You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
BIR GÜNDE GEZILECEK ŞEHIR: MOSTAR<br />
Saraybosna’dan yola koyulup Mostar’a doğru ilerliyorum. Her ne kadar dolambaçlı dağ yolları seyahat süresini uzatsa da, mükemmel manzaralar<br />
sunuyor bizlere. Yol üzerinde onlarca kuzu çevirmeci de bulunuyor ancak otobüs şöförünü durdurmaya ikna edemeyeceğim için, hüzünlü gözlerle<br />
bakmakla yetinebildim. 3 4 saat süren bir yolculuk sonrasında Mostar’a ulaşıyorum. Açıkçası şehirden ziyade 100 bin nüfuslu turistik kasaba burası.<br />
Tahmin edebileceğiniz üzere tarihi köprü ve birkaç Osmanlı camiinden başka pek gezilecek bir şey bulunmuyor şehirde. Burada maksimum bir gün<br />
harcamanızın fazlasıyla yeterli olacağını düşünmekteyim.<br />
Travnik Travması<br />
Bir gezgin olarak her daim inandığım şaşmaz bir gerçek vardır: Bir şehir köftesiyle meşhursa veya başka bir şehre benzerliğiyle anılıyorsa (doğunun<br />
Paris’i, güneyin Kuala Lumpur’u, kuzeyin oğlu vs), orada gezilecek görülecek bir yer asla yer almıyor. Bosna’nın Bursa’sı olarak adlandırılan Travnik’de<br />
bu iki özellik de mevcut çok şükür. Şehri ben diyeyim 15 siz deyin 20 dakikada gezdim. Kalan 2 günde de cevapi ve bürek yiyip sivilce çıkarttım. Kod<br />
Seje adlı mekanda hayatımın açık ara en güzel böreğini yemiş olmam, şehre dair en büyük tesellim oldu. Bir hata yapıp buraya gittiyseniz Elçi İbrahim<br />
Paşa Medresesi ve merkezdeki Alaca Camii görülmesi gereken yerler listesinin hem başında hem de sonunda yer alıyor.<br />
Balkanlarda nereye gidersek gidelim Türkiye’nin sadece 81 ilden çok daha fazlası olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Biz her ne kadar Osmanlı’nın<br />
yıkılışından sonra bu topraklarda olup biten gelişmelere dahi kulağımızı tıkasak da, buralarda sokaklar hala koşuşturan çocukların kulağa hoş gelen<br />
kırık Türkçeleriyle çınlıyor. Özellikle Makedonya ve Kosova’da Türkçe bilmeyen birine rastlama ihtimali çok çok düşük. Hatta sadece bizimle değil kendi<br />
aralarında bile sık sık Türkçe konuştuklarına şahit olacaksınız. Bu yüzden dünyada ilk defa bir yerde Amerikan/İngiliz turistlerinin önüne geçebiliyoruz.<br />
Onlar binbir zorlukla siparişlerini anlatmaya çalışırken, biz çoktan yemeğimizi bitirmiş ve garsonlarla “sizin işiniz de zor be abi” geyiğine girmiş<br />
oluyoruz.<br />
Gittiğim bazı şehirlerde (Üsküp, Ohrid ve Mostar) gözüme çarpan bir başka şey ise, buralardaki tepelerde haçların yer almasıydı. Bu devasa haçlar,<br />
geceleri de ışıklandırmaların yardımıyla, şehirlerin hemen hemen her yerinde kafanızı kaldırdığınızda gözünüze çarpıyor. Müslüman ve Hristiyan nüfusun<br />
buralarda aşağı yukarı eşit olmasına rağmen, şehirlerin hepsine Hristiyan bir imaj çizilmeye çalışılmış. Mostar’da bana anlatılana göre, Müslüman<br />
halk ilk başta bu sembollere tepki gösterip karşı bir hamle düşünse de daha sonraları “Hilal her zaman o tepedeki haçtan daha yükseklerde” diyerekten<br />
vazgeçmişler.<br />
Balkanlar hakkında bir yazı yazarken TİKA’ya da ayrı bir paragraf açmamak olmaz. Hemen hemen gittiği her camide, gördüğü her tarihi yapıda TİKA<br />
logosunu görüp gururlanıyor insan. Yaptıkları restorasyonlarla gönül bağımız olan bu ülkelerin turizmine katkıda bulunurken, aynı zamanda bu topraklardaki<br />
Osmanlı kültürünün devam etmesine de ön ayak oluyorlar.<br />
Gidilen yer Gostivar dahi olsa her şehrin ufkumuzda bir pencere açtığına inanırım. Balkanlar’da yapmış olduğum seyahatler de şüphesiz birçok şey<br />
kazandırdı bana. Her ne kadar bu coğrafyadaki şehirler Avrupa’daki turist istilasına uğramış yerler kadar gösterişli olmasa da, sizlere kültürel anlamda<br />
büyük bir hazine sunacaktır.<br />
kusva.org<br />
13