kusvaeylülBASKı

SEÇIM kampanyaları sırasında oto sansürü bulunmayan cumhuriyetçi lider, keskin söylemleriyle önce tepki çekmiş, sonrasında
Amerikan halkının ve medyanın ciddiye almadığı bir isim olmuştur. Nihayetinde Amerikan halkı ve medya önünde
beklenmedik bir netice alarak demokrat rakibi Hilary Clinton’ın önünde Amerika’nın 45. Başkanı seçilmiştir.
TRUMP seçilmeden önce ve sonra Ortadoğu’da DAEŞ gibi radikal İslam örgütlere karşı sert bir tavır sergileyeceğini açıklamıştır.
Bölge ülkeleri olarak haliyle Müslümanlara karşı tavrı da oldukça sert görünmektedir. Öte yandan NATO konusunda
Avrupa ülkeleri ekonomik katkı yapmazsa bu durumu sorgulayacağını, gerekirse yardımı keseceğini belirtmiştir. Yalnızca
NATO değil, başta AB ve Birleşmiş Milletler olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlara da şüpheyle yaklaşmaktadır. Trump’a
göre her devleti aynı anda memnun etmek oldukça zordur. Bunun aksine iki devletin kendi arasında yapacağı işbirlikleri
daha muhtemeldir. Bu görüşe dayanarak AB’nin Almanya’nın çıkarlarına hizmet ettiğini ve İngiltere’nin çıkışını doğru bulduğunu
ifade etmesi Trump’ın AB ile çıkar öncelikli belli konularda iş birliği yapacağı savını çürütmemektedir.
Trump’ın siyasi perspektifi bu yönde ilerlerken bu başlıkların birçoğu da Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir.
YENI BIR BAŞLANGIÇ
CUMHURIYETÇI liderin başkan olması, Türkiye-Amerika arasındaki statükonun değişme olanağını beraberinde getirmiştir.
Türkiye açısından iki iç ve bir dış mesele yeni ABD yönetimiyle Türkiye arasındaki ilişkilerde belirleyici olacaktır. İki iç
meselelerden birincisi şüphesiz Fethullahçı Terör Örgütü elebaşının iadesi, ikinci konu PYD’ye verilen destektir. Dış meselede
ise Suriye’nin geleceği konusunda işbirliği gündeme gelmektedir.
AYRICA DAEŞ ile mücadele konusunda iki devlet, ortak bir çalışma alanı yaratabilmek için birbirlerini yoklama aşamasına
gelmiş durumdayken bunun yanında terörizme karşı bölgesel bir mücadelede istihbarat örgütleri arasındaki işbirliği bu
süreçte iki ülkenin yakınlaşmasını gündeme getirecektir.
TÜRK hükümetinin yeni bir başlangıç yapma konusunda umutlu olduğu hususlardan birisi de Fethullah Gülen’in iadesidir.
Türkiye için vatani meseleler arz eden bu konuda Gülen’in alenen iadesi yerine, hukuki müzakerelerin başlaması ve bu konunun
olağan bir seyir izlemesi ikili ilişkilerin gidişatında daha muhtemel bir gelişme olarak görülmektedir. Olumlu ihtimaller
bunlarken ikili ilişkilerde mevcut riskleri de göz önünde bulundurmak elzemdir. Bunlardan bir tanesi Filistin konusudur. Bu
sahada Türkiye ile Amerika’nın karşı karşıya gelmesi oldukça muhtemeldir. Donald Trump, İsrail’e büyükelçi olarak bölgede
„‘iki devletli çözüme inanmayan’‘ söylemiyle bilinen Donald Friedman’ı seçmiştir. Ayrıca Amerika, Tel-Aviv’deki büyükelçiliğini
Kudüs’e taşımakta ısrarlı görünmektedir. Aynı zamanda Trump’ın Mısır’da darbeci cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’ye
sonsuz destek vereceğini bildirmesi bir gerginlik habercisidir.
BU durumlara Türkiye’nin nasıl bir tutumda olacağı ve hangi açıdan bakacağı oldukça önemlidir. Ayrıca Obama’nın
YPG’ye verdiği destekten ötürü Trump’ın tepkileri oldukça dikkat çekicidir. „‘Kürt güçlerine büyük hayranlık duyuyorum,
eğer Türklerle onları bir araya getirebilirsek ilişkiler gerçekten harika olur’‘ cümlesi bir diğer gerginlik habercisi olarak ortaya
çıkmış vaziyettedir. Nitekim Türkiye, Trump’ın bahsettiği Kürt güçlerini hali hazırda terörist ilan etmiştir.
BIR diğeri, Trump’ın politika öncülü olan radikal İslamcı gruplarla savaş konusunun evrilip „‘İslam’la savaş’‘ halini almasıdır.
Gerçek İslam’ın niteliğini Müslümanlar dahi kendi alanlarında tartışırken, Amerika’nın bunu kusursuz bir şekilde ayırt
etmesi ve uygulaması oldukça düşük bir ihtimaldir.
MUHAMMED RESUL EROĞLU
kusva.org
43