hem de bilim ruhu olarak karşımıza<br />

çıkıyor.” sözleriyle yorumladı.<br />

İTÜ PolReC önümüzdeki yıl, farklı kurumlardan<br />

4 Türk bilim insanını daha Antarktika’ya<br />

gönderecek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

85


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Temiz ve Yenilenebilir Enerji Stratejisi<br />

UTES 2016’da Ele Alındı<br />

yum, birçok bilim insanını, konuyla ilgili<br />

çalışmalar yapan öğrencileri, kamu ve<br />

özel sektör temsilcilerini buluşturdu. Sürdürülebilir<br />

enerji-çevre ilişkisi, iklim değişikliği-enerji<br />

ilişkisi, enerji verimliliği ve<br />

tasarrufu, enerji ekonomisi ve yönetimi,<br />

global ve yerel enerji politikaları gibi konuların<br />

masaya yatırıldığı etkinlikte; rüzgâr,<br />

güneş, hidroelektrik, jeotermal, biyoyakıtlar,<br />

hidro-elektrik ve hidrojen enerjisi<br />

konularını içeren 119 bildiri uzmanlar tarafından<br />

katılımcılara sunuldu ve görüş<br />

alışverişi için tartışmaya açıldı.<br />

Sempozyumun en dikkat çeken konularından<br />

biri de enerji politikaları kapsamında<br />

ülkemizde yeni uygulanmaya<br />

Bir ülkenin kalkınmasındaki<br />

başlıca göstergelerden biri, tüketilen<br />

enerji miktarıdır. Günümüzde<br />

ülkelerin karşı karşıya<br />

olduğu sorunlardan en önemlisi<br />

de enerjidir. Böyle bir sorunun<br />

çözümünde temiz enerjinin<br />

üretilmesi, depolanması, dağıtılması<br />

ve kullanılması ulusal ve<br />

uluslararası düzeyde yapılan<br />

çalışmaların önemli bir bölümünü<br />

oluşturuyor.<br />

Küresel ısınma kaynaklı iklim<br />

değişiklikleri, artan dünya<br />

nüfusuyla orantılı aşırı enerji<br />

tüketimi ve fosil yakıtlara olan<br />

enerji bağımlılığı nedeniyle, yenilenebilir<br />

ve temiz enerji kaynaklarının önemi her<br />

geçen gün biraz daha artıyor. Bu doğrultuda,<br />

Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz<br />

enerji stratejisinin nasıl olması gerektiği,<br />

başta İTÜ olmak üzere akademik dünyanın<br />

bu hedefe ulaşmada oynayabileceği<br />

roller ve alternatif enerji kaynakları konusunda<br />

gelişmiş ülkelerin çözüm arayışları,<br />

10. Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu’nda<br />

(UTES 2016) ele alındı.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Su<br />

Vakfı iş birliği ile 24-26 Ekim tarihlerinde,<br />

Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel<br />

Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozbaşlayan<br />

“sürekli yaz saati uygulaması”<br />

oldu. İTÜ tarafından hazırlanan ve bu<br />

uygulamanın temelini oluşturan projenin<br />

ayrıntıları oturuma katılanlarla paylaşıldı.<br />

Panelde; projenin hazırlık<br />

sürecinde yapılan;<br />

elektrik, meteoroloji,<br />

ekonomi, sosyoloji ve<br />

psikoloji araştırmaları<br />

anlatıldı.<br />

UTES 2016’nın sonucunda;<br />

ülkemizin geleceği<br />

için yenilenebilir<br />

enerji kaynaklarına yapılan<br />

yatırımların artırılması<br />

ve bunun önündeki<br />

engellerin kaldırılması,<br />

yenilenebilir enerji teknolojilerindeki<br />

dışa bağımlılığın<br />

üniversite -<br />

sanayi iş birliği yoluyla<br />

azaltılması, biokütle ve jeotermal enerji<br />

yatırımlarında hedef büyütülmesi ve uygulamaların<br />

artırılmasının gerekliliği üzerinde<br />

fikir birliği sağlandı.<br />

Sempozyum, başta Enerji ve Tabii<br />

Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere çok sayıda<br />

bakanlık ile resmi ve özel kuruluşlar<br />

tarafından desteklendi.<br />

Sempozyumun sonunda gerçekleştirilen<br />

“Uluslararası Atmosfer ve Çevre<br />

Yarışması” kapsamında bir etkinlik de<br />

gerçekleştirildi. Bu yıl “Yeşil Kampüs” temasıyla<br />

düzenlenen yarışmada birinciliği<br />

İTÜ öğrencileri ile Kocaeli Üniversitesi<br />

öğrencileri paylaştı.<br />

86 itü vakfı dergisi


Üretimin Yeni Sürümü “Endüstri 4.0”<br />

İTÜ’de Masaya Yatırıldı<br />

Bilgi üretiminin başrolde olduğu günümüz<br />

dünyasında üretim ilişkileri de buna göre dönüşüyor<br />

ve üretim süreci her geçen gün hızlanarak<br />

gelişiyor. Üretilecek ürün, kullanılan<br />

iş gücü, üretim yeri gibi noktaların iç içe geçmesiyle,<br />

daha az zaman ve maliyetle, daha<br />

kaliteli üretim yapılması isteniyor. Artan dünya<br />

nüfusu ve ihtiyaçların çeşitlenmesi, sanayiyi,<br />

doğal olarak yeni bir evreye geçmeye zorluyor.<br />

Bu bilgiler ışığında “Endüstri 4.0” olarak<br />

da adlandırılan gelecekteki 4. Sanayi Devrimi,<br />

İTÜ evsahipliğinde, 12-14 Ekim tarihleri arasında<br />

düzenlenen 16. Üretim Araçları Sempozyumu’nda<br />

ele alındı. Ayazağa Yerleşkesi<br />

Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde Üretim<br />

Araştırmaları Derneği tarafından organize edilen<br />

etkinliğin açılış konuşmalarını Rektör Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca, Sempozyum Onursal<br />

Başkanı Prof. Dr. Ayhan Toraman ve Sempozşeyi<br />

değiştireceğine dikkat çekti. Ayrıca bu<br />

bağlamda 4. Sanayi Devrimi’nin, ülkemizde<br />

mühendislik alanındaki gelişmelere öncülük<br />

eden üniversitemizde ele alınmasının da son<br />

derece önemli olduğunu vurguladı.<br />

ÜAD Eş Başkanı Prof. Dr. Güneş Gençyılmaz<br />

konuşmasında, Üretim Araştırmaları<br />

Sempozyumu’nun ilk kez 1997’de, yine<br />

İTÜ’de yapıldığını anımsatarak, aradan geçen<br />

19 yılın ardından, eğitim verdiği her alanda<br />

Türkiye’ye öncülük eden İTÜ’nün etkinliğe<br />

üçüncü kez ev sahipliği yapmasının kendileri<br />

için sevindirici olduğunu söyledi.<br />

Prof. Dr. Ayhan Toraman,<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

yum Eş Başkanları olan İşletme Mühendisliği<br />

Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhan Çebi<br />

ile Üretim Araştırmaları Derneği’nden Prof. Dr.<br />

Güneş Gençyılmaz yaptı.<br />

Çebi: “Üretimle ilgili bugüne dek<br />

bildiğimiz her şey değişecek.”<br />

ÜAD Eş Başkanı Doç. Dr. Ferhan Çebi, ilk<br />

olarak sempozyumun teması hakkında bilgi<br />

verdi. Sanayileşme sürecinin bugüne dek<br />

üç aşamadan geçtiğini hatırlatan Çebi, ilk<br />

sanayi devrimine buhar enerjisi, ikinci sanayi<br />

devrimine elektrik enerjisi, üçüncü sanayi<br />

devrimine ise bilgisayar teknolojisinin öncülük<br />

ettiğini belirtti. Sıradaki sanayi devrimi<br />

olarak öngörülen Endüstri 4.0’ın ise “üretimde<br />

dijitalleşme” kavramı üzerinden gerçekleşeceğini<br />

söyleyen Çebi, sıradaki değişimin<br />

üretimle ilgili bugüne dek bildiğimiz her<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “3.nesil<br />

üniversite olmaya en yakın üniversite<br />

İTÜ’dür.”<br />

Sempozyumda, konuşmasına 4. Sanayi Devrimi’nin<br />

lokomotifinin üniversiteler olacağının<br />

çok açık bir şekilde göründüğünü söyleyerek<br />

başlayan Karaca; dünya sistemine artık üretimi<br />

değil, bilgiyi yönetenlerin yön verdiğini söyledi.<br />

Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki bilgi üretim<br />

verimliliğinin çok yüksek olduğunu belirten<br />

Rektör, özellikle de Stanford, Massachusetts<br />

Institute of Technology (MIT) vb. dünyaca ünlü<br />

üniversitelerin “3. nesil üniversite” misyonuyla<br />

hareket ederek toplum yararına bilgi üretimini<br />

üstlendiğini örnek verdi. İTÜ’nün 243 yıllık bir<br />

deneyim ve çeşitli alanlarda kendini kanıtlamış<br />

geniş mezun kitlesiyle ve çok sayıda uluslararası<br />

bağlantıya sahip bir dünya şehri olan<br />

İstanbul’da bulunmasının da avantajı sayesinde,<br />

Türkiye’de “3.nesil üniversite” olmaya en<br />

yakın üniversite olduğunu vurguladı. Karaca,<br />

“Ülkemizin en kısa zamanda bilgi ekonomisine<br />

geçmesi gerekiyor. Bugün artık büyük çaplı<br />

tesislerden, yüksek maliyetli ve belli bir fiziksel<br />

alana yerleşmiş bir üretim şekli ve yatırım<br />

eğiliminden ziyade, Uber ve WhatsApp gibi<br />

belli bir alana hapsolmamış, pratik ve geniş<br />

kitleleri doğrudan etkileyen girişimler bu süreci<br />

yönlendiriyor. Bizim 4. Sanayi Devrimi’ne,<br />

yani Endüstri 4.0’a doğru yapılan koşuda öne<br />

geçmek için bu gelişmeleri iyi analiz etmemiz<br />

gerekiyor.” dedi.<br />

Etkinliğe katılan İsveç Linköping Üniversitesi<br />

Teknoloji Enstitüsü konuk öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Robert W. Grubbström’ün bu<br />

sempozyuma özel olarak hazırladığı, üretim-envanter<br />

problemlerinde dönüştürme<br />

metodolojilerini irdeleyen çalışması ise ufuk<br />

açıcı nitelikteydi. Sempozyum, Endüstri 4.0<br />

bağlamında üretim yönetimi alanına ilişkin<br />

yenilikçi ve çağdaş yaklaşımların, stratejilerin<br />

ve deneyimlerin tartışılması noktasında<br />

kayda değer bir zemin hazırladı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

87


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Geleceğin Trafik ve Ulaştırma<br />

Sistemleri İTÜ’de Konuşuldu<br />

Metrolar, genişletilmiş kara yolları,<br />

önemli bir ulaşım alternatifi olan demiryolu<br />

ulaşımı, deniz taşımacılığı alternatifleri,<br />

hava taşımacılığındaki yenilikler, şehir içi<br />

ulaşımı rahatlatacak çözümler ve daha<br />

fazlası… Bu yıl “Trafik ve Ulaştırma Sistemlerinin<br />

Benzetimi ve Eniyilemesi" ana temasıyla,<br />

İTÜ ev sahipliğinde ve ülkemizde ilk<br />

defa düzenlenen 19. EURO (Association of<br />

European Operational Research Societies)<br />

Working Group on Transportation Konfe-<br />

ransı’nda geleceğin trafik ve ulaşım sistemleri<br />

üzerine önemli görüşler dile getirildi.<br />

Yöneylem araştırmasının uluslararası ölçekte<br />

ulaştırma konularına odaklanmış çalışma<br />

gruplarından EURO (Association of<br />

European Operational Research Societies)<br />

Working Group on Transportation ve İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi iş birliği ile organize edilen<br />

uluslararası çaptaki etkinliğin konuşmacıları<br />

arasında; ulaşım sorunları ve alternatifleri üzerine<br />

çalışan Peter Wagner (German Aerospace<br />

Center - DLR), Jaume Barcelo (Universitat Politecnica<br />

de Catalunya, UPC-Barcelona Tech)<br />

ve Mohamed Abdel-Aty (University of Central<br />

Florida) da yer aldı. Üç gün süren konferans<br />

boyunca; trafik akım modellemesi ile denetimi<br />

ve yönetimi, ulaştırma modellemesi ve planlaması,<br />

taşıt rotalama, ulaştırmanın çevresel<br />

etkileri, elektrikli araçlar, acil durum yönetimi,<br />

karar analizi, demir yolu ağlarının tasarımı ve<br />

trafiği, trafik güvenliği, havacılık ve hava trafiği<br />

ile lojistik konularında gerçekleştirilen bilimsel<br />

oturumlarla, alanla ilgilenen uzmanlar ve akademisyenler<br />

görüş alışverişlerinde bulundu.<br />

Disiplinlerarası bir temelde süren konferansa;<br />

endüstri, işletme, kontrol, elektrik-elektronik, inşaat,<br />

çevre, uçak mühendisliği ile matematik,<br />

ekonomi, kent planlama, coğrafya gibi farklı<br />

bilim dallarından ve dünyanın dört bir yanından<br />

gelen yaklaşık 100 profesyonel ve bilim<br />

insanı katıldı. Ulaştırma konusunda dünyanın<br />

en önde gelen etkinliklerinden olan konferansta,<br />

son dönemde ulaştırma ve yöneylem<br />

araştırması alanında yapılan bilimsel araştırma<br />

sonuçları da yorumlandı.<br />

2016 IAESTE Temsilciler Toplantısı İTÜ’de Yapıldı<br />

IAESTE Türkiye (International Associationforthe<br />

Exchange of Studentsfor Technical<br />

Experience - Milletlerarası Teknik Stajyer Öğrenci<br />

Mübadelesi Birliği Türkiye Milli Komitesi)<br />

üyesi üniversitelerin temsilcileri, Genel Kurul<br />

toplantısı, her yıl olduğu gibi bu yıl da İTÜ’de<br />

düzenlendi. 18 Kasım’da, Deprem Mühendisliği<br />

ve Afet Yönetimi Enstitüsü Prof. Dr. Remzi<br />

Ülker Konferans Salonunda gerçekleştirilen<br />

etkinlik, Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Gülhayat Saygılı’nın yaptığı konuşmayla<br />

başladı.<br />

IAESTE Türkiye üyesi üniversitelerden<br />

gelen temsilcilerin sunumlarıyla devam eden<br />

program, üniversitemizin IAESTE Öğrenci Komitesi<br />

Denetleme Kurulu Başkanı ve Geomatik<br />

Mühendisliği Bölümü öğrencisi Gizem Sacıhan’ın,<br />

IAESTE öğrenci komitelerinin çalışmaları<br />

ve ulusal düzeyde yaptığı işbirliklerine dair<br />

sunumuyla sürdü. Önümüzdeki yılda yapılabi-<br />

88 itü vakfı dergisi<br />

lecek çalışmaların da planlandığı toplantıda,<br />

20-26 Ocak <strong>2017</strong> tarihlerinde Güney Kore’de<br />

düzenlenecek 70. IAESTE Genel Konferansı<br />

için yapılacak çalışmalar ve burada yer alacak<br />

Türkiye temsilcileri de belirlendi.<br />

IASTE ve IASTE Türkiye nedir?<br />

IAESTE (International Association for the<br />

Exchange of Studentsfor Technical Experience),<br />

1948 yılında, Londra’da, 10 ülkenin<br />

girişimiyle kurulan, akademi ve endüstri<br />

çevreleri ile üniversite öğrencilerinin ortak<br />

çıkarlarını temsil eden ulusal komitelerin birleşiminden<br />

oluşan bir konfederasyondur. Firmalar,<br />

üniversiteler ve üniversite öğrencileri<br />

arasında coğrafî sınırları aşan ve güçlü bir<br />

iş birliği kurmayı hedefleyen IAESTE, nitelikli<br />

mühendislerin ve bilim insanlarının dünyanın<br />

farklı yerlerinde yeni deneyimler elde etmesini<br />

sağlıyor.<br />

Yaklaşık 80 ülkede çalışmalarına devam<br />

eden ve her yıl 4000’in üzerinde stajyer öğrencinin<br />

değişimini sağlayan kuruluşun Türkiye<br />

merkezi olan IAESTE Türkiye ise İTÜ tarafından<br />

1955’te oluşturulmuştur. Rektörlüğe bağlı<br />

ve tüzel kişiliğe sahip olarak çalışmalarını sürdüren<br />

IAESTE Türkiye, enstitü niteliğinde bir<br />

kurumdur. 50’den fazla üyesi bulunan IAESTE<br />

Türkiye, yerel komiteleri aracılığıyla aday öğrencileri<br />

belirliyor ve yurt dışından gelecek öğrencilere<br />

ülkemizde staj yeri de sağlıyor.


İTÜ’de Engelleri Aşan 8 Proje<br />

"Sesli Adımlar" kapalı mekanlarda<br />

yön bulma uygulaması<br />

Astero Biyonik Ekibi'nin "Biyonik El" çalışması<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi yerleşkelerinde<br />

hayata geçirilen projeler ve öğrenci<br />

kulüplerinin çabaları sayesinde, engellilere<br />

daha iyi bir yaşam sağlamak için yeni<br />

adımlar atılıyor. Sesli Adımlar, Evrensel<br />

Tekstil Merkezi, engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar<br />

ile ilk meyvelerini veren projelere<br />

son olarak, öğrencilerin 3 boyutlu yazıcıyla<br />

ürettikleri biyonik el çalışması eklendi.<br />

Yerleşkelerde 3 yıldır süren “Yeşil Kampüs”<br />

projesinin en önemli ayaklarından<br />

biri olan “Engelsiz İTÜ” projelerini, 3 Aralık<br />

Dünya Engelliler Günü nedeniyle değerlendiren<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun<br />

Kındap, sadece üniversitemizde değil,<br />

tüm yaşam alanlarında engelli konforunun<br />

dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak<br />

üniversitede kurulan engelli biriminin ve bu<br />

birimin bir engelli tarafından yönetilmesinin<br />

önemli bir adım olduğunu söylüyor: “Sürdürülebilir,<br />

yaşanabilir veya Yeşil Kampüs<br />

dahilinde yaptığımız bazı çalışmalar, üzerinde<br />

yoğun olarak çalışılmasaydı, aslında<br />

engelliler için bir kâbusa da dönüşebilirdi.<br />

Bunu göz önüne alarak, proje sürecinde<br />

engelli arkadaşlarımızla birlikte çalıştık ve<br />

hem doğa dostu hem de engelsiz bir kampüs<br />

yaşamı oluşturduk. İç ve dış mekânlarda<br />

akıllı uygulama yoluyla yön bulmayı<br />

sağlayan Sesli Adımlar, kolay giyilebilir<br />

tekstil ürünleri tasarlayan Evrensel Tekstil<br />

Merkezi, engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar,<br />

down sendromlu çocuklarımızı hayata<br />

hazırlamaya yönelik çalışmalar, son dönemde<br />

elde ettiğimiz kazanımların sadece<br />

bir kısmını oluşturuyor.”<br />

Astero Biyonik, 3 Boyutlu Yazıcıyla<br />

Umut Oldu<br />

Farklı mühendislik dallarında öğrenimlerini<br />

sürdüren öğrenciler; Tamer Temizer, Ezgi<br />

Çetin, Onur Rodop, Arda Özdere ve Oğuz<br />

Sarp’tan oluşan Astero Biyonik ekibi, hayata<br />

geçirdikleri biyonik el çalışmasıyla, medyada<br />

ve sosyal ağlarda yoğun ilgi gördü.<br />

Sosyal sorumluluğu inovasyonun getirdiği<br />

olanaklarla birleştiren ekip, ilk büyük proje<br />

olarak 3 boyutlu yazıcıda biyonik el üretti.<br />

Farklı mühendislik alanlarından gelmenin<br />

çalışmalarını olumlu etkilediğini belirten ekip<br />

üyeleri, 3 boyutlu yazıcının pratik ve ihtiyaçlara<br />

cevap veren yapısından yararlanarak<br />

yaptıkları eli, gelecekte daha da geliştirerek<br />

tüm engellilere ulaştırmayı hedefliyor. Astero<br />

Biyonik, çalışmanın sosyal girişimciliğe evrilme<br />

sürecinde sürecinde İTÜ Çekirdek’ten<br />

de destek alarak, biyonik elin sürdürülebilirliği<br />

üzerine çalışmaya devam ediyor.<br />

Engellileri Yönlendiren “Sesli Adımlar”<br />

Türkiye’de ilk kez bir üniversitede hayata geçen<br />

mekân içi yön bulma uygulaması olan<br />

“Sesli Adımlar”, kapalı mekânlarda bluetooth<br />

ile çalışan yön bulma uygulamasıyla, İnşaat<br />

Fakültesinde yer ve yön bulmak kolaylaştı.<br />

İTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet<br />

gösteren Boni Firması tarafından geliştirilen<br />

bu uygulama kapsamında, İnşaat Fakültesi<br />

koridorlarına 120 adet bluetooth beacon<br />

cihazı yerleştirildi. Böylece kullanıcılar, akıllı<br />

telefonlarına indirdikleri “Sesli Adımlar” uygulamasıyla<br />

gitmek istenilen konumu belirledikten<br />

sonra, yer-yön tarifi alabiliyor. Hem<br />

yazılı hem de sesli komut verilebilen uygulama,<br />

sadece engelli bireyler için değil, yer-<br />

itü vakfı dergisi<br />

89


İTÜ'DEN HABERLER<br />

YÖK Engelsiz Üniversiteler Çalıştayı da değerlendirildi.<br />

Birim, yılda iki kez düzenlenen<br />

bölgesel toplantılara katılarak İTÜ’yü bu<br />

alanda temsil ediyor.<br />

90 itü vakfı dergisi<br />

Engellilere özel otoparklar<br />

leşkemizdeki herkes için kolaylık sağlıyor.<br />

Uygulama yoluyla, fakültede uygulamaya<br />

tanımlanmış bütün salonlar, sınıflar, odalar<br />

ve fakülte içindeki diğer birimler hakkında<br />

konum bilgisi alınabiliyor. Ayrıca bluetooth<br />

cihazlarına; çıkış kapıları, yangın merdiveni<br />

ve asansörler gibi acil durumlarda ilk kullanılacak<br />

bölümler de tanımlandı.<br />

Evrensel Tekstil Tasarım Merkezi<br />

“Evrensel Tekstil Tasarım Merkezi’nde ise<br />

engelli bireylerin ihtiyaçları dikkate alınarak<br />

giysi tasarımı yapılıyor. İstanbul Kalkınma<br />

Ajansı’nın (İSTKA) desteği ile kurulan merkez;<br />

gelişmiş altyapısı ve ileri teknolojisiyle<br />

engellilerin ihtiyaçları düşünülerek hazırlandı.<br />

Engelliler için kumaş, giysi ve diğer<br />

tekstil tasarımlarına ait numuneler üreten<br />

merkezde; kolay giyilebilir, pratik bir bakımla<br />

korunabilen, konforlu ve estetik giysilerin<br />

tasarlanmasının yanında, 3 boyutlu vücut<br />

tarama sistemi sayesinde vücut ölçülerinin<br />

alınması da sağlanacak.<br />

Engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar ile<br />

otoparklar<br />

Engellilerin günlük hayatta sıkça karşılaştığı<br />

sorunlardan olan ulaşım konusunda da<br />

çalışmalar sürüyor. Engelsiz, yaya dostu<br />

Engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar<br />

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap<br />

3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nde<br />

"Engelsiz İTÜ" projelerini anlattı.<br />

ve doğayla bütünleşen bir üniversite anlayışı<br />

ile kaldırımlar yenilendi ve genişliği 3-4<br />

metreye çıkarılırken yüksekliği de 5 cm ile<br />

sınırlandırıldı. Rampalara yer ayırarak engelli<br />

ulaşımını kolaylaştırıldı. Böylece engelli bireylerin<br />

özel bir yola ihtiyaç duymadan, yerleşke<br />

içinde rahatlıkla hareket edebilmeleri<br />

sağlandı. Hissedilebilir yüzey çalışmalarının<br />

hâlâ sürdüğü kaldırımlarda ayrıca, geçirimli<br />

beton uygulamasıyla yollarda ve kaldırımlarda<br />

su birikintilerinin oluşması önlendi. Bu<br />

yenilikleri getirirken otopark bölümleri de<br />

unutulmadı ve bu alanlarda engellilere özel<br />

alanlar ayrıldı.<br />

İTÜ Engelli Öğrenci Danışma Birimi<br />

İTÜ’deki erişilebilirlik ve engelsizlik çalışmaları<br />

konusunda bütün paydaşları İTÜ Engelli<br />

Öğrenci Danışma Birimi çatısı altında bir<br />

araya getirildi. Yıl içerisinde birçok çalışmaya<br />

önderlik eden birim son olarak "İstanbul<br />

Dördüncü Bölgesel Engelsiz Üniversiteler<br />

Birim Koordinatörleri Toplantısı"na ev sahipliği<br />

yaptı. Evrensel Tekstil Merkezi’nde 24<br />

Kasım’da gerçekleşen toplantıda, engelli<br />

öğrencilerimizin koordinatörlüklerden aldıkları<br />

hizmetlere standart getirmenin yanında,<br />

İTÜ’de erişilebilirlik çalışmaları<br />

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde zorunlu ders olarak<br />

verilen “erişilebilirlik” konusu, toplumda<br />

herkesin eşit koşullarda yaşamını sürdürülebilmesi<br />

için mimariden giyime, endüstriden<br />

çevre düzenlemesine kadar hayatın hemen<br />

her alanında büyük önem taşıyor. Dersi alan<br />

öğrencilere, toplumdaki herkesin sosyal hayata<br />

katılımını tam olarak sağlamak adına<br />

gereken bütün tasarımlarda erişilebilirliğin<br />

nasıl sağlanacağı anlatılıyor. Böylece öğrencilerimiz<br />

konuyla ilgili farkındalık ediniyor.<br />

Ayrıca İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi ve İstanbul<br />

Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol<br />

kapsamında, İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi<br />

(İTÜSEM) bünyesinde “Erişilebilirlik Uzmanlık<br />

Sertifika Programı” düzenleniyor.<br />

Engelli Bireyler Ayazağa Yerleşkesinde<br />

Sosyal Hayata Katılıyor<br />

Ayazağa Yerleşkesinde yer alan ve Türkiye’nin<br />

ilk üniversite down kafesi olan Fanfan<br />

ile Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle<br />

Özel Eğitim İş Uygulama Okulu da engelli<br />

bireylerimizi topluma kazandırmakta önemli<br />

rol oynuyor. İTÜ Gönüllülük Kulübü ise engelli<br />

bireyler hakkında farkındalığı artırmayı<br />

amaçlayan “Vosw-otizm” projesini gerçekleştirerek,<br />

Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle<br />

Özel Eğitim İş Uygulama Okulu<br />

öğrencilerinin hazırladığı kek, kurabiye, limonata,<br />

reçel gibi ürünlerden engelliler için<br />

bir gelir kaynağı oluşturuyor.<br />

Gönüllülük Kulübü’nün “Engeller<br />

Durdurmasın” projesi<br />

İTÜ Gönüllülük Kulübü’nün diğer projesi<br />

“Engeller Durdurmasın” ise toplumsal<br />

farkındalık bekleyen engelli bireylerle ilgili<br />

çalışmalara dayanıyor. Proje kapsamında,<br />

hiçbir engelin aşılamayacak kadar büyük<br />

olmadığını göstermek için çeşitli etkinlikler<br />

düzenleniyor. Gönüllü öğrenciler düzenli<br />

aralıklarla İstanbul içindeki işitme, görme<br />

ve zihinsel engelli okullara ziyaretler yapıyor<br />

ve her engel grubu için özel etkinlikler<br />

düzenliyor. Kulübün temel hedefi, farkına<br />

varılmayı bekleyen çocuklara farklı olduklarını<br />

hissettirmeden yardım etmek, onlarla<br />

zaman geçirmek ve bunları yaparken de<br />

toplumun önyargılarını kırmak olarak öne<br />

çıkıyor.


