02.03.2013 Views

millî yol

millî yol

millî yol

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

27 MAYIS BAYRAMI<br />

27 Mayıs günü bir bayram gibi kutlanarak<br />

törenlerle geçti. Bu törenler,<br />

açıkça itiraf edelim ki, tam bir bayram<br />

havası ve hüviyeti gösteremedi.<br />

Sebebi bu törenlerde birbirine zıt iki<br />

şeyin birlikte yürütülmeye külkışılmasıdır.<br />

Bu iki şeyden biri partizanlık<br />

gösterileridir, ikincisi törenlere devletin<br />

resmî vasıta ve imkânlarının<br />

tahsis edilmesi ve devletin parasının<br />

harcanmasıdır. Bunların ikisi de ayrı<br />

ayrı dünyanın her tarafında görülen<br />

ve tabiî olan şeylerdir. Ama ikisinin<br />

bir arada olması asla tabiî değil.<br />

Meselâ af çıkıp çıkmaması siyasî<br />

bir konudur. Meclisteki partilerin ve<br />

meb'usların bir kısmı bunu ister, bir<br />

kısmı istemez. Bunun siyasî bir konu<br />

olarak Meclis dışında da tartışılması<br />

tabiîdir. Bu arada aksi düşüncede<br />

«ilanlara, yâni affı isteyenlere, çatılması<br />

ve sövülmesi de, iyi bir şey değildir<br />

ama, siyasette olağan bir şeydir.<br />

Her demokraside olur.<br />

Ne tabiî, ne olağan, ne de hukuk ve<br />

devlet mefhumlarına sığan şey ise bu<br />

yukarıda söylediklerimizin bir siyasî<br />

partinin kürsüsünden ve onun satırı<br />

aldığı veya kiraladığı bir oparlörle<br />

değil, devletin su gibi para harcıyarak<br />

yaptığı ve süslediği tesislerde ve resmî<br />

makamların emriyle getirilmiş öğrenciler<br />

ve askerler gibi topluluklarla<br />

desteklenen törenlerde yapılmasıdır.<br />

İyi bilelim ki, böyle bir davranış hukuk<br />

devleti mefhumu ile bağdaşmaz<br />

Ancak totaliter birer devlet şeklinde<br />

(meselâ Rusya'da) veya en iptidaî bir<br />

devlette (meselâ Yemende) olabilir.<br />

Bu sözlerimiz ve benzetişimiz bâzı<br />

kimseleri kızdırabilir. Ama onlar bilsinler<br />

ki, işte bu kızmaları da bir iptidaîlik<br />

alâmetidir.<br />

Çıkar <strong>yol</strong> kızmak değil, düşünmektir.<br />

Düşünmek de bizi iki şeyden birini<br />

seçmek mecburiyetine götürür : Önümüzdeki<br />

27 Mayıs'lar ya devletin<br />

resmî bir bayramı olacak, o zaman resmi<br />

törenlerin gelenek ve protokoluna<br />

uyularak törenlerde partizanlığa, kine<br />

ve hakaretlere yer verilmeyecektir,<br />

yahut da 27 Mayıs günü resmî törenlerle<br />

kutlanan bir bayram olmaktan<br />

çıkarılacaktır.<br />

ANKARA TÜRKOCAĞINDAKİ<br />

AÇLK OTURUM<br />

Ankara Türkocağı'nm mahut köy<br />

enstitüleri konusundaki açık oturumu<br />

12 Mayıs 1962 Cumartesi günü<br />

saat 15 de Türkocağı salonunda ya<br />

pılacaktı. Bu toplantı, daha önce<br />

Devrim Ocakları adlı malûm dernek<br />

tarafından üç büyük şehrimizde tertip<br />

edilen maksatlı ve hiyleli açık<br />

oturumlara bir cevap mahiyetinde<br />

olacak ve oniarınkinin aksine tanı<br />

bir tarafsızlık içinde yapılacaktı.<br />

Türkocağı Başkanı Refet Körüklü açık<br />

oturumun tarafsız cereyanı için<br />

her şeyi en ince teferruatına kadar<br />

düşünmüş ve hazırlıklarını yapmıştı.<br />

İki taraftan eşit sayıda hatip çağırılmış,<br />

bu suretle Devrim Ocaklarının<br />

yaptığı tarafgirliğe de milliyetçi tutumun<br />

hak unsuru ile cevap verilmek<br />

istenmişti.<br />

Köy enstitüleri aleyhinde konuşaca'.<br />

v ar şunlardır : Nejdet Sançar, Dr.<br />

Fethi Tevetoğlu, Zeki Sofuoğlu, Cahit<br />

Okurer, Gökhan Evliyaoğlu, Ali<br />

Uygur ve Aclan Sayılgan...<br />

Lehte konuşacaklar ise şunlardı:<br />

