imdik yükselen bir dağın içine oyulmuş olmasınamı, 4. yüzyıldan beri ayakta kalmasına mı, yoksaiçindeki fresklere mi hayran kalmalı... Manastıryolunun günümüzde bile kolay geçit vermediğinemi, kayalardaki yapıların mükemmelliğine mişaşırmalı... Sümela gezisini özetleyen iki kelime, hayranlık ve şaşkınlıkoluyor her zaman...Ayasofya Müzesi ile birlikte Trabzon’u dünya çapında şöhrete kavuşturaniki tarihi yapıdan biri olan Sümela Manastırı 4. yüzyıldan beriayakta.Yazılı kaynaklar manastırın 375-395 yılları arasında yaşamış Bizansİmparatoru I. Theodosius zamanında, Atina’dan gelen Barnabas veSophranios isimli iki rahip tarafından kurulduğunu aktarıyor.Adını ‘siyah’ anlamına gelen ‘melas’ sözcüğünden alan SümelaManastırı’na bu ismin verilişi iki nedene bağlanıyor. Birincisi yaslandığıdağın isminin Karadağ oluşu, diğeri de içindeki fresklerdenbirindeki Meryem tasvirinin siyah rengi.6. yüzyılda, Bizans İmparatoru Justinianus, yıpranmış manastırın onarılmasınıemreder. General Belisarios’un başkanlığında süren onarımçalışmaları sırasında Sümela biraz daha büyütülür.1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları Prensliği manastırabüyük destek verir ve Sümela’nın parlak yılları başlar.Osmanlı İmparatorluğu döneminde de hakları korunan manastır,padişah fermanlarıyla yeni imtiyazlar kazanır.18. yüzyıla gelindiğinde Sümela bir kez daha onarılır ve yeni fresklereklenir. Nihayet 19. yüzyıla gelindiğinde daha büyük yapılar eklenerekbugünkü muhteşem görünümünü kazanır.Bu dönemde Sümela’nın şöhreti Avrupa’ya kadar uzanır, manastırıziyaret eden pek çok gezgin, kitaplarında Sümela’yı anlatır.1916-1918 yılları arasında Rus işgali altında kalan Trabzon ile birlikteSümela’nın da kaderi değişmeye başlar. İşgal yıllarında el konulanmanastır, yavaş yavaş terkedilmeye başlanır ve 1923 yılında tamamenboşaltılır. Uzun yıllar harap halde kalan manastır, 1987 yılında içindebulunduğu ormanlık alan ile birlikte milli park ilan edilerek korumaaltına alınır.What is more admirable, the fact that it is carved in the steepest rocks,the fact that it is standing there since the 4 th century or the frescoesinside the monastery? The perfection of the dwellings carved on asteep cliff hard to reach even under present-day circumstances createsamazement. Admiration and amazement are the two words summarizingeach visitor’s reaction in front of the Sümela wonder...Together with the Hagia Sophia (Church) Museum, Sümela Monasteryis one of the two historical buildings which attribute worldwide renownto Trabzon.Sources claim that the monastery was built by two priests, Barnabasand Sophranius from Athens under the reign of Byzantine EmperorTheodosius (375-395). The Greek word “melas” meaning black is at theorigin of the name Sümela, due to the name of the mountain againstwhich the monastery is leaning called the Black Mountain (Karadağ)and to the black colour of a fresco depicting Virgin Mary inside thebuilding.In the 6 th century, Emperor Justinianus orders the worn-out monasteryto be restored. The restoration work undertaken under the supervisionof General Belisarios leads the way to an extension of its dwellings.The Trebizond (Trabzon) Komnenos Principality founded in 1204provides large-scale support to the monastery, thus contributing to itsgolden period.Sümela continues to flourish under the Ottoman Empire as well andenjoys additional privileges granted by Sultans’ decrees.Manastırın içinde yer alan konuk odalarından biri (solda), Ana Kaya Kilisesi dışı(yukarıda), Karlı ve sisli bir günde Sümela Manastırı (sağda).A guest room inside the Monastery (on the left), outside view of the Main RockChurch (above), Sümela Monastery on a hazy snowy day (on the right).
İNZİVANINTARİHİYunanca’da ‘yalnız yaşamak’ anlamına gelen‘Manasterios’ kelimesinden türediği düşünülenmanastır, inzivaya çekilen din adamlarının yaşadıklarıyapıyı tarif eder. Budizm ve Hinduizminancında da manastır geleneği olmakla birlikte,ilk örnekleri Mısır’da görülen Hıristiyanmanastırları daha yaygındır.Özellikle Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarıiçinde gelişen Ortodoks Hıristiyanlığı için Anadoluve Avrupa’da çok sayıda manastır inşaedilmişti.Genellikle rahip ve rahibelerin manastırları ayrıolur, maddi kaynakları bağışlardan sağlanır veözellikle kütüphane ve freskleriyle önemli birbilgi ve sanat merkezi olarak da kabul edilirlerdi.Manastır, genellikle yerleşim merkezleri dışında;yüksek yamaçlara, ulaşılması güç yerlerekurulurdu. Böylece hem inzivaya çekilmek içinuygun ortam yaratılır, hem de olası saldırılardanuzakta kalınırdı.Sümela’nın konumu da bu fikre mükemmelbir örnek oluşturuyor. Günümüzde bile ulaşımızahmetli olan manastır yolu, kış aylarındaneredeyse geçit vermiyor. Sis bulutları ise yazkış, hep üstünde manastırın. Bunun için deSümela’ya ‘Bulutların İçindeki Manastır’ deniyorve bu benzetme fresklere de yansıyor.THE HISTORY OF ASCETICISM“Manasterios” meaning in Greek language, “tolive alone”, it is believed that the word monasterywas derived from that Greek word to signifya location where monks retire to live in asceticism.Such tradition exists also in the Buddhistand Hinduist faiths. But Christian monasteriesare more common and their initial precedentswere first seen in Egypt. Many monasteries wereestablished in Anatolia and Europe, particularlyin relation with the Orthodox Christian faithdeveloped within the boundaries of the EasternRoman Empire.Priests and priestesses were usually in separateinstitutions, donations constituted their sourceof income. With their libraries and frescoes, themonasteries were considered important centresof knowledge and art.They were usually erected away from populationcentres; on high hills or cliffs difficult of access,in order to create a proper environment formeditation and to be protected from invasion.Sümela’s location is a perfect example. In winterit is almost impossible to get through to it, evenin today’s conditions. Sümela is always coveredwith fog, in summer like in winter. Therefore, itis called the “Monastery in the Clouds”, a metaphorreflected on frescoes as well.19