Madenciliğin Yeni Uygulama Merkezi Açıldı<br />

İTÜ, sayısız projenin üretildiği ve uygulama<br />

çalışmalarının yapıldığı eğitim ve araştırma<br />

merkezlerine bir yenisini daha ekledi.<br />

Madencilik alanında hayata geçireceği güvenlik<br />

uygulamaları ve yapacağı Ar-Ge çalışmalarıyla<br />

kendi alanında Türkiye’de bir ilk olan<br />

İTÜ Taş Bina Madencilik Eğitim ve Uygulama<br />

Merkezi faaliyete geçti. 22 Aralık’ta, Akdağlar<br />

Agrega Maden Ocağı’nda açılan ve Maden<br />

Mühendisliği Bölümü’ndeki kuramsal eğitimi<br />

saha uygulamalarına dönüştürecek tesis,<br />

Türkiye’nin en güvenli maden sahasının da<br />

temellerini atacak. Burada eğitim alacak öğrenciler;<br />

maden güvenliğini artırıcı önlemler,<br />

açık işletme, cevher hazırlama, patlayıcı madde<br />

gibi dersleri uygulamalı olarak görmenin<br />

yanında, staj ve bitirme çalışmalarını da yapabilecek.<br />

Taş Bina Madencilik Eğitim ve Uygulama<br />

Merkezi Türkiye’de ilklerden oldu<br />

Ülkemizdeki maden mühendisliği bölümlerinin,<br />

alanla ilgili derneklerin ve madencilik<br />

alanındaki uzmanların; buluşma, uygulama<br />

ve eğitim merkezi olması beklenen İTÜ Maden<br />

Mühendisliği Bölümü Uygulama ve Eğitim<br />

Merkezi’nin açılış törenine; Rektör Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca, Sarıyer Belediye Başkan<br />

Yardımcısı Gökhan Zeybek ve binayı üniversitemize<br />

tahsis eden Akdağlar Agrega Maden<br />

Ocağı temsilcilerinin yanı sıra; çok sayıda şirket<br />

ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen<br />

ve öğrenci katıldı.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca açılış<br />

sonrasında yaptığı açıklamada tesisin sanayi-<br />

üniversite iş birliğinin en güzel örneklerinden<br />

biri olarak ülkemizde bir ilk olduğunu<br />

belirtti. Tesisin madencilik alanında verilen<br />

eğitimde oluşan kuram ve uygulama arasındaki<br />

boşluğu doldurmasıyla çok önemli bir<br />

işlev göreceğini vurgulayan Karaca, merkezde<br />

iş güvenliği açısından da oldukça hassas<br />

davranıldığını, öğrencilerimizin eğitimi kadar<br />

güvenliğinin de düşünüldüğünü sözlerine<br />

ekledi. Karaca konuşmasını: “Buradaki merkezimizde<br />

birinci sınıftan son sınıfa kadar<br />

öğrencilerin teorik eğitimin yanı sıra, ağırlıklı<br />

olarak uygulama yapma olanağı da bulacak.<br />

60 öğrenci kapasiteli uygulama merkezimiz,<br />

üniversitelerimizin tatil dönemlerinde bile aktif<br />

olarak faaliyet gösterebilecek. Özellikle de<br />

yaz dönemlerinde vardiyalı olarak kullanma<br />

olanağımız olacak.” sözleriyle tamamladı.<br />

Prof. Dr. Orhan Kural: “5 yıllık bir hayal<br />

gerçekleşti.”<br />

İTÜ Senato kararıyla, Taş Bina Madencilik<br />

Eğitim ve Uygulama Merkezi’ne adı verilen<br />

Maden Fakültesi ve Maden Mühendisliği<br />

Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, açılışla<br />

birlikte 5 yıllık hayalinin gerçekleştiğini söyledi.<br />

Projenin gerçekleşmesinde zor bir süreç<br />

yaşandığına da değinen Kural; byük çabalarla<br />

üniversitemize kazandırılan bu merkezin,<br />

madenciler için bir buluşma noktası olacağına<br />

dair düşüncesini paylaştı.<br />

Törene katılan İTÜ mezunu ve Sarıyer<br />

Belediye Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek<br />

ise Ayazağa Yerleşkesi dolayısıyla İTÜ’nün<br />

Sarıyer’in de önemli bir markası olduğunu<br />

belirterek bu projede üniversitemize destek<br />

vermiş olmaktan ötürü büyük bir memnuniyet<br />

duyduklarını, iş birliğinin yeni projelerle süreceğine<br />

inandığını bildirdi.<br />

Önce öğrencilerimiz, sonra tüm<br />

madencilik öğrencilerine açık olacak<br />

İTÜ Maden Mühendisliği Bölümü Uygulama<br />

ve Eğitim Merkezi olarak hizmet verecek<br />

bina, Ayazağa semtinde yer alan Akdağlar<br />

Agrega Maden Ocağı içerisinde eski bir taş<br />

binanın yenilenmesiyle ortaya çıktı. Orman ve<br />

Su İşleri Bakanlığı ile Sarıyer Belediyesi’nin<br />

desteğiyle açılan merkezde, maden mühendisliği<br />

öğrencileri; maden güvenliği, açık işletme,<br />

cevher hazırlama ve patlayıcı madde gibi<br />

konularda uygulamalı dersler görecek. Yaz<br />

dönemlerinde de hizmet verecek merkezden<br />

ilk aşamada sadece İTÜ öğrencileri yararlanabilecek.<br />

Yakın gelecekte, merkezin diğer<br />

üniversitelerin maden fakültelerinde öğrenim<br />

gören öğrencilere de açılması planlanıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

91


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Danışmanlık ve Denetim Sektörünün<br />

Dört Büyüğü Big4 Zirvesi’nde<br />

İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü<br />

ve İTÜ Ekonomi Kulübü’nün iş birliğiyle<br />

düzenlenen Big4 Zirvesi, denetim ve<br />

danışmanlık alanının en büyük 4 firması;<br />

Ernst&Young, Klynveld Main Goerdeler<br />

- KPMG, Deloitte ve Pricewaterhouse<br />

Coopers - PwC’nin Türkiye yöneticilerini<br />

İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde buluşturdu. 21<br />

Ekim’de düzenlenen zirveye öğrenciler<br />

yoğun ilgi gösterdi.<br />

Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fuat Erdal’ın<br />

moderatörlüğünde gerçekleşen zirvede,<br />

öğrencilerin bu şirketleri ve mesleği seçmeleri<br />

halinde nelerle karşılaşacakları ve kariyerlerinde<br />

onları bekleyen basamaklar konuşuldu.<br />

Yöneticiler, sektörel bilgileri ve bu alanda<br />

edindikleri deneyimi öğrencilerle paylaşırken,<br />

gençlerden gelen soruları da yanıtladı.<br />

Ernst&Young Danışmanlık Bölümü Ortağı<br />

Füsun Patoğlu konuşmasında, danışmanlık<br />

mesleğinin hiç bitmeyen bir öğrencilik olarak<br />

tanımlanabileceğini ve bu alanda başarının<br />

sadece eğitimden değil, aynı zamanda bireysel<br />

yetkinlikten de geçtiğini belirtti.<br />

KPMG Türkiye Şirket Ortağı Emrah Akın<br />

ise kendi başarı öyküsünü anlattıktan sonra,<br />

danışmanlık ve vergi konuları üzerine konuştu.<br />

Danışmanlığın güven vermekle eş anlamlı<br />

olduğunu söyleyen Akın, iyi bir danışmanın<br />

teknik açıdan birikimli olması, hayata dair bir<br />

bakış açısı geliştirmesi ve kendi ülkesine dair<br />

bir farkındalık oluşturması gerektiğini söyledi.<br />

Öğrencilere seslenerek sevdikleri işi en iyi<br />

şekilde yapmalarını vurgulayan Akın, gençlerin;<br />

yaşadıkları ülkenin büyüme rakamlarını,<br />

bütçesini ve vergi gelirlerini yakından takip<br />

etmelerini önerdi. Big4’da söz alan Deloitte<br />

Türkiye Sigortacılık Endüstrisi Ortağı Müjde<br />

Şehsuvaroğlu, öğrencilere denetim alanındaki<br />

kariyer olanaklarına dair görüşlerini<br />

aktardı. Zirvede konuşan son yetkili Pricewaterhouse<br />

Coopers (PwC) Türkiye Kurumsal<br />

Finansman Danışmanlık Hizmetleri Direktörü<br />

Baran Engür ise öğrencilere, şirketlerin birleşme<br />

ve satın alma danışmanlığı hakkında<br />

ayrıntılı bilgiler aktardı.<br />

İTÜ Radyosu 71. Yaşını “World College Radio Day” ile Kutladı<br />

Türkiye’nin ilk üniversite radyosu olan İTÜ<br />

Radyosu, bu yıl da yeni yaşını “World College<br />

Radio Day” eşliğinde kutladı. Amatör ruhunu<br />

profesyonel yayıncılık anlayışıyla birleştiren<br />

İTÜ Radyosu, 4 Kasım Cuma günü düzenlenen<br />

World College Radio Day’de dördüncü<br />

kez yer alarak sesini tüm dünyaya duyurdu.<br />

Radyo, 24 saat süren küresel yayında, bir<br />

saat boyunca repertuvarını dünya ile paylaştı,<br />

Türkçenin yanında İngilizce anonslarla da<br />

dünyaya seslendi.<br />

2012’den beri düzenlenen “World College<br />

Radio Day” yolculuğuna ilk kez 1 Ekim<br />

2013'te yayınladığı bir saatlik programla çıkan<br />

İTÜ Radyosu’nun hazırladığı özel program,<br />

4 Kasım Cuma günü “World College<br />

Radio Day”de, 17.00-18.00 (TSİ) saatleri arasında<br />

yayınlandı ve 43 ülkede yayın yapan<br />

700 öğrenci radyosu tarafından ortak yayınla<br />

tüm dünyaya ulaştı. İTÜ Radyosu’nun bu 1<br />

saatlik yayınında; klasik, rock ve caz türlerinde<br />

sadece Türk sanatçı ve grupların eserlerinden<br />

oluşan 11 parçaya yer verildi. Bu yıl ilk<br />

durağı Finlandiya olan World College Radio<br />

Day; Yunanistan, Amerika Birleşik Devletleri,<br />

İngiltere, İrlanda, İsrail, İskoçya, Almanya, İtalya,<br />

İsveç, Türkiye (İTÜ Radyosu), Meksika,<br />

92 itü vakfı dergisi<br />

Kanada, Hırvatistan, Birleşik Arap Emirlikleri<br />

ve Fransa'yı temsil eden öğrenci radyolarının<br />

ardından, son durak olarak yine ABD'ye<br />

döndü. Yayın saatini kaçıranlar programın<br />

tamamına daha sonra TuneIn üzerinden de<br />

erişebilecek.<br />

Kısa dalgadan internete 71 yıllık yolculuk<br />

1945’te bir stüdyo ve bir de kısa dalga vericiyle<br />

yayına başlayan İTÜ Radyosu, yayın<br />

serüvenine son 4 yıldır; rock, caz-blues ve<br />

klasik müzik olmak üzere üç farklı kanalla<br />

devam ediyor. 1954’te ilk FM (frekans modülasyonu)<br />

yayınını gerçekleştiren radyo, 17 yıl<br />

sonra ülkemizin ilk stereo-FM yayınına geçti<br />

ve 1980’e kadar bu yayın hayatını aralıklarla<br />

sürdürdü. 1995’te sesini, Ayazağa Yerleşke-<br />

si'nden başlattığı FM 95.0 MHz ve Türksat<br />

Kablo TV bazlı düzenli yayınlarıyla duyurmaya<br />

başlayan İTÜ Radyosu, 1998’de internet<br />

üzerinden yayına geçerek, Türkiye’nin internetle<br />

birlikte yaşadığı bu değişime öncülük<br />

edenlerden oldu.<br />

Sesini duyurduğu ilk günden bu yana<br />

geçen 71 yılda, 300’ün üzerinde İTÜ’lünün<br />

ve konuk programcının katkısıyla giderek<br />

profesyonelleşen İTÜ Radyosu, geniş içerikli<br />

arşiviyle de âdeta bir hazine değeri taşıyor.<br />

Repertuvarını gün geçtikçe artıran radyonun<br />

1500 adet uzunçalar (LP), 580 adet taş plak,<br />

78 tane devir plak ve son olarak 270 tane dar<br />

banttan oluşan müzik arşivi, her gün yeni müzikseverlerle<br />

buluşuyor.<br />

Radyo mobil uygulaması Tunein’in verilerine<br />

göre, üç kanalı da Türkiye’nin en çok dinlenen<br />

üniversite radyoları arasına giren radyo,<br />

yurt dışında da birçok dinleyiciye sesleniyor.<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya,<br />

Almanya’dan Brezilya’ya, hatta Meksika ve<br />

Japonya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadan<br />

dinleyici kitlesi edinen İTÜ Radyosu’nda,<br />

öğrencilerden oluşan ekip üyelerinin dışında<br />

alanında uzman kişilerden seçilmiş konuk yapımcıların<br />

programlarına da yer veriliyor.


Çocuklar ve Gençler, 2. Meraklı Zihinler<br />

Bilim Şenliği’nde Buluştu!<br />

Merak eden, dünyayı anlamaya çalışan<br />

ve bilime ilgi duyan çocuklar, İTÜ Bilim Merkezi<br />

ve Beyoğlu Belediyesi’nin iş birliğiyle<br />

düzenlenen “2. Meraklı Zihinler Bilim Şenliği”nde<br />

buluştu.<br />

Çocuklara araştırma ruhu aşılamak ve<br />

bilimi deneyimsel ve eğlenceli bir şekilde<br />

sevdirmek amacıyla gerçekleştirilen etkinlik,<br />

Taksim Meydanı’ndaki festival alanında<br />

çocukları ağırladı.<br />

Özellikle 7-14 yaş grubu çocukların<br />

bilimle daha yakından tanışmalarını hedefleyen<br />

organizasyon; bilimsel etkinlikler,<br />

tematik atölye ve laboratuvar çalışmaları,<br />

çocukların bilime duydukları ilgiyi geliştirecek<br />

zekâ oyunları, amatör ve profesyonel<br />

olarak bilimle ilgilenenlerin buluşları ile öğrenci<br />

proje stantlarıyla da yoğun ilgi gördü.<br />

Aralarında, çocukların ve gençlerin birebir<br />

katıldığı; İlk Robotum Atölyesi, Pil Böcek<br />

Atölyesi, Model Uçak Atölyesi, Sifigu Zekâ<br />

Oyunları Atölyesi ve Müzik Aleti Yapım Atölyesi<br />

başta olmak üzere, birçok farklı aktivite,<br />

şenliğe katılan çocuklar ve gençler ile aileleri<br />

tarafından büyük ilgi gördü.<br />

Önümüzdeki yıl “uzaya gidecek ilk Türk<br />

genci” olması beklenen, İTÜ Uzay Mühendisliği<br />

Bölümü son sınıf öğrencisi Halil<br />

Kayıkçı da şenlik açılışında yaptığı konuş-<br />

mayla; geleceğin bilim insanlarına, akademisyenlerine,<br />

sanatçılarına ve daha pek çok<br />

mesleği temsil edecek çocuklara seslendi.<br />

İlkokuldan üniversiteye kadar devlet okullarında<br />

eğitim gördüğünü söyleyen Halil Kayıkçı,<br />

devlet kurumlarından başarılı gençler<br />

yetişebildiğinin güzel bir örneğini sergiledi.<br />

Açılış törenine Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca’nın yanı sıra; Beyoğlu Kaymakamı<br />

Osman Ekşi, Beyoğlu Belediye Başkanı<br />

Ahmet Misbah Demircan ve İstanbul İl Milli<br />

Eğitim Müdürlüğü yöneticileri de katıldı.<br />

Karaca: “Bilimin yaşı yok”<br />

Beyoğlu Belediyesi ile birlikte organizasyonu<br />

üstlenen İTÜ Bilim Merkezi nedeniyle<br />

bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca İTÜ Bilim Merkezi’nin üniversiteyi<br />

toplumla buluşturup bilimsel alanda farkındalık<br />

oluşturarak önemli bir rol oynadığını<br />

belirtti. Karaca, İTÜ’nün bir yükseköğrenim<br />

kurumu olmasının da ötesinde, toplumun<br />

her katmanına hizmet etmeyi amaçladığını<br />

sözlerine ekledi. Rektör konuşmasını, “Bilimin<br />

yaşı yoktur ve bu nedenle 7’den 70’e<br />

herkese hitap ediyor. Çünkü ‘merak’ insanın<br />

doğasında vardır ve bu duygu oldukça bilime<br />

duyulan ilgi de beraberinde gelecektir.”<br />

sözleriyle tamamladı.<br />

Demircan: “Günümüzde bize düşen<br />

daha çok buluş yapmak, beynimizi<br />

daha çok çalıştırmaktır.”<br />

Açılış törenine katılan Beyoğlu Belediye<br />

Başkanı Ahmet Misbah Demircan ise<br />

belediyenin İTÜ ile yaptığı iş birliğiyle bu<br />

etkinliğin ikinci kez düzenlediğini hatırlatarak<br />

,“Bilgi toplumunda üretimin makine<br />

ve robotlarla yapıldığı günlerde insanlara<br />

düşen daha çok buluş yapmak, beyinlerini<br />

daha çok çalıştırmak olacaktır. Bu<br />

sebeple, gençlerimizin yeni icatlar çıkarmalarını<br />

bekliyoruz.” diye konuştu.<br />

İTÜ Bilim Toplum UYG-AR Merkezi<br />

Müdürü Doç. Dr. Aytekin Çökelez ise<br />

İTÜ’nün; bilime, sanata ve topluma yenilik<br />

getiren her dalda katkı sunduğunu vurguladı<br />

ve özellikle popüler bilimin eğlenceli<br />

taraflarından yararlanarak toplumumuza<br />

bilimi sevdirmek için bu etkinliğin son<br />

derece önemli olduğunu söyledi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

93


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ - KKTC Yeni Erenköy Yerleşkesi İçin<br />

İmzalar Atıldı<br />

fından ana yerleşke kurulması amacıyla<br />

İTÜ-KKTC Eğitim Araştırma Yerleşkeleri’ne<br />

49 yıllığına kiralandı.<br />

İTÜ-KKTC Rektörü Prof. Dr. Ercan Kahya<br />

bu projenin, Türkiye’nin KKTC’de haya-<br />

İTÜ-KKTC Yeni Erenköy<br />

Yerleşkesi arazisindeki parsellerin<br />

kiralanması için 29<br />

Kasım'da KKTC Başbakan Yardımcılığı<br />

ve Maliye Bakanlığı<br />

Toplantı Salonu’nda sözleşme<br />

imzalandı. İTÜ-KKTC Eğitim<br />

Araştırma Yerleşkeleri Rektörü<br />

Prof. Dr. Ercan Kahya ile KKTC<br />

Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi<br />

Müdürü Eralp Münür Pınar<br />

arasında imzalanan kira sözleşmesine,<br />

KKTC Başbakan<br />

Yardımcısı ve Maliye Bakanı<br />

Serdar DENKTAŞ “onur şahidi” olarak<br />

imza attı. Sözleşmeye göre, Yeni Erenköy’de<br />

bulunan hazine arazi parselleri,<br />

Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi tarata<br />

geçirdiği su temin projesinin ardından<br />

en büyük yatırım olacağını, 6 adet hali ve<br />

hazine arazisi ile vakıflara ait 2 parselin<br />

KKTC Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi’nden<br />

kiralandığını belirtti. Yaklaşık 60<br />

kişiye ait 23 parselin bu amaçla kamulaştırıldığını<br />

hatırlatan Rektör, 6 yıl süren<br />

büyük emeklerin ardından çalışmanın<br />

gerçekleştiği bu günün tarihi bir önem taşıdığını<br />

sözlerine ekledi. Bu sözleşmeyle<br />

birlikte; sayısal haritalandırılma, jeolojik<br />

zemin etüdü ve kentsel planlama çalışmaları<br />

2013’te tamamlanan Yeni Erenköy Yerleşke<br />

arazisi için mimari projelendirme ve<br />

inşaat aşamalarının en kısa sürede başlaması<br />

bekleniyor.<br />

Yaklaşık 6000 öğrencilik kapasiteye<br />

sahip olacak yerleşke; denizcilik bilimleri,<br />

mühendislik, sosyal bilimler bölümleri<br />

ve lisansüstü programlarına<br />

ait binaların yanı sıra, doğal<br />

yaşam parkları ile sosyal ve<br />

kültürel alanları da kapsayacak.<br />

Belirlenecek bazı tematik<br />

alanlar ise uluslararası Ar-Ge<br />

ve inovasyon üssü olarak kullanılacak.<br />

KKTC Başbakan<br />

Yardımcısı ve Maliye Bakanı<br />

Serdar Denktaş gelişmeyle ilgili<br />

görüşünü: “Üniversiteler,<br />

bölgesel kalkınma planlamasında<br />

çok önemli bir rol üstleniyor.<br />

İTÜ’nün bölgeye yapacağı<br />

bilimsel, sosyal, kültürel<br />

ve ekonomik katkılar KKTC’de büyük bir<br />

değişim yaratacak, kiralanan arazilerin<br />

en verimli şekilde kullanılacağına inanıyorum.”<br />

sözleriyle paylaştı.<br />

Toplumu Demokratikleştirmek İçin Sanat, Kültür, Ekonomi:<br />

Alternatif Anlatılar İçin Mekân Oluşturma Araştırmaları<br />

Projesi’ne “RISE 2016” Desteği<br />

Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri<br />

Tasarımı Bölümü Öğretim Görevlisi Mehmet<br />

Erkök’ün yürütücüsü olduğu “Toplumu<br />

Demokratikleştirmek İçin Sanat, Kültür,<br />

Ekonomi: Alternatif Anlatılar İçin Mekân<br />

Oluşturma Araştırmaları” (Art, Culture, Economy<br />

to Democratize Society: Research<br />

in Placemaking for Alternative Narratives<br />

(trans-making) isimli proje, Avrupa Birliği<br />

Horizon 2020 Bilimsel Mükemmeliyet Marie<br />

Skodowska Curie Araştırma Programları ve<br />

Bursları, Araştırma ve Yenilikçilik Değişim<br />

Programı 2016 (Research and Innovation<br />

Staff Exchange Scheme-RISE 2016) çağrısı<br />

kapsamında desteğe değer görüldü.<br />

Ocak <strong>2017</strong>’de başlayacak ve 48 ay sürecek<br />

projenin 1.858.000 Euro olarak belirlenen<br />

toplam bütçesinin 1<strong>75</strong>.500 Euro’luk<br />

kısmı ise İTÜ’ye ayrıldı. Proje dâhilindeki<br />

araştırma ve inovasyon aktiviteleri ile sanat<br />

ve yaratıcı alanlar sayesinde paydaşların<br />

temel katkısıyla sektörler arası diyalog sağlanması<br />

hedefleniyor.<br />

Proje ortakları olan 8 akademik ve<br />

12 sivil insiyatif nitelikli kurum, araştırma<br />

kapsamında disiplinlerarası bilgi değişimi<br />

amacıyla interaktif bir şekilde çalışacak.<br />

İTÜ’deki araştırmacılar proje süresince,<br />

farklı ülkelerde toplam 37 ay sürecek araştırma<br />

ziyaretleri gerçekleştirecek.<br />

94 itü vakfı dergisi


Türkiye İnovasyon Haftası’nda İTÜ<br />

ve Teknokent Projeleri Vitrine Çıktı<br />

Gelişen ve değişen dünyada, ülkeleri<br />

üst sıralara taşıyan en önemli faktör<br />

inovasyon olarak öne çıkıyor. Artan dünya<br />

nüfusu ve dönüşen ihtiyaçlara göre<br />

kendini sürekli yenilemesi gereken üretim<br />

anlayışına güç katan inovasyon, bugün<br />

uluslararası rekabette ekonomik ve toplumsal<br />

açıdan en büyük faktör olarak görülüyor.<br />

Ülkemizdeki inovatif çalışmaların<br />

ele alındığı, bilişim ve endüstri çevreleri<br />

ile akademik dünyadan uzmanların katıldığı<br />

Türkiye İnovasyon Haftası’nda, 11<br />

girişimci firma ve 5 yeni proje yer aldı.<br />

Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde,<br />

Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) tarafından<br />

8-10 Aralık tarihleri arasında, İstanbul<br />

Kongre Merkezi’nde gerçekleşen<br />

etkinlik kapsamında; giyim alanında yeni<br />

ödeme ve güvenlik sistemlerinden taşınabilir<br />

scootera, biyobozunur yapay damardan<br />

hibrit roket motoruna kadar farklı<br />

alanlarda geliştirilen ürünler tanıtıldı. İTÜ<br />

ve İTÜ ARI Teknokent’in ortak standında<br />

ise girişimci firmaların ve projelerin yenilikçi<br />

iş fikirleriyle yaşamı nasıl kolaylaştırabileceğinin<br />

örneklerini sergilendi. Fuarda,<br />

İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarım Bölümü<br />

inovatif projeleri de ilgi topladı.<br />

İTÜ, etkinliğin ilk gününde, Uzay Mühendisliği<br />

Bölümü son sınıf öğrencisi Hamerkezi<br />

İTÜ Çekirdek’ten çıkan girişimler<br />

ile İTÜ’nün öğrenci proje ekipleri<br />

de çalışmalarını İnovasyon Haftası’nda<br />

paylaştı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür<br />

Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp’in<br />

yanı sıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi<br />

(TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin<br />

eşliğinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı<br />

Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı<br />

Nihat Zeybekçi, Gençlik ve Spor Bakanı<br />

Akif Çağatay Kılıç ile Aile ve Sosyal<br />

Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan<br />

Kaya da standımızı ziyaret ederek İTÜ’lü<br />

girişimcilerden projelerle ilgili bilgi aldı.<br />

Etkinliğin son gününde ise Cumhurbaşkanı<br />

Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, iş<br />

ve ihracat dünyasından önemli isimler<br />

de etkinliğin konuğu oldu. Erdoğan’ın<br />

konuşmasının ardından, “TİM İnovasyon<br />

Ödülleri” ve “İnova Lig İnovasyon Liderleri<br />

Ödülleri”ni kazananlar sahneye çıktı<br />

ve ödülleri Cumhurbaşkanı tarafından<br />

verildi.<br />

lil Kayıkçı “Globalde İz Bırakan Türkler”<br />

başlıklı panelde yaptığı konuşmayla katılımcılara<br />

seslendi. Genç Liderler ve Girişimciler<br />

Derneği tarafından “Türkiye’nin<br />

On Başarılı Genci” arasında gösterilen<br />

Kayıkçı, salondaki izleyicilere, <strong>2017</strong>’de<br />

gerçekleştireceği uzay yolculuğuna giden<br />

başarı öyküsünü anlattı.<br />

Rektör ve bakanlar İTÜ standında<br />

İTÜ ARI Teknokent’in parlak ve girişimci<br />

fikirleri gerçeğe dönüştüren kuluçka<br />

Türkiye İnovasyon Haftası’nda vitrine<br />

çıkan İTÜ ve Teknokent projeleri<br />

İTÜ GAE: İTÜ Güneş Arabası Ekibi,<br />

elektrikli araçlardaki mesafe sorununu<br />

önlemek ve güneş enerjisinin ulaşımda<br />

kullanımı üzerine yaptığı araç tasarımıyla<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

İTÜ Pars Roket Grubu: Bilimsel amaçlı<br />

irtifa roketleri tasarlayıp üretirken Türkiye’deki<br />

ilk hibrit roket motorunu da<br />

üreten topluluk, geliştirilmiş hibrit roket<br />

motorları üzerinde çalışmaya devam<br />

ediyor.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp’in<br />

yanısıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ile birlikte Enerji ve Tabii Kaynaklar<br />

Bakanı Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile Aile<br />

ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya da İTÜ standını ziyaret edip projelerle ilgili olarak<br />

İTÜ’lü girişimcilerden bilgi aldı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

95


İTÜ'DEN HABERLER<br />

TARS: Endüstriyel koşullara dayanıklı,<br />

düşük güç tüketen, her türlü sensörün<br />

tak-çıkar mantığı ile entegre edilebildiği,<br />

batarya ya da normal güç ile çalışabilen<br />

nesnelerin interneti (IOT) platformu<br />

TARS’ı üretiyor. TARSUS Inc. Firması tarafından<br />

üretilen TARS; uzaktan görüntüleme,<br />

kontrol, ölçümleme, otonomluk,<br />

veri madenciliği ve yapay zekâ özellikleri<br />

taşıyor.<br />

Ahtapot: Toplulukların kendilerine özel<br />

bir sosyal ağ kurmasını sağlayan Ahtapot;<br />

kurum çalışanları, müşteriler, üyeler<br />

ve tedarikçiler arasında güçlü bir iletişim<br />

ve iş birliği kurarak verimliliği artırıyor.<br />

İTÜ Arı Teknoloji Geliştirme Kulübü:<br />

Kulüp, öğrencilerin yeni teknolojik gelişmeleri<br />

takip etmesini, bu gelişmeleri<br />

İTÜ’de öğrendikleri kuramsal bilgilerle<br />

harmanlayarak yerel olanaklarla üretime<br />

dönüştürmesini amaçlıyor.<br />

İTÜ Apis Ar-Ge: Havacılık ve uzay alanında<br />

üniversitemizi ve ülkemizi başarıyla<br />

temsil eden İTÜ Apis Ar-Ge takımı fuara;<br />

kanatlı planör, model uydu ve kendi<br />

üretimleri olan drone ile katıldı.<br />

İTÜ Biyobozunur Yapay Damar: İTÜ<br />

akademisyenlerinin yürüttüğü, gerçek<br />

damar yapısını taklit eden katmanlı biyobozunur<br />

yapay damar üretimi ve klinik<br />

öncesi analizleri projesi de Türkiye İnovasyon<br />

Haftası’nda yer aldı.<br />

Next Horizons: Askeri ve sivil amaçlarla;<br />

yangın söndürme, şüpheli cisimlere<br />

müdahale, el yapımı patlayıcı tarama,<br />

seyir ve keşif gibi süreçler için özelleştirilebilir<br />

bir otonom/yarı-otonom robot<br />

96 itü vakfı dergisi<br />

platformu tasarlayan NextHorizons, etkinlikte<br />

dikkat çeken çalışmalardan biriydi.<br />

Mikro-P: Her yaştan ve her seviyeden<br />

kullanıcı tarafından programlanabilir, küçük<br />

ve otonom bir robot platformu olan<br />

Mikro-P; elektronik alanında yazılım bilgisi,<br />

proje geliştirme ve çeşitli araştırmalar<br />

için kullanılıyor.<br />

Smart Mimic: Kullanım amacına yönelik<br />

programlanabilen ve taşınabilir akıllı<br />

güvenlik sistemi olan Smart Mimic, akıllı<br />

cep telefonlarıyla bütünleşik çalışabilen<br />

sistemde, içerisinde hareket algılayan<br />

ve sıcaklık ölçen sensörler bulunuyor. Ev<br />

güvenliğini sağlamak isteyenlerin yanı<br />

sıra, özellikle sık sık yolculuğa çıkanlar<br />

ile kampçılığa ilgi duyanların yararlanacağı<br />

Smart Mimic, mıknatıslı yapısıyla<br />

eşyalara da kolayca monte edilebiliyor.<br />

Buy Buddy: Giyim mağazalarında müşterilerin<br />

kasaya gitmeden alışveriş yapmalarını<br />

sağlayan ve güvenlik cihazı<br />

olarak da çalışan BuyBuddy, ürünlerin<br />

çalınmasını engelleyen bir nesnelerin<br />

interneti (IOT) tabanlı cihazı ve mobil<br />

uygulamasıdır.<br />

Teleporter: Günümüzde hızla gelişen<br />

artırılmış gerçekçilik alanında ortaya<br />

çıkan projelerden biri olan Teleporter,<br />

kullanıcıların cihaz başındayken; konser,<br />

festival, spor karşılaşmaları vb. etkinliklerin<br />

yapıldığı alanlardaymışçasına deneyimleyebilmesini<br />

ve fiziksel alandaki<br />

insanlarla canlı yayın yoluyla iletişim kurabilmesini<br />

sağlıyor.<br />

Project Sea Song: Mobil saha ekiplerinin<br />

takibi, otomobillerle uyumlu çalışacak<br />

akıllı cihazın bilgilerini alarak<br />

değerlendirme raporları oluşturan ProjectSeaSong,<br />

bakım ve olası kaza raporları<br />

üreterek sürücüleri ve teknik servisleri<br />

uyarmayı amaçlıyor.<br />

3Z: Sağlık alanında son derece önemli<br />

bir proje olarak görülen 3Z, hafif ve orta<br />

düzey obstrüktif uyku apnesi tedavisinde<br />

kullanılabilecek bir yöntem olarak düşünülüyor.<br />

Projede; herhangi bir cerrahî<br />

müdahale gerektirmemesi ve yüzü kaplamaması<br />

nedeniyle hastaya rahatsızlık<br />

vermeyen, ses çıkarmayan, taşınabilir<br />

ve yenilikçi bir ağız içi aparat üretiliyor.<br />

Osteoid: Geleceğin tasarım dünyasını<br />

şekillendirecek 3 boyutlu yazıcıların<br />

başrolde olduğu Osteoid, kişiye özel tedavi<br />

olanakları sunan ortopedik ürünler<br />

üretiyor.<br />

Getatron: Şehir içi kullanıma uygun, taşınabilir,<br />

tek kişilik scooter projesi olan<br />

Getatron ise büyükşehirlerin en büyük<br />

sorunlarından biri olan trafik sıkışıklığına<br />

getirdiği alternatif çözümle İnovasyon<br />

Haftası’nda yerini aldı.


