Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
21<br />
BİR FENERBAHÇE EFSANESİ<br />
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS<br />
Lefter Küçükandonyadis, futbola Büyükada’da başladı. Taksim<br />
Spor Kulübü’nün alt yapısından yetişti. Taksim Kulübü yöneticileri<br />
kendisine lisans çıkartabilmek için 1941’de mahkeme<br />
kararıyla yaşını büyüttüler. Ancak bu sayede takımda oynayabildi.<br />
2 yıl Taksim Spor Kulubü’nde ter döktü. 1943’te askere<br />
gitti. 4 yıl süren askerlik döneminde de futboldan kapmadı.<br />
Diyarbakır karmasında futbol oynamaya devam etti. 1947’de<br />
dönüşüyle birlikte Fenerbahçe’ye transfer oldu. 1947 yılından<br />
1964’e kadar Fenerbahçe forması giydi ve ‘sarı-lacivert çubuklunun’<br />
en büyük efsanelerinden biri oldu. Belki de ‘Fenerbahçe’<br />
denince akla gelen ilk isim oydu. Lefter, İstanbul Ligi’nde<br />
1953-54 sezonunda gol kralı oldu.<br />
LEFTER’İN FENERBAHÇE’YE TRANSFERİ<br />
Tarih 1942… Fenerbahçe’nin efsane kalecisi Cihat Arman askerliğini<br />
yapmak üzere orduya katılır. Bu sırada yedek kaleci<br />
Erdal’da sakattır. Bu yüzden Fenerbahçe İstanbul Ligi ekiplerinden<br />
Taksimspor’un kalecisi Şalabi’yi almak ister. Yönetici Rüştü<br />
Dağlaroğlu, Taksimspor başkanının kapısını çalar ve başkandan<br />
bir ricada bulunur.<br />
Şalabi’yi bize verin...<br />
Taksimspor’un Rum başkanı ‘’Napacaksın Şalabi’yi ben size bir<br />
oyuncu vereceğim leblebi gibi gol atacak’’ der...<br />
‘’Bizim golcümüz var sen bize Şalabi’yi ver’’<br />
Taksimspor başkanı ısrar eder. Bir kaç ay kaldı askerliğinin bitmesine<br />
ve şu anda ordu takımında oynuyor git izle beğenmezsen<br />
yine alma!<br />
Yönetici Dağlaroğlu Diyarbakır’a O’nu izlemeye gider ve stadyumda<br />
misafir edilir. O sırada tribünde Beşiktaş yöneticilerini<br />
de görür Profesör Dağlaroğlu.<br />
Maç başlar ancak O çocuk sahada yoktur. Devre arasında teknik<br />
direktöre haber yollanır. ‘’Bu çocuğu izlemeye geldiler oynat!’’<br />
Son 25 dakika oyuna girer ve 4 gol birden atar. Sonradan oyuna<br />
giren bu çocuk karşı takımın yarısını çalımlayarak, kaleciyi<br />
de geçerek çok şık goller atar. Maç bittiği an zaten Beşiktaş’lı<br />
yöneticilerin de orda olduğunu bilen Prof. Dağlaroğlu hemen<br />
aşağı yanına gitmek ister. Ancak bir haber alır, çocuk gitmiştir.<br />
“Olur mu, nasıl gider, maç daha yeni bitti diğer çocuklar yeni<br />
giriyorlar soyunma odasına…”<br />
Daha sonra bölüğünde bulur genci. Karşısına alır der ki gence.<br />
“Bak yavrum ben Prof. Dağlaroğlu Fenerbahçe adına seninle<br />
konuşuyorum. Seni Fenerbahçe’ye almak istiyoruz, gelir misin<br />
bize?”<br />
Genç kafasını öne eğer cevap vermez.<br />
“Evladım cevap versene. Bak maçtan da kaçtın seni bulamadım<br />
zaten. Benden mi kaçıyorsun yoksa?” Yok der genç içine<br />
çekerek nefesini.<br />
“Efendim, ben biraz utandım. Karşı takımda oynayan herkes<br />
benden büyük, bir de kaleci Hüsnü Abi Milli Takım kalecisidir.<br />
O’na 4 gol birden atmaktan utandım, duramadım maçta!”<br />
Yeteneği kadar kalbinin de güzel olduğunu anlar Dağlaroğlu<br />
ve der ki;<br />
“Evladım sen tam da Fenerbahçe’ye yakışan bir futbolcusun.<br />
Bak burada Beşiktaşlı yöneticileri de gördüm. Acaba onlar seni<br />
kandırırlar mı diye de telaştayım. Fenerbahçe’ye gelmek ister<br />
misin ne dersin?”<br />
“Merak etmeyin efendim, ben Beşiktaş’a gidemem’’<br />
“Hayırdır?”<br />
“Orda Baba Hakkı var. Onun heybetinden, onun görkeminden<br />
benim elim ayağıma dolaşır. Gidemem Beşiktaş’a lakin Fenerbahçe’yi<br />
çok severim. Gelmek isterim lakin…” Söyle şartını der<br />
Profesör, ne istersin?<br />
“Ben İstanbulluyum, bir balıkçının oğluyum. Babam gariban<br />
bir balıkçı, çok hasta ilaçları var alamıyorum ilaçlarını 200 lira<br />
tutuyor diyorlar. Ben Fenerbahçe’ye geleceğimi söz verirsem<br />
babamın ilaçlarını alır mısınız?”