31.03.2017 Views

Gençlik

PGgUzXNM

PGgUzXNM

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“Furkân Sûresi’nin son kısmında Rahman’ın kulları<br />

anlatılır. Bu sûrede ‘we câhidhum bihi cihaden kebira:<br />

Onlarla Kur’an yoluyla en büyük cihadını gerçekleştir’<br />

(25/52) buyurulur ve ‘büyük cihad’ın silahla<br />

değil, Kur’an’ın yüce mânâ ve hakikatlerini insanlara<br />

anlatmak ile olduğu anlatılır. Oysa insanlar bu âyeti<br />

bu şekilde anlamamış, silah yoluyla cihadın doğru<br />

bir yöntem olduğunu zannetmiştir. Oysa cihad,<br />

asla ‘insanları öldürmek’ değildir! Cihad, Kur’an’ın<br />

anlaşılması ve mesajının yayılması için mücadele etmektir.<br />

Bu her iki yöntemle İslam’a girenleri karşılaştırırsanız,<br />

sonucu siz kendiniz değerlendirebilirsiniz.<br />

Cihad, sadece insanların dini tercih etme haklarının<br />

engellenmesi durumunda caiz olabilir. Yani, herkes<br />

hür iradesiyle dinini tercih edebilmelidir. Nur Sûresi’nde<br />

aydınlık olarak takdim edilen bu din, zorlamayla<br />

değil hür iradeyle tercih edilmelidir. Allah<br />

hiç kimseyi kendi dinini seçmeye zorlamıyor, bilakis<br />

herkese hür iradesiyle tercih yapabilme hakkını tanıyor.<br />

İnsanı ikna edebildiğinizde sizin için her şeyi yapar.<br />

Ancak, zor kullanarak belki istediklerinizi yaptırabilirsiniz,<br />

ama, ilk fırsatta mutlaka intikamını alacaktır.<br />

Peygamberler zor değil ikna yöntemini kullanmıştır.<br />

Nitekim, hiçbirinin ne ordusu ne de serveti vardı.<br />

Mekke’den gizlice ayrılıp Medine’ye gittiğinde Peygamberimizi<br />

marşlarla karşılamışlardı. Oraya giderken<br />

hiçbir güç ve baskı kullanımı söz konusu değildi.<br />

Allah, ‘Hak geldi, bâtıl zail oldu’ buyuruyor,<br />

yoksa ‘Bâtılı öldürün’ buyurmuyor. Işık doğarsa,<br />

karanlık kendiliğinden yok olacaktır.”<br />

Meşru Savaşın Gerekçesi ve Çarpık<br />

Cihad Anlayışı<br />

“Harp, ancak, baskı altındaki insanların üzerindeki<br />

baskıyı kaldırmak için caiz olur. Savaşmak için ortada<br />

bir zulüm, bir baskı olması, insanlara bir inancın<br />

dayatılması gerekir. İnsanlara ‘lâilahe illallah’ı bile<br />

dayatmak caiz değildir. Kur’an’ın bu hakikatini yeterince<br />

anlamazsak, yanlış düşünceler üzerine bina<br />

edeceğimiz her inanış ve davranış da yanlış olacaktır.<br />

IŞİD vb. hareketler yanlış bir düşünce üzerine<br />

davranışlarını bina ettiği için, doğru bir iş yaptıklarını<br />

zannediyorlar, ama yanlış yapıyorlar. Kur’an’da izin<br />

verilen savaş, inanç baskısı ya da yurdundan sürme<br />

suçunu işleyenleri engellemeye yönelik savaştır.<br />

Allah Rasulü Veda Haccı’nda, ‘Cahiliyede olduğu<br />

gibi benden sonra yeniden birbirinizin boynunu<br />

vurmaya başlamayın’ diye uyarmıştı. Ama, maalesef<br />

3. ve 4. Halife Müslümanlar tarafından suikastle<br />

öldürüldü. Ne hazindir ki, Allah’ın ve Rasulü’nün<br />

mesajı erken kayboldu. İktidar ilkeye ve seçime<br />

göre değil, babadan oğula ve kılıç zoruyla el değiştirmeye<br />

başladı yeniden. Yani, saltanat sistemine<br />

geri dönüldü. Emeviler türlü zulümler yaptılar. Abbasiler<br />

de onlardan geri kalmadı. Günümüzde de<br />

Müslümanlar birbirini boğazlamaya devam ediyor!<br />

Şii-Sünni diye savaşıyor, ‘Hilafetime biat edin’ diye<br />

savaşıyor... Müslümanlar savaşmak için gerekçe bulmada<br />

hiç zorlanmıyor maalesef!<br />

Sorunun silahla çözüleceğini zannedenler ve silahlı<br />

mücadeleyi çözüme götürecek bir yöntem olarak<br />

benimseyenler derin bir yanılgı içindedir. Oynanan<br />

oyunun hakikatini görüp şiddetten uzak durmamız<br />

gerekir. Zira, düşmanlarımız, Müslümanları silah ve<br />

savaş girdabına sokarak IŞİD gibi hareketler üzerinden<br />

İslam’a büyük bir darbe vurmayı arzu ediyor.<br />

İman da ahlak da yanlış olabilir, ortada iman ve ahlak<br />