Mezunların Bitirme Projelerine<br />

“Mekan 2016” Ödülü<br />

İç mimarlık ve çevre<br />

tasarımı alanlarında öğrenim<br />

gören üniversite<br />

öğrencilerini ortak bir<br />

platformda buluşturarak<br />

etkileşim ve iletişim<br />

ortamı yaratmayı amaçlayan,<br />

“İç Mimarlık Öğrencileri<br />

Ulusal Bitirme<br />

Proje Yarışması”nın<br />

bu yılki ayağı “Mekan<br />

2016”ya katılan İTÜ<br />

mezunları, biri birincilik olmak üzere, iki ödülle<br />

döndüler.<br />

Yarışmada birinciliği alan ve bu yıl İç Mimarlık<br />

Bölümü’nden mezun olan İlke Şahin,<br />

“IN’N UP” adlı bitirme projesi ile başlangıçta<br />

müze olarak tasarlanan ama sonrasında araş-<br />

tırma merkezine dönüştürülen<br />

Havacılık ve Uzay<br />

Teknolojileri Araştırma<br />

Merkezi’nin (İTÜ-Arc) “Büyük<br />

Hangar” bölümünü,<br />

işlevi doğrultusunda yeniden<br />

kurguladı. Ayazağa<br />

Yerleşkesi'nde bulunan<br />

alan böylece, kullanıcıların<br />

talepleri ve mevcut ihtiyaçların<br />

karşılanması yönünde<br />

yeniden ele alındı. İlke<br />

Şahin’in çalışmasında, binanın<br />

girişi için bir kafe de<br />

tasarlandı ve böylece bu<br />

alanda öğrenci sirkülasyonu<br />

amaçlandı. Mezuniyetini<br />

bu başarıyla taçlandıran<br />

Şahin’in daha önce,<br />

aralarında EASA (Avrupa<br />

Mimarlık Öğrencileri Meclisi<br />

- European Architecture<br />

Students Assembly) de<br />

olan kurumlarda staj deneyimleri<br />

bulunuyor.<br />

Bu yıl aynı bölümden<br />

mezun olan ve Mekan<br />

2016’nın mansiyon ödülünü alan Hazal Karaöz<br />

ise bitirme tezinde, İzmir’in Halkapınar ilçesindeki<br />

Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)<br />

eski binasını inceledi ve yapının iç hacminin<br />

yeniden işlevlendirilmesi üzerine çalıştı. Hazar<br />

Karaöz, proje konusu olarak bu mekanı<br />

seçmesinde en etkili nokta, tarihi ve kentin mimari<br />

hafızasında önemli bir yeri olan binanın<br />

özgün yönlerinin olması nedeniyle büyük bir<br />

potansiyel taşımasıydı. Karaöz’ün projesinde<br />

binanın İzmir Akdeniz Akademisi’ne tahsis<br />

edilerek; İzmir'in yenilik ve tasarım kenti haline<br />

gelmesi, özellikle Akdeniz ülkeleri olmak üzere<br />

güçlü yurt dışı bağlantılarla etkileşime girmesi,<br />

demokratik ve katılımlı uygulamalarda<br />

yer alması amaçlandı. Söz konusu akademik<br />

çalışmada; köy enstitüleri, ekoköyler, organik<br />

tarım çalışmaları ve deneyime açık alanlar<br />

gibi kavramlar çerçevesinde bir senaryo kurgulandı.<br />

Bu doğrultuda; girişimcilerin, sanatçıların,<br />

tasarımcıların ve zanaatkârların; tarih,<br />

tasarım, kültür, sanat ve ekolojiyle ilgili üretime<br />

geçecekleri, deneyimler edinecekleri mekânlar<br />

tasarlandı. Restorasyonu İZSU (İzmir Su ve<br />

Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü) tarafından<br />

tamamlanan yapı, İzmir Büyükşehir<br />

Belediyesi aracılığıyla İzmir Akdeniz Akademisi<br />

ile İzmir Kent Koleji’ne tahsis edildi.<br />

İTÜ’ye Yüksek Puanla Giren Öğrenciler Arı Rozetiyle Onurlandırıldı<br />

Hayatımızın hangi aşamasında olursak<br />

olalım “birinci olmak” her zaman “kalıcı bir<br />

iz bırakmak” demektir. 244 yıllık tarihinde<br />

elde ettiği başarılarla defalarca ilk sırada yer<br />

almış İTÜ’nün bu haftaki senato toplantısında<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi fakültelerine,<br />

bu yıl en yüksek puanla giren öğrenciler İTÜ<br />

simgesi olan arı rozetleriyle onurlandırıldı.<br />

Öğrenim görmekte oldukları fakülteleri birincilikle<br />

kazanan öğrencilere rozetleri, Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca tarafından takıldı.<br />

Karaca, öğrencilere, mezuniyetlerinde de<br />

birinci sırada yer almalarını diledi.<br />

Öğrenciler ayrıca, Yüksek Öğretim Kurulu<br />

Başkanlığı tarafından kendilerine hitaben<br />

yazılmış kutlama belgelerini de aldı. Kutlama<br />

belgelerinde YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta<br />

Saraç, bu başarının ortak bir sevinç olduğunu,<br />

gençlerimizin evrensel değerler ve ulusal<br />

kültürümüzü özümseyerek yetişeceğine<br />

inandığını belirtiyor. Üniversite öğreniminin<br />

bir son sayılmaması gerektiğini vurgulayan<br />

Saraç, günümüz dünyası için “yaşam boyu<br />

eğitim” kavramının artık bir zorunluluk haline<br />

geldiğini de vurguluyor Araştırma, ifade<br />

özgürlüğü, farklı fikirlere saygı duyma, bilim<br />

felsefesiyle hareket etme ve yurt sevgisi<br />

kavramlarının da en az mesleki bilgi kadar<br />

önemli olduğunun altını çizen YÖK Başkanı,<br />

fakülteleri bu yıl birincilikle kazanan öğrencilerin<br />

ülkemizin kalkınmasını sağlayacak<br />

beyin gücünü oluşturacağından emin olduğunu,<br />

öğrencilerin çalışma azminin hayat<br />

boyunca süreceğine inandığını söyleyip<br />

tebriklerini ileterek mesajını tamamlıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

97


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Türk Denizcilik Eğitiminin<br />

132. Yılı Kutlandı<br />

Ölümünün<br />

100. Yılında<br />

Tamburi Cemil<br />

Bey’i Anma<br />

Denizcilik Fakültesi mezunlarını her yıl<br />

bir araya getirerek anıları tazeleyen Geleneksel<br />

Balık Günü’nün 132’incisi, Denizcilik<br />

Fakültesi ve İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunlar<br />

Derneği (DEFAMED) iş birliği ile düzenlendi.<br />

3 Aralık’ta gerçekleşen etkinlikte Türk<br />

denizcilik eğitiminin 132’inci, Denizcilik Fakültesi’nin<br />

ise 24’üncü kuruluş yılı kutlandı.<br />

Boru-trampet takımı eşliğinde düzenlenen<br />

törene Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca,<br />

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı<br />

Ahmet Arslan, Denizcilik Fakültesi Dekanı<br />

Prof. Dr. Abdi Kükner, İTÜ Denizcilik Fakültesi<br />

Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Kaptan Baybora Yıldırım ile mezunlar<br />

ve çok sayıda konuk katıldı. Törenden önce<br />

sergi alanını ziyaret eden Bakan Arslan, İTÜ<br />

Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi’nin (İTÜ PolReC), katıldığı Türk Antarktik<br />

Araştırma Seferi’nden çekilen fotoğrafları<br />

inceledi.<br />

Denizcilik Fakültesi Staj Gemisine<br />

Kavuşuyor<br />

Etkinlikte konuşan Arslan, kendisinin de mezunu<br />

olduğu İTÜ Denizcilik Fakültesi’ndeki<br />

98 itü vakfı dergisi<br />

arkadaşlarıyla eski yuvalarında buluşmasından<br />

ötürü duyduğu mutluluğu ifade etti.<br />

Denizcilik Fakültesi’nin karşılaştığı sorunların<br />

çözümüne yönelik adımlar attıklarını<br />

söyleyen Arslan, simülasyon merkezinin<br />

faaliyete alınmasının önemine işaret etti.<br />

Bugün birden fazla simülasyon merkezine<br />

sahip fakülteye staj gemisi de tahsis<br />

edilmesi adına çalışmalara başlayacaklarını<br />

söyledi. Çok sayıda gemicinin olduğu<br />

bir sektörde staj gemisi yapmak ve<br />

bunu denizcilik alanında öğrenim gören<br />

gençlerin yararına sunmak istediklerini<br />

aktaran Arslan, geleceğin denizcilerini<br />

yetiştirmek adına herkesin elini taşın altına<br />

koyduğunu da sözlerine ekledi. Bakan<br />

Arslan, Antarktika’da Türk bayrağının<br />

dalgalandırılmasında payı olan İTÜ Pol-<br />

ReC ekibini ve Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca’yı kutladı.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise<br />

Denizcilik Fakültesi’nin İTÜ’de önemli<br />

bir yeri olduğunu vurguladı ve nitelikli<br />

denizciler yetiştirmek amacıyla büyük<br />

fedakârlıklar yapan fakültedeki olanakların<br />

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />

Bakanlığının da desteğiyle daha da gelişeceğine<br />

inandığını söyledi. Denizcilik<br />

Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdi Kükner ve<br />

DEFAMED Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan<br />

Baybora Yıldırım söz alarak, mezunlara<br />

seslendi.<br />

Etkinlik, fakülteden mezun oluşlarının<br />

40’ıncı, 50’inci ve 60’ıncı yılını dolduranlar<br />

için yapılan plaket töreni ve özel balık<br />

menüsünün sunulduğu yemekle sona<br />

erdi.<br />

Saz icrasına modern bir tarz ve farklı bir<br />

yorum getirerek Türk müziğine büyük katkılarda<br />

bulunan Tamburi Cemil Bey, ölümünün<br />

100. yılında Türk Müziği Devlet Konservatuvarı<br />

‘nda (İTÜ TMDK) düzenlenen bir etkinlikle<br />

anıldı.<br />

Konservatuvarın Çalgı Eğitimi Bölümü tarafından<br />

düzenlenen "Vefatının 100.Yılında<br />

Tamburi Cemil Bey Hazinesi” başlıklı seminerde<br />

sanatçının Türk müziğini etkilediği noktalar<br />

ele alındı ve eserleri özel bir konserle hatırlandı.<br />

Etkinlik 14 Aralık’ta, İTÜ TMDK Bilimsel ve<br />

Sanatsal Etkinlikleri Düzenleme Kurulu (Bİ-<br />

SED) salonunda gerçekleştirildi. Anma programını<br />

hazırlayan İTÜ TMDK öğretim görevlisi<br />

Mehmet Bitmez açılış konuşmasında Türk müziğinin<br />

asırlardan beri kulaktan kulağa yayıldığını<br />

belirterek ses kayıt teknolojisinin ortaya<br />

çıkışından itibaren, özellikle gramofonun yaygınlaşmasıyla<br />

birlikte Tamburi Cemil Bey ve<br />

daha pek çok büyük sanatçının bıraktığı sanat<br />

mirasına daha yakından bakmanın mümkün<br />

olduğuna dikkat çekti.<br />

“Gramofonun icadıyla şöhreti yurt dışına<br />

yayıldı.”<br />

Gramofonun yaygın bir şekilde kullanılmasının<br />

etkisiyle, Tamburi Cemil Bey’in ününün<br />

yurt dışına taştığını kaydeden Bitmez, sanatçının<br />

geleneksel temele oturan Batı müziği ve<br />

o devirdeki Osmanlı halk müziğinin olanaklarını<br />

bestelerine yansıttığına dikkat çekti. Bitmez,<br />

Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Batılılaşma<br />

sürecinin Türk müziğini de geliştirdiğine<br />

ve Tamburi Cemil Bey’in de gerek tambur gerekse<br />

lavta ve viyolonsel icralarında Batı müziğinin<br />

etkisinin açık bir şekilde görüldüğünü<br />

de sözlerine ekledi.


Dr. Fatma Zeynep Temel, Harvard<br />

Üniversitesi’ndeki Robotik<br />

Çalışmalarını Anlattı<br />

Seminer konuşmacılarından Beşir Ayvazoğlu<br />

Tamburi Cemil Bey’in biyografisini konu<br />

alan kitabından söz etti. Tamburi Cemil Bey<br />

ile Yahya Kemal Beyatlı’nın kitabı sayesinde<br />

tanıştığını belirten yazar, edebiyat ve musiki<br />

arasında bir ilişki olduğuna inandığını da sözlerine<br />

ekledi. Ayvazoğlu “Tamburi Cemil Bey<br />

sadece bir icracı değildi, aynı zamanda iyi<br />

bir besteci ve söz ustasıydı. 1873-1916 yılları<br />

arasında yaşaması nedeniyle, savaşların<br />

yaşandığı bu dönemde bile gerçek sanat anlayışından<br />

asla taviz vermedi.”diyerek konuşmasını<br />

sürdürdü.<br />

“Tamburi Cemil Bey’in bütünü bir sanat<br />

eseridir”<br />

Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu<br />

Tambur Sanatçısı Birol Yayla ise konuşmasında<br />

sanatçının müzik tarzının; icracılık ve<br />

besteciliği olmak üzere iki ana sütun üzerinde<br />

temellendiğini söyleyerek: “Tamburi Cemil<br />

Bey’in sanatı sadece yeteneğinden oluşmaz.<br />

Besteleri de manifesto niteliğindedir. Müstakil<br />

bir enstrümanla önemli bir yol açtı ve günümüzdeki<br />

saz eserleri repertuvarının temelini<br />

de Tamburi Cemil Bey’in çalışmaları oluşturuyor.<br />

Tamburi Cemil Bey dinleyicilerini sadece<br />

çalgılarıyla değil, sazı olmadığında da etkileyen<br />

bir karakterdir." dedi.<br />

Etkinlik kapsamında, Yrd. Doç. Dr. Aslıhan<br />

Eruzun Özel “Tamburi Cemil Bey kayıtlarından<br />

kemençede üslup çalışma yöntemleri”, kemençe<br />

sanatçısı Fikret Karakaya “Cemil Bey’in<br />

Tambur, Kemençe ve Lavta Tekniklerine ve<br />

Üsluplarına Getirdiği Yenilikler”, Öğr.Gör. Özer<br />

Özel “Cemil Bey Dönemi Üslubu”, Kemençe<br />

Sanatçısı Furkan Bilgi “Kemençenin İzinden”<br />

kemençe sanatçısı Derya Türkan “Orfeon Record<br />

Tamburi Cemil Bey Tarafından”, Doç. Dr.<br />

Neva Özgen “Tamburi Cemil Bey’i Anlamak”,<br />

Doç. Dr. Yelda Özgen Öztürk “Tamburi Cemil<br />

Bey’in Viyolonsel Taksimleri” ve tambur sanatçısı<br />

Murat Aydemir “Tamburun Mîladı Cemil<br />

Bey’e Dair” başlıklı sunumlar yaptılar.<br />

Anma etkinliği, Tamburi Cemil Bey’in eserlerinden<br />

oluşan konserle sona erdi.<br />

Robotik alanındaki çalışmalarını ABD’de<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Laboratuvarı’nda<br />

sürdürmekte olan İTÜ Makine Fakültesi<br />

mezunu Dr. Fatma Zeynep Temel, bu alana<br />

yönelik çalışmalarını aktardığı bir seminerle<br />

İTÜ’ye konuk oldu.<br />

İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi İdris Yamantürk<br />

Konferans Merkezi’nde 25 Kasım<br />

2016 tarihinde gerçekleşen seminerde Temel,<br />

“Farklı Çevresel Koşullardaki Olağandışı Hareketlerin<br />

Robotik Bilimi Açısından İncelenmesi”<br />

(Nontraditional Motion and Locomotion in Extreme<br />

Environments) başlıklı bir sunum yaptı.<br />

Seminere İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi<br />

ile İTÜ Makine Fakültesi’nden çok sayıda öğretim<br />

üyesi ve her iki fakültenin doktora, yüksek<br />

lisans ve lisans öğrencileri katıldı.<br />

Çevresel koşullardaki farklılıklara göre alışılmışın<br />

dışında hareket eden organizmaların<br />

hareketlerini taklit eden robotların ve akıllı mekanizmaların,<br />

arama, kurtarma, tarım, mikroüretim<br />

ve mikromontaj, cerrahi operasyonlar ve<br />

tıbbi görevler gibi farklı uygulama alanlarında<br />

kullanılması öngörülüyor. Karakteristik uzunluğu<br />

mikrometre ve santimetre arasında olan ve<br />

doğadan esinlenen bu robotik yapıların üretimi,<br />

yenilikçi tasarımlara uygun, farklı yapısal malzemelerin<br />

ve eyleyicilerin kullanımına elverişli<br />

ve akıllı mekanik yapılarla mekanizma kontrolüne<br />

olanak sağlayan tekniklerle gerçekleştiriliyor.<br />

Origamiden esinlenen ve “pop-up” üretim<br />

adı verilen bu teknikle karmaşık mekanik yapılar,<br />

iki boyutlu malzemeler kullanılarak ucuz,<br />

hızlı ve farklı ölçeklerde üretiliyor ve üç boyutlu<br />

yapılara dönüştürülüyor.<br />

Dr. Zeynep Temel, verdiği seminerde,<br />

“pop-up” üretim yöntemi ile akıllı kompozit malzemeler<br />

kullanılarak üretilen orta ölçekteki RoboBee<br />

(arıdan esinlenmiş uçan robot), HAMR<br />

(hamam böceğinden esinlenen dört ayaklı robot),<br />

Delta paralel mekanizma (endüstriyel paralel<br />

robotların mikro boyutta uygulaması) gibi<br />

örnekler sundu ve uygulama alanlarını anlattı.<br />

Büyük ilgi gören seminer sonunda katılımcılar,<br />

Zeynep Temel’e, yürütmekte olduğu robotik<br />

çalışmaları ve genel olarak Harvard Üniversitesi’nde<br />

robotik çalışmalarının seyri hakkında<br />

çeşitli sorular yöneltip bilgi aldılar.<br />

Dr. Fatma Zeynep Temel, İTÜ Makine Mühendisliği<br />

Bölümü'nden 2005 yılında mezun<br />

olduktan sonra, Mekatronik Mühendisliği alanında<br />

Almanya Siegen Üniversitesi’nden yüksek<br />

lisans (2008) ve Sabancı Üniversitesi’nden<br />

doktora (2013) derecelerini aldı. Doktora<br />

çalışmasını tıbbi uygulamalar için kullanılması<br />

planlanan yüzen mikrorobotlar üzerine yapan<br />

Dr. Temel, daha sonra TÜBİTAK Yurtdışı<br />

Araştırmacı bursu ile ABD Brown Üniversitesi<br />

Termal ve Akışkan Bilimleri Araştırma Grubu’nda<br />

mikroorganizmaların farklı ortamlardaki<br />

yüzme davranışları ile ilgili araştırmalarda<br />

bulundu. Dr. Temel, 2015 yılının Ekim ayından<br />

bu yana Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nda doğadan esinlenmiş mikrorobotik,<br />

mikroüretim yöntemleri, tıbbi aletlerin<br />

geliştirilmesi ve akıllı mekanizma tasarımı konularında<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

99


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ BMT-KAUM, Kadına Karşı Şiddetle<br />

Mücadelede Güncel Gelişmeleri Ele Aldı<br />

Erkek egemen sosyal yapı nedeniyle<br />

kadına yönelik şiddet, dünyada<br />

hâlâ önemli bir sorun olarak varlığını<br />

sürdürüyor. İTÜ Bilim, Mühendislik ve<br />

Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama<br />

Merkezi (İTÜ BMT-KAUM) de<br />

kadın kimliğini ve varlığını hedef alan<br />

şiddet kültürüne karşı, üniversitemizde<br />

önemli çalışmalar yapıyor. Merkez<br />

son olarak, konuya dikkat çekmek ve<br />

toplumsal farkındalık oluşturmak adına,<br />

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete<br />

Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde<br />

“Türkiye’de ve Dünyada Kadına Karşı<br />

Şiddetle Mücadelede Güncel Gelişmeler”<br />

panelini düzenledi.<br />

İTÜ BMT-KAUM Müdürü, Maden<br />

Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma<br />

Arslan’ın Türkiye’de ve dünyada kadına<br />

yönelik şiddet verilerine odaklanan<br />

sunumuyla başlayan etkinlikte ayrıca,<br />

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kurucusu<br />

Avukat Canan Arın ile Kadının<br />

İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği<br />

Yönetim Kurulu Üyesi Şehnaz Kıymaz,<br />

İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. İpek İlkkaracan’ın moderatörlüğünde<br />

konuyla ilgili olarak ülkemizdeki<br />

ve dünyadaki uygulamaları<br />

tartıştı.<br />

Türkiye’de her 5 kadından birinin<br />

boşanmak veya ayrılmak istediği için<br />

öldürüldüğünü, bu sebeple yasaların ve<br />

yargıçların kadınlardan yana tavır alması<br />

gerektiğini söyleyen Arın, yasalarda<br />

yapılacak değişikliklerle, çıkan kararların<br />

olumlu yönde etkileneceğini belirtti.<br />

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar<br />

maddesi ile cinsel dokunulmazlık hakkının<br />

kabul edildiğini söyleyen Arın, TCK<br />

103 Platformu’nun bu yönde verdiği<br />

mücadeleden de bahsetti. Arın konuy-<br />

la ilgili görüşlerini: “ ‘Çocukların cinsel<br />

istismarı’ başlıklı maddede cinsel ilişki<br />

yaşı 15 olarak kabul edilmiştir, platform<br />

ise anayasada belirtilen 'çocuk' tanımının<br />

18 yaş altını kapsaması nedeniyle,<br />

Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde<br />

belirtilen cinsel ilişki rıza yaşının 18<br />

olarak kabul edilmesini talep etmiştir.<br />

Ne yazık ki yapılan son değişiklikle rıza<br />

yaşı, kademeli cezalandırma yöntemiyle<br />

12 olarak değiştirilmiştir” sözleriyle<br />

paylaştı.<br />

Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler<br />

Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Şehnaz<br />

Kıymaz ise konuşmasında, kadına<br />

yönelik şiddet hakkında uluslararası<br />

yaptırımlardan ve sözleşmelerden söz<br />

etti. Uluslararası geçerliliği olan Kadına<br />

Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi<br />

Sözleşmesi (CEDAW) ve “İstanbul<br />

Sözleşmeleri” olarak da bilinen “Kadınlara<br />

Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin<br />

Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye<br />

İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne<br />

Türkiye’nin de taraf olduğunu hatırlatan<br />

Kıymaz, iç hukukla çözülemeyen noktalarda<br />

bu sözleşmelere başvurulduğunu<br />

aktardı. Ayrıca Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir<br />

Kalkınma Programı’nın (UNDP)<br />

belirlediği 2030 hedeflerinde, toplumsal<br />

cinsiyet eşitliğinin de yer almasının önemine<br />

değindi.<br />

Eğitimsizlik ve gelenekselleşmiş<br />

yanlış uygulamalar nedeniyle ülkemizde<br />

de görülen bir sorun olan kadına yönelik<br />

şiddet ve çocuk yaşta yapılan evliliklerle<br />

ilgili sorunların tartışıldığı etkinlikte, panelistler<br />

izleyicilerin sorularını da yanıtladı.<br />

100 itü vakfı dergisi


İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu<br />

KKTC’de Konser Verdi<br />

Çalışmalarını, Genel Sanat Yönetmeni<br />

ve Şef İnci Çayırlı yönetiminde sürdüren<br />

İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu (İTÜ<br />

MTMT), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin<br />

(KKTC) 33. Kuruluş Yılı kutlamaları kapsamında,<br />

13-14 Kasım tarihlerinde Kuzey<br />

Kıbrıs’ta iki konser verdi. Etkinlik, KKTC<br />

Dış İşleri Bakanlığı Milli Günleri Kutlama<br />

Merkez Komitesi, Gazimağusa Belediyesi<br />

ve Yunus Emre Enstitüsü katkılarıyla İTÜ<br />

Kuzey Kıbrıs ve İTÜ Mezunları Derneği-Kıbrıs<br />

(İTÜ MEDEK) iş birliği ile gerçekleştirildi.<br />

İTÜ MEDEK Sanat Danışmanı ve Türk<br />

Sanat Müziği sanatçısı Cem Kafkas’ın<br />

sunduğu, TRT'de aranjör-yönetmen ve şef<br />

olarak görev yapan Kemençe Sanatçısı<br />

Ahmet Kadri Rizeli’nin koro ve saz ekibi<br />

şefliğini üstlendiği konserlerde, Türk Müziği’nin<br />

hicaz ve nihavend makamında<br />

bestelenen unutulmaz eserleri seslendirildi.<br />

Kânunda Safinaz Rizeli, udda Ahmet<br />

Kırım, bendirde Asım Ekren'in yer aldığı<br />

ekip ve 24 kişiden oluşan koronun performansı,<br />

izleyicilerden büyük alkış aldı. İlk<br />

konseri izleyenler arasında yer alan KKTC<br />

15 Kasım 2016 akşamı KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın verdiği Cumhuriyet<br />

Resepsiyonu'nda İTÜ MTMT Üyeleri<br />

Dış İşleri Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Lakadamyal<br />

da konser ardından toplulukla<br />

bir araya gelerek tebriklerini iletti.<br />

Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail<br />

Arter ve eşinin onur konuğu olduğu ikinci<br />

konserin seyircileri arasında ise İTÜ Kuzey<br />

Kıbrıs Rektör Yardımcısı Doç. Dr. Serdar<br />

Kum, İTÜ Kuzey Kıbrıs Rektör Danışmanı<br />

Yrd. Doç. Dr. Aslı Çekmiş, İTÜ Kuzey<br />

Kıbrıs Genel Sekreteri Dursun Koç, Yunus<br />

Emre Enstitüsü Başkanı Hüseyin Şimsek<br />

de vardı.<br />

İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu<br />

onuruna düzenlenen gala yemeğinde<br />

Doç. Dr. Serdar Kum, Yrd. Doç. Dr. Aslı<br />

Çekmiş, Dursun Koç, Hüseyin Şimsek,<br />

Dış İşleri Bakanlığı Tanıtma Dairesi Müdürü<br />

Fatma Demirel, Şehir Planlama Dairesi<br />

Müdürü Türkmen Yiğitcan, İTÜ MEDEK<br />

Onursal Başkan Hakkı Atun, Asbaşkan<br />

Tahir Çağansel, Onursal Üye Erdoğan<br />

Naim, Genel Sekreter Halet Yıldırım, Sayman<br />

Gökhan Naim ile dernek üyeleri Hülya<br />

Altan, Mehmet Başel ve Mustafa Gazi<br />

ile İTÜ MEDEK Gençlik Kurulu topluluk<br />

üyeleriyle bir araya geldi. Sohbetin güzelliğinin<br />

yaşandığı geceye Kuzey Kıbrıs<br />

yemekleri lezzet kattı.<br />

Konser nedeniyle geldikleri Kuzey Kıbrıs’ta<br />

kültürel ve doğal güzellikleri de yerinde<br />

gören topluluk üyeleri, İTÜ Kıbrıs Yerleşkesini<br />

de gezdi ve Rektör Danışmanı Yrd.<br />

Doç. Dr. Aslı Çekmiş’ten üniversitede yapılan<br />

çalışmalar hakkında bir sunum izledi.<br />

Konserlerin ardından, KKTC Cumhurbaşkanı<br />

Mustafa Akıncı'nın 15 Kasım’da<br />

verdiği Cumhuriyet Resepsiyonu’na katılan<br />

İTÜ MTMT üyeleri Akıncı ve eşinin yanı sıra,<br />

KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali<br />

Talat, KKTC Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş<br />

Eroğlu ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri<br />

Komutanı Korgeneral Ömer Paç ile görüştü.<br />

İTÜ MTMT Yönetim Kurulu Başkanı,<br />

İTÜ Makine Fakültesi 1976 mezunu ve<br />

Beykent Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.<br />

Doç. Dr. Osman Simav "Kıbrıs'a müziğimiz<br />

ile İTÜ'nün sesini götürdük. Topluluk olarak<br />

konserlerimizi, sağlık sorunu nedeniyle<br />

bize katılamayan değerli hocamız İnci<br />

Çayırlı’ya armağan ediyoruz. Bize içten<br />

konukseverlik gösteren Kuzey Kıbrıslı dinleyicilere<br />

teşekkür ediyoruz." dedi.<br />

Ayrıca İTÜ MTMT üyesi, İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü 1980 yılı mezunu sinema<br />

yönetmeni ve sunucu Deniz Yayın,<br />

Bayrak Radyosu’nda "Kıbrıs ve Yeşilçam"<br />

konulu bir söyleşi programı yaptı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

101


TEKNOKENT DOSYASI<br />

Günümüz dünyasının ihtiyaçlarına<br />

cevap verebilecek projeleri öne<br />

çıkaran ve ülkemizin en önemli girişimcilik<br />

etkinliklerinden biri olarak proje sahiplerine<br />

maddî destek sağlayan BigBang<br />

2016’nın 12 Kasım’da gerçekleşen ödül töreninde,<br />

girişimciler ile melek yatırım ağları<br />

bir kez daha buluştu. Bu yılki teması “yansıma”<br />

olarak belirlenen yarışma, geleceğin<br />

girişimlerini sahneye taşıdı ve yeni fikirlerin<br />

potansiyelini yansıttı. İlgi çekici sunumları<br />

ve görsel açıdan da zengin içeriğiyle çevresine<br />

bir festival havası yayan BigBang<br />

2016’da, 5600 takım arasından seçilen<br />

250 ekip yarışmaya katılma hakkı kazandı.<br />

Yarışın sonunda seçilen 20 girişimci grup,<br />

İTÜ Çekirdek’in sunduğu bir yıllık kuluçka<br />

programına katılma şansı yakaladı. Böylece<br />

yatırım ağlarından toplam 5 milyon<br />

TL’lik yatırım alan takımların yolculuğu, girişimcilik<br />

ekosisteminin desteğiyle başladı.<br />

Bu projelerin arasından, İTÜ Çekirdek’ten<br />

her biri 1<strong>75</strong> bin TL ödül kazanan Mikrop ve<br />

NextHorizons ekipleri birinciliği paylaştı.<br />

Tam 70 girişim ise daha da büyüyebilmek<br />

için ilk adımı attı.<br />

BigBang 2016’da “Genel kategori” ve<br />

“Otomotiv teknolojileri” kategorilerinde yarışan<br />

girişimciler, İTÜ ARI Teknokent’ten ve<br />

çok sayıda paydaştan oluşan geniş çaplı<br />

bir yatırım ağı ve ödül havuzu ile desteklendi.<br />

Destek veren kuruluşlardan olan İstanbul<br />

Sanayi Odası’nın 300 bin TL’lik eğitim<br />

ve hızlandırma desteği, “Geleceğin Sanayicisi<br />

Büyük Ödülü” olan 200 bin TL tutarındaki<br />

nakit ödüle değer görülen “Mikrop” ve<br />

“3Z” ekipleri arasında eşit olarak dağıtıldı.<br />

Geleceğin Girişimleri BigBang<br />

2016’da Sahne Aldı<br />

Otomotiv İhracatçıları Birliği ise açtığı “Otomotiv<br />

teknolojileri” kategorisinde 250 bin<br />

TL’lik nakit ödülü; Park Kolay, Nanografen,<br />

Progin Bilişim, Formulate ve Metrobi arasında<br />

paylaştırdı.<br />

İTÜ Çekirdek’in kurulduğu günden<br />

beri yarışmayı her yıl eksiksiz destekleyen<br />

Elginkan Vakfı, bu yıl da BigBang yarışmasının<br />

destekçileri arasındaydı ve girişimcilere<br />

100 bin TL’lik destek sağladı. Bu yıl<br />

BigBang’de ilk kez yer alan ana paydaşlardan<br />

Turkcell’in girişimcilere desteği ise<br />

300 bin TL oldu. 2016 ile birlikte ilk kez<br />

melek yatırım ağlarını ve risk sermayesi<br />

şirketlerini de BigBang’e davet eden İTÜ<br />

Çekirdek; TR Angels, Diffusion Capitalpartners,<br />

500 Stratups, BIC Angels, Proline<br />

Ventures, Telos Angels, Vestel Ventures,<br />

Şirket Ortağım, Bluecap Ventures,<br />

Galata Business Angels ve Keiretsu’yu<br />

da girişimcilere destek olmaları amacıyla<br />

konuk etti.<br />

Arıkovanı, Cardtek Group, Monitise,<br />

Ege Kimya, Yapı Kredi Teknoloji, IBM, Microsoft<br />

gibi pek çok önemli kuruluşun destek<br />

ve iş birliğiyle yoluna devam eden İTÜ<br />

Çekirdek, teknoloji girişimcilerine ihtiyaç<br />

duydukları tüm kaynakları, girişimcilik ekosistemi<br />

sayesinde üniversitemizin edindiği<br />

deneyimle birlikte ve İTÜ ARI Teknokent<br />

altyapısı avantajıyla bir arada sunuyor.<br />

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Karaca:<br />

“Ülkemizin, dünyanın lider teknoloji<br />

girişimcilik adreslerinden birisi haline<br />

gelmesi için çalışıyoruz.”<br />

İTÜ Çekirdek’in geçtiğimiz 4 yılda ülke genelinde<br />

1600 girişimciye destek verdiğini,<br />

bu yılki katılımcılarla birlikte bu sayının<br />

1850’ye yükseldiğini belirten Rektör Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca, BigBang 2016’daki<br />

