Aziz Nesin
Aziz Nesin
Aziz Nesin
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
yaşlı, bir ayağı çukurda. Yakında ölecek. Herifin bütün Namus'u sana kalacak," demiştim.<br />
İnatçı eşek. Beni dinlemedin. Kızı başkası alıp üç damacana Namus'a kondu. Budala!<br />
Birinci Tabalahura,<br />
- Of, aman... ölüyorum! diye inledi. İkinci Tabalahura,<br />
1<br />
- Geber! diye bağırdı.<br />
- Hiçbişeye yanmıyorum, Namus'suz olarak öleceğime yanıyorum.<br />
-Daha beter ol! Sana bu az bile... Hatırlar mısın, yirmibeş yaşındaydın. Bir küçük şişe Namus<br />
sahibi olmak için çırpınıp duruyordun. Haline acıdım da sana akıl vermeye geldim. Sen o<br />
zaman köy tapınağının gece bekçisiydin. Gündüzleri tapınağın tarlasında ölesiye çalışır,<br />
geceleri de tapınağı beklerdin. Bir şişecik Namus sahibi olmak için didinirdin...<br />
-Hatırlamaz olur muyum hiç...<br />
-Sen bir gece Rahip Efendinin ambarındaydın. Aman eksilmesin, kimse çalmasın diye Rahip<br />
Efendinin ambarındaki Namus şişelerini sayıyordun. O şişeleri hayranlıkla elleyerek, "Benim de<br />
böyle bir şişecik Namus'um olsa!" diyordun. O zaman yanına geldim. "İstersen bir şişe değil,<br />
daha pekçok Namus'un olabilir," demiştim sana. "Nasıl?" diye sormuştun. Ben de sana, "Rahip<br />
Efendinin Namus şişeleri günden güne artıyor. Artık ambarında şişe koyacak yer kalmadı, yeni<br />
bir ambar yaptıracak. Sana güveni sonsuz. Rahip Efendinin o kadar çok Namus şişesi var ki,<br />
sayısını bile bilmiyor. İki üç gecede bir surdan bir şişe Namus al götür. Rahip Efendinin ruhu<br />
bile duymaz. Anlasa bile senden şüphelenmez. Hırsız almış der. Al götür surdan bikaç şişe<br />
Namus..." demiştim. Sen de, "Ben öyle şey yapamam. Defol!" diye beni kovmuştun. Hatırladın<br />
mı?<br />
67<br />
Birinci Tabalahura,<br />
-Hiç hatırlamaz olur muyum! Ooof... Amaaan... Aaayy!.. Ölüyorum... diye inledi. İkinci<br />
Tabalahura,<br />
- Gebeer! diye bağırdı.<br />
- Ölsem de kurtulsam. Gözlerim açık gidiyorum.<br />
- Sen otuz yaşındaydın. Devlet Namus Ofisinde çalışıyordun. Depo ağzına kadar, tıklım tıklım<br />
Namus şişeleriyle doluydu. Bir gece kendi kendine, "Bi şişecik Namus'um olsa başka bişey<br />
istemem!" diyordun. Sana yardım etmek için yanına geldim. Beni görünce, "Sakın bana Namus<br />
şişesi çalmamı söyleme. Şişeler sayılı ve sayıları resmi defterde yazılı," dedin. Ben de sana,<br />
"Budala, sana şişe al diyen var mı... Şişeler sayılı ama, içlerinden birer parça Namus'u boş bir<br />
şişeye doldurup alabilirsin... Resmi şişelerin sayısı bellidir, ama içindeki Namus'un miktarı<br />
bilinmez. Surdan boş şişelere birer parça Namus doldur da al götür," demiştim. Sen yine,<br />
"Olmaz! Ben öyle şey yapamam!" demiştin. Ben de sana, "Yakalanırım diye korkma.<br />
Yakalansan bile, aldıklarından bikaç şişe Namus'u rüşvet olarak verir, kurtulursun. Geri kalan<br />
Namus şişeleri de senin olur. Üstelik sen Namus'u özel şişelere dolduracağından, evinde arama<br />
yapılırsa resmi damgalı Namus şişesi bulunmaz!" demiştim. Sen de beni, "...'tir ordan!" diye<br />
kovalamıştın...<br />
-Aaaah... Amaaan... Ooof... Ölüyorum... -Gebeeer!..<br />
îkinci Tabalahura,<br />
-Sen, dedi, gümrükçülük yapıyordun. O zaman otuzbeş yaşındaydın. En büyük üzüntün, dar<br />
gelirli aylığından birazcık artırıp da bir küçük şişe Namus alamamış olmandı. Bir gece sınırdan<br />
bu yana geçen Namus kaçakçılarını yakalamıştın. İkiyüz şişe, yirmi tane binlik, onbeş<br />
damacana kaçak Namus tutulmuştu. Sen kaçakçıları zincire vurup zindana attırmıştın.<br />
Yakaladığın kaçak Namus şişelerini, için titreyerek, seviyor, okşuyor, "Bunlardan bitanesi<br />
benim olsa, ah, ne olur!" diyordun, işte tam o sırada yanına geldim, "istersen bir şişe değil,<br />
beş damacana Namus senin olabilir. Enayilik edip bu fırsatı da kaçırma!" dedim. Coşkuyla,<br />
"Nasıl?" diye sordun. Ben de sana, "Yakaladığın Namus kaçakçılarını hükümete teslim etme.<br />
Salıver! Onlar sana enaz beş damacana Namus verirler. Hükümete teslim edeceksin de eline<br />
ne geçecek sanki," dedim. "Hükümetin ruhu bile duymaz," dedim. "Sen bu Namus<br />
kaçakçılarıyla işbirliği bile yapabilirsin," dedim. "Çok değil, ayda bir kaçakçıları görmezden<br />
gelsen de karşılığında bikaç damacana Namus alsan, iki üç yıla varmaz, memleketin en Namus'lu<br />
adamı sen olursun. Burada önceki gümrükçü de böyle yaptı. Şimdi mağaza açtı, Namus<br />
alışverişi yapıyor," dedim. Sen ne yaptın? "Yıkıl karşımdan, gözüm görmesin!" diye beni<br />
kovdun.