Behçet Kemal, Rauf İnan, Hurrem<br />

Arman, Fakir Baykuıt, Şükrü Koç.<br />

Engin Tonguc, Mehmet Ali Emiroğlu.<br />

Toplantı saatinde salonda Türklüğü<br />

savunacak ekipten dört kişinin<br />

(Sançar, Tevetoğlu, Sofuoğlu, Evliyaoğlu)<br />

bulundukları, diğer ekipten<br />

ise kimsenin gelmemiş olduğu görüldü.<br />

Kızıl yuvaların açılmasını isteyen<br />

ekipten Cahit Okurer ânî bir<br />

işi çıktığından, Aclan Sayılgan Bursada<br />

bulunduğundan gelememişler.<br />

Ali Uygur ise şube müdürü bulunduğu<br />

Vakıflar Umum MUdür' : '""i ; nün<br />

umum müdürü tarafından Cumartesi<br />

sabahı vazifeyle îstanbula gönderilmiş<br />

bulunduğundan safta yerini<br />

alamamıştı. Kızıl yuvaların lehinde<br />

kon""icaklardan ise bir tek kişi da<br />

hi Ocağa gelmek cesaretini gösterememişti.<br />

Salonu doldurmuş olan bin<br />

lerce gençten gerçeklere nüfuz etmek<br />

kaabiliyetinde olanlar, bu orta<br />

da görünemeyiş hakkında hükümleri<br />

ni vermekte gecikmediler.<br />

Enstitücüler, er meydanına gelememiş<br />

ama kızıllar zehirledikleri<br />

gençlerden büyük bir kalabalığı hâdise<br />

çıkarmak vazifesiyle Türkocağı<br />

Haftalık Tarafsız Siyasî<br />

Milliyetçi Haber Dergisi<br />

na göndermişlerdi. Bir kısmı çenelerindeki<br />

sivri sakallariyle ne mal olduklarını<br />

gösteren bu kandırılmış<br />

gençler, aldıkları talimat gereğince<br />

iaksatiı<br />

Ahlâksızlık<br />

YÖRÛKVELİBEYOĞLU<br />

Zaman zaman şurada, burada<br />

toplumu rahatsız eden ve<br />

memleket sevenleri üzen, Millî<br />

menfaatlere aykırı ve gayri ahlâki<br />

hâdiseler olur. içtimaî hafızası<br />

zayıf olan Cemiyetler, bunun üze<br />

rinde durmazlar ve çabucak hâdiseyi<br />

unuturlar! Böylece kişisel veya<br />

toplumsal olan ahlâksızlık hareketleri<br />

birbirini kovalar, hükümran<br />

olan Cemiyetin dayandığı mânevi<br />

temelleri birbir yıkar; mevcut<br />

nizamın çöküşünü ve yeni bir idare<br />

tarzının doğuşunu sistemli, tedricî<br />

ve sinsi bir şekilde hazırlar.<br />

Umumiyetle her ahlâksızlık hareketinin<br />

arkasında maksatlı ve plânlı<br />

bir zümre vardır; önünde, onun<br />

adî bir maşa olarak kullandığı gafiller<br />

topluluğu bulunur. Hareket<br />

başlayınca karşılarına gerçek Milliyetçiler<br />

ve Yurtseverler çıkarlar.<br />

Ellerinden geldiği kadar mücadele<br />

ederler. Az veya çok muvaffak<br />

olurlar. Mücadeleyi bırakmak felâket<br />

olur. Zira manevî değerler müdafaasız<br />

kalırlar.<br />

Gaye, Türklüğün mücadele ruhunu<br />

tahrip etmektir. Şehitlik ve gazilik<br />

gibi mefhumları değersiz hale<br />

getirmek; fedakârlık ve feragat ruhunu<br />

söndürmek; şehitleri ve gazileri<br />

boş yere ölmüş veya sakatlanmış<br />

kimseler olarak göstermek!..<br />

Nihayet, Türk Milletini, başına vurula<br />

vurula istenildiği şekilde idare<br />

edilebilen, tarihî ve kendine has<br />

meziyetlerden mahrum ve ülküsüz<br />

bir sürü haline getirmek!..<br />

Halbuki bu milletin seciyesi buna<br />

müsait değildir. Millet bu topraklar<br />

üzerinde hükümran olarak<br />

hâki kalmak ülküsündedir. Tarihinden<br />

hız alarak halini düzeltmek ve<br />

istikbale doğru ilerlemek ve her bakımdan<br />

kuvvetlenmek mecburiyetindedir.<br />

Milletçe emniyetle yürümek için,<br />

her hâdise üzerinde durmak, derinliğine<br />

ve genişliğine düşünmek, sebeplerini<br />

araştırmak ve sonuçlarını<br />

hesap etmek zorundayız.<br />

MİLLÎ YOL H

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!