en büyük yeniliğin, yatırımcıların sürece<br />

katılımları olduğunu söyledi. BigBang final<br />

etkinliğinin, Türkiye’deki girişimcilik<br />

kültürünü ve ekosistemini güçlendiren en<br />

önemli etkinliklerden biri olduğunu hatırlatan<br />

Karaca, teknoloji ve girişimcilik açısından<br />

dünyada öne çıkan merkezlerindeki<br />

çalışmaların yakından takip edildiğini ve<br />

bu gelişmelerin İTÜ Çekirdek’e de aktarıldığını<br />

vurguladı. Melek yatırım ağlarının<br />

BigBang sürecine dâhil edilmesinin,<br />

etkinliğin yurt dışına da ulaşmasında bir<br />

köprü olacağını sözlerine ekledi. Rektör<br />

konuşmasını: “Tam 5 yıldır kesintisiz bir<br />

şekilde düzenlediğimiz ve her geçen gün<br />

daha da büyüyen BigBang; girişimciler,<br />

yatırımcılar, akademik çevreler ve ülkemiz<br />

açısından son derece ilham verici bir hale<br />

gelmiş durumda. İTÜ Çekirdek’te, her yıl<br />

çok farklı alanlarda girişimlere ev sahipliği<br />

yapıyoruz. Ülkemizin, dünyanın lider<br />

teknoloji girişimcilik adreslerinden birisi<br />

102 itü vakfı dergisi


Teleporter<br />

Next Horizons<br />

Getys<br />

Smart Mimic<br />

Leadtime<br />

Buy Buddy<br />

Nowhere Studios<br />

WalkOVR<br />

Mikrop<br />

haline gelmesi için çalışıyoruz. Başından<br />

beri bizi destekleyip büyüten tüm destekçilerimize<br />

bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.”<br />

sözleriyle noktaladı.<br />

BigBang’in En İyileri Sahneye Çıktı<br />

Finalde, İTÜ Çekirdek’in BigBang yatırım<br />

havuzu haricinde; Next Horizons, Buy<br />

Buddy, Smart Mimic, Teleporter ve WalkOVR<br />

ekiplerine kapalı ofis olanağı da<br />

sağlandı. Finale kalan diğer tüm girişimlere<br />

açık ofisten yararlanma, yarı finale kalan<br />

tüm ekiplere ise İTÜ ARI Teknokent’in<br />

yeni açılacak girişimcilik merkezi Magnet’te<br />

1 ay ücretsiz kullanım hakkı tanındı.<br />

BigBang 2016 finalinde birçok girişimciye<br />

farklı noktalarda destek sunuldu.<br />

Katılımcılardan Teleporter ekibi, İTÜ ARI<br />

Teknokent’in girişimcileri Amerika’ya taşıyan<br />

programı ITU GATE’e davet edilerek<br />

50 bin dolarlık programdan yararlanma<br />

hakkı kazandı.<br />

“Microsoft Özel Ödülü” olarak dağıtılan<br />

toplam 240 bin dolarlık bulut bilişim<br />

ödülü ise; Nowhere Studios ve Getys<br />

projeleri arasında paylaştırıldı. Diğer bulut<br />

bilişim ödülü olan ve IBM’in BigBang<br />

girişimlerine sunduğu toplam 240 bin dolarlık<br />

desteği ise Buy Buddy ve Leadtime<br />

paylaştı. Böylece, 1 milyon 520 bin TL<br />

tutarındaki bulut bilişim ödülü dört ekibe<br />

dağıtıldı.<br />

Toplamda 1<strong>75</strong> bin TL kazanan, Mikrop<br />

ve Next Horizons ekibi BigBang birincisi<br />

olurken, Teleporter ekibi 170 bin TL’nin,<br />

3Z ise 150 bin TL’lik ödülün sahibi oldu.<br />

BigBang’de dereceye giren diğer ekipler<br />

ise, 150 bin TL ile Smart Mimic ve WalkOVR<br />

150 bin TL olarak sıralandı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

103


TEKNOKENT DOSYASI<br />

Girişimciler Kavşak<br />

"Startup İstanbul 2016"da Buluştu<br />

1. CasBasha (Ürdün)<br />

Ürdünlü ve Suudi Arabistanlı internet<br />

kullanıcıların Amazon.com üzerinden<br />

alışveriş yapmasını sağlayan<br />

CasBasha, ödemelerin kredi kartsız ve<br />

banka kartsız olarak gerçekleştirilmesini<br />

sağlıyor.<br />

2. InnoveraLabs (Türkiye)<br />

Geliştirdiği A.T.A.R isimli güvenlik<br />

sistemi ile günümüzün dinamik ve atik<br />

siber güvenlik ihtiyacını karşılayan InnoveraLabs,<br />

40’tan fazla güvenlik teknolojisiyle<br />

donattığı sistemi sayesinde,<br />

tüm siber saldırı göstergelerine hızlı bir<br />

şekilde müdahale edilmesini ve gerekli<br />

görüldüğü noktalarda insan operatörlerin<br />

de korunma sürecine dâhil edilmesini<br />

sağlıyor.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi, her yıl<br />

dünyanın dört bir yanından gelen girişimcileri<br />

buluşturan, girişimci fikirleri ve<br />

projeleri bir araya getiren Startup İstanbul’un<br />

bu yılki ayağının ilk üç gününe<br />

ev sahipliği yaptı. Avrupa ve Asya’nın<br />

en önemli girişimcilik etkinliklerinden<br />

sayılan ve 6-10 Ekim arasında düzenlenen<br />

Startup İstanbul 2016; ABD’den<br />

ve Avrupa, Asya ile Afrika’dan gelen<br />

yüzlerce girişimciyi ve yatırımcıyı, Ayazağa<br />

Yerleşkesi'nde ağırladı. 9 Ekim’de<br />

verilen bir günlük aradan sonra ise büyük<br />

final Volkswagen Arena’da gerçekleştirildi.<br />

Girişimciliğin İstanbul’daki zirvesi<br />

Startup İstanbul’a geçtiğimiz Mayıs<br />

ayından bu yana yaklaşık 25 bin girişimci<br />

başvururken, bu projelerin 4085’i<br />

ilk elemeyi geçti ve ardından 2139 girişimle<br />

çevrimiçi görüşmeler yapıldı.<br />

Kısa listeye kalan 428 girişimden 100<br />

tanesi ise Startup İstanbul’a katılmaya<br />

hak kazandı. Sahneye çıkma şansı<br />

elde eden 50 girişim arasında girişimcilik<br />

ekosistemiminin kuluçka merkezi<br />

İTÜ Çekirdek’in projelerinden; Olbig<br />

Project, Irrigationalizer, Project Seasong<br />

ve AR Pandora da yer aldı.<br />

Startup İstanbul’un En İyileri<br />

Etkinlik, bu yıl da en iyi üç girişimi ödüllendirdi.<br />

Jüri oylarıyla dereceye alan ve<br />

ödüllendirilen üç proje şöyle sıralandı:<br />

3. Pobu.ca (Yunanistan)<br />

Ekiplerin edindikleri iş bağlantılarını<br />

paylaşabilmeleri için paylaşımlı bir<br />

sistem olan Pobuca, kişileri gruplara<br />

ayırmaktan ekibin e-postalarındaki tüm<br />

bağlantıları tek bir havuzda toplamaya<br />

kadar uzanan özellikleriyle öne çıkıyor.<br />

Taranan kartvizitlerin tanınması, e-posta<br />

ve SMS gönderimi gibi yeni ve heyecan<br />

verici özelliklerin de yakında sisteme eklenmesi<br />

planlanıyor.<br />

Soldan sağa: İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür'ü Kenan Çolpan - E-tohum Kurucu Ortağı ve CEO'su Burak<br />

Büyükdemir - İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcıları Gökçe Tabak ve Deniz Tunçalp.<br />

104 itü vakfı dergisi


İngiltere Ticaret Bakanı Greg<br />

Hands’den İTÜ ARI Teknokent’e Davet<br />

İngiltere Ticaret Bakanı Greg Hands<br />

İTÜ girişimcilik ekosistemi sayesinde yenilikçi<br />

fikirler üreten girişimcilere ev sahipliği<br />

yapan ve parlak fikirleri destekleyen İTÜ<br />

ARI Teknokent’e konuk oldu. Aralarında<br />

İstanbul İngiliz Başkonsolosu Judith Slater’ın<br />

da yer aldığı İngiliz heyete, İTÜ ARI<br />

Teknokent’in işleyişi ve ekonomiye sağladığı<br />

katkılar hakkında bilgi verildi. Greg<br />

Hands, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

başkanlığında yapılan İTÜNOVA TTO, İTÜ<br />

Ginova, İTÜ Gate yetkililerinin de yer aldığı<br />

heyetler arası toplantı sonrasında, İTÜ<br />

ARI Teknokent’in ön kuluçka merkezi İTÜ<br />

Çekirdek’i de ziyaret etti. Hands, çalışmalarını<br />

burada sürdüren girişimcilerle bir<br />

araya geldi.<br />

İTÜ ARI Teknokent’in girişimciliğe uygun<br />

atmosferinden ve yarattığı artı değerden<br />

etkilendiğini belirten İngiltere Ticaret<br />

Bakanı Greg Hands, İngiltere’nin girişimciliğe<br />

yönelik ayırdığı fonların İTÜ ARI<br />

Teknokent’teki projelere kullandırılması<br />

noktasında karşılıklı görüşmelerin mümkün<br />

olabileceğini söyledi. Hands, İTÜ ARI<br />

Teknokent’in, firmaları Amerika pazarına<br />

taşıdığı İTÜ GATE projesinin Avrupa ayağı<br />

için Londra’nın da seçenekler arasında<br />

değerlendirilebileceğini belirtti.<br />

İngiltere ile ilişkileri teknoloji ve<br />

girişimcilik geliştirecek<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İngiliz<br />

heyetiyle gerçekleşen toplantı ile ilgili<br />

görüşlerini de paylaştı. İTÜ ARI Teknokent’in<br />

en önemli hedeflerinden birinin<br />

yerli girişimleri yurt dışına taşımak olduğunu<br />

hatırlatan Karaca, bu doğrultu-<br />

da Chicago ve San Francisco’da ön<br />

kuluçka merkezlerinin açıldığını belirtti<br />

ve İTÜ ARI Teknokent’in kapsama<br />

alanını genişletmek adına diğer<br />

ülkelere de ulaşmanın hedeflendiğini<br />

söyledi. Rektör ayrıca, Greg Hands’in,<br />

Avrupa’nın 8. kuluçka merkezi<br />

olan İTÜ Çekirdek, akademisyenlerimiz<br />

ile şirketler arasında bir köprü<br />

görevi gören İTÜ Gate ve yurt dışına<br />

odaklı teknoloji transfer ofisi İTÜNO-<br />

VA TTO’nun çalışmalarına büyük ilgi<br />

gösterdiğini de sözlerine ekledi. Rektör<br />

Karaca konuşmasını: “İngiltere<br />

Ticaret Bakanı Greg Hands ile gerçekleştirdiğimiz<br />

toplantı sonucunda,<br />

firmaları desteklemeye yönelik Prosperity<br />

Fund ve Katip Çelebi - Newton<br />

Fund adlı fonlara daha fazla pay<br />

ayrılabileceğini konuştuk. İngiltere ve<br />

Türkiye arasında, İTÜ ARI Teknokent<br />

aracılığıyla nasıl daha fazla değer yaratılabileceği<br />

konusunda fikir alışverişinde<br />

bulunduk. Sayın Bakan ayrıca,<br />

Londra Borsası’nda da İTÜ ARI Teknokent<br />

için görüşmeler yapabileceğini<br />

dile getirdi. Bu toplantının, iki ülke<br />

arasında ekonomik ilişkileri daha fazla<br />

geliştirmesi en büyük dileğimiz.”<br />

diyerek noktaladı.<br />

İTÜ ARI Teknokent ziyaretinde<br />

Greg Hands başkanlığındaki İngiliz<br />

heyeti, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde<br />

düzenlenen Startup İstanbul<br />

etkinliğine katılarak girişimcilerin projeleri<br />

hakkında bilgi aldı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

105


TEKNOKENT DOSYASI<br />

‘Ulaştırmada Teknoloji Hareketi’ İş Birliği<br />

Karayolu Yolcu Taşıma Sektörü'nün federasyonları, TOBB<br />

Sektör Meclisi Başkanlığı'nda, İTÜ ARI Teknokent iş birliğiyle,<br />

“Ulaştırmada Teknoloji Hareketi” başlattı. 13 Aralık'ta İTÜ ARI<br />

Teknokent'te tanıtımı yapılan bu projeyle, İTÜ Çekirdek bünyesindeki<br />

teknolojik girişimcilerin sektöre kazandırılarak sektörün teknoloji<br />

düzeyinin artırılması, sektör ihtiyaçlarına göre girişimcilerin çözümler<br />

geliştirmesinin sağlanması hedefleniyor.<br />

Otomotiv ve ulaştırma sektörlerinin,<br />

taşıt kullanıcısı ve filo işletmecisi firmalarının<br />

oluşturduğu Karayolu Yolcu Taşıma<br />

Sektör Federasyonları TOFED, TOF, UYOF,<br />

İSTAB, TTDER, IPRU, TÖHOB, TURODER;<br />

TOBB Sektör Meclisi Başkanlığı'nda, İTÜ<br />

ARI Teknokent iş birliğiyle, “Ulaştırmada<br />

Teknoloji Hareketi” projesini başlattı. Projenin<br />

tanıtımı, 13 Aralık'ta İTÜ ARI Teknokent'in<br />

Arı-3 Binasında gerçekleştirildi.<br />

Bu projeyle birlikte, İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />

geliştirilen teknolojik girişimcilerin<br />

sektöre tanıtılması, sektörün teknolojik<br />

düzeyinin artırılması, girişimcilerin çalışmalarının<br />

sektörün ihtiyacına göre şekillenmesinin<br />

sağlanması ve bu iş birliğiyle<br />

birlikte yeni girişimcilerin ülkemize<br />

kazandırılması hedefleniyor. Tanıtım öncesi<br />

düzenlenen kokteylde, katılımcılar,<br />

otomotiv ve ulaştırma sektörüne yönelik<br />

inovatif projeleri olan girişimci firmaların<br />

projeleri hakkında da bilgi alma imkanı<br />

buldular.<br />

Geçtiğimiz yıl dünyanın 18., Avrupa'nın<br />

8. en iyi girişimci kuluçka merkezi<br />

seçilen İTÜ Çekirdek ‘Erken Aşama<br />

Kuluçka Merkezi’nin yöneticisi olan ve<br />

Ulaştırmada Teknoloji Hareketi projesinin<br />

tanıtımına ev sahipliği yapan İTÜ ARI<br />

Teknokent Pazarlama ve İş Geliştirme<br />

Direktörü Arzu Eryılmaz etkinlikte yaptığı<br />

konuşmada: “İTÜ ARI Teknokent olarak<br />

hedefimiz yeni ve inovatif teknolojilerle<br />

ülkemizdeki otomotiv ve ulaştırma sektörüne<br />

destek olabilmek. Bu doğrultuda<br />

kuluçka merkezimiz İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />

özel kategori olarak belirlediğimiz<br />

“Otomotiv Teknolojileri” ile Türkiye’de<br />

otomotiv sektörünün sürdürülebilir<br />

rekabet avantajına<br />

sahip daha güçlü bir yapıya<br />

kavuşmasına yardımcı<br />

olmayı hedefliyoruz. Geçen<br />

yıl güçlerimizi birleştirdiğimiz<br />

Otomotiv İhracatçıları<br />

Birliği (OİB) ile Türkiye’de<br />

otomotiv teknolojilerinin gelişimi<br />

için çalışmaya devam<br />

ediyoruz. “Ulaştırmada Teknoloji<br />

Hareketi” tanıtımına<br />

ev sahipliği yapmaktan ve<br />

otomotiv sektöründeki işbirliklerimize<br />

yenisi eklemekten<br />

mutluluk duyuyoruz”<br />

dedi.<br />

Karayolu Yolcu Taşıma<br />

Sektörü federasyonları adına,<br />

TOBB Sektör Meclisi<br />

Başkanı Mustafa Yıldırım;<br />

“Karayolu Yolcu Taşıma<br />

Sektörü olarak; otomotiv<br />

ve ulaştırma sektörlerinin<br />

üreticilerinin hizmet vermeye<br />

çalıştığı firmaları temsil ediyoruz. Bu<br />

sektörde üretilen araçların kullanıcısı,<br />

işletmecisi bizleriz. Sektörde teknolojik<br />

gelişmelerin üretici nezdinde hayata<br />

geçmesi, tasarım süreçlerini göz önüne<br />

aldığımızda en az iki yıl sürüyor diyebiliriz.<br />

Fakat biz kullanıcılar ve işletmeciler<br />

olarak, 'satış sonrası' kapsamında kendi<br />

firmalarımızda kullanma kararı almamız<br />

ve sektöre teknolojik ürünleri, hizmetleri<br />

kazandırmamız daha kolay ve hızlı oluyor.<br />

Bu nedenle, sektörümüzün teknolojik<br />

düzeyinin artırılmasına yönelik bu iş birliğini<br />

önemsiyoruz. İTÜ ARI Teknokent ile<br />

daha yakın çalışarak, burada geliştirilen<br />

teknoloji tabanlı ürün ve hizmetleri sektörümüze<br />

kazandırmayı, sektörümüzün ihtiyaçları<br />

doğrultusunda teknokente geribildirimlerde<br />

bulunarak girişimcilerimizin<br />

çözümlerini şekillendirmelerini hedefliyoruz.<br />

Bu iş birliğimizin, sektörümüze ve<br />

ülkemize hayırlı olmasını dilerim' açıklamasında<br />

bulundu.<br />

Konuşmaların ardından, federasyon<br />

ve İTÜ ARI Teknokent yöneticileri, tören<br />

sahnesinde proje protokolüne imza attılar.<br />

Projede 2’nci aşama, sektörün öncelikli<br />

ihtiyaçlarına göre teknokent bünyesindeki<br />

girişimci firmaların çözümlerinin<br />

belirlenmesi ve sektörde çeşitli firma ve<br />

kurumlarda kullanım testlerinin başlatılması<br />

olarak belirtildi.<br />

106 itü vakfı dergisi


tespit edilecek, gözlemlenecek, konuyla<br />

ilgili eğitimler, çalıştaylar ve toplantılar düzenlenecek,<br />

alıcı ortamlar için sınır değerler<br />

önerilecek. İki yıl sürecek bu çalışmada<br />

İTÜNOVA TTO, ülkemizdeki su kaynaklarının<br />

iç salgı bozucu kimyasallardan temizlenmesinde<br />

ve araştırma teknolojilerinin<br />

incelenmesinde öncülük edecek.<br />

Su kaynaklarının ileri teknolojilerle yönetimine<br />

katkıda bulunacak iş birliğine dair<br />

ayrıntılar, 3 Kasım Perşembe günü Ankara’da<br />

gerçekleştirilen ve Orman ve Su İşleri<br />

Bakanlığı Müsteşarı Akif Özkaldı ile Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın da yer aldığı<br />

toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.<br />

Temiz Su Kaynakları İçin<br />

İTÜNOVA TTO Öncülük Edecek<br />

Plansız kentleşme, yoğun tarımsal ve<br />

endüstriyel faaliyetler ile turizm kaynaklı<br />

etkiler nedeniyle, temiz su kaynaklarının<br />

önemi her geçen gün artıyor. Su kaynaklarındaki<br />

kirlilik riskine karşı mücadelede bütüncül<br />

çözümler getiren yaklaşımlara her<br />

zamankinden daha çok ihtiyaç duyuluyor.<br />

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi<br />

Genel Müdürlüğü ve İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’nin<br />

(İTÜNOVA TTO) yaptığı iş birliğiyle gerçekleşecek<br />

“Endokrin Bozucu Kimyasallar ve<br />

Arıtma Teknolojilerinin Araştırılması Projesi”,<br />

su kaynakları üzerindeki kirlilik baskısını<br />

azaltmayı ve bunların insan sağlığı üzerindeki<br />

etkilerini en aza indirmeyi, ayrıca su<br />

ekosistemini korumayı hedefliyor.<br />

Avrupa Birliği mevzuatının baz alındığı<br />

proje, sudaki ekolojik dengenin yanı sıra;<br />

çocuklardaki doğuştan şekil bozuklukları,<br />

kanser, cinsel gelişimde ve sinir sistemi<br />

gelişiminde gecikme gibi hastalıklarda<br />

insan sağlığını korumayı amaçlıyor. Proje<br />

kapsamında; iç salgı bozucu kimyasallar<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Ekosistem<br />

devamlılığını ve insan sağlığını<br />

koruyacak önemli bir projeye imza<br />

attık.”<br />

Projeye dair görüşlerini paylaşan Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca, sağlanan iş birliğinin<br />

Türkiye’deki ekosistemin devamlılığı<br />

ve insan sağlığının korunması bakımından<br />

çok önemli bir hedef olduğunu belirtti. İTÜ-<br />

NOVA TTO’nun kamu sektörü ve özel sektörle<br />

iş birliği yapmada yeterli donanıma<br />

sahip olduğunu söyleyen Karaca, su ve<br />

hava kalitesinde ülke olarak belli bir seviyeye<br />

ulaştığımızın da altını çizdi ve projeyi:<br />

“Türkiye’de teknokentler toplam 2.4 milyar<br />

dolarlık ihracat yaptı ve bunların arasında<br />

ilk sırayı 927 milyon 574 bin dolarlık ihracatla<br />

İTÜ ARI Teknokent aldı. Bu tür projelerle<br />

birlikte, daha ileriye gideceğimize<br />

inanıyorum.“ sözleriyle yorumladı.<br />

Özkaldı: “Su kaynaklarını etkin bir<br />

şekilde yönetmeliyiz.”<br />

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı İTÜ<br />

mezunu Akif Özkaldı ise İTÜNOVA TTO ile<br />

birlikte önemli bir projeye başlanıldığını belirterek:<br />

“Su kaynaklarımızı en etkin şekilde<br />

yönetmek zorundayız. Ülkemiz su stresi<br />

yaşayan bir ülke ve bu durumu etkin bir şekilde<br />

yönetmeliyiz. Bakanlığımız bu doğrultuda,<br />

su yönetimini miktar ve kalite bazında<br />

ele alıyor.” dedi.<br />

İTÜ mezunu ve öğretim üyesi Orman ve<br />

Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü<br />

Prof. Dr. Cumali Kınacı ise yeryüzündeki<br />

su miktarının sınırlı olduğunu hatırlattı.<br />

Artan su tüketimi ve sanayileşme nedeniyle<br />

kullanılabilir suya olan talebin arttığını<br />

vurgulayan Kınacı, su kaynaklarının ve su<br />

kalitesinin korunmasına ilişkin çalışmalar<br />

yaptıklarını da sözlerine ekledi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

107


GENÇ BAŞARI<br />

İTÜ Facilis Otomobil Takımı:<br />

1 Litre Benzinle 300 Km Yol<br />

Geliştirdiği yakıt tasarruflu<br />

araçlarla<br />

2011’den bu yana<br />

çalışmalarına devam eden<br />

İTÜ Facilis Otomobil Takımı,<br />

Shell Eco-marathon'un<br />

Türkiye'deki yarışlarında<br />

birincilik elde etti. Takımı,<br />

aerodinamik modelleme<br />

aşamasında görünüşü ve<br />

süzülüşüyle “Macaw” kuşunu<br />

andırmasından ötürü<br />

bu ismi verdiği ve bu kuşun<br />

renklerini taşıyan aracıyla,<br />

prototip benzinli araçlar kategorisinde,<br />

1 litre benzinle<br />

300 km yol almayı başardı.<br />

Shell Türkiye, Türkiye<br />

İhracatçılar Meclisi (TİM)<br />

ve Otomobil İhracatçıları Birliği (OİB)<br />

iş birliğiyle düzenlenen ve dünyanın en<br />

önemli öğrenci katılımlı inovasyon yarışmalarından<br />

olan Shell Eco-Marathon’a,<br />

Türkiye'nin farklı lise ve üniversitelerinden<br />

13 takım ve yaklaşık 200 öğrenci<br />

katıldı. Yarışmada takımlar, "en az enerjiyle<br />

en uzun mesafe" gitmek için yarıştı.<br />

“Benzinli araçlar” kategorisinde yarışmayı<br />

birinci bitiren takım, ödülünü 8-10 Aralık<br />

tarihleri arasında, Türkiye İhracatçılar<br />

Meclisi tarafından düzenlenen İnovasyon<br />

Haftası etkinliğinde aldı. Facilis Otomobil<br />

Takımı ayrıca, İnovasyon Haftası kapsamında<br />

gerçekleşen fuarda ürettiği araçları<br />

sergiledi.<br />

108 itü vakfı dergisi<br />

Yeni hedef: 1 litre benzinle 500 km yol<br />

Artan dünya nüfusu, hızlanan kentleşme,<br />

sanayide büyük çaplı yatırımların<br />

sürmesi nedeniyle enerji kaynaklarının<br />

hızla tükenmeye başladığı günümüzde<br />

enerji tasarrufu ve verimliliği her zamankinden<br />

daha da önemli hâle geldi.<br />

Enerji verimliliğinin etkilediği alanlardan<br />

biri de ulaşım olarak öne çıkıyor. Bugün<br />

bir yandan alternatif enerji kaynaklarıyla<br />

çalışan araçlar geliştirilmeye çalışılırken,<br />

diğer yandan ise ulaşımda kullanılan petrol<br />

kaynaklı yakıtlarda daha etkili tasarruf<br />

önlemleri alınıyor.<br />

İTÜ’de kurulan İTÜ Facilis Otomobil<br />

Takımı da bu anlayışın bir sonucu ola-<br />

rak ortaya çıktı. 2011’deki<br />

Shell Eco-marathon yarışmasına<br />

katılma hedefiyle<br />

kurulan takım, o günden<br />

bu yana “daha az yakıt,<br />

daha çok yol” hedefiyle<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Takım sıradaki hedefini<br />

ise Shell Eco-marathon<br />

<strong>2017</strong>’de yine 1 litre benzinle,<br />

bu kez 500 km yol<br />

alabilmek olarak belirledi.<br />

İTÜ Facilis Otomobil<br />

Takımı: Adını, Latincede<br />

“kolaylaştırmak” anlamına<br />

gelen “facilis” sözcüğünden<br />

alan takım, ülkemizde<br />

son yıllarda daha ciddi<br />

olarak gündeme gelen<br />

yerli otomobil tasarımı ve üretimi fikriyle<br />

2011 yılında Yrd. Doç. Dr. Atakan Altınkaynak<br />

danışmanlığında kuruldu. Shell<br />

Eco-marathon da dahil olmak üzere çeşitli<br />

yarışlara ve projelere katılarak yakıt<br />

tüketimini en aza indiren geleceğin otomobillerini<br />

üretmeyi amaçlıyor. Mobilite<br />

anlayışına farklı bir bakış açısı kazandırmayı<br />

amaçlayan İTÜ Facilis Otomobil<br />

Takımı, şehir hayatının en büyük sorunlarından<br />

olan ulaşıma Teknik Üniversite<br />

penceresinden bakıyor. Takım; makine,<br />

uçak, elektrik, elektronik ve haberleşme,<br />

işletme ve inşaat mühendisliği bölümlerinde<br />

öğrenim gören İTÜ öğrencilerinden<br />

oluşuyor.


İTÜ Güneş Arabası Ekibi’ne Belçika’dan Ödül<br />

Güneş, artık sadece günümüzü<br />

aydınlatmakla kalmıyor,<br />

temiz ve yenilenebilir<br />

bir enerji kaynağı olarak da<br />

hayatımıza giriyor. İTÜ Güneş<br />

Arabası Ekibi (GAE) de<br />

güneş arabası geliştirme<br />

projeleri ve katıldığı yarışlarla<br />

güneş enerjisinin ulaşımda<br />

kullanımı üzerine çalışıyor.<br />

İTÜ GAE ekibi, küresel çapta<br />

bir sorun olan aşırı enerji<br />

tüketiminin çözümü olarak<br />

görülen güneş enerjisinin,<br />

günlük hayatta daha fazla<br />

kullanılması konusunda toplumsal bir bilinç<br />

oluşturuyor.<br />

Ekip son olarak; 23-25 Eylül tarihlerinde,<br />

Belçika’da düzenlenen European Solar<br />

Challange yarışmasında yer aldı. 8 ülkeden<br />

12 farklı güneş arabasının yarıştığı bu<br />

önemli etkinlikte, ekibe ait güneş arabası<br />

“en hızlı tek kişilik güneş arabası” oldu. İTÜ<br />

GAE yarış sonunda, Uluslararası Güneş<br />

Arabası Federasyonu (International Solarcar<br />

Federation) tarafından “Güneş Enerjisi<br />

Ruhunu En İyi Temsil Eden Ekip” ödülüne<br />

değer görüldü ve bir uluslararası çapta başarıyı<br />

daha üniversitemize getirdi.<br />

Dünyanın en saygın ve<br />

popüler güneş arabası yarışlarından<br />

olan, <strong>2017</strong> Avustralya’da<br />

yapılacak World Solar<br />

Challenge için Uluslararası<br />

Güneş Enerjisi Federasyonu<br />

(International Solar Federation)<br />

Direktörü Chris Selwood’un<br />

davetini alan ekip, bu<br />

yarış için şimdiden hazırlanmaya<br />

başladı. Hazırlıklar konusunda<br />

görüşünü paylaşan<br />

İTÜ GAE ekip lideri Yunus<br />

Emre Çiçek, 2009’daki World<br />

Solar Challenge yarışında<br />

aldıkları ödülün öz güvenlerini artırdığını<br />

ve geçtiğimiz Eylül ayındaki yarışta alınan<br />

bu son başarının kendileri için ayrı bir motivasyon<br />

kaynağı olduğunu belirtti. Çiçek<br />

ayrıca, bu yarışla birlikte güneş arabalarının<br />

Tesla araçlardan daha verimli olduğunu<br />

gösterdiğini öne sürüyor.<br />

Geleceğin Havacılık Teknolojisi İHA’lar<br />

Yarıştı, İTÜ Kazandı<br />

Türkiye Bilimsel ve Teknik<br />

Araştırma Kurumu (TÜ-<br />

BİTAK) tarafından, Gebze<br />

Teknik Üniversitesi (GTÜ)<br />

ev sahipliğinde düzenlenen<br />

1. Uluslararası TÜBİTAK İnsansız<br />

Hava Araçları (İHA)<br />

Yarışması’nda İTÜ’nün iki<br />

takımı, iki farklı kategoride<br />

birinciliği kazandı. 100 yerli<br />

ve 6 yabancı takımın yarıştığı<br />

etkinliğe katılan ekipler,<br />

tasarladıkları İHA'lar ile TÜ-<br />

BİTAK tarafından belirlenen<br />

görevleri yerine getirip parkurları<br />

tamamlayarak dereceye<br />

girebilmek için mücadele<br />

etti.<br />

2016 TÜBİTAK UAV (Unmanned Aerial<br />

Vehicle - İnsansız Hava Aracı) yarışmasına<br />

katılmak ve İHA’lar konusunda araştırma<br />

yapmak hedefiyle, Uçak Uzay Bilimleri Fakültesi’nde<br />

kurulan İTÜ ROTA takımı, ilk yarış<br />

deneyiminde kürsünün zirvesinde yer aldı.<br />

Ekip, adını dünyanın en uzun kanat açıklığı-<br />

na sahip kuşu “albatros”tan alan uçakları ile<br />

“Sabit Kanatlı Hava Aracı” kategorisinde birinci<br />

oldu. Diğer birinciliği ise İTÜ Team Mini<br />

Quad aldı. Takım,“Döner Kanatlı Hava Aracı”<br />

kategorisinde rakiplerini geride bıraktı.<br />

Uçak Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Yrd. Doç. Dr. Özge Özdemir’in danış-<br />