var diye bunların doğru olma garantisi yoktur.<br />

Müslüman asla yalan söylememeli mesela. İman ve<br />

ahlak bir arada ve doğru anlaşılmalı. Yoksa imanlı<br />

ve ahlaklı bir insan kendisine bomba bağlayıp insanları<br />

patlatarak iyi bir şey yaptığını düşünebiliyor.<br />

Allah ona rahmet etsin, Hz. Ali’nin Hariciler hakkındaki<br />

görüşü ne kadar manidardır: ‘Hakkı talep edip<br />

yanılan, batılı talep edip isabet eden gibi değildir.’<br />

Kur’an’ın maksat ve hedeflerini kavramış o büyük<br />

insan, Haricilere karşı nasıl muamele edilmesi gerektiği<br />

sorulduğunda şu cevabı vermişti: ‘Haram<br />

yere kan dökmedikleri sürece savaşı başlatan siz<br />

olmayın!’<br />

Kur’an’da beyan buyurulduğu üzere, inançları sebebiyle<br />

baskı gören, inancı yüzünden öldürülen,<br />

bu yüzden yurtlarından sürülen insanlara savaşma<br />

izni verilmiştir. Ameliyat olduğumda ziyaretime<br />

geldiğinde Said Ramazan el-Bûtî’ye cihadın doğru<br />

anlaşılmasına hizmet edecek bir eser yazmasını<br />

rica etmiştim, o da bu konuda bir eser yazmıştı. O<br />

eserinde Bûtî, ‘bidûn hirâb cihad caiz olmaz’ diye<br />

yazmıştı. Harpler genel olarak ve çoğunlukla zalimdir.<br />

Adil savaş sadece baskıyı ortadan kaldırandır.<br />

Ne var ki, günümüz dünyasında böyle adil bir savaş<br />

yok...<br />

Çok üzücü bir durumdur ki, genel olarak Müslümanların,<br />

silahı ve atalarını taparcasına yücelttiğini<br />

görüyoruz. Oysa, İbrahim Aleyhisselam, babasına<br />

ve toplumuna ‘Kendi ellerinizle yonttuklarınıza mı<br />

tapıyorsunuz?’ diye itiraz etmişti. Atom bombasını<br />

biz yapıyoruz, ondan biz medet umuyoruz, ondan<br />

yine biz korkuyoruz. Bizim hayat anlayışımız maalesef<br />

çok kirlenmiş. Silah bu kadar önemli ve güçlüyse<br />

Sovyet rejiminin yıkılışını neden engelleyemedi?”<br />

Baskı ve Şiddetin Sorun Çözme Kabiliyeti<br />

Yoktur<br />

“Eşyaya, yani varlıklara kanunlarına uygun davranmamız<br />

gerektiği gibi, insana da kanununa uygun<br />

davranmamız gerekir. İnsana onun fıtratına, yapısına,<br />

yani kanununa uygun şekilde davranırsak bize<br />

dost olur, onun üzerinde baskı kurarsak bize düşman<br />

kesilir. Zira, baskı, zor, zorbalık insan fıtratının<br />

asla kabul edemeyeceği anormal bir durumdur.<br />

Savaş zorun, zorbalığın ve baskının zirvesidir. Bu<br />

yüzden hep söylediğim odur ki; savaş ölmüştür. Savaşın<br />

sorun çözme yeteneği kesinlikle kalmamıştır.<br />

Her gün defalarca okuduğumuz ‘Âyetelkürsi’nin hemen<br />

peşinden gelen ‘lâ ikrahe fiddîn’ ayeti, ikrahı,<br />

baskıyı, zorbalığı yasaklamıştır. Yüzü ekşitmekten<br />

atom bombasına kadar geniş bir yelpazeye yayılabilecek<br />

mahiyette olan ‘ikrah’ın, baskının hiçbir türü<br />

caiz değildir. Nitekim insanı güç ve baskı ile değil,<br />

ikna ile değiştirebilir, onu istediğin yola ikna ederek<br />

getirebilirsin.<br />

Peygamberimizden rivayet edilen bir hadiste, şiddetin<br />

bereketsiz olduğu ifade edilmiştir. Şiddet asla bir<br />

sorun çözme yöntemi olamaz. Savaş ölmüştür. Artık<br />

suçlular ve onların sömürdükleri cahiller dışında<br />

kimse savaşı sorun çözme yöntemi olarak kullanmıyor<br />

dünyada...”<br />

Altmış yıldır İslam dünyasını büyük bir dikkat ve<br />

yüksek bir umutla izleyen ve ümmetin sorunlarına<br />

çare bulma çabası içinde olan, Kur’an’ın hakikatleri<br />

anlama ve yayma yoluyla ‘en büyük cihad’ emrine<br />

imtisal eden, Türkiye’nin elde ettiği kazanımları muhafaza<br />

etmenin ve daha ileriye götürmenin Âlem-i<br />

İslam için ne kadar önemli olduğunu yeri geldikçe<br />

vurgulayan muhterem üstadım Cevdet Said’e Rabbimizden<br />

sağlıklı uzun ömürler niyaz ediyorum. Bu<br />

yazının devamını inşaallah gelecek hafta yayımlayacağız.<br />

22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!