manlığını üstlendiği İTÜ ROTA takımı, Uçak<br />

Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencilerinden<br />

oluşuyor. Tunahan Ulu’nun kaptanlığında<br />

çalışmalarını sürdüren ekibin diğer<br />

üyeleri; Batuhan Makaracı,<br />

Furkan Mustafa Gedik,<br />

Kamer Erol, Ahmed<br />

Selman Koçoğlu, Mustafa<br />

Musab Ayhan'dan oluşuyor.<br />

Uçak ve Uzay Mühendisliği<br />

Yüksek Lisans<br />

Programı öğrencisi Ersin<br />

Gürel’in (İTÜ Team Mini<br />

Quad) danışmanlığını ise<br />

Gemi ve Deniz Teknolojisi<br />

Mühendisliği Bölümü<br />

araştırma görevlisi İbrahim<br />

Tuğrul Ardıç yaptı.<br />

Ekiplerin birinci olduğu<br />

“Sabit Kanat Performans”<br />

kategorisinde<br />

Polonya Hava Kuvvetleri<br />

Akademisi Takımı ikinci,<br />

Bilkent Üniversitesi Team Bilkent ekibi<br />

üçüncü olurken; “Döner Kanat Performans”<br />

kategorisinde ise ikinciliği Tophane<br />

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden<br />

“Team Tophane” ve üçüncülüğü<br />

Lefke Avrupa Üniversitesi’nden “Kıbrıs<br />

Eagles” takımları elde etti.<br />

itü vakfı dergisi<br />

109


GENÇ BAŞARI<br />

İTÜ Renovate Team’in “Plan4U” Projesi,<br />

Valeo Innovation Challenge 2016’dan<br />

Ödülle Döndü<br />

Geleceğin akıllı, doğa dostu, pratik<br />

ve sürüş keyifli aracını tasarlamak hedefiyle,<br />

2030’un aracına bugünden bakan<br />

Valeo Innovation Challenge 2016,<br />

farklı disiplinlerden genç öğrencileri<br />

inovasyon ruhu ve yaratıcılıkta buluşturdu.<br />

Yarışmaya; güvenlik, karbon salımının<br />

azaltılması ve sürüş deneyimi<br />

geliştirme konularında birçok proje ka-<br />

tıldı. Fransa, Almanya, Japonya, Amerika<br />

Birleşik Devletleri ve ülkemizden<br />

toplam 8 üniversitenin finale kaldığı<br />

yarışmada İTÜ takımının yarıştığı kategoride<br />

birinci çıkmazken, öğrencilerin<br />

çalışması, “Otomobillerin Yeni Kullanım<br />

Şekilleri” (New Ways to Use Cars) kategorisinde<br />

ikinci seçildi. Fizik Mühendisliği<br />

Bölümü lisans öğrencisi Mehmet<br />

Anıl Güzelankara ile aynı bölümden<br />

mezun Emre Küçükkahveci’den oluşan<br />

İTÜ Renovate Team ekibinin hazırladığı<br />

“Plan4U” ikinciliği, Tokyo Üniversitesi<br />

(University of Tokyo) ve ABD’nin Northwestern<br />

Üniversitesi (Northwestern<br />

University) ile paylaştı.<br />

Otonom araçların, erken rezervasyon<br />

sistemiyle koloni halinde seyahat etmesi<br />

temeline dayanan proje, yolu erken rezerve<br />

eden otomobillere, en kısa ve en<br />

az yoğun yoldan varış noktasına ulaşabilme<br />

olanağı sunuyor. Çalışmada, geç<br />

rezervasyon yapan aracın ise daha uzun<br />

ama yine istediği zamanda hedeflenen<br />

yere varması sağlanıyor. Veri kullanımından<br />

yararlanan bu konseptte araçlar,<br />

trafik sıkışıklığı yaşanmayan alternatif<br />

rotalara yönlendiriliyor ve rezervasyonun<br />

geç ya da erken yapılmasına bakılmaksızın,<br />

yolculuklar istenen zamanda tamamlanıyor.<br />

İTÜ ekibi, projenin getirdiği<br />

akıllı rota planlaması sayesinde, şehir<br />

içi trafik sıkışıklığının azaltılması adına<br />

önemli bir çözüm öneriyor.<br />

İTÜ Renovate Team, aldığı dereceyle<br />

birlikte toplam 10.000 Euro tutarındaki<br />

para ödülünün de sahibi oldu.<br />

IEEEXtreme’de, Bofstrogonof Başarısı<br />

Dünya çapında faaliyet<br />

gösteren İTÜ Elektrik ve Elektronik<br />

Mühendisleri Enstitüsü<br />

(IEEE - Institute of Electricaland<br />

Electronics Engineers)<br />

tarafından düzenlenen IEE-<br />

EXtreme Programlama Yarışması'na<br />

katılan Bofstrogonof<br />

takımı, 2114 takım arasında<br />

52. sırayı aldı. Ülkemizden<br />

yarışmaya katılan 44 takım arasında genel<br />

sıralamada en iyi dereceyi alan İTÜ takımı;<br />

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencileri<br />

Burak Buğrul, Burak Yalçınkaya ve Besim<br />

Ongun Kanat’tan oluştu. Yarışmaya katılan<br />

diğer İTÜ ekibi “deluxetiky” ise ilk 500’e girerek<br />

420. Sıranın sahibi oldu.<br />

24 saat boyunca, kesintisiz süren bir<br />

kodlama yarışması olan IEEEXtreme’de, farklı<br />

ülkelerden katılan yaklaşık 2000 ekip her yıl<br />

zorlu bir rekabete giriyor ve verilen programlama<br />

problemlerini çözmeye çalışıyor.<br />

110 itü vakfı dergisi


Cansat Competition’da İTÜ APİS Model<br />

Uydu Takımı Birinci Oldu<br />

Uluslararası başarılarıyla adından sıkça<br />

söz ettiren İTÜ model uydu takımı APİS,<br />

Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da düzenlenen<br />

“Cansat Competition 2016”da<br />

ülkemizi temsil etti ve zirvede yer alarak<br />

üniversitemizi bir kez daha gururlandırdı.<br />

Takım, Türkiye’nin de üyesi olduğu Asya<br />

Pasifik Uzay Birliği (APSCO) üyesi ülkelerden<br />

en iyi takımların davet edildiği “Cansat<br />

Competition 2016” yarışmasında birinciliği<br />

elde etti.<br />

Uzay Mühendisliği Bölümü öğrencileri<br />

Mert Menekşe, Gürkan Önal ve Ataberk<br />

Arman Kayhan’dan oluşan üç kişilik bir<br />

ekiple yarışa katılan takımın danışmanlığını<br />

aynı bölümde öğretim üyesi Prof. Dr. Alim<br />

Rüstem Aslan yaptı.<br />

Organizatörlüğünün, APSCO ve Moğolistan<br />

Hükümeti Haberleşme ve Bilgi Tekno-<br />

lojileri Kurumu’nun ortaklaşa üstlendiği yarışmada<br />

görev, “model uydunun (Cansat)<br />

rüzgâr hızına bağlı olarak, roket fırlatma<br />

rampasından 50 metre uzaklıkta bulunan<br />

bir hedefi fotoğraf veya video yoluyla tespit<br />

etme” olarak belirlendi. Takımların görevi<br />

başarmış kabul edilmeleri için ise; model<br />

uydu sıcaklığını, basıncını, rüzgâr hızını,<br />

GPS bilgilerini, nem miktarını, yüksekliği,<br />

3 eksende ivmeölçer, 3 eksende jiroskop<br />

bilgilerini ve kamera açısını anlık olarak yer<br />

istasyonuna iletmeleri şart koşuldu.<br />

ABD’de ve NASA sponsorluğunda<br />

gerçekleşen Cansat 2016’ya katılan Türk<br />

takımları arasında en iyi dereceyi elde<br />

ederek, genel sıralamada 9. sırayı alan<br />

APİS, bu birincilikle başarılarına bir yenisini<br />

ekledi.<br />

Elektrik Mühendisliği Kulübü’nden<br />

Türkiye’nin İlk “Elektrikli Araçlar Zirvesi”<br />

İTÜ Elektrik Mühendisliği Kulübü bir ilke<br />

imza attı ve Türkiye’nin ilk Elektrikli Araçlar<br />

Zirvesi’ni düzenledi. 1 Aralık’ta gerçekleştirilen<br />

ve büyük ilgi gösterilen zirvenin açılış<br />

konuşmalarını Elektrik Elektronik Fakültesi<br />

Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ali Fuat Ergenç,<br />

Elektrik Mühendisliği Kulübü başkanı<br />

İbrahim Onur Aydoğan ve zirvenin genel koordinatörü<br />

İsa Tekin yaptı.<br />

Elektrikli araçlar sektöründen birçok<br />

firmanın katıldığı zirvede, Gersan A.Ş.<br />

Ürün Geliştirme Müdürü Muharrem Akbulut<br />

ilk sunumu yaptı. Sektörün genç<br />

girişimcileri olan Mekik Motors kurucularından<br />

Eyüp Ateş ve Volkan Gökalp,<br />

elektrikli araçların tasarımı konusunda<br />

yaptıkları sunumda, deneyimlerini katılımcılarla<br />

paylaştılar. Elektrikli Araçlar<br />

Zirvesi, +90 3B Digital Fabrikalar firmasının<br />

elektrikli araçlarda hafifliğin önemi<br />

ile Türkiye Hibrit ve Elektrikli Araçlar<br />

Derneği Başkanı Berkan Bayram’ın<br />

elektrikli araç teknolojileriyle ilgili sunumlarıyla<br />

sürdü.<br />

Etkinliğin öğleden sonraki kısmı ise<br />

otomotiv sektörünün güçlü temsilcilerinden<br />

Ford Otosan yetkililerinin, elektrikli<br />

araçlarda dönüşüm sistemleri konusundaki<br />

sunumuyla başladı. Hollandalı konuk<br />

Ecotap İhracat Müdürü Rien Verhoeckx<br />

“elektrikli araçlarda toplu taşıma”yla<br />

ilgili görüşlerini aktarırken, Temsa Teknoloji<br />

Müdürü Burak Onur’un sunumu da<br />

dikkatle izlendi.<br />

Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar<br />

Platformu (TEHAD) Başkanı Berkan<br />

Bayram’ın yeni teknolojilere ilişkin sunumuyla<br />

sona eren programın ardından,<br />

konuşmacılar İTÜ Elektrik Mühendisliği<br />

Kulübü’nün hazırladığı soruları yanıtladılar.<br />

Sunumların ardından katılımcılar,<br />

Derindere Motorlu Araçlar (DMA) firması<br />

tarafından tahsis edilen elektrikli araçla<br />

test sürüşüne çıktı.<br />

Etkinliği düzenleyerek, elektrikli<br />

araçlar konusunda bir farkındalık oluşturmayı<br />

amaçlayan Elektrik Mühendisliği<br />

Kulübü, bu amaç doğrultusunda zirveyi<br />

her yıl düzenlemeyi hedefliyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

111


GENÇ BAŞARI<br />

Uyuşturucu Ajanları Tespit Edecek<br />

İTÜ IGEM’e Madalya<br />

İTÜ IGEM (International Genetically Engineered<br />

Machine) takımı, 27-31 Ekim tarihleri<br />

arasında, ABD’nin Boston kentinde düzenlenen<br />

“International Genetically Engineered<br />

Machines” (IGEM-Uluslararası Genetik Mühendisliği<br />

ile Geliştirilmiş Makine) yarışmasında,<br />

“Metamfetamin Bazlı Uyuşturucuların<br />

Bakteri Biyosensörü ile Tespit Edilmesi” başlıklı<br />

projeyle, bronz madalyaya değer görüldü.<br />

Takımın projesi sayesinde, uyuşturucu<br />

ajan içeren örneklerle karşılaştığında renk<br />

değiştirmek üzere tasarlanmış bu sentetik,<br />

yani genetiği değiştirilmiş bakteriler ile düşük<br />

hacimli örneklerde bile hızlı tespit yapılabilecek.<br />

Proje kapsamında, modelleme yöntemi<br />

ile uyuşturucu maddeleri laboratuvara gerek<br />

kalmadan olay yerinde tespit edebilen<br />

ve kullanımı kolay bir biyosensör tasarlandı.<br />

Tasarımın tamamlanmasının ardından, laboratuvarda<br />

deneme aşamasına geçildi. Bronz<br />

madalya kazanan takımın danışmanlığını Moleküler<br />

Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Doç.<br />

Dr. Fatma Neşe Kök ile Doç. Dr. Nevin Gül<br />

Karagüler üstlenirken, ekip üyeleri olarak aynı<br />

bölümdeki lisans öğrencileri; Altuğ Uludağ,<br />

Dilşad Dağtekin, Evrim Fer, Galip Can Güçlü,<br />

Melis Akgün, Nedim Hacıosmanoğlu ve Yağmur<br />

Güneri yer aldı.<br />

İTÜ Rektörlüğü'nün, “Ögrenci Projeleri<br />

Destekleme Programı”ndan yararlandırdığı<br />

ve laboratuvar araştırmaları için gereken altyapıyı<br />

sağladığı İTÜ IGEM takımına, projenin<br />

modelleme aşamasında, Ulusal Yüksek Başarımlı<br />

Hesaplama Merkezi (UHeM) ile Bilişim<br />

Enstitüsü’nden Yrd. Doç. Dr. Sefer Baday<br />

ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Bülent Balta da görüşleriyle<br />

rehberlik etti. Bu süreçte; İTÜ ARI Teknokent,<br />

İstanbul Valiliği, Türk Hava Yolları, İstanbul<br />

Çocukları Vakfı ve Sentromer DNA Teknolojileri<br />

sponsor olarak ekibi destekledi.<br />

IGEM (International Genetically Engineered<br />

Machines) yarışması ve İTÜ IGEM: İlk kez<br />

2000 yılında gerçekleştirilen ve yıllık olarak<br />

düzenlenen IGEM, sentetik biyoloji konusunda<br />

önemli etkinliklerden biri sayılıyor. Yarışmada,<br />

doğada bulunmayan biyolojik sistemlerin<br />

genetik mühendisliği yöntemleri ile üretilmesi<br />

üzerine hazırlanan projeler yarışıyor.<br />

Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri<br />

tarafından bu yıl kurulan İTÜ IGEM<br />

takımı, IGEM yarışmasına düzenli olarak<br />

katılmanın yanı sıra, moleküler biyoloji ve<br />

genetik alanındaki temel sorunlara “sentetik<br />

biyoloji” yaklaşımlarıyla çözüm bulmayı<br />

amaçlıyor.<br />

Quarry Life Awards’ın Türkiye Birincisi<br />

Moss Busters Oldu<br />

Taş ocaklarındaki doğal hayatın çeşitliliğine<br />

dikkat çekmek ve bu alanlardaki yaşam<br />

çeşitliliğini göstermek amacıyla araştırma<br />

projelerinin yarıştığı Quarry Life Awards’da<br />

İTÜ Moss Busters ekibi, yarışmaya ülkemizden<br />

katılan 29 araştırma arasında ilk sırayı<br />

alarak Türkiye birincisi oldu. Farklı ülkelerdeki<br />

ekiplerden gelen toplam 454 araştırmanın<br />

katıldığı Quarry Life Awards’da, Moleküler<br />

Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri; Berke<br />

Olcaysoy, Galip Can Güçlü ve Nedim<br />

Hacıosmanoğlu’ndan oluşan ekip, “maden<br />

sahalarının yosun-mantar ortaklık (mutualistic)<br />

sistemleri kullanılarak rehabilitasyonu”<br />

konulu projeleriyle bu başarıya ulaştı. Moss-<br />

Busters üyeleri, kendilerini ülke birinciliğine<br />

taşıyan bu başarıyla geçtiğimiz yaz ayların-<br />

da, İstanbul Kovukdere Taş Ocağı’nda saha<br />

çalışmaları yapmıştı.<br />

Quarry Life Awards nedir?<br />

Quarry Life Awards, taş ocaklarında biyoçeşitlilik<br />

hakkında tanıtım ve eğitim amacıyla 21<br />

ülkede düzenlenen uluslararası bir araştırma<br />

yarışmasıdır. Yarışma; maden ocağı ile insan<br />

aktivitelerin en az zararı görmüş farklı peyzaj<br />

ve doğal yaşam alanlarını kapsıyor. Bu benzersiz<br />

habitatlar, olağanüstü yerel bitki örtüsünü<br />

ve faunayı geliştiriyor. Heidelberg Cement<br />

firması tarafından düzenlenen Quarry Life<br />

Awards temel olarak, maden ocaklarının biyolojik<br />

değeri hakkında farkındalık oluşturmayı<br />

ve bu alanlardaki biyo-çeşitlilik hakkında bilgi<br />

birikimini geliştirmeyi hedefliyor.<br />

112 itü vakfı dergisi


Mutlu Günler Hande Gözen’in<br />

Tasarımıyla Renklenecek<br />

Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />

öğrencisi Hande Gözen, çöp şişlerle<br />

oluşturduğu katlanabilir mekanizmaya<br />

dayalı çalışmasıyla, TEV (Türk Eğitim<br />

Vakfı) Mutlu Gün Panosu Yarışması’nda<br />

birinci oldu. Gözen bu başarıya, Endüstri<br />

Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden öğretim<br />

görevlisi Mehmet Erkök'ün de yer aldığı<br />

jürinin; yaratıcılık, orijinallik, estetik, işlevsellik<br />

ve uygulanabilirlik açılarından<br />

yaptığı değerlendirme sonucunda ulaştı.<br />

Manevi değeri yüksek hediyeleri ön<br />

plana çıkarmak, tasarım dünyasına katkıda<br />

bulunmanın ve genç tasarımcılara<br />

destek olmanın hedeflendiği yarışmada<br />

Hande Gözen, çelenk kullanımına yeni<br />

bir bakış açısı getirdi; farklı ve kolay<br />

kullanılabilecek bir düzenek üzerinde<br />

çalıştı.<br />

Yarışmada, cenazelerde kullanılan<br />

metal çelenklerin nişan ve düğün gibi<br />

mutlu günlere uyarlanması için yeni tasarım<br />

fikirlerini ortaya çıkaran çalışmalarda;<br />

kolay taşınabilir ve kurulabilirlik,<br />

düşük maliyet, kırılmaz malzeme ile iç ve<br />

dış mekân kullanımına uygunluk olmak<br />

üzere 4 özellik şart koşuldu. Gözen, tüm<br />

ürün geliştirme sürecini çöp şişler kullanarak<br />

yaptığı çalışma modelleri üzerinden<br />

yürüttü ve çelengin katlanabilirlik<br />

özelliğini, katlanan sandalye sisteminden<br />

ve mekanizmalarından yararlanarak<br />

detaylandırdı. Gözen’e, çalışma süreci<br />

boyunca aynı bölümden Doç. Dr. Hatice<br />

Hümanur Bağlı ve araştırma görevlisi<br />

Ozan Soyupak da görüşleriyle destek<br />

verdi.<br />

Yarışmanın fikir ve uygulama aşamalarını<br />

başarıyla geçen Gözen, malzeme türleri,<br />

renkleri ve isim yazma alanı üzerinde tasarım<br />

açısından son dokunuşları, Bun Design’ın<br />

desteğiyle atölye ortamında yaptı.<br />

Ödülünü, TEV Mütevelli Heyet Başkanı<br />

ve Koç Holding Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Ömer Koç ile yarışmada jüri<br />

üyelerinden, İTÜ Mimarlık 1982 yılı mezunu<br />

Han Tümertekin’den alan Hande<br />

Gözen, ödül alan çalışmanın kendisi<br />

için çok farklı bir deneyim olduğunu belirtiyor.<br />

Gözen, TEV ile özdeşleşecek bu<br />

pano tasarımı ile mutlu günleri tamamlayarak<br />

birçok gencin eğitimini desteklemiş<br />

olacak.<br />

Tamamlayıcı Mobilya Tasarımına İTÜ İmzası<br />

İTÜ’nün, Enza Home ile yaptığı iş birliği<br />

sayesinde, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />

2. sınıf öğrencileri hem firmadan burs<br />

alma olanağına kavuşuyor hem de Enza<br />

Home’un portföyünde yer alacak bir ürünü<br />

tasarlama şansı elde ediyor. Bu projeyle<br />

birlikte, endüstri ürünleri tasarımıyla ilgilenen<br />

genç yeteneklere çalışmalarını tanıtma<br />

fırsatı sunulması, tüketicilerin bu alandaki<br />

ihtiyaç ve beklentilerine cevap verilebilmesi,<br />

tamamlayıcı mobilyalarda özgün tasarımların<br />

ortaya çıkarılması hedefleniyor.<br />

Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencilerinin<br />

2015-2016 öğretim yılı bahar<br />

yarıyılı projesi olarak, Enza Home’a özel hazırladıkları<br />

tamamlayıcı mobilya tasarımları<br />

işlevsel ve yaratıcı özellikleriyle öne çıktı.<br />

Öğrencilerin ikinci stüdyo dersi kapsamında<br />

hazırladığı bu çalışmalar ayrıca, İKSV<br />

tarafından düzenlenen 3. İstanbul Tasarım<br />

Bienali paralel etkinliği olarak Taşkışla Yerleşkesinde<br />

açılan bir sergi ile dekorasyon<br />

meraklılarıyla buluştu. Bu kapsamda “En<br />

İyi Tasarım” olarak seçilecek çalışma, Enza<br />

Home portföyüne alınacak ve proje sahibi<br />

öğrenciye firma tarafından burs sağlanacak.<br />

Üniversite - sanayi iş birliğinin başarılı<br />

örneklerinden biri olan proje; Mimarlık Fa-<br />

kültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />

öğretim üyeleri Doç. Dr. Gülname Turan, Dr.<br />

L. N. Ece Arıburun Kırca, araştırma görevlileri;<br />

Miray Boğa, Ahmet Hamurcu, Sena Semizoğlu<br />

ve İffet Pala tarafından yürütüldü.<br />

Ayrıca, serbest tasarımcı Seyman Çay da<br />

projede yer aldı.<br />

Proje yürütücülerinden Doç. Dr. Gülname<br />

Turan “İTÜ Mimarlık Fakültesi Endüstri<br />

Ürünleri Tasarımı Bölümü olarak, sektördeki<br />

farklı firmalarla yıllardır birlikte çalışıyoruz.<br />

Fakat Enza Home ile yaptığımız iş birliği ve<br />

sonucunda ortaya çıkan proje sayesinde<br />

verilecek burs ve sergi sonunda seçilecek<br />

tasarımın Enza Home portföyüne eklenecek<br />

olması hepimiz için ayrı bir motivasyon kaynağı<br />

oldu.” diyerek projeye ilişkin görüşünü<br />

dile getirdi.<br />

Projeyle ilgili görüşünü paylaşan, Enza<br />

Home markasının yer aldığı Yataş Grubu<br />

Genel Müdürü Nevzat Yıldız ise marka<br />

olarak en önemsedikleri noktanın özgün<br />

tasarımlar sunmak olduğunu ve bu bağlamda<br />

dekorasyonla ilgili çalışmalar yapan<br />

gençlerin sektöre kazandırılması gerektiğini<br />

belirtti.<br />

itü vakfı dergisi<br />

113


GENÇ BAŞARI<br />

Bilişim ve Mobil Teknoloji<br />

Communication Week’te Buluştu<br />

Elektrik ve Elektronik Mühendisleri<br />

Enstitüsü İTÜ Öğrenci Kolu (İTÜ IEEE)<br />

tarafından 5-8 Aralık tarihleri arasında<br />

düzenlenen, haberleşme sektörünün<br />

ilk ve en büyük öğrenci etkinliği olan<br />

“Communications Week”, Ayazağa<br />

Yerleşkesi Kültür Sanat Birliği Büyük<br />

Salon’unda gerçekleştirildi. Teknoloji<br />

ve iletişim dünyasından uzmanların<br />

katıldığı dört günlük etkinlikte profesyoneller,<br />

yarının dünyasına dair görüşlerini paylaştı.<br />

Etkinliğin ilk oturumunda Türk Telekom<br />

Kurumsal Servisler Direktörü Dr. Cenk Sezgin<br />

“Nesnelerin İnterneti ve Akıllı Şehirler Projesi”<br />

ile ilgili çalışmalarını katılımcılarla paylaştı. Ardından<br />

Türk Telekom Akademi Grup Yöneticisi<br />

Doğan Özmen “Dünden Bugüne Telekomünikasyon<br />

Teknolojileri ve Fiber Teknolojisi”nden<br />

bahsetti. İkinci oturumda Huawei Teknolojileri<br />

Takım Lideri Ahmet Can Koral “4,5G ve LTE”<br />

başlıklı sunumunu yaptı. Günün son oturumunda<br />

ise Schneider Electric’den Güney Erkolukısa<br />

Akıllı Şehirler konulu sunumuyla katılımcılara<br />

seslendi.<br />

Öğrencilerle farklı sektörlerden profesyonelleri<br />

buluşturan bu özel etkinliğin ikinci günü<br />

Vestel Akıllı Telefon Proje Yönetimi Müdürü<br />

Aykut Demirci’nin akıllı telefon üretim süreciyle<br />

ilgili aşamaları anlatmasıyla başladı. Intel IoT<br />

Yazılım Mühendisi Mustafa Aldemir’in nesnelerin<br />

interneti sunumu sonrasında Crytek Yazılım<br />

Mühendisi Ozan Özkan, sanal gerçeklik üzerine<br />

düşüncelerini paylaştı.<br />

Enovas Mühendislik tarafından<br />

gerçekleştirilen Labview ile Yazılımsal<br />

Radyo Programlama atölye çalışmasıyla<br />

ilgi toplayan üçüncü günde,<br />

Ericsson Ortadoğu ve Afrika Bölgesi<br />

Stratejik Yatırımlardan Sorumlu İş Geliştirme<br />

Müdürü Deniz Köylü, katılımcılarla<br />

birlikte mobil teknolojilerin gelişimine<br />

baktı. İletişim Haftası’nın son konuğu<br />

ise mobil veri güvenliğini ele alan sunumuyla<br />

Samsung Mobil Çözümler Yöneticisi<br />

Murat Gök oldu. Bugüne dek yaptıkları iletişim<br />

çalışmalarıyla kayda değer bir kitle oluşturan<br />

yaratıcı video yapım ekibi Batesmotelpro da<br />

üçüncü gün konuşmalarının ardından katılımcılarla<br />

eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdi.<br />

Etkinliğin son gününde, Elektronik ve Haberleşme<br />

Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği<br />

Bölümü öğrencilerinden oluşan 20 kişilik<br />

bir ekip, Huawei Türkiye ofisini ziyaret etti.<br />

İş Dünyası, Ünlüler ve Öğrenciler<br />

Pazarlama ve Finans Zirvesi’ndeydi<br />

İTÜ Yatırım Kulübü tarafından 20-23 Kasım<br />

tarihleri arasında düzenlenen Pazarlama<br />

ve Finans Zirvesi, bu yıl da farklı sektörlerden<br />

birçok yöneticiyi ve ünlü isimleri öğrencilerle<br />

buluşturdu.<br />

Her yıl sayısız başarı öyküsünün anlatıldığı,<br />

çeşitli etkinlikler ve söyleşilerle renklenen<br />

zirve, yine yoğun bir ilgiyle karşılandı. Farklı<br />

kentlerden katılımcıların da yer aldığı zirvede,<br />

2000’e yakın öğrenci ve 30’a yakın firma ağırlandı.<br />

Pazarlama ve Finans Zirvesi’ni yerinde<br />

114 itü vakfı dergisi<br />

izleyemeyenler ise internet yoluyla yapılan<br />

canlı yayınla zirveyi izledi.<br />

20 Kasım’da yapılan özel resepsiyonla<br />

başlayan etkinliklerin ilki, izleyicileri dansın<br />

etkisine alan tango ve salsa gösterileri oldu.<br />

Dans gösterilerinin ardından sahneye çıkan<br />

Can Gox izleyicileri blues, caz ve rock tınılarıyla<br />

büyüledi.<br />

2016 Pazarlama ve Finans Zirvesi’nde<br />

iş dünyasının önde gelen kuruluşlarının üst<br />

düzey yöneticileri Cüneyt Yavuz, Semih Sel,<br />

Burcu Uzunoğlu Erkan Fuat Işıksal, Dr. Hakan<br />

Çınar, Dr. Hakan Keskin, Selçuk Çelik, Boğaç<br />

Göncü, Ahmet Turgut, Erman Erciyes, Can<br />

Pamir, Seda Gürkaynak, Duygu Ersoy, Berna<br />

Akyüz Öğüt, Tanya Neşeliler, Tunç Berkman,<br />

Feyza Tamer, Murat Yeşildere ve Başak Yiğitoğlu<br />

konuşmacı olarak yer alıp, deneyim ve<br />

birikimlerini katılımcılarla paylaştılar.<br />

Katılımcılar etkinlikte ayrıca, staj ve iş<br />

başvurusu şansı da yakaladı. Pazarlama ve<br />

Finans Zirvesi, düzenlenen çekilişlerde dağıtılan<br />

davetiyeler, hediye kuponları ve akıllı telefonlarla<br />

birçok sürpriz yaptı.<br />

Üçüncü günde ise katılımcıları büyük bir<br />

sürpriz bekliyordu. Gün sonunda; etkinliğin<br />

programında yer alan söyleşi için gelen; Cem<br />

Davran, Zafer Algöz, Candaş Tolga Işık ve<br />

Can Yılmaz’a, Cem Yılmaz ve Ozan Güven de<br />

eşlik etti. Organizasyonun son gününde yapılan<br />

panellerde ise sektöründe önde gelen<br />

firmalarının yöneticileri, başarı öykülerini ve<br />

kariyer yolculuklarını öğrencilere aktardı.


Bilişim Teknolojileri Zirvesi ve<br />

“Dijital Dönüşüm”<br />

Bu yılki temasını, Franz Kafka’nın<br />

ünlü eseri “Dönüşüm”ün ana karakteri<br />

Gregor Samsa’dan yola çıkarak “dijital<br />

dönüşüm” olarak belirleyen Bilişim Teknoloji<br />

Zirvesi, her yıl olduğu gibi bu yıl<br />

da farklı sektörlerden gelen birçok firma<br />

yöneticisini ve bilişim alanında öne çıkan<br />

uzmanları ağırladı. Maçka Yerleşkesi’nde<br />

2-3 Aralık 2016 tarihlerinde<br />

düzenlenen ve bankacılık, e-ticaret, basın,<br />

telekomünikasyon, perakendecilik,<br />

bilgi teknolojileri, insan kaynakları başta<br />

olmak üzere, farklı alanlardan gelen<br />

profesyonellerin konuşmacı olarak katıldığı<br />

etkinliği, salondaki 1000’e yakın<br />

seyircinin yanı sıra, 40 binin üzerinde<br />

çevrimiçi izleyici de takip etti.<br />

Zirvede, günümüzde giderek karmaşık<br />

bir yapıya bürünen ekonomik ve toplumsal<br />

ilişkilerde en etkili faktörlerden olan<br />

dijital dönüşüm, bu dönüşümün oluşturduğu<br />

büyük ve sınırları aşan değişimler, değişen<br />

üretim ve hizmet anlayışları, çalışma ilişkilerine<br />

ve yaşam alanlarına bilişim teknolojilerinin<br />

ve dolayısıyla dijital yeniliklerin etkisi<br />

gibi pek çok önemli konu ele alındı. Ayrıca<br />

bu noktadan hareketle, yakın gelecekte ve<br />

uzun vadede beklenen yenilikler, inovasyon<br />

ve Ar-Ge’nin dünyaya daha fazla ne katabileceği<br />

üzerine görüşler de paylaşıldı. Kariyer<br />

ve günlük yaşamlarındaki deneyimlerini katılımcılarla<br />

paylaşan konuşmacılar, kendi yaşadıklarından<br />

örnekler vererek öğrencilere farklı<br />

bakış açıları kazandırmaya çalıştı.<br />

İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü (İTÜ<br />

EMK) tarafından ilk kez düzenlenen Derini<br />

buldu. Sanat, spor ve iş dünyasından<br />

ünlü isimler ve markalar arasından sosyal<br />

medyayı en iyi kullananların seçildiği bu<br />

süreçte kazananlar, halk oylamasıyla belli<br />

oluyor. İlk olarak kullanıcılardan ve<br />

ajanslardan alınan önerilerle, her kategoride<br />

5’er aday belirleniyor. Bu yıl,<br />

ikinci aşama olan oylamadan finale<br />

kalan 135 aday, 27 kategoride ödül<br />

için yarıştı. Sosyal medyanın en iyileri<br />

tam 1 milyon oyun kullanıldığı sürecin<br />

sonunda seçildi. Sosyal Medya Ödülleri’nde<br />

bu yılın kazananlar listesi şu<br />

isimlerden oluştu:<br />

Bireysel Blog - Biz Evde Yokuz,<br />

Dizi - Poyraz Karayel, En Popüler Kullanıcı<br />

- Burcu Esmersoy.<br />

Gazeteci - İrfan Değirmenci, Haber<br />

Kaynağı – Hürriyet, İçerik Platformu<br />

– Onedio, Kurumsal Blog – THY,<br />

Marka – Mavi, Medya Kişisi - Mesut<br />

Yar, Mizah - Cem Yılmaz, Mobil Uygulama<br />

– Getir, Müzik Erkek - Murat Boz,<br />

Müzik Grubu - Mor ve Ötesi, Müzik<br />

Kadın - Sıla Gençoğlu, Oyuncu Erkek - İlker<br />

Kaleli, Oyuncu Kadın - Burçin Terzioğlu,<br />

Radyo - Power FM, Resmi Kurum – Beşiktaş<br />

Belediyesi, Sanat Kurumu - İstanbul<br />

Modern, Sivil Toplum – Lösev, Spor Kulübü<br />

– Galatasaray, Spor Programı - Beyaz<br />

Futbol, Sporcu – Lukas Podolski, TV Kanalı<br />

- Kanal D, TV Show Programı - Güldür<br />

Güldür Show, Yazar - Ayşe Kulin, Youtube<br />

- Oha Diyorum.<br />

İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü’nden<br />

Kariyer İpuçları<br />

Sosyal Medyanın En İyileri Ödülü<br />

İşletme Mühendisliği Kulübü’nün 2010 yılından<br />

beri verdiği Sosyal Medya Ödülleri<br />

de Bilişim Teknolojileri Zirvesi’nde sahiplepartmanlar<br />

Arası Rotanı Tasarla (DART)<br />

paneli, hayatın en önemli dönemeçle-<br />

rinden biri olan meslek seçimi hakkında<br />

kararsızlık yaşayan öğrencileri, farklı alanlardan<br />

gelerek etkinliğe konuk olan sektör<br />

temsilcileriyle buluşturdu.<br />

7 Aralık 2016’da İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde<br />

gerçekleşen ve öğrencilere kariyerleri<br />

konusunda destek olmak amacıyla<br />

düzenlenen etkinliğe 7 firmadan 9<br />

konuşmacı konuk oldu. Pazarlama, insan<br />

kaynakları ve tedarik zinciri konularına<br />

yakından bakılan üç panelden oluşan<br />

DART’ta, firmaların üst düzey yöneticileri<br />

kendi şirketlerindeki süreçler hakkında<br />

önemli bilgileri öğrencilerle paylaştı ve soruları<br />

yanıtladı. Panellerin ardından sektör<br />

temsilcileriyle birebir sohbet etme fırsatı<br />

da bulan öğrenciler, firmalarda kendilerine<br />

en uygun bölümün ne olabileceğine dair<br />

ipuçlarını konuklardan dinledi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

115


İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER<br />

İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde Yabancı Diller<br />

Yüksek Okulu’nun tarihi binası içinde,<br />

mimari yapısı ve tarihsel dokusu ile her<br />

zaman ilgi odağı olan, Prof. Nezih Eldem’in<br />

tasarımı “Mustafa Kemal Amfisi” restore edilerek<br />

kültür-sanat faaliyetlerine yeniden kapılarını<br />

açtı. 1964’ten günümüze İstanbul’un<br />

kültür-sanat hayatında iz bırakan etkinliklere<br />

ev sahipliği yapan, dünyaca ünlü sanatçı ve<br />

grupları ağırlayan ve sayısız bilimsel etkinliğe<br />

sahne olan Mustafa Kemal Amfisi’nin restorasyonu,<br />

her ikisi de İTÜ İnşaat Fakültesi 1963<br />

mezunu olan Ülkü-Ersin Arıoğlu ve kurucusu<br />

oldukları Yapı Merkezi’nin maddi desteği ve<br />

yakın ilgisi ile gerçekleştirildi. İTÜ Rektörlüğü<br />

ve ilgili birimlerinin projenin gerçekleştirilmesi<br />

sürecindeki katkılarının yanında, salonda<br />

uzun yıllardır konser etkinlikleri gerçekleştirerek,<br />

elde ettiği gelirin tamamını Burs Fonu’na<br />

aktaran ve bugüne kadar sayısız İTÜ öğrencisine<br />

burs desteği sağlayan İTÜ Vakfı Sosyal<br />

ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin de girişim<br />

ve çabası bulunuyor.<br />

İTÜ Mustafa Kemal Amfisi, aslına uygun<br />

olarak yapılan restorasyonun ardından 7 Kasım<br />

2016’da, İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />

Komitesi’nin, Ülkü Arıoğlu’na teşekkür<br />

amacıyla düzenlediği “Borusan Quartet” konseri<br />

ile açıldı.<br />

Konser öncesi salonun açılış konuşmasını<br />

yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, salonun<br />

ilk açıldığı yıldan günümüze kadar unutulmaz<br />

müzik etkinliklerine sahne olduğunu<br />

belirterek şunları söyledi: “Nereden nerelere<br />

geldik. Biz de 80 öncesi buralardan geçtik.<br />

O zaman salonun adı G Amfisi idi. Burada<br />

Serdar Öztürk Çok Sesli Korusu’nu dinlerdik.<br />

Tarihi Mirasa Saygı<br />

Yenilenen “İTÜ Mustafa Kemal Amfisi”<br />

Borusan Quartet Konseri ile Açıldı<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kültür mirası tarihi<br />

binalarından Maçka Yabancı Diller Yüksekokulu içinde yer alan<br />

Mustafa Kemal Amfisi restore edilerek kapılarını yeniden kültür<br />

sanat etkinliklerine açtı. Mustafa Kemal Amfisi’nin restorasyonu,<br />

İTÜ mezunları Ülkü – Ersin Arıoğlu ve kurucusu oldukları Yapı<br />

Merkezi tarafından gerçekleştirildi. Salon, İTÜ Vakfı Sosyal<br />

ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin Ülkü Arıoğlu’na ithaf ettiği<br />

“Borusan Quartet” konseri ile açıldı…<br />

Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği’nin<br />

ünlü isimleri ve şefleri bu salonda konserler<br />

verdiler. Salonun restore edilerek yeniden<br />

açılmasında İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel<br />

Hizmetler Komitesi’nin büyük emeği var.<br />

Onlar zorlamasaydı bu iş mümkün olamazdı.<br />

Restorasyonun yapılmasında en büyük<br />

pay Arıoğlu Ailesi’nin. Salon tüm özellikleriyle<br />

çok hoş ve güzel oldu. Salonla ve destek<br />

verenlerle gurur duyuyoruz”.<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />

Komitesi Başkanı Zeliha Dilek konserin<br />

açılış konuşmasında, Mustafa Kemal Konferans<br />

Salonu’nun yenilenmesini üstlenerek<br />

İTÜ’ye kazandıran Arıoğlu Ailesi’ne bu<br />

değerli hizmetlerinden dolayı bir konserle<br />

teşekkür etmek istediklerini ve bu nedenle<br />

salonun açılışının Ülkü Arıoğlu’na ithaf ettikleri<br />

“Borusan Quartet” konseri ile gerçekleştirildiğini<br />

belirtti.<br />

116 itü vakfı dergisi


Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Ülkü Arıoğlu ve Zeliha Dilek<br />

“G Amfisi” olarak da bilinen Mustafa<br />

Kemal Amfisi, Yapı Merkezi Holding’in<br />

mimarları ve mühendisleri, İTÜ Rektörlüğü<br />

Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı<br />

katkılarıyla restore edildi. Sahne, ses, ışık<br />

düzeni ve oturma üniteleri tamamen yenilenen<br />

amfi, böylece daha modern bir görünüme<br />

kavuştu.<br />

“Tarihi bir mirasa sahip çıktık.”<br />

Yapı Merkezi Holding Kurucu Üyesi İTÜ<br />

Mezunu Ülkü Arıoğlu açılış nedeniyle yaptığı<br />

konuşmada, bu restorasyonda görev almalarının,<br />

kendilerini yetiştiren İTÜ’ye duydukları<br />

saygının samimi bir ifadesi olduğunu belirtti.<br />

Mustafa Kemal Amfisi’nin yeni ve daha modern<br />

bir yüze kavuşmasının, kendisinin ve<br />

eşi Ersin Arıoğlu’nun üniversite yıllarından<br />

beri en büyük hayalleri olduğunu söyleyen<br />

Ülkü Arıoğlu, aslına sadık kalınarak yapılan<br />

çalışmanın, üniversitemizin tarihî mirasının korunması<br />

adına oldukça önemli olduğunu da<br />

sözlerine ekledi. Arıoğlu konuşmasını şu sözlerle<br />

sürdürdü: “Mustafa Kemal Amfisi, açıldığı<br />

1964 yılından beri sayısız konser ve kültür faaliyeti<br />

ile toplantılara ve gösterilere kucak açarak<br />

hem halka hem de üniversitesine çok büyük<br />

hizmetler vermiştir. Bu salon, geçmişte de<br />

son derece iyi bir akustiğe ve ses alma donanımına<br />

sahipti. Bu nedenle, salonu titiz akustik<br />

hesaplar ve mimari detaylarla tasarlayan değerli<br />

hocam Prof. Nezih Eldem’i huzurunuzda<br />

rahmetle ve saygıyla anıyorum. Böylesine tarihi<br />

bir mirasa hizmet etmek, bizim için ayrı bir<br />

sevinç kaynağıdır.” Ülkü Arıoğlu, restorasyon<br />

sürecinde Mustafa Kemal Amfisi’nin mimarı<br />

müellif, Mimar Nezih Eldem’in oğlu mimar Nejat<br />

Eldem’in kendilerine büyük destek verdiğini,<br />

Nezih Eldem’in arşivini kendilerine açtığını<br />

belirterek teşekkürlerini sundu.<br />

Ülkü Arıoğlu, bu projeyi üstlenmesinde,<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin<br />

İTÜ öğrencilere burs sağlamak üzere<br />

yıllardır gönüllü olarak yürüttüğü özverili çalışmaların<br />

kendisine ilham kaynağı olduğunu<br />

vurguladı.<br />

Arıoğlu, projenin gerçekleştirilmesi sırasında<br />

katkılarını esirgemeyen İTÜ mensupları<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca,<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap,<br />

Doç. Dr. Çağatay Seçkin, Sis Alkan ve Didem<br />

Yücel ile Nejat Eldem’e; projeyi gerçekleştiren<br />

Yapı Merkezi mensupları proje<br />

koordinatörü İnş. Y. Müh. Fatih Yılmaz, proje<br />

mimarı Işık Gürel Keskinler, elektrik işleri<br />

şefi Selim Sencer ile çözüm ortaklarına ayrı<br />

ayrı teşekkür etti.<br />

itü vakfı dergisi<br />

117


İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER<br />

Yayın Kurulu Üyelerine<br />

Teşekkür Plaketi<br />

İTÜ Vakfı’nın yayın çalışmalarına uzun<br />

yıllar özverili katkılarda bulunan Yayın Kurulu<br />

üyelerine Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

tarafından teşekkür plaketi verildi.<br />

Yayın Kurulu üyeleri Prof. Dr. Yıldız Sey<br />

(Başkan), Y. Müh. Naci Endem, Dr. Y. Müh.<br />

(Mimar) Doğan Hasol, Prof. Dr. Mete Tapan<br />

ve Hatice Yazıcı Şahinli (Yazı İşleri Müdürü)<br />

yayın faaliyetlerine yaptıkları katkılar<br />

nedeniyle, 26 Aralık 2016’da düzenlenen<br />

yemekli toplantıda teşekkür plaketi aldılar.<br />

İTÜ Vakfı Yayın Kurulu, özellikle son 4<br />

yıllık dönemde titiz ve özverili bir çalışma<br />

ile, çok sayıda değerli<br />

eserin literatüre kazandırılmasına,<br />

İTÜ Vakfı yayın<br />

ilkelerinin oluşturularak<br />

kurumsal bir yapı kazanmasına,<br />

İTÜ Vakfı Dergisi’nin<br />

düzenli periyotlarla<br />

ve zengin bir içerikle yayımlanmasına<br />

önemli katkılarda<br />

bulundu. Bu dönem,<br />

yayın faaliyetlerinin<br />

başladığı 1986 yılından<br />

günümüze kadar, yayınlar<br />

açısından İTÜ’ye en<br />

fazla katkının sağlandığı<br />

dönem oldu. Mühendisliğin<br />

farklı disiplinleri ile mimarlık<br />

ve müzik alanında<br />

ders kitabı, kaynak kitap<br />

gibi eserlerle, koleksiyon<br />

ve başvuru niteliği taşıyan<br />

eserler ve yabancı dil eğitimi kitaplarından<br />

oluşan 30’u aşkın yayın bu dönemde öğrenciler,<br />

araştırmacılar ve akademisyenlerin<br />

yararına sunuldu; bu kitapların satışından<br />

ve bazı kitap yazarlarının duyarlılıkla<br />

bağışladıkları teliflerle İTÜ Vakfı Burs Fonu’na<br />

da önemli bir katkı sağlandı.<br />

Rektör Karaca’nın ikinci Rektörlük dönemi<br />

ile birlikte İTÜ Vakfı Yayın Kurulu<br />

yeni üyelerden oluşan isimlerle çalışmalarını<br />

sürdürecek. Rektör Mehmet Karaca,<br />

teşekkür plaketlerini verirken yaptığı konuşmada,<br />

bu çalışmanın bir bayrak yarışı<br />

olduğunu, görevi devreden Yayın Kurulu<br />

üyelerinin tecrübelerine her zaman ihtiyaç<br />

duyduklarını, kendileri ile her zaman<br />

temasta olacaklarını belirtti. Yayın Kurulu<br />

üyeleri de, yeni Yayın Kurulu Başkanı olarak<br />

toplantıya katılan Prof. Dr. Sinan Mert<br />

Şener’e, yeni yayın döneminde başarılar<br />

dileyerek, önerilerde bulundular.<br />

İTÜ Vakfı’nın yeni Yayın Kurulu; Prof. Dr.<br />

Sinan Mert Şener (Yayın Kurulu Başkanı),<br />

Prof. Dr. Şebnem Burnaz, Yrd. Doç. Dr.<br />

Mehmet Ali Karaca, Yrd. Doç. Dr. Gülsen<br />

Uçarkuş, Hatice Yazıcı Şahinli (Yazı İşleri<br />

Müdürü/Editör), Kenan Mete (Koordinatör),<br />

Okutman Birol Çetinkaya ve Okutman Şule<br />

Gökçe Enginarlar’dan oluşuyor. Yeni Yayın<br />

Kurulu, 8 Kasım 2016’da ilk toplantısını yaparak<br />

göreve başladı.<br />

Soldan sağa: Kenan Mete, Prof. Dr. Sinan Mert Şener, Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol, Prof. Dr. Yıldız Sey,<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Y. Müh. Naci Endem, Hatice Yazıcı Şahinli, Prof. Dr. Mete Tapan.<br />

Komite, zengin etkinlik programı ile<br />

yeni döneme başladı<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />

Komitesi, yeni dönem çalışma programını<br />

7 Ekim’de yaptığı Genel Kurul toplantısı ile<br />

başlattı. Zeliha Dilek başkanlığında toplanan<br />

Genel Kurul, geçtiğimiz yaz aramızdan<br />

ayrılan ve Komite’ye bir dönem başkanlık<br />

da yapmış olan üyelerden İrem Vardar adına<br />

saygı duruşu ile açıldı.<br />

Komitenin çalışmalarını yakından izleyen<br />

ve destekleyen Ülkü Arıoğlu tarafından<br />

yenilenen Mustafa Kemal Amfisi hakkında<br />

bilgi verildi ve Ülkü Arıoğlu’na teşekkür<br />

amacıyla “Borusan Quartet” konseri organizasyonu<br />

konuşuldu.<br />

Çalışma döneminde düzenlenecek günübirlik<br />

ve konaklamalı gezi rotalarının da<br />

belirlendiği toplantıda, öğrenci bursları,<br />

burs miktarı, bu konu ile ilgili çalışma ve duyurular<br />

ve diğer periyodik etkinlikler gözden<br />

geçirildi.<br />

İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde hizmet vermekte<br />

olan Giysi Odası’nın tadilat ve yenileme<br />

çalışmalarının Prof. Dr. Mahir Vardar<br />

tarafından üstlenilmiş olması nedeniyle,<br />

odanın isminin İrem Vardar Giysi Odası<br />

olarak değiştirilmesine karar verildi.<br />

Komite, İTÜ öğrencilerine burs desteği<br />

sağlama yönündeki çalışmaları kapsamında<br />

konser etkinliklerini bu dönemde de<br />

sürdürecek. Şubat ayı içinde planlanan<br />

konser etkinliğinde Burçin Büke Quartet<br />

konuğumuz olacak.<br />

118 itü vakfı dergisi


Gezi: Dünya Kültür<br />

Mirası 3 Kent<br />

İTÜ Vakfı Sosyal Kültürel Hizmetler Komitesi,<br />

yeni dönem yurtdışı gezilerinin ilkini Özbekistan’ın<br />

masal kentlerine gerçekleştirdi.<br />

Unesco Dünya Kültür Mirası listesindeki<br />

kentler Buhara, Semerkand, Hiva ve Taşkent’i<br />

kapsayan gezi 9 – 16 Ekim tarihleri<br />

arasında gerçekleştirildi.<br />

Komite üyelerinin yanısıra, yurtiçi ve yurtdışı<br />

gezilerini yakından takip eden gezgin<br />

ruhlu katılımcılardan oluşan 33 kişilik grup<br />

bu şehirlerin ve tarihten süzülüp gelen kültürünü<br />

yakından tanıma fırsatı bulurken, aynı<br />

zamanda Burs Fonu’na katkıda bulundu.<br />

Tarihi İpek Yolu’nun zengin kentleri Buhara<br />

ve Semerkand, bir zamanlar bölgenin<br />

ekonomik, kültürel ve siyasi merkezleriyken,<br />

bugün bu önemini kaybetmiş olsa da,<br />

etkileyici kültür mirası yapılarıyla gezginleri<br />

kendine çekiyor.<br />

Bu merakla yola çıkan Sosyal ve Kültürel<br />

Hizmetler Komitesi gezi grubunun ilk<br />

durağı Taşkent oldu. Kukeltaş Medresesi,<br />

Keffal Şaşi Türbesi, Barak Han Medresesi,<br />

Ebul Kasım Medresesi, Kaht-ı İmam<br />

Camii, Çar-su (Dört Su) Halk Çarşısı, Deprem<br />

Anıtı ve Meydanı, Özgürlük Meydanı’nı<br />

gezen grup, üçüncü gün, UNESCO Kültür<br />

Mirası Listesindeki Hivalchan-Kala’daydı.<br />

Orta Asya'nın en büyük medreselerinden<br />

olan Muhammed Amin Han Medresesi,<br />

Muhammed Rahim Han Medresesi, yarım<br />

kalmış minare Kalta Minar, Cuma Camii,<br />

Hovli Tosh Sarayı, Hiva’nın en iyi mimari<br />

eserlerinden biri olan Pehlivan Mahmud<br />

Türbesi, Özbekistan’ın en yüksek minaresi<br />

İslam Hoca ve Hiva’nın nefes kesen panoramik<br />

Eski Hiva ve Kun-Ark manzarası gezi<br />

rotasının durakları oldu.<br />

Yine UNESCO Kültür Mirası Listesindeki<br />

kentlerden Buhara’da ise Buhara Emirlerinin<br />

yazlık sarayı Sitorai Mohi Hossa’yı<br />

doğu ve batı mimarisinden ayrıntılar ile<br />

ziyaret ve Bahaddin Nakşibendi Türbesi<br />

ziyareti sonrasında Semerkand’a hareket<br />

edildi. Güzergah üzerinde Ortaçağ’ın en<br />

güzel kervansaraylarından olan Rabat Malik<br />

ve İmam Buhari Türbesi ziyaretleri sonrası<br />

Semerkant’a geçildi. Burada, etkileyici<br />

mimarisi ile Registan Meydanı ve meydanda<br />

bulunan Uluğ Bey, Telkâri ve Şirdari<br />

(Aslanlı) Medreseleri, Gur-Emir (Gur-ı<br />

Mir-Timur Han Türbesi), Afrasiab Müzesini<br />

ziyaret ve sonrasında Aziz Daniel Mezarı<br />

ziyaretleri. Bibi Hanım Camii ve Türbesi,<br />

Şah-ı Zinde Türbeler Topluluğu, ve Uluğ<br />

Bey Rasathanesi görüldü.<br />

Gezi rotasının son durağı Taşkent şehir<br />

turunda; Timurlular Parkı, Timurlular Tarihi<br />

Devlet Müzesi, Kukeltaş Medresesi, Çar-su<br />

(Dört Su), Halklar Dostluğu Parkı ve Ali Şir-<br />

Nevaî Anıtı’nı gezen grup, anı dağarcığına<br />

eşsiz fotoğraflar ekleyerek yurda döndü.<br />

Sosyal Komite Kurucu Üyelerinden Neş’e Önal Anısına<br />

Kerem Görsev Quartet Caz Konseri<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi,<br />

“Burs Fonuna Destek” etkinlikleri kapsamında,<br />

Komite’nin kurucu üyelerinden Neşet<br />

Önal anısına düzenlediği, Kerem Görsev<br />

Quartet Konseri’nde müzikseverleri ağırladı.<br />

Caz müziğinin ülkemizdeki en önemli<br />

temsilcilerinden, yurtiçi konserlerinin yanısıra,<br />

yurt dışında verdiği sayısız konser ve albüm<br />

kayıtları ile uluslararası isim yapan Kerem Görsev’e<br />

kontrbasta Kağan Yıldız, davulda Ferit<br />

Odman, saksafonda ise<br />

Engin Recepoğulları eşlik<br />

etti.<br />

Yaptıkları müzikle her<br />

parçada dünya çapında<br />

olduklarını hissettiren Kerem<br />

Görsev Quartet müzisyenleri<br />

gecede, Kerem<br />

Görsev’in çeşitli albümlerinden<br />

ve ağırlıklı olarak<br />

2014 yılında çıkardığı<br />

“Emirgan” albümünden<br />

seçilen Weekend, Masai<br />

Mara, Summer Breeze,<br />

Flying Notes, I Love May, Four Days, Be be<br />

be, Emirgan, Conversation With the Bass,<br />

Mango, Dream of Saxello, Hands an Lips ve<br />

Sir Ali parçalarından oluşan bir repertuvar<br />

sundular.<br />

Salonu tamamen dolduran müzikseverlerin<br />

yakın ilgisi, Kerem Görsev’in sıcak ilgisiyle<br />

karşılık bulunca, Görsev izleyenlerin isteğini<br />

kırmayıp, gönüllerde ve anılarda iz bırakan<br />

filmlere fon oluşturmuş, unutulmaz birkaç caz<br />

parçası daha seslendirdi. 2007 yılında da aynı<br />

salonda, Komite’nin İTÜ öğrencilerine burs<br />

desteği sağlamak üzere düzenlediği konserde<br />

sahne aldığını belirten Görsev, aynı amaçla<br />

tekrar İTÜ’lülerle birlikte olmaktan mutluluk<br />

duyduğunu da belirtti.<br />

Neş’e Önal: Kurucuları arasında yer aldığı<br />

ve kısa zamanda büyük hedeflerle kurumsal<br />

bir yapıya dönüşen İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel<br />

Hizmetler Komitesi’nin gönüllü ve özverili<br />

bir üyesi olarak desteğini kesintisiz 23 yıl<br />

boyunca sürdüren Neş’e Önal 5 Nisan 2011<br />

yılında aramızdan ayrıldı. O yıldan bu yıla, eşi<br />

Prof. Dr. Güven Önal’ın desteği ile her yıl Neş’e<br />

Önal anısına düzenlenen bu konserlerle hem<br />

hatırasını yaşatmak, hem de İTÜ öğrencilerine<br />

burs desteği sağlanması amaçlanıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

119


YAYINLAR<br />

Kemal Ahmet Arû<br />

Kentsel Planlama ve Tasarım Kitabı<br />

Mimarlık Fakültesi’nde Tanıtıldı<br />

UNESCO 2012 yılında Mimar ve<br />

Şehir Plancısı Prof. Kemal Ahmet<br />

Arû’nun (1912-2005) “bütün dünya<br />

mimarları ve şehircileri için bir referans<br />

olduğu" vurgusuyla; doğumunun<br />

100. Yılının uluslararası düzeyde kutlanması<br />

kararını aldı. Bu kararın ardından<br />

yıl boyunca gerçekleştirilen etkinlik<br />

serisinin bir ürünü olan “Kemal Ahmet<br />

Arû, Kentsel Planlama ve Tasarım” başlıklı<br />

kitap Eylül 2016’da İTÜ Vakfı tarafından<br />

yayımlandı.<br />

Kitabın yayımlanması nedeniyle, Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû’nun 1940-1982 yılları<br />

arasında 42 yıl kesintisiz görev yaptığı<br />

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde bir tanıtım<br />

toplantısı düzenlendi. Toplantı, 2 Kasım<br />

2016'da Mimarlık Fakültesi Kemal Ahmet<br />

Arû Salonu’nda gerçekleştirildi. Kitabın<br />

editörleri Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />

ve Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz tarafından<br />

organize edilen toplantıya İTÜ<br />

Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.<br />

Murat Gül, Mimarlık Fakültesi öğretim<br />

üyeleri ve İTÜ Vakfı Yayın Kurulu Başkan<br />

ve üyeleri katıldı. Toplantının açılışında<br />

konuşan Dekan Vekili Prof. Dr. Murat Gül,<br />

dört yıllık emeğin ürünü olan kitap nedeniyle<br />

editörler Nuran Zeren Gülersoy ve<br />

Turgay Kerem Koramaz’a, yazıları ile kitaba<br />

katkıda bulunan yazarlara teşekkür<br />

etti. Kitabın Türkçe ve İngilizce olmasından<br />

dolayı önemine ve bu yönü ile zorluğuna<br />

da değinen Gül, içerik ve baskı olarak<br />

mükemmel bir eserin ortaya çıktığını<br />

vurguladı. Gül, kitabı gündemine alarak<br />

basımını gerçekleştirmiş olması nedeniyle<br />

İTÜ Vakfı’na da teşekkürlerini sundu.<br />

120 itü vakfı dergisi<br />

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy,<br />

toplantıda yaptığı konuşmada, Kemal<br />

Ahmet Arû’nun 100. doğum yılı nedeniyle<br />

düzenlenen ulusal ve uluslararası<br />

etkinliklerden bahsederek, UNES-<br />

CO’nun aldığı karar çerçevesinde yıl<br />

boyunca düzenlenen etkinlik programına<br />

İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı,<br />

Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü,<br />

Çevre ve Şehircilik Uyg-Ar Merkezi’nin<br />

birlikte gerçekleştirdiği ulusal<br />

ve uluslararası etkinliklerle katkıda bulunduğunu<br />

belirtti. Prof. Kemal Ahmet<br />

Arû’yu ve eserlerini ulusal ve uluslararası<br />

düzeyde tanıtmayı amaçlayan bu<br />

kutlama etkinlikleri kapsamında çeşitli<br />

anma toplantıları, Aru’nun yaşamını ve<br />

eserlerini anlatan sergiler, sempozyumlar,<br />

yarışmalar, Kemal Ahmet Arû<br />

İTÜ uzantılı bir web sitesi gibi çalışmalara<br />

ilişkin bilgi aktaran Nuran Zeren<br />

Gülersoy, Mimarlık Fakültesi Dekanlığınca,<br />

bina içindeki 127 no.lu mekana


Kemal Ahmet Arû<br />

Kentsel Planlama ve Tasarım<br />

Editörler<br />

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />

Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Türkçe/İngilizce<br />

Eylül 2016, 456 sayfa<br />

Kemal Ahmet Arû, Kentsel Planlama ve Tasarım” başlıklı kitap, Prof Kemal Ahmet Arû’nun<br />

yaşamı boyunca mimarlık ve kent planlama eğitimine ve mimarlık, kentsel planlama, kentsel<br />

tasarım, yerleşmeler ve konut konularına kuramsal ve uygulama alanında katkılarının<br />

değerlendirildiği ve bu alandaki çağdaş yaklaşımlara değerli yorumların yapıldığı Prof. Kemal<br />

Ahmet Arû ile birlikte çalışmış seçkin akademisyenlerin makalelerinden oluşuyor.<br />

İngilizce ve Türkçe on altı makale, önsöz ve üç panel yazısından oluşan bu kitabın, Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû’nun anılması, mimarlık, kentsel tasarım ve planlama disiplinlerine katkılarının<br />

tanıtılması yanında, günümüz araştırmacılarının çalışmalarını ve çağdaş yaklaşımlarını da<br />

yansıtması nedeniyle ilgili bilim alanına önemli bir kaynak oluşturacağı düşünülüyor.<br />

da anma etkinlikleri kapsamında Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû Salonu adının verildiğini<br />

açıkladı.<br />

Nuran Zeren Gülersoy, kitaba temel<br />

oluşturan içerik ve İTÜ Vakfı Yayını<br />

olarak basılması süreci ile ilgili olarak<br />

şunları söyledi: Etkinlik program kapsamında<br />

gerçekleştirdiğimiz Kemal<br />

Ahmet Arû Uluslararası Kentsel Planlama<br />

ve Tasarım Sempozyumu kapsamında<br />

mimarlık ve tasarım alanında<br />

uzman çok değerli hocalarımız arkadaşlarımız<br />

-çoğu da Prof. Kemal Ahmet<br />

Arû ile birlikte çalışmış- Aru’nun<br />

mimarlık ve kentsel planlama eğitimine,<br />

kentsel tasarım yerleşmeler ve konut<br />

konularına kuramsal ve uygulama<br />

alanında katkılarının değerlendirildiği<br />

ve bu alandaki çağdaş yaklaşımların<br />

sunulduğu çok değerli yorumların yapıldığı<br />

bildiriler sunmuşlardı. Bu çok<br />

değerli çalışmaların kalıcı bir eser haline<br />

getirilmesi kararı ile bu görevi biz<br />

üstlendik ve Türkçe/İngilizce yayınlanmasını<br />

istediğimiz için de çalışma<br />

oldukça uzun sürdü. Yayınevi arayışına<br />

girdiğimiz süreçte Hoca’nın adına<br />

yakışır bir yayınevi olmasını istedik ve<br />

İTÜ Vakfı’na başvurduk. İTÜ Vakfı Yayın<br />

Kurulu’ndan beklediğimizin üstünde<br />

ilgi gördük. Çalışmanın en nitelikli<br />

malzeme ve teknikle yayın haline gelmesi<br />

için İTÜ Vakfı tüm koşulları sağladı,<br />

kendilerine minettarım.”<br />

Nuran Zeren Gülersoy’un konuşmasının<br />

ardından, TRT tarafından<br />

“Cumhuriyete Kanat Gerenler” dizisi<br />

kapsamında çekilmiş olan Kemal Ahmet<br />

Arû belgeseli izlendi.<br />

Kitabın editörlerinden Doç. Dr. Turgay<br />

Kerem Koramaz ise konuşmasında,<br />

16 bölümden oluşan kitabın yazarları<br />

ve her bir bölüm hakkında kısa<br />

bilgiler aktardı.<br />

“İTÜ, Mimarlık Fakültesi, Şehir<br />

ve Bölge Planlama Bölümü, Yüksek<br />

Lisans Tezi, Prof. Kemal Ahmet Arû<br />

Ödülü”<br />

Toplantı kapsamında ”İTÜ Mimarlık<br />

Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü<br />

Yüksek Lisans Tezi, Prof. Kemal<br />

Ahmet Arû Ödülü” de sahibini buldu.<br />

Ödülü takdim konuşmasında Prof. Dr.<br />

Mehmet Ocakçı, ülkemizde şehirciliğin<br />

bir meslek ve bilim dalı olarak<br />

gelişmesine büyük katkılar yapmış ve<br />

bölümün temellerini atmış olan Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû anısına bu yıl 11.<br />

defa ödül verileceğini belirtti. 2015-<br />

2016 akademik yılında tamamlanmış<br />

yüksek lisans tezlerinin Mimarlık Fakültesi<br />

öğretim üyelerinden oluşan jüri<br />

tarafından; özgünlük, bilimsel içerik ve<br />

yöntem, konu kapsam ve içerik uyumu,<br />

bulguların sunumu yazım ve görsel<br />

ifade, planlama ve uygulamaya katkısı,<br />

temel ve güncel kaynaklara erişim<br />

ölçütleri bağlamında değerlendirildiğini<br />

vurgulayan Ocakçı, ödülü, Doç.<br />

Dr. Kerem Koramaz danışmanlığında<br />

“Kentsel Alanlarda Oluşan Isı Adası<br />

Etkisinin Kentsel Tasarım Yöntemleriyle<br />

Azaltılması-Aksaray Meydanı Örneği”<br />

konulu teziyle Büşra Ekinci’nin<br />

kazandığını açıkladı. Büşra Ekinci’ye<br />

ödülü Prof. Dr. Mehmet Ocakçı tarafından<br />

verildi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

121


YAYINLAR<br />

Analitik Mekaniğe Giriş<br />

Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Ekim, 2016<br />

748 sayfa<br />

Analitik Mekaniğe Giriş kitabı, yazarın<br />

İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü<br />

bünyesinde “Makina Dinamiği,<br />

Titreşim ve Akustik” Yüksek Lisans<br />

Programı’nda 20 yıla yakın<br />

süredir verdiği “Mekanik Sistemler<br />

Dinamiği” dersinde anlatmakta<br />

olduğu konuların geliştirilmesi,<br />

sınavlarında sorulan problemlerin<br />

ve verilmiş bazı ödev problemlerinin<br />

çözümlerinin derlenmesiyle<br />

oluşmuştur. Kitap, Yüksek Lisans<br />

ve Doktora öğrencilerine, Analitik<br />

Mekaniğe ilişkin temel bilgileri<br />

vermek için yazılmıştır. Bu bağlamda<br />

120’nin üzerinde İngilizce<br />

ve Almanca kaynaktan derlenen<br />

bilgiler, yerine göre karşılaştırmalı<br />

kritikler ve yorumlar da yapılmak<br />

suretiyle, olabildiğince didaktik bir<br />

üslûpla okuyucuya sunulmaya çalışılmıştır.<br />

Açıkça ifade etmek gerekirse; kitap,<br />

incelediği konular açısından<br />

da, yazım üslûbu açısından da<br />

Türkçe Mekanik literatüründe bir<br />

ilktir. Kitabın ayırt edici özellikleri,<br />

Önsöz’ünde özet olarak ifade<br />

edilmeye çalışılmıştır.Analitik Mekaniğin<br />

temellerine ilişkin bilgiye<br />

erişmek isteyen Yüksek Lisans ve/<br />

veya Doktora öğrencisi, ana metin<br />

içerisinde anlatılmış olan konu ve<br />

kavramları, kitabın 8. ve son bölümünü<br />

oluşturan 70 adet çözümlü<br />

problem sayesinde, kolayca özümseyebilecektir.<br />

Yazar, uzun yıllar<br />

boyu verilen emeklerin ürünü olan<br />

bu eserinin Türkçe Mekanik literatürüne<br />

önemli bir katkı sağlayarak,<br />

bir boşluğu dolduracağına yürekten<br />

inanmaktadır.<br />

Mimarlıkta Değerlendirme<br />

Genişletilmiş 2. Baskı<br />

Prof. Dr. Mete Tapan<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Ekim, 2016<br />

96 sayfa<br />

Mimari ürünün değerlendirilmesi<br />

mimarl›k alan›n›n en çok tart›ş›lan<br />

konular›ndan birisidir. Mete Tapan<br />

122 itü vakfı dergisi<br />

bu kitapta değerlendirme sürecinin<br />

bilinçli yap›lmas› sorununu ele alarak<br />

değer, değerlendirme analizleri<br />

ve estetik gibi kavramlar› irdeledikten<br />

sonra mimarl›k ürününün nesnel<br />

kavramlarla anlat›lmas›na ilişkin<br />

konulara aç›kl›k getirmektedir.<br />

Bir yandan karar vermenin mimarl›k<br />

eylemi kapsam›nda eksplisitleşmesini<br />

amaçlayan, öte yandan da<br />

mimarla işveren aras›ndaki diyaloğun<br />

sağl›kl› bir biçimde yap›lmas›-<br />

na olanak sağlayan yaklaş›mlar›<br />

ortaya koyan yap›t, özne ile nesne<br />

aras›nda oluşan değer olgusunu<br />

bilimsel bir anlat›mla dile getirmiştir.<br />

Çal›şmada ayr›ca mimarl›k<br />

ürünleriyle ilgili değerlendirmede<br />

estetik sorununun ele al›nmas›na<br />

olanak veren yarar-değer analizi<br />

ayr›nt›l› bir biçimde ele al›nm›ş ve<br />

bu analize uygun geliştirilen değerlendirme<br />

teknikleri ortaya konmuştur.


Nanofibers of Conjugated Polymers<br />

Eşlenik Polimerlerin Nanolifleri<br />

Prof. Dr. Abdülkadir Sezai Saraç<br />

Bu kitapta başlıca polimerik nanofiberlerin<br />

tanımı, electrospinning yönteminin<br />

genel prensipleri ve polimer proses koşulları,<br />

konjuge polimerlerin sentezi ile<br />

ilgili esaslar elektrokimyasal karakterizasyonları<br />

ve modelleme ve ilgili eşitlikler,<br />

farklı polimer karışımları ile, konjuge<br />

Pan Stanford Yayınevi<br />

Haziran, 2016<br />

284 sayfa<br />

Dağıtım: CRC Taylor & Francis Group<br />

polimer karışımlarının hazırlama yöntemlerinin<br />

detayları verilmiştir.<br />

Yüksek dielektrik sabite sahip, konjuge<br />

polimerler yüksek hızda sinyallerin güvenliğini<br />

sağlamak ve elektromanyetik<br />

girişimi önlemek amacıyla elektronik endüstrisi<br />

tarafından kullanılmaktadır.<br />

Konjuge polimerlerin çok fonksiyonlu<br />

mikro ve nano yapıları örneğin, polipirol<br />

kolay polimerleşmesi, kararlılığı ve yüksek<br />

iletkenliği nedeniyle büyük ilgi çekmektedir.<br />

Farklı dielektrik özelliklere sahip nano fiber<br />

malzemeler, konjuge polimerlerden<br />

oluşturulabilir. Electrospinnig tekniği, bir<br />

sıvı çözeltiye kontrollü elektrik alan kuvveti<br />

uygulanması temeline dayanan çok<br />

yönlü bir teknik olup, elde edilen sürekli<br />

yapıda polimer, seramik ve kompozitlerden<br />

oluşturulabilen çok ince fiberler yüksek<br />

yüzey alanı/hacim oranına sahiptir .<br />

Elyaf şeklindeki iletken yapılar filmlere<br />

göre bir çok avantaja sahiptir, bunlar;<br />

anizotropi, yüksek yüzey alanı ve mekanik<br />

dayanıklılık gibi özelliklerdir.<br />

Nanofibers of Conjugated Polymers”<br />

(Konjuge Polimerlerin Nanolifleri) adlı<br />

kitap yukarıda belirtilen kavramların işlenmesi<br />

yanında, polimerik nanoliflerin<br />

temel kavramları ve bu fiberlerin üretimi<br />

için matematik model ve eşitlikleri kapsamaktadır.<br />

E-kitap olarak da yayımlanan bu eserle<br />

ilgili ayrıntılara aşağıdaki web adresinden<br />

ulaşılabilir .<br />

http://www.panstanford.com/pdf/9789814613521fm.pdf<br />

https://www.crcpress.com/Nanofibers of-Conjugated-<br />

Polymers/Sarac/p/book/9789814613514<br />

TBM Excavation in Difficult Ground<br />

Conditions,Case Studies from Turkey<br />

Zor Zemin Şartlarında, TBM-Tünel Açma Makinası Kazısı,<br />

Türkiye’den Vaka Analizleri<br />

Prof. Dr. Nuh Bilgin, Prof. Dr. Hanifi Çopur , Prof. Dr. Cemal Balcı<br />

Wiley Ernst & Sohn Yayınevi<br />

Kasım, 2016<br />

354 sayfa<br />

TBM’ler tam cephe kazı yapan modern<br />

kazı makineleridir. Başarıları, tamamen<br />

kazı yaptıkları ortamın jeolojik ve jeoteknik<br />

özellikleriyle uyum içersinde<br />

çalışmalarına bağlıdır. Sadece İstanbul’da<br />

önümüzdeki yıl otuzdan fazla<br />

TBM’in çalışması planlanmıştır.<br />

Türkiye’nin Jeolojisi çok karmaşıktır;<br />

bazen tünel hattı boyunca her birkaç<br />

yüz metrede jeoloji değişebilmektedir.<br />

Bu kitap, yazarların, Türkiye’nin değişik<br />

yerlerinde TBM ile açılan tünellerde<br />

elde ettikleri tecrübelerini yansıtmaktadır.<br />

Geçilen formasyonların jeoteknik<br />

özelliklerinin, jeolojik süreksizliklerin,<br />

formasyonların geçiş zonlarının, faylanmaların,<br />

formasyonların aşındırıcılıklarının,<br />

gazlı ortamın, aşırı su gelirinin<br />

TBM’lerin performanslarını nasıl<br />

etkilediği, oluşan problemler ve çözüm<br />

önerileri teker teker ele alınmış ve ilerideki<br />

uygulamalara ışık tutacak nitelikte<br />

öneriler getirilmiştir.<br />

Vakaların çoğu yazarlar tarafından<br />

ITA-Uluslararası Tünelciler Birliği’nin<br />

yıllık uluslararası toplantılarında masaya<br />

yatırılmış ve konudaki uzmanlar<br />

tarafından tartışılmıştır.<br />

Bu kitap aynı yazarların 2014 yılında<br />

Amerika’da CRS Yayınevi tarafından<br />

yayınladıkları “Mechanical Excvation<br />

in Mining and Civil Industries” adlı kıtabın<br />

devamı niteliğindedir.<br />

Yazarlar Tünelcilik Derneği’nin yönetim<br />

kurulu üyeleridir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

123


İTÜ VAKFI YAYINLARI<br />

Yayın hayatında 27 yıl...<br />

ANALİTİK MEKANİĞE GİRİŞ<br />

Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />

ISBN: 978-605-9581-02-8<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 748<br />

Fiyatı: 55 TL<br />

KEMAL AHMET ARU<br />

KENTSEL PLANLAMA VE TASARIM<br />

Editörler: Nuran Zeren Gülersoy, Turgay Kerem Koramaz<br />

ISBN: 978-605-4778-99-7<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 29,7 x 21 cm<br />

Sayfa Sayısı: 458<br />

Fiyatı: 80 TL<br />

YÜZEY AKTİF MADDELER KİMYASI<br />

VE ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARI<br />

Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı<br />

ISBN: 978-9<strong>75</strong>-7463-90-0<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 294<br />

Fİyatı: 35 TL<br />

İSTANBUL’DA KONUT [bİnbİr çeşİt]<br />

Editörler: Yurdanur D. Yüksel,<br />

Elmira Gür Dilek Yıldız<br />

ISBN: 978-605-4778-98-0<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 232<br />

Fiyatı: 45 TL<br />

ELEKTRİK ENERJİ<br />

SİSTEMLERİNİN ANALİZ VE<br />

OPTİMİZASYONA DAYALI<br />

İŞLETİLMESİ<br />

Prof. Dr. Nesrin Tarkan<br />

ISBN: 978-9<strong>75</strong>-7463-39-9<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 548<br />

Fİyatı: 45 TL


. ..<br />

GEAR UP<br />

ENGLISH COURSE BOOK FOR A1-A2<br />

Birol Çetinkaya<br />

ISBN: 978-605-4778-17-1<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 196<br />

Fiyatı: 55 TL (İTÜ Öğrencilerine 35 TL!)<br />

SPEED UP YOUR WRITING SKILLS<br />

Semra Gönel, Menekşe Onbaşı, Birol Çetinkaya, Emrah Çeken<br />

Developmental Editor: Semra Gönel<br />

Language Editor: Shawn Farrell<br />

ISBN: 978-605-4778-18-8<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 144<br />

Fiyatı: 50 TL (İTÜ Öğrencilerine 30 TL!)<br />

GEAR UP FOR PROFICIENCY<br />

Birol Çetinkaya<br />

ISBN: 978-605-9581-01-1<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 260<br />

Fİyatı: 45 TL (İTÜ Öğrencilerine 25 TL!)<br />

SHARPENING ACADEMIC SKILLS<br />

Dan Cupery, Semra Gönel<br />

Developmental Editor: Birol Çetinkaya<br />

ISBN: 978-605-9581-00-4<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 168<br />

Fiyatı: 40 TL (İTÜ Öğrencilerine 25 TL!)<br />

INTRODUCTION TO<br />

ACADEMIC WRITING<br />

Aslı A. Özkara, Fulya K. Özelkan,<br />

S. Bahar Arıcı, Şule Gökçe Enginarlar<br />

ISBN: 978-605-9581-04-2<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 148<br />

Fiyatı: 50 TL (İTÜ Öğrencilerine 30 TL!)


YAYINLAR<br />

İTÜ VAKFI YAYINLARI<br />

‹TÜ VAKFI, ‹TÜ Maçka Kampüsü, Sosyal Tesisler / Teşvikiye - ‹stanbul<br />

Bilgi ve ‹letişim: 0212 230 73 71 - 232 57 62 - 291 34 <strong>75</strong> / basin@ituvakif.org.tr<br />

Gemi İnşaatı ve Deniz<br />

Teknolojisi Mühendisliği<br />

Tarihi - 2015<br />

Reşat Baykal<br />

Matematik 1 Teoremler,<br />

40 TL Mehmet Ali Karaca<br />

İspatlar, Problemler - 2008<br />

25 TL<br />

Otomatik Konteyner<br />

Terminalleri ve Terminal<br />

Yönetim Bilgi Sistemleri - 2015<br />

Yavuz Keçeli<br />

Volkan Aydoğdu<br />

Kompleks Değişkenli<br />

18 TL Mithat İdemen<br />

Fonksiyonlar Teorisi - 2008<br />

20 TL<br />

Cisimlerin Mukavemeti<br />

Yenilenmiş 9. Baskı - 2015<br />

Mustafa İnan<br />

45 TL<br />

Uçuşun Yüzüncü Yılında<br />

Modern Aerodinamiğin<br />

Temelleri - 2006<br />

Ülgen Gülçat<br />

25 TL<br />

Lineer Sınır-Değer<br />

Problemleri ve Özel<br />

Fonksiyonlar - 2015<br />

Enstrüman Yapım<br />

Eğitiminde Oransal<br />

Ölçeklendirme - 2015<br />

İstanbul İçin Öngörüler - Taarla<br />

İTÜ Mimari Tasarım Araştırma<br />

Laboratuvarı Çalışmaları - 2014<br />

Mithat İdemen<br />

Eren Özek<br />

Editörler: Ayşe Şentürer<br />

Nurbin Paker - Özlem Berber<br />

Aslıhan Şenel<br />

25 TL<br />

15 TL<br />

25 TL<br />

Yazıları ve Rölöveleriyle<br />

Sedat Çetintaş - 2004<br />

Mimarlıkta Değerlendirme<br />

Genişletilmiş 2. Baskı - 2016<br />

Muallim İsmail Hakkı<br />

Bey ve Musiki Tekâmül<br />

Dersleri<br />

Genel Jeoloji- 9. Baskı, 2016<br />

Prof. Dr. Ayla Ödekan<br />

Mete Tapan<br />

Prof. Nermin Kaygusuz<br />

Prof. Dr. İhsan Ketin<br />

150<br />

TL<br />

15 TL<br />

15 TL<br />

35 TL<br />

Teknik İngilizce<br />

2014. 5. Baskı<br />

Pamela Edis<br />

30 TL<br />

Planlamada Sayısal<br />

Yöntemler - 2. Baskı, 2015<br />

Prof. Dr. Vedia Dökmeci<br />

15 TL<br />

Theory and Practice of Ship<br />

Handling - 2014<br />

Kinzo Inoue<br />

50 TL<br />

Elektromagnetik Alan<br />

Teorisinin Temelleri -<br />

Yenilenmiş 4.Baskı, 2015<br />

Prof. Dr. Mithat İdemen<br />

30 TL<br />

Müzikoloji ve Kaynakları<br />

2014 2. Baskı<br />

Yrd. Doç. Dr. Recep USLU<br />

20 TL<br />

Yaşamın Evrimi Fikrinin<br />

Darwin Döneminin Sonuna<br />

Kadarki Kısa Tarihi - 2.Baskı, 2015<br />

Prof. Dr. Celâl Sengör<br />

20 TL<br />

ORFF Yaklaşımı, Elementer<br />

Müzik ve Hareket Eğitimine<br />

Giriş - 2014<br />

Atilla Coşkun Toksoy<br />

15 TL<br />

Yüzey Aktif Maddeler Kimyası<br />

ve Endüstriyel Uygulamaları<br />

1.Baskı, 2016<br />

Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı<br />

35 TL<br />

Ebrunun Mermer Yüzü - 2014<br />

Hikmet Barutçugil<br />

70 TL<br />

İstanbul'da Konut [binbir çeşit]<br />

1.Baskı, 2016<br />

Editörler: Prof. Dr. Yurdanur<br />

Dülgeroğlu Yüksel<br />

Doç. Dr. Elmira Gür,<br />

Yrd. Doç. Dr. Dilek Yıldız<br />

45 TL<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

ve Mühendislik Tarihimiz -<br />

2. baskı, 2013<br />

Ord. Prof. Ata Nutku-Türk Gemi<br />

İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik<br />

Eğitiminin Önderi - 1.baskı, 2013<br />

Editör: Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

Mustafa Kaçar, Tuncay Zorlu,<br />

Burak Barutçu, Atilla Bir,<br />

C. Ozan Ceyhan, Aras Neftçi<br />

Aydın Eken<br />

150<br />

TL<br />

50 TL<br />

Gear Up English Course<br />

Book for A1-A2<br />

1.Baskı, 2016<br />

Speed Up Your Writing<br />

Skills- 1.Baskı, 2016<br />

Birol Çetinkaya<br />

İTÜ öğrencilerine 35 TL!<br />

Semra Gönel, Menekşe Onbaşı<br />

Birol Çetinkaya, Emrah Çeken<br />

Editör:Shawn Farrell<br />

İTÜ öğrencilerine 30 TL!<br />

55 TL<br />

50 TL<br />

Matematik I Çözümlü<br />

Problemleri - 7. Baskı, 2013<br />

Ayşe Peker Dobie<br />

30 TL<br />

Sharpening Academic Skills<br />

1.Baskı, 2016<br />

Dan Cupery, Semra Gönel<br />

İTÜ öğrencilerine 25 TL!<br />

40 TL<br />

Essentials Of Research<br />

Paper Writing - 3.baskı,<br />

2015<br />

Editörler: Dilek Vidana<br />

Tavaşoğlu, Süeda Albayrak,<br />

Suzan Arıman<br />

30 TL<br />

Gear Up for Proficiency<br />

1.Baskı, 2016<br />

Birol Çetinkaya<br />

İTÜ öğrencilerine 25 TL!<br />

45 TL<br />

Diferansiyel Denklemler<br />

2010<br />

Faruk Güngör<br />

25 TL<br />

Elektrik Enerji Sistemlerinin<br />

Analiz ve Optimizasyona Dayalı<br />

İşletilmesi-1.Baskı, 2016<br />

Prof. Dr. Nesrin Tarkan<br />

45 TL<br />

Dalga Kırınımında Analitik<br />

Yöntemler Cilt:I-II - 2011<br />

Alinur Büyükaksoy,<br />

Gökhan Uzgören,<br />

Ali Alkumru<br />

25 TL<br />

Kemal Ahmet Arû<br />

Kentsel Planlama ve Tasarım<br />

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />

Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz<br />

80 TL<br />

Elektromagnetik<br />

Alan Teorisi Çözümlü<br />

Problemleri Cilt:I-II - 2009<br />

Gökhan Uzgören, Alinur<br />

Büyükaksoy, Ali Alkumru<br />

45 TL<br />

Analitik Mekaniğe Giriş<br />

1.Baskı - 2016<br />

Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />

55 TL<br />

Lineer Cebir Çözümlü<br />

Problemleri - 2009<br />

Mehmet Ali Karaca<br />

20 TL<br />

Introduction to Academic<br />

Writing - 1.Baskı, 2016<br />

Aslı Akçalı Özkara, Fulya Kama<br />

Özelkan, S. Bahar Arıcı,<br />

Şule Gökçe Enginarlar<br />

İTÜ öğrencilerine 30 TL!<br />

50 TL<br />

126 itü vakfı dergisi


SEKTÖR HABERLERİ<br />

E.C.A. SEREL <strong>2017</strong>’ye Parlak Fikirlerle Giriyor<br />

Türkiye’nin önde gelen markalarından<br />

E.C.A. ve SEREL <strong>2017</strong>’ye yepyeni bir<br />

lansmanla giriş yaptı. Kampanyada,<br />

inovatif çözümlerini bir arada sunmak isteyen<br />

Elginkan Topluluğu markaları E.C.A. ve<br />

SEREL’in teknolojik özelliklerle donatılmış<br />

yeni ürünleri tanıtıldı.<br />

Hygiene Plus Teknolojisi Şimdi de Armatürlerde:<br />

E.C.A., Hygiene Plus kaplama<br />

teknolojisi ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.<br />

Nano teknoloji ile üretilen özel hijyen<br />

kaplama sayesinde, artık armatürlerde de<br />

hijyen güvenliği yaşanacak.<br />

Hijyen Değil; Hygiene Plus: Tüm segmentlerdeki<br />

SEREL’ler Hygiene Plus özelliği<br />

sayesinde maksimum temizlik ve maksimum<br />

tasarrufu bir arada sunuyor. Hygiene<br />

Plus özelliği sayesinde yüzeyler kir tutmuyor;<br />

su ve deterjan kullanımını en aza indirilerek<br />

hem tasarruf sağlıyor, hem de kimyasal<br />

kullanımı azaldığından doğayı koruyor.<br />

Klozetlerde Easywash Dönemi: 4Life ve<br />

Poseidon klozetler Serel’in geliştirdiği EasyWash<br />

yıkama sistemi sayesinde suya yön<br />

vererek su sıçratma problemini minimize<br />

ediyor.<br />

Kendi kendini yıkayabilen Lavabo: Kendi<br />

kendini temizleyen, yeni nesil “Easywash”<br />

lavabolar,siz uzaklaştıktan sonra devreye<br />

girerek lavabo iç yüzeyini 360º ve su sıçratmadan<br />

%100 yıkama teknolojisine sahip.<br />

Yerli Üretimde Bir İlk: Dokunma Kontrollü<br />

Armatür: Geliştirdiği yenilikçi ürünler ile<br />

tüketicinin hayatını kolaylaştıran E.C.A.’dan<br />

bir yenilik daha. Touch/Dokunma Kontrollü<br />

lavabo ve eviye bataryaları. E.C.A. sayesinde<br />

armatürün açma ve kapamasının<br />

kumanda koluyla sınırlı olduğu devri bitiriyor.<br />

Şık bir hareketle, bataryanın herhangi<br />

bir noktasına dokunarak açıp kapayabilme<br />

ya da kendi kendine kapanabilme ayrıcalığı<br />

yerli üretimde bir ilkle E.C.A. kalite ve<br />

güvencesiyle tüketicinin beğenisine sunuluyor.<br />

Türk Debriyajına Almanya’dan İnovasyon Ödülü<br />

MAPA Aşınma Ayarlı Debiyajı<br />

ile Automechanika Frankfurt<br />

2016’dan İnovasyon<br />

ödülüyle döndü.<br />

Dünyanın az sayıdaki<br />

debriyaj üreticilerinden biri<br />

olan MAPA’nın yeni patentli<br />

ürünü “Aşınma Ayarlı Debriyaj”,<br />

otomotiv parça/servis<br />

sektörünün en önemli organizasyonlarından<br />

Automechanika<br />

Frankfurt’un Eylül<br />

ayında düzenlenen fuarında<br />

ödüle layık görüldü. Bağımsız<br />

uzmanlardan oluşan bir<br />

jüri tarafından başarısı taçlandırılan<br />

MAPA, Türkiye’de<br />

bu ödülü kazanan ilk otomotiv firması<br />

oldu.<br />

Aşınma ayarlı debriyaj, MAPA’nın<br />

son birkaç senede 4 ayrı patentli ürününü<br />

geliştiren tecrübeli<br />

Ar-Ge ekibi tarafından 2<br />

yılı aşkın bir sürede geliştirildi.<br />

Yeni ürün standart<br />

debriyajlara kıyasla hem<br />

en az 2 kat uzun ömür<br />

sağlıyor hem de bu uzun<br />

ömrü süresince sabit pedal<br />

yükü sayesinde kullanıcıya<br />

konforlu bir sürüş<br />

sunuyor. Özel aparatlara<br />

ihtiyaç duyulmadan montajı<br />

kolaylıkla yapılabilen<br />

Aşınma Ayarlı Debriyaj<br />

tüm binek ve hafif ticari<br />

araçlara uyarlanabiliyor.<br />

Kompakt tasarımı, uzun<br />

ömrü ve yakıt verimliliği dolayısıyla ürün<br />

çevreci özelliği ile de öne çıkıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

127


SPOR<br />

Futbol Dünyasından Kayan İTÜ’lü Yıldız:<br />

Bilge Tarhan<br />

Bilge Tarhan<br />

Öğr. Gör. Metin Tükenmez<br />

İTÜ Beden Eğitimi Bölümü<br />

Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu için gollerini ince<br />

hesaplar yaparak atıyordu. Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri<br />

de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı<br />

1-0, Galatasaray’ı ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz<br />

santrforuydu.<br />

Bugünkü kuşaklar İstanbulspor’un unutulmaz<br />

bir kulüp olduğunu bilmezler.<br />

Yetiştirdiği oyuncularla İstanbul’un üç<br />

büyük takımını da besleyen İstanbulspor aynı<br />

zamanda Türkiye’nin en çok sevilen takımlarından<br />

biriydi. Anadolu’da öylesine büyük bir<br />

128 itü vakfı dergisi


sevgiyle karşılanırdı ki, İstanbulspor’un dış sahalarda<br />

karşılaştığı ya da yaşadığı bir olumsuz<br />

durum yok gibiydi. İstanbul’da üç büyüklerin<br />

maçı yoksa herkes İstanbulspor’un<br />

maçlarına koşardı. İşte, o İstanbulspor hem<br />

yetiştiriciydi hem de kadrosundaki oyuncular<br />

çok kaliteliydi. 1960’lı yılların ortalarında kadrosundaki<br />

birçok oyuncuyu büyük takımlar<br />

transfer etmek istemişler ama onlar futbolu<br />

sarı-siyah forma altında bırakmışlardır.<br />

O futbolculardan biri Bilge Tarhan’dır.<br />

Bilge Tarhan’ı 10 Ekim Pazartesi günü sonsuzluğa<br />

uğurladık. İstanbulspor ve Ulusal takımımızda<br />

oynarken aynı zamanda İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirmiştir.<br />

Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu<br />

için gollerini ince hesaplar yaparak atıyordu.<br />

Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri<br />

de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum.<br />

Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı 1-0, Galatasaray’ı<br />

ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz<br />

santrforuydu.<br />

O dönemin oyuncularının büyük çoğunluğu<br />

yoksulluk ve türlü yoksunluklar içinde<br />

büyümüşlerdir. Yoksulluk denilince akla<br />

Doğu gelir ama İzmir’in Damlacık semtinden<br />

Metin Oktay aynı yoksullukların içinden çıkıp<br />

geldi. Yine Damlacık'tan çıkıp İzmirspor, Fenerbahçe<br />

ve İstanbulspor’da Bilge Tarhan<br />

ile aynı takımda oynayan sevgili Ağabeyim<br />

Bülent Buda da aynı yollardan geçti. Bülent<br />

Ağabey, üç kardeşi ve anne-babası ile<br />

Damlacık'taki bir göz odada büyümüştür. İlkokula<br />

başladıktan sonra ise her yaz çıraklık<br />

yapmış. Düşünebiliyor musunuz, ilkokuldan<br />

üniversiteye değin her yaz çıraklık, kahvehaneden<br />

dönme bir göz odada yaşam, futbol<br />

ve Fenerbahçe’de oynarken İktisat Fakültesi<br />

mezunu olmak… Böyle bir yaşamı bugünkü<br />

kuşaklar anlayabilir mi acaba?<br />

Bilge Tarhan, babasının PTT memuru<br />

olması nedeniyle 1941’de Adana’da<br />

dünyaya gelir. Ancak nüfus cüzdanı 1942<br />

doğumlu olarak çıkartılır. Babasının görev<br />

yerinin değişmesi nedeniyle ilk çocukluk<br />

yılları Karaman’da geçer. 1948 yılında ise<br />

Konya’ya taşınırlar. Ortaokulu Konya’da<br />

okur. Bu okulda eğitimini sürdürürken bir<br />

grup arkadaşıyla ders aralarında ya da<br />

ders bitiminde, okulun etrafını koşma yarışı<br />

yaparlar. Bilge Tarhan bu koşuların tamamını<br />

birinci bitirir. İşte size doğal atletizm<br />

antrenmanı… Bilge Tarhan lisede okurken<br />

aynı zamanda lise atletizm takımının da<br />

kaptanıdır. 800, 1500 ve 4x100 metrelik<br />

mesafeleri koşarken üç adım da atlamaktadır.<br />

Bilge Tarhan (sağ başta), takım arkadaşları efsane kaleci Yılmaz Urul (Arap Yılmaz) ve Yalçın Sonar ile birlikte.<br />

O yıllarda Türkiye’nin genelinde olduğu<br />

gibi Konya’da da atletizm çok önemlidir.<br />

Beden eğitimi öğretmenleri öncelikli<br />

olarak atletizm ve jimnastiği temel spor<br />

olarak görmektedir. Bilge Tarhan bu temel<br />

görüş ve anlayışın sonucu olarak<br />

Konya İli Liselerarası Atletizm Şampiyonası’na<br />

katılır. 400 metre koşacaktır. Ancak<br />

altı kulvarda koşacak atletler hazırdır<br />

(O yıllarda atletizm pisti bugünkü gibi<br />

sekiz kulvar değildir). Bu nedenle Bilge<br />

Tarhan en dıştan serbest olarak koşturulur,<br />

Konya ili 400 metre rekorunu geliştirir.<br />

İl rekoru 60 saniye iken Bilge Tarhan 57,5<br />

saniyede 400 metreyi koşar.<br />

Bilge Tarhan okul ile futbolu birlikte<br />

yürüttüğü günlerde, Konya İdmanyurdu’ndan<br />

bir yönetici onun Bursa’daki Türkiye<br />

Atletizm Şampiyonası’nda koşmasını<br />

ister. Ama o koşmaktan yana değildir.<br />

Çünkü atletizm kaslarını germekte ve<br />

bu da futbolunu olumsuz etkilemektedir.<br />

Koşması için kulüp tarafından 1000 Lira<br />

teklif edilir. Bu, o yıllar için büyük paradır.<br />

Ancak Beşiktaş tutkunu ve gönlünde<br />

Bilge Tarhan gönlündeki<br />

üniversiteyi, İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni<br />

1959 yılında kazanır. İTÜ’de<br />

eğitimini sürdürürken o zamanki<br />

adıyla Türkiye 1. Milli Ligi’nde<br />

de tam 11 yıl profesyonel futbol<br />

oynar. Bu 11 yıl boyunca 63 gol<br />

atarak İstanbulspor tarihinin en<br />

golcü oyuncusu unvanını alır.<br />

siyah-beyazlı Konya Gençlerbirliği Kulübü<br />

olduğundan, “İdmanyurdu ile yakınlaşıyor”<br />

söylentilerine yol açmamak için<br />

parayı kabul etmeden Bursa’da koşma<br />

kararı verir. Bilge Tarhan Bursa’da 400<br />

metre yarışı için 5. kulvarda yerini alır. 1.<br />

kulvarda ise Türkiye rekortmeni bir atlet<br />

koşacaktır. Rekortmen atlet 400 metre<br />

koşusunu 53 saniyede tamamlarken<br />

Bilge Tarhan 52,8’de koşup birinci olur.<br />

Böylece futbolcu Bilge milli atleti geçer.<br />

“O günlerin futbolcuları neden bu denli<br />

büyüktü?” derseniz, onların her sporu<br />

özgürce yapmaları, yanıtın bir bölümünü<br />

oluşturabilir. Fenerbahçe’nin efsane<br />

forvetlerinden Ogün Altıparmak, Karşıyaka’da<br />

futbol oynarken aynı zamanda<br />

atletizmde ve yüzmede rekortmendi. Can<br />

Bartu aynı dönemde hem futbol hem de<br />

basketbol ulusal takımlarında oynamıştır.<br />

Fenerbehçe’nin Manchester City zaferinin<br />

mimarlarından Abdullah Çevrim de<br />

bir atlettir. Rıdvan Dilmen’in de Muğla’da<br />

atletizm takımında koştuğunu biliyoruz.<br />

Bilge Tarhan 1959’da İstanbul’a gelir.<br />

Gönlünde Beşiktaş’ta oynamak ve İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi’nde okumak vardır.<br />

Beşiktaşlı yöneticiler büyük takımla<br />

üniversiteyi birlikte yürütmenin zorluğunu<br />

anlatırlar, o da ikna olur. Beşiktaşlı yöneticiler<br />

İstanbulspor Başkanı Ali Sohtorik ile<br />

görüştürürler. Kendisine 250 lira transfer<br />

parası verilir. 250 Lira da Beyoğlu’ndaki<br />

Güven Dershanesi’ne kayıt yaptırıp, üniversiteye<br />

hazırlanması için verilir. Ancak bu<br />

para sonraki yıllarda alacaklarından kesilir.<br />

Ve Bilge Tarhan gönlündeki üniversiteyi, İs-<br />

itü vakfı dergisi<br />

129


SPOR<br />

tanbul Teknik Üniversitesi<br />

İnşaat Fakültesi’ni 1959<br />

yılında kazanır. İTÜ’de<br />

eğitimini sürdürürken o<br />

zamanki adıyla Türkiye 1.<br />

Milli Ligi’nde de tam 11 yıl<br />

profesyonel futbol oynar.<br />

Bu 11 yıl boyunca 63 gol<br />

atarak İstanbulspor tarihinin<br />

en golcü oyuncusu<br />

unvanını alır. 1963-64 sezonunda<br />

Beşiktaşlı Güven<br />

Önüt 19 gol ile gol kralı<br />

olurken, Metin Oktay 18<br />

gol atar. Bilge Tarhan ise<br />

17 golde kalır.<br />

Gol krallığına koştuğu<br />

1963 yılında İTÜ İnşaat<br />

Fakültesi’ni de bitirir. Bir<br />

gün bana” Metin Kardeş, o<br />

sezon Kasımpaşa ile oynuyorduk.<br />

Ben gol krallığına<br />

gidiyordum. Maç 3-0 lehimize<br />

giderken peş peşe üç<br />

penaltı kazandık. İlk ikisini<br />

hoca başka arkadaşlarıma<br />

attırdı, ikisini de kaçırdılar.<br />

3. penaltıyı hoca benim<br />

atmamı istedi. Moralim<br />

o kadar bozuktu ki ben de topu kalecinin<br />

kucağına vurdum. İlk penaltıları bana attırsalardı<br />

belki de İTÜ tarihine bir de gol kralı<br />

armağan edecektim” demişti.1965 yılının<br />

Nisan ayında Tuzla Piyade Okulu’nda askerliğe<br />

başlayan Bilge Tarhan, İstanbul’da kalıp<br />

futboluna devam etmek için okul birincisi olmak<br />

zorundadır. Nitekim Piyade Okulu’nun<br />

73. dönemini birinci bitirip yaş kütüğüne<br />

plaket çakar. 1971 yılında Bursa’da oynanan<br />

Göztepe-İstanbulspor maçında beyin<br />

sarsıntısı geçirerek 17 gün komada kalır.<br />

Çok güçlü bir bünyesi olması nedeniyle 17<br />

günün sonunda komadan çıkar ve böylece<br />

futbolu bırakmak zorunda kalır.<br />

Bilge Tarhan eski bir futbolcu, inşaat<br />

mühendisi aynı zamanda toplumcu bir<br />

görev adamıydı. Biz İstanbulsporluları bir<br />

araya getirir, birkaç kuşağın birbiriyle kaynaşmasına<br />

neden olurdu. Bu toplantılarda<br />

da araya mutlaka bir anısını sıkıştırırdı. Bulgaristan'la<br />

oynanan bir dış saha karşılaşmasını<br />

ulusal takımımız 3-0 kazanır. Golleri<br />

de Bilge Ağabey atar. Dönüşte, dönem arkadaşı,<br />

sonraki yıllarda İstanbul Belediye<br />

Başkanı ve Milletvekili olacak Bedrettin Dalan<br />

onu omuzlarına alarak İTÜ Gümüşsuyu<br />

Yerleşkesinin çevresinde koşar.<br />

130 itü vakfı dergisi<br />

Bulgaristan'la oynanan bir dış<br />

saha karşılaşmasını ulusal<br />

takımımız 3-0 kazanır. Golleri<br />

de Bilge Ağabey atar. Dönüşte,<br />

dönem arkadaşı, sonraki<br />

yıllarda İstanbul Belediye<br />

Başkanı ve Milletvekili olacak<br />

Bedrettin Dalan onu omuzlarına<br />

alarak İTÜ Gümüşsuyu<br />

Yerleşkesinin çevresinde koşar.<br />

Mezun olduktan sonra da ömrü İstanbul<br />

Teknik Üniversitelileri ve İstanbulsporluları<br />

birleştirmek uğruna koşuşturmakla<br />

geçti. Ben, o futbolu bıraktıktan iki yıl<br />

sonra İstanbulspor genç takımına transfer<br />

oldum. İstanbulsporlu Eski Futbolcular<br />

Derneği’ni kurdu, başkanlığını yaptı, bizleri<br />

yılda birkaç kez toplayıp en azından üç<br />

kuşağın birbirleriyle kaynaşmasına öncülük<br />

etti. Şans nedir, diye soracak olursanız,<br />

derim ki, Bilge Tarhan’ı tanımak, onunla<br />

aynı takımın formasını giymek ve onun<br />

bitirdiği üniversitede hocalık yapmaktır.<br />

Bilge Tarhan, parlak yüzünü sonsuza değin<br />

bize gösterecek bir yıldız gibi ufuktaki<br />

yerini aldı. Işığı bol olsun…<br />

Maviliklere<br />

Dalan Su Altı<br />

Sporcularımız<br />

Madalyaya<br />

Uzandı<br />

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu<br />

(TSSF) tarafından, 22-24 Ekim tarihleri<br />

arasında, Kemer’de düzenlenen<br />

“2016 Altın Palet Su Altı Görüntüleme<br />

Türkiye Şampiyonası”nda İTÜ<br />

Spor Kulübü sporcuları ikinci sırayı<br />

aldı. Resifleri, su altı mağaraları<br />

ve zengin canlı habitatıyla bilinen<br />

Kemer Üç Adalar’da gerçekleştirilen<br />

şampiyonada, 14 takımdan 46<br />

sporcu, madalyaya ulaşmak adına<br />

en güzel kareleri yakalamak ve videoları<br />

çekmek için yarıştı. Bu başarıyı,<br />

sporcular Taner Atılgan ve


Oryantiring Yarışlarında<br />

İTÜ’ye İki Madalya<br />

Cenk Ceylanoğlu, topladıkları puanlarla<br />

İTÜ’ye getirdi.<br />

Milli Takım, İTÜ Sporcularından<br />

Oluştu<br />

Şampiyona aynı zamanda, 16.<br />

CMAS Dünya Sualtı Fotoğraf Yarışması’na<br />

gidecek olan Milli Takım<br />

kadrosunu da belirledi. Sporcuların<br />

son iki yılda aldıkları puanlarla şekillenen<br />

ve yarışmada ülkemizi temsil<br />

edecek Milli Takım kadrosundaki<br />

4 sporcu da İTÜ Spor Kulübü’nden<br />

seçildi. Böylece, Meksika’da gerçekleşecek<br />

yarışmaya gidecek Milli<br />

Takımımız; fotoğraf dalında Taner<br />

Atılgan ve Cenk Ceylanoğlu’ndan,<br />

dalış eşleri olarak da Çağlar Atılgan<br />

ve Sinem Ceylanoğlu’ndan oluştu.<br />

Yön bulmada ne kadar başarılısınız? Örneğin<br />

sık ağaçlarla kaplı ormanlık bir alanda<br />

yolunuzu bulacak ya da labirent gibi<br />

karmakarışık şehirlerde kaybolmayacak<br />

kadar izci içgüdüleriniz var mı? Zamana<br />

karşı yarışarak yön bulmaya dayalı oryantiring,<br />

yön bulmada iddialı sporseverleri<br />

bir araya getiren bir spor dalı olarak<br />

biliniyor. Bu sporun İTÜ’deki temsilcisi<br />

Orienteering Kulübü de giderek artan performansıyla<br />

dikkat çekiyor. Kulüp üyesi<br />

öğrenciler son olarak, Türkiye Oryantiring<br />

Federasyonu (TOF) 1. Kademe Yarışları’nda<br />

iki madalya kazanarak başarılarına bir<br />

yenisini ekledi.<br />

26 - 27 Kasım tarihlerinde Bergama’da<br />

yapılan, Türkiye’den ve yurt dışından 70<br />

spor kulübü ile toplam 1200 sporcunun<br />

katıldığı Türkiye Oryantiring Şampiyonası<br />

1. Kademe yarışlarında büyük bir rekabet<br />

yaşandı. Kozak Yaylası’nda yapılan yarışın<br />

ilk gününde Ahmet Korkmaz, ikinci<br />

gününde ise Yasin Bosnalı M21A kategorisinde<br />

üçüncü sırayı alarak dereceye girdi<br />

ve iki bronz madalya İTÜ’nün oldu.<br />

Oryantiring nedir?<br />

Daha çok ormanlık alanlarda yapılan bir<br />

spor olan oryantiring, zamanla belli kural-<br />

lar temelinde şekillenmiş ve çoğu ülkede<br />

federasyonlar kurularak yapılmıştır. İsveççe<br />

kökenli “orientering” kelimesinden gelen<br />

oryantiring, ilk kez İsveç’te, Albay Ernst<br />

Killander tarafından yapılmaya başlandı.<br />

Sporun giderek daha fazla ilgi toplaması<br />

sonucunda, 1961’de Uluslararası Oryantiring<br />

Federasyonu kuruldu. Oryantiring bugün,<br />

başta ana vatanı İsveç olmak üzere,<br />

çok sayıda ülkede bilinen ve ilgi toplayan<br />

bir branş hâline geldi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

131


SPOR<br />

İTÜ’de Yüzme Sporu<br />

Türkiye’deki en iyi yüzme havuzu tesislerinden birine sahip İTÜ’de,<br />

çeşitli yaş gruplarına yönelik yüzme okullarında, uzman antrenörler<br />

yönetiminde yüzme eğitimleri veriliyor. İTÜ yüzme okullarında yetişen<br />

öğrenciler Türkiye genelindeki yüzme müsabakalarında büyük başarılar<br />

elde ediyor…<br />

Yüzme sporu günümüzde en çok<br />

talep edilen, özellikle anne veya<br />

babaların bir şekilde kendilerinin<br />

ve en önemlisi çocuklarının hayatında<br />

olmasını istediği spor dallarından biridir.<br />

Anne ve babalar, yaz tatillerinde çocuklarının<br />

güvenliğini sağlamak için yüzme<br />

sporunu öncelikli olarak tercih ederler,<br />

sonrasında ise sağlıklı birer birey olabilmeleri<br />

için yüzme sporuna devam etmelerini<br />

isterler. Çocukların, küçük yaşlardan<br />

itibaren kaliteli ve doğru şekilde<br />

eğitim almaları, ileriki dönemde onların<br />

sağlam temellerle kurulu bir beden yapısına<br />

sahip olmalarını sağlar. Yüzme<br />

sporunun, günümüzde çocukların doğru<br />

yaş aralıklarında motorik becerilerinin<br />

gelişmesine en büyük katkıyı sağlayan<br />

spor dallarından biri olduğu bilimsel<br />

olarak kanıtlanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye’<br />

deki en iyi yüzme havuzu tesislerinden<br />

birine sahip olan İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi, İTÜ Rektörlüğü ve İTÜ<br />

Vakfı desteğiyle yürütülen İTÜ Yüzme<br />

Okulları’nda yüzme eğitimi vermekte ve<br />

bu okullardan yetişen sporcuların oluşturduğu<br />

yüzme müsabakalarına katılan<br />

amatör sporcular yetiştirmektedir.<br />

İTÜ Yüzme Şubesi 2013 yılında faaliyete<br />

girmiş günümüzde aktif olarak<br />

çalışmalarına devam etmektedir. Kısa<br />

sürede yüzme okullarında yetiştirdiği<br />

öğrencileriyle Türkiye genelinde yapılan<br />

yüzme müsabakalarında yarışan<br />

sporcular büyük başarılar elde etmiştir.<br />

2016-<strong>2017</strong> sezonunda Ekim ayı itibarıyla<br />

yüzme okullarındaki öğrenci sayısı<br />

büyük oranda artış göstererek 200 öğrenciye<br />

ulaşmıştır. İTÜ Yüzme Şubesi,<br />

yüzme okullarından yetiştirdiği öğrencilerini<br />

takım kadrosuna seçip performans<br />

sporcusu yetiştirmektedir. Halen<br />

aktif olarak yüzme okulundan seçilen<br />

öğrencilerin de dahil olduğu 7-25+ yaş<br />

aralığında 120 takım sporcusuna ve<br />

200 yüzme okulu öğrencisine hizmet<br />

verilmektedir.<br />

İTÜ Yüzme Şubesi’nde öncelikle her<br />

seviyeye uygun bir eğitim sistemi oluşturulmaktadır.<br />

Bu sebeple yüzme okullarında<br />

sınırlı kontenjanları olan gruplar<br />

farklı seviyeler olarak ayrılmıştır. Hedef,<br />

temel eğitim basamaklarından başlayarak,<br />

4 branşa ait teknik eğitimlerle<br />

ilerlemektir. Öğrencilerin hem fiziksel<br />

hem de mental olarak doğru bir eğitim<br />

sürecinden geçmesi önemsenmektedir.<br />

Yüzme Okulları eğitim kadrosunda bulunan<br />

tüm hocalar aynı zamanda performans<br />

sporcusu yetiştirmekte olan<br />

uzman kişilerden oluşmaktadır.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi Yüzme<br />

Şubesi Teknik Ekibi:<br />

• Baş Antrenör ve A Takımlar Sorumlu<br />

Antrenör: Merve AYDOĞAN<br />

132 itü vakfı dergisi


İTÜ Yüzme Okulu; 6-12 yaş, 12-15 yaş<br />

eğitim grupları ve 3-5 yaş eğitim grupları<br />

olarak 3 farklı yaş aralığında ve farklı seviyelere<br />

uygun olarak hizmet vermektedir.<br />

İTÜ Yüzme Okulu, her yıl Güz ve Bahar<br />

dönemi olmak üzere, eğitim faaliyetlerini<br />

yıl boyunca sürdürmektedir.<br />

İTÜ Yüzme Okulları 3-5 yaş eğitimleri<br />

İstanbul’daki sayılı küçük yaş grup eğitimlerinden<br />

biridir. Bu yaş aralığındaki<br />

öğrenciler için öncelikli olarak eğlenceli,<br />

oyun odaklı eğitimlerle suyu sevmeleri<br />

sağlanmakta, motorik becerilerinin artırılması<br />

ve sosyal yönden gelişmelerini<br />

hedef alan bir eğitim programı uygulanmaktadır.<br />

İTÜ Yüzme Okulu takımı, 2015-2016<br />

sezonunu tümü birincilik, ikincilik ve<br />

üçüncülük dereceleri olmak üzere 49 madalya<br />

ile tamamlamıştır.<br />

İTÜ Olimpik Yüzme Havuzu İletişim<br />

Bilgileri<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi, İTÜ Kapalı<br />

Olimpik Yüzme Havuzu Ayazağa<br />

Kampüsü, 34469 - Maslak/İSTANBUL<br />

Tel: 0 (212) 285 71 18 - 0 (212) 285 71 49<br />

• Alt Yapı Takımları ve 11-12 Yaş Sorumlu<br />

Antrenör: Müge YILMAZ<br />

• Yüzme Okulları ve 10 Yaş Sorumlu<br />

Antrenör: Benil KISTAK<br />

• 9 Yaş Sorumlu Antrenör: Zühre İŞİ-<br />

Cİ<br />

• 8 Yaş Sorumlu Antrenör ve A Takım<br />

Yardımcı Antrenör: Burak ALTAN<br />

• 7 Yaş, Master (25 yaş+) Sorumlu ve<br />

A Takım Yardımcı Antrenör: Barış<br />

ÇAKIR<br />

İTÜ Yüzme Okulu eğitimi 5 seviyeden<br />

oluşmaktadır.<br />

• Beyaz Grup (6-12 yaş) - başlangıç<br />

seviyesi<br />

• Kırmızı grup 6-12 yaş)- başlangıç<br />

üstü seviyesi<br />

• Turuncu grup (6-12 yaş)-orta seviye<br />

• Sarı grup (6-12 yaş) - orta iyi seviye<br />

• Yeşil grup (6-12 yaş) - iyi seviye<br />

Mavi grup(12-15 yaş) - çok iyi seviye<br />

olarak yaş gruplarına göre ayrılmıştır.<br />

itü vakfı dergisi<br />

133


BRIÇ<br />

Hazırlayan: Süleyman Kolata<br />

atalok55@hotmail.com<br />

Briç Turnuvaları<br />

Merhaba sevgili briçseverler,<br />

24 Ekim 2016 tarihinde Ankara’da Türkiye Briç Federasyonu<br />

Olağan Genel Kurulu yapıldı. Kulüp delegelerinin oylamasının<br />

sonucunda 93-91 biten başkanlık seçimini Nafiz Zorlu kazandı.<br />

Federasyonumuzun yeni başkanına başarılar dileriz.<br />

2016 Güney Marmara Açık İkili Şampiyonası 24-25 Eylül tarihlerinde<br />

Kocaeli’de yapıldı. 106 çiftin katılımıyla gerçekleşen<br />

turnuvanın dereceye girenleri şöyle:<br />

1. Berk Başaran – Salim Yılankıran %58.54<br />

2. Serkan Sofu – Kadir Filikçi %58.11<br />

3. Erdal Çalışkan – Soner Çubukçu %57.80<br />

4. Abdullah Gülsün – Ahmet Arpat %57.36<br />

5. Tamer Akbulut – Kutluhan Ünal %56.51<br />

Karışık 1. Arzu Sönmez – Hüseyin Cesur %55.62<br />

Kadın 1. Aylin Denizci – Yasemin Merçil %51.98<br />

Genç 1. Ezgi Ece Aga – Cem Yiğit Aga %49.72<br />

2016 Türkiye Kulüpler Takım Şampiyonası bölgelerdeki elemelerin<br />

sonucunda 64 takımın katılımıyla 11-16 Ekim tarihleri arasında<br />

Lüleburgaz’da yapıldı. İlk 2 gün eleme daha sonrasında<br />

ise nakavt maçları sonucunda sıralamalar şöyle oldu:<br />

1. İdmanocağıspor: Muhammet Badar – Nevzat Aydoğdu –<br />

Fikret Aydoğdu – Mustafa Cem Tokay- Alaittin Albayrak – Ercan<br />

Eyüboğlu – Ömer Erden – Ahmet Mumcu – İbrahim Yüksel–<br />

Alfredo Versace.<br />

2. Majörboğaziçi BSK: Tezcan Şen – Zafer Şengüler –<br />

Gökhan Yılmaz – Okay Gür – Tamer Çokgör – Erdoğan Kaya –<br />

İlker Ayaz – Hakan Peyret.<br />

3. Kup BSK: Süleyman Kolata – İsmail Kandemir –<br />

Salim Yılankıran – Melih Şen – Berk Başaran – Ekrem Serdar –<br />

Erdem Öztürk – Özgür Kanlı – Tolga Özbay – Bircan Öztürk.<br />

2016 Cumhuriyet Kupası 29-30 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da<br />

yapıldı. 450 çiftin rekor katılımıyla gerçekleşen turnuvada<br />

ilk günkü eleme ikinci günkü final seanslarından sonra<br />

sıralama şöyle oluştu:<br />

1. İhsan Tosun – Volkan Denizci %61.16<br />

2. Süleyman Kolata – İsmail Kandemir %60.43<br />

3. Salim Yılankıran – Ali Uçar %59.42<br />

4. Başak Kütük – Reha Akgün %59.20<br />

5. Hüseyin Karadeniz – Adnan Musaoğlu %58.97<br />

6. Tola Özbay – Bircan Öztürk %57.80<br />

7. Celal Şimşekel – Ergun Amasyalı %57.63<br />

8. İbrahim Aydın –Okay Simsar %57.30<br />

9. Enver Köksoy – Ziya Atilla %57.25<br />

10. Serkan Ünal – Mehmet Kuranoğlu %57.14<br />

Kadın 1. Mey Zaim – Dilek Yavaş %55.85<br />

Karışık 1. Ali Gül – Süzet Magriso %55.83<br />

Senyör 1. Sedat Cengiz – Ayşe Fenman %53.46<br />

Genç 1. Burcu Üsküp – Ali Can Üstünboyacıoğlu %45.91<br />

2016 Salvador Assael İzmir İkili Şampiyonası 19-20 Kasım tarihlerinde<br />

İzmir’de yapıldı. 254 çiftin katılımıyla gerçekleşen<br />

turnuvanın dereceye girenleri şöyle:<br />

1.Melih Ersöz – Cemal Çetin %58.87<br />

2.Deniz Ünalan – Ümit Tarhan %58.80<br />

3.Ahmet Hazantekin – Aydın Köse %58.07<br />

4.Cengiz Şeker – Fikret Ak %57.96<br />

5.Armağan Erol – Ayhan Coşkun %57.57<br />

Karışık 1. Nurten Demirel – Osman Demirel %55.59<br />

Senyör 1. İdris Öztürk – Ertuğrul Aygen %53.92<br />

Kadın 1. Tuna Elmas – Neşe Dirim %53.78<br />

2016 Türkiye Kadın- Senyör – Genç ve Trefl Genç Şampiyonası<br />

27-28 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. 22 çiftin<br />

katılımıyla gerçekleştirilen Senyör Şampiyonası’nın sonuçları<br />

şöyle:<br />

1. Melih Kotan – Rauf Temizel %58.49<br />

2. Atilla Saygı - Aydın Gürsel %58.24<br />

3. Dündar Çiftçioğlu – Faik Falay %56.00<br />

40 çiftin katılımıyla gerçekleştirilen Kadın Şampiyonası’nın sonuçları<br />

şöyle:<br />

1. Başak Oruç Orhan – Nuray Şen %56.32<br />

2. Tuna Elmas – Berrak Erkan %55.68<br />

3. Nilgün Kotan – Mey Zaim %55.59<br />

59 çiftin katılımıyla gerçekleştirilen Trefl Grubu Genç Şampiyonası<br />

‘nın sonuçları şöyle:<br />

1. Özge Uzun – Yunus Karakaya 21.99<br />

2. Asya Su Şen – Onur Saatçioğlu 21.84<br />

3. Cem Küçükaslan – Elif Taş 21.77<br />

4. Özgür Güner – Hakan Kuşçu 21.53<br />

5. Berkan Örek – Deniz Mete 20.95<br />

6. Didem Koca – Cansu Özaksoy 20.74<br />

7. Ahmet Can Bilgin – Emre Özdemir 20.44<br />

8. Bengisu Doğan – Çağla Yılmaz 20.43<br />

9. Atakan Nari – Melisa Sayar 20.29<br />

10. Mesud Küçük – Kemal Dönmez 19.77<br />

11. Kemal Çallıoğlu – Kaan Koç 19.<strong>75</strong><br />

12. Oğuzhan Kadıoğlu – Cengiz Özgez 19.63<br />

13. Berkay Yiğit – Kaan Yerli 19.44<br />

U16 1. Berkay Onat – Göktuğ Kaçıra 17.59<br />

U16 2. Güney Aslan – Ali Şahan 15.67<br />

U16 3. Can Topkaya – Eren Çetinkaya 14.30<br />

70 çiftin katılımıyla gerçekleşen Türkiye Gençler İkili Şampiyonası’nın<br />

sonuçları şöyle:<br />

134 itü vakfı dergisi


BRIÇ<br />

Bu el 2016 Uluslararası Basın Ajansı Ödülleri’nde “En iyi<br />

oyun” klasmanında birinci oldu.<br />

Batı kör 2’lisini çıktı, yerden küçük ve doğu Rua ile alıp karo<br />

5’lisini döndü. Doğu ası ile aldı ve trefl 3’lüsünü döndü. Güney<br />

damı ile kazanıp koz ile yere geçti ve tekrar koz oynadı,<br />

Batı bu eli bıraktı.<br />

Deklaran Batının dağılımını net olarak biliyordu. Yani 4-3-4-2<br />

olmalıydı. Şimdi kalan kartlar şöyleydi:<br />

Ilgaz Çiftçi - Arda Kabaca<br />

Zonsuz, Raber<br />

Dağıtan: Güney<br />

A542<br />

Q82<br />

R1085<br />

105<br />

B -----<br />

Toygay Altun - Umut Eren<br />

1. Arda Kabaca - Ilgaz Çiftçi %60.70<br />

2. Levent İnan – Furkan Turhan %60.17<br />

3. Merih Dikbaş – Güldamla Özsema %58.77<br />

4. Ataman Aydoğdu – Erkmen Aydoğdu %58.76<br />

5. Yiğit Başbuğ – Mustafa Türk %57.85<br />

6. Onur Akbıyık – Fatih Aydın %57.37<br />

7. Çağatay Birben – Ali Can Üstünboyacıoğlu %56.86<br />

8. Murat Toygar – Ozan Akbudak %55.13<br />

9. Erdem Tükenmez – Emre Akkaya %54.88<br />

10. Mert Onmaz – Musa Yeşilsu %53.94<br />

11. Baturalp Gülenç – Mustafa Yücel %53.49<br />

Karışık 1. Mert Özdemir – Başak İkizkaya %53.47<br />

Kadın 1. Aslıhan Yıldız – Selen Akdaş %52.50<br />

RV87<br />

A65<br />

V42<br />

872<br />

K<br />

G<br />

Q1096<br />

V93<br />

Q6<br />

AQV4<br />

----- D<br />

3<br />

R1074<br />

A973<br />

R963<br />

CALLIN RAJ DAVID RICHARD<br />

Batı Kuzey Doğu Güney<br />

- - - 1 PİK<br />

PAS 2 PİK KONTUR PAS<br />

3 KARO 3 PİK PAS PAS<br />

PAS - - -<br />

A5<br />

Q8<br />

108<br />

10<br />

B -----<br />

RV<br />

A6<br />

V<br />

87<br />

Q9<br />

V9<br />

-<br />

AV4<br />

K<br />

G<br />

----- D<br />

-<br />

1074<br />

9<br />

R96<br />

Üç löve kaybetmiş olan Güneyin bir de kesip pik kaybı bulunuyordu.<br />

Acaba 9 löveyi nasıl toplayabilirdi? Yedinci lövede<br />

Jedi pik 9’lusunu oynadı. Batı as ile aldığında yerden pik<br />

ruası debloke edildi. Batı karo dönünce, uzun süre düşünüp<br />

ekden çaktı. Kör valesini oynadı, dam ile örtülünce yerin ası<br />

ile aldı. Doğuda kör 10’lu ile R96 trefl kalmıştı.<br />

Pik valesi batının son kozunu toplarken, doğuyu sıkıştırıyordu.<br />

Doğu ne defos ederse Güney diğer renkten bir kart atacak<br />

ve trefl empasını tekrarlayarak 3 piki yapıyor.<br />

Briç 2018 Asya Oyunlarında<br />

2018’de Endonezya’da düzenlenecek olan Asya Oyunları’na<br />

bricin de kabul edildiğine dair karar 25 Eylül’de açıklandı.<br />

Yanlıştan Dönmek<br />

Wraclaw’da şampiyona sonunda gecikmeli olarak ortaya<br />

çıkan birincilerin ilanı, neredeyse bir devrim karar ile düzeltildi.<br />

Buna göre açık ikilide skoru yanlış yazan ve şampiyon<br />

olan Auken-Welland (Alm) ile beraber ikinci sırada gösterilen<br />

Yeni Zelandalı çift Bach-Cornell de birinci ilan edildi.<br />

İsrailli çift Levi-Asulin ile Hırvatistanlı kadınlar Pilipoviç-Sver<br />

birlikte birinci ilan edildiler.<br />

itü vakfı dergisi<br />

135


İçerik: İTÜ Vakfı Dergisi<br />

her 5 kıtada sayıda 60 ülkeye özel bir yayılan "Dosya<br />

ihracatı Konusu"nun ve ABD’deki yanısıra, üretimiyle özgün<br />

globalleşen bir yıldız<br />

bilimsel makale, araştırma<br />

yazıları ve derlemelere;<br />

İTÜ’deki tüm disiplinler ve<br />

disiplinlerarası konularda<br />

güncel bilimsel makalelere;<br />

bilimsel ve teknolojik gelişmeler<br />

ve yeniliklerle ilgili haberlere;<br />

İTÜ öğretim Bakır İhracatında elemanlarının<br />

Lideriz.<br />

Sarkuysan, 2014 yılında da İstanbul Maden ve Metaller<br />

akademik İhracatçı Birlikleri başarı, tarafından verilen yenilikçi “İhracatın Yıldızları proje<br />

Ödülleri”nde “Bakır Teller ve Örme Halatlar İhracatı”<br />

kategorisinde 1. sırada yer aldı.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı<br />

ve buluş, yayın haberlerine<br />

Yayını<br />

NİSAN - HAZİRAN 2015 <strong>SAYI</strong> 68<br />

ilişkin metin ve görsel malzeme<br />

katkılarına açıktır.<br />

Yazı Boyutu: İTÜ<br />

Vakfı Dergisi’ne gönderilecek<br />

makaleler 4 sayfa; 1850 sözcük<br />

Şirketler Topluluğumuz<br />

(15 bin karakter) sınırını<br />

aşmamalıdır. Dipnotlar ve<br />

www.sarkuysan.com<br />

kaynaklar bu sınırlamaya<br />

dahildir.<br />

Metin Yazım<br />

Özellikleri: Dergiye gönderilecek metin, Microsoft<br />

Word programıyla yazılmalı, yazıda 12 punto boyutu<br />

kullanılmalı, yazı karakteri olarak Times New Roman<br />

veya Arial tercih edilmelidir.<br />

Görsel Malzeme: Gönderilen yazıda kullanılacak<br />

fotoğraf, şekil, tablo vb. görsel malzemenin sayısı<br />

makaleler için 5’i, haberler için 1’i aşmamalıdır. Görsel<br />

malzeme, kesinlikle metin içine yerleştirilmemeli,<br />

ayrıca iletilmelidir. Renkli, siyah-beyaz fotoğraf görsel<br />

gönderilebilir. Görsel malzemenin dijital imaj dosyası<br />

olarak JPG, TIFF, PSD formatlarında sunulmalı ve<br />

çözünürlükleri 300 DPI’dan<br />

düşük olmamalıdır.<br />

Yazar İsmi: Gönderilen<br />

makale, haber vb. metinlerde<br />

yazar ismi, unvanı ve çalıştığı<br />

kurum/görevi belirtilmelidir.<br />

Metin Başlığı:<br />

Makalelerde başlık<br />

bulunmalıdır.<br />

Dipnot: Dipnotlar sayfa<br />

altında değil, metnin sonunda<br />

yer almalıdır. Metin içinde<br />

dipnot göndermeleri yer<br />

alacaksa, sıra numarası ile<br />

belirtilmeli ve metin sonunda<br />

da aynı sıra numarası ile<br />

yazılmalıdır.<br />

Kaynaklar: Metin<br />

sonunda yer almalı ve sıra<br />

numarası verilmelidir. Metin<br />

içinde kaynaklara gönderme<br />

varsa, parantez içinde<br />

gösterilmelidir. Kaynakça<br />

yazım düzeni; yazar soyadı, adı, basım tarihi, yayın<br />

adı, çevirmen adı-soyadı, yayınevi, basım yeri şeklinde<br />

olmalıdır.<br />

Metin ve görsel malzeme elektronik ortamda<br />

e-posta ile veya CD’ye kayıtlı olarak, aşağıdaki iletişim<br />

adresimize gönderilmelidir.<br />

EĞİTİM<br />

Doç. Dr. Selçuk Şirin<br />

Prof. Dr. Emine Erktin<br />

Prof. Dr. Güngör Evren<br />

Prof. Dr. Gülsün Sağlamer<br />

Prof. Dr. Lerzan Özkale<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol<br />

Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu<br />

Prof. Dr. Ergün Toğrol<br />

Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok<br />

Bülent Yalazı<br />

Zeynep Afşeören<br />

Mevlude Bakır<br />

hyazici@ituvakif.org.tr veya<br />

basin@ituvakif.org.tr<br />

Tel. 0212 291 34 <strong>75</strong> – 230 73 